VELİLERE YÖNELİK KİTAP LİSTESİ 1) Kurana Göre Dört Terim Mevdudi İlah, Rabb, Din ve İbadet. Bu dört terimin sahih anlamının etrafını saran pus nedeniyle Kuranın öğretilerinin dörtte üçünün, dahası gerçek ruhunun bulanıklaşması hiç şaşırtıcı olmamaktadır. Bu, resmen İslam inancından vazgeçmemiş olmalarına rağmen insanların imanlarında görülen eksikliklerin temel nedenidir. Dolayısıyla Kuranî öğretinin ve ana fikrin tamamen ve iyice anlaşılması için en önemli şey, iyi bir Müslüman olmanın temel şartı olarak, bu terimlerin gerçekte ne anlama geldiğini bilmektir. 2) Yolların Ayrılış Noktasında İslam Muhammed Esed Bugün müslümanların karşılaştığı problem, yolların ayrılış noktasına gelmiş bir yolcunun problemidir. Yolcu olduğu yerde duraklayıp kalabilir; fakat bu onun açlıktan ölümü göze alması demektir. Üzerinde garb medeniyetine gider yazılı yolu da seçebilir. Fakat bu takdirde ebediyyen mazisine veda etmesi gerekmektedir. Ya da üzerinde gerçek müslümanlığa yazılı yolu seçer; işte bu yol, kendi mazileri ve kendi kudretleriyle canlı bir geleceğe doğru ilerlemeye imanı olanları kendisine çeken tek yoldur. 3)Tevhid İsmail Raci El Faruki Bu kitapta aranan, İslâm’ın gerçeklik görüşüdür. Yazar, Muhammed ibn-i Abdu’l-Vahhab, Muhammed İdris esSenusi, Hasan el-Benna ve diğerleri gibi selefiye hareketinin büyük ıslahatçılarının düşünsel kavrayışlarını günümüze, getirerek gençliği gerçek benlik ıslahı yolunda daha ileri götürmeyi ummaktadır. İslam’ın, insan düşüncesinin ve eylemlerinin değişik sahalarıyla olan münasebeti, bu sahalardaki ıslahçı programların temelini oluşturması ümidiyle burada analiz edilmiştir. Tevhid bu kitabın adı olduğu kadar, bu münasebetin içeriğini de oluşturmaktadır. 4) İslam Deklarasyonu Aliya İzzetbegoviç Bugün kamuoyuna sunduğumuz bildiri, yabancılara ve şüphe içinde olanlara, İslam’ın şu veya bu sistemin, şu veya bu düşünce grubunun üzerindeki üstünlüğünü ispatlayacak bir metin değildir. Bildiri, hangi tarafta olduklarını apaçık bir biçimde kalplerinde hisseden ve nereye ait olduklarını bilen Müslümanlara yöneliktir. Bu gibi insanlar için bu bildiri, onların sevgisi ve aidiyetinin ne gibi görevler yüklediği hakkında gerekli sonuçlarınçıkarılması için bir çağrıdır. 5) Fert ve Topluma Kur'an'ın Mesajı Vehbe Zuhayli Kur-an-'ı Kerim'in yaşanmak için, var olduğundan hareket ederek Kur-an'ın fert ve topluma sunduğu mesajı ele almaktadır. Kur'an hükümlerinin özelliklerini, sünnet ile olan ilişkisini konu edinmektedir. Ayrıca imanın önemi; dünya ve ahiret, maddecilik ve maneviyatçılık, din ve akıl arasında Kur'an'ın gözettiği ahenk, Kur'an'ın ilerleme ve medeniyete olan çağrısı; din kardeşliği; mal edinmenin İslam nazarındaki yeri; İslam'ın evrensel çağrısı; tecdid, ictihad ve dinle reform çalışmaları; Kur'an'ın kadına bakış tarzı eserin diğer konularıdır. 6) Nasıl Bir Devlet Abdulvahhab El Efendi Müslümanlar şimdi kendi İslami miraslarına yönelik tamamen kendilerinen ait bir yaklaşım geliştirmek mecburiyetindedirler. Müslümanlar herşeyden önce yöneticilerinin faziletli olmaları gerektiği fikrinden vazgeçmelidirler. İslami hükümet fikrini destekleyen herkes bir erdem misali değildir ve İslam tarihi çoğunlukla, Allah adına yönetme iddiasındaki külhanbeylerin tarihidir. İslami bir bölge, birarada ancak bağımsız toplumların idaresinde çoğulcu bir devlet tarafından yönetilmelidir. Bu devleti, anayasa