Görünüm Ocak 2012 Sağlık Hizmet Sunucularının Cinsel Sorunlara Yaklaşımını Cem İncesu Değerlendirdi Sağlık Hizmet Sunumunda ve Kullanımında Cinsel Sağlık Hizmetinin Yerini Nevin Şahin Değerlendirdi www.tapv.org.tr Dünyada ve Ülkemizde Cinsel Sağlık Eğitimleri Tıp Eğitiminde Cinsel Sağlık Güvenli Annelik Paylaşım Toplantıları TAPV-CETAD ‘Cinsellik ve Cinsel Eğitim Toplantısı’ Görünüm Ocak 2012 1 Ü DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE CİNSEL SAĞLIK EĞİTİMLERİ Cinsel sağlık cinsellikle ilgili fiziksel, ruhsal ve sosyo-kültürel sağlık sürecinin kesintisiz olarak yaşanmasıdır. Ülkemizde cinsel sorun ile karşılaşıldığında sağlık kuruluşlarına başvurma oranı % 12 olarak tespit edilmiştir... 2 Görünüm Ocak 2012 reme sağlığı, üreme sistemi işlevleri ve süreciyle ilgili sadece hastalık ya da sakatlık olmaması değil, tüm bunlara ilişkin fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir. (DSÖ) Üreme sağlığı aynı zamanda, insanların tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaşamlarının olması demektir. Cinsel sağlık ise cinsellikle ilgili fiziksel, ruhsal ve sosyokültürel sağlık sürecinin kesintisiz olarak yaşanmasıdır. Kadın ve erkek herkesin tüm yaşamlarında normal büyüme ve gelişme sürecinden kaynaklanan üreme ve cinsel sağlık ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla, doğumdan ölüme kadar her bireyin yaşamında cinsel sağlık önemli bir yer tutmaktadır. Küresel ölçekteki bir araştırmaya göre, ülkemizde cinsel sorun ile karşılaşıldığında sağlık kuruluşlarına başvurma oranı erkek ve kadınlarda %12 olarak tespit edilmiştir. Toplumda cinsel sağlık sorunu konusunda sağlık kuruluşlarına başvurmada önemli boyutta çekingenlik görülüyor. Erkeklerin %70’i kadınların %57’si bunu hekimden bekliyor. Sağlık sunucuları da benzer davranış sergiliyor, herhangi bir nedenle sağlık kuruluşlarına başvuran 40 yaş ve üzerindeki erkeklerde %6 oranında, kadınlarda %10.3 oranında hekim tarafından cinsel sağlık ile ilgili sorgulama yapılmış, cinsel sağlık sorunu yaşayanların bir bölümü sorunun farkında değil. Cinsel sağlık sorunlarının çözümü noktasında diğer bir engel ise hizmet sunucularının ve hizmet kullanıcıların arasındaki bilgi düzeyinin çok farklı olmaması, dünyanın birçok noktasında olduğu gibi ülkemizde de sağlık sunucularının cinsellik konusunda hizmet içi eğitime ihtiyacı var. Cinsel Eğitim ve Tedavi Araştırma Derneği’nin 2006 yılında yaptığı Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Araştırmasında cinsel sorunlar konularında hekim ya da uzman bir kişiden sağlık yardımı ve danışmanlık alınıp alınmadığı yönünde sorular sorulmuştur. En yüksek oran %65 ile “herhangi bir sağlık yardımı ve danışmanlık hizmeti almadım” diyenlerdir. %15’lik bir kısım cinsel sorunu bulunmadığını, %5 aktif cinsel yaşamının olmadığını, %11ise en az bir kez sağlık yardımı veya danışmanlık aldığını ifade ederken, %4 oranında soru cevaplanmamıştır. Görüşülen kişilere “cinsellik ve üreme sağlığı ile ilgili bilgi almak üzere bir sağlık kurumuna veya hekime başvursalar, sağlık profesyonellerinden beklentilerinin ne yönde olacağı” da sorulmuştur. En yüksek cevap %38 oranında konunun açılmasının sağlık hizmet sunucusu tarafından gelmesi beklentisidir. Devam eden talepler, %24 oranında özel danışmanlık hizmeti ve %20 oranında cinsel sağlık hizmeti alanında uzmanlaşmış merkezdir. Cevaplarda konunun paylaşımı, ifadesi, aktarımı en büyük sıkıntıyı yarattığı ve beklentilerin bunu aşmanın kolaylaşması yönünde olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye’de gençler arasında da cinsel sorunların paylaşımı benzer özellikler göstermektedir. Başkent Üniversitesi’nde cinsel sağlık ve üreme sağlığı eğitim programının etkinliği başlığı altındaki araştırmada gençlerin %44,6’sının cinsel sorun yaşadığı ve grubun %58,6’sının problemini herhangi bir sağlık kuruluşu ile paylaşmadığı belirtmiştir. Gençler şehir merkezinde yaşamalarına, sağlık güvencelerinin olmasına, maddi sıkıntılarının olmamasına rağmen sorunlarını çoğunlukla anneleri ile paylaşmaktadır. Dünyanın farklı noktalarında yapılan araştırmalarda da sonuçlar çok farklı değil. 