“TÜSİAD – BASFİED AB SÜRECİNDE ÇEVRE SEMPOZYUMU” (Batı Anadolu Sanayici ve İş Adamları Dernekleri Konfederasyonu) ÇEVRE VE ORMAN BAKANI SN. PROF. DR. VEYSEL EROĞLU’NUN KONUŞMA METNİ 28 Mart 2008 – İZMİR Değerli Katılımcılar; Çağdaş teknolojinin tabii güzelliklerle bütünleştiği İzmir’de sanayiden, ticaretten ve çevreden konuşmak için biraraya gelmiş bulunuyoruz. Ülkemizde hızlı nüfus artışı ve şehirleşmenin yanı sıra sanayileşmenin sağlıksız gelişme eğilimleri göstermesi çevre problemlerinin artmasına ve çevresel kalite değerlerinin bozulmasına yol açmaktadır. Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımızın kısıtlı olduğu bir gerçektir. Bu kaynakların verimli kullanılabilmesi kadar, tabii yenilenme sürecinin temel alınarak gelecek nesillerin ihtiyacının da dikkate alınması büyük önem taşımaktadır. Sanayileşmekte olan Türkiye’de ortaya çıkan sanayi atıklarının türleri, gelişmiş ülkelerdeki atık türlerinden farklı değildir. İmalat sanayi tarafından yılda 20 milyon tonun üzerinde atık üretilmektedir. Özellikle Türkiye’nin Batı bölgelerinde yoğunlaşmış olan sanayi faaliyetleri düzenli bir şekilde büyümektedir. Buralarda sanayi atıklarının, özellikle de tehlikeli atıkların bertarafından kaynaklanan problemler giderek artmaktadır. Bu problemlerin çözümü için başta bakanlığımız, DPT müsteşarlığı ve diğer ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte yoğun çalışmalar sonucu, kısaca UÇES olarak adlandırdığımız Ulusal Çevre Stratejisi hazırlanmış ve yüksek planlama kurulu tarafından onaylanmıştır. 1 Bu strateji kısa ve orta vadede mevzuat uyumu, uygulama ve yatırım ihtiyaçları ve finansman kaynaklarının planlanması açısından ülke tarihinde bugüne kadar çevre için yapılan en detaylı çalışma özelliğindedir. Buna göre önümüzdeki 15 yıl içinde Avrupa Birliği standartlarında bir çevre kalitesine ulaşmamız için gerekli maliyet 59 milyar avrodur. Bu miktarın yaklaşık 10 milyar avrosu atık, 15 milyar avrosu ise sanayinin kirlilik önlemeyle ilgili karşılaması gereken maliyettir. Türkiye bahsettiğim bu maliyetleri karşılayacak kabiliyet ve güçtedir. Ancak toplumun bütün kesimlerinin desteği de çok önemlidir. Ülkemizin Avrupa Birliği’ne uyum sürecinde çevre alanındaki yükümlülüklerini zamanında tamamlamasına katkı sağlayacak olan projelere imza atıyoruz. Misal olarak belediyelerin atıksu ve içme suyu problemleri ve sanayiden kaynaklanan tehlikeli atıklarla alakalı projelerimiz devam etmektedir. Biz bu konuda kendimize büyük bir hedef koyduk. 2012 yılına kadar bütün ülkeye yaymayı planladığımız katı atık tesisleri ile 50 milyon kişinin atıklarını AB standartlarında düzenli şekilde bertaraf edeceğiz. Hedeflerimize ulaşma yolunda mevzuata uygun şekilde tehlikeli atıkların toplanması, taşınması, bertaraf edilmesi ve değerlendirilebilmesi maksadıyla en uygun çözüme ulaşabilmek için sanayicilerimizin biran önce entegre tesislerin hayata geçirilmesi için katkı sağlaması gerekmektedir. Ege Bölgesi’nde de sanayi gelişimine paralel olarak gerçekleşen nüfus artışı yurdumuz ortalamasının üzerindedir. Turizm sonucu özellikle yaz aylarında nüfus çok artmakta ve kirlilik yükü normalin üzerine çıkmaktadır. Artık, büyüme ve gelişmeyi sürdürülebilir ve ekolojik açıdan kabul edilebilir bir esasa dayandırmak, her ülkenin başta gelen sorumluluklarından birini oluşturmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı ile hem hızlı büyümenin, hem de çevreyi korumanın aynı anda mümkün olduğunu biliyor, buna yürekten inanıyoruz. 2 Verimli toprakların ve değerlendirilemeyen kaynakların halkımıza hizmet eder hale gelmesi için köklü planlamalar yapıyoruz. Burada ne tarih, ne tabiat, ne ekonomi arasında bir tercih sözkonusu değildir. Sanayi, toplum ve çevrenin çok sesli korosundan ahenkli nağmeleri biraraya getirerek, hem Ege’de hem de bütün Türkiye’de sosyal barış orkestrasını oluşturmaya çalışıyoruz. Bütün çalışmalarımızı parkıyla bahçesiyle, mavisiyle yeşiliyle daha çağdaş şehirler oluşturmak için hassas bir çevre bilincinin eseri olan planlara göre yapıyoruz. Ekolojik değerlerin arazi kullanım kararlarına yansıtılmasını sağlayan çevre düzeni planları sanayilerin organize halde gelişmesini sağlayacaktır. Ülkemizde faaliyette olan 70 Organize Sanayi Bölgesi’nden deşarj edilen atıksu miktarı 97.29 milyon m3’tür. Bunun %75’i arıtılmaktadır. Ege bölgesindeki bütün illerde atık su arıtma tesisi bulunmaktadır. Bugün, fiziki altyapısı ve sunduğu hizmetler ile gelişmiş ülkelerdeki