Doku Harabiyetinin Nedenleri Prof. Dr. Nihal KUNDAKÇI Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Vücut yapılarının bütünlüğünün bozulması ile ortaya çıkan doku kayıplarına yara denilir. Yara deyiminin karşılığı olarak erozyon, ülser ve fissür deyimleri de kullanılır. Erozyon, dermise geçmeyen fokal epidermis kayıplarını belirleyen bir deyimdir, iz bırakmaz, kronik değildir. Fissür, çatlak şeklindeki dikey yaraları belirleyen doku kayıplarıdır. Epidermis ve/veya dermisi tutabilir. Ülser ise dermis ve epidermisde doku kayıpları ile seyreden fokal yaralardır. Ülserler kronikleşerek klinisyenler açısından zaman zaman tedavisi zor durumlar yaratabilirler. Yaraların iyileşmesi için kesin süreler verilemez ancak makul sürede iyileşemeyen yaralar, yavaş veya az ilerleme gösteren yaralar için kronik deyimi kullanılır, ilerleme hastanın genel durumundan tedaviye, nedene kadar değişen birçok faktöre bağlıdır (Tablo I, II, III, IV).1-4,7 Etyolojik Sınıflandırma Kronik ülserlerin sınıflandırılması, hastalığın seyrinin izlenmesi ve tedavinin yönlendirilmesi açısından önemlidir. Herhangi bir klinik belirti veya semptomun altında yatan nedenin belirlenmesi, eğer bu neden kontrol edilebiliyorsa veya tedavi edilebiliyorsa çok önemlidir. Tedavi yaklaşımı, yara oluşumunun patogenezine yönelik olmalıdır. Kronik yara, şahsın özellikleri (yaş, seks, meslek,diğer medikal problemler) ile değerlendirilmeli, yaranın gelişim öyküsü dikkatle alınmalıdır. Başlangıçtaki yaraya neden olan faktörler biliniyor mu? Yara semptomatik mi, semptomlara yol açan ya da yarayı iyileştiren veya artıran bir neden var mı? Geçmişteki medikal veya cerrahi girişimler kronik yara etyolojisine ışık tutabilecektir. Örneğin diabet nöropatiye, bu da basınç ülserlerine yol açabilir. Aterosklerotik kalp hastalığı periferik vasküler hastalığı düşündürebilir. Konjestif kalp yetmezliği venöz konjesyona yol açabilir. Bilinen allerjiler, özellikle kontakt allerjiler de araştırılmalıdır. Hasta veya doktor tarafından neomisin gibi allerjenlerin uygulanması da yara iyileşmesini geciktirebilir. Son olarak sigara kullanımı özellikle sorgulanmalıdır. Çünkü sigara, dolaşımı ve oksijenasyonu belirgin şekilde bozar. Ancak kronik bir yara üzerinde birden fazla faktör etkili olabilir. Örneğin, arteriyel yetmezliğe sekonder olduğu düşünülen bir ülser oluşumunda eşlik edebilecek vaskülitin, venöz yetmezliğin, infeksiyonun, neoplazmın veya diğer faktörlerin de rolü olabileceği düşünülmelidir.5-10 Doku harabiyetine, ülser oluşumuna neden olan faktörler göz önüne alınarak deri ülserleri etyolojik olarak sınıflandırılabilir (Tablo V).5 Tablo I. Yara iyileşmesini Geciktiren Sistemik Faktörler I.Endojen faktörler A.Eksiklik durumları 1. Protein 2. Vitamin A 3. Vitamin C 4. Vitamin K 5. Zinc B. Oksijenasyon bozuklukları 1. Azalma a. Solunan oksijen azalması b. Pulmoner yetmezlik c. Alyuvar kapasitesinde azalma d. Hypovolemia e. Kalp yetmezliği 2. Artma a. Yaşlanma b. Thyrotoxicosis c. Malignensi C. Temperature D. Yaşlanma E. Cushing's syndrome F. Kollajen sentezinde bozulma II. Exojen faktörler A .Kortikosteroidler B. Antimetabolitler C. Antikoagulanlar Arteriyel Ülserler (İskemik Ülserler) Arteriyel ülserler bir arterin total veya parsiyel arteriosklerotik oklüzyonuna bağlı olarak ortaya çıkar. Toplumda %10 sıklığında ve daha çok yüksek tansiyon, diabet ve sigara içenlerde görülür. Tıkanıklığın derecesine bağlı olarak, hastada intermittent claudicatio gelişir. İntermittent claudicatio'su olan hastaların %10'undan daha azında ülser veya gangren gelişir. Tüm büyüklükteki arterler tutulabilir. En sık tutulan uylukta adduktor kanalda superfisyel femoral arterdir. Arteriyel ülserler; sıklıkla distale ve travma gören bölgelere yerleşmişlerdir. Daha çok ayakta özellikle başparmak ve topukta yerleşirler. Arteriyel ülserler; venöz ülserlere göre daha küçük ve daha çok sayıdadır. Tipik olarak keskin kenarlıdır, bazen zımba ile delinmiş gibidir. Ülserin yüzeyi sarı bir debris veya siyah nekrozla kaplıdır. Çevre deri soğuk ve kılsızdır. Ekzemaya pek rastlanmaz. Pigmentasyon belirgin bir bulgu değildir, bu durum arteriyel ülserin ayırıcı bir özelliğidir. Ayak sırtında ve iç malleol arkasında arteriyel nabız genellikle alınamaz. Ağrı şiddetlidir, ayak alçaltılırsa (örneğin yataktan sarkıtılırsa) azalır. 1,2,4,7,11,12,14 Vaskülitik Ülserler Vaskülitik ülserler; romatoid artrit, sistemik lupus eritematosus, lenfoma, lösemi ve inflamatuvar barsak hastalıkları gibi pek çok sistemik hastalıkta görülebilir. Ayrıca bu ülserler bazı ilaçlara bağlı olarak gelişebileceği gibi, viral ve bakteriyel infeksiyonlara bağlı olarak da ortaya çıkabilirler. Damar hasarı çoğunlukla immünolojik nedenlidir ve ülserler ileri derecede ağrılıdır. Klinik tablo çok farklı olabilir, eritemden, purpura, bül, pigmentasyon ve nekroza kadar değişik klinik tablolar görülebilir.1-3,6 Embolizm (Arteriyel Embolizm ve Tromboz) Ekstremitelerin arteriyel oklüzyonunun ana nedenleri embolizm ve trombozdur. Emboli, kalp boşlukları ve kapakçıklardan kopan ateromatöz materyal dışında, amniotik sıvı, hava, tümör, yağ, safra ve kaza ile intraarteriyel ilaç injeksiyonları ile de olabilir. Embolus, kan akımını durdurur. Bölgenin alt kısmında sekonder tromboz gelişir. Bu olaylara sekonder olarak gelişen vazospazm da iskemiyi artıran bir faktördür. Uzamış ve şiddetli iskemi yalnızca arterlerde değil venlerde de tromboza neden olur. Ekstremitede solukluk, yüzeyel venlerde kollaps, duyu ve reflekslerde azalma, adale güçsüzlüğü, periferik nabızlarda azalma, nabızların kaybı vardır. Emboli bölgesinde önce ağrı yoktur, birkaç saat içinde ortaya çıkar. Solukluğu siyanoz izler, tedavi edilmezse massif gangren ve büller meydana gelir.1-3,13 Tablo II.. Yara İyileşmesinin Bozulduğu Hastalıklar Herediter Ehlers-Danlos syndrome Prolidase eksikliği Koagulasyon bozuklukları: (hemophilia, vonWillebrand hastalığı, faktör XIII eksikliği, hypofibfinogenemia) Werner Syndrome Vasküler bozukluklar Konjestif kalp yetmezliği Atherosclerosis Hypertansiyon Vaskülit Venöz staz Lymphedema Metabolik Kronik renal yetmezlik Diabetes mellitus Malnutrisyon Cushing syndrom Hyperthyroidism Immünolojik yetmezlik durumları Diğer Kronik pulmoner hastalıklar Kronik karaciğer hastalıkları Malignansi Myelofîbro ye diğer kronik hematolojik hastalıklarla seyreden thrombocytopenia Hipertansif İskemik Ülser Uzun süreli hipertansif vasküler hastalığa bağlı olarak arteriyel oklüzyon sonucu deri infarktüsü oluşur. Kadınlarda ve 50-70 yaş arası daha sıktır. Arteriyel, venöz veya lenfatik dolaşımda bozukluk yoktur. Periferik nabızlar