değil bir sözleşme idare etmelidir. Sahifet ül-Medineye benzer bir tarzda, bu sözleşmeler birarada varolabilmeyi garanti altına alacak bir şekilde hak ve vazifeleri tespit etmelidir. Devlet kavramıyla günlük hayatlarında haşır neşir olanlar, diplomatlar, politikacılar ve sosyalbilimciler için okunması gereken bir eser. 7) Modern Çağda İslam'ın Politik Sistemi Lokman Tayyib İslamda devletin meşruiyeti, devletin gayesi, siyasî otorite, hakimiyet, şûra ve siyasî temsil İslam siyaset düşüncesinde siyasî partilerin konumu, siyasî propaganda ve kampanyalar İslam hükümetinde müslüman olmayanların ve kadınların milletvekili olmaları Milliyetçilik ve İslam konularının da tartışıldığı kitapta, teorinin yanı sıra pratik uygulamalara da yer verilmektedir. 8) Hacc Ali Şeriati Hac: İstek, niyet ve yönelme yani hareket ve aynı zamanda hareket yönüdür. Her şey Kendini Kendisinden, hayatından ve bütün bağlarından koparmakla başlıyor. Yoksa sen kendi şehrinde sakin değil misin? Sükunet mi, Sükun mu? Hac sükunun girişidir. Hayat hedefi bizzat kendisi olan şey yani ölüm. Bir tür soluk alıp veren, can taşıyan ölüm. Murdarca yaşamaksa, bir nevi kokuşmuş var oluş. 9) Hayat Güzeldir Mustafa Kutlu Hayat Güzeldir Onlar çekişedursun, parkın uyanık güvercinleri hiç çekinmeden önlerine kadar gelmiş, dökülen susamlara dalmışlardı. Çocuklar fazlalık olan parçayı güvercinlere doğradı. Önlerinde bir güvercin bahçesi oluştu. Biri çekinerek ayaklarına dolanan kuşlardan birini okşadı. Hayret, kaçmıyor. Bir daha okşadı, bir daha, çok hoşuna gitti bu. Hayatında ilk kez bir güvercin okşuyordu. Onu gören öteki de güvercinleri okşamaya başladı. Arada bir göz göze geliyor birbirlerine gülümsüyorlar. Yüzsüz güvercinleri aç sanmışlardı. Kalan simitleri de doğradılar. Kuşlar yedikçe sanki onlar doyuyordu. Güvercinlerin parlak tüylerinden geçen sevgi ve merhamet en saf hali ile çocuk kalplerini doldurmuştu. Sonunda simitler bitti. Ortada tek bir susam tanesi kalmadı. Güvercinler birden havalanarak ve çocukların yüreklerini ağza getirerek uçtular. İleride simit yiyen bir genç çiftin önüne kondular. Simitçiler birbirlerine baktı. Sonra güvercinlere baktı. İkisi de sevincini bulmuştu. Artık ne açlık, ne tasa. Artık gidebilirler, yeniden satışa çıkabilirler. Her birinin etrafında yüzlerce melek dolaşıyor. Elbette bütün simitleri satacak, cepleri para dolu olarak analarına koşacak, bu güvercin hikayesini anlatacaklar 10) İslam İş ve Ticaret Ahlakı Saffet Köse 11) Kur'an'ı Nasıl Anladılar Abdullah Yıldız Hiç kuşku yok ki, vahyin bizzat muhatabı olan Allah Rasûlü (s.) ile birlikte, vahyin nazil oluşuna tanıklık eden, Kurân âyetlerinin adeta gökten yağmur yağar gibi sağanak sağanak indiği ortamı teneffüs eden ilk nesillerin Kurânın mesajlarını okuyup algılamaları ve Rabbimizin Kitâb-ı Keriminde ebedileştirdiği üzere seminâ ve etanâ: işittik ve itaat ettik şuuruyla hemen uygulayıp hayatlarına aktarmaları, Kıyamete kadar gelecek tüm nesillere model oluşturacak ölümsüz ve eşsiz tecrübeler niteliğindedir. Onlar, ahlâkı Kurân olan Hz. Peygamberi (s.) en güzel örnek kabul ederek yaşayan Kurânlar oldular. Rasûlüllah (s.) ve kutlu ashabı, Kurânın hayata ve tarihe müdahale eden eli, konuşan dili, yaşayan bedeni oldular. Elinizdeki kitapta, Allah Rasûlü ve ashabının Kurânı nasıl anladıklarına dair örneklere yer verilerek; konuyla ilgili âyetler, hadisler ve örneklikler, elden geldiğince sınıflandırılmaya ve bu bilgilerden hareketle Kurânı onlar gibi anlamanın yol ve yordamı anlaşılmaya çalışılmıştır. 