finansal serbestleşme sürecinde artan kısa vadeli sermaye hareketleri

advertisement
F NANSAL SERBESTLE ME SÜREC NDE ARTAN KISA
VADEL SERMAYE HAREKETLER : TÜRK YE
EKONOM S NE ETK LER , R SKLER VE POL T KA
ARAÇLARI
MESLEK YETERL K TEZ
Haz rlayan
Kezban AKYOL ESER
Maliye Uzman Yard(mc(s(
Dan man
K. Önder ERGÜN
Maliye Uzman(
Ankara-2012
ÖNSÖZ
“Finansal Serbestle me Sürecinde Artan K sa Vadeli Sermaye Hareketleri:
Türkiye Ekonomisine Etkileri, Riskler ve Politika Araçlar ” ba l kl bu çal ma, T.C.
Maliye Bakanl + Strateji Geli tirme Ba kanl + Maliye Uzmanl + Yeterlilik Tezi
olarak haz rlanm t r.
20. yüzy l n son çeyre+inde, uluslararas ekonomik sistem, yeni e+ilimlerin
ortaya ç kt + h zl bir de+i im süreci geçirmi tir. Bu e+ilimlerin en belirgini daha
çok finans piyasalar nda görülen küreselle me olgusu olmu tur. Küreselle me ile
birlikte birçok geli mekte olan ülke, kaynak s k nt lar n giderebilmek amac yla
finansal serbestle me politikalar n benimseyerek sermaye hareketleri üzerindeki
kontrolleri kald rm t r.
Bu çal man n amac , zamanla daha spekülatif ve k sa vadeli hale gelen
uluslararas sermaye hareketlerinin ekonomiye olumsuz etkilerini göstermek ve bu
olumsuzluklar gidermek için gündeme gelen sermaye kontrollerini ba ta Tobin
Vergisi olmak üzere incelemektir.
Çal man n haz rlanmas nda bana yol gösteren tez dan man m ve Üstad m
Say n Önder ERGÜN’e, sevgili promosyon arkada lar ma, benden ilgi ve
desteklerini esirgemeyen aileme ve katk lar ndan dolay Evren ESER’e te ekkür
ederim.
Kezban AKYOL ESER
Ankara-2012
i
ÖZET
F NANSAL SERBESTLE ME SÜREC NDE ARTAN KISA VADEL SERMAYE
HAREKETLER : TÜRK YE EKONOM S NE ETK LER , R SKLER VE
POL T KA ARAÇLARI
AKYOL ESER, Kezban
Maliye Uzman Yard mc s
Mesleki Yeterlilik Tezi
Ocak 2012, 85 sayfa
Dünya ekonomisi 1980’li y llar itibar yla, küreselle me süreciyle birlikte,
yeniden yap lanma içerisine girmi tir. Geli mi ülkeler, sermayelerine daha karl
yat r m alanlar yaratabilmek, geli mekte olan ülkeler ise, büyümenin finansman için
ihtiyaç duyduklar fonlar sa+layabilmek amac yla, finansal piyasalar na serbestlik
kazand racak politikalar uygulamaya ba lam lard r. Finansal serbestle tirmeye
yönelik politikalar n devreye sokulmas yla, finansal sermayenin dünya çap nda
dola m h z kazanm , bu tür sermaye ak mlar n n geli mekte olan ülke pazarlar na
yöneldi+i gözlenmi tir.
1990’l y llara gelindi+inde Latin Amerika, Güneydo+u Asya’daki geli mekte
olan ülkeler ba ta olmak üzere, birçok geli mekte olan ülke yo+un bir ekilde
sermaye hareketleriyle kar kar ya kalm t r. Ayn dönemde, bu ülkelerde ya anan
krizler üzerine yap lan birçok ara t rmada, bu ülkelere yönelen yüksek miktarlarda
k sa vadeli sermaye ak mlar n n, ya anan krizlerin ortaya ç kmas nda ve
derinle mesindeki en büyük nedenlerden biri oldu+u görülmü tür.
Türkiye’de ise 1980’li y llarda ba layan finansal serbestle me süreci 1989
y l nda 32 Say l Karar ile tamamlanm t r. Sonras nda ekonomiye önemli
miktarlarda k sa vadeli ve spekülatif nitelikli sermaye giri i ya anm t r. Türkiye’ye
yönelik k sa vadeli sermaye hareketleri 1994 Nisan, 2000 Kas m ve 2001 Eubat
krizlerinin ya anmas nda önemli bir rol oynam t r.
K sa vadeli sermaye hareketlerinin neden oldu+u olumsuzluklar n bertaraf
edilmesi için çe itli sermaye kontrolleri önerileri bulunmaktad r. Bu önerilerden en
önemlisi James Tobin taraf ndan ortaya at lan ve literatürde Tobin Vergisi olarak
bilinen vergidir. Çal man n sonunda, k sa vadeli sermaye hareketlerinin
yava lat lmas na yönelik al nabilecek önlemlere, ba ta Tobin Vergisi ve bu verginin
Türkiye’de uygulanabilirli+ine yer verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Finansal serbestle me, Sermaye hareketleri, Sermaye
kontrolleri, Tobin vergisi
ii
ABSTRACT
INCREASING SHORT TERM CAPITAL MOVEMENTS DURING FINANCIAL
LIBERALIZATION PROCESS : EFFECTS ON TURKISH ECONOMY, RISKS AND
POLICY INSTRUMENTS
AKYOL ESER, Kezban
Assistant Finance Expert
Proficiency Thesis
January 2012, 85 pages
World economy has started to reform along with the globalization process,
since 1980. Developed Countries, for creating more profitable investment areas for
their capital accumulation, and developing countries, for capturing required capital
accumulation financing their economic growth, have applied policies leading to
financial market liberalization and removed their financial markets off the quantity
and price limitations. By the implementation of financial liberalization policies, the
flow of financial capital has accelerated all over the world, leaded to emerging
financial markets that yield more profitable investment opportunities.
In the early 1990’s, many developing countries, especially the ones in the
Latin America, Southeast Asia, faced up intensive capital movements. In the same
period, many researches that study the developing countries’ economic crises having
global effects showed that shortterm capital movements were the major reasons
behind these crises.
Within this process, Turkish economy has been liberated capital movements
by the law number 32 in 1989, and completed the process of openness and financial
liberalization process started in 1980s. Therefore, there have been short termed and
speculative capital inflows in the considerable amount. Because of that great money
acts, in 1994 April, 2000 November and 2001 February crisis happened.
There are some advises known as capital controles to stop such activities and
speculators, and to clean the effects. The most important suggestion of these
controles and advises is called as TobinTax. In the last part of this study Tobin Tax,
the first choice about the subject of how to slow down short and long term money
movements, is studied and it is researched how can it be used in Turkey.
Key Words: Financial liberalization, Capital movements, Capital controls, Tobin
tax
iii
Ç NDEK LER
Sayfa No
ÖNSÖZ ......................................................................................................................... i
ÖZET........................................................................................................................... ii
ABSTRACT ............................................................................................................... iii
Ç NDEK LER ......................................................................................................... iv
KISALTMALAR ....................................................................................................... v
TABLOLAR D Z N ...............................................................................................vii
GRAF KLER D Z N ............................................................................................viii
GR
.......................................................................................................................... 1
1. F NANSAL SERBESTLE ME SÜREC NDE SERMAYE HAREKETLER
VE EKONOM YE ETK LER ................................................................................. 4
1.1. F NANSAL SERBESTLE ME, TANIMI, GEL M SÜREC ve
TEMEL ÖZELL KLER ...................................................................................... 4
1.1.1. Finansal Serbestle9menin Tan(m(............................................................ 4
1.1.2. Finansal Serbestle9menin Geli9im Süreci ............................................... 5
1.1.3. Finansal Serbestle9menin A9amalar( ...................................................... 7
1.1.4. Finansal Serbestle9menin Temel Hedefleri ve Uygulamalar( ............... 8
1.1.4.1. Finansal Serbestle9menin Temel Hedefleri ..................................... 8
1.1.4.2. Finansal Serbestle9me Uygulamalar( .............................................. 9
1.2. ULUSLAR ARASI SERMAYE HAREKETLER ..................................... 11
1.2.1. Sermaye Hareketlerinin Tan(m( ve Türleri.......................................... 12
1.2.2. Sermaye Hareketlerini Etkileyen Faktörler ......................................... 13
1.2.2.1. Çekici Faktörler .............................................................................. 14
1.2.2.2. tici Faktörler .................................................................................. 15
2. KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER TANIMI, KAPSAMI ve
EKONOM ÜZER NE ETK LER ....................................................................... 15
2.1. KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER N N TANIMI ve
KAPSAMI ............................................................................................................. 15
2.1.1. Yerel Sabit Getirili Mali Araçlar .......................................................... 16
2.1.2. Yerel Hisse Senetleri Piyasas( ................................................................ 16
2.2. KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER N N EKONOM YE
ETK LER ............................................................................................................ 16
2.2.1. Döviz Kuru Üzerindeki Etkiler ............................................................. 17
2.2.2. Finansal Piyasalar Üzerine Etkileri ...................................................... 18
2.2.3. Ödemeler Dengesi Üzerindeki Etkileri ................................................. 19
iv
2.2.4. Ekonomik stikrar Üzerindeki Etkileri ................................................ 19
2.2.5. stihdama Etkisi ...................................................................................... 20
2.2.6. Kamu Dengesi Üzerindeki Etkileri ....................................................... 21
2.2.7. Ekonominin Genel Dengesi; Yurtiçi Üretim/Tüketim Üzerine Etkisi 21
2.2.8. Enflasyon Üzerine Etkisi ........................................................................ 22
2.2.9. Fiyat Dalgalanmalar( ve Krizler ............................................................ 22
2.2.9.1. 1994 Meksika Krizi ......................................................................... 24
2.2.9.2. 1997 GüneydoHu Asya Krizi ........................................................... 24
2.2.9.3. 1998 Rusya Krizi ............................................................................. 25
2.2.9.4. 1999 Brezilya Krizi .......................................................................... 26
2.3. TÜRK YE’DE KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER ................ 26
2.3.1. Türkiye’de K(sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Geli9imi ................. 27
2.3.2. Türkiye Ekonomisinde K(sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Etkileri
............................................................................................................................ 30
2.3.3. Türkiye’de K(sa Vadeli Sermaye Hareketleri ve Finansal Krizler .... 34
2.3.3.1. Nisan 1994 Krizi .............................................................................. 35
2.3.3.2. Kas(m 2000 Krizi ............................................................................. 38
2.3.3.3. ubat 2001 Krizi .............................................................................. 40
3. SERMAYE HAREKETLER N N KONTROLÜ ............................................. 42
3.1. DOJRUDAN ( DAR ) KONTROLLER .................................................... 45
3.2. DOLAYLI (P YASA TEMELL ) KONTROLLER .................................. 46
3.2.1. 9lemlerin Vergilendirilmesi (Tobin Vergisi) ....................................... 46
3.2.1.1. Tobin Vergisi Kavram( ve Kapsam(.............................................. 46
3.2.1.2. Tobin Vergisinin Amaçlar(............................................................. 47
3.2.1.3. Tobin Vergisinin Lehinde ve Aleyhinde Görü9ler ....................... 50
3.2.1.4. Tobin Vergisinin Türkiye’de UygulanabilirliHi ........................... 58
3.2.2. Çoklu Döviz Kuru Uygulamas( (Katl( Kur Uygulamas() .................... 60
3.2.3. Kazançs(z Rezerv Gereksinimi .............................................................. 61
3.2.4. Yerel Finansal Düzenlemeler ................................................................. 62
3.3. DÖV Z P YASASININ ST KRARINA YÖNEL K ÖNLEMLER......... 64
3.3.1. Hedef Bölge Sistemi (Target Zone) ....................................................... 64
3.3.2. Para Kurulu............................................................................................. 66
SONUÇ ...................................................................................................................... 69
KAYNAKÇA ............................................................................................................ 71
v
KISALTMALAR
AB
Avrupa Birli+i
ABD
Amerika Birle ik Devletleri
ATTAC
Association for the Taxation of Financial Transactions for the
Aid of Citizens (Mali O lemlerin Yurtta lar Yarar na
Vergilendirilmesi için Birlik)
BDDK
Bankac l k Düzenleme ve Denetleme Kurumu
BM
Birle mi Milletler
ERM
European Exchange Rate Mechanism (Avrupa Döviz Kuru
Mekanizmas )
DPT
Devlet Planlama Te kilat
GSMH
Gayri Safi Milli Has la
IMF
International Monetary Fund (Uluslar aras Para Fonu)
BF
Oktisadi ve Odari Bilimler Fakültesi
MKB
Ostanbul Menkul K ymetler Borsas
KKBG
Kamu Kesimi Borçlanma Gere+i
OECD
Organization for Economic Cooperation and Development
(Ekonomik O birli+i ve Kalk nma Te kilat )
s
Sayfa
S
Say
TCMB
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas
TÜFE
Tüketici Fiyatlar Endeksi
vd.
Ve di+erleri
vi
TABLOLAR D Z N
Sayfa No
Tablo 2.1. Türkiye’de Sermaye Hareketleri (Milyon Dolar).....................................29
Tablo 2.2. Türkiye’ye Ait Baz Veriler......................................................................36
Tablo 2.3. Türk Bankac l k Sektörü Aç k Pozisyonu.................................................36
Tablo 2.4. 2000 Y l Boyunca Türkiye’de Faiz Oranlar ...........................................39
Tablo 2.5. 1 Kas m Piyasas Faiz Oranlar .................................................................40
vii
GRAF KLER D Z N
Sayfa No
Grafik 2.1. Türkiye’de Büyüme-K sa Vadeli Sermaye Hareketleri................................31
Grafik 2.2. Türkiye’de D Ticaret Aç + -K sa Vadeli Sermaye Hareketleri...............32
Grafik 2.3. Türkiye’de Reel Döviz Kuru-K sa Vadeli Sermaye Hareketleri...............33
viii
GR
1960'l y llar n ikinci yar s ndan itibaren geli mi ülkelerde görülen h zl
büyüme ve refah dönemi, 1960’l y llar n sonuna gelindi+inde iktisadi ve siyasi
s n rlar na ula m t r. Böylece geli mi ülkelerde, dü en kar oranlar n n art r lmas
için dünya pazarlar n n geni letilmesi, mal ak mlar n n önündeki engellerin
kald r lmas , sermaye ak mlar n n daha fazla serbestle tirilmesi, özel sermayeler için
uluslararas bir pazar n olu turulmas , yani yeni bir uluslar aras i bölümünün
geli mesi gereklili+i do+mu tur.
Bu
dönemde,
geli mi
ülkelerde
sermaye
faktörü
bol
miktarda
bulunmaktayken az geli mi ülkeler ekonomik kalk nma süreçlerinde önemli bir
sermaye k s t
ile kar
kar ya kalm lard r. Dünya ekonomisinde kaynak
da+ l m n n etkin olmamas olarak ifade edilen bu durumda ülkeler aras nda sermaye
donan mlar aç s ndan dengesizlikler vard r. D a kapal bir ekonomide ulusal
tasarruflar sermaye birikiminin tek kayna+ iken d a aç k bir ekonomide ulusal
yat r mlar yabanc sermaye ile de finanse edilebilecektir. Bu nedenle az geli mi
ülkeler finansal serbestle me programlar ile d a aç larak uluslararas sermaye
hareketlerinden faydalanmaya çal m lard r.
1970’lerin ortalar na gelindi+inde istikrarl döviz kurlar , sermaye ak mlar n n
s n rland r lmas ve tam istihdam ile sosyal refah politikalar üzerine in a edilmi
olan Bretton Woods sisteminin çökü ü ile birlikte, sermayenin dünya çap nda
dola m n n tamamen serbestle mesi önündeki engellerin yava
yava
ortadan
kalkmas n n yolu aç lm t r (Adda, 2003:102).
Bu dönemde birçok geli mekte olan ülkede ya anan iktisadi bunal m ve borç
krizleri, o döneme kadar uygulanmakta olan korumac ve müdahaleci politikalar n
ele tirilmesine ve ekonomik serbestle meyi ekonomik geli me ile özde
tutan
görü lerin yayg nl k kazanmas na neden olmu tur. Ya anan geli meler, d borçlar n
ödemekte ve d kaynak bulmakta zorlanan bu ülkelerin, IMF ve Dünya Bankas gibi
uluslararas
finans kurulu lar n n da telkinleriyle, yurtiçi finansal kaynaklar n
art r lmas ve durgunluktan ç k için finansal serbestle meyi benimsemelerine neden
olmu tur (Kara ve Kar, 2005: 96).
Finansal serbestle me süreci, 1970’lerin ortalar ndan itibaren önce geli mi
ülkelerde (ABD, Japonya, Ongiltere), daha sonra Latin Amerika ülkeleri ba ta olmak
üzere pek çok geli mekte olan ülkede IMF önerileri do+rultusunda benimsenen
1
“istikrar ve yap sal uyum” programlar n n do+urdu+u sonuçlara ba+l olarak derinlik
kazanm t r.
Ancak geli mekte olan ülkelere yönelen finansal sermaye ak mlar , ekonomik
büyüme için gerekli olan d finansman sa+larken, ani giri -ç k lar ile söz konusu
ülkelerin ekonomik performanslar n n, sermaye hareketlerine kar
nitelik kazanmas na yol açm
a r duyarl bir
ve bu ülkelerin finansal oklara kar
k r lganl + n
art rm t r. Nitekim, finansal serbestle me uygulamalar n n h z kazand + 1990’l
y llar, s kla an aral klarla ortaya ç kan ve bir ülkeden di+er ülkeye kolayl kla
yay labilen iddetli finansal krizlerin ya and + bir dönem olmu tur (I k, 2005:83).
Bu çerçevede; Meksika’da (1994), Güneydo+u Asya’da (1997), Rusya’da (1998),
Brezilya’da (1999), Türkiye’de (1994, 2001) ve Arjantin’de (2001) ortaya ç kan
krizler, dikkatleri sermaye hareketleri ile finansal krizler aras ndaki ili kiye
yöneltmi tir. Kriz ya ayan ülkelerin hepsinin finansal serbestle me politikalar
çerçevesinde sermaye hareketlerini serbestle tirmi olmalar , sermaye hareketlerinin
ya anan krizlerin sorumlulu+unu ta d + yönündeki görü lerin a+ rl k kazanmas na
ve istikrars zl k yaratan sermaye hareketlerinin k s tlanmas na yönelik tart malar n
yo+unla mas na yol açm t r.
Sermaye hareketlerinin olumsuz etkilerini ortadan kald rmak ve özellikle k sa
vadeli spekülatif sermaye ak mlar n önleyebilme amac yla birçok öneri sunulmu tur.
Bu öneriler içinde en çok tart lan kontrol biçimi Tobin Vergisidir. Buna göre k sa
veya uzun vadeli olmas na bak lmaks z n, bir para biriminin sat n al nmas i lemi
üzerinde ilave bir vergi yükü konmas dü ünülmü tür. Bu sayede, özellikle k sa vadeli
spekülatif hareketlerin engellenece+i varsay lm t r.
Bu kapsamda, çal man n birinci bölümünde finansal serbestle me olgusu,
geli im süreci ve ekonomiye etkileri ile uluslar aras sermaye türlerinin tan m ,
türleri, sermaye hareketlerinin makroekonomik etkilerinin teorik çerçevesi ve
belirleyicilerine de+inilmi tir. Okinci bölümde uluslararas k sa vadeli sermaye
hareketleri hakk nda genel bilgiler, bu tür sermaye hareketlerinin neden oldu+u
dünya çap ndaki finansal krizlere yer verilmi tir. Ayr ca k sa vadeli sermaye
hareketlerinin Türkiye ekonomisinde finansal serbestle me süreci ile birlikte
ekonomiye giren k sa vadeli sermaye ak mlar incelenerek, k sa vadeli sermaye
ak mlar n n
ülke
ekonomisi
üzerindeki
etkileri
yer
almaktad r.
Sermaye
hareketlerinin neden oldu+u ekonomik olumsuzluklar n bertaraf edilmesine yönelik
“sermaye kontrolleri” ne üçüncü bölümde yer verilmektedir. Bu bölümde sermaye
2
kontrollerine ili kin öneriler incelenerek, Tobin vergisi detayl bir
ekilde ele
al nmakta, tarihi süreci, avantajlar ve dezavantajlar , ile bu verginin Türkiye’de
uygulanabilirli+inin de+erlendirilmesine yer verilmektedir.
3
1. F NANSAL SERBESTLE ME SÜREC NDE SERMAYE
HAREKETLER VE EKONOM YE ETK LER
1.1. F NANSAL SERBESTLE ME, TANIMI, GEL
M SÜREC ve
TEMEL ÖZELL KLER
1980’li y llarda, küreselle me sürecinin h z kazanmas yla hemen hemen
bütün dünya ülkeleri,
finansal sistemlerini serbestle tirmeye yönelik politikalar
uygulamaya koymu , finans piyasalar üzerindeki kontrolleri kald rm t r.
Dünya ekonomisinde 1980’li y llarda ba layan bu dönü üm, finansal sermaye
ak mlar n n dünya mal ve hizmet üretiminin çok üzerinde boyutlara ula mas na
neden olmu tur.
1.1.1. Finansal Serbestle9menin Tan(m(
Ekonomik serbestle me, bir piyasadaki miktar ve fiyat s n rlamalar n n
ortadan kald r lmas
olarak tan mlanabilir (Kazgan, 1988:333). Serbestle me
ifadesinin ticari serbestle me ve finansal serbestle me olmak üzere iki boyutu vard r.
Ticari serbestle me mal piyasas nda serbestle meyi ifade eder ve ilk boyutu
olu turur. Okinci boyut ise para piyasalar nda serbestle meyi ifade eden finansal
serbestle medir (Gürbüz, 2006:6).
Finansal serbestle me, bir ülkenin kendi iç piyasas nda, piyasa ko ullar n n
i lemesini
sa+lamas
ve
devletin
finansal
piyasalar
üzerindeki
do+rudan
kontrollerinin kald r lmas ile ülkenin kendi finansal piyasalar na yabanc sermayenin
giri ve ç k
önündeki engelleri kald rarak uluslararas piyasalarla bütünle mesidir.
Finansal serbestle me sürecinde ortaya ç kan temel olgular; faiz oranlar
üzerindeki kontrollerin kald r lmas , ulusal finans piyasalar n ay ran s n rlar n
ortadan kalkmas , bankac l k finans sistemi üzerindeki denetim ve k s tlamalar n
kald r lmas ya da önemli ölçüde azalt lmas , finans piyasalar n n konvertibiliteye
sahip olmas n n gerçekle tirilmesi, kurlar n dalgalanmaya b rak larak uluslararas
sermaye ak mlar n n h z kazanmas , yeni finansal araçlar n finans piyasalar ndaki
rollerinin art r lmas olarak özetlenebilir. Bu tür i lemlerin serbest hale getirilmesi ile
finansal serbestle me için ilk ad mlar at lm olur.
4
Finansal serbestle me ile birlikte kontrollerin kald r lmas fiyat sapmalar n
önleyerek tasarruflar n yüksek getirili yat r mlara yönelmesini sa+lar ve da+ l m
etkinli+i artar. Rekabet art
sonucu finansal piyasalardaki maliyetlerin azalmas ,
operasyonel etkinli+i at r rken, yap lan yenilikler sonucu üretilen mal ve hizmetlerin
tüketici ihtiyaçlar na daha uygun olmas ile dinamik etkinlik art
sa+lanmaktad r.
1.1.2. Finansal Serbestle9menin Geli9im Süreci
Dünya ekonomisinde, Okinci Dünya Sava 'ndan 1960'li y llar n ikinci
yar s na kadar, h zl bir büyüme ve refah dönemi ya anm t r. Ancak 1960'l y llar n
ikinci yar s ndan itibaren, geni leme döneminin temelini olu turan birikim tarz n n
t kanmas sonucu kriz ba lam t r (Savran, 1988:30). Dünya ekonomilerinde görülen
h zl büyüme ve refah dönemi bu tarihlerden itibaren kesintiye u+ram , kapitalizmin
“alt nça+” , iktisadi ve siyasi s n rlar na ula m
ve dünya kapitalizminin lider
ülkelerinin büyüme h zlar nda ciddi oranlarda dü ü ler ortaya ç km t r (Yeldan,
2002:21).
Dünya ekonomisinin lider ülkelerinde büyüme ve kâr oranlar nda bir dü ü
eklinde ortaya ç kan kriz, geli mi ülkelerde uygulanan Keynesçi talep yönetimli
politikalar ile azgeli mi ülkelerde uygulanan korumac l k politikalar n n, sistemin
i leyi inin önünde engel olmaya ba lad + n ortaya koymu tur (Savran, 1988:56).
Geli mi ülkelerde, dü en kâr oranlar n n art r lmas için; dünya pazarlar n n
geni letilmesi,
mal
ak mlar n n
önündeki
engellerin
kald r lmas ,
sermaye
ak mlar n n daha fazla serbestle tirilmesi, özel sermayeler için uluslararas bir
pazar n olu turulmas , dünya pazar n n geni letilmesi yani, yeni tipte bir uluslar aras
i bölümünün geli mesi gereklili+i do+mu tur (Savran, 1988:53-54).
Bu durum, istikrarl döviz kurlar , sermaye ak mlar n n s n rland r lmas ve
tam istihdam gibi sosyal refah politikalar üzerine in a edilmi olan Bretton Woods
sisteminin çökü üne neden olmu tur. Böylece, sabit döviz kuru sistemi, yerini esnek
döviz kuru sistemine b rakm t r (Alt ok, 2005:157). Bretton Woods'un çökü ü ile
sermayenin dünya çap nda dola m n n tamamen serbestle mesi önündeki bütün
engellerin de yava yava ortadan kalkmas n n yolu aç lm t r (Adda, 2003:102).
5
Bu çerçevede finansal serbestle me süreci, 1970’lerin ortalar ndan itibaren
önce ABD, Japonya, Ongiltere gibi geli mi ülkelerde, daha sonra Latin Amerika
ülkeleri ba ta olmak üzere pek çok geli mekte olan ülkede uygulanm t r. IMF
önerileri do+rultusunda benimsenen “istikrar ve yap sal uyum” programlar n n
do+urdu+u sonuçlara ba+l olarak da derinlik kazanm t r. Yap sal uyum programlar
ad verilen bu programlar n; makroekonomik istikrar sa+lamak, mal ve faktör
piyasalar n serbestle tirmek ve devletin ekonomideki a+ rl + n azaltmak eklinde
olmak üzere üç önemli hedefi öne ç kmaktad r (Alt ok, 2000:97).
