Kazım ÇAPACI 20. YÜZYILDA MÜZİK 1900-2000 olmayan ritimlerle, armonilerle ve kromatik dokuyla anlatmaya çalışmışlardır. Müziğin anlatımında orkestranın küçültülmesi, çalgıların tını özelliğinin önemsenmesi, örneğin; madensel üflemeli çalgıların yerine tahta üflemelilerin kullanılması, müzik cümlelerinin kısa oluşu ve genel olarak tınının en önemli olgu olması izlenimci akımın en önemli özelliklerini oluşturmuştur. EMPRESYONİZM (İZLENİMCİLİK)’İN DOĞUŞU XIX. yy. sonlarında Fransa’da yaşanan gerilimler ekonomik yaşamda büyük sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Teknolojinin gelişmesi, gereksinimlerin daha çabuk değişmesine ve estetik beğeni değerlerinde de hızlı değişimlere yol açmıştır. Böylece felsefe ve sanat eserlerine yönelik değerlendirmeler bu hıza ayak uydurmak zorunda kalmıştır. İzlenimciliğin müzikteki en önemli temsilcileri; Claude Debussy ve Maurice Ravel ’dir. Böyle bir ortamda Empresyonist (izlenimci) ressamların eserleri büyük yankı uyandırmıştır. Halka özgü bir akım özelliği taşımadığı için tepki duyulan izlenimci akım, tüm sanat dallarını etkilemiştir. İzlenimcilerin müziğinde ezgi, armoni, ritim gibi temel ögeler önceki dönemlerden farklı bir anlayışla ele alınmış ve müzik en saf seslerle çalgıların tınısal özellikleri kullanılarak duyurulmak istenmiştir. Uzakdoğu ülkelerinin müziklerinde kullanılan ses dizileri, tam perdeli, kromatik ve Orta Çağ kilise dizileri kullanılarak belirli bir tonalitenin dışında kalan akorların klasik armoni kurallarının tersine, paralel ve birbirlerinden bağımsız olarak ilerlemeleri Empresyonizmin müziksel özellikleridir. Empresyonizm (İzlenimcilik), özellikle resim sanatında etkisini ortaya koyan bir akım olarak XX. yüzyıl başlarında yaygınlık kazanmıştır. Romantik Dönem müziğine tepki olarak doğan empresyonizm, dış dünyadan algılanan izlenimleri yansıtmayı amaç edinen bir akım olmuştur. İzlenimci akım adını, 1874 yılında Fransız ressam Claude Monet ’nin arkadaşlarıyla birlikte açtığı sergide yer alan «İzlenim» adlı tablosundan almıştır. Monet, resimlerinde fırça darbeleriyle oluşturduğu değişik renklerdeki noktalarla, istediği izlenimi uyandıracak renk ve ışık etkisini yaratmayı başarmıştır. Bu akımın temsilcileri arasında Manet, Renoir, Degas, Cezanne, Gaugin yer alır. Özellikle Empresyonizmin öncüsü Debussy müziklerinde armoniye değil ritim ve tınılara önem vermiş, biçimde ise izlenimci ressamların ışığı parçacıklara bölme tekniğinden esinlenmiştir. Ses ve renk kavramını müziğe kazandıran Debussy tınıyı ön plana çıkarmak amacıyla orkestrayı küçültmüş, tahta üflemelilere öncelik tanımış, arp, çelesta, gong gibi yüksek sesli ve tınılı çalgıları sık sık kullanmıştır. Her eserinde farklı bir çalgı kullanarak o esere özgü bir tını yaratmaya çalışmıştır. İzlenimci ressamların bu alandaki çalışmalarından etkilenen besteciler de tıpkı ressamlar gibi müziklerinde benzer teknikler kullanmışlardır. Bir öyküyü bir nesneyi göründüğü gibi doğrudan betimlemek yerine onun bellekte bıraktığı etkiyi ezgilerinde belirli bir çizgisi 1 Herhangi bir anın içinde yakalanan düşünceyi ışık etkileriyle anlatan izlenimci ressamlar gibi Debussy de farklı armoni, ritim ve ses renkleriyle ördüğü müziği ile yeni bir dönemi başlatmıştır. Claude Debussy, Moris Ravel, Alexander Skriyabin, Charles İves, Arnold Schoenberg, Alban Berg, Anton von Webern, atonal müzik, çok tonluluk, dışa vurumculuk, çok ritimlilik gibi akım ve tekniklerini eserlerinde kullanmışlardır. Bela Bartok, tonal müzikten uzaklaşmadan çok tonluluk, çok ritimlilik özelliklerini ve halk müziğinin olanaklarını kullanarak kendi özgün stilini oluşturmuştur. İgor Stravinski, Dimitri Şostakoviç, Sergei Prokofief, Paul Hindemith, özellikle yeni klasikçilik akımını benimsemiş ve eserlerinde tonaliteye bağlı kalarak çok tonluluk tekniğini başarıyla kullanmışlardır. Daha birçok besteci yirminci yüzyıl müziğini oluşturan bu akımların öncüleri olmuşlardır. 20. YÜZYIL MÜZİĞİNİN DOĞUŞU Müzikte yeni akımlar on dokuzuncu yüzyılda Romantik Dönemin ortalarında başlamıştır. Bestecilerin kullandıkları yenilikler yirminci yüzyıl müziğine giden yolu aralamıştır. Wagner’in operaları, Liszt’in senfonik şiirlerindeki teknik yenilikler yirminci yüzyıl müziğini etkilemiştir. Romantik Dönemde senfonileriyle tonal sistemin bütün olanaklarını kullanan Beethoven’in ardından gelen besteciler, on altıncı yüzyıldan yirminci yüzyıla yaklaşırken kullanılan klasik müziğin eski armoni anlayışından uzaklaşarak yeni ve farklı bir anlatıma yönelmişlerdir. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında yeni müzik farklı özellikler kazanmış ve besteciler, somut müzik, dizisel müzik, aletorik müzik, elektronik müzik, minimalist, yeni yalıncılık gibi akım ve tekniklerin kullanıldığı eserler vermişlerdir. Yirminci yüzyıl başlarından günümüze kadar olan zamanın müziği olarak tanımlanan yeni müzik, yüzyıllar boyu geçerliliğini korumuş birçok kavramın yerini yeni kavramlara ve deneysel arayışlara bırakmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır. Orta Çağ, Rönesans, Klasik Dönem ve Romantik Dönemde müzikte ortaya çıkan yeni arayışlar için de yeni müzik terimi kullanılmıştır. Yirminci yüzyılın müziğe getirdiği en önemli yeniliklerden biri on iki nota sisteminin kurulmuş olmasıdır. Besteci Richard Wagner’in Tristan ile İsolde adlı operasında kendini gösteren atonaliteden etkilenen Viyana’lı Arnold Schoenberg’i n 1920 yılında ortaya attığı on iki ton sisteminin temel özelliği, bir oktavın on iki sesinin belirli bir düzen içinde kullanılmasına dayanır. Atonalite olarak adlandırılan bu sistemi Schoenberg, “belli bir tona bağlı olmayış veya birden çok tona bağlılık” olarak tanımlar. Atonal müzikte on iki sesin her biri eserde aynı öneme sahiptir. Eser herhangi biri ile başlayıp herhangi biri ile bitebilir. Notalar dizisel yöntemle sırayla kullanılır. Her bir nota kullanılıp bitmeden aynı sesler tekrarlanmaz. Bestecilerin geleneksel