alınır. Minör bir travma veya spontan kutanöz infarktüs ile ülserler oluşur.Arter duvarında mediada hyalin dejenerasyon, intimal proliferasyon ve orta derecede periarterit vardır. Bacağın yan kısmı ve bilekte daha az olarak da bacağın arka, ön veya medialinde yerleşmiştir. Ağrılı eritematöz plak oluşur. Bir hafta on gün içinde hemorajik bül ve nekrotik ülser meydana gelir. Ülser; 1-10 cm çapında hassas ve ağrılıdır. Satellit lezyonlar vardır.13,15,16 Arteriovenöz Fistül Arteriovenöz fistül, konjenital veya edinsel olabilir. Tutulan bölgede venöz basınç yüksektir ve kronik venöz yetmezlik gelişir. Varis, ödem, staza bağlı pigmentasyon, induratif sellülit ve ülserasyon (bazen ülser yoktur) gelişir. Posttromboflebit veya variköz ülserlere göre ülser daha distalde ve sıcaktır. Kapillerlerden arteriyel kanın şant yapması ekstremite distalinde, parmaklarda gangrene yol açar.1-3,17 Venöz Ülserler Bütün bacak ülserlerinin %90'ında neden, kronik venöz yetmezliklerdir. Geri kalan olguların %5 kadarında arteriosklerozis obliterans, diğerlerinin büyük bir kısmında da diabetin bir komplikasyonu olarak ortaya çıkmaktadır. Hastaların yaklaşık yarısında derin ven trombozu öyküsü vardır. Bacağın derin venlerinde kronik venöz yetmezlik sonucu venöz kan şantlarla superfisyel venlere döner, yüzeyel venlerde akım ve basınç artar. Ekstravasküler fibrin depolanması nedeniyle dokunun perfüzyonu ve beslenmesi bozulur. Staz dermatiti veya venöz hipertansiyona bağlı sekonder ekzema ortaya çıkar. Venöz hipertansiyona sekonder ekzema sık rastlanan bir bulgudur. Bunun esas nedeni özellikle topik olarak uygulanan antibiyotiklere (Neomycin), koruyuculara (parabenler), oxyquinolonlara (chinoform), lanolin (yün alkolleri) ve plastik materyale (elastik bandajlar) karşı gelişen sensitizasyondur. Bu kontakt ekzemanın yanısıra çevre deride gelişen kızarıklık erizipel, sellülit gibi bir infeksiyonun belirtisi olabilir. Bu infeksiyon sıklıkla A grubu streptokoklar tarafından oluşturulursa da stafilokokkus aureus ile mikst infeksiyonlarda olabilir, infeksiyon olduğunda deri şiş, hassas, eritem ve ağrı daha fazladır, hastanın ateşi vardır. Bacağın 1/3 alt kısmının medialinde deride ödem ve fibrozis (lipodermatosklerozis) gelişir ve daha sonra minör bir travma ile ülser meydana gelir. Tablo III. Yara İyileşmesini İnhibe Eden İlaçlar Glukokortikosteroidler Antikoagulanlar Antineoplastik ajanlar Cyclosporin A Colchicine Nonsteroidal anti-inflammatuar ajanlar Penisillamine Metronidazole Lokal anesthetikler Zinc sulfate Salisilatlar -aminopropionitrile Ülser genellikle tektir, çapı 8-10 cm. yi bulabilir. Ülserin yüzeyi kirli olabilir fakat siyah nekrozla kaplı değildir. Dermatit; nemli veya kuru, kepekli veya likenifiye olabilir. Melanin ve hemosiderine bağlı olarak hiperpigmantedir. Çevre deride eritemin bir üçüncü nedeni ülserdeki sekresyona sekonder irritatif reaksiyondur. Çok sayıda ve belirgin olmasa bile variköz venler gözlenebilir. Ağrı çok şiddetli değildir. Bacağın elevasyonu ile azalır. Yüzeyel venlerin bozukluğuna bağlı oldukları düşünüldüğü için, venöz ülserler evvelce variköz ülser olarak adlandırılmakta idi. Daha sonra bu terim bırakıldı. İzole yüzeyel venöz yetmezliğin substansiyal bir neden olduğu kabul edilmektedir. Browse ve Burnand'a göre fibrinojenin