FİLİSTİN KADINI, TOPLUMSAL ROLÜ VE DEĞERİ Senem SOYER* Filistin kadını denilince akıllara ilk gelen “devrimci”, “eğitimli” ve “şehit” kadın tanımlamalarıdır. Arap kadını kavramı ile Filistinli Arap kadını kavramı telaffuz edildiğinde çağrışım yapan imgeler farklılık göstermektedir. Filistinli kadın, ülkesinin özgürlüğü için aktif ve etkileyici olarak en ön safta rol almıştır. Ülke içinde ve dışında vatanı için erkeklerle beraber mücadele vermişlerdir. Diğer Arap ülkelerinde olduğu gibi Filistin’de de yakın geçmişte halk, özellikle de kadınlar bir sömürge ortamında yetişmişlerdir. Yenilginin ardından Filistin kadınının yaşadığı sıkıntılı durumlar, bir bütün olarak tüm halkı harekete geçirmiş, Filistin kadını da bu hareketin her alanında olduğu gibi bağımsızlık yolunda da yerini almıştır. Karşılaşılan ekonomik zorluklar, siyasi çalkantılar hatta eğitim sistemi Filistin kadınının günlük yaşam tarzını önemli ölçüde etkilemiştir. Bu çalışma Filistin kadınının toplumsal konumunu ve Filistin davasında üstlenmiş olduğu rolü incelemeyi hedeflemektedir. Böylece kadınların toplumsal hayat içinde oynamış oldukları rol ve toplumsal hayata katkıları Filistin kadını özelinde ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Filistin, Filistinli Arap Kadın, Ortadoğu PALESTINIAN WOMEN, HER ROLE AND VALIE IN SOCIETY ‘Revolutionist’, ‘educated’ and ‘martyr’ are the first descriptions that comes to mind when you say Palestinian Women. There are major differances between the concept of Arabic and Palestinian women. Palestinian women takes an active and effective role for the independence of their country. They put up a fight both inside and outside of Palestine alongside men. Like other Arabic Countries, Palestine people and especially their women had been in a colonial environment till the recent past. After defeat, unfavorable situations that women facing impelled all society to act and Palestinian women take her place in this movement. Economic difficulties, political unrest and even education system affected Palestinian women’s daily life considerably. This study aims to examine social status of Palestinian women and her role in Palestine’s struggle for freedom. And so the role and contribution of women in social life will be examined through Palestinian women. Keywords: Palestine, Palestinian - Arabic Women, Middle East * Yard. Doç .Dr., Kırıkkale Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Mütercim-Tercümanlık (Arapça) Ortadoğu’da Kadın Hareketleri Uzun ve ortak bir geçmişe sahip Arap toplumlarında kadına bakış ve onun toplumsal konumu hakkında çok fazla farklılıklar görülmemektedir. Arap toplumunda aile, ataerkil bir yapı sergilemektedir. Erkekler tarafından temsil edilen ailede kadının söz hakkı pek yoktur. Kadın ancak anne olduğu zaman özellikle de erkek çocuk annesi olduğunda büyük bir değer ve itibara kavuşmaktadır. Bu değerin bir devamı olarak da büyükanne olduğunda ailede söz sahibi olabilmektedir. 