2009-2011 orta vadeli mali proğramın

advertisement
2009-2011 DÖNEMİ ORTA VADELİ MALİ PLAN VE PROGRAMA
İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER
Ali ÇAKMAKCI
Hesap Uzmanı
I-GİRİŞ:
B
ütçe uygulamaları ile kalkınma planları arasında doğrudan bir bağ
kurulamaması, bütçe hedeflerinin tek yılla sınırlı olarak ortaya
konması, Avrupa Birliği’ne giriş şartlarının tespit ve takibinin yeteri
kadar açıklıkla sağlanamaması bütçe uygulama sürecinin ve hedeflerinin gözden
geçirilmesine neden olmuştur. Nihayetinde mali yönetim olgusunun sorgulanabilir hale
geldiği bu aşamada 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu 10/12/2003
tarihinde TBMM tarafından kabul edilmek suretiyle yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Kanun’la
temel olarak kaynak kullanımında etkinliğin sağlanması, mali saydamlık ve hesap
verilebilirliğin artırılması hedeflenmiş bulunmaktadır. 2006 yılından itibaren ülkemizde
uygulanmaya başlanan çok yıllı bütçeleme sistemi, kamu mali yönetiminde öngörülebilirliğin
artırılmasında ve saydamlık ilkesinin güçlendirilmesinde önemli katkılar sağlamaktadır. 5018
sayılı Kanun’a bağlı olarak çok yıllı bütçeleme sisteminin etkinliğinin, idarelerin stratejik
planlama ve performans esaslı bütçelemeye geçişlerinin tamamlanmasıyla artırılması
beklenmektedir.
Çok
yıllı
bütçelemenin
başarılı
bir
şekilde
sürdürülmesi
bütçe
uygulamalarında kamu idareleri arasında gerekli işbirliği ve eşgüdümün sağlıklı bir şekilde
yürütülmesine bağlılığı esas alınmıştır.
Bahsi geçen 5018 sayılı Kanun’un 16’ıncı maddesi çerçevesinde çok yıllı
bütçeleme ilkesine bağlı olarak Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan 2009-2011 dönemine
ilişkin “Orta Vadeli Mali Plan” Yüksek Planlama Kurulu’nca 08/07/2008 tarih ve mükerrer
26930 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. Bahsi geçen
1
Kanun’a bağlı olarak çok yıllı bütçeleme süreci Bakanlar Kurulu’nun temel politika
öncelikleri ile hedef ve gösterge niteliğindeki temel ekonomik büyüklükleri içeren “Orta
Vadeli Program”ın Bakanlar Kurulu tarafından kabul edilmesiyle başlamaktadır. 2009-2011
dönemine ilişkin “Orta Vadeli Program” ise 28/06/2008 tarih ve 26920 sayılı Resmi
Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. Söz konusu programın temel iktisadi
argümanlarının istikrarlı büyüme, kamu maliyesi dengeleri ile faiz ve enflasyon oranlarının
daha sağlıklı bir yapıya kavuşması, büyüme ve istihdam üzerine kurulu olduğu
anlaşılmaktadır.
2009-2011 Orta Vadeli Mali Planı, Orta Vadeli Mali Program’la uyumlu
olmak üzere gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminleriyle birlikte hedef açık ve
borçlanma durumu ile kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içermekte ve Maliye
Bakanlığı tarafından hazırlanarak Yüksek Planlama Kurulu tarafından karara bağlanmaktadır.
Orta Vadeli Program ile buna uyumlu olarak hazırlanan Orta Vadeli Mali Plan’da yer alan
veriler her şeyden önce bir “öngörü” niteliğinde bulunmaktadır. Öngörü ise genel olarak
“bilimsel tahmin” olarak ifade edilmektedir. Dolayısıyla, öngörüyü tahminden ayıran en temel
öğe öngörünün dayanaklarının bilimsel esaslara dayalı bulunmasından geçmektedir. Bir başka
ifadeyle değişkenler arasındaki ilişkiler bilimsel esas ve usuller ile ortaya konmaya
çalışılmaktadır. Aşağıda yer alan çalışmada 2009-2011 dönemine ilişkin Orta Vadeli Mali
Plan ve Program kapsamında yer alan proforma niteliğindeki hedeflere yönelik olarak bütçe
kavramı çerçevesinde bazı değerlendirmelere yer verilecektir.
II-2009-2011 ORTA VADELİ MALİ PROGRAMI HEDEF BÜTÇE
VERİLERİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMELER:
i) Kamu Kesimi Genel Dengesi Açısından Değerlendirmeler:
Maliye politikası kısa ve uzun vadeli amaçları elde etmek için çeşitli politika
araçları ile ekonomik düzene etki eden bir tür mekanizmadır. Bu politikalarla ekonomik
istikrarın sağlanması (fiyat istikrarı-tam istihdam), optimal kaynak tahsisi, adaletli gelir
dağılımı, kalkınma gibi temel sorunlar çözülmeye çalışılmaktadır. Daha geniş ifadeyle maliye
politikası kısa ve uzun vadede toplumsal olarak optimum refah seviyesine ulaşmak için
iktisadi değişkenler yoluyla iktisadi düzene etki eden bir mekanizmadır. Maliye politikası
iktisadi düzen üzerindeki etkinliğini ise bir ekonomideki en büyük bilanço niteliğinde olan
2
bütçe ile sağlamaya çalışmaktadır. Bu anlamda bütçe gelir ve giderleri ile birlikte, bütçe
dengesinin hangi noktada sağlandığı ekonomi dengeleri açısından önem kazanmaktadır.
Bütçe üzerinde sağlanmaya çalışılan denge olan “kamu kesimi genel dengesi”
belli bir dönemde kamunun gelir, gider, tasarruf ve yatırımları ile gelir ve gider farkının hangi
kaynaklardan karşılandığını göstermektedir. Orta Vadeli Mali Programa göre Türkiye
nezdinde temel ekonomik hedeflere bağlı olarak merkezi yönetim bütçe dengesi ile faiz dışı
fazlasının 2009-2011 döneminde aşağıdaki gibi sağlanması beklenmektedir1:
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi ve Faiz Dışı Fazlası
2009
2010
2011
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi (Milyon YTL)
-15.548
-15.920
-23.042
Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi / GSYH (%)
-1,4
-1,3
-1,7
Faiz Dışı Fazla (Milyon YTL)
41.202
38.872
36.949
Faiz Dışı Fazla / GSYH (%)
3,7
3,1
2,6
Tablo 1: Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi ve Faiz Dışı Fazlası
2009 yılı merkezi yönetim bütçe açığının GSYH’ye oranının %1,4 olarak
gerçekleşeceği, 2010 yılında %1,3’e düşeceği, 2011 yılında ise % 1,7 oranında gerçekleşeceği
tahmin edilmektedir2. Bununla beraber 2011 bütçe yılında merkezi yönetim bütçe açığının
2009 ve 2010 dönemlerine nazaran önemli düzeyde artması beklenmektedir. Zira, söz konusu
dönemde bütçe açığının 2010 yılına göre yaklaşık %44 düzeyinde artması hedeflenmektedir.