1980’li y llar n ba lar ndan 1990 y llar na kadar uzanan bu dönemde geli mi
ve geli mekte olan ülkeler, mali sistemlerini serbestle tirmek amac yla bir dizi
reform gerçekle tirmi lerdir. Bunlar n en önemlileri, faiz oranlar n n serbest
b rak larak kredi tavanlar n n kald r lmas , bankalar n merkez bankas nda tutmak
zorunda olduklar mevduat munzam kar l k oranlar n n indirilmesi ya da tamamen
kald r lmas , bankac l k sektörünün hem yabanc hem de yerle iklere aç larak
sermaye hareketlerinin serbestle tirilmesidir. Bu tür politikalar genel olarak finansal
serbestle me politikalar olarak adland r lm t r. Finansal serbestle me politikalar n n
esas amac ekonomik büyümeyi h zland rmakt r. Bu da iki ekilde gerçekle ir
(Altuno+lu ve Gülo+lu, 2002:3):
Birinci olarak, faiz oranlar n n serbest b rak lmas yla birlikte ekonomide
tasarruflar artar ve ki iler gelirlerinin büyük bir k sm n finansal aktif biçiminde
tutmaya ba larlar. Finansal aktif stokunun artmas likidite ihtiyac n n azalmas na yol
açar ve yat r mlar için gerekli kredilerin bulunmas n kolayla t r r. Faiz oranlar n n
artmas müte ebbüslerin yat r m talebini bir miktar olumsuz etkilese de, ekonomide
ödünç verilebilir fonlar n miktar artaca+ ndan yat r mlar ve dolay s yla ekonomik
büyüme artar. Ancak mevduat faiz oran , sermayenin marjinal verimlik oran n
a mamal d r. E+er a arsa giri imciler yat r m yapmak yerine faiz geliri elde etmeyi
tercih ederler (Altuno+lu ve Gülo+lu, 2002:3).
Okinci olarak finansal serbestle meyle birlikte yat r mlar n finansman için, iç
ve d
kredi bulma olanaklar
artar. Mevcut bankac l k sistemi, yat r labilir
kaynaklar n sadece bir k sm n yat r ma dönü türse bile, tasarruflar n yat r mlara
kanalize edilmesinde büyük rol oynar. Finansal arac lar, gerçekle me ihtimali yüksek
yat r m projelerini bulup finanse etti+i sürece, bankac l k sisteminin geli mesi ve
6
rekabetin artmas yla birlikte ço+alan ve daha verimli hale gelen arac kurum
faaliyetleri, getirisi çok yüksek projelerin finanslanmas n
sa+lar. Sonuçta
yat r mlar n ortalama verimlili+i ve yat r m hacmi artarak ekonomik büyüme h zlan r
(Altuno+lu ve Gülo+lu, 2002:3).
Bu fikirlerden etkilenen birçok ülke 1980-1990 y llar aras nda finansal
serbestle me politikalar uygulam ancak birkaç Güney Do+u Asya ülkesi d nda bu
politikalar n birço+u ba ar s zl kla sonuçlanm st r. Finansal serbestle me politikalar
bekleneni verememekle kalmam , uyguland + ülkelerin birço+unda finansal krizlere
neden olmu tur.
1.1.3. Finansal Serbestle9menin A9amalar(
Finansal serbestle me olgusunun yurtiçi ve yurtd
olmak üzere iki a amas
bulunmaktad r. Finansal serbestle me, ilk olarak yurtiçi finansal piyasalar n
serbestle tirilmesine yönelik politikalarla ba lamakta, bu a ama devam ederken ya da
tamamland ktan sonra, sermaye ak mlar n n serbestle tirilmesi yani, yurtd
finansal
serbestli+in gerçekle tirilmesine yönelik politikalarla devam etmektedir. Tam
finansal serbestlik, bu iki a ama s ras yla tamamland ktan sonra gerçekle mi
olmaktad r.
Yurtiçi finansal piyasalarda serbestle menin sa+lanmas na yönelik olarak faiz
oranlar n n arz ve talep ko ullar na göre piyasa güçleri taraf ndan belirlenir. Bununla
birlikte faizler üzerindeki yüksek kar l k oranlar , vergiler ve fonlar gibi mali
yüklerin azalt lmas , kredi tavanlar n n kald r lmas , finansal piyasaya giri lerin
kolayla t r larak, finansal araçlar n çe itlendirilmesi, hisse senedi piyasalar n n
serbestle tirilmesi gibi düzenlemeler de yurtiçi finansal piyasalar n serbestle mesi
yönünde uygulanan politikalar aras ndad r (Gürbüz, 2006:13).
Yurtd
finansal serbestle me, yurt sakinlerinin d
piyasadan serbestçe
borçlanmas ve yurt sakini olmayanlar n ise iç mali piyasalarda i lem yapabilmesini,
yani içeri do+ru her iki kaynaktan sermaye giri inde s n rlamalar n, denetimin
kalkmas n sa+lar. Bunun yan nda, yurt sakinleri d ar ya serbestçe sermaye transfer
edip, yabanc varl k kalemlerini tutabilir. Yine yurt sakini olmayanlarda ayn ekilde
iç mali piyasalardan borçlanabilir, yurt içinde sakinler yabanc paralar üzerinden
istedikleri i lemleri yapabilirler (Kazgan,1988:136).
7
1.1.4. Finansal Serbestle9menin Temel Hedefleri ve Uygulamalar(
1.1.4.1. Finansal Serbestle9menin Temel Hedefleri
Genel bir ifadeyle, finansal serbestle me, sermayenin verimlili+inin dü ük
oldu+u bölgelerden yüksek oldu+u bölgelere do+ru akmas n ve dünya genelinde
sermayenin verimlili+inin artmas n sa+layacakt r (Seyido+lu, 2003:143). Böylece
piyasa ko ullar nda gerçekle ecek olan kaynak tahsisi, kaynaklar n da+ l m ndaki
etkinli+i art rarak dünya üretim ve refah na katk da bulunacakt r.
Makro aç dan bak ld + nda, sermayenin, geli mekte olan ülkelerin tasarruf
aç + n kapatmak ve döviz gereksinimini kar lamak yoluyla geliri art rmas beklenir.
Mikro aç dan bak ld + nda ise, finansal serbestle menin, tasarruf sahipleri,
yat r mc lar ve i letme d
mali kaynak kullanmak isteyen firmalar aç s ndan
avantajl olaca+ beklenmektedir. Finansal serbestle me sonucu, fon arz ve talep
edenlerin iç piyasalar n n dar kal plar ndan kurtularak d
piyasalara aç laca+ ;
tasarruflar n daha iyi de+erlendirece+i ya da daha uygun ko ullarda i letme d
kaynak bulma olanaklar na sahip olabilecekleri ileri sürülmektedir (Seyido+lu,
2003:143).
Bunun yan nda finans sektöründe yarat lan fonlar n reel kesime aktar lmas
olarak adland r lan finansal derinli+in sa+lanmas sonucu; faiz oranlar serbest
kalacak ve bu yolla tasarruf düzeyi artacakt r. Artan tasarruflar daha verimli alanlara
yönlendirilerek tasarruflar n yat r mlara tahsisi daha etkin yap lacakt r. Ayr ca,
finansal varl klarda çe itlenme ortaya ç kacak, finansal likidite artacak bunun
sonucunda d yard ma ve bütçeye ba+ ml l k azalacakt r (Ta , 2001:42).
Görülmektedir ki, finansal serbestle me politikalar yla, geli mekte olan
ülkelerde yetersiz olan yurtiçi tasarruf aç + n n kar lanabilmesi için ulusal ve
uluslararas sermaye piyasalar ndan yararlanmak hedeflenmekte ve böylece kaynak
da+ l m nda etkinlik sa+lanmas beklenmektedir. Sonuç olarak geli mekte olan
ülkelerde yat r mlar için gerekli finansman ihtiyac kar lanarak büyümeye katk da
bulunulacakt r (Gürbüz, 2006:30-31).
8
1.1.4.2. Finansal Serbestle9me Uygulamalar(
Finans piyasalar ndaki miktar ve fiyat s n rlamalar n n kald r lmas
ve
ekonomilerin uluslararas sermaye ak mlar na aç lma süreci olarak nitelendirilen
finansal serbestle me olgusu, 1970’li y llarda McKinnon ve Shaw taraf ndan ortaya
at lan Neoklasik finansal serbestle me teorisiyle birlikte i lerlik kazanm t r.
McKinnon ve Shaw, o döneme dek uygulanan, piyasalar n kamu otoritelerinin
denetim ve bask s alt nda olma durumu olarak tan mlanan ‘finansal bask lama’
olgusunu ele tirmi lerdir. Finansal bask lamada faiz oranlar n n bask
alt nda
tutulmas nedeniyle ortaya ç kacak negatif faiz oranlar n n, tasarruf hacmi üzerinde
olumsuz etkiler ortaya ç karaca+ n ve böylece yat r mlar n, dolay s yla ekonomik
büyümenin finansman için ihtiyaç duyulan kaynaklar n azalmas na neden olaca+ n
öne sürmü lerdir (Gürbüz, 2006:32-33).
Bu nedenle, faiz oranlar n n piyasa güçleri taraf ndan belirlenmesine izin
verilmesi gerekmektedir. Yurtiçi finansal sistemin serbestle tirilmesi olarak
nitelendirilebilecek bu süreci takiben, ekonomilerin d finansal serbestle me olarak
adland r lan uluslararas sermaye ak mlar na aç lmalar önerilmi tir.
Böylece, geli mekte olan ülkelerin, ekonomik büyümenin finansman için
yurtiçi
kaynaklar n
yararlanabilecekleri
yeterli
ve
olmad +
ekonomik
durumlarda,
büyümelerini
yurtd
piyasalardan
gerçekle tirebilecekleri
öne
sürülmü tür.
Neoklasik finansal serbestle me hipotezinin öngördü+ü ekliyle 1980’lerden
sonra, hemen hemen bütün geli mi ülkelerde yasal ve kurumsal düzenlemelere
gidilmi , dünya genelinde finansal denetlemelere son verilmeye ba lanm t r.
Finansal piyasalar n serbestle tirilmesine yönelik ilk uygulamalar geli mi ülkelerde
yurtiçi finansal piyasalar n serbestle tirilmesine yönelik uygulamalarla ba lam
ve
hemen ard ndan sermaye ak mlar n n serbestle tirilmesine yönelik uygulamalarla
devam etmi tir. 1980’lerin ortalar na kadar hemen hemen bütün geli mi ülkelerde
yurtiçi ve yurtd
finansal serbestle me tamamlanarak, tam finansal serbestle me
gerçekle tirilmi tir (Gürbüz, 2006:33).
Ayn süreçte, geli mekte olan ülkeler de, kapsaml reformlarla finansal
piyasalar n serbestle tirmeye yönelmi lerdir. Bu yolla dünya yat r m fonlar n n daha
9
büyük bir k sm n ülkelerine çekmeyi ve ekonomik yap lar n güçlendirmeyi
hedeflemi lerdir (Özgen, 1998:4). Dünya finans piyasalar ndaki fonlar çekebilmenin
yolu ise bu fonlara di+er ülkelerde elde edebilece+inden daha yüksek kazanç
sunmakt r. Bu nedenle, geli mekte olan ülkeler, yurtiçi finansal piyasalar nda,
uluslararas finansal sermayeye en karl yat r m olanaklar n sunacak düzenlemelere
gitmi lerdir (Gürbüz, 2006:34).
Bu çerçevede geli mekte olan ülkelerin, yat r mlar için gerekli finansman
ihtiyaçlar n n kar lanmas , kaynak da+ l m nda etkinlik sa+lanmas gibi ekonomik
sorunlar n n hafifletilmesine yönelik amaçlarla finansal serbestle meyi bir çözüm
yolu olarak görmeleri, bu ülkelerin h zla serbestle me uygulamalar na ba lamalar na
neden olmu tur.
Son yirmi be
y ld r hemen hemen bütün geli mi
ve geli mekte olan
ülkelerde uygulanan finansal serbestle me süreci iki a amada incelenebilir:
•
Reform sürecinin birinci a amas n 1980’lerden ba layan ve 1990’l y llara
kadar devam eden süreç olu turmaktad r. Bu dönemde genellikle, finansal
bask döneminden kalma mali piyasalarla ilgili yasalar n kald r lmas ya da
yeniden düzenlenmesi yönünde çal malar yap lm t r. Finansal serbestle me
döneminde,
faiz
s n rlamalar n n
kald r lmas ,
de+i tirilmesi, bankac l k sektörüne giri
düzenlemelerin
yap lmas ,
yabanc
çk
sermaye
kredi
politikalar n n
serbest hale getirecek
ak mlar na
getirilen
s n rlamalar n kald r lmas , menkul k ymet borsalar n n kurulmas ya da aktif
hale getirilmesini te vik edecek politikalar n yürürlü+e konulmas söz konusu
olmu tur (Altuno+lu ve Gülo+lu, 2002:4).
•
Finansal reform sürecinin ikinci a amas nda, 1990’l y llardan itibaren
geli mekte olan ülkelere yönelen sermaye ak mlar nda gerek nitelik gerekse
miktar bak m ndan önemli de+i iklikler olmu tur. Sermaye üzerindeki
kontroller giderek azalt lm , uluslararas ticaretin hacminde olan art
ve
ileti im teknolojisindeki geli melerle finansal piyasalar n küreselle mesi had
safhaya ula m t r. 1990’lardan günümüze uzanan bu süreçte, ekonomide
daha çok yap sal düzenlemelere yönelik çal malara a+ rl k verilmi tir. Bu
düzenlemelerle amaçlanan makroekonomik istikrar sa+laman n yan s ra,
10
kredi piyasas nda yanl seçim (adverse selection) ve etik problemleri (moral
hazard) gibi ‘asimetrik bilgi’den kaynaklanan aksakl klar gidermek amac yla
finansal kurumlara yönelik etkin bir denetleme ve düzenleme mekanizmas
kurmak, bankac l k sektöründe rekabeti sa+lamak, ulusal ve uluslararas kredi
piyasalar aras ndaki kopukluklar gidermek ve menkul k ymet borsalar n n
dünya borsalar yla entegrasyonunu sa+lamak olmu tur (Altuno+lu ve
Gülo+lu, 2002:4).
Sonuç olarak; hemen hemen bütün dünya ülkelerinde, yurtiçi ve yurtd
finansal serbestle menin a amal olarak gerçekle tirildi+ini söylemek mümkündür.
Finansal
serbestle me
genel
olarak
öncelikle
yurtiçi
finansal
piyasalar n
serbestle tirilmesine yönelik uygulamalarla ba lam ancak, hemen ard ndan yurtd
finansal serbestle menin sa+lanmas na yönelik ad mlarla bu süreç devam etmi tir.
Yukar da da de+inildi+i gibi, finansal sistemin serbestle tirilmesine yönelik
uygulamalar, ilk olarak geli mi
ülkelerde ba lam
ve ‘tam serbestle me’ bu
ülkelerde gerçekle tirilmi tir. Geli mekte olan ülkelerde ise bu süreç geli mi
ülkelerde oldu+undan daha sonra ortaya ç km ve tamamlanm t r.
1.2. ULUSLAR ARASI SERMAYE HAREKETLER
Ülkeler kalk nmak ve bunun devaml l + n sa+layabilmek için sermayeye
ihtiyaç duymaktad rlar. Bununla birlikte sermaye sahipleri de birikimlerini art rmak
amac yla bu birikimlerini büyük gelir sa+layacaklar ülkelere aktarmak isterler.
Yeterli sermaye birikimini sa+layamam
ülkeler bu aç klar n , yabanc sermayeyi
çekerek kapatmak istemektedirler. Yabanc sermayenin kalk nmaya olan katk s n n
anla lmas ile, geli mi
ve geli mekte olan tüm ülkeler sermayeyi ülkelerine
çekebilmek için gerekli ko ullar sa+lamaya çal maktad rlar (Pamuk, 2006:1).
Küreselle meyle birlikte ekonomide ve ticarette liberalle me e+ilimleri h z
kazanm t r. Bu süreçte sermayenin serbest dola m artm , ticaret serbestle mi ve
tüketici al kanl klar nda benzerlikler görülmeye ba lam t r. Sektörler ve i letmeler
aras nda da h zl geli meler ortaya ç km
ve s n rlar ötesi i letmeler aras ndaki
i birli+i artm t r. Böylece artan i birli+i ile sermaye, ulusal s n rlar n a arak
uluslararas alana kaym
ve ulusal ekonomiler için yabanc kaynakl sermayenin
önemi giderek artm t r (Erol ve Samsunlu, 2003:72).
11
1.2.1. Sermaye Hareketlerinin Tan(m( ve Türleri
Uluslararas sermaye hareketleri, uluslararas s n rlar a arak ülkeye giren ya
da ülkeden ç kan fonlar ifade eder (Özberk, 1981:109). Bir ba ka deyi le geli mi ve
geli mekte olan ülkelerin, ülkelerindeki büyüme ve kalk nma çabalar esnas nda
kendi öz kaynaklar n n yan s ra kulland klar iktisadi bir olgudur (Ormano+lu, 2004:
10).
Sermaye hareketleri, do+rudan yabanc yat r mlar, portföy yat r mlar , di+er
uzun vadeli sermaye hareketleri ve k sa vadeli sermaye hareketleri olarak dört ana
ba l k alt nda incelenebilir.
-
Do rudan Yabanc Yat r mlar
Do+rudan yabanc yat r mlar, yurt d nda yerle ik ekonomik birimlerin
yurtiçinde yapt klar sabit sermaye yat r mlar ile yurt içindeki yerle ik olan
ekonomik
birimlerin
yurt
d nda
yapt klar
sabit
sermaye
yat r mlar n n
netle tirilmi fark d r.
Do+rudan yabanc
yat r m karar , al c
ülkedeki ekonomik ko ullarla
yak ndan ilgilidir. Bu sebepten dolay bu tür yat r mlar makro ekonomik dengeleri
oturmu , daha az risk ta yan ülkelere yönelmektedir (Kaya, 1998:78).
-
Portföy Yat r mlar
Do+rudan yat r mlar d nda, tahvil d sat m ya da menkul k ymetler al m
sat m portföy yat r mlar olarak tan mlanmaktad r. Portföy yat r mlar ; ödemeler
dengesi sermaye hareketleri içerisinde varl klar ve yükümlülükler olmak üzere iki
ana ba l ktan olu maktad r. Varl klar k sm nda, yurt içi yerle iklerin d piyasalardan
menkul al m ve sat mlar gösterilmektedir. Varl klar n (-) bakiye vermesi d
piyasalardan al mlar n sat mlardan fazla oldu+unu, (+) bakiye vermesi ise sat mlar n
al mlardan fazla oldu+unu göstermektedir. Yükümlülükler k sm nda ise iki alt ba l k
yer almaktad r. Bunlardan birincisi bankalar, kamu sektörü ve di+er kurumlar n
tahvil ihrac yoluyla borçland + miktarlar, di+eri ise yurt d
piyasalarda yapm
yerle iklerin yurt içi
olduklar menkul k ymet al m sat mlar d r (Kar ve Kara,
2002:56).
12
-
Di er Uzun Vadeli Sermaye Hareketleri
Di+er uzun vadeli sermaye hareketleri kalemi, portföy yat r mlar içinde takip
edilemeyen vadesi bir y ldan fazla yurt içi borçlanmalar n , borç geri ödemelerini ve
borç vermelerini içerir. Kamu kesiminin kredi kullan mlar , kredi mektuplu döviz
tevdiat hesab ve dünya finansal piyasalar ndan sa+lanan di+er orta-uzun vadeli
kredileri kapsar.
Di+er uzun vadeli sermaye hareketleri bankalar n, kamu sektörü ile özel
irketlerin, uluslararas finans kurulu lar ndan ve yabanc hükümetlerden ald klar
kredileri ifade eder. Yat r m bankalar , IMF ve Dünya Bankas , bankalar n
olu turdu+u konsorsiyumlar ve di+er kurulu lar bu tür fonlar n kayna+ n
olu turmaktad rlar. Genellikle proje finansman ve makro ekonomik dengelerin
düzeltilmesi amac yla verilen bu krediler, verimli alanlarda kullan ld + taktirde
faydal
olabilmekte
ve
vadelerinin
uzunlu+u
dolay s yla
istikrars zl klar
yaratmayabilmektedirler (Kar ve Kara, 2002:55).
-
K sa Vadeli Sermaye Hareketleri
K sa vadeli sermaye; vadesi bir y la kadar olan özel ve resmi nitelikteki
uluslararas sermaye ak mlar d r. K sa süreli sermaye yat r mlar n n süresi 30,60 veya
90 gündür (Seyido+lu, 2003:394).
K sa vadeli sermaye hareketleri, sermayenin göreli bol oldu+u ülkelerden, k t
oldu+u ülkelere do+ru faiz farklar ndan yararlanmak ve arbitraj kazanc elde etmek
amac yla olu an hareketler olarak da tan mlanabilir.
Ülkedeki ekonomik ve siyasi istikrar da yüksek faiz oranlar gibi k sa vadeli
sermaye hareketlerini özendirici bir unsurdur. K sa vadeli sermaye hareketleri,
literatürde “s cak para” diye bilinen olguyla da tan mlanabilir. Burada üzerinde
durulmas gereken esas nokta, bu hareketlerin k sa vadeli spekülatif amaçl getiri
pe inde ko mas d r (Yönük, 1995:17).
1.2.2. Sermaye Hareketlerini Etkileyen Faktörler
Sermaye hareketleri genellikle yat r mc lar n sermaye aktaracaklar ülkedeki
getiri oranlar n n uluslararas getiri oran ndan görece yüksek olmas na ba+l d r.
13
Sermaye hareketlerinin yönü ve hacmi elde edilecek gelirin göreceli çekicili+i ile
birlikte yat r m i lemlerinin kolayl + na da ba+l d r.
K saca, finansal serbestle me ve teknolojik geli meler sermaye hareketlerini
geli mekte olan ülkelere çekmektedir. Özellikle 1980 sonras dönemde geli mekte
olan ülkelere yönelik fon hareketlerinde önemli geli meler olmu tur. Bu geli melere
neden olan faktörler çekici faktörler ve itici faktörler olmak üzere ikiye ayr labilir
(Alp, 2002:126).
1.2.2.1. Çekici Faktörler
Çekici faktörler, geli mekte olan ülkelerin etkin bir serbest piyasa ekonomisi
yaratabilmek için genel ekonomi ve mali piyasalar ile ilgili olarak yapm olduklar
reform hareketleridir.
Makroekonomik istikrar, mali piyasalar n liberalizasyonu, h zl ekonomik
büyüme, yat r mc n n güvenini art ran unsurlard r. Fiyat istikrar da yaln z yabanc
yat r mc lar için de+il ulusal yat r mc lar için, yat r mlar n planlayabilme, yat r m
karar olu turma a amas nda önemli rol oynamaktad r. Yabanc yat r mc lar yat r m
yapacaklar ülkelerin geçmi teki fiyat hareketlerini dikkate alarak ba ar l fiyat
istikrar program na sahip ülkelere yat r m yapma e+ilimindedirler (Aç kgöz,
2008:15).
Yabanc yat r mc lar için önemli bir di+er konu döviz kuru politikas d r.
Çünkü yat r mc lar yat r m yapacaklar ülkeye getirdikleri fonlar n o ülke paras na
çevirdikten bir süre sonra ya kendi paralar na ya da konvertibilite sahip di+er
dövizlere dönmek isteyeceklerdir. Özellikle yüksek reel faiz ve dü ük döviz kuru
sermayeyi çeker. Ülkeye giren yabanc para dönem ba ndaki kurdan ulusal paraya
çevrilir, yüksek faiz geliri elde eder ve tekrar döviz cinsinden yurt d na ç kar
(Aç kgöz, 2008:15).
Yat r mc lara yönelik güvenli ve istikrarl bir ortam n varl + ile birlikte
ileti im teknolojilerindeki geli meler ve h zl bilgi ak
potansiyel yat r mc lar n
geli en piyasalara yönlendirilmelerinde oldukça etkili olmu tur.
Sonuç olarak; son y llarda özellikle yüksek getiri güdüsüyle hareket eden
sermayenin geli mekte olan ülkelere yönelmesinde, söz konusu ülkelerle ilgili siyasi
14
ve ekonomik birçok faktör etkili olmaktad r. Ancak, bu etki, dönemler ve etkiyi
sa+layan geli meler baz nda farkl l k gösterebilmektedir (Onand m, 2005:20).
1.2.2.2. tici Faktörler
Sermayenin getirisinin dü mesine ve daha iyi getiri olanaklar ndan
yararlanmak için ülkeyi terk etmesine neden olan faktörler itici faktörlerdir.
Ekonomik durgunluk, faiz oranlar nda dü me karl l + azalt rken, politik
istikrars zl klar güven ortam n n bozulmas na neden olur. Bu ortam piyasa
kat l mc lar aç s ndan elveri li bir ortam ifade etmeyece+inden, sermaye hareketleri
alternatif ülkelere yönelmektedir.
Ayr ca sermaye giri lerinin belirlenmesinde d
dünya ko ullar n n, yani
uluslararas konjonktürün de önemi büyüktür. Ülkede ya anacak ekonomik bir
durgunluk itici bir faktör olarak say labilirken di+er ülke ve bölgelerde ya anan
durgunluk, fonlar n piyasa ko ullar nda de+i me olmayan ülkelere kaymas na neden
olan çekici bir faktör olacakt r (Aç kgöz, 2008:15).
2. KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER TANIMI, KAPSAMI ve
EKONOM ÜZER NE ETK LER
2.1. KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER N N TANIMI ve
KAPSAMI
Uluslararas sermaye ak mlar , bir ülkede yerle ik bir ki inin ba ka bir
ülkedeki yerle ik ki iye fon aktarmas veya ondan bir aktif sat n almak üzere fon
göndermesi ile ortaya ç kmaktad r (Uzuno+lu vd., 1995:34). Bu ak mlar, bir y ldan
k sa vadeli olarak gerçekle ti+i zaman k sa vadeli sermaye hareketleri ad n
almaktad r.
K sa vadeli sermaye hareketleri çe itli vas talarla bir ülkeye gelmektedir. K sa
vadeli sermaye hareketleri, genel olarak portföy yat r mlar ve k sa vadeli banka
kredilerinden olu maktad r. Portföy yat r m olarak ülkeye giri
yapan yabanc
sermaye “s cak para” olarak da adland r lmaktad r (Acar, 265:63). Bu tip yat r mlar
bir kriz an nda h zl
bir
ekilde ülkeyi terk etmekte ve krizin boyutunu
derinle tirmektedir. Öte yandan ticari ve hazine bonolar , mevduat sertifikalar ,
15
finansman bonolar , performans kredileri, kabul kredileri, k sa vadeli banka mevduat
hesaplar , ihracatç ülkedeki ihracat bankas n n ithalatç ya açt + krediler, bankalar n
ve kurulu lar n yurtd nda sa+lad klar
döviz kredileri k sa vadeli sermaye
hareketlerinin olu mas nda yer alan ba l ca kalemlerdir. K sa vadeli sermaye
ak mlar yerel sabit getirili mali enstrümanlar ve yerel hisse senetleri piyasas olmak
üzere iki ekilde gerçekle mektedir (Yar, 2008:4).
