23.10.2015 küfleri sıklıkla gözlemleyebiliriz. 2. KÜFLER GENEL ÖZELLİKLERİ Büyüklükleri, değişik görünüşleri, gerçek hücre çekirdeğine Küfler ökaryotik mikroorganizmalardandır. Genelde küçük pamuk parçacıklarını andıran, dallı budaklı filamentlere benzer. Saprofit (çürükçül) veya parazit olarak yaşayan çok hücreli sahip olmaları ve değişik şekilde üremeleriyle bakterilerden ayrılırlar. Küfler bazı gıdalarda renk ve aroma için istenirken diğer yönüyle de ürünlerde istenmeyen renk, lezzet ve bozulmalara organizmalardır. Küfler doğada hava, toprak, su ve organik maddeler neden olur. üzerinde Düşük pH, su aktivitesi ve ısı değerlerinde de yaşamlarını yaygın olarak bulunur. Çok süratli yayılma gösterirler. 2-3 günde 5-10 cm² lik alanı kaplayabilirler. sürdürme özellikleri vardır. Özellikle bozulmuş ekmek, limon vb. gibi gıdaların üzerinde Gıdalarda küflerin patojen ve toksik etkileri yok denecek kadar az olmasına rağmen bazı küf türleri mikotoksin yapmaları ve patojen olmaları nedeniyle önem taşır. Küflerin oluşturduğu, gelişmiş canlılarda zehir etkisi yapan maddelere “mikotoksin” denilmektedir. Hücre yapısı dıştan içe doğru; hücre duvarı, stoplazma zarı, stoplazma ve çekirdekten oluşur. Hücre bölümleri ve yapısı mayalara benzese de küflerin hücre duvarı, kitinsi yani sert bir yapı gösterir. Hücreler çok çekirdeklidir. Diğer hücre içi organellerin yapı, sayı ve görevleri mayalara benzer. Hücre duvarının içinde yarı geçirgen stoplazma zarı, bunun içinde de protoplazma bulunur. Protoplazmada etrafı zarla çevrili bir veya birkaç çekirdek, çeşitli granüller, endoplazmik retikulum, mitokondri ve golgi cisimcikleri bulunur. Küf hücre yapısı Küflerin Mikroskopta Görünüşlerine (Morfoloji) Göre Sınıflandırılmaları Küfler mikroskopta incelendiğinde ipliksi bir yapı gösterirler. Birçok hücrenin yan yana gelmesiyle oluşturdukları bu ipliksi yapıya “hif”, Hiflerin dallanmalar yaparak oluşturdukları karmaşık hif topluluklarına da “miselyum” denilmektedir. Küfler, miselyum oluşturan çok hücreli funguslar olarak tanımlanır. Hif olarak isimlendirilen ipliksi yapıdaki oluşumlar çıplak gözle de kolayca görülür. 1 23.10.2015 Hifler gelişme şekline göre ikiye ayrılır: Gıda maddesi yüzeyinde gelişip yayılan ve içine nüfuz ederek küflerin ortama tutunmalarını ve gelişmeleri için gerekli besin maddelerinin alınmasını sağlayan hiflere vejatatif hif (beslenme hifi) denir. Havaya doğru uzayan ve küflerin çoğalmasını sağlayan sporları taşıyan hiflere de förtil hif (hava hifi) denir. Hif çeşitleri Mikroskopta incelemede hifler, septalı(bölmeli) veya septasız (bölmesiz), dallanmış veya dallanmamış olabilir. Bu durum cins, tür veya çevre etkisi ile değişim gösterir. Küflerin mikroskobik özelliklerinden Hiflerin ucunda spor kesesi içinde sporlar bulunur. Küfler bu sporları ile gıdalara bulaşır. Gıda üzerine düşen bir tek spor orada çoğalarak yeni bir küf kolonisi oluşturur. tür ve cinslerinin tanımlanmasında yararlanılır. Küf hücresinde yer alan yapıların görülmesi özel boyama yöntemleriyle mümkün olmaktadır. Küflerin Gelişimine Etki Eden Faktörler Bunlar su aktivitesi, sıcaklık, pH, oksijen ve ışık olarak belirtilebilir. 