KOYUNLARDA MAVİ DİL HASTALIĞINDA PATOGENEZ, KLİNİK BULGULAR VE KORUNMA Prof. Dr. Engin KENNERMAN Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi, Klinik Bilimleri Bölümü İç Hastalıkları AD-BURSA Mavi dil ruminantların insekt kaynaklı viral bir hastalığıdır. Evcil hayvanlar arasında klinik hastalık tablosu çoğunlukla koyunlarda şekillenir ve yüksek morbidite ile seyredebilir (14). Etkilenen koyunların mukoz membranlarında erozyon ve ülserler, dispne veya koroner bantda kas nekrozu ve yangıdan dolayı topallık görülebilir. Bazı koyunlarda tırnak düşebilir ve canlı kalan koyunlar yapağısının bir kısmını veya tamamını kaybedebilir. Duyarlılığı yüksek olan koyunlarda bazı mavi dil suşları % 70’e kadar ulaşan mortaliteye neden olabilmektedir (10). Mavi dil hastalığına, Reoviridae ailesinden ve Orbivirus genusunun bir üyesi olan mavi dil virüsü neden olur. Dünya genelinde yirmi dört serotipi identifiye edilmiştir. Mavi dil virüsleri epizootik hemorajik hastalığı (EHD) oluşturan virüs sero-grubuyla yakından ilişkilidir (1). Mavi dil virüsü koyun, keçi, sığır, bufalo, geyik, antilop ve Kuzey Amerika geyiği gibi birçok evcil ve yabani ruminantları enfekte edebilir. Klinik hastalık çoğunlukla koyunlarda, bazen keçilerde ve nadiren sığırlarda görülür. Şiddetli hastalık tablosu beyaz kuyruklu geyik (Odocoileus virginianus), Amerikan antilopunda (Antilocapra americana) oluşabilir. Afrika’da bazı büyük karnivorlarda mavi dil antikorlarına rastlanmıştır ve Birleşik Devletler’de kontamine olmuş bir aşı gebe köpeklerde abort ve ölümlere neden olmuştur (1,14). Mavi dil virüsü Culicoides genusundan sokucu sinekler tarafından bulaştırılır. Keneler de mekanik vektörler olabilir; fakat hastalığın bulaşmasında daha az öneme sahiptir. Mavi dil bulaşıcı bir hastalık değildir; ancak virüs cerrahi ekipmanlarla ve iğnelerle mekanik olarak yayılabilir. Koyunlarda inkübasyon periyodu genellikle 5-10 gündür. Hayvanlar genellikle birkaç hafta insekt vektörlere virüs bulaştırırlar (8). Patogenez Sokucu sinek tarafından ısırılan koyunda virüs ilk olarak lenf yumrularına ulaşır ve burada çoğalır (6). Daha sonra dolaşıma katılan virüs viremiye neden olur ve diğer lenf yumrularına, dalak ve akciğerlere ulaşır. Virüs vaskuler endoteliyel hücrelerde, makrofaj ve lenfositlerde çoğalır. Erken viremi dönemi tüm kan hücreleri ile ilişkili iken, daha sonraki viremi döneminde eritrositler daha çok etkilenir. Virüs partikülleri eritrosit membranları geçerek daha uzun süren bir viremiye neden olur ve bu dönemde nötralizan antikorlar gelişir. Mavi dil virüsü hücre nekrozu ve apopitosise neden olur ve p38MAP kinazı aktive ederek vaskuler permeabiliteyi arttırır. Ayrıca TNFα, IL-1, IL-8, IL-6, IFN-I ve siklooksijenaz-2 üretimini ve prostasiklin ile birlikte tromboksanın plazma konsantrasyonunu arttırarak yangısal yanıtın artmasına ve hücrelerdeki hasarın çoğalmasına neden olur. Hastalığın patogenezi hedef organlardaki küçük damarlarda hasar şekillenmesi ve dolularda infarkt oluşumu ile karakterizedir. Trombositler, makrofajlar ve enfekte endoteliyel hücrelerden üretilen vazoaktif mediatörler endoteliyellerde hasarı arttırarak vaskuler permiabilite artışına; ödem ve efuzyona neden olur (4,7). Klinik Bulgular Mavi dil enfeksiyonlarının büyük bir çoğunluğu klinik olarak belirti göstermez. Enfekte koyunların bazılarında şiddetli hastalık meydana gelebilir. Koyunlarda klinik belirti olarak ateş, aşırı salivasyon, depresyon, dispne görülebilir. Başlangıçta, hayvanlarda seröz bir burun akıntısı vardır; sonra akıntı mukopurulente dönüşür ve kuruyarak burun delikleri etrafında kabuklanmalar oluşur. Burun, dudaklar, kulaklar hiperemiktir; dudaklar ve dil çok şişkin olabilir. Dil bazen siyanotiktir ve ağızdan dışarı çıkar. Baş ve kulaklar da ödemli olabilir. Ağızda sıklıkla erozyon ve ülserasyonlar bulunur; lezyonlar derinleşebilir ve mukoz membranlar nekrotik hale gelebilir ve sıyrıklar gözlenir. Tırnakların koronar band bölgeleri çoğunlukla hiperemiktir ve tırnaklar ağrılıdır; topallık yaygındır ve hayvanlar koşturulursa tırnaklar sıyrılıp düşebilir (1,10). Gebe koyunlar yavru atabilir, veya “dummy”(aptal) kuzular doğurabilir. Ek olarak tortikollis, kusma, pneumoni ve konjuktivitis gibi klinik bulgular görülebilir. Ölüm oranı virüsün suşuna göre değişir. İyileşmeden üç veya dört hafta sonra hayatta kalan bazı koyunlar yapağısının bir kısmını ya da tamamını kaybedebilirler. Koyunlarda nüks eden klinik hastalık bildirilmiştir, Bu durumun koyun γδ T-lenfositlerinde persiste enfeksiyon oluşmasından kaynaklanabileceği belirtilmektedir (4). Sığırlarda enfeksiyon genellikle subkliniktir; çoğunlukla hastalığın tek klinik belirtisi rektal sıcaklıkta dalgalanma ve lökosit sayısında değişikliklerdir. Nadiren sığırlarda hafif hiperemi, ağızda vezikül ve ülserler; koronar band çevresinde ödem; hiperestezi; veya bir veziküler ve ülseratif dermatitistir. Deride, özellikle boyun bölgesinde kalın kıvrımlar oluşabilir. Burun deliklerinin dış tarafında erozyon ve kabuklu bir eksudat bulunabilir. Belirgin klinik hastalık şekillenen sığırlarda enfeksiyondan birkaç hafta sonra tırnaklarda şiddetli kırılmalar oluşabilir; böyle kırılmaları genellikle topallığa neden olur. Keçilerdeki enfeksiyonlar genellikle subkliniktir, Hastalık koyunlardan daha hafif seyreder ve sığırlardaki hastalığa benzer (10,14). Yüz ve dilde ödem Koronar bandta ödem ve hiperemi Post Mortem Lezyonlar Koyunlarda yüz ve kulaklar çoğunlukla ödemlidir. Burun deliklerinde kuru, kabuklu bir eksudat görülebilir. Tırnakların koronar bandı genellikle hiperemiktir; boynuzlardan aşağı doğru ilerleyen peteşiyel veya ekimotik kanamalar bulunabilir. Ağız boşluğunda ülser ve erozyonlar yaygındır, özellikle dil, oral mukoza ve diş etleri nekrotik ve siyanotik olabilir. Burun mukozası ve farinks ödemli veya siyanotik, trachea hiperemik ve konjesyonludur. Bazen tracheada köpük görülür ve göğüs boşluğunda sıvı bulunabilir. Retikulum ve omasumda hiperemi bazen de erozyonlar görülebilir. Kalpte peteşi, ekimozlar ve nekrotik odaklar bulunabilir. Bazı olgularda iç organlarda hiperemi, ödem ve kanamalar mevcuttur. Özellikle pulmoner arter kökündeki kanama hastalık için karakteristiktir. Ek olarak iskelet kaslarında odaklar halinde kanamalar veya nekroz ve kaslar arasındaki fasiyalarda ödem sıvısı yayılabilir (2,3). Morbidite ve Mortalite Koyunlarda hastalığın şiddeti koyun ırkına, virüsün suşuna ve çevresel strese göre çeşitlilik gösterir. Koyun türlerinde morbidite % 100 kadar yüksek olabilir. Mortalite oranı genellikle % 0 – 30 arasındadır, fakat duyarlı koyunlarda % 70’e kadar yükselebilir (12). Tanı Klinik Tanı İnsektlerin aktif olduğu mevsimlerde tipik klinik belirtilerin görülmesi mavi dilden şüphe ettirmelidir. Son zamanlarda aşırı zayıflama ve sürüde topallık bulunması anamnezi de tanıyı destekler (10). Ayırıcı Tanı Koyunlarda mavi dil enfeksiyonu şap, küçük ruminant vebası, bitki fotosensitizasyonu, bulaşıcı ektima, koyun çiçeği, poliartritis, ayak çürüğü, ayak apseleri ve Oestrus ovis infestasyonundan ayırt edilmelidir (10,14). Laboratuvar Testleri Mavi dil tanısı embriyolu tavuk yumurtası veya