2.1.1. Yerel Sabit Getirili Mali Araçlar
Yerel sabit getirili mali araçlarda yat r mc y cezbeden yüksek oranl reel
faizlerdir. Yüksek faizli hazine bonosu ve devlet tahvili bu tip mali araçlara
verilebilecek ba l ca iki örnektir. Di+er taraftan, bankalar n ç kard klar mevduat
sertifikalar , k sa vadeli banka mevduatlar , büyük ve güvenilir irketlerin i letme
finansman için ç kard klar finansman bonolar sabit getirili mali araçlar aras nda
say lmaktad r.
2.1.2. Yerel Hisse Senetleri Piyasas(
Yabanc sermaye üzerindeki kontrollerin esnek hale getirilmesi veya tümüyle
ortadan kald r lmas ile birlikte muhasebe ve bilgi standartlar n n geli iminin yan nda
özelle tirme faaliyetlerinin h z kazanmas
yabanc
sermayenin hisse senedi
piyasas na yönelmesine yol açm t r. Risk unsurunun yüksek olmas na ra+men
yüksek getirinin elde edilebilmesi, uluslararas k sa vadeli sermayenin özellikle
büyüme kapasitesi yüksek, hisse senedi fiyatlar n n göreceli olarak ucuz kald + hisse
senedi piyasalar na yönelmesinin ba l ca nedenleri olarak say lmaktad r (Aslan,
1995:46-47).
2.2. KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER N N EKONOM YE
ETK LER
Finansal serbestle me sürecinin etkisinde kalan ve geli me yönünde seyir
izleyen ülkeler, ekonomik büyüme rotas na girebilmek amac yla yetersiz olan ulusal
sermayelerini,
uluslararas
sermayeyle
birle tirerek
ekonomik
büyümenin
finansman n kar lama yoluna gitmektedir. Bu noktada, k sa dönemli sermayenin
büyümeye etkisi, üretim ve tüketim aç s ndan farkl l klar arz etmektedir (Kurhan,
1995:69).
16
K sa vadeli sermaye üretimi finanse ediyorsa; ülkenin ödemeler dengesine ve
ekonominin istikrarl büyümesine olumlu yönde katk yapmaktad r. Ancak tüketimi
kar l yorsa; ülkede finansal kriz ya anma olas l + n art rmakta ve h zl büyüme
yerini ekonomik resesyona b rakmaktad r. Bu çerçevede, spekülatif nitelik ta yan
k sa vadeli sermaye hareketleri, giri yapt + ülkelerde k sa süreli bir zenginlik
yaratarak izleyen dönemde mali sektörde ba layan ve sonras nda reel sektöre de
s çrayan krizlere yol açm lard r (Eset, 1997:76). Nitekim bu tür sermaye hareketleri
özellikle 1990 sonras geli mekte olan ülkelerde ya anan ekonomik krizlerin en
önemli nedenlerindendir.
2.2.1. Döviz Kuru Üzerindeki Etkiler
Sermaye ak m n n yöneldi+i ülkelerde uygulanan döviz kuru rejimlerine ba+l
olarak ülke paras de+er kazanmaktad r. Sermaye hareketlerinin gerçekle ti+i ülkede
döviz kuru sisteminin esnek kur sitemi olmas halinde, sermaye giri leri döviz
kurunda ulusal paran n de+er kazanmas na yol açarken, sabit kur sisteminin oldu+u
durumda sermaye hareketleri do+rudan uluslararas
rezervlerin artmas na yol
açmaktad r (Yeldan, 2006:50).
Sermaye giri leri likiditeyi artt rd + için yurtiçi faiz oranlar dü erek yurtiçi
harcamalar art rmaktad r. D ticarete konu olan mallara yönelen harcamalar ticaret
aç + n art rmakta, bu da sermaye giri inin sürmesine yard m etmektedir. Reel kurun
de+er kazanmas , esnek kur sisteminde nominal kurun de+er kazanmas ; sabit kur
sisteminde ise d ticarete konu olmayan mallar n fiyat ndaki art yoluyla olmaktad r
(Kaya, 1998:33).
Reel kurun de+er kazanmas yla artan yurtiçi harcamalar ve d
ticarete konu
olan mallar n arz - talep yap s nihai d ticaret aç + n belirlemektedir. Bu ba+lamda
ülkeye giren sermayenin ülkede ne kadar kalaca+
reel kurdaki oynakl +
belirlemektedir. Sermaye do+rudan yat r m eklinde girdiyse reel kurdaki oynakl k
daha dü ük olmaktad r. Sermaye e+er k sa vadeli sermaye hareketi eklinde ülkeye
girdiyse, kar imkan ortadan kalkt + nda ani bir ç k n ba lama olas l + yüksektir.
Bu durumda tam rekabetçi piyasalar n olu mad +
geli mekte olan ülke
ekonomilerinde tahribata neden olmaktad r (Pamuk, 2006:35)
17
Ayr ca enflasyon h z n n yüksek oldu+u geli mekte olan ülkelerde sermaye
hareketlerinin serbestle tirilmesi yüksek faiz politikas n n yan nda a r de+erlenmi
kur politikas n da beraberinde getirir. Çünkü ülke d na kaynak aktar m n önlemek
ya da s n rl tutmak için kur art
enflasyonun alt nda tutulmak zorundad r. Bu da
ülkelerin rekabet gücünün azalmas na yol açmaktad r. Bir di+er etki de a r
de+erlenmi kurun sermaye kayb n da beraberinde getirip, yerli yat r m ve büyüme
için gerekli kaynaklar n azalmas na neden olmas d r (Önder, 1996:3).
K sa vadeli sermaye hareketleri makroekonomik olumsuzluklara kar
yüksek
duyarl l +a sahip olduklar ndan, uzun vadeli sermaye hareketlerinden daha istikrars zd r
(Bozok, 2008:37). K sa vadeli sermaye hareketleri gerçekle en ülkede herhangi bir siyasi
ya da ekonomik olumsuzluk durumunda faiz oranlar artsa dahi, ülke k sa vadeli sermaye
ç k n önleyemez. Bu durumda döviz kurunun istikrar , ilgili ülkenin yeterli döviz
rezervine sahip olup olmamas na ba+l olmaktad r. Ülkenin yeterli rezerve sahip
olmamas durumunda reel döviz kuru de+er kazanarak, ekonomide olumsuz etki
yaratabilmektedir (Alp, 2002:186). Ülkede k sa vadeli sermaye hareketlerinin fayda
maliyet dengesini iyile tiren politik reformlar n ve kurumsal de+i ikliklerin yap lmas
ülkeye uzun vadeli sermaye giri ini art rmaktad r. Bu durum reel döviz kuru üzerinde
istikrar sa+layarak ülke ekonomisini olumlu etkilemektedir (Onand m, 2005:99).
2.2.2. Finansal Piyasalar Üzerine Etkileri
Oyi i leyen bir sermaye piyasas ekonomik geli me sürecinde tasarruflar ve
kaynak da+ l m nda etkinli+i art rarak fiyatlama sürecinde kaynaklar n daha iyi
kullan m n n sa+lanmas na yard m eder. Nitekim, teorik olarak da hisse senedi
fiyatlar n n firmalar n üretkenlik, karl l k gibi çe itli performans kriterleriyle uyumlu
olarak hareket etmesi beklenir. Fakat geli mekte olan ülkelerde, yeterince
derinle memi olan finansal piyasalarda yüksek miktarda sermaye giri i piyasalarda
istikrars zl k yaratmaktad r.
Fonlar n etkin bir ekilde verimli yat r mlarda kullan lmamas , geri ödeme
sürecinde problemler yaratmakta, kullan lan kredilerin zaman nda ödenmemesinden
dolay iflaslara kadar uzanan ve genel olarak “ahlaki çöküntü” (moral hazard) diye
adland r lan çe itli problemler ortaya ç kmaktad r. Bu fonlar özellikle spekülatif
nitelikteyse, ekonomide yaratt +
s nma baz ülkelerde krizlerin ba lamas na yol
açabilmektedir (Fishcher ve Reisen, 1992).
18
Sermaye hareketleri yat r m yap lan ülkenin kalk nmas na ve sermaye
piyasalar n n geli imine katk da bulunmakla birlikte, ülke ekonomisini olumsuz
etkileyen riskleri de beraberinde getirmektedir. Uluslararas sermaye giri inin fazla
olmas , yurtiçi menkul k ymet ve gayri menkul fiyatlar n
a r
derecede art
göstermesini sa+lamaktad r (Berksoy ve Salto+lu, 1998:34). Sermaye piyasalar nda
yabanc lar n pay n n artmas , finansal piyasalar n küresel de+i melerden daha fazla
etkilenmesine neden olur. Sermaye giri inin k sa vadeli ve yüksek miktarda
gerçekle mesi dolay s yla ulusal finans piyasalar ndaki mali araçlar n özgün geli imi
engellenmektedir. Finansal piyasas geli memi bir ülkede, sermaye giri inin spekülatif
nitelikte olmas , faiz fark n n yaratt + k sa dönem karl l + de+erlendirmeye yönelik
oldu+undan, menkul k ymetler üzerinde yapay dalgalanmalar suni fiyat art lar
yaratmaktad r (Kaya, 1998:40).
2.2.3. Ödemeler Dengesi Üzerindeki Etkileri
Ödemeler dengesi, bir ekonomide yerle ik ki ilerin di+er ekonomilerdeki
yerle ik ki iler ile belli bir dönem içinde yapm
olduklar mal, hizmet ve gelirle
ilgili i lemleri, finansal varl k ve yükümlülüklerle ilgili i lemleri ile kar l ks z olarak
reel ya da finansal kaynaklar n sa+land + transferleri kapsar (TCMB, 2007).
K sa vadeli sermaye giri lerinin artmas ödemeler bilançosunun sermaye
hesab na gelir kaydedildi+inden ilk a amada olumlu bir etki yapar. K sa vadeli
sermaye hareketleri ulusal paran n de+er kazanmas na ve ithalat n artmas na yol açarak
d denge üzerine etkili olmakta dolay s yla cari aç klara sebep olmaktad r. Cari i lemler
hesab aç + n n uzun vadeli sermaye ile finanse edilmesi cari i lemler dengesinin
sürdürülebilirli+ini art r rken, k sa vadeli sermaye ile finanse edilmesi sürdürülebilirli+i
olumsuz etkilemektedir (Yücel ve Yanar, 2005:4).
Sonuç olarak, sermaye hesab nda bir art
ya an rken artan d
ticaret aç +
nedeniyle cari i lemler hesab olumsuz etkilenecektir. Bu etkinin büyüklü+ü ülkenin
marjinal tüketim e+ilimi ve ithal mallara olan gelir-talep esnekli+i ile yak ndan
ilgilidir.
2.2.4. Ekonomik stikrar Üzerindeki Etkileri
Sermaye giri inin en önemli sonuçlar ndan biri de, sabit kur sisteminde,
tüketimi art rarak fiyatlar üzerinde bask yaratmas d r. Artan tüketimin ithalatla
19
kar lanmas yurtiçi tüketim üzerindeki bask y hafifletir, ancak d
ticarete konu
olmayan mallar n fiyatlar ndaki göreli art enflasyonist etkileri h zland rabilmektedir
(Pamuk, 2006:38).
Enflasyonun kontrol edilmesi veya dü ürülmesi büyük ölçüde sermaye
giri inin para arz ndaki geni lemeye olan etkisinin s n rland r lmas ve sermaye
giri inin döviz kuru üzerindeki etkisinin s n rland r lmas yla sa+lanabilmektedir.
Uygulad klar istikrar politikalar için döviz kurunu ç pa olarak seçen ülkelerde
sermaye giri inin para arz n art rmas sonucu, para otoritelerinin para politikas
üzerindeki kontrolleri azalmaktad r. Ayr ca artan likidite ve yükselen enflasyon, fiyat
istikrar n n sa+lanmas na yönelik programlar n kredibilitesini azaltmaktad r (Kaya,
1998:40).
K sa vadeli sermaye hareketlerinin geli mekte olan ülkelerde istikrars zl k
yaratmas nda önemli bir neden de, bu ülkelerin yap sal özellikleridir. Bu tip
ülkelerde yeterince derin olmayan piyasalar, yetersiz kurumsalla ma ve hükümetlere
kar güven eksikli+i gibi problemler mevcuttur. Piyasalar n s + olmas , ülkeye giren
fonlar n etkilerini art r c bir rol oynamaktad r. Kurumsalla madaki eksiklik bu
fonlar n istikrars zl k yarat c
etkilerine kar
koruyucu politikalar n devreye
sokulmas n güçle tirmektedir. Hükümetlere olan güven eksikli+i ise, küçük bir
olumsuzlu+un h zla yay l p krizlere dönü mesine yol açmaktad r (Kazgan,
1995:105).
Bu çerçevede, sermaye hareketlerinin ekonomik istikrar bozucu etkisini
önlemek için, iyi örgütlenmi sermaye yap s ve güven veren bir ekonomi yönetimi
ve siyasi iradenin varl + gereklidir.
2.2.5. stihdama Etkisi
Az
geli mi
ve geli mekte olan
ülkeler,
yeterli
düzeyde
yat r m
yapamad klar ndan büyük bir i sizlik kitlesine sahiptirler. Bu çerçevede, yabanc
sermaye yat r mlar bu ülkede istihdam düzeyini art rma aç s ndan büyük önem
ta maktad r. Ostihdama etkisi, yat r m n nas l ve hangi alana yap ld + na ba+l
olmakla birlikte, yabanc sermaye k sa vadeli spekülatif fonlar eklinde ülkeye
gelirse, istihdama herhangi bir katk s olmad + gibi, h zla ülkeyi terk etmesi
20
durumunda ulusal ekonomide ya anan olumsuzluklar derinle tirerek daha büyük bir
i siz kitlesini ortaya ç karma potansiyeline de sahiptir (Zengin, 2003:63).
2.2.6. Kamu Dengesi Üzerindeki Etkileri
Az geli mi ve geli mekte olan ülkelerde d
sektörüne aittir. D
borçlar n büyük bölümü kamu
borçlarda spekülatif nitelikteki finansal i kinliklerin yaratt +
art , faiz ödemelerinin yükünü art rarak, kamu harcamalar nda ani bir yükseli e
neden olmaktad r. Bu yükseli de faiz oranlar nda s çramaya neden olmakta ve faiz
d
bütçe aç + olmayan ülkelerde bile sürekli olarak kamu aç klar n yukar do+ru
iten bir k s r döngü ortaya ç kabilmektedir (Pamuk, 2006:40).
Sonuç olarak kamu tasarruflar ndaki dü ü ve d
borçlardaki art , faiz
oranlar n n t rmanmas na yol açarak, ülke kaynaklar n n daha fazla yurtd na
transfer edilmesine neden olmaktad r.
2.2.7. Ekonominin Genel Dengesi; Yurtiçi Üretim/Tüketim Üzerine
Etkisi
Ekonominin genel dengesi, yurtiçi gelirlerin ne ölçüde tüketilip ne ölçüde
tasarruf edildi+ini, tasarruflar n yat r mlar ne ölçüde finanse etti+ini ve yat r m
tasarruf aç + bulunuyorsa bunun ne ölçüde yurtd
kaynaklar ile finanse edildi+ini,
ülkenin milli gelirinin ne kadar büyüdü+ünü gösteren dengedir.
Geli mekte olan ülkelerde, istikrarl büyümeyi sa+layacak yurtiçi tasarruflar
yetersizdir. Bu nedenle bu tip ekonomiler büyüme ve kalk nmaya yönelik fon
yarat lmas amac yla yabanc sermaye talep ederler. Burada sermaye ak m ndan
yararlanmak suretiyle istenilen büyüme hedefine ula lmas nda en önemli unsur,
sermaye ak m döneminde uygun yap sal reformlar n gerçekle tirilmesi ve uygun
politikalar n uygulanmas d r (Akyüz, 1994:165).
Ayr ca
finansal
serbestle me
sonucunda
tüketici
kredileri
h zla
yayg nla maktad r. Bu da tüketim harcamalar üzerindeki gelir k s t n en az ndan
belli gelir gruplar için büyük ölçüde ortadan kald rarak tüketimi gelirin önüne
geçirmektedir. Böylece uluslararas sermaye ak m , bankac l k sisteminde tüketici
kredilerine dönerek tüketimi körüklemektedir (Uzuno+lu vd., 1995:64).
21
2.2.8. Enflasyon Üzerine Etkisi
Geli mekte olan ülkelere yönelik sermaye ak m n n h zlanmas ile birlikte
bunun fiyatlara etkisi genellikle dü ürücü yöndedir. Bununla birlikte sermaye
ak m n n h zlanmas ile yüksek enflasyona sahip ülkelerin hedefledikleri enflasyon
oranlar na dönmeleri tam olarak gerçekle memektedir. Enflasyonun kontrol edilmesi
veya dü ürülmesi büyük ölçüde, sermaye giri inin para arz ndaki geni lemeye
etkisinin s n rland r lmas ve yine sermaye giri inin döviz kurlar ndaki etkisinin
s n rland r lmas ile sa+lanabilmektedir (Pamuk, 2006:40-41).
Ayr ca Latin Amerika ülkelerinde, önemli sermaye giri inin oldu+u dönemde
s k para politikas ve yüksek reel faiz oranlar , reel olarak hayli de+erlenmi ülke
paras ve kamu kesiminin harcamalar nda büyük boyutlara varan k s nt gibi
politikalar uygulanm t r. Uygulanan bu politikalar n varl + ile enflasyon a a+
çekilmi tir. Ancak sa+lanan fiyat istikrar ile ilgili iki temel sorun bulunmaktad r.
Bunlardan ilki, bu istikrar sa+lamak için katlan lan üretim, istihdam ve gelir da+ l m
bozukluklar bulunmaktad r. Okincisi ise, fiyat istikrar sa+lamaya yönelik olarak
uygulanan politikalar , son derece hassas ve uzun süre korunmas oldukça zor olan
dengeler üzerinde oturmaktad r (Önder ve Türel, 1993:122).
Bu politikalar uzun süre ekonomideki di+er dengelerle yürütmek ve h zl bir
büyüme sa+lamak hayli zor görünmektedir. Nitekim reel faiz oranlar n n ve ülke
paras n n reel olarak sürekli de+er kazand + bir ekonomide istenilen yat r m
seviyesine ula mak güçle mektedir.
2.2.9. Fiyat Dalgalanmalar( ve Krizler
K sa vadeli yabanc sermaye giri leri, piyasadaki likiditeyi art rmaktad r.
Spekülatif amaçl sermayenin ülkeyi terk etmesiyle, finansal kurumlar likidite
s k kl + ve ciddi finansal kay plarla kar
kar ya kalmaktad rlar. Böyle bir
ortamda, borçlanman n maliyeti artmakta ve ekonomik belirsizlik ortam ekonominin
daha da bask alt na girmesine yol açmaktad r.
Finansal varl k fiyatlar ndaki de+i iklikler, ok dalgalanmalar h zla döviz,
hisse senedi gibi menkul k ymet piyasalar na aktarmaktad rlar. Bu duruma "bula ma"
(contagion) ad verilmektedir. Bir ülkeye kar
22
güvenlerini kaybeden yat r mc lar
bula ma etkisiyle ayn co+rafi bölgede bulunan, benzer ekonomik yap ya sahip
ülkelerden, bu ülkelerin makroekonomik göstergeleri iyi olsa dahi ç kmaya
ba layabilmektedirler.
Bu tür ‘sürü davran lar ’
yat r mc lar n
ayn
bilgi
kaynaklar n kullan yor olmalar ndan ve asimetrik bilgiden kaynaklanmaktad r
(Unctad Papers, 1998:14).
Portföy yat r mlar
sürecinde, rating kurulu lar n n yat r mc lara bilgi
sa+lamadaki rolleri büyüktür. Pek çok yat r mc , özellikle kurumsal yat r mc lar,
ka+ t ihraç edenlerin, büyük uluslararas rating kurulu lar n n birinden bir kredi notu
bekler ve yat r m karar n bu nota göre verir. Hatta kurumsal yat r mc lar, baz
hallerde belli bir kredi notunun alt ndaki menkul k ymetlere yat r m yapmaktan
menedilmi lerdir. Örne+in, ABD emeklilik fonlar n n sadece en yüksek üç rating
kategorisinden birinde yer alan ticari ka+ tlara yat r m yap labilmektedir. (S&P
raiting sistemine göre AAA, AA, A grubunda olan ka+ tlar.) Ohraç edilen bir menkul
k ymetin risk derecesi yükseldikçe, söz konusu ka+ da ait kredi ratingi dü er, bono
faizlerinin al m sat m marj giderek artar. Tayland, G.Kore ve Endonezya'da tam bir
likidite krizi ba göstermi ken, kredi notlar n n yat r m derecesinden spekülatif
dereceye dü ürülmesi, ülkelerden daha fazla sermaye ç k na sebep olmu tur. Kredi
notunun, ba layan kriz üzerindeki istikrar
daha da bozucu etkisi, rating
kurulu lar n n belirleyici etkisini gözler önüne sermi tir (Unctad Papers, 1998:40).
Uluslararas rezervlerine oranla k sa vadeli d
borç oranlar n n daha yüksek
oldu+u ülkelerin, finansal krizlere çok yak n olduklar söylenebilir. Eimdiye kadar,
finansal krizleri tan mlarken milli paran n de+er kayb na, rezervlerin azalmas na
bak lmaktayken, günümüzde baz ekonomi dü ünürleri sermaye hareketlerinde
keskin bir ters dönü ü dikkate almaktad r.
Ayr ca rezerv seviyesi, reel döviz kuru, kredi geni lemesi, kamuya verilen
krediler ve enflasyon gibi kriterlere önem verilirken, k sa vadeli d
edilmi tir. Rezervler içinde k sa vadeli d
borçlar ihmal
borç oran , potansiyel bir likidite sorunu
gösterebilece+i için, sermaye ak mlar n n ters dönmesiyle tetiklenebilecek bir
finansal krizin i aretçisi de say labilmektedir. Bir likidite sorunu olabilece+i
dü üncesi,
geli mekte
olan
ülke
piyasalar nda
kolayl kla
panik
havas
yaratabilmektedir. Bir ülkenin ne kadar k sa vadeli d borcu varsa finansal krizlerin
de o derecede iddetli olaca+ söylenebilir (Rodrik ve Velasco, 1999:60-75).
23
Sonuç olarak, k sa vadeli sermaye hareketleri faizleri yükseltip kuru
dü ürerek, krizleri beraberinde getirmektedir. Dünya üzerinde sermaye hareketleri
sonucu ya anan önemli krizler:
2.2.9.1. 1994 Meksika Krizi
Meksika 1994 y l Aral k ay nda para birimi Pesoda büyük bir çökü ya am ,
kriz beklentilerinin artmas üzerine, 20 Aral k 1994 tarihinde Pesoyu devalüe etmek
zorunda kalm
ve bunun sonucunda büyük bir finansal kriz ya am t r. Meksika
Krizindeki temel nedenin 1980’lerle beraber h zla artan, krizden önceki birkaç
y ldaki olumlu konjonktürün etkisiyle ülkeye giren büyük miktardaki k sa dönemli
sermayenin, de+erli yerli para, yüksek oranda cari i lemler aç + ve politik
istikrars zl k nedeniyle ülkeden h zl bir ekilde ç kmas oldu+u söylenmektedir.
Meksika’ya 1990 –1993 y llar aras nda giren özel yabanc sermaye 72,5 milyar
dolar bulmu tur. 1994 y l nda hiçbir tahminin Meksika’da bir krizi öngörmemesine
ra+men, 1994 y l n n sonlar na do+ru ekonomide olu an panik havas nedeniyle
ülkenin d
rezervleri 26 milyar dolardan 6 milyar dolara gerilemi , bunu da büyük
oranl bir devalüasyon takip etmi tir (Akdi , 2000:6-7).
2.2.9.2. 1997 GüneydoHu Asya Krizi
Güneydo+u Asya ülkelerinin kriz öncesi dönemi incelendi+inde ciddi
say labilecek makroekonomik dengesizlikler görünmemektedir. 1990’l
y llar n
ba nda Avrupa ve Japonya’daki zay f büyüme, bu bölgelerdeki cazip yat r m
olanaklar n oldukça azaltm t . Büyük miktarlara ula an özel sermaye, daha fazla
risk ta yan Tayland, Endonezya, Güney Kore, Malezya ve Filipinler gibi
Güneydo+u Asya ba ta olmak üzere, yükselen yeni pazarlara kayd r lmaya
ba lam t r. Güneydo+u Asya’ya yönelik büyük miktarlarda k sa vadeli sermaye
giri i, mali varl klar n fiyat n yükseltmi ve mali piyasalarda suni bir yükseli e yol
açm t r.
Meksika’da oldu+u gibi Asya ülkelerinde de ulusal para birimlerinin reel
anlamda de+erlenmesi, k sa dönemli d
borçlar n artmas , cari i lemler dengesinin
bozulmas döviz piyasas nda büyük bask lara ve dengesizliklere neden olmu tur.
Böyle bir durumda piyasalar Asya ülkelerinin uygulad klar
döviz kuru
politikalar n n uzun süre daha devam edemeyece+i kan s na varm lar ve döviz
24
kurlar na yönelik spekülatif hareketler h z kazanm t r. Bütün bunlara, göreceli
olarak pahal hale gelen Asya ülkelerinin ihraç mallar yüzünden ihracat n azalmas ,
cari i lemler dengesinin büyük aç klar vermesi ve bankalar n en çok kredi verdi+i
in aat sektöründe fiyatlar n h zla dü mesi nedeniyle kötü kredilerin artmas
eklenince, Asya ülkeleri paralar n çok h zl biçimde devalüe etmek zorunda
kalm lard r. Ulusal paralar n n h zl de+er yitirmesini önlemek amac yla faiz
oranlar n n yükseltilmesi ve uluslararas
rezervlerin kullan lmas
da Asya
ülkelerindeki döviz kuru politikalar n n iflas etmesini önleyememi tir (Altuno+lu ve
Gülo+lu, 2002:8).
2.2.9.3. 1998 Rusya Krizi
Rusya’da 1998 y l nda ya anan kriz öncesi, 1996 ve 1997 y llar nda mali
piyasalarda yabanc yat r m, önceki dönemlere k yasla, yakla k % 229 oran nda
artm t r. Bu dönemde Rusya’da bankalara dü ük faizlerle kolayca para ak t lm ,
bankalar da iç piyasada % 60 gibi oldukça yüksek faizlerle bu paralar plase
etmi lerdir. Ancak dünya petrol fiyatlar ndaki % 50 dü me ve Rusya’n n d
gelirlerinin % 40’ n sa+layan enerji hammaddeleri sebebiyle u+ran lan 10 milyar
dolarl k kay p, piyasaya verilen kredilerin geri dönü lerinde problemler meydana
getirerek krizin ba lamas na neden olmu tur (Uluda+, 1998:4).