anlatım yöntemleri yerine deneysel arayışlara, geçmiş yüzyılların müziklerine ve farklı ülkelerin müziklerine yönelmeleriyle, tonalite yerine atonalite (tonsuzluk), müzik sesleri ya da insan sesleri yerine gürültüler, biçim yerine biçimsizlik, belirli bir kompozisyon yerine rastlantısal etki uyandıran kompozisyonlar ortaya çıkmaya başlamıştır. Böylelikle; deneycilik, yeni klasikçilik, egzotizm, rastlamsal müzik, gelecekçilik, dışavurumculuk, ilkelcilik, caz, yararlı müzik, elektronik müzik gibi akımlar ortaya çıkmıştır. Schoenberg’in öğrencileri Alban Berg ve Anton von Webern, müziğin anlaşılabilir olması ilkesine dayanan Schoenberg’in on iki ton sistemini benimseyerek eserlerinde kullanmışlardır. Bu bestecilerin dışındaki besteciler de geçmiş dönemlerin müziğini tekrar canlandırmak isteyerek yeni yaklaşımlar denemişlerdir. Bazı besteciler caz müzikten esinlenmişlerdir. Yirminci yüzyılda Avrupa ve Amerikan sanat müziğini etkileyen On dokuzuncu yüzyılın başlarında Beethoven, metronomu bulan Nepomuk tarafından icat edilen, üflemeli, yaylı ve vurmalı çalgıların sesini arttıran mekanik bir aygıt kullanmıştır. Yirminci yüzyılın başlarından itibaren sesle ilgili çalışmaların artması ve teknolojik gelişmeler elektronik müzik türünün yaygınlaşmasını sağlamıştır. 2 caz müziği, batı müziğinin armonisi ve formlarının, Afrika’nın ritim ve ezgileriyle birleşmesi sonucu ortaya çıkan ve tüm dünyayı etkisi altına alan bir müzik türüdür. En önemli özeliği doğaçlama olan caz müziği sanatçıları arasında, Luis Armstrong, Duke Ellington, Glenn Miller, Dizzy Gillespie ve Miles Davis yer alır. Caz müziğini Klasik Müzikle birleştiren bestecilerden George Gershwin, Rhapsody in Blue adlı piyano ve orkestra için tek bölümlü eserinde, Pariste bir Amerikalı adlı senfonik eserinde ve Porgy ile Bess adlı operasında caz stilini kullanmıştır. Macar besteci Bartok ve Rus besteci Stravinski ulusal müziklerinin ritimlerini ve farklı ölçüleri bir arada kullanarak canlı ve etkileyici müzikler bestelemişlerdir. Birden fazla armoniyi bir arada kullanmayan bestecilerin eserlerinde, farklı dizilerin kuralsız şekilde kullanılmasıyla ortaya çıkan çok tonluluk ve çok ritimliliğin yanında melodik yapı da değişerek atonal ezgiler yaratılmıştır. Yirminci yüzyıl bestecilerinin farklı akımların etkisiyle yaptıkları çalışmalar evrensel müziğin gelişimini etkilemiş, çağdaş müziğin bugünkü görünümünü kazanmasında etkili olmuştur. Yirminci yüzyıl müziğine yön veren besteciler içinde en önemlilerinden Şostakoviç, Stravinsky, Prokofief ve Bartok’u sayabiliriz. 3 EMPRESYONİST BESTECİLER İzlenimci müzikten etkilenen besteciler arasında Bela Bartok, Manuel de Falla, Felippe Pedrell, Enrique Granados, Frederick Delius, Vaughan Williams, Giacomo Puccini, Fransız Altıları olarak bilinen George Auric (18991983), Luis Durey (1888-1979), Arthur Honegger (1892-1955), Darius Milhaud (1892-1974), Francis Poulenc (1899-1963), Germanie Tailleferre (Jermani Taylefer, (1892-1983) ve Altıların öncüsü sayılan Eric Satie yer alır. 4 CLAUDE DEBUSSY Paris’te doğan Claude Debussy yirminci yüzyıl müziğine yön veren en önemli bestecilerden biridir. Şair ve ressamlar gibi daha zarif ögelerin müziğe egemen olması gerektiğini savunmuş ve müziğin doğaçtan bestelenmiş duygusu yaratmasını istemiştir. Debussy “Asıl kural sanatçının duyuşudur; teori önemli olamaz; işitme temeldir.” diyerek tonal sistemin sınırlarını zorlamıştır. Birçok farklı formda eser bestelemiştir. Bunlar arasında Pellas ve Melisande operası, Oyunlar adlı bale eseri, Bir Pan’ın Öğleden Sonrasına Prelüd, La Mer adlı orkestra eserleri ve çeşitli piyano parçaları, oda müziği ve koro eserleri sayılabilir. “Deniz” (The Sea) adlı eseri, denizin dinginliği, fırtınaları, dalgalarının coşkunluğu ile kulaklarımızın pasını siler niteliktedir. http://www.youtube.com/watch?v=FOCucJw7iT8 5 Yaşamı MAURİCE RAVEL Ravel, Fransa’nın Bask bölgesinde, İspanya sınırında bir küçük köy olan Ciboure’da dünyaya geldi, Paris’te büyüdü. Annesi Bask, babası ise İsviçreli bir sanayiciydi. Müzik yeteneğini ve detaylara düşkünlüğünü babasından aldı. Detaycılığı nedeniyle besteci Stravinsky onu müziğin İsviçre saati yapımcısı diye nitelemiştir. Bestelerinde, bir saatin parçaları gibi küçük müzik blokları yaratıp, onları birleştirerek daha karmaşık yapılar oluşturmaktaydı. 7 yaşında piyano dersleri almaya ve 5-6 yıl sonra beste yapmaya başladı. Paris Konservatuvarı’nda piyano eğitimi aldı. Konservatuvar yıllarında kendilerini Apaches diye adlandıran ve düzenledikleri içkili eğlencelerle tanınan genç sanatçılar grubuna katıldı. Konservatuvarda 14 yıl boyunca dönemin en ünlü müzik eğitimcilerinden Gabriel Fauré ile çalıştı. Okulun verdiği prestijli Roma Ödülü’nü almayı defalarca denedi ama başaramadı. Ödülün favorisi olarak gösterildiği yıl ilk aşamada elenmesi bir skandala dönüştü ve okulu bıraktı. Olay, konservatuvar müdürünün de istifasına yol açmıştı. 7 Mart 1875, Ciboure, Pyrénées-Atlantiques, Fransa – 28 Aralık 1937, Paris, Fransa Ravel ve Claude Debussy karşılıklı olarak birbirlerinden etkilenmişlerdir. Bu nedenle müzik tarihinde adları genellikle birlikte anılır. İkisi de empresyonist ressam Claude Monet’nin resimlerinden ilham almaktaydı. Ravel, Amerikan Cazı, Asya müziği, Avrupa halk şarkıları gibi dünya müziklerinden de etkileniyordu. Şehrazat (1898) adlı eseri Doğu müziklerine ilgisini gösterir ancak en çok İspanyol müziğine yönelmiştir. İspanyol müziği tadındaki eserlerinden en tanınmışları İspanyol Rapsodisi (1908) ve Bolero (1928)’dur. Klasik geleneğe daha yakın olan Maurice Ravel çağdaşı Debussy ile birlikte müzik tarihinin ikiz bestecileri olarak anılır. XX. yüzyılın önemli bestecilerindendir. Özellikle orkestrasyon konusunda çok başarılı olan Ravel’in en tanınmış eseri Bolero 'dur. Bolero kadar ünlü bir diğer çalışması, 1922’de Rus besteci Modest Musorgski’nin eseri Bir Sergiden Resimler adlı piyano eserinin orkestrasyonudur. Uluslararası Telif Hakları Hukuku'na göre, Ravel'in eserleri 1 Ocak 2008 tarihinde birçok ülkede kamu malı haline gelmiştir. 