2009 yılında Meksika’da 33 farklı ülkeden katılan uzmanların yürüttüğü 27500 kadın ve erkeğin katıldığı araştırmaya göre cinsel olarak aktif katılımcıların %50’si hayatlarında en az bir kez cinsel sağlık sorun yaşamış ancak %19’u tıbbi tedavi görmüş ve sadece %9’u hekime cinsel sağlık sorunu olduğunu ifade etmiştir. Cinsel sorunu ilk olarak dile getirmenin hekimin rolü olduğunu düşüncesi %90 oranındadır. Araştırmanın genel değerlendirmesine göre hastalar cinsel sorunlarını paylaşmak istiyor ancak %71’i konuşmak için hekimin zamanı olmadığını, %68’i hekimi utandırmak istemediğini, %78 ise tedavinin mevcut olmadığını düşünüyor. Kuzey Amerika Tıp Fakültesi’nde 2003‘de yapılan bir başka araştırmaya göre Amerika ve Kanada’daki tıp fakültelerinin %50’den azı cinsel sağlık konusunda eğitim alıyor. Geneli temsilen yapılan bir araştırmada kadın ve erkeklerin %71’i hekimlerin cinsel sorunlarına ciddi yaklaşmadığını ve önem vermediğini düşünüyor. %68’i hekimlerin cinsellik konusunda konuşmaktan rahatsız olduğunu, %76’sı etkili bir tedavinin bulunmadığını düşünüyor. Yapılan farklı araştırmalarda da hastalar cinsel sorunların umursanmadığını ifade etmiş üçte birden azı hekim ile cinsel sorunları konuşurken rahatsız olmadığını ifade etmiştir. İsveç’te 2009 yılında sağlık sektöründe kalp krizi sonrasında sağlık çalışanlarının hastalara cinsel bilgi verme konusundaki tutumları üzerine bir araştırma yapılmıştır. 121 koroner bakım ünitesinde gerçekleşen araştırmada sağlık kullanıcıları ile bilgi alma ve danışmanlık konularında benzer zorluklar yaşadıkları tespit edilmiştir. Araştırma bulgularına göre sağlık profesyonelleri diyalogu başlatma konusunda çoğunlukla kendilerini rahatsız hissediyor. Hastanelerin %80’den fazlası düzenli olarak cinsellik alanında bir uzmandan destek almıyor, herhangi bir kurum ile işbirliği bulunmuyor. Araştırmada kalp krizi geçiren hastalara sağlık sunucuları tarafından yazılı olarak %55 düzeyinde cinsel sorunlarla ilgili bilgi verilirken, sözel danışmanlık konusunda oran %5’e düşüyor. Merkezlerde hasta ve hastanın partneri arasındaki gerginliğin konuşulma oranı %20’den az. Çiftlere %15 civarında yazılı bilgi verilirken, %2 oranında sözel bilgi veriliyor. Bu konuda yeterli yazılı materyali olduğunu belirten merkez oranı sadece %3. Merkezlerin %80’den fazlasının cinsellik alanında çalışan bir uzman ile işbirliği bulunmuyor. Araştırma sonucunda sağlık hizmet sunucularına cinsel sorunlar konusunda eğitim verilmesine ihtiyaç olduğu ifade edilmiştir. 2006 yılında Yunanistan’da hasta ve hekimlerin cinsel sorunlara yaklaşımları incelenmiştir. Araştırmaya göre uzmanların %29,5’i cinsel sorunlar hakkında konuşma ve hastanın hikâyesini öğrenme konusunda iletişim eğitimi aldığını belirtmiştir. Hekimlerin cinsel sorunlara yaklaşım konusundaki en önemli engeller hastalardan hikâye alma konusunda tecrübesiz olmaları ve psikososyal olarak hazır olmamalarıdır. Cinsiyete göre bakıldığında iletişim konusunda kadın hekimlerin erkek hekimlere göre daha fazla zorluk yaşadığı tespit edilmiştir. Araştırmanın sonunda; özellikle I.Basamak Sağlık Hizmetinde hasta ile cinsellik konusunda iletişime geçilmesinin gerekli olduğu sonucuna varılmıştır. Kaynaklar: The Efficiency of Sexual Health And Reproductive Health Training Program Developed For University Youth Gül Pınar, Lale Taşkın Sexual Communication Skills in Residency Training: The Robert Wood Johnson Model Raymond Rosen, PhD, David Kountz, MD, Tracey Post-Zwicker, PhD, Sandra Leiblum, PhD, and Markus Wiegel, PhD Predictors of Physicians’ Involvement in Addressing Sexual Health Issues Zoi Tsimtsiou, MD, MSc, Konstantinos Hatzimouratidis, MD, PhD, Evangelia Nakopoulou, MSc, Evie Kyrana, MSc, George Salpigidis, MD, PhD, and Dimitris Hatzichristou, MD, PhD Journal of Sexual Medicine - indiana Findings from the National Survey of Sexual Health and Behavior Health professionals’ views on sexual information following MI Bodil Ivarsson, Bengt Fridlund and Trygve Sjöberg Sexual Communication Skills in Residency Training: The Robert Wood Johnson Model Pfizer Global Survey 2003 WHO Offciial Website Görünüm Ocak 2012 3 Doç. Dr. Cem İncesu Sağlık Hizmet Sunucularının Cinsel Sorunlara Yaklaşımını Değerlendirdi Psikiyatri Uzmanı Cem İncesu 1963’te Malatya’da doğdu. 1987’de İstanbul Tıp Fakültesi’ni bitirdi. 1988-1993 yılları arasında Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde psikiyatri uzmanlık eğitimini tamamladı. Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Doç. Dr. Cem İncesu aynı zamanda Acıbadem Hastanesi’nde çalışıyor. 1. Ülkemizde sağlık hizmet sunucularının ve hizmet kullanıcılarının cinsel sorunlara yaklaşımını değerlendirebilir misiniz? yaklaşımını, uzmanlık düzeyini nasıl değerlendiriyorsunuz? Cinsel sağlık gibi çok boyutlu bir alanda inter-disipliner bir yaklaşımın olduğunu söyleyebilir miyiz? Yapılan çok sayıda çalışmanın sonuçları, yaklaşık olarak her üç kişiden birinin cinsel yaşamının herhangi bir döneminde en az bir cinsel işlev bozukluğu yaşadığını göstermektedir. Ülkemizde ise cinsel eğitimin olmaması, cinselliğin tabu olarak algılanması gibi nedenler vajinismus, erken boşalma, cinsel istek bozuklukları gibi çeşitli psikojenik kökenli cinsel işlev bozukluklarına yüksek oranda rastlanmasına yol açmaktadır. Bu durum, sağlık hizmet sunucularının her gün cinsel sorunu olan kişilerle karşı karşıya oldukları, onlara sağlık hizmeti sundukları gerçeğiyle bizi yüzleştirmektedir. Dünyada da, ülkemizde de sağlık hizmet sunucularının ne cinsellik alanındaki eğitiminin ne de cinsel sorunlar alanında disiplinler arası yeterli bir işbirliğinin olduğunu söylemek zordur. Cinsellik alanında ileri düzeyde uzmanlaşmış sağlık hizmeti veren psikiyatri, üroloji ve jinekoloji gibi tıp disiplinlerinin de cinsel işlev bozukluklarının değerlendirme ve tedavisi konusunda yeterli işbirliği yoktur. Ayırıcı tanının ve tedavinin yapılması açısından disiplinler arası işbirliği çok önemlidir. Farklı disiplinlerin bu alanda bütüncül bir hizmet sunmaları cinsel sorun yaşayan birey ya da çiftler için tanı ve tedavide niteliksel bir dönüşüm sağlayacaktır. Çeşitli tıp disiplinlerinde, cinsel işlev bozuklukları alanında özelleşmiş uzman ve merkezlerin çoğalmasının, disiplinler arası işbirliğini olumlu yönde etkileyeceği söylenilebilir. Cinsel sorunu olan kişilerin yalnızca %1-10’unun yardım arayışına yöneldiğini, kendiliğinden hizmet sunucularına başvurduğunu biliyoruz. Kültürel ve sosyal etkenlerden kaynaklanan çeşitli inanç ve alışkanlıkların, kişilerin cinsel sorunlarını dile getirmelerinde güçlük yarattığını, zaman zaman da hekimlerin uygulamalarının önünde engel oluşturabildiğini görüyoruz. Ayrıca hekimlerin de cinsellik konusunda kendi önyargıları, yanlış beklenti ve inançlarının farkında olmaları gereklidir. Hekimler ve sağlık profesyonelleri cinselliği hastalarıyla rahat konuşamamakta, ayrıca mesleki olarak bu alanda kendilerini yetersiz hissetmektedirler. 