1) Su aktivitesi: Bakteriler mayalardan, mayalar ise küflerden daha yüksek su aktivitesine gereksinim duyarlar. Ancak bazı küflerin minimum su aktivitesi değeri bazı mayaların minimum Küflerin İsimlendirilmeleri Küflerin isimlendirilmesinde her organizma iki isimle tanımlanır. Cins ismi büyük harfle yazılır, tür ismi küçük harfle yazılır. Örnek: Aspergillus niger, Rhizopus nigricans, su aktivitesi değerinden daha yüksek olabilir. Bozulma etmeni küflerin gelişebildiği minimum su aktivitesi 0,80’dir. Küfler nem oranının % 10-13’ün altına düştüğü ortamlarda Penicillium camemberti üreyemez. 2) Sıcaklık 3) pH Küfler, bakterilere kıyasla daha geniş sıcaklık aralıklarında gelişebilmektedir. En düşük gelişme sıcaklığı 8ºC olarak verilse de 0ºC pH değerleri çok geniştir. Örneğin 1,3 – 9,6 pH’lar arasında faaliyet gösterebilir. Optimum gelişme pH’ları 5- 6 olan hafif asitli ortamlarda daha iyi gelişir. 4) Oksijen gelişen küfler özellikle buzdolabında saklanan yumurta, Küfler aerop mikroorganizmalardır. Bu nedenle daha çok yüzeyde et, meyve ve sebze gibi gıdalarda gelişerek bozulmalara gelişme gösterir. Küflenmeyi engelleyebilmek için gıda maddelerinin neden olabilmektedir. Optimum sıcaklık derecesi 25-30ºC arasındadır. Bunun için gıdalar oda sıcaklığında saklanmamalıdır. hava ile temas etmeyecek şekilde (vakumla) ambalajlanması gerekir. 5) Işık Küflerle yapılan çalışmalarda, bazı cinsler belirli dönemlerin dışında gelişmelerini karanlıkta sürdürür. 2 23.10.2015 Küflerde asıl çoğalma şekli sporla olan eşeysiz çoğalmadır. Sporlar Küflerin Çoğalması Küfler de mayalarda olduğu gibi eşeyli ve eşeysiz olarak çoğalabilen cins ve türlere sahiptir. Üreme hücresi spordur. Küflerin tanımlanması ve ayrımında genellikle eşeysiz sporlar ve bunlarla ilgili yapılardan yararlanılmaktadır. Eşeyli sporlardan ise küflerin sınıflandırılmasında yararlanılmaktadır. bir kese içinde (endospor) veya açıkta (ekzospor) oluşur ve buna göre sporangiospor adını alır. Sporangiumlar normal hiflerden daha kalın hifler oluşur ve uç kısmında sporlanmayı gerçekleştirir. Bu hiflere sporangiofor denir. Eşeysiz çoğalma: Küflerde, maya veya bakterilerde sözü edilen Sporangioforların ucunda bir tomurcuklanma ve bölünme şeklinde doğrudan sayısal artışı sağlayan şişlik meydana gelir. Bu şişliğe çoğalmaya rastlanmaz. Ancak hifler bitki sürgünü gibi uç kısımdan spor kesesi denir. Sporangiosporlar uzayarak gelişmesini sürdürür. olgunlaşınca kese patlar ve sporlar çevreye yayılır. Ekzosporla sporlar oluşurken diğer hiflerden daha kalın, koyu renkte ve gelişme düzlemine dik konidiforlar meydana gelir. Bazı cins ve türlerde konidiforun uç kısmı şişkinleşerek cins ve türe göre şekil ve büyüklüğü değişen oluşumlar (spor) meydana gelir. Bunlara konidi denir. Arka