Urantia`n*n Kitab*

advertisement
Urantia'nın Kitabı
187. Makale
Çarmığa Gerilme
187:0.1 (2004.1)
BİR CENTURİON’un emri altında askerler olarak iki haydut hazırlandıktan sonra, çarmıh sahnesi
başlamıştı. Bu on iki askerden sorumlu olan centurion, Gethsemane’de İsa’yı tutuklamak için önceki gece
Romalı askerlere önderlik eden aynı kumandandı. Çarmığa gerilecek her bir kişiye dört askeri
görevlendirmek Roma âdetiydi. İki hırsız çarmıha gerilmek için götürülmeden önce yerinde bir biçimde
kırbaçlanmıştı; ancak, İsa’ya ilave bir fiziksel ceza verilmemişti; kumandan kuşku duymayan bir biçimde,
kınanmasından önce bile, onun hâlihazırda yeteri kadar kırbaçlanmış olduğunu düşünmüştü.
187:0.2 (2004.2)
İsa ile çarmığa gerilecek olan iki hırsız, Barabbas’ın birliktelikleri olup, eğer kendisi Pilatus’un
Hamursuz affı olarak serbest bırakılmayacak olsaydı daha sonra önderleriyle ölüme gönderilecekti. İsa
böylece, Barabbas’ın yerinde çarmığa gerilmişti.
187:0.3 (2004.3)
İsa’nın bu aşamada yapacağı şey, çarmıh üzerinde kendisini ölüme teslim etmek olarak, kendi öz
iradesiyle gerçekleştirdiği bir şeydir. Bu deneyimin öngörüsünün ifadesinde, o şunu söylemişti: “Baba beni
derinden sevmekte ve benim her ihtiyacımı karşılamaktadır çünkü ben kendi yaşamımı öne sermeye
gönüllüyüm. Ancak, ben onu tekrar alacağım. Hiç kimse benim yaşamımı benden alamaz — ben onu kendim
teslim edeceğim. Ben onu öne serme yetkisine sahibin, ben onu tekrar alma yetkisine sahibim. Ben Babamdan
bu türden bir emri aldım.”
187:0.4 (2004.4)
Askerler İsa’yı praetoryumdan Golgotha için yola çıkardıklarında, bu sabah saat dokuzdan biraz
önceydi. Onlar, İsa ile gizlice duygudaşlık kuran birçokları tarafından takip edilmekteydi; ancak, iki yüz veya
daha fazlasından meydana gelen bu topluluğun büyük bir kısmı ya onun düşmanları ya da sadece çarmığa
gerilmenin şahitliğinin şokundan keyif duymayı amaçlayan meraklı haldeki işi olmayanlardı. Onun Roma
askerlerini Pilatus tarafından teslim edilmiş olduğunu ve onun ölmeye kınandığını bilir bir halde, onlar
kendilerini, İsa’nın takipçileri ile ne yapılmasını tartıştıkları, mabette buluşmalarıyla meşgul kılmışlardı.
1. Golgotha Yolunda
187:1.1 (2004.5)
Praetoryumun bahçesinden ayrılmadan önce, askerler sürgüleri İsa’nın omuzlarına geçirmişlerdi.
Kınanmış kişinin artıyı yapan kısa keresteyi çarmığın sahnesine taşımaya zorlanması adetti. Bu türden
kınanmış bir kişi yalnızca bütün çarmıhı taşımazdı, yalnızca bu küçük keresteyi taşırdı. Üç çarmıh için daha
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
1
uzun ve dümdüz kereste parçaları hâlihazırda Golgotha için gönderilmişti; ve, askerlerin ve onların
tutsaklarının varışı zamanında, onlar güçlü bir biçimde toprağa dikilmiş haldeydi.
Adet gereği kumandan, suçluların isimlerinin ve kınanmış oldukları suçların doğasının kömür ile
187:1.2 (2004.6)
yazılmış olduğu küçük beyaz tahtaları taşıyan bir biçimde, kafileye öncülük etmişti. İki hırsız için centurion
isimlerinin altına tek bir kelime yazmıştı: “Haydut”. Kurban artıyı yapan keresteye çivilendikten ve dik olan
kerestede dikildikten sonra, izleyenlerin tümü kınanmış kişinin hangi suç için çarmığa gerildiğinin
bilinebilmesi için, bu notun artının tepesine çivilenmesi adetti. İsa’nın çarmıhına koymak için centurionun
taşımış olduğu işaret Pilatus’un kendisi tarafından Latince, Yunanca ve Aramice’de yazılmıştı, ve o şunu
söylemekteydi: “Nasıralı İsa — Musevilerin Kralı.”
187:1.3 (2005.1)
Pilatus bu işareti yazdığında hala burada hazır olan Musevi makamlarının bazıları, İsa’nın
“Musevilerin kralı” olarak çağrılmasına karşı güçlü bir karşı koyuşta bulundu. Ancak, Pilatus onlara, bu türden
bir suçlamanın onun kınanmasına götüren suçlamanın bir parçası olduğunu hatırlattı. Museviler, kendilerinin
Pilatus’un aklını değiştirmede egemen olamadıkların gördüklerinde, onun en azından şu şekilde onacak halde
değiştirilmesi için ısrar etmişlerdi: “O, ‘ben Musevilerin kralıyım’ dedi.” Ancak, Pilatus kararlıydı; o yazıyı
değiştirmeyecekti. Onların tüm ek isteklerine yalnızca şunu söyledi: “Yazdığım şey, yazdığım gibi kalacaktır.”
