tc ege üniversitesi diş hekimliği fakültesi ortodonti anabilim dalı

advertisement
T.C.
EGE ÜNİVERSİTESİ
DİŞ HEKİMLİĞİ FAKÜLTESİ
ORTODONTİ ANABİLİM DALI
ORTODONTİDE
GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ
BİTİRME TEZİ
Stj.Diş Hekimi Uğur KANAT
Danışman Öğretim Üyesi : Prof. Dr. Alev ÇINSAR
İZMİR-2015
İÇİNDEKİLER
1. ÖNSÖZ
2. GİRİŞ 3. TARİHÇE ................................................................................................................ 2 4. GÖRÜNTÜLEME AMAÇLARI ............................................................................ 4 5. DİJİTAL GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ ...................................................... 11 5.1. Dijital Modelleme .............................................................................................. 6 5.1.1. Dijital Modellemenin Avantajları ............................................................... 7 5.1.2. Dijital Modellemenin Dezavantajları.......................................................... 7 5.2. Dijital Fotoğrafçılık ........................................................................................... 7 5.2.1. Dijital Fotoğrafçılığın Avantajları .............................................................. 8 5.2.2. Dijital Fotoğrafçılığın Dezavantajları ......................................................... 8 5.3. Dijital Radyografi ............................................................................................ 10 5.3.1. Dijital Görüntünün Özellikleri .................................................................. 11 5.3.2. Direk Dijital Radyografi (DDR) ............................................................... 12 5.3.3. Indirekt Dijital Radyografi ....................................................................... 13 5.4. Dijital Radyografik Görüntüleme Teknikleri .................................................. 14 5.4.1. Dijital Panoramik Radyografi ................................................................... 14 5.4.2. Dijital Sefalometrik Radyografi ............................................................... 15 5.5. Üç Boyutlu Görüntüleme Teknikleri………………………..………………16
5.6. Üç Boyutlu Görüntüleme Yöntemleri………………………………………..16
5.6.1.Bilgisayarlı Tomografi (Computed Tomography: CT) ............................... 17 5.6.2. Konik Işınlı 3 Boyutlu Dental Volumetrik Tomografi (Cone
Beam Computed Tomography:CBCT) ................................................................. 18
5.6.2.1. CBCT’nin Ortodontide Kulanım Alanları………………………22
5.6.2.2
Cone-Beam
Dijital
Volumetrik
Tomografinin
Avantajları………………………………………..…………………………….….25
5.6.2.3. Cone-Beam Dijital Volumetrik Tomografinin Dezavantajları
…………………………………………………………………………………..….26
5.6.3. Mikro Tomografi (Microcomputed Tomography: Mikro CT)......................... 26
5. 6.4. Tuned-Aperture Computed Tomography® (TACT) ............................... 28
5.6.5. Yapısal Işık (Structured Light)……………………………………..… 29
5.6.6. Üç Boyutlu Lazer Tarama (3D Lazer Scanning)…………………….....31
5.6.7. Sterofotogrametri………………………………………………………..31
5.6.8. Diğer Dijital Görüntüleme Teknikleri ...................................................... 33
5.6.8.1 Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI) ……………………..….…33
5.6.8.2. Ultrasonografi…………………………………………………….....34
5.6.8.3. Radyonükleid Görüntüleme (Sintigrafi)………………………….....36
5.6.8.4. Teleradyoloji…………………………………………………………38
6. KAYNAKLAR………………………………………………………………...39
7.ÖZGEÇMİŞ……………………………………………………………..……..44
ÖNSÖZ
‘Ortodontide görüntüleme yöntemleri’ adlı tezimde bilgi ve tecrübelerinde
yararlandığım çok değerli hocam Prof. Dr. Alev ÇINSAR’a ve bütün yaşamım
boyunca her zaman yanımda olan öncelikle annem, babama ve tüm aileme manevi ve
maddi destekleri için teşekkür ederim.
İzmir- 2015
Stj.Diş Hekimi Uğur KANAT
2.GİRİŞ
Görüntüleme, ortodontistlerin, kraniyofasiyal yapıların boyut ve formlarını
ölçmek ve kaydetmek için kullandığı en yaygın yöntemlerden biridir. Görüntüleme,
geleneksel olarak, ortodontide gruplandırılmış anatomik yapıların güncel durumlarını
kaydetmek ve daha sonra bunları teşhis ve tedavide değerlendirmek için kullanılır.
Günümüzde avantajları olan çeşitli kullanılabilir görüntülere rağmen, görüntü tipleri
ve standartları, pratikte hastalardaki zarar ve yararları dengelemek üzere
benimsenmiştir.Bu amaç ile anatomi, dişler için çekilen fotoğraflar, periapikal ve
panaromik radyografiler, temporomandibular eklem (TME) için çekilen tomografi ve
magnetik rezonans görüntülemeleri (MRI), fasiyal iskelet için çekilen sefalometrik
radyografiler ve kemik yaşı değerlendirilmesi için el-bilek radyografileri gibi spesifik
görüntülerle belirlenir. Spesifik görüntülemeler, detayları zenginleştirmesine rağmen,
tüm yapının gözlenmesi için aynı zamanda görüntünün parçalara bölünmüş halinin
birleştirilmesiyle anatomi segmente edilir. Segmente edilmiş anatomik parçalar,
noktasal
görünüme
dayanan
anatomik
yapıyı
ve
görünümün
geometrik
görüntülemesini verir (Graber ve Vanarsdall, 1994).
3 boyutlu görüntülemede 3 adım söz konusudur:
a) Modelleme : gerçeğe benzer görüntüler yapmaktır. Farklı modelleme yöntemleri
ve programları vardır. Günümüzde sanal ortamda en yaygın olarak kullanılan
modelleme şekli nurbs (doğal) ve polygon (çokgen) modellemedir. İnsanlar,
bilimsel yöntemin henüz tanımlanmadığı ilk çağlardan bu yana karşılaştıkları
problemlerle başa çıkma, evreni anlama ve doğaya hakim olma, daha rahat ve
güvenli yaşama isteği doğrultusunda; ya sistemin kendisi üzerinde veya
soyut/somut bir modeli üzerinde deneyler yapma ihtiyacı hissetmişlerdir.
Modeller
bizim
mekanizmasını
bilmediğimiz
olayları
anlamamıza,
kurguladığımız hipotezleri test etmemize yardımcı olurlar. Bu nedenle bilim
alanında model kullanımı kaçınılmazdır. Ancak, bu çalışmalardan elde edilen
verilerin çok büyük bir titizlikle değerlendirilmesi gerekir. Model seçiminde,
bulguların genelleştirilebilme ve insana uyarlanabilme özelliği de mutlaka göz
önüne alınmalıdır.
b) Işık Gölge (İtalyanca: Chiaroscuro), sanatta karanlık ve aydınlığın
oluşturduğu zıtlık için kullanılan bir terimdir. Terim çoğunlukla tüm
düzenlemeyi etkileyen, vurgulanmış zıtlıklar için kullanılır. Fakat ressamlar
ve sanat tarihçileri vücut gibi üç boyutlu nesnelere hacim kazandırmak için
yapılan, güçlü olmayan etkiler için de kullanırlar.
c) Render, (bilgisayarda) çizilmiş olan ham modeli bir program aracılığıyla
işleyip resim haline çevirmektir. Bu işlemi gerçekleştirmek için çeşitli
bilgisayar yazılımlarına ihtiyaç duyulur. Bu işlemi yapan yazılımlara
İngilizcede renderer denir.
Render işlemi mimarlık ,bilgisayar oyunları, simülatörler , sinema ve
televizyon gibi sektörlerde ağırlıkla kullanılır. Bunların dışında
bilgisayar ile tasarım yapılan bütün sektörlerde gerçekleştiren bir işlemdir.
3.TARİHÇE
Sefalometrik analiz, kafa ve yüz kemiklerinin büyüklüklerinin, birbirlerine
göre duruşlarının değerlendirildiği, boyut olarak başın büyüklüğüne eşit büyüklükte
çekilen özel grafilerdir.. 1895’te Röntgen tarafından yapılan x-ray’ın keşfi,
dişhekimliği ve tıp alanında büyük bir devrim yarattı. Yaklaşık 36 yıl sonra,
röntgenografik sefalometri olarak bilinen iki boyutlu geleneksel sefalometri,
Broadbent tarafından dental camiaya tanıtıldı ve hala nispeten değişmemiş olarak
varlığını korumaktadır (Broadbent, 1931). İlk yıllardan beri, sefalogramlar, tedavi ve
kraniyofasiyal büyüme-gelişme çalışmalarında araştırma ve klinik aracı olarak
yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bununla birlikte, geleneksel iki boyutlu
sefalometrinin kendine özgü hatalı tahminlerinden dolayı, tedavi planına karar
vermede çeşitli kliniksel bilgiler elde etmek için bu metodun kullanımı
sorgulanmaktadır (Bookstein, 1983 ve Harrell ve ark., 2003 ve Hixon, 1956 ve
Moyer ve Bookstein 1979). Aşağıdakiler, tedavi planlamasında kullanılan klinik
bilgileri sağlamak için kullanılan iki boyutlu sefalometrinin geçerliliğiyle ilgili
tartışmalardır.
a) Sefalometrik analizlerde, orta sagittal düzlemde sağ ve sol kenarların
süperpozisyonuna rastlanır. Daha önce tanımlandığı gibi sağ ve sol kenarların
nispeten yer değiştirmesinden dolayı ve fasiyal simetrinin nadir olmasından ötürü
süperpozisyon sıklıkla gözlenir. Kendine özgü teknik limitasyonları, fasial
asimetri ve kraniyofasial anomalilerin doğru değerlendirilmesini önler.
b) Konvensiyonel bir kafa filmi, üç boyutlu objelerin iki boyutlu görünümüdür. Üç
boyutlu objeler iki boyutlu gösterildiğinde, görüntülenen yapılar, vertikal ve
horizontal olarak yer değiştirir. Yer değiştiren şekillerin miktarı, kayıt düzlemi ya
da filmden, şekle olan mesafeyle orantılıdır (Athanasious, 1997).
c) Projeksiyon geometrisi, x-ray ışını yönünde doğru boyut bilgisinin alınmasını
imkansız kılar.
2
d) Radyografik projeksiyon olarak bilinen eksternal hatanın önemli miktarı, elde
edilen görüntüyle ilgilidir. Bu hata, film-hasta-fokus geometrik ilişkisine bağlı
projektif
distorsiyonu,
hasta
pozisyonlandırılmasındaki
hata
ve
ölçüm
magnifikasyonlarını içerir.
e) Manual data koleksiyonu ve sefalometrik analizdeki parçalar, düşük doğruluk ve
tahmin göstermektedir (Macri ve Athansious, 1997).
f) İyi tanımlanan anatomik hatların eksikliği, zor ayırd edilen kenar ve gölgeler ile
hasta pozisyonunun çeşitliliğinden dolayı, anatomik noktaların yerlerinin
belirsizliğiyle ilgili olarak anlamlılık hatası meydana gelir (Athanasious, 1997).
Böyle nokta tespitlerinde hata yapılmasının, sefalometrik hataların en büyük
kaynağı olduğu düşünülür (Baumrind ve Frantz, 1971 ve Joffe, 2004).
Sefalometrinin bu tür limitasyonlarına rağmen, bazı sefalometrik analizler,
dentofasiyal deformiteler ve iskeletsel maloklüzyonların diagnozunu sağlayacak
şekilde geliştirilmiştir. Ayrıca, birkaç araştırmacı böyle analizlerin bilimsel
geçerliliğini tartışmışlardır. Vig, kullanılan analizlerde anlamlılığı değiştiren aynı
sefalogramlardan elde edilen sonuçlarda gösterildiği gibi sefalometrik analiz
geçerliliğinin eksik olduğunu bildirmiştir (Vig, 1991). Biyometrisyen Fred
Backstein’e göre, geleneksel sefalometriler, geçerli biyolojik parametreler ya da
geçerli biyometrik tahminler sunmazlar. Geleneksel iki boyutlu sefalometriklerle
ilgili kümülatif hatalarda, tedavi planı ve diagnozunu etkileyecek anlamlılığın
olduğu bildirilmiştir (Hixon, 1956).
Hataları düzeltmek için bilgisayarlar kullanılmaya başlamıştır. Bununla
birlikte bilgisayarlar ayrıca, piksel ölçümü, renk ve kontrast bilgisinin kaybı ve
tamamlanmamış kapasiteden kaynaklanan hataları gösterebilir. Bu gelişigüzel ve
sistematik hataları elimine etme yaklaşımında, kraniyofasiyal kompleksin üç boyutlu
görünümünü sağlamak için metodlar geliştirilmiştir. İlk görüş, Broadbent ve
röntgenografik sefalogramı tanıtan ve 1931’ lerde üç boyutlu görünümünü
vurgulayan Bolton tarafından önerilmiştir. Bu araştırmacılar, lateral ve posterioanterior kafa filmlerindeki geometrik hataları azaltmaya çalışan ‘Orientator’u
azaltmaya çalışmışlardır. Bununla birlikte, Orientator bütün kısıtlamaların ve iki
boyutlu sefalograma özgü kısıtlamaların üstesinden gelemez. Orientator metodunun
3
rezidual hatası, iki farklı sefalogramın aynı noktalarının tespitindeki varyasyonları ve
iki görünümün diferansiyel büyütülmesini içerir. Azaltılmış hatalardaki ve
kraniyofasiyal kompleksin doğru üç boyutlu görünümünü sağlamadaki çağdaş
çalışmalar, bilgisayar tomografisi (BT) ve bilgisayar yardımıyla dizayn edilmiş
yazılımları içermektedir.
Ortodonti pratiğinde 1990’larda bilgisayar teknolojisinin gelişimi ile önemli
değişimler olmuştur. Dijital fotoğrafları, radyografları ve 3 boyutlu çalışma
modellerini içeren dijital görüntüleme yöntemleri; ortodonti pratiğinde önemli ve
köklü değişiklikler meydana getirmiştir (Bookstein, 1983).
4.GÖRÜNTÜLEME AMAÇLARI
Görüntülemede amaç; hem statik hem de fonksiyonel durumdaki 3 boyutlu
anatominin gösterilmesi yani anatomik gerçeğin (anatomic truth)
tam olarak
yansıtılmasıdır (Harrell ve ark, 2003).
Görüntüleme protokolünün dizaynı esnasında aşağıdaki görüntülemenin genel
amaçları hedef alınmalıdır.
1- İlgili alanın tamamen görüntülenmesi.
2- En az iki düzlemde ilgili alanın izlenmesi.
3- Minimal süperpozisyon, minimal distorsiyon ve maksimum detayla,
görüntülerin elde edilmesi.
4- Görüntüleme çalışmasının diagnostik değeri, elde edilen çalışmayla ilgili
risk ve maliyet açısından dengede olmasıdır. (Graber ve Vanarsdall,
1994)
Klinik olarak karar verilmiş görüntüleme amaçlarını incelediğimizde ise
değinilmesi gereken birçok konu mevcuttur. Genel olarak, kraniyofasiyal
görüntülemenin amacı özellikli, kliniksel problemlerin çözümüne yardımcı olmaktır.
4
Kraniyofasiyal görüntüleme, aşağıdaki iki veya daha fazla kategoride bilgi
sağlanmasıyla, tedavi, gelişim ve kraniyofasiyal veriler arasındaki karmaşık ilişkiyi
yorumlamak amacıyla veya verilerin aşağıdaki kategorilerinin bir veya daha fazla
bağımsız çözümü için kullanılmaktadır.
a) Normal ve anormal anatominin tespiti.
b) Kök uzunluğu , kök hizalanmasına , kök kırıklarına ve kök
rezorpsiyonlarına karar vermede
c) Çene boyutu ve gerekli diş mesafesi arasındaki ilişkiyi saptama.
d) Uzaysal maksillo-mandibular ilişkinin tespiti.
e) Temporomandibular eklemin durumunun tespiti
f) Eski, şimdi ve beklenen kraniyofasiyal gelişme boyutu ve yönünün tespiti
g) Kraniyofasiyal anatomide tedavinin etkilerini saptama
h) Supernumerer ve gömük dişlerin tespiti ve lokalizasyonu (Graber ve
Vanarsdall, 1994).
Ayrıca
i) Solunum yolu değerlendirilmesi
j) Dudak damak yarığı
k) Yumuşak doku değerlendirilmesi
l) Asimetrilerin değerlendirilmesi
m) Ortodontik açıdan geçici ankraj (mini-implant) uygulamasının
değerlendirilmesinde
5
5.DİJİTAL GÖRÜNTÜLEME YÖNTEMLERİ
Dijital görüntüleme yöntemleri genel olarak 3 başlık altında toplanabilir:
1. Dijital modelleme
2. Dijital fotoğrafçılık
3. Dijital radyografi olmak üzere 3 ana başlık halinde incelenmektedir.
Fotoğrafçılık ve modelleme hakkında kısa bilgiler verildikten sonra daha
detaylı olarak radyografi üzerinde durulacaktır.
5.1. Dijital Modelleme
Piyasada çeşitli firmalar tarafından geliştirilen yazılımlar sayesinde (Örn;
OrthoCAD, OrthoModel) modellerin 3 boyutlu olarak kolay ve hızlı bir şekilde
görüntülenebilmesi, ölçülebilmesi ve analizi sağlanmaktadır.
3 boyutlu dijital modellerin elde edilebilmesi için maksillanın ve
mandibulanın aljinat, polivinil silikon ya da politeter ile alınmış ölçüleri ve mumlu
kapanış yeterli olmaktadır14. Öte yandan, günümüzde geliştirilen ağız içi tarayıcılar
sayesinde, (örneğin; 3M ESPE Lava CAD/CAM Crown and Bridge system,
OraScanner Suresmile ) hastalardan ölçü alınmadan alt ve üst dental arkların 3
boyutlu görüntüsü elde edilebilmektedir. Modellerin dijital ortama taşınmasının çok
sayıda avantajı bulunmaktadır.
6
5.1.1. Dijital Modellemenin Avantajları

Orijinal modellerin kaybolması, kırılması, tozlanması, saklanması için yer
ihtiyacı gibi problemler ortadan kalkmaktadır

Dijital
modeller
üzerinde
ölçümler,
kolay
ve
doğru
bir
şekilde
yapılabilmektedir.

Modellerin dijital ortama aktarılması sayesinde arşivleme yapılabilmektedir.
 Modellerin dijital ortama aktarılması ile çekim boşluklarının kapatılması,
dişlerin dikleştirilmesi ya da keser retraksiyonu, simülasyon ile hastalara
gösterilebilmektedir.
 Ark
tellerinin
3
boyutlu
olarak
prefabrikasyonu
sağlanabilmektedir.

Dijital modelleme ile 3 boyutlu aligner’lar üretilebilmektedir.(Örn;
Invisalign, Align Technology, Inc.) (Hajeer ve ark, 2004)

Bilgisayar destekli programlar sayesinde braketler dijital modeller üzerinde
konumlandırılıp indirekt bonding sistemi için kalıplar hazırlanabilir (Joffe,
2004).

Ayrıca dijital görüntülerin internet aracılığı ile gönderilmesi ile meslektaşlar
arasında iletişim sağlanabilmektedir (Paredes ve ark, 2006).
5.1.2. Dijital Modellemenin Dezavantajları
Çok sayıda avantajı olmasına rağmen karma dişlenme döneminde görüntü
alınması ve ölçüm yapılması dijital modelleme ile zordur (Paredes ve ark, 2006).
Yapılan çalışmalarda dijital modeller üzerinde yapılan ölçümlerin ve
analizlerin alçı modeller üzerinde yapılan ölçümler kadar güvenilir ve doğru olduğu
sonucuna varılmıştır (Garino, 2002 ve Quimby ve ark, 2004).
5.2. Dijital Fotoğrafçılık
7
Dental fotoğrafçılık, tedavi planlamasının yapılması ve tedavi öncesi-sonrası
kayıtların tutulması açısından mesleki gelişime ve iletişime önemli katkılar
sağlamaktadır. Fotoğrafçılık alanında son yıllarda yaşanan gelişmeler ve özellikle
dijital fotoğrafçılığın kullanımının yaygınlaşması ile bu önemli kayıtların alınması
çok daha kolaylaşmıştır. Ağız içi ve ağız dışı fotoğrafların dijital olarak alınmasının
konvansiyonel yönteme göre pek çok avantajı bulunmaktadır.
5.2.1. Dijital Fotoğrafçılığın Avantajları

Görüntünün
kamera
görülebilmesini
ekranında
sağlar.
Bu
ya
sayede
da
bilgisayar
klinisyen,
ekranında
fotoğrafın
hemen
tekrarlanıp
tekrarlanmaması gerektiğine karar verebilir (Hutchinson ve Williams, 1999)

Çekilen
fotoğrafların
hastaya
gösterilmesi
ile
hasta
motivasyonu
sağlanabilmektedir (Paredes ve ark, 2006).

Konvansiyonel yöntemlerde olduğu gibi film ve filmin işlenmesi gibi
prosedürlerin olmayışı maliyeti azaltmaktadır.

Kayıtların
elektronik
ortamda
saklanması,
yıllar
sonra
tekrar
incelenebilmesine olanak sağlamaktadır.

Görüntünün kopyalanması otomatik olarak ve herhangi bir ekonomik maliyet
olmadan yapılabilmektedir (Paredes ve ark, 2006).

Dijital fotoğraflar orijinalleri korunarak başka yerlere gönderilebilmektedir.

Görüntülerde zaman içinde meydana gelebilecek tozlanma, çizilme gibi
problemlerin ortadan kalkmaktadır.

Dijital
kayıtlar;
sunumlarda,
eğitim
amaçlı
olarak
kolaylıkla
kullanılabilmektedir.

Yardımcı personelin eğitilmesi ile klinisyen için zaman kaybı önlenmiş olur.

Laboratuar ve diğer hekimler ile daha kolay ve daha hızlı olarak iletişim
kurulabilmektedir.
5.2.2. Dijital Fotoğrafçılığın Dezavantajları
8

Kamera fiyatları pahalıdır fakat teknolojide meydana gelen gelişmeler
sayesinde fiyatlarda azalma olmaktadır.

