öğrenme bozuklukları - Ankara Ada Psikoteknik

advertisement
SOMATOFORM BOZUKLUKLAR
Somatoform bozuklukların temel özelliği hastada yapılan tıbbi incelemeler ve
değerlendirmeler sonucunda organik bir nedenle açıklanamayan fiziksel belirtilerin
bulunmasıdır. Bu durum bazen hastada hiç bir organik patolojinin olmaması, bazen de
belirtinin şiddetinin var olan organik patolojiye göre aşırı olması ve bu patoloji ile
açıklanamaması şeklinde görülmektedir. Somatoform bozukluk tanısı koyabilmek için
hastanın yakınmalarının hastada belirgin bir sıkıntıya yol açması ya da toplumsal,
mesleksel ya da işlevselliğin diğer alanlarında bozulmaya neden olması gereklidir.
Nasıl anlaşılır? Fiziksel bir sorunun somatoform olma olasılığını değerlendirebilmek için bu
sorunun sadece bir-iki kez gözlenmiş olması yeterli değildir. Bu sorunun belli bir zaman
aralığı içinde inişli çıkışlı da olsa gözlenmesi gerekir.
Bu fiziksel gibi görünen sorunun fiziksel bir nedeninin olmaması gerekir.
Kişinin bu sorunu bilinçli bir şekilde sergiliyor olmaması önemlidir, örneğin, aslında karnı
ağrımayan bir çocuğun karnı ağrıyormuş gibi yapması
Travmatik bir olay yaşayan çocuk kısa bir süre için de olsa, bir acı hissedebilir, çeşitli
sorunlar yansıtabilir.
SOMATİZASYON BOZUKLUĞU
Somatoform bozukluklar uygun bir değerlendirme ile açıklanamayan fiziksel semptomları
(örneğin; ağrı, bunaltı, dizzines gibi) içeren bozukluklar grubudur. Bu bozukluk kroniktir
(semptomları yıllardan beri vardır ve 30 yaşından önce başlamıştır) ve önemli derecede
psikolojik sıkıntılar, sosyal ve mesleki işlevselliğin bozulması ve aşırı tıbbi yardım arama
davranışı eşlik eder.
Somatizasyon bozukluğunun genel nüfustaki yaşam boyu sıklığı %0,1-0,5 arasındadır.
Kadın/erkek oranı 5/1’dir. Bu bozukluk sosyal durum ile ters ilişkilidir, en sık olarak düşük
eğitim ve ekonomik seviyedeki hastalar arasında ortaya çıkmaktadır. Somatizasyon
bozukluğu 30 yaşından önce başlaması ile çoğunluklada ergenlik döneminde başlaması ile
tanımlanır.
Somatizasyon bozukluğun nedeni bilinmemektedir. Bozukluğun gidişi süresince hasta fizik
muayene veya laboratuar tetkiklerince hiç biri yeterince açıklanamayan en az dört ağrı, iki
gastrointestinal, bir cinsel ve bir psödonörolojik semptomlardan yakınıyor olmalıdır.
En sık rastlanan semptomlar bunaltı-kusma (gebelik dışında), yutma güçlüğü, kol ve
bacaklarda ağrı, egzersiz ile ilişkisiz nefes darlığı, unutkanlık, gebelik ve menstruasyon
komplikasyonlarıdır. Hastanın yaşamının büyük kısmında hastalıklı olduğu inancı da
yaygındır.
Psikolojik gerginlik ve kişiler arası sorunlar belirgindir. Anksiyete ve depresyon en sık ortaya
çıkan psikiyatrik durumlardır.
Somatizasyon bozukluğu olan hastaların en az %50’sin de aynı zamanda başka bir ruhsal
bozukluk olduğundan, ayırıcı tanıda birçok ruhsal bozukluk düşünülmelidir.
Somatizasyon bozukluğu olan hastalar tedavilerini birincil olarak üstlenen tek bir hekim
olduğunda en iyi tedavi edilirler.
FARKLILAŞMAMIŞ SOMATAFORM BOZUKLUK
Ayrımlaşmamış somatoform bozukluk tanısı bilinen bir tıbbi durumla açıklanamayan veya
bir medikal durumda beklenen yakınmaları aşan fakat somatoform bozukluk için tanı
ölçütlerini karşılamayan bir veya iki fiziksel yakınması olan hastalar için uygundur.
Semptomlar altı aydır mevcut olmalı ve hastada belirgin duygusal sorunlara yol açmalı veya
hastanın sosyal veya mesleki işlevselliğini bozmalıdır.
Farklılaşmamış somatoform bozukluk 2 çeşit semptom kalıbı görülebilir; otonomik sinir
sistemi içerenler ve yorgunluk veya güçsüzlük durumlarını içerenler.
Bu hastalar ruhsal ve fiziksel yorgunluk, fiziksel güçsüzlük ve tükenmişlik, ve semptomları
nedeniyle günlük aktivitelerinin çoğunu yapamamaktan yakınırlar. Bu sendrom klinisyenler
ve diğer tanı sistemlerince “nevrasteni” olarak adlandırılırlar.
KONVERSİYON BOZUKLUĞU
DSM-IV konversiyon bozukluğunu bilinen bir nörolojik veya tıbbi hastalıklarla
açıklanamayan bir veya daha fazla nörolojik semptomun (örn. paralizi, körlük, parastziler)
bir arada olması ile karakterize bir bozukluk olarak tanımlanır. Ek olarak, tanı için
semptomların başlangıcı veya alevlenmesi psikolojik etkenlerle ilişkili olmalıdır.
Konversiyon bozukluğun yıllık insidansı 100.000’de 22 olarak bildirilmiştir.
Erişkin hastalarda kadın erkek oranı en az 2’ye 1, en fazla 5’e 1’dir. Çocuklarda bile
üstünlük kızlardadır.
Konversiyon bozukluğu olan erkekler sıklıkla mesleki ve askeri kazalar geçirmişlerdir.
Konversiyon bozukluğu çocukluktan ileri yaşlara kadar herhangi bir yaşta başlayabilir, fakat
ergenlerde ve genç erişkinlerde daha sıktır. Veriler, konversiyon bozukluğunun kırsal
nüfusta, az eğitimli kişilerde, düşük zeka düzeyi olanlarda, düşük sosyoekonomik grupta ve
çatışmalara katılmış askeri personelde daha sık görüldüğü belirtilmektedir.
Psikanalitik teoriye göre, konversiyon bozukluğu bilinç dışı intrapsisik çatışmanın
bastırılması ve anksiyetenin fiziksel bir semptoma dönüştürülmesi sonucu ortaya çıkar.
Çatışma, içgüdüsel uyaranlar ile (örneğin agresif ve cinsel) bunların ifade edilmesine karşı
engel olması arasındadır.
Felçler, körlük ve mutizm en sık görülen konversiyon bozukluğun semptomlarıdır.
Konversiyon bozukluğunda özellikle ekstremitelere ait anestezi ve paresteziler sık görülür.
Semptomları olan hastalar nadiren düşer ve genellikle yaralanmazlar.
Yalancı nöbetler konversiyon bozukluğunda bir diğer semptomdur. Yalancı nöbeti olan
yaklaşık üçte bir hastada ayrıca beraberinde epileptik bozukluk da vardır. Yalancı bayılma
sonrasında pupilla ve öğürme refleksleri korunmuştur ve nöbet sonrası hastada prolaktin
konsantrasyonunda artış olmaz.
Konversiyon bozukluğu tanısı almış hastaların yaklaşık %25-50’si sonuçta erken
dönemdeki semptomların nedeni olabilecek nörolojik veya psikiyatrik olmayan tıbbi
bozukluk tanısı almışlardır. Konversiyon bozukluğu olan hastaların büyük çoğunluğunda
belki %90-100’ün de başlangıç semptomları birkaç gün veya bir aydan kısa bir sürede
ortadan kalkar. Hastaların %75’inin başka bir epizod geçirmeyeceği belirtilir, ancak
hastaların %25’i stres dönemlerinde ek epizodlar geçirebilirler.