endüstri parkları düzeyinde olan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi önemli bir istihdam ve ihracat merkezidir. Çevre ile barışık üretimin yapıldığı bölgede atık sular da arıtma tesislerinde kirliliğe sebep olmayacak şekilde temizlenmektedir. Artık şehirlerin üzerinde kara bulutlar değil, gökkuşağının yedi rengi parlayacak. Ülkemizde deniz kirliliği ilk olarak Haliç’in kirlenmesiyle dikkat çekmişti. İKSİ döneminde 1997 yılını Haliç Yılı olarak ilan etmiş ve Haliç’i yeniden eski, temiz Altın Boynuz haline getirmiştik. Ülkemiz Akdeniz ve Karadeniz’de kirliliğin önlenmesi için çeşitli uluslararası sözleşmelere taraf olmuş bulunmaktadır. Ayrıca bütün kıyı şeridimizde kirlilik izleme istasyonları bulunmaktadır. Yıllardır ihmal edilmiş, kaderine terk edilmiş balık çiftlikleri konusunu da çözüme kavuşturduk. 3 Muğla, Aydın, İzmir’de bulunan tesisler için bölge toplantılar gerçekleştirdik. Çalışmalarımızı turizm sezonu girmeden bitirip yeni yerlerinde daha sağlıklı üretim yapma imkanı sağlayacağız. Çeşme, Kuşadası, Bodrum gibi deniz turizminin yanı sıra Pamukkale gibi tabii ve Efes gibi tarihi güzelliklerin de bulunduğu Ege Bölgesi’nde ekoturizm ile deniz turizmini kaynaştıracağız. Bunu da 3 E ilkesine göre yani Estetik, Emniyet ve Ekonomi şartlarına göre yapacağız. Dünyada deniz kaplumbağalarının üreyebildiği nadir alanlarından da içinde bulunduğu Fethiye, Datça, Göcek başta olmak üzere Özel Çevre Koruma Bölgeleri’nde izleme ve uygulama projeleri yürütüyoruz. Aydın-Muğla-Denizli ile Manisa-Kütahya-İzmir Planlama Bölgeleri’nde 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planları onaylanmıştır. Nüfus projeksiyonları doğrultusunda orman alanlarının korunduğu ve sanayi alanlarının sınıflandırıldığı çevre düzeni planlarını ülke genelinde2012 yılına kadar bitirmeyi hedefliyoruz. Gerçekleştirdiğimiz projelerle hem toprağı hem de insanı suyla buluşturduk. Kılıç kuşananın iş bilenindir. Görüyorsunuz ki Ege bölgemizdeki illerde su açığı yoktur. Sadece Aydın ilimiz de olabilir onun için de İkizdere Barajı’nı ve Bodrum İsale Hattı projelerine devam ediyoruz. Temeli yıllar önce atılıp proje mezarlığının bir köşesine gömülen tesislerin üzerindeki ölü toprağını süpürüp, rekor sayılabilecek kadar kısa süreler içinde canlandırdık. Misal olarak Beydağı Barajı’na bakınız. 1990’lı yıllarda başlatılan ancak bir türlü hızlandırılmayan inşaatı dünya sıralamasında rekor bir çalışmayla 15 ayda tamamladık ve 16 Aralık 2007 tarihinde hizmete açtık. Türk’ün ateşle imtihanı gibi Ödemiş Ovası’nın da kuraklıkla imtihanı artık bitmiştir. Bundan sonra hep bir öncekinden daha güzel günler göreceğiz. Kavakdere Barajı, Mordoğan Barajı ve Sulaması, İzmir Kınık Sol Sahil Sulaması ile Değirmendere Ataköy Göleti son 5 yıl içinde İzmir’e yaptığımız yatırımlardan sadece bir kaçı. 4 Sizlere şu müjdeyi de vermek istiyorum. Gördes Barajı’nı da bu yıl içinde tamamlayacağız. Bütün şehirlerin gelecekteki nüfuslarını planlayarak 2040 yılına kadarki su ihtiyacını hesapladık. Medeniyetin ölçüsü olan temiz su konusunda diğer şehirlerdeki gibi burada da tedbirlerimizi aldık. İzmir’de şu anda su sıkıntısı yoktur, gelecekte de olmayacaktır. Büyük Menderes havzasını da kirlilikten kurtarıp, başlattığımız Ağaçlandırma Seferberliği ile yemyeşil hale getireceğiz. Milli Ağaçlandırma Seferberliği çerçevesinde 2008-2012 yılları arasında Ege Bölgesindeki toplam 367.950 hektar alanda ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışması yapılacaktır. Yine aynı dönemde İzmir ilinde ise 33.600 hektar alan ağaçlandırılacaktır. Cumhuriyet ile birlikte zümrüdü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğan İzmir, bugün Akdeniz’in ticaret kavşağı konumundadır. Bütün bu yatırımlar hükümetimizin Ege’ye ve İzmir’e verdiği önemi göstermektedir. Nitekim Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın kısa bir süre içinde İzmir’e kaç kere geldiğine bakınız. Bizim hükümetimiz meseleleri yerinde ve zamanında çözmek için ülke topraklarını karış karış geziyor. Çünkü bizim yönetim anlayışımız insanın huzur, refah ve mutluluğunu esas almaktadır. İnsan ancak milletine, devletine hizmet etmekle anlam ve değer kazanır. Bizim için en büyük ödül halkın rızasını ve gönlünü kazanmaktır. Onun için halka hizmet hakka hizmettir. Çevre konusunda böyle önemli bir toplantıda sizinle bir arada olmaktan duyduğum memnuniyeti dile getirmek istiyorum. Sempozyumun başarılı geçmesini temenni ediyorum. 5