Dünya Çevre Günü

advertisement
“DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ”
PROF. DR. VEYSEL EROĞLU’NUN HİTAPLARI
5 Haziran 2009 – İSTANBUL
Sevgili Misafirler,
Saygıdeğer Basın Mensupları,
Çok Değerli Çevre Dostları,
Malumunuz, 1972 yılından beri 5 Haziran, Dünya Çevre Günü olarak
kutlanmaktadır.
Çevre duyarlılığı dünyanın gündemine son elli yılda girmiş olmasına rağmen bizim
ecdadımızın hayatında yaşam biçimi olarak yer almıştır.
Bahçeler, bağlar ve ağaçlık alanlarla ilgili vakıfların varlığı bize Anadolu'da ve
Osmanlı'nın diğer eyaletlerinde yeşil alanın ne kadar yaygın olduğunu göstermekle birlikte,
yeşillendirilen yerlerin korunmaları hususunda da titizlik gösterildiğini ortaya koymaktadır.
Vakfiyelere baktığımızda insan-hayvan-tabiat dengesinin korunabilmesi için alınan
gerekli tedbirler, hem canlıların hayatiyetlerini sürdürmelerine imkân vermekte, hem de tabiat
varlıklarının korunmasına yardımcı olmaktadır.
Hepimiz biliyoruz ki, Osmanlı döneminde çevre temizliğine büyük önem verilmiştir.
Fatih Sultan Mehmet, Haliç’in kirlenmesine ve toprakla dolmasına engel olmak için gerekli
emirleri
içeren
bir
ferman
çıkarmış;
hazırlattığı
bir vakfiyede, sokaklara tükürenlere ceza uygulamış ve kireçle sokağın dezenfekte edilmesini
istemiştir.
Böyle bir ecdada sahip bir millet olarak bizlerin, çevre duyarlılığı konusunda dünyaya
örnek olmamız lazım. Bize yakışan da budur.
Bugün
sizlerle
Haliçte
çevre
günü
kutluyor
olmamız
çok manidar. 1994 yılından önce ağır kokuların yükseldiği Haliç, hiçbir canlının
yaşayamadığı, adeta bir bataklık halindeydi. Bu manzarayı gören yabancı uzmanlar, Haliç
artık kullanılamaz, en iyisi tamamen doldurulup değerlendirilmelidir diye rapor verilmiş ve bu
rapor da taraftar bulmuştu. Yaşananlar hepimizin hatıralarında tazeliğini koruyor.
Sayın Başbakanımızın Belediye Başkanlığı döneminde 1997 yılını Haliç Yılı olarak
ilan ederek, Haliç tabanındaki 5 milyon m3 çamuru dünyada nadir olarak uygulanan bir
teknolojiyle Alibeyköy’deki eski bir taş ocağına pompaladık. Burada çöken çamurun üst
kısmındaki duru faz filtrelerden süzülerek tekrar Haliç’e verildi. Böylece çok düşük maliyetle
ve kimseyi rahatsız etmeden Haliç’i temizledik ve eski günlerine döndürdük.
Bugün artık Haliçte, 33 tür balık ve su canlısı yaşamakta ve mesire yeri olarak
kullanılmaktadır. Haliç’i, eski güzelliğine kavuşturarak bataklıktan altın boynuza
dönüştürdük.
Bizim gerçekleştirdiklerimiz başkalarının hayali oluyor. Bizim için zor yok, dün
İstanbul ve Haliçte yaptıklarımızı bugün bütün Türkiye için yapıyoruz.
İstanbul
için
yaptıklarımız
bunlarla
sınırlı
değil
elbette,
tek tek anlatmaya kalsam vaktimiz yetmez. Bunları bütün İstanbullular ve Türkiye biliyor.
Daha sağlıklı bir çevre, daha temiz bir dünya için umutların yeşerdiği Çevre Gününü
biz bu yıl çevre kampanyaları düzenleyerek daha bilinçli daha etkin kutlamak istiyoruz. Bu
çerçevede Türk Eczacılar Birliği (TEB), Laster, Petder, Taşınabilir Pil Üreticileri ve
İthalatçıları Derneği (TAP) ile bugün imzalayacağımız protokollerle ülke genelinde
kampanyalar başlatacağız.
