T.C.BRÜKSEL BÜYÜKELÇİLİĞİ MASLAHATGÜZARI OYA YAZAR TURAN’IN 24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ VESİLESİYLE DÜZENLENEN RESEPSİYONDA YAPTIĞI KONUŞMA METNİ ( 24 Kasım 2012, Saat: 19.00) Sayın Başkonsolosum Sayın Müşavirim, Değerli Öğretmenler, Değerli Mesai Arkadaşlarım, Sayın Basın Mensupları, 24 Kasım Öğretmenler Günü vesilesiyle düzenlemiş olduğumuz programa katıldığınız için teşekkür ediyor, başta Eğitim camiamızın seçkin temsilcileri öğretmenlerimiz olmak üzere, hepinize hoşgeldiniz diyorum. Bu anlamlı günü; aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk'ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul edişinin 84’üncü yıldönümü olarak idrak etmekteyiz. Şüphesiz, eğitim toplumsal kalkınmanın, evrensel değerleri özümsemiş hür ve demokratik bir millet olabilmenin anahtarıdır. Bu anahtarı elinde tutan ve toplumları bu hedefe ulaştıracak olanlar da, Atatürk’ün ifadesiyle “Milletin geleceğini yoğuran irfan ordusu”dur. Bu ordu’nun ödül ve madalya beklemeyen kahramanları olan öğretmenlerdir. En basit tanımıyla “insan yetiştirme sanatı” olarak ifade edebileceğimiz bu mesleğin ustaları, eğitim çağındaki tüm nesilleri bilgiyle, sabırla, sevgiyle, fedakarlıkla şekillendirmekte ve milletlerin kaderine yön vermektedirler. Kıymetli Konuklarımız, Devletimiz ve Hükümetimiz, yurtdışındaki Türk toplumu mensuplarının Türkçe anadili, kültür ve tarih eğitimi alabilmelerine büyük önem vermektedir. Bu konuda ihtiyaç duyulacak her türlü desteği vermeye de hazırdır. Vatandaşlarımızın, kimliklerini kaybetmeden, küreselleşen dünyada hem Türkçeyi hem de yaşadıkları ülkenin dilini bilen donanımlı bireyler olmalarını hedeflemekteyiz. Değerli Öğretmenlerimizin de çok iyi bildiği üzere; yeni bir dile giden yol, anadilden geçer. Anadilini yeterince doğru öğrenmemiş çocukların ikinci bir dil öğrenmedeki zorlukları bilimsel olarak saptanmıştır. Örneğin; Belçika’da zaman zaman çocuklarımızın ve gençlerimizin Türkçe / Flamanca veya Türkçe / Fransızca karışımı melez bir dille konuştuklarına tanık olmaktayız. Bilimsel ve tutarlı bir anadil eğitimi, dil karmaşasının önlenmesi, bireyin her iki dili de kaliteli şekilde konuşup yazabilmesi, iki veya çok dilli toplumların başarılı ve üretken gelecek kuşaklara sahip olabilmesi için elzemdir. Bu amaçla, Belçika makamlarıyla karşılıklı sürdürmekte olduğumuz dostane işbirliği çerçevesinde; 74 öğretmen ve okutmanımızın gayretleriyle, Belçika’da 50’yi aşkın okulda ilköğretim ve lise çağındaki 6000’e yakın Türk öğrencimize Türkçe ve Türk kültürü dersleri verilmektedir. Ancak bunu yeterli bulduğumuzu söyleyemeyiz. Eğitim Müşavirliğimiz ve Büyükelçiliğimiz daha fazla okula ve daha fazla öğrencimize ulaşma arzu ve gayretindedir. Belçika’da son yıllara kadar unutulmaya ve yanlış kullanılmaya yüz tutmuş Türkçemizin önemini çocuklarımıza ve gençlerimize çarpıcı örneklerle anlatabilmek ve onları özendirmek zorundayız. Yine buradan değerli basın mensuplarımız aracılığıyla Belçika’da yaşayan gençlerimize ve velilerimize, öğretmenlerimizin de yürekten katılacaklarını düşündüğüm bir mesaj iletmek istiyorum : Kendilerinden “yüksek öğrenim” konusuna önemle eğilmelerini rica ediyorum. Elbette ki Belçika'da ailelerin ve derneklerin, gençlerimizin eğitimi yönündeki