187:1.4 (2005.2)
Olağan hallerde, geniş sayıdaki kişilerin kınanmış suçluyu görebilmesi için en uzak yoldan
Golgotha’ya hareket etmek adetti; ancak, bu gün onlar, şehirden kuzeye Şam kapısına olan en doğrudan
yoldan gitmiş olup, bu yolu izleyerek, yakın bir süre içinde Kudüs’ün remi çarmıh yeri olan Golgotha’ya
varmışlardı. Golgotha’nın ötesinde varlıklı kişilerin villaları bulunmaktaydı ve yolun diğer kısmında birçok
hali vakti iyi Musevilerin mezarı vardı.
187:1.5 (2005.3)
Çarmıh yalnızca bir Musevi türü cezalandırma değildi. Hem Yunanlılar hem de Romalılar bu idam
yöntemini Fenikelilerden öğrenmişti. Hirodes bile, tüm yabaniliğine rağmen, çarmıha başvurmamıştı.
Romalılar hiçbir zaman bir Romalı vatandaşı çarmıha germemişti; yalnızca köleler ve tabi insanlar ölümün bu
onursuz türüne bağlıydı. Kudüs’ün kuşatılması sırasında, İsa’nın çarmıhından yalnızca kırk yıl sonra,
Golgotha’nın tümü, gün be gün, Musevi ırkı çiçeğinin orada yok olduğu binlerce ama binlerce çarmıhla
kaplanmıştı. Korkunç bir hasat, gerçekten de, bu günün ekimi olmuştu.
187:1.6 (2005.4)
Ölüm kafilesi Kudüs’ün dar sokaklarından geçerken, İsa’nın neşe ve merhamet sözlerini duymuş
ve onun sevgi dolu hizmetini bilmiş olan iyi kalpli birçok Musevi kadını, bu türden soysuz bir ölüme
götürülürken kendisini gördüklerinde ağlamadan kendilerini alamamışlardı. O geçerken bu kadınlardan çoğu
haykırmış olup yas tutmuştu. Ve, onlardan bazıları onun yanında izlemeye bile cüret ettiğinde, Üstün başını
onlara çevirip, şunu söylemişti: “Kudüs’ün kızları, benim için ağlamayın; bunun yerine kendileriniz ve
çocuklarınız için ağlayın. Benim görevim tamamlanmak üzere — yakın bir süre içinde Babam’a gideceğim —
ancak Kudüs için korkunç sıkıntı dönemleri daha yeni başlamaktadır. Bakın, sizlerin şunu söyleyeceği günler
gelmektedir: Çocukları olmayan ve memeleri bir kez küçüklerini emzirmemiş olanlar ne de kutlu kişilerdir.
Bu günlerde sizler, sıkıntılarınızın dehşetlerinden kurtulabilmek için başınıza tepelerden kayalar düşsün diye
dua edeceksiniz.”
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
2
Kudüs’ün bu kadınları gerçekten de İsa’ya bariz duygudaşlık göstermekte cesurlardı; zira,
187:1.7 (2005.5)
çarmıha götürülen kişi için dostane hisler göstermek kanuna kesin bir biçimde aykırıydı. Kalabalığın
kınanmış olan kişiyle uğraşmasına, onunla alay etmesine ve onunla eğlenmesine izin verilmekteydi; ancak,
herhangi bir duygudaşlığın ifade edilmesine izin verilmemekteydi. Her ne kadar İsa, kendi dostları
saklanırken duygudaşlığın bu sergilenişini takdir etmiş olsa da, kendisi adına merhamet göstermeye cüret
ederek bu iyi kadınların makamların hoşnutsuzluğuna sahip olmalarını istemiyordu. Bu türden bir zamanda
bile bu İsa kendisi adına çok az şey düşünmüştü; o yalnızca, Kudüs ve bütün Musevi ulusu için beklemekte
olan acının korkunç günleriyle ilgiliydi.
187:1.8 (2006.1)
Üstün çarmıha olan yol boyunca yavaşça ilerlerken, oldukça yorgun haldeydi; onun gücü nerdeyse
tamamen tükenmişti. İlyas Markus’un evindeki Son Akşam Yemeği’nden beri ne yiyecek yemiş ne de su
içmişti; ne de onun bir anlık uykuyu keyifle yaşamasına izin verilmişti. Buna ek olarak, fiziksel acıyla ve kan
kaybıyla gelen istismarcı kırbaçlanmasını daha hesaba katmadan, kınanmasına kadar bir duruşmadan diğeri
izlemişti. Tüm bunların üzerinde güçlü olarak onun olağanüstü derecedeki zihinsel rahatsızlığı, keskin ruhsal
gelişimi ve insani yalnızlığın acı bir hissi binmişti.