12) Vahiyle Direnmek Ramazan Kayan Hayatta olmak diri olmaktır. Diri olmanın delili ise direniştir. Direniş güçlü bir dinamizm ve derin bir dirayet demektir. Akidemize göre dünya direnme, ahiret dinlenme yurdudur. Dünya yaşamını dinlenme ve eğlenme yurduna dönüştüren konformistler hayata ihanet etmişlerdir. İslamın bir ismi barış ise diğer ismi direniştir. Barışı koruyacak bir direniş yoksa o barışı kim ciddiye alır. Direnme gücü olmayan bir din ne barış, ne özgürlük, ne de adalet sunabilir. 13) Aile Davamız Nureddin Yıldız Aile Davamız Aile Davamız, Nureddin Yıldız Nureddin Yıldız TAHLİL YAYINLARI Bizi doğuranlar, bize bu davaları miras bıraktılar. Onlar da öncekilerden miras almışlardı davalarını. Bir de aile davamız var ki, sıkıntıların kaynağında da Çözümünde de o dava duruyor. Çekirdek dava aile davasıdır! Ne yazık ki aile davamızla yeteri kadar ilgilendiğimiz söylenemez. Evlerimiz ve ailemiz bizim cennetimizdir. Ailemiz sığınağımız, evlerimiz son kalemizdir. Kurtuluşumuz evlerimizdedir. Bu çalışmanın temel hedefi, ailenin ne olduğunu hatırlatmaktır. 14) Müslümanca Yaşamak Rasim Özdenören Fakat en önemlisi, Müslümanın kendi iç oluşumunu gerçekleştirmeye çalışmasıdır. Müslümanlar sürçtükleri, tökezledikleri yerde, bunun başlıca sebebinin kendi iç oluşumlarını tamamlamakta gösterdikleri ihmalden kaynaklandığını görmezden gelmemelidir. Kendi doğrularının gerektirdiği hayat tarzını, ilkin kendi nefislerinde yaşamaya başladıkları an, İslam'ın hayata geçirilmesinde en doğru yöntem kendiliğinden bulunmuş olacaktır. Müslümanın elinde bulundurduğunu söylediğimiz fırsat işte bu oluşumu gerçekleştirmek için verilmiştir kendisine.' 15) Dine Karşı Din Ali Şeriati Bu başlıktan dolayı zihinlerde bir tereddüt doğması ve anlamının ilk başta açıkça anlaşılamaması mümkündür bunun sebebi de şudur: Şimdiye kadar biz dinin kûfre karşı olduğunu ve öteden beri de bunun böylece süregeldığini sanmışızdtr. Bu sanımıza göre. tarih boyunca savaşlar din ile dinsizlik arasında olagelmiştir Bu sebeple, başlık ilk bakışla garip, anlamı kapalı, şaşırtıcı ve kabul edilemez görünebilir Oysa ben belki de daha önceleri sezmekte olduğum; ancak, tam bilincine son zamanlarda vardığım bir gerçeğin farkına varmış bulunuyorum: Bu düşüncenin aksine, tarih boyunca her zaman din ile din çarpışmıştır, yoksa hiçbir zaman bugün anladığımız anlamıyla din ile dinsizlik savaşı görülmemiştir Tarih dediğimde, genel ve herkesin kullandığı anlamda tarihi kaydetmiyorum. Demek oluyor ki, burada “tarihin başlangıcı” deyimi ile kasdedilen amaç. uygarlığın ve yazının başlangıcı değildir. Burada tarihten kasdım. yeryüzünde bugünkü insan soyunun toplum hayatının başlangıcı… 16) Ömer İbn Abdülaziz Ahmet Ağırakça Ömer İbn Abdülaziz’in hilâfeti, İslâm tarihindeki ilk “İhya, Tecdid ve Değişim” hareketidir. Bu ilk hareket de hilâfet makamında yer alan dehâ bir şahsiyete nasip olmuştur. Ondan sonraki dönemlerde meydana gelen “İhya Hareketleri” ise hep ilim adamları tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu dönem İslâm’ın yeniden ihya ve inşa dönemidir. “İslami Toplumun Yeniden İnşası ÖMER İBN ABDÜLAZİZ” başlıklı bu kitap çalışması; onun hilafeti döneminde İslâmî hayat ve siyasî düzenin yeniden dirilişi ve tatbikata konmasının, bu sistemin her zaman uygulanabileceğini kanıtladığı çerçevesinde kurgulanmıştır. “Ömer İbn Abdülaziz’i seven ve O’nun iyiliklerinden bahsedip de bu iyilikleri yaymak için çalışan birini gördün mü, bil ki bu işin sonunda bir hayır vardır inşallah” (Ahmed İbn Hanbel). 