1910-1920 yıllarında Paris’te bulunan Rus besteci Stravinski ve Rus Balesi Topluluğu bestelerini etkiledi. Daha geleneksel bir tarza yöneldi ve neo-klasik eserler verdi. Opera, bale, orkestra, oda müziği, piyano eserleri ve şarkıları bulunan Ravel, izlenimci eserlerini orkestra çalışmalarında vermiştir. I. Dünya Savaşı'nda yaşı ve sağlık sorunları nedeniyle orduya alınmadı, ancak ambulans şoförlüğü yaptı. Savaştan sonra orkestra şefi olarak seyahat etti. Özellikle ABD’de ilgi gördü, burada tanıştığı Amerikan caz müziğinin etkileri daha sonraki eserlerinde hissedilir. Eserleri arasında izlenimci etkileri en çok yansıtan eseri Su Oyunları’dır. 6 Ravel 1921’de Fransız hükümetinin Légion d'Honneur ödülünü reddetti, 1931’de Oxford Üniversitesi’nin verdiği onursal doktorayı ise kabul etti. bozukluğu (apraksi) ile etkileyecektir. Ünlü Bolero aslında bu nörolojik tablonun bir parçasıdır. Ancak bir yaratıcılık ürünü olarak saygın eserler arasında anılır. Az sayıda öğrenci yetiştirdi. Belli başlı öğrencileri Vaughan Williams ve Maurice Delage idi. Bolero tek bölümlü bir orkestra parçasıdır ve Rus balerin Ida Rubinstein'ın ısmarladığı bir bale olarak bestelenmiş olup, ilk kez 1928 yılında seslendirilmiştir. Müzik, parça boyunca sabit olarak kalarak bir veya birden fazla trampetin çaldığı sürekli tekrarlanan bir ritim üzerine inşa edilmiştir. Melodi farklı çalgılar üzerinden ilerler. Bolero'nun kreşendo tarzında 15 dakika boyunca devam ederek sonlanan tekrarları aslında Ravel'in frontal lobundaki bozukluğun yarattığı ısrarcılık (perseverasyon) belirtisinden başka bir şey değildir. Müzik otoritelerinin kuşkuyla baktığı bu durum bilim adamları için sadece bir nörolojik sonuçtur. Ravel sadece sol elle çalınabilen bir piyano eseri de oluşturur. Rivayet sanatçının bu eserini 1. Dünya Savaşı'nda sağ kolunu kaybeden piyanist arkadaşı için yazdığı şeklindedir. Oysa Ravel hastalığının doğası gereği sağ elini kullanmakta zorluk çekmektedir. Bilerek veya bilmeyerek kendisi için bir teknik geliştirmeye çalışmış olabilir" Ravel, 1927’de bazı nörolojik problemler yaşamaya başladı. Birkaç yıl sonra kas problemleri ve afazi (söz yitimi) problemi ile karşılaştı. Zamanla bunama belirtileri oluştu ve 1932’de geçirdiği trafik kazası ile durumu ağırlaştı. Bu rahatsızlıklar nedeniyle eser veremez oldu. 1937’de geçirdiği başarısız beyin ameliyatı sonucu hayatını kaybetti. Hastalığı Yıllarca organik beyin rahatsızlığına bağlı psikiyatrik bozukluk bulguları göstermiştir. Nörolojik fonksiyonları giderek azalmıştır. Afazi, apraksi, agrafi, aleksi ortaya çıkmıştır. Bilateral ventriküler genişlemeyle birlikte serebral atrofisi vardı. Tanısı kesin olmamakla beraber, frontotemporal demans gibi progresif dejeneratif bir bozukluğu vardır. Başka bir seçenek de posttravmatik subdural hematom ya da hidrosefalidir. Temporoparietal menejiom da akla gelmektedir. … BOLERO Disfazide müzik yeteneğinin korunabildiğine tipik ve tanınmış bir örnek Maurice Ravel’dir. Ünlü Fransız besteci ve piyanistin 1927 yıllarında sol hemisferin öncelikle etkilendiği progresif afazi, aleksi, agrafi, ideomotor apraksi ile karakterize progresif dejeneratif bir hastalığı olduğu bildirilmiştir. Hastalığın erken dönemlerinde Ravel, sol hemisfer fonksiyonlarında değişik oranlarda bozukluklar gösterirken, müziksel düşünme korunmuş ve bu dönemde “Bolero”(1928) ve “Sol El için Re-Major Piyano Konçertosu” (1929-1930) adlı iki büyük çalışmasını bestelemiş, demansiyel semptomların ilerlediği 1933 yılına kadar birçok eser vermiştir (16). Baştan sona aynı nota ve tempoyu içermesi, sürekli kendini tekrar eden tek ve monoton melodisi nedeniyle bazı müzik otoritelerinin eleştirisine uğrayan ve hatta hastalığı ile ilişkilendirilen “Bolero” genel olarak aynı nota ile muhteşem bir çok seslilik olarak takdir toplamaktadır. Ravel'in, aynı melodiyi 18 kez hiç değiştirmeden tekrarlayarak yazdığı eseri. Melodiyi birebir (değiştirmeden) tekrarlamakla beraber, her tekrarında orkestrasyonda değişiklikler yapmış ve bu 18 tekrarda dinleyeni bıktırmayan bir örgü oluşturarak dehasını kanıtlamıştır. Çok sonradan yapılan bir incelemenin iddia ettiğine göre; Ravel Bolero'yu bestelediği sırada Alzheimer hastalığı ile mücadele etmekte olduğundan, melodiyi tekrarlayarak bu hastalığın güçlü semptomlarından biri olan "bazı sözcükleri veya hareketleri sürekli tekrarlamak" gibi bir obsesyonu sergilemektedir aslında… Ravel, beyninin sol frontal bölgesini tutan bir nörolojik hastalık geçirmiş ve bazı eserlerini de bundan sonra oluşturmuştur. Frontal bölgenin ilerleyici hasarı Ravel'i yıllarca etkileyecek lisan bozukluğu (afazi) ve beceri 7 Eserleri Ravel’in müzikal-komedi niteliğinde iki operası vardır. L'heure espagnole ve L'enfant et les sortilèges. Birincisi, 18. yüzyıl İspanya’sında bir saat üreticisinin sadakatsiz eşinin bir gününü anlatır; ilk defa 1911’de Paris’te sahnelenmiştir. İkincisinin librettosunu romancı Collette yazmıştır. Yaramaz bir çocuğun çevresindeki hayvanlar ve mobilyalar tarafından cezalandırılması anlatılır. İlk defa 1925’te Monte Carlo’da sahnelenmiştir. Kendisi de iyi bir piyanist olan Ravel çok sayıda piyano eseri ve birkaç oda müziği eseri bestelemiştir. Bu seçilmiş eserler şu listede sıralanabilir: o Oiseaux tristes ("Üzgün kuşlar") o Une barque sur l'océan ("Okyanusta bir Alborada del Gracioso ("Soytarının şafak şarkısı"; orkestrasyon 1918) Vokal eserleri arasında en göze çarpanı Şehrazat’tır. Bu eser, mezzo-soprano ve orkestra için yazılmıştır. Don Quichotte à Dulcinée ise film müziği olarak bestelenmiştir. Noctuelles ("Gece uçan böcekler") o Ravel’in en bilinen orkestra eseri İspanyol Rapsodisi’dir. İki piyano konçertosundan ilkini savaşta sağ kolunu yitiren piyanist Paul Wittgenstein’ın isteği üzerine 1930’da sadece sol el için bestelemiştir. 