Ayrıca, Türkiye açısından GSYH’nın 2009-2011 bütçe döneminde ortalama olarak %5,5
düzeyinde artması hedeflenmiştir3. Faiz dışı fazla kavramında ise hem miktar olarak, hem de
ulusal gelire olan oranı olarak düşmeler beklenmektedir.
Bütçe dengeleri ve gerçekleşmelerine 2007 bütçe yılı itibariyle bakılacak
olursa, söz konusu dönemde merkezi yönetim bütçe dengesinin 13.708-milyon YTL, faiz dışı
fazla dengesinin ise 35.045-milyon YTL olduğu anlaşılmaktadır4. Yine, söz konusu dengelere
yönelik hedeflere bakıldığı zaman 2007 yılı bütçe açığı hedefi 16.830-milyon YTL olarak
belirlenmişken, bütçe açığı hedefine göre yaklaşık 3.000-milyon YTL tutarında bütçe fazlası
sağlanmıştır. Ayrıca, bütçe açığının 2007 yılında GSMH’ya olan oranının %2,1’e düştüğü
2009-2011 dönemi Orta Vadeli Mali Programa ve Plana ilişkin bilgiler “http://www.bumko.gov.tr” internet
adresinden edinilmiştir.
2
Programda 2009 yılına ilişkin GSYH hedefi 772.690-milyon Dolar, 2010 yılı için 830.179-milyon Dolar ve 2011 yılı
1
için 900.567-milyon Dolar olarak belirlenmiştir.
2009 yılı bütçe görüşmelerinde yaşanmakta olan ekonomik koşullar dikkate alınmak suretiyle programda 2009
yılı için %5 olan büyüme öngörüsü %4 olarak değiştirilmiştir.
4
http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/aylikbutceraporu_aralik_V14_20_1_09.doc;
3
3
gözlenmektedir. 2008 yılında ise merkezi yönetim bütçe açığı 17.069-milyon YTL, söz
konusu açığın ulusal gelire olan oranı ise %1,8 olarak gerçekleşmiştir. 2009-2011 dönemine
ilişkin Orta Vadeli Mali Plan’da söz konusu bütçe açığının 2008 yılına nazaran 2009 ve 2010
yıllarında düşeceği, 2011 yılında ise söz konusu dönemlere nazaran önemli düzeyde artması
hedeflenmektedir. Buna göre, 2009 ve 2010 yıllarına ilişkin bütçelerin 2007 ve 2008 yıllarına
ilişkin bütçelerden daha sıkı bir maliye politikasını bünyesinde taşıdığı ifade edilebilir. Faiz
dışı fazla konusunda ise bütçe açığının aksi yönde bekleyişler bulunmakta, bir başka ifadeyle
Orta Vadeli Mali Plan’da faiz dışı fazla hedefinde hem miktar olarak, hem de ulusal gelire
oranı olarak istikrarlı bir düşüş hedeflenmektedir. Söz konusu faiz dışı fazlanın ulusal gelire
olan oranı 2007 yılında %3,5 olarak gerçekleşmiştir. Faiz dışı fazla miktarının 2008 yılında
ise 33.592-milyon YTL5 olduğu ve bunun da ulusal gelire olan oranının %3,8 olduğu
anlaşılmaktadır. 2009 yılı Ocak ayı bütçe rakamları ise bütçe açığının mali politika hedefleri
dışında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Zira, söz konusu aya ilişkin bütçe dengesi 2008 yılının
aynı ayına göre %465,8 oranında azalırken, faiz dışı fazla miktarında da benzer şekilde aynı
aya göre %78,3 oranında azalma yaşanmıştır. Bütçe gelirlerindeki artış ise bütçe
giderlerindeki artışa kıyasla oldukça düşük düzeyde kalmıştır. Fakat, kamu maliyesi
bağlamında en olumlu değişmenin faiz giderlerinin 2008 yılı Ocak ayı bütçe rakamlarına göre
%11,7 oranında azalması olarak ifade edilebilir6.
Burada öncelikle ifade edilmesi gereken en temel öğenin bütçe açığı kavramı
olduğu anlaşılmaktadır. Bütçe açığı kavramı ile ifade edilen unsur bütçenin gelir ve gider
dengesinin hem zaman yönünden hem de miktar yönünden tam senkronize olmamasından
kaynaklanmaktadır. Açık bütçe politikası özellikle bir durgunluk döneminde beklenilen
istikrar politikası olmakla birlikte, çok yönlü ve karmaşık bir çok sorunu da (enflasyon, gelir
dağılımı, faiz oranı ve yatırım) beraberinde getirmektedir. Fakat, bugün dünyada bütçenin açık
vermesinden ziyade, bütçe açıklarının taşınabilirliği daha geniş ve önemli bir sorunu teşkil
etmektedir. Özellikle bütçe açıklarının ulusal gelire olan oranı oldukça önemli bir anlam
taşımaktadır. Bilindiği üzere devleti gerçek ve tüzel kişilerden ayıran temel özellikleri
nedeniyle devlet farklı bir ekonomi felsefesini bünyesinde barındırmaktadır. Zira, devletin çok
önemli mali ve para politikaları ile ekonomi üzerinde etkileri ve etkinliği bulunmaktadır.
Sonuç olarak devletin ekonomi mantığı gerçek ve tüzel kişilerin ekonomi mantığından daha
geniş bir kapsama sahip olması yönünden ayrılmaktadır. Maliye politikası yönünden ekonomi
5
http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/aylikbutceraporu_aralik_V14_20_1_09.doc;
6
http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/2009/AYLIK_BUTCE_RAPORU_OCAK__V14_.pdf;
4
hedeflerinden en önemlisi ise hiç kuşku yok ki faiz dışı fazla hedefidir. Söz konusu iktisadi
değişkenin ekonomi kuramında bütçe açığının taşıdığı önemden daha fazla önem taşıdığı
iktisadi yazında oldukça fazla bilinen bir gerçektir. Ekonomi hedeflerinin temel taşlarından
biri olan faiz dışı fazlanın GSMH’ya olan oranı çok önemli bulunmaktadır. “Faiz dışı fazla”;
bütçenin toplam gelirleriyle, bütçeden yapılan faiz ödemeleri yok sayıldığında geriye kalan
harcamalar arasındaki farktır. Kısaca toplam harcamalardan faiz harcamaları çıkarıldığı
zaman, gelirin gideri karşılayıp karşılayamadığını gösterir. Faiz dışı fazlayı “birincil açık”
olarak ta nitelendirmek mümkün bulunmaktadır. Zira, birincil açık faiz şeklindeki bütçe
giderlerinin de dahil olduğu, dolayısıyla daha önceki bütçe açığı finansmanı nedeniyle bugün
katlanılan açığı ifade etmektedir. Bu durum ise kamu otoritesinin tam anlamıyla kontrolünde
bulunmayan bir bütçeyi ve varsa bütçe açığını ifade etmektedir. Bu bütçe açığı daha önceki
bütçe açıklarının sonucu, ilerideki bütçe açıklarının ise nedeni durumunda bulunmaktadır.