1998 y l n n ortalar ndan itibaren piyasalardaki çalkant lar artm
ve art arda
irket ve banka iflaslar ya anm t r. Tüm bunlar n bir sonucu olarak, 1998 A+ustos
ay nda, Ruble-Dolar kuru, 1 dolar = 6 rubleden, 1 dolar = 9,5 rubleye devalüe
edilmi , döviz üzerinden sermaye hareketleri s n rland r lm , 90 günlük bir
moratoryum ilan edilmi tir.
Rusya’ya göre krizin ortaya ç kmas ndaki en büyük pay yabanc
spekülatörlere aittir. Bat l spekülatörler kolay ve yüksek kazanç pe inde gidip,
Rusya’da hazine bonosu almay tercih etmi lerdir. Yabanc yat r mc lar n 1998
May s ay itibar yla 20 milyar dolarl k yat r mla toplam hazine bonolar n n üçte
birine sahip olduklar görülmektedir. Büyük ihracatç
irketlerin rublenin de+er
kaybetmesini beklemelerinin de piyasalarda var olan spekülatif beklentileri daha da
güçlendirmek suretiyle, krizde pay sahibi olduklar da söylenmektedir (Altuno+lu ve
Gülo+lu, 2002:8).
25
2.2.9.4. 1999 Brezilya Krizi
Brezilya’da, ekonomideki kötü durum nedeniyle 1990’lar n ba nda
uygulamaya konulan “Real Plan” sonucunda, % 2700’lerde bulunan enflasyon, 4,5
y lda % 1-3 seviyelerine gerilemi , daralt c politika uygulanmas na ra+men % 4’lük
büyüme oran yakalanm , özelle tirme politikalar ba ar l bir ekilde uygulanm ve
ülkeye büyük miktarda uluslararas sermaye giri i ya anm t r.
Ekonomide ya anan bu olumlu hava uzun sürmemi tir. 1998 ve 1999
y llar nda Do+u Asya ve Rusya Krizlerinin de etkisiyle ülkeye giren sermaye de
gözle görülür
ekilde bir azal
meydana gelmi tir. Bu dönemde portföy
yat r mlar nda yakla k 18 milyar dolarl k bir azalma olmu tur. Brezilya’da, Rusya
krizinden hemen sonra günlük ortalama 1 milyar dolar sermaye ç k
bu kaç
ya and + ndan,
dengeleme çal malar sonucunda 30 milyar dolar rezerv kayb olu mu tur.
Sermaye ç k n durdurma çabalar sonuç vermemi ve ya anan kriz daha da
derinle mi tir (Turagay, 1999:13).
2.3. TÜRK YE’DE KISA VADEL SERMAYE HAREKETLER
Türkiye’de sermaye hareketlerinin serbestle tirilmesi çal malar 1980’de “24
Ocak Ekonomik Ostikrar Tedbirleri” ile yürütülen ekonomik ve finansal reformlarla
ba+lant l olarak ba lat lm t r.
Bu tedbirlerin temel amac , iç ve d piyasada istikrar ve dengeyi gerçekle tirmek
olmu tur. Bu sebeple hükümet iç piyasay serbestle tirmek, fiyat kontrollerini kald rmak,
d
ticareti liberalle tirmek ve te vik etmek, devalüasyonlar yapmak, mevzuata
kolayl klar getirmek yollar na ba vurmu tur (Kavrako+lu, 1990:10).
24 Ocak 1980 Ekonomik Ostikrar Tedbirlerini takip eden süreçte, sabit kur
sisteminden serbest kur sistemine geçilmi , faiz hadleri üzerindeki kontroller
kald r lm t r. Ayr ca ulusal mali piyasalar n geli imi ve uluslararas
entegrasyonun sa+lanmas
aç s ndan sermaye piyasalar
piyasalara
üzerindeki k s tlamalar
kald r lm t r. Bu uygulamalar desteklemek için vergi avantajlar sa+lanm t r (Ta ,
2001:91).
26
2.3.1. Türkiye’de K(sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Geli9imi
Türkiye’de finansal reform süreci 1980 sonras
finansal serbestle me
program n n bir uzant s olarak geli im göstermi tir. 1984’te döviz al m sat m
serbestle tirilmi , 1989’da da kambiyo kontrolleri tamam yla kald r larak yurt içi ve
yurt d
sermaye hareketleri serbestle tirilmi tir. Ulusal finans piyasalar nda
Sermaye Piyasas
Kurulu olu turulmu , Ostanbul Menkul K ymetler Borsas
kurulmu tur (Yeldan, 2006:129). Uygulanan yap sal reform program yla d a aç k,
piyasa odakl yakla m n hakim oldu+u ekonomik sisteme geçilmi tir.
1989 y l nda sermaye hareketlerinin serbestle mesinin alt nda yatan neden, 1986
y l ndan itibaren artan mali aç klar yurt içinden borçlan larak giderilmeye çal lm ,
fakat bu durum özel yat r mlar d lay c bir etki ile sonuçlanm t r. Bu aç klar n
kapat lmas nda ikinci bir yol, yabanc fonlar n ülkeye giri inin sa+lanmas olarak
görülmü tür.
Sermaye Hareketlerinin serbestle tirilmesi ile ilgili “Türk Paras K ymetini
Koruma Hakk nda 32 Say l Karar” 11 A+ustos 1989 tarihinde Resmi Gazete’de
yay mlanm t r. Bu karar ve ilgili düzenlemelerle sermaye hareketleri tamamen
liberalle tirilmi ve konvertibiliteye yönelik en önemli ad mlar da at lm t r. Söz
konusu kararla getirilen temel düzenlemeler öyledir:
• Türkiye’de yerle ik ki iler; bankalar ve özel finans kurumlar ndan hiçbir
s n rlama olmaks z n döviz alabilirler ve döviz bulundurmak için herhangi bir
k s tlamaya tabi de+ildirler.
• Türkiye’de yerle ik ki iler, Türkiye’de yerle ik olmayan ki ilere verdikleri
her türlü hizmet kar l + nda ald klar dövizi ülke içine getirebilirler.
• Yurtd nda yerle ik ki ilerin OMKB’de kota edilmi ve Sermaye Piyasas
Kurulu izniyle ç kar lm her türlü menkul k ymeti alma ve satmalar serbesttir.
• Türkiye’de yerle ik ki ilerin bankalar ve özel finans kurumlar vas tas yla
yabanc borsalarda kota edilmi menkul k ymetleri; Merkez Bankas taraf ndan al m
sat m yap lan yabanc para birimleri cinsinden hazine bonosu ve devlet tahvili sat n
al p satmalar ve bu k ymetlerin al bedellerini yurtd na transfer etmeleri serbesttir.
27
• Türkiye’de yerle ik ki ilerin, yurtd nda menkul k ymet ç karmalar ,
piyasaya sürmeleri ve satmalar serbesttir.
• Türkiye’de yerle ik ki ilerin yurt d ndan menkul k ymet getirmeleri ve
yanlar nda yurt d na ç karmalar serbesttir.
• Yabanc sermayenin sat ndan ya da tasfiyesinden do+an gelirler bankalar
ya da özel finans kurumlar arac l + yla ülke d na transfer edilebilir.
• Yurtd ndan döviz kredisi almak serbesttir.
• Türkiye’de yerle ik olmayan ki ilerin Türk liras hesap açt rmalar ve bu
hesaplara ili kin anapara ve faizleri Türk liras ya da döviz olarak transfer ettirmeleri
serbesttir.
• Gayrimenkul sat lar üzerindeki yasak kald r lm t r ve gayrimenkul
sat ndan elde edilen gelirin transfer ettirilmesi serbesttir.
• Türkiye’de yerle ik olmayan ki ilerin döviz almalar ve transfer ettirmeleri
ve yurt d na Türk liras göndermeleri serbesttir.
1989 sonras dönemde, özellikle bu uygulama sonras , ekonominin makro
düzeyde performans , net sermaye giri ve ç k lar na a r duyarl bir konuma
gelmi tir. Ekonomi dolarizasyon sürecine girmi , ulusal paraya olan talep azalm ve
esnek kur politikas izlenmeye ba lanm t r. Türkiye’nin mali, kurumsal ve altyap
ko ullar , do+rudan yabanc yat r mlar için cazip bir ortam olu turmad + ndan, d
finansman daha çok k sa vadeli sermaye hareketleri ile sa+lanm t r.
28
Tablo 2.1. Türkiye’de Sermaye Hareketleri (Milyon Dolar)
Toplam
Sermaye
Hareketleri
Y(l
DoHrudan
Yat(r(mlar
Portföy
Yat(r(mlar(
Uzun Vadeli
Sermaye
Hareketleri
K(sa Vadeli
Sermaye
Hareketleri
1990
4.037
700
547
-210
3.000
1991
-2.397
783
623
-783
-3.020
1992
3.648
779
2.411
-938
1.396
1993
8.903
622
3.917
1.370
2.994
1994
-4.257
559
1.158
-784
-5.190
1995
4.565
772
237
-79
3.635
1996
5.483
612
570
1.636
2.665
1997
6.969
554
1.634
4.788
-7
1998
-840
573
-6.711
3.985
1.313
1999
4.829
138
3.429
344
918
2000
9.584
112
1.022
4.276
4.174
2001
-14.557
2.855
-4.515
-1.131
-11.766
Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi Ostatistikleri, www.tcmb.gov.tr
1980 sonras
görülmektedir. Bu art
sermaye ak mlar
rakamsal olarak incelendi+inde artt +
1990'l y llara gelindi+inde 1991, 1994 ve 1998 y llar hariç
tutulursa h zlanm t r. Türkiye'ye giren yabanc sermaye miktar yakla k olarak
1980'de 672 milyon dolar iken, 1985'de 1 milyar dolara 1990'da 4 milyar dolara
1996'da 5,5 milyar dolara yükselmi tir. 1991 körfez krizi, 1994 Türkiye'de ya anan
ekonomik kriz ve 1998'de Asya ve Rusya krizlerinin etkisiyle ülkemizden önemli
miktarda sermaye ç k
ya anm t r. 1991 y l nda Türkiye'den ç kan net sermaye
miktar yakla k olarak 2,5 milyar dolar, 1994 y l nda 4,3 milyar dolar, 1998 y l nda
ise 840 milyon dolard r. 1999 ve 2000 y llar nda ise sermaye giri lerinde art lar
ya anm ve 1999 y l nda ülkeye giri yapan net yabanc sermaye yakla k 4,9 milyar
dolar iken, 2000 y l nda 9,6 milyar dolara yükselmi tir. 2001 y l nda ise Kas m ve
Eubat krizlerinin etkisiyle ülkemizden 14,6 milyar dolar civar nda sermaye ç k
ya anm t r.
29
2.3.2. Türkiye Ekonomisinde K(sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin
Etkileri
Sanayile mi ülkelere ait sermaye 1980’li y llarda dünya pazarlar nda kar
aray na ba lam t r. Bu dönemde Türkiye, TL’yi konvertible durumuna getirmi tir.
A+ustos 1989’da 32 say l Karar ve de+i iklikleriyle birlikte, OECD’nin ko ullar
yerine getirilmi ve konvertibiliteye geçi IMF’ce onaylanm t r. Böylece likit fonlar
halinde yerli ve yabanc sermayenin Türkiye’ye giri
ve ç k lar özgürlü+e
kavu turulmu tur. Do+rudan yat r mlar, serbest bölgeler ve özelle tirme yoluyla
ülkemize gelen yabanc sermayeye sa+lanan serbestlik yan nda, k sa vadeli sermaye
içinde özgürlük sa+lanm t r. Bu çerçevede amaç sermayeyi çekmekten öte d ar
kaçan yerli sermayeyi geri getirmek olarak ortaya ç km t r (Kazgan, 2002:162-163).
Oçerideki yüksek reel faiz hadleri sayesinde Türkiye k sa vadeli yabanc
sermayeyi çekmi tir. Risksiz menkul de+er say lan kamu borçlanma ka+ tlar nda faiz
hadlerinin yüksekli+i faiz arbitraj yoluyla kar etmek isteyen d yat r mc lar çekti+i
gibi, yerle ik ticari bankalar, irketler de d ar da k sa vadeli borçlan p içeride bu
ka+ tlara yat r m yapm lard r. D ar dan sermaye girdikçe TL’nin d
de+eri reel
olarak yükselmekte, yani enflasyondan daha dü ük devalüasyon yaratmakta,
ç karken tersi olmaktad r. Gelen fonlar TL’ye çevrilerek yüksek getirili ka+ tlara
yat r lmakta, vade sonunda bu yüksek getiriyle birlikte, TL devalüe olmadan önce
tekrar dövize çevrilerek, yüksek karla birlikte sermaye ç kmaktad r. 1990’l y llarda
giren sermaye s k olarak dolar üzerinden yüzde 30-40’lara varan getiri sa+lam t r
(Kazgan, 2002:175).
K sa vadeli sermaye hareketleri Türkiye gibi geli mekte olan ülkelerde kamu
borçlar n finanse etmede önemli bir kaynak olarak kullan lm t r. Bu tür sermaye
hareketleri likit özelli+inin yüksek olmas sebebiyle yat r mc lar n yat r mlar n
gerekti+i takdirde en k sa sürede tekrar çekebilme özelli+ine sahiplerdir. Dolay s yla
bu türde likit fonlar ekonomik ve siyasi de+i imlere kar çok hassast rlar.
K sa vadeli sermaye hareketleri yat r m yap lan ülkelerde yerli paran n de+er
kazanmas na sebep olmaktad r. Bu nedenle artan ithalat ve azalan ihracata ba+l
olarak ilgili ülke d ticaretini olumsuz etkilemektedir. Artan d ticaret aç + yüksek
cari aç k yaratmakta ve bu cari aç klar finansal krizlere sebep olmaktad r.
30
Türkiye'de sermaye hareketlerinin serbestle tirildi+i dönemde var olan
makroekonomik dengesizlikler giderilememi ve giderek büyümü tür. En önemli
dengesizlik unsuru olan kamu kesimi aç klar , iç borç stokunu art rm , bu durum ise
yeterince derinle memi mali piyasalar üzerinde bask yaratarak faiz oranlar n
yükseltmi tir. Yüksek faizlerden yararlanmak isteyen k sa vadeli sermaye
giri lerinde art lar olmu bu da yurt içi mali piyasalar bir anlamda rahatlatm t r.
Ancak var olan makroekonomik dengesizlik ortam nda yabanc
aktörlerin
bekleyi lerinin kötüle mesi k sa vadeli sermaye hareketlerinde önemli ç k lara
neden olmu tur (Güven, 2001:98). Nitekim, 1994 ve 2001 y llar nda sermaye
hareketlerinin ç kt + y llarda ekonomimiz olumsuz etkilenmi tir. Grafik 2.1’de
görüldü+ü üzere sermaye hareketlerinin ç k ya and + y llar ekonomimizde % 5 ve
% 9 oran nda küçülme meydan gelmi tir (Eim ek, 2007:38).
Grafik 2.1. Türkiye’de Büyüme-K(sa Vadeli Sermaye Hareketleri (Net Giri9)
Kaynak: TÜOK, TCMB
Döviz kurlar
ve fiyatlarda istikrar sa+lanmadan finansal serbestle me
program n n uygulanmas d
ticaret aç + nda art lara neden olmu tur. Portföy
yat r mlar ve k sa vadeli yat r mlara ba+l olarak büyüyen ekonomi ile birlikte
ihracat için gerekli hammadde ve yat r mlar ithalat körüklemi tir. Ayr ca artan
sermaye ak m yla yerel paran n de+er kazanmas ithal mallar n daha cazip hale
getirerek d ticaret aç + n büyütmü tür.
31
1994 ve 2001 y llar nda sermaye ak m n n ters dönmesiyle birlikte d ticaret
aç + n n da kapand + , di+er y llarda ise sermaye ak m yla birlikte d ticaret aç + nda
art lar meydana geldi+i Grafik 2.2’ de görülmektedir.
Grafik 2.2. Türkiye’de D(9 Ticaret Aç(H(-K(sa Vadeli Sermaye Hareketleri
Kaynak: TCMB
Fiyat seviyelerini ve reel döviz kurlar ndaki istikrar sa+lam
olan ülkeler
d a aç k bir sermaye piyasas na sahipken kapal bir finansal sisteme sahip olan
ülkelere göre daha yüksek bir verimlilik art na ula abilmektedirler.
Bu çerçevede Türkiye, en temel önko ul olan fiyat istikrar ve mali disiplini
henüz sa+lamadan 1980’lerde faiz oranlar üzerindeki devlet kontrolünü kald r larak
finansal liberalle me sürecinde ad mlar birbiri ard na at lm t r. Grafik 2.3’de
görüldü+ü üzere sermaye giri lerine ba+l olarak reel döviz kurlar de+i mi tir. 2003
y l nda 100 baz olarak kabul edilen reel döviz kuru 2005 y l nda Sermaye
hareketlerine ba+l olarak 120’ye kadar yükselmi tir.
32
Grafik 2.3. Türkiye’de Reel Döviz Kuru-K(sa Vadeli Sermaye Hareketleri
Kaynak: TCMB
Finansal serbestle me öncesi ko ullar sa+lanmad + zaman, istikrar bozucu
sonuçlar ortaya ç kabilmektedir. Türkiye’de 1984’te gerçekle tirilen döviz rejimi
serbestle tirilmesi para ikamesine yönelik bask lara neden olmu tur. Halihaz rda
yüksek olan kamu aç klar yla birlikte para ikamesi bask s politika yap c lar n
enflasyonu dü ürmek amac yla Türk liras n korumaya çal malar nedeniyle çok
yüksek reel faiz oranlar na yol açm t r. Yükselen reel faiz oranlar sermaye
hareketlerinin de artmas na neden olmu tur. K sa vadeli sermaye ak m ndan en çok
yarar sa+layan bankalar olmu ve 1990’da yaln zca 1 milyar dolar olan borçlanmalar
1993’te 3,5 milyar dolara ç km t r. Hem kamu sektörü hem de finansal olmayan
özel sektör kendilerini çok yeni bir çal ma ortam içinde bulmu lard r. Finansman
olana+ n n geni lemesi hükümetin gev ek bir maliye politikas uygulamas na olanak
tan m
ve hükümetler de hemen bu f rsat de+erlendirmi lerdir. Hükümetin artan
harcamalar n yurtiçi piyasadan kar lamas nedeniyle 1989’da yüzde 6 olan iç borç
stokunun GSMH’ye oran 1997’de yüzde 20’ye ç km t r. Bankalar n hükümete borç
verebilmelerini sa+layan unsur k sa vadeli sermaye giri leriydi. Bu nedenle k sa
vadeli sermaye giri leri, maliye politikas n n kredi k s tlar n ve para otoritesinin para
k s tlar n a mas nda yard mc olmu tur (Sakall o+lu ve Yeldan, 1999: 14).
33
2.3.3. Türkiye’de K(sa Vadeli Sermaye Hareketleri ve Finansal Krizler
Türkiye ekonomisinde 1980’li y llardan itibaren finansal serbestle me
sa+lanmaya çal lm t r. Buna yönelik olarak 1984 y l nda döviz mevduatlar na
yönelik yasal engeller kald r lm t r. 1987 y l nda aç k piyasa i lemleri yürürlü+e
girmi tir. 1988 y l nda ise interbank piyasas kurulmu ayr ca mevduat ve kredi faiz
tavanlar
kald r lm t r.
1989
y l nda
ise
sermaye
hareketleri
tamamen
serbestle tirilmi tir.
Türkiye'de 1989 y l nda sermaye hareketlerinin tamamen serbestle mesiyle
birlikte artan sermaye giri leri, Türkiye'nin iç dinamiklerinden kaynaklanan sorunlar
geçici olarak bertaraf etmeyi ba arm
ancak uzun vadeli sürdürülebilir bir büyüme
sürecini beraberinde getirememi tir. Nitekim 1990 sonras dönemde patlak veren
krizler, Türkiye'deki finansal serbestle me ile yak ndan ilgilidir (Alper ve Öni ,
2001:205).
32 say l Karar ile birlikte uluslararas sermaye hareketleri üzerindeki tüm
kontroller ve denetimler kald r lm t r. Ulusal piyasalarda TCMB, döviz, kur ve faiz
oranlar n birbirinden ba+ ms z birer politika arac olarak kullanabilme olana+ n
kaybetmi ve finans piyasalar k sa vadeli spekülatif yabanc sermaye hareketlerinin
denetimi alt na girmi tir (Yeldan, 2001:187).
Finansal serbestle me ile birlikte portföy yat r mlar , hisse senedi, tahvil,
bono ihrac ve k sa vadeli krediler Türkiye ekonomisi üzerinde etkili olmaya
ba lam t r. Sermaye giri inin cazip oldu+u y llar ekonomide canlanma ve büyüme
ya anm t r. Ancak politik belirsizlikler, d ticaret aç klar ile enflasyondan ba+ ms z
olarak de+er kazanan Türk liras ve d
sermaye hareketlerinde
kaynakl
ç k lar oldu+u
oklar etkiyi art rm t r. Nitekim,
y llar ekonomimiz
etkilenmi tir. Bu etkilenmeler finansal sektörde ba lam
ciddi anlamda
ve reel sektöre de
yans m t r.
Finansal kurumlar zay f ve piyasalar s +, sanayi ile tar m dü ük verimli
Türkiye ekonomisinin yeni döneme tepkisi s k s k ortaya ç kan krizler eklinde
olmu tur (Kazgan, 2001:26).
34
Türkiye’de meydana gelen krizleri 1994, 2000 Kas m, 2001 Eubat krizleri
olarak incelemek mümkündür.
2.3.3.1. Nisan 1994 Krizi
1989 y l nda sermaye hareketlerinin serbestle mesinin alt nda yatan neden,
1986 y l ndan itibaren artan mali aç klar n yurt içinden borçlan larak giderilmeye
çal lmas , fakat bu durumun özel yat r mlar için d lay c bir etki yaratmas d r. Bu
aç klar n kapat lmas nda ikinci bir yol olarak yabanc
fonlar n ülkeye giri i
görülmü tür.
için
Bu
fonlar n
ülkeye
giri i
sa+lanmak
sermaye
hesab
serbestle tirilmi tir. Sonuçta 1990’l y llarda ülkeye sermaye giri i, özelliklede k sa
vadeli sermaye giri leri artm t r. Sermaye giri leri ile birlikte Türk Liras a r
de+erlenmi tir. Bu de+erlenme sonucunda bankalar uluslararas finans piyasalar ndan
borçlanmalar n
art rm , toplanan bu fonlar n yüksek getirili kamu menkul
de+erlerine yat r lm veya yurtiçi piyasalara kredi olarak verilmi tir. Artan kredilerle
birlikte iç pazar n canlanmas , tüketim ve hammadde mallar ithalat n art r r iken,
TL’nin yabanc paralar kar s nda de+er kazanmas da ihracat zorla t rm , ithalat
kolayla t rm t r. Bunun sonucunda d
ticaret aç + 1993 y l nda 6,4 milyar dolara
yükselmi ve bu aç klar n finansman nda da sermaye hareketleri önem kazanm t r (
Paras z, 2002).
Tablo 2.2’de Türkiye’nin 1990 y l ndan ba lamak üzere 1995 y l na kadar
çe itli verileri verilmi tir. Tablodan görüldü+ü gibi Türkiye’nin kamu kesimi
borçlanma gere+i 1990 y l ndan 1993 y l na kadar h zla artmaktad r. 1990 y l nda
yakla k % 8 olan kamu kesimi borçlanma gere+i, 1993 y l nda yakla k % 12’ye
ula m t r. Türkiye’nin ithalat miktar da 1990 y l nda 13 milyar dolar iken, 1995
y l nda yakla k 22 milyar dolar olmu tur. Toptan e ya enflasyonu h zla artm , 1994
y l nda yakla k yüzde % 150’lere ula m t r.
35
Tablo 2.2. Türkiye’ye Ait Baz( Veriler
Milyar Dolar
1990
1991
1992
1993
1994
1995
Ohracat
13,0
13,6
14,7
15,3
18,1
21,6
Othalat
-20,9
-19,7
-21,4
-27,5
-21,8
-33,5
D Ticaret Dengesi
-9,4
-7,3
-8,1
-14,1
-4,2
-13,2
Cari O lemler Dengesi
-2,6
0,3
-1,0
-6,4
2,6
-2,3
Sermaye Hesab Dengesi
3,1
-1,2
2,2
8,6
-4,5
-0,1
Rezervlerdeki De+i me
1,3
-1,0
1,5
0,3
0,2
8,8
Kamu Kesimi Borçlanma Gere+i ( % GSMH)
7,4
10,2
10,6
11,7
8,1
6,5
Kaynak: TCMB, Ödemeler Dengesi Ostatistikleri, www.tcmb.gov.tr
Tablo 2.3’de 1988 y l nda 1993 y l na kadar olan dönemde Türkiye’de
bankac l k kesimindeki aç k pozisyon durumu verilmi tir. Tablodan 1990 y l ndan
sonra bankalardaki aç k pozisyon durumunun h zla artt + görülmektedir.1993 y l nda
bu oran yakla k 5 milyar dolara yükselmi tir. Bankalar n sendikasyon kredileri yolu
ile kaynak bulmaya a+ rl k vermeleri, aç k pozisyonlar n n daha da h zla art
göstermesine neden olmu tur.
Tablo 2.3. Türk Bankac(l(k Sektörü Aç(k Pozisyonu
Aç(k Pozisyon
(Milyar Dolar)
Y(llar
1988
-0,250
1989
-0,720
1990
2,020
1991
1,140
1992
3,190
1993
4,970
Kaynak: TCMB
Kamu kesiminin borçlanma gereksinimi azalt lmadan, iç borçlanma faiz
oranlar n n yükselmesine neden olan etkenler yok edilmeden; hazine borçlanma
ihalelerini iptal etmi tir. Bu ekilde suni bir biçimde ve artan miktarda Merkez
Bankas nda para basarak borcun finanse edilmesi ile faiz oranlar dü ürülmeye
çal lm t r. Bütün bunlar n yan s ra, uluslararas kredi derecelendirme kurulu lar
36
Türkiye’nin kredi notunu dü ürmü tür. Bunun sonucunda aç k pozisyon alm
ticari
bankalar, bunu kapatmak amac ile dövize yönelmi tir. Bankalar döviz cinsinden
tasarruf mevduatlar n n büyük bir bölümünü kaybetmi tir (Özer, 1999:90).
