ROMA UYGARLIĞI ROMA TARİHİ ROMA’NIN DOĞUŞU ve İLK ZAMANLARI • Romalıların inandıkları efsaneye göre Roma, Anadolu’da Çanakkale boğazında, bugün Hisarlık denilen yerde, eski Troia(Truva) şehri prenslerinden Aeneas’ın ahfadı tarafından kurulmuştur. Troia şehrinin Aka’lar tarafından tahribi sırasında kaçıp kurtulan Aeneas, adamlarıyla birlikte Akdeniz’de bir müddet dolaştıktan sonra, Batı İtalya’daki Latium sahillerine çıktı. O zaman burada kral Latinus hüküm sürüyordu. Aeneas onunla anlaşarak kızı Lavinia ile evlendi. Aeneas ile birlikte Troia’dan gelmiş olan oğlu Ascanius ise daha yukarıdaki Alba şehrini kurdu. Ascanius’un ahfadı uzun zaman burada hüküm sürdüler. Bunlarda Procas öldüğü zaman Numitor ve Amulius adında iki çocuk bıraktı. • Amulius büyük kardeşi Numitor’u tahttan attı ve kardeşinin kızı Rhea Silvia’yı Vesta tapınağına rahibe yaptı. Fakat alınan bu tedbire rağmen kız harp tanrısı Mars’tan ikiz oğlan çocukları doğurdu ve bunlara Romulus ve Remus adlarını koydu. Amulius bunu anlayınca çocukları bir sepet içerisinde Tiber nehrinin sularına bıraktırdı. Fakat çocuklarsahile sürüklendiler. Dişi bir kurt tarafından emzirildiler. Sonra da birçoban tarafından büyütüldüler. Delikanlı olunca Alba şehrine gidip, Amulius’u öldürdüler; Numitor’u tekrar tahta çıkardılar ve bundan, Tiber nehrinde sahile sürüklendikleri yerde bir şehir kurma müsaadesini aldılar. Fakat bu işe başladıklarında aralarında anlaşmazlık çıktı. Romulus Remus’u öldürdü ve kendi başına, Palatinus tepesinde Roma şehrini kurdu (M.Ö. 753). Dağınık Köyler Roma’sı: • Arkeolojik buluntular gösteriyor ki; M.Ö. 10. yy.’dan itibaren, yahut da bundan az sonra, civarındaki İsguiliae tepesinin yamacında da yeni bir köy kuruldu. Daha sonra, M.Ö. 9. ve 8. Yüzyıllarda öteki tepelerde de bir sıra köyler meydana geldi. Bir tanesi hariç, bütün bunlar, Latin yerleşmeleridir; o tek köyde Sabinler tarafından kurulan Ouirinalis tepesindeki iskan yeridir. Bu köy ötekilerden büyükçe idi ve halkı da, kendi kabile âdetlerine göre ölülerini gömüyordu. Bunlar mezarlarını da ayrı bir yerde yapmışlardı. İşte Roma topraklarındaki bu dağınık köyler, Roma’nın gelişiminde ilk aşamayı oluşturmuştur. Yedi Tepeler Roma’sı: • Sekizinci yüzyıl sonunda bu köylerde bir değişme oldu. Bunların sakinleri birleşik bir hayata girdiler. Yeni yedi tepeler halinde birleştiler. (Palatinus, Capitolium, Aventinus, Caelius, Esguiliae, Viminali, Quirinalis). Bu birleşme Roma’nın gelişiminde ikinci aşamayı oluşturur. Roma M.