Orkestra – 1 - Google Groups

advertisement
DO(re)Mİ(fasollasi)NO
DO(re)Mİ(fasollasi)NO sergisi, İFSAK’ın oluşturduğu Orkestra isimli
proje grubunun hazırladığı bir sergidir ve bu proje kapsamında
gerçekleştirilen tamamlayıcı çalışmadır.
Projenin ana teması Anadolu müziğinin özellikle 1970’li yıllarda farklı
noktalara çekilmesi ve kirlenmesiyle birlikte Türkiye müziğinde üretim
yapan besteci, yorumcu ve müzik gruplarının çoğunun bu akıma ayak
uydurması üzerinedir. Birçok müzisyenin ise bu kirlenmenin karşısında
durarak Anadolu’daki müziği bir yerlere taşımak adına çalışmalara imza
atmak üzere yaşamlarını sürdürmeleri de göz önünde
bulundurulmaktadır. Sergide özellikle müziğin özünü oluşturan müzik
aletlerinin yapımlarının, müzik gruplarının farklı yerlerde verdikleri
konserlerin ve sokak çalgıcılarının fotoğrafları ile birlikte kurgusal bazı
fotoğraflar yer almaktadır. Fotoğraflar sergi alanında DOMİNO taşlarının
dizilmesi şeklinde yer alacaktır ve sergi kapsamında ayrıca müzikte
kirlenmeyi doğrudan ya da dolaylı vurgulayan afişlerde yer alacaktır.
Ayrıca sergi bünyesinde, yine bu proje kapsamında hazırlanmış bir
gösteri sanatseverlerle buluşturulacaktır.
Projenin ana temasını aşağıdaki, Prof Dr. Can ETİLİ’nin yazdığı “Müzikte
Kirlenme” yazısının ilk iki paragrafı güzel özetlemektedir.
“Bir toplumun sosyal yapısında meydana gelen erozyonun müziğe
yansıması, müzikte kirlenme olarak tanımlanabilir. Yapılan bu tanıma
göre, müzikte kirlenmenin sosyal kirlenme ile başladığını söylemek
mümkündür. Çünkü toplumun aile yapısında, eğitim kurumlarında,
hukuk anlayışında, dilini kullanmasında, manevi değerlerinde, düşünce
yapısında, örf-adet ve geleneklerine bakış açısında meydana gelen
yozlaşmalar zincirinin bir halkasını da sanat anlayışındaki çözülme
oluşturmaktadır.
Sanatın önemli bir dalı olan müzikte kirlenme ise, sosyal alanda
kirlenme, basında kirlenme ve teknik alanda kirlenme olmak üzere üç
bölüme ayrılarak incelenebilir. Buna göre, müzikte kirlenmenin teknik
unsurlarını ise, melodik dokuda, ritmik yapıda, söz unsurunda ve icra
şekillerinde irdelemek gerekmektedir. Türkiye'de yayınlanmakta olan
müzik türleri incelendiğinde, Türk müziğinde kirlenmenin büyük
boyutlarda olduğu görülmektedir”
DOreMİfasollasiNO
Müzikte Sosyal Kirlenme: Müzikte kirlenmenin teknik
boyutlarının yanı sıra bir de sosyal boyutu
bulunmaktadır. Bu iki unsur adeta birbirini tamamlar
niteliktedir. Sosyal kirlenme tarihi akış içinde bir
kronolojik sıra takip etmiştir. Bize göre bunları
kirlenmeyi oluşturan nedenler arasında Unkapanı
anlayışına, Devleti’n ve TRT'nin müzik politikalarıyla
Türkiye'deki aydınların, sanatçıların ve dinleyicilerin
tıkandığı tavra da değinmenin gerekliliğine
inanmaktayız.
Prof. Dr. Can ETİLİ’nin “Müzikte
Kirlenme” yazısından alıntıdır
Müzikte sosyal kirlenmenin fotoğrafını çekmeliyiz. Öncelikle bu konuda yazılmış
yazıları, akademik çalışmaları okumalıyız. Özellikle Türkiye’deki kirlenmenin
zamanlamasına odaklanmalıyız. 70’li yıllar ve sonrası. Sözleriyle ve müzikal alt
yapısıyla insanları karamsarlığa sürükleyen Arabesk müziğin doğuşu. Anadolu’nun
halk müziğinin farklı yorumlarla kirletilmesi. Hafif Türk Sanat Müziği denilen bir
ucubenin doğuşu. İnsanları düşünmeden uzaklaştırıp eller havada oynamaya
sürükleyen pop müzik eserleri. Biz işte müzikteki bu sosyal kirlenmeyi
fotoğraflamalıyız. Kirlenmeyenle birlikte kirleneni fotoğraflamalıyız.
(“Bir ülkenin doğru yönetilip yönetilmediğini, ahlak açısından yücelip
yücelmediğini anlamak mı istiyorsunuz? O ülkenin musikisini dinleyiniz” –
Konfüçyus)
Türkiye’nin musikisini dinleyerek bu fotoğrafları oluşturmalıyız. Müziği dinlemeden
öncede müziğin özünü oluşturan enstrümanların yapımlarını fotoğraflamalıyız.
