DAĞILMAYI ÖNLEME ÇABALARI Osmanlı Devleti’nde XVII. yüzyıldan itibaren ıslahatlar yapıldı. Islahatların amacı devletin toparlanmasını sağlamaktı. XIX. yüzyıldan itibaren devletin dağılmasını istemeyen aydınlar arasında çeşitli fikir akımları ortaya çıktı. • Osmanlıcılık: Devleti oluşturan milletlerin din, dil ve ırk farkı gözetilmeden adalet ve eşitlik prensipleri içinde Osmanlıcılık duygusu etrafında toplanılması düşüncesidir. Genç Osmanlılar tarafından organize edildi. Bu fikrin savunucuları arasında Mithat Paşa, Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi isimler vardı. Tanzimat ve Islahat Fermanı ile I. Meşrutiyet’in ilanı bu fikir doğrultusunda gerçekleşti. Balkanlarda çıkan ayaklanmalar bu fikrin geçerliliğini yitirmesine neden oldu. • İslamcılık: Bütün Müslümanları bir çatı altında birleştirme düşüncesidir. Özellikle II. Abdülhamit döneminde Batı’ya karşı bir İslam birliği kurma düşüncesi devlet politikası hâline geldi. Mehmet Âkif (Ersoy), Sait Halim Paşa gibi isimler İslamcılık fikrinin savunucularıydılar. I. Dünya Savaşı öncesi halifenin cihat çağrısına Araplardan destek gelmemesi, savaş esnasında Arapların İngilizlerle iş birliği yapması İslamcılık fikrinin başarısız olmasına neden oldu. • Türkçülük: Türkleri dil, din, soy ve ülkü birliği altında birleştirme düşüncesidir. Türk milletini bağımsız, modern ve refah seviyesi yüksek bir toplum yapma esasına dayalıydı. Özellikle II. Meşrutiyet Dönemi’nde Osmanlıcılık ve İslamcılık fikirlerinin amaçlarına ulaşmamasından dolayı güç kazandı. Bu fikrin savunucuları Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin, Yusuf Akçura, Mehmet Emin Yurdakul gibi isimlerdi. Ziya Gökalp sosyoloji ve kültür alanında yaptığı çalışmalarla Türkçülükğün esaslarını ilmî bir temele dayandırdı. • Batıcılık: Bu fikrin savunucuları, “Batı medeniyetinin sosyal, hukuki, ilmî ve kültürel gelişmelerinden faydalanmak gereklidir.” tezini savundular. Bu şekilde Avrupa’nın seviyesine ulaşılabileceğine inandılar. Tanzimat Dönemi ile başlayan fikir akımı zamanla gelişme gösterdi. Batıcılık fikrini savunanlar arasında Tevfik Fikret, Celal Nuri gibi isimler vardı. Batıcılık fikri Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde etkisini yitirse de yeni Türk devletinin ekonomik anlayışına model olmuştur. Yeni Türk Devleti Batı’nın sadece bilim ve tekniğinin alınmasını savunmuştur. ERMENİ MESELESİ Osmanlı de görev yapan Ermeniler, verdikleri hizmetten dolayı “milletisadıka” unvanı kazanmışlardır. Osmanlı idaresinde, dinî vecibelerini tam olarak yerine getiren ermenilerin kendi din adamlarını kendilerinin tayin etmesine her zaman izin verilmiştir. Ermeniler, devletin zaafa uğradığı XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yabancı devletlerin Osmanlı Devleti’ne karşı politikaların bir parçası olarak tahrik edilmişlerdir. Bu devletlerin ve menfaatleri doğrultusunda kullanılmışlardır. Emparyalist güçler, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Ayastefanos Antlaşması’nın 16. maddesine ve Berlin Antlaşması’nın 61. maddesine “Ermeniler için ıslahat yapılacaktır.” ifadesini ilave ettiler. Böylece Ermenileri koruma bahanesiyle Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışma hakkını elde ettiler. Bu şekilde Ermeniler ile ilgili bir konu ilk defa devletler arası antlaşmalarda yer aldı. Ermenileri kullanan devletlerin başında Rusya ve İngiltere geliyordu. Ruslar Doğu Anadolu ve Akdeniz arasında bir Ermeni devleti kurdurarak sıcak denizlere inmeyi amaçlıyorlardı. İngiltere ise