arkaya konidi zincirleri oluşur. Olgunlaşan konidiler Zigosporlar çok çekirdekli, dış yüzeyleri pürüzlü ve koyu renklidir. Askospor çoğalma Aspergillus cinsinde görülür. Askosporlar gamet ve hiflerin kaynaşmaları ile meydana gelir. türe özgü renk, şekil, ve büyüklüktedir. Bu özellikler türün tanısında kullanılır. Erginleşen konidiler dış etkiler ile dağılarak çevreye bulaşır. Mantarlarda zigospor ve askospor şekil ve büyüklüğü de türe göre değişir ve küflerin tanısında kullanılır. Eşeyli çoğalma: Küf mantarlarında eşeyli çoğalma, mayalarda olduğu gibi iki farklı mantar hücresi zigospor ve askospor olmak üzere iki ayrı çoğalma tipi görülür. Zigosporla çoğalma en tipik şekilde Mucor cinsinde görülür. Virüsler, bakterilerden daha basit bir yapıya sahiptirler. Önemli Küfler Alternaria Aspergillus Aureobasidium Botrytis Byssochlamys Xeromyces Genetik bilgileri RNA ya da DNA olmak üzere tek tip Cladosporium Colletotrichum Fusarium Geotricum Monilia Mucor Penicillium Rhizopus Trichothecium Wallemia nükleik asitte saklanır. Çoğalmaları bölünme ile değil, ayrı ayrı sentezlenen yapısal elemanların bir araya gelmesi ile olur. Zorunlu hücre içi parazitleridir. Çoğalabilmeleri için konak hücreye gereksinim duyar ve onun yapı taşları ile sistemlerini kullanırlar. 3 23.10.2015 Bir virüsün yapısı sadece dışta bir protein kılıf ve içerisinde Yani ya sadece DNA ya da sadece RNA bulundururlar. Aynı nükleik asitten meydana gelir. Herhangi bir organeli ve zamanda çok da spesifiktirler. Sadece belirli hücrelere enzimleri olmadığı için normal bir hücre gibi yaşamlarını girerler. Bir kuduz virüsü sadece beyin hücrelerine, uçuk sürdürmeleri faaliyet virüsü sadece ağız etrafındaki epitel doku hücrelerine bir gösterebilmek için (üreme gibi) mutlaka canlı bir hücreye bakteriyofaj sadece belirli bakteri türlerine, AIDS virüsü girmeleri gerekir. Hücre dışında ise kristal halde bulunurlar. sadece akyuvar hücrelerine gibi. olanaksızdır. Yaşamsal bir Bu yüzden bilim adamları tarafından cansızlık ile canlılık arasında geçiş formu olarak kabul edilir. Virüsler küre, çubuk ve elips şeklinde olabilirler. Bulundukları nükleik asit tek çeşittir. Boyutları 18-26 nm ile 300 nm arasında değişir. Elektron mikroskobunda görülebilirler. Picorna ve Papova virüsler en Bakteri Hücresi ve Çeşitli Virüslerin Şematik Görünümleri küçük virüsler, Pox ve Paramyxo virüsler ise en büyük virüsler örneği olarak verilebilir. Pox virüsler, ışık mikroskobunda da görülebilirler. VİRÜSLERİ BAKTERİLERDEN VE DİĞER MİKROORGANİZMALARDAN AYIRAN ÖZELLİKLER Büyüklük Genomik yapı Metabolik aktivite Çoğalma Üreme ortamı Filtrelerden geçme Hücre organelleri Antibiyotiklere duyarlılık İnterferona duyarlılık Antijenik özellik Mikroskobik özellik Büyüklük Virüsler bakterilerden ve diğer mikroorganizmalardan daha küçüktürler. Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar mikrometre (µm) ile ölçülürken, virüsler nanometre (nm) ile ölçülürler. Virüslerin büyüklüğü yaklaşık 20 - 400 nm arasında değişirken, bakteriler ortalama 1000 nm, yani 1 mikron büyüklüğündedir. Virüslerin en büyüğü dahi, en küçük bakteriden daha küçük veya aynı boyuttadır. 1 mm=1000 mikron, 1 mikron =1000 nanometredir. Yani 1 nm , 1 mm'nin milyonda biri büyüklüktedir. En küçük bakteri olarak 300 nm büyüklüğündeki klamidya elemanter cisimciği, en büyük virüs olan poksvirus boyutundadır. 4 23.10.2015 Genomik Yapı Metabolik Aktivite Virüslerde tek bir nükleik asit bulunmakta olup, ya DNA ya da RNA'dan oluşur. Bakterilerde ve diğer mikroorganizmalarda ise hem DNA, hem de RNA birlikte bulunmaktadır. Virüsler Çoğalma metabolik aktivite bakımından inert partiküllerdir. Yani tek başlarına metabolik aktivitelerini sürdürecek enzimleri bulunmamaktadır. Bu yüzden yaşamlarını sürdürebilmeleri için mutlaka canlı bir hücreye ihtiyaçları bulunur. Hayatlarını devam ettirebilmeleri için canlı hücrelerin metabolik sistemlerinden faydalanırlar. Bakterilerin ve diğer mikroorganizmaların ise metabolik faaliyetlerini sürdürebilecekleri enzimleri bulunur. Bu yüzden bakteriler ve diğer mikroorganizmalar hücre dışında da canlı kalabilmektedirler. Üreme Ortamı Virüsler yalnızca canlı hücreler içerisinde replikasyon denilen, nükleik asidin kopyasının çıkarılması şeklinde, yani eşleşme yoluyla çoğalırlar. Diğer mikroorganizmalar ise ikiye bölünerek, ya da mitoz ve mayoz yoluyla çoğalırlar. Virüsler yalnızca canlı hücrelerin bulunduğu hücre kültürlerinde ya da embriyonlu yumurtada üreyebilirler. Buna karşılık bakteri ve diğer mikroorganizmaların büyük çoğunluğu cansız besleyici maddelerden hazırlanan yapay besiyerlerinde kolaylıkla üreyebilirler. Filtrelerden Geçme Hücre Organelleri Virüsler bakteriyolojide kullanılan filtrelerden küçük olmaları nedeniyle geçebilirler. Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar ise, büyük olmaları nedeniyle bu filtrelerden geçemezler. ve diğer mikroorganizmalarda Bakterilerde ribozom, endoplazmik retikulum, mitokondri, golgi aygıtı gibi hücre organelleri bulunmasına karşılık, virüslerde bu organellerden hiçbirisi bulunmaz. 5 23.10.2015 Antibiyotiklere Duyarlılık İnterferona Duyarlılık Antibiyotikler bakteriler üzerine etkili olup, üremelerini durdurmakta ya da ölümüne yol açmaktadır. Virüsler ise antibiyotiklerin varlığından hiç etkilenmezler. genellikle interferonun olumsuz Bakteriler etkisinden etkilenmemesine rağmen, virüsler interferon varlığında üremelerini sürdüremezler. Yani antibiyotik varlığında yaşamlarını sürdürürler. Antijenik Özellik Mikroskobik Özellik Virüsler daha iyi antijenik özellik göstermekte olup, organizmada daha kuvvetli ve daha kalıcı bir antikor yanıtı oluştururlar. Bakteriler ise daha zayıf antijenik özellik göstermekte olup, daha kısa süreli antikor yanıtı meydana getirirler. Virüsler çok küçük olmaları nedeniyle ışık Virüsler; mikroskobunda görülmeleri mümkün değildir. Ancak en büyük virüsler hücreler içerisinde noktacıklar