1931’de tamamlanan ikinci piyano konçertosu ise iki el içindir. o sandal"; orkestrasyon 1906) Ravel, Daphnis et Chloé balesini Rus opera yöneticisi Dyagilev’in siparişi üzerine bestelemiştir. Koreografik senfoni olarak tanımlanan eser Helenistik bir romana dayanır. Ma mère l'oye, Valses nobles et sentimentales ve koreografik şiir La Valse piyano düeti olarak bestelenmiş, bale müziği olarak uyarlanmıştır. Bestelediği son bale müziği ise Bolero’dur. Introduction and allegro Pedallı harp, flut, klarinet, yaylıçalgılar kuarteti, 1905) Miroirs ("Yansıtmalar") (piyano, 1905): Menuet antique (piyano, 1895, orkestrasyon 1929) Shéhérazade (ouverture de féerie) (Şehrezad - periler uvertürü ) (1897) Pavane pour une infante défunte (Ölü bir prenses için Pavan) (piyano 1899, orkestra 1910) Jeux d'eau "Su oyunu" (piyano, 1901) Fa-majör Yaylıçalgılar Kuarteti (1902-3) Shéhérazade ("Şehrezad" orkestra için şarkılar 1903) Arkadaşı şair Tristan Klingsor'un şiirlerinin müziklendirilmesi Sonatin (piyano, 1903–1905) 8 o La vallée des cloches ("Çanlar vadisi") Histoires naturelles ("Doğadan masallar") (ses ve piyano için şarkılar, metin: Jules Renard, 1906) Pièce en forme de Habanera (bas ses ve piyano, 1907) Rapsodie espagnole ("İspanyol Rapsodisi") (orkestra, 1907) L'heure espagnole ("İspanyol Saati") (opera, 1907– 1909) Gaspard de la nuit ("Gecenin Şeytanları") (piyano, 1908)[3] Ma Mère l'Oie ("Kaz Annem") (piyano ikilisi 1908– 1910, orkestra 1911, bale 1912) Daphnis et Chloé ("Dafne ve Kloe") (bale, 1909– 1912) Stephane Mallarme'in üç şiiri, (ses, piyano, flüt/pikolo, klarinet/bas klarinet ve yaylıçalgılar kuarteti, 1913) Valses nobles et sentimentales ("Soylu ve Duygusal Valsler") (piyano 1911, orkestra 1912) La-minor Piyano Trio (1914) Le Tombeau de Couperin ("François Couperin'in Mezarı"; piyano 1914–1917; Bölüm I, III, IV ve V orkestrasyonu 1919) o I. Prelud o II. Fug o III. Forlan o IV. Rigodon o V. Minuet o VI. Tokata La Valse "Vals" (Koreografik şiir, 1906–1914 ve 1919–1920) arguments for apraxia as a presenting symptom. Alajouanine himself described a predominant ‘praxic difficulty’. There was such a striking alteration in Ravel's handwriting that a musicologist, René Chalupt, erroneously believed that his last production, Don Quichotte à Dulcinée, completed in 1933, was written by ‘a friend's hand’. In June 1933, although he had been a skilful swimmer, he was unable to recall the movements of swimming. At the end of 1933, he was no longer able to sign his name (the reason why he refused to give autographs) or read (text and then music scores). An analysis of letters from this period shows that there are spelling errors but mainly an apraxic agraphia with many erasures and ink blots (Achache, 1990). He said that he had musical projects, such as the opera Jeanne d’Arc, but was unable to translate them to a sheet of paper or a keyboard; nor was he able to sing them, as if they were locked within his brain. Brain imaging data show that areas specifically involved in generating and playing scales are centred on posterior cingulate (Sergent, 1993; Parsons et al., 2005). In contrast to this motor output failure, his auditive perceptual abilities were preserved: he was able to recognize his works when they were played and detect the most subtle errors. In 1937, he was still able to give to a pianist useful advice for playing his Concerto pour la main gauche(Alajouanine, 1948; Sergent, 1993). At no time were there arguments for a dysexecutive syndrome. Even at the end of his life, Ravel's memory, insight, personality and behaviour were preserved (Baeck, 2005). Hence the usual criteria of PPA, a diagnosis sometimes suggested in the literature, are not met, and attributing the thematic repetitiveness ofBoléro (Amaducci et al., 2002), written in 1929, to the earliest signs of the PPA or ‘Pick's complex’ is overly speculative and questionable. Neurosurgical exploration, mistakenly performed on the right side, only excluded a tumour and intracranial hypertension (Sergent, 1993). Although a definitive diagnosis is not available, we suggest that Ravel had a left focal degenerative disease, mainly involving the parietal lobe. It explains the picture of progressive apraxia, with severe alexia and agraphia. According to our current classifications, a corticobasal syndrome is ruled out by the absence of motor signs. Posterior cortical atrophy, with alexia as an early visuospatial disturbance, may be discussed. A focal parietal atrophy is probably the most accurate diagnosis. Keman ve Viyolonsel için Do-majör Sonat (1920– 1922) Chansons Madécasses ("Madagascar Şarkıları") (ses, flüt, viyolonsel ve piyano, metin: Evariste Parny, 1926) L'enfant et les sortilèges ("Çocuk ve Tılsımlar", lirik fantazi, 1920–1925, libretto:Collette 1917) Tzigane "Çigan" (Keman ve piyano, 1924) Keman ve Piyano için Sol-majör Sonat(1923–1927) Fanfare (1927; 10 Fransız bestecinin birer dans katkısı yaptığı L'Éventail de Jeanne adlı bir çocuk balesine Ravel katkısı) Boléro (bale, 1928) Sol El İçin Re-Majör Piyano Konçertosu (Filozof Paul Wittgenstein için 1929–1930) Sol Majör Piyano Konçertosu (1929–1931) Don Quichotte à Dulcinée ("Don Kişot'un Dulcinea'ya Serenatı"; ses ve piyano, 1932–1933) …………. Sir, It is with great interest that we read the paper from Seeley and colleagues (Seeley et al., 2008) on the consequences of primary progressive aphasia (PPA) on a patient's pictorial production. However, we are somewhat concerned that the authors have attributed the cognitive disorders developed by Ravel (1875–1937) in his last 4 years to PPA. This diagnosis is mainly based on data published by Alajouanine, the eminent neurologist who examined Ravel over 2 years and suggested the existence of ‘Wernicke aphasia’ of ‘moderate’ intensity (Alajouanine,1948; Amaducci et al., 2002). However, a careful reading of this article—an MD thesis on Ravel's disease which has unfortunately never been