Sonuç itibariyle, bütçe harcamaları arasından faiz giderlerinin dışlanmasıyla ortaya çıkan açık
(fazla) birincil açığı (kontrol edilebilen açığı) ifade etmekle birlikte, söz konusu durum tam
anlamıyla faiz dışı fazlayı da ifade etmektedir.
1994 yılından 2009 yılına kadar vazgeçilmez bir bütçe disiplin aracı olan faiz
dışı fazla, kamu kesimi borçlarının sürdürülmesinde ve bu yöndeki bekleyişlerde önemli bir
araç konumunda bulunmaktadır. Bütçe içerisinde faiz gideri gibi kontrol edilemeyen bir
kısmın büyümesi halinde hedef faiz dışı fazla ancak yeni vergi gelirleri sağlanarak, vergi
kapasitesi artırılarak ya da diğer harcama kalemlerinde sağlanacak tasarruflar yoluyla elde
edilebilecektir. Bir başka yol ise bu varsayımların tamamının bulunduğu bir alternatifi
içermektedir. Faiz dışı dengenin pozitif bakiye vermesi ise, yani bütçe gelir ve giderlerinin
faiz harcamaları dikkate alınmadığında fazla vermesi, bu tutarda kamu borcunun
ödenebilinmesi bağlamında önemli bulunmaktadır. Faiz dışı fazla hedefinde başarılı sonuçlar
elde edilmesi bir yandan kamu maliyesinde yaşanan disiplinin varlığına; bir diğer yandan ise
ekonominin kararsız bir büyüme modelinden sürdürülebilir bir ekonomik büyüme modeline
geçişi olarak düşünülebilir. Zira faiz dışı fazla hedefinden beklenen kamu borçlarının
döndürülebilirliğinin sağlanmasıdır. Piyasalar tarafından bu hedefin sağlanabileceği
yönündeki bekleyişler piyasada kararların daha sağlıklı alınmasına ve piyasaların dengelerinin
bozulmamasına neden olabilecektir7.
Çakmakcı, Ali; “Mevcut KİT’ler ve Özelleştirme Kapsamında Bulunan Kuruluşlara İlişkin Özelleştirme Öncesi
Ekonomi ve Kamu Maliyesi Bağlamında Değerlendirmeler”; Vergi Dünyası Dergisi; Sayı: 329, Haziran 2008;
7
5
2009-2011 Mali Plan döneminde GSYH’ye oranı açısından 2009 yılında % 3,7,
2010 yılında %3,1, 2011 yılında ise % 2,6 oranında faiz dışı fazla hedeflenmiştir. Belirlenen
faiz dışı fazla hedefinin kamu borç stokunun düşüş eğilimini sürdürmesini ve AB tanımlı brüt
kamu borç stokunun GSYH’ye oranının Mali Plan dönemi sonunda %31 seviyesine
düşürülmesini sağlaması beklenmektedir. Ayrıca bu durumun borçlanma faizlerinin aşağıya
çekilmesine de yardımcı olması hedeflenmektedir. 2007 yılına ilişkin faiz dışı fazla
dengesinin ise 34.848-milyon YTL tutarında sağlandığı anlaşılmaktadır. 2005 yılında söz
konusu denge 37.563-milyon YTL iken, 2006 yılında ise 41.320-milyon YTL olarak
gerçekleşmiştir8 9.
ii-Merkezi Yönetim Bütçesi Gelir ve Giderleri Yönünden Değerlendirmeler:
2009-2011 dönemine ilişkin Orta Vadeli Mali Programı merkezi yönetim bütçe
gelirleri yönünden değerlendirilirse, program dönemi boyunca program tanımlı bütçe
gelirlerinin ulusal gelire olan oranının ortalama olarak %20,3 düzeyinde gerçekleşmesi
beklenmektedir. Bir başka bakış açısıyla, bu durum ulusal gelirin %20’sine tekabül eden bir
gelirin kamu otoritesi tarafından piyasa mekanizması dışına çıkarılmasını, yani ulusal
ekonomiden bu düzeyde bir sızıntının gerçekleşeceğini ifade etmektedir. Yine, söz konusu
oran kamu ekonomisinin büyüklüğünü ve etkisini göstermesi açısından da önem arz
etmektedir.
Ayrıca, söz konusu dönemde net vergi gelirlerinin ulusal gelire olan oranında
herhangi bir artış beklenmemektedir. Halbuki, söz konusu döneme ilişkin olarak GSYH’nın
program dönemi boyunca ortalama %5,5 düzeyinde artması hedeflenmiştir. Büyümenin
kaynaklarına bakıldığında ise gerek tüketim, gerekse sabit sermaye yatırımı olarak program
boyunca özel sektör ağırlıklı olan büyüme hedeflenmektedir. Kamu yatırım politikasında ise
genel olarak eğitim, sağlık, altyapı ve bilgi-iletişim ile ulaştırma teknolojilerinin geliştirilmesi
amaçlanmaktadır.
Orta Vadeli Mali Plan hedeflerine göre ulusal gelirdeki ortalama %5,5
düzeyindeki
artışın
program
tanımlı
bütçe
kaynaklarını
oransal
olarak
artırması
beklenmemektedir. Söz konusu döneme ilişkin olarak dünya ekonomilerinde yaşanan
daralmanın Türkiye’yi de etkileyeceği düşünüldüğünde iktisadi büyümenin revize edilmesi bir
şart haline gelecektir. Özellikle durgunluk sürecinin Avrupa Birliği üyesi ülkelerin
ekonomilerini etkilediği ortamda ekonomik daralmanın etkilerinin Türkiye açısından daha
2006 yılından itibaren konsolide bütçe kavramı yerine merkezi bütçe kavramının kullanıldığının bilinmesinde
fayda bulunmaktadır.
9
http://www.maliye.gov.tr/, “Aralık 2007 Bütçe Uygulama Sonuçları”;
8
6
şiddetli olabileceğinin ifade etmek mümkündür. ABD kaynaklı dışsal bir şok niteliğindeki
finansal krizinin hangi ülkeleri ne düzeyde etki altına alabileceği ülkelerin sermaye yapıları ve
finansal bünyeleri dikkate alındığında tam olarak anlaşılabilirken, sermaye akımlarının bu
denli serbestleştiği, iktisadi ve ticari ilişkilerin bu kadar liberalleştiği bir ortamda reel
dengelerin etkilenmeme imkanı çok zor gözükmektedir10. Finansal piyasalar orjinli bu
daralmaların özellikle reel sektörün finansal piyasalara angaje olan ülkelerde daha yoğun
yaşandığı ve reel sektörün oldukça etkilendiği anlaşılmaktadır. Bu gelişmelere bağlı olarak
2008 yılının ikinci yarısından itibaren başta Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya olmak üzere
özellikle gelişmiş Avrupa ekonomilerinin büyümesine yönelik endişeler artmıştır. Gelişmiş
ülkelerde gözlenen bu durum, gelişmekte olan ülkelerin büyüme hızlarında da bir miktar
yavaşlamaya neden olmuştur. Uluslararası kuruluşlar da 2009 yılına ilişkin büyüme
beklentilerini düşürmüştür. Buna göre IMF, 2009 yılında dünya ekonomisinin reel olarak
yüzde %3 büyüyeceğini tahmin etmektedir11. Doğal olarak, bahsi geçen Mali Plan’da yer alan
ihracat odaklı bir büyüme modelinde ulusal gelir değişkeninin yeni ekonomik konjonktürlere
göre uyarlanmasında fayda bulunmaktadır. Son olarak ta IMF ile görüşmelerde varılan
sonucun ve bu sonucun büyüme öngörüsü üzerine etkilerinin de dikkate alınmasında fayda
bulunmaktadır.
Orta Vadeli Mali Plan’da yer alan bütçe gelirlerine ilişkin temel politikalara
bakıldığında 2009-2011 döneminde vergi kanunlarında yer alan istisna, muafiyet ve vergi
indirimi hükümlerinin, ekonomik ve sosyal politikalar çerçevesinde yeniden değerlendirilerek
vergi mevzuatının sadeleştirileceği; kayıtdışı ekonomiyle ilgili olarak bir eylem planı
hazırlanacağı ifade edilmiştir12.
Küreselleşmenin yarattığı gelişmeler neticesinde Türkiye’de de benzer şekilde 17.06.2003 tarih ve 25141 sayılı
Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 4875 sayılı “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu” ile
yabancı sermaye ve yerli sermaye arasındaki farklılıklar ortadan kaldırılmaya çalışılmış, ayrıca yabancı sermaye
için istenen izin sistemi bilgilendirme sistemine çevrilemek suretiyle yabancı sermayenin orjinine ve niteliğine
vs bakılmaksızın (ekonomi üzerinde yaratabileceği tahribat dikkate alınmaksızın) giriş yapması teşvik edilmiş
oldu. Halbuki söz konusu sermaye niteliğine göre ekonomi üzerinde önemli düzeylerde kırılganlığa yol
açabilmektedir. Ayrıca, yaptığımız araştırmalara göre yaşanmış kriz deneyimleri neticesinde özellikle bazı ülke
gruplarının uzun vadeli sermaye girişlerinin aksine kısa vadeli sermaye girişlerine engel olmak amacıyla hukuki
düzenlemeler yaptığı anlaşılmaktadır.
11
http://www.bumko.gov.tr/TR//Tempdosyalar/2009YiliButceGerekcesi.pdf;
12
Orta Vadeli Mali Program’a uygun olarak Maliye Bakanlığı tarafından hazırlanan “Kayıt Dışı Ekonomiyle
Mücadele Stratejisi Eylem Planı 2008–2010” 05.02.2009 tarih ve 27132 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmak
suretiyle yürürlüğe girmiştir.
10
7
Merkezi yönetim bazlı bütçe gelirlerinde 2011 yılında 2008 yılına göre net
anlamda %41,9 düzeyinde artış beklenmekle birlikte, bütçe gelirlerinin 2011 yılında
GSYH’ya olan oranının düşmesi beklenmektedir13. Söz konusu düşüsün özellikle vergi dışı
gelirlerde olması beklenmektedir. Yaşanmakta olan ekonomik gelişmelere bağımlı olarak
vergi gelirlerinin de bundan etkilenmemesi programa göre mümkün gözükmemektedir.
Merkezi yönetim bütçesi faiz dışı harcamalar itibariyle değerlendirilecek
olursa, program dönemi boyunca söz konusu harcamaların GSYH’ya olan oranlarının
ortalama olarak %18,3 civarında kalacağı öngörülmektedir. Faiz dışı harcamalar 2007 yılında
155.315-milyon YTL, 2008 yılında ise 175.306-milyon YTL olarak gerçekleşmiştir. Sonuç
itibariyle 2008 yılında 2007 yılına göre faiz dışı harcamaların artış oranı %12,9 düzeyinde
olmuştur.
(Milyon YTL)
2009
2010
2011
Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri (Net)
243.592 268.309 296.478
Merkezi Yönetim Bütçesi Vergi Gelirleri (Net)
198.601 221.239 246.268
Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri (Net)/GSYH (%)
22,0
21,5
21,3
Merkezi Yönetim Bütçesi Vergi Gelirleri (Net)/GSYH (%)
17,9
17,8
17,7
Tablo2: Bütçe Gelirleri ve GSYH’ya olan oranları
Ayrıca, merkezi yönetim bütçesi program tanımlı faiz dışı fazlasının ulusal
gelire olan oranının program dönemi boyunca istikrarlı bir şekilde düşmesi beklenmektedir.
Mali Plan hedefleri doğrultusunda söz konusu oranın sırasıyla %2,3, %2,0 ve %1,7 olması
gerekmektedir.
Program Tanımlı Bütçe Büyüklüklerinin GSYH’ye Oranı (%)
2009
2010
2011
Merkezi Yönetim Bütçesi Gelirleri
20,4
20,3
20,2
Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Harcamaları
18,1
18,3
18,5
Merkezi Yönetim Bütçesi Faiz Dışı Fazlası
2,3
2,0
1,7
Tablo 3: Bütçe Büyüklüklerinin GSYH’ye Oranı (%)
Maliye Bakanlığı tarafından 2007 yılında bütçe gelirlerinin gerçekleşme miktarı 190.360-milyon YTL, 2008
yılında ise 208.898-milyon YTL olarak belirtilmiştir.
(Kaynak: http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/aylikbutceraporu_aralik_V14_20_1_09.doc.)
13
8
Yukarıda yer alan tabloya göre ulusal gelir değişmelerine faiz dışı bütçe
harcamalarının, bütçe gelirlerine nazaran daha hızlı değişmesini bütçe gelirlerinin ekonomiye
olan “uyum sorunu” olarak mütalaa etmekte mümkündür. Özellikle enflasyonist ekonomi
koşullarında bütçe harcamaları bütçe gelirlerine nazaran iktisadi koşullara, daha doğrusu
nominal terimli enflasyon değişkenine daha duyarlı bulunmaktadır. Dolayısıyla, ulusal gelire
olan esneklikleri de dikkate alındığında bütçe gelirlerinin nominal ulusal gelire ve enflasyon
oranına olan uyumunun daha uzun zaman diliminde sağlanması muhtemeldir.
2009-2011 dönemine ilişkin Orta Vadeli Mali Plan’da bütçe giderlerine ilişkin
olarak ise genel anlamda aşağıda yer alan çalışmalar yapılması planlanmaktadır:
“-Mali Plan döneminde, eğitim, sağlık ve sosyal nitelikli harcamalar ile
bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik harcamalara daha fazla önem verilerek,
toplumun yaşam kalitesinin yükseltilmesi, beşeri sermayenin niteliklerinin geliştirilmesi, gelir
dağılımının düzeltilmesi yönünde politikalar uygulanmaya devam edilecektir.
-Mali Plan döneminde, 5746 sayılı Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin
Desteklenmesi Hakkında Kanun kapsamında Ar-Ge harcamalarına önem verilecek ve
teknogirişim sermayesi desteği sağlanacaktır.
-Orta ve uzun vadede ekonominin verimliliğini ve üretken yapısını destekleyen
altyapı yatırımlarına ağırlık verilecektir. Ayrıca, Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) Eylem
Planında yer alan projeler için gerekli kaynak sağlanacaktır. Güneydoğu Anadolu Projesinin
yanı sıra diğer bölgesel kalkınma projelerine de destek sağlanacaktır.”