Türkiye’de 1989–1995 döneminde artan kamu aç + ve ithalat n finansman
ço+unlukla k sa vadeli sermaye hareketleri ile sa+lanm t r. K sa vadeli sermaye
giri lerine olan bu a r yüklenme, kamu aç klar n n artmas ile birlikte daha da
artm t r. Artan bu kamu aç klar yurtiçi faizleri üzerinde bask yaratm
bu da faiz
farklar n n daha da artmas na neden olmu tur. K sa vadeli sermaye hareketleri bu
faiz farklar n de+erlendirmek amac ile, Türkiye’ye yönelmi tir. Bu yöneli sonucu
Türk Liras reel olarak de+er kazanm t r. Bu süreçte ithalat artm , artan ithalat iç
talebi canl tutmu tur. A r bütçe aç + n n parasal finansman sonucu sürdürülebilir
olmayan bir büyüme ortam olu mu tur (Kaya, 1998:101).
Sonuçta bu krizle gelinen noktada, enflasyon üç haneli rakamlara f rlam ,
Türk Liras reel olarak % 9,8 de+er kaybetmi tir. 1994 y l nda ekonomi % 6
küçülmü tür.
Bütün bu olumsuz geli melerin ard ndan yabanc sermaye ç k lar yla birlikte
döviz rezervleri de h zla azalm ve 1994 y l n n ba nda Türkiye’de dolara olan talep
h zla artm t r. Bunun sonucunda serbest piyasada döviz kurlar yükselmi 19 Ocak
ve daha sonraki günlerde 1 dolar 15,000 Türk Liras ndan 22,000 Türk Liras na
yükselmi tir.
Bu krizin ard ndan 5 Nisan program uygulamaya konulmu tur. Bu program n
amac , Türk Liras na yeniden istikrar kazand rmak, bu ekilde iç ve d piyasalardaki
istikrars zl klar gidermektir. Bu amaçla, kamu harcamalar azalt lmaya, enflasyon
kontrol alt na al nmaya çal lm t r. Kamu gelirleri ek vergilerle ve KOT zamlar ile
art r lmaya çal lm t r (Kaya, 1998:67).
Bu önlemler, k sa vadede toparlanma sürecine katk da bulunmu olsalar da
bunun sa+l ks z bir iyile me oldu+u sonradan anla lm t r. Nitekim bu dönemde
görülen iyile me süreci daha sonra ya an lan krizlerinde temellerini olu turmu tur.
Özellikle hükümetin izledi+i politikalarda iki önemli nokta dikkati çekmektedir. Olki
k sa vadeli yabanc sermaye giri lerinin te vik edilmesi ve yurt d na sermaye
kaç lar n n önlenmesi amac yla faiz oranlar n n çok yüksek tutulmas , yurt içi
37
borçlanman n h zl bir ekilde artmas na neden olmu ve bunun olumsuz sonuçlar da
1990'l y llar n sonunda ortaya ç km t r. Okincisi ise, krizin ortaya ç kmas yla birlikte
mevduat hesaplar n n tam sigorta kapsam na al nmas , bankac l k sektörünü daha
sonraki dönemlerde olumsuz yönde etkilemi tir. Bankac l k düzenlemeleri,
istikrars zl + n önemli nedenlerinden birini olu turur iken ülkemizde ya an lan son
krizde anahtar rol oynam t r (Alper ve Öni , 2001:213).
2.3.3.2. Kas(m 2000 Krizi
Türkiye, 1998 y l n n Temmuz ay nda IMF ile yak n izleme anla mas
imzalam t r. Bu anla ma tespit edilen TCMB iç ve d
varl klar na yönelik
performans ölçütlerine uymaya, bütçe, para politikas ve yap sal reformlar yapmaya
yöneliktir. Bunun ard ndan 1999 y l n n Aral k ay nda döviz kuruna ba+l enflasyonu
dü ürme program uygulanm t r. Program s k maliye politikas ile faiz d
fazlan n
art r lmas n , yap sal reformlar n gerçekle tirilmesini, özelle tirmenin h zlanmas n
ve enflasyon hedefi ile uyumlu gelir politikas n n uygulanmas n benimsemi tir
(TCMB, 2002:1).
Program çerçevesinde;
i. Merkez Bankas 1 Dolar+ 0,77 Euro’dan olu an döviz kuru sepetinin
günlük de+erini bir y ll k süre için 2000 y l ba nda kamuoyuna aç klam t r.
ii. Döviz kuru rejimini desteklemek amac yla, Merkez Bankas net iç varl k
yükümlülü+ünü sabitlemi
bilanço geni lemesini net d
varl klardaki art a
ba+lam t r (Kara, 2002:11).
Türkiye uygulamaya koyaca+ bu programla y llardan beri süregelen yüksek
enflasyonu dü ürmeye yönelik ad mlar atmay hedeflemi tir. Üç y l sürdürülmesi
üzerinde görü birli+ine var lan anla man n temel amaçlar ; tüketici enflasyonunu
2000 y l sonunda % 25, 2001 y l sonunda % 12 ve 2002 y l nda % 7 oran na
indirmek, reel faiz oranlar n makul düzeylere dü ürmek, ekonominin büyüme
potansiyelini art rmak, kaynaklar n daha etkin ve adil da+ l m n sa+lamak olmu tur.
Program aç kland ktan sonra piyasada yaratt + olumlu etkiler sonucunda
1999 y l nda ortalama % 06’ya ula m olan Hazine iç borçlanma y ll k bile ik faizi
Ocak 2000‘de % 7 oran na, interbank piyasas gecelik faiz oran ortalamas ise Aral k
38
1999’da % 6,6’dan % 4,1 oran na gerilemi tir. Faizlerin dü mesi sonucu ertelenmi
tüketim istekleri h zla devreye girmi tir bu da enflasyonla mücadele politikas için
olumsuz bir durumdur. Bankalar dü ük faizlerle bireysel krediler vermeye
ba lam t r. Bunun sonucunda gelir ak mlar ndan tasarrufa ayr lacak bölüm tüketime
kaym , bu da talebi art rm ve enflasyon beklenenden daha yava inmi tir (Kumcu
ve E+ilmez, 2001:193).
Tablo 2.4. 2000 Y(l( Boyunca Türkiye’de Faiz Oranlar(
Aylar
Hazine Y(ll(k
Bile9ik Faizi
(Ayl(k %)
nterbank Piyasas(
Gecelik Ortalama
Faiz (%)
Ocak
37,0
34,1
Eubat
40,7
49,2
Mart
35,9
37,7
Nisan
34,4
33,3
May s
36,0
41,3
Haziran
39,8
42,0
Temmuz
32,3
26,0
A+ustos
33,1
37,6
Eylül
33,6
46,2
Ekim
38,0
38,3
Kaynak: E+ilmez ve Kumcu, 2001:193
Tablo 2.5’de 1 Kas m 15 Aral k tarihleri aras nda repo piyasas gecelik faiz
oranlar verilmi tir. 15 Kas mda 91,8 olan faiz, 199,5’e yükselmi , 4 Aral kta ise
1275,2 oran na kadar ç km t r.
39
Tablo 2.5. 1 Kas(m Piyasas( Faiz Oranlar(
Günler
Repo Piyasas( Gecelik Faizi
(Ayl(k %)
1 Kas m
44,4
10 Kas m
29,7
15 Kas m
91,8
22 Kas m
153,4
28 Kas m
199,5
1 Aralk
727,0
4 Aralk
1.275,2
15 Aralk
63,0
Kaynak: Kumcu ve E+ilmez, 2001:193
Program n uygulamaya konulmas yla birlikte ortaya ç kan zay fl klar ve
aksamalar programa duyulan güveni azaltm t r. Program n uygulanmas sonucu,
enflasyon hedeflerin üzerinde gerçekle mi (TÜFE % 39), y l boyunca kurdaki art
ise % 20 olmu tur. Türk Liras Aral k 1999 'a göre Ocak 2001'de % 17 de+erli hale
gelmi ve Türk liras ndaki de+erlenmeyle birlikte ithalat % 23 artar iken, ihracattaki
art
sadece % 2.2 olarak gerçekle mi tir. Ohracattaki olumsuz geli menin bir di+er
nedeni de, özellikle faizlerdeki h zl dü ü tüketici kredilerini % 300 oran nda
art rm
ve bu durumun yaratt + talep patlamas da üretimin ihracat yerine iç
tüketime yönelmesine neden olmu tur. Sonuçta 2000 y l cari i lemler aç + 9.8
milyar dolar olarak gerçekle irken, GSMH'nin % 5'i seviyesine ula m t r (Keyder,
2001:38-39). Giderek artan cari aç klar n sürdürülebilmesi için d
kaynak giri i ön
plana ç km , ancak 2000 y l nda do+rudan yat r m eklindeki yabanc kaynak
giri inin yetersiz olu u d
borçlanmay gündeme getirmi tir. Krize giden yolda, d
borç verenlerin hem ülkenin makroekonomik dengelerine hem de borçlanmaya
arac l k eden bankalara ili kin bak aç lar da belirleyici olmu tur (Uygur, 2001:14).
2.3.3.3. ubat 2001 Krizi
Kas m 2000 krizi, IMF’nin ek rezerv kolayl + ve Türkiye’nin programa
deste+ini sürdürmesi ile k smen atlat lm t r. Ancak bu dönemde özellikle bankac l k
kesiminin zafiyeti daha da artm
ve orta ölçekli bankalar n da fona devredilmesiyle
40
kamu kesiminin yükümlülükleri ciddi oranda artm t r. Bu geli meler yabanc
yat r mc lar n güveninin sa+lanmas nda önemli bir engel olu turmu ve Türkiye’nin
ihtiyaç duydu+u d
kayna+ n gelmemesi faiz oranlar nda a r bir yükselmeye neden
olmu tur. Böylece kur politikas nda de+i ikli+e gidilmesi kaç n lmaz bir hale gelmi tir
(Pamuk, 2006:119).
Türkiye’de 2000 y l Kas m ay nda ya anan a+ r ekonomik krizin etkisinden
henüz kurtulamam ken 19 Eubat 2001’de Ba bakan ve Cumhurba kan aras ndaki
tart mayla ikinci bir spekülatif atak ba lam t r. Dövize yönelik talepte korkunç bir
patlama ya anm t r. 19 Eubat tarihinde 7,6 milyar dolarl k döviz talebi gerçekle mi tir.
Merkez Bankas bu talebin sadece 1,2 milyar dolar na cevap verebilmi di+er talepleri
iptal etmek zorunda kalm t r. Bunun üzerine Türkiye’nin kredi notu dü ürülmü risk
pirimi artm t r (Paras z, 2002:463).
21 Eubatta bankalar aras para piyasas nda gecelik faiz oranlar % 6200’e
kadar yükselmi tir. Merkez Bankas 16 Eubat tarihinde yakla k 28 milyar dolar
rezerve sahip iken, 23 Eubat tarihinde bu miktar 22,6 milyar dolara kadar dü ü
göstermi tir. Kas m krizinde dövize sald r yaln z yabanc larla s n rl iken Eubat
krizinde ülkedeki ki i ve kurumlar özellikle bankalar dövize sald r lar n
sürdürmü tür. Bütün bunlar n sonucunda TCMB, 21 Eubat gecesi kurun
dalgalanmaya b rak ld + n aç klam t r. 19 Eubat tarihinde 1 Dolar 686,500 TL iken,
23 Eubat tarihinde 920,000 TL, 28 Eubat tarihinde ise 960,000 TL olmu tur. Kur
art
on günde %40 ‘a ula m t r. Bu arada faizler de çok yüksek düzeylere
ula m t r ancak dövize olan talebin azalmas na neden olamam t r.
Kriz öncesinde ve kriz döneminde, k sa vadeli yabanc sermaye eklinde
yabanc sermaye giri
ve ç k lar , krizin olu umunda ve geli iminde önemli
derecede etkili olmu tur. Kriz öncesindeki ilk on ay içerisinde döviz kuru ç pas n n
inand r c l + ve s cak para için pozitif arbitraj getirisinin dü en faizlere ra+men
devam etmesi sonucu net yabanc sermaye giri leri artm
ve 15,2 milyar dolara
ula m t r. Bunun 14,2 milyar dolarl k k sm ise borç art ran yabanc sermaye
giri leri eklinde gerçekle mi tir. Döviz kuru hedeflerinin gerçekle tirilemeyece+ini
ve cari aç + n artt + n gören yabanc yat r mc lar, ülkeyi terk etmi ; 2000 Kas mdan,
2001 Hazirana kadar olan dönemde 10,4 milyar dolar net sermaye ç k
Giri yapan 15,2 milyar dolarla ç k
ya anm t r.
yapan -10,4 milyar dolar aras ndaki fark da
41
ekonominin yabanc sermaye hareketleri dolay s ile kar la t +
oku anlatmaktad r
(Kar ve Kara, 2002:13).
3. SERMAYE HAREKETLER N N KONTROLÜ
Sermaye kontrolleri ekonomik veya politik nedenlerden dolay uluslararas
sermaye hareketlerini etkileyen resmi düzenlemelerdir. Sermaye kontrolleri,
sermayenin hacmini, yönünü, karakterini veya zamanlamas n de+i tiren her türlü
resmi önlemleri kapsamaktad r (Vergil, 2002:20).
Hükümetler, ülkenin d
ödeme aç klar n n önüne geçmek, ulusal fonlar n
yabanc lara kulland r lmas n k s tlamak veya üretim tesislerinin yabanc lar n eline
geçmesini cayd rmak amac yla mal ticaretine k yasla daha çok sermaye ihrac na
müdahale ederler.
Sermaye kontrollerinin nedenleri ve sonuçlar üzerinde iktisatç lar aras nda
görü ayr l klar bulunmaktad r. Sermaye kontrollerine olumlu yakla an iktisatç lara
göre bir ülke, e+er spekülatif bir sald r ya da panik nedeniyle d
ödemelerinde bir
bunal mla kar la r ve standart politikalar bu durumdan ç kmak için etkisiz kal rsa,
ekonomiyi istikrara kavu turmak için sermaye kontrollerine ba vurulabilir. Malezya
ve Eili’de uygulanan kontroller, ekonomik krizlerin spekülatif sermaye ak mlar yla
derinle ti+i durumlarda sermaye kontrollerinin makroekonomik dengeler üzerinde
olumlu etkiler yaratabilece+ini göstererek sermaye kontrolü yanl s görü lere destek
sa+lam t r (Keskin, 2009:152).
Sermaye kontrolleri ile ilgili ikinci görü ise sermaye kontrollerinin uzun
vadede, ülkeye yabanc sermaye giri lerini cayd r c bir rol oynayarak ülkenin
büyüme performans n olumsuz yönde etkileyece+idir. Bu görü ü savunanlar,
sermaye kontrollerinin yap sal reformlar n yap lmas n
geciktirerek ya da
engelleyerek ülkedeki çarp k ekonomik yap n n sürmesine ve yolsuzluklar n
artmas na yol açabilece+i kayg s n
dile getirmektedirler. Ayr ca, sermaye
kontrollerinin, günümüzde oldukça çe itlenen ve kullan m artan yeni finansal araçlar
nedeniyle etkin olarak uygulanamayaca+ n belirtenler de bulunmaktad r.
42
Her ülkenin ekonomik ve finansal ko ullar farkl olmakla birlikte, ülkelerin
sermaye hareketlerine k s tlama ve kontrol getirmelerinin nedenleri genel olarak u
ekilde s ralanabilir (Uzuno+lu vd., 1995:40):
• K sa vadeli sermaye hareketlerinin artmas ile olu abilecek döviz kuru
istikrars zl klar ve ödemeler dengesi krizlerinin önlenmesi,
• Yurtiçi tasarruflar n yurtiçi yat r mlarda kullan lmas n sa+lamak ve
yabanc lar n yurtiçi üretim faktörlerine sahip olmalar n s n rlamak,
• Yurtiçi finansal aktifler, gelir ve servet üzerinden kamu yetkililerine
vergileme olana+ sa+lamak,
• Yurtd na ç kabilecek sermaye ak mlar n önlemek,
• Yurtiçi
ekonomik
dengeleri,
dalgalanmalar ndan yani d
1990’lar n
ba ndaki
Avrupa
uluslararas
faiz
ve
kur
oklardan korumak.
Döviz
Kuru
Mekanizmas nda
(ERM)
kar la lan sorunlar ve 1990’lar n sonundaki Güneydo+u Asya’da ç kan krizler
nedeni ile sermaye kontrolleri üzerinde yo+un bir tart ma ba lad . Kriz ya ayan
ülkelerin ekonomik yap lar nda farkl l klar olmas na kar n hepsi finansal
liberalizasyonu gerçekle tirerek uluslararas sermaye hareketleri üzerindeki tüm
kontrolleri kald rm
ülkelerdi. Bu geli meler sermaye hareketlerinin ekonomik
krizlerin en önemli dinami+i oldu+u görü ünün a+ rl k kazanmaya ba lamas yla
birlikte sermaye ak mlar n n kontrolü ve bu kontrolün nas l gerçekle tirilece+i
gündeme gelmi tir (Kula, 2003:144).
Tarihi olarak sermaye kontrolleri 1970’lerin ilk y llar na kadar bir politika
arac olarak kullan ld . Bretton Woods sisteminin 1970’lerin ilk y llar nda da+ lmas
ile birlikte geli mi ülkeler sermaye kontrollerini azaltmaya ba lad lar. 1980 ve
1990’larda geli mi ülkeleri takip ederek az geli mi ülkeler de sermaye kontrollerini
kald rmaya ba lad lar. Ancak sermaye ak mlar n n oynakl + , birçok ülkedeki krizler,
bu ak mlar n aniden geri dönü ü, döviz kuru rejimlerinin çökü ü dikkatleri sermaye
piyasalar n n entegrasyonu ve sermaye hareketlerinin serbestle tirilmesinden uluslar
43
aras sermaye hareketlerinin krizleri tetikleyece+i dü üncesine ve bu hareketlerin bir
ekilde kontrol edilmesine kayd rm t r (Aç kgöz, 2008:58).
Ancak finansal krizlerin hiç olmamas veya tamamen engellenmesi s cak para
hareketlerinin hiç olmad + veya yasakland + ülkelerde mümkündür. Küreselle en
bir dünyada ise bu durum mümkün de+ildir. Finansal krizler ile kar
kar ya olan
ülkelerde amaç; bu tür krizlerden en az zararla kurtulmak için bir tak m tedbirler
almak olmal d r. Bu anlamda sermaye hareketlerinin kontrolüne yönelik birçok
yöntem bulunmaktad r. Bugün gerek miktar gerekse çe itlilik olarak kontroller
önemli derecede azalm olsa da hükümetlerin politikalar nda hala rol oynamaktad r
(Aç kgöz, 2008:58).
Kontrol uygulayan bir çok ülke incelendi+inde söz konusu kontrollerin para
ve sermaye piyasas ndaki enstrümanlar ve türev enstrümanlar, ticari ve mali krediler,
do+rudan yat r mlar ile ilgili düzenlemeler ile yap ld + tespit edilmi tir.
Kontroller fiyat temelli, miktar temelli, do+rudan k s tlama
eklinde
olabilece+i gibi içeriye yönelik ve d ar ya yönelik sermaye kontrolleri eklinde de
s n fland r labilir (Kaya, 1998:81). Fiyat temelli kontroller giri vergileri eklinde
olurken, miktar temelli kontroller yabanc fonlar n giri ine veya mali kurumlar n ve
bankalar n d
yükümlülük pozisyonlar na limit getiren kontrollerdir. Do+rudan
k s tlamalar dedi+imiz k s tlama da iki ekilde gerçekle ir (Cihan, 2005:59):
• Kantitatif k s tlamalar
• Vergi tabanl kontroller
Kantitatif k s tlamalar fonlar n giri ini ve ç k n yasaklamaktad r. Bu tür
k s tlamalar genellikle ani sermaye ç k lar ndan dolay döviz kuru dalgalanmalar n n
önüne geçmek için kullan lmaktad r. Malezya’n n 1997 Eylülde aç klad + kontroller
bu gruptad r.
Vergi tabanl kontroller ise s n r ötesi sermaye hareketlerini daha maliyetli
k lan kontrollerdir. Eili’nin 1991 y l nda tüm sermaye giri lerine vergi koymas bu
kontrole örnektir.
44
Sermaye hareketleri üzerindeki kontrolleri do+rudan kontroller ve dolayl
kontroller olarak s n fland rmak da mümkündür. Do+rudan kontroller aç k
yasaklamalarla, dolayl kontroller ise sermaye hareketlerini daha maliyetli hale
getirerek cayd rmay amaçlamaktad r.
3.1. DOJRUDAN ( DAR ) KONTROLLER
Do+rudan kontroller, aç k yasaklamalar, miktar k s tlamalar , yani sermaye
üzerine limitler koyma, ya da onay süreci ile sermaye i lemlerinin veya ilgili
ödemelerin ve fon transferlerinin k s tlanmas d r. Odari k s tlamalar, ilgili s n r ötesi
finansal
i lemlerin
hacmini
etkilemeyi
amaçlar.
Finansal
i lemlerin
gerçekle tirilmesinde en fazla kullan lan mekanizma bankalar oldu+undan, bu tür
kontrollerin temel özelli+i, sermaye ak mlar n n kontrolü için bankac l k kesimine
idari yükümlülükler getirmesidir (Yay, 2003:24).
Do+rudan kontroller genel olarak a a+ daki biçimde özetlenebilir (Alp,
2002:149):
• Yabanc sermaye hareketlerine belirli s n rlamalar getirilmesi ve
i lemlerin izne tabi olmas .
• Döviz kurlar ve faiz oranlar üzerine s n rlamalar getirilmesi.
• Yabanc lar n, özellikle k sa vadeli menkul k ymetler ba ta olmak
üzere, yat r m yapabilecekleri aktiflere s n rlamalar getirilmesi.
• Yabanc yat r mc lar n mali kurumlara sahip olmalar n n yasaklanmas
ve zorla t r c ko ullar getirilmesi.
• Bankalar n yurtd
i lemlerine ve yabanc lar ile yapt klar yurtiçi
i lemlerine yüksek munzam kar l klar getirilmesi.
• Bankalar n ve di+er mali kurumlar n aç k döviz pozisyonu tutmas na
s n rlamalar getirilmesi.
• K sa vadeli yurtd
borçlanmalara s n rlamalar getirilmesi ve bu
s n rlamalar üzerine vergiler konulmas .
45
3.2. DOLAYLI (P YASA TEMELL ) KONTROLLER
Dolayl
kontroller, sermaye hareketlerini daha maliyetli hale getirerek
cayd rmay amaçlamaktad r. Dolayl kontroller; s n r ötesi finansal ak mlar n aç k ya
da gizli vergilendirilmesi (Tobin Vergisi), çift ya da çoklu döviz sistemleri, kazançs z
rezerv gereksinimi uygulamas ve yerel finansal düzenlemeler olarak say labilir. Bu
tür kontroller, yaln zca fiyat
ya da fiyat yla birlikte i lemin hacmini de
etkileyebilmektedir.
3.2.1. 9lemlerin Vergilendirilmesi (Tobin Vergisi)
3.2.1.1. Tobin Vergisi Kavram( ve Kapsam(
1970’li y llarda ya anan a r
düzeydeki sermaye hareketleri özellikle
geli mekte olan ülkelerde ekonomik problemlerin olu mas na neden olmu tur. A r
sermaye hareketlerinden kaynaklanan problemlerin krizlere dönü tü+ü pek çok
ülkede, ç k yollar aranmaya ba lam t r.
Bu çerçevede spekülatif amaçl
s n rland r lmas n n fiili imkans zl +
k sa vadeli sermaye hareketlerinin
kar s nda en az ndan bu hareketlerin
vergilendirilmesi üzerine odaklan lm t r (Saraço+lu ve Eahan, 2004:72).
Bunlardan en popüler olan James Tobin’in, Bretton Woods Sistemi’nin
çökü ünün akabinde Princeton Üniversitesi’nde verdi+i konferansta; döviz
kurlar ndaki
oynakl +
asgari
düzeye
indirmek,
ülkelerin
makroekonomik
performans na yard mc olmak amac yla spot döviz i lemleri üzerine bir vergi
konulmas ve bu vergiden sa+lanan has lat n da uluslar aras kalk nma faaliyetlerine
yönlendirilmesi önerisidir (Tobin, 1974:87).
Tobin vergisinin kökleri Keynes’in bu konudaki dü üncelerine kadar
uzanmaktad r. Keynes 1936 y l nda, finansal piyasalarda uygulanacak i lem
vergilerinin k sa vadeli spekülasyonu engelleme ve uzun vadeli yat r mlar
özendirme konusundaki potansiyel rolüne dikkat çekmi tir (Saraço+lu ve Eahan,
2007:72). James Tobin, 1978 y l nda, d ticaret ve uzun dönemli yat r mlar olumsuz
yönde etkilemeksizin, sadece k sa vadeli spekülatif sermaye hareketlerini önlemek
amac yla uluslararas düzeyde tüm döviz i lemlerini kapsayacak genel bir verginin
uygulanmas n önermi tir. Tobin vergisi, esas olarak, uluslararas ölçekte krizlerin
46
durdurulmas n de+il, spekülatif sald r lar besleyen kitlesel sermaye hareketleri ve
bunlar n a r dalgalanmas n azaltarak, gelecekteki finansal krizleri önlemeyi
amaçlamaktad r (I k, 2009: 290-291).
Tobin’in kendi deyi iyle, “fazla ya+lanm
olan uluslararas
döviz
spekülasyonu çark n n di lileri aras na bir miktar kum serpilmesi” olarak ifade edilen
Tobin vergisi, niteli+i itibar yla k sa vadeli sermaye hareketleri üzerinden, de+er
esas na dayanan (advalorem), dü ük oranl ve bütün ülkeler için geçerli olacak tek
oranl bir döviz i lem vergisi olarak tan mlanabilir (Devrim, 2006:394). Basit
tan m yla ise; Tobin vergisi spot döviz al m sat m i lemleri üzerine getirilen sabit
ama dü ük oranl de+er esasl bir vergidir (Y lmaz, 2006:184).
Tobin ilk çal malar nda vergi oran n n % 0,1 ile % 0,5 aras nda olmas n
önermi , daha sonra vergi oran n n % 1’e kadar ç kabilece+ini belirtmi tir (Y lmaz,
2004:183-190).
James Tobin, devletlerin finansal küreselle me içinde, yabanc paralar n ülke
içerisine giri ç k lar n n kontrol edilmesi yoluyla parasal özerkliklerini güvence
alt na alabileceklerini, en az ndan döviz i lemlerinin olukça dü ük bir oranda
vergilendirilmesiyle çok k sa vadeli sermaye hareketlerinin cesaretlerinin k r laca+ n
belirtmektedir (Ar kbo+a, 2006).
Özellikle k sa vadeli sermaye hareketlerinin neden oldu+u ekonomik krizlerin
enkaz n n ne kadar a+ r oldu+u dü ünüldü+ünde, bu tür sermaye hareketlerinin
vergilendirilmesi
yerinde
olacakt r.
Bununla
birlikte
bu
tür
i lemlerin
vergilendirilmesi, dolayl sermayenin dola m h z n dü ürebilmektedir.