19. yüzyıl ortalarında Batıda başlayan ve Ortadoğu’ya doğru yayılan reform hareketi kadınları da derinden etkilemiştir. Ortadoğu’da kadın hareketleri daha çok sömürgeciliğe karşı yürütülen bağımsızlık savaşlarında kendini göstermiştir. Bu rolleri ile kadınlar hem bir ailenin hem de toplumun temeli olduklarını bir defa daha göstermişlerdir. Filistin için de durum çok farklı olmamakla birlikte “Tarihsel olarak kadınlar çatışmanın başlangıcından beri kendilerini çeşitli şekillerde göstermeyi başarmışlarsa da kadınların temel işlevi nüfusun devamını sağlama, doğan çocukları yetiştirme, onların eğitim ve sağlığıyla meşgul olma olarak tayin edilmiştir”(Aydınalp, 2009; 202). Daha çok mücadele edecek neferleri dünyaya getiren bir varlık olarak algılanan kadın, dini ve kültürel normların öngördüğü gibi mümkün mertebe çatışmanın dışında tutulmaya çalışılmıştır. Filistin’in bağımsızlık mücadelesinde kadınlar 1920’li yıllardan beri yer almışlar, özellikle de intifadadan sonra aktif ve etkin rol oynamışlardır. Filistin kadını 1965 devriminden sonra sosyal ve siyasi alanda büyük gelişmeler kaydetmiştir. Çünkü devrim hem emekçi kadın hem de eğitimli kadın için kendi özgürlüğü ve ülkesinin özgür geleceği bakımından önemlidir. Bu sürecin doğal bir sonucu olarak devrimci kadının kişiliği, onun şahitlik ettiği tarihi olaylar, yaşadığı kişisel durumlar, zihinsel ve bedensel her türlü oluşumuna etki eden unsurlar ile şekillenmektedir. Uzun yıllardan beridir işgal altındaki Filistin topraklarında ülkenin kadınları direniş mücadelesine katılmışlardır. Başlarda, 1948’den önce bilgi alışverişini sağlama, devrimcileri saklama gibi basit sayılabilecek görevleri olan Filistin kadını 1967’den sonra erkeklerle eşit ölçüde mücadele ederek Filistin davasının en güçlü savunucularından olmuşlardır. Gerektiğinde en ön safta yerini alarak gösteriler düzenleyen kadınlar, İsrail zindanlarından da kurtulamamışlardır. Burada çok zor şartlar altında yaşamışlardır. İntifada dönemleri kadınların kendilerine biçilmiş olan görevlerinin dışına çıkma dönemleri olmuştur. Aldıkları sorumluluklar ile mücadeledeki yeterliliklerini de kanıtlamışlardır. İkinci intifadadan sonra Filistin kadınları daha geniş bir çerçevede varlıklarını ortaya koymuşlardır. Uzun yıllar Memluk hâkimiyetindeki Filistin, 1516’da Yavuz Sultan Selim tarafından Mercidabık savaşı sonrası Osmanlı yönetimine geçmiştir. Daha sonra 1917 yılında İngilizler tarafından işgal edilen Filistin, 1920 yılından itibaren resmen İngiliz yönetimine bırakılmıştır. “Daha önce İngilizler tarafından işgal edilen Filistin 1948’de İsrail’in kurulmasıyla birlikte günümüze kadar bütün halk mücadeleci ve direnişçi doğmuş bu şekilde büyümüş ve yetişmiştir. Özellikle de 1967 savaşından itibaren Filistin kadını Yahudi düşmanlığına karşı hep direnişçi kadın olmuştur. Siyasi ve askeri alandaki faaliyetleri ile her alanda ülkesini savunmuş aynı zamanda Filistin kadınını kurumsal (https://www.maannews.net/Content.aspx?id=833152). çalışmalarla geliştirmiştir” Filistin kadını denilince herkesin zihinlerinde çağrışım yapan kelimelerin başında “devrimci-mücadeleci kadın, eğitimli-düşünür