öğrenme bozuklukları - Ankara Ada Psikoteknik

advertisement
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
Tanımlar
Kişilik: Kişilik kavramından, bir insanı başkalarından ayıran duyuş, tutum, davranış
örüntülerini içeren tüm ruhsal özellikler anlaşılır. Çok çeşitli toplumsal ve kişisel ortamlarda
sergilenen, bireyin kendisini ve çevresini algılaması, ilişki kurma biçimi ve düşünceleri ile
ilgili süre giden bir örüntüdür.
Karakter: Genellikle kişilikle aynı anlamda kullanılır. Ancak, karakter kavramını kişiliğin en
belirgin özellikleri olarak ayırma eğilimi de bulunmaktadır.
Kişilik bozukluğu: Her insan çevresiyle sürekli etkileşim halindedir ve çevresine uyum
sağlamaya çalışır. Kendi yararına olan, ama çevresine de ters düşmeyen çözümler
geliştirir. Kendi dürtüleriyle çevre istemlerini bağdaştırmaya çalışır. Bu amaca genellikle
egonun düzenleyici, uzlaştırıcı ve bütünleyici işlevleri ile ulaşır. Kişilik bozukluklarında
uyumsuzluk ego ile çevre arasındadır. Kişilik bozukluğu kendini insanlar arası ilişkilerde
gösterir. Kısaca kişilik bozukluğu, kişinin kültürüne göre beklenenden önemli ölçüde
sapmalar gösteren, süre giden bir iç yaşantı ve davranış örüntüsüdür, yaygındır ve
esnekliği yoktur, ergenlik veya genç erişkinlik yıllarında başlar, zamanla kalıcı olur, sıkıntı
ve işlevsellikte bozulmaya yol açar.
Epidemiyoloji
Kişilik bozukluklarının toplumdaki yaygınlığı %6-9 dolayındadır. Genellikle kişilik bozukluğu
ilk bulgusunu geç ergenlik ya da erken erişkinlikte gösterir. Bütün kişilik bozuklukları göz
önüne alındığında kadın ve erkek cinsiyetler eşit olarak etkilenir.
Etiyoloji
Kişilik bozukluklarının nedeni multifaktoryeldir. Bazen biyolojik belirleyiciler bulunmaktadır.
Genetik, perinatal travma, ensefalit veya kafa travması suçlanan bazı biyolojik faktörlerdir.
Tek yumurta ikizlerinde yüksek oranda eş hastalanma görülür. Gelişimsel öyküleri sıklıkla
bireysel zorluklar ve aile sorunlarını gösterir.
Kişilik yapılarının temel ortak özellikleri
1. Kişiliğin çekirdekleri yaşamın ilk yıllarında atılır ve oluşur. Kişiliğin gelişmesi ergenlik
ve delikanlılık çağının sonuna kadar sürer. Sonuçta kişilik uzun bir zaman diliminde
şekillenir.
2. Herkesin kişiliği kendine özgüdür.
3. Kişilik uzun bir zaman diliminde şekillendiği için katıdır ve değişmez bir yapıdadır.
4. Kişilik çizgileri ve nitelikleri egosintoniktir. Yani kişinin normal dışı davranışları
kendini rahatsız etmez, tersine haz vericidir.
5. Alloplastik uyum vardır. Yani kişilik bozukluğu olan bir kimse kendini çevreye değil,
çevreyi kendisine uydurma yolunu seçer.
Seyir ve prognoz
Değişkendir. Genellikle durağandır veya bozulmaya yol açarsa da bazı hastalar düzelebilir.
KİŞİLİĞİN GELİŞİMİ
Freud, gelişimi yetişkin cinselliğine erişildiği döneme dek incelemiş, Erikson ise yaşamı, döl
yatağından başlayan ve ölümle sona eren bir döngü olarak ele almıştır. Sigmund Freud,
beşinci yılın sonunda kişiliğin oldukça biçimlendiği ve bu yaştan sonraki gelişimin, temel
yapının işlenmesiyle sınırlandığı inancındadır. Yaşamın ilk beş yılındaki gelişim dönemleri,
bedenin belirli bir bölgesine karşı geliştirilen tepki biçimlerine göre tanımlanırlar.
Oral dönemde başlıca haz kaynağı ağızdan besin almaktır. Bu dönemdeki iki etkinlik türü
yani ağza alma ve ısırma, sonraları gelişecek karakter özelliklerine ilk örnek (prototip) olur.
Ağzın dolmasından ötürü duyulan haz daha sonraları bilgi ya da eşya edinmeden sağlanan
doyumla yer değiştirebilir. Isırma ve oral saldırganlığın yerini alay etme ve tartışmaya eğilim
alabilir.
Anal dönem de anüs bölgesi odak noktasıdır. Yaşamın ikinci yılında başlayan dışkılama
eğitimi döneminde çocuk, anüs bölgesindeki gerilimi boşaltmadan duyduğu hazzı
ertelemeyi öğrenmek zorunda kalır. Eğer anne katı ve baskılı bir yöntem uygularsa çocuk
dışkısını tutar ve kabız olur. Bu tutum diğer davranış alanlarını da etkilerse çocuk tutucu bir
karakter geliştirir, ileriki yaşamında inatçı ve cimri olur. Baskılı yöntem bazen çocuğun
kızgınlık yaşamasına ve dışkısını sıklıkla ve en uygunsuz zamanlarda bırakma alışkanlığı
geliştirmesine de yol açabilir. Öte yandan, dışkılamayı özendiren ve onaylayan bir annenin
çocuğunda, dışkılama eyleminin çok önemli olduğu kanısı uyanır. İleriki yaşamına egemen
olacak yaratıcılık ve üretkenliğe temel oluşturur.
Fallik dönemde cinsel organların işlevlerine ilişkin cinsel ve saldırgan içerikli duygular önem
kazanır. Oedipus karmaşası, farklı cinsten olan ebeveyne karşı cinsel duyguların, aynı
cinsten olana karşı ise düşmanca duyguların oluşmasıyla belirlenir. Erkek çocuk annesine
sahip olmak ve babasını aradan çıkarmak, kız çocuk annesini uzaklaştırarak babasına
yakınlaşmak ister. Karşı cinse ve otoriteye kaşı geliştirilen tutumlar Oedipus karmaşası
tarafından belirlenir. Erkek çocuğun annesine yönelik cinsel duyguları, özellikle babasıyla
olan ilişkilerinde çatışma yaratır. Kıskanç babadan gelecek cezanın cinsel isteklerin merkezi
olan organlarına yöneleceğini bekleyen çocuk, babasının kendisini cinsel organlarından
yoksun bırakacağından korkar. Bu duruma kastrasyon anksiyetesi ya da hadımlık
karmaşası denir. Bu karmaşa, aynı zamanda, erkek çocuğun babasıyla özdeşleşmesine
yardımcı olur; anneye yönelen tehlikeli cinsel isteklerin yerini sıcak sevgi duygularının
almasını sağlar. Kız çocukta gelişme farklıdır. Her iki cinste de ilk sevgi nesnesi olan
annenin yerini giderek baba alır. Sevgisini babasına yöneltir. Bu yakınlık, aynı zamanda,
onun kendisinde olmayan bir organa sahip olmasına imrenme duygusuyla birlikte yaşanır.
Penise imrenme denilen bu durum erkekteki hadımlık karmaşasının kızlardaki karşılığıdır.
Genital dönem: Önceki dönemlerdeki duygusal gereksinimler özsever (narsisistik) yollardan
sağlanmaktayken, ergenlik çağında özsever eğilimlerin bir bölümü gerçek nesnelere
yönelmeye başlar. Ergen, artık yalnızca özsever amaçlarla değil, özgeci nedenlerle de diğer
insanlara yaklaşmaya başlar. Kendisine dönük özsever çocuk, gerçeklere yönelik toplumsal
yetişkine dönüşür.
Freud bu dönemlerin birbirinden kesin çizgilerle ayrılamayacağını ve kişiliğin son
düzenlenmesinde her dönemin katkısının bulunduğunu önemle vurgular.
Erik Erikson Freud’un kuramını daha da geliştirmiş ve kişiliğin çocukluğun ilk dönemlerinde
kesin bir biçimde belirlendiği görüşünü reddetmiştir. Erikson yazılarında ego işlevlerinin
önemini vurgular. Sağlıklı kişilik söz konusu olduğunda, dış dünyadan gelen bilgileri bir
düzene sokma, algılanan durumları değerlendirme, bilinç düzeyinde çağrıştırılacak anıları
seçme, uyum sağlayıcı davranışları yönetme ve geleceğe yönelik tasarılar yapma görevleri
ego tarafından gerçekleştirilir.
Erikson yaşamı sekiz gelişim dönemine ayırır. Bir bölümü Freud’un gelişim dönemlerine
koşutluk gösteren ve olumlu ve olumsuz boyutları içeren bu dönemlerin her biri kendine
özgü bunalımlarıyla belirlenir ve Erikson’ a göre kişilik bu sekiz dönemin tümünde gelişimini
sürdürür ve bir dönemde olumsuz yaşanan denge sonraki bir dönemde olumlu yöne
çevrilebilir. Çevresine güvenemeyen bir bebeğe bir sonraki döneminde ilgi ve bakım
sağlanırsa, çocuk insanlara karşı güven geliştirebilir.
1. Dönem. Temel güven ya da güvensizlik: Oral döneme karşılık gelir. Doğumdan birinci
yılın sonuna dek devam eder. Bu dönemde, bebeğin kendisine ve çevresine güven
duygusunun gelişip gelişmeyeceği belirlenir. Annenin sürekliliği ve bebeğin gereksinimlerini
karşılaması güven duygusunun gelişimi için önemlidir.
2. Dönem. Özerklik ya da utanç ve kararsızlık: Bir yaşından 3 yaşına kadar devam eder.
Anal döneme karşılık gelir.
3. Dönem. Girişim ya da suçluluk: Üç yaşından 5 yaşına kadar devam eden okul öncesi
dönemdir. Fallik döneme karşılık gelir.