Ermenileri himayesine alarak Rusya’nın Akdeniz’e inmesine engel olmak istiyordu. İki devletin siyasi politikasından da anlaşılacağı gibi Ermeni meselesi, Ermenilerin değil, Osmanlı Devleti’ni parçalamak isteyen Rusya ve İngiltere’nin menfaatleri doğrultusunda ortaya çıktı. Ruslar, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ermenileri silahlandırarak Osmanlı Devleti’ne karşı kullandılar. Bu amaçla komite ve çeteler kurdular. Bunlar arasında 1887’de Cenevre’de kurulan “Hınçak Partisi” ve 1890’da Tiflis’te kurulan “Taşnak Partisi” idi. İki cemiyetin de amacı Osmanlı toprakları içerisinde Doğu Anadolu da bir Ermeni devleti kurmaktı. Ermeni cemiyetlerin amacı ayaklanmalar çıkararak Avrupa devletlerini olayların içerisine çekmekti. Ermeniler, 1890’dan sonra Doğu Anadolu’da isyan çıkarmaya başladılar. Bu olayların ilki 1896’da Van’da Taşnak ve Hınçak komitelerinin çıkardıkları isyan oldu. Sonra bunu 26 Ağustos 1896’da Taşnak komitecilerinin planladığı İstanbul’daki Osmanlı Bankası saldırısı takip etti. Ermeniler 1904’te Sason İsyanı’nı çıkarttılar. 1905’te II. Abdülhamit’e suikast girişiminde bulundular. 1909’da da Adana İsyanı’nı çıkarttılar. c) Kıbrıs’ın İngilizler Tarafından İşgali Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşması’nın maddelerinin hafifletilmesi konusunda İngiltere’den destek istedi. İngiltere, Kıbrıs’ın kendilerine verilmesi koşuluyla yardım edeceğini söyledi. İngiltere’nin amacı Kıbrıs’ı elinde tutarak hem Akdeniz’e hâkim olmak hem de Süveyş Kanalı’nı kontrol edip Rusya’ya karşı sömürgelerinin güvenliğini sağlamaktı. 1878’de yapılan antlaşmaya göre Kıbrıs hukuken Osmanlı toprağı olacak, adanın yönetimi ise İngiltere’ye verilecekti. 1878 tarihinden sonra Kıbrıs’a yerleşen İngiltere, I. Dünya Savaşı sırasında Kıbrıs’ı kendi topraklarına kattı (1914) ç) Tunus’un Fransızlar Tarafından İşgali: Siyasi birliğini tamamlayan Almanya, Fransa ile girdiği rekabette Alsas Loren bölgesini ele geçirdi (1871). 1878 Berlin Konferansı devam ederken Almanya Başbakanı Bismark, Fransa’ya Tunus’un verilmesini teklif etti. Almanya’nın amacı, Fransızlara Fransa’dan aldıkları Alsas Loren’i unutturmaktı. İngiltere de bu duruma destek verince Fransa 1881’de Tunus’u işgal etti. Osmanlı Devleti bu gelişmeyi sadece protesto etmekle yetindi. Fransızlar Tunus’u işgal etmekle Batı Akdeniz’de büyük bir denge unsuru hâline geldi. Afrika Kıtası’na yönelik sömürgecilik faaliyetlerini daha da artırdı. d) Mısır’ın İngiltere Tarafından İşgali: İngiltere, Mısır’ı Afrika ve Uzakdoğu’daki sömürgelerine ulaşmada önemli bir üs olarak görmekteydi. Mısır’a yerleşerek sömürgelerini güvenlik altına almak amacındaydı. Özellikle 1869’da Süveyş Kanalı’nın açılmasıyla Mısır’ın ekonomik ve stratejik önemi bir kat daha arttı. Bu arada Mısır hidivleri (VALİLERİ) İngiltere’den borç almışlar, borçlarını ödeyemez durumu gelmişlerdi. İngilizler alacaklarını tahsil etmek için Mısır’da mali bir komisyon kurdular. Bu durum halkın tepkisine neden oldu ve İngilizlere karşı ayaklandılar. İngilizler, isyanı bahane ederek Mısır’ı işgal ettiler (1882). Osmanlı Devleti, karşı çıktıysa da İngilizleri Mısır’dan çıkarabilecek gücü olmadığından işgali kabullenmek zorunda kaldı. Böylece Osmanlı Devleti’nin Mısır’daki hâkimiyeti sona erdi. Osmanlı Devleti stratejik açıdan önemli bir bölgeyi kaybetti. İngilizler, Mısır’ı işgal ederek Orta Doğu’da büyük bir güç hâline geldiler. Akdeniz’deki güçler dengesini kendi lehlerine çevirdiler. Sömürge yollarının denetimini ele geçirdiler