2. Dünyada cinsel sağlık hizmetlerini ve sağlık çalışanlarının bu konuya 4 Görünüm Ocak 2012 3. Bu genel resim içinde Türkiye’yi nereye koyarsınız? Cinsel sağlık hizmetlerinin ve interdisipliner yaklaşımın ülkemizde yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak son 1015 yıl içinde gerçekten çok önemli ilerlemeler sağlanmış, bu alanda farklı disiplinden çok sayıda uzman yetişmiş, merkezler açılmıştır. Son 10 yıldaki hızlı tempo korunabilirse önümüzdeki 10 -15 yıl içerisinde bu alandaki açıklar kapanabilir diye düşünüyorum. Bu alandaki asıl sorunumuz birinci basamak sağlık hizmetlerine cinsel sağlık eğitimini yaymaktır. Temel hedefimiz, yalnızca cinsel sorunlarda değil, sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşamın sağlanması konusunda gerekli danışmanlık ve yönlendirmeyi yapabilecek bir anlayışı temel sağlık hizmetlerine yayabilmek olmalıdır. programları ya da modüler eğitim programları şeklinde yürütülmektedir. Ülkemizde de CETAD ve Türk Androloji Derneği gibi mesleki dernekler ile TAP Vakfı gibi sivil toplum kuruluşlarının (STK) yürüttükleri eğitim programları ile bilimsel etkinliklerin son yıllarda ülkemizde bu alanın gelişmesinde bir dinamo görevi gördüğü kesindir. 4. Tıp uzmanlık eğitimi içerisinde cinsellik konusunun yetersizliğini ve ülkeler bazında değişkenliğini neye bağlıyorsunuz? Ülkemizde de, dünyada da tıp ve uzmanlık eğitimlerinde, cinsellik kavramı, cinsel işlevler, cinsel sorunlar ve etik değerler gibi konulara yeterince yer verilmemektedir. Bunların sonucu olarak ise hekimler ve sağlık hizmet sunucuları çağdaş cinsel sağlık olanaklarından yoksun kalmaktadırlar. Cinsellik alanına olan bu kayıtsızlık, yalnızca toplumsal ve politik etkenlerden değil aynı zamanda cinsel mitlerin, tabuların, muhafazakar yaklaşımların akademik dünyada da hüküm sürmesinden kaynaklanmaktadır. Bu tutum, cinsel sağlık alanındaki standartların, uzmanlık alan ve sınırlarının, eğitim müfredatının, eğitimi kimin verip kimin akredite edeceği gibi unsurların net olmaması ve değişkenlikler göstermesinin de en önemli nedenidir. Dünyada ve ülkemizde cinsel sağlık eğitimlerinin ağırlıklı olarak üniversite, enstitü ve mesleki dernek gibi kuruluşlar tarafından yürütüldüğünü görmekteyiz. Bu eğitimler genellikle kamu otoriteleri tarafından akredite olmayıp genellikle yüksek lisans 5. Cinsel sağlık eğitimi konusunda öncelikli olarak hangi kurumlara görev düşmektedir? Cinsel sağlık eğitimi sanıldığından daha yaygın bir alanı ilgilendirmekte olup bu konuda TBMM’den ve ilgili bakanlıklardan başlayarak, YÖK, üniversiteler, diğer eğitim kurumları ile bu alanda uzmanlaşmış mesleki dernekler ile STK’lara büyük görevler düşmektedir. 6. Uzmanların sınırlılıkları ve cinsellik konusunda toplumun konuya yaklaşımı/bilgi düzeyi nedeniyle yaşanılan sorunlar nelerdir? Ülkemizde cinsellik konusunda yanlış bilgilendirme ve yanlış inanışlar yaygındır. Örneğin birçok erkek ilk gece ile ilgili abartılı beklentilerinden dolayı performans anksiyetesi yaşayabilir ya da birçok kadın ilk geceden, ilk cinsel birleşmeden korku, kaygı duyabilir. Toplumun geleneksel tutumu problemi güçleştirerek çiftin panik halinde yardım aramasına neden olabilir. Hâlbuki bu durum kısa bir danışmanlık veya birkaç görüşme ile çözümlenebilir. Birey ya da çiftin cinselliği konuşmaması, gizleme davranışlarının yaygın olması bu konuda yardım almayı ve uygun kaynağa ulaşmayı zorlaştırır. Ülkemizde birinci basamak sağlık hizmetindeki sağlık profesyonellerinin cinsel sorunlar ve tedavileri konusunda donanımlı, hazırlıklı olmaları, en azından temel bilgