TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ -GENEL DEĞERLENDİRMEYENİ ANAYASA İHTİYACI 1982 Anayasası, kabul edilişinden günümüze dek, 17 kez değişmiş olmasına rağmen, toplumsal ve siyasal yapımıza dar geldiği, artık cevap vermediği bir gerçektir. Zaten bu nedenle, toplumun tamamına yakını, ülkenin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğu hususunda mutabıktır. ‘Mevcut anayasa muhafaza edilsin’, ya da ‘üzerinde kısmî değişiklikle yetinilsin’ şeklinde bir düşünce serdeden hiçbir siyasi parti de, sivil toplum kuruluşu da yoktur. ANAYASANIN MEŞRULUĞU Anayasa’nın meşruluğunun temeli, muhtevasını halkın iradesinin belirlemesidir. Anayasanın muhtevasını halkın iradesinin belirlemesi, halkın; gerek birey olarak ve gerek se vakıflar, dernekler, bilim çevreleri, akademik kuruluşlar, tüzel kişiliği mevcut olsun ya da olmasın gönüllü birlikteliklerin, anayasadan beklentilerini dillendirmeleri, halkın seçtiği meclisin de, bu talepler doğrultusunda bir anayasayı şekillendirmesi ile gerçekleşir. Münhasıran anayasa yapmak için oluşturulan kurucu meclisler, halkın iradesini yansıtan bir anayasa yapmamıştır, yapamazlar. Anayasaların yapım sürecine ilişkin doktrinde yer alan ‘Kurucu İktidar/Kurucu Meclis’ kavramları, ihtilal sonrası, anayasa yapmak ve onaylamak için ihtilali yapanların oluşturduğu meclislerin adıdır. Bu nedenle kurucu meclisler halkın belirlediği meclisler değildir. Bu sebeple de, kurucu meclis ürünü anayasaların meşruiyeti yoktur. YENİ ANAYASA NASIL YAPILMALI? Bu çerçevede, meclis anayasayı sivil toplumla birlikte yaparken meşruiyet ilkesinden hareketle; tüm siyasi partiler ve milletvekillerinin katılımını temin etmeli, muhtelif kurum ve kuruluşların, sivil toplum ve ayrıca konu ile ilgili akademisyenlerin mevcut taslak ve tekliflerini değerlendirmelidir. 1 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 Yeni anayasa; mecliste her ne oranda kabul edilirse edilsin, mutlaka referanduma götürülmeli, halkın doğrudan onayını almalıdır. ANAYASADA BAŞLANGIÇ METNİ Anayasalarda, başlangıç metni bulunması zorunlu değildir. Hatta bulunmamalıdır. Şimdiye dek anayasalarda yer alan başlangıç metinleri, ya ihtilal sonrası anayasasıdır ve ihtilali meşru gösterme amacına matuf yazılmıştır, ya da devlete açık veya örtülü bir ideolojik çerçeve çizmektedir. Devletin bir ideolojisi olmamalıdır, halkına bir ideoloji dayatmamalıdır. Devlet toplumunun hamisidir, onun kültürel kimliğinin ve siyasi olgusunun bir sonucudur. Anayasa da bu kültürel kimliğin izleri yer alır. Anayasa; milletin devlet için değil, devletin millet için olduğu, devletin ülke insanlarının haysiyet ve huzurunu temin etmek için oluşturulduğu anlayışıyla hazırlanmalıdır. Çünkü Devlet, milletin kamusal işlerini deruhte etmek için kurduğu bir organizasyondan ibaret olup, aslolan o ülke insanlarının haysiyet ve huzur içinde hayatlarını idame ettirebilmelerini sağlamalıdır. Devlet milletin uluslararası arenadaki kültürel ve siyasi kimliğinin yansımasıdır. DEĞİŞTİRİLEMEYEN MADDE