şeklinde farkedilebilirler. Bu yüzden virüslerin incelenmesinde büyütme gücü daha fazla olan elektron mikroskobu kullanılır. Bakteriler ve diğer mikroorganizmalar ise ışık mikroskobu ile görülebilirler. Tam bir virüs partikülüne virion adı verilmekte olup şu kısımlardan oluşmaktadır Enerji eldesi Proteinlerin sentezi Genom eşlenmesi için konak hücreye gereksinim duyarlar. Çünkü virüsler kendi kendilerine enerji üretemezler. Ribozomları olmadığı için protein Genomik Yapı Kapsid Zarf de sentezleyemezler. Genom eşlenmesi için gerekli enzimleri bulunmasına rağmen, gerekli malzemeler olmadığı için bu işlemde de konak hücreye ihtiyaç duyarlar. Her virüste genom ve kapsit yapısı bulunur. Bu ikisi birlikte nükleokapsit adını alırlar. Zarf yapısı ise her virüste bulunmayabilir. 6 23.10.2015 Genomik Yapı Genomik Yapı Virüsün en iç kısmında yani virüsün özünde bulunan, virüse ait genetik bilgiyi taşıyan nükleik asit kısmıdır. Virüsün yapısal ve yapısal olmayan proteinleri için Viral nükleik asitlerin genom büyüklükleri de virionlar Hepatit B virüsünün genomu en küçük DNA genomu gerekli genetik şifreyi taşır. Küçük virüslerde viral genom 3-4 gen taşırken, büyük virüslerde bu sayı 200-300'e ulaşır. Nükleik asit virüsün cinsine göre ya DNA, ya da RNA'dan oluşmaktadır. Nükleik asitler ya tek iplikcikli ya da birbiri üzerine katlanmış çift iplikcikli yapıda olabilir. Nükleik asitler tek molekül halinde olabileceği gibi, parçacıklar halinde de bulunabilirler. Görünüm olarak düz ya da çembersel şekilde kıvrılmış olabilirler. Tüm bu özellikler virüsün cinsine ve türüne göre değişmektedir. Genomik Yapı Bir çok virüs nükleik asidi virion içerisinde tek molekül halinde arasında oldukça farklılık gösterir. olmasına karşılık, herpes ve poks virüslerin genomları en büyük genomlar arasında yer alır. Nükleik asitler tek ya da çift iplikçikli olabilir. Çift iplikçikli nükleik asit yapısı DNA virüslerinde yaygındır. Parvovirus hariç bütün DNA virüsleri çift iplikçiklidir. Tek iplikçikli nükleik asit yapısı ise RNA virüslerinde yaygındır. Reovirus hariç bütün RNA virüsleri tek iplikçiklidir. Çeşitli tipteki nükleik asitlerin şematik görünümleri bulunmaktadır. Bazı virüslerde ise genom parçacıklı olarak görülür. DNA virüslerinde parçacıklı genom görülmez. Parçacıklı nükleik asit yalnızca bazı RNA virüslerinde vardır. Parçacıklı genom içeriği bu virüslerde yüksek sıklıkta rekombinasyon oluşmasına neden olur. Buna bağlı olarak da yeni yeni antijenik tipler ortaya çıkmaktadır. Virüslerde nükleik asit yapıları düzlemsel (linear) ya da çembersel yapıda olabilir. Bütün RNA virüslerinin nükleik asitleri linear yapı gösterir. DNA virüslerinde ise hem linear hem de çembersel nükleik asit yapısı görülür. DNA virüslerinden Papovavirus ve Hepadnavirus grubu çembersel DNA yapısı içerir. Kapsit, virüsü dış etkilerden Yüzeyinde bulunan viral koruyan bir protein kılıftır. protein/glikoproteinler VAP (Viral Tutunma Proteinleri) olarak adlandırılırlar. Virüs VAP’lar ile Kapsit kendisine uygun konak hücresini seçer ve o hücreye tutunur. Virüs kapsiti, kapsomer adı verilen VAP’lar çıplak virüslerde kapsit üzerinde yer alırlarken, zarflı alt birimlerden oluşur. Kapsomerlerin virüslerde ise zarf üzerinde bulunurlar. dizilişi, kapsitin yani virüsün şeklini belirler. Kapsit, nükleik asiti paketler. Onu dış etkilerden korur. Kapsit kübik kuruluk, asitler ve deterjan etkilerine karşı dayanıklıdır. Kapsitin olabilirlerken ayrıca kompleks bir şekilde de dizilim bu etkisinden dolayı; zarfı olmayan virüsler, zarflı virüslere göre gösterebilirler. dış ortam koşullarına, asitlere ve kuruluğa daha dayanıklıdırlar. Kapsomerler simetrik dizilip, helikal ya da 7 23.10.2015 Zarf Bazı virüslerde nukleokapsidin çevresini lipit yapısında bir zarf çevreler. Bu tür virüslere zarflı virüsler adı verilir. Bu virüsler içinde üredikleri hücreden tomurcuklanma ile ayrılırlar. tomurcuklanma sırasında hücre membranından ya da nukleus membranından alırlar. Zarflı virüsler lipit içermeleri nedeniyle eter ve kloroform gibi lipit eriticilere duyarlıdırlar. Viral zarf konak hücre membranından köken aldığı için, viral zarfta da hücre membranında olduğu gibi bir lipit tabaka ve virüse özgül fonksiyonları olan proteinler bulunur. Zarflarını Kapsitin bir diğer görevi de nükleik asitin hücrelere taşınmasını sağlamaktır. Zarf, konak hücre kökenli lipid membran ile virüse ait Zarf ile kapsit arasında kalan bölgeye tegüment (matriks) adı yüzey ortam verilir. Bazı büyük virüslerde zarf ile kapsit arasındaki bu koşullarına, kuruluk, asitler, deterjanlar ve etere karşı bölgede, konak hücreden aldığı ve virüsün çoğalması için gerekli duyarlıdır. Bu duyarlılığın sebebi, zarfın lipid membran olan bazı maddeler (enzim ve bazı proteinler) depo edilir. içermesinden meydana gelir. Virusların Klasifikasyonu Ve İsimlendirilmesi Zarflı virüsler –> Kuruluğa, asitlere Doğada bulunan bütün organizmaların kendine özgü bir veya protein/glikoproteinlerinden oluşur. Dış birkaç duyarlıdır. Nemli ortamlarda dayanabilir. virüsle infekte olabileceği görüşü eskiden beri bilinmektedir. Bunlar arasında insan, hayvan ve bitkilerde Kan ve salgılarla bulaşma hastalıklara yol açan değişik karakterde ve çeşitli özellikte Çıplak virüsler –> Mide ve safra asitleri virüsler saptanmış ve her geçen 5-10 yıl içinde de yeni virüsler ne dayanıklıdır. Su ve gıdalarla bulaşırlar. ortaya çıkmaktadır. Konakçı affinitesine göre virüsler aşağıdaki tarzda klasifiye edilmektedir. Bugün, virüslerin varlığını ortaya koyabilecek, izole ve identifiye edebilecek, geliştirilmiştir. üretebilecek Elektron bir mikroskopları çok teknik virüsleri görüntülemede ve morfolojilerini belirlemede çok yararlı olmaktadırlar. Virüslerin ilk saptanması, bakterilerden sonra olmuştur. Bu gecikmede, virüslerin boylarının bakterilerden çok küçük olmaları nedeniyle normal ışık mikroskoplarıyla görülememesi, cansız sıvı ve katı besi yerlerinde ürememesi ve filtreleri geçmesi esas nedeni oluşturmuştur. 