Ö. 7. Yüzyıl ortasındaki Etrüsk hakimiyetine kadar böyle kalmıştır. Etrüsk Krallar Roma’sı: • Üç asırdan beri burada Latinler Etrüskleri kolladılar. Fakat nihayet bu kudrete karşı daha fazla dayanamadılar. Etrüskler 7. Yüzyıldan itibaren genişlemeye başlamışlardı. Bu genişleme esnasında Etrüskler Tiber nehrini geçerek Latium’u istila ettiler ve bir buçuk asır kadar buralarda kaldılar. Bu arada doğal olarak Roma’yı da ele geçirdiler. Bu yüzden Roma’nın son üç kralının Etrüsk kökenli olması uydurma bir şey değildir. Tarihi vakalara uymaktadır. Adları Tarquinius Priscus, Servius Tullius ve Tarquinius Superbus olan bu Etrüsk krallarının Roma’nın bundan sonraki gelişmesinde büyük rolleri vardır. KRALLIK DÖNEMİ • Burada kral, tanrı veya tanrının vekili değildi. Bir bakıma Roma cemaatinin vücuda getirdiği büyük ailenin babası demek olan kral, devletin siyasi, askeri, adliye ve dini şefi, başka bir deyimle, en yüksek idare amiri, en yüksek komutanı, en yüksek hakimi ve en yüksek rahibi idi. Kralın bütün bu yetkileri ise onun tam hukuklu vatandaşlardan aldığı bir emretme hakkına dayanıyordu. • Kral burada verasetle devletin başına geçemezdi. İhtiyarlar meclisinin teklifi ile Curia meclisi tarafından seçilir ve kendisine emretme yetkisi verilirdi. Kral yapacağı işlerde de ihtiyarlar meclisine danışırdı. Öldüğü zaman ise, yenisi gelinceye kadar, her beş gün için bir geçici kral gelirdi. • Roma kent devletinin ilk kralı, savaşçı ve teşkilatçı bir lider olan Romulus’ tur. Halkı Patrici ve Pleb olarak iki sınıfa ayırmış, senatoyu kurmuş, bir ordu tüzüğü oluşturmuştur. Kent nüfusunu artırmak için her taraftan mülteci kabul eden Romulus, komşuları Sabinler’i, aileleri ile birlikte davet ettiği bir eğlence sırasında, adamlarının Sabih kızlarını kaçırmasına göz yumunca, Sabinler ve Romalılar arasında savaş çıkmışsa da kaçırılan kızların araya girmesi sonucu yarım kalmıştır. • Bundan sonra, Romalılar ile Sabinler, Romulus ve Babin kralı Tatius’un ortak yönetimi altında tek bir devlet olarak birleşmişler, bir süre sonra Tatius ölünce Romulus, bir fırtına sırasında kayboluncaya kadar devleti tek başına yönetmiştir. Kaybolduktan sonra Romalılarca Quirinus adı ile tanrılar katına yükseltilmiştir . Senato: • Eski Roma devletinin iç teşkilatında kraldan sonra senatus denilen ihtiyarlar meclisini görüyoruz. Üyeleri kral tarafından genslerin ihtiyar başlarından ömür süresi ile seçilen bu senato, kralın hakkında krala tavsiyelerde bulunur. Curia meclisinden geçmiş kararlar hakkında krala fikrini bildirirdi. Fakat senato nihayet bir danışma meclisi olduğu için kararları kralı bağlamazdı. Curia: • Eski Roma’da tam hukuklu vatandaşların (Patrici) bir araya gelerek genel işler hakkında karar verdikleri Curia meclisi denen bir meclis vardı. Curia meclisi tam bir halk meclisi olmamasına rağmen, en eski Roma’nın biricik teşrif meclisi idi. Bu meclis vatandaşların bir araya gelip fert olarak oyunu kullandığı bir meclis değil, bir topluluklar meclisi idi. Ordu: • Roma İmparatorluğu başarısını büyük ölçüde ordusuna borçluydu. Kuruluşundan MS III. yüzyıla kadar Roma ordusunun belkemiğini lejyonlar (alaylar) oluşturdu. Bir lejyon 4000-6000 askerden oluşuyordu. Lejyonun onda birine kohort (tabur) deniyordu. Eyalet ya davali yardımcılarına eşdeğerde olan komutanlara legatus denirdi. Komutanın emrindeki subaylara tribunus, astsubaydan aşağı rütbedekilere ise centurion denirdi. Lejyon, Roma yurttaşı olan seçkin askerlerden oluşuyordu. Lejyon askerleri zırhlı piyadelerdi. Disiplinli ve iyi eğitilmiş olan Roma piyadeleri tüm ülkelerin korkulu rüyasıydı. Özellikle Roma’nın yükseliş döneminde ordu yenilmezliği ile ün salmıştı. Bunun üç temel nedeni vardı: Disiplin, sıkı ve yetkin bir eğitim, askerlik konusundaki yeniliklerin çabuk benimsenmesidir. Ziraat ve ticaret • Krallık devri Roma’sının hayatı esas itibariyle ziraate dayanıyordu. Burada hem tarla hem de bahçe ziraati beraber yürütülmüştür. Fakat o zamanlar bilhassa koyun ve sığır yetiştirmeğe çok müsait olan bu topraklarda hayvancılıkta uzun müddet mühim rol oynamıştır. Ayrıca Roma ilk dönemlerinde ticarette geri kalmıştır. CUMHURİYET DÖNEMİ • Etrüsklerin güneyde Grek saldırıları sonucu zayıfladığını gören Roma’nın yerli halkı, kentin son Etrüsk kralına karşı ayaklanmış ve kral Roma’yı terk etmek zorunda kalmış, yönetimi ele alan Latin aristokratları da, Cumhuriyet ilan etmişlerdir (M.Ö. 508). • Cumhuriyet yönetiminde en yüksek iktidar mevkii yürütme gücünü temsil eden konsüllük makamıdır. • Cumhuriyet rejiminin ilk zamanlarında, halk meclislerinin durumunda hemen hemen bir değişiklik olmamıştır. Bir yanda, yalnız Patricilere ait Curia meclisi diğer yanda da hem Patrici hem de Plebleri içine alan Centuria meclisi eski işlevlerini sürdürmüşlerdir.Centuria meclisi, yine memur seçimi, kanun koyma, savaş ve barış işlerine baktığı için, Cumhuriyet Dönemi’nde de tek halk meclisi olma niteliği taşımıştır. • Roma’da ki yönetimi, gerçek bir demokratik cumhuriyet olarak nitelemek güçtür. Herşeyden önce yurttaşlar arasında hukuk eşitliği yoktur. Yalnız aristokratlar hükümete katılmaktadır. Bununla birlikte, Roma’daki cumhuriyet sosyal baskı ve genişleyen ödevlerin zoru altında, özellikle bütün İtalya’nın fethinden sonra sürekli gelişerek demokratik bir yüz kazanmıştır. Ancak, bu gelişmelere karşın, devlet yapısının ana çizgileri, cumhuriyetin ilk dönemlerinde olduğu gibi kalmıştır. Krallar Dönemi Senatosu: • Krallar zamanında ancak danışma amaçlı bir organ olan senato, yeni rejimin kurulmasında önemli bir rol oynadı ve böylece çok geniş bir iktidar otoritesi kazandı. Hemen hemen bütün devlet idaresini eline aldı. Senatonun verdiği kararlar kanun mahiyetinde olmamalarına rağmen, consuller, yapmakta zorunlu oldular. Sonra senatus, Centuria meclisinin verdiği fakat kendisinin uygun görmediği kararlara karşı veto hakkını kazandı ve bu kararları tasdik etmeyi de kendi işleri arasına soktu. Curia ve Centuria: • Bir tarafta yalnız Patricilere ait olan Curia meclisi öte tarafta hem Patricileri hem de Plebleri içine alan Centuria meclisi eski fonksiyonlarında devam ettiler. Bunlardan bütün vatandaşların katıldığı Centuria meclisi, eskiden olduğu gibi, yine memur seçimi, kanun duyurumu, harp açmak veya sulh yapmak işlerine baktığı için yeni rejimde de yegane halk meclisi karakterini gösteriyordu. Bununla birlikte meselelerin tartışılmasında her ikisi de hala idare eden memurun sorduğu sorulara yalnızca kabul veya red cevabı veriyordu. Julius Cesar Dönemi • Julius Cesar belki de Roma Uygarlığının en bilindik lideridir. Julius Cesar, M.