Merkezi yönetim bütçesi harcama kalemleri itibariyle değerlendirilecek olursa
program dönemi boyunca merkezi yönetim bütçe giderlerinin ulusal gelire olan oranının
düşmesi veya ulusal gelirin artış hızına nazaran daha küçük oranda artması sıkı mali
tedbirlerin bir parçası olarak görülmekle birlikte, kamusal hizmetlerinin gelişen ekonomik
koşul ve ihtiyaçlara yeteri kadar cevap veremeyeceği şeklinde de yorumlanabilecektir. Buna
karşın, Mali Programa göre faiz dışı harcamaların bir önceki yıla göre 2009 yılında %15,4 14,
2010 yılında %13,4 ve 2011 yılında ise %13,1 düzeyinde artması öngörülmüştür. Söz konusu
dönemlere ilişkin Tüfe öngörüsü ise %7,5, %6,5 ve %5,5 olarak yapılmıştır. Buna göre
Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan 2008 bütçe gerçekleşme rakamlarına göre söz konusu dönemde bütçe
faiz dışı giderleri 175.306-milyon YTL olarak gerçekleşmiştir.
14
9
bütçenin kontrol edilebilen harcama unsurları üzerinde enflasyon öngörüsü üzerinde artışlar
planlanmaktadır.
Ayrıca, faiz dışı harcamaların gelişen ihtiyaçlar doğrultusunda artması
hedeflenmesine karşın, bütçe kalemleri arasında yer alan faiz giderlerinin ulusal gelire olan
oranının ise %5,1’den %4,3 oranına kadar düşmesi beklenmektedir. Gerçekleşen rakamlar göz
önüne alındığında faiz giderlerinin 2007 yılı itibariyle 48.753-milyon YTL, 2008 yılı itibariyle
50.661-milyon YTL olduğu anlaşılmaktadır. Programa göre ise faiz giderleri şeklindeki
maliyetlerin artması beklenirken, GSYH’ya olan oranlarının düşmesi planlanmaktadır.
Sonuç itibariyle faiz şeklinde yüklenilen kamusal maliyetin cari ve sermaye
yatırımlarına yönelmesi programın temel hedefleri arasında görünmektedir. Faiz dışı
harcamalar kalemi arasında yer alan personel giderlerinin ise ulusal gelirden aldığı payın
sürekli olarak düşmesi ve ulusal gelire olan oranının 2011 döneminde %4,8 olarak
gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bu durum gelirin yeniden dağılımında gelir dağılımı
adaletsizliğinin çalışan kesim açısından daha da bozulacağını ifade etmesi yönünden önem
kazanmaktadır. Halbuki, söz konusu Mali Plan’da bütçe harcamalarına ilişkin temel
politikalar bölümünde gelir dağılımının düzeltilmesi yönündeki politikaların devam edeceği
yönünde açıklamalara yer verilmiştir. Ayrıca Mali Plan’da personel giderleri tahmin edilirken,
kamu personeline mali imkanlar ve hedeflerle uyumlu maaş ve ücret artışı sağlanacağı
varsayılmıştır. Personel giderleri 2007 yılında 43.569-milyon YTL, 2008 yılında ise 48.825milyon YTL olarak gerçekleşmiştir15. Personel giderlerinin 2009 yılında 2008 yılına göre
%15,5 gibi yüksek bir düzeyde, 2010 ve 2011 yıllarında ise bir önceki yıla göre ortalama
%9,5 düzeyinde (nominal olarak) artışı hedeflenmiştir. Yine Mali Plan’a göre program
dönemi boyunca Tüfe artış hızının %7,5, %6,5 ve %5,5 olarak gerçekleşmesi
öngörülmektedir. Bu durumdan üç önemli sonuç çıkmaktadır. Bunlardan birincisine göre
kamu çalışanına hedeflenen veya beklenen enflasyon oranının üzerinde ücret artışlarının
sağlanacağı; bir diğer sonuca göre ise söz konusu dönemde personel alımlarının artması
beklenmektedir. Son olarak ise her iki durumun bir arada gerçekleşeceğine dair bir öngörüden
bahsetmek mümkün olacaktır.
Program dönemi boyunca ulusal gelire olan oranının artması beklenen bütçe
kalemlerinin “mal ve hizmet alım giderleri”, “cari transferler”, “sermaye giderleri” ve
“sermaye transferleri” olduğu anlaşılmaktadır. Bu kalemler arasında en büyük gider artışının
15
http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/aylikbutceraporu_aralik_V14_20_1_09.doc;
10
sağlanacağı kalemin cari transferler olacağı dikkat çeken bir başka önemli noktadır. Mali
Plan’da bu durumun 5510 sayılı Kanun ve mahalli idarelere genel bütçe gelirlerinden verilen
paylarının artırılmasına ilişkin düzenlemelerden kaynaklandığı ifade edilmiştir. Cari transfer
harcamalarının içerisinde en dikkat çekici kalemlerin sosyal güvenlik kurumlarına ve mahalli
idarelere yasal düzenlemeler çerçevesinde yapılan aktarımlar olduğu anlaşılmaktadır. Sosyal
güvenlik kurumlarına yapılan ödemelerin 2007 yılında 33.063-milyon YTL, 2008 yılında ise
37.031-milyon YTL olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu ödemelerin 2007 ve 2008 yılı bütçe
giderlerine olan oranının yaklaşık olarak %16 gibi önemli bir düzeyde olduğu
anlaşılmaktadır16. Yapılan özelleştirme uygulamaları neticesinde de cari transfer kalemleri
arasında yer alan KİT görev zararlarının ise düşmesi beklenmektedir. Buna karşın, Mali Plan
döneminde Ulusal Tarım Stratejisi Belgesi (2006-2010) ile 5488 sayılı Tarım Kanunu
çerçevesinde, alan ve ürün temelinde farklılaştırılarak üretimde etkinliğin sağlanması
amacıyla tarımsal desteklemelerin devam edeceği ifade edilmiştir.
Merkezi yönetim bütçe giderleri arasında yer alan sermaye giderlerinin ise
kalkınma hedef ve programları doğrultusunda 2011 yılında 21.212-milyon YTL olması
beklenmektedir. Ayrıca, Mali Plan’a göre faiz giderleri dışında kalan ve kamu otoritesi
tarafından kontrol edilebilen bütçe gider kalemlerin hiçbirisinde bir tasarruf önleminin
alınmamış olması ise dikkat çekici bir başka noktadır.