Konversiyon bozukluğunun semptomları genellikle kendiliğinden gerilese de, bu gerilemeyi
İçgörü merkezli destekleyici veya davranışçı terapi kolaylaştırır; terapinin en önemli özelliği
ilgi ve otoriter teropatik ilişkidir.
AĞRI BOZUKLUĞU
Ağrı bozukluğunda birincil semptom, psikiyatrik olmayan tıbbi veya nörolojik bir nedenle tam
olarak açıklanamayan bir veya daha fazla yerdeki ağrıdır.
Bozukluk, somatoform ağrı bozukluğu, psikojenik ağrı bozukluğu, idyopatik ağrı bozukluğu,
öfemistik (euphemistic) atipik ağrı bozukluğu olarak adlandırılmıştır.
Ağrı bozukluğu, kadınlarda erkeklere oranla iki kat fazla görülmektedir. Başlangıcın pik
yaptığı yaşlar, dördüncü ve beşinci dekatlar arasındadır; bu muhtemelen ağrı toleransının
yaşla birlikte azalmasına bağlıdır. Ağrı bozukluğu en sık iş kazaları olasılığının arttığı kol
gücüyle çalışan mesleklerde görülür.
Tüm ağrı bozukluğu hastalarının %25-50’sin de majör depresif bozukluk, %60-100’ ün de
distimik bozukluk veya depresif bozukluk semptomları bildirilmiştir.
Ağrı bozukluğundaki ağrı genellikle aniden başlar ve sonraki haftalar veya aylarda şiddeti
artar. Ağrı bozukluğu olan hastaların çoğunda analjezikler yararlı olmaz. Antidepresanlar
yararlıdır.
HİPOKONDRİAZİS
Hipokondriyazis, bilinen tıbbi bir nedeni bulunamayan ciddi bir hastalığı olduğuna dair korku
ve aşırı uğraşma ile giden, hastanın gerçek dışı fiziksel semptomlarının veya hislerinin
yanlış çarpıtmasından kaynaklanır.
Genel tıp klinik popülasyonunda altı aylık prevalansı %4-6 olduğu bildirilmiştir. Erkek-kadın
oranı eşittir. Semptomlar herhangi bir yaşta başlayabilmekle birlikte en sık 20-30 yaşlar
arasında ortaya çıkar.
Hipokondriazisle ilişkili olduğu en sık öne sürülen bozukluklar depresif bozukluklar ve
anksiyete bozukluklarıdır. Hipokondriyak hastaların tahminen %80’in de ek olarak depresif
bozukluklar veya anksiyete bozuklukları olabilir. Hipokondriazis için DSM-IV tanı ölçütleri
hastanın ciddi bir hastalığı olduğu hakkındaki yanlış inanışla zihinsel olarak meşgul
olmasını ve bu yanlış inanışın fiziksel belirtileri veya duyguların yanlış yorumlanmasına
bağıl ortaya çıkmasını gerektirir. Medikal ve nörolojik muayenelerde patolojik bulgular
olmamasına karşın bir inanış en azından 6 aydır sürmesi gereklidir.
Hipokondriak hastalar, henüz saptanamamış ciddi bir hastalıkları olduğunu inanırlar ve
tersine ikna edilemezler. Hipokondriazisin gidişi genellikle epizodiktir, epizotlar aylar yıllar
sonra sonlanır ve uzun eşit süreli sessiz dönemleri olur. Hipokondriyak hastaların üçte
biriyle yarısı iyi derecede düzelmektedir. Hipokondriak çocukların çoğu geç ergenlik veya
erken erişkinlikle düzelirler.
Hipokondriak hastalar genellikle psikiyatrik tedaviye dirençlidir.
BEDEN DİSMORFİK BOZUKLUĞU
Beden dismorfik bozukluğu, hayali bedensel bir kusur ile (örneğin biçimsiz bir burun)
uğraşma veya çok ufak kusurların çarpıtılıp abartılmasıdır. Bu tür hastalar psikiyatristlerden
çok dermatologlara, dâhiliyecilere veya plastik cerrahlarına giderler.
Veriler başlangıcın en sık 15–20 yaşlar arasında olduğunu ve kadınların erkeklerden daha
fazla etkilendiklerini gösterir. Etkilenmiş kişiler genellikle bekârdır.
Beden dismorfik bozukluğundaki ayırt edici özellik kişinin önemli emosyonel sıkıntı
yaşaması ve rahatsızlığının sonucunda işlevselliğin bozulmasıdır.
Beden dismorfik bozukluğu olan hastalar ileri sürülen kusura yönelik cerrahi, dermatolojik,
diş ve diğer medikal tedavi uygulamaları daima başarısızlıkla sonuçlanır.
BAŞKA TÜRLÜ ADLANDIRILAMAYAN SOMATOFORM BOZUKLUK
Bu kategori, herhangi özgül bir somatoform bozukluk için tanı ölçütlerini karşılamayan
somatoform semptomları kapsar. Örnekler arasında şunlar vardır:
Psödosiyezis: Gebe olduğuna ilişkin yanlış inanç, gebeliğin nesnel bulguları da eşlik eder,
bunlar arasında abdominal büyüme, menstürel akıntının azalması, amenore, bunaltı,
memelerde büyüme ve sekresyon ve beklenen doğum tarihinde doğum eylemi ağrıları
vardır.
Altı aydan daha kısa süreli olarak Psikotik olmayan hipokondriyak semptomlar gösteren bir
bozukluk
Başka bir mental bozukluğa bağlı olmayan, 6 aydan daha kısa süreli olarak açıklanamayan
fizik yakınmalar ile güden bir bozukluk
NEDENLERİ NEDİR?
Psikosomatik ya da diğer bir deyişle somatoform rahatsızlıkların nedenleri tam olarak
saptanamamış olmakla birlikte, ortaya çıkmalarında en etkin olan nedenlerin başında
travma ve çocuğun karşılaştığı önemli yaşam olaylarının geldiği bilinmektedir. Kimi
çocukların stresle baş etme becerileri doğal olarak daha yüksek olabilir, kimi çocuklar ise
stresten etkilenmeye daha eğilimlidirler. Stresten etkilenmeye eğilimi olan çocuklar
duygularını sözel olarak ifade etmekte zorlanabilirler, toplum kuralları nedeniyle birçok şeyi
içlerine atmak durumunda kalabilirler, ailelerini üzmemek için her şey yolundaymış gibi
davranabilirler. Genellikle sıkıntılarını konuşmaktan kaçınan, endişenin bastırıldığı ailelerde
yetişen çocuklarda bu soruna çok daha fazla rastlanmaktadır. Bu durumlarda, çocuğun
sıkıntısı beden üzerinden ifade edilebilir ve sanki sorun fizikselmiş gibi görülebilir. Ancak,
herhangi bir fiziksel sorunun psikolojik kökenli olduğuna karar verebilmek için tüm
muayenelerin yapılması ve fiziksel nedenlerin bertaraf edilmesi gerekir.
Ailesel yatkınlık ve çevresel etkenlerin bu bozukluğun ortaya çıkışında önemli rol oynadığı
düşünülmektedir. Bu bozukluğa neden olduğu düşünülen etkenlerden bazıları şunlardır:
Psikolojik stresten korunmak: Somatizasyon bozukluğunun nasıl ortaya çıktığı ile ilgili en
eski teorilerden biri, bu bozukluğun stresten korunmak için bir savunma mekanizması
olarak ortaya çıktığı görüşüdür. Bu görüşe göre, bazı bireyler depresyon ya da anksiyete
yaşamamak için fiziksel semptomlar geliştirirler. Bu kişiler psikiyatrik bir tanı almanın
vereceği sıkıntıdan korunmak için fiziksel semptomlar geliştirirler.
Fiziksel duyumlara aşırı hassasiyet göstermek: Başka bir görüşe göre ise, somatizasyon
bozukluğu kişinin fiziksel duyumlarına aşırı derecede hassasiyet göstermesi sonucunda
ortaya çıkmaktadır. Bu bozukluğa sahip kişiler başka insanların farkında bile olmadığı ufak
acı ya da ağrılara karşı çok fazla önem verebilirler. Ancak bu görüşün doğruluğu henüz tam
olarak anlaşılamamıştır.
