İş Hijyeni Ünite 6

advertisement
İŞ HİJYENİ ÜNİTE 6
Toksik kimyasal maddeler canlı organizmaları olumsuz etkiler. Canlı organizmalar insan
olabileceği gibi ekosistem içinde yer alan diğer canlılarda olabilir. Aslında kimyasalların
tamamının canlılar üzerine etkileri vardır.
KİMYASALLAR VÜCUDA NASIL GİRER?
Dünya Çalışma Organizayonuna (ILO)göre toksik maddelerin normal çalışma koşullarında
vücuda giriş yolları soluma, deri ve ağız iledir. Toksisite tartışılırken herhangi bir maddenin
vücuda ve ayrıca kan dolaşım sistemine nasıl girdiğinin önemi son derece büyüktür.
İşyerlerinde kullanılan kimyasalların çoğu havada toz, duman, buhar, gaz şeklinde yayılır ve
böylece solunum yolu ile alınabilir. Böyle durumlarda yalnızca bu kimyasalları
taşıyan/muhatap olan kimseler değil,aynı zamanda işyerinde çalışan diğer işçiler de bu
kimyasallara farklı kaynaklardan ulaşarak risk altında kalırlar. Solunum, kimyasalların
vücuda en fazla girdiği yolların başında gelir.
Derinin koruyucu dış tabakası, toluen, seyreltik yıkama sodası çözeltisi vs. gibi maddeler
tarafından yumuşatılabilir. Bu durumda diğer kimyasal maddeler kan dolaşımı sistemine çok
daha kolayca girecektir
Vücuda giriş yolu ne olursa olsun, kimyasallar nihai olarak kan dolaşım sistemine ulaşarak
buradan tüm vücuda yayılabilirler. Bu durumda hasar, yalnızca kimyasalın girdiği yerde değil,
aynı zamanda bu yerden çok daha uzakta olan diğer organlarda da ortaya çıkabilir.
Solunum : Endüstriyel maruziyette maddelerin vücuda ana giriş yolu solunumdur. Havada
oluşan her türlü madde solunabilir. Eğer toksik madde aeosol formundaysa, birikme ve
vücuda emilme solunum yoluyla gerçekleşir. Pnömokonyosis, (tozlu akciğer) tozun
zararlıveya zarasız olmasına bağlı olmaksızın solunmasına yönelik olarak kullanılan bir
ifadedir. Pnömokonyosis’in iki önemli formu vardır.Bunlar silikozis ve asbestozistir. Yüksek
çözünürlüğe sahip amonyak, hidrojen florür ve kükürt oksitleri gibi bazı reaktif endüstriyel
gazlar ve buharlar tüm solunum sisteminde ani enflamasyona bağlı pulmoner ödem
oluşumuna neden olabilmektedir.
Deri ve Gözler Aracığıyla Emilme : Deri, kapladığı 1.5-2 metrekare alanla, insan vücudunun
en büyük organıdır. Vücudu koruyucu tabaka olarak kaplar ancak aşırı miktarda maruziyet
söz konusu olduğunda bu koruma işlevini yerine getiremez. Bir maddenin deri ile teması
sonucunda aşağıdaki dört muhtemel etki oluşur:
•Deri etkili bir bariyer olarak davranır
•Madde deriyle reaksiyona girerek bölgesel tahrişe veya doku hasarına neden olur
•Madde deri hassasiyeti oluşturur.
•Madde deriden nüfuz ederek derinin altındaki kan damarlarına ulaşarak kan dolaşım
sistemine ulaşır.
Bazı maddeler için (örneğin Paration gibi) deri pek çok toksik mesleki maruziyette
ana kaynaktır. Bazı diğer maddeler içinse (anilin, nitrobenzen gibi) deriden emilen miktar
kabaca solunum yoluyla alınan miktara eşittir. Deri kimyasal maddelerle temas ettiği zaman,
deriden kimyasalların geçmesine ek olarak söz konusu madde veya maddelerin teması
sonucunda deride çeşitli hastalıklarda oluşabilir.
Kimyasalların vücuda girdiği organlardan bir de gözlerdir. Her ne kadar çeşitli endüstrilerde
çalışılan maddelerin gözlere sıçraması sıkça rastlanan bir olaysa da bu yolla vücuda giren
kimyasal miktarı çok fazla değildir. Sıvı,toz, buhar, gaz, aerosol veya sis formundaki herhangi
bir kimyasal,gözlerle temas edebilir ve bu temastan sonra gözlerden vücuda girebilir.
Yeme Yutma(Sindirim Yolu) : Kimyasalların yeme, yutma yoluyla vücuda girmesinin
gerçekleşmesi endütrilerde çok yaygın görülmemekte, işçilerin pek çoğu kullandıkları
kimyasalları bilerek yutmamaktadırlar. Bununla beraber, işçiler toksik maddeleri ağız yoluyla
kontamine olmuş alanlarda veya kirli el ve parmakları ile yemek yediklerinde, sigara
içtiklerinde kazara almaktadırlar. Aynı zamanda solunmuş olan madde solunum bölgesinden
gırtlağa taşındığında,oral yoldan vücuda girebilmektedir.
Enjeksiyon : Her ne kadar endüstrilerde sık olmasa da bir madde vücudun bir bölümüne
enjekte edilebilir. Bu doğrudan kana, deriye, kasa veya iğnenin ulaşabileceği herhangi bir
bölgeye yapılabilir.
