Çocuklarınızı bundan koruyun Sonbaharla birlikte hava değişiminin yaşandığı şu günlerde, çocuklarda üst solunum yolu enfeksiyonlarına daha sık rastlanıyor. Özellikle gribal hastalıklarda artışlar dikkat çekiyor. Okulların kapanmasının ardından yaz aylarında çocuklarda görülen solunum yolu hastalıklarında genelde azalma görülüyor. Hastalıkları tetikleyen etkenlerin başında hava değişimi geliyor. Özellikle okul, kalabalık iş yerleri ile toplu taşıma araçları, alışveriş merkezi ve cafe gibi kapalı ve kalabalık ortamlar bu tür hastalıkların daha kolay bulaşması için ortam oluşturuyor. Çocukluk çağında en yaygın görülen hastalıkların başında soğuk algınlığının geldiğini belirten KBB Uzmanı Dr. Coşkun Şanverdi, "Yetişkinler yılda ortalama 3- 4 kere soğuk algınlığı geçirirken, çocuklar 9- 10 kez soğuk algınlığına yakalanıyorlar" dedi. Mikroorganizmalara maruz kalıyorlar Çocukluk çağının sık görülen hastalıklarından birinin de bademcik ve geniz eti hastalıkları olduğunu belirten Şanverdi, "Kreş ve okul çağı ile birlikte çocuklar daha fazla mikroorganizmaya maruz kalmakta ve bu dönemlerde hastalık sıklığı artmaktadır. Çocuklarda oluşan boğaz ağrısı ve ateş, görülen en yaygın boğaz enfeksiyonu belirtisidir. Bu enfeksiyon diğer hastalıklara oranla en çok okul çağındaki çocuklarda görülür. Çocuk boğaz ağrısı ile birlikte yutkunma zorluğu da yaşar. Çocukta yüksek derecede ateş görülürken boğazının arka bademcik kısmı şiş ve kızarmış görülebilir. Bir hekime gözükmeden kulaktan duyma tedavilere başvurulmamalıdır. Aksi takdirde çok ciddi sonuçlar doğurabilir" şeklinde açıkladı. Boğaz ağrıları çocuğunuz için kâbus olmasın Op. Dr. Coşkun Şanverdi, "Bademciklerin en belirgin hastalık bulgusu sık iltihaplanması, ateşlenme, boğaz ağrısı veya çok büyüyüp boğazı daraltması şeklindedir. Geniz etinin bulgusu ise burun tıkanıklığı, gece ağzı açık uyuma ve horlama, gelişme geriliği, iştahsızlık, çene ve diş sorunları, kulaklarda sıvı birikimi ve işitme kaybı, sık orta kulak iltihabı, sinüzit atakları şeklinde özetlenebilir. Bademcik ve geniz eti rahatsızlıkları sıklıkla birlikte görülse de, ayrı ayrı da olabilmektedir" şeklinde ifade ediyor. Önlem almayı unutmayın! -Çocuklara enfeksiyondan korunmak için dengeli ve sağlıklı beslenmelerine dikkat edilmelidir. Süt balık gibi A Vitamini içeren besinler, C vitamini içeren narenciye gıdaları, E vitamini içeren bakliyat ve bitkisel yağ içerikli gıdaların tüketilmesine dikkat edilmelidir. -Çocukların hijyen kurallarına dikkat etmeleri çok küçük yaştan itibaren öğretilmeli ve uygulamalı olarak gösterilmelidir. Çünkü beden temizliği birçok bakteri ve hastalıktan korunmak için oldukça etkili bir yoldur. Her zaman olduğu gibi hastalıktan korunmak için, hijyen koşullarına uyulması, el - ayak bakımı, ortak eşya kullanımına dikkat edilmesi gerekmektedir. -Çocuğunuzu ortam koşullarına uygun giydirmelisiniz. Okul çağındaki çocukların çok hareketli olmaları, tenefüs saatlerinde koşturmaları daha sık terleyip üşütmelerine neden olur. Okuldan geldikten sonra