TEHLİKELİ ATIKLAR Teknolojik gelişmeler, üretim artışı ve üretim sürecindeki ilerleme ve değişiklikler, kullanılan enerji kaynakları ve kimyasal madde kullanımında artışlar, tehlikeli atık miktarında önemli bir yükselişe yol açmaktadır. Sayıları her geçen gün artmakta olan kimyasal maddeler veterinerlik, tıp ve tarım ilaçlarının ve gıda maddelerinin içerisinde, kozmetik ve temizlik maddesi kapsamında olmak üzere pekçok yerde kullanılmaktadır. Her sekiz saatte bir yeni bir kimyasal tanıtılmakta, ticari hayata her yıl ortalama 1000 yeni kimyasal girmektedir. Bilinen yedi milyon civarında kimyasal maddenin 80.000 kadarı günlük yaşamda kullanılmaktadır. İnsanların yaşamını kolaylaştıran bu maddelerin kullanımında ve atıklarının bertarafında büyük sorunlar yaşanmakta, kimyasallar çevre kirliliğine neden olmakta ve insan sağlığı açısından risk oluşturmaktadır. Tehlikeli atık sorunu, ülkemiz için iki farklı boyuta sahiptir. Bunlardan biri, sanayileşme sürecine koşut olarak ülke içinde tehlikeli atık miktarının artmasıdır. İkinci boyut, dünya tehlikeli atıklarının %90'ını üreten gelişmiş ülkelerin bu atıkları başka ülkelerin yanısıra Türkiye'ye ihraç etme girişimlerinde bulunmalarıdır. Uluslararası çöp ticareti, 1980'lerin başlarında önemli bir sorun olarak algılanmaya başlanmış, çöp ihracatı "toksik terörizmi" ve "toksik sömürgecilik" olarak nitelendirilmiştir. 1986 yılında çöp ithalatını yasaklamış ülke sayısı yalnızca üç iken, 1995 yılında bu sayı 100'ü aşmıştır. 1989 yılında Afrika, Karayipler ve Pasifik ülkesi tarafından imzalanan Lome Sözleşmesi, 1991'de imzalanan Bamako Sözleşmesi, 1993 yılında Orta Amerika ülkeleri arasında imzalanan anlaşma ve aynı yıl Akdeniz ülkelerince imzalanan Barselona Sözleşmesi uluslararası çöp ticaretini önemli ölçüde güçleştirmiştir. Topraklarını korumakta en geç kalan bölge Güney Asya bölgesi olmuştur. Türkiye uluslararası çöp ticaretini Barselona Sözleşmesi çerçevesinde yasaklamış ülkelerdendir. Ülkemizde, sınai tesislerin toplandığı İzmit Körfezi gibi bölgelerimizde tehlikeli atık miktarı giderek artmakta, bu bölgelerde arıtma tesislerinin bulunmaması ve bu tesislerin pahalı olması nedeniyle kirlenmenin boyutları büyümektedir. Katı atıkların, özellikle sınai katı atıkların içerisinde tehlikeli atıklar yer almakta; bunların katı atıklardan farklı bertaraf edilmeleri ve farklı yönetilmeleri gerekmektedir. Katı atıkların toplanmasından ve bertarafından sorumlu olan belediyelerin tehlikeli atıkların yönetimi konusunda da çok önemli yetkileri ve sorumlulukları bulunmaktadır. Bu kapsamda belediyelere düşen görev, entegre bir atık yönetim modelini geliştirerek sorunların çözümünü sağlamak olmalıdır. Ancak ülkemizde henüz bu konuda gelişmiş bir yönetim sistemi bulunmamaktadır. Günümüzde gelişmiş ülkelerde de tehlikeli atıkların % 50-70'i gelişigüzel atılmakta ve radyoaktif atıklar denize bırakılmaktadır. Bu ülkelerin tehlikeli atıklardan ihraç yoluyla kurtulma çabaları, bir yasadışı trafik doğmasına yol açmış bulunmaktadır. Türkiye son yıllarda tehlikeli atıkların sınırlar ötesi taşınmasından olumsuz olarak etkilenmiştir. Bu süreç, bazı uluslararası şirketlerin belediyelere özel çöp yakma tesisleri kurarak kendi çöplerini getirmek istemeleriyle başlamıştır. Isparta Göltaş Çimento Fabrikası'na, kullanımı tüm Avrupa'da ve gelişmiş ülkelerde yasaklanmış olan PCB'li atıklar getirilmiş ve daha sonra geri gönderilmiştir. Karadeniz'e toksik ve tehlikeli atık bulunan variller atılarak turizm ve balıkçılık faaliyetleri engellenmiş, çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri olmuştur. Petersberg gemisi "inşaat kumu getiriyorum" diyerek tehlikeli atık getirmiş ve bir yıl sonra diplomatik girişimlerle geri gönderilmiştir. Sorunun tehlikeli boyutlara ulaşması nedeniyle konu uluslararası kuruluşlarca ele alınmış, ulusal çapta da kimi düzenlemeler yürürlüğe koyulmuştur. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) çerçevesinde "Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımının ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi" imzalanmıştır. Ülkemizde de 1995 yılında tehlikeli atıkların üretiminden nihai bertarafına kadar yönetimine ilişkin ilke, politika ve programların belirlenmesi için hukuki ve teknik esasları düzenlemek amacıyla "Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği" yürürlüğe girmiştir. Tehlikeli atıkların kaynağında özelliğine göre ayrılması, toplanması, geçici depolanması, geri kazanılması, taşınması, bertarafı ve bertaraf işlemleri sonrası kontrolü ve benzeri işlemlerinin tümü "tehlikeli atık yönetimi" olarak adlandırılmaktadır. Tehlikeli atıkların yönetiminin amacı, bu atıkların insan sağlığına ve çevreye zarar verecek şekilde doğrudan veya dolaylı biçimde alıcı ortama verilmesini, depolanmasını, taşınmasını, uzaklaştırılmasını ve benzeri faaliyetlerde bulunulmasını engellemek, çevreyle uyumlu bir şekilde bertarafını sağlamak ve tehlikeli atık üretimini kaynağında en aza indirmektir. Tehlikeli atıkların en iyi şekilde yönetilebilmesi için öncelikle çok iyi tanımlanması gerekir. Tehlikeli atıkların tanımlanmasında ve sınıflandırılmasında henüz tam bir kesinliğe ulaşılamamıştır. Herkesin kabul ettiği tek bir uluslararası tehlikeli atık tanımı bulunmamaktadır. Ülkeler belirlenen sınıflandırmalar çerçevesinde bu tanımlamaları listeler şeklinde yapmak zorunda kalmışlardır. Bu konuda uluslararası alanda iki yaklaşım bulunmaktadır. Birinci yaklaşıma göre tehlikeli atık dışındaki atıkların tür ve kaynakları verilerek, bu liste dışında kalan atıklar tehlikeli atık olarak kabul edilmektedir. İkinci yaklaşımda ise çeşitli endüstrilerden kaynaklanan ve tehlikeli olduğu kabul edilen atıklar saptanarak tüm bileşikler ve karışımlar listeye alınmaktadır. Atıkların tehlikeli olarak belirlenmesinde kullanılan listeler, a. b. c. d. e. f. Maddelerin atılma nedenlerine göre, Atılma işlemlerine göre, Tehlikeli atıkların kökenlerine göre, Tehlikeli atık olmasına neden olan bileşenlerine göre, Tehlikeli özellikler listesine göre, Atık yaratan faaliyetlere göre hazırlanabilmektedir. Bir atığın tehlikeli olup olmadığına karar vermede esas alınan kriterler, atığın bileşimi, atık içindeki bileşenlerin miktarları, atık içindeki bileşenlerin kimyasal reaktifleri, atığın fiziksel durumu, atığın çevredeki etkileri ve kalıcılığı şeklinde özetlenebilir. Kısaca tehlikeli atık, zararlı madde içermesi veya kimyasal reaksiyon ortaya çıkarması nedeniyle katı atık ile birlikte bertaraf edilemeyen atıktır. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'ne göre; tehlikeli atıklar evlerden, endüstri kuruluşlarından ve ticari işyerlerinden kaynaklanan ve yönetmeliğin 1, 4, 5 ve 6. eklerinde verilen tehlikeli özelliklerden enaz birini taşıyan atıklar veya tehlikeli atıklarla kontamine olmuş malzeme veya maddelerdir. Yönetimi ve denetimi ayrı esaslar gerektiren tıbbi atıklar, cips atıkları, termik santral külleri ise aynı Yönetmelik'te özel atıklar olarak tanımlanmıştır. Bu atıkların özellikleri, oluştukları kaynaklar, üretim teknolojilerine ve üretime giren maddelere göre tehlikeli veya tehlikesiz özellikler göstermekte, yönetim esas ve usulleri de buna göre farklılık göstermektedir. Radyoaktif Atıklar. Radyoaktif atıklar, her türlü radyoaktif maddenin değişik alanlarda kullanımları sonucu meydana gelmektedir. Bu atıkları diğer toksik endüstriyel atıklardan ayıran en belirgin özellik radyoaktif olmalarıdır. Radyoaktif maddeler tıp, endüstri, tarım alanlarında kullanıldığı gibi, büyük ölçüde ısı ve elektrik enerjisi üretiminde de kullanılmaktadır. Bu faaliyetler sonucu oluşan radyoaktif atıkların meydana geliş şekillerini üçe ayırabiliriz. 1. 2. 3. Nükleer yakıt çevrimi (uranyum madenciliği, uranyum cevheri zenginleştirilmesi, nükleer yakıt yapımı, reaktör işletmesi ve kullanılmış yakıtların reprosesi), Nükleer yakıt çevrimi tesislerinin devreden çıkarılması, Tıp, endüstri, tarım ve araştırma alanlarında radyoaktif maddelerin kullanılması. Radyoaktif atıklar, zararlı birtakım iyonlayıcı radyasyon yaydıklarından, çevreyi bu radyasyon tehlikesinden korumak için önlemler alınması zorunludur. Radyoaktif atıklardan gelecek bu zararlı radyasyon etkilerden korunmak üzere bu atıkların işlenmesi, taşınması, depolanması ve gömülmesinde kullanılan teknik ve idari işlemlerin tümüne "radyoaktif atık yönetimi" adı verilmektedir. Türkiye bu konuda ilk adımını 1956 tarihinde yürürlüğe giren 6821 sayılı "Atom Enerjisi Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun" ile atmıştır. Atom Enerjisi Komisyonu İstanbul Küçükçekmece gölü kenarında 1 MW ısıl güçte TR-1 araştırma reaktörünü kurmuş ve bu reaktör çevresinde kurulan araştırma laboratuvarlarıyla Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezi oluşturulmuştur. Ayrıca ülkemizdeki radyoaktif atıkların güvenli bir şekilde işlenmesi, taşınması, geçici veya sürekli olarak depolanması için gereken önlemleri almak veya aldırmak görevi 2690 sayılı yasa ile Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'na verilmiştir. Tıbbi Atıklar. Sağlık kuruluşlarından kaynaklanan atıkların, insan sağlığına ve çevreye zarar vermeden toplanması, depolanması, mümkünse geri kazanılması, taşınması ve nihai bertarafları ile ilgili kurallar 1993 yılında yürürlüğe giren "Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği"nde düzenlenmiştir. Yönetmeliğe göre hastane, hekimlik eğitimi veren ve tıbbi araştırma yapan kurumlar, tıbbi tahlil laboratuvarları gibi tıbbi atıkların oluşabileceği yerlerden kaynaklanan atıkların oluşması aşamasında sınıflandırılması, toplanması, geçici olarak depolanması, ünite içinde taşınması aşamalarının özel ekipler tarafından yapılması, enaz atık oluşmasını sağlayacak sistemlerin kurulması öngörülmektedir. Yönetmelik'te bu tesislerde oluşan evsel atıkların tıbbi atıklardan ayrı olarak plastik torbalarda toplanmasına ve Katı Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'nde belirtilen kurallara göre yok edilmesine ilişkin hükümler yer almaktadır. Ayrıca bu iş için eğitilmiş özel personel tarafından diğer atıklardan ayrı olarak toplanarak tıbbi atıkların türlerine göre (patojen, enfekte, radyoaktif tehlikeli kimyasal madde atığı) hangi işlemlere tabi olarak taşınacağı, geçici olarak depolanacağı ve bertaraf edileceği ayrıntılı olarak belirlenmektedir. Tıbbi atıkların, tesislerdeki geçici depo veya konteynerlerden alınarak taşınması, nihai depolanma veya yakılma suretiyle bertaraf edilmesinden ve bu işleri yapacak özel personelin eğitilmesinden büyükşehir belediyeleri, belediyeler veya bu yetkilerin devredildiği kuruluşlar müteselsilen sorumludurlar.Yönetmelik'te taşıma personelinin özel giysileri ve tıbbi atıkların taşınmasına ilişkin kurallar atık taşıma araçlarının teknik özellikleri ayrıntıyla belirlenmiştir. Yönetmeliğe göre tıbbi atıkların yakılarak bertarafı esastır. Yakma tesisleri belediyeler veya bu konuda yetkilerin devredildiği kuruluşlar tarafından tesis edilebileceği gibi, Çevre Bakanlığı'nın uygun görüşü alınarak atıkların oluştuğu hastane veya tesislerde de kurulabilmektedir.Yakma tesislerinin teknik özellikleri, bunların yer seçimi izinleri, inşaat ve işletme ruhsatları ve denetlenmeleri, bu ruhsatların iptali ayrıntılı kurallara bağlanmıştır. Kimyasal Maddeler. Çevre ve insan sağlığı için zararlı olan kimyasal maddelerin kontrol altına alınması amacıyla hazırlanan "Zararlı Kimyasal Madde Ve Ürünlerinin Kontrolü Yönetmeliği" 1993 yılında yürürlüğe girmiştir. Yönetmeliğin amacı; hava, su ve toprağa karışarak, kısa veya uzun dönemde ekolojik dengeyi bozan, çevre ve insan sağlığı açısından zararlı kimyasal madde ve ürünlerinin kontrol altına alınabilmesine yönelik idari, teknik ve hukuki prensip, politika ve programlarının belirlenerek uygulanmasını sağlamaktır. Yönetmelik, çevre ve insan sağlığı açısından zararlı kimyasal madde ve ürünlerinin ticareti, üretimi ve ambalaj ve etiketlenmesi, depolanması, taşınması ve kullanılması faaliyetlerine ilişkin esasları kapsamaktadır. Teknolojik gelişme ve ekonomik kalkınma sonucu çevrenin kirlenmesi hükümetlerin tehlikeli atıkların sağlıklı yönetimi için programlar yapılması konusunda yöneltmiştir. Tehlikeli atıklar, bertaraf edilmesi gereken veya bertarafı tasarlanan maddelerdir. Bertaraf operasyonları ise kaynak geri kazanım, yeniden kullanılabilir hale getirme, ıslah etme, doğrudan geri kullanımlar veya alternatif kullanımlardır. Türkiye'de tehlikeli atıkların bertarafı için kullanılan yöntemler henüz ilgili mevzuatta belirlenen düzeye ulaşmamıştır. Endüstri kuruluşları bu atıklarını belediye çöplüklerinde veya kendi alanlarında gömerek yada yakma tesislerinde yakarak bertaraf etmektedirler. Düzenli bertaraf tesislerinin bulunmaması nedeniyle belediye çöplüklerine de gönderilmeyen atıklar endüstri kuruluşları tarafından tesislerindeki özel depolarda ve konteynerlerde geçici olarak depolanmaktadır. Bu uygulamalar endüstri tesislerindeki kullanım alanlarını azaltmakta ve büyük sıkıntılar yaratmaktadır. Atık azaltılması teknikleri dört bölümde incelenmektedir . Bunlar envanter yönetimi, üretim proseslerinde yapılacak değişiklikler, hacim azaltılması, yeniden kullanım ve geri kazanım olarak özetlenebilir. Tehlikeli Atıkların Taşınması Basel Sözleşmesi tehlikeli atıkların uluslararası hareketini büyük ölçüde kısıtlamıştır. Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği de yurt dışında üretilen tehlikeli atıkların Türkiye'ye ithalini yasaklamıştır. Ancak Çevre Bakanlığı'nca, bu atıkların sağlık, araştırma, yakıt ve benzeri amaçlarla kullanıldığını belgeleyenlere ithalat izni verilebilmektedir. Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın "Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Madde ve Atıklara İlişkin Dış Ticarette Standardizasyon Tebliği" çerçevesinde Çevre Bakanlığı'nca belirli kriterler doğrultusunda bazı hurdaların ithalatına izin verilmektedir. Atıkların ihracı konusunda ise Yönetmelik'te bir hüküm bulunmaktadır. Buna göre, atıklar, ülkemizde atıkların bertarafı için gerekli teknik kapasiteye sahip tesislerin bulunmaması halinde ve sözkonusu atıkları ithalatçı devletin yetkili otoritesinin kabul etmesi durumunda ihraç edilebilir. Bu durumda, Çevre Bakanlığı, atıkların sınırlarötesi taşınımına izin verilmeden önce transit devletlerin ve atığı ithal edecek devletin yazılı onaylarını almaktadır. Bakanlık, ihracatçı tarafından doldurulmuş bildirim formunu ithalatçı devletin ve transit devletlerin yetkili makamlarına göndermekte, bu tarihten başlayarak 60 gün içinde yazılı onay verilmezse ihracat işlemi başlatılamamaktadır. Ülkemizin transit devlet olması durumunda, Çevre Bakanlığı'na taşımanın planlandığı tarihten en az 60 gün önce bildirimde bulunulması zorunludur. Bakanlık söz konusu transit taşıma işlemine şartlı veya şartsız izin verebilir, izin vermeyi reddebilir veya en geç 60 gün içinde bildirimde bulunan taraftan bilgi isteyerek yazılı cevabını bildirir. Bakanlığın izni alınmadan transit geçiş yapılmaz, ulusal yetki alanımız içinde atık yükü limbo yapılmaz ve aktarılmaz. Yönetmeliğe göre tehlikeli atıkların uluslararası taşınımına uygulanacak usul ve esaslar şunlardır: a. b. c. d. e. Taşıyıcı, doldurulan taşıma belgesini, atıkların taşınımına başladığı andan itibaren nihai bertaraf yerine kadar taşıma süresince yanında bulundurmak ve bu belgeyi istendiğinde güvenlik ve taşıma ile ilgili makamların incelemesine sunmak zorundadır. Atıkların sınırlarötesi taşınımında sorumlu olan kişiler, sözkonusu atıkların teslim edilmesi veya teslim alınması sırasında taşıma belgesini imzalamakla yükümlüdür. Bertaraf eden, sözkonusu atıkları teslim almış olduğunu ve işlemin bildiriminde belirtildiği şekilde tamamlandığını gösteren belgeyi ihracatçıya ve Bakanlığa iletmekle yükümlüdür. İhracatçı bu belgeyi almadığı taktirde Bakanlık kanalıyla bu durumu ithalatçı devlete bildirir. Atıkların sınırlarötesi taşınımında uluslararası paketleme, etiketleme ve taşıma standartlarına uyulur. Atıkların sınırlarötesi taşınımının yönetmeliğe göre tamamlanamadığı durumlarda, ihracatcı devlet, ithalatçı devletin bilgi verdiği tarihten itibaren 90 gün içinde veya ilgili devletlerin mutabık kalacakları başka bir süre içinde geri almayı temin eder. Yönetmelik gereğince tehlikeli atıkların geri kazanımı veya nihai bertarafları amacıyla taşınması, ilgili valilik tarafından verilecek "lisans"a sahip araçlarla yapılır. Lisansa esas olacak hükümler, Çevre Bakanlığı'nca 19 Kasım 1996 ve 9 Eylül 1997 tarihli genelgeler ile valiliklere ve ilgili kurumlara bildirilmiştir. Buna göre, atıkların taşınacağı araçların teknik donanımları, etiketlenmeleri ve yüklenmeleri, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın, 22 Ekim 1976 tarihli "Tehlikeli Maddelerin Karayolu İle Taşınması Hakkında Yönetmelik" hükümleri doğrultusunda yapılmalıdır. Valiliklerin lisans vermelerine esas bilgi ve belgeler ise; a) Lisans alacak her bir araç için TSE'den alınacak "Uygunluk Belgesi" b) Atık taşıyacak araçları kullanacak şoförlerin sahip olması gereken uluslararası ADR eğitimi sertifikasıdır. Atıkların taşınması sırasında araç sürücüleri bu belgelerin yanısıra, ulusal atık taşıma formu ve taşıdıkları atıkların özelliğine bağlı olarak hazırlanmış kaza anında ilk yardım ve müdahalede kullanılacak "Türkçe Bilgi Formları"nı yanlarında bulundurmakla yükümlüdürler. Atık taşımacılığı için Yönetmelik ile belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmesi son derece önemlidir. Sürücülerin yanlarında taşıyacakları ulusal atık taşıma formlarında yer alacak bilgiler, atıkların taşımacılık kurallarına uygun araçlarla; lisanslı bertaraf tesislerinde; kurallara uygun ve denetimli olarak bertaraf edilip edilmediğini ortaya çıkaracak bilgilerdir. Ancak taşımacılık konusundaki çalışmalar arzu edilen düzeye getirilememiştir. Tehlikeli Atıkların Depolanması Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği'nin yürürlüğe girmesiyle tehlikeli atıkların belediye çöp alanına kabulü yasaklanmıştır. Lisanslı atık bertaraf tesislerinin henüz olmaması ve yönetmelik gereğince üreticilerin atıklarını tesis içinde geçici depolama olanaklarının sınırlı olması, illerde uygun "ara depolama" tesisleri kurulmasını gündeme getirmiştir. Atıkların nihai bertarafı için uygun yer bulunamaması yada depolamadan önce bazı fiziksel ve kimyasal işlemlerin yapılması nedeniyle, atıklar ara depolarda geçici olarak depolanabilir. Bu depolarda bekleme süresi bir yılı aşamaz. Ancak bu süre zorunlu hallerde valiliğin izni ile uzatılabilir. Ara depolama tesisleri ayrı alanlarda yapılabileceği gibi, işleme tesisleri içerisinde de yapılabilir. Ara depolama ve işleme tesislerinde; a. b. c. d. Giriş, depolama ve çalışma kısımları, Yangın söndürme sistemleri, Boruların, hazne ve kapların temizlenmesi için temizleme sistemleri, Taşan ve dökülen atıkların toplanması için yeterli absorban nötralizan bulundurulur. Herhangi bir kaza halinde derhal müdahale edilebilmesi için atık taşıyan borular ile depolama konteynerlerinin yer üstüne kurulması zorunludur. Kirli su kaçağının mümkün olduğu tesis bölgelerinde, kirli suyun yer altına sızmaması ve etrafındaki toprakları kirletmemesi için gerekli sızdırmazlık tedbirleri alınmalıdır. Tehlikeli Atıkların Nihai Bertarafı Atıkların geri kazanılmasının ve tekrar kullanılmasının mümkün olmadığı durumlarda atıklar, çevre ve insan sağlığına zarar vermeden bertaraf edilir. Bertaraf sistemleri atık özelliklerine uygun teknolojilere göre seçilir. Yakma Yöntemi. Uygun kriterlere sahip olduğu tesbit edilen tehlikeli atıklar, gereken yakma sıcaklığını haiz tesislerde Bakanlığın uygun görüşü ile yakılabilir. Atıkların yakılması sırasında uyulması gereken esaslar ve limit değerler aşağıda belirtilmiştir: 1. 2. 3. 4. Tesislerde yanma odasına bağlı bir son yanma bölümünün bulunması, yakma fırınındaki ilk bölme sıcaklığının en az 900 C derecede tutulması, sıcaklığın sürekli kaydedilerek kontrol edilmesi, son yanma bölümünde ek bir brülörün bulunması, sıcaklık alt sınırın altına düşünce brülörün otomatik olarak devreye girmesi, bu bölümde en düşük yakma sıcaklığının 1200 C derece ve alıkoyma süresinin en az 2 saniye olması zorunludur. Yakma tesisinde işletme sırasında yanma gazındaki CO için aşağıda verilen limit değerler aşılmaz. a. Günlük ortalama değer olarak yanma gazında, 50 mg/m, b. Tüm ölçümlerin en az % 95'inin 10 dakikalık periyotlarda belirlendiği yanma gazında, 150 mg/m veya herhangi 24 saat zaman periyodunda tüm ölçümlerin en az % 95''inin yarım saatlik ortalama değerler olarak belirlendiği yanma gazında, 100 mg/m. Yakma tesisleri, baca gazlarında Yönetmelikte belirtilen emisyon limit değerlerini geçmeyecek biçimde tasarlanır, donatılır ve işletilir. Dioksin ve furan emisyonları en ileri tekniklerle azaltılır. Minimum altı saat ve maksimum sekiz saatlik örnekleme süresinde tüm ortalama değerler 0.1 mg/m limit değerini aşamaz. Deneme Yakması. Bir atık yakma tesisinin işleticisi lisans almadan önce, tesiste yakılacak atığı analiz etmek ve atık besleme hızına bağlı olarak ortaya çıkacak emisyonların standartları sağladığını ispat etmek amacıyla deneme yakması yapmakla yükümlüdür. Farklı özelliklerdeki atıkların bertarafının yapılacağı ticari yakma tesisleri için deneme çalışmasında, yüksek klor bileşeni, yüksek kül bileşeni ve en düşük yanma ısısı gibi en olumsuz koşullar esas alınır. Yakma tesislerinde kapasite artırılması veya izin alınan atıkların haricinde atık yakılması söz konusu olduğunda, yeni bir deneme yakması yapılması zorunludur. Düzenli Depo Tesisleri. Depolama işlemi sırasında alınan önlemlerin yeterli olduğu veya atığın özelliği sebebi ile depolama işleminde çevrenin olumsuz yönde etkilenmeyeceğinin ispat edilmesi hallerinde atıklar depolanabilir veya bu amaçla depo tesisi kurulmasına izin verilebilir.Atıkların evsel katı atıklardan ayrı olarak işleme tabi tutulması ve depolanması esastır. ULUSLARARASI BOYUT Tehlikeli atıkların %90'ı gelişmiş ülkelerce üretilmektedir. Bu ülkelerde pekçok atık bertaraf tesisi bulunmasına karşın, arıtma işlemlerinin maliyeti oldukça fazladır. Maliyetin yüksek olmasının yanısıra coğrafi şartlar nedeniyle depolamaya ayrılabilecek arazi sıkıntısı çekilmektedir. Tehlikeli atıklarını ülkelerinde depolayamayan veya bertaraf edemeyen gelişmiş ülkeler, bu maddeleri azgelişmiş ülkelere göndermek veya satmak yolunu tercih etmektedirler. Bu nedenle, tehlikeli atıkların yasadışı trafiği sorunu gündeme gelmiştir. Avrupa Birliği tehlikeli atıkların taşınması için topluluk çapında bir kapalı devre izleme sistemi kurmuştur. Bu atıkların taşınması sırasında bildirimde bulunulması ve taşımanın yapılmasından önce ilgili devletlerden onay almalarını gerektiren bir sistem belirlenerek üye ülkelere bu gibi taşımaları kısıtlama ve yasaklama izni verilmektedir. Tehlikeli atıkların yönetimi konusunda OECD bünyesinde de çalışmalar yapılmıştır. Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) 1987 yılında aldığı bir kararla tehlikeli atıkların çevreyle uyumlu yönetimine ilişkin prensipleri onayladıklarını açıklamış ve global bir sözleşme hazırlanması öngörülmüştür. Sözkonusu Sözleşme 20-22 Mart 1989 tarihinde Basel'de Diplomatik konferansta imzalanmıştır. Basel Sözleşmesi Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımı ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesini Türkiye 1989 yılında imzalamış ve 1994 yılında onaylayarak taraf olmuştur. Sözleşmenin amacı; tehlikeli atıkların çevreyle uyumlu yönetiminin sağlanması için bunların ürettildiği yere en yakın yerde bertaraf edilmesi ve sınırlarötesi taşınımının en aza indirilmesidir. Basel Sözleşmesi, tehlikeli atıkların sınırlarötesi taşınımında önceden yazılı bildirim ve onaya ilişkin bir kontrol sistemi getirmektedir. Bu amaçla Basel Sözleşmesinde verilen atıklar ulusal kanunlardaki yükümlülüklere göre bertaraf edilen, bertarafı düşünülen veya bertaraf edilmesi gereken maddeler veya nesnelerdir. Bertaraf işlemleri ise Sözleşme ekinde verilen işlemlerden herhangi biridir. Atıklar tehlikeli olarak tanımlandığı zaman ve taşınımları söz konusu olduğunda Basel Sözleşmesine tabi olacaktır. Bir atığın tehlikeli olarak sınıflandırılması için sözleşmenin Ek III'ünde verilen tehlikeli özelliklerden bir veya birkaçına sahip olması gerekmektedir. Sözleşmenin Ek I'inde verilen atıklar, Sözleşmede tehlikeli olarak tanımlanan atık kategorileridir. Ancak bir ihracatçı veya üretici Ek III'deki özellikleri kullanarak atığın tehlikeli olmadığını ispat ederse, bu atık Ek I'de tehlikeli olarak tanımlanmayacaktır. Ek II'de yeralan kategorilerden herhangi birine ait atıklar, taşınıma tabi ise diğer atık olarak tanımlanacak ve Basel Sözleşmesi çerçevesinde kontrol edilecektir. Atıklar Ek I ve Ek III kullanılarak tehlikeli olarak tanımlanmasa bile ihracatçı veya transit ülkenin ulusal kanununda tehlikeli olarak tanımlanmışsa veya düşünülüyorsa yine tehlikeli atık olarak kabul edilecektir. 1995 yılında yapılan tarafların 3'üncü toplantısında alınan karar ile "OECD, EC ülkeleri ve Liechtenstien" tarafından diğer ülkelere nihai bertaraf amacıyla atık ihracatının yasaklanması hususunda Sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin karar kabul edilmiştir. 31 Aralık 1997'den itibaren de bu ülkelerden diğer ülkelere geri kazanım, geri dönüşüm, islah, tekrar kullanım veta alternatif kullanım amacıyla taşınımın yasaklanması kararı alınmıştır. Sözleşmeye göre yasağa tabi atıklar tehlikeli olarak tanımlanmaktadır. 1998 yılının Şubat ayında yapılan 4. Taraflar toplantısında da bu karar tekrar ülkelerin çoğunluğu ile onaylanarak kabul edilmiştir. Yine aynı toplantıda teknik çalışma grubu tarafından geliştirilen iki atık listesi (Liste A ve Liste B ) aşağıdaki şekilde tanımlanmıştır. Liste A: Bu listedeki atıklar Sözleşmenin 1'inci maddesine ve 1 (a) paragrafına göre tehlikeli olarak tanımlanacaktır. Bu atıkların bu listedeki gösterimi Ek III kullanılarak bunların tehlikesiz olduğunu göstermeye engel olmayacaktır. Liste B: Bu listedeki atıklar Sözleşmenin Ek I'ndeki maddeleri kapsayıp, Ek III'deki tehlikeli özellikleri taşımadıkça 1'inci madde paragraf 1 (a) kapsamında değerlendirilmeyen atıklardır. Tarafların 4'üncü konferansında bu listelerin yeni iki ek olarak Sözleşmeye Ek VIII ve Ek IX olarak eklenmesi kabul edilmiştir. Ancak bu listeler halen tartışılmakta olup, bu listede bulunan atıkların bu listeden diğer bir listeye geçirilmesi veya hangi listeye konulacağı belirsiz olan atıkların liste C olarak değerlendirilmesi için teknik çalışma grubu tarafından hazırlanan bir başvuru formu bulunmaktadır. Birleşmiş Milletler Çevre Programınca (UNEP) hazırlanan Basel Sözleşmesi tehlikeli atıkların ve diğer atıkların taşınımı ve bertarafının kontrolünde sadece uluslararası düzeyde değil, ulusal düzeyde de yeni standartlar, kurallar ve prosedür getirmektedir. 1992 yılında Uruguay'da yapılan Basel Sözleşmesi 2. Taraflar Konferansında, "nihai bertaraf amacıyla OECD ülkelerinden OECD-dışı ülkelere tehlikeli atıkların bütün sınırlarötesi hareketlerinin derhal yasaklanması ve geri dönüşüm veya geri kazanım amacıyla bütün tehlikeli atık hareketlerinin 31.12.1997 tarihine kadar sona erdirilmesi" kararı alınmıştır. Bu karar 4. Taraflar Konferansı'da yeniden tartışmaya açılmış ve EK VII listesine Monoko, İsrail ve Slovenyadahil olmak istemişlerdir. Ülkemiz de OECD ülkesi olması nedeniyle EK VII listesine dahildir. Dolayısıyla atık ticaretinin içinde yer almakta, ancak ulusal mevzuatı ile tehlikeli atık ithalatını yasaklayan bir ülke olarak da çok özel bir konuma sahip bulunmaktadır. Atık ticareti genellikle sanayileşmiş ülkelerden gelişme yolunda olan veya gelişmemiş ülkelere yöneliktir. Ancak sözleşme gereğince; Bertaraf amacıyla tehlikeli atıkların ithalini yasaklama hakkını kullanan taraflar kararlarını diğer taraflara bildirecekler, Taraflar kendilerine bildirimde bulunulduğunda tehlikeli atıkların ve diğer atıkların ithalini yasaklamış bulunan taraflara bu atıkların ihracını yasaklayacak veya ihracat işlemine izin vermeyecekler, İthalatçı taraf tehlikeli atıkların ithalini yasaklamadığı durumda, söz konusu taşınıma yazılı olarak rıza göstermediği taktirde, taraflar bu atıkların ihracatını yasaklayacaklardır. Bu hükümler doğrultusunda Türkiye, EK VII'de olması nedeni ile ticaret yapabilme hakkına sahiptir. Ancak henüz yeterli arıtma tesisi olmaması, gümrüklerinin de teknik olarak atık ayrımını etkin yapabilecek donanıma haiz olmaması ve ulusal mevzuat ile bütün tehlikeli atıkların ithali yasaklandığı için atık ithalatı yapılmamaktadır. İhracat ise bugüne kadar sadece OECD ülkelerine yapılmıştır. Bilindiği üzere Türkiye tehlikeli atıkların yasal olmayan trafiğinden oldukça fazla etkilenmektedir ve önlem alınmazsa atık ticaretinin artacağından korkulmaktadır. Bu çerçevede Basel Sözleşmesi onaylandıktan sonra Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği 1995 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu Yönetmeliğin en önemli maddelerinden birisi tehlikeli atıkların ülkemize ithalatının yasaklanmış olmasıdır. Ayrıca Türkiye tehlikeli atık ticaretini önlemek üzere bölgesel ve global düzeyde gayret sarfetmektedir. Bu amaçla 1996 yılında "Akdeniz'de Tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınımı ve Bertarafından Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesi"ne ilişkin İzmir Protokolü'nü imzalamış ve bu Protokol ile tehlikeli atıkların gelişmekte olan ülkelere ihracatı yasaklanmıştır. Türkiye bu Protokolün ihraç yasağının bölgesel uygulamasında diğer ülkelere örnek olmak üzere, tehlikeli atıkların sadece nihai bertaraf amacıyla değil, geri dönüşüm veya geri kazanım amacıyla da OECD ülkelerinden OECD-dışı ülkelere ihracatının yasaklanması yönündeki kararları desteklemektedir. Barselona Sözleşmesi ve İzmir Protokolü Akdeniz bölgesinin özellikle coğrafik yerleşimi ve kıtalararası geçişi sağlaması nedeni ile bu bölgede tehlikeli atıkların taşınımı çok önemli bir konu haline gelmiştir. Bu durumda Akdeniz bölgesinde gelişmekte olan ülkeler atık trafiğinden çevre ve insan sağlığı açısından olumsuz yönde etkilenmektedirler. Bu özellik nedeniyle Akdeniz ülkeleri Barselona Sözleşmesi ve bunun uygulama aracı olarak İzmir Protokolü geliştirilmiştir. Birleşmiş Milletler Çevre Programı tarafından yürütülen "Akdenizin Kirlenmeye Karşı Korunması (Barselona) Sözleşmesi" Akdeniz ölçeğinde geliştirilen en önemli hukuki düzenlemelerden biridir. 1976 yılından itibaren Türkiye dahil 20 Akdeniz ülkesinin taraf olduğu Sözleşmenin 6. eki olarak hazırlanan "Akdeniz'in Tehlikeli Atıkların Taşınımı ve Bertarafı Nedeniyle Kirlenmesinin Önlenmesi Protokolu, (İzmir Protokolü) 1 Ekim 1996 tarihinde İzmir'de imzalanmıştır. İzmir'de imzaya açılması nedeniyle İzmir Protokolü olarak anılan söz konusu Protokol, Akdeniz ülkelerini kapsayan bölgesel bir Protokoldür ve Basel Sözleşmesinden daha sıkı tedbirler içermektedir. İzmir Protokolü'nü Türkiye dahil 11 ülke imzalamış, Protokol bir yıl süre ile diğer ülkelerin imzalarına açık tutulmuştur. Protokol ile Akdeniz'e kıyısı olan ülkelerin ve Akdeniz'in tehlikeli ve diğer atıklardan kaynaklanan kirlenmeye karşı korunması amacıyla, atıkların üretiminin azaltılması, üretildikleri ülkelerde bertaraflarının sağlanması, üretimlerinin kaçınılmaz olması durumunda yönetimlerinin çevreyle uyumunun sağlanması temel alınarak, atıkların transit taşınması, ithalatı ve ihracatı, bölgesel işbirliği, yasal olmayan trafiğe ilişkin önlemler, gelişmekte olan ülkelere yardım, sorumluluk ve tazminat gibi konularda tedbirler getirilmektedir. Protokolde Basel Sözleşmesinden farklı olarak "Radyoaktif Atıkların Kontrolü" de kapsama dahil edilmiştir. Böylece, Akdeniz bölgesinde nükleer atıkların taşınımı ve bertarafı da kontrol altına alınacaktır. Diğer önemli bir nokta ise üretildikleri ülkelerde kullanımları ve üretimleri yasaklanmış olan kimyasal maddelerin tehlikeli atık kapsamına alınmasıdır. Böylece bu tür maddelerin de gelişmekte olan ülkelerde kullanılarak çevre ve insan sağlığına olan zararlı etkileri önlenmiş olacaktır. Bu Protokol'ün içerdiği hükümler taraf ülkelerin; a. b. c. d. e. Tehlikeli atıklarını en aza indirmesini, Tehlikeli atıklarını çevre ve insan sağlığına zarar vermeden bertaraf etmelerine, Temiz üretim teknolojileri kullanmalarına, Sınırötesi atık hareketini en aza indirmeye ve kontrol etmeye, Yasa dışı trafiğin önlenmesine yönelik yasal ve idari tedbirlerin alınmasına ilişkindir. İzmir Protokolü ile istisnai durumlar dışında tehlikeli atıkların gelişmekte olan ülkelere ihracatı ve transit geçişi yasaklanmakta ve Avrupa Birliğine üye olmayan ülkelerde de bu sözleşmenin yürürlüğe girmesi ile atık ithalatı ve transit geçişi yasaklanmaktadır. Bu, atık trafiğine maruz kalan ülkemiz için çok önemli bir noktadır. Sınırlarötesi taşınımın mecbur kalındığı istisnai hallerde atık taşınımı bildirim ile mümkün olacaktır. Rio Konferansı ve Gündem 21 Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı (UNCED), çevre ve kalkınma konularında ülkelerin devlet ve hükümet başkanlarını global düzeyde ilk kez biraraya getiren konferans olmuştur. 3-14 Haziran 1992 tarihleri arasında Rio'da düzenlenen Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansında diğer adıyla Dünya Zirvesinde, Rio Deklerasyonu, Gündem 21 ve ormanlar hakkında bir dizi ilkeler listesi ülkelerin devlet ve hükümet başkanları düzeyinde kabul görmüş ve İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Biyoçeşitliliğin Korunması Sözleşmesi imzaya açılmıştır. Gündem 21 ise çevre ve ekonomiyi etkileyen tüm alanlarda hükümetlerin, kalkınma örgütlerinin, Birleşmiş Milletler kuruluşlarının ve bağımsız sektörlerin yapması gereken faaliyetleri tanımlayan bir eylem planı olarak ortaya koyulmuştur. Gündem 21'in "Kalkınma İçin Kaynakların Korunması Ve Yönetimi" başlıklı ikinci bölümünün 12'nci maddesi, Tehlikeli Atıkların Çevresel Açıdan Duyarlı Yönetimi Ve Uluslararası İllegal Trafiğinin Önlenmesine ilişkindir. Sözkonusu maddede; tehlikeli atıkların üretimi, depolanması, arıtımı, yeniden dönüştürülmesi ve kullanımı, taşınması ve bertarafının kontrolü, sağlık, çevre koruma, doğal kaynak yönetimi ve sürekli ve dengeli kalkınma açısından büyük öneme sahip olduğu ifade edilmiştir. Maddede temel hedefler şu şekilde özetlenmiştir: a. b. c. d. Tehlikeli atıkların oluşumunu ve sınırlaraşırı hareketlerini önlemek yada en aza indirmek, Tehlikeli Atıkların Sınırlaraşırı Hareketinin Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi ve eki protokollerin onaylanması, Tehlikeli Atıkların Afrika'ya İthalinin Yasaklanması ve Bu Atıkların Afrika İçerisinde Sınırlaraşırı Hareketinin Kontrolüne İlişkin Bamako Sözleşmesi'nin ilgili ülkelerce onaylanması ve uygulanması, Tehlikeli atıkların ithalini yasaklayan ülkelere, bu atıkların ihracatının önlenmesi. Bu hedefler doğrultusunda atılması gereken adımlar şöyle belirlenmiştir: Tehlikeli atıkların önlenmesi ve en aza indirilmesi, tehlikeli atık yönetiminde kurumsal kapasitenin güçlendirilmesi, tehlikeli atıkların sınırlaraşırı hareketinin yönetiminde uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi, tehlikeli atıkların yasal olmayan yollardan uluslararası taşınmasının önlenmesi. Avrupa Birliği Direktifleri Çevreye ilişkin konular Avrupa Topluluklarının Kurucu Antlaşmalarında doğrudan yer almamasına karşılık çevre, önce malların serbest dolaşımı ilkesini gerçekleştirmede teknik bir engel olarak görülmüş, ardından da çevrenin ortak niteliği önem kazanmış ve Topluluk hukukundaki yerini almıştır. Çevreye ilişkin tüm hukuki, siyasi ve idari düzenlemelerin uyumlaştırılması, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üye olması durumunda eksiksiz gerçekleştirmesi gereken bir konudur. Ancak Türkiye'nin Avrupa ile gümrük birliğine girmesi, ilgili mevzuatın uyumlaştırılmasını belli bir süre içinde tamamlanması yükümlülüğünü de beraberinde getirmiştir. Malların serbest dolaşımını güvence altına almak, teknik engellerin kaldırılması ve teknik mevzuatın uyumu ile sağlanacaktır. Bu bağlamda çevre mevzuatı önem kazanmaktadır. Toksik Ve Tehlikeli Atıklar Hakkında 20 Mart 1978 Tarihli Ve 78/319/EEC Sayılı Konsey Direktifi, Atık Listesinin Oluşturulması (75/442 EEC, 90/656 EEC, 91/156 EEC, 91/692 EEC, 94/003 EEC), tehlikeli Atıkların Sınırlarötesi Taşınması ve Bertarafının Kontrolüne İlişkin Basel Sözleşmesi'nin Kabulü Hakkında 1 Şubat 1993 Tarihli, 93/988/EEC Sayılı Konsey Direktifi, Piller ve Aküler (891/157, 93/86, 94/103 EEC), Atık Yağların Uzaklaştırılması (75/439 EEC, 87/101 EEC, 91/692 EEC, 94/103 EEC). TÜRKİYE'DE DURUM Tehlikeli atık mevzuatında denetim ve yaptırımlar konusunda kamu kurumları arasında yetki geçişmeleri bulunmaktadır.Bu nedenle tehlikeli atık yönetiminin tüm aşamalarının (atıkların oluşumundan bertarafına kadar) etkin bir şekilde kontrol edilebilmesi ve uygun teknolojilerin uygulanabilmesi için konuyla ilgili tüm kurumsal ve yasal yapının gözden geçirilmesi ve kurumsal mekanizmanın ve denetime ilişkin mevzuatın güçlendirilmesi gerekmektedir. Hukuksal Yapı Çevrenin korunmasına ilişkin çeşitli düzenlemeler öncelikle Anayasa'da yer almaktadır. Bunların bir kısmı, kıyılar, ormanlar, topraklar, tarım ve hayvancılık, tarih, kültür, tabiat varlıkları ve doğal kaynaklar gibi çevrenin çeşitli öğelerine ilişkindir. Bu hükümler dışındaki düzenleme ise doğrudan "çevre" ye ilişkin olan genel ve kapsayıcı bir hüküm olan 56. maddedir. 56. madde Anayasanın "Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler" başlıklı üçüncü bölümünde, "Sağlık Hizmetleri ve Çevrenin Korunması " başlığı altında yer almakta olup, maddenin ilk iki fıkrası çevreye ilişkin hükümleri içermektedir.Bu hükümler aynen "Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." ve "Çevreyi geliştirmek ve çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir." şeklindedir. Tehlikeli atıklarla ilgili hükümler ise genel olarak Çevre Kanunu dışında 27 Ağustos 1995 tarih ve 22387 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren "Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği"nde yer almaktadır. Çevre Kanunu. Çevre Kanununun "Kirletme Yasağı" başlıklı 8. maddesi; her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama verme, depolama, taşıma, uzaklaştırma ve benzeri faaliyetlerde bulunma yasağı getirmiştir. Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle, kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirlenmeyi durdurmak ve kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlü tutmuştur. Yasada atık, artık ve yakıtların arıtılması,uzaklaştırılması, zararsız hale getirilmesi ve ithali ile ilgili denetimler Çevre Bakanlığına verilmiştir. Yasa Tasarısı. Çevre Bakanlığı tarafından hazırlanan ve halen TBMM'nde bulunan "Çevre Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" tenlikeli atıklarla ilgili yeni düzenlemeler getirmektedir. Tasarı ile getirilmek istenen yeni düzenleme şu hükümleri içermektedir: "Tehlikeli atıkların üretiminden bertarafına kadar yürütülen faaliyetler sırasında çevreye verilebilecek zarara karşı sigorta yaptırılması zorunludur. Tehlikeli atıkların ihracatı ve transit geçişinden 60 gün önce Çevre Bakanlığına bildirimde bulunulması, izin alınması ve taşıma sırasında taşıma belgesinin bulundurulması zorunludur. Yurtiçi taşımacılıkta da taşıma belgesi bulundurulur. Tehlikeli atık üreticileri ürettikleri atıklarını yönetmelikle belirlenen usul ve esaslara göre bertaraf etmekle yükümlüdürler. Tehlikeli atık bertaraf tesisi kurmak veya işletmek isteyen gerçek ve tüzel kişiler Çevre Bakanlığından lisans almak zorundadırlar. Ürettikleri tehlikeli atıkları kendi imkanları ile bertaraf edemeyen atık üreticileri Çevre Bakanlığının kontrol ve denetiminde kendi aralarında veya yerel yönetimlerle birlikte tehlikeli atık bertaraf tesisleri kurabilir, kurdurabilir veya işletebilir. Tehlikeli atık üreticilerinin kendi aralarında veya yerel yönetimlerle birlikte ortak bertaraf tesisleri kurmaları durumunda atık üreticileri bu tesislerin yapım, bakım, onarım ve işletme masraflarına katılmakla yükümlüdürler. Atıklarını kendi imkanları ile bertaraf edemeyen ve ortak bertaraf tesisi olmayan tehlikeli atık üreticileri atıklarını ücret karşılığı, kurulu bulunan bertaraf tesislerinde bertaraf ettirmek zorundadırlar. Tehlikeli atıkların yönetimi ile ilgili usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir." Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği. Tehlikeli atıkların üretilmesi, taşınması,depolanması, bertaraf edilmesi ve sınırlar ötesi taşınması aşamalarında alınması gereken önlemleri belirlemek ve bu süreçte uyulması gerekli kuralları öngörmek üzere 27 Ağustos 1995 tarihinde "Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği" yürürlüğe girmiştir. Yönetmelikte tehlikeli atıkların üretiminden nihai bertarafına kadar çevre için tehlike yaratmasının önlenmesine yönelik hükümler yer almış olup,tehlikeli atık yönetiminin temel ilkeleri belirlenmiştir. Bu ilkelere göre kural olarak her türlü atığın ithali yasak olduğu gibi atıkların kaynağında en aza indirilmesi, atık yönetiminin her aşamasında sorumlu kişilerin çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek tedbirleri almaları, atıkların yarattığı çevre kirlenmesi ve bozulmasından doğan zararlardan atık üreticilerinin, taşıyıcılarının ve bertaraf edicilerinin kusur şartı aramadan sorumlu olmaları esastır. Yönetmeliğe göre, kural olarak her türlü atığın ithali yasak olduğu gibi, atıkların kaynağında en aza indirilmesi,atık yönetiminin her aşamasında sorumlu kişilerin çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek tedbirleri almaları, atıkların yarattığı çevre kirlenmesi ve bozulmasından doğan zararlardan atık üreticilerinin,taşıyıcılarının ve bertaraf edicilerinin kusur şartı aramadan sorumlu olmaları esastır. Yönetmelik tehlikeli atıkların geri kazanılmasını ve tekrar kullanılmasını ilke olarak benimsemiş olmasına rağmen, bunun mümkün olmadığı durumlarda çevreye ve insan sağlığına zarar vermeden u atıkların atık özelliklerine göre uygun teknolojilerle bertarafına ilişkin ayrıntılı düzenlemeler getirmiştir. Yönetmelik ekinde tehlikeli atıklar; genel kategorileri, içeriği, muhtemel kaynakları ve türlerine göre sınıflandırılarak tanımlanmış, herbir atık kategorisi için tehlike özellikleri ve yasal bertaraf yöntemleri verilmiştir. Yönetmelikte Çevre Bakanlığına, valiliklere, atık üreticilerine ve bertarafçılarına çeşitli görev ve sorumluluklar verilmiştir. Belediyeler atık bertaraf tesislerini, atık üreticileri ve bertarafcıları ile beraber yada ayrı olarak kurmak veya kurdurmakla yükümlüdürler. Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Maddelere İlişkin Tebliğ. Tehlikeli Atıkların Kontrolu Yönetmeliği'ne göre; tehlikeli atıkların ülkemize ithalatı yasaktır. Ancak ekonomik değere haiz hurda niteliği taşıyan atıkların sağlık, araştırma, yakıt ve benzeri amaçlarla kullandığını belgeleyenlere ithal izinleri, 95, 96 ve 97/3 sayılı tebliğle Çevre Bakanlığınca verilmektedir. İthalat rejimi ile Gümrük Tarife İstatistik Pozisyonu'na (GTİP) sahip madde ve malzemeler yanında tehlikeli atıkların ülkemize bildirimsiz olarak girmelerinin önlenmesi ve 'Tehlikeli Atıkların Kontrolu' yönetmeliği ile uyum sağlamak amacı ile, 1. 2. 3. Bildirim sisteminin Basel Sözleşmesi ve Yönetmelik gereği uygulanmasını sağlamak, Yönetmelik Ek'inde yer alan tehlikeli atıkların ülkeye girmesini engellemek, Ülke ekonomisi açısından önem taşıyan hurda statüsünde yer alan atıkların ise ülkeye girişine engel olmamak, ancak kontrol altında tutmak amacıyla, 'Çevrenin Korunması Yönünden Kontrol Altında Tutulan Maddelere' ilişkin 98/3 sayılı tebliğin uygulanması sağlanmıştır. Petrol Atıkları ve Atık Yağlar Genelgeleri, 96/18 ( 97/22 ). Tehlikeli Atıkların Kontrolu Yönetmeliği gereğince atık yağlar tehlikeli atık olarak kabul edilmekte ancak sahip oldukları tehlikelilik özellikleri ve dağınık kaynaklardan oluşması nedeniyle toplanmaları, taşınmaları, bertarafları ayrı bir sistemi gerektirmektedir. Bu kapsamda, bu alandaki mevzuat eksikliği üzerine Çevre Bakanlığınca 96/18 ve 97/22 sayılı Genelgeler hazırlanmış, valiliklere ve ilgili kuruluşlara gönderilmiştir. Genelgelerin kapsamındaki faaliyetler şunlardır: a. b. c. d. e. f. Ham petrol üretimi yapan tesisler, Petrol taşımacılığı yapan firmalar,(kara, deniz, demiryolu), Ham petrol ve petrol ürünleri depolama terminalleri, her türlü dağıtım istasyonları, Petrol rafinerileri, Atık yağ kullanan, geri kazanan tesisler, Araç servis istasyonları. Atık yağlara ilişkin genel esaslar ise şöyle belirlenmiştir: 1. 2. 3. Atık yağlar, geri kazanım amacı dışında hiçbir şekilde kullanılmaz. (Isınmada, sanayi yakıtı olarak, motorlu araçlarda ve benzeri amaçlarla) Atık yağların geri kazanılması ve tekrar kullanılması esastır. Bunların mümkün olmadığı durumlarda çevre ve insan sağlığına zarar vermeden nihai bertarafları sağlanır. Atık yağların kaynağında en aza indirilmesi esastır. Tehlikeli Atık Taşınımı Genelgesi (1997/12). Tehlikeli Atıkların Kontrolu Yönetmeliği'nin 41. maddesinin (d) fıkrasında yeralan "atıkların sınırlarötesi taşınımında uluslararası paketleme, etiketleme ve taşıma standartalarına uyulur" ve 11 Temmuz 1993 tarih ve 21634 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Zararlı Kimyasal Madde ve Ürünlerinin KontroluYönetmeliği"nin 28.maddesinde yeralan "zararlı madde ve ürünlerin taşınması konusunda yürürlükteki mevzuat hükümleri uygulanır" hükmü nedeniyle, uluslararası tehlikeli yük taşıması ile ilgili sözleşmeye uygun olarak mevzuatın hazırlanması için ilgili kuruluşlarla koordinasyon çalışmaları sürdürülmektedir. 1996/21 ve 97/12 Sayılar ile Tehlikeli Atık ve Malzemelerin taşınmasına ilişkin Genelge hazırlanarak valiliklere gönderilmiştir. Kurumsal Yapı Tehlikeli atık yönetimi ile ilgili görevleri yerinde uygulama yükümlülüğü belediyeler ile valiliklere verilmiş, ilkelerin belirlenmesi Çevre Bakanlığı'nın yetki alanında sayılmıştır. Yönetmelik'te Çevre Bakanlığı'nın görev ve yetkileri şöyle belirlenmiştir: 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. Tehlikeli atıklarla ilgili politikayı belirlemek, yönetmeliğin uygulanmasında işbirliği ve koordinasyonu sağlamak, valiliklerden yıllık rapor ve bildirim almak, değerlendirme ve denetim yapmak, Atıkların tehlikeli atık olup olmadığının tesbitini yapmak, Bölgesel atık yönetim planını yapmak, Atıkların sınırlar ötesi taşınması ile ilgili uluslararası çalışmalar yapmak,atık ihraç işlemlerini yürütmek, Bertaraf tesislerinin yer seçimlerini onaylamak, bu tesislere ön lisans ve lisans veya ek tesis izni vermek,faaliyetlerini denetlemek, gerekli cezaları vermek, gerektiği zaman lisanslarını iptal etmek, Atık bertaraf tesisleri ile ilgili acil önlem planlarının hazırlanmasında genel ilkeleri saptamak, Özel işleme tabi atıklarla ilgili yönetim usullerini belirlemek, Atık Yönetim Komisyonunu kurmak ve başkanlık yapmak. Atık Yönetimi Komisyonu. Yönetmeliğin 45'inci maddesine dayanılarak kurulmuş olan Atık Yönetimi Komisyonu Çevre Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Çevre Bakanlığınca belirlenecek sanayi kuruluşu ve ilgili meslek odası temsilcisinden, Türkiye Ticaret, Sanayi ve Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği ve ilgili belediye, Yüksek Öğretim Kurulunca belirlenecek ilgili bilim dalından iki öğretim üyesi ve Kimya Sanayicileri Derneği temsilcilerinden oluşmaktadır. Atık Yönetimi Komisyonunun görevleri; a. b. c. d. Yönetmelik hükümlerine işlerlik kazandırmak, Ulusal ve uluslararası bilgi değişimini sağlayarak gerekli gördüğü hükümleri güncelleştirmek ve eksikliklerini gidermek için görüş bildirmek, Gerekli durumlarda danışman olarak görev yapmak, Atıklardan kaynaklanan kazalarla ilgili gerekli çalışmaları yapmak olarak düzenlenmiştir. Komisyon faaliyetlerini teknik alt komisyonlar marifetiyle sürdürmekte, kararları Çevre Bakanının onayı ile yürürlüğe girmektedir. Valilikler. Yönetmeliğe göreValiliklerin yetkileri; 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Atık yönetim planlarının il sınırları içinde Mahalli Çevre Kurullarınca uygulanmasını sağlamak, Mahalli Çevre Kurulu'nun görüşünü alarak kurulacak bertaraf tesislerinin başvurularını Çevre Bakanlığına iletmek, İl sınırları içindeki tehlikeli atık üreten tesisleri tesbit etmek ve Çevre Bakanlığına bildirmek, Üretici tarafından atıkların kendi tesislerinde geçici depolanmasına izin vermek ve bu faaliyeti denetlemek. Atık taşıma formları ile ilgili işlemleri yapmak, İl sınırları içinde tehlikeli atık taşıma lisansı vermek, denetlemek, lisansları yenilemek veya iptal etmek, Taşıma sırasında olabilecek kazalarda gereken acil önlemleri almak ve koordinasyonu sağlamaktır. Belediyeler. Belediyelerin yetki ve görevleri ise şu şekildedir: 1. 2. 3. 4. 5. Atık üreticileri ve bertaraf edicilerle ile birlikte veya ayrı olarak atık bertaraf tesislerini kurmak, Atık bertaraf tesislerinin inşası ve işletmesinde gereken tedbirleri belediye ve mücavir alan sınırları içerisinde almak veya aldırmak, Atık yönetim programını hazırlayarak mahalli çevre kurullarına sunmak, Atık bertaraf tesisleri ile ilgili plan ve projeler hakkında valiliğin uygun görüşünü ve Çevre Bakanlığının onayını almak, Atıkların taşınması ve bertarafı için izin almış kuruluşlarla sözleşme yapmak, bu nedenle valiliğin uygun görüşünü almak, bu konuda yapılan faaliyetleri denetlemek ve valiliğe rapor vermek. Tehlikeli Atık Üreticileri (Sanayiciler). Yönetmelikte tehlikeli atık üreticilerine (sanayicilere) önemli görev ve sorumluluklar verilmiştir. Bunların en önemlileri şunlardır: 1. 2. 3. 4. 5. 6. Atık üretimini en az düzeye indirecek tedbirleri almak, Atıklarının tür ve miktarlarını belirleyerek Bakanlıktan atık tanımlama kodu almak, Atık beyan formunu her yıl doldurarak yetkili otoriteleri bilgilendirmek, Atıkların geçici yada ara depolama tesislerinde bekletilmeleri durumunda ilgili valilikten izin almak, Atıklarının taşınmasında ilgili mevzuata uymak, Atıklarını, lisanslı atık bertaraf tesislerinde gerekli harcamaları karşılayarak bertaraf ettirmekle ve bertaraf işleminin tamamlandığını yetkililere belgelemek. DEĞERLENDİRME Büyük ölçüde gelişmiş ülkelerde üretilen tehlikeli atıklardan yakma yoluyla kurtulma yöntemi, tehlikeli atığın kendisinden daha onarılmaz sorunlar yaratılmasına neden olmuştur. Gelişmiş ülkelerde bu yöntemlere karşı yaygınlaşan muhalefet, tehlikeli atıklardan başka ülkelere satış yoluyla kurtulma girişimlerinin hızlanmasına yol açmıştır. Ancak gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere doğru işleyen uluslararası çöp ticareti dalgası, 1980'li yılların sonlarında gelişmekte olan ülkelerin bu maddelerin ithalini yasaklamaları ile karşılaşmıştır. Temiz üretime yönelme hedefini ilk sıraya yerleştirmeyen sınai politikalar, tehlikeli atık ticaretinin ve bunların bertarafını sağlayan teknolojilerin kârlı yatırım alanları olarak varlıklarını sürdürmelerini sağlamaktadır. Türkiye'de tehlikeli atık sorunu, yasal düzenlemelere 1990'lı yıllarda konu edilmeye başlanmıştır. Dönemin özelliklerinden ötürü, hukuksal ve kurumsal çerçeve, uluslararası ve bölgesel ölçekli sözleşmeler yoluyla küreselleşme sürecinin doğrudan etkisi altında kurulmaktadır. Uluslararası sistemde yaşanan sıkışma gözönünde bulundurularak, bu alana ilişkin ulusal stratejilerin belirlenmesi çabalarına dış dinamiklerin kendi çıkarları doğrultusunda müdahale etme isteklerinin şiddetli biçimde devam edeceği beklenmelidir. Bu nedenle, tehlikeli atık yönetiminde öncelik ve ağırlığın ulusal - merkezi bakış açısına verilmesi zorunluluktur. Tehlikeli atık yönetiminde planlama ve örgütlenme işlevi, bölgesel ve yerel değil öncelikle ulusal - merkezi düzeyde kurulmalıdır. Tehlikeli atık yönetiminin teknik, mali ve hukuksal gereklilikler nedeniyle bölgesel planlama ve yapılanmayı gerektirdiği biçimindeki önerilerin inandırıcı gerekçeleri yoktur. Bölgesel düzeyin öne çıkarılması, kuralları ve teknolojileri uluslararası düzeyde ve küresel piyasalarda geliştirilen böyle bir çatışma alanını, ulusal çıkar lehine yönetmeyi olanaksız hale getiren bir öneridir. Tehlikeli atık yönetimi için en uygun ölçeğin "bölgesel düzey" olduğunu ileri süren görüşler, sistemin (1) piyasa mekanizmalarına bağlanmasını, (2) özel şirketlerin etkinlik alanı olarak kurulmasını, (3) alanın yabancı sermayeye yerli sermaye ile eşit muamele yapılacak biçimde liberalize edilmesini hedefleyen modellere aittir. Bu yönü nedeniyle, tehlikeli atık yönetiminde hangi idari düzeyin öncelikli olacağı sorusunun teknik değil politik bir sorudur. Tehlikeli atık yönetiminin uluslararası boyutu baskındır. Ve Türkiye'de sektörün örgütlenmesi ilk kez yapılmaktadır. Bu özellikler nedeniyle ulusal kurumlaşma ve kural geliştirme çalışmalarının ulusal kaynaklar ile yapılmasına öncelik vermekte kuşkusuz büyük yarar vardır. Konunun insan sağlığı için taşıdığı önem gözönünde bulundurularak, tehlikeli atık yönetiminde piyasa mekanizmalarının değil kamu mekanizmalarının ağırlıklı olduğu sistemlerin yeğlenmesi gerekir. Bu mekanizmaların bir ucunda, tehlikeli atığın başlıca üreticisi olan sanayi sektörü yer almaktadır. Sanayi sektörü çevre koruma açısından önceliği tek tek yada organize bölgelerde ortak olarak atıksu arıtma tesislerinin kurulmasına vermektedir. Ancak tehlikeli atıkların bertarafı konusunda gerekenler yapılmamaktadır. Uluslararası alıcılar Türkiye'de tehlikeli atıkların bertarafının yeterince yapılmadığına dayanarak bu durumun 'çevre dampingi' oluşturduğunu ve haksız rekabete sebep olduğunu ileri sürebilirler. Bu durumda ise haksız rekabetin önlenmesi amacıyla uluslararası alıcılar "tarife dışı engelleri" uygulamaya koyacaklardır. Bu konu ihracat yapanlar için en önemli çevresel yaptırım olacaktır. Sanayi sektörünün bu tür engellemeler ile karşılaşmasını engellemek için bir yandan temiz üretim yönünde teşvik edilmesi gerekmekte, bir yandan da üretilen tehlikeli atığın toplum ve doğa sağlığını tehdit etmeyecek biçimde bertarafının sağlanması gerekmektedir. Bu tür teşvik ve yaptırım uygulamayı gerektiren hedeflere, ancak kamu mekanizmaları kullanılarak erişilebilir. Tehlikeli atıkların bertarafı çoğu zaman özel teknolojiler gerektirmektedir. Ancak bu teknolojilerin pahalılığı ve yaptırımların yetersiz kalması nedeniyle çoğu zaman tehlikeli atıklar diğer atıklarla birlikte çevreye bırakılmakta yada depolanmaktadır. Bu nedenle tehlikeli atık yönetimini düzenleyen mevzuatta yeniden düzenleme ve değişiklikler yapılmalı ve yaptırım-denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Tehlikeli atık yönetimiyle ve bu çerçevede atığın azaltılmasıyla ilgili tüm yasal ve kurumsal yapılar güçlendirilmelidir. Temiz üretim teknolojileri, hammadde, ürün tasarımı ve kaynak kullanımı konularında bunların yerine temiz alternatifler teşvik edilmelidir. Üretim proseslerindeki tehlikeli atık oluşumunun minimize edilmesi teşvik edilmelidir. Bu çerçevede miktar olarak veya toksisite açısından tehlikeli düzeyde atık üreten ürünler yerine daha az atık üreten ikame maddelerin üretimine geçilmesi özendirilmeli ve teşvik edilmelidir. Bu amaçla harçlar ve vergiler, depozit sistemi gibi mekanizmalar uygulanmalıdır. Mevcut durumda ne atık üreticileri ne de yetkili kurum ve kuruluşlar tehlikeli atık yönetimini yeterince uygulayabilecek ve denetleyebilecek olanaklara sahiptir. Bu sektörde bilgili ve deneyimli kişilerin sayısı giderek artmasına karşın yeterli değildir. Tehlikeli atıkların yönetimi için merkezi ve yerel düzeyde plan ve program olmadığı gibi; alanın teknik bilgisi hiçbir merkezi kuruluşta toplanmış değildir. Tehlikeli atık yönetimi, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Tarım Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı gibi bakanlıkların yanısıra Dış Ticaret Müsteşarlığı ile TÜBİTAK gibi kurumlar ile üniversitelerin doğrudan ilgi alanı içindedir. Böyle bir alanın Çevre Bakanlığı tekelinde yönetilmesine dayanan bir örgütlenme yeterli değildir. Başbakanlığa bağlı ve yaptırım gücüne sahip kararları Bakanlar Kurulu kararnamesi ile yürürlük kazanacak, idari ve mali özerkliğe ve finansman - yatırım gücüne sahip bir uzman kurum yapısı yaratılmasında yarar vardır.