Atıkların Kaynağında Ayrı Toplanması (AKAT) Platformu ile de İyi Niyet Protokolü
imzalayacağız. Bu protokolle de Türkiye genelinde, bütün atıkların çevreye ve insana olası
zararlarını yok etmek ve atıkları değerlendirme yoluyla ekonomiye ve tabiata yararlı olacak
şekilde geri kazanmak veya geri dönüştürmeyi hedefliyoruz.
Gayemiz, Dünya Çevre Günü’nde, daha temiz bir çevre için, kaynaklarımızın israf
edilmeden verimli kullanılması ve bilinçli toplum oluşturulmasını sağlamaktır.
Bu vesileyle katkı sağlayan bütün kuruluşlarımıza en kalbi duygularımla
teşekkürlerimi sunuyor, bu birlikteliğimizin devamı diliyorum.
Çevre bir kurum ya da kuruluşun değil, bütün insanlığın sorumlu olduğu yaşam
alanıdır.
Dünya Çevre Günü’nün bu yılki ana teması “ Gezegenin Sana İhtiyacı Var - İklim
Değişikliğiyle Mücadele İçin Birleşin”. Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP,
bu sloganla iklim değişikliğiyle mücadelede birlikteliğin önemine dikkat çekmeyi
hedeflemektedir.
Sanayinin, hızlı ve çarpık şehirleşmenin neticesinde tabii olanı korumaya yönelik
tedbirleri ve onların insan yaşamı üzerindeki etkilerini çoğu zaman görmezlikten geliyoruz.
Ekolojik
dengeyi
güçlendirmek
yerine
ortaya
çıkan
problemleri ise geçici birtakım çalışmalarla gidermeye çalışıyoruz ya da böyle yaptığımıza
kendimizi inandırmaya.
Mevlana'nın konuyu çok güzel izah eden bir kıssası vardır: Adamın biri evine "Ya
evim! Ne olur yıkılacağın zaman bana haber ver" diye sürekli yalvarır. Bir gün gelir adamın
evi
yıkılır,
yerle
bir
olur.
Adam
üzgün
ve
perişan
bir
biçimde
"Ya evim! Ben sana, yıkılacağın zaman bana haber ver demedim mi" diyerek evine karşı
duyduğu sitemini dile getirir. Buna karşılık ev konuşmaya başlar. Ey sahip! Ben sana kaç kere
yıkılacağımı haber verdimse de, sen her seferinde beni susturdun. Ne zaman bir çatlağım olsa
sıvayıp geçtin. Ben sana o çatlaklarla binlerce kez haber verdim de sen anlamak istemedin."
Evet, tabiat da her gün defalarca can çekişmekte olduğunu bize çeşitli yollarla
anlatmaya çalışıyor ama biz gerekli önemleri alma noktasında hassasiyet göstermiyoruz.
Ancak bir gün, ani bir şekilde yıkılırsa, altında bütün insanlık kalacak, bunu hepimiz
biliyoruz. Netice olarak çok geç olmadan gezegenimize sahip çıkmalıyız.
Gelecek nesillere iyi bir çevre bırakmak için; kirlenmelerin önlenmesi, tabiatın
korunarak tahribatının engellenmesi, yeşil alanların korunması ve artırılması ile kamuoyunun
bilinçlendirilmesi önem arz etmektedir. Kirletip temizlemenin ne kadar maliyetli olduğunu
biliyoruz. Bizim gayemiz kirletmeden koruma kullanma dengesini sağlamaktır.
Biz Bakanlık olarak çevreyi havası, suyu ve toprağıyla bir bütün olarak ele alıyoruz ve
çalışmalarımızı bu bütünlük içerisinde uyumlu olarak yürütüyoruz.
Ülke olarak iklim değişikliği ile mücadele konusuna ciddi çalışmalar yaptık,
uluslararası toplantılar etkin katılım sağladık.
Ülkemiz, küresel bir problem olan iklim değişikliği ile mücadele konusunda önemli
bir adım atarak 17 Şubat 2009 tarihinde Kyoto Protokolü’ne taraf olmayı kabul etmiştir.
Halihazırda, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi altında yürütülen
çalışmalara aktif katılım sağlayan ülkemiz, Kyoto Protokolüne taraf olmasıyla, protokole taraf
ülkelerin oluşturduğu çalışma gruplarına da katılarak özel şartlarımızı ifade etme imkânına
kavuşacaktır.