Anayasa’ya değiştirilemeyen madde önermek, dayatmacı bir tavrın tatbik isteğidir. Bir ülkenin insanları; ne geçmiş neslin düşünüş tarzının ipoteğine girmeli, ne de gelecek nesli ipotek altına almalıdır. Hak ve özgürlükleri, huzur ve haysiyetleri sağlanması gerekli olan insanlar, şu anda ülkede yaşamakta olan insanlardır. Bu hak ve özgürlüklerin nasıl sağlanacağını, da en iyi kendileri bilirler. Bu nedenle Anayasa’da hiçbir madde değiştirilemeyen, ya da değiştirilmesi teklif edilemeyen madde şeklinde vasıflandırılmamalıdır. Anayasanın ruhu toplumun medeniyet sürekliliğini sağlamaya matuf olmalıdır. 2 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 GENEL ESASLAR Anayasa’da; devletin demokratik cumhuriyet olduğu, hukukun üstünlüğünün esas olduğu, ülkede yaşayan her bir insanın kanun önünde eşit olduğu, net bir şekilde vurgulanmalıdır. Anayasada; devletin milletin iradesinin belirleyici olduğu, çoğulcu bir cumhuriyet olduğu, adaletin temel öge olduğu, insanların ortak belirlenen kanunlar önünde eşit olduğu net bir şekilde yazılmalıdır. LAİKLİK Ülkemizin toplumsal yapısı ve yaşadığı tarihsel sürecin gereği olarak, Anayasasında laiklik kavramının bulunmasına muhtaç değildir. Çünkü geleneğimizde bir din-devlet çatışması bulunmamaktadır. Ülkemizde Papalık gibi kutsal addolunan bir dini kurum olmadığı gibi, bizatihi devletin kendisi de kutsal değildir. Devlet sadece; ülkenin her bir ferdinin kendi dininin ya da dünya görüşünün gereklerini, kendi ihtiyarıyla özgürce yaşayabilmesi teminatını sağlamakla mükellef olup, kendi içinde hiyerarşik bir teşkilattan, bir organizasyondan ibarettir. YURTTAŞLIK Devlet, etnik, dinsel veya kültürel bir kimlikle tanımlanmamalıdır. Yurttaşlığın tanımında da, etnik çağrışımları olan kavramlardan uzak durulmalıdır. Aslında, anlamında uzlaşma sağlanamayan kavramlara anayasada yer verilmemelidir. Kimi çevrelerce de önerilen, uzlaşıya daha açık olan ve kimi insanımızın da kaygılarını gideren ve ayrıca kadim geleneğimizle de uyumlu olan ifadeler kullanılmalıdır. HAK VE ÖZGÜRLÜKLER Anayasa; devletin yegâne varlık sebebinin, ülkede yaşayan insanların hak ve özgürlüklerinin korunmasını, bu gün ve gelecekte dünya toplumları içerisinde kendini ifade edebilmesini sağlamak olduğu anlayışıyla hazırlanmalıdır. 3 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 Kişinin hayat hakkı, eğitim ve öğrenim hakkı, çalışma hakkı, mülkiyet hakkı, din, düşünce ve felsefi tercih özgürlüğü ve bunları ifade, örgütlenme ve gerektirdiği gibi yaşayabilme hakkı ve imkânı, siyasal hakları, seyahat hakkı, konut dokunulmazlığı, bilgi edinme hakkı ve haberleşme hürriyeti gibi hak ve özgürlükler, kişilere devlet tarafından verilen (bahşedilen) haklar ve özgürlükler olmayıp, kişinin salt insan olması sebebiyle, insanlık haysiyetinin gereği olarak, insanın doğumuyla birlikte sahip olduğu haklar olduğu anlayışıyla hareket edilmeli ve anayasa maddeleri buna göre tanzim edilmelidir. HAK VE ÖZGÜRLÜKLERE GETİRİLEBİLECEK SINIRLAMA Hak ve özgürlüklere getirilebilecek