17) Tevhid ve Değişim Celaleddin Vatandaş Peygamberlerin insanlara gönderiliş nedeni de Tevhid hakikatını hatırlatmak olup, insanlar bu mutlak hakikata inanmaya ve ona göre yaşamaya çağırılırlar. Bu davetin özü ise La ilahe illallah çağrısıdır; "Andolsun ki her ümmete " Allah'a kulluk edin, tuğutlardan kaçını" diye emreden peygamberler göndermişizdir." (16/36) İşte!.. Allah sizin Rabb'ınız. O'ndan başka ilah yoktur. Her şeyin yaratıcısıdır. Böylece O'na kul olun." (6 / 102) Bazı hadiselerde "Vahhedallah " (Allah'ı tevhid etmek) anlamıyla geçen Tevhid, Kur'an kapsamında Allah'ı bir tek ilah olarak kabul etmek ve sadece ona ibadette bulunmak anlamına gelmesine karşılık (11 / 50, 61, 84; 12 / 40; 21 / 25 ; 59 / 22 - 24 ...), sonradan değişim sürecinde anlamlar kazanmaya ve bu arada ulühiyyet boyutunu kaybederek, genellikle "Allah olduğunu" kabul etmek anlamlarına gelmeye başladığı görülür. Bundan da anlaşılacağı gibi değişimin temelinde, özelikle temel kavramların anlamlarının, aslına oranla farklılaşması vardır. Elbetteki değişimin mahiyetini anlamak için önce asıl olanı bilmek, buna bağlı olarak da değişimin neden olduğu sonuca giderek aradaki farkı belirlemek gerekir. Zira ancak böylelikle neye, nasıl inanıldığı ve bu inancın doğru olup olmadığı anlaşılabilecektir. 18) Hani Din Hepimizindi Nureddin Yıldız Müslümanlığımızla iftihar etmekle Müslümanlığımıza hizmet etmek arasında bağ kurulurken, biri hepimizin diğeri ise din görevlilerinin görevi olarak algılanmamalıdır. Bize ikramı Cennet olan dinimize hizmet etmek; onu yaşamak ve yaymak, uğrunda fedakarlık yapmakla mümkündür. Din konuşurken akla sadece cami ve cami görevlilerinin gelmesi, düzeltilmesi gereken bir yanlıştır. Önemli kavramlardan başlayarak, bu yanlışı düzeltmeliyiz. Din hepimizindir. Ona hizmet etmek de hepimizin görevi. 19) Kimlik İnşası Ramazan Kayan Kimlik, kim olduğuna karar vermektir... Kimlik, kişinin var oluşunun ifadesidir. Kendini nasıl gördüğünü tanımlamasıdır. Bireyin kendi farklılığını ortaya koymasıdır. Kimlik bütün şartlarda sahip olunan niteliklerin toplamıdır. Bir kişi ya da toplumu kendisi yapan ve diğerlerinden ayıran niteliklerin tamamıdır. Yani kimlik beni ben yapan değerlerin toplamıdır. Kimlik aynı zamanda kişinin resmidir. Toplum içindeki adresidir. Kimlik kavramı bir değerler manzumesidir. Bir kimseye, kimliksiz demek, değerlerden yoksun, adeta içi boş bir nesne anlamına gelir..Kimlik taşıyana özgünlük ve öznelik kazandırır..İslami kimlik kuru bir iddia olmaktan öte kuşatıcı bir program ve hayatı İslamileştirmeye yönelik bir çıkıştır. 20) Kurban Murteza Bedir Ilk çaglardan günümüze insanin Rabine yaptigi ibadetler içinde kurban ibadetinin kendine özgü niteligi ilgi çekici olmustur; çünkü diger ibadetlerden farkli olarak kurban ibadeti genellikle insanin yasayan bir canliyi Allah'a sunmasi düsüncesine dayanmaktadir. Antik ve yasayan dinlerde kurban düsüncesine ve bunun günümüzdeki algilanis biçimine deginilmis olan bu eserde, Islam'daki kurban kavrami geleneksel ve modern kurban düsünceleri isiginda tartisilmistir. 