Dijital görüntülerde photoshop ile düzeltmelerin yapılması bunların daha
sonra olası hukuki amaçlı kullanımını engelleyebilmektedir.
Dişhekimleri dental amaçlı fotoğraf kayıtları elde etmek amacıyla, dijital SLR
(single lens reflex) kameralar ve daha basit olan point- and –shoot (compact kamera;
pocket kamera) modellerini tercih edebilmektedir. Bunların ayrı avantaj ve
dezavantajları bulunmaktadır.
Point-and-shoot dijital kameralarda(compact kamera), lens ve flaş bir aradadır.
Compact kameralar SLR kameralara göre daha ekonomik olup SLR kameralar
compact kameralara göre daha büyük ve daha ağırdır.
SLR (single lens reflex) kameralarda aksesuarlar (lensler ve flaşlar)
değiştirilebilmektedir. Digital SLR kamera ile mükemmel görüntü kalitesi
sağlamaktadır. SLR kameralar büyük ccd/cmos sensör kullanmaları nedeni ile az
ışıkta flaşsız çekimde karlanma olmadan daha hassas görüntü verirler. SLR
kameraların pil ömrü LCD ekranların sınırlı kullanımına bağlı olarak compact
kameralara göre daha fazladır.
Fakat SLR kameraların arkalarında bulunan LCD ekran kompaktlarda olduğu
gibi çekim anında görüntüyü göstermemektedir. LCD ekran sadece çekilmiş olan
fotoğrafların incelenmesi için kullanılabilmektedir.
Compact kameralar ile yakın çekim dental fotoğrafların alınamamasının nedeni
kameranın flaşı ile ilgilidir. Flaşın konumu tüm compact kameralarda sabittir. SLR
kameraların üzerindeki point flaş lensin etrafında dönecek şeklide dizayn edilmiştir
(ring flash). Böylece farklı görüntüler için flaştan gelen ışık tam olarak
ayarlanabilmektedir.
SLR ve compact makineler arasındaki diğer bir farklılık da enstantanedir.
Enstantane; ışığın film düzlemine düşmesini sağlayan perdenin açık kalma süresi,
9
pozlama süresi olarak da isimlendirilebilir. Enstantane ne kadar uzunsa o kadar çok
ışık içeri gireceğinden film o kadar çok pozlanacaktır. Enstantane ile diyafram
açıklığı fotoğraf filminin üzerine düşen ışık miktarını belirler. Bu iki değişkenin
alacağı farklı değerler fotoğrafta değişik efektlere yol açar.
Profesyonel ve yarı profesyonel makinelerde enstantane aralığı geniştir. Ancak
amatör, kompakt makinelerde ise enstantane değeri ayarlanamaz ve sabittir (Paredes
ve ark, 2006).
Günümüzde SLR fotoğraf makinelerini dijital olanlarına DSLR makineler denir.
DSLR ile çekmiş olduğumuz karemizi anlık izleyebilir ve silebiliriz. SLR’da bu
mümkün değildir. Sonucu ancak tab ettirdikten sonra görebilirsiniz. DSLR’da
fotoğraf üzerinde oynama imkanımız vardır. İster makina üzerinde istersek çekim
sonrasında bilgisayarımızda istediğimiz değişiklikleri yapabiliriz. SLR’da bu
karanlık oda teknikleri ile kadrajlama, parlatma, yakma, ve bazı özel teknikler ile
fotoğraf üzerinde oynama yapılabilir. Ancak bu sistemler tamamen kimyasal
tepkilerle meydana gelir ve farklı uzmanlık ister.
5.3. Dijital Radyografi
Günümüzde bilgisayar teknolojisinde görülen büyük gelişme, dijital
radyolojik sistemlerin de aynı hızda gelişmesini sağlamış, farklı birçok dijital
radyolojik yöntem geliştirilmiştir.
Dijital görüntü reseptörlerinin konvansiyonel filmin yerini aldığı dijital
radyografide en önemli avantaj, hastaya ulaşan radyasyon dozunun konvansiyonel
filmlere kıyasla %80–90 oranında azaltılması ve görüntü kalitesinin çeşitli işlemler
ile arttırılabilmesidir (Yoshiura ve ark, 2001).
Dijital radyografide de konvansiyonel radyografide olduğu gibi x-ışını
kullanılmaktadır ancak görüntü banyo işlemini gerektiren film yerine bilgisayar
ekranında oluşur. Ayrıca görüntü, konvansiyonel radyografideki gümüş halid
10
kristallerinin yerine pikseller ya da ışığa duyarlı küçük elemanlar tarafından
oluşturulur (Brennan, 2002).
5.3.1. Dijital Görüntünün Özellikleri
Dijital görüntü bilgisayar ortamında üretilen ya da bilgisayar ortamına taşınan
görüntüdür (Akgül, 2010). Piksel(picture element) de dijital görüntünün en küçük
parçasıdır (Hatcher ve Aboudara, 2004). Dijital görüntü kare ya da dikdörtgen
şeklinde olup, yatay ve düşey sıradaki piksellerin çarpımı sonucu toplam piksel
sayısı hesaplanmaktadır. Buna da matriks adı verilir. Dijital görüntü küçük
karelerden oluşan bir matrikstir. Her bir küçük kare bir pikseli oluşturur.
Her pikselin bir boyutu, rengi, yoğunluk değeri ve görüntü içinde bir yeri
vardır (Hatcher ve Aboudara, 2004). Bir dijital görüntünün pikseli ne kadar çok ise o
görüntünün detayı da o kadar fazladır.
Görüntünün
çözünürlüğü
(resolution);
bir
sistemin
bir
objeyi
görüntüleyebilme yeteneği veya ayırt edebilme gücüdür. Piksel sayısının artması
çözünürlüğü arttırırken piksel boyutunun azalması ise çözünürlüğü azaltır.
Piksel derinliği(dynamic range) ; her bir pikseli tanımlayan gri ya da renk
tonlarının sayısıdır (2n). Bu sayının artması görüntüyü zenginleştirir. Piksel derinliği
artarsa kontrast çözünürlüğü ve dosya büyüklüğü artar.
Bazı dijital görüntüleme cihazları dijital volume ya da 3 boyutlu görüntü
oluştururlar. Voxel (volume element) 3 boyutlu bir görüntünün en küçük parçasıdır.
Her bir voxelin yüksekliği, genişliği ve kalınlığı vardır (Hatcher ve Aboudara, 2004).
Dijital görüntünün elde edilmesinde 2 yöntem bulunmaktadır,
1. Direkt dijital radyografi (DDR)
2. İndirekt dijital radyografi (Brennan, 2002) (Haring ve Jansen, 2000)
11
5.3.2. Direk Dijital Radyografi (DDR)
Direk dijital görüntünün elde edilmesinde 2 sistem mevcuttur. Birincisinde
görüntü ışınlama sonrası ekranda hemen oluşur, diğer sistemde ise ara bir faz vardır
ve görüntü lazer ile tarandıktan sonra ekranda oluşur. Bu yarı direkt görüntüleme
olarak da isimlendirilebilen bir sistemdir (Parks ve Williamson, 2002). Dijital
radyografi; X-ışını enerjisini elektrik sinyallerine dönüştüren sensörleri içeren bir
tekniktir (Er ve ark, 2002).
Direkt dijital radyografik görüntünün elde edilmesinde kullanılan sensörler de
2’ye ayrılmaktadır (Van der Stelt, 2000 ve Hildebolt, 2000).
a) Photostimulable phosphor plates (PSP) olarak adlandırılan fosfor
plaklar(SPP)
b) Charge-coupled device (CCD) ya da complementary metal oxide
semiconductor (CMOS) gibi silikon esaslı sensörler
a. Fosfor plak sistemi-PSP:
Yarı direkt yöntemde PSP kullanılır (Baumrind ve ark, 1983). X ışınlarına
duyarlı fosfor kaplı plastik bir plakadır (phosphor-coated plate). Bu plakaya
“photostimulable phosphor” da denir (Halazonetis, 2005). PSP sisteminde kaset
içinde filme göre farklı kalınlıklarda ve boyutlarda olan fosfor kaplı plaka
kullanılmaktadır(Wenzel ve Gotfredsen, 2002). Kaset daha sonra konvansiyonel
yöntemler ile x-ışınına maruz bırakılır. Fosfor kaplı plak daha sonra taranır ve elde
edilen veriler bilgisayar gönderilir (Hildebolt ve ark, 2000).
b. CCD ve CMOS sensörler:
CCD; üretimi pahalı olan özel fabrikasyon işlemi gerektiren bir teknolojidir.
CCD sensör sisteminde bilgisayara bağlı olan sensör tarafından görüntü alınır ve
daha sonra bilgisayar ekranında görüntülenir. CCD sensörleri, x-ışınına ve ışığa karşı
12
hassas olan silikon bir çip içermektedir. CCD sensörlerin görüntü kalitesi yüksektir
(Haring, 2000).
CMOS/APS sensör (Complementary metal oxide semiconductor/active pixel
sensör) sistemleri ise CCD sensörler ile benzerdir. Yeni nesil CMOS bazlı
sensörlerin üretimi CCD sensörlere göre daha ucuzdur ve daha uzun ömre sahiptir.
Ancak bu sensörlerin aktif alanı daha küçüktür (Parks ve Williamson, 2002).
Fosfor plaklarının rezolüsyonu daha fazla olduğu için, tanı koymada daha
etkindirler. Son zamanlarda üretilen sensörlerin çözünürlüğü 6-22 lp/mm arasındadır.
Ama insan gözü 8-10 lp/mm ye kadar ayırt edebilir bu nedenle 10 lp/mm nin
üzerindeki sensörler pratik olarak fazla anlam ifade edemez (Harorlı ve ark, 2006).
5.3.3. Indirekt Dijital Radyografi
Konvansiyonel radyografların flatbed scanner’lar ya da CCD(charged
coupled device) kameralar ile taranması yoluyla dijital görüntü elde edilir (Brennan,
2002). CCD kamera ya da flat bed scanner ile görüntü taranır ve bilgisayar ekranında
görüntülenir. Indirekt dijital görüntüleme, direkt dijital görüntülemeye göre ikinci
kalitedir çünkü sonuç görüntü orijinal görüntünün kopyasına benzer (Er ve ark,
2002).
Dijital radyografinin konvansiyonel yönteme göre pek çok avantajı
bulunmaktadır. Dijital radyografinin avantajları çoktur. Konvansiyonel radyografide
elde edilen görüntü, analog bir görüntüdür. Burada görüntü bir röntgen filmi
üzerindedir ve elde edildikten sonra üzerinde değişiklik yapılamaz, taşınması ve
saklanması zordur. Dijital radyolojide ise bu sorunlar aşılmıştır. Radyografik görüntü
bilgisayarın hafızasında saklanabilmekte ve elde edilen görüntü üzerinde, bilgisayar
teknolojisinin tüm özellikleri kullanılarak oynanabilmektedir. Film tekrarı sorunu
çözümlenmiştir. Dijital röntgen görüntüleri elektronik olarak taşınabilmektedir. Bu
sayede filmin taşınma sorunu da yoktur.
Ayrıca;
13

Dijital sensörlerin filmlere kıyasla x-ışınlarına karşı daha duyarlı olması
sonucu, hastaya verilen dozda %50’den %95 varan oranlarda azalma olur.
CCD esaslı bir dijital panoramik cihazı olan Orthopantomograph OPDigiPan ‘ın hastaya verdiği doz test edilmiş ve yaklaşık %70 azalma
gösterilmiştir (Farman ve ark, 1997).