3.2.1.2. Tobin Vergisinin Amaçlar(
Tobin, döviz kurlar üzerindeki spekülasyonlar n hükümetlerin borçlar ve
varl klar nda büyük çapl de+i ikliklere neden olaca+ veya ülke ekonomisinde çok
ciddi ve sürekli çalkant lar do+uraca+ n belirtmi tir. Bu durumu a mak için
uygulanacak vergiden elde edilecek toplam gelir, sektörün düzenlenmesi, finansal
sektörün kontrolünün güçlendirilmesi ve uluslararas
sermaye hareketlerinin
izlenmesini sa+lamakla birlikte sosyal amaçlar için kullan labilecektir.
47
Spekülatif Hareketlerin Engellenmesi
James Tobin “A Proposal For International Monetary Reform” isimli
makalesinde, onbinlerce trilyon dolar n spekülatif ve arbitraj maksatl olarak h zl
para elde etmek üzere beklemede oldu+unu belirtmi ve bu aktivitelerin uzun vadeli
i lemler ve ticarete dönük olarak döviz piyasalar ndaki belirtileri bozdu+unu
vurgulam t r. Tobin, döviz kurlar n n serbest veya sabit olmas
durumunda,
sermayenin para birimleri aras nda serbestçe dola m n n bir problem oldu+una da
de+inmektedir.
Tobin, as l mesele olarak özel finansal sermayenin uluslararas dola m na
i aret etmi tir. Sermaye hareketlerindeki bu serbest hareketin asl nda bir tehlike
unsuru oldu+unu i aret eden Tobin, bu hareketlere mani olabilecek yakla m n
özellikle k sa vadeli i lemlere getirilecek küçük oranl bir vergi oldu+unu ileri
sürmü tür.
Bu çerçevede günlük, k sa vadeli döviz al m sat m i lemlerinin 2 trilyon dolar
civar nda oldu+u göz önünde bulunduruldu+unda ve Tobin vergisinin çok dü ük bir
oranda uygulanmas durumunda dahi spekülasyonu cayd rma etkisi çok yüksek
olmaktad r. Buna kar n, do+rudan sermaye olarak da isimlendirilen ve ülkenin
üretim
kapasitesinin
art racak
biçimde
tan mlayabilece+imiz uzun vadeli yat r mlar
getirilen
sermaye
eklinde
fazla etkilememektedir (Acar,
2003:63).
Bu varsay m alt nda 1991-1993 y llar aras nda Güney Amerika ülkesi olan
Eili’de, Tobin Vergisi uygulama alan bulmu , her ne kadar ülkeye giren yabanc
sermaye miktar azalmasa da, sermayenin vadesi uzam
sermayenin oynakl +
ve k sa vadeli yabanc
azalt larak mali istikrar n istenilen düzeyde olmas
sa+lanm t r. Ayr ca, Eili hükümeti, s cak paraya önlem olarak uygulad + bu
vergiyle tasarruf sahiplerini s cak para krizine kar korumu tur.
Gelir SaHlama
Tobin Vergisi’nin temel amac , k sa vadeli spekülatif amaçl yabanc sermaye
hareketleri üzerinden gelir sa+lamak de+ildir; Tobin’ de bu verginin temel amac n n
döviz trafi+ine fren koymak oldu+unu belirterek, mali getirinin önemli olmad + n ve
48
bunun sadece yan ürün oldu+unu belirtmi tir; ancak elde edilecek has lat göz ard
edilemeyecek büyüklükte olmaktad r (Üzümcüo+lu, 2002:22).
Tobin Vergisi’den elde edilecek gelirin, çevre, sa+l k ve insan ihtiyaçlar gibi
küresel nitelikteki mal ve hizmetler için kullan lmas ve da+ t m n n da Birle mi
Milletler ve Dünya Bankas gibi uluslararas kurulu lar vas tas yla yap lmas
önerilmektedir. Ayn zamanda, gelirin vergi tahsilat yapan ülkelere b rak lmas da
önerilmekte ve bu has lat ülkelerin ulusal vergi sistemlerini geli tirmeleri amac yla
kullanmalar da tavsiye edilmektedir. Bu durumda, Tobin Vergisi’nden sa+lanacak
gelir, emek ve sermaye üzerinde mevcut di+er vergilerin efektif yükünün
hafifletilmesinde kullan larak ulusal düzeyde sosyal fayda sa+lanm
olmaktad r
(Y lmaz, 2004:187).
Hedge Fonlar(n Engellenmesi
Hedging, döviz, menkul k ymet veya mal piyasalar nda belirli bir süre sonra
al m ve sat m i lemi yapacak olan i adamlar n ve üreticileri bu süre içinde fiyatlarda
olas bir de+i menin do+uraca+ zararlara kar
korumak üzere ba vurulan bir
yöntem; riski giderme; güvence sa+lama i lemidir. Swap, Forward ve Futured
Options çe itli hedging araçlar d r (Seyido+u, 2003b:256).
Hedging kavram “finansal riskten korunma” anlam na gelse de hedge fonlar
asl nda yüksek risk alarak yüksek getiri amaçlayan fonlard r. Finansal riskten
korunma (hedge) fonlar , ki i ve kurulu lar n finansal piyasalardaki i lemlerinden
kaynaklanan risklerin, ilave bir tak m finansal i lemlerin gerçekle tirilmesi ya da
araçlar n kullan lmas suretiyle azalt lmas na duyulan ihtiyaçtan do+mu tur.
Hedge fonlar, ellerinde bulundurduklar büyük çapl sermaye sayesinde finans
piyasalar n n önemli bir kat l mc s olarak de+erlendirilmektedirler. Hedge fonlar,
sa+lad + katk n n yan nda piyasalar üzerinde çe itli problemlere de yol açabilecek
bir potansiyele sahiptirler. Hedge fonlar, piyasalarda volatilitenin artmas na, hatta
a r düzeylere ç kmas na yol açabilir. Hedge fonlar n olu turdu+u bu risk, özellikle
piyasalar n bask alt nda oldu+u dönemlerde ya anabilecek bir durumdur. Finans
piyasalar n belli k s mlar nda söz sahibi olan hedge fonlar, kendi ç karlar
do+rultusunda piyasada yönlendirmelerde bulunabilirler. Hedge fonlar n elinde
49
bulunan fonlar n ciddi düzeylerde zarara u+ramas , fiyatlardaki volatiliteyi
art rabilece+i gibi, piyasaya güveninin kaybolmas na neden olacakt r.
Tobin Vergisi, likit i lemcilerden oldukça yüksek marjlarda i lem yapan
hedge fonlar n i lemlerine sadece küçük bir yük olu turabilir. Dolay s yla bu tip bir
piyasa kat l mc s , likit i lemcilere göre daha dü ük bir vergi yüküne katlanmay
göze alabilir. Bununla birlikte Tobin Vergisi döviz kurundaki volatiliteyi
dü ürebilecek bir potansiyele sahiptir. Bu sayede hedge fonlar n faaliyet alanlar
daralabilir (Balseven, 2003:213).
Mali Sigorta 9levi
Günümüzde milli döviz kurlar spekülatif bask alt nda olan hükümetler,
ulusal paralar n n de+erini muhafaza edebilmek amac yla; k sa vadeli faiz oranlar n
yükseltmek zorunda kalmaktad rlar. Böyle bir yöntem ise, milli ekonominin istihdam
düzeyi ve büyümesi üzerine olumsuz etkilere yol açmaktad r. Ayn
ekilde, yurtiçi
ekonomik faktörler nedeniyle faiz oranlar n n yüksek tutulmas ulusal paran n a r
de+erlenmesine ve ihracatta rekabet gücünün yitirilmesine yol açmaktad r (Y lmaz,
2004:188).
Bu olumsuz etkilerin ortadan kald r lmas ve ulusal hükümetlerin otokontrol
mekanizmas
i lerli+ini art rabilmek için, k sa vadeli yabanc
sermayenin
ak kanl + n azaltacak metodun Tobin vergisi oldu+u vurgulanmaktad r.
Bu vergi, ekonomiler aras nda bir mali sigorta fonksiyonu olma görevi
görebilecektir. Çünkü bu verginin uygulanmas durumunda, ulusal hükümetlerin para
politikalar n uygularken döviz kuru de+i ikliklerine olan ba+ ml l klar n azaltaca+ ,
dolay s yla ülkelerin makroekonomik politikalar n belirlerken daha otonom kararlar
almas na vesile olaca+ n n üzerinde durulmaktad r (Y lmaz, 2004:188).
3.2.1.3. Tobin Vergisinin Lehinde ve Aleyhinde Görü9ler
Tobin Vergisinin Lehinde Görü9ler
i. Vergi
spekülatif
piyasas nda oynakl
amaçl
döviz
azalt r.
50
hareketlerini
önleyerek
döviz
Tobin vergisinin ilk ve en önemli amac , spekülatif amaçl döviz hareketlerini
önleyerek döviz piyasas nda oynakl + azaltmas d r.
K sa vadeli döviz i lemleri
üzerinden al nacak küçük oranl bir vergi k sa vadeli spekülatif i lemleri cayd rarak
uzun vadeli döviz i lemlerine yönlendirebilmektedir. Döviz i lemleri ne kadar s k
yap l rsa y ll k efektif Tobin vergisi oran da o kadar yüksek olacakt r. Bu da
verginin k sa vadeli döviz i lemlerinin maliyetini önemli ölçüde art r rken uzun
vadeli üretken yat r mlara olumlu etki yapmaktad r (Aç kgöz, 2008:74).
ii. Tobin vergisi, ulusal makroekonomik politikalar üzerindeki olumsuz
etkileri minimize eder; ulus devletleri güçlendirir.
Spekülatif sald r lar olmaks z n döviz kurunda istikrar sa+layan ülkeler
ulusal ç karlar n daha iyi koruma potansiyeline sahiptirler. Dolay s yla döviz
hareketlerinin süreklilik ta yan bütün ülkelerde e anl olarak uygulanacak, tek ve
dü ük oranl , de+er esas na dayal bir döviz i lem vergisi ile cayd r lmas gerekir.
Ülkeler bu vergi sayesinde ekonomi politikas
tercihlerini daha özgürce
yapabileceklerdir.
Ayr ca bu vergi ile ulusal otoriteler döviz kurundaki de+i imleri sürekli
izleme olana+ na sahip olurlar ki bu da ulus devletlerin krizlere kar
zaman nda
önlem alma yeteneklerini art r r.
iii. Tobin vergisi istikrar bozucu spekülasyonlar d ) nda kalan reel
i)lemler üzerinde çok az sapt r c etki yaparak, önemli ölçüde gelir
sa lar.
Gelir sa+lama amac n gerçekle tirirken di+er iktisadi faaliyetler üzerinde
(reel ekonomi) sapt r c etki olu turmaz. Ancak tek tip bir Tobin vergisinin
uygulanmas
otomatik istikrar sa+lay c
bir enstrüman olarak i lev görür.
Spekülasyonun artt + dönemlerde vergiden elde edilen gelir artarken istikrar bozucu
spekülasyonlar engelleme gücü de artar. Tobin vergisi ile ülke merkez bankalar
ulusal para birimlerini daha kolay koruyabilecek ve vergi geliri elde edeceklerdir
(Tülay ve Erdönmez, 1999:15).
Bununla birlikte, Tobin vergisinden elde edilen gelirin nerede ne amaçl
kullan laca+ konusunda bir uzla ma sa+lanm
51
de+ildir. Vergiden sa+lanan gelirin
global, kamusal mallar n finansman nda kullan labilece+i savunulmu tur. Bir ba ka
görü e
göre
global
faaliyetlerin
önlenmesi,
bar
gücü
faaliyetlerinin
gerçekle tirilmesi gibi alanlarda da kullan labilece+i gibi krizlerle mücadele için
IMF’nin finansal kaynaklar n n art r lmas nda da kullan labilir. Ayr ca bu vergi
sonucu olu an fonlar, az geli mi ülkelerden ba layarak, yoksullukla mücadelede ve
vergi sorunlar n n giderilmesinde de kullan labilir (Ei man, 2004:4).
iv. Tobin vergisi adil ve politik aç dan avantajl bir vergidir.
Verginin büyük bölümünün yüksek gelirli bireylerin sermaye üzerinden elde
ettikleri gelirlerinden al nmas verginin artan oranl yap s n n sa+layaca+ etkiler
vergide adalet ve e itlik ilkelerinin sa+lanmas nda önemli bir fonksiyon görmektedir
(Saraço+lu ve Eahan, 2004:77).
Global bir vergi olmas nedeni ile vergi yükünü piyasadaki tüm yükümlüler
payla r. Finansal piyasalar ile do+rudan ba+lant s olmayan yükümlüler vergiyi
hissetmezler. Tobin vergisi globalle menin olumsuz yönlerini törpüler iken gelir
da+ l m n daha adil bir hale getirme potansiyeline de sahiptir.
v. Tobin vergisi döviz kurunu istikrarl hale getirmede para politikas
araçlar na göre daha avantajl d r.
Vergi spekülatif beklentilere yol açmad + için Tobin vergisi uygulamas nda
para politikas araçlar na benzer bir sürpriz yoktur. Döviz kurunun yüksek oldu+u
dönemlerde Tobin vergisi gelir sa+larken geleneksel araçlar döviz rezervlerini eritir
veya faiz oranlar n yükseltir. Denge de+erinin üzerine ç kan faiz oranlar son olarak
kriz dönemlerinde ulusal para birimini spekülasyona aç k hale getirir. Tobin vergisi
hem spekülatif kaynakl krizleri önler hem de ba+ ms z para politikas uygulamas na
yard mc olur.
vi. Tobin vergisi iktisadi büyümeyi olumlu yönde etkiler.
Sermayeyi uzun vadeli yat r mlara yönlendiren Tobin vergisi uygulamas
iktisadi büyümeyi olumlu etkilemektedir.
Vergi ekonomiler aras i leyi lerde de mali destek sa+layacakt r. Çünkü döviz
kurlar tehdit alt nda olan ülkeler bu kurlar koruyabilmek için k sa dönemli k sa
52
vadeli faiz oranlar n yüksek belirleme e+ilimindedirler. Bu da sermaye giri i ile
sa+lanabilecek olan istihdam ve büyüme etkilerinin zarar na olmaktad r.
Tobin vergisi faiz oranlar n n art r lmas ve döviz kurunun dü ürülmesi gibi
ekonomiye zarar olan daralt c para politikas yapma konusunda karar vericilerin
yükünü azaltacakt r. Dolay s yla ulusal ekonomi politikalar n
belirlerken ve
uygularken daha ba+ ms z kararlar alabilecek ve uygulayabileceklerdir (Aç kgöz,
2008:76).
Tobin Vergisinin Aleyhinde Görü9ler
Tobin Vergisinin lehine olan görü lerin yan s ra böyle bir verginin spekülatif
amaçl
sermaye hareketlerini engellemeyece+i, uygulamada çe itli sorunlar
do+urabilece+i, vergi oran n n belirsiz oldu+u, mali egemenlik sorununa ve politik
sorunlara neden olabilece+i gibi aleyhte görü ler de bulunmaktad r. Ayr ca verginin
hangi i lemlerde kullan laca+ , oran n n ne olaca+ , gelirinin nas l da+ t laca+ gibi
sorular verginin etkisini s n rland rmaktad r (Aç kgöz 2008:77).
i. Tobin vergisi spekülatif amaçl sermaye hareketlerini engellemez.
Tobin vergisi kar tlar na göre bu vergi piyasalarda fiyatlar n dengeye
ula mas nda birer arac olarak i lev gören spekülatörlerin bu i levlerini gere+i gibi
yerine getirmesini engellemektedir. Bu da piyasalar n etkin bir biçimde çal mas na
engel olmaktad r.
Yap lan
çal malara
bak ld + nda
verginin
finansal
piyasalardaki
dalgalanmalar azaltt + n gösteren az say da bulgu vard r. Verginin büyük çapl
spekülasyonlar cayd r c etkiye sahip olmas için önerilen oran n çok üzerinde bir
vergi oran na sahip olmas gerekmektedir. Büyük çapl devalüasyonlar n meydana
geldi+i dönemlerde spekülatörlerin vergi nedeni ile katland klar maliyetin çok
üzerinde gelir elde ettikleri aç kt r. Bu tür durumlarda Tobin vergisinin k sa vadeli
sermaye hareketlerini cayd r c etkisi ortadan kaybolur (Aç kgöz, 2008:78).
ii. Tobin vergisi finansal piyasalarda etkinsizli e yol açarak iktisadi
büyümeyi engeller.
53
Tobin vergisi uyguland + ülkede tüm parasal ve finansal i lemler üzerinden
al nacakt r. Bu durum i lem maliyetlerini art rarak reel ticareti cayd r r. Al nan vergi
dü ük olsa bile finansal piyasalar üzerine bir maliyet yükler. Sermayenin maliyetinin
artmas dü ük sermaye birikimine yol açarak iktisadi büyümeyi olumsuz etkiler.
iii. Tobin vergisi finansal serbestle)meye ayk r d r.
Gerek ülkeler gerekse uluslar aras mali kurulu lar finansal faaliyetler
üzerindeki k s tlamalar kald rmay ya da en az ndan hafifletmeyi amaçlarken bu
faaliyetler üzerine Tobin vergisi gibi bir vergi konulmas finansal serbestle meye
ayk r olacakt r. Yasaklar ya da sermaye kontrolü uygulamalar kadar olmasa bile
Tobin vergisinin finansal piyasalar üzerinde s n rlay c bir etkisi vard r.
iv. Tobin vergisinin uluslar aras
sa layaca
sermaye piyasalar nda istikrar
)üphelidir.
Tobin vergisi, zararl spekülasyonlar ile yararl üretken iktisadi faaliyetler
gere+i yap lan spekülasyonlar aras nda ay r m yapamaz. Ostikrars zl +a yol açan
spekülasyonlar n maliyetini art rd +
gibi döviz kurlar ndaki istikrars zl ktan
kaynaklanan riskleri azaltan hedging gibi i lemlerin maliyetini de art rarak
istikrars zl +a neden olabilir (Aç kgöz, 2008:78).
Ayr ca vergi, uluslar aras uygulamalara konu oldu+unda mali egemenlik
tart malar na neden olabilir. Tobin vergisi temelde verginin uygulamaya konulmas
ile kar la labilecek teknik problemlerden çok verginin uygulanmas na kar
do+an
direncin yarataca+ politik kayg lar nedeni ile ele tirilmektedir. Bu konudaki en
önemli engellerden biri de dünya çap nda finans sektörünün vergilendirilmeye kar
gösterdi+i tepkidir (Saraço+lu ve Eahan, 2002:78).
v. Vergi, i)lem ve likidite hacmini olumsuz yönde etkiler.
Tobin vergisi k sa vadeli sermaye hareketlerini azaltsa bile döviz kurlar ndaki
oynakl + n azalmas n garanti etmeyebilir.
vi. Tobin vergisinin uygulamas oldukça güçtür.
54
Politik ve teknik sorunlar nedeniyle uygulanabilirlik Tobin vergisinin en zay f
noktas n olu turmaktad r. Verginin uygulanmas a amas nda verginin toplanmas ,
denetimi ve yeniden da+ t m için yeni bir ekonomik alt yap n n olu turulmas
gerekmektedir. Vergiden kaç nman n önlenmesi gibi durumlarda ne yap laca+ ve
kesin bir vergi oran n n nas l ve neye göre saptanaca+ ile ilgili sorunlar ortaya
ç kabilir.
Öncelikle Tobin vergisinin uygulamas nda uluslar aras i birli+ine ihtiyaç
vard r. Verginin dünya genelinde ve ayn oranda uygulanmas vergiden beklenen
amaçlara ula mak için çok önemlidir. Tobin vergisi belli ba l finansal merkezlerde
uyguland + nda i lemler verginin olmad + bölgelere kayarak etkinli+i azaltacakt r
(K z lot ve Durmu , 2002:138).
Tobin vergisinin özellikle belli ba l para birimlerinin ait oldu+u ülkelerde
uygulanmas gereklidir. Verginin New York, Londra, Hong Kong, Tokyo gibi
dünyan n önde gelen finans merkezlerinde e anl ve sürekli olarak uygulanmas
önemlidir. Belirlenecek vergi oran da tüm dünya ülkelerinde e it olmal d r.
Dolay s yla böyle bir verginin dünya ölçe+inde uygulanamamas verginin ba ar
ans n azaltmaktad r.
Verginin planlanmas
ve uygulanmas , IMF gibi resmi bir kurulu un
do+rudan sorumlulu+u alt nda yürütülmesi ile mümkündür. Tobin vergisinin
yürürlü+e konmas IMF gibi bir kurulu a üye olmak ya da ondan fon kullanmak için
ön art olarak görülürse, ülkeler aras ndaki vergi rekabeti yolu ile vergi kaç r lmas
imkanlar n n daralt lmas nda da önemli mesafe kaydedilmesi mümkündür (Akdi ,
2000:76).
Tobin vergisinin uygulamas ile alakal sorunlar çözmek için daha kapsaml
planlar da ileri sürülür. Bankalararas düzeyde ödemeler sistemi için dizayn edilen
mevcut finansal altyap Tobin vergisi için de kullan labilir. Vergi kayb n önlemek
için finansal i lemlerin gerçekle tirildi+i yerlerde Tobin vergisi toplan r ve vergi
ödemekle yükümlü kurumlar aras ndaki ödeme riskini ortadan kald rmak için merkez
bankalar arac l k edebilir (Vural, 2004:104).
Tobin vergisinin uygulanmas n güç k lan bir ba ka sebep politik engeller ile
kar la mas d r. Verginin konusu dövizli i lemlerdir. Dünyada günlük ortalama 3.2
55
trilyon dolarl k döviz i lemi yap lmaktad r. Bu i lemlerin sadece %75’i on ülkede
gerçekle mektedir. Böyle bir uygulama, üzerine vergi konulan i lemlerin hacmini
daraltabilece+inden, bu tür i lemlerin çok büyük miktarda yap ld + ülkeler vergiye
kar direnmektedirler (Karagül ve Masca, 2008:354).
Tobin vergisi global bir vergi önerisidir. Dolay s yla verginin ba lang çta ulus
devletlerce toplanmas kabul edilebilir bir durum olsa bile sonralar Birle mi
Milletler (BM) gibi global bir güce devredilmesi önerilmektedir. Zira bu verginin
BM’ye devredilmesi durumunda ABD’nin tüm BM’ye yapt + yard m ve katk lar
BM veya BM’nin uzla m kurumlar n gelirlerini art rmak için ABD vatanda lar na
katk sa+lamaya yönelik herhangi bir çaba içinde olmamas ko uluna ba+lan r (Vural,
2006:104).
Verginin uygulanmas nda teknik bir tak m sorunlar da mevcuttur. Bunlardan
ilki verginin konusudur. Çünkü Tobin vergisinin spekülatif amaçl döviz i lemlerini
frenlemede etkili olabilmesi büyük ölçüde hangi i lemlerin bu vergiye tabi
tutulaca+ na ba+l d r. Tobin’in yakla m
sadece spot i lemlerin vergiye tabi
tutulmas yönündeyken, günümüz global dünyas nda spekülatif amaçl döviz al m
sat m yapabilecek finansal araçlar n hem çe idi, hem de hacmi artm t r. Bu sebeple
finansal piyasalardaki sapmalar s n rland rmak için verginin taban n n olabildi+ince
geni
tutulmas gereklidir. Verginin kapsam swap, forward, future ve option
i lemlerini kapsayacak biçimde geni letilmelidir. Aksi halde vergiden kaç nma
durumlar söz konusu olacakt r. Döviz i lemleriyle u+ra anlar n az say da, genellikle
örgütlenmi
büyük bankalar olmalar
ve bu bankalar n tüm düzenleyici
yükümlülüklerini yerine getirmek zorunda bulunmalar ba lang çta Tobin vergisinin
kolayl kla toplan r olaca+ n dü ündürmü tür. Ancak yeni türev piyasalar bu
dü üncenin aksine vergi kaça+ n önemli bir sorun haline getirecektir (Aç kgöz,
2008:80).
Tobin vergisi sayesinde finansal araçlar birbiri yerine ikame edilebilir hale
gelecek ; uzun vadeli yat r mlar k sa vadeli araç gibi i lev görebilecektir. Böylesine
karma k bir ortamda finansal hareketlerin
yerini ve yönünü belirlemek kolay
olmayacakt r. Dolay s yla spekülatörler her zaman vergiden kaç nma ve/veya vergi
kaç rma olana+ bulacakt r.
56
vii. Vergiden istisna ve muafiyetlerin neler olaca
da bir di er teknik
sorundur.
Finans piyasalar n n normal i leyi inin bozulmamas
ve etkinli+inin
art r lmas için baz i lemlerin vergiden istisna edilmesi gerekebilir. Bu çerçevede;
Merkez Bankas taraf ndan yap lan müdahaleler, uluslar aras kurulu lar n piyasada
gerçekle tirdi+i i lemler, kamu kurulu lar aras ndaki i lemler, piyasalarda likiditeyi
art ran i lemler vergiden muaf tutulmal d r. Ancak bu tür i lemlerin Tobin
vergisinden muaf tutulup tutulmayaca+ henüz netlik kazanm de+ildir.
Ostikrar sa+lay c
oldu+u varsay lan finansal arac lar n gerçekle tirdi+i
i lemler de vergiye tabi olmamal d r. Tobin vergisini ele tirenlere göre piyasalarda
k sa vadeli i lem yapanlar spekülatör de+il; piyasan n gereksinim duydu+u
zamanlarda al m ya da sat m yapmak için bulunan uzmanlard r. Dolay s yla %1
oran nda vergi uygulanmas durumunda bu oran spekülasyonu engellemeyecek,
spekülasyonu engelleyici bir oranda vergi konulmas da bu uzmanlar n mali arac l k
görevini tehlikeye dü ürecektir. Tobin vergisi nedeniyle sermaye gereksinimi duyan
piyasalar ihtiyaç duyduklar sermaye temininde güçlük çekeceklerdir. Bu durum da
finasal piyasalar n geli imine olumsuz etki yapabilecektir (Aç kgöz, 2008:81).
viii.
Vergi oran n ne olaca
ve neye göre saptanaca
bir ba)ka
problemdir.
Tobin vergisi aç s ndan optimal bir vergi oran n n belirlenmesi büyük önem
ta maktad r. Ancak verginin tüm türev i lemleri kapsamas gerekti+inden kesin bir
vergi oran belirlemek zordur. Dü ük oranda uygulanmas
döviz kurlar ndan
spekülatif kazanç sa+lamay amaçlayan spekülatörleri cayd rmayacakt r. Yüksek
oranda vergilendirilmesi durumunda ise finansal piyasalar n daralmas na ya da büyük
vergi kaç rma çabalar na neden olabilece+i gibi uzun vadeli yat r mlar ve hatta
normal finansal piyasa i lemlerini olumsuz yönde etkilemesi de mümkündür.
Literatürde bu oran n nas l ve neye göre tespit edilece+ine dair bir netlik olmasa da
verginin % 0,1 ile % 0,25 aras nda olabilece+i kabul görmektedir (Kapusuzo+lu,
2002:65).
ix. Verginin piramitle)meye yol açma olas l
57
vard r.