21) Nasıl Bir Rasul’e İnanıyoruz / Mehmed Göktaş 22) Eskimez Yeni Hz.Peygamberin Sünneti Hayri Kırbaşoğlu Bu eser, hadisleri bugün nasıl yorumlayabileceğimize dair birtakım pratik örnekler sunmaktadır. Eserde, hemen herkesin okuyabileceği bir dil ve üslup kullanılmış ve her metin rahatlıkla okunabilecek hacimde tutulmuştur. Hadis rivayetlerinden İslam dünyasının günümüz gerçekleriyle ilgili olanları seçilmiştir. Seçilen rivayetlerin yorumları masa başında akla gelenlerin kâğıda dökülmesinden ibaret değildir. Çoğunluğu çağdaş pek çok ilim ve fikir adamının eserlerinden süzülmüş bir hülasa da sizlere dolaylı olarak sunulmaktadır. Zaman, Ey iman edenler! İyilik ve Allah'ın yasaklarından sakınma konusunda yardımlaşın, kötülük ve düşmanlık konusunda yardımlaşmayın ayetini hayata geçirme zamanıdır ve bu eser bu yolda yapılmış bir davettir. 23) Göğü Delen Adam Erich Scheurmann Papalagi denince beyazlar ya da yabancılar anlaşılır. Ama sözcüğü sözcüğüne çevrilirse göğü delen anlamına gelir. Samoa'ya ilk misyoner bir yelkenliyle gelmişti. Yerliler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir delik olarak gördüler, beyaz adamın içinden çıkıp kendilerine geldiği bir delik. O, göğü delip geçmişti. Yüzyılımızın başlarında yayımlanan Göğü Delen Adam bugün artık bir yeşil klasiği olarak okunurken, başlığının kaynaklandığı şiirsel metafor, bir de düz anlam içermeye başlıyor; çünkü Papalagi sonunda göğü gerçekten delmeyi başardı, "ozon deliğinin" içinden ne tür bir yelkenlinin çıkageleceğiniyse zaman gösterecek. Ahmet Güngören/Çerçeve Teknolojinin günlük yaşamımıza getirdiği açmazlar her gün dünyamızda yeni "handikap"ların kapılarını aralamıyor mu? Birincisi bu "handikap"ları yalın, süssüz bir dille anlattığı için önemli Göğü Delen Adam. Uygarlığımızın bu karmaşasında yönelttiği acımasız okların hedefini bulması açısından önemli. Basit de olsa eleştirisini haklı gerekçelere dayandırması açısından önemli. İkincisi, bize pek az bildiğimiz dünyaların ufkunu açmasından önemli. Refik Durbaş/Milliyet Sanat 24) Kuran'ın Nebevi Tatbikatı Sünnet Zeki Bayraktar Sünnet, Kur’an’a alternatif olan Peygamber uygulamaları değildir. Sünnet, Kitabın beyanı ve Kur’an’ın Nebevi tatbikatıdır… Sünnete tabi olmak, ‘’Allah’ın kelamına, Rasul’ün beyanına’’ uymak ve böylece hem Allah’a hem Rasul’üne – aslında Allah’a- itaat etmektir… Sünnetin yaptırımı da tıpkı Kur’an gibidir. Örneğin, namazın hükmü farz olduğu gibi, eda edilmesi de farzdır. Namazların eda şeklini ise Sünnet düzenler. O halde –namaz/hac gibi ibadetlerde- sünnete tabi olmak farzdır(farz-ı Nebevi)… Rasulullah’a itaat ve ittiba emri, birçok ayet ile müminlere farz kılınmıştır. Bu nedenle sünnete tabi olmak, zannedildiği gibi ‘’ihtiyari’’ değil zorunludur… Hz.Peygamber’in yaptığı her amel sünnet değildir. Mubah veya beşeri bir tercih de olabilir. Bir amelin sünnet olabilmesi için ya Kur’an nassına dayanması ya da üç boyutlu(sözlü, fiili, takriri) Nebevi tavsiyesinin tespiti gerekir… Sünnetin nakil kaynakları, Kur’an, kitlesel mütevatir ameller ve hadislerdir. Ama sahih olsa bile her hadis, ameli bir sünnet içermeyebilir… 25) Sünnet Bilinci Beşir İslamoğlu İnsanlık tarihine bakıldığında, hayatın peygamberle başladığı görülür. Peygamberler olmadan hayatın anlaşılması mümkün değildir. Bunun içindir ki, her ümmete peygamberlerin gönderildiği belirtilmektedir: 'Her kavmin bir yol