published (Achache, 1990)—and many accounts from Ravel's friends, biographers and musicologists, as well as more recent articles (Baeck,2005) suggests other interpretations. It can be advanced that the first symptoms were not aphasic in nature but rather apraxic. The preliminary symptoms were indisputable only in 1933. It was not until later, in 1935–36, that clear aphasic signs appeared, such as problems finding words, but, even at the latest stages of the disease, Ravel was able to speak fluently, though slowly and understand what people told him (Alajouanine, 1948; Sergent, 1993). Therefore, it is more accurate to evoke a diagnosis of late anomic aphasia. In contrast, there are overwhelming 9 1919 yılında, henüz 13 yaşındayken ülkenin en iyi müzik akademisi olarak gösterilen Petrograd Konservatuarı'na başladı. Zor şartlar altında eğitimine devam ederken zaman zaman öğretmeni Leonid Nikolayev'in evinde derslere devam etti. DMİTRİ SHOSTAKOVİCH Ailenin maddi sorunları oluşmaya başladı. 1922 yılının başlarında babası kötü beslenmeden dolayı zatüreden öldü. Sofya Vasilevna üç çocuğu ile ortada kaldı. Ancak eğitimine Alexander Glazunov'un desteğiyle devam etti. Piyanolarını sattılar fakat yeterli olmadığı için ablası Marya ile birlikte çalışmaya başladı. İlk işi bir sinemada piyano çalmaktı. Bu, besteci kimliğine büyük katkı sağladı ve doğaçlama yeteneğini geliştirmiş oldu. Bu zaman zarfında vereme yakalandı, on yıl süreyle bu hastalığın etkisinde kaldı. 12 Eylül 1906, St Petersburg – 9 Ağustos 1975, Moskova. Rus besteci piyanist, milletvekili. SSCB Yüksek Sovyet Milletvekili, Lenin Nişanı sahibidir. 20.yy’ın en önemli senfonilerini yazan besteci, film müziği, şarkı, caz dahil olmak üzere pek çok türde eserler verdi. 25 Eylül 1906'da Sankt Petersburg'da doğdu. Bestecinin büyükbabası Polonyalı veteriner Pyotr Sostakovich idi. 1830 Polonya Ayaklanması'na katılmıştı. Aile daha sonra Ruslaştı. Babası, Dmitry Boleslavoviç Şostakoviç, Mendeleyev ile birlikte çalışan ünlü bir kimyacıydı. Annesi Sofya Vasilyeva ise bir piyanistti. Dmitriy Shostakovich piyano derslerine dokuz yaşındayken başladı. İlk öğretmeni annesi olmuştu. 1936 Shostakovich'in gözden düştüğü bir zamandı. O yıl Pravda gazetesinde kendisine bir dizi suçlamalarda bulunuldu. Bunlardan en önemlisi Stalin emriyle hazırlanıldığı düşünülen »Müzik yerine karmaşa» başlıklı makaleydi. Bu makalede Mtysenkli Lady Macbeth ağır olarak eleştiriliyor ve müziği "Kaba ve ilkel" olarak tanımlanıyordu. Bu olaylar sonunda maaşının bir kısmı düşürüldü. Bundan sonra profesyonel öğretmenlerden dersler almaya başladı. İlk bestesi olan Devrim Kurbanlarının Anısına Cenaze Marşı'nı bu dönemde yaptı. 10 Büyük Terör yılları olan 1937'de mimlendi, birçok arkadaşı ve akrabası hapsedildi veya öldürüldü. Bu dönemde onun tek tesellisi oğlu Maxim'den 2 yıl sonra, 1936'da doğan kızı Galina oldu. Bütün bu suçlamalara cevabını 1937 yılında yaptığı Beşinci Senfoni ile verdi. İlk eserleri arasında sayılan bu senfoni muhafazakar bir türdü. Avusturya Cumhuriyeti hizmetleri için gümüş şeref madalyası (1967) Danimarka Sonning Ödülü (1973) ÖDÜLLERİ Sovyetler Birliği Sosyalist Çalışkanlık Kahramanı Madalyası (1966) Lenin Nişanı (1946, 1956, 1966) Ekim Devrimi Nişanı (1971) Kızıl Bayrak İşçi Nişanı (1940) Halk Kardeşliği Nişanı (1972) SSCB Halk Sanatçısı (1954) Lenin Ödülü (1958) Stalin ödülü sanat dalında (1941, 1941, 1942, 1946, 1946, 1948, 1949, 1949, 1949, 1950, 1952) Birleşik Devletler Oscar , Khovanshchina için , En iyi müzik ödülü 1961 Birleşik Krallık Altın Madalya Kraliyet Filarmoni Orkestrası (1966) Avusturya 11 İlk bestelerinin hocasının desteğiyle yarattı. 1906'da üniversiteden mezun oldu;1906'da kuzeniyle evlendi ve ardı ardına iki çocukları oldu. IGOR STRAVİNSKY Paris'teki Rus Balesi için aldığı siparişler nedeniyle 19101914 arası Rusya'da fazla bulunamadı; I. Dünya Savaşı yıllarında İsviçre'ye yerleşti, iki çocuğu daha dünyaya geldi. Stravinski savaştan sonra ailesiyle birlikte Fransa'ya yerleşti ve yirmi yıl değişik kentlerde yaşadı. Rusya'daki mülklerini yitirdiği için ek gelir sağlamak amacıyla besteciliğin yanı sıra piyanistlik ve orkestra şefliği yapmaya başladı. Avrupa'da, Kuzey ve Güney Amerika'da turnelere çıktı. Igor Fyodorovich Stravinsky 17 Haziran 1882, Oranienbaum, Rusya – 6 Nisan 1971, New York, ABD) Rus besteci, piyanist, orkestra şefi. 20.yy müziğinin en etkili ve önemli bestecilerinden biri olarak kabul edilir. 17 Haziran 1882'de Oranienbaum'da (bugün Lomonosov) Fiodor Ignatjevic isimli bir bas ile St.Petersburg Kraliyet Operası'nda çalışmakta olan bir şarkıcının dört oğlundan üçüncüsü olarak olarak dünyaya geldi. Müziğe yeteneği erken yaşlarda ortaya çıktı ancak ailesinin isteğiyle müzik eğitimi değil, St.Petersburg Üniversitesi'nde hukuk eğitimi aldı; dönemin önde gelen Rus bestecisi Nikolai RimskyKorsakov'un oğluyla birlikte okudu. 1902'de babasını kaybeden Stravinsky, müziğe yöneldi ve konservatura gitmek yerine ikinci bir baba olarak kabul ettiği Nikolai Rimsky-Korsakov’dan ders almayı tercih etti. 1903'te başlayan özel dersleri 3 yıl sürdürdü. 1938'de büyük kızını, 1939'da karısını ve annesini kaybeden Stravinsky, II. Dünya Savaşı başlayınca Harvard Üniversitesi'nden gelen çağrıyı kabul ederek konferanslar vermek üzere ABD'ye gitti. 1940'ta uzun zamandır tanıştığı oyuncu Vera de Bosset ile ikinci evliliğini yaptı. Hollywood'da bir ev satın alarak uzun yıllar orada yaşadı. The Rake's Progress adlı eserini yazarken asistan olarak Hollywood’daki evine çağırdığı genç ABD’li müzikçi Robert Craft’ın serial müziğe yakınlığı neo-klasik tarzı 12 aşmasına yardımcı oldu ve seri müzik teknikleriyle eserler yaratmaya yöneltti. melodileri sayesinde halk tarafından büyük beğeni topladı. 1946'da ABD vatandaşlığına geçti. 