çocuğunuzun terli kıyafetleri kıyafetlerini mutlaka değiştirmelisiniz. Çoğu zaman termal fanilalar çocuğunuzun terleyip üşümesini engelleyebilmektedir. -Düzenli uyku çocuğun sağlıklı gelişiminde önemli bir yere sahiptir. Özellikle sabah erken saatlerde kalkan, gün içerisinde oldukça enerji harcayan çocukların erken yatarak daha uzun dinlenmeleri gerekmektedir. EN DOĞRU UYKU MODELİ BEBEKLERDE Gece yatarken rahat nefes alamıyor, sabahları boğazınızda kuruluk hissi ile uyanıyor, uyku kaliteniz günden güne düşüyorsa ve sürekli ağzınızdan nefes alıp verdiğinizi fark ediyorsanız; burun tıkanıklığı sorunu ile karşı karşıyasınız demektir. Burundan alınan nefesin akciğerlere ulaşmadan önce ısıtılıp, nemlendirilip, temizlendiğini belirten Memorial Hastanesi'nden Op. Dr. Murat Enöz, burnun bu arıtma ve iklimlendirme işlevlerinin, akciğer ve genel vücut sağlığı için çok önemli olduğunu söyledi. Bebeklerin aldığı nefes doğru! Sağlıklı bir bebeğin solunum şekli izlendiğinde her zaman burnunu kullandığını; burnu tıkandığında ise ağladığını, açıldığında ise tekrar burundan nefes alıp, verdiğinin görülebildiğini söyleyen Dr. Enöz şöyle konuştu: "Karın bölgesi de her soluk alışta dışarıya doğru bombeleşir. Bu solunum şekli içgüdüseldir, öğrenilmemiştir ve en doğal olan solunum şeklidir. Derin nefes alındığında diyafram kası kasılarak akciğerlerin genişlemesine katkıda bulunur ve bu nedenle karın dışarıya doğru bombeleşir. Eğer sığ ve yetersiz soluk alıp verme işlemi yapılıyorsa, bu durum gerçekleşmez. Burun solunumu ayrıca derin soluk alabilmeye de yardımcı olur. Ağız solunumu yapanlarda yardımcı solunum kasları da devreye girer. Bu kasların çalışması, özellikle çocuklarda duruş (postür) bozukluklarına neden olabilir." Tıkanıklık varsa mutlaka hekime başvurun Halk arasında burun tıkanıklığının bilinen en sık nedeninin kıkırdak-kemik eğrilikleri, diğer adıyla "deviasyon"dur. Oysa daha sık karşılaşılan neden, burun eti şişmesi (konka şişmesi) veya "rinit" denilen çeşitli nezle tipleridir. Bunları takiben çeşitli sinüzit tiplerine bağlı da burun tıkanıklıkları olabilir. Burun tıkanıklığı olan hastaların en büyük endişesi, doktora başvurduklarında "ameliyat gerekiyor" denmesidir. Burada her burun tıkanıklığının tedavisinin ameliyat olmadığını vurgulamak gerekir. Ameliyatla tedavi ancak ciddi bir anatomik bozukluğu olan ve/veya ilaç tedavisine yanıt alınamayan hastalarda düşünülebilir. GÖZ ZONASI YÜZDE BAŞLIYOR Yüzünüzde ağrı ve ateş hissediyorsanız, içi su dolu kabarcıklar ve kızarıklıklar belirmeye başladıysa bu belirtiler gözde kalıcı hasarlara yol açabilen göz zonasının habercisi olabilir! Hızlı bir şekilde ilerleyen hastalık, erken tedavi edilmediği takdirde göz hareketlerinde bozulmaya kadar varan sonuçlara yol açabiliyor. Göz sinirinde başlayan iltihaplanma sonucu ortaya çıkan ve tıp dilinde 'Herpes Zoster Oftalmikum' olarak adlandırılan göz zonası; hemen tedavi edilmediği taktirde gözde kalıcı hasarlara yol açabiliyor. Göz zonasının, göz sinirinde yarattığı hasar nedeniyle 1 hafta