sınırlama ancak, salt diğer kişi ya da kişilerin hak ve özgürlüklerinin ihlaline sebep olacak şekilde tatbik edilmesi, ve bu uğurda cebir, şiddet ve ayrımcılık kullanılması hallerinde, ve sadece bunları önlemek için getirilebilecek, spesifik olarak belirlenen sınırlamalar olmalıdır. Devletin bir hukuk devleti olduğu gerçeğinden hareket edilmeli, herkesin kanun önünde eşit olduğu belirtilmeli ve bunun sonucu olarak da, bu hak ve özgürlüklerin sahip olunmasında, kullanılmasında ve tatbikinde; ırk, dil, din, mezhep, dünya görüşü, felsefi düşünce ve cinsiyet farklılığı, bir avantaj ya da dezavantaj teşkil etmemelidir. HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN TEMİNATI Kanunların herkes işin eşit uygulanmasını teminat altına alınacağı bir düzenlemeyi içermelidir. Diğer insanların temel hak ve özgürlüklerine halel getirmemek kaydıyla; Hak ve Özgürlüklerin teminatını sağlamak amacıyla devlet, Anayasa’da şu gibi konularda, gerekli düzenlemelere yer vermelidir: EĞİTİM VE ÖĞRETİMDE Tek tip insan yetiştirmeyi hedefleyen Tevhidi tedrisat anlayışı terk edilmeli, insanlar tamamen sivil yapılanmayla müfredatını kendileri belirlediği eğitim ve öğretim kurumları tesis edebilmelidir. ANA DİL KONUSUNDA 4 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 Ülke genelinde en yaygın dil olması ve yaşam kolaylığının sağlanması amacıyla resmi işlemlerde Türkçe kullanılması zaruretinin dışında ve bu nedenle her bir vatandaşına Türkçenin öğretilmesinin yanında, isteyen istediği yerde istediği dili kullanabilmelidir. Devletin resmi dili Türkçe olduğu açık bir şekilde yazılmalı, herkesin resmi dili öğrenmesi eğitim kurumlarında temin edilmeli, isteyen istediği dilde eğitim alabilmelidir. Konuşabilmeli kendini ifade edebilmelidir. KILIK-KIYAFETTE: Bireylerin kılık kıyafeti; Ülke genelinde kabul gören umumi ahlaka mugayir olmamak, diğer insanları rahatsız edici boyutlarda olmamak, güvenliği ihlal edici şekilde olmamak şartıyla, isteyen istediği yerde istediği şekilde kılık kıyafetini belirleyebilmelidir. Bireylerin kılık ve kıyafetleri; bu ölçülerde olduğu müddetçe; kamu kurumu – özel kuruluş, hizmet alan-hizmet veren gibi yapay ve anlamsız (ve hâlâ temelinde jakobence bir tavır barındıran) ayrımlara tabi tutulmaksızın eğitim, öğretim ve çalışma hayatında, hiçbir meslek mensubuna, hiçbir kişiye engel teşkil etmemelidir. DİN VE DÜŞÜNCE ÖZ GÜRLÜĞÜ KONUSUNDA İnsanlar kendilerini istedikleri din, istedikleri mezhep, istedikleri ideoloji ve felsefi görüşe mensup addedebilmeli, addetmeyenler de addetmediğini ifade edebilmelidir. Diğer insanlara dayatmamak, cebir ve şiddete meydan vermemek kaydıyla insanlar, doğası gereği, bunların savunusunu yapabilmelidir. Ayrıca devlet; insanlardan bu düşüncelerini açıklamak isteyenleri gizlemeye, gizlemek isteyenleri de açıklamaya zorlamamalıdır. SOSYAL DEVLET, FERT, AİLE, TOPLUM VE ÇEVRE ANLAYIŞI Sosyal devlet anlayışının gereği olarak, devlet, ekonomik yetkinliğiyle paralel düzeyde her bir vatandaşına eğitim, sağlık, iş ya da asgari geçim