sızması ile deride kapillerleri bir fibrin tabakası kaplar ve bu durum oksijen pasajına engel olur ve bu da anoksiye yol açarak, dermatit ve ülserasyon gelişir. Falanga ve arkadaşlarının yaptıkları araştırmada deri biyopsileri bu görüşü desteklemektedir. Variköz venlerin nedenleri açık değildir fakat herediter bir yatkınlığın olduğu düşünülmektedir. Uzun süreli ayakta kalınması veya gebelikte olduğu gibi intraabdominal basıncın artması varis gelişimine neden olmaktadır. Tromboflebit de ven yetmezliği nedenlerindendir. Coleridge-Smith ve arkadaşlarına göre; dokularda kan akımı yavaşladığı için lökositlerin hücre adezyon moleküllerinin etkisiyle damar duvarına takıldığı öne sürülmektedir. Burada aktive olarak inflamasyon mediatörlerini salgılamakta ve dokuda yetmezlik ortaya çıkmaktadır. Falanga ve arkadaşları, son zamanlarda venöz ülserasyon için bir hipotez öne sürmüşlerdir. Venöz hipertansiyon sonucu dermise sızan makromoleküller büyüme faktörlerini ve matriks materyalini tutar, böylece bunlar artık doku onarımı ve doku bütünlüğünün devamı için kullanılamaz. Venöz yetmezlikle ilişkili atrophie blanche, bileklerde beyaz atrofik plaklar, mor papüller ve peteşiler ile karakterizedir. Olguların %30'unda ülser gelişir, şiddetli ağrı vardır.13,7,8,11,12,20-28 Tablo IV. Epidermal Migrasyonu Etkileyen Topik Ajanlar Nisbi İyileştirme Yüzdesi (%)* -34 -30 -8 +5 +14 Ajan Triamcinolone acetonide merhemi (0.1 %) Furacin Saf vazelin Eucerin ® Benoxyl losion bazı (benzoyl peroxide preperation) Silverdin krem Neosporin merhem Telfa sargısı +28 +28 +14 Tablo V. Deri Ülserlerinin Etyolojik Sınıflandırılması I.VASKÜLER A. Arteriyel 1. Arterioskleroz 2.Vaskülit a. Küçük damarların vasküliti b. Orta ve büyük damarların vasküliti 3. Embolism 4. Arteriovenöz malformasyon B.Venöz C. Lenfatik D. Hipertansiyon II.NÖROPATİK A. Diabet B. Tabes dorsalis C.Siyringomyeli III. TRAVMA A. Basınç B. Yanıklar (termal veya kimyasal) C. Ülsere radyasyon dermatiti D. Prurigo nodularis E. Faktisyel IV. NEOPLASTİK A. Epitelyomalar B. Melanoma C. Sarkoma (Kaposi dahil) D. Lenfoproliferatif (Mikozis fungoides veya primer lenfoma) E, Metastatik tümörler V. İNFEKSlYÖZ A. Bakteriyel B. Mikobakteriyel C Fungal D. Viral E. Protozoal VI. METABOLİK A. Diabet B. Hipotiroidizm C. Gut D. Amiloidozis E. Skorbüt F. İlaçlara bağlı - Kortikosteroidler - Antimetabolitler VII. HEMATOLOJİK A. Kırmızı küre hastalıkları 1. Orak hücreli anemi 2. Polistemia rubra vera 3. Talassemi B. Beyaz küre hastalıkları 1. Lösemi 2. Multipl myelom C. Disproteinemiler 1. Kryoglobulinemi 2. Konjenital veya edinsel agammagloibulinemi VIII. PANNİKÜLİTİLER A. Nekrobiyozis lipoidika diabetikorum B. Pankreatik yağ nekrozu IX. PYODERMA GANGRENOSUM Diabetik Ülserler Diabetlilerde, diabeti olmayanlara göre periferik dolaşım daha bozuk olduğundan ayak tabanında ve başparmakta ülserler ortaya çıkabilir. Burada ülserler arteriosklerotik, mikro-anjiopatik ve nöropatiktir.Mikroanjiopati; kapiller duvardaki bozukluklara bağlıdır. Permeabilite artışı, ödem, hiperpigmentasyon ve oksijen difüzyonunun bozulmasına neden olur. Diabetik nöropati dokunma ve vibrasyon duyusu kaybına yol açar. Isı değişiklikleri de iyi algılanamaz. İnflamasyona karşı direncin düşük olması nedeniyle diabetikler infeksiyon riski altındadırlar. Uzun