187:1.9 (2006.2)
Şehrin dışından kapı boyunca geçtikten kısa bir süre sonra, İsa artıyı oluşturan kısa keresteyi
taşırken, fiziksel gücü anlık olarak kesildi ve o ağır yükünün altına düştü. Askerler ona bağırmış ve kendisini
tekmelemişlerdi; ancak, o ayağa kalkamayacaktı. Kumandan bunu gördüğünde, İsa’nın hâlihazırda hangi
şeylerden geçmiş olduğunu bilir bir halde, askere durmasını emretti. Bunun ardından o, Kireneli olan Şimon
ismindeki bir yoldan geçenin İsa’nın omuzlarından keresteyi almasını emredip, bu kişiyi Golgotha’ya olan
yolun geri kalanı boyunca taşımasına zorladı.
187:1.10 (2006.3)
Şimon ismindeki bu kişi tam da, kuzey Afrika’da bulunan, Kirene’den Hamursuz’a katılmak için
gelmişti. O, şehrin duvarlarının hemen dışında bulunan diğer Kireneliler ile durmakta olup, Roma kumandanı
kendisine İsa’nın kerestesini taşımasını emrettiğinde şehirdeki mabet ayinlerine olan yolu üzerindeydi.
Şimon, onun arkadaşlarının ve düşmanlarının birçoğu ile konuşan bir halde, Üstün’ün çarmıh üzerindeki
ölüm saatlerinin tümü boyunca burada vakit geçirmeye devam etmişti. Yeniden dirilişten ve Kudüs’ten
ayrılmadan önce, o, krallığın müjdesinin gözü kara bir inananı haline geldi; ve, o eve geri döndüğünde, ailesini
cennetsel krallığa yönlendirdi. İskender ve Rufus olarak onun iki oğlu, Afrika’da yeni müjdenin oldukça etkin
öğretmenleri haline gelmişti. Ancak, Şimon hiçbir zaman, yükünü taşımış olduğu İsa ile ve bir zamanlar
yaralanmış oğlu ile arkadaş olmuş Musevi öğretmenin aynı kişi olduğunu bilmemişti.
187:1.11 (2006.4)
Bu ölüm kafilesi Golgotha’ya ulaştığında saat dokuzu biraz geçmiş olup, Romalı askerler iki
haydudu ve İnsan Evladı’nı kendi çarmıhlarına çivilemenin görevi içindeydi.
2. Çarmıha Geriliş
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
3
187:2.1 (2006.5)
Askerler ilk olarak Üstün’ün kollarını bağlar ile artıyı oluşturan keresteye bağlamıştı, ve bunun
ardından onlar kendisinin ellerini tahtaya çivilemişlerdi. Onlar bu keresteyi direkte dik bir konuma
getirdiklerinde, ve onu güvenli bir biçimde çarmıhın üst kerestesine oturttuklarında, ayaklarını bağlayıp
onları, iki ayağından da içeri girecek bir uzun çiviyi kullanan bir biçimde, çivilemişlerdi. Dik olan kereste,
bedenin ağırlığını desteklemek için bir sele görevi gören, doğru yükseklikte eklenmiş büyük bir askıya sahipti.
Çarmıh yüksek değildi İsa’nın ayakları yalnızca yerden yaklaşık olarak bir metre yukarıdaydı. O böylece,
kendisi hakkında alayla söylenmiş olan her şeyi duymaya yetkin olup, oldukça düşüncesiz bir biçimde
kendisiyle eğlenen herkesin yüzlerindeki ifadeyi net bir biçimde görebilmekteydi. Ve, aynı zamanda, burada
hâlihazırda bulunmakta olan kişiler, bu yavaş yavaş gerçekleşen işkencenin ve uzun ölümün saatleri boyunca
İsa’nın söylemiş olduğu her şeyi kolayca duyabilmekteydi.
187:2.2 (2007.1)
Çarmıha gerilecek olanların tüm kıyafetlerini çıkarmak adetti; ancak, Museviler fazlasıyla çıplak
insan bedeninin kamuya gösterilmesine karşı olduğu için, Romalılar her zaman Kudüs’te çarmıha gerilecek
kişilerin tümü için elverişli bir kapatıcı kıyafet sağlamaktaydı. Bunun uyarınca, İsa’nın kıyafetleri
çıkarıldığında, o çarmıha konulmadan önce bu şekilde sarmalanmıştı.
187:2.3 (2007.2)
Çarmıha, kurbanın bazı durumlarda birkaç gün ölmeyeceği bir biçimde, vahşi ve uzun süren
cezayı sağlamak için başvurulmaktaydı. Kudüs’te çarmıha karşı dikkate değer bir yargı bulunmaktaydı; ve,
orada, kurbanın acısını dindirmek için içine ilaç katılmış şarabı sunmak amacıyla çarmıhlara her zaman bir
temsilci gönderen bir Musevi kadın cemiyeti mevcuttu. Ancak, İsa içine bu uyuşturucu katılmış şarabı
tattığında, her ne kadar susamış olsa da, onu içmeyi reddetmişti. Üstün en sonuna kadar insan bilincini elinde
bulundurmaya devam etmeyi tercih etmişti. O, bu yabani ve insan olmayan halde bile ölümle yüzleşip,
bütüncül insan deneyimine gönüllü bir biçimde tabi olarak onun üzerinden başarıyla gelmeyi arzulamaktaydı.