Kullanımı kolaydır. Filmlerin işlenmesi için gereken karanlık oda, banyo
solüsyonu ve banyo sisteminin gerektirdiği gereçlere ihtiyaç yoktur ve
dolayısıyla çok kısa sürede görüntü elde edilir. Bu sayede maliyet de
azalmaktadır.

Banyo işleminin ortadan kalkması sonucunda herhangi bir kimyasal atık
oluşmaz, çapraz kontaminasyon riski de önemli ölçüde ortadan kalkar
(Brennan, 2002).

Elde edilen görüntülerin kontrastını ve parlaklığını değiştirmek, görüntüyü
renklendirmek, “zoom modu” ile görüntünün istenilen bölgesini büyütüp
ayrıntılı inceleme yapmak, görüntüler üzerinde açı ve uzunluk ölçümü
yapmak mümkündür (Wenzel ve Gotfredsen, 2002).

Standardizasyon sağlanarak elektronik arşivleme yapılabilir. Böylece tedavi
öncesi ve tedavi sonrası görüntüleri karşılaştırma imkânı doğar.

Ekran üzerinde ölçümler yapılabilir, mikro karelere bölünerek ayrıntılar
incelenebilir.

Görüntü yazıcı vasıtasıyla kâğıda dökülebilir veya slayt hazırlanabilir
(Harorlı ve ark, 2006).
5.4. Dijital Radyografik Görüntüleme Teknikleri
5.4.1. Dijital Panoramik Radyografi
Dijital panoramik görüntünün elde edilmesi için fosfor plakları, CCD
sensörleri kullanılmaktadır.
14
Panoramik dijital görüntünün PSP metodu ile alınması konvansiyonel filme
çok benzemektedir. Fark, radyografik filmin ve yoğunlaştırıcı(intensifying) ekranın
fosfor plakları ile yer değiştirmiş olmasıdır. Görüntü fosfor plaklarda analog veri
olarak kaydedilir plakların özel lazer tarayıcıları ile taranmasından sonra digital hale
dönüştürülür (Brennan, 2002).
CCD sensörlerini kullanıldığı dijital panoramik cihazlarında film ve film
tutucu(kaset) elektronik sensörler ile yer değiştirmiştir.
Ayrıca indirekt görüntüleme ile de görüntü elde edilebilir. Konvansiyonel
panoramik radyografın dijital hale dönüştürülmesi indirekt görüntüleme ya da
digitization olarak adlandırılmaktadır. Konvansiyonel panoramik radyografların
dijital hale dönüştürmesi laser tarayıcıları, dijital kamera ya da şeffaf adaptör içeren
flat-bed scannerlar ile olmaktadır.
Panoramik radyografiler; mandibular asimetri, kayıp ya da süpernümere
dişler, dental yaş, erüpsiyon sırası ve limitli de olsa periodontal sağlık, sinüsler, kök
paralelliği ve TME hakkında bilgi verir (Graber ve Vanarsdall, 1994).
Panoramik görüntülerin magnifikasyonu gerçek boyutlarla tam uyumluluk
taşımaz, farklılıklar içerir. Özellikle kök hizalanması açısından en yanlış yorumlama
yapılan bölge; her iki arkın kanin ve 1. premolar ile lateral ve kanin arası sahalarıdır
(McKee ve ark, 2002).
5.4.2. Dijital Sefalometrik Radyografi
Dijital sefalometrik görüntünün elde edilmesinde de fosfor plakları ve CCD
sensörleri kullanılmaktadır.
Dijital sefalometrik filmler sefalometrik analizlerin ve çakıştırmaların kolay
ve hızlı bir şekilde yapılabilmesini sağlar.
15
Yapılan incelemelerde sefalometrik noktaların tanımlanması için PSP ile
alınmış sefalometrik filmler üzerinde doz azaltılmasının etkilerini incelemişler ve
%75’e kadar doz azaltımının sefalometrik noktaların yerini etkilemediğini
bulmuşlardır (Stampanoni ve ark, 2002).
Üç boyutlu detayı göstermedikleri için eleştirilseler de, bilgisayar
tomografileri dâhil bütün diğer görüntüleme yöntemlerinden daha yüksek
projeksiyonel çözümler sunmaktadırlar. Kemik anatomisindeki ince detaylar
belirgindir ve eğitimli bir göz 0,1 mm den daha küçük yapıları bile çözebilir
(Mankovich ve ark., 1994).
Bunun yanında postero-anterior sefalogramlar özellikle iskeletsel ve dental
asimetrileri değerlendirmek için kullanılırlar.
Morfolojiyi, gelişimi tanımlamak, anomalileri saptamak, tedaviyi planlamak,
tedavi
sonucunu
değerlendirmek,
tedavi
edilmiş-edilmemiş
popülâsyonları
incelemek, zamanla değişen paternleri tespit etmek gibi birçok amaçla kullanılırlar
(Moyer ve Bookstein, 1979).
5.5.Üç Boyutlu Görüntüleme Tekniği
3 boyutlu (3D) görüntüleme tekniği son 20 yılda büyük oranda gelişme
göstermiştir. Bu yöntem ortodonti, oral ve maksillofasiyal cerrahide kullanılabilecek
birçok uygulama tekniği bulunmuştur. 3 boyutlu görüntülemede öncelikle teşhiste
kullanılacak ekipmanlarla önceden belirlenmiş anatomik veriler toplanır, bunlar bir
bilgisayara aktarılırlar. Sonra 2D bir monitörde bu görüntülere derinlik eklenerek
görüntülerin 3D görünmesi sağlanmış olur. (Hajeer ve ark. 2004)
Ortodontide 3D görüntüleme uygulamaları, tedavi öncesi ve tedavi sonrası
dentoiskeletsel ilişkilerin, fasiyal estetiğin, 3D tedavi planını ve yumuşak-sert
dokularda meydana gelebilecek olası değişimlerin değerlendirilmesi(simülasyon)
içerir.
5.6. Üç Boyutlu Görüntüleme Yöntemleri
16
5.6.1 Bilgisayarlı Tomografi (Computed Tomography: CT)
CT görüntüleri, dairesel bir cihaza yerleştirilen X ışını üreten bir kaynak ile
onun karşısına konumlandırılan algılayıcının hastanın çevresinde dönerek elde ettiği
verilerin bilgisayar algoritmaları kullanarak işlenmesiyle elde edilirler (Mankovich
ve ark, 1994).
Bilgisayarlı tomografi cihazının ilk prototipi Godfrey Hounsfield tarafından
geliştirilmiştir. Allen Cormack adlı araştırmacı ise Hounsfield’den bağımsız olarak
matematiksel çözümlemelerini yapmış olup 1979 yılında Hounsfield ile birlikte
Nobel tıp ödülünü almıştır.
Tomos yunanca kesit anlamına gelmektedir. CT
cihazları, X ışınının yayılım geometrisine göre, fan-beam (yelpaze biçiminde) ve
cone-beam (konik biçimde) olarak ikiye ayrılır (Aboudara ve ark, 2003).
Konvansiyonel fan beam kullanan CT cihazlarında, X ışını kaynağını ve
algılayıcıları taşıyan dairesel metal iskelet (gantri) hastanın çevresinde döner.
Hastadan geçerek algılayıcıya ulaşan X ışını ile görüntüleme yapılır. Hasta genellikle
aksiyal düzlemde arka arkaya alınan kesitlerle taranır, bu kesitler birleştirildiğinde
istenilen görüntü ortaya çıkar. Spiral hareket yapan ancak yelpaze biçiminde ışın
yayan gelişmiş CT'lerde bir seferde 64 ve/veya 128 kesit elde etmek
mümkündür(Multislice CT). Bu durum algılayıcı sayısını arttırarak elde edildiğinden
sistem daha pahalıdır, ancak daha kısa sürede ve düşük dozda çekim yapılabilir
(Aboudara ve ark, 2003).
Bu teknikte kesit alınması nedeniyle doku ve organların birbiri üzerine
süperpoze olmaları söz konusu değildir. Elde edilen kesitsel görüntü bilgisayar
vasıtasıyla görüntülenir. Kesit belirlendikten sonra X ışını demetinin kalınlığı, kesit
kalınlığına eşit hale getirilir. Böylece hastanın maruz kalacağı radyasyon azaltılmış
olur.
Dişhekimliğinde kullanma alanı oldukça geniştir. Patolojilerin tanısında,
sınırlarının ve hatta içeriklerinin (katı mı sıvı mı jelöz mü) belirlenmesinde, tükrük
bezi
incelemelerinde,
TME
yapısının
17
incelenmesi,
TME
ankilozu
veya
fraktürlerinde, maksiller sinüs incelemesinde, çene-yüz bölgesi travma ve
fraktürlerinde ve implant uygulamaları için sıkça kullanılır.
Pahalı olması, her merkezde bulunmaması, kesitlerden uzak olan lezyonları
atlaması ve restorasyon, protez gibi yabancı cisimlerin artefakt oluşturması gibi
dezavantajları da mevcuttur. Ayrıca yumuşak doku görüntülemesinde diğer
tekniklere göre yetersizdir (Harorlı ve ark, 2006).
Şekil 5.6.1.1. Dental amaçla alınmış bir alt çene bilgisayarlı tomografi görüntüsü
5.6.2. Konik Işınlı 3 Boyutlu Dental Volumetrik Tomografi (Cone
Beam Computed Tomography:CBCT)
Kraniyofasiyal CBCT’ler konvansiyonel CT tarama cihazlarının bazı
kısıtlamalarını karşılamak için dizayn edilmişlerdir (Halazonetis, 2005). Cone-beam
computed tomography(CBCT) dental radyolojiye ilk olarak NewTom QR-DVT 9000
(NIM s.r.l,Verona, Italy) ile 1998 yılında tanıtılmıştır (Mozzo ve ark., 1998). Bu
yöntem ayrıca dijital volume tomografisi (DVT) olarak da adlandırılmaktadır.
BT den ayrılan iki önemli özelliği; dedektör kaynaklı görüntüleme farklılığı
ve veri sağlayan özelliklerin farklılığıdır. BT için x ışını kaynağı yüksek verimle
18
dönen anot jeneratörüdür, hâlbuki burada ise dental panoramik cihazlardaki gibi
düşük enerjili anot tüpüdür. BT de görüntüyü kaydetmek ve elde etmek için fan
şeklinde x ışınları kullanılır ama burada koni şekilli x ışınları cihazı ve solid
sensörler kullanılır (Mah ve ark, 2003).
CBCT
hacimsel
tomografi
kavramına
dayanır.
Dentomaksillofasiyal
radyolojide son on yıldır sık sık sözü geçse de kuramsal olarak yeni bir teknik
değildir. Bu yöntemin etkin kullanımı ilk defa 1982 yılında anjiografi amacıyla
gerçekleştirilmiştir (Robb, 1982). Bu sistemde kullanılan algılayıcılar(flat panel) iki
boyutludur. Üç boyutlu konik yayılımlı x-ışını bu bölgeye düştüğünde gantrinin tek
bir dönüşünde geniş bir alan taranabilmektedir. Cone-beam tekniği; dedektörün ve X
ışını kaynağının, başı bir tutucuyla sabitlenen hastanın çevresinde eş zamanlı olarak
360° 'lik bir tarama yapmasıyla uygulanır (Sukovic, 2003). Bu dönüş sırasında belirli
açılarla izdüşümleri elde edilir. Daha sonra bu izdüşümleri, bilgisayar yazılımlarıyla
işlenir.
Multislice CT’lerde kullanılan x-ışını fan-beam (yelpaze biçiminde) olduğu
için hastadan görüntünün alınabilmesi için hastanın kademeli olarak cihazın içinde
hareket ettirilmesi gerekmektedir. CBCT’lerde ise konik biçimli x ışını kullanıldığı
için cihazın tek bir dönüşünde geniş bir alan taranabilmekte ve çok sayıda kesit
alınabilmektedir.
Dentomaksillofasiyal
görüntüleme
amaçlı
CBCT;
x-ışını
tüplerinin
ucuzlaması, algılayıcı kalitesinin artması ve bilgisayarların işlem yeteneklerinin
gelişmesi sayesinde ancak 1990'lı yılların sonunda satışa sunulmuştur (Aboudara ve
ark, 2003). Günümüzde bu teknolojiden yararlanılarak üretilen cihazlardan bazıları:

3D Accuitomo FPD XYZ Slice View Tomograph (J. Morita USA,
Irvine, CA)

3D X-ray CT Scanner Alphard Series (Asahi, Kyoto, Japan)

Quolis Alphard Alphard-3030-Cone-Beam (Belmont Equipment,
Somerset, NJ)

CB MercuRay ( Hitachi Medical Systems America, Twinsburg, Ohio)
19

Galileos 3D ( Sirona Dental Systems, Charlotte, NC)

i-CAT ( Imaging Sciences International, Hatfield, PA)

Iluma Ultra Cone Beam CT Scanner (Carestream, Rochester, NY)

NewTom 3G and VG (AFP Imaging, Elmsford, NY)

Picasso (E-woo Technology, Houston)

PreXion 3D ( TeraRecon, San Mateo, CA)

ProMax 3D ( Planmeca, Roselle, IL)

Scanora 3D ( Soredex, Tuusula, Finland )
CBCT cihazları hasta konumlandırılması, tarama zamanı, çözünürlük, radyasyon
dozu, kesit alanı ve klinik kullanım kolaylığı açısından farklılık göstermektedir (Kau
ve ark, 2005 ve Cevidanes, 2006). Ayrıca bazı CBCT cihazları ile tüm kafa bölgesi
taranırken bazı cihazlarda ise sadece çene bölgesi taranmaktadır.
NewTom 3G (Quantitative Radiology, Verona, Italy) cihazı ile diğer cihazlardan
farklı olarak hastadan supine pozisyonunda görüntü alınır (Parks ve ark, 2002).
Radyasyon dozları açısından, konvansiyonel dental radyograflarla benzer şekilde
40-50 usv değerlerindedir. Bu değer radyasyon dozimetresi perspektifinde iyi
karşılanır (Yamamoto ve ark, 2003 ve Ramesh ve ark, 2002).
“Cone beam”, “Volumetrik”, “ Tomografi” “Panoramik” ve “Üç boyutlu
görüntü” radyolojik kavramların yanlış kullanımları da söz konusudur. Cone beam
ışının yayılımı ile ilgili bir terimdir. Volumetrik ise, voxellerden oluşan hacimsel
verinin ifadesidir. Tomografi ideal olarak 360º hasta etrafında dönmeli ve her bir
derecede bir görüntü elde edebilmelidir. Panoramik görüntüleme, alt ve üst çeneyi
tek bir düzlem üzerinde iki boyutlu görüntüleme tekniğidir, bu teknikte cihazlar
hastanın çevresinde 360º dönmezler. Üç boyutlu görüntü ise elde edilen verilerden
oluşturulan bir rekonstruksiyondur, bilgisayar yazılımları ile yapılır. Panoramik
radyografi için üretilmiş cihazlardan elde edilen veriler ile üç boyutlu görüntüler
oluşturulabilir. Ancak, bu verilerin tek bir düzlemden elde edilmesi ve dönüş açısının
360º olmaması ulaşılmak istenen gerçek üç boyutlu görüntüyü vermemekte, açısal
olarak eksik kalan kısımlar için olasılık algoritmaları kullanılmaktadır. Diğer yandan,
20
360º dönebilen tomografi cihazlarında da veriler voxel olarak elde edilmezler. Bu
nedenle hem panoramik hem de tomografi cihazlarının elde ettiği üç boyutlu
görüntüler CBCT’lerin elde ettiklerine gore daha fazla olasılık hesabı içerirler.
Gerçeğe en yakın üç boyutlu rekonstruksiyonu; “cone-beam” teknolojisi kullanan
“volumetrik” veri işleyen “tomografik” kesit elde edebilen cihazlar verebilir
(Yoshiura ve ark, 2001).
21
Şekil 5.4.4.1. Konik ışınlı volümetrik tomografiyle elde edilen, hastanın bazı
farklı görüntü resimleri A, panoromik görünüm B, implant C, TME görünümü D,
mandibular 3. molar ve inferior alveol kanalla ilişkisi E, kesitsel ark görünümü F-G,
bazı havayolu görünümlerinin örnekleri
5.6.2.1. CBCT’nin Ortodontide Kulanım Alanları
Literatürde klinik olarak CBCT’nin birçok kullanım alanı gösterilmiştir
(Sukovic, 2003).
a) Gömük dişler ve ağıziçi anomaliler
Ektopik kaninlerin konumlarının doğru bir şekilde belirlenebilmesi ve yapılacak
olan invaziv cerrahinin minimum düzeyde olmasını sağlayacak tedavi stratejilerinin
geliştirilmesi için CBCT kullanılabilmektedir (Mah, 2003).
Ektopik dişler ve çevresinde bulunan yapılar tarafından oluşturulan patolojiler
konvansiyonel radagraflar ile de belirlenebilmesine rağmen,3 boyutlu konvansiyonel
CT taramaları ile yapılmış olan çalışmalarda komşu dişlerde meydana gelen kök
rezorpsiyonunun gerçekte daha fazla olduğunu gösterilmiştir (Chaushu ve ark, 2004
ve Ericson ve Kurol, 2000).
CBCT’nin diğer bir kullanım alanı da hastalardaki ağıziçi anomalilerin
konumlarının belirlenmesidir. ABD’deki bazı merkezler rutin dental muayenelerinde
CBCT’yi kullanmaya başlamışlardır. Yapılan çalışmalar CBCT’nin kulanımından
sonra oral anomalilerin insidansının eskiye oranla arttığını bildirmiştir(oral kistler,
ektoipik/gömük dişler ve süpernümerer dişler) (Hamada ve ark, 2005).
22
Şekil 5.4.4.1.1.
5
ko
onik bilgisay
ayarlı tomog
grafi ile eldee edilmiş birr meziodens
a
b) Haavayolu analizi
CB
BCT teknolojisi ile hhavayolu analizinde
a
büyük gellişme sağlaanmıştır.
Havayolu analizi için
n kullanılann lateral sefaalogramlar 2 boyutlu ggörüntü sağ
ğladıkları
için her zaaman tam ollarak doğruu sonuçlar ellde edilememektedir.
Laateral sefalo
ogramlar vee CBCT ku
ullanarak 11
1 hasta üzzerinde yap
pılan bir
çalışmadaa üst havay
yolu alan vve hacim ölçümleri arrasında ortaa düzeyde farklılık
gösterilmiiştir (Aboud
dara ve ark, 2003).
NeewTom 3G ile havayoluu değerlend
dirmesi yaparken dikkaat edilmelid
dir çünkü
havayolu boşluğunun
n morfolojiisi hasta yaatar pozisyo
onda olduğuu için azalm
maktadır
(Cevidanees ve ark, 20
006).
n değerlen
ndirilmessi
c) Allveoler keemik yükssekliği ve hacminin
CB
BCT implan
nt tedavisinnde kullanılm
makla berab
ber, ortodon
ontide dudak
k damak
yarıklı haastalarda alveoler
a
ceerrahiyi tak
kiben kem
mik kalitesiinin klinik
k olarak
değerlendiirilmesinde de kullanıılmaktadır (Hamada ve
v ark, 20005). CBCT ile elde
dilen görüüntüler, kem
mik bölgelerrinin daha iy
yi değerlend
dirilmesine ve ayrıca onarılmış
o
alveol kem
miğine dişleerin ortodoontik olarak
k hareket ettirilip ettiriilmeyeceği ile ilgili
karar verillmesine yarrdımcı olmaaktadır (Kau
u ve ark, 200
05).
23
3
d) Temporomandibuler eklem (TME) morfolojisi
CBCT ile kondil başlarının boyutları, şekli ve pozisyonları, eklem boşluğu
değerlendirilebilmektedir (Cevidanes ve ark, 2006). Lateral sefalometrik filmlerde
kondil sadece lateralden görüntülenebilirken CBCT’de kondilin frontal ve axial
kesitleri de alınabilmektedir.
CBCT teşhis ve büyümenin tedavi değişikliklerinin ve stabilitenin
değerlendirilmesi amacıyla da kullanılmaktadır. Ayrıca CBCT, kök eğimi ve torku,
mini-vidaların yerleştirilmesi düşünülen yerlerdeki kemik kalınlığı ve morfolojisi,
cerrahi planlamada osteotomi bölgeleri hakkında da bilgi vermektedir (Cevidanes ve
ark, 2006). 3 boyutlu görüntüler ayrıca retraksiyon sırasında palatal kortikal kemiğe
göre maksiller keserlerin köklerinin pozisyonları, distalizasyon için maksillanın
posteriorunda bulunan kemik miktarı, dental ekspansiyonda için maksiller bukkal
segmentlerdeki mevcut kemik miktarı, maksiller sinüsle maksiller köklerin
komşuluğu,
mandibuler keser köklerinin kemik içindeki pozisyonu gibi birçok
konuda önemli bilgiler verir.
Şekil 5.4.4.1.2. Koni ışınlı bilgisayar tomografisiyle elde edilen örnek görüntü.
24
5.6.2.2 Cone-Beam Dijital Volumetrik Tomografinin Avantajları
Radyasyon dozunun azaltılması: Konvansiyonel BT'lerle karşılaştırıldığında
CBCT'lerin en önemli avantajlarından biridir. Farklı çalışmalardan elde edilen
sonuçlara göre, CT'lere göre aynı görüntüleri elde etmek için %98'e varan oranda
daha az radyasyon uygulanmaktadır (Scarfe ve ark, 2001). Radyasyon dozu;
kullanılan ayarlara (kVp ve mA) görüntüsü alınmak istenen alanın büyüklüğüne ve
kesit kalınlığı gibi faktörlere bağlıdır. CBCT'de ortalama 36.9–50.3 microsievert
(μSv) dozunda radyasyon kullanılırken konvansiyonel fan beam CT’lerde mandibula
için ortalama 1,320–3,324 μSv; maxilla için ortalama 1,031–1,420 μSv dozunda ışın
verilir. Bu dozlar, yaklaşık olarak bir seri apikal film çekiminde (13–100 μSv) ya da
4-15 adet panoramik radyografi çekiminde (2.9–11 μSv) hastanın aldığı radyasyon
dozuna eşittir.
Konvansiyonel CT kullanımının çocuklarda kanser riskini arttırdığının
bildirilmesinden sonra CT’lerde yeniden doz ayarlaması yapılmıştır (Yip ve ark.,
2004). En yüksek ayarlarda ve en iyi görüntü kalitesinde bile CBCT cihazlarının
hiçbirinde konvansiyonel CT’ler kadar yüksek değerler bulunmamaktadır (Foo ve
ark., 2007).
Hızlı tarama: CBCT cihazları, tek bir dönüşle tüm ham verileri elde ettiği için
tarama zamanı hızlıdır ve hızları multislice CT’lerle benzerdir (10–70 sn). Bu sayede
hastanın cihazda kalış süresi azalır ve hasta memnuniyeti artar. Ayrıca klostrofobi
gibi rahatsızlıklarda kontrollü çekim yapılabilmesini sağlar.
Boyutlu Rekonstruksiyon özelliği: CBCT'den elde edilen veri setleri kullanılarak;
bilgisayar ekranında detaylı ve hızlı bir şekilde üç boyutlu, renklendirilebilen
görüntüler yaratılabilir. Görüntüler bilgisayar ortamında her yöne rahatlıkla
döndürülebildiğinden patolojilerin izlenmesi kolaylaşır. Görüntüler üzerinde implant
yönlendiriciler, yapay greft hacimlerinin hesaplanması, otojen kemik greftlerinin
boyutlarının belirlenmesi gibi operasyon öncesi hazırlık yöntemleri uygulanabilir.
25
Maliyet: Konvansiyonel BT tarayıcıların aksine fiyatları daha uygundur, az yer
kaplarlar, bakımları daha kolaydır ve görüntü işlemleri üretici firmaya göre
değişmekle beraber baş ve yüz bölgesi ile sınırlı olduğu için daha kolaydır.
Görüntü kalitesi: CBCT ile elde edilen görüntüler “voksel” adı verilen kubik şekilli
üç boyutlu yapılar halinde saklanır. Bu voxellerin boyutları görüntünün
çözünürlüğünü belirler. Konvansiyonel CT'lerde voxeller dikdörtgen şeklindedir ve
genellikle aksiyal kesitlerden elde edilirler. Bu yüzden voxellerin boyutları eş
değildir. CBCT’ de ise voxeller her üç boyutu da (uzunluğu, genişliği, derinliği) eşit
görüntü verir. Bu sayede detay ve görüntü kalitesi artar (Scarfe ve ark, 2006).
5.6.2.3. Cone-Beam Dijital Volumetrik Tomografinin Dezavantajları
a) CBCT
yumuşak
doku
görüntüleri,
derinin
gerçek
rengini
yakalayamamaktadır. Bu yüzden fotoğrafik kalitede çözünürlük için
görüntülerin maniplasyonu gerekmektedir (Scarfe ve ark, 2006).
b) İstenmeyen
hasta
hareketleri
nedeniyle
görüntü
bozuklukları
oluşabilmektedir. Bu amaçla başın sabitlenmesi için parçalar geliştirilmiştir.
c) Fiyatları konvansiyonel röntgen cihazlarına göre daha pahalı olup, bu cihazlar
için daha fazla yer gerekmektedir (Scarfe ve ark, 2006).
d) Radyasyon saçılımına bağlı olarak noise( Görüntünün izlenmesine engel olan,
radyografik dansitedeki istenmeyen değişiklikler) meydana gelebilmektedir.
e) Metal
restorasyonlar
ya
da
braketler
sonucu
artefakt
meydana
gelebilmektedir.
f) Ayrıca görüntüleri yorumlanabilmesi için eğitime ihtiyaç vardır.
Yumuşak dokuların görüntülenmesinde sınırlı olması bir yana bırakılırsa;
CBCT’ler baş ve yüz bölgesinin sert dokularının incelenmesinde tartışmasız bir yere
sahiptir.
5.6.3. Mikro Tomografi (Microcomputed Tomography: Mikro CT)
26
Hastalar üzerinde kullanımı olmayan Micro-CT, kesitlerin daha küçük bir
alanla sınırlandırılması hariç prensip olarak CT’ler ile benzerdir. Konvansiyonel CT
‘ler ile en ince 0,012 mm’lik kesitler alınabilirken Micro-CT ile nano boyutlarda
kesitler alınabilmektedir.
Mineralize dokuların analizi için kullanılan micro-computed tomography
(micro CT) invaziv ve destrüktüf olmayan bir tekniktir. Micro CT’nin trabeküler
kemik içindeki mikron boyutlarında yapıları doğru bir şekilde analiz ettiği
bilinmesine
rağmen
kortikal
kemiğin
ve
implant
çevresindeki
kemiğin
görüntülenmesinde kullanımı yenidir (Stamponi ve ark, 2002).
Micro-computed tomography (micro CT) mineralize dokulardaki kemik
modellinginin ve remodellinginin değerlendirilmesinde rutin olarak kullanılan
histolojik kesit alma ve mikroradyografiye alternatif olarak sunulmuştur (Renghini
ve ark, 2009). X-ışını kaynaklarındaki ve dedektörlerdeki modern teknolojinin
kullanımı ile micro CT ile tıbbi CT tarayıcılarına göre 10.000 kat daha fazla
çözünürlük sağlama kapasitesine sahiptir (Sasov, 2002).
Sistem bir mikrofocus x-ışını kaynağı, CCD kamera, sistemin kontrolü için
kişisel bilgisayardan oluşmaktadır (Harris ve ark, 2006). Objeye minimum 10 µm
fokal spot boyutuna sahip X–ışını kaynağı ile radyasyon uygulanır. CCD kamera
yüksek çözünürlüklü görüntüler elde etmek için kullanılır. Obje her adımda 0.9°
olacak şekilde 180° döndürülür ve toplamda 200 görüntü elde edilir. Her bir
pozisyonda görüntü alınıp bilgisayar tarafından kaydedilir. Obje vakuma ya da
herhangi bir destrüktif preparasyona maruz kalmadan taranmış olur. Bilgisayar,
tomografik algoritmalar ile elde edilen görüntülerden taranan objenin internal
mikroyapısını oluşturur (Mozzo ve ark, 1998).
Micro
CT’nin
medikal
araştırmalarda
kullanılması
ile
ortopedide,
mikrovasküler araştırmalarda ve yara iyileşmesinde önemli bilgiler elde edilmiştir.
Son zamanlarda endodonti, protez, temporomandibular eklem, ve diş çürükleriyle
ilgili araştırmalarda da micro-CT’ler kullanılmaktadır.
27
Bu metot ortodontide klinik olarak osteoblastik/osteoklastik alveoler
remodeling ile birlikte kemik dehisensi ve ortodontik tedavi uygulanıp çekilmiş
dişlerdeki kök rezopsiyonunu değerlendirmek için kullanılmaktadır (Yamamoto ve
ark, 2002 ve Stampanoni ve ark, 2002). Ortodontide ankraj amaçlı kullanılan
osteointegre
implantların
etrafındaki
kemik
desteği
de
micro-CT
ile
değerlendirilebilmektedir.
Şekil 5.7.1. Mikro CT cihazında(a ve c) ve standart bir klinik CT cihazında(b ve d)
aynı dişin taranıp konstrükte edilmiş hali. Kabaca bir bakışla bile aradaki ciddi detay
farkları görülebilmektedir ki bunlar klinik CT cihazında gözükmeyen dişteki sayısız
erozyon çatlaklarıdır.
5.6.4. Tuned-Aperture Computed Tomography® (TACT)
Tuned-Aperture Computed Tomography® ya da TACT® 1996’da Dr. Richard
Webber (Wake Forest University, School of Medicine, Winston-Salem, North
28
Caroline, USA) tarafından geliştirilmiştir. Aslında tıpta kullanılan bir yöntem
olmasına rağmen dişhekimliğinde de kullanım alanı bulunmaktadır.
TACT; düşük dozlu,3 boyutlu bir görüntüleme sistemidir. Bu sistem sadece
dento-alveoler görüntülemede değil, dijital mamografide’de kulanılmaktadır.
TACT’ın dental amaçlı kullanımı pek çok çalışmada gösterilmiştir. TACT
çürük teşhisinde, gömük dişlerin teşhisinde ve implant öncesi görüntülerin
değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (Ferner ve ark., 1982 ve Laurel ve ark., 1987
ve Tasaki ve Vestesson, 1993).
Ortodontide
TACT
sistemi
ileride
kök
rezorpsiyonunun
tespitinde,
dentoalveoler kemiğin ve TME’nin değerlendirilmesinde kullanılacaktır (Bookstein,
1983).
5.6.5. Yapısal Işık ( Structured Light)
Structured light taraması iyonize edici radyasyon olmadan yüzün; kas ve
kemik gibi derin dokuların incelenmesi yapılmadan 3 boyutlu olarak görütülenmesi
amacıyla kullanılmaktadır. Sonuç yüzün 3 boyutlu olarak bilgisayar ekranında
görülmesidir. Yapısal ışık tekniğinde, görüntüsü alınmak istenen alan ışık ile
aydınlatılır ve tek bir görüntü yeterli olmaktadır. Elde edilen görüntüdeki
aydınlatılmış
noktaların
konumu,
görüntüsü
alınan
nesnenin
3
boyutlu
rekonstrüksiyonu için gerekmektedir (Farkas, 1994).
Bu sistemlerde sadece bir perspektif ya da kamera görüş açısı olduğundan
yüzün frontal, sağ ve sol görüntülerini elde etmek te gerekir. Bu modellerle tüm
yüzün kulaktan kulağa modelini elde etmede bu farklı yöntemler kombine edilir.
Yapısal ışığın ağız içinde kullanımı ile ayrıca dişlerin 3 boyutlu görüntüleri
de elde edilmektedir. Yapısal ışık braketlerin doğru konumlarının belirlenmesinde
kullanılabilir. Ora-Scanner (ilk 3D hand-held intra-oral scanner) OraMetrix
29
Company tarafından geliştirilmiş olup bu cihaz structured light tekniğine
dayanmaktadır. Bu sistemde beyaz ışık kullanılmaktadır.
30
Şekil 5.6.5.1. Yapısal ışık görüntülemeleri, A-C Eyetronics‘ ten elde edilen temel
sistem, yüzey planı yaratmak ve yüzün ön ve yan açılarının görüntü kaydı için
yaygın dijital kamera ve grid paternini korumak için 3-5 mm’ lik slayt projektör
kullanır. D-F, madde üretmek için dikiş olarak adlandırılan bir yöntemde farklı
perspektifler kombine edilir.
5.6.6. Üç Boyutlu Lazer Tarama (3 D Laser Scanning)
Lazer ile tarama metodu üç boyutlu görüntülemede kullanılan yöntemlerden
biridir. Ortodontik tedavinin ya da ortodontik-ortognatik cerrahi tedavinin
planlanmasında ya da sonuçlarının değerlendirilmesinde ve yüzün 3 boyutlu
görüntülenmesinde lazer kullanılabilmektedir.
Ayrıca lazer taramaları ile dijital modeller de oluşturulabilmektedir. Bu
yöntemde, tarayıcı hastanın başının etrafında dönerken, 1dk veya daha fazla süre
boyunca kişinin aynı şekilde durması gerekmektedir. Bu yüzden dijital modellerin
elde edilmesinde intra-oral laser scanning kullanımı olası hasta hareketi nedeniyle ve
laser ile ilgili güvenlik konuları nedeni ile zordur.
Yöntemin yavaş olması ve bunun sonucunda distorsiyon oluşturma ihtimalini
arttırması, özellikle büyüme döneminde olan çocuklarda lazerin göze olan etkileri,
yumuşak doku yüzey özelliklerinin kaydedilmesinde yetersiz kalması gibi
dezavantajları bulunmaktadır (Hajeer ve ark, 2004).
5.6.7. Stereofotogrametri
Stereofotogrametri
görüntünün
3
boyutlu
olarak
rekonstrüksiyonunu
sağlamak için 3 boyutlu bir objenin 2 farklı eş düzlemli açıdan fotoğraflanması
esasına dayanır. Bu tekniğin yüzün görüntülenmesinde çok etkili olduğunu
kanıtlanmıştır. Stereofotogrametrinin klinik kullanımı ilk olarak 1944 yılında
Thalmann-Degan tarafından yapılmış olup, ortodontik tedaviler sonucunda yüzde
meydana gelen meydana gelen değişimleri kaydetmiştir. Ras ve arkadaşları herhangi
bir fasiyal noktanın 3 boyutlu koordinatını veren bir stereo-photogrammetric sistem
geliştirmişlerdir. Bu sistem aralarında 50 cm olan ve 15°’lik açıyla yerleştirilmiş
senkronize 2 kamera içermektedir (Joffe, 2004).
31
Üç boyutlu yüz taramalarının güncel durumu ve geleceğine baktığımızda ise
olumlu gelişmelerin beklendiğini söyleyebiliriz.
Doku yansımaları, saç ve kaşın araya girmesi, farklı görünümler arasındaki
postür değişikliği ve görüntüleme sırasındaki hareketlerden dolayı en doğru fasiyel
görüntüleri elde etme olasılığı düşmekte ve dikkatli, hataya mahal vermeyecek
yaklaşımlar gerektirmektedir. Ayrıca aşırı andırkatlı ve yansımalı yüzeylere lazer
veya ışık giremediğinden (örneğin göz ve kulaklar) belli yapılardan iyi görüntü
alınamaz.
21.yüzyılın başlarında dijital görüntüleme teknolojisinde hızlı gelişmeler
olmasına rağmen, kullanılan her tekniğin farklı avantaj ve dezavantajarı
bulumaktadır. Yüzün 3 boyutlu olarak görüntülenmesinde structured light(yapısal
ışık), 3D laser scanning ve stereo photogrammetry gibi görüntüleme yöntemleri
günümüzde rutin olarak kullanılmamaktadır. Yumuşak dokuların görüntülenmesinde
ise sınırlı olan CBCT ‘nin bu teknikler ile birlikte kullanılması, gelecekte baş ve
bölgesinin hem sert hem yumuşak dokularının 3 boyutlu olarak incelenebilmesini
sağlayacaktır (Graber ve Vanarsdall, 1994).
Şekil 5.4.7.6.1. 3Q firmasının geliştirmiş olduğu sistemden elde edilmiş olan
görüntüler.
32
5.6.8. Diğer Dijital Görüntüleme Teknikleri
5.6.8.1. Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI)
TME hastalıklarının tanısında kullanılan manyetik rezonans görüntüleme
(MRG) yöntemi, doku kontrast çözünürlüğü en yüksek olan tıbbi görüntüleme
tekniğidir (Pieshilinger ve ark, 1995).
Bu inceleme tekniğinde manyetik bir alan içerisinde incelenmek istenilen
bölgeye radyo dalgaları gönderilir. Radyo dalgalarının uyardığı hücrelerdeki hidrojen
atomlarının ürettiği enerji sayılara dönüştürüldükten ve bir bilgisayarca işlendikten
sonra bir görüntüye dönüştürülür.
MRI, TME incelemelerindeki kullanımı diğer metotlara göre daha kısa
geçmişe sahip bir teknik olmasına rağmen, mevcut avantajları nedeniyle TME
görüntülenmesinde altın standart olarak kabul edilmektedir. Artiküler disk, adezyon,
perforasyon veya eklem efüzyonu ile ilgili detay bilgiler gerektiğinde MRI tercih
edilir. Verdiği bilgilerle MRI, kondil erezyonu, osteopites ve disk pozisyonunun
tespitinde %90 civarında başarı sağlamaktadır (Ras ve ark, 1996)
MRI;

Hastayı radyasyona maruz bırakmadan, mükemmel yumuşak doku
çözünürlüğü ile disk pozisyonu ve morfolojisi hakkında bilgi verir.

Sinyal yoğunluklarındaki değişiklikleri temel alarak osseöz dokuları
da ayrıntılı olarak görüntüleyebilmektedir.

Kontrast madde enjeksiyonu gerektirmeden ve hasta repoze
edilmeden görüntülerin elde edilebilmesini sağlar.

Ayrıca TME'deki enflamatuar durumları ve skar dokularını da
inceleme imkânı sağlar.
Ancak tüm bu avantajlarına rağmen,
o Pahalı ve ileri donanım gerektirmesi,
o Her medikal merkezde ve dental ofiste bulunmayışı,
o TME'deki kullanımının uzun zaman alması,
33
o Klostrofobi varlığında kontraendike olması da dezavantajlarıdır
(Larheirn, 1995 ve Sadowsky, 1988 ve Tasaki, 1993 ve Nguyen ve
ark, 2003)
Protez yapımında ve ortodontik braketlerde kullanılan paslanmaz çeliğin ve
diğer metallerin artefakt oluşturduğu bildirilmiştir (Mah ve Bumann, 2003). Bu
yüzden
ortodontik
tedavi
gören
hastaların
MRI
ihtiyaçları
çok
iyi
değerlendirilmelidir. Ortodontik tedavi görüp MRI ihtiyacı olan hastalarda ark telleri
gibi değiştirilebilen parçalar çıkartılıp braketlerin stabiliteleri kontrol edilmelidir.
MRI, iyonize radyasyon, ağrı ve doku distorsiyonu olmadan görüntü elde
edilmesi açısından avantajlıdır ama maliyetinin fazla olmasından dolayı ortodontide
kullanımı yaygın değildir (Graber ve Vanarsdall, 1994).
Şekil 4.7.1.1. TME nin MR görüntü örnekleri
5.6.8.2. Ultrasonografi
Bu yöntemde kullanılan kaynak, kulağın duyma sınırından çok yüksek
frekanstaki ses dalgasıdır(ultrases). Bu yüksek ses dalgaları farklı dokulardan
geçerken absorbsiyon, yansıma, kırılma ve saçılma gibi fiziksel etkileşimlere uğrar
ve enerji kaybederler. Bu sistemde temel etken yansımadır. Cihazda ultrases
oluşturulur, dokuya gönderilir, dokudan sesler yansır ve bunlar prob (transducer)
vasıtasıyla algılanıp elektrik enerjisine dönüştürülür. Bu prob hastanın incelenecek
34
bölgesinde gezdirilir ve daha iyi ses algılanması için deri yüzeyine jel sürülür.
İyonize radyasyon kullanılmaması, bu nedenle çok sayıda görüntü alınabilmesi,
pahalı olmaması ve yumuşak dokuları iyi ayırt edebilmesi avantajlarına sahipken,
görüntüleri yorumlamanın zorluğu, şişman hastalarda başarılı sonuçlar vermemesi,
hava içeren yapılar ve kemikteki etkisizliği ve baş bölgesinde kullanım sınırlılığı gibi
dezavantajlara da sahiptir.
Dişhekimliğinde submandibular ve parotis bezlerinin süperpozisyonsuz
görüntülenmesinde kullanılabilir. Ayrıca tükrük bezi hastalıklarının tanısında, tükrük
taşlarının tespitinde, yumuşak dokulardaki yabancı cisimlerin tespitinde, kas, ödem
ve hematom incelemesinde de tercih edilebilir.
Dopler ultrason ise enerji frekanslarındaki değişikliği algılayan, bunu
görüntüleyen ve bu tespitte bulunan fizikçi C. Dopler’in adıyla anılan bir yöntemdir.
Mesela vücut içinde hareket eden kalp, damar içinde akan kan gibi yapılar
görüntülenebilir. Bu nedenle daha çok dokulardaki patolojik kanlanmalar incelenerek
malignite durumuna bakılır (Harorlı ve ark, 2006).
Şekil 5.7.2.1. Dopler ultrasonun çalışma şeması
Şekil 4.7.2.2. Dopler ultrason örneği
35
5.6.8.3. Radyonükleid Görüntüleme (Sintigrafi)
Bu teknikte radyoaktif gama ışınları kullanılarak daha çok biyokimyasal
değişimler incelenerek hastalık semptomları oluşmadan önlenebilir. Bu teknikte en
çok Tc (techtenium) kullanılırken I (iodine), Ga (gallium) ve Se (selenium) da
kullanılabilir.
Radyoaktif madde vücuda intravenöz veya ventilasyon yoluyla verilir ve
incelenecek dokudaki dağılımına bakılır. Daha çok malign tümörler ve kemik
metastazlarının tespitinde rutin olarak kullanılır. Dişhekimliğinde tükrük bezi, kemik
greftlerinin başarısının, kırık iyileşmesi durumlarında tercih edilebilir (Harorlı ve ark,
2006).
Şekil 5.7.3.1. Kemik sintigrafisi örneği
36
5.6.8.4. Teleradyoloji
Teleradyoloji, elde edilen görüntünün değerlendirilmesinin yer ve zamandan
bağımsızlaşmasını ifade etmektedir. Teleradyoloji ile görüntüler elde edildikleri
yerler dışına gönderilebilmektedir. Teleradyoloji uygulamaları sıklıkla PACS
(Picture Archiving And Communication System) ve RIS (Radyoloji Informasyon
Sistemi) sistemlerinin bir uzantısı olarak yapılmaktadır.
PACS (Picture Archiving And Communication System) denilen sisteme
bakalım. Son yıllarda medikal teknolojilerinin gelişimi, bilgisayar teknolojilerinin
gelişimi ile paralellik göstermektedir. Tanıda kullanılan görüntüleme yöntemlerinin
değişmesiyle birlikte, elde edilen görüntülerin taşınması ve saklanmasında da bazı
kolaylıklar oluşmaya başlamıştır. Bu konudaki en son gelişme ise, kısaca PACS
olarak adlandırılan (Picture Archiving And Communication System) görüntü
arşivleme ve iletişim sistemidir. PACS, radyolojik görüntülerin dijital olarak elde
edilmesi, arşivlenmesi ve iletilmesi sistemi olarak tanımlanabilir. Sistem, dijital
olarak elde edilen görüntülerin saklanmasını sağladığı gibi, bu görüntülerin
bilgisayar ağları aracılığı ile sağlık merkezinin içinde yer alan herhangi bir
bilgisayara veya başka merkezlere ulaştırılmasına da olanak tanımaktadır.
DICOM (Digital Imaging and Communications in Medicine) denilen terim
ise değişik cihazlardan elde edilen medikal görüntülerin tüm dünyada kullanılan
standart bilgi formatıdır. Diğer bir deyişle DICOM standardı farklı tıbbi görüntüleme
cihazlarından elde edilen görüntülerin ortak bir yapıda iletilmesini ve saklanmasını
sağlayan protokoldür. ACR(The American College of Radiology) ve NEMA (The
National Electrical Manufacturers Association) tarafından ortak geliştirilmiş bir
standarttır. 1998 yılında Dental Association DICOM standartlarını benimsemiştir.
Dijital tedavi kayıtlarıyla ortodontik tedavi ve hastanın kontrol edilmesi
kolaylaşmıştır. İnternetin ve yüksek hızlı iletişim araçlarının gelişimi, farklı yerlerde
olan kişiler arasında elektronik olarak kayıtlara ulaşabilme imkânı sağlamaktadır.
37
Uygun yedekleme yöntemleri ile hasta kayıtlarının kaybolması ya da yanlış yere
konulması gibi problemler ortadan kaldırılmaktadır.
38
6.KAYNAKLAR
1. Aboudara CA, Hatcher D, Nielsen IL, Miller A. A three dimensional
evaluation of the upper airway in adolescents. Orthod Craniofac Res.
2003,6(1),s: 173–175.
2. Akgül E. Çukurova Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı. İnternet sitesi.
http://cukurovatip.cu.edu.tr/radyodiagnostik/turkce/radyoloji%20_ad.htm.
2010.
3. Athanasiou AE. Orthodontic cephalometry book, Mosby-Wolfe. 1997.
4. Bookstein FL. The geometry of craniofacial invariants. Am J Orthod. 1983,
83, s: 221-234.
5. Baumrind S, Frantz RC. The reliability of head film measurements 1.
Landmark identification. Am J Orthod. 1977;60:111-127.
6. Baumrind S, Moffitt FH, Curry S. The geometry of three-dimensional
measurements from paired coplanar x-ray images. Am J Orthod 1983, 84, s:
313-322.
7. Baumrind S, Moffitt FH, Curry S. Three-dimensional x-ray stereometry from
paired coplanar images: a progress report. Am J Orthod. 1983-84, s :292-312.
8. Brennan J. An introduction to digital radiography in dentistry. Journal of
Orthodontics. 2002;29:66-69.
9. Brenner D,Elliston C,Hall E,Berdon W. Estimated risks of radiation-induced
fatal cancer from pediatric CT. Am J Roengenol. 2001,176, s:289-296.
10. Broadbent BH. A new x-ray technique and its application to orthodontia.
Angle Orthod. 1931,1,s: 45-66.
11. Carlson GE. Error in x- ray cephalometry. Odontol Tidskr. 1967,75,s: 99123.
12. Cevidanes SHL, Styner AM, Proffit RW. Image analysis and superimposition
of 3-dimensional cone-beam computed tomography models. Am J Orthod
Dentofacial Orthop. 2006,129,s: 611-618.
13. Chaushu S, Chaushu G, Becker A. The role of digital volume tomography in
the imaging of impacted teeth. World J Orthod. 2004,5,s: 120-132.
14. Er K, Yücel BF, Akpınar KE. Direkt dijital radyografinin kimlik tespitinde
kullanımı. Adli Tıp Dergisi. 2002,16(1),s: 63-69.
39
15. Ericson S, Kurol PJ. Resorption of incisors after ectopic eruption of maxillary
canines: a CT study. Angle Orthod. 2000,70,s: 415–423.
16. Farkas L. Anthropometry of the head and face. 2nd edition. New York. Raven
Press. 1994,s: 211-219.
17. Farman AG. Diagnostic value of tuned-aperture computed tomography versus
conventional dentoalveolar imaging in assessment of impacted teeth. Oral
Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 2003,95,s:109-118.
18. Farman TT, Kelly MS, Farman AG. Evaluation of the image layer,
magnification factors and dosimetry. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral
Radiol Endod.1997,83,s: 281-287.
19. Ferner H, Staubesand J. Sobotta Atlas of Human Anatomy Volume 1, 10th
English Edition.1982,s:142-147.
20. Foo M, Jones A, Darendeliler MA. Physical properties of root cementum:
part 9 Effect of systemic fluoride intake on root. Am J Orthod Dentofacial
Orthop. 2007,131(1),s: 34-43.
21. Garino F, Garino GB. Comparison of dental arch measurement between stone
and digital casts. World J Orthod. 2002,3,s: 250-4.
22. Graber TM, Vanarsdall RL. Orthodontics: Current Principles and Techniques
book. Mosby Year Book. 1994.
23. Hajeer MY, Millet DT, Ayoub AF, Siebert JP. Applications of 3D imaging in
orthodontics: Part II Journal of Orthodontics. 2004,31,s:154-162.
24. Halazonetis DJ. From 2-dimensional cephalograms to 3-dimensional
computed tomography scans. Am J Orthod Dentofac Orthop. 2005,127,s:
627-637.
25. Hamada Y, Kondoh T, Noguchi K, Iino M, Isono H, Ishii H, Mishima A,
Kobayashi K, Seto K. Application of limited cone beam computed
tomography to clinical assessment of alveolar bone grafting: a preliminary
report. Cleft Palate Craniofac J. 2005,42,s: 128–137.
26. Haring JI, Jansen L. Dental Radography Principles and Techniques. 2nd ed.
Philadelphia. WB. Saunders. 2000:223-226.
27. Harrell WE Jr, Hatcher DC, Bolt RL. In search of anatomic truth: 3dimensional modeling and the future of orthodontics. Am J Orthod
Dentofacial Orthop. 2003,122(3),s: 325-330.
40
28. Harorlı A, Akgul M, Dagistan S. Diş Hekimliği Radyolojisi Kitabı; Atatürk
Üniversitesi Yayınları, 2006.
29. Harris D, Jones AS, Darendeliler MA. Physical properties of root cementum:
part 8. Volumetric analysis of root resorption craters after application of
controlled intrusive light and heavy orthodontic forces: a micro-CT Scan
study. Am J Orthod Dentofacial Orthop 2006, 130,s: 639–647.
30. Hatcher DC. Maxillofacial imaging, science and practice of occlusion.
Chicago. Quintessence. 1997,6,s:26.
31. Hatcher DC, Aboudara CL. Diagnosis goes digital. Am J Orthod 2004,125,
s:512-5.
32. Hildebolt C, Couture RA, Whiting BR. Dental photostimulable phosphor
radiography. Dent Clin North Am. 2000;44:273-297.
33. Hixon EH. The norm concept in cephalometrics. Am J Orthod. 1956, 42,s:
898-906.
34. Hutchinson Ian, Williams Phil. Digital cameras. Journal of Orthodontics.
1999,26,s:326-331.
35. Joffe L. OrthoCAD: digital models for a digital era. Journal of Orthodontics.
2004,31,s: 344–347.
36. Kau HC, Richmond S, Palomo MJ, Hans GM. Three-dimensional cone beam
computerized tomography in orthodontics. Journal of Orthodontics.
2005,32,s:282-293.
37. Larheirn TA. Current trends temporomandibular joint imaging. Oral surg
Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod. 1995,80,s: 555-576.
38. Laurel KA, Tootle R, Cunnigham R, Beltran MD and Simon D. Magnetic
resonance imaging of temporomandibular joint. Part 1: Literatüre review. The
Journal of Prosthet Dentistry.1987,58(1),s:83-89.
39. Macri V, Athansious AE. Sources of error in lateral cephalometry.
Orthodontic cephalometry book, London, Mosby-Wolfe. 1997.
40. Mah JK, Enrico R, Jorgensen M. Management of impacted cuspids using 3-D
volumetric imaging. J Calif Dent Assoc. 2003,31,s: 835-841.
41. Mah JK, Danforth RA, Bumann A, Hatcher D: Radiation absorbed in
maxillofacial imaging with a new dental computed tomography device. Oral
Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radial Endod. 2003,96(4),s:508-513.
41
42. Mah J, Bumann A.Technology to create the three-dimensional patient record.
Semin Orthod. 2001,7,s:251-257.
43. Mankovich NJ, Samson D, Pratt W, Lew D, Beumer J 3rd: Surgical planning
using three dimensional imaging and computer modeling. Otolaryngol Clin
North Am. 1994,27,s: 875-889.
44. McKee IW, Williamson PC, Lam EW, Heo G, Glover KE, Major PW. The
accuracy of 4 panoramic units in the projection of mesiodistal tooth
angulations. Am J Orthod Dentofacial Orthop. 2002,121(2),s:166-175.
45. Moyer RE, Bookstein FL. The inappropriateness of conventional
cephalometrics. Am J Orthod. 1979,75,s:599-617.
46. Mozzo P, Procacci C, Tacconi A. A new volumetric CT machine for dental
imaging based on cone-bean technique: preliminary results. Eur Radiol.
1998,8,s:1558-1564.
47. Mozzo P, Procacci C, Tacconi A, Martini PT, Andreis IA. A new volumetric
CT machine for dental imaging based on the cone-beam technique:
preliminary results. Eur Radial. 8,s:1558-1564, 1998.
48. Nair MK, Grondahl HG, Webber RL, Nair UP, Wallace JA. Effect of
iterative restoration on the detection of artificially induced vertical radicular
fractures by Tuned Aperture Computed Tomography. Oral Surg Oral Med
Oral Pathol Oral Radiol Endod 2003,96,s:118-125.
49. Nguyen CX, Nissanov J, Ozturk C, Nuveen MJ, Tuncay OC. Threedimensional imaging of the craniofacial complex. Clin Orthod Res.
2000,3,s:46-50.
50. Paredes V, Gandia JL, Cibrián R. Digital diagnosis records in orthodontics.
An overview. Med Oral Patol Oral Cir Bucal. 2006,11,s:88-93.
51. Parks ET, Williamson GF. Digital radiography: An overview. J Contemp
Dent Pract. 2002,3,s:023-039.
52. Pieshilinger E, Schimmer S, Celar A, Crowley C and Imhof H. Comparison
of magnetic resonance tomography with axiography in diagnosis of
temporomandibular joint disorders. lnt J Oral Maxillofac Surg. 1995,24,s:1319.
53. Quimby L, Meredith Vig LW, Rashid G, Firetone R. The Accuracy and
Reliability of Measurements Made on Computer-Based Digital Models.
Angle Orthod 2004,74,s:298-303.
42
54. Ras F, Habets LL, van Ginkel FC, Prahl-Andersen B. Quantification of facial
morphology using stereophotogrammtry-demonstration of new concept. J
Dent. 1996,24,s:369-374.
55. Ramesh A, Ludlow JB, Webber RL, Tyndall DA, Paquette D. Evaluation of
tuned-aperture computed tomography in the detection of simulated
periodontal defects. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod.
2002,93,s:341-349.
56. Renghini C, Komlev V, Fiori F, Verne EBF, Vitale-Brovarone C. Micro-CT
studies on 3-D bioactive glass–ceramic scaffolds for bone regeneration. Acta
Biomaterialia. 2009,5,s: 1328–1337.
57. Robb RA. Dynamic Spatial Reconstructor: An X-ray Video Fluoroscopic CT
scanner for dynamic volume imaging of moving organs. IEEE Trans Med Im.
1982,1(1),s: 22-23.
58. Rogers LF. Radiation exposure in CT: why so high? Am J Roentgenol.
2001,177,s:277.
59. Sadowsky Lionel P, Bernreuter W, Lakshminarayanan VA, Kenney P.
Orthodontic appliances and magnetic resonance imaging of the brain and
temporomandibular joint. Angle Orthod. 1988,58(1),s:9-20.
43
7.ÖZGEÇMİŞ
1991 yılında Mardin’de doğdum.ilk ve orta öğretimimi 23 nisan ilköğretim okulunda
okudum. 2009 yılında Kızıltepe Atatürk Lisesinden mevzun oldum. 2010 yılında Ege
üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım.
44
Download