Udunu, Kanununu, Kemençesini, Zilini, Neyini, yapım aşamalarında
fotoğraflamalıyız. O enstrümanların yapım anlarındaki saflıklarını yorumlamalıyız. O
enstrümanları üretenlerin saflıklarına el atmalıyız vizörlerimizin arkasından.
(“Bir toplumun müziği bozuldu mu, o toplumda pek çok şey bozulmuş
demektir.” - Konfüçyus)
Pek çok şey bozuldu Türkiye’de 70’ler sonrasında. Müziği bozuldu önce,
sinemasında bozulmalar yaşandı ve ülkemizin dengeleri bozuldu, yıllar sonra resim
yapmasıyla da gündeme gelen kişi ve arkadaşlarının elinden. 80’lerin başından
itibaren, dengeleri bozanlar, müzikle sosyal yapıda oluşturulan bozulmalara
mantıklı ya da mantıksız eller attılar. Bilinçli ya da bilinçsiz memnun kaldılar bu
bozulmadan, bu kirlenmeden. Sıra gelmişti Anadolu’nun folklorik temalarını
bozmaya. Bozdular da. İşte bu temalara fotoğraf makinemizin içinde bir yerler
bulmalıyız.
(“O insan ki içinde müzik duygusu yoktur, kalbi seslerle rikkate gelmez, hisleri
gece gibi karanlıktır” Shakespeare)
Hislerimiz gece de gündüz de karanlıklaştırıldı. Sosyolojik anlamda, siyasi anlamda
karanlıklaştırıldı. Sanat alanındaki kirlenmelerle, özellikle de müzikteki
kirlileştirmelerle karardı dünyalar. Bunun fotoğrafı nasıl yapılır bilemiyoruz ama bir
şekilde fotoğraflar üretmeliyiz müzik üzerinden diye düşünüyoruz. Biliyoruz zor
ama o zorluğu geçmeliyiz. Ama güzel olan bir şey var 60’lı yılların sonunda ve
70’lerde başlayan bu kirlenmeye karşın hala kirlenmemiş müziği imzalar atan
müziğin her alanında müzisyenler güzel çalışmalara imzalar attılar. O yıllarda
başlayan sosyal kirlenme günümüzde de hala tüm yoğunluğuyla devam ederken, o
güzel çalışmalara imzalar atan müzisyenler varlıklarını sürdürmeye devam ettiler.
(“Müzik ve ritim, yollarını ruhun gizli köşelerinde bulurlar” Eflatun)
Türkiye’de de, Dünyanın farklı ülkelerinde de müzikteki bu sosyal kirlenmeyi
besleyenlerin yanında, yollarını ruhlarımızın gizli köşelerinde müzikle ve ritimle
buluşturmaya devam eden o kadar çok müzisyen var ki.
(“Müzik gökle toprak arasında bir ahenktir” Konfüçyus)
Gökle toprak arasındaki o ahenkle bizleri buluşturan o kadar çok müzisyen var ki.
Güfteleri ile besteleri ile bu sosyal kirlenmenin dışında kalan o kadar çok müzik
insanı var ki. Kirlenmenin yanında bu müzisyenlerin de fotoğraflarını üretmeliyiz.
Konser salonlarında onların fotoğraflarını üretmeliyiz.
Klasik müzikle uğraşan müzisyenleri fotoğraflamalıyız.
Müziğin her alanında kirlenmenin dışında kalmış müzik insanlarını fotoğraf
makinelerimizle buluşturmalıyız.
Hatta sokaklarda kirlenmemiş müzik üretenleri deklanşörlerimizle buluşturmalıyız.
(“Duygularımı şiirlere anlatamam çünkü şair değilim. Kendimi gölgeler ve ışıkla
ifade edemem çünkü ressam değilim. Düşüncelerimi hareketlerle de
açıklayamam çünkü dansçı değilim. Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim.
Çünkü ben bir müzisyenim” Mozart)
Mozart bir müzisyen, duygularını şiirle anlatamaz, çünkü şair değil; kendini
gölgeler ve ışıkla ifade edemez, ressam değil, fotoğrafçı da değil; dansçı olmadığı
için hareketle de açıklayamaz. Biz fotoğrafçılarda yalnız ve yalnız gölgeleri ve ışığı
kullanarak kendi dertlerimizi paylaşabiliriz. Müzikteki sosyal kirlenmeyi
fotoğraflarla ifade edebiliriz. Bu sosyal kirlenmeyi yorumlarken müzikteki
kirlenmemiş ya da kirlenmiş yapıyı gölgeler ve ışıkla yorumlarken bir sona
ihtiyacımız var. Bu son da müzik aletlerinin yalnızlığı olacaktır.
Proje Yürütücüsü: Tanju AKLEMAN
Proje Yürütücü Asistanı: Ayşegül ÖZTÜRK
Proje Katılımcıları:
Alparslan BERBER
Aslı SÖNMEZ US
Ayşegül ÖZTÜRK
Cahit EKİNER
Emine ÜLKERİM
Esin KOÇ
Evşen SÜLEYMANOĞLU
Gökhan US
Hakan İLBAN
Halil BAŞOĞLU
Haluk ÖCAL
Kumral KEPKEP
Lüset MAÇORO
Öner MANGUT
Özkan SAMİOĞLU
Salih Zeki İLBAN
Serpil Gündüz YAKUT
Zeliha ÇENGERME
Download