187:2.4 (2007.3)
İsa çarmıha konulmadan önce, idamcılarına küfreden ve onlara tüküren bir biçimde, iki haydut
hâlihazırda çarmıhlarına yerleştirilmişlerdi. Artıyı oluşturan keresteye onlar kendisini çivilerken İsa’nın
söylemiş olduğu tek cümle şu olmuştu: “Baba, onları affet, zira onlar ne yaptığını bilmiyorlar.” Eğer şefkatli
bağlılığın bu türden düşünceleri fedakâr yaşamının tümünün ana kaynağı olsaydı kendisini idam edenlerden
bu kadar merhamet dolu ve bu kadar derin sevgiyle bahsedemezdi. Bir yaşama ait düşünceler, güdüler ve
arzular bir kriz anında açık bir biçimde açığa çıkar hale gelir.
187:2.5 (2007.4)
Üstün çarmıha dikildiğinde, kumandan unvanı onun üstüne çivilemiş ve o üç dilde şunu
söylemişti: “Nasıralı İsa — Musevilerin Kralı.” Museviler bu aşağılanma olarak gördükleri şey karşısında
kızgınlıktan
deliye
dönmüşlerdi.
Ancak,
Pilatus,
onların
saygısız
tutumları
karşısında
ellerini
ovuşturmaktaydı; o kendisinin korkutulmuş ve aşağılanmış olduğunu hissetmiş olup, o bu küçük intikamı
elde etmenin yöntemini seçmişti. O, “İsa, bir isyankâr” yazabilirdi. Ancak, o, bu Kudüs Musevilerinin da Nasıra
ismini duymaktan ne kadar hoşnutsuz olduklarını oldukça iyi bilmekteydi; ve, o, bu şekilde onları
aşağılamaya kararlıydı. O, bu kişilerin aynı zamanda “Musevilerin Kralı” olarak adlandırılmakta olan bu idam
edilmiş Celileliyi görerek oldukça hızlıca buradan ayrılacaklarını biliyordu.
187:2.6 (2007.5)
Musevi önderlerinin çoğu, Pilatus’un nasıl da İsa’nın çarmıhı üzerine bu yazıyı koyarak
kendileriyle eğlenme amacında olduğunu öğrendiklerinde, Golgotha’ya koşmuşlardı; ancak, onlar, Romalı
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
4
askerleri koruma konumunda bekledikleri için onu kaldırma cüreti göstermediler. Bu unvanı kaldırmaya
yetkin olmayan bir halde, bu önderler kalabalığın arasına karışıp, kalabalık bu yazı üzerinde hiçbir ciddi
düşüncede bulunmaması için, ellerinden geldiği biçimde alçaltma ve alayda bulundular.
Havari Yahya, İsa’nın annesi Meryem, Ruth ve Yude ile birlikte, İsa çarmıhta dikili bir konuma
187:2.7 (2007.6)
geldikten hemen sonra ve tam da kumandan unvanı Üstün’ün başı üzerindeki yere çivilerken olay yerine
ulaşmıştı. Yahya çarmıha şahit olan on bir havariden tek olanıydı; ve, o, İsa’nın annesini olay yerine
getirdikten yakın bir süre sonra kendi annesi ve arkadaşlarını getirmek için Kudüs’e koştuğu için bu sürenin
tamamı boyunca hazır halde değildi.
187:2.8 (2007.7)
İsa annesini, Yahya, erkek ve kız kardeşi ile birlikte gördüğünde, gülümsedi ancak bir şey
söylemedi. Bu anda, Üstün’ün çarmıhına görevlendirilmiş dört asker, adet gereği, onun kıyafetlerini kendi
aralarında paylaştırmışlardı; biri terliklerini, diğeri örtüsünü, bir diğeri kuşağını ve dördüncüsü ise yeleğini
almıştı. Bu tünikin, dizlerine kadar görünmez kıyafet haldeki, dört parçaya ayrılmasını gerektirmişti; ancak,
askerler bunun ne de olağan dışı bir kıyafet olduğunu gördüklerinde, aralarında zar atmaya karar verdiler.
Kıyafetlerini paylaştırırken İsa onlara gözlerini dikmiş olup, düşüncesiz kalabalıklar kendisiyle
eğlenmekteydi.
187:2.9 (2008.1)
Romalı askerlerin Üstün’ün kıyafetini alması iyi bir şeydi. Aksi halde, eğer onu takip edenler bu
kıyafetlere sahip olsalardı, onlar hala geçmişten varlığını sürdürmekte olan hurafesel ibadetin cazibesine
düşeceklerdi. Üstün, takipçilerinin onun yeryüzü üzerindeki yaşamıyla ilişkilendirebilecekleri hiçbir şeye
sahip olmamalarını arzulamıştı. O insanlığa yalnızca, Baba’nın iradesini gerçekleştirmeye adanmış olan
yüksek ruhsal ideale ithaf edilmiş bir insan yaşamının hatırasını bırakmak istiyordu.