gibi kısa bir sürede göz hareketlerinde bozulmaya kadar varan sonuçlara yol açtığını kaydeden Dünyagöz Hastanesi'nden Dr. Umur Kayabaşı, “Göz zonası, önce ağrı ve yorgunlukla başlıyor. Dört gün içinde içi su dolu kabarcıklar ve kızarıklık şeklinde yüzün duyusunu sağlayan sinir boyunca ortaya çıkan göz zonası, yaklaşık bir hafta içinde de sıvı akmaya ve kabuklanmaya başlayan yara ile birlikte kendisini gösteriyor ve ağrıların boyutu dayanılmaz bir hal alıyor" dedi. Suçiçeği ile aynı aileden Göz zonasının, gözün bütün katmanlarında göz tutulumuna sebep olabilecek bir hastalık olduğuna dikkat çeken Dr. Umur Kayabaşı şöyle devam etti: “Göz zonası, gözde, göz siniri iltihabı, çift görme ve %75 göz hasarına neden olabilen bir hastalıktır. Zona, Herpes virüsünün bir türünün yüzün duyu sinirine yerleşmesi sonucu meydana gelir. Aynı virüs çocuklarda suçiçeği hastalığına sebep olur. Bu virüs, çocukluk çağlarından itibaren yıllarca uyur durumda kalır ve vücut direncinde düşme olduğu zaman aktif hale geçer. Virüs, yüz duyu sinirinin dalları boyunca yayılabilir. Duyu sinirine baskı yapan kabarcıklar aşırı ağrıya yol açarlar. Buruna giden sinirin etkilenmesi sonucunda da gözde iltihaplanma başlayabilir. Diğer sinirlere de sırayla yayılarak göz sinirinde hasar ve göz harekelerinde bozulma sonuçlarını doğurabilir. '' Hemen tedaviye başlanılmalı Dr. Umur Kayabaşı göz zonası tedavisi ile ilgili şu bilgileri verdi: ''Tanı koyulur koyulmaz, antiviral ilaç tedavisi başlanmalıdır. Zona sonrası sinir ağrısını önleyebilmek için ilaç tedavisinin zamanlaması çok önemli. Göz tedavisi, gözün etkilenen bölümüne ve hastalığın şiddetine göre düzenlenir. Gözün ön tabakalarının etkilendiği durumlarda, göz bebeğini büyüten damlalar verilir. Uçuk virüsünün zona dışındaki diğer türleri kesin olarak ekarte edildiğinde ise kortizonlu damlalar uygulanır. Geniş etkili bir antibiyotik de bu tedavide kullanılır. Deriye soğuk pansuman uygulanması ve ağızdan ağrı kesici ilaçlar da rahatlamaya yardımcı olur." Kadınların yeni sorunu: Duygusal kısırlık İngiltere’de yapılan araştırmaya katılan 3000 kadının %36’sı çocuk sahibi olma konusunda kararsız olduklarını belirtti. Bunun en önemli sebebi ise doğru partnere sahip olmadıkları için “duygusal kısırlıkî yaşamaları. İngiltere’de bir kadın dergisinin yaptığı araştırmada kadınların aile kurmakla ilgili düşünceleri incelendi. Sonuçlara göre çalışmaya katılan kadınlardan birçoğu özgürlüklerinin kısıtlanmaması için çocuk sahibi olmayı erteliyor. 25-45 yaş arasındaki 3000 kadın üzerinde gerçekleştirilen çalışmada kadınların yarısından fazlası bebek sahibi olmak için doğru eşi henüz bulamadıklarını ve bu durumun kendilerine kısır olmakla aynı oranda acı verdiğini belirtti. Araştırmaya katılan her beş kadından biri sperm bankalarına baş vurarak hamile kalmayı planladığını söyledi. Çalışmayı gerçekleştiren Red dergisinin sağlık editörü Brigid Moss Daily Mail gazetesine konuyla ilgili bir açıklama yaparak şunları söyledi: “Kadınlarda “duygusal kısırılıkî olarak adlandırılan bir sendrom gelişti. Bu kadınlar istedikleri gibi bir partnere sahip olmadıkları için ya da partnerleri istemediği için anneliği tadamıyor. Bu pozisyonda olan kadınların aileleri ve yakınlarıyla konuşmalarını tavsiye ediyoruz. Fakat elbette ki bir çocuğunuz olmasını herşeyden çok arzularken ona birlikte sahip olacağınız bir eşinizin olmadığını itiraf etmek çok zor. Yüksek kan şekeri beyninizi küçültebilir Kan şekerinizin normal değerler arasında olması risk taşımadığınız anlamına gelmiyor: Bir araştırma, kan şekeri normal değerlerin yüksek sınırına yakın olanlarda beyin küçülmesi riski olduğunu gösterdi. Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde gerçekleştirilen araştırmada, kan şekeri normal değerlerin üst sınırına yakın olan kişilerde beyin küçülmesi ve zihinsel hastalıklar yaşama riskinin, kan şekeri düşük olanlara göre daha fazla olduğunı ortaya koydu. Neurology tıp dergisinde dergisinde yayımlanan araştırmayı gerçekleştiren bilim insanları, yüksek kan şekeri seviyesinin beyni nasıl etkilediğini ve diyabetin nasıl tanımlandığını anlamak adına devrim niteliğinde sonuçlar elde ettiklerini açıkladı. HAFIZA SORUNLARI BAŞ GÖSTERİYOR Araştırmada, yaşları 60 ile 69 arasında değişen ve kan şekeri seviyeleri Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) belirlediği normal değer aralığında olan 249 kişilik bir grup üzerinde deney yapıldı. Gruptaki kişilere, araştırmanın başında ve ondan dört yıl sonra olmak üzere, iki kez beyin taraması yapıldı. Beyin taramasının sonucunda, kan şekeri daha yüksek olanların beyinlerinde, küçülme olma riskinin daha fazla olduğu tespit edildi. Beyin küçülmesinin, hafızanın oluşumunda rol oynayan hipokampus ve amigdala kısımlarında gerçekleşmesi ise hafıza sorunlarının ortaya çıkabileceğini ortaya koydu. Yaş, yüksek tansiyon, sigara ve alkol kullanımı gibi faktörler değerlendirildikten sonra, araştırmacılar beyin küçülmesi vakalarının yüzde 6 ile 10'unda yüksek kan şekerinin sorumlu olduğunu ortaya çıkardı. NORMAL KAN ŞEKERİ DEĞERLERİ DEĞİŞEBİLİR Makalenin yazarı Nicolas Cherbuin araştırmanın sonucuyla ilgili olarak, “Tip 2 diyabet ile beyin küçülmesi ve hafıza sorunları arasında bir bağlantı olduğu birçok araştırmada görülmüştü. Ancak bu zamana kadar kan değeri normal sınırların yüksek sınırına yakın olanların benzeri bir durumla karşılaşıp karşılaşmayacağı hakkında fazla bilgi sahibi değildikî açıklamasını yaptı. DSÖ’nün belirlemiş olduğu değerlere göre, açlık kan şekerinin 126 mg, iki saatlik tokluk kan şekerinin ise 200 mg’nin üstünde olması, kişinin diyabet hastası olduğu anlamına geliyor. Cherbuin, ‘Alınan sonuçlar, diyabet hastası olmasa dahi, kan şekerinin yüksek olmasının kişinin beyin sağlığı üstünde etkili olabileceğini gösterdi’ diye ekledi. Yeni araştırmalar yapılmasının gerekli olduğunu ifade eden uzman, alınan sonuçların, normal kan şekeri seviyesi ve diyabet kavramlarını yeniden göz önüne almayı gerektirdiğinin altını çizdi. Tarih: 09.09.2012 Eğitim,Ygs,Lys,Kariyer,Koçluk http://www.egitimkocluk.com/