hücre kültürlerinden izole edilerek koyulabilir. Fare, yavru hamster böbreği (BHK-21), Afrika gri maymun böbreği (Vero) ve Aedes albopictus (AA) hücreleri uygun hücre kültürleridir. Embriyolu yumurtalardan izolasyon hücre kültüründen izolasyona göre daha duyarlıdır. Mavi dil virüsü bazen koyunlara ve bazen de emen hamster veya farelere inoküle edilebilir. Hayvan inokülasyonu hücre kültüründen izolasyona göre daha duyarlıdır ve özellikle virüs titresi çok düşükken çok değerli olabilir. Mavi dil virüsleri diğer tekniklerin yanı sıra immunofloresan, antigen-capture enzyme-linked immunosorbent assay (ELISA) ve immunospot testleriyle de identifiye edilebilir. Bu virüsler virüs nötralizasyon testleriyle serotiplendirilebilirler (5). Polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) tekniği klinik örneklerden virüs identifikasyonunda geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bu teknikler hızlı tanı koyulmasına olanak sağlayıp serotip ve sero grubu identifiye edebilir (9). Tanı için bazen seroloji kullanılır. Enfeksiyondan 7-14 gün sonra antikorlar oluşmaya başlar ve genellikle kalıcı olur. Mevcut serolojik testler agar jel immunodifüzyon (AGID), kompetitif ELISA ve virus nötralizasyon testleridir. AGID ve indirekt ELISA testleri sero grup-spesifik antikorları ortaya koyabilir. Yeni bir monoklonal antikor temelli kompetitif ELISA EHD sero grubu antikorlarla mavi dil antikorlarını ayırt edebilmektedir. Virüs nötralizasyon testleri antikorların serotip spesifitesini belirleyebilir; fakat kullanışsızdır. Komplement fikzasyon büyük ölçüde yerini diğer testlere bırakmıştır ancak bazı ülkelerde hala mavi dil virüsü antikoru tespitinde kullanılmaktadır (5,9). Numune Toplama Virus izolasyonu için enfeksiyondan sonra ateşi yüksek olan canlı hayvanlardan kan numuneleri ve serum olabildiğince erken toplanmalıdır. Antikoagülan içeren tüplere kan alınmalıdır. Nekropside dalak, kemik iliği veya her iki doku da alınabilir. Konjenital hastalık görülen kuzulardan kan ve serum alınmalıdır, eğer mevcutsa dalak, akciğer ve beyin dokusu da gönderilmelidir. Bütün numuneler soğuk fakat dondurulmadan mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde laboratuara ulaştırılmalıdır (10). Kontrol ve Korunma Mavi dil birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde ihbarı mecburi bir hastalıktır (11). Direkt tedavisi yoktur. Koyunlarda aşı ile korunma sağlanmalıdır. Mavi dilin endemik olduğu ülkelerde kontrol amacıyla aşılar kullanılmaktadır. Amerika Birleşik Devletlerindeki gibi attenüe aşı mevcut olan ülkelerde genellikle serotip spesifik aşılar kullanılmaktadır. Güney Afrikada multivalan canlı aşılar da mevcuttur. Vektör mevsiminde attenüe aşılardaki virüsler aşısız hayvanlara bulaşabilir ve saha suşlarıyla birlikte yeni viral suşlar oluşturabilirler. Ayrıca gebe koyunlarda aşılar öldürücü malformasyonlara neden olabilirler (14). Ülkemizde BT-4 serotipine karşı aşı koyun böbreği hücre kültüründe hazırlanan canlı attenue liyofilize aşı kullanılmaktadır. İlkbaharda veya doğal enfeksiyonun beklendiği zamandan en az bir ay önce her yaştaki koyuna deri altı yolla 1 cc uygulanır. Gebelerde aborta neden olabilir bu yüzden aşı doğumdan sonra yapılmalıdır. 