M. Meclisi B : 17 .tir. Ambalaj, pazarlama, ihraç ve bunların en etkilisi kurulacak bir Araştırma Komisyonu ilo saptanacaktır. Öncelikle: 1. Her türlü meyva ve ssbzeyi bütün tü­ ketim bölgelerine ulaştırabilmek, 2. Devlet eli ve yatırımları ile üretici böl­ gelerde konserve fabrikaları kurmak, S. Yine Devlet eliyle sebze ve meyvalann gerek fazla olarak gerek konserve edilmiş ola­ rak di} pazarlara iletmenin yollarını aramak ilk bakışta akla gelebilen yollardır. Devlet eliyle yapılac.4": ihracat standardizasyon meselelerini kökünden halledecektir, hib yollarını kapatacak, aksine dış pazar yol­ larını en geniş şekilde bize açacaktır. Hiç şüphesiz bir malı ihraceden tüccar her şey­ den önce kazanmayı esas alacağı , için, ne kadar namuslu sayılırsa sayılsın deposundaki en bozuk malı da değerlendirmeyi düşüne­ cektir. Bir örnek; son olarak îtalyaya' gönderi­ len beş yaz ton zeytinyağı. Devlet elyle bu ihraca4; yapılmış olsaydı arkadaşlar, bunun içerisine makina yağı karıştırılır nrydı? Hem bu makina yağı üstelik benzin istasyonların­ dan litresi 25 k u n r a satmalınan ve otomo­ billerin motorlarından çıkarılan ve sonra sü­ zülerek kullanılan yağdır, öyle kilosu dışar­ dan bir liradan, bir buçuk liradan abnmış yağdc\ değildir üstelik. 25 kuruşa toplatılmış olan bir yağdır. Hepini:; hatırlarsınız; yıllarca öne3 ingilte­ re'ye incir ve üzüm ihracedilmişti ve bu incir­ ler'n, üzümlerin sandıklarının altından nal par­ çalan, çiviler ve toprak çıkmıştı/Neden yap­ mıştı bakalım bunu ihracatçı tüccar? Para kaşanmak için. Hiç o anda o, Türkiye'nin na­ musunu, halkın gururunu düşünür mü? İşte düşünmediği şu anlattığım olaylardan belli. Ama bu, Devlet eliyle yapılmış olsaydı, bun­ ların hiçbirisi olmıyacak, skandal meydana gelmiyecek ve Avrupa pazarları bizs daha ra­ hatlıkla akılmış olacaktı. Kaldı ki, Türkiye İşçi Partisi olarrl: buraradc bu konunun çözümü için ihracatın Dev­ let eliyle yapılmasını istevemizin nedeni; sa­ dece bıı anlattığım şeylerden dolayı değ'ldir. Bu'Yiin Türkiye'de dış ticaret hacmi onbir milyar liranın üzerindedir. Bütün bu onbir milyar liralık ithalât ve ihracat, elinde belgesi olan döt binden eksik firma tarafından yapıl­ 15 . 12 . 1967 O : 1 maktadır. ÜsteLk belge alan firmalar bel­ gelerine rağmen ithalât ve ihracat yapmamak­ tadırlar. Bugün fiilen bu işi e uğraşanların sayısı iki binden aşağıdır ve bu onbir milyar liralık dış ticaret hacmmda Devletin ithal et­ tiği, sanned yorum ki, % 10 dan fazla değildir. Bu suretle on miyarı rahatlıkla tüccarın ken­ disi ithal etmekte ve ihracetmektedir. Dolayısiyle arkadaşlar, normal olarak ithal kârı­ nı, normal olarak ihraç kârını almaktadırlar. Üstelik hepinizin bildiği £ibi, bâzı malla­ rın karaborsası da olmaktadır. Bo/a malların karaborsası olduğu valdt bunu elinde bulun­ duran ithalâtçı ve ihracatçı ilk adımda kendisi karaborsa yapmaktadır. Hattâ Millî Korunma Kanununun hükümferma olduğu devirlerde bir malın ithal kârını alan ithalâtçı tüccar pynı zamanda firmanın toptan kârını da alıyor idi. Yarısını, hiç ol­ mazsa yarısını paravan firmalar cl'yle bunun yarısını alıyor idi. Hattâ İstanbul'da görül­ müştür; psrakenda k?,rı bile paravan şirket­ ler va^ıtasiylo bölüşülmüştür, karaborsanın dı­ şında. Demek oluyor ki, bir de Avrupa'ya ve diğer memleketlere ithalât ihracat voliyle binb'r dalavere ile kaçırılan paraları hesaba ka­ tacak olursak, ihracatın ve ithalâtın neden ilk defa devletleştirilmesi lâzımgeldiği meselesi kendiliğinden ortaya çıkmış olur. Bugünlerde Sovyetler Birliğine bir milyon kilo elma ihracedilmektedir ve ilk defa elma ihracedilmektedir. Ticaret Bakanına bu husus­ ta teşekkür ederim. Malımız değerleniyor. Ama gel gör ki, bu böyle göründüğü halde üretici bu ihracattan faydalanamıyor. Biraz ence söy­ ledim; Aksaray'ın elma üretiminin tutarı 20 000, ton, buna mukabil Sovyetler Birliğine gönderilecek olan elma miktarı sadece bin ton. Yani piyasadan bu elmanın çekilmiş olması el­ ma üreticisinin yüzünü güldürmiyecek çünkü; piyasayı alevlendirmiyecekti zaten. Kaldı ki, piyasa alevlenmiş olsa bize zaten alevli bir piyasada mutlaka daha önceden ko­ misyoncular ve aracılar kapatmak suretiyle emeğinin karşılığını onlara gene vermiyecekti. Ama ne de olsa kırıntısından istifade edecek­ ti. Burada bu ihracatta yararlanan kim? Hiç şüphesiz ki, evvelâ döviz temin edildiği için biz ve sonra ithalâtçı tüccarın bizzat kendisi. --. 562