3. Çarmığa Gerilişi Görenler
187:3.1 (2008.2)
Bu cuma sabahı yaklaşık olarak saat dokuz buçukta, İsa çarmığa gerilmişti. On birden önce, bine
kadar kişi İnsan Evladı’nın çarmığa gerilişinin bu olayına şahit olmak için bir araya gelmiş haldeydi. Bu
korkunç saatler boyunca, bir evrene ait görülmez haldeki birlikler, yaratılmışın ölümünü, kınanmış bir
suçlunun soysuz ölümüne bile kadar varan bir biçimde deneyimlerken, Yaratanın bu olağanüstü olgusuna
bakışlarını dikerken sessizlik içinde beklemekteydiler.
187:3.2 (2008.3)
Belirli dönemlerde geriliş sürecinde çarmıhın yakınında durmuş kişiler şunlar olmuştu: “Meryem,
Ruth, Yude, Yahya, Şalomi (Yahya’nın annesi) ve Klopas’ın eşi ve İsa’nın annesinin kız kardeşi olan Meryem’in,
Mecdelli Meryem’in ve bir zamanlar Seforis’ten tanımakta olduğu Rebecca’yı içine alan içten kadın
inananlardan meydana gelen bir topluluk bulunmaktaydı. İsa’nın bu ve diğer arkadaşları, onun büyük sabrına
ve cesaretine şahit olur ve onun yoğun acılarına bakarlarken, sessizliklerini korumuşlardı.
187:3.3 (2008.4)
Oradan geçmekte olan birçok kişi kendisini kınar halde başlarını sallamış, ve kendisine kızan
biçimde şunu söylemişti: “Mabedi yok edecek ve onu üç günde tekrar dikecek olan kişi şimdi kendini kurtar.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
5
Eğer sen Tanrı’nın evladı isen, neden çarmıhtan gelmiyorsun?” Benzer bir biçimde Musevilerin
yöneticilerinden bazıları, şunu söyleyerek kendisiyle alay etmişti: “O diğerlerini kurtardı, ancak şimdi kendisi
kurtaramıyor.” Diğerleri ise: “Eğer sen Musevilerin kralıysan, çarmıhtan in ve bizler sana inanacağız.” Ve,
daha sonra onlar kendisiyle, şunu söyleyen bir biçimde, daha da fazla alay etti: “O, kendisini kurtarması için
Tanrı’ya güvendi. He kendisinin Tanrı’nın Evladı olduğunu bile iddia etti — şimdi bakın ona — iki hırsız
arasında çarmığa gerildi.” İki hırsız bile aynı zamanda kendisine kızmış olup, onu suçlamışlardı.
İsa onların alaylarına cevap verdiği için ve bu özel hazırlanma günün öğle vakti yaklaşmakta
187:3.4 (2008.5)
olduğu için, on bir buçukta eğlenen ve alay eden kalabalığın büyük bir kısmı kendi yoluna gitmişti; elliden az
sayıdaki kişi burada kalmaya devam etmişti. Askerler bu aşamada öğlen yemeğini yemeye ve, uzun süren
ölüm gözcülüğü için konumlanan halde ucuz, ekşi şaraplarını içmeye hazırlanmışlardı. Onlar şaraplarından
alırlarken, şunu söyleyen bir biçimde, İsa’ya alay ederek kadeh kaldırdılar: “Yaşa iyi talih! Musevilerin
kralına.” Ve, onlar Üstün’ün, onların bu eğlenmelerine ve alaylarına göstermiş olduğu hoşgörü karşısında
şaşkınlığa uğramışlardı.
İsa onları yer ve içerken gördüklerinde, onlara bakışlarını indirip, şunu söyledi: “Susuyorum.”
187:3.5 (2008.6)
Gözetçilerin kumandanı İsa’nın “Susuyorum” dediğini duyduğunda, şişesinden biraz şarap alıp onu, bir ciridin
ucundaki kurumuş sünger tıpasına onu koyan bir biçimde, kurumuş dudaklarını ıslatabilsin diye İsa’ya
kaldırdı.
187:3.6 (2008.7)
İsa öncesinde, olağanüstü gücüne başvurmadan yaşamaya karar vermişti; ve, o benzer bir
biçimde, çarmıh üzerinde olağan bir fani olarak ölmeyi tercih etmişti. O bir insan olarak yaşamıştı, ve o —
Baba’nın iradesini gerçekleştiren bir biçimde — bir insan olarak ölecekti.