imkânı sunmalıdır. Devlet vatandaşına bu kamu hizmetini sunarken de bireyin etnik, dini, kültürel kimliğinin muhafazasını da sağlamalıdır. Ülkenin geleceğinin teminatı olarak devletin gönüllü teşekkülleri desteklemesinin gerektiği anayasada yer almalıdır. Devlet, ülkemizin birlik ruhu içinde var olup 5 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 yükselmesi, insanımızın huzur ve güven içinde başı dik olarak geleceğe bakması ve ileriye gitmesi için devletin kamu hizmetinin bir parçası olarak gönüllü teşekkülleri desteklemelidir. Sağlıklı bireylerin, sağlıklı bir aile ortamında yetiştiği gerçeğinden hareketle, devlet aileyi ve bununla birlikte çocukları, engellileri ve kadınları koruyucu tedbirler almalıdır. Dünyanın, ciddi bir çevre felaketine gebe olduğu bir gerçektir. Bu nedenle Devlet; çevre ve tabiat konusunda, hiç olmazsa kendi ülkemizi, bizden sonraki nesle yaşanabilir şekilde teslim edilecek bizden önceki nesilden aldığımız bir emanet anlayışıyla hareket etmeli ve buna göre koruyucu tedbirler almalıdır. DEVLET-EKONOMİ İLİŞKİSİ Ekonomide aslolan hür özel teşebbüs olmalı, devletin ekonomik hayata müdahalesi, özel sektörün yapamayacağı yatırımların yapılması, sosyal devlet anlayışının gereği olarak da savunma, eğitim, adalet ve sağlık hizmetlerinin ifası, gizli ya da aleni tekelleşmenin önlenmesi ile sınırlı olmalıdır. Eğitim hizmetlerinin kamusal yatırım gerektirdiği alanlarda devletin yatırım yapması sağlanmalıdır. DEVLETİN YAPISI, YÖNETİM SÜRECİNİ HALKIN BELİRLEMESİ VE ETKİN DENETİMİ Devlet teşkilatının Demokratik yapılanmasında, meşruiyet, denetleyebilmesidir. demokratik yönetenleri Kuvvetler meşruiyet yönetilenlerin ayrılığı prensibi, esas alınmalıdır. belirleyebilmesi demokratik ve meşruiyeti zedelemeden tatbik edilmelidir. Halka ait olan egemenliğin kullanılmasında, doğrudan halkın etkin olduğu düzenleme de getirilmelidir. Aksi takdirde, maalesef yıllar yılıdır ülkemizde yol açtığı gibi, egemenlik halk da değil, halkın denetimine tabi olmayan bu anayasal organları belirleyenlerde ve anayasal organların mensuplarında olur. Bunun sonucunda da, devletin yönetimi, üstü örtük bir oligarşik bürokratik yapılanmaya ve hatta giderek bir kast sistemine dönüşür. Bu nedenle; yasama, yürütme, yargı şeklinde temel üç erkten oluşan devlet organları, icraatları sebebiyle, halka hesap verecek durumda olmalıdır. 6 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 BAŞKANLIK SİSTEMİNİN GEREKLİLİĞİNE DAİR BİR TAHLİL Çağdaş demokratik devletlerin yönetiminde temel sorun daima; yönetimde adalet ve temsilde istikrar ile çek-balans diye de tabir edilen, istikrarlı yönetim ve etkin denetim dengelerinin, birinin diğerini engelleyici mahiyet arzetmeden sağlanabilmesi, olagelmiştir. Demokratik meşruiyetin esası; yöneticileri yönetilenlerin belirleyebilmesi ve yine yöneticileri yönetilenlerin denetleyebilmesidir. Bunun en etkin yöntemi adil seçimlerdir. Geçmişimize baktığımızda ülkenin huzur ve istikrarının sağlandığı ve refah toplumu olma yolunda toparlandığı dönemler hep, halkın seçtiği uzun ömürlü ve istikrarlı hükûmetler dönemleri olmuştur. Fakat bu dönemler tarihimizde maalesef, çok az gerçekleşen dönemlerdir. Bir partinin hükumeti kuramayacağı kadar çok partili parlamentonun kurduğu koalisyonlardan oluşan zayıf hükumetler, daima halkın denetimine tabi olmayan bürokrasinin ve medya, sermaye gibi baskı mekanizmalarına sahip elitlerin yönlendirmeleri ile etkin baskıları altında kalmışlardır. Bu da hep ülkemiz için kayıp yıllar olmuştur. Gerek yasama organının ve gerek se yürütme organının kendisinden üstün güç olarak sadece halkı görüp, sadece halka hesap verme durumunda olabilmesi için, yasama organını da, yürütme organını da doğrudan doğruya, ayrı ayrı, halk belirlemeli, halk seçmelidir. Başkanlık sistemi ile parlamenter sistem arasındaki temel ayırım, başkanlık sisteminde her iki organı da doğrudan halk seçerken, parlamenter sistemde, yürütme organını halk değil, yasama organı belirlemektedir. Bu da ülkeye, çoğu kez yukarıda bahsedilen problemleri yaşatmıştır. Bu şekildeki devlet yapılanmaları genel olarak “başkanlık sistemi” şeklinde tanımlansa da, başkanlık sistemi ile idare edilen hemen bütün ülkelerin devlet teşkilatlanma biçimleri, her bir ülkenin kendine özgü koşulları gereği birbirinden farklılık arzeder. 7 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 Aslında ülkemizde, cari yönetim biçiminin parlamenter sistem olduğu beyan edilse de, Cumhuriyetin kuruluşundan beri, bir parlamenter sistemin olmazsa olmaz asgari koşulları dahi, ülkemizde tatbik edilmemiştir. Parlamentonun, yasamaya da yürütmeye de hâkimiyeti, etkin bürokratik yapılanma ve elitler tarafından daima engellenmiştir. (Yasamada kanunların kodifiyesinden, yürütmede atamalara kadar, parlamentonun ve onun belirlediği hükumetin bütün faaliyetleri, çoğu kez, her ne kadar parlamento tarafından seçilmiş gözükse de, nerdeyse daima, etkin bürokrasinin ve elitlerin belirlediği ve halka hesap vermeyen Cumhurbaşkanlarının engellemesine maruz kalmıştır.) Bu ciddi engel, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ile kısmen aşılmıştır. Sonuç olarak bu ülkenin doğrudan halkın belirlediği ve doğrudan ve sadece halka hesap veren güçlü ve istikrarlı hükûmetlere ve güçlü ve istikrarlı parlamentolara ihtiyacı vardır. Ülkede kuvvetler ayrılığı prensibini ihdas edecek, milletvekili olacakları parti başkanlarının değil halkın belirlediği, yargı erkinin halkın seçim ve denetimine tabi olduğu, yürütme erkinin ise başkanlık ile birlikte halk tarafından seçildiği bir başkanlık modeli uygulanmalıdır. Bu ülkemizin istikrarsızlaştırılması riskini en aza indirecek ve sürekli kalkınma için bizlere yol gösterici olacaktır. DEVLETİN ÜÇ TEMEL ERK’İ VE DİĞER KURUMLAR Cumhurbaşkanı Ya Da Başkan Ve Yürütme Cumhurbaşkanını ya da başkanı doğrudan halk seçmelidir. Halkın yarısından fazlasının oyunu alması şartı aranmalıdır. Yürütme organını (Bakanlar Kurulunu) tanzim yetkisini haiz olmalıdır. Yürütmeden sorumlu olması sebebiyle ve yasama organı gibi halka