Elektromanyetik Alanlar ve Kanser Elektromanyetik alanlar, kablosuz internet, cep telefonları ve kanser ilişkisi teknolojinin gelişmesiyle beraber gündeme gelmiş, pek çok araştırma ve bilimsel yayına konu olmuştur.Burada yapılmış çalışmalar sonunda elde edilen veriler ve uluslar arası sağlık kurumlarının görüşleri kısaca özetlenmeye çalışılacaktır. IARC’ın cep telefonu kullanımı ve yüksek seviyede EMA etkileşimi üzerinde yapılan epidemiyolojik araştırmalar ile düşük frekans (RF) elektromanyetik alanları insanlarda şüpheli saptanılan kanserojen olarak (Grup 2 B) sınıflandırdığı tüm dünyaca bilinen bir gerçektir. Wifi teknolojileri üzerinde direkt çalışmalar olmasa da, frekans aralıkları nedeni ile bu teknolojiler de Grup 2b olarak sınıflandırılmaktadır. Ancak, IARC, mevcut bulguların tartışmalı bilimsel veriler ile ortaya konulduğunu; bu nedenle ilgili çıkarımların tamamen şans ya da eşlik eden diğer faktörlere de bağlı olarak gelişmiş olabileceğini de dip not olarak ifade etmiştir. Wi-Fi teknolojisi cep telefonlarından çok daha düşük seviyede EMA oluşturmaktadır. Bununla birlikte Wi-Fi teknolojisinin uzun vadede kanserojen etkisinin olduğuna dair bilimsel kanıt yoktur. DSÖ’nün belirttiğine göre özellikle Wi-fi teknolojisinin çocuklar üzerindeki etkisi ile ilgili çalışmalar devam etmektedir. Halihazırda, Wi-fi Teknolojileri ABD, Kanada, Almanya ve İngiltere’de ki okul ve toplu yaşam alanlarında (oteller, trenler, otobüsler, kafeler vs.) kullanım yaygınlığı bilinmektedir. ABD’de sadece okullarda değil, okul servislerinde de Wi-Fi teknolojilerinden faydalanılmaktadır. İngiltere Sağlık Ajansı (UK Health Agency ) 1 yıllık kablosuz ağ maruziyetinin ancak cep telefonuyla 20 dakika konuşmak kadar düşük bir dozda radyasyona yol açtığını bildirmiştir. Yine bu ajans tarafından yayınlanan bir raporda; İngiltere’de kablosuz ağ teknolojisi kullanarak eğitim yapan okullarda yapılan araştırma sonucu, kişi başına hesaplanan maksimum SAR değerinin tipik bir cep telefonu için hesaplanan SAR değerinin %1’inden daha az olduğu, ve aynı raporda, okullarda cihazların kullanıldığı ortamda yapılan RF güç yoğunluğu ve toplam salınan güç değerlerinin ICNIRP referans seviyesinin çok altında olduğu bildirilmiştir Düşük frekanslı elektromanyetik dalganın hücre içine giremediği ve iyonizan bir özelliği olmaması nedeniyle de hücre içi hasara neden olmadığı yapılan bilimsel çalışmalarda gösterilmiştir. Bu nedenle cep telefonları dâhil düşük frekanslı elektromanyetik alana sahip cihazların kanser riskini arttırdığını söylemek mümkün görünmemektedir. Ayrıca bugüne kadar kablosuz internet kullanımının ya da tablet bilgisayarların kansere yol açtığını destekler herhangi bir bilimsel çalışma yayınlanmamıştır. Kablosuz internette mevcut bilimsel veriler, maruziyetin düşük dozda olduğu, alıcı sayısının artmasıyla doğru orantılı EMA’nın artış göstermediği; yani alıcı değil verici bağımlı olduğunu vurgulamaktadır. Bu etkilenim ise; mikro dalga fırınlar veya evlerdeki internet gibi yaşam alanlarında yaygın olarak kullanılan teknolojilerden farklı değildir. Hatta, cep telefonu kullanımından çok daha az bir etkilenim söz konusudur. Bu nedenle kanser şüphesini ortaya atar ve kanıtlanmamış bir varsayımla yola çıkarsak tüm bu teknolojilerden vazgeçmek gerekmektedir. Bu sebeple, hipotezler ile hareket etmemek ve bu hipotezleri geniş bir teknoloji yelpazesinin bir yaprağına yüklememek gerekmektedir. Kablosuz internetin kansere sebep olduğu konusunda son zamanlarda ciddi anlamda bir bilgi kirliliğinden bahsetmek mümkündür. Kablosuz internet, bilgisayar, cep telefonları, mikrodalga fırınlar gibi düşük frekanslı ve iyonize olmayan elektromanyetik cihazların kanser riskini arttırdığına yönelik yapılan açıklamaların çoğu bilimsel bir çalışma olmayıp, bu konu hakkındaki halen tartışmaların sürdüğü epidemiyolojik çalışmalar temelinde yürütülen kişisel görüş ve hipotezlere dayanmaktadır. Teknolojik cihazlar neredeyse takip edilemeyecek hızda gelişmektedir. Her geçen gün, daha etkin ve daha az EM dalga yayılımlı cihazlar üretilmektedir. Bununla beraber, uluslar arası çalışmalar halen devam etmektedir. Mevcut eşik değerler üzerindeki tartışmalar doğrultusunda, DSÖ’nün yeni eşik değerler geliştireceği beklenmektedir. Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi tüm bu gelişmelerin yakın takipçisi olmaya devam etmekte ve 24 aktif IARC üyesi ülkeden birisi olarak bu konuda güncel gelişmeleri sık aralar ile takip ederek kamuoyunu bilgilendirmektedir.