süreli hiperglisemi, lökosit fonksiyonlarını bozar. Diabetiklerin claudicatio ve istirahat ağrıları olmadan da kritik iskemilerinin olabileceğine dikkat edilmelidir.1-3,5,7,29 Nöropati ve Tropik Ülserasyonlar Periferik nöropatinin bir sonucu olarak tropik değişiklikler ortaya çıkar. En sık diabetes mellitus ve leprada görülür. Herediter sensitif ve sensorimotor nöropatiler ve herediter amiloid nöropatisi de majör nedenlerdendir ancak daha az görülür. Nöropatik ülserler (mal perforan), basınca maruz kalan ve travmaya uğrayan bölgelerde görülen klasik ülserlerdir. Bu ülserler, ağrısız ve kurudur. Çevresinde kalloziteler vardır. En çok topuk ve metatars başlarında olmak üzere ayak tabanında görülür. Trigeminal tropik sendromda alında, burun kanatları, yanaklar ve dudaklarda ülserasyon vardır. Gasser ganglionunun alkol injeksiyonu ile hasarı, lepröz trigeminal nöralji ve yüz derisinde duysal liflerin hasarına bağlı olabilir. Herediter sensitif nöropatilerde en çok ayaklarda daha az olarak da ellerde duyu kayıpları ve ülserasyonlar vardır. Tabloya selülit, lenfanjit, osteomyelit ve akral mutilasyonlar eklenebilir. Sringomyeli, spinal kordun inkomplet kapanması ve kavitasyonuna bağlıdır. Parmak uçlarında ağrısız ülserasyonlar, yaralanmalar ve yanıklar vardır.2,3,29-31 Dekubitus Ülseri Hastanın immobilizasyonuna bağlı olarak, en fazla kemik çıkıntılar üzerinde (sakral, torakanter ve topuk bölgesinde) basınç ortaya çıkar. Bu sürekli basınç, deri hasarı, duyu kaybı ve lokal anatomik faktörlerin de eklenmesiyle iskemiye yol açar. Hastanın hipotansiyonu, aldığı vazodilatatör ilaçlar, damar yapısının bozukluğu ve ödem gibi ilave faktörler de iskemiyi artırır. Metabolik ihtiyacın karşılanamaması ile dokuda anoksi ortaya çıkacak ve doku beslenmesi bozulunca hasar onarılamayacaktır. Kifoskolyoz, ortopedik bozukluklar, basıncın belli noktalarda aşırı olmasına neden olacaktır. Kemik çıkıntılar üzerinde deri kronik olarak travmaya uğramaktadır ve hasarlı deride iskemik hasar daha kolay gelişir. Hareketsiz kalan bölgede ısı, 2-3 derece daha yüksektir. Bu ısının dağıtılması için kan akımı artar. Ayrıca hidrasyon, dermatit, termal veya mekanik tahriş de doku eşiğini düşürür. Üriner ve fekal inkontinansa bağlı nemlilik, terleme friksiyon ve maserasyon da dermatit gelişimi nedenlerindendir. Korneum tabakası kaybolur. Transepidermal su kaybı artınca nemlilik de artar. Basınç ile kapiller oklüzyon oluşur. Dermal ve subkutan nekroza, bu da epidermal hasara yol açar. Kollajen metabolizması bozulur. Fibrinolitik aktivite azalır, doku tromboksan düzeyleri artar. Bunlar ülserasyon nedenleridir. Aynı zamanda maserasyon, kandida ve bakteri infeksiyonuna yatkınlığı da artırır. Sistemik faktörler dekubitusa yol açmaz, fakat dekubitus oluşumuna katkıda bulunabilir. Hipotansiyon doku perfüzyonunu azaltır. Dokuda oksijenasyon azalmasına ilaveten ATP, glukoz ve prostasiklin düzeyleri düşer. Laktat düzeyi artar, PH düşer. Histamin, prostaglandin, bradikinin, karbondioksit, lizozomal enzimler, kollajenaz, hyaluronik asit ve hipoksantin düzeyleri artar. Basıncın ortadan kalkıp akımın başlaması ile superoksit anyonlar, hidrojen peroksit, hidroksi radikalleri, faktör VIII ve ürik asit artar. İlk belirti basmakla solan bir eritemdir. Daha sonra sınırları keskin kalıcı bir eritem ortaya çıkar. Daha ileri evrede deride kepeklenme, bazen vezikül ve bül ile dekubitus dermatiti meydana gelir. Bunların açılmasıyla erozyon ve kurutlar ortaya çıkar. Dekubitus ülseri keskin sınırlı, oval veya yuvarlak derin bir ülserdir. Derinin tüm kalınlığınca hasarlanmasıyla eskar ve gangrenler meydana gelir.1-3,5,7,32-36 Dermatitis Artefacta Mental retardasyon, psikoz, histerik nöroz, kişilik bozuklukları, çocukluk ve adolesan gelişim bozukluklarında görülebilen bir dermatolojik bulgudur. Çoğunlukla kadınlarda görülür, en sık adolesan yaştadır. Lezyonlar, bilateral simetrik, dominant elin kolayca yetişebileceği lokalizasyondadır. Garip şekilli, geometrik, lineer yerleşimli lezyonlardır. Yüzeyinde nekroz olabilir. Lezyonlar geceleri oluşur. Ovma, kaşıma, çimdikleme, emme, kostik maddelerin, asitlerin uygulanması, yabancı madde enjeksiyonları ile oluşturulur. Lezyonların kapatılması ile iyileşmenin olması tipiktir.2,3,37-39 Neoplastik-Malign Ülserler Bacak ülserinde kanser sık rastlanan bir bulgu değildir. Bununla beraber yıllarca iyileşmeyen bir bacak ülserinde kanser akla gelmelidir. Neoplastik gelişimlerde, infiltrasyon ve doku destrüksiyonu ülser nedenleridir. Klinik tablo değişiktir. Malignite belirtileri ülserin orta ve kenar kısımlarının yüksek olmasıdır. Ayrıca ülser kolayca kanar. Ağrı çok azdır veya yoktur. Tanı için tekrar tekrar biyopsi almak gerekebilir. Bu bölgede, uzun süre ultraviyole ışınına maruz kalınması durumunda primer kanserler gelişebilir. Orak hücreli aneminin sık görüldüğü ülkelerde ağrısız, iyileşmeyen bir ülserin varlığı da bu hastalığı akla getirmelidir.2,3,40,41 İnfeksiyöz Nedenlere Bağlı Ülserler Bakteriler, treponemalar, riketsialar, virüsler, protozoalar, parazitler ve mantarlar çeşitli mekanizmalar ile deride nekroza neden olurlar. Anaerobik organizmalar heparinaz üreterek vasküler tromboza yol açabilir veya koagülasyonu direkt olarak artırarak rol oynayabilirler. Phycomycetes gibi organizmalar damar duvarını tutarak yaygın bir vasküler okluzyona yol açabilir. Herpes zoster ve vaccinia gibi virüslerin sitopatik etkileri vardır ve viral DNA ve RNA'nın konakçının DNA'sı veya mRNA'sını bozmasıyla hücre içi metabolizmayı bozarak hücreyi tahrip etmektedirler. Birtakım mikroorganizmalar da ekzo veya endotoksinleri yoluyla etkilidir. Proteaz, elastaz, hemolizin, koagülaz, streptokinaz, hyalurodinaz, kollajenaz ve lesitinaz gibi bazı bakteriyel intrasellüler en- zimler doku nekrozuna yol açabilir. Doku yıkımı sonunda ortaya çıkan diğer enzimler de doku harabiyetini artırır. Birtakım mikroorganizmalar veya toksinleri; damarların invazyonu (septik emboli) veya immün kompleks aktivasyonu ile lokal veya sistemik vaskülite neden olurlar. Tüberkülozda, geç sifilizde, derin mantar hastalıklarında görülen nekroz geç hipersensitiviteye bağlıdır. Bacillus antracis, Corynebacterium diphteria, Streptococcus pyogenes, Hemolitik mikroaerofilik streptokoklar, Füzospiroketler (Borrelia vincenti, Bacillus fusiformis), Psödomonas auriginosa, Mycobacterium tuberculosis, M. Leprae ve M. Ulcerans deri nekrozuna neden olabilirler.1-3,42 Nekrobiosis Lipoidika Hastaların çoğunda diabet olmakla birlikte et-yoloji bilinmemektedir. Deri lezyonları diabetin başlamasından yıllarca önce ortaya çıkabilir. Diabetik hastaların çoğunda nekrobiyozis lipoidika gelişmez. Hastalık herhangi bir yaşta başlayabilirse de sıklıkla 3. 