kadın ve şehit kadın” tanımlamaları gelmektedir. Bu sıfatlar bir yönüyle tüm Filistin kadınlarını tanımlamak için kullanılmaktadır. Bu çalışmada bahsedilen tanımlara örnek olan en güçlü kadın temsilciler incelenecektir. Devrimci ve Mücadeleci Kadın Devrimci ve mücadeleci kadın tanımı için Arapçada “( ”المرأة الثورية والمناضلةel-Mer’etu es-Sevriyyetu ve’l-Munâdile) ifadesi kullanılmaktadır. Filistin kadını, yaşadığı toplumun, ülkesinin ulusal sorunuyla sürekli ilişkili halde olmuş ve bağımsız geleceğinin inşa edilmesinde güçlü etkin yönüyle yer almıştır. Özellikle 1965 yılındaki devrimden sonra Filistin özgürlük hareketinin temsilcisi olmuştur. Filistin halkının yaşadığı olaylar herkes gibi kadınları da etkilemiş ve değiştirmiştir. Aida kampında yaşamış Samira’nın annesi Umm Abdullah intifada hakkında şu açıklamaları yapıyor: “İntifada kadınları çok değiştirmişti. Bu bizi harekete geçirdi. Hayatlarımızı değiştirdi. Oğullarımızı döven askerleri gördüğümüz zaman, deliye dönüyorduk. Oğullarımızı korumak için yapabileceğimiz bir şeyler olmalıydı. Korkusuzca, düşünmeden yapmamız gereken şeyi yaptık. Bu şekilde davranan bir kadına, diğer kadınlar saygı gösterirler ve onun bir kahraman olduğunu söylerler. Bunu sadece kadınlar söylemezler. Erkekler de aynı şeyi söylerler. “Kadın, sen bizden daha güçlüsün. Daha cesursun, gerçek bir kahramansın” derler ” (Gorkin, Othman;2015, 204). Devrim bilinci ve bilgiyle silahlanmak Filistin davasının diğer bir yönünü oluşturmuştur. İşgal altındaki vatan topraklarında bir yandan eğitim işleri yürütülmeye bir yandan da siyasi-sosyal bilinç geliştirilmeye çalışılmıştır. Eğitim yönü bu noktada kadınlara nasıl bir yol takip edecekleri, siyasi güçlerini nasıl artıracakları ve farkındalık sağlamak adına önemli katkılarda bulunmuştur. Bu devrimci kadınlar da yaşamış gerçek kahramanlar ve örnek şahsiyetler olarak edebiyata konu olmuşlardır. Devrimci kadın bazen ezilmiş, emekçi biri olarak bazen de bilinçli, eğitimli biri olarak tasvir edilmiştir. Gassân Kenefânî’nin Umm Sa‘d isimli romanındaki aynı isimli kadın karakter, ezilmiş ve emekçi devrimci kadına en iyi örneklerden birisidir. Yazar bu romanı gerçek bir hayat öyküsünden yola çıkarak, o kadının gelecek nesillere örnek olarak aktarılması gerektiğini düşündüğü için yazdığını belirtmiştir. Umm Sa‘d gerçek bir kahramandır. Romanın konusu, 1967 Haziran yenilgisinden sonra Beyrut kamplarında yaşayan kadının kamp günlükleri şeklindeki hayatını ele almaktadır. Halkın devrim ve direniş ruhunun uyanışı anlatılmaktadır. Kadın, kendi devrimci ruhunu iki erkek çocuğuna da aşılayan bir kadındır. Filistin’in özgürlüğü için gerilla birliklerine katılan ve hapse düşen oğlunun salıverilmesi için yetkilerle görüşmeyi reddetmiş, oğlunun orada ölmesinin daha onurlu olduğunu söylemiştir. Yazarın da ifade ettiği gibi bu kadın yenilginin bedelini ödeyen Filistinlilerin sesi olmuştur (Kenefânî, 2013). Bu romanda tüm Filistinli kadınlar için büyük önem taşıyan anahtar sembolü kullanılmıştır. Filistinli kadınlar evlerinin anahtarını