4. Dönem. Beceri ya da aşağılık duygusu: Altı yaşından 11 yaşına kadar devam eden
ilkokul dönemidir. Gizil döneme karşılık gelir.
5. Dönem. Ego kimliği ya da rol kargaşası: On bir yaşında başlayıp ergenlik döneminin
sonuna kadar devam eder. İçsel bütünlük ve sürekliliğin ifadesi olan kimlik duygusunun
geliştiği dönemdir.
6. Dönem. Yakın ilişkiler ya da soyutlanma: Yirmi bir yaşından 40 yaşına kadar devam eden
dönemdir. Klasik psikanaliz bu dönemle ilgilenmemiştir. Daha önceki dönemler başarıyla
geçilmişse, kişi kendi kimliğini yitirmekten korkmaksızın diğer insanlarla yakın ilişkiler
kurabilir.
7. Dönem. Üretkenlik ya da kısırlık: Kırk yaşından 65 yaşına kadar olan çocuklarını
yetiştirme, yeni nesle önderlik etme, yaratıcılık ve özgecilik dönemdir. Bencillik, insanlardan
uzaklaşma kısırlık olarak tanımlanmıştır.
8. Dönem. Ego bütünleşimi ya da umutsuzluk: Altmış beş yaşın üstüdür. Bir uçta geride
bıraktığı yılların verimli ve yaşanmaya değer olduğu şeklindeki tatmin duygusu diğer uçta
hayatını boşuna geçirdiği duygusuna eşlik eden umutsuzluk duygusu bulunabilir.
Bu dönemlerin sağlıklı geçirilememesi sonucunda gelişen kişilik örüntülerine kişilik
bozuklukları adı veriliyor.
Kişilik bozukluğu, belli bir kültürdeki ortalama bir insanın algılama, düşünme, hissetme ve
özellikle başkaları ile ilişki kurma biçiminden kalıcı, aşırı ya da önemli sapmalar
gösterilmesidir. Kişilik bozuklukları klinik psikiyatrisinin en çok zorlandığı bozukluklardır.
Tedaviye genellikle oldukça dirençli olan kişilik bozuklukları yalnızca kişiye değil
çevresindekilere de bunaltılı anlar yaşatır. Diğer psikiyatrik bozukluklar ile birlikte
bulunduğunda tedaviyi güçleştirir.
Kişilik bozukluklarının var olduğu konusunda hemen hiç bir şüphe olmamasına karşın,
kişilik bozukluklarının sınıflandırılması konusu netlikten uzaktır. Normal ile kişilik bozukluğu
arasındaki sınırın net olmadığı kadar, çeşitli kişilik bozukluklarının birbirinden ayrımı da net
değildir. Kişilik bozukluklarının DSM tanıları içinde klinik geçerliliği en düşük tanı
kategorileridir. Yani, değişik psikiyatristlerin aynı hastaya birbirinden farklı kişilik bozukluğu
tanıları koyma olasılıkları yüksektir. Hatta DSM-IV’ de henüz üzerinde daha az fikir birliği
olan “Depresif Kişilik Bozukluğu” ve “Pasif Agresif Kişilik Bozukluğu” tanı kriterleri sonraki
çalışmalarda kullanılmak ve geliştirilmek üzere tanımlanmıştır.
DSM’ de kişilik bozukluğu sınıflandırılırken politetik bir yaklaşımla kriterler sunulur: Belli bir
kişilik bozukluğunda bulunabilecek semptom ve bulgular belirtildikten sonra belli sayıda
kriteri karşılayan kişiye tanı konulur. Örneğin borderline (sınırda) kişilik bozukluğu tanısı
konulabilmesi için sıralanan 9 kriterden herhangi 5 tanesinin (veya daha fazlasının)
bulunması tanının konulması için yeterlidir. Kesim noktası (niçin 9 kriterin 4’ü değil de 5’i
tanı konulmak için yeterli kabul edilir?) ve her bir kriterin eşit ölçüde önemli kabul edilmesi
politetik yaklaşımın problemli yanlarıdır.
DSM-IV’ de kişilik bozuklukları aralarındaki benzerlikler nedeniyle üç kümede tanımlanır:
A Kümesi kişilik bozuklukları: Paranoid, Şizoid, Şizotipal kişilik bozuklukları
B Kümesi kişilik bozuklukları: Antisosyal, Borderline (Sınırda), Histironik ve Narsisistik kişilik
bozuklukları
C Kümesi kişilik bozuklukları: Kaçıngan, Bağımlı ve Obsesif Kompulsif kişilik bozuklukları
Kişilik bozuklukları şu sebeplerle ilgili olabilir:
- Çocuklukta oluşan ve yerleşen mizaç unsurları
- Merkezi sinir sistemi bozuklukları
- Anne ve babanın çocuk yetiştirirken sergiledikleri tutum
- Kültürel faktörler
- Fiziksel çevre
- Beyin hastalıkları
- Biyolojik Faktörler
- Psikanalitik Faktörler (Bilinçaltı faktörler)
SINIFLANDIRMA
PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Ortada tam ve geçerli bir kanıt bulunmaksızın, herhangi bir gerçekçi temel bulunmaksızın,
kişinin aldatıldığından, takip edildiğinden, kullanıldığından, kendisine zarar verildiğinden
veya zarar verilmek istediğinden aşırı derece kuşkulanması olarak tanımlanabilir.
Çevresindekilerin samimiyetinden, bağlılığından ve güvenilirliğinden emin değildir. Sıradan
olay ve durumlardan kendisine karşı bir aşağılanma, küçük düşürülme veya gözdağı
verilmesi gibi anlamlar çıkarır. Sürekli kin besler. Görmezden gelinmeyi bağışlamaz. Yeterli
ve gerçek bir kanıt olmaksızın eşinin/partnerinin sadakatinden sürekli şüpheler duyar.
Karşısındakinin sözlerinden kendince anlamlar çıkararak hiçbir sebep yokken öfkeyle
saldırıya geçebilir. Bu kişiler patolojik olarak kıskançtırlar. Güvensiz, şüpheci, tedirgin ve
gergindirler. Genellikle soğuk ve ciddidirler.
Başlıca özelliği başkalarının davranışlarını kötü niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir
güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme örüntüsüdür. Genel toplumda yaygınlığı %0,5-2,5
arasındadır. Kronik şizofreni akrabalarında daha yaygındır. Strese tepki olarak çok kısa
süren psikotik epizodlar yaşayabilirler (saatler süren). Şizofreni veya sanrısal bozukluğun
öncesinde görülebilir.
Paranoid kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde
başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, başkalarının davranışlarını kötü
niyetli olarak yorumlayıp sürekli bir güvensizlik ve kuşkuculuk gösterme.
1. Yeterli bir temele dayanmadan başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından
veya kendine zarar verdiğinden kuşkulanır.
2. Dostlarının veya iş arkadaşlarının kendine olan bağlılığı veya güvenirliği üzerine yersiz
kuşkuları vardır.
3. Söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz korkuları olduğundan
başkalarına sır vermek istemez.
4. Sıradan sözlerden, olaylardan aşağılandığı veya kendisine gözdağı verildiği şeklinde
anlamlar çıkarır.
5. Sürekli kin besler.
6. Karakterine ve itibarına saldırıldığı yargısını taşır ve öfke ve karşı saldırıda bulunur.
7. Haksız yere eşinin sadakatsizliği ile ilgili kuşkulara kapılır.
B. Şizofreninin, psikotik özellikler gösteren bir duygudurum bozukluğunun veya başka bir
psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun
doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Şizoid Kişilik Bozukluğu teşhisi, yaşam boyunca sosyal çekingenlik gösteren hastalara
konur. İnsan ilişkilerinde donuk, kısıtlı, içe dönük, tuhaf, kapalı, izole ve yalnızdırlar. Yakın
ilişkilere girmez ve girmekten zevk almazlar. Genellikle gün boyu tek bir konuya odaklanır
ve o konuya takılarak başka hiçbir etkinliğe katılmaz. Sırdaşları ve arkadaşları yoktur.
Cinsel etkinlikleri ya hiç yok ya da çok azdır. Ne övülmekten ne yerilmekten etkilenmez.
Duygusal tepkisizlik, soğukluk, ilgisizlik, tekdüze duygulanım, yaşamdan kopukluk hakimdir.
Sessiz, uzak, güncellikten habersiz, kimseyle yarışmayan, pasif kişilerdir. Hiç
evlenmeyebilirler. Kendileriyle ilgili projelerden çok, evren, din, felsefe, açlık, astronomi,
zooloji... Gibi konularda tuhaf projeler üretirler.
Başlıca özelliği sürekli toplumsal ilişkilerden kopma ve başkalarıyla birlikte olunan
ortamlarda duyguların anlatımında kısıtlı kalma örüntüsüdür.
Kesin yaygınlığı bilinmiyor. Erkeklerde daha fazladır. Kronik şizofreni akrabalarında daha
yaygındır. Strese tepki olarak çok kısa süren psikotik epizodlar yaşayabilirler (saatler
süren). Şizofreni veya sanrısal bozukluğun öncesinde görülebilir.
Şizoid kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan
ve değişik koşullar altında ortaya çıkan,sürekli toplumsal ilişkilerden kopma ve duyguların
anlatımında kısıtlı olma örüntüsü,
1. Ailenin bir parçası değilmiş gibi davranır; yakın ilişkiye girmez ve yakın ilişkilerden zevk
almaz.
2. Çoğunlukla tek bir etkinlikte bulunmayı tercih eder.
3. Cinsel deneyim yaşamaya karşı oldukça ilgisizdir.
4. Çok az etkinlikten zevk alır.
5. Yakın arkadaşı ve sırdaşı yoktur.
6. Övgü ve eleştirilere karşı ilgisiz kalır.
7. Duygusal soğukluk, kopukluk veya tekdüze bir duygulanım gösterir.
B. Şizofreninin, psikotik özellikler gösteren bir duygudurum bozukluğunun veya başka bir
psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun
doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
Tipik şemaları şöyledir:
1. İnsanlarla niçin yakınlaşayım ki?
2. Başka insanlara yakınlaşmanın fazla bir önemi yoktur.
3. En iyi arkadaşım gene benim.
4. Sakin ol. Duyguların gösterilmesi gereksiz ve sıkıntı vericidir.
5. Başkalarının söylediğinin benim için önemli değildir ve beni ilgilendirmez.
6. Sekse itirazım yok fakat yalnızca rahatlamak için.
Anahtar kelime: İzolasyondur.
Kendilerini kendine yeter ve yalnız görürler. Bir gruba katılmaktansa yalnız başlarına karar
verirler. Bağımsızlık, hareketlilik ve yalnız hedeflere değer verirler.
Başkalarını müdahaleci görürler. Yakınlığı diğer insanların kendilerini adeta hapsetmesi için
fırsat tanıyan bir olan olarak görürler.
Temel inançları “Yalnızım”, “ İnsanlarla yakın ilişkiler karışık, kirli ve cazip olmaktan uzaktır”,
“Diğer insanların sorumluluğunu üstlenmediğim sürece işlerimi daha iyi yapabilirim”, “Özgür
davranmama engel olduğu için yakın ilişkiler benim için istenilen bir şey değildir”.
Şartlı inançları: “İnsanlara çok yaklaşırsam bana kanca atabilirler”, “Hareket kabiliyetimi
tamamen koruyamazsam mutlu olamam”
Stratejileri: Temel stratejileri sex veya iş ilişkileri dışında insanlarla aralarındaki mesafeyi
uzak tutmaktır. Sınırı aşma olarak görülebilecek bütün hareketlerden korkarlar.
Duygulanımları: Mesafeyi korudukları sürece düşük seviyede bir depresif duygulanımları
vardır. Çok yakınlaşıldığında anksiyete duyarlar. Histrioniklerin tersine duygularını
kelimelerle veya yüz ifadeleriyle göstermezler sonuç olarak kuvvetli duyguları olmadığı
şeklinde bir izlenim bırakırlar.
ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Hastalar aşırı derecede tuhaf ve gerçekliğe yabancılaşmışlardır. Büyüsel inanış ve
düşünceler, garip fikirler, batıl inançlara tutulma, gaipten sesler ve kişilerle görüşmeler ve
mesajlar aldığına inanma, telepati ve altıncı his saplantısı, imkânsız düşler kurarak bunlar
üzerinde sürekli düşünme şeklinde tanımlanabilir. Kişinin duygu, düşünce ve davranışlar
birbirinden bağımsızlaşarak savrulur. Düşünsel ve içsel özel güçlerinin olduğuna inanırlar.
Konuşmaları net değildir ve yorum gerektirir. Yakın ilişkilere girerken rahatsızlık duyma
veya zorlanma ortaya çıkar. Kişilerarası ilişkileri bozulur. Bilişsel algıları çarpıklaşır. Arkaik
(ilkel) fikirler öne sürer. Derin dünya, derin evren kavramlarını irdeler.
Başlıca özelliği yakın ilişkilerde birdenbire rahatsızlık duyma ve yakın ilişkilere girebilme
becerisinde azalma ile belirli, toplumsal ve kişilerarası yetersizliklerin yanı sıra bilişsel ya da
algısal çarpıklıkların ve alışılagelenin dışında davranışların olduğu yaygın bir örüntünün
olmasıdır. Toplumda yaygınlığı %3 dolayındadır. Strese tepki olarak çok kısa süren psikotik
epizodlar yaşayabilirler (saatler süren). Küçük bir bölümünde şizofreni veya kısa psikotik
bozukluk gelişebilir.
Şizotipal kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan
ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, bilişsel veya algısal çarpıklıkların ve alışılmışın
dışında davranışların yanı sıra yakın ilişkilerde rahatsızlık duyma ve yakın ilişkilere
girebilme becerisinde yetersizlikle kendini gösteren, toplumsal ve kişilerarası yetersizliklerin
olduğu sürekli bir örüntüdür.
1. Referans fikirler.
2. Davranışı etkileyen, kültürü ile uyumlu olmayan acayip inanışlar, büyüsel düşünceler.
3. Olağandışı algısal yaşantılar, bedensel yanılsamalar.
4. Acayip düşünüş ve konuşma biçimi.
5. Kuşkuculuk ya da paranoid düşünce.
6. Uygunsuz ya da kısıtlı duygulanım.
7. Acayip, kendine özgü davranış veya görünüm.
8. Yakın arkadaş ve sırdaşların olmaması.
9. Azalmayan aşırı toplumsal anksiyete, paranoid korkular.
B. Şizofreninin, psikotik özellikler gösteren bir duygudurum bozukluğunun veya başka bir
psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve genel tıbbi bir durumun
doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
Paranoid Kişilik Bozukluğunun toplumlarda görülme oranı % 2''''dir. Paranoid Bozukluk
erkeklerde kadınlarda oranla daha fazla görülmektedir. Ailevi temelleri bulunmaktadır.
Yapılan bir araştırma azınlıklar ve göçmenler üzerinde daha yaygın olduğunu göstermesi
açısından önemlidir.
Şizoid Kişilik Bozukluğunun yaygınlığı tam olarak bilinmemekle birlikte genel popülasyonun
% 7'sini etkilediği söylenebilir. Erkeklerde 2 kat oranla daha fazladır.
Şizotipal Kişilik Bozukluğu görülme oranı % 3'tür. Kadın ve erkek arasındaki oransal fark
bilinmemektedir.
ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Antisosyal Kişilik Bozukluğu, halk arasında "psikopat" diye tarif edilen kişilerin gösterdikleri
davranış bozukluklarıyla tanımlanabilen bir kişilik bozukluğudur. Bir bireyin 15 yaşından
itibaren sürdürdüğü, başkalarının haklarını yok sayma ve başkalarının haklarına saldırma
şeklinde gelişen kişilik bozukluğudur. Suça ve tutuklanmaya yönelik davranışları devam
ettirme, yasalara ve toplum kurallarına başkaldırı, zevk için veya kendi çıkarı için huzur
bozma, saldırganlık, sorumsuzluk, vicdan duygusunun yokluğu, yetersizliği, başkalarına
zarar vererek zevk aldığında dahi kendini haklı çıkaracak bir model oluşturma şeklinde
gelişen bir bozukluktur. Bu kişiler gergin, huzursuz, öfkeli, umursamaz, acımasız, bencil ve
sadistiktik. Başkalarına zarar verdikleri gibi kendi bedenlerine de kesici ve delici aletlerle
izler bırakırlar. Alkol ve madde kullanımı bu grupta yüksektir.
Başlıca özelliği başkalarının haklarını saymama, başkalarının haklarına saldırma ile giden
yaygın bir örüntü olmasıdır. Bu tanı 18 yaşından önce konmaz (18 yaşından önce
Davranım bozukluğu tanısı kullanılır). Toplumda yaygınlığı, erkeklerde %3, kadınlarda %1
dolayındadır.
Antisosyal kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az üçünün olması ile belirli, 15 yaşından beri süregelen, başkalarının
haklarını saymama, başkalarının haklarına saldırma örüntüsü.
1. Tutuklanması için zemin hazırlayan tekrarlayıcı eylemlerde bulunma, yasalara ve
toplumsal kurallara ayak uyduramama.
2. Sürekli yalan söyleme, takma isim kullanma, kişisel çıkar ve zevki için başkalarını
atlatma.
3. Dürtüsellik ve gelecek için tasarılar yapamama.
4. Yineleyen kavgalar veya saldırılarla belirli sinirlilik ve saldırganlık.
5. Kendi ve başkalarının güvenliği konusunda umursamazlık
6. Bir işi sürekli götürememe, mali yükümlülüklerini yerine getirememe ile belirli sürekli
sorumsuzluk.
7. Başkalarına zarar verme, kötü davranma veya bir şey çalma durumuna karşı ilgisizlik
veya bunlara kendine göre mantıklı açıklamalar getirme, vicdan azabı çekmeme.
B. Kişi en az 18 yaşındadır.
C. 15 yaşından önce başlayan davranım bozukluğunun kanıtları vardır.
D. Antisosyal davranış sadece şizofreni veya manik epizodun gidişi sırasında ortaya
çıkmayabilir.
Tipik şemaları şöyledir:
1. Kurallar başkaları içindir.
2. Ancak aptallar bütün kurallara uyarlar.
3. Kurallar bozulmak içindir.
4. Bir numaraya dikkat edin.
5. Zevkim her şeyden önce gelir.
6. Başkaları benim yüzümden acı çekiyor veya rahatsız oluyorlarsa bu onların sorunu.
7. Şimdi yapmalısın. Hayal kırıklığına uğramama fırsat vermemeliyim.
8. Ne istiyorsam alabilmek için ne yapmam gerekiyorsa yapacağım.
9. Pek çok kişiden gerçekten daha kabiliyetli birisiyim.
Kendileri hakkındaki görüşleri: Genel olarak bu kişiler kendilerini yalnız, otonom ve güçlü
görürler. Bazıları kendilerini kötüye kullanılmış ve kötü davranılmış hissettiklerinden
başkalarına da kötü davranmayı haklı görürler.
Başkaları hakkındaki görüşleri: Diğer insanları ya sömürücü olarak görürler ki bu nedenle
karşılık olarak sömürülmeyi hak ederler ya da zayıf ve saldırıya açık görürler ki avlanmayı
hakkederler.
İnançlar: Kendime dikkat etmeliyim, saldıran ben olmalıyım yoksa kurban olan ben olurum.
Kurallar keyfidir ve varlıklı olanları yoksullardan korumak içindir. Bu nedenlerle kendilerini
kurallara aykırı davranmaya mecbur hissederler.