4. dekadda ortaya çıkar. Hastaların çoğu kadındır. Kollajenin dejeneratif bir hastalığıdır. Bacağın ön yüzünde, keskin sınırlı, oval, morumsu renkte plaklar halinde başlar ve yavaşça yayılır. Kenar kısmı kırmızı, orta kısmı lipid depolanmasına bağlı sarımsı, kahverengimsi renkte lezyonlar vardır. Ortadan atrofi gelişir, telanjektaziler belirginleşir. Hafif bir travma uzun süreli ülserasyona neden olur. Spontan ülserasyon da görülebilir.1-3,5,7,43 Pyoderma Gangrenosum Pyoderma gangrenosum nedeni kesin olarak bilinmeyen ülseratif bir deri hastalığıdır. Altta yatan inflamatuvar veya malign bir hastalığa (ülseratif kolit, kronik aktif hepatit, romatoid artrit, Chrohn hastalığı, IgA monoklonal gamopatisi, hematolojik ye lenforetiküler maligniteler) eşlik edebilir. Bazen de vaskülitik ülserler arasında kabul edilir. Fakat olguların %40-50'sinde eşlik eden hastalık yoktur. Bazı hastalarda travma hastalığı başlatabilir. Olguların %30'unda hastalık rekürrendir. Lezyonlar çoğunlukla bacakların alt kısmında yerleşmişse de uylukta, kalçalarda, göğüste, boyun ve başta da görülebilir. Lezyon, kırmızı hassas bir makûl, papül, püstül, nodul veya bül şeklinde başlar. Püstül ve veziküllerin çevresindeki deri indüre ve soluk kırmızıdır.Nekrotizan inflamatuvar olay perifere ilerler. Çevresinde eritemli halo olan, ortası mor kırmızı renkli, kenarları kalkık, bal peteği görünümünde ülserler meydana gelir. Tam gelişmiş bir lezyon 10 cm.den küçüktür fakat daha büyük de olabilir. Aylar ve yıllarca sürebilir, skatris ile iyileşir.1-3,5,7,44,45 Kaynaklar 1. Marks R, Dykes P, Motley R. Clinical Signs and Procedures in Dermatology. l st ed. London 1993; 35. 2. Arnold HL, Odom RB, James WD. Andrews' Diseases of the Skin, Clinical Dermatology, 8th ed. WB Saunders Company, Philadelphia. 1990. 3. Habif TP. Clinical Dermatology. A color Guide to Diagnosis and Therapy. 2 nd ed. C V Mosby Company St Louis 1990. 4. Cherry GW, Ryan TJ. The effect of ischemia and reperfusion on tissue survival. Majör Probl Dermatol, 1976; 7:93. 5. Mostow EN. Diagnosis and classification of chronic wounds. Clinics in Dermatol. 1994; 12:3. 6. Cornwall JV, Dore CJ, Lewis JD: Leg ulcers: epidemiology and aetiology. Br J Surg 1986; 73:693. 7. Eriksson G. Leg ulcers, Diagnosis and Treatment. Trosa Tryckeri AB Sweden, 1994; 7. 8. Phillips TJ, Dover JS. Leg ulcers. J A A D. 1991; 21:965. 9. Nelzen O, Berqvist D, Lindhagen A: Leg ulcer etiology-A cross sectional population study. J Vasc Surg, St Louis 1991; 14:557. 10. Young JR. Differential diagnosis of leg ulcers. Cardiovasc Clin 1983; 13:171. 11. Husni E A. Skin ulcer secondary to arterial and venous disease. İn chronic ulcers of the skin. ed. Lee BY. New York Mc Graw Hill 1985:93. 12. Faria TD, Fivenson DP, Green H. Peripheral vascular diseases. İn Dermatology. eds. Moschella SL, Hurley HJ 3rd ed. WB Saunders Company London 1992; 1145. 13. Retan J W, Miller R E. Microembolic complications of atherosclerosis. Literature review and report of a patient. Arch Int Med 1966; 118:534. 14. Mc Cord JM. Oxygen derivative free radicals in postischemic tissue injury. N engl J Med. 1985; 312:159. 15. Kosiak M. Etiology and pathology of ischemic ulcers. Arch Phys Med Rehabil 1959; 40:62. 