boyunlarında taşımakta ve bir gün evlerine döneceklerine inanmaktadırlar. Devrimci kadının öne çıkan özelliklerinden biri de mücadele ve çalışma yoluyla ilk olarak kendi özgürlüğünü gerçekleştirmesidir. Bu bir bakımdan evin dışına çıkabilmesi, erkeklerle yan yana sosyal, siyasi ve askeri alanda yer alarak başarılar kazanmasıdır. Eğitimli-Düşünür Kadın Eğitimli ve düşünür kadın tanımı için Arapçada “( ”المرأة المثقفة والمبدعةel-Mer’etu elMusekkafetu ve’l-Mubdi‘a) ifadesi kullanılmıştır. Burada savaş ve devrimlerde sadece silahlanmış kadınlar değil aynı zamanda sınırlandırılmış belirli rollerle siyasi olarak da mücadele eden, çiftçi kadınların dışında kalan çoğunlukla eğitim almış bir kadın grubu kastedilmektedir. Bu kadınlar ülkelerinin bağımsız gelecekleri için çabalamışlar, daha çok siyasi olarak harekete yön veren kadınlar olmuşlardır. Mücadele durumları ile ilgili kadın hareketleri bazı kategorilere ayrılmış ve sınıflandırılmıştır. Bunlar Ferîhât,2009;73): a) Kadının ulusal düzeyde ülkenin bağımsızlığı için mücadele hareketine katılması b) Kadının, silahlı mücadelenin olduğu Arap ülkelerinde ulusal birliği ve bağımsızlığı gerçekleştirmek için harekete katılması c) Kadının, ulusal bilinç ruhunun gelişmesi için örgütler ve kadın hareketleri oluşturması d) Kültürlü Arap kadınının katkısıyla başlayan milli ve ulusal hareketlerin daha sonra hızlı bir şekilde çiftçi, çalışan ve emekçi kadınlara da yayılması. Bunlar birer varsayım olarak ele alınsa da Arap kadınının, siyasi olarak düzenli olmayan örgütlenmesinin temelini teşkil etmiştir. Bu hareket ailesinden birini kaybetmiş (eşi, ağabeyi, kardeşi…) çiftçi ve işçi kadının işgale tepkisi olarak doğmuştur. Bu sömürü karşıtı mücadele Filistin sorunuyla etkileşim ortaya çıkarmış ve farklı biçimlerde ele alınmıştır. Eğitim almak Filistinli kadınlara önemli üstünlükler sağlamıştır. Eğitimin Filistinli kadınlar üzerindeki olumlu etkisine Aida kampında yaşamış Samira’nın anlattıkları örnek olarak gösterilebilir. “Bu sırada lisedeyken, onuncu sınıftan on ikinci sınıfa kadar sınıfları geçmiştim ve daha şimdiden güçlü siyasi görüşlerim oluşmuştu. Dahası var kendi görüşlerim için savaşmak istediğimi fark etmeye başlamıştım. Her türlü kitabı – Victor Hugo’nun, Maxim Gorky’nin kitaplarını- okuyordum. Ve daha da çok siyasi kitap okuyordum. Beni gerçekten heyecanlandıran bir kitap hatırlıyorum. Kitabın adı Al-Fedaiyin [Gerilla Savaşçıları] di. Kitap, Ürdün’deki gerilla savaşçılarının kampından –the fedaiyin camps-, savaşçıların geçtiği eğitimlerden ve sürdürmüş oldukları bazı eylemlerden bahsediyordu. Onlar gibi olmak istediğimi hatırlıyorum ” (Gorkin, Othman;2015,129-130). Samira’ya ismini annesi vermiş. Ona bu ismi vermesinin nedenini şöyle açıklıyor: “İslam için savaşmış –cesur, gerçek bir savaşçı olan bu kadın kahramandan sonra ona bu ismi koydum” (Gorkin, Othman;2015, 168). Samira gerçekten de adını taşıdığı kadın gibi bir kadın olmuş. Aktif olarak görevler almış, defalarca hapse girip çıkmış. Başlarda öğrenci gruplarında, Kadınların Sosyal Hizmet