1- GİRİŞ: Bilim ve Bilimsel Araştırma Bölümün Amacı Bu bölüm sonunda... Bilgi Bilimin tanımı ve kapsamı Pozitivist bilim yaklaşımı ve eleştirisi Paradigma kavramı Pozitivist ötesi bilim yaklaşımı Sosyal bilimlerin gelişimi Günümüzde bilim ve toplum konuları hakkında bilgi edinmiş olacaksınız. Temel Kavramlar Bilgi Bilgi, ‘olaylara, olgulara, kavramlara ve varlıklara ilişkin açıklamaların bütünüdür’. Bir başka tanıma göre bilgi ‘insanla nesneler arasındaki etkileşim sonucu ortaya çıkan üründür’. Epistemoloji bilginin ne olduğu ve nasıl edinildiği konusuyla ilgilenen bir daldır. İnsanlar kararlarını alırken bilgiye ihtiyaç duyarlar. Sağlıklı kararların alınabilmesi için bilgi kaynağının sağlıklı olması gerekir. Peki, bilgi kaynakları nelerdir? Geleneksel bilgi Dini bilgi Felsefi bilgi Edebi bilgi Otorite bilgisi Bilimsel bilgi Bunlara başka bilgi kaynakları da eklenebilir. Sözgelimi, yöneticiler günlük hayatta kararlarını alırken ‘sezgilerinden’ yararlanırlar. Sezgiler de bir bilgi kaynağı olabilir. Bu alanda yaşanan ilginç gelişmelerden bir tanesi CIA’nin bünyesinde bir “kâhinler-büyücüler grubu” bulunduğuna ilişkin gazete haberleridir. Demek ki, büyü de bir bilgi kaynağı olabilmektedir. Araştırma Araştırma daha önce bilinmeyen şeylerin kişiler tarafından az çok bir sistematik içerisinde bulunmaya çalışılmasıdır. Daha akademik bir ifadeyle, araştırma belli bir sistematiklikle belli bir alanda var olan bilgilere yenilerini katma, onlara faklı boyutlar getirme, farklı bağlantılar kurma, var olan bilgileri daha ileri bir düzeye taşıma faaliyetleri şeklinde tanımlanabilir. Yöntem: Bir işin, faaliyetin yapılışında kullanılması gereken araçlar ve takip edilmesi gereken sistematik olarak tanımlanabilir. Araştırma Yöntemi Araştırma yöntemi, bir araştırmanın gerçekleştirilebilmesi için takip edilmesi gereken yolu, kullanılabilecek araçları ve süreç sonucunda bilginin nasıl elde edilmesi, çözümlenmesi ve sunulması gerektiğine dair araç ve teknikleri kapsayan eylemler dizesidir. Doğru yöntem kullanıldığında araştırma ile amaçlanan sonuca ulaşmak, elde ettiğiniz bilgiyi alanla ilgili akademisyenlere ve uygulayıcılara kabul ettirmek, meşrulaştırmak ve geçerli kılmak mümkün olur. Bilim Bilim, Latince bilmek kökünden (scire) türemiş ve bilinen şey (scientia) ya da bilgi anlamına gelen bir kelimedir. Modern anlamda bilim, 16. ve 17. yüzyıllarda Batı dünyasında ortaya çıkan önemli sosyal ve siyasi değişiklikler sonucunda, doğayı ve toplumu anlama ve açıklamada gelenek ve dinin yerini alan bir düşünce tarzı olarak öne çıkmıştır. Bilim, her şeyden önce, ‘bir sistematik bilgiler kümesidir’. Bu bilgiler mantıksal ve olgusal bakımdan birbiri ile ilişkili olup, bir bütün oluşturur. Olayları anlamak ve açıklamak için sahip olduğu teknikler vardır. Bilim ürettiği “teknik bilgi” ile hayatımızı kolaylaştırır. Bu yüzden insanların günlük hayatlarının içerisindedir. Aynı zamanda geliştirdiği kuramlarla da bilginin gelecekte nasıl yön alacağına rehberlik eder. Bu yönüyle de akademik hayatı ve düşünceyi etkiler. Bilim Felsefesi Bilim felsefesi, bilimsel araştırmanın niteliğine ilişkin açıklamalar yapmayı amaçlar ve temelde şu sorulara cevap arar: Bilimsel bir açıklama nedir? Bilimsel doğrulanabilirliğin ya da yanlışlanabilirliğin kapsamı nedir? Bilimsel teoriler zaman içerisinde nasıl değişir? Yeni teoriler ile eski teoriler arasında ne tür bir ilişki vardır? Bilimsel Yaklaşım Bilimsel bilgiyi büyü, fal, din, edebiyat ve sezgi gibi diğer bilgi türlerinden ayıran en önemli ölçüt bilimin konusunun görgül (ampirik) ve nesnel gerçeklik olmasıdır. Görgüllük bilginin konusunu oluşturan olgu, olay ya da nesnelerin gözlemlenebilir, duyularla deneyimleniyor olması anlamına gelir. Bilimsel bilgi ile günlük pratik bilgi arasında üç temel farklılık vardır. 1.Gözlem, sınıflama, kavramsallaştırma ve yorumlamada daha sistematik, formal ve kesindir. 2.Bulgularını eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutar. 3.Günlük pratik analiz kısa dönemli günlük hayatın faydacı (pragmatik) uygulamaları ile ilgiliyken, bilim pratik ihtiyaçların ötesinde elde ettiği bilgileri genelleştirmeye çalışarak, bilgi bütünü oluşturmayı amaçlar. Kısaca, bilimsel faaliyetin amacı a- İncelenen konudaki olguları tanımlamak, olgular arasında nedensellik ilişkisi kurmak ve bunları genelleştirip, kuramlar içinde toplayarak kanunlara ulaşmak, b- Sorunların neler olduğunu ve nasıl çözülebileceğini araştırmak ve bulmak, c- Bilinenlerin yardımı ile bilinmeyenlerin bulunması ve bilindiği sanılan konuların daha iyi anlaşılabilmesi ve açıklanabilmesi için de yeni bilgilere ulaşmaktır. Bilim soru sormaya, sorgulamaya dayanır. Bilim insana belli sınırlar içerisinde doğayı ve yaşamı denetleme imkânı sağlar. Ancak bilime yüklenen işlevler ve ‘ne tür çabaların bilimsel olduğu’ konularında bir görüş birliği yoktur. Bilime farklı yaklaşımlar söz konusudur. Bunları kısaca incelemek gerekirse... Pozitivizm ve Eleştirisi Pozitivizm, aklın rehberliğine inan 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa'da ortaya çıkan Aydınlanma döneminin bilimsel yaklaşımıdır. Aydınlanma aklın ve mantığın egemen olduğu bir dünya yaratmayı amaçlamıştır Bu yaklaşımın amacı, metafiziği insan bilgisinden dışlamak ve bilimsel deneyin gücünü arttırmaktır. Pozitivizme göre tüm bilgilerimizin kaynağı duyu organlarımız yoluyla alınan verilerdir. Gerçeklik adını hak edecek tek şey, gözlemlenebilir olgularıdır. Bilimsel bilgi ancak gözlemlenebilir olaylardan yola çıkarak oluşturulabilir. Buna göre bilim, gözlemlenebilir olgular arasındaki yasal düzenlilikleri dile getiren bir takım genellemeler anlamına gelir. Doğru tektir ve ancak bilimsel yöntemle edinilir. Pozitivistlere göre bilimsel bilgi, belli özellikleriyle diğer bilgi kaynaklarından ayrılır: 1. Bilimsel ilerleme birikimseldir; 2. Bilimsel bilgi tek meşru bilgidir. Metafizik iddialar, normatif ifadeler, değer yargıları ve kanaatler meşru bilgi değildir; 3. Görgül verilerin derlenmesi ve değerlendirilmesinde araştırmacı gözlemlediği olgu veya olaydan bağımsızdır. Buna nesnellik (objektiflik) denir; 4. Meşru bilgiye ancak mantık ve matematiği kullanarak, doğa bilimlerinin yöntemleriyle ulaşılabilir. Kavramlar, gerçeklerin sayısal olarak ölçülmesine olanak tanıyacak şekilde işlevsel hale getirilmelidir. 