4. Çarmıhtaki Hırsız
187:4.1 (2008.8)
Haydutlardan biri, şunu söyleyen bir biçimde, İsa’ya kızmıştı: “Eğer sen Tanrı’nın evladı isen,
neden kendini ve bizleri kurtarmıyorsun?” Ancak, o İsa’ya kızarken, Üstün’ün öğretimini birçok kez duymuş
olan diğer hırsız şunu söyledi: “Tanrı’dan bile korkmuyor musun? Bizlerin eylemlerimiz için adil bir biçimde
ızdırap çekerken, bu kişinin adil olmayan bir biçimde acı çektiğini görmüyor musun? Günahlarımız için
bağışlama ve ruhlarımız için kurtuluş ararsak daha iyi olacaktır.” İsa hırsızın bunu söylediğini duyduğunda,
yüzünü ona çevirip, olumlayan bir biçimde gülümsemişti. Kötülük işlemiş kişi İsa’nın yüzünün kendisine
dönmüş olduğunu gördüğünde, cesaretini toplayıp, inancının kıvılcımını yakan bir biçimde şunu söylemişti:
“Koruyucu, krallığına geldiğinde beni hatırla.” Ve, bunun ardından İsa: “Gerçekten de, gerçekten de, sana
bugün söylüyorum ki, sen bir zaman benimle birlikte Cennet’te olacaksın.”
187:4.2 (2009.1)
Üstün, inanan haydudun inanç itirafını dinleyecek kadar fani ölümün derin acıları arasında zaman
bulabilmişti. Bu haydut kurtuluş için el aradığında, özgürlüğü bulmuştu. Bundan önce birçok kez o İsa’ya
inanma zorunluluğu hissetmişti; ancak, bilincin bu son anlarında o bütüncül bir kalp ile Üstün’ün öğretisine
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
6
dönmüştü. O İsa’nın çarmıh üzerinde ölümle yüzleşme biçimini gördüğünde, bu hırsız artık, İnsan Evladı’nın
gerçekten de Tanrı’nın Evladı olduğu yargısına karşı koyamamıştı.
187:4.3 (2009.2)
Hırsızın konuşmasının ve İsa tarafından krallığa kabul edilişinin bu süreci boyunca, Havari Yahya,
çarmıhın yerine annesini ve arkadaşlarını getirmek için şehre gitmiş halde, burada bulunmamaktaydı. Luka
daha sonra bu hikâyeyi, inanmış olan muhafızların Romalı kumandanından duymuştu.
187:4.4 (2009.3)
Havari Yahya, ortaya çıkışından neredeyse atmış yıl sonra olayı hatırladığı bir biçimde çarmıha
gerilişi anlatmıştı. Diğer kayıtlar, gördüğü ve duyduğu şeylere yaslanan bir biçimde, daha sonra İsa’ya
inanmış ve yeryüzü üzerinde cennetin krallığının bütüncül birlikteliğine girmiş olan görev üzerindeki Romalı
centurionunun anlatısına dayanmaktaydı.
187:4.5 (2009.4)
Tövbe içindeki bu genç adam, siyasi baskıya ve toplumsal adaletsizliğe karşı etkili bir vatansever
karşı koyma olarak gaspın bu türden bir sürecini yüceltmiş olanlar tarafından şiddet ve yanlışın bir yaşamına
çekilmişti. Ve, serüven için duyulan bir uyarıma ek olarak bu türden öğreti, aksi halde iyi niyetli olan başka
gençleri gaspın bu cüretkâr serüvenlerine yazılmaya götürmüştü. Bu genç adam Barabbas’ı bir kahraman
olarak görmüştü. Bu aşamada o yanlış olduğunu anlamıştı. Burada çarmıhta yanı başında o gerçek anlamıyla
büyük bir adamı, gerçek bir kahramanı görmüştü. Burada, ona coşku veren ve bireyin kendisine duyduğu
ahlaki saygınlığın en yüksek düşüncelerine kaynaklık eden ve cesarete, erkekliğe ve yiğitliğe dair tüm
ideallerini etkinleştiren bir kahraman bulunmaktaydı. İsa’ya bakarken onun kalbinde egemen olan çok güçlü
bir derin sevgi, sadakat ve içten büyüklük doğmuştu.
187:4.6 (2009.5)
Eğer alaycı kalabalık içinde başka herhangi bir ruhunda inancın doğunu deneyimlemiş olsaydı ve
İsa’nın merhametine başvursaydı, inanan hayduda gösterilmiş olan aynı sevgi dolu anlayışı alırdı.
187:4.7 (2009.6)
Tövbekâr hırsız Üstün’ün onların bir zaman Cennet’te buluşma sözünü duyduktan hemen sonra,
Yahya, kendisiyle annesi ve neredeyse bir düzine kadın inanandan meydana gelen bir kafileyi getiren bir
biçimde, şehirden geri dönmüştü. Evladı Yude diğer yanda durmaktaydı. İsa bu yaşananları gördüğünde, öğle
vaktiydi; ve, o annesine: “Kadın, oğluna bak!” Ve, Yahya’ya konuşan bir biçimde, o: “Benim oğlum, annene
bak!” Ve, onlar ikisine, şunu söyleyen bir biçimde, seslendi: “Ben sizlerin buradan ayrılmanızı arzu ediyorum.”
Ve, böylece Yahya ve Yude Meryem’i Golgotha’dan götürdü. Yahya İsa’nın annesini, Kudüs’te beklemekte
olduğu yere götürüp, bunun ardından çarmığın yerine yetiştirmişti. Hamursuz’dan sonra Meryem, olağan
yaşamının geri kalan kısmı boyunca Yahya’nın evi olan Bethsayda’ya geri döndü. Meryem, İsa’nın ölümünden
sonra bir yıl kadar yaşamamıştı.
187:4.8 (2010.1)
Meryem ayrıldıktan sonra, diğer kadınlar biraz öteye geçmiş olup, çarmıh üzerinde bilincini
yitirene kadar burada kalmaya devam ettiler; ve, onlar yine de, Üstün’ün bedeni gömülme için alındığı anda
bile burada ayakta durmaktaydılar.
5. Çarmıhtaki Son Saat
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
7
187:5.1 (2010.2)
Bu türden bir olgu için bu dönemde saat erken olmasına rağmen, on ikiden biraz sonra gökyüzü
havadaki ince kumlarla kararmıştı. Kudüs’ün insanları bunun, Arabistan çölünden sıcak kum fırtınalarından
birinin geleceği anlamına geldiğini biliyordu. Öğleden sonra birden önce gökyüzü o kadar karanlıktı ki, güneş
görülmemekteydi; ve, kalabalığın geri kalan kısmı şehre yetişmişti. Üstün yaşamını bu saatten biraz sonra
vermişti; bu anda, yalnızca on üç Roma askeri ve yaklaşık on beş kişiden meydana gelen bir topluluk olarak,
otuzdan az kişi mevcut haldeydi. Bu inananların tümü, Üstün’ün yitirilişinden önce olay yerine geri dönmüş
olan İsa’nın kardeşi Yude ve Yahya Zübeyde dışında kadındı.
Birden kısa bir süre sonra, çetin kum fırtınasının artan karanlığı ortasında, İsa insan bilincini
187:5.2 (2010.3)
yitirmeye başlamıştı. Onun son kelimeleri olan merhamet, bağışlama ve tembih sözleri ifade edilmişti. Onun
son arzusu — annesinin bakımı olarak — ifade edilmişti. Yaklaşan ölümün bu saati boyunca İsa’nın insan aklı,
özellikle Mezmurlar olarak, İbrani yazıtlarındaki birçok metnin tekrarına başvurmuştu. İnsan İsa’nın son
bilinçsel düşüncesi; şimdi yirminci, yirmi birinci ve yirmi ikinci Mezmurlar olarak bilinen Mezmurlar
kitabının bir kısmını aklında tekrar etmekle ilgiliydi. Onun dudakları sıklıkla hareket etse de, o, kalbinden çok
iyi bildiği ve bu aşamada aklından geçirmekte olan bu metinler olarak kelimeleri ifade edemeyecek kadar
zayıftı. Yalnızca birkaç sefer yakında bulunanlar bir takım ifadeleri yakalamıştı; “Ben Koruyucu’nun
kutsanmış olanı kurtaracağını biliyorum,” “Senin elin düşmanlarımın hepsini bulacaktır” ve “Tanrım, tanrım,
neden beni yalnız bıraktın?” gibi. İsa bir an olsun bile, Baba’nın iradesi uyarınca yaşamış oluşuna dair en ufak
bir kuşkuyu dahi aklında geçirmemişti; ve, o hiçbir zaman, mevcut an içerisinde Babasının iradesi uyarınca
beden içindeki yaşamını öne sermekte olduğundan kuşku duymamıştı. O Baba’nın kendisini yalnız bırakmış
olduğunu hissetmemişti; o yalnızca, yitirmekte olan bilinci içinde, birçok Yazıtları söylemekteydi; onların
arasında, şöyle başlamakta olan yirmi ikinci Mezmur bulunmaktaydı: Tanrım, tanrım, neden beni yalnız
bıraktın?” Ve, bu tesadüf olarak, yakında bulunanlar tarafından yeterli kesinlikte duyulmuş olan üç metinden
bir tanesiydi.
187:5.3 (2010.4)
Fani İsa’nın takipçilerinden istemiş olduğu son rica yaklaşık olarak bir buçuk sularıydı; ve, ikinci
kez o “Susuyorum” dediğinde, gözcülerin aynı kumandanı, bu zamanlarda ortak bir biçimde sirke olarak
adlandırılmakta olan, tekrar onun dudaklarını içinde ekşi şarap olan aynı ıslak süngerle ıslatmıştı.
187:5.4 (2010.5)
Kum fırtınasının yoğunluğu artmış ve gökler artan bir biçimde kararmıştı. Hala askerler ve
inananlardan oluşan küçük topluluk kenarda beklemekteydi. Askerler, keskin kumdan kendilerini korumak
için bir araya sokulan bir biçimde, çarmıhın yakınında çömelmişlerdi. Yahya’nın annesi ve diğerleri,
üzerlerinde duran bir kaya tarafından bir ölçüde korundukları uzak bir yerden izler konumdalardı. Üstün
nihai olarak son nefesini aldığında, Çarmıhın ayağında Yahya Zübeyde, kardeşi Yude, kız kardeşi Ruth,
Mecdelli Meryem ve bir zamanlar Seforis’ten tanımış olduğu Rebecca bulunmaktaydı.