Küçük ülke paralar aras ndaki kur Dolar, Euro, Yen gibi güçlü para birimleri
(çapraz kurlar) üzerinden sa+land + ndan bu paralar Tobin vergisine iki defa maruz
kalm
olacaklard r. Bunun sonucunda da di+er ülke paralar na geçi maliyetli
olaca+ ndan küçük ülkelerdeki fon yöneticileri potföylerinde ulusal paralar na daha
fazla a+ rl k vereceklerdir (Aç kgöz, 2008:82).
3.2.1.4. Tobin Vergisinin Türkiye’de UygulanabilirliHi
Tobin Vergisi sadece Fransa, Eili ve Malezya’da çe itli biçimlerde
uygulanmaktad r. Ayr ca Kanada, Finlandiya, Ongiltere, Brezilya, ABD, Fransa,
Otalya, Belçika, Arjantin, Uruguay gibi ülkeler ve Avrupa Parlamentosu, Avrupa
Birli+i, Birle mi Milletler, IMF, OECD, G 8 ve G 20 gibi uluslararas kurulu lar
nezdinde çe itli çal malar yap lmaktad r (Saraço+lu ve Eahan, 2004:74).
28 Haziran 2001’de Avrupa Parlamentosunun öncülü+ünde 13 Avrupa ülkesi
ve Kanada’dan parlamenterlerin, ekonomistlerin ve sivil toplum örgütlerinin
kat lmas yla Kanada’da “Tobin Vergisi Hakk nda Birinci Parlamentolar Aras
Toplant ” düzenlenmi tir. ABD’de 2001 y l nda Temsilciler Meclisine “Uluslararas
Mali O lemlerde Bir Verginin Yerle tirilmesi” ad nda bir önerge verilmi tir.
Fransa’da ATTAC’ n giri imiyle, bu konuda bir yasa tasar s haz rlanm t r. 2001
A+ustos ay nda Fransa, AB Maliye Bakanlar Toplant s nda, s n r ötesi sermaye
hareketleri üzerinden % 1 vergi al nmas n destekledi+ini aç klam t r.
Türkiye’de ise 1989 y l nda 32 say l Karar ile sermaye hareketlerinin serbest
b rak lmas ,
spekülatif
amaçl
yat r mlara
endeksli
bir
büyüme
modeli
benimsenmesine yol açm t r. Sermaye giri iyle büyüme ya anm , büyüme ithalat
art rm ve cari aç + n büyümesine yol açm t r. Cari aç k yeni borç bulunursa a lm
ve yeni sermaye giri iyle tekrar büyüme ya anm t r (Sönmez, 2002:112).
Bu sermaye giri leri maalesef spekülatif amaçl yat r mlardan olu tu+u için
Türkiye’de cari aç k ve devalüasyon finansal piyasalarda krize neden olmu tur. Bu
tip spekülatif hareketlerin etkisinin en aza indirilmesi veya ortadan kald r lmas
amac yla sermaye giri leri ve ç k lar üzerine Tobin vergisi konulabilir. Böyle bir
verginin uygulanmas durumunda, döviz kuru ve faiz oranlar üzerinde bask
azalaca+ ndan, hem cari aç k sorunu hafifleyecek, hem de yüksek reel faizin nedeni
ve neticesi olan kamu dengesizli+i giderilebilecektir. Ancak ülke ekonomisinin
58
sermaye ihtiyac göz önünde bulunduruldu+unda böyle bir vergi sermaye giri lerini
olumsuz etkileyebilir. Çünkü böyle bir vergi, risk maliyetini art rmakta ve bu tür
i lemlerden elde edilen kar daraltmaktad r (Saraço+lu ve Eahan, 2004:78).
Ancak spekülatif amaçl sermaye giri inin azalmas nedeniyle kurun istikrarl
bir yap ya oturmas ve kriz riskinin azalmas ; uzun vadeli do+rudan sermaye giri ini
te vik edebilir.
Tobin Vergisi’ne benzer bir verginin Türkiye'de halen uygulanmakta oldu+u
belirtilebilir. 1984'de büyük k sm iptal edilen Gider Vergileri Kanunu'nun halen
yürürlükte olan maddelerine göre, döviz al m sat mlar üzerinden % 0,1 oran nda
Kambiyo Muameleleri Vergisi al nmaktad r. Ülkemizde kay t d
i lemlerin boyutu
ve parasal hareketlerin iz b rakmadan takibinin kolayl + dikkate al nd + nda, bu
vergiden sa+lanan y ll k has lat n vergi potansiyelinin çok alt nda kald +
görülmektedir. Dolay s yla, vergi potansiyelini tam olarak kavrayamayan ve
beklenilen vergi has lat n yaratmaktan uzak olan Kambiyo Muameleleri Vergisi'nin,
Tobin Vergisi'nin alternatifi olamayaca+ görülmektedir (Yar, 2008:83-84).
Daha önce bahsedildi+i gibi Tobin Vergisi, uygulanmas durumunda, k sa
vadeli i lemlerin maliyetini yükselterek, uzun vadeli sermaye yat r mlar n te vik
etmekte, sermayenin ak kanl k yetene+ini törpüleyerek ekonomi otoritelerine zaman
kazand rmakta, toplanan vergi miktar na bak larak sermaye giri -ç k
miktar tespit
edilmesine olanak sa+lamakta ve böylece i lemler üzerinde izleme mekanizmas
i levi görebilme gibi faydalar sa+lamaktad r. Bu verginin Eili ve Fransa’da ba ar yla
uyguland + dikkate al n rsa, Türkiye’de de uygulanmamas n n hiçbir gerekçesi
olmamal d r. Etkin ve verimli bir vergi için, Türkiye’de uygulanabilecek bir Tobin
Vergisi a a+ da belirtilen nitelikleri ta mal d r (Saraço+lu ve Eahan, 2004:79);
• Vergi bütün i lemleri kapsamal d r. Her türlü türev i lem vergi
kapsam na al nmal d r.
• Do+rudan yabanc sermaye yat r mlar vergiden istisna tutulmal veya
oran % 0 olmal d r.
• Vergi, sadece sermaye ç k lar ndan al nmal , sermayenin yurt içine
giri inden al nmamal d r. Ayr ca vergi k sa vadeli i lemlerden
59
al nmal ve belli bir süre yurt içindeki bir finansal araca ba lanan
sermaye vergiden istisna tutulmal d r. Nitekim benzeri bir uygulama
Malezya taraf ndan 1997 Asya Krizi s ras nda k sa bir süre için
uygulanm
ve ba ar elde edilmi tir. Bununla birlikte böyle bir
verginin uzun dönem uygulanmas n n ne tür bir etki yarataca+ tam
olarak bilinmemektedir (Een vd., 2004:106).
• Spekülatif amaçl yat r mlar için dü ünülebilecek bir di+er yöntem
1991 y l nda Eili’de uygulanan, belirli süreler için bankalarda zorunlu
kar l k bulundurulmas zorunlulu+udur (Een vd., 2004:107).
• Yurtiçi ve yurtd nda bankalar aras nda gerçekle en döviz i lemlerini
denetleyecek bir bilgi i lem a+ kurulmal ve bu yetki Merkez
Bankas na veya Bankac l k Düzenleme ve Denetleme Kuruluna
verilmelidir. Bu sayede ülkemize yönelik spekülatif sermaye
hareketleri daha sa+l kl takip edilebilir (Yar, 2008:86).
• Vergiden sa+lanan hâs lat ise, Merkez Bankas n n rezervlerine
eklenerek kurun istikrar
uygulanmas
için kullan labilir. Böylece verginin
nedeniyle uluslararas
boyutta gelebilecek tepkiler
k smen de olsa önlenebilir (Yar, 2008:86).
Bu çerçevede uygulanacak bir Tobin Vergisi ile, uluslararas boyutta olmasa
da ülke çap nda ba ar sa+lanabilir. Çünkü k sa vadeli i lemlerin do+rudan sermaye
giri inden
ayr larak
vergilendirilmesi
do+rudan
sermaye
giri ini
olumsuz
etkilemeyece+i gibi, kurun istikrara kavu mas ve kriz riskinin azalmas , do+rudan
sermaye giri inde olumlu bir etki olu turabilecektir.
3.2.2. Çoklu Döviz Kuru Uygulamas( (Katl( Kur Uygulamas()
Okili ya da çoklu döviz kuru sistemlerinde, sermaye piyasas i lemleri için
ayr , reel piyasalar için ayr kur uygulanmasktad r. Yetkililer, ticari i lemlerde döviz
kurlar n sabit tutmaya çal rken, finansal i lemlerde ise kurun dalgalanmas na izin
vermektedir. Bu sistemde, genellikle yüksek k sa vadeli faiz oranlar n n yurtiçi
yerle ikler üzerinde büyük bir yük olu turdu+u durumlarda parasal yetkililer,
finansal kurulu lar n spekülatif amaçl krediler vermesini yasaklayarak, yurtiçi
60
piyasay bölümlere ay rmaktad r. Ticaret ak mlar na dayal olarak yap lan döviz
i lemleri, hisse senetleri ile ilgili i lemler ve do+rudan yabanc yat r mlar bu
s n rlaman n d nda tutulmaktad r. Esas olarak, ikili piyasa, yurtiçi piyasada yerli
kredi gereksinimi olan spekülatörlerin maliyetini yükseltirken, spekülatif olmayan
kredi talebinin normal piyasa fiyat ndan kar lanmas n sa+lamaktad r. Okili sistemde,
ayn zamanda a r sermaye giri lerinin cari i lemler döviz kurunu olumsuz
etkilemesi önlenmeye çal lmaktad r. Bu tür önlemler, sermaye i lemlerinin hem
miktar n hem de fiyat n etkilemeyi amaçlamaktad r. Odari kontrollerde oldu+u gibi,
bunlar da belirli kurallara uymay zorlayarak, cari i lemler ve sermaye i lemlerini
ay rmak için, yerle iklerin döviz kuru i lemleri ile yerle ik olmayanlar n yerli para
i lemlerinin yönetimi anlam na gelmektedir. Bu sisteme yöneltilen temel ele tiri ise,
bu
uygulaman n
bireyleri
dolambaçl
yollardan
bu
engellerden
kaçmaya
yöneltmesidir (Esen, 1997:41).
Katl kur döviz kuru uygulamas ile sermaye hareketleri alan ndaki döviz
kurunun spekülatif belirlenerek d
ticaret ve enflasyon üzerinde olu abilecek
istenmeyen etkilerden korunulmas dü ünülmektedir (Akdi , 2000:107).
Çoklu döviz kuru sistemi ile farkl kategori i lemleri için farkl döviz al m
sat m fiyat uygulanarak, ülke ekonomisine katk s fazla olan i lemlerin te vik
edilmesi; az olan i lemlerin cezaland r lmas amaçlanmaktad r. Devlet kendine özgü
kriterler ile
“faydalar ” s n fland rmaktad r.
Böylece fiyat
mekanizmas n n
ekonomiyi düzenlemesine izin verilmemektedir (Paras z, 1997:19).
Türkiye’de de 1953 y l ndan sonra ortaya ç kan s k nt lar sebebi ile
1956’dan sonra katl kur sistemine gidilmi , turistik dövizlerde 1 dolar=5.25-5.5 lira
kuru uygulanmaya ba lanm , faiz oranlar ve fiyat denetlemeleri art r lm t r. Bunun
sonucunda ödemeler dengesi aç + bir miktar azalt lm t r. 24 Ocak 1980 kararlar na
kadar, kontrollü ve katl kur politikas uygulayan Türkiye, bu tarihte ald + kararlar
çerçevesinde, daha gerçekçi ve esnek bir kur rejimine geçmeye karar vermi tir.
3.2.3. Kazançs(z Rezerv Gereksinimi
Kazançs z rezerv gereksinimi faizsiz zorunlu rezerv/mevduat kar l +
ayr lmas
ekliyle en çok ba vurulan piyasa merkezli kontrollerden birisidir. Bu
uygulamaya banka ya da banka d
kurumlar n kredi hesaplar ndaki sermaye
61
giri lerinin ya da yabanc para pozisyonlar n n belirli oran n yerli para ya da döviz
cinsinden merkez bankas na faizsiz mevduat olarak yat rmalar gerekmektedir. Bu
uygulama bir tür vergi olup, yat r mc n n vergi sebebi ile ülkeye hiç girmeden
gitmesi engellenmektedir. uygulaman n amac k sa vadeli sermaye giri lerini uzun
vadeye yaymak, borç yaratan enstrümanlardan, borç yaratmayan sermayeye prim
vererek ülkeyi spekülatif sermayenin zararlar ndan korumakt r (Aç kgöz, 2008:86).
Rezerv
gereksinimini,
ulusal
düzeyde
bankalara
getirilen
rezerv
zorunlulu+unun bir bak ma ülke içerisinde gerçekle tirilen sermaye i lemlerine
uygulanmas olarak görebiliriz.
Yerle ik ve yerle ik olmayanlar n yapt klar sermaye i lemlerinin belirli bir
tutar kadar n merkez bankas hesab nda faizsiz tutulmas n art ko an bu uygulama
“Asimetrik Tobin Vergisi” olarak da adland r lmaktad r. Tobin vergisi sermaye
ak m n n sabit bir oran
kadar vergileme yaparken asimetrik Tobin vergisi
sermayenin giri ya da ç k lar na fark gözeterek uygulanmaktad r (Ariyoshi, 2000:
70).
Rezerv gereksinimi sermayenin türüne, miktar na ve süresine göre de+i iklik
gösterebilir. Gereksinimin esneklik özelli+i sabit oranda vergilemeye oranla onu
daha cazip k lmaktad r. Kazançs z rezerv gereksiniminin amac ; k sa vadeli sermaye
giri lerini uzun vadeye yaymak, borç yaratan enstrümanlardan borç yaratmayan
sermayeye prim vererek ülkeyi spekülatif sermayenin zararlar ndan korumak olarak
görülebilir.
Kazançs z rezerv gereksiniminin sermaye ak mlar n n hacmini etkilemedi+ini
savunan ara t rmac lara göre; kazançs z rezerv gereksinimi yerel faizleri, yerel
faizler de sermaye ak mlar n etkilemektedir. Rezerv gereksinimi yerel faizleri
yükselterek sermayenin ülkeye girmesi için cazip olacakt r. Bu anlamda sermaye
ak mlar üzerinde rezerv gereksiniminin etkisi belirsiz olacakt r. Bu da uygulaman n
olumsuz taraf n göstermektedir.
3.2.4. Yerel Finansal Düzenlemeler
Yerel finansal düzenlemeler de dolayl
yoldan sermayenin spekülatif
hareketlerine s n rlamalar getirmektedir. Asya krizi sonras nda ortaya at lan ahlaki
62
çöküntü ve ters seçim olgular
+ nda yerel finansal düzenlemelerin geli mekte olan
ülkelerin finansal entegrasyonlar n daha sa+lamla t raca+ dü ünülmü tür. Uluslar
aras finansal sistemi istikrara kavu turmak için öncelikle ülkelerin kendilerini
disipline etme ve denetleme yöntemlerinin, banka ve mü terilerinin etkile im
biçimlerinin de+i mesi gerekmektedir (Özer, 1999:184).
Bu çerçevede finansal sektörün geli mekte olan ülkelerdeki lokomotifi
say lan bankalar n sermaye yeterlilik rasyolar n yükseltmeleri, yap lan i lemleri
raporlamalar , risk yöntemine önem vermeleri ülkenin kar la t +
riskleri
s n rlayacakt r.
Finansal serbestle menin ekonomide yarataca+ olumsuz etkileri en aza
indirebilmek için, finansal serbestle me öncesinde güçlü bir denetleyici ve
düzenleyici kurumsal çerçevenin yarat lmas
gerekir. Aksi takdirde finansal
serbestle me gerçekle ti+inde risk alma davran lar üzerinde k s tlamalar getirmek
zorla acak ve bat k krediler artarak bankalar n bilançolar kötüle ecektir. Bu nedenle
devletin bankalara yönelik baz
güvenlik standartlar
uygulamalar na girmesi
önemlidir. Bu standartlar sadece mevduatlar garanti alt na almakla kalmamal panik
anlar nda da olumsuz havay önleyici durumda olmal d r.
Bankac l k faaliyetine giri
zorla t r lmal ve buna ba+l olarak faaliyet
s n rlamalar ve sermaye s n rlamalar na gidilmelidir. Yerel finansal düzenlemeler
ülkeye gelen spekülatif sermayenin içeri+ini düzenleyerek ülkeyi finansal
çalkant lardan koruyabilmektedir. Ayr ca devlet, yabanc para cinsinden olan veya
yabanc bir paraya endeksli ulusal para cinsinden olan yükümlülüklerini, ülkenin
finans kesiminin döviz pozisyonu ve hatta özel sektörün döviz pozisyonunu yak ndan
izlemeli ve yönetmelidir (Kaba , 2005:58).
Bankalardaki düzenlemeler d nda 1990’l y llarda ya anan krizler finansal
sektörde effafl k kavram n n önemine de i aret etmi tir. Hükümetlerin ekonomi ve
maliye politikalar hakk nda daha çok bilginin piyasa disiplinini güçlendirece+i ve
politika yapanlar n düzeltici önlemler alma ihtiyac n ortaya ç karaca+ , dolay s yla
effafl + n
artmas n n
finansal
krizlerin
tekrarlanma
olan n
azaltabilece+i
belirtilmektedir (Duman, 2002:51). Eeffafl + n artmas hem piyasalar n etkin olarak
i lemesini sa+layacak, hem de iyi yönetim anlay n n yerle tirilmesi yoluyla
63
kamuoyunun yarar na olacakt r. Daha aç k ve kapsaml
bilgi payla m n n
kamuoyunun politik kararlar hakk nda bilgi sahibi olmas na imkan verece+i,
hükümetlerin yapaca+ düzenlemelerin de bu do+rultuda olaca+ dü ünülmektedir.
Yerel finansal düzenlemelerin sermaye kontrollerinin tamamlay c s oldu+u
çok aç kt r. Pratikte de yerel finansal düzenlemeler ile sermaye kontrolleri
birbirinden ayr lamaz.
3.3. DÖV Z P YASASININ ST KRARINA YÖNEL K ÖNLEMLER
Sermaye hareketleri üzerine getirilen kontrolleri ana s n fland rma ekli ile
do+rudan kontroller (aç k yasaklamalar, miktar k s tlamalar , sermaye üzerine
limitler koyma, sermaye hareketleri için izin alma) ile dolayl kontroller (çift ya da
çoklu döviz kuru sistemleri, vergileme, kazançs z rezerv gereksinimi, yerel finansal
düzenlemeler) olarak s n fland r rken döviz piyasas n n istikrar na yönelik önlemler
konusunda da dört temel yakla mdan söz edilebilir. Bunlardan ilki i lemlerin
vergilendirilmesidir. Önceki k s mda detayl bir biçimde yer verilen Tobin vergisi
döviz piyasas n n istikrar konusunda önemli bir yer tutmaktad r. Tercih edilen di+er
bir politika arac “hedef bölge“ yakla m d r. “Kurlar n sabitlenmesi” ve “para
kurulu” da bu grupta say labilecek politika araçlar ndand r. Döviz piyasas n n
istikrar na yönelik önlemlerin tüm amac finansal i lemler alan ndaki spekülatif
unsurlar n azalt lmas veya finansal i lemlerin reel iktisadi etkilerinin asgariye
indirilmesidir (Akdi , 2000:107).
3.3.1. Hedef Bölge Sistemi (Target Zone)
Tam esnek ve sabit kur sistemi iki uç döviz kuru uygulamas iken hedef
bölge, “merkezi bir kur etraf nda dalgalanma s n r ”d r. Tam esnek döviz kuru
sisteminde Merkez Bankas müdahalesini en aza indirmekte ve ba+ ms z para
politikas uygulamas na olanak tan maktad r. Sistemin getirdi+i esnekli+in maliyeti ;
daha yüksek enflasyon ve kredibilite kayb d r (Özdemir ve Eahinbeyo+lu, 2000:3).
Ancak bu iki uygulama aras nda farkl sistemler de mevcuttur. Temelde hedef
bölge sistemi de bu uygulamalar aras nda yer alan uluslar aras i birli+i ile gerçek
olmayan kur de+i ikliklerinin önlenmesini amaçlayan bir sistemdir.
64
Hedef bölge sisteminde kurlar n belirlenen aral k içinde serbestçe
dalgalanmas na izin verilmektedir. Serbest dalgalanan ve sabit kur sisteminin bir
birle imi gibi alg lanacak bu kur sistemi esnekli+i ve istikrar
beraberinde
getirmektedir. Merkez parite olarak belirlenen aral + n ortalama de+eri kurlara bir
belirlilik kazand r rken, kurlar n bu aral k içinde dalgalanabilmesi d sal oklar n
etkisini azaltmaktad r. Sapmalarda parasal otorite piyasaya müdahale eder. Aral k
geni li+i de+i ir. Darald kça sabit kur sistemine; geni ledikçe dalgal kur sistemine
yakla r. Aral k içinde gerçekle en dalgalanmalar piyasadaki ok de+i meleri absorbe
eder. Hedef alan sisteminin amac hem sabit kurun hem de tamamen serbest kur
sistemlerinin avantajlar ndan yararlanmak ve dezavantajlar n ortadan kald rmakt r
(Özdemir ve Eahinbeyo+lu, 2000:3).
Sisteme göre iki ülke merkez bankas bir araya gelerek iki para birimi
paritesinin ne olmas gerekti+ini belirtir. Merkezi parite ad verilen paritenin belli
limitler içinde dalgalanmas na izin verilir ve merkez bankalar bu limitler içinde kura
dokunmaz. Ancak kur piyasalar taraf ndan aç klanan limitleri zorlad + nda her iki
merkez bankas
ortakla a müdahale etmektedir. Limitlerin simetrik olmas
gerekmemektedir (Aç kgöz, 2008:91).
Sistemin amac kurlar hedef alan sistemi ile birbirlerine yakla t rarak
enflasyon ve faiz oranlar n da birbirine yak n oranlara getirmektir. Hedef alan
1979–1992 y llar aras nda Avrupa Birli+i’nde kullan lm t r. Sistemin ç pa paras
DM idi. AB üyesi ülkelerin para birimleri DM etraf nda %2.25’lik alt ve üst s n rlar
içinde dalgalan yordu. Sistem Hollanda Florini (HF); Frans z Frank (FF); Belçika
Frank (BF); gibi ülkelerde çok iyi sonuçlar vermi tir. Bu ülkelerde merkez
bankalar n n çok güçlü oldu+unun dü ünülmesi ve limitlere yakla ld + nda merkez
bankalar n n rahatl kla kuru hedef alan içine tekrar döndürece+i beklentisi hakim
oldu+undan kur limitlerinin yan na bile yakla lmam t r (Aç kgöz, 2008:91).
Hedef kuru sistemi döviz piyasalar nda bu boyutta bir istikrar yaratt + için
günümüzde finans piyasalar nda olu an spekülatif dalgalanmalar önlemede bir
politika arac olarak kullan lmas önerilmektedir. Bu önerideki para birimleri de
Euro, Yen ve Dolar olarak belirlenmektedir. Üç güçlü merkez bankas n n arkas nda
duraca+ bir sistem gerçekten döviz piyasalar n istikrara getirecektir.
65
Sistemin olumsuz taraflar da mevcuttur. Sisteme giren tüm ülkeler art k
di+er ülkenin para politikas ndan çok farkl bir politika izleyemeyeceklerdir. E+er
ülkenin biri ekonomik bir problem ya arsa sisteme üye di+er ülkenin de bu s k nt y
ya amas kaç n lmaz olmaktad r.
Bir ba ka olumsuz taraf aral + n neye göre belirlenece+idir. Aral + n çok dar
oldu+u ve makro politikalar n sisteme uyumlu olmad + durumlarda uygulama
istikrar önleyici olabilir ve spekülatif ataklara neden olabilir. Sistemin esnekli+i
aral k ve merkez parite de+erlerinin revize edilmesine olanak tan r. Bu ise
uygulaman n kredibilitesini dü ürmektedir. Aral + n sürdürülebilir olmas
da
sistemin güvenli+i için artt r. Devaml ayarlanan aral k beklenen faydalar yok
edebilmektedir.
Sistemin en büyük faydas merkez parite olarak belirlenen aral + n ortalama
de+erinin kurlara bir belirlilik kazand rmas
ve kurlar n bu aral k içinde
dalgalanabilmesi ile d sal oklar n etkisinin azalt lmas d r. Hatta baz durumlarda
okun etkisini tamamen ortadan kald rmaktad r (Paras z, 1997:98).
3.3.2. Para Kurulu
Ülke Paras n n seçilecek olan yabanc bir para ve sabit kurdan de+i imini
öngören ve belirli yasal düzenlemeleri gerektiren bir sistemdir. 1998 y l n n
ortalar nda itibaren ortaya ç kan ve dünya ekonomilerini derinden etkileyen Asya
krizi ile birlikte para politikalar uluslar aras sistemde yeniden ön plana ç km t r
(Özdemir ve Eahinbeyo+lu, 2000:3).
Bu sistemde para otoritesi ülke paras n yanl z yabanc para giri i kar l +
basmaktad r. Ayr ca Merkez Bankas n n parasal düzenlemeler ve son kredi mercii
gibi geleneksel fonksiyonlar na son vermektedir Di+er yandan bu sistemin
uygulanmas kolay olmakla beraber para ve maliye politikalar n n güvenirlili+ini
art rmas , döviz kuruna istikrar kazand rmas , faiz oranlar birle tirmesi ve finansal
derinli+i art rmas gibi faydalar da vard r. Bunun yan nda bir tak m maliyetler de
getirmektedir. Para kurulu sisteminde bankalar daha duyarl hale gelmekte, Merkez
Bankas fonksiyonlar n kaybetmekte, mali politikalar üzerine s n rlama gelmekte ve
nominal kurlar esnekli+ini kaybetmektedir. Bu sistemin uygulanaca+ ekonomide
66
güçlü bir kamu finansman , sa+l kl bir finansal yap ve yeterli miktarda döviz
kaynaklar gerekli görülmektedir (Özdemir ve Eahinbeyo+lu, 2000:6).
Para Kurulu sistemi 1992’de Arjantin, 1993’te Estonya, 1994’lerin ba nda da
Litvanya taraf nda uygulamaya koyulmu tur. Hong Kong’da 1983, Arjantin’de ise
1991’den 2001 y l na kadar kullan lm t r. Sabit kur sisteminden fark kendine özgü
bir tak m kurallar olmas d r. Bu kurallar n amac sermayenin aniden yurt d na
ç kmas na engel olunamad + durumlarda da merkez bankas n n zor durumda
kalmamas n sa+lamakt r. Hatta yabanc sermayeye güvence vererek d ar kaç n
engellemektir.
Bu kurallardan ilki merkez bankas n n ekonomide ne kadar yerli para varsa
kasas nda o kadar döviz bulundurmas zorunlulu+udur. Döviz rezervleri günlük
olarak aç klanmaktad r. Bu yolla yabanc yat r mc lar istedikleri zaman piyasadaki
toplam yerli para kar l + dövizin merkez bankas nda veya sistem için kurulan ayr
bir para kurulunda bulundu+undan emin oldu+u için döviz sorunu ç kabilece+i pani+i
ile dövize sald rmay dü ünmez. Spekülasyon güdüsü ile para talebi söz konusu
olmamaktad r. Bu sebeple para kurulu uygulamas
s cak para hareketlerinin
kontrolünde bir politika arac olarak kullan labilecektir (Aç kgöz, 2008:93).
Bir ba ka kural ise merkez bankas n n kanunen döviz olmad kça yerli para
basamayacak ve piyasaya süremeyecek olmas d r. Bu da devlet bütçesi ne kadar aç k
verirse versin merkez bankas n n bunu borçlanarak kar layamayaca+ anlam na
gelmektedir. Tabi ki bu anlamda istikrar sa+layan bir sistemin kullanma
ko ullar ndan ilki merkez bankas n n sabit parite üzerinden piyasadaki banknot
miktar ve mevduat munzam kar l klar kadar bir büyüklü+e e it rezervlere sahip
olmas ve bunu nakit olarak her an ödeyebilece+ini taahhüt etmesidir. Makro
ekonomik anlamda piyasalarda para kurulu mekanizmas ndan faydalanarak faizleri
kolayl kla yukar itebilecek ya da çok dü ürerek enflasyona sebebiyet verebilecek bir
ortam olmamas gerekir (Özel, 2000:56).
Para kurulu siteminin; makroekonomik disiplinin sa+lanmas , otomatik d
ödeme mekanizmas n n kurulmas ve ulusal paraya güvenin yeniden sa+lanmas gibi
olumlu taraflar olmas na kar , ulusal paran n a r de+erlenmesi, senyoraj gelirinde
67
azalma, k sa dönemli makroekonomik yönetimin zorlu+u gibi olumsuz taraflar da
mevcuttur (Gültekin ve Y lmaz, 1996:31).
Bir ülkenin para kurulu sistemine geçebilmesi için siyasal kurumsal
ko ullar n gereklili+i de aranmaktad r. Geçi için bütçe aç klar n n kontrol alt na
al nmas n n yan nda mali sektörün sa+laml l + önemlidir.
68
SONUÇ
Özellikle 1980’li y llarda kendini gösteren küreselle me olgusunun en önemli
yans mas mali piyasalarda ya anm t r. Yakla k son 25 y ld r, birçok geli mi ve
geli mekte olan ülke için mali küreselle me temel olgulardan biri olmu ve sonuçta
birçok ülke, mali piyasalar ndaki k s tlamalar kald rm t r. Teknolojik geli melerle
birlikte sermaye ak mlar n n kaynak, kanal, vade yap s ve hacimleri önemli ölçüde
de+i mi tir.
1990’l y llara gelindi+inde sermaye ak mlar ndaki yap sal de+i ikliklerden
biri de k sa vadeli sermaye hareketlerinin, yani s cak paran n a+ rl k kazanmas
olmu tur. Yat r mc lar n k sa sürede yüksek kazanç sa+lama arzular
onlar ,
uygulanan sabit döviz kuru ve yüksek faiz oranlar ndan faydalanmak amac yla
geli mekte olan ülkelere yönlendirmi tir. K sa vadeli sermaye hareketleri, çok büyük
miktara ula m , arbitraj olanaklar n ve spekülasyonu art rarak girdi+i ülkelerin mali
piyasalar nda büyük ve ani ak mlar olu turmu ve ekonomik altyap s bozuk olan
birçok geli mekte olan ülkede uygulanan ekonomi politikalar n n istikrar n tehdit
ederek krizlere yol açm t r. Öte yandan, Türkiye de spekülatif amaçl sermayenin
yo+un ak m na u+rayan bir ülkedir. 1994, 2000 ve 2001 y llar nda ya anan krizlerin
ortak özelli+i, kriz öncesi y lda büyük miktarda k sa vadeli sermaye giri inin ve kriz
y l nda da büyük ölçekli sermaye ç k n n olmas
neticesinde ekonominin
küçülmesidir.
Finansal liberalizasyon süreci sonras nda ya anan krizlere kar
mücadele
etmek isteyen ekonomiler, sermaye kontrolleri ba ta olmak üzere benzer yöntemlere
müracaat etmi tir. Bu yöntemlere benzemekle beraber, henüz tam manas yla hayata
geçirilmemi olan Tobin Vergisi’nin uygulanabilirli+i politik ve akademik çevreler
taraf ndan tart lmaktad r. Uygulanmas s ras nda ortaya ç kabilecek çe itli teknik
sorunlarla birlikte Tobin Vergisi politik bir meseledir. Nitekim, Tobin Vergisi’nin
dünya çap nda ve tabii ülkemizde de uygulanabilmesi için en az ndan geli mi
ülkeler aras nda görü
birli+inin olmas gerekmektedir. Ancak, sermaye sahibi
geli mi ülkeler, böyle bir verginin uygulanmas na s cak bakmamaktad rlar.
Bununla birlikte, geli mekte olan ülkelerin artan sermaye giri leri kar s nda
ekonomilerini
ve
özellikle
mali
piyasalar n
güçlendirecek
bulunmaktad r. Bunlar u ekilde s ralanabilir (Stiglitz, 2000):
69
tedbirler
de
• Finansal entegrasyon sürecinde geli mekte olan ülkeler global
sermaye hareketlerinden, kendilerine fayda sa+layacak politikalar
sürdürmeli ve bu süreçteki tehlikelerden kaç nmal d rlar. Bu
ba+lamda, makroekonomik yap
iyile tirilmeli,
bankac l k
güçlendirilmeli, finansal yap
denetim
ve
gözetim
düzenlemeleri
yap lmal d r.
• Bu ülkelerde bankac l k sistemindeki zay fl k bilinse de sermaye
giri leriyle ili kili olarak kredi art lar n n kontrol edilmesi önem
kazanmaktad r.
• Oyi i leyen sermaye piyasalar n n varl + , artan portföy yat r mlar n
çekerek potansiyel istikrars zl k riskini azaltabilmektedir.
• Geli mekte olan ülkeler, ekonomik istikrars zl klara aç k bir yap ya
sahip
olmalar ndan
dolay ,
istikrars zl klara
tepki
gösterecek
mekanizmalar geli tirmeli ve oklar ortadan kald r c düzenlemeleri
yapmalar gerekmektedir.
• Bütün bu düzenlemeleri yapanlar ve bilginin tam yay lmas n sa+lay c
birimler aras ndaki i birli+i, güvenli ve etkin piyasalar için son derece
önem arz edebilmektedir.
Yabanc sermaye giri lerinin etkin yönetimi, di+er bir deyi le olumlu
etkilerinin maksimizasyonu ve olumsuz etkilerinin minimizasyonu oldukça karma k
bir konu olup, ilgili ülkelerin politik ve kültürel yap lar , kalk nma planlar , piyasa
ko ullar ve kurumsal yap lar yla yak ndan ilgilidir. Ülkeleraras farkl la malar da,
yabanc
yat r mlar n
etkin
yönetiminde
kullan labilecek
olan
politikalar n
de+i ebilice+ini ve dolay s yla genel bir yakla m olmayaca+ n ortaya koymaktad r
(Alp, 2000: 226).
Bu nedenle, sermaye hareketlerinin olumsuz etkilerini gidermeye yönelik
politikalar belirlenirken, her ülkenin kendi ekonomisinin özelliklerini ve küresel
ekonominin durumunu göz önünde bulundurarak hareket etmesi ve buna uygun
olarak, bazen tek bir s n rlay c önlem yerine birden fazla yöntemin ayn anda
uygulanmas gerekebilmektedir.
70
KAYNAKÇA
Acar, M.G. (2003), “Dolays z Yabanc Sermaye Yat r mlar ”, Vergi Dünyas
Dergisi, Say : 265, Eylül 2003, ss. 60-65.
Aç kgöz, E. (2008), K sa Vadeli Sermaye Hareketlerini Kontrol Etmede
Kullan labilecek Araçlar, Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, ss.10-92
Adda, J. (2003), Ekonominin Küreselle)mesi, 1. Bask , Ostanbul: Oleti im Yay nlar .
Akdi , M. (2000), Global Finansal Sistem, Finansal Krizler ve Türkiye,
Ostanbul:Beta Bas m Yay m.
Akyüz, Y. (1994), “Ekonomide Liberalle me ve Sanayile me: Latin Amerika
Deneyimi”, 1ktisat i)letme ve Finans Dergisi, Say : 96, Mart 1994, ss.165166.
Alp, A. (2002), Uluslar aras Mali Piyasalardaki Geli)meler ve Türkiye, Ankara:
OMKB Yay nlar .
Alper, E. Ve Öni Z. (2001), "Finansal Küreselle me Demokrasi Aç + ve Yükselen
Piyasalarda Ya anan Sürekli Krizler: Sermaye Hareketlerinin Liberalle mesi
Sonras Türkiye Deneyimi", Do u-Bat Dergisi, Say :17, ss. 205-234.
Alt ok, M. (2005), “Uluslararas Sermayenin Krizi, Hegemonya Sava lar ve
Türkiye”, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Say : 12 www.e-sosder.com,
ss. 151-173.
Alt ok, M. (2000), Azgeli)mi) Ülkelerde 1980 Sonras nda Ekonomik Kriz, 1stikrar Ve
Yap sal Uyum Programlar : Latin Amerika ve Türkiye Deneyimi, Doktora
Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, ss. 75120.
Altuno+lu, A. ve Gülo+lu B. (2002), “Finansal Serbestlesme Politikalar ve Finansal
Krizler: Latin Amerika, Meksika, Asya ve Türkiye Krizleri”, 1stanbul
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Say :27, ss.2-29.
Ar kbo+a, A., “Tobin Vergisi Önerisi”,
http://www.istanbul.edu.tr/iktisat/maliye/bulten7/bulten7.htm (26.10.2006).
Aslan, N. (1995) “Kalk nmakta Olan Ülkelerde Sermaye Ak mlar ”, Banka ve
Ekonomik Yorumlar Dergisi, Say : 47, Aral k 1995, ss. 46-47.
Ariyoshi, A., Habermaier, K., Laurens, B.,Onci Otker-Robe, Canales-Krilienko J. Ve
Krilienko A. (2000), “Capital Controls: Coutry Experience With Their Use
and Liberalization”, IMF Occasional Paper, Say :190, ss. 53-58
http://www.imf.org/external/pubs/ft/op/op190/, (02.09.2011).
Balseven, H. (2003), Sermayenin Vergilendirilmesinin Sermaye Ak mlar Üzerindeki
Etkisi, Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara, ss.
205-220.
Berksoy, T. ve Salto+lu, B. (1998), Türkiye Ekonomisinde Sermaye Hareketleri , 1.
Bask , Ostanbul:Ostanbul Ticaret Odas Yay nlar .
71
Bozok, S. (2008), Türkiye’nin Cari Aç klar Çerçevesinde Sermaye Hareketlerinin
Analizi, Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Afyon, ss. 30-42
Cihan, Ö. (2005), Geli)mekte Olan Ülkelere ve Türkiye’ye Yönelik K sa Vadeli
Sermaye Hareketleri, Uzmanl k Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas
Banka ve Kambiyo Genel Müdürlü+ü, Ankara, ss. 99-128.
Devrim, F. (2006), Kamu Maliyesine Giri), Gözden Geçirilmi ve Geni letilmi 4.
Bask , Ozmir:Anadolu Matbaac l k.
Duman, K., (2002), “Finansal Kriz ve Bankac l k Sektörünün Yeniden
Yap land r lmas ” Akdeniz Üniversitesi 11BF Dergisi, Say :4, ss. 132-145.
Erol, E. Ve Samsunlu, A. (2003), “Yabanc Sermaye ve Türkiye’de Elektronik,
Kimya ve Toprak Sektörlerinde Faaliyet Gösteren Yat r m Ortakl klar n n
Performanslar n n Oncelenmesi”, Do u) Üniversitesi Dergisi, Say :1, Ocak
2003, ss.72-73.
Esen, O. (1997), “Finansal Piyasalar n Küreselle mesi ve Sermaye Kontrolleri”,
Ekonomik Yakla) m Dergisi, Say : 27, ss. 31-45.
Eset, U. (1997) “Türkiye’de Finansal Serbestle me Deneyiminin Ö+rettikleri ve Reel
Ekonomi”, 1ktisat Dergisi, Say : 363, Ocak 1997, ss. 75-78.
Fishcher, B.ve Reisen, H. (1992), Towards Capital Account Convertibility, OECD
Policy Brief, Say : 4, http://www.oecd.org/dataoecd/20/36/2411750.pdf
(17.09.2011).
Gültekin, N.B. ve Y lmaz K. (1996), Para Kurulu Nedir, Ne Zaman Gereklidir?,
Ostanbul:Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakf Yay nlar .
Gürbüz, R. (2006), Finansal Serbestle)me Sürecinde Türkiye’de K sa Vadeli
Sermaye Hareketlerinin Makroekonomik Etkileri, Yüksek Lisans Tezi,
Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Mersin, ss. 6-76.
Güven S. (2001), "Sermaye Hareketlerinin Nedenleri, Etkileri ve Türkiye Örnegi",
1ktisat, 1)letme ve Finans Dergisi, Say :16 , A+ustos 2001, ss. 79-98.
I k, S. (2009), Para, Finans ve Kriz, Geni letilmi 2. Bask , Ankara: Palme
Yay nc l k.
Onand m, E. (2005), K sa Vadeli Sermaye Hareketleri 1le Reel Döviz Kuru Etkile)imi:
Türkiye Örne i, Uzmanl k Yeterlilik Tezi, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankas , Ankara, ss. 5-26.
Kaba , T. (2005), Geli)mekte Olan Ülkelerde Finansal Krizleri Belirleyen Faktörler
ve Uluslar aras Finans Sistemi, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana, ss. 39-53.
Kapusuzo+lu, T. (2002), “Tobin Vergisi K sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Y k c
Etkilerini Önlemede Bir Çözüm Olabilir Mi?”, Vergi Dünyas Dergisi,
Say :250, Haziran 2002, ss. 65-66
Karagül, M. ve Masca, M. (2008), “Uluslararas Sermaye Hareketleri, Kriz Etkisi Ve
Muhtemel Önlemler”, Uluslararas Sermaye Hareketleri ve Geli)mekte Olan
Piyasalar Uluslararas Sempozyumu Bildirileri Kitab , Bal kesir Üniversitesi
Band rma Oktisadi ve Odari Bilimler Fakültesi, ss. 341-361.
72
Kar M. ve Kara M. A. (2002), “Türkiye’ye Yönelik Sermaye Hareketleri ve Krizler”,
D ) Ticaret Dergisi, Say :29, Temmuz 2002, ss. 13-80.
Kavrako+lu, O. (1990), Dengeli Geli)me 1çin Ekonomi Politikalar , 2. Bask , Ostanbul:
Bo+aziçi Üniversitesi Yay nlar .
Kaya, Y. T. (1998), Sermaye Hareketleri ve K sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin
Modellenmesi: Türkiye Örne i, Uzmanl k Tezi, BDDK Ekonomik Modeller
ve Stratejik Ara t rmalar Genel Müdürlü+ü Ekonomik Modeller Dairesi,
A+ustos 1998, ss. 20-110
Kazgan, G. (1988), Ekonomide D )a Aç k Büyüme, 2. Bask , Ostanbul:Alt n Kitaplar
Yay nevi.
Kazgan, G. (1995), Yeni Ekonomik Düzende Türkiye’nin Yeri, Ostanbul:Alt n Kitaplar
Yay nlar .
Kazgan, G. (2001),"Küreselle mi Dünyada Küreselle en Türkiyenin Krizleri",
1ktisat Dergisi, Say :408, Eubat-Mart 2001, ss. 26-31.
Kazgan, G. (2002), Tanzimattan 21.Yüzy la Türkiye Ekonomisi, Ostanbul: Ostanbul
Bilgi Üniversitesi Yay nlar .
Keskin, N. (2009), “Sermaye Kontrolleri: Nedenleri, Türleri ve Ülke Deneyimleri”,
Sosyo-Ekonomi Dergisi, Say :1, Ocak-Haziran 2009, ss. 147-166.
K z lot, E. ve Durmu , M. (2002), Ekonomik Krizler ve Kamu Maliyesi, “Kriz ve
IMF Politikalar ”, Ostanbul: Alk m Yay nevi.
Kula, F. (2003), “Uluslararas Sermaye Hareketlerinin Etkinli+i: Türkiye Üzerine
Gözlemler”, Cumhuriyet Üniversitesi 1ktisadi ve 1dari Bilimler Dergisi,
Say :2, ss.141-154.
Kumcu, E., E+ilmez, M. (2001), Krizleri Nas l Ç kard k?, 2. Bask , Ostanbul:
Creative Yay nc l k.
Kurhan, E. (1995), Uluslararas K sa Vadeli Sermaye Hareketleri Ve Türkiye
Ekonomisi Üzerine Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ostanbul.ss. 68-69.
Ormano+lu, B. (2004), Yabanc Sermaye Yat r mlar na 1li)kin Uyu)mazl klar n
Çözümünde Uluslararas Tahkim , Devlet Bütçe Uzmanl + Ara t rma Raporu
, Maliye Bakanl + Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlü+ü, Ankara, ss.1023.
Önder, O. ve Türel, O. (1993),Türkiye’de Kamu Maliyesi, Finansal Yap ve
Politikalar, Ostanbul: Tarih Vakf Yurt Yay nlar .
Önder, O. (1996), “Ekonomik Kriz Panoramas ”, 1ktisat Dergisi, Say : 356, Nisan
1996, ss. 2-3
Özberk, D. S. (1981), Uluslararas Para Sistemleri ve Parasal 1li)kiler,
Ankara:Ankara Oktisadi ve Ticari Olimler Akademisi Yay nlar .
Özdemir, K. A., Eahinbeyo+lu, G. (2000), Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas
Ara t rma Genel Müdürlü+ü Tart ma Tebli+i, Eylül 2000.
Özel, S. (2000) , Türkiye’de Enflasyon, Devalüasyon ve Faiz, Ostanbul: Alk m
Yay nc l k.
73
Özer, M. (1999), Finansal Krizler, Piyasa Ba)ar s zl klar ve Finansal 1stikrar
Sa lamaya Yönelik Politikalar, Eski ehir: T.C. Anadolu Üniversitesi
Yay nlar .
Özgen, F. B. (1998), “Globalle me Sürecinde Geli mekte Olan Ülkelerde Finans
Piyasalar ”, Dokuz Eylül Üniversitesi Yay n , Ege Maliye Bölümleri
Ara)t rma Görevlileri Sempozyumu, Ozmir, ss. 4-79.
Paras z, O. (1997), Para, Banka ve Finansal Piyasalar, 6. Bask , Bursa: Ezgi Kitabevi
Yay nlar .
Paras z, O. (2002), Enflasyon-Kriz-Ayarlamalar, Dünyada ve Türkiye’de Kalk nma
Makro Ekonomisi Sorunlar , Bursa: Ezgi Kitabevi Yay nlar .
Pamuk, S. (2006), K sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Ekonomik Etkileri Ve Türkiye
Örne i, Yüksek Lisans Tezi, Ostanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Ostanbul, ss. 1-45.
Resmi Gazete (1989),
http://www.resmigazete.gov.tr/main.aspx?home=http://www.resmigazete.gov
.tr/arsiv/20249.pdf&main=http://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/20249.pdf
(17.08.2011).
Rodrik, D. Ve Velasco, A. (1999) “Short-Term Capital Flows”, Annual World Bank
Conference On Development Economics World Bank, New York, 1999,
ss.60-75.
Sakall o+lu Ü. C. ve Yeldan A.E. (1999), "Dynamics of Macroeconomic
Disequilibrium and Inflation in Turkey: The State, Politics, And The Markets
Under A Globalized Developing Economy", Bilkent Üniversitesi, ss. 1-32
Saraço+lu, F. ve Eahan, Ö. (2004) “ Tobin Vergisi ve Türkiye’de Uygulanabilirli+i”,
Say )tay Dergisi, Say : 55, Ekim-Aral k 2004, s. 72.
Savran, S. (1988), Bunal m, Sermayenin Yeniden-Yap lanmas , Yeni Liberalizm, 1.
Bask , Ostanbul: Alan Yay nc l k.
Seyido+lu, H. (2003a), “Uluslararas Mali Krizler, IMF Politikalar , Az Geli mi
Ülkeler; Türkiye Ve Dönü üm Ekonomileri”, Do u) Üniversitesi Dergisi,
Say :2, Temmuz 2003, ss. 141-156.
Seyido+lu, H. (2003b), Uluslararas 1ktisat, 15. Bask , Ankara: Seçkin Yay nc l k.
Stiglitz, J.E., (2000), “Capital Market Liberalization, Economic Growth and
Instability”, World Development, ss.1075-1086.
Sönmez, M. (2002), Kriz, IMF ve Sermaye Birikiminde T kanma, Bizim 1çin A lama
IMF, Ostanbul: Everest Yay nlar .
Een H., Keskin A. ve Öz E. (2004), “Tobin Vergisi Spekülatif Amaçl Sermaye
Hareketlerini Önlemede Bir Çözüm Olabilir mi?”, Vergi Sorunlar Dergisi,
Say : 190, Temmuz 2004, s. 106.
Eim ek, A.R. (2007), K sa Vadeli Sermaye Hareketleri Ve Türkiye Ekonomisine
Etkileri, Yüksek Lisans Tezi, Bal kesir Üniverstesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Bal kesir, ss. 32-50.
74
Ta , S. (2001), Finansal Liberalizasyon, Uluslararas Sermaye Hareketleri Ve
Türkiye Ekonomisi Üzerindeki Etkileri, Doktora Tezi, Afyon Kocatepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, ss. 40-95
Tobin, J. (1974), The New Economics One Decade Older, Princeton and New York,
Princeton University Pres, ss. 87.
Turagay, R.T.(1999), Brezilya’da neler oluyor? , Dünya Gazetesi, 5.02.1999, s.13.
Tülay, B. ve Erdönmez, P.A. (Eylül 1999), Küresel Krizlere Yeni Yakla mlar,
Türkiye Bankalar Birli+i Bankac l k ve Ara t rma Grubu, ss. 31,
www.tbb.org.tr. (16.09.2011).
TCMB (2002), Para Politikas Raporu 2001, www.tcmb.gov.tr (20.09.2011).
TCMB (2007). Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankas Ostatistik Genel Müdürlü+ü,
Ödemeler Dengesi Ostatistikleri Tan m Ve Olkeleri Ole Türkiye Uygulamas ,
www.tcmb.gov.tr (20.09.2011).
Uluda+, O. (1998), 1990 sonras 2. Krizi ya ayan Rusya-1, O.T.O. Gazetesi,
16.10.1998, s.4.
Uslu, Sami, Döviz Kuru Sistemleri,
http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=311897. (18.09.2011)
United Nations Conference on Trade and Development (1998), The Growth of
Domestic Capital Markets, Particularly in Developing Countries and ITS
Relationship With Foreign Portfolio Investment, UNCTAD Papers, Press No:
TD/B/COM.2/EM.4/2, Geneva, ss.14-42.
Uygur, E.(2001), "Krizden Krize Türkiye: 2000 Kas m ve Eubat Krizleri", Türkiye
Ekonomi Kurumu Tart )ma Metni
http://www.tek.org.tr/dosyalar/KRIZ-2000-20013.pdf
Uzuno+lu, S., Akl n, K. ve Gürsel, C. F. (1995), “Uluslararas Sermaye
Hareketlerinin Geli mekte Olan Ülkelerde Makroekonomik Etkileri ve
Türkiye”, Ankara: 1MKB Ara)t rma Yay nlar , Say :6, Haziran 1995, ss. 5567.
Üzümcüo+lu Ö. (2002), “James Tobin”, 1ktisat, 1)letme ve Finans Dergisi, Say : 193,
Nisan 2002, ss. 22-23.
Vergil, H. (2002), “Sermaye Hareketlerinin Kontrolleri ve Özel Yat r mlar Üzerine
Etkileri”, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Say :2 ,
Ocak 2002, ss.19-33.
Vural, O. Y. (2006), Kamu Maliyesinde Ça da) Yakla) mlar, D ) 1stikrar n
Sa lanmas ve Kalk nman n Finansman nda Global Vergi Önerisi: Tobin
Vergisi, 1. Bask , Ankara: Seçkin Yay nlar .
Yar, F. (2008), K sa Vadeli Sermaye Hareketleri, Tobin Vergisi Ve Türkiye’de
Uygulabilirli i, Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Ozmir, ss. 3-86.
Yay, T. (2003), “Geli mekte Olan Ülkelerin Finansal Entegrasyonu Üzerine Bir
De+erlendirme”, 1ktisat Dergisi, Say : 438, Haziran 2003, ss. 16-33.
75
Yeldan, E. (2001), "Türkiye Ekonomisinde 2000-2001 Krizinin Yap sal Kaynaklar
Üzerine", Do u-Bat Dergisi, Say :17, ss.187-195.
Yeldan, E.(2002), “Neoliberal Küreselle me Odeolojisinin Kalk nma Söylemi
Üzerine De+erlendirmeler”, Praksis Dergisi, Say : 7, Haziran 2002, ss. 19-34.
Yeldan, E. (2006), Küreselle)me Sürecinde Türkiye Ekonomisi, 12. Bask , Ostanbul:
Oleti im Yay nlar .
Y lmaz, C. (2004), “Döviz Kuru Ostikrar n n Sa+lanmas nda Vergi
Politikas ndanYararlan lmas :
Tobin
Vergisi”,
Geleneksel
Finans
Sempozyumu 2004 Bildirileri CD’si, Marmara Üniversitesi, Bankac l k ve
Sigortac l k Enstitüsü & Bankac l k ve Sigortac l k Yüksekokulu, 27-28
May s, Ostanbul, ss. 182-201.
Yönük, E. E. (1995), Uluslararas K sa Vadeli Sermaye Hareketlerinin Makro
Ekonomik De i)kenler Üzerindeki Etkileri; Üç Model ve Türkiye
Uygulamalar , Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Ankara, ss.15-23.
Yücel, F. ve Yanar, R. (2005). “Türkiye’de Cari Aç k Sürdürülebilir mi? Zaman
Serileri Perspektifinden Bir Bak ”, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, Say :2, ss. 135-148.
Zengin, A.“Türkiye Ekonomisi Aç s ndan Do+rudan Yabanc sermaye Yat r mlar na
Oli kin Bir De+erlendirme”, 1ktisat 1)letme ve Finans Dergisi, Say : 203,
Eubat 2003, s.63.
76
Download