8 23.10.2015 VİRÜSLERİN ÇEŞİTLERİ Virüsler DNA taşıdıkları Virüsleri: Hayvanlarda nükleik Yönetici yaşayan aside molekülü virüslerin göre DNA çoğunluğu adlandırılırlar. olan virüslerdir. DNA virüsleridir. Örneğin çiçek virüsü, uçuk virüsü, suçiçeği virüsü DNA virüsüdür. Bakteride yaşayan ve çoğalan virüslere bakteri yiyen anlamında bakteriyofaj denir. VİRÜSLERİN FİZİKSEL VE KİMYASAL ETKENLERE KARŞI DUYARLILIKLARI 1 - Fiziksel Etkenlere Duyarlılıkları Sıcaklık İyonik çevre ve pH Radyasyon 2 – Kimyasal Etkenlere Duyarlılıkları RNA Virüsleri: Yönetici molekülü RNA olan virüslerdir. Bazı hayvan virüsleriyle birlikte yaşayan virüsler RNA virüsleridir. Örneğin Lipit eritici maddeler Antiseptik ve dezenfektanlar Deterjanlar tütün mozaik virüsü, grip, çocuk felci, kızamık, kuduz, kabakulak, sarı hummaya yol açan virüsler, RNA virüsleridir. Sıcaklık Virüsler genellikle yüksek sıcaklığa karşı İyonik Çevre ve pH Virüslerin çoğu nötr pH'da, izotonik bir dayanıksızdırlar. Virüslerin biçoğu 55 - 60 0C de birkaç dakika içinde inaktive olurlar. Yüksek sıcaklığın etkisi ile kapsid proteinlerinin yapısı bozularak, virüsün konak hücreye bağlanma yeteneği kaybolur. Zarflı virüsler yüzeyindeki lipit yapı nedeniyle, sıcaklığa daha dayanıksızdırlar. Daha düşük sıcaklıklarda bile, kısa sürede inaktive olurlar. Virüsler soğuğa karşı ise oldukça dayanıklıdırlar. Bu yüzden sıfırın altındaki düşük ısılarda dondurulduklarında uzun süre canlılıklarını korurlar. En iyi saklama ısısı -70 ile -1960C arasındaki ısılardır. Bu ısı dereceleri arasında dondurulan virüsler, yıllarca canlılıklarını korurlar. Radyasyon Ultraviyole, X ve gama ışınları virüsleri kısa sürede inaktive ederler. Bu ışınların öldürücü dozları tüm virüsler için farklılıklar göstermektedir. Etkileri daha çok nukleik asitler üzerine olmaktadır. Genellikle nukleik asitlerin yapılarını bozmaktadırlar. çevreyi tercih ederler. Normal koşullarda çoğu virüsler, 5 - 9 arasındaki pH'da canlılıklarını sürdürürler. Bunun dışındaki pH'larda ise genellikle inaktive olurlar. Virüslerin hemen hemen tamamı alkali ortamlarda kısa sürede inaktive olmalarına karşılık, bazı virüsler asit ortama dirençlilik gösterebilmektedirler. Lipit Eritici Maddeler Zarf üzerinde bol miktarda lipit bulunması nedeniyle zarflı virüsler eter, kloroform veya sodyum deoxycholate gibi lipit eritici maddelere karşı oldukça duyarlıdırlar. Bu maddeler tarafından lipit zarfın eritilmesiyle kısa sürede enfektivitesini kaybederler. Zarflı virüsler aynı zamanda sindirim kanalında safra ile temasa gelmekle de harap olurlar. 9 23.10.2015 Antiseptik ve Dezenfektanlar Bakteriler üzerine etkili olan süblime, lizol gibi antiseptik ve dezenfektanların çoğunluğunun virüsler üzerine etkisi sınırlı olmaktadır. Bunun yanında formaldehit, hidroklorik asit, sodyum hipoklorit virüsler üzerine etkili maddelerdir. Viral enfeksiyonlara karşı içme sularının klorlanmasında, klor oranının bakteriyel kontaminasyonlardakine oranla daha yüksek tutulması gerekir. Formaldehidin etkisi viral nükleik asidi bozması ile olur. Bu etki sonucu viral enfektivitenin ortadan kalkmasına karşılık viral proteinler herhangi bir zarar görmemekte, dolayısıyla virüsün antijenik özelliği aynen devam etmektedir. Bu özelliğinden dolayı formaldehit inaktive aşı yapımında çok kullanılan bir maddedir. Deterjanlar Alkil sülfatlar, yüzeye etkili deterjanlar virüsidal özelliğe sahiptirler. Nonidet ve triton gibi noniyonik deterjanlar viral membranın lipit yapısını bozarlar. Bu durumda zarftaki viral proteinler serbest hale gelirler. Sodyum dodecil sülfat gibi aniyonik deterjanlar da viral zarfı eritirler. Buna ilaveten kapsidi polipeptitlerine ayrıştırarak parçalarlar. Bir hücreye, canlı ya da yüksek sıcaktan öldürülmüş bir virüs VİRÜSLERİN İNSAN SAĞLIĞI İÇİN ÖNEMİ: bulaştırıldığında hücre interferon denilen bir madde salgılar. Virüsler, bakterilerde, bitkilerde, böceklerde, hayvan ve insan İnterferon bazı hastalıklar için hücrelerde bağışıklık sağlar. hücrelerinde yaşar ve çeşitli hastalıklara neden olur. Arı, Virüslerin bu özelliklerine dayanarak bazı virüs hastalıklarına sinek, kelebek gibi bir çok böcek türünde yaşayan virüsler karşı aşılar geliştirilmiştir. Çiçek, kuduz, sarı humma, çocuk felci vardır. Bu virüsler, özellikle böcek lârvalarında hastalıklara aşıları virütik aşılardandır. Aşılarla oluşturulan bağışıklık yaşam neden olur. Böceklerde hastalık yapan virüsler, zararlı böceği boyu sürebildiği gibi, daha kısa süreli de olabilir. Her hastalığa ortadan de karşı yapılan aşılar iyi sonuç vermeyebilir. Bunun nedeni ise bazı hastalıklar virüslerin sık ve kolay mutasyona uğrayarak yeni özellikler kaldırmak kullanılmaktadır. için Virüslerin biyolojik neden mücadelede olduğu antibiyotik ile tedavi edilmez. Çünkü virüsler, hücre içinde kazanmasıdır. Grip virüsü, buna örnek verilebilir. yaşadıklarından antibiyotiklerden etkilenmez. Virüsler bir canlıdan başka bir canlıya kolaylıkla taşınabilirler. Bitki virüsleri; böceklerle, yaprakların ve köklerin birbirlerine dokunmasıyla, tohumla, çiçekle ve aşıyla bir bitkiden başka bir bitkiye taşınabilirler. Hayvan virüsleri; öksürme, konuşma, öpüşme, cinsel temas, aynı eşyaları kullanma, kanla, böceklerle bir başka canlıya taşınabilirler. Virüsler hücrelerin içinde çoğalır. BAKTERİYOFAJIN ÇOĞALMASI Bir bakteriyofaj sekiz safhada çoğalır. Bu safhalar sırasıyla şunlardır : Bakteriyofajlar bakteriyi sarar. Bakteriyofaj bakteriye tutunur. DNA bakteriye girer. Bakteriyofaj kılıfı dışarıda kalır. Yeni bakteriyofaj DNAları meydana gelir. Bir bakteriyofajın çoğalması, virüslerin çoğalmasına örnek Protein kılıflar meydana gelir. olarak gösterilebilir. Bakteriyofaj, bakteri yiyen virüs Parçalar birleşerek bakteriyofajları oluşturur. anlamına gelir ve bir DNA virüsüdür. Bakteri patlar ve bakteriyofajlar serbest kalır. Bu işlem böylelikle sürer gider. 10