187:5.5 (2011.1)
Saat üçten tam biraz önce İsa, güçlü bir sesle, “O bitti! Baba, ben ellerine ruhaniyetimi
sunuyorum” şeklinde haykırmıştı. Ve, o bu şekilde konuştuğunda, başını eğmiş ve yaşam mücadelesini
bırakmıştı. Romalı centuriyon İsa’nın nasıl öldüğünü gördüğünde göğsüne vurarak şunu söylemişti: “Bu
gerçekten de doğru bir adamdı; gerçekten de o bir Tanrı Evladı olmalı.” Ve, bu andan itibaren o İsa’ya
inanmaya başladı.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
8
187:5.6 (2011.2)
İsa sadık bir biçimde öldü — tıpkı yaşadığı gibi. O sınırsız bir biçimde kendi krallığını kabul etmiş
olup, acı gün boyunca durumun üstesinden gelmiş bir konumda kalmaya devam etmişti. O, seçilmiş
havarilerinin güvenliğini sağladıktan sonra, gönüllü bir biçimde onursuz ölüme gitmişti. O bilge bir biçimde,
Petrus’un sorun çıkaran şiddet yanlısı karakterini kısıtlamış ve fani mevcudiyetinin tam da sonuna kadar
Yahya’nın yakında olabilmesini sağlamıştı. O, sahip olduğu gerçek doğayı katil emellere sahip Sanhedrin’e
açığa çıkarmış, ve Pilatus’a, bir Tanrı Evladı olarak egemen yönetim yetkisinin kaynağını hatırlatmıştı. O
Golgotha’ya kendi kerestesini taşıyarak başlamış ve fani erişime ait kendi ruhaniyetini Cennet Babası’na
teslim ederek sevgi dolu bahşedilmişliğini tamamlamıştı. Ve, bu türden bir yaşamdan sonra — ve bu türden
bir ölümde — Üstün gerçekten de “O bitti” diyebilirdi.
187:5.7 (2011.3)
Bu, hem Hamursuz hem de Şabat için hazırlık günü olduğu için, Museviler bu bedenlerin
Golgotha’da öyle herkese açık bir biçimde durmasını istememişlerdi. Bu nedenle, onlar Pilatus’un huzuruna,
çarmıhlarından alınabilmesi ve gün batımından önce suçlu mezar çukurlarına atılabilmeleri için
taşınabilmeleri amacıyla bu üç adamın ayaklarının kırılmasını isteyen bir biçimde, çıkmışlardı. O bu ricayı
duyduğunda derhal üç askerini ayakları kırmak ve İsa ve iki haydudu taşımak için göndermişlerdi.
187:5.8 (2011.4)
Bu askerler Golgotha’ya ulaştıklarında, onlar bunu iki hayduda yapmışlardı; ancak, onlar,
fazlasıyla şaşırmış olarak, İsa’yı hâlihazırda ölü bulmuşlardı. Buna rağmen, onun ölümünden emin olmak için,
askerlerden bir tanesi onun sol yanını mızrağı ile yarmıştı. Her ne kadar çarmıhın kurbanlarının iki veya üç
gün bile çarmıhın üstünde canlı halde yaşamlarını hale sürdürmeleri sıklıkla karşılaşılan bir şey olsa da, çok
yoğun duygusal üzüntü ve İsa’nın keskin ruhsal kızgınlığı, beş buçuk saatten biraz daha bir süre içinde beden
içindeki yaşamını sonlandırmıştı.
6. Çarmıhtan Sonra
187:6.1 (2011.5)
Kum fırtınasının karanlığı ortasında, olarak üç buçuk sularında, Davud Zübeyde Üstün’ün
ölümünün haberi taşıyan ulakların sonuncusunu göndermişti. Onun koşucularının sonuncusunu, İsa’nın
annesinin ailesinin geri kalan kısmıyla beklemekte olduğunu varsaydığı yer olan, Bethani’deki Marta ve
Meryem’in evine göndermişti.
187:6.2 (2011.6)
Üstün’ün ölümünden sonra, Yahya kadınları, Yude’nin sorumluluğu altında, kendilerinin Şabat
günü için vakit geçirmekte olduğu İlyas Markus’un evine göndermişti. Yahya’nın kendisi, bu zaman zarfında
Romalı centurion tarafından oldukça iyi bilinir bir halde, Yusuf ve Nikodemus olay yerine kendilerinin İsa’nın
bedenini almaları yetkisini veren bir emirle gelene kadar Golgotha’da kalmaya devam etmişti.
187:6.3 (2011.7)
Böylelikle, sahip olduğu çok çeşitli usların, sevgili Egemenleri’nin insan vücutlaşımın çarmığa
gerilişinin dehşete düşürücü sergisi ile ürperdiği, engin bir evren için acı ve keder günü sona ermişti; onlar,
fani hissizliğin ve insan sapkınlığının bu sergisi karşısında ne düşüneceklerini bilmez hale gelmişlerdi.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
9
Download