Türkiye, Kyoto Protokolüne taraf olan bir ülke olarak 2013’ten itibaren uygulanacak
iklim değişikliği kontrolü rejiminde ülkemiz çıkarlarını ortaya koyarak, görüşlerimiz
doğrultusunda şekillenecek yeni rejime taraf olma imkanına kavuşmuştur. İklim Değişikliği
Strateji Belgesini bütün ilgili kurum ve kuruluşların ortak çalışmaları ile hazırlamaktadır.
Bu belgenin sonuçlandırılması ile Türkiye’nin Kyoto sonrası iklim müzakere sürecine yönelik
yaklaşımı belirlenmiş olacaktır.
Bu maksatla Türkiye’nin İklim Müzakerelerinde Kapasitesinin Güçlendirilmesi ve
2012 yılına kadar emisyon ticaretinde tek yöntem olan Gönüllü Karbon Ticareti projesi 2009
yılında başlatılmıştır.
Değerli misafirler;
Sizlere Bakanlık olarak çevre konusunda yaptığımız çalışmalar hakkında bazı bilgiler
vermek istiyorum.
Önemli bir problem olan hava kirliliği ile etkin mücadele ediyoruz. Bu maksatla
Ulusal Hava Kalitesi Ölçüm ve İzleme Ağını kurduk. Bu çerçevede 2003 yılında 16 olan
ölçüm istasyonu sayısını 7 kat artırarak, 2008 yılında 116’ya çıkardık. Hedefimiz bu sayıyı
2010’da 160’a, 2014 yılında 209’a ulaştırmaktır.
Kış aylarında yaşanan hava kirliği problemini çözmek için Bakanlığımızca yönetmelik
çıkartılmış ve ithal kömürlerin yanı sıra yerli kömürlerin de illerin kirlilik derecesine göre
kullanımı düzenlenmiştir.
“Egzoz Gazı Emisyonu Kontrolü Yönetmeliği” ile 81 ilimizde taşra teşkilatı
vasıtasıyla motorlu taşıtlardan kaynaklanan egzoz emisyonları ölçülerek kontrol edilmektedir.
Son zamanlarda mücadele ettiğimiz diğer önemli problem ise gürültü kirliliğidir. Her
geçen gün artan gürültü sebebiyle huzur bulacak mekânlar bulmakta zorlanır hale geldik.
Gelinen nokta itibariyle gürültü, bütün dünyada varlığını hissettiren çağımızın sinsi bir
hastalığıdır.
Yapılan araştırmalara göre; 65 dB (A) nin üstünde sese maruz kalan insanlarda kalp ve
kan dolaşımı rahatsızlıkları oluşmaktadır. Gece zaman diliminde 35 dB (A) nin üstünde sese
maruz kalındığında uyku bozuklukları yaşanmaktadır.
Çevresel gürültüyü kontrol altına almak için, AB Direktifine tam uyumlu olarak
Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği’ni Mart 2008 tarihi itibarı
ile yürürlüğe koyduk.
Gürültü probleminin belirlenmesine yönelik, öncelikle nüfusu 250 000 in üstünde olan
yerleşim alanları için 2014 yılına kadar gürültü haritaları yapılacak ve harita sonuçlarına göre
eylem planları hazırlanacaktır.
Diğer taraftan, çevresel gürültüye yönelik şikâyetlerin mahallinde ve kısa sürede
giderilmesi için 11’i büyükşehir belediye başkanlığı olmak üzere 66 belediye başkanlığına
yetki devri yapılmıştır. 2011 yılına kadar nüfusu 10.000 üzerinde olan belediye
başkanlıklarına yetki devri yapılmasını planlıyoruz.
Bugüne kadar yapılan katı atık yatırımlarını daha planlı hale getirmek ve hızlandırmak
maksadıyla “Katı Atık Eylem Planı” hazırladık. 2003 yılında 15 düzenli depolama tesisi ile
23 milyon nüfusa hizmet verilirken; şu an itibariyle 39 adet tesisle 31 milyon nüfusa hizmet
verilmektedir. 2012 yılı itibarıyla 57 milyon nüfusun katı atıklarının düzenli depolanması
hedeflenmektedir.
Ayrıca, düzenli çöp alanlarından metan gazının geri kazanılarak enerjiye
dönüştürülmesi temel politikalarımız arasındadır. Başbakanımızın açılışını gerçekleştirdiği
Kemerburgaz Düzenli Depolama alanında Metandan elektrik üreten tesis güzel bir çevre
faaliyeti olarak gösterilebilir.