Komitesinde yer almış, intifada ile birlikte Filistin başkaldırısına kadınların desteğini sağlamak için mülteci kampları ve köylerdeki kadınlarla görüşme ve örgütleme onun görevi olmuş. Bütün bunlar toplumun bir yansıması olarak edebiyat alanında da var olmuştur. Özellikle Filistin kadını hem şiir hem de nesir alanında edebiyatçılar tarafından işlenmiştir. Filistin davasının güçlü sesi Fetva Tûkân, mücadeleci kimliği olan ve bu yönüyle öne çıkan bir kadın şairdir. Hayatı her türlü mücadele ile geçmiş ve hayatının ana teması mücadele olmuştur. “Tûkân’ın otobiyografilerinin ilk cildi Rıhle Cebeliyye Rıhle Sa‘ba, edebiyatçının kendi kişisel yolculuğunun bir muhasebesi, yakın çevresine karşı verdiği mücadelenin bir özetidir. Milli davaya, milli mücadeleye yani en zor yolculuğa başlamadan önce yaptığı bu dağ yolculuğu, onun kısılıp kaldığı çemberden çıkış hikâyesidir. Tûkân, ilk mücadeleyi ailesi ve geleneksel toplumuna karşı vermiştir. Bu eserde Filistin için verdiği mücadelenin nasıl ve ne şartlarda başladığını ortaya koyar” (Üyümez, 2014;188). Çoğu Filistin kadını için 1967 Haziran Savaşı bir dönüm noktası olmuştur. “Süveyş Krizi günlerinde siyasi bilinci yeni yeni uyanan Tûkân’ın özellikle 1967 Haziran Savaşından sonra aktifleştiği bilinmektedir. İngiltere yolculuğu onun güvensiz, içe kapalı kişiliğiyle mücadele edip, kendi ayakları üzerinde durarak hayata yeni bir pencereden bakmasını sağlamıştır”(Üyümez, 2014; 185-186). Fedvâ Tûkân ikinci otobiyografisi er-Rıhletu’l-Es-‘ab’da, daha çok 1967 Haziran Savaşını ve etkilerini ele almıştır. “Savaş öncesinde ona Nablus’u terk edip, Amman’a ya da Beyrut’a gitmesini söyleyen arkadaşına “Evimin eşiğinde ölürüm ama yine de başka bir ülkeye sığınmam” diyen ve evine, toprağına ölesiye bağlı olan Tûkân (Rıhle Cebeliyye:236), ne olursa olsun vatanında kalmayı tercih etmektedir”(Üyümez, 2014; 201). Eğitim almış kadınlar edebiyatta da çeşitli şekillerde yer almıştır. Bazen bir anne olarak bazen de öğrencilerinin önünde geleneksel Filistin kıyafetleriyle vatan sevgisini öğreten bir öğretmen olarak öne çıkmıştır (Ferîhât, 2009; 80). Şehit Kadın Şehit kadın tanımı için Arapçada “( ”المرأة الشهيدةel-Mer’etu eş-Şehîdetu) ifadesi kullanılmaktadır. Filistin’de kadınlar sadece mücadele edip devrimci çocuklar yetiştirmemiş aynı zamanda bu mücadele içinde siyasi ve askeri görevler almışlardır. Bu görevlerin bir sonucu olarak kimi zaman yaralanmışlar ve hatta şehit olmuşlardır. Şadiye Ebu Gazâlâ, 1967 yılındaki İsrail işgalinin ardından Filistinli ilk şehit kadın olarak bilinmektedir. 28 Kasım 1968 yılında Nablus’ta şehit olmuştur (http://palestine.assafir.com/Article.aspx?ArticleID=3431). Delâl el-Mağribî bir başka şehit Filistinli kadındır. Lübnanlı bir anne ve Filistinli bir babanın kızı olarak Lübnan’daki Sabra mülteci kampında dünyaya gelmiş ve 1978 yılında henüz yirmi yaşındayken şehit edilmiştir. Vefa İdris, Filistinli ilk kadın eylemcidir. 