Fiziksel duyumlarla ilgili olumsuz düşüncelerin abartılması: Bu görüşe göre, somatizasyon
bozukluğu fiziksel duyumlarla ilgili abartılı ve olumsuz düşüncelerin sonucunda ortaya çıkar.
Örneğin, somatizasyon bozukluğuna sahip bir kişi başı ağrıdığında bunun beyin tümörüne
sahip olduğundan ya da nefes darlığı hissettiğinde astım olduğundan korkar. Doktorlar bu
hastalıkla ilgili fiziksel bir belirti bulamazlarsa, bu defa da çok nadir görülen bir hastalığı
olduğunu düşünür ve sürekli bu hastalığa tanı koyacak bir uzman arar. Anksiyetesi onun
semptomlara daha da yoğunlaşmasına neden olur ve semptomları artmasın diye günlük
hayatındaki aktivitelerini kısıtlar hale gelebilir. Semptomlar artmasın diye daha az aktivitede
bulundukça, fiziksel semptomları hakkında daha fazla düşünür ve bu daha fazla strese
neden olur.
Konversiyon bozukluğunun en önemli nedeninin stres yaratıcı bir olay ya da durumla
karşılaşmak olduğu düşünülmektedir. Uzun süren içsel bir çatışma ya da psikolojik bir sorun
kişinin bunları ifade etmek için fiziksel bir semptom geliştirmesine neden olabilir.
Konversiyon bozukluğunda iki önemli unsurdan bahsedebiliriz. Birincil kazanç ve ikincil
kazanç. Birincil kazanç kişinin bu bedensel semptomlar sayesinde anksiyetesinin
azalmasıdır. İkincil kazanç ise, kişinin bu semptomlar nedeniyle yapması gereken bazı
günlük işlerden ya da kendisi için rahatsızlık verici ortamlarda bulunmaktan kurtulmasıdır.
Fiziksel, duygusal ya da cinsel taciz de hem yetişkinlerde hem de çocuklarda konversiyon
bozukluğuna neden olabilir. Yetişkinlerde mobbinge uğramak (işyerinde amirler tarafından
uygulanan psikolojik baskı) da konversiyon bozukluğunun ortaya çıkmasına neden olabilir.
Konversiyon bozukluğunun semptomları kişinin bilinçli kontrolünde değildir ve kişi için korku
vericidir. Semptomlar genellikle aniden ortaya çıkar, ancak bazı durumlarda aşamalı olarak
da artabilir. En sık rastlanılan semptomlar şunlardır: bedenin belirli kısımlarında his kaybı,
epilepsi benzeri nöbet geçirme, bayılma, hareket etmede güçlük, körlük, çift görme, felç,
bedenin herhangi bir bölümünde titreme, ses yitimi, vb.
Konversiyon bozukluğu tanı koyulması zor bir bozukluktur. Çünkü konversiyon bozukluğuna
sahip vakaların %60 ında eşlik eden fiziksel bir bozukluk bulunmaktadır. Konversiyon
bozukluğu tanısı konulabilmesi için eşlik eden fiziksel bir sorunun olmaması gerekir, bunun
tespiti için de kişinin birçok testten ve muayeneden geçmesi gereklidir. Konversiyon
bozukluğu hastaları genellikle hastalıklarını önemsemezler, buna güzel kayıtsızlık adı verilir
ve tanı konarken en önemli kriterlerden biridir.
TEDAVİ
Somantizasyon bozukluğunun tedavisi genellikle zahmetli olsa da, mümkündür. İlaç tedavisi
ile birlikte bilişsel- davranışçı terapinin uygulanması olumlu sonuç verebilir. Ayrıca düzenli
olarak bir uzmanın kontrolünde olmak da fayda sağlayacaktır, bu şekilde kişi sürekli farklı
doktorlara başvurup gereksiz yere çeşitli testler yaptırması kontrol altında tutulabilir.
Konversiyon bozukluğunun tedavisinde takım çalışması yararlı olmaktadır. İlaç tedavisinin
yanı sıra psikodinamik psikoterapi, grup terapisi ve aile terapisinin birlikte uygulanması
faydalı olmaktadır.
Download