Ö 101 yılında Roma'da soylu bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. Sağlam bir eğitim gördüğü gibi, ailesi tarafından bir silahşor olarak yetiştirilmişti. Edebiyata ve güzel sanatlara aşırı bir düşkünlüğü vardı. Yirmi yaşlarındayken, İmparator Sulla'nın can düşmanı Marius'un yeğeni olduğu için, Roma'dan kaçmak zorunda kaldı. Roma'ya dönüp siyasi hayata atıldığında 33 yaşlarındaydı. • Kırk bir yaşına geldiğinde, Roma'nın seçkin kişilerinden biri olmuştu. Çağının ünlü generallerinden Crassus ve Pompeus ile üçlü bir anlaşma yaparak kendisini "Konsül / Devlet Başkanı" seçtirtti. Aynı zamanda Galya Valiliğini de eline geçirmesine karşın Senato onun Roma’dan uzaklaşmasını sağladığı için bu işe ses çıkarmadı. Julius Cesar ise burada önce bir ordu kurdu, sonra 120 yıldır Roma’nın sadece güney kısmını ele geçirebildiği Galya’yı 8 yılda kendisine bağladı. Cesar ordularıyla M.Ö. 51 yılında Roma’nın üzerine yürüdü ve savaşı beş günde kazandı. Sezar durumu Roma Senatosuna şu üç kelimeyle bildirmişti: “veni, vidi, vici.” (geldim, gördüm, yendim.) • Aynı yıl Roma'ya dönerek İmparator oldu. Önce 1 yıl için diktatör ilân edildi. Senato daha sonra bu yetkiyi 10 yıla çıkardı. Aradan çok geçmeden de Julius Cesar, ömür boyunca diktatör seçildi. Koyu Cumhuriyetçiler ve soylular, Roma İmparatorluğunun diktatörlüğe kaymasından tedirgin olmuşlardı. Sonunda, Cesar'ı öldürüp Cumhuriyeti kurtarmak için gizli bir örgüt kurdular. Bu örgüte, Cesar’ın yetiştirmesi, bir söylentiye göre de, düşüp kalktığı kadınlardan Servilia'dan doğan öz oğlu Brütüs de girmişti. O gün Cesar Senato’ya gelirken suikastçılar çevresini sardılar ve aralarında Brütüs’ü gören ve tarafından son hançer darbesini alan Cesar herkesin bildiği o tarihi sözü söyledi; “ Sen de mi Brütüs!” İMPARATORLUK DÖNEMİ • Milattan önce 27’de bütün yönetim yetkilerini ele geçiren Oktavianus, “Augustus” ünvanıyla imparatorluğunu ilan etmiş ve cumhuriyet süreci son bulmuştur.Augustus 40 yıl süren imparatorluğu döneminde idari ve mali teşkilatı düzene koymuş ve merkezi yönetimi olabildiğine güçlendirmiştir. Eyaletler halkına, vali hakkında doğrudan imparatora şikayet hakkı tanımıştır. ROMA UYGARLIĞI Dini: • Başlangıçta köylü bir halk olan Romalılar uzun süre cancı (animist) bir dine bağlı kaldılar. Boş inançlara çok yer verdikleri için iyi ve kötü bazı gizli güçlerle çevrili olduklarına, iyi güçlerin sevgisini kazanmak, kötü güçlerden de belirli davranışlarla kaçınmak gerektiğine inanıyorlardı. Ayrıca, aile kültürüne göre Manes’e (ölmüş ataların ruhları), Larestere (evin