göstericisi vardır.' Bilindiği gibi İslam dininin temel kaynakları ikidir. Bunlardan birincisi, Allah'ın yüce Kelamı olan Kur'an; diğeri de Peygamber Efendimizin hayatıdır. Peygamberimiz, sadece Allah'ın ayetlerini yazmak, emirlerini duyurmak ve açıklamakla değil, aynı zamanda bunların nasıl tatbik edildiğini ve başkalarına nasıl örnek olabileceklerini göstermek için de görevlendirilmiştir. Bunun yanı sıra, Allah'ın istediği amaçlara varabilmesi için, bireyler ile toplumu denetlemeye ve insan hayatının eksiklerini düzeltmeye de memurdur. Yüce Allah ile Peygamberini, bir başka ifade ile Kur'an ve Sünnet'i birbirinden ayıramayız. Bunlar et ve tırnak gibi birbirlerine bağlı iki unsurdur. Kur'an ile sünneti birbirinden koparırsak, dinin gerçek anlamını kavrayamayız. Kayık ile Kürekçi ne ise, kitap ile Peygamber de aynıdır. Kürekçiyi kayıktan aldınız mı, varmak istediğiniz yere asla varamazsınız. Rasulullah'ı da Kitap'tan ayırırsanız, Kitab'ı anlayamaz ve Allah'ın istediği şekilde bir Müslüman olamazsınız. Peygamberin elinde kitap bir nur, bir ışıktır. Onu elinden aldınız mı sadece bir peygamberini kalır; Peygamberi dışladınız mı, sadece bir kitabınız kalır. O zaman da Hıristiyanlar gibi Kitab'ı unutup Peygamberinizi ilahlaştırırsınız; ya da Hindular gibi Peygamberinizi unutup Kitabı ilahlaştırırsınız. Her iki halde de Allah'ın belirlediği amaçlardan uzak kalırsınız. Onun içindir ki Rasule itaat Allah'a itaat olarak sembolleştirilmiştir. Öyle ise hiç kimse Peygamberi (sünneti) veya Kitabı (Kur'an'ı) devreden çıkararak Allah'ın belirlediği amaçlara kavuşacağını sanmasın. Onun yolu Kur'an ve Sünnet'ten geçer. Başka hiçbir yolu yoktur. İşte bu çalışmamızda, Sünnet'in hem klasik hem de yeni boyutlarıyla ne olduğu; sünnetin dindeki yeri, önemi; Kur'an'a göre Rasulullah'ın konumu; Kur'an ve Sünnet ilişkisi; sünnet ve teşri; sözlü sünnet olarak hadisler ve durumları; ve son olarak sünnet anlayışımızın ne olduğunu vurgulayacak yeni bir yeni bir sünnet bilincini kazandırmaya çalıştık' 26) Mustafa Kemal Paşa’dan Kamal Atatürk’e / Süleyman Kocabaş 27) Osmanlıya Veda Yılmaz Öztuna Asya'nın bozkırlarından Anadolu'ya gelen ve burada dünyaya hükmedecek bir devlet kuran Türkler, en sancılı dönemi 19. yüzyılda yaşadı. Emperyalizmin bölgeyi hedef almasıyla imparatorluk yangın yerine döndü. İsyanlar ve savaşlar birbirini takip etti. Karar verilmişti: Türkler, Avrupa topraklarından atılacak, bunun için dinî ve etnik gruplar üzerine çalışılacaktı. İmparatorluk, bu yüz yıl boyunca adım adım yıkıma doğru sürüklendi. İkinci Mahmud, Abdülmecid, Abdülaziz ve İkinci Abdülhamid gibi reformcu ve vizyoner padişahlar bu yıkımı durduramadı. Darbeler, suikastlar ve ihanetler had safhaya ulaşmıştı. Nihayet, Birinci Cihan Harbiyle birlikte Devlet-i Aliyye, tarihe veda etti. Daha evvel de devletlerini kaybeden Türkler, Anadolu'da Selçukluların ve Osmanlıların ardından bu kez Türkiye Cumhuriyeti'ni kurdular. "Şurası açıktır; üstadın kendisinin de ifade ettiği gibi Yılmaz Öztuna vakayiname ve tarihleri kullanır, arşivde çalışmazdı. Fakat tarihçiliğimizin profesyonellerinde dahi çok az görülen bir meziyeti vardı; karış karış gezdiği ve ezberlediği yeryüzü coğrafyasını ve tarihi coğrafyayı ustalıkla kullanırdı. Bu konuda bazen aşırı titizlik de etmiştir ama tarihi coğrafya ile düşündürmek ve öğrenmek, onun bizim gençliğe ve tarih okuyanlara bir hediyesidir." 