5. Bilimin amacı neden -sonuç ilişkilerini açığa çıkarmak ve düzenlilikleri açıklayan kanunlar ortaya koymaktadır (Coşkun vd. 2015). Pozitivizmin Doğrulanabilirlik Felsefi Bilgiden Farkı İlkesi Pozitivizmin temel amacı bilimi felsefi spekülasyondan kurtarmaktır. Felsefe insanlar niçin doğar, adalet nedir gibi net bir cevabı olmayan sorularla ilgilenen bilgi dalıdır. Bilimsel olanı felsefi spekülasyondan ayıran ise bilimsel deneydir, sorulara net cevap bulma arayışıdır. Buradan hareketle bilimselliğin ölçütü olarak doğrulanabilirlik ilkesi geliştirilmiştir. Bu ilkeye göre bir önermenin doğru olup olmadığı, o önermenin ilişkin olduğu ve öngördüğü duyumların ortaya çıkıp çıkmadığına bağlıdır. Bir önerme ampirik değilse doğruluğu belirlenemez. Karl Popper ve Yanlışlanabilirlik Karl Popper’e göre bir kuramın doğruluğunun ölçüsü ampirik yönden ne ölçüde desteklendiğinde değil, hangi ampirik bulgu karşısında yanlışlanabileceğinin önceden bilinip, bilinmemesindedir. Yanlışlanması imkansız bir düşüncenin doğruluğunun ispatı da olanaksızdır. Bir bilimsel kurama uymayan ampirik veriler hemen her zaman bulunabilir. Dolayısıyla bilim, doğruların birikmesi ile değil, yanlışların ayıklanması ile gelişir. Aşağıda yanlışlanabilir ve yanlışlanamayan önerme örnekleri verilmektedir. Thomas Kuhn ve Paradigma Thomas Kuhn bilimsel faaliyetleri paradigma adını verdiği bir kavramla açıklamaya çalışmıştır. Paradigma bir bilimsel topluluğun kabul ettiği genel kuramsal varsayımlar ile bunların uygulanmasına dair teknik ve kanunları içerir. Paradigma, bir bilimsel topluluğun öncelikli olarak hangi olgularla ilgilenmesi gerektiğini, bu olguları incelerken hangi araç ve yöntemleri kullanmaları gerektiğini belirler. Son zamanlarda bu kavram popüler kültürün bir parçası olacak şekilden geniş bir anlamda ve çoğunlukla da yanlış çağrışımlar yapacak şekilde (dünya görüşü, bakış açısı gibi) kullanılmaya başlandı. Eğer, kullanılan paradigma olguları açıklamada yetersiz kalırsa, bu durumda kriz yaşanır ve kriz sonrası süreçte yeni bir paradigmaya ulaşılır. Paradigma değişimi yaşanır. Kuhn olağan veya normal bilim ile devrimci bilim arasında bir ayırım yapmıştır. Normal bilimde bilim insanı kabul edilmiş kuramsal bilgiye sahiptir ve rutin deneysel prosedürleri takip eder. Bilimsel devrim, normal bilim krize girdiği zaman başlar. Kriz eldeki paradigmaya göre aykırı olguların hissedilmesi ile kendisini gösterir. Çizim 1: Paradigma Değişimi 1. Paradigma Normal Bilim Anormallikler Kriz Devrim 2. Paradigma Kuhn’un bilim ve paradigmaya ilişkin görüşlerini şu başlıklarla özetlemek mümkündür: Normal bilimde bir paradigma hiç bir zaman sadece mantıksal veya rasyonel gerekçelerle kabul edilmez. Bilime, akılcı olarak seçilmiş deneysel çerçevelere dayanan, yavaş yavaş artan bilgi birikimi olarak yaklaşılamaz. Farklı paradigmalar, farklı açıklama yöntemlerine bağlıdır. Paradigmalar arasında ‘eş ölçülmezlik’ vardır. Değişik paradigmaların birbirleriyle kıyaslanamayacak kadar farklı standartları vardır. Değişik paradigmaları karşılaştırıp bir paradigmanın diğer paradigmalara nazaran incelenen konuları daha iyi açıkladığını ifade eden ortak kıstaslar olmadığından paradigmalar arasında eş ölçülemezlik söz konusudur. Yani, farklı paradigmalar farklı varsayımlardan hareket ettiklerinden ortaya çıkan sonuçlar birbirleriyle karşılaştırılamaz. Bilimsel devrim sonucunda ortaya çıkan yeni paradigma kendinden öncekiyle karşılaştırılmaz ve eş ölçülemez. NOT: Kuhn, daha sonraki çalışmalarında eş ölçülemezlik iddiasından vazgeçerek, paradigmalar arası iletişimin imkansız olmadığını kabul etmiştir. Ona göre kısmi iletişim mümkündür. Görünürde birbirleriyle karşılaştırılması mümkün olmayan paradigmalar arasında ilişki kurulabilir. Bunun sonucunda farklı paradigmalardan yararlanılarak araştırmalar yapmak mümkündür. Zaten, önde gelen bilim insanları çalışmalarında paradigmalar arasında köprü kurabilmişlerdir. Yorumlayıcı –Pozitivizm Ötesi- Bilim Yaklaşımı Kuhn ve diğer düşünürler pozitivist bilim anlayışına önemli eleştiriler getirerek pozitivizm ötesi bilim anlayışının oluşmasına katkı sağlamıştır. Pozitivist ötesi yaklaşımın temel prensiğlerini şu şekilde sıralayabiliriz: 1. Bilimsel aşamaların hiçbir aşaması değer yargılarından bağımsız değildir; 2. Tek doğru yöntem söz konusu değildir; 3. Bilimsel çalışma metafizik temellere dayanabilir; 4. Bilimcilerin çalışmalarında kanaatlerini, inançlarını ve ikna yöntemlerini ve retoriği temel almaları matematik ve istatistiki yöntemleri temel almalarıyla eşdeğerdedir. Sosyal Bilimler 18. ve 19. yüzyıllarda doğup, gelişmeye başlayan sosyal bilimler, bilimsel bir statü edinme ve toplum ve insan hayatında pratik bir rol oynama amacına sahiptiler. Sosyal dünyadaki olayların anlamını veya önemini açıklamaya çalışır. Saint-Simon doğal dünyanın bilimleri gibi olan bir “toplum bilimi” kurmayı hayal etmiştir. Bu bilim sosyal dünyadaki olayları düzenleme ve denetlemede kullanılacaktı. Auguste Comte’ye göre ise sosyal bilimler doğal bilimlerin yöntemlerini kullanmalıdırlar. Sosyal bilimlerde yöntem konusunda karşılaşılan en önemli sorun, hem eylemleri incelenen varlığın, hem de eylemleri inceleyenlerin insan olmasıdır. Bu da araştırmacının nesnelliği sorununu akla getirmektedir. Sosyal olguları fen bilimlerinin araçlarıyla açıklama yaklaşımı başarısız olmuştur. Çünkü insanın merkez olduğu ilişkiler yumağında nesnellik yerini öznelliğe terk edebilmektedir. Yaygın bir anlayışa göre doğa bilimleri inceledikleri olguları açıklamaya çalışırken, sosyal bilimler anlamaya çalışmaktadır. Anlama aktörlerin zihnindeki düzeni yeniden üretirken, açıklama bilimsel tarzda nedenleri bulmaya çalışmaktır. Ancak bütün bunlar, sosyal bilimlerin bilim olarak sayılmaması anlamına gelmemelidir. Bilimsel Araştırma İle Neler Yapılabilir? Araştırmacı, bilimsel araştırma sonucunda yeni bilgiler edinmek için neler yapabilir? Bunlardan bazıları şunlardır: Kategori Oluşturma: Nesneleri ve olguları belli özelliklerine göre sınıflandırma. “Sosyal Bilimler-Doğal Bilimler”, varlıkları “canlı-cansız” olarak ayırma. İşletmelerde işlerin birbirleriyle olan ilişkilerine göre “departman/bölüm” oluşturma gibi… Bu sayede şeylerin birbirleriyle olan bağlantılarını, karşıtlıklarını ortaya koymak mümkün olur. Betimleme/Tasvir: olgu ve nesneleri gözlemleyerek onlar hakkında veri toplamak ve belli koşullar altında nelerin olabileceğini tahmin etme. Örneğin uzun süre aç kalan insanlarda ne tür davranışsal değişiklikler görülür? Sıkı denetim altındaki çalışanlarda görülen davranışsal değişiklikler nelerdir? Açıklama: Sebep-sonuç ilişkisi kurulması demektir. Özünde betimleme ile başlar ancak gözlemlenen durumun nedenlerini de ortaya çıkarmayı amaçlar. Neden insanlar acıkınca farklı davranışlar sergiler? Niçin bazı kültürlerde ölüm törenleri sakin, diğerlerinde ise aşırı acı tepkileriyle gerçekleşir? Niçin bazı öğrenciler ders çalışır, bazıları çalışmak istemez? Niçin bazı ülkelerde yüksek yolsuzluklar olurken diğerlerinde olmaz? Bunlar karmaşık konulardır ve insan doğası, siyaset, sosyoloji, kültür, eğitim gibi alanlarla ilgilidirler. Değerleme: Nesne veya olguların kalitesi hakkında değerleme yapmaktır. Bir kitabın, eğitimin, iş yaşamının, çalışma şartlarının, yönetim kararlarının, bilimsel araştırmanın kalitesine ilişkin değerlemeler bu türdendir. Burada kalite mutlak veya karşılaştırmalı bir mantıkla görecedir. Örneğin stratejik kararların kalitesinin değerlemesi rakiplere göre yapılır, görecedir. Ancak altının kalitesi saflık düzeyine göre yapılır, mutlaktır. Karşılaştırma: Birbirinden farklılık gösteren olgular arasındaki farkların ortaya konmasıdır. Bu sayede olgu hakkında daha geniş bir anlayış geliştirilebilir. Örneğin klasik ve modern yönetim yaklaşımlarının işletmenin çevresini değerlendirme, çalışanları motive etme, örgüt içi iletişim yöntemleri gibi ölçütlere göre karşılaştırmak mümkündür. Farklı hukuk sistemleri, eğitim tarzları, liderlik biçimleri yine bu tür karşılaştırmalara konu edilebilir. İlişki: İki olgu arasındaki ilişkinin yönünün belirlenmesine dair çalışmalardır. Gelir düzeyi-tüketim eğilimi; ders çalışma süresi-başarı notu; ücret düzeyi-çalışan performansı; reklam harcaması-satış miktarı, gelir dağılımı adaleti-sosyal çatışma; aile içi şiddet-boşanma gibi… Burada ilişkinin güçlü-zayıf; doğrusal-eğrisel; olumlu-olumsuz olabileceği dikkate alınmalıdır. Öngörü/Tahmin: İlişki arayan çalışmalar bu ilişkinin neliğine (mahiyetine) bakarak gelecekte nasıl olabileceğine dair öngörüde bulunurlar. Sigara içme ile kalp rahatsızlıkları arasında ilişki belirlendikten sonra sigara içenlerin gelecekte kalp hastalığına yakalanma riski öngörülebilir. Bir ülkede geçmişte görülen cari açık-enflasyon ilişkine bakarak gelecekte bu oranların nasıl gerçekleşebileceği tahmin edilebilir. Denetleme: Bir olguyu veya durumu ortaya çıkaran sebep-sonuç ilişkisi kurulduktan sonra o olguyu kontrol etmenin yolları bulunabilir. Bir hastalığı doğuran nedenler ne denli etkilenebilirse onun sonuçlarını denetlemek o denli mümkün olur. Bu nedenle bazı hastalıkları iyileştirmek mümkün olurken bazıları olmamaktadır. Bir işyerinde çatışmaların nedeni eşitsiz iş yükü dağılımı ise iş yükü dağılımını yeniden yaparak çatışmalar azaltılabilir. Kilo almak ile dengesiz ve düzensiz beslenme arasındaki ilişki belirlendikten sonra beslenme denge ve düzenine müdahale edilerek kilo denetlenebilir. Aslında dünyadaki bütün teknolojik gelişmelere ilişkin bu tür mantık kurulabilir. Elbette bir araştırmada yukarıdaki amaçlardan sadece birinin gerçekleştirilmesi gerekmez. Gerçek hayatta bilimsel araştırmalarda bu amaçlardan iki veya daha fazlasının bir karmasının yapıldığı görülür (Walliman, 2011:5-6). ÇALIŞMA VE TARTIŞMA SORULARI 1. Bilimi diğer bilgi türlerinden ayıran özellikleri belirtiniz. 2. Pozitivist bilim anlayışının dayandığı temel varsayımları açıklayınız. 3. Doğrulanabilirlik ve yanlışlanabilirlik ne demektir? 4. Paradigma kavramını açıklayın. 5. Pozitivist ötesi bilim anlayışının temel özelliklerini belirtiniz. 6. Bilimsel araştırma ile neler hedeflenir? Kaynaklar: Coşkun, Altunışık, Bayraktaroğlu, Yıldırım (2015) Sosyal Bilimlerde Araştırma Yöntemleri (8. Baskı), Sakarya Yayıncılık. Walliman, N. (2011) Research methods: the basics, Routledge