ruhları), Penateslere (yiyecek tanrıları), aile babasının koruyuculuğuna saygı gösteriyorlardı. Daha sonra Etrüsklerle, ardından Yunanlılarla ve Doğu ile ilişkisi kurulunca bu doğaüstü güçlere, eski Yunan tanrılarının insansı görünümünü verdiler. Hukuku: • Romanın ilk asırlarında henüz yazılı kanunlar yoktu. Yazısız örf ve adet hukuku vardı.Adalet tanrıların iradesine dayanıyordu. Tanrıların hukuk şeklinde temsilcisi ise kraldı. • Romalılarda, hukuk İ.S. II. Y.y’da doruk noktasına ulaştı. Kamu hukuku, uzun süre okullarda okuma parçası olarak öğrencilere inceletilen On İki Levha yasalarından çıkarılan medeni hukuk ile toprakların genişlemesi sonucu oluşan yabancılar hukukunu içermekteydi. Ayrıca, aile içi ilişkileri, daha sonrada yurttaşlar arası ilişkileri düzenleyen özel hukuktan ayrılıyordu. Çağdaş devletler, siyaset ve hukukla ilgili bir çok terimi hatta hukukların büyük bir bölümünü Roma hukukundan almışlardır. Edebiyat: • “ II. Y.y’ da Roma’da Hellenizm’in yaygınlaşmasıyla, o güne kadar küçümsenen yazarlık mesleği de yavaş yavaş önem kazanmaya başladı. Romalılar kısa sürede, taklitçilikten yaratıcılığa geçtiler ve imparatorluk döneminde Augustus’un sağ kolu edebiyat ve sanatın koruyucusu Kaecenas’ın desteği ile, Horatius ve Vergilius, Latin edebiyatının en güzel yapıtlarını ortaya koydular. Daha sonra Juvenalis ve Martialis, Latin anlatımının özgün bir biçimi olan yergi türünde yapıtlar verdiler. Mimari: • Romalıların en ileri oldukları sanatkarlar dalı mimarlıktı. Bu ilerleme, Roma imparatorluğunda kentlerin gelişmesine sıkıca bağlıydı. Roma dünyasını birleştiren temel öğedir. Çünkü siyasal, ekonomik, toplumsal, dinsel işlevler sitelerde yoğunlaşıyordu. Roma uygarlığının önemli özellikleri şunlardır; • İlkçağın en büyük köleci imparatorluğu kabul edilmektedir. • Halk; Patriciler (soylu ve egemen sınıf). Plepler (sonradan Romalı olan ancak siyasi hakları olmayan sınıf-üretici ve tüccar kesim), köleler (hiçbir hakka sahip olmayanlar) olmak üzere üç ana sınıfa ayrılmıştır. • Tarihte ilk grevi Roma’da plepler başlatmıştır. • Patrici-Plep mücadeleri, sonunda 12 Levha Kanunları hazırlanmış ve modern hukukun temelleri atılmıştır. • İlk köle ayaklanması da “Spartaküs” öncülüğünde Roma’da gerçekleşmiştir. • Kendilerine özgü ölçü ve para birimleri kullanmışlar, posta ve bankacılık işlemlerini başlatmışlardır. • Latin alfabesi ve Miladi takvimi meydana getirip günümüze ulaşmasını sağlamışlardır. • Roma İmparatorluğunun temel gücü “Lejyon” denilen profesyonel askerlerden oluşan orduya dayalıdır. • Su değirmenciliğini başlatmışlardır. • Yol, köprü, su kemeri, tapınak, kale mimarisi ve denizcilikte oldukça gelişmişlerdir. • Anadolu’da; Valens(Bozdoğan) Su Kemeri, Çemberlitaş(İstanbul’da), Ogüst(Augustus) Tapınağı, Roma Hamamı(Ankara’da) ve Aspendos Tiyatrosu Roma döneminden kalma önemli tarihi eserlerden bazılarıdır. HAZIRLAYANLAR • ONUR DİREK • YİĞİT UĞUR ÜZÜMCÜ