1962'de bir dizi konser vermek için ülkesi Rusya'ya dönen Stravinsky, devlet başkanı Kuruşçev ile iki saat başbaşa görüştü ama Sovyetler Birliği'ne dönme teklifini kabul etmedi. Le sacre du printemps (1913, Bahar Ayini)’ın galası Nizinsky’nin yaptığı alışılmamış koreografi, müziğin armonik yapısı, asimetrik ve değişken ritmik yapısı nedeniyle eser büyük bir tiyatro skandalı oldu. 1910 ile 1914 arası Stravinsky Wolhynien'de ve İsviçre'de yaşadı. Birinci dünya savaşının patlak vermesiyle Stravinski İsviçre’de kalmaya karar verdi. Burada A Soldier’s Tale’ı (1918, Bir Askerin Hikayesi) besteledi. Bu dönemlerdeki caz etkisi bu eserde olduğu kadar 1918'de 11 enstruman için bestelediği RagTime’da ve 1919’da piyano için bestelediği Rag-Music’de belirgin olarak fark edilmektedir. 1966'dan itibaren sağlığının bozulması nedeniyle gittikçe daha az eser verdi. 1969'da New York'a taşındı ve son yıllarını bu şehirde geçirdi. 6 Nisan 1971'de New York'ta hayatını kaybeden sanatçının mezarı Venedik'te San Michale Adası'ndadır. Bale ve diğer erken dönem eserleri Rimsky-Korsakov’un Stravinski'nin ilk eserleri üzerindeki etkisi kolay fark edilmektedir. 1908 senesinde yazılan orkestra eseri ’Scherzo fantastique’i dinleyip etkilenen Serge Diaghilev Stravinski'den bir bale yazmasını istedi. Bunu yıllar sürecek olan bir beraber çalışma süreci izledi. 1920'de Paris'e yerleşti. Orada Pablo Picasso, Jean Cocteau, André Gide, Henri Maisse ve Alexander Benois gibi dönemin önemli fransız ya da Fransa'da yaşayan sanatçılarıyla tanıştı. Bu yıllarda önemli eserlerinden Symphonies d’instruments á vent (1920), Opera buffa Mavra (1922) ve 1923’te rus balesi tarafından sahneye konulan rus dansı Les Noces (1923, Stravinski’nin Diaghilev için ilk balesi Ateş Kuşu (1910) ve Petruşka (1911) dramatik ifadesi, zengin orkestrasyonu ve rus halk müziğinden alınmış tanıdık 13 Düğün) ortaya çıktı. Mavra ve İsviçre'de bestelenen ve 1920' de Paris'de sahneye konulan bale Pulcinella, Stravinski’nin neoklasizme yönelişinin başlangıcı sayılır. Stravinski Paris’te ailesini geçindirebilmek için piyanist ve şef olarak çalıştı. Bu sebeple 1924'te yazılan Piyano ve Ahşap Nefesliler için Konçerto gibi birçok piyano eseri yazdı. Bunun yanında 3 Bölümlü Senfoni(1945), klarnet ve caz grubu için Abanoz Konçertosu (1945), ve opera The Rake’s Progress (1951, Libretto: W.H.Auden ve Chester Kallman) gibi önemli eserler de besteledi. Neoklasik eserleri 1923'ten sonra Stravinski'nin neoklasik eserleri ortaya çıkmaya başladı. Bu dönemdeki çalışmalar son romantik dönemin yoğun duygusallığına kasıtlı bir tepki olarak sanatsal bir tarafsızlık barındırmaktaydı. Seri müziğe ilgisi 1948'de Stravinski, Amerikalı bir orkestra şefi olan Robert Craft tarafından tekrar ve bu sefer kalıcı olarak Avusturyalı besteci Arnold Schönberg'in 12 Ton Müziği ile Schönberg'in öğrencisi Anton von Webern'in Seri Müzik teknikleriyle karşı karşıya getirildi. Bu çabanın sonucunda Kantate Threni (1958), piyano ve orkestra için Movements (1959) ve son büyük eseri Requiem Canticles (1966) ortaya çıktı. Bu ideali Stravinski 1935'te yazdığı anılarında şöyle açıklar: “Müzik doğal olarak herhangi birşeyi ifade etme gücüne sahip değildir ve performanscılar kendi fikir ve bireysel ifadelerini eklemeden bestecinin eğilimlerini takip etmelidirler.“ Bu modern müziğin oluşumunda büyük payı olan güçlü estetik bir etkiydi. Opera-Oratoryum Oedipus Rex (1927), melodram Persephone (1934) ve bale Apollo Musagetes (1928) rus koreograf George Balansin için bu dönemde yazdığı önemli eserlerdendir. 1939’da Stravinski Avrupa’yı terketti. Amerika’ya iltica etti ve Hollywood’a yerleşti. Orada Circus Polka (1942), orkestra için Danses concertantes (1942), Broadway revüsü için Scènes de ballet (1944) gibi sipariş üzerine birçok eser besteledi. 1967'de Stravinski son kez olarak kendi eserlerinin plak kaydında orkestrayı yönetti. 6 Nisan 1971'de New York'ta öldü. Venedik’teki St Michele adasına Diaghile’nin mezarının yakınına gömüldü. Sahne ve orkestra eserlerinin yanında Stravinski birçok piyano, oda müziği, koro eserleri, solo vokal eserleri ve yabancı eserler üzerine çalışmalar yaptı. Eserlerinde birçok müzikal stili kullandı. Rus ulusal stili, caz, 14 neoklasizm, bitonalite, atonalite, ve seri müzik. Büyük bir besteci olasını sağlayan en önemli özelliklerinden biri kendisini devamlı geliştirmesi ve her yeni tekniği kendi gelişimine başarılı bir şekilde entegre edebilmesiydi. Sadece tek bir yoldan gitmek kendi tabiriyle "geriye gitmek" idi. Stravinski'nin eserleri 20. yüzyıl müziğinin en önemli eğilimlerini yansıtmış ve aynı zamanda onu da etkilemiştir. Onun bugüne kadar gelen önemi zaman zaman dini konular tarafından da belirlenen orijinalliğe ve hayranlık uyandıran teknik virtüoziteye dayanmaktadır. 15 ustaca oynadı. Prokofiev'in hayatı boyunca bu ikili (müzik ve satranç) bir tutku olarak kaldı. SERGEİ PROKOFİEV 1902 yılında yorum dersleri almadan önce bile birkaç tane yenilikçi eser bestelemişti. İlk zamanlarında ürettiği bir Fa majör eserinde siyah notalara dokunmayı sevmediğinden si bemolü kullanmamıştı. Yeteri kadar teorik alt yapıyı öğrendikten sonra kendi tarzını oluşturacak denemelere başladı. 1910 yılında babasının ölmesi ilen birlikte ekonomik desteği de sonra erdi, ama bu süreye kadar edindiği ünü ile kendi yaşamını geçindirebilecek kadar para kazanabildi. 