Şartlı inançları şudur: “eğer diğer insanları manipüle etmezsem, hiç bir zaman istediğimi
elde edemem” “başkası seni vurmadan sen onu vur” “şimdi sıra sende” “onu al çünkü hak
ettin”.
Stratejileri ikiye ayrılır. Ya açık bir şekilde direk olarak saldırırlar ya da gizli, kurnaz bir
şekilde hile yoluyla manipüle ederek sömürürler.
Duygulanım: Eğer belli bir duygulanım varsa kendilerinin sahip olması gerekenlere sahip
olan diğer insanlara olan öfkeleridir.
BORDERLİNE KİŞİLİK BOZUKLUĞU
BKB’ nun temel özelliği erken erişkinlik döneminde başlayan kişiler arası ilişkilerde, kendilik
imajında ve duygulanımında dengesizlik, ve belirgin impulsivitedir.
Borderline kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve değişik
koşullar altında ortaya çıkan, kişiler arası ilişkilerde, benlik algısında ve duygulanımda
tutarsızlık ve belirgin dürtüselliğin olduğu sürekli bir örüntüdür.
1. Gerçek veya hayali bir terk edilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterme.
2. Gözünde aşırı büyütme ve yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelme, gergin ve
tutarsız kişilerarası ilişkilerin olması.
3. Kimlik karmaşası: belirgin olarak ve sürekli bir biçimde tutarsız benlik algısı veya kimlik
duyumu.
4. Kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüsellik.
5. Yineleyen öz kıyımla ilgili davranışlar, girişimler, göz korkutmalar.
6. Duygudurumda belirgin tepkiselliğe bağlı instabilite.
7. Kendini sürekli boşlukta hissetme.
8. Uygunsuz, yoğun öfke ya da öfkesini kontrol edememe.
9. Stresle ilişkili geçici paranoid düşünce veya ağır dissosiyatif semptomlar.
Borderline kişilik bozukluğu çoğu kez duygudurum bozukluklarıyla birlikte görülebilir ya da
duygudurum bozukluklarından ayırt etmek güç olabilir. Özellikle manik belirtilerin hafif
olduğu bipolar bozukluk durumlarında borderline kişilik bozukluğuyla karıştırıldığını çok sık
görüyoruz. Diğer bir nokta da kişilik bozuklukların çoğu kez birlikte bulunabilmeleridir.
Borderline, histrionik ve narsisistik kişilik bozuklukları sıklıkla birlikte bulunabilir. Özellikle
kişilik bozuklukları söz konusu olduğunda yalnızca bugünkü semptomlara bakarak tanı
koymaya çalışmak doğru bir yaklaşım değildir. Kişiyi geçmişiyle birlikte değerlendirerek
dinamik bir tanı koymak gerekiyor.
“Borderline” terimi DSM sisteminde olduğundan çok farklı şekillerde kullanılmıştır. Bu terim
orijinal olarak klinisyen tanıdan emin olmadığı durumlarda hasta hem nevrotik hem psikotik
semptomlar gösterdiğinde kullanılmıştır. Bu hastaların nevrotik ve psikotik bozuklukların
sınırında olduğuna inanılmıştır. Bazı durumlarda halen tanı koymakta güçlük çekildiğinde
çöp sepeti tanısı olarak kullanılmaktadır.
Psikodinamik yaklaşımlı yazarlar tarafından da kişilik yapısını tanımlamak için
kullanılmaktadır. Borderline kişilik yapısını bu yazarlar farklı şekillerde tanımlamaktadırlar.
“Zayıf entegre olmuş kişilik”, “ilkel savunma örgütlenmesi”, “relatif olarak katı self-obje
sınırları”, “gerçeği değerlendirmenin oldukça sağlam olması” gibi özelliklerin bu kişilik
yapısını oluşturduğu belirtilmiştir. Ancak dinamik kaynaklı bu özellikler belli bir davranış
veya semptom kümesini belirlememektedir. Bu nedenle bir hasta borderline semptomları
olmamakla birlikte borderline kişilik yapısı taşıyabileceği gibi, kişilik yapısı borderline
olmadan borderline semptomlar gösterebilir. Örneğin Stone bir hastasını şizotipal borderline
olarak tanıtmaktadır. Bu hastaların tedavisi çok güç olduğundan hareketle terapisi kötü
giden hastalarda bir özür olarak zor hastaları anlatmak için “borderline” tanımı
kullanılabilmektedir.
ICD-10’da borderline kişilik bozukluğu F60 olarak kodlanan “Özgül kişilik bozuklukları”
içinde bir alt gurup olan “Duygusal yönden dengesiz kişilik bozukluğu” içinde “Sınır tip”
adıyla bulunuyor. ICD- 10’da belirtilen özellikleri ise şöyledir:
Duygusal dengesizlik belirtilerinin birçoğu bulunur. Ek olarak, hastanın kendilik imgesi,
amaçları ve seçimleri (cinsel seçimleri de içerir) sıklıkla belirsizdir ya da bozulmuştur. Sık
olarak, konik boşluk duyguları vardır. Yoğun ve dengesiz ilişkilere girme eğilimi yineleyen
duygusal krizlere neden olabilir. Bu eğilim terk edilmeyi önlemek için aşırı çaba harcamaya
ve birçok kez intihar tehdidi ya da kendine zarar verici davranışlara yol açar (bunlar görünür
nedenler olmaksızın da olabilir).
Ayrılma veya reddedilme veya çevrenin kaybı tehlikesi kendilik imajında, duygulanımda,
bilişte ve davranışta belirgin değişikliklere yol açar. Bu bireyler çevresel durumlara aşırı
duyarlıdırlar. Gerçekçi kısa zamanlı ayrılmalara ve planlardaki kaçınılmaz değişikliklere
uygunsuz bir öfke ile cevap verirler. (Klinisyen terapi saatinin sonuna gelindiğini
söylediğinde ani bir umutsuzluk hissetmesine veya kendisi için önemli olan birisinin bir
randevuya yalnızca bir kaç dakika geç gelmesi veya randevuyu iptal etmek zorunda
kalması panik veya öfke duymasına yol açar.) Böyle bir durumu kendilerinin kötü oldukları
şeklinde yorumlayabilirler. Terk edilme korkuları yalnız kalmaya tolere edememe ve diğer
insanlarla birlikte olma ihtiyaçları ile ilgilidir. Terk edilmeyi önleme çabaları içinde kendine
zarar verici ve suisidal davranışlar da olabilir.
Dengesiz ve yoğun ilişkiler kurarlar. Kendileriyle ilgilenenleri veya sevgililerini ilk bir kaç
görüşmede idealize ederler, sürekli birlikte olmak isterler ve ilişkinin başlangıcında çok özel
kişisel bilgilerini paylaşabilirler. Fakat kolaylıkla bu insanı değersizleştirerek onu yeterince
ilgilenmemekle, yeterince vermemekle ve yeterince onunla birlikte olmamakla suçlarlar.
Karşılık olarak kendileriyle ilgilenmeleri ve onunla birlikte olmaları kaydıyla, BKB olan
bireyler başka insanlara empati yapabilirler ve onlarla ilgilenebilirler. Diğerleri hakkındaki
görüşleri cezalandırıcı ve destekleyici kutuplar arasında dramatik değişmeler gösterir.
Amaçları, değerleri ve meslekleriyle ilgili düşüncelerinde ani değişiklikler olabilir. Kariyer,
cinsel kimlik ve arkadaş seçimindeki değişiklikler olabilir. Kendilerini genel olarak kötü ve
şeytansı değerlendirmekle birlikte bazı durumlarda hiç var olmadıkları duygusunu yaşarlar.
Bu tür tecrübeler genellikle anlamlı, destekleyici ve koruyucu bir ilişki yaşamadıklarını
düşündüklerinde yaşanır. Yapılandırılmamış iş ve okul ortamlarında başarısız olurlar.
%8-%10 oranında intihar girişimleri başarılı sonuçlanır. Kesme, yakma tarzında kendine
zarar verici davranışlar ve intihar tehditleri ve teşebbüsleri sıklıkla görülür.
BKB olan bireylerdeki temel disforik mizaç öfke, panik, umutsuzluk ve nadiren iyilik ve
tatmin olmuş dönemlerle kesintiye uğrar. Bu değişiklikler bireyin kişilerarası strese aşırı
hassasiyetini yansıtır.
Kolaylıkla sıkılırlar ve sürekli olarak yapacak bir şeyler ararlar.
Aşırı alaylı, iğneleyici konuşmalar ve sözel patlamalar sergileyebilirler. Öfkenin bu şekilde
dışa vurumu sevgili veya ilgilenen kişide ihmal, geri durma ve dışlama sezinlediklerinde
ortaya çıkar. Suçluluk, utanç duyguları öfke patlamalarını izler ve kişinin kendisini kötü
olarak algılamasını pekiştirir.
Aşırı stres durumlarında geçici paranoid düşünceler ve dissosiyatif semptomlar oluşabilir.
Fakat bu durumlar ayrı bir tanıyı almalarını gerektirecek şiddet ve sürede olmazlar.
Semptomlar geçici olarak dakikalar veya saatler sürer. İlginin gerçek veya algılanan geri
dönüşü ile semptomlarda düzelme görülebilir.
Frances ve ark. impulsivitenin en sık görülen özellik olduğunu söylüyorlar. Affektif instabilite
ikinci sıklıkta görülüyor. Bazı semptom kombinasyonlarının BKB’nun varlığını yüksek
oranda öngörebileceği söyleniyor. İmpulsivite ve düzensiz kişilerarası ilişkiler veya kimlik
sorunları; Affektif instabilite ve kronik boşluk veya can sıkıntısı hissi sık olmayan öngörücü
kombinasyonlar. Daha sık bazı kombinasyonlar ise kendine zarar verici davranışlar ile
birlikte ya dengesiz yoğun ilişkiler veya kronik can sıkıntısı hissi; düzensiz ilişkiler ve kimlik
sorunları. Bu semptom kombinasyonlarından birisi ile karşılaştığında en azından poliklinik
ortamında BKB olgusuyla karşı karşıya olduğundan oldukça emin olabilir.