1975 yılında kampta doğmuş ve ölümüne kadar da burada yaşamıştır. İdris, işgali bizzat yaşamış, üç defa plastik mermi ile vurulmuş, İsrail güvenlik güçleri tarafından darp edilmiştir. Çatışmalarda ailesinden bir bireyi kaybetmiş, ayrıca ağabeyi İsrail tarafından tutuklanıp sekiz yıl hapse mahkûm edilmiştir. Babasını da küçük yaşta kaybeden Vefa İdris, kendisini Filistin halkı için feda etmiş ve artık “Filistin’in kızı” olmuştur (Aydınalp, 2009). Fâtıma en-Neccâr, Rîm er-Riyâşî, Âyât el-Ahras, Hîbe Derağma, Henâdî Cerâdât ve daha birçok kadın kendilerini Filistin davası uğruna feda etmişlerdir. Sonuç Bu çalışmada Filistinli Arap kadını devrimci, mücadeleci ve şehit sıfatları ile üç ana birimde incelenmiş ve örneklendirilmiştir. Filistin kadını, İsrail-Filistin sorununda ihtilalin başından günümüze kadar merkezi bir konumda yer almıştır. Edebiyatta Filistin kadını çok çeşitli sıfatlarla yer almış, vatan, toprak, anne, kız kardeş, şehit kadın, yaralı kadın ve direnişçi kadın temalarıyla incelenmiştir. Filistin romanlarında da Filistin kadını ve onun mücadelesi okuyucunun zihninden önce duygularına hitap etmiştir. Günümüzde edebiyatçılar aracılığıyla özellikle de erkek olarak Ğassân Kenefânî ve kadın olarak Fedvâ Tûkan, Filistin kadını hakkındaki betimlemeleriyle kadının toplumdaki yeri ve önemini yansıtması bakımından önem taşımaktadır. Filistinli Arap kadın, sosyal ve siyasi olarak toplumda önemli roller oynamıştır. Anne olmasının yanında ülkesinin bağımsız geleceği ile ilgili de büyük sorumluluklar üstlenmiştir. Zor şartlarda mülteci olarak kamplarda yaşamış ancak umutsuzluğa asla yenik düşmemiştir. Filistin davası için yapılan mücadelede yer almış, çocuklarını da bu bilinç ile yetiştirmişlerdir. Bu çocukların daha sonra halk hareketlerini başlattıkları da bilinmektedir. Bu da kadınların sosyal hayatta aktif rol almasının önemini ortaya koyması açısından son derece önemli bir veri olarak değerlendirilmektedir. Bu noktada her ülkenin kadınlarının ülkeleri için yerine getirmiş oldukları fonksiyonları ortaya çıkaran çalışmaların vurgulanmasının son derece önem arz ettiğine bir kez daha vurgu yapmak gerektiği kanaatine varılmıştır. Kaynaklar Aydınalp, H. (2009). İntihar eylemcisinin sosyal kimliği: Filistinli ilk kadın eylemci Vefa İdris. Toplum bilimleri: Ocak-Haziran 2006-2009, s. 201-219. Eş-Şâmî, Hasân Reşâd. (1998). El-mer’etu fî’r-rivâyeti’l-filistıniyye 1965-1985. İttihâd’ul-kuttâbi’larab. Ferîhât, M.C. (1995). Şahsıyyetu’l-Mer’ati fî’l-kıssati’l-kasîrati fî’l-Urdun. Gorkin, M., Othman, R. (2015). Filistinli kadınların hikayesi üç anne üç kızı. Çev. Didem Ayağ. İstanbul. Pales Yayınları. İbrahîm, H. Abdu’l-Kâzîm. (t.y.). Eş-şahsıyye fî kısasın ve rivâyâti Ğassân Kenefânî. Mecelletu kulliyetu’t-terbiyye/vâsıt. (11). Kenefânî, G. (2013). Umm Sa‘d. Menşûrât er-Rimâl. Üyümez, F. B. (2014). Hatıralara yolculuk Halide Edip Adıvar ve Fedvâ Tûkân otobiyografileri üzerine bir inceleme. Eskişehir. Nisan Kitabevi. Elektronik Kaynaklar https://www.maannews.net/Content.aspx?id=833152 30 Nisan 2016 tarihinde erişilmiştir. http://palestine.assafir.com/Article.aspx?ArticleID=3431 05 Haziran 2016 tarihinde erişilmiştir.