1 yıl sonra rapeli yapılır (11). Mavi dil insekt vektörler tarafından bulaştırılır ve direkt temasla bulaşıcı değildir. Dezenfektanlar virusun hayvanlar arasında bulaşmasını önleyemezler; ancak dezenfektan gerekliyse sodyum hipoklorid veya % 3 sodyum hidroksid etkilidir. Hastalığın yayılmasını sınırlandırmada insekt kontrolü önemlidir; sentetik piretroidler veya organofosfatlar Culicoides’e karşı etkilidir. Akşamları hayvanları ağıla almak da enfeksiyon riskini azaltabilir. (10,14). Karantina ve kontrollü hayvan hareketleri hastalığın yayılmasını engelleyecektir (14). Halk Sağlığı Mavi dil halk sağlığı için önemli bir tehdit değildir. Ancak, bir laboratuar çalışanında enfeksiyon bildirilmiştir. Bu yüzden virüsle çalışırken gerekli önlemler alınmalıdır (10). Kaynaklar 1. Baldet T, Delecolle JC, Cetre-Sossah C, Mathieu B, Meiswinkel R, Gerbier G (2008): Indoor activity of Culicoides associated with livestock in the bluetongue virus (BTV) affected region of northern France during autumn 2006. Preventive Veterinary Medicine 87, 84–97. 2. Brodie SJ, Wilson WC, O’Hearn PM, Muthui D, Diem K, Pearson LD (1998): The effects of pharmacological and lentivirus-induced immune suppression on orbivirus pathogenesis: assessment of virus burden in blood monocytes and tissues by reverse transcription – In situ PCR. Journal of Virology 72, 5599–5609. 3. Darpel KE, Batten CA, Veronesi E, Shaw AE, Anthony S, Bachanek-Bankowska K, Kgosana L, Bin-Tarif A, Carpenter S, Muller-Doblies UU, Takamatsu H-H, Mellor PS, Mertens PPC, Oura CAL (2007): Clinical signs and pathology shown by British sheep and cattle infected with bluetongue virus serotype 8 derived from the 2006 outbreak in northern Europe. Veterinary Record 161, 253–261. 4. Drew CP, Heller MC, Mayo C, Watson JL, MacLachlan NJ (2010a): Bluetongue virus infection activates bovine monocyte-derived macrophages and pulmonary artery endothelial cells. Veterinary Immunology and Immunopathology 136, 292–296. 5. Hamblin C (2004): Bluetongue virus antigen and antibody detection, and the application of laboratory diagnostic techniques. Veterinaria Italiana 40, 538–545. 6. Hemati B, Contreras V, Urien C, Bonneau M, Takamatsu H-H, Mertens PPC, Breard E, Sailleau C, Zientara S, Schwartz-Cornil I (2009): Bluetongue virus targets conventional dendritic cells in skin lymph. Journal of Virology 83, 8789–8799. 7. MacLachlan NJ, Gard G (2009): Clinical signs and pathology. In: Mellor P, Baylis M, Mertens PPC (eds.): Bluetongue. Academic Press, London. 285–293. 8. Mellor PS, Carpenter S, Harrup L, Baylis M, Mertens PP (2008): Bluetongue in Europe and the Mediterranean Basin: History of occurrence prior to 2006. Preventive Veterinary Medicine 87, 4– 20. 9. Nolan DV, Carpenter S, Barber J, Mellor PS, Dallas JF, Mordue Luntz AJ, Piertney SB (2007): Rapid diagnostic PCR assay for members of the Culicoides obsoletus and Culicoides pulicaris species complexes, implicated vectors of bluetongue virus in Europe. Veterinary Microbiology 124, 82–94. 10. Sperlova A, Zendulkova A (2011): Bluetongue: a review. Veterinarni Medicina, 56, (9): 430–452. 11. T.C Gıda tarım ve hayvancılık Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü hayvan Hastalıkları ile Mücadele ve Hayvan Hareketleri Kontrolü Genelgesi (2014). İhbari mecburi hastalıklar, Mavidil, 42. 12. Tweedle N, Mellor PS (2002): Technical review – bluetongue: The virus, hosts and vectors. Version 1.5. Report to the Department of Health, Social Services and Public Safety U.K., 25p. http://archive.defra.gov.uk/foodfarm/farmanimal/diseases/atoz/documents/bluetongue_technical. PDF (accessed July 28, 2011). 13. Williamson S, Woodger N, Darpel K (2008): Differential diagnosis of bluetongue in cattle and sheep. Practise 30, 242–251. 14. Zientara S, MacLachlan NJ, Calistri P, Sanchez-Vizcaino J-M, Savini G (2010): Bluetongue vaccination in Europe. Expert Reviews Vaccines 9, 989–991.