hesap verme konumunda bulunduğundan, YÖK, HSYK, Anayasa Mahkemesi gibi temel kurumların teşkilinde yasama organıyla ortaklaşa söz sahibi olmalıdır. Başkan ve Bakanlar Kurulu birlikte seçilmelidir. Başkan seçildiğinde bakanlar kuruluda onun başkan olmadan önce belirlediği ve kamuoyu ile paylaştığı liste olmalıdır. Parlamento 8 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 Devletin faaliyetlerinden halkın hesap sorabilmesi ancak seçimlerle ve parlamento aritmetiğini belirlemek suretiyle olduğundan, yürütmeyle birlikte Parlamento da; hem halka doğrudan hesap verecek yapıdır ve hem de yönetimde halkın etkin ve belirleyici olabilmesi imkânıdır. Bu nedenle Parlamentonun yasama faaliyetleri dışında YÖK, HSYK, Anayasa Mahkemesi gibi temel kurumların belirlenmesinde yürütmeyle birlikte söz sahibi olmalıdır. Yargı Yargı erkinin üst kurumlarının temsilci ve üyeleri bilgi ve mesleki yeterliliği olanlar içerisinden halk tarafından seçilmelidir. Bunlar Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri ile yargı erkini bu gün için yönettiği düşünülen HSKYK başkan ve üyeleridir. Ülkede yargı birliği tesis edilmeli, hiçbir meslek mensubunun kendine özgü yargı mercii ve yargılama usulü bulunmamalıdır. Askeri-sivil, devletin hiçbir kurumunun eylem ve işlemi yargı denetiminden muaf olmamalıdır. SEÇİMLER Parlamentonun oluşumunda, ülke yönetiminin istikrarı kadar, halkın hiçbir kesiminin parlamentoda adil şekilde temsilden yoksun kalmaması da, gözetilmelidir. Ayrıca halkın yönetimde etkinliği ve belirleyiciliği, siyasi partilerde delegasyonun etkin olabilmesiyle mümkündür. Bu nedenle parti içi demokrasi, anayasal güvenceye kavuşturulmalıdır. Yine parlamentodaki vekillerin belirlenmesinde halkın etkinliği sağlanmalıdır. Üç ayrı erkin üye ve başkanlarının halk tarafından seçileceği bir teknik altyapı oluşturulmalıdır. Bunun için şeffaf elektronik tanıma ve tahsis yapabilen sistemler muhtarlıklara kurulmalıdır. YEREL YÖNETİMLER Yerel Yönetimler; halka, demokratik anlayışın gereği olarak, karar alma sürecine ve yönetime daha etkin katılma imkânı vereceğinden, güçlendirilmelidir. 9 TGTV’NİN YENİ ANAYASA DEĞERLENDİRMESİ VE TEKLİFLERİ 02.02.2016 Yerel yönetimler bulunduğu yeri en iyi yaşayan bilir ve sorunlarını en iyi kendileri çözebilir felsefesi ile yapılandırılmalıdır. Bu amaçla yereldeki yöneticilerin belirlenmesi dahil tüm süreçler yeniden ele alınmalıdır. KURUMLAR Milli Güvenlik Kurulu gibi kurumlar, bir karar organı olmamalı, teknik bir bilgi almak, istişarede bulunmak amacıyla, ihtiyaca mebni olarak, parlamento tarafından gerekli görülürse tesis edilmeli ve yasama ve yürütmenin çağrılarıyla toplanabilmelidir. Askeriye Milli Savunma bakanlığına bağlı olmalıdır. YÖK, TOBB ve ODALAR, SENDİKALAR vb. birilerinin tekelinde şekillenen ve menfaat oluşturulan yerler olmaktan çıkartılarak gerçekten amaca hizmet etme yönünden etkin olarak değerlendirilmeli, hedeflere ulaşma konusunda verimli şekilde çalışmaları için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. 10