BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL SEKRETERİ KOFİ ANNAN’IN BM İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ÇERÇEVE SÖZLEŞMESİ’NİN YÜRÜRLÜĞE GİRİŞİNİN 10.YILDÖNÜMÜ ÜZERİNE YAYINLANAN KONUŞMASI 10 yıllık bir geçmiş, yüzyılları kapsayan bir sorun için çok uzun sayılmayacak bir zamandır. Bununla beraber, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin yürürlüğe girişinden bu yana geçen 10 yılda ciddi aşamalar kaydedilmiştir. Bu süreçte, iklim değişikliği olgusu yerel, ulusal ve uluslararası gündemde öncelikli bir konu olarak ele alınmış, kamuoyu ve medya açısından önemli bir baskı unsuru olarak işlenmiş ve giderek artan bir şekilde iş dünyasının ilgi alanına girmiştir. Dünya hükümetlerinin harekete geçirilebilmesi, atılan adımların eşgüdümü ve elde edilen sonuçların değerlendirilebilmesi amacıyla kurumlar ve düzenekler oluşturulmuştur. Halen 188’e ulaşan Sözleşme’ye taraf devletlerin katılımıyla düzenlenen yıllık toplantılarda, hükümet, iş dünyası, sivil toplum ve uluslararası kuruluşları temsil eden binlerce katılımcı biraraya gelmiştir. Sözleşme, aynı zamanda, yeni teknolojilerin gelişimi yönünde önemli bir piyasa etkeni olarak da işlev görmüştür. Örnek olarak, rüzgar enerjisinin kullanımı artmakta, endüstriyel işlemler daha verimli hale sokulmakta, hibrid taşıtlar piyasaya sürülmekte ve hidrojen kullanımı ve karbon tutulması ile ilgili öncü teknolojilere yapılan yatırımlar artmaktadır. Sözleşme’nin mali düzeneği de, iklim değişikliğinin etkilerini en çok hisseden gelişmekte olan ülkelerde yürütülen projeler için 10 milyar ABD Doları tutarında destek sağlamıştır. Sözleşme’nin, 2000 yılı itibarı ile sanayileşmiş ülkelerdeki seragazı salımlarını 1990 yılı seviyelerine çekilmesi hedefine, bu ülkelerin bütünü değerlendirildiğinde, ulaşılmıştır. Ancak halen birçok ülkede seragazı salımları artmaktadır. Geçtiğimiz 10 yılda, önemli bir uzun-vadeli başarı ölçütü olarak değerlendirilen, atmosferdeki karbondioksit gazı birikimi %5 oranında artmıştır. Gelişmiş ülkelerin öncü rolünü üstlenmesiyle, tüm ülkeler gelecekteki salımlarının sınırlandırılmasında daha etkin önlemler almalıdır. İklim değişikliğinin kaçınılmaz sonuçlarına uyum sağlanabilmesi için de daha kapsamlı adımlar atılmasına gereksinim duyulmaktadır. Nitekim, dünyanın pek çok bölgesinde kuraklık, seller ve aşırı hava olaylarının gözlemlenmesinde yaşanan artışların yıpratıcı etkileri şimdiden hissedilmeye başlanmıştır. Bu yıldönümü, aynı zamanda, Sözleşme’nin Kyoto Protokolü’ne sağlanacak güçlü bir desteğin tekrar gündeme getirilmesi için de önemlidir. Protokol’ün yürürlüğe girememiş olması, küresel düzeyde etkili adımlar atılmasının önündeki en büyük engeli oluşturmaktadır. Protokol’ü halen onaylamamış ülkelere tekrar çağrıda bulunarak, Protokol’ü onaylamalarını ve küresel sorumluluklarını gerçekten üstlendiklerine dair kararlılıklarını göstermelerini istiyorum. Gelecek on yıllara yayılacak bir çalışma olan iklim değişikliği ile mücadele, sürdürülebilir küresel vatandaşlık yaklaşımı ve vizyonu gerektiren çok büyük bir sorumluluktur. Uluslararası toplum, bu mücadeleyi göğüslemek yolunda geçmiş on yılda elde edilen başarılarla gurur duymalıdır. Ancak, dünyanın en iyi bilim çevrelerinin uyarılarına göre, bugünkü alışkanlıklarımızın devam etmesi halinde karşılaşılması muhtemel felaketlerin önlenebilmesi ve toplumlarımızın daha sağlam temeller üzerinde yükselebilmesi, ancak ve ancak bu çabaların tekrar canlandırılabilmesiyle mümkün olabilecektir. http://unfccc.int/wnew/conv_10.html ADRESİNDE YER ALAN İNGİLİZCE METNİN TÜRKÇE ÇEVİRİSİ ULUSAL ÇEVRE VE KALKINMA PROGRAMI (envir@ttnet.net.tr) TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR.