AR&GE BÜLTEN 2011 EYLÜL – EKONOMİ EKONOMİ 2011’DEN 2012’YE GİRDİ Ahmet YETİM 2011 yılı uluslararası ekonomi arenasında; Avrupa ekonomisindeki sarsıntılar gündemde yer bulurken, ülkemiz ekonomisinde ise yüksek büyüme hızı devasa boyutlara ulaşan cari açık ve Cumhuriyet tarihinin rekorunu kıran dış ticaret açıkları damgasını vurdu. Türkiye ekonomisi 2011’i de 2009’da bir yıllığına mola verdiği büyümeyi devam ettirerek girdi. İlk çeyrekte % 12, ikinci çeyrekte % 8,8 ve üçüncü çeyrekte % 8,2’lik performans gösteren büyü temposu dokuz ayda % 9,6’ya ulaşarak ekonominin en başarılı parametresini oluşturdu. Ayrıca 2011'in son çeyreğinde Türkiye ekonomisinin geçtiğimiz yıla göre % 5,9, artması, yıllık büyüme oranının ise % 8,3'ü bulması bekleniyor. Büyüme temposunun yüksek seyretmesinde artan iç talep, büyüyen ithalat ve ihracat kalemleri etkili oldu. Cari İşlemler Hesabı Açığı, 2011 yılının ilk on aylık döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 31.512 milyon ABD doları artış göstererek, 33.545 milyon ABD dolarından 65.057 milyon ABD dolarına çıktı. Bu gelişmede, aynı dönemde dış ticaret açığının 42 milyar 670 milyon dolardan 33.803 milyon dolar artarak 76.473 milyon ABD dolarına ulaşması temel etkiyi yaptı. Yılın tamamında cari açığın 75-80 milyar dolar arasında ve milli gelirin % 9,8’i oranında gerçeklemesi bekleniyor. “Cari Açığın Finansmanı” temel olarak doğrudan belirlenemeyen döviz girişleri ve döviz rezervleriyle yapıldı. borçlanmalar, kaynağı Yabancıların borsa ve devlet tahvilindeki yatırımları azalma trendine girdi. Doğrudan borçlanmalar da radikal biçimde azalıyor. Merkez Bankası ve bankaların döviz rezervlerinde de çarpıcı gerilemeler yaşanıyor. Ancak, döviz rezervlerinde risk seviyesi söz konusu değil. 3 AR&GE BÜLTEN 2011 EYLÜL – EKONOMİ Merkez Bankası döviz rezervleri, Haziran 2011’deki 93.7 milyar dolar seviyesinden Aralık ayında 82.7 milyar dolara geriledi. Bu ise 6 ayda 11 milyar dolarlık bir cari açık desteği anlamına geliyor. Kaldı ki aynı dönemde brüt uluslararası rezervlerde de yaklaşık 5 milyar dolarlık bir erime gerçekleştiği görülüyor. “Cari Açığın Finansmanı”nda bir süre daha döviz rezervleri kullanılacaksa da bu yıl cari açığı daraltacak önlemlerin başarılı olmaması halinde çok da fazla bir destek marjının kalmayacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Merkez Bankası, şimdiye kadar yaptığı gibi, bundan sonra da piyasaya döviz likiditesi sağlayarak, kurun dengeli biçimde artmasına yardımcı olmalı. Aksi takdirde TL değerli kaldığı sürece cari açığın gerilemesine ilişkin çabalar yetersiz kalacaktır. Ekonomimiz için en önemli riskler arasında yer alan özel sektör döviz borcu 2002’de 29,1 milyar dolardan 2011 Ekim ayı itibariyle 120,1 milyar dolara ulaşmış durumda. Ancak özel sektör borcunun en yüksek değerine 140,1 milyar dolarla 2008 yılında çıktığı düşünüldüğünde bu alanda göreceli bir azalma olduğu da görülüyor. Dolayısıyla bu borçlanmada şimdilik artış olmaması, azalış trendi görülmesi olumlu bir gelişme olarak görünüyor. 2011 yılında ihracat 135 milyar dolara ulaştı. Buna karşılık ithalatın 240 milyar doları aşacağı tahmin ediliyor. Dış ticaret açığı 106 milyar dolarla rekor kırarken 2010 Aralık ayında % 57,5 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı, 2011 Aralık ayında yaklaşık 3 puanlık artış göstererek % 60,6’ya yükseldi. Bu yıl dış ticaret açığında daralma eğiliminin devam etmesinin büyüme hızının daha düşük oranlarda gerçekleşmesine yol açması bekleniyor. Öte yandan 2011 yılı Merkezi Yönetim Bütçe gerçekleşme verileri, bütçenin geçen yıldan daha iyi gerçekleşmeler gösterdiğini ortaya koyuyor. Ödemeler dengesi verilerinde küçük bir sürpriz vardı ve cari açık uzun süre sonra ilk defa kasım ayında azaldı. Öbür tarafta ise Merkezi Yönetim bütçe açığı yıllık hedefin kabaca yarısında kaldı, geçen yıla göre de yarı yarıya azaldı. Buna göre 2011 sonunda 295,9 milyar dolar bütçe gelirine karşılık 313.3 milyar dolar harcama yapılmış, bütçe açığı ise 17,4 milyar TL olarak gerçekleşmiş, faiz dışı fazla ise 24,8 milyar TL’sına ulaşmıştır. Bu da GSYH'nın yaklaşık % 1,3'üne karşılık geliyor. Geçen yıl bu oran % 3,6 düzeyindeydi. 4 AR&GE BÜLTEN 2011 EYLÜL – EKONOMİ Bütçede, gelirler tarafında bütçe hedefi aşılırken harcamalar tarafında hedefe ulaşılmıştır. Sosyal güvenlik açığındaki düzelme ve faiz giderlerindeki düşüş bunda etkin rol oynamıştır. Bu çerçevede 2011 yılında, 2010 yılının oldukça üstüne çıkarak TÜFE’de % 10,45, ÜFE’de % 13,33 olarak gerçekleşen enflasyonda artış hızının dizginlenebileceği görülüyor. 2010’da bu oranlar sırasıyla % 6,4 ve % 8,9 olarak gerçekleşmişti. ENFLASYON beklentilerini kontrol altına alma amacıyla 2012'nin ilk yarısında para politikasının sıkılaştırma yönünde olacağı anlaşılıyor. Parasal sıkılaştırma ve Avrupa'nın durgunluğa girişi 2012 yılı başında büyümeye yavaşlatıcı etki yapacaktır. İMKB endeksinde de kayıplar genel gidişata göre son iki çeyrektir sürüyor. Finansal piyasalardaki tedirginlik, 2012'nin ilk çeyreğinden itibaren büyümeye kısmen olumsuz yansımaya başlayabilecek. Tasarruf oranının 2000 yılındaki % 23,4’inden 2011 yılında % 12,70’e gerilediği bir ortamda temelde dış kaynağa bağlı büyüme süreci büyümeyi de inişli çıkışlı bir seyir yaşatacaktır. Bu da ekonominin genel anlamda yavaşlamasına yol açacaktır. Ekonominin nispeten daraldığı bir ortamda işsizlik oranlarında azalma beklemek mümkün görünmemektedir. 2009 -2011 ortalaması % 12,5, 2010’da % 11,2, 2011’de % 9,1 olan işsizlik oranının yeniden bu oranın üstüne çıkması kaçınılmaz görünüyor. Bu yılda üretim ve yatırımları özendirici önlemler ön plana çıkarılmalı. Üretim teşvik edilerek işsizlik oranı düşürülebilir ve gelir düzeyi arttırılabilir. Bu süreçte bankaların, tüketici kredilerine yönelmek yerine üretime ve yatırıma kredi vermesi sağlanmalıdır. Aksi takdirde talep artışı ve enflasyon baskısı yine ekonomiyi şişirecektir. Merkez Bankası kur artışlarını frenlemek için faiz silahını daha etkin kullanmalı. Para ve maliye politikalarının zamanında alınmaya devam etmesi bu olumsuzlukları bir ölçüde frenleyici etki yapacaktır. 5