1918 yılının Mayıs ayında hem Rusya'daki devrimin etkisi ile huzursuz ortamdan kaçmak hem de kendi deneysel müziğini yapabileceği daha rahat bir ortam bulmak için kalıcı bir süreliğine olmak üzere Amerika'ya doğru hareket etti. Sergei Sergeyevich Prokofiev 23 Nisan 1891, Sontsovka, Rusya (günümüzde Ukrayna) – 5 Mart 1953, Moskova, Rusya. Birçok değişik müzik türünü ustalıkla icra edebilen, bu özelliği ile 20. yüzyılın en önemli yorumcularından sayılan ünlü piyanist ve besteci. Annesi piyanist, babası zengin bir ziraat mühendisi idi. Olağandışı müzik yeteneği 5 yaşında ortaya çıktı. Müzik eğitimi, annesinden aldığı piyano dersleriyle başladı. Bir süre sonra, dinleyicilerini aile dostları ve komşuların oluşturduğu konserler vermeye başladı. Üzerine eserler yazmak amacıyla temalarını not aldığı, küçük köpek yavruları adını verdiği bir not defteri tutmaktaydı. Annesi, St. Petersburg da oturan babasını ziyarete gittiğinde, büyük şehrin müzik ortamını görmesi için Sergei i de yanında götürürdü. Bu geziler sayesinde Prokofiev, Rus bestecilerinin büyük çaplı yapıtlarını dinleme fırsatı bulmuştu. Müziğinin olgunlaşmasında önemli bir yere sahip olan film müziğine duyduğu ilgiden dolayı film endüstrisinde bulundu. Kendine ve diğer birtakım Rus bestecilerine ait kaydı bulunmayan piyano eserlerinin kayıtlarını yaptı. San Fransisko'ya ulaştıktan sonra hemen diğer ünlü Rus sığınmacılarla karşılaştırıldı. Bundan sonra da New York'ta bir solo konser vermek üzere yolculuğa çıktı. Bunu diğer konserler izledi. Bir opera bestelemek için bir anlaşma imzalamasına rağmen çeşitli sorunlardan dolayı bu opera macerası başarıya ulaşamadı ve bu 7 yaşında ise satranç oynamayı öğrendi ve bu oyunu zamanındaki şampiyonlarla boy ölçüşebilecek kadar 16 başarısızlık Prokofiev'in Amerika macerasının da sonu oldu. Piyano Konçertosu No. 3 Do majör, Op. 26 Quintet, Op. 39, obua, klarnet, keman, viyola, kontrabas Senfoni No. 2 Re majör, Op. 40 Divertimento, Op. 43 Senfoni No. 3 in Do minör, Op. 44 Senfoni No. 4 in Do majör, Op. 47 (revised as Op. 112) Yaylı Quartet No. Si minör, Op. 50 Senfonik şarkı, Op. 57 Keman konçertosu No. 2 in Sol minör, Op. 63 Romeo ve Juliet, Op. 64, 4 sahnelik bale, en ünlü bölümü "Dance of the Knights" bölümüdür. Keman sonatı No. 1 in fa minör, Op. 80 Piyano sonatı No. 6 La majör, Op. 82 Piyano sonatı No. 7 Sib majör, Op. 83 Piyano sonatı No. 8 Sib majör, Op. 84 Cinderella, Op. 87, 3 sahnelik bale Savaş ve Barış, Op. 91, 13 sahnelik opera Yaylı Quartet No. 2 Fa majör, Op. 92 Flüt sonatı No.1 Re majör, Op. 94 Senfoni No. 5 Sib majör, Op. 100 Piyano sonatı No. 9 Do majör, Op. 103 Senfoni No. 6 Mib majör, Op. 111 Senfoni No. 7 in Do# minör, Op. 131 1920 yılında Rusya'ya başarısız bir şekilde dönmek istemediğinden dolayı Paris'e gitti. Burada kendisinin müziğine daha hazır olan bir ortam bulan Prokofiev yarım bıraktığı işlerine geri döndü ve onları bitirdi. 1930'lu yılların başında Prokofıev'in evine duyduğu özlemin artması ile eserlerinin prömiyerlerini daha sık olarak kendi ülkesinde yapmaya başladı. Eserleri 1934 yılında Prokofiev kalıcı olarak Sovyetler Birliği'ne geri döndü. Ailesi ise kendinden bir yıl sonra geri dönebildi. Sovyetler Birliği'ndeki değişen politikalar sayesinde kendine daha özgür bir alan bulabildi, yalnız bu politikalar Rus yorumcuların neredeyse tümüyle dışarı ile olan ilişkisini koparıyordu. 1941 yılında geçirdiği ilk kalp krizi ile bozulmaya başlayan sağlığı savaş ve savaş sonrası yıllarda giderek bozularak 5 Mart 1953 günü 62 yaşında iken ölmesine neden oldu. Re majör Toccata, Op. 11, Piyano Piyano Sonatı No. 2 Re majör, Op. 14 Piyano konçertosu No. 2 Sol minör, Op. 16 Keman konçertosu No. 1 in D major, Op. 19 Gambler, Op. 24, 4 sahnelik opera Senfoni No.1 Re majör, Op. 25, neo - klasik eser 17 tanışmasından sonra, halk müziği ile tanışmasından sonra, halk müziği ezgilerini kendi yapıtlarında kullandığı gibi, benzer yepyeni ezgiler yaratmıştır. BÉLA BARTÓK Bartok müziği en büyük etki, 1902'de Budapeşte Also sprach Zarathustra"nın ilk dinletisinde tanıştığı Richard Strauss'un müziğidir. Bu yeni biçim (senfonik şiir) sonraki birkaç yılda ortaya çıkmıştır. Bartok piyanist olarak kariyerini ilerletirken, 1907’de Krallık Akademisi’nde piyano profesörü olarak ders vermeye başladı. Bu onun Avrupa’da piyanist olarak dolaşmak yerine Macaristan’da kalmasını ve özellikle de Transilvanya bölgesinden daha çok halk şarkıları derlemesini sağlamıştır. Bu arada, bu etkinlikler ve Kodaly’nin Paris’ten getirdiği Debussy müziği Bartok’un müziğini etkilemeye başlamıştır. Büyük orkestra çalışmaları daha Johannes Brahms ya da Richard Strauss miçemini korusalar da, halk müziğine artan ilgisini gösteren kısa piyano parçaları da yazmıştır. Bu ilginin belki de en açık belirtilerini gösteren ilk parça, içinde halk müziği benzeri ezgiler barındıran, 1908’de yazdığı «1 numaralı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü» ‘dür. Béla Viktor János Bartók (d. 25 Mart 1881; Nagyszentmiklós, Avusturya-Macaristan - 26 Eylül 1945; New York, ABD Macar besteci, piyanist ve Doğu Avrupa halk müziği derleyicisi. Bartok budun müzik biliminin kurucularından biri olarak bilinir. Budapeşte Krallık Müzik Akademisi’nde Istvan Thoman’dan piyano ve Janos Kössler’den kompozisyon dersleri aldı. Bu okulda tanıştığı Zoltán Kodály ile birlikte bölgenin halk müziklerini derledi. Bu, ilerideki müzik görüşünü derinden etkilemiştir. Daha önceleri Bartok’un Macar halk müziği anlayışı Franz Liszt’in yapıtlarındaki çingene ezgileriyle sınırlıydı. Bartok’un, 1848 Macar devriminin kahramanı Lajos Kossuth’un onuruna 1903’te bestelediği büyük orkestra çalışması «Kossuth», benzeri çingene ezgilerini kullanmıştır. Bartók Müziğinin Biçimlenmesi ve Etkilenmeleri Bartok, Listz’in çingene müziği yerine gerçek Macar müziği olarak saydığı Macar köylü halk müziği ile 1911'de Bartok, 1909'da evlendiği karısı Márta Ziegler'e adadığı, tek operası olan Mavisakal'ın Kalesini yazdı. 18 Bartok'un Macar Güzel Sanatlar Kurulu yarışmasına sunduğu bu opera, "oynanabilirliği olmadığı" gerekçesiyle geri çevrildi. Bartok, bakanlar kurulunca siyasal görüşleri yüzünden söz yazarı Béla Balázs'nın adının proğramdan çıkarılması yönündeki baskılara direnince, opera 1918'e dek oynanmadı. 1927 ile 1928 arasında bütün zamanların en güzel yaylı çalgılar dörtlüleri arasında sayılan Üç Numaralı Yaylı Çalgılar Dörtlüsünü yazdıktan sonra armoni dili yalınlaşmaya başlamıştır. 1934’ de yazdığı Beş Numaralı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü bu yönden biraz geleneksel biçim izler. Bartok son ve altıncı yaylı çalgılar dörtlüsünü 1936 'da yazmıştır. Macar Güzel Sanatlar Kurulu Ödülü düşkırıklığından sonra, Bartok iki, üç yıl çok az beste yaptı ve daha çok Orta Avrupa, Balkanlar (bu arada Türk) halk müziğini derlemeye yoğunlaştı. Ancak I. Dünya Savaşının çıkmasıyla gezilerine ara vererek bestelemeye geri döndü ve 1914-1916 arasında Tahta Prens balesini, 1915-1917 arasında da İki Numaralı Yaylı Çalgılar Dörtlüsü"nü yazdı. Uluslararası ününü Tahta Prens ile kazanmıştır. Bartok 1923'de eşinden ayrılarak Ditta Pásztory adındaki piyano ögrencisi ile evlenmişti. Bu evlilikten doğan oğlu Peter'in müzik dersleri için bestelediği 6 ciltlik piyano parçaları derlemesi Mikrokosmos bugün piyano öğrencileri arasında yaygın olarak çalınır. Bu onun Avrupa'da yazdığı son yapıtıdır. Türkiye Gezisi Bartok, 1936 yılındaki Türkiye gezisinde Adnan Saygun ile birlikte Anadolu'yu dolaşmış ve özellikle Osmaniye yöresindeki türküleri birlikte notalamışlardır. Bartok daha sonra Igor Stravinski, Arnold Schönberg ve Richard Strauss'dan etkilendiği Olağanüstü Mandarin adlı balesi üzerinde çalıştı. Fahişelik, soygun, öldürme konularını işleyen Olağanüstü Mandarin içeriği yüzünden 1926'ya dek gösterime girmedi. Ankara Devlet Konservatuarı’ nda Türk Halk Müziği arşivi oluşturulması için çalışmalar yapan sanatçının Türkiye'deki araştırmaları, 1976 yılında Macar Bilimler Akademisi tarafından yayımlandı. Olağanüstü Mandarin Balesi’ni, yapısal ve armoni olarak en karmaşık parçaları arasında olan iki keman sonatı izledi. 19 Bartok, New ölmüştür. York'da kemik kanserinden 1945'de Ölümüyle yarım kalan viyola konçertosu daha sonra öğrencisi Tibor Serly'ce tamamlanmıştır. Macaristan'da komünizmin sona ermesinden sonra naaşı New York'dan, Budapeşte'ye gönderilmiş ve devlet töreni ile Farkasreti Mezarlığı'na gömülmüştür. II. Dünya Savaşı'nın çıkmasından sonra Bartok'un Avrupa'dan ayrılmak isteği giderek artmıştır. Bartok kesinlikle Nazilere karşı birisi olarak, onların Almanya'da yönetimi ele geçirmelerinden sonra oradaki dinletilerden uzak durmuş ve Alman yayıncısından ayrılmıştır. Bu arada, Mavisakalın Kalesi operasında ve Olağanüstü Mandarin balesinde gözlemlenen özgür düşünce yapısı, Macar sağcıları ile başının derde girmesine yol açmıştır. Bartok, eşiyle ABD'ye göçettikten sonra hiçbir zaman kendini orada rahat duyumsamamış ve yeni şeyler yazmakta zorlanmıştır. ABD'de tanınmıyor olması ve müziğine ilgi olmamasının da bunda etkisi olmuştur. Eşiyle dinletiler vermişler, bir ara Yugoslav halk şarkılarının derlenmesi üzerine burs almışlar ama, ekonomik durumları hiç iyileşmediği gibi Bartok'un sağlığı da bozulmaya başlamıştır. Seçilmiş eserleri Bela Bartok beste eserleri icin en son, en kapsamli ve en uygun kataloglama "Andras Szőllősy" (Sz+no.) yapilmistir. Bartok 1920den itibaren eserleri icin "Opus" adini kullanmayi birakmistir. Piyano Rondo Dans Dört Parça, (1903) 14 Bagatel, op.6 (1907) İki eleji, op.8b (1908-1909) Çocuklar İçin, (1908-1909, rev.1945) Yedi Eskiz, op.9b (1908-1910) 20 Dort Agit, op.9a (1909-1910) Oda müziği Üç Burlesk (Három burleszk), op.8c (1908-1910-1911) Piyano ve Yaylı Çalgılar İçin Kuintet (1904) İki Roman Dansı, op.8a (1910) İki Keman ve Piyano İçin Sonat (1921-22) Allegro barbaro (1911) İki Keman ve Piyano İçin Rapsodi (1928) Débutantlar için Piyano Müziği, 18 parça (1913) 44 İki keman için İkili (1931) Oryental Dans (1913) İki Piyano ve Vurmalı Çalgılar İçin Sonat (1937) Romen Halk Havaları Üzerine Sonatin (1915) Keman, klarinet ve Piayano İçin Kontrastlar(1938) Altı Roman Halk Dansı (1915) Altı Yaylı Çalgılar İçin Kuartet. Romen Noel Şarkıları, Herbir 10 parçadan 2 seri (1915) Solo Keman İçin Sonat (1944) Piyano için Suit op.14 (1916) Orkestra müziği Üç Macar Halk Şarkısı (1914-1917) Kossuth (1903) 15 Macar Köylü Melodisi (1914-1918) İki Orkestra İçin Suit op.3 ve op.4 (1904,1907) Üç Skeç, op.18 (1918) İki Portre, op. 5 Sekiz Macar Halk Şarkıları Üzerine Emprovizasyon, op.20 (1920) İki Görüntü op. 10 (1910) Orketra İçin Dört Parça op. 12 (1912) Piyano İçin Sonat (1926) Danslar Süiti (1923) Beş Parça : Açık Hava : Davul ve kavallar, Barkarol, Müzet, Gece Müziği, Kovalama (1926) Yaylı Çalgılar, Vurmalı Çalgılar ve Çelesta için Müzik (1936) Orkestra ve Yaylı Çalgılar İçin Divertimento (1939) Dokuz Küçük Parça (1926) Orkestra İçin Konçerto (1943) Halk Melodileri Üzerine Üç Rondo (1916-1927-1927) Romen Halk Dansları Mikrokosmos, 6 kitap halinde hazırlanmış 153 parça (1923-39) 21 Solo Çalgı ve Orkestra İçin Eserler Six chants sicules, pour chœur d'hommes à 6 voix (1932) Rhapsodie pour piano, op.1 (1904) Vingt-sept Chœurs à 2 et 3 voix égales, en 8 cahiers (les 21 premiers chœurs pour voix d'enfants, les autres pour voix de femmes, (1935) Scherzo (ou Burlesque) pour piano, op.2 (1904) Quatre concertos pour piano : Concerto pour piano n° 1 (1926) Des temps passés, 3 chœurs pour 3 voix d'hommes (1935) Concerto pour piano n° 2 (1930-1931) Concerto pour piano n° 3 (1945) Concerto pour deux pianos et orchestre (adaptation de la sonate pour deux pianos et percussions, 1941) Rhapsodie pour violon et orchestre n° 1 (1928-1929) Rhapsodie pour violon et orchestre n° 2 (1928. Révisée en 1935) Deux concertos pour violon : Concerto n° 1, Sz 36 op. posthume (1907-1908) Concerto n° 2, Sz 112 (1937-1938) Concerto pour alto (1945) (esquissé; orchestré par T.Serly) Sahne eserleri Mavi Sakali'in Satosu|, op.11 Opera (1911, 1918) Korunun Prensi, bale op.13 (1914-1916) Harika Mandarin, bale pantomim op.19 (1918-1919) Koro eserleri Quatre Mélodies populaires hongroises anciennes, pour chœur d'hommes à 4 voix (1910-1912) Cinq Mélodies populaires slovaques, pour chœur d'hommes à 4 voix (1917) Quatre Mélodies populaires slovaques, pour chœur d'hommes à 4 voix et piano (1917) Scènes villageoises, 5 chants populaires slovaques pour voix de femme et piano (1924) Quatre Mélodies populaires hongroises, pour chœur mixte à 4 voix (1930) Cantata profana, cantate pour double chœur mixte, ténor, baryton et orchestre (1930) 22