Ekonomik Sınıflandırma Bazında Merkezi
Yönetim Bütçe Giderleri (Milyon YTL) ve
2009
2009
2010
2011
GSYH’ya olan Oranları
2010
GSYH’ya GSYH’ya GSYH’ya
Oranı
Oranı
Oranı
Merkezi Yönetim Bütçe Giderleri
259.140
284.229 319.520
23,4
22,8
22,9
Faiz Dışı Giderler
202.390
229.437 259.529
18,2
18,4
18,6
- Personel Giderleri
56.389
61.691
67.591
5,1
5,0
4,8
- SGK Devlet Primi Giderleri
10.610
11.563
12.509
1,0
0,9
0,9
- Mal ve Hizmet Alım Giderleri
18.856
21.389
25.076
1,7
1,7
1,8
- Cari Transferler
93.003
107.956 122.492
8,4
8,7
8,8
- Sermaye Giderleri
15.483
17.675
21.212
1,4
1,4
1,5
- Sermaye Transferleri
2.321
2.848
3.621
0,2
0,2
0,3
- Borç Verme
4.276
4.600
4.993
0,4
0,4
0,4
- Yedek Ödenek
1.451
1.714
2.036
0,1
0,1
0,1
Faiz Giderleri
56.750
54.792
59.992
5,1
4,4
4,3
Tablo 4: Merkezi Yönetim Bütçe Giderleri ve GSYH’ya olan Oranları
16
2011
http://www.bumko.gov.tr/; “Merkezi Yönetim Bütçesi Dengesi (2000-2008)”;
11
iii-Kamu Borç Stoğu Açısından Değerlendirmeler:
2009-2011 dönemine ilişkin kamu borç stoğunun GSYH’ye olan oranına
ilişkin hedeflere bakıldığında söz konusu oranın 2009 bütçe yılında %35, 2010 bütçe yılında
%33 ve 2011 bütçe yılında %31 olması beklenmektedir. Buna göre toplam kamu borcunun
yaklaşık olarak 2009 yılı sonu itibariyle (772.690*%35=) 270.441,5-milyon Dolar, 2010
yılında (830.179*%33=) 273.959-milyon Dolar ve 2011 yılında ise (900.567*%31=) 279.175milyon Dolar olması hedeflenmektedir17 18. Dikkat edileceği üzere, Türkiye’nin toplam kamu
borcunun Dolar cinsinden artması hedeflenirken, söz konusu borcun artış hızının ulusal gelirin
artış hızından daha yavaş gerçekleşmesi beklenmektedir. 2007 yılı itibariyle ise Maastricht
kriterlerine göre hesaplanan kamu borç stoğunun GSYH’ya olan oranı %38,8 olarak
gerçekleşmiştir19.
Kamu maliyesi bağlamında değerlendirilecek olursa genel olarak kamu borç
stoğunun ulusal gelire olan oranının uzun bir trend boyunca sabit kalması ya da azalması
kamu borçlarının sürdürülebilirliği anlamına gelmektedir. Doğal olarak kamu borcu
dolayısıyla piyasanın yüklenmesi gereken fazla bir risk de bulunmamaktadır. Ayrıca toplam
kamu borcunun ulusal gelire olan oranı, bu tutardaki borcun hangi düzeydeki gelir tarafından
karşılanacağı ya da çevrileceği anlamında önemlidir. Yine kamu gelirlerinin yani kamu borç
stoğunun sürdürülmesinde kullanılan temel politika aracının içerisinde bulunan vergi gelirleri
de ulusal gelir ile doğru ilişkili bulunmaktadır20. Dolayısıyla, gelecek dönem bütçe gelirlerini
ipotek altına alabilecek olan kamu borç düzeyi bugünkü ekonomik aktiviteye oldukça duyarlı
durumda bulunmakta, hatta cari dönem ekonomi koşulları tarafından şekillenmektedir.
Kamu borç stoku düzeyi ve söz konusu borcun ulusal gelire olan oranı önemli
olmakla birlikte, gerçek finansman yükünü hesaplamak için her bir birim kamu borcuna
ödenmesi gereken faiz yükünün de dikkate alınması gerekmektedir. Yukarıda yapılan
hesaplamalara ve Orta Vadeli Mali Plan’a göre gerçek finansman yükü (merkezi yönetim faiz
giderleri/kamu borç stoku) oranı 2009 yılında (56.750/388.272,85=) %14, 2010 yılında
YTL (TL) bazında değerlendirilecek olursa toplam kamu borç tutarı 2009 yılında 388.272,85-milyon TL, 2010
yılında 410.938,77-milyon TL ve 2011 yılında ise 432.498,98-milyon TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.
18
Programa göre 1USD kurunun YTL (TL) cinsinden ifadesi sırasıyla 1,44; 1,50 ve 1,55 olarak gerçekleşeceği
beklenmektedir (Söz konusu hesaplama cari fiyatlarla YTL cinsinden tespit edilen GSYH’nin döviz cinsinden
tespit edilen GSYH’ya bölünmesiyle tarafımızca yapılmıştır.)
19
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous;
17
Çakmakcı, Ali; “Mevcut KİT’ler ve Özelleştirme Kapsamında Bulunan Kuruluşlara İlişkin Özelleştirme Öncesi
Ekonomi ve Kamu Maliyesi Bağlamında Değerlendirmeler”; Vergi Dünyası Dergisi; Sayı: 329, Haziran 2008;
20
12
(54.792/410.938,77=) %13,3 ve 2011 yılında ise (59.992/432.498,98=) %13,9 olarak
hesaplanmaktadır. Bir başka ifadeyle, Türkiye program dönemi boyunca yaklaşık olarak %13%14 faiz oranı ile finanse edilemeye devam edecektir.
Uluslararası kredi kuruluşlardan Dünya Bankası ile IMF tarafından kabul edilen
dört borç göstergesinden üçünün aşılması durumunda o ülkenin çok borçlu olduğu
anlaşılmaktadır. Kabul edilen kriterlere göre bir ülkenin çok veya ağır borçlu sayılabilmesi
için bu dört rasyodan en az üçünün aşağıda belirtilen düzeyleri aşması gerekir21:
-Toplam Borç/GSMH> %50, -Toplam Borç/İhracat> % 275,
-Borç Servisi/İhracat > % 30, -Faiz Servisi/ İhracat > % 20.
Kamu Borç Stoku Tahminlerinin GSYH’ye Oranı (%)
2009
2010
2011
AB Tanımlı Kamu Brüt Borç Stoku/GSYH (%)
35,0
33,0
31,0
Kamu Net Borç Stoku/GSYH (%)
25,0
24,0
22,0
Tablo 5: Kamu Borç Stoğunun GSYH’ye Oranı (%)
2007 yılı rakamları itibariyle toplam dış borç stoku 247.200-milyon Dolar
(853.636-milyon YTL)22, söz konusu borcun ulusal gelire olan oranı %37,6; iç borç stoku
255.310-milyon YTL, söz konusu borcun ulusal gelire olan oranı ise %29,9 olarak
gerçekleşmiştir23. Dolayısıyla, 2007 yılı itibariyle Türkiye’nin toplam borcunun ulusal gelire
olan oranı (Toplam Borç/GSMH>%50) %67,5 düzeyinde olup, bu dönemde IMF ve Dünya
Bankası nezdinde çok veya ağır borçlu ülke durumda bulunmak için gereken kriterlerden bir
tanesi sağlanmış bulunmaktadır. Hazine Müsteşarlığı tarafından yayımlanan “Kamu Borç
Yönetimi Raporu”na göre net kamu borç stoğunun (iç ve dış borçların) GSYH’ya olan oranı
2003 yılından itibaren sürekli düşerek 2007 yılında %29 oranına ulaşmıştır. Ayrıca, söz
konusu Rapora göre Türkiye’nin (kamu ve özel) net dış borç stoğunun GSYH’ya olan
oranının 2007 yılında %20,2 olarak gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, bahsi geçen
Rapor’da 2008 yılının üçüncü çeyreğinde;
Toplam Dış Borç Stoğu / İhracat (FOB):212,2,
Faiz / İhracat (FOB): 8,5,
Dış Borç Servisi / İhracat (FOB) : 29
21
Prof. Dr. Öçal, Tezer; “Türkiye Ekonomisi”; Savaş Yayınevi; Ankara 2004; sf (281);
22
http://www.bumko.gov.tr/TR//Tempdosyalar/V.35Bi.xls;
http://www.bumko.gov.tr/TR//Tempdosyalar/V.33i.xls;
23
13
olarak hesaplanmıştır24. 2008 yılı itibariyle ise merkezi yönetim toplam brüt
borç stoğunun 380.307-milyon YTL (251.476-milyon Dolar), iç borç stoğunun 274.827milyon YTL (181.728-milyon Dolar) ve dış borç stoğunun 105.479-milyon YTL (69.748milyon Dolar) olduğu anlaşılmaktadır25.