Ayırıcı tanı:
Borderline kişilik bozukluğu üzerinde en fazla çalışılmış kişilik bozukluğudur. Üzerinde en
çok durulan iki soru şunlardır: 1. Borderline kişilik bozukluğunun sınırları nelerdir? 2. Bu
bozukluğun anahtar klinik özellikleri nelerdir?
BKB tanısı sıklıkla duygudurum bozukluklarıyla birlikte bulunur. Her iki bozukluk kriterleri
karşılandığında her iki tanı da konulabilir. Bir duygudurum bozukluğu atağı BKB’na kesitsel
olarak benzeyebilir. Bu nedenle davranış paterninin erken başlangıç ve süre gibi özellikleri
kesin olarak belirlenmeden ayrıca BKB tanısı konulmamalıdır.
Ortak özellikleri nedeniyle diğer kişilik bozukluğu tanılarıyla karıştırılabilir. Diğer kişilik
bozukluğu kriterleri de karşılanıyorsa diğer tanılar da konulabilir. Histrionik kişilik
bozukluğunda da ilgi çekme, manüpülatif davranışlar ve emosyonel hızlı değişmeler
bulunabilir. Ancak BKB kendine zarar verici davranışlar, yakın ilişkilerin öfke sonucu
bozulması, süreğen yalnızlık ve boşluk duygularıyla histrionik kişilik bozukluğundan ayrılır.
Paranoid düşünceler ve illüzyonlar şizotipal kişilik bozukluğunda da bulunur. BKB’daki
paranoid düşünceler geçici ve insanlar arası ilişkilerle yakından ilişkili olup dış ortamdan
çok etkilenir. Paranoid ve narsisistik kişilik bozukluklarında küçük bir uyarana öfkeyle yanıt
verme bulunabilir. Paranoid ve narsisistik kişilik bozuklukları kendine zarar verme,
impulsivite, dışlanmayla ilgili düşüncelerin bulunmamasıyla BKB’dan ayrılır. Antisosyal
kişiliğin manüpülatif davranışları ihtiyaç duyulan ilgiyi sağlamak için değil daha ziyade çıkar,
güç gibi maddi bazı faydalar elde etmek içindir. Borderline kişilik terk edilmeye duygusal
boşluk hissi, öfke ile yanıt verir. Bağımlı kişilik de dışlanmaktan korkar. Dışlanıldığı
durumda tavrı boyun eğicidir. Eski ilişkinin yerini hemen doldurarak destek ve bakım
ihtiyacını karşılamaya yönelir. BKB Bağımlı kişilik bozukluğundan yoğun ve dengesiz
ilişkilerle de ayrılır.
BKB genel tıbbi duruma ve kronik madde kullanımına bağlı kişilik değişimlerinden
ayrılmalıdır.
İlgili durumlar ve bozukluklar
BKB hastalarının bir hedefe tam varmak üzere olduklarında bir şekilde bu hedefe
varmalarına engel olan bir şeyler yaptıkları sıklıkla görülür. Örneğin tam mezun olacakları
sırada okuldan ayrılmak, bir ilişkinin çok iyi devam edeceği netleştiğinde bu ilişkiyi bozmak
gibi. Bazı hastalar insan ilişkilerinden daha çok bir ev hayvanı gibi geçiş objeleriyle
kendilerini daha iyi hissederler. Birlikte afektif bir bozukluk veya madde kullanımıyla ilgili bir
bozukluk görüldüğü durumlarda erken bir yaşta intihar girişimi sonucu ölüm olabilir. Sık iş
kaybı, eğitimin yarıda kesilmesi, evliliğin sonlanması sıktır. BKB hastaların çocukluk
öykülerinde fiziksel veya cinsel kötüye kullanım, ihmal, erken ebeveyn kaybı veya ayrılığı
daha sıklıkla bulunur. Birinci eksen bozukluklardan en sık birlikte görülenler afektif
bozukluklar, madde kullanım bozuklukları, özellikle bulimia olmak üzere yeme bozuklukları,
post travmatik stres bozukluğu ve dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğudur. Sıklıkla diğer
kişilik bozukluklarıyla birlikte bulunur. Bir araştırmada üç ayrı klinisyen tarafından tanıların
konulduğu bir hasta popülasyonunda BKB hastalarının %60’ının aynı anda paranoid,
şizotipal, histrionik, narsisistik, kaçıngan ve bağımlı kişilik bozuklukları gibi diğer bazı kişilik
bozuklukları tanılarını alıyor
Benlik algısı ve duygulanımda tutarsızlık, belirgin dürtüsellik, otomatik ve ölçüsüz çabalar
gösterme, bir şeyi ve ya kişiyi gözünde aşırı büyütme ve göklere çıkarma ve yerin dibine
batırma tarzında gidip gelen tutarsız kişilerarası ilişkiler, para harcama, cinsellik, madde
kullanımı ve çılgınca araba kullanma gibi sonu zarar veren dürtülerin en az ikisini şiddetle
yapma, yineleyen intihar davranışları, çevresindekilere kendini öldürmekle ilgili gözdağı
verme, boşlukta olma, öfke, hırçınlık, kavgacılık, hiddet ve kimi zaman paranoid düşünceler
taşıyan kişiler için borderline diyebiliriz.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu ve Borderline Kişilik Bozukluğu arasındaki fark nedir?
Borderline en basit anlatımla kadının anti sosyalidir. Çünkü kadınlarda erkeklerden 3 kat
daha fazla görülür. Bu iki kişilik bozukluğu birbirlerine çok benzer ayırt etmek zordur.
Antisosyal Kişilik Bozukluğu ise erkeklerde 3 kat daha fazla görülür.
Kişilerarası ilişkilerde benlik algısında ve duygulanımda tutarsızlık ve belirgin dürtüselliğin
olduğu sürekli bir örüntü vardır. Yaygınlığı %2 çıvarındadır. Büyük çoğunluğunda 40.lı
yaşlarda stabilite meydana gelir.
Düşünce sitilleri
Kognitif sitiller bilgi işlemenin içeriğinden ziyade nasıl olduğuyla ilgilidir. Bazı kişiliklerin
ayrıca anlatılması gereken diğerlerinden oldukça farklı stilleri vardır. Histirionikler ihtiyaçları
olan desteği ve yakınlığı sağlamak ve insanları çekebilmek için “gösteri” stratejisini
kullanırlar. Bu strateji başarısızlığa uğradığında da saldırganları cezalandırmak ve onları
işbirliğine zorlamak için ağlamak, kızmak vb gibi “dramatik” gösteriye başvururlar. Bilgi
işleme global ve izlenimci özelliğe sahiptir. Bu kişiler ormana bakarken ağaçları göremezler.
İçinde bulundukları durumu kendi genel bakışlarından yola çıkarak yetersiz bilgilere
dayanarak, detayları kaybetmek pahasına stereotipik, global ve geniş yorumlarda
bulunurlar. Histrionikler bir duruma hiç uymayan bağlantılar kurabilirler. Kendi eğlendirme
çabalarına cevap vermeyenleri “beni reddediyorlar” şeklinde yorumlayabilir. Diğer insanların
yalnızca yorgun, sıkılmış veya başka bir şeyle meşgul olduklarını görmeyebilirler. Olayları
objektif ölçülerden ziyade sübjektif ölçülerle değerlendirdiklerinden kendi duygularını son
başvuru mercii olarak kullanırlar. Bir insan karşısında kötü hissediyorlarsa o insan kötüdür.
Obsesif Kompulsif kişiler ise tam tersine ağaçlara bakarken ormanı göremezler. Detaylarla
o kadar ilgilenirler ki olayın genel özelliklerini fark etmezler. Bir insanın bir kaç hatasından
yola çıkarak onun başarısız olduğuna karar verebilirler. Sübjektif tecrübeleri küçültmeye
meyillidirler. Bu nedenle kendilerini hayatın bazı zenginliklerinden ve bazı önemli olayları
vurgulayan duyguları bir bilgi kaynağı olarak kullanmaktan mahrum ederler.
Davranış veya strateji kişilik bozukluğu teşhisi koymak için temel teşkil etmekle beraber
bozukluğu tam olarak anlayabilmek için kendini ve başkalarını algılayış ve inançlar
konusunda bilgi sahibi olunmalıdır. Bu bilişsel birimler bilgi işlemede rol oynarlar ve aktive
olduklarında ilgili stratejilerin tetiğini çekerler.
Örneğin kaçıngan birisi kendini sosyal olarak beceriksiz, kırılgan görür. Başkalarını eleştirici
ve aşağılayıcı olarak görmesi bu kırılganlığı pekiştirir. Reddedilmenin korkunç bir olay
olarak görülmesi hassasiyetini pekiştirir ve muhtemel veya gerçek reddedilmenin önemini
abartır. Bu bir kısır döngü oluşturur. Sonuç olarak insanlar arasında sürekli anksiyeteli dir
ve kabul edilmemesini gösteren en ufak delilleri bile büyütür ve kendisini kötü hisseder.
İnsanlara yaklaşırsa kendisini yetersiz ve aşağı algılayabilecekleri kaygısı, hoş olmayan
duygulara katlanamayacağını düşünmesi bu duyguların uyanabileceği durumlardan
kaçınmasıyla sonuçlanır. Kronik olarak hoş olmayan her türlü düşünceyi de zihninden
uzaklaştırdığı için negatif otomatik düşüncelerini, temel inançlarını bulması bu tür hoş
olmayan duygulara yol açacağından dolayı oldukça zordur.
Bağımlı ise başkalarını yardımcı ve destekleyici olarak gördüğünden insanlara yaklaşır.
Kişilik bozuklarının tipik şemaları ve stratejilerini anlamak terapist için bir yol haritası işlevi
görür. Pek çok hastanın diğer kişilik bozukluklarıyla örtüşen davranışlar ve tavırlar
gösterdiği unutulmamalıdır. Tam bir değerlendirme yapmak için bu farklılıkları ortaya
koymak önemlidir.
HİSTRİONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Hemen her alanda aşırı duygusallık ve ilgilenilme arayışı vardır. Görece olarak kadınlarda
daha sık gözlenir. Yaygınlığı %2-3 olarak bilinmektedir.
Histrionik kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve
değişik koşullar altında ortaya çıkan, aşırı duygusallık ve ilgilenilme arayışı gösteren sürekli
bir örüntü.
1. İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olur.
2. Başkalarıyla iletişimi çoğu zaman uygunsuz bir şekilde cinsel yönden ayartıcı
davranışlarla belirlidir.
3. Hızlı değişen ve yüzeysel kalan duygular sergiler.
4. İlgiyi çekmek için fiziksel görümünü kullanır.
5.Aşırı düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi
vardır.
6. Gösteriş yapar, yapmacık davranır ve duygularını aşırı bir abartı ile gösterir.
7. Telkine yatkındır, kolay etkilenir.
8. İlişkilerin olduğundan daha yakın olması gerektiğini düşünür.
Tipik şemaları şöyledir:
1. Görünüş önemlidir.
2. İnsanlar dış görünüşlerine göre değerlendirilirler.
3. Fark edilmeliyim
4. Hayatta hiç bir zaman hayal kırıklığına uğramamalıyım.
5. İstediğim her şeye sahip olabilmeliyim.
6. Duygular hızlı ve doğrudan gösterilmeli.
7. Bir insanı yargılarken en önde gelen güzelliktir.
Anahtar kelime: Etkileyicilik
Kendilerini çekici, etkileyici görürler ve ilgiyi hak ettiklerine inanırlar.
Başkalarını ilgi ve muhabbetlerini çekebildikleri sürece olumlu değerlendirirler. Kendileri
grubun odağı, ötekiler ilgiyle izleyen seyirci durumunda olmak kaydıyla diğer insanlarla
kuvvetli ilişkiler kurarlar. Narsisistiklerin tersine insanlarla ilişkilerinin her dakikasına dikkat
ederler ve kendilerine güvenleri onayın sürekliliğiyle yakından ilişkilidir.
Temeldeki inançları “Ben aslında çekici biri değilim”, “Mutlu olabilmek için diğer insanların
beğenisine ihtiyacım var” şeklindedir. Telafi edici inançları “Sevilebilen, eğlendirici, ilginç bir
insanım”, “Hayran olunmaya hakkım var”, “İnsanlar bana hayran olmak için varlar”,
“Zevklerimi engellemeye kimsenin hakkı yok”.
Şartlı inançları “İnsanları büyülemezsem ben bir hiçim”, “İnsanları eğlendirmezsem beni
dışlarlar”, “İnsanlar cevap vermezlerse bu onların işe yaramaz, bozulmuş olduklarını
gösterir”, “İnsanları büyülemezsem, bana kimse yardım edemez”.
Histrionikler primer olarak duygularıyla hareket ederler. Öfkeli olduklarında bunu bir insanın
cezalandırılması için yeterli sebep olarak görürler. Üzgünseler bu ağlamaları için yeterli
sebeptir. Hayal kırıklığı veya ümitsizliklerini dramatize ederek mesela intihar girişiminde
bulunarak gösterirler.
Stratejileri: İnsanları kendilerine bağlamak için dramatizasyon ve gösterilere başvururlar.
İşbirliğini sağlamak için huysuzluk nöbeti çıkarabilirler. Hayal kırıklığına toleransları
düşüktür. Rakiplerini cezalandırmak için ağlama, saldırma ve suisidal davranışlarda
bulunabilirler.
Duygulanım: İnsanlarla ilişkilerinde sorun olmadığı sürece en belirgin duygulanımları keyifli
neşeli ve canlıdır. Reddedilmekten korktuklarından dolayı altta yatan bir anksiyete sürekli
vardır. Engellendiklerinde duygulanımları hızla öfke ve üzüntüye dönüşebilir.
NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Hasta kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşımaktadır. Başarılarını ve özelliklerini
anlatır, üstünlük duygusu, grandiyözite, empati kuramama, kendini diğer insanlardan daha
üstün ve özel görme, başarı, zeka, akıl, üstünlük gibi konulara kafa yorma, kendini çok
sevme, kendine göre, kendi için ve kendi yararına düşünen, kıskanç, kendi çıkarları için
başkalarını kullanan, aşırı bencil ve benmerkezci, özel ve eşi benzeri bulunmaz birisi
olduğunu savunan, beğenilmek için her şeyi sergileyen, üstün kişi ve kurumlarla ilişkiler
kurmayı hak ettiğini savunan kişilerdir. Sevgi, saygı, empati, anlayış ve duygusallık
hayatlarında pek yer kaplamaz. Bu bozukluğun yapısı kronik olup tedavisi son derece
zordur. Psikiyatrisin telkinlerine yatkın değillerdir. Çünkü bir başkasının doğrusunu kabul
etmeyi güçsüzlük sayarlar. Tedavisi oldukça güçtür. Bu kişiler aslında yapılarından pek de
mutsuz değillerdir. Ancak çevresindekiler için son derece zor bir yapıları vardır.
Üstünlük duygusu, beğenilme gereksinimi ve empati yapamama temel özellikleridir. Benlik
saygıları kolay zedelenebilir. Yaygınlığı %2-6 olarak bilinmektedir. Bu tanıyı alanların %5075’i erkektir.
Narsisistik kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az beşinin olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan ve
değişik koşullar altında ortaya çıkan, üstünlük duygusu, beğenilme gereksinimi ve empati
yapamamanın olduğu sürekli bir örüntüdür.
1. Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır.
2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik veya kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorar.
3. Özel ve eşi bulunmaz birisi olduğuna ve ancak başka özel veya toplumsal durumu üstün
kişilerin kendisini anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık edebileceğine inanır.
4. Çok beğenilmek ister.
5. Hak kazandığı duygusu vardır.
6. Kişilerarası ilişkileri kendi çıkarı için kullanır, amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf
taraflarını kullanır.
7. Empati yapamaz.
8. Çoğu zaman başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığını sanır.
9. küstah, kendini beğenmiş davranış ve tutumlar sergiler.
Tipik şemaları şöyledir:
1. Her etkileşimde kendime göre bir yol seçmeliyim.
2. Zevk veya statüye giden yolda her hangi bir şekilde engellenmemeliyim.
3. Başka herhangi birinden daha özelim.
4. Kendim gibi özel insanlarla ilişkiye geçmeliyim.
5. İnsanlar bana hayran olmalı.
6. Hiç kimse benim sahip olduğumdan daha fazlasına sahip olmamalı.
Kendilerini neredeyse prens veya prensesler gibi özel ve tek görürler.
Başkalarını daha aşağıda görürlerken bunu anti sosyaller gibi yapmazlar. Diğer insanlar
çoğunluğu oluşturan ortalama kişilerdir.
İnançları: Özel ayrıcalıkları, muafiyetleri, yetki ve hakları olduğuna inanırlar. Şartlı
düşünceleri “eğer diğerleri özel statümü fark etmezlerse cezalandırılmalıdırlar” “statümü
devam ettirmeliysem diğerlerinden boyun eğmelerini beklemeliyim” şeklindedir. Stratejileri
üst statülerini devam ettirmek ve kişisel nüfuz bölgelerini arttırmak için yapabilecekleri her
şeyi yaparlar.
Duygulanımları: Hak ettikleri saygıyı görmediklerine inandıklarında temel duygulanımları
öfkedir.
OBSESİF-KOMPULSİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Hastalar, yapılan iş ve ya etkinliğin geneline ve asıl amacına değil ayrıntılarına takılırlar.
Aşırı derecede katı, sabit, kuralcı, değişmez, düzenli ve rahatsız edecek derecede titizdirler.
Kurallar, listeler, sıralamalar, ayrıntılar hayatlarını yönlendirir. Cimri, mükemmeliyetçi, katı
ölçü ve sınırlarda yaşayan, belli hareketleri belli zamanlarda ve belli şekilde asla
şaşmaksızın yapar, yapmadıkları zaman rahatsız olur ve ya bu durumu uğursuz bulurlar.
Eski ve değersiz şeyleri dahi atmazlar. Resmidirler ve mizah duyarlılıkları yoktur. Onlara
göre hayat ya siyah ya beyazdır. Tekrarcıdırlar, kurallarının bozulmasında toleransları
yoktur. Eleştiricidirler. Titizlikleri günde 35 - 40 kere el yıkamaya gidecek kadar rahatsız
edicidir.
Genel özellikleri: Düzenlilik, mükemmeliyetçilik ve kontrol koyma üzerine aşırı kafa
yormanın olduğu sürekli olduğu bir örüntüdür. “tip A” kişilik; hostilite, rekabetçilik, zamana
karşı yarışmak gibi özellikleri ile örtüşür. Yüzde bir oranında ve daha çok erkeklerde
görülür.
Obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan
ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, esneklik, açıklık ve verimlilik pahasına düzenlilik,
mükemmeliyetçilik, zihinsel ve kişilerarası kontrol koyma üzerine aşırı kafa yormanın olduğu
sürekli bir örüntü.
1. Asıl amacı unutturacak şekilde ayrıntılar, kurallar, listeler, sıralama, organize etme ya da
program yapma ile uğraşıp durur.
2. İşin bitmesini zorlaştıran mükemmeliyetçilik gösterir.
3. Etkinlik ve arkadaşlarından yoksun kalacak şekilde kendini işe adar.
4. Ahlak, doğruluk, değerler gibi konularda esneklik göstermez.
5. Özel bir değeri olmasa bile eski, değersiz şeyleri elden çıkaramaz.