çabalarının gün geçtikçe arttığını görmek memnuniyet verici… Elbette 50 yıl önce gelen Türk ailelerinin çocuklarının başarılı meslek sahipleri olarak karşımıza çıkmaları gurur verici… Ancak bizler bunu şanslı birkaç gencimizin çok daha ötesine taşımak ve toplumumuz içinde yaygın hale getirmek arzusundayız. Gençlerimizin hepsinde bu potansiyel fazlasıyla mevcut. Ancak ortada düşündürücü bir gerçek daha var ki o da gençlerimizin “yüksek öğrenim görme” alanındaki isteksizliğidir. Bu, maalesef endişe verici boyutlardadır. Ülke genelinde üniversitelere girişte tıp ve hukuk gibi birkaç alan dışında, sınav uygulanmamakta ve gençlerin istedikleri alanda yüksek öğrenim görmelerine imkan tanıyan bir sistem bulunmaktadır. Buna rağmen 200 binden fazla vatandaşımızın yaşadığı Belçika’da, yüksek öğrenim çağında bulunup da mezun olan ya da üniversitede okumakta olan Türklerin sayısı sadece 1200 kişi civarındadır. Bu düşük oran, hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir gerçektir. Yüksek öğrenim alanındaki isteksizliğinin giderilmesi konusunda; başta öğretmenlerimizle birlikte bizlere, Belçika Türk toplumunun önde gelen kişilerine ve sivil toplum kuruluşlarımıza çok önemli vazifeler düşmektedir. Bu konuda ailelerden başlamak üzere el birliğiyle ciddi adımlar atmalıyız. Kıymetli Öğretmenlerimiz, Sorumluluklarınızı, sorunlarınızın üstünde tutan üstün bir görev anlayışıyla, zaman zaman zor koşullarda ve özveriyle görev yaptığınızı biliyoruz. Öğretmenler gününün diğer bir işlevi de, öğretmenlerimizin sorunlarını belirlemek ve kendilerine nasıl yardımcı olabileceğimizi araştırmaktır. Bugünkü konuşmamda özellikle vurgulamak istediğim diğer bir husus da budur. Öğretmenlerimize kutsal görevlerinde daha fazla yardımcı olabilmek için bizler ne yapıyoruz? Aileler, dernekler olarak sizler tarafından, toplumsal ve siyasi düzeyde neler yapılabilir? Bunları ciddiyet ve samimiyetle konuşmalıyız. Yine bu konuyla bağlantılı olarak, ailelerden ve derneklerden de özel bir ricam var: Lütfen çocuklarınızın Türkçe derslerine düzenli katılımını teşvik ediniz. Devletimizin sizlere gönderdiği öğretmenlerden istifade ediniz. Bölgelerinizdeki öğretmenlerimize her türlü desteği veriniz ve onlara duyduğunuz saygıyı çocuklarınıza da aşılayınız. Unutmayınız ki, “Cumhurbaşkanı bile sınıfta öğretmenden sonra gelir" diyen Atatürk, öğretmenleri toplumun en özverili, en saygıdeğer bireyleri olarak tanımlamıştır. Öğretmenlerimize duyduğumuz sevgi ve saygıyı dile getirmek için bu günü fırsat bilmekle birlikte, onlara verdiğimiz değeri kurumsal ve toplumsal düzeyde, yılda bir gün değil her gün hissettirmeliyiz diye düşünüyorum. Bu düşünce ve dileklerle, geleceğimizin mimarı siz değerli öğretmenlerimize kutsal görevinizde başarılar diliyor, bir kez daha sonsuz şükranlarımızı sunuyorum. Bu vesileyle; Türkçe ve Türk Kültürü derslerinin bölgelerindeki okullarda başlaması için girişimde bulunan, eğitim alanında gayret gösteren velilerimize ve sivil toplum kuruluşlarımıza, yine Türkçe kursları ve kültürümüzün tanıtımı konusunda önemli görevler üstlenen Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’ne de ayrıca teşekkürü borç biliyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Oya Yazar TURAN Geçici Maslahatgüzar Müsteşar