Dikkat edileceği üzere, IMF ve Dünya Bankası tarafından belirtilen borçluluk
kriterlerinden üç tanesi ihracat kalemi tarafından belirlenmektedir. Orta Vadeli Mali
Program’a göre ihracat (FOB) hedefi 2009-2011 döneminde sırasıyla 149,2-milyar Dolar,
163,4-milyar Dolar ve 181,7-milyar Dolar olarak belirlenmiştir. 2008 yılından itibaren
yaşanan ekonomik daralmanın ihracatı da olumsuz etkileyeceği düşünüldüğünde, ihracata
dayalı söz konusu oranların artabileceği de ifade edilebilir26. Zira, bilindiği üzere ihracat
kalemi ulusal gelirden bağımsız otonom nitelikteki bir ulusal gelir değişkenini ifade
etmektedir. Daha önce de ifade edildiği üzere dünya ekonomisinde yaşanan küçülmenin
ihracatı etkileyeceği muhtemel bir durumdur. Bize göre ithalatın da, ithalatın marjinal
esnekliği dikkate alınmak suretiyle GSYH’dan etkileneceği düşünüldüğünde, net ihracat
kaleminin büyüme üzerindeki önemi bu dönemde biraz daha artacaktır
Bilindiği üzere, merkezi yönetim bütçe gelişmeleri ve hedeflerinin belirtildiği
2008-2012 dönemi “Orta Vadeli Mali Çerçeve” 3 Mayıs 2008 tarihinde kamuoyuna
açıklanmıştır. Orta Vadeli Mali Çerçeve’de özelleştirme gelirlerinin GSYH’ya olan oranının
2009-2011 döneminde sırasıyla %1, %0,7 ve %0,5 olması hedeflenmiştir27. 4046 sayılı
Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’da özelleştirme kaynaklarının kullanım
alanlarında sahip olunan özellikleri nedeniyle öncelik sıralaması yapılmış bulunmaktadır. Bu
esas dahilinde özelleştirme fonunda toplanan gelirlerin kullanımında; iş kaybı tazminatı
ödenmesi ve diğer hizmetlerin verilmesine, özelleştirme kapsamındaki kuruluşların
özelleştirmeye hazırlanması amacıyla idari, mali ve hukuki yönden yapılacak düzenlemelerin
gerektirdiği giderlerin karşılanmasına öncelik verilmesi gerekmektedir. Ayrıca, 23.05.2000
tarihli ve 4568 sayılı Kanun’un 2’nci maddesi gereğince özelleştirme fonunun nakit fazlasının,
Hazine’nin iç ve dış borç ödemelerinde kullanılmak üzere Hazine hesaplarına intikal
ettirilebileceği hüküm altına alınmıştır. Buna karşın özelleştirme gelirlerinin bütçe harcama ve
yatırımlarında kullanılma imkanı ise bulunmamaktadır. Buna ilave olarak özelleştirme
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous, “Kamu Borç Yönetimi Raporu”;
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous/MerkYonBorcStoku;
26
2009-2011 Orta Vadeli Mali Program’da GSYH 2009 yılı için 773-milyar $, 2010 yılı için 830-milyar $ ve
2011 yılı için 901-milyar $ olarak hedeflenmektedir.
27
http://www.gep.gov.tr/;
24
25
14
fonundan diğer herhangi bir fona aktarma yapılamayacağı da hüküm altına alınmış
bulunmaktadır. 2009 yılında özelleştirme uygulamalarından yaklaşık olarak 7-8-milyar Dolar
civarında gelir beklenmektedir. 2009 yılı özelleştirme programına göre genel olarak elektrik
işletmeleri, Doğusan A.Ş., Tekel A.Ş., Milli Piyango ve TCDD Liman İşletmelerinin bu
dönemde özelleştirilmesi hedeflenmektedir. Şu ana kadar gerçekleştirilen özelleştirme
uygulamalarından 1,825-milyon Dolar kaynak sağlanmış olup, ihalesi yapılıp imza
aşamasında bulunan işlemlerden de 2.347-milyon Dolar gelir elde edilmesi beklenmektedir.
Diğer işletmeler içinse özelleştirme süreci ihale ilanı aşamasında bulunmaktadır28.
Türkiye açısından önemli bir diğer husus ise Avrupa Birliği’ne giriş sürecinde
aranan temel ekonomik kriterleri Türkiye’nin yerine yetirilip getirilmediği hususudur. 1993
yılında yürürlüğe giren Maastricht kriterleri ile Avrupa Birliği üyesi ülkeleri tarafından
uyulacak parasal ve ekonomik politikalar ile söz konusu politikaların yerine getirilmemesi
durumunda uygulanacak olan yaptırımlar belirlenmiştir. Üye ülkeler arasındaki rekabet
eşitsizliğini ortadan kaldırmak ve ekonomik dengesizlikleri çözüme kavuşturmak için
getirilmiş bulunan Maastricht kriterleri aşağıdaki gibidir:
“Enflasyon Oranı: Birlik üyesi ülkelerde fiyat istikrarı bakımından en iyi
performansa sahip üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile bir üye ülkenin
enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemelidir.
Kamu Açıkları: Üye ülkelerin kamu açıklarının GSYİH’lerine oranı %3’ü
geçmemelidir.
Kamu Borçları: Üye devletlerin kamu borçlarının GSYİH’lerine oranı %60’ı
geçmemelidir.
Faiz Oranları: Üye ülkelerde uygulanan uzun vadeli faiz oranları, 12 aylık
dönem itibarıyla, fiyat istikrarı bakımından en iyi performansa sahip 3 ülkenin faiz oranını 2
puandan fazla aşmamalıdır29.
Döviz Kuru Oranları: Son iki yıl içerisinde Avrupa Parasal Sistemi tarafından
döviz kuru mekanizması için tespit edilmiş bulunan normal dalgalanma marjları dışında
üçüncü bir üye ülkenin parasına karşı devalüasyon şeklinde bir dalgalanmanın olmaması
gerekmektedir.”