28) Tek Parti Devri Mustafa Armağan 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu Cumhuriyet'in dönüm noktası oldu. O yıl yollar ya demokrasiye ve özgürlüğe açılacak ya da güvenlik gerekçe gösterilerek kapalı rejime, otokrasiye, hatta diktatörlüğe dönülecekti. Ne yazık ki ikinci ihtimal gerçek oldu ve Türkiye yalnız siyasi rejimini değil, geçmişi de karartacak olan adımı attı. Cumhuriyet'in ürünü olan yeni kimliğe uygun yeni bir tarihin inşası için 1930'lu yılları beklemek gerekecekti. Nitekim 1931'de ilk resmi tarih ders kitapları yayınlanınca görüldü ki, uzak tarihe olduğu kadar yakın tarihe de sihirli bir el değmişti.Kendisini tehdit altında hisseden yeni rejim tarafından tarihten duyulması istenen seslere izin verilecek, istenmeyenler ise susturulacak, hatta susturulduğunu haber vermek isteyenler dahi susturulacaktı. Böylece İsmet Paşa'nın damadı Metin Toker'in sözleriyle Türkiye kamuoyu 1925'ten sonra bir mezar sessizliğine bürünmüş oldu. 29) Paşaların Hesaplaşması / Mustafa Armağan Demokratikleşme yolunda ilerleyen Türkiye'de askerî vesayet-sivil vesayet tartışmaları alevlenirken, nedense tarihimiz üzerindeki vesayet yeterince ciddiye alınmıyor. Oysa resmi ideoloji asıl rengini tarihi biçimlendirmekteki becerisinde gösteriyor. Tarihi tek bir anlatı çerçevesinde sunmak ve ona alternatif getirmeye çalışanları 'hain', 'satılmış' ve 'işbirlikçi' olarak suçlamak eski bir alışkanlığımız. Mustafa Armağan Paşaların Hesaplaşması'nda demokrasimizin gelişmesinin önündeki en önemli engellerden birinin vesayetçi tarih olduğunu söylüyor ve bundan nasıl kurtulabileceğimizin örneklerini ortaya koyuyor. İsmet Paşa'nın nasıl kahraman yapıldığından başlayarak Kâzım Karabekir, Fevzi Çakmak, Refet Bele, Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy gibi Milli Mücadele'nin önde gelen isimlerin sonradan nasıl unutturulduğuna ve Çerkez Ethem'in neden hain ilan edildiğine kadar pek çok ilginç ayrıntıyı bulabileceğiniz Paşaların Hesaplaşması, yakın tarihin yeni bir gözle okunması için kolay bulunamayacak bir rehber niteliğinde. Darbeler tarihi ve Menderes'in dramı, ezanın yeniden Arapça okunması sürecinde yaşananlar, Kürt açılımı sürecinde Kürtlerin tarihine yeniden bakma gereği, Atatürk'ün Kürtlerle ilgili 1919'daki sözlerinin nasıl sansürlendiği, Dersim isyanının bilinmeyen yönleri, Mondros, Sevr ve Lozan'ın arka planları, ilk Meclise asılan Sancağ-ı Şerif fotoğrafının neyi anlattığı, İlk Kurşun ve Hasan Tahsin efsanesi, Kudüs, Filistin ve Gazze'nin nasıl kaybedildiğine ilişkin yeni bilgiler Paşaların Hesaplaşması'nda ele alınan konulardan bazıları. 30) Ankara'da Kırk Beş Yıl Süleyman Arslantaş Kırkbeşi aşkın yılı Ankarada olmak üzere yarım asrı aşkın bu ülkedeki İslami mücadelenin önde gelen isimlerinden olan Süleyman ağabeyin, yaşadığı yıllara tanıklığı çok önemli idi. Böyle uzun soluklu bir söyleşi ne kadar eksikleri ve eleştirilecek yönleri olsa da önemlidir. Belgedir, hatıradır, tarihe not düşmektir. 31) Asr-ı Saadet’te Ticaret ve Tüccar Sahabiler Muhammed Emin Yıldırım Kitapta özetle “Satarken, alırken, alacağını talep ederken hoşgörülü davranıp kolaylık gösteren kimseye Allah rahmetiyle muamele eylesin” hadis-i şerifini ticaret yapan her tüccar hayatına geçirse, Allah Rasûlü (sav)’nün ticaret ahlakıyla ahlaklanmış olur mesajı vermek isteniyor. "Asr-ı Saadet'te Ticaret ve Tüccar Sahabiler" kitabı, bu asırda ticaret hukukunu ve ahlakını anlama açısından büyük bir ihtiyacın karşılanması olarak düşünülebilir. 