Yukarda tartışılan mekanizmalarla vücuda giren kimyasallar başta vücutta pek çok organı
derinden etkilemektedir. Örneğin sinir sistemi özellikle bazı grup kimyasallar tarafından ciddi
oranda etkilenebilmektedir. Vücuda girdikten sonra sinir sistemine ulaşan organik çözücüler
sinir sistemi üzerinde ciddi olumsuz etkileri söz konusudur. Çözücülerin vücutta etkilediği
unsurlardan biri de kan dolaşımı sistemidir. Bilindiği gibi kan hücreleri kemik iliği tarafından
üretilmektedir. Bir çözücü olan benzen kemik iliğini etkilemektedir. Karaciğer vücudun ana
metabolik organlarındandır. Çeşitli maddelerin vücuttan atılması işlevi gerçekleştirmektedir.
Çeşitli çözücülerin karaciğer üzerinde ciddi etkileri vardır.
TAŞINMA MEKANİZMALARI
Difüzyon : Bir maddenin bir organizmaya zarar verebileceği noktaya ulaşabilmesi için
hücreve hücre zarları gibi engelleri aşması gerekmektedir. Pek çok toksik madde difüzyon
mekanizması ile hücre zarını geçer. hem suda ve hemde yağda çözünebilen maddeler hücreye
difüzyon mekanizması aracığıyla hızlı bir geçiş söz konusudur.
Zayıf asit ve bazların difüzyonu : Zayıf asitler ve bazların iyonlaşmamış, yağda çözünebilir
formları membranından hızlı bir şekilde geçebilirken iyonlaşmış yapıları hücre duvarından
geçmek için çok fazla polardır. Bu maddelerin iyonlaşma dereceleri pH’ya bağlıdır.
Kolaylaştırıcı difüzyon (yayılma): Bir maddenin hücre içine taşınımı bazı taşıyıcılar
aracığıyla da olabilir. Bu taşıyıcılar diffüzyon enzim prosesine benzeyen, oldukça seçici,
protein tarafından düzenlenen bir taşınma prosesidir.
Aktif Taşınma : Bazı maddeler hücre membranlarından aktif olarak geçebilir. Bu taşınma,
protenlerin analoğu olan taşıyıcı proteinler tarafından gerçekleştirilmektedir. Aktif taşınma
kolaylaştırıcı difüzyona benzer, ancak bu taşınma konsantrasyon birikimine karşı gerçekleşir.
Yoğun Akım : Maddeler havada yoğun bir şekilde hareket ettiklerinde solunum yoluyla
havadan alınarak kana karışabilmektedir.
Filtrasyon: Filtrasyon,belli bir dereceye kadar dokularda tüm kılcal yapılarda söz konusu
olmakla beraber, böbrekte temel idrar oluşumu sırasında özellikle önem arz eder.
Absorsiyon(Emilme) : Absorbsiyon bir maddenin organizmanın içindebulunduğu çevreden
alınması olarak tanımlanmaktadır.
Kimyasalların Dağılımı : Bir maddenin organizmada dağılımı dinamik bir süreç olup
maddenin alınmasına, giderim oranına,kanın farklı dokulara akışına ve kimyasalın
özelliklerine bağlıdır.
KİMYASALLARIN VÜCUDA GİRİŞİNDEKİ ENGELLER
Beyindeki damarlar, testisle rve plasenta;özel anatomik yapılarından dolayı proteinler gibi
büyük molekülleri inhibe etme yeteneğine sahiptir. Ancak bu engelleme yeteneği yabancı
organik moleküllerin hücreden girmesini engellemede çok az etkili veya hiç etkisi yoktur.
Kana bağlanma: Vücuda giren maddeler, kırmızı kan hücrelerine veya palazmaya bağlanabilir
veya bağlanmadan da kanda bulunabilir. Bir maddenin kana bağlanması vücutta kalmasını
artırırken hedef organlara alınmasını azaltmaktadır.
GİDERİM (ELİMİNASYON),VÜCUTTAN ATILMA
Eliminasyon : Eliminasyonya da giderim bir maddenin vücuttan uzaklaşması, yok olmasıdır.
Giderim, vücuttan idrar ve fekal yoldan olabileceği gibi başka maddelere dönüşümle de söz
konusu olabilir. Diğer bir mekanizma ise terlemedir.
İdrar ve Safra ile Atılma: Kimyasalların vücuttan atılmasında en önemli organ böbrektir. Bazı
yüksek molekül ağırlığına sahip kimyasal maddeler safra ile atılmaktadır. Bu mekanizmayla
giderilen maddelerin bir bölümü bağırsakta tekrar emilmektedir. Bazı maddeler, örneğin
organik çözücüler ve aseton gibi bozunma ürünleri solunum yoluyla alındıktan sonra aynı
mekanizmayla yani solunumla tekrar metabolizmadan dışarı atılmaktadır.
Biyotransformation : Biyotransformasyon veya biyolojik dönüştürme vücuttaki yabancı
maddelerin (ksenobiyotik maddeler) metabolik olarak dönüştürüldüğü prosestir. Metabolizma
biyotransformasyonla karşılıklı sıkça birbirinin yerine kullanılan bir kavramdır. Metabolik
faaliyet enzimler tarafından katalizlenen çeşitli maddelerin vücutta kimyasal parçalanmasını
ifade etmektedir.
Download