2008-2012 dönemi Orta Vadeli Mali Çerçeve’de AB tanımlı brüt kamu borç
stoğunun GSYH’ya olan oranı 2009 yılında %35 olarak hedeflenmiş, dönem boyunca da
28
29
http://www.oib.gov.tr/program/uygulamalar.htm;
Bir başka ifadeyle üye ülkelere pozitif faiz uygulaması koşulu getirilmiştir.
15
istikrarlı bir şekilde azalarak 2012 yılında ise %30 düzeyinde kalması beklenmektedir30. 2007
yılı itibariyle Maastricht kriterlerine göre hesaplanan söz konusu oranın %38,8 olduğu
anlaşılmaktadır. Avrupa Birliği üyesi 27 ülkenin kamu borç stoğunun GSYH’ya olan oranı ise
2007 yılı itibariyle %58,7 düzeyinde bulunmaktadır31. Kamu açıkları ise daha önce de ifade
edildiği üzere oldukça azalarak Avrupa Birliği kriterlerinin aşağısında kalmıştır. Kamu
açıkları ve borçları için yaşanan olumlu gelişmelere ve hedeflere rağmen, Türkiye’nin reel
faiz oranları ve enflasyon düzeyi bazında daha fazla çaba göstermesi gerektiği ifade
edilebilir32. Türkiye’de şu an itibariyle yaklaşık olarak %6,5-7 düzeylerinde bulunan reel faiz
oranı, negatif reel faiz uygulamasının bulunduğu bazı dünya ekonomilerine nazaran yabancı
sermaye çekmede bir araç olarak kullanılsa bile, iç kaynaklı büyümenin vazgeçilmez aracı
olan yatırımları dışlama tehlikesini de göz ardı etmemek gerekmektedir. Ekonomide karar
vericilerin yatırım kararlarını gözden geçirmelerine veya realize etmelerine neden olabilecek
en önemli etken faiz unsuru olmakla birlikte, bir yatırım kararı için yatırımcının ya da
müteşebbisin temel olarak baktığı unsurların genel olarak aşağıdaki gibi olması
beklenmektedir:
-
Öngörülebilir bir enflasyon düzeyi,
-
Öngörülebilir bir döviz kuru düzeyi,
-
Öngörülebilir bir faiz düzeyi,
-
İstikrarlı bir fiyat yapısı,
- İstikrarlı
bir
talep
düzeyi
ve
bunun
sonucu
olarak
sürdürülebilir ve kararlı bir büyüme modeli.
Sonuç itibariyle, kısa dönemli büyüme ve uzun vadeli kalkınma hedefleri
çerçevesinde yatırımlardan faydalanılması gerekiyorsa, ekonomiyi beklentilerin yönlendirdiği
bir ekonomiden reel ve rasyonel kararların yönlendirdiği sağlıklı ortamına kavuşturmak
ekonomide birincil öncelik olmalıdır.
Son olarak, 2011 bütçe yılında bütçe açığının 2009 ve 2010 yıllarına nazaran
oldukça fazla artmasına rağmen, programa göre enflasyon oranında 1 puanlık düşüsün
http://www.gep.gov.tr/; “2008-2012 Orta Vadeli Mali Çerçeve”;
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous;
32
TC Merkez Bankası’nın 2009-2011 dönemine ilişkin enflasyon hedeflemesinde enflasyon oranlarını bir aralık
veya belli bir marj olarak değil de, tek bir oran olarak ifade etmesi kurumsal düzeyde para politikasına ve
dolayısıyla kendine olan güveni ifade etmekle birlikte, söz konusu oranların başarı şansını ise düşürmektedir.
Buna karşın, belli bir aralık düzeyinde hedeflenen enflasyon oranına ilişkin hedefin yakalanma imkanı yüksek
gözükmekle birlikte, böyle bir hedefleme programın başarısına ilişkin tereddütlerin doğmasına da imkan
tanımaktadır.
30
31
16
yaşanacağı da dikkat çeken başka bir noktadır. Yani, bütçe açığının artmasına karşın, Tüfe
bazlı enflasyon oranında olumlu gelişmelerin yaşanması beklenmektedir.
III-SONUÇ:
2009-2011 Orta Vadeli Mali Program’ın yayımlanmasıyla birlikte mali
hedeflerin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine yönelik olarak ciddi tereddütler gündeme
gelmiştir. Söz konusu programın mali yönden temel hedefi kamu mali dengelerini orta vadede
sağlıklı bir şekilde realize ederek piyasanın temel düzenine etki etmeyen sıkı bir maliye
politikasının sağlanmasıdır. Programa bakıldığında bütçe açıklarının artmasına rağmen ulusal
gelire olan oranının Maastricht kriterlerinin altında kalması beklenmekte, faiz dışı fazla
miktarının ise hem miktar olarak hem de ulusal gelire olan oranı olarak azalması
hedeflenmektedir. Bütçe gelirlerinin ulusal gelire olan oranının ise orta vadede %20 civarında
kalması hedeflenmektedir. Bütçe giderleri yönünden cari transfer harcamalarının faiz dışı
bütçe harcamalarına olan oranın 2011 yılında %47 olacağı, personel giderlerinin ulusal
gelirden aldığı payın düşeceği ve faiz harcamalarının artış hızının ulusal gelirin artış hızından
daha yavaş olacağı anlaşılmaktadır. Kamu borcu yönünden de borçlanma kapasitesinin bu
dönem de kullanılacağı, buna karşın borçluluk oranının azalacağı, her birim kamu borcuna
yaklaşık %13-%14 civarında faiz yükü ödeneceği anlaşılmaktadır.
IV-YARARLANILAN KAYNAKLAR:
-
http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/aylikbutceraporu_aralik_V14_20_1_09.doc,
-
http://www.maliye.gov.tr/basin_aciklama/2009/AYLIK_BUTCE_RAPORU_OCAK__V1
4_.pdf;
-
Çakmakcı, , Ali; “Mevcut KİT’ler ve Özelleştirme Kapsamında Bulunan Kuruluşlara
İlişkin
Özelleştirme
Öncesi
Ekonomi
ve
Kamu
Maliyesi
Bağlamında
Değerlendirmeler”; Vergi Dünyası Dergisi; Sayı: 329, Haziran 2008;
-
http://www.maliye.gov.tr/; “Aralık 2007 Bütçe Uygulama Sonuçları”;
-
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous;
-
http://www.oib.gov.tr/program/uygulamalar.htm;
-
http://www.bumko.gov.tr/; “Merkezi Yönetim Bütçesi Dengesi (2000-2008)”;
-
Prof. Dr. Öçal, Tezer; “Türkiye Ekonomisi”; Savaş Yayınevi; Ankara 2004;
-
http://www.hazine.gov.tr/irj/portal/anonymous, “Kamu Borç Yönetimi Raporu”
-
http://www.gep.gov.tr/;“2009-2011 Orta Vadeli Mali Plan”, “2009-2011 Orta Vadeli
Mali Program”;
-
5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu
-
4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun
17
-
4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu
18
Download