TABAKALAŞMA TOPLUMSAL TABAKALAŞMA Toplumsal tabaka deyince genel olarak toplumsal saygınlığı,siyasal iktidarı,ekonomik durumu, hayat şansları ve sitilleri,ayrıcalıkları vekültürelbakımdan,özellikleriyönündenbirbir indengörelifarklılıkları olan az yada çok kapalı toplumsalyapıderecelerindenherbirianlaşılır. Bir başka deyişle;tabakalaşma,herbir toplum üyesininırk,zenginlik,meslek,statü,prestij,eğiti mdüzeyivb.ölçüleregöreeşitsizbirşekildederec elendirilmesianlamınagelmektedir Sosyal bilimlerde tabakalaşma olgusu, genel olarak, gerek „doğal‟, gerekse „sosyal‟ eşitsizliklerin varlığına dayanmaktadır. Toplumu oluşturan fertler, gruplar arasındaki (görece) eşitsizliklerin yol açtığı farklılaşmalar, hiyerarşikbir sıralanışın ortaya çıkmasına yol açmakta; bu durum ise sosyal tabakalaşma olgusunu meydana getirmektedir. İleritoplumdasosyalfarklılaşmayıbelirleyenk riterlertoplumunhakimdeğerveanlamharita sınadayanır. Kimitoplumlarda,servetsahibiolmak,toplu msalhiyerarşideüstmevkileriişgaletmedebel irleyiciiken,kimitoplumlardadinikonum,kim ilerindeyaş,prestij,meslek,bilgi,oturulanme kanvb.etkenlerbelirleyiciolmaktadır. 1 -Kapalı sınıf tabakalaşması : Hindistan'daki kast sistemi ki doğumla kazanılır değişmez katı kurallara sahiptir tabakalar arasında geçişyoktur. Ör: Kast, kölelik, apartheid. 2 -Yarı kapalı sınıf tabakalaşması : OrtaçağAvrupasındakilonca sistemi gibi Yarı kapalı sınıf tabakalaşmalarında sadece yatay hareketlilik olasıdır. 3 -Açık sınıf tabakalaşması : Günümüz çağdaştoplumlarında toplumsal tabakalar arasında yatay ve dikey hareketlilik olasıdır. Tarımtoplumlarınıntabakalaşmabiçimleriol ankölelik,kastvezümrelersanayileşmeilebirl ikteyerinisınıfsisteminebırakmıştır. Sınıfsistemimakineleşmeninönemkazandığı, geleneklerinvedinineskiöneminikaybettiğis anayitoplumlarınıntabakalaşmabiçimidir.Sın ıflararasıtoplumsalhareketlilikfazladır Hiyerarşiler artı ürünün ortaya çıkmasıyla birlikte gündeme gelmiştir. Hiyerarşi,yerleşik hayata geçen üretici toplumlar seviyesinde ele alınan bir olgu olmuştur. Bu durum özellikle sanayileşme döneminde, artı-ürünün paylaşılmasını ifade eden makasın ağzının iyice açılması sonucunda, tamamen sosyo-ekonomik bir faktörün vurgulanmasına, dolayısıyla „çatışmacı‟ teorilerin gelişmesine zemin hazırlamıştır (Güçer2005: 22). Sınıf,belirliözellikleresahipkişilerdenoluşan birtoplumsalkategoridir.Buözelliklergelir,pr estij,meslek,eğitimvb.olabilir. Çağdaştoplumlardatoplumsalsınıfayırımınd adahaçokgelirdağılımınınyaygınşekildekulla nıldığıgörülmektedir.Gelirkişininsınıfyadast atüsüiçintemelölçütolarakgörülmektedir. Sondönemdebuna otorite vegücesahipolmaderecelerideeklenmiştir. Toplumsal sınıflar arasında başlıca üç yönden farlılıklar olabilir. Yaşam şartları: Bir toplumda belirli sınıfların üyeleri diğerlerine göre daha az veya daha çok yaşam şansına sahiptir. Hayatın sağladığı olanak ve zevkler belirli sınıflar için daha fazladır. Yaşam biçimi ve gelir farkı: Her toplumsal sınıfın kendine özgü bir yaşam biçimi vardır. Her sınıfın davranışları, zevkleri, konut tipleri, giyim kuşamları, aile yaşamı, gelenek ve görenekleri diğer sınıflardan farklıdır. Yaşam biçimi gelirle de ilgilidir. Belirli bir gelir düzeyine sahip olanlar genellikle belirli yaşam biçimlerini benimserler. Eğitim düzeyi de yaşam biçimini etkileyen faktörlerden birisidir. Sınıf bilinci ve psikolojik davranışlar: Her toplumsal sınıfın kendine özgü gelenek, görenek ve düşünce biçimleri vardır. Bir sınıfın üyesi olma belirli bir biçimde düşünme, belirli sorunlar karşısında belirli biçimlerde tepkide bulunmayı gerektirir Ayrıcalıklı insanların avantajları üç başlık altında incelenebilir: Yaşam Şansları: Zenginlik ve gelir gibi ekonomik avantajlar, sağlık ve iş garantisi, iyi evlerde, semtlerde oturmak, iyi tatil olanaklarına sahip olmak. Sosyal Statü: Bireyin toplumsal yapıda işgal ettiği konuma denir. Siyasal Etki: Karar verme mekanizmalarına etki etmek gücüne/fırsatına sahip olmak (Biltonvd1987: 35). Toplumdaki ayrıcalıklı gruplar yukarıda açıklanan alanlarda avantaj sahibidirler. Bu alanlardan birinde yaşanan eşitsizlik diğer alanları da etkilemektedir. Ekonomik yönden avantajlı olmamak beraberinde düşük sosyal statüyü ve siyasal etkiye sahip olmamayı getirir. Bunun tersi ise ekonomik avantaj beraberinde sosyal ve siyasal avantajları getirir. Zengin olanların toplumsal ilişki ve etkileri daha fazladır. Ekonomik avantajları nedeniyle daha çok dışa açık olarak yaşarlar. Sosyal ve siyasal yatırımları rahat bir şekilde yaparlar. Öte yandan sınırlı ekonomik geliri olan insanlar diğer insanlarla sınırlı bir etkileşime girerler Sınıf yapısı eşitsizlikler sonucu oluşur. İşçi sınıfı, orta sınıftan daha az para kazanır. Sınıf, eşitsizliğin tek bir kaynağı değildir. Toplumsal cinsiyet, etnik farklılıklar da toplumların eşitsizliklerini oluşturmaktadır. Kadınlar aynı işi yapsalar bile erkeklerden daha az para kazanmaktadır. Bu eşitsizlik bazı toplumlarda belli bir oranda giderilse bile dünya toplumlarının büyük bir oranı için hala geçerlidir. Kamu ve özel sektörde kadınlar çoğu alanlarda hala ayrım görmektedir. Kadınlar erkeklere oranla daha az terfi ettirilmektedir. Sınıf sistemi açık bir sistemdir. Bunun üzerine kurulu iddia bireyin yetenek ve çabasıyla daha üst sınıfa yükselebileceğidir. Aynı şekilde üst sınıftan aşağı sınıfa hareket de olabilir. Bir fabrikatörün iflas edip başka bir fabrikada işçi olması aşağı harekete bir örnektir. Bir bakkalın süpermarketaçması ise yukarı harekete örnektir. 1.DavısveMoore'aGöreTabakalaşma sosyologlar,toplumsaltabakalaşmanınevrenselold uğunubelirtmektedirler.Çünkübütüntoplumlarda farklıdurumlarabağlıeşitolmayanbirödüllendirme ninvarlığıgörülmektedir.Tabakalaşmanınkarmaşık lığıvekullanılanölçütlerbakımındantoplumlararası ndabüyükfarklılıklargörülmektedir. Aynı yazarlar, tabakalaşma sisteminin işlevsel olduğunu,toplumların belirli mevkileri doldurmak ve belirli görevleri yerine getirecek bireyleri motive etmekte olduklarını belirtmektedirler Servet: insanların geçimini, rahatını, eğlencesini sağlayan mal ve hizmetleri elde etmeye yarayan gelir miktarı, İktidar: Başkalarına hükmetme, Statü: Bireyin toplumdaki yeri, saygınlık ve itibarı. Yazarlara göre bütün toplumlarda tabakalaşma sisteminde en yüksek derecede ödüllendirilenler (Servet, iktidar ve statü bakımından) genellikle toplum için işlevsel bakımdan çok önemli olan konumları dolduran en yetenekli yada en ehliyetli kimselerdir. Bu yönden yazarlar tabakalaşmayı işlevsel görürler. Toplumsal tabakalaşma, toplumsal sistemin uyarlanmasını desteklediği için işlevsel ve evrenseldir. toplumsal tabakalaşmanın işlevsel olmayan durumları da olabilir. Örneğin konumların kalıtımla kazanılması, ödül eşitsizliğinin daha az ayrıcalıklı kişilerce tamamen kabullenilmesi durumlarında olduğu gibi. O halde adı geçen yazarlarca ileri sürülen işlevsel tabakalaşma teorisini şöyle özetleyebiliriz: 1. Beşerî toplumlarda eşitsizlik, doğuştan gelen bir gerekliliktir. 2.Yüksek sorumluluk taşıyan yada ender bir yeteneği gerektiren konumlar sadece bu yetenekleri haiz olanlarca doldurulur. 3. Saygınlık, gelir v.s. gibi bakımlardan toplumsal olarak ödüllendirilmiş olan bu kimselerin ödüllendirilmesi, esas olarak doldurdukları konumların güçlüğüne (Eğitim düzeyi, bazı özel yetenekler gerektirmesi gibi) ve işlevsel önemine dayanmaktadır. Teori, pek çok bakımlardan eleştirilmiştir. Bottomore, eleştirileri şu noktalarda topluyor. Teori, tabakalaşmanın evrensel olduğunu kabul eder. Bu ise, her toplumda belirli bir kademelenmesisteminin varlığını içine aldığı ölçüde yanlıştır. Teori, en önemli konumlar ve en yetenekli kişilerin bütün toplumlarda menfaat gruplarının etkisinden bağımsız olarak muayyen olduklarını, kesin olarak tayin edilmişolmalarını kabul eder. Teori, tabakalaşma sistemlerinin kurulma ve korunmasında gücün (Kuvvet, zor) rolünü tamamen ihmal eder ve böylece toplumsal tabakalaşma ve siyasal çatışma arasındaki ilişki hakkında bir şey söyleyemez. Tumin'ineleştirisi ise şöyle: Belli statüler için gerekli yeteneklerin toplumda ancak pek az kişide bulunduğu görüşü tartışmalı bir konudur. Eğer toplum katı bir tabakalaşma içinde ise o zaman, yeteneklerin ortaya çıkarılması şansı azalır. Özellikle eğitim imkânlarının ana babanın servetine bağlı olduğu ve servetin de eşit olarak dağıtılmadığı bir toplumda nüfusun birçok kesitleri, kendi yeteneklerini anlama şansını bulamayacaklardır. Eğitim ve yetişme açısından tam bir eşitlik sağlanmadıkça farklı bir ödüllendirme sisteminin haklı gösterilmesi mümkün değildir. Gerhard Lenski'yeGöre Tabakalaşma Bir başka Amerikalı sosyolog Lenski de, toplumsal tabakalaşmanın işlevselliğini kabul etmekle birlikte, bir noktada, Davisve Moore'danayrılmaktadır. Gerhard Lenski, bu eşitsizliği, başlangıçta işlevsel olduğu için kabul eder. Çünkü ilkin özel konumlara uygunnitelikteki yetenekli kimselerin buralara gelmesi gerekir. Fakat Lenski, başlangıçtaki bu işlevselliğin uzun bir süre sonra ortadan kalkacağını ve toplumsal bir norm olarak devam etmeye eğilim göstereceğini belirtir. Çünkü, yazara göre, o kimse başlangıçtaki işlevi artık yerine getirmediği zaman bile süreklilikte direnir. Ayrıca Lenski, ilerici tarımsal toplumların aksine, sanayi toplumunda birçok toplumsal eşitsizliklerin giderek azalacağına, çünkü sanayileşmenin karmaşık bir işbölümüne ve ender becerileri gerektiren sayısız mesleklerin ortaya çıkmasına yol açtığına işaret eder. VilfredePareto'yaGöre Tabakalaşma Tabakalar arasında geçişi ifade eden VilfredePareto, "Seçkinler dolaşımı" teorisini ileri sürmüştür. Ona göre bireyler alt tabakalardan üst tabakalara ve üst tabakalardan alt tabakalara sürekli olarak hareket eder. Pareto, seçkinleri, olağanüstü nitelikleri bulunan ve hangi alanda, hangi faaliyet dalında olursa olsun, büyük yetenekleri olduğunu ortaya koyan insanların tümü olarak tanımlıyor Pareto, hükümet seçkinleri ile hükümet dışı seçkinler ayrımını yapar. Hükümette dolaysız yoldan önemli rol oynayanlar hükümet seçkinleridir. İkinci tabaka ise seçkinlerin dışında kalan alt tabakadır. Hükümet seçkinleri kavramı iktidara katılan herkesi içine alır. Hükümet seçkinleri Paretoyagöre en yetenekli kişiler midir? Parelo'nun"seçkin" tanımına göre böyle bir izlenim elde edilmektedir. Seçkinler grubuna katılma, bireysel niteliklere bağlı olduğundan soydan geçimli değildir. Bu sebeple eski seçkinlerin yerini halkın alt tabakalarından gelen en uygun kişiler (Yeni seçkinler) doldurur. îşte her toplumda bu seçkinlerle halkın geri kalanları arasındaki sürekli geçişdurumuna Pareto, "Seçkinler dolaşımı" der. Pareto'nunbu teorisi eleştirilmiştir. Çünkü uygulamada aşağı tabakalardan gelenler, çok yüksek basamaklara pek erişememektedirler. Tepeye tırmanma ancak birkaç kuşakta gerçekleşmekte ve olağan dışı bir olay olmaktadır. Aynı biçimde yukarı tabakalarda bulunanların aşağılara düşmeleri de çok enderdir. Marx’ıntabakalaşma kuramı Marx‟ınsınıf kavramı tabakalaşma kuramları arasında önemli bir yere sahiptir. Marx‟ıntoplum kuramının temelinde ekonomik ilişkiler vardır. Ekonomik ilişkiler sınıfların temelini oluşturmaktadır. Marx‟agöre sınıf ilişkileri toplumun tüm yönlerini açıklayan bir anahtar özelliğini taşımaktadır. Marx‟agöre komünist olmayan tüm toplumlar sınıf toplumlarıdır. Ekonomik kazanımlar, siyasal güç ve sosyal saygınlık sınıfların yapısına göre belirlenmektedir. Marksist görüşüretimin sosyal olarak düzenlendiğini savunur. Tüm sınıf ilişkileri, sömüren ve sömürülen gruplar arasında oluşmaktadır. Sömürenler bir artı değere sahip olurken sömürülenler ise, işgüçlerini satarak yaşamlarını devam ettirmektedirler Tarihin ilk çağlarında, hemen her yerde, toplumun çeşitli zümreler halinde tepeden tırnağa bir bölümlenmesini, çok çeşitli bir toplumsal konum derecelenmesini buluyoruz. Eski Roma da patrisyenleri, şövalyeleri, plepleri, köleleri; orta çağda feodal beyleri vasalları, lonca ustalarını, kalfaları, çırakları, serfleri; bu sınıfların hemen hepsinde, gene alt derecelenmeleri görüyoruz.” (Marxve Engels1998: 117) Marx‟agöre insanlık tarihi sınıf çatışmaları tarihidir. Sömürü ve baskı farklı formlarda gerçekleşmiştir. Kapitalist üretim şekli sanayileşmeden önce İngiltere‟de gelişti. Toprak, özel mülkiyetlere dönüştü, tarımda makineleşme ve hayvan gücünün kullanımı sonucu toprak işçileri işsiz kaldılar. Küçük atölyeler gelişerek ilk fabrikalar halini aldılar. Bu işyerlerinin sahipleri de burjuvaları oluşturdular. Marx’agöre ; çağdaşKapitalist topumlar üç sınıftan oluşur: Burjuvazi (Üst sınıf): Üretim araçlarına sahiptir. Zengin oldukları için avantajlı bir yaşam sürdürürler. Üst sınıf nüfusun çok azını oluşturur ve zenginliğini korumaya genişletmeye çalışarak kuşaktan kuşağa aktarmaya çalışır. Üretim araçlarına sahiplik üst sınıfı belirler ve toplumun diğer kısımlarından ayırır. Küçük Burjuva (Orta Sınıf) : Üretim araçlarının sahibi değil ama kontrol edicisi ve yöneticisi olan bireylerden oluşur ve şirket yöneticileri, genel müdürler, CEO‟lar, banka müdürleri ve fabrika müdürleri gibi birçok farklı meslek grubunu içine alır. Bazı yöneticilik konumlarında çalışanlar ise, hem kapitalistleri hem de belli bir ölçüde sömürülen işçileri temsil etmektedir. Burjuva ve işçilerin koşullarından belli özellikleri yansıtırlar.Marx‟ınzaman içerisinde eriyip işçi sınıfına katılacağını öngördüğü orta-sınıf temsilcileri tarihi süreç içerisinde ne yazık ki işçi sınıfına katılmamıştır. İşçi sınıfı (Alt-Sınıf) : Üretim araçlarının sahibi olmayan sadece üretim araçlarını kullanarak üretim yapan fakat artık değer olarak ürettikleri karı burjuvaya bırakan “işçi sınıfı” (proleterya) olarak tanımlanabilir. MaxWeber’intabakalaşma kuramı Weber kapitalizmin gelişmesine karşı çıkmamış ve Marx‟ın komünizm hakkındaki düşüncelerini ise “uygulanamayacak ütopya ”olarak değerlendirmiştir. Weber sadece üretim ilişkilerine bakarak toplumsal yapının analiz edilmesine karşı çıkmıştır. Weber sınıf kavramının, ortak sınıfsal koşulları paylaşan herhangi bir topluluğa işaret ettiğini söylemekle yetinmiş ve „sınıf‟ı şu şekilde tanımlamıştır; “[Sınıf], tipik bir mal arzı, dışsal yaşam koşulları ve kişisel hayat deneyimleri fırsatıdır; bu fırsat, belirli bir ekonomik düzende gelir sağlamak adına malları ve becerileri tasarruf altına almak için sahip olunan gücün miktarı ve çeşidi veya bu gücün yokluğu tarafından belirlenir”(Weber1978: 161). Weber‟inMarx‟tanfarklı olarak, iki temel ve çıkararıbirbirine zıt olan sosyal sınıf yerine, „neredeyse kişiye özgü olabilecek‟ (Kalaycıoğlu, 2002: 307) kadar çok sayıda sınıf olasılığından söz ettiğini söyleyebiliriz. Yani Weber‟insosyal sınıfında esas olan ikilik değil, çokluktur. Weberdinsel düşüncelerin toplumsal yapıya etkisini vurgulamıştır. Din kurumu toplumsal değişimi yönlendiren güçleri kontrol etmektedir. Weber, Marksizm‟i tek taraflı bir ideoloji olarak değerlendirir. Ona göre Marksizm toplumların karmaşık yapısını ve toplumsal değişimi yeterince açıklayamaz. Weber eşitsizliği sadece ekonomik ilişkilerde görmez.