32) Bu Çağda Çocuk Yetiştirmek Ahmet Maraşlı Değerli anne babalar ve eğitimciler; “Şikâyetçi olduğunuz bu dünyaya bakarken; geleceğin dünyasını kuracak, çocuk yetiştirecek anne babalarını sizin yetiştirmekte olduğunuzu unutmayın!...” “Aileler ve eğitimciler, sanıldığından çok daha güçlüdür!” diyen Ahmet Maraşlı bu eserinde, pırıl pırıl bir nesile ulaşmak için, çocuğu etkileyip yönlendirmede çok sayıda uygulanmış veya uygulanabilir, sonuç alıcı yolları kısa tahlil ve örneklerle ortaya koyuyor. Ebeveyn veya eğitimci olarak çocuklarımız için düşündüğümüz, hayalini kurduğumuz hedeflere ulaşmak için yapılabilecekler Ahmet Maraşlı'nın net ve sade kalemiyle okura aktarılıyor. Çocuklarımızın kendileriyle ve toplumla ilgili farkındalıklarını, etraflarındaki olaylarla ve bireylerle etkileşim içinde olmalarını, olumsuzluklardan etkilenmeden problem çözen insan kimliğini taşımalarını sağlamanın ipuçları "Bu Çağda Çocuk Yetiştirmek"te. İlk baskılarındaki adı “Çocuğumu Nasıl Yönlendirebilirim?” olan eser, on sekizinci baskısında “BU ÇAĞDA ÇOCUK YETİŞTİRMEK” adıyla sizlerle yeniden buluşuyor. 33) İnsan İnsana Doğan Cüceloğlu İnsan, ilişkileri içinde sürekli olarak "yeniden tanımlanan" bir varlıktır. Doyumlu ve mutlu bir yaşam için kendinizi yeniden tanımlamada kullanacağınız bilgi ve becerileri, Yeniden İnsan İnsana'da bulacaksınız. Yeniden İnsan İnsana'yı okuduktan sonra, çevrenizdeki "iletişim kazaları'nı görebilecek, kendinizi ve sevdiklerinizi bu "kazalar"dan koruyabilme olanağını bulabileceksiniz. 34) Sevmek Bu Kadar Güzelken Sema Maraşlı Bir erkek karısına, karısı da kendisine baktığı zaman, Allah her ikisine de rahmet nazarı ile bakar ve erkek karısının elini tuttuğu zaman, her ikisinin de günahları parmakları arasından dökülüp gider." Hz. Muhammed (s.a.v) Sevmek bu kadar güzelken; bu kızgınlık, bu nefret, bu kavgalar niye? Sevmek bu kadar sevapken biz ne yapıyoruz böyle? "Vedûd" olan seven ve çok sevilen Rabb'imiz, sevgiyi çok tatlı yaratmış. O hâlde Rabb'imizin hediyesi olan sevgi ve rahmeti kaybetmemek için yine Rabb'imizin ve Resul'ünün yol göstericiliğine ihtiyacımız var. İnsanı, Yaradan'ından daha iyi kim bilebilir ki? Erkek ve kadının, birbirleri hakkında bilmesi gerekenler… Evlilik öncesi ve sonrasında eşlerin duydukları endişeler… Mutlu bir aile yapısının kurulması ve bunun devam etmesi için yapmanız gereken her şeyi bulabileceğiniz bir rehber kitap 35) Bilginin İslamileştirilmesi İsmail Raci El Faruki Bu kitabın yazarı, bilgiyi batılı vasfından kurtararak ona İslâmî bir hüviyet kazandırma çabası olarak ifade edebileceğimiz bir anlayışın temsilcisidir. Kitap müslümanların tehlikeli bir bunalım geçirmekte olduğuna ve bilim alanında bir gerileme yaşadığına işaret etmektedir. Kitapta bu durumun sebepleri, geleneksel metotların aksaklıkları ve İslamî usulün temel ilkeleri ele alınmaktadır. İsmail Faruki'ye göre müslüman bilginlerin yüzeysel ve zararlı eğitim düzenleme yöntemlerinden vazgeçmelerinin tam zamanıdır ve onlar için eğitimde yapılacak düzenleme çağdaş bilginin İslâmîleştirilmesidir. 'Bu görev, zamanlarının ilmini hazmetmiş ve sonraki nesillere İslâmî kültür ile medeniyet mirası bırakmış atalarımızın yüklendiğinin aynı, ama hacimce ondan daha büyük bir görevdir.'