Atık Yağların Kontrolü Yönetmeliği ile 2008 yılından itibaren belediyelere
konutlardan kullanılmış kızartmalık yağların toplanması yükümlülüğünü getirdik.
110 belediyede yaklaşık 4,5 milyon kişinin ambalaj atığı kaynağında ayrı olarak
toplanmaktadır. 2008 yılında ülke genelinde 218 ambalaj atığı toplama ayırma ve geri
dönüşüm tesisi ile yılda 1,5 milyon ton ambalaj atığı ekonomiye kazandırılmıştır. 2009 yılı
sonu itibarıyla tesis sayısının 250’ye, toplanan ambalaj atığı miktarının ise 2 milyon tona
ulaşmasını hedefliyoruz.
Çevrenin korunması açısından önemli bir yer tutan atıksuların arıtılması hususunda büyük
bir aşama kaydettik. 2003 yılında 278 belediyenin atıksuyu arıtılırken, bugün
bu rakam 436’ya yükselmiştir. Hedefimiz; 2010 yılında 510 belediyede atıksu arıtımı
sağlayarak, toplam belediye nüfusunun % 73’ünün atıksularının arıtılmasıdır.
Ülkemizde 25 akarsu havzasında havza koruma eylem planları üzerinde çalışılmaktadır.
Gediz Nehri'nin kurtarılması için bir program hazırladık ve program kapsamında
çalışmalarımız bütün hızıyla devam etmektedir. Bu çalışmalar için valiler, belediye
başkanları, ilgili tüm kurumlarla bir hedefe doğru ilerlemekteyiz. İnşallah neticeye gideceğiz.
Gediz’de balık avlayacağımız günler yakındır.
Mavi bayraklı plaj ve marinalarımızın sayısı her geçen gün artıyor. Türkiye Mavi
Bayraklı plaj sayısı bakımından İspanya, Yunanistan ve Fransa’nın ardından dünya
dördüncüsüdür.
2003 yılında 139 olan mavi bayraklı plaj ve marina sayısı 2008 yılında 271’e yükselmiştir.
2009 yılı itibariyle mavi bayraklı plaj sayımız 286, marinamız ise 14’tür.
Ülkemiz insanlarının daha iyi bir çevre kalitesinde yaşamalarını sağlamak için
Bakanlığımız çevre denetimlerine büyük önem vermektedir. Bu doğrultuda 2008 yılında
Bakanlığımız, merkez ve taşra teşkilatı olarak 27.000’in üzerinde faaliyet gösteren sanayi
kuruluşlarına çevre denetimi gerçekleştirilmiş bunun neticesinde kurallara uymayanlara idari
para cezası uygulanmıştır.
Ancak cezanın köklü bir çözüm yöntemi olmadığını biliyoruz. Önemli olan çevreye
saygının, çevreyi korumanın insanlar tarafından bir yaşam biçimi haline getirilmesidir. Bizim
gayemiz de bunu sağlamaktır.
Çevre düzenine planlarına çok önem veriyoruz. 2002-2008 yılları arasında 31 ilin
içinde bulunduğu 10 Planlama Bölgesine ilişkin 1/100.000 ölçekli çevre düzeni planları
onaylanarak, 32.669.788 hektar alan plana kavuşturulmuştur.
2009 yılı sonunda tamamlanacak olan Çevre Düzeni Planları ile ülke genelinin
yaklaşık % 65’inin planı tamamlamış olacağız.
En önemli karbon yutağı olan orman varlığımızı artırmak için başlattığımız Milli
Ağaçlandırma Seferberliği kapsamında, 2008 yılı sonu itibariyle bütün hedefleri aşarak 463
bin hektar alanda ağaçlandırma ve orman ıslahı çalışması yaprak 305 milyon adet fidanı
toprakla buluşturduk. 305 milyon fidan ile dünyada en çok ağaçlandırma yapan ilk üç ülke
arasında
yer aldık. Bu başarımız üzerine Birleşmiş Milletler Çevre Programı bir teşekkür mektubu
göndererek ülkemizi kutlamıştır. 2012 yılı sonunda Belçika büyüklüğünde bir alanı
ağaçlandırarak büyük bir başarıya hep birlikte sahip olacağız. Bundan şüphem yok.
Gelecek yarınlara daha yaşanabilir bir dünya bırakmak dileğiyle hepinize saygılar
sunuyorum.
Download