16. Duncan HJ, Faris TB. Martorell's hypertensive ischemic ulcers are secondary to an increase in the local vascular resistance J Vasc Surg 1985; 2:581. 17. Rusin LJ, Harrell ER. Arteriovenous fistula. Cutaneus manifestations. Arch Dermatol 1976; 12:1135. 18. Brovvse NL, Burnand KG: The cause of venous ulceration. Lancet 1988; 22(8292):243. 19. Roegenigk HH Jr. Leg ulcers stasis syndrome. Dermatologica. 1978; 1:8. 20. Heng MCY. Venous leg ulcers. Int J Dermatol 1987; 26:14. 21. İdem. Dermal pericapillary fibrin in venous disease and venous ulcerationn. Arch Dermatol 1987; 123:620. 22. Krull EA. Chronic cutaneus ulcerations and impaired healing in human skin. J A A D 1985; 12:395. 23. Hoare MC, Nicholaides AN, Miles CR et all. The role of primary varicose veins in venous ulceration. Surgery, 1982; 92:450. 24. Brovvse NL. The cause of venous ulceration. Lancet 1982; 2:243. 25. Brovvse N L. The etiology of venous ulceration. World J Surg. 1986; 10:938. 26. Falanga V, Kirshner R, Katz M et all. Pericapillary fibrin cuffs in venous ulceration. Persistance with treatment and during ulcer healing. J Dermatol Surg Oncol. 1992; 18:409. 27. Coleridge Smith PD, Thomas P, Scurr JH, Dormandany JA: Causes of venous ulceration: A new hypothesis. B M J 1988; 296:1724. 28. Falanga V, Eaglstein WH: The trap hypothesis of venous ulceration. Lancet 1993; 341:1006. 29. Huntley AC. The cutaneus manifestations of diabetes mellitus. JAAD 1982; 7:427. 30. Weintroub E et al. trigeminal trophic syndrome. JAAD 1982; 6:52. 31. Ishii N et al. Congenital sensory neuropathy and anhidrosis. Arch Derm. 1988; 124:564. 32. Bell F, Fernie Gr, Barbonel JC. Pressure sores, their cause and prevention. Nursing Times 1970; 70:740. 33. Versluysen M. How elderly patients with femoral fractures develop pressure sores in hospital. Br Med. J 1986; 292:13. 34. Seiler WD, Stahelin HB. Recent findings on decubitus ulcer pathology. Implications for care. Geriatrics. 1986; 41:47. 35. Parish LC, Witkowski J. The decubitus ulcer. Re-flections of a decade of concern. Int J Dermatol 1097; 26:639. 36. Daniel R K, Priest D L, Wheatly D C. Etiologic factors in pressure sores: an experimental model. Arch Phys Med Rehabil 1981; 62:492. 37. Fransway A F, Muller S A. Neurocutaneus diseases. in Dermatology. eds. Moschella SL, Hurley HJ 3rd ed. WB Saunders Company, London 1992; 2048. 38. Koblenzer C S. Psychocutaneus Diseases. In Dermatology, eds. Moschella SL, Hurley HJ 3rd ed. WB Saunders Company, London 1992: 2025. 39. Fabish W. What is dermatitis artefacta. Int J Derm 1981; 20:427-428. 40. Koh HK., Bhawan J. Tumors of the skin. In Dermatology eds. Moschella SL, Hurley HJ 3rd ed. WB Saunders Company, London 1992; 1719. 41. Heald PW, Edelson RL. Cutaneus T cell lymphomas. In Dermatology, eds. Moschella SL, Hurley HJ 3rd ed. WB Saunders Company, London 1992; 1811. 42. Maibach HI, aly R. Bacterial infections of the skin. In Dermatology, eds. Moschella SL, Hurley HJ 3rd ed. WB Saunders Company, London 1992; 710 43. Boulton A J M et all. Necrobiosis lipoidica diabeticorum JAAD 1988; 18:530. 44. Schwaegerie SM et all. Pyoderma gangrenosum. A review. JAAD 1988; 18:559. 45. Prystowsky JH et all. Present status of pyoderma gangrenosum Arch Derm 1989; 125:57.