6. Görev dağılımı yapmak ve başkaları ile birlikte çalışmak istemez.
7. Para harcama konusunda hem kendisine, hem de başkalarına karşı cimri davranır.
8. Katı ve inatçıdır.
ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Hastalar eleştirilmekten, beğenilmemekten yoğun bir korku duyduğu için kişilerarası
ilişkilerden kaçınırlar. Kendisini yetersiz bulan, tercih edilmeyen, çekiciliği olmayan,
herhangi bir özelliği olmayan, yeteneksiz, beceriksiz olarak tanımlarlar. Yeni birisiyle
tanıştıklarında hemen ketlenirler. Mahcup düşme korkuları çok yoğundur. Yalnız kalmayı
tercih eder ve sevildiğinden emin olmadıkça asla kişiler arası ilişkilere yanaşmazlar.
Çekingen kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan
ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularının ve
olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılığın olduğu sürekli bir örüntüdür.
1. Eleştirilecek, beğenilmeyecek ya da dışlanacak olma korkusuyla kişiler arası ilişki
gerektiren
mesleki
etkinliklerden
kaçınır.
2.
Sevildiğinden
emin
olmadıkça
insanlarla
ilişkiye
girmek
istemez.
3. Mahcup düşeceği, alay konusu olacağı korkusuyla yakın ilişkilerde tutukluk gösterir.
4. Toplumsal durumlarda eleştirileceği ya da dışlanacağı üzerine kafa yorar.
5. Yetersizlik duyguları yüzünden yeni kişilerle aynı ortamda bulunduğu durumlarda
ketlenir.
6. Kendisini toplumsal yönden beceriksiz, kişisel olarak albenisi olmayan biri olarak görür.
7. Mahcup düşebileceğinden ötürü kişisel girişimlerde bulunmak ya da yeni etkinliklere
katılmak istemez.
BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Bu kişiler başkalarından destek ve öğüt almadan karar veremez, adım atamaz ve iş
yapamazlar. Kendilerini yetersiz, ayakları üzerinde duramayacak, kendi bakımlarını
sağlayamayacak kadar yetersiz hisseder ve başkalarının bakım ve desteğini alabilmek için
her türlü şeyi yapabilecek kadar ileriye gidebilirler.
Uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol açacak biçimde, aşırı bir düzeyde
kendisine bakılma gereksiniminin olduğu sürekli bir örüntüdür. Gerçek yaygınlığı bilinmiyor.
Bağımlı kişilik bozukluğu, DSM-IV tanı ölçütleri
A. Aşağıdakilerden en az dördünün olması ile belirli, genç erişkinlik dönemimde başlayan
ve değişik koşullar altında ortaya çıkan, uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna
yol açacak biçimde kendisine bakılma gereksiniminin aşırı olmasıyla giden sürekli bir
örüntü.
1. Başkalarından bol miktarda öğüt ve destek almazsa gündelik kararlarını vermekte güçlük
çeker.
2. Yaşamının çoğu alanında sorumluluk almak için başkalarına gereksinim duyar.
3. Desteğini yitireceği ya da kabul görmeyeceği korkusuyla başkaları ile aynı görüşü
paylaşmadığını söylemekte zorluk çeker.
4. Tasarıları başlatma, kendi başına iş yapma zorluğu vardır.
5. Başkalarının bakım ve desteğini sağlamak için hoş olmayan şeyleri yapmayı isteyecek
kadar aşırıya gider.
6. Kendine bakamayacağına ilişkin aşırı korku nedeniyle tek başına kaldığında kendisini
rahatsız veya çaresiz hisseder.
7. Yakın bir ilişki sonlandığında bir bakım ve destek kaynağı olarak derhal başka bir ilişki
arayışı içine girer.
8. Kendi kendine bakma durumunda bırakılacağı üzerine gerçekçi olmayan bir biçimde kafa
yorar.
BAŞKA TÜRLÜ ADLANDIRILAMAYAN KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Özgül bir kişilik bozukluğu tanı ölçütlerini karşılamayan örüntüdür. Örnekleri arasında
depresif kişilik bozukluğu, pasif-agresif kişilik bozukluğu sayılabilir.
DEPRESİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU
DSM-IV Araştırma Kriterleri
A. Erken erişkinlik döneminde başlayan ve değişik koşullar altında ortaya çıkan
aşağıdakilerin 5 veya daha fazlasıyla karakterize yaygın depresif durumlar ve davranışlar
vardır:
1. Olağan duygudurum ümitsizlik, kederlilik, neşesizlik, mutsuzluk ile belirgindir.
2. Kendisi hakkındaki düşünceleri yetersizlik, değersizlik ve düşük benlik saygısı
çerçevesindedir.
3. Kendisine karşı eleştirel, küçültücü ve suçlayıcıdır.
4. Sürekli düşünceli ve endişelidir.
5. Başkalarına karşı negativist, eleştirel ve yargılayıcıdır.
6. Kötümserdir.
7. Suçluluk ve pişmanlık duymaya eğilimlidir.
B. Majör depresif episod sırasında ortaya çıkmaz ve distimik bozukluk ile daha iyi
açıklanamaz.
Bu kişiler fazlasıyla ciddidir. Eğlenmeyi ve gevşemeyi beceremezler ve espri duygusundan
yoksundurlar. Eğlenmeye veya mutlu olmaya hakları olmadığını hissedebilirler. Kafaları
sürekli olarak negatif ve mutsuz düşüncelerle meşguldür. Şimdiki zamanı olduğu gibi
geleceği de negatif olarak değerlendirirler. Hep en kötüyü düşünürler. Kendilerini gerçekçi
olarak değerlendirirken başkaları tarafından kötümser olarak algılanırlar. Eksiklikleri ve
hataları yüzünden kendilerini fazlasıyla suçlu hissetmeye eğilimlidirler. Başkalarının pozitif
yönlerinden ziyade başarısızlıkları üzerine odaklanırlar.
PASİF-AGRESİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Bu kişiler rutin sosyal ve mesleki işlerini yürütürken pasif bir direnç gösterir ve işleri bilerek
ağırdan alırlar. Çünkü onlara göre, eğer başkaları önlerini kapamasaydı daha başarılı
olurlardı. Her zaman takdir edilmemekten ve yanlış anlaşılmaktan yakınırlar. Kişisel
şanssızlıklarını abartılı biçimde dile getirirler, mutsuz, huysuz, gücenmiş ve tartışmacıdır.
Otoriteyi küçük görür ve otoritenin kendisine yaptığı eleştirileri mantıksız bulur.
SADOMAZOİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Bu kişilerde sadizm(başkalarına acı vermekten zevk alma) ve mazoşizm(kendisine acı
vermekten zevk alma) aynı anda görülür. Kendilerine ve başkalarına ve başka canlılara
zarar vermekten, işkence yapmaktan acı vermekten inanılmaz zevk alır ve cinsel doyuma
ulaşırlar. Karmaşık, kompleks, son derece zor tedavi edilebilen vicdan duygusunun yok
olduğu, insanlık ve doğruluğun ve insan haklarının muhakeme edilmediği bir kişilik
bozukluğudur. Başkalarıyla alay etmekten ve küçük düşürmekten de zevk aldıkları gibi
kendileriyle de sert, kaba, küçük düşürürcesine konuşulması hoşlarına gider.
Toplumsal ketlenmenin, yetersizlik duygularının ve olumsuz değerlendirilmeye aşırı
duyarlılığın olduğu sürekli örüntüdür. Yayınlığı %0,5-1 arasındadır. Cinsiyetler arasında eşit
oranda görülür. Başkaları tarafından “utangaç”, “ürkek”, “yalnız” ve “kendi halinde” kişiler
olarak tanımlanırlar.
TEDAVİ
Genellikle hastalar motive değillerdir. Buna karşılık pek çok ve karışık uygulamalar
kullanılır. Psikanaliz, Psikanalitik psikoterapi, destekleyici psikoterapi, grup terapisi, aile
terapisi, çevre terapisi uygulanmaktadır. Diğer bir seçenek farmakoterapidir.
Genellikle bütün kişilik bozukluklarının tedavisinde kullanılan en temel ve birincil yöntem
Psikoterapidir. Farmakoterapi (İlaç tedavisi) ikincil tedavi olarak yararlıdır.
Paranoid hastalar başkalarına karşı çok güvensiz olduğundan sır vermekten inanılmaz
çekinirler. Bu sebeple terapide güvenlerini sağlamak çok önemlidir. Grup terapisi paranoid
bozuklukta uygun değildir. Bireysel görüşmeler şeklinde uygulanan profesyonel
psikoterapiler başarılı sonuçlar verir. Psikoterapiye ilaç tedavisi ile destek verilerek tedavi
devam ettirilir.
Şizoid Kişilik bozukluğunun temeli erken çocukluk dönemidir. Genellikle tedavisi Paranoid
Kişilik Bozukluğuyla aynıdır. Ancak Şizoid Kişilik bozukluğunda Grup terapisi de
kullanılabilir. Gruba alışınca grup arkadaşlarını önemser ve izolasyondan uzaklaşabilir.
Şizotipal Bozukluğun tedavisinde terapist hastanın akıldışı ve sıra dışı inanışlarını, büyü ve
benzeri saplantılarını, batıl inançlarını gülünç bulmamalı ve yargılayıcı olmamalıdır. Ancak
bu şekilde hasta kazanılabilir. Zaman içerisinde terapiye uyumlandırılan hasta gerçeklerle
tanışır. Edindiği inanışları terk eder. İlaç tedavide etkin ve yardımcıdır.
Obsesif-Kompulsif Kişilik Bozukluğunda hastalık kişiyi ve yakınlarını mutsuz edecek,
yaşamı zorlaştıracak ve keyifsizleştirecek hale geldiğinde hasta tedavi almayı genellikle
kendisi talep eder ve psikoterapi süreci içerisinde de son derece uyumludur. Anksiyete ve
paniği yüksek hastalarda ilaç tedavisi destekleyicidir.
Kognitif Terapi
Birinci eksen bozukluk iyileştiğinde disfonksiyonel otomatik düşüncelerin şiddeti ve sıklığı
azalır. “Normal nevrotik dönemde” otomatik düşüncelerini görebilseler de özel durumlarda
otomatik düşünceler etkili olmaya devam ederler. Birinci eksen bozukluklarla kişilik
bozuklukları arasındaki fark birinci eksen bozukluktaki aşırı yanlış inançların esnek olması
ve hastalık geçtiğinde başka bir terapotik yaklaşım gerektirmeden düzelmesidir. Kişilik
bozukluklarında disfonksiyonel inançlar yapısallaşmış durumdadır.
Depresif veya anksiyöz dönemde otomatik düşüncelerin test edilmesi, residüel dönemde bu
düşüncelerin üzerinde durmayı kolaylaştırır. Resüdüel dönemde bu hastalar klasik olarak
nevrotik olarak tanımlanırlar. Nevrotik terimi immatür, çocuksu, emosyonel labilite,
başarısızlık veya hayal kırıklığına aşırı tepki, aksine gerçeklere rağmen kendini olduğundan
küçük veya büyük görme ve hepsinden önemlisi yoğun olarak kendine dönük olmayı içerir.
Altta yatan inançlar depresyon veya anksiyete dönemine göre daha az disfonksiyonel fakat
değiştirilmesi daha zordur. Hasta temel inançlarının irrasyonel olduğunun bilincinde olsa da
basitçe sorgulayarak veya kurtulmak istemekle bu inançlarından kurtulamaz.
Durumun kavramsallaştırılması
Terapist mümkün olduğunca erken dönemde zihninde bir formülasyon yapar. Ancak bu
formülasyon terapi devam ederken yeni verilerle değiştirilebilir. Terapist bu formülasyonu
hastayla paylaşır. Formülasyon hastaya yol gösterir ve hangi noktalara dikkat etmesi
gerektiğini belirtir. Hastanın yeni veriler getirmesini kolaylaştırır. Diyagramlar çizilmesi,
yaşantıların formülasyon içinde nasıl yer aldıklarını gösterir. Örneğin “yardıma ihtiyacım
var” diyen bağımlı hasta bununla “yardımsız hiç bir şey başaramam” şeklindeki temel
inanışı arasındaki bağlantıyı görmesi formülasyon sayesinde sağlanabilir.
Sistematik ve tekrarlı davranışsal deneylerle temel inancın aksini gösteren kanıtlar aranır.
Kişilik bozuklukların daha geniş bir yapı içinde ele alınması ayrıca önemlidir. Örneğin
eşlerin kişilik özellikleri karşılıklı olarak birbirleri etkileyerek sorunlara yol açabilir.
Şemaların belirlenmesi
Değişik durumlardaki davranışlarından hastanın kendini nasıl algıladığı anlaşılabilir.
“Biletçiye yanlış para verdim, kendimi komik duruma düşürdüm”, “Size olayları doğru bir
şekilde anlatabileceğimi zannetmiyorum” diyen birisinin kendisini yetersiz algıladığı
görülebilir.
Hangi durumlarda hastanın kendisini negatif algıladığından yola çıkarak terapist hastanın
şartlı varsayımlarını bulabilir. Örneğin normalden daha az arkadaşça davranıldığında “Artık
beni sevmiyorlar” diye düşünen birisinin “Bana yoğun bir sevgi veya ilgi göstermiyorlarsa,
beni takmadıklarını gösterir” şeklindeki şartlı varsayım anlaşılabilir. Hastanın bu
varsayımında tabii ki hak payı da olabilir. Ancak kişilik bozukluğu olanlar genellikle hep ya
da hiç şeklinde düşünürler. Alternatif açıklamalar veya aksine deliller bile olsa aynı sonuca
ulaşabilirler.
Aynı yolla hastanın başkalarını da nasıl algıladığı öğrenilebilir. Paranoid hastanın insanlar
önyargılı, manipülatiftir şeklindeki şemaları, “Doktor bana gülümsüyor ama bunu görev icabı
bütün hastalara yaptığı gibi bana da yapıyor, aslında pek çok hastayla uğraştığı için
oldukça gergin” ifadesinde görülebilir.
Altta yatan amaçlar
Hastaların kendileri için çok önemli olmakla birlikte farkında olmadıkları geniş amaçları
olabilir. “Partide bir kaç kişi dışında kimse yanıma gelip de merhaba bile demedi” diyen
birisinin altta yatan amacı “Herkes tarafından sevilmek benim için önemli” olabilir. Amaçlar
temel şemalardan kaynaklanırlar. Bu durumda temel şema “Sevilmezsem değersizim”
olarak formüle edilebilir.
Başka bir hasta beklediği kadar mükemmel bir not alamadığı için kötü hissediyordu. Bir
arkadaşıyla sohbet ederken bir bilim adamının adını hatırlayamadığı için utanmış ve
rahatsız olmuştu. Aynı hasta kendisine üniversitede tam burslu okuyabileceği söylendiğinde
bütün gece uyuyamamıştı. Bu hasta, yaşantıları sorgulanıncaya kadar asıl amacının
“meşhur olmak” olduğunun farkına varmamıştı. Bu amacı “meşhur olmazsam bütün
hayatım ziyan olur” şeklindeki şartlı varsayıma yol açıyordu.
İşbirliği
Akut dönemden sonra hastanın motivasyonu azalır. Kişilik bozukluğunun kendisi ödevlere
uyumu bozabilir. Kaçıngan “düşüncelerimi yazmak acı verir”, narsistik “benim gibi iyi birisine
göre iş değil”, paranoid “terapist beni manipüle etmeye çalışıyor” düşüncesiyle ödevlerini
yapmak istemeyebilirler. Terapiye engel olan bu düşünceler de terapiye malzeme
oluştururlar.
Keşif
Hastanın inanışlarını keşfetmek, travmatik olayların hasta için önemini anlamak ve zengin
hayal gücüne dalmak kognitif terapinin macera hissi veren sanat yönleridir. Terapist
hipotezini değişik kelimeler ve değimlerle tekrarlar. Anekdotlar ve mecazlar kullanır. Mizah
yorumlama sırasında ustaca kullanılabilir.
Transferans reaksiyonlarının kullanımı
Kendisine karşı negatif reaksiyonlarının uyanmasına müsade etmeli ama provake de
etmemeli. Sözel olmayan davranışlardaki değişiklikler, yeni bir konuya geçme gibi
transferansı gösterebilecek işaretleri araştırmalı. Bir düşüncesi olmasına rağmen söylemek
istemiyor ise özellikle bakışlarındaki değişiklik çok önemli bir ipucu olabilir.
Terapist yargılayıcı olmamalı. Kişilik bozukluğu için kullandığımız terimlerden uzak,
hassasiyetler, anlamlar ve inançlardan söz edilebilir.
Terapist hastanın yerine kendisini koyabilmeli ve sempatik olmalı.
Bazı hastalar bir görüşmeye pek çok otomatik düşünce getirebilirler. Bir kaç taneden
fazlasını hastaya göstermeye çalışmak pratik değildir.
Terapötik ilişkinin kurulması
Akut dönemde terapist ağrılı semptomların giderilmesinde yardımcı otorite rolündedir ve
hasta kendisini terapiste yakın hatta minnettar hisseder. Kronik dönemde terapistin rolü
değişir. Hastanın ailesi, işi, arkadaşları kısaca bütün hayatına girer. Terapist kendi yaşam
tecrübelerini ve aklını kullanarak hastanın problemlerine çözüm bulmaya çalışır. Bu tekrar
eğitim özellik borderline hastalar için önemlidir. Borderline hastalar kişilik bozukluğundan
dolayı kendini kontrol ve insanlarla kararlı ilişkiler kurmak için gerekli temel becerileri
geliştirememişlerdir. Terapist hasta için bir model oluşturur. Pek çok hasta terapistlerinin
karakterlerini nasıl özümseyip içe aldıklarını anlatmışlardır. Stres karşısında soğukkanlı ve
rahat, hareket etmeden önce düşünen, hayal kırıklığına aşırı tepki göstermeyen tutumlarıyla
hastaya model oluştururlar.
İşbirliğinde sorunlar
1. İşbirliği becerisinden yoksun olabilirler.
2. Terapist yeterli beceriye sahip olmayabilir.
3. Çevresel faktörler değişmeye engel olabilir.
4. Terapideki başarısızlıklarına ait düşünceler engel olabilir. Değişimler hep ya da hiç olarak
değil boyutsal olarak ele alınmalıdır. Dereceli ödevler verme, küçük adımlar atma ve
değişmelere verilen cevap ve reaksiyonlar değerlendirilmelidir.
5. Değişimin hasta yakınlarındaki etkileri.
6. Değişimi bilinmeyen ve korku veren bir şey olarak görme.
7. Terapist ve hastanın disfonksiyonel inanışlarının karşılıklı olarak birbirini
kuvvetlendirmesi.
8. Hasta kendisinden ne beklenildiğini anlamayabilir.
9. Disfonksiyonel tavırların sekonder kazançları olabilir.
10. Yorumların yanlış zamanlaması hastayı zorlayabilir.
11. Yeterli motivasyonu olmayabilir. Hastaların büyük bir kısmı yakınları tarafından terapiye
getirilirler.
12. Hastayı terapiye getiren sebebin kendisi terapiye engel olabilir. Obsesif veya paranoid
hasta terapistin amaçlarını sorgulayabilir.
13. Dürtü kontrolünün azalması. Görüşme saatlerine ve zaman sınırlamasına uymada
zorlanabilir.
14. Hedefler gerçek dışı olabilir.
15. Amaçlar belirsiz olabilir.
16. Hedefler belirsiz olabilir. “Beni düzelt” gibi.
17. Hedefler hasta ve terapist tarafından paylaşılmamış olabilir.
18. İlerleme görülmemesi hem hasta hem de terapisti hayal kırıklığına uğratabilir.
19. Hasta olmak pek çok insan için kendilerinde bir şeylerin çok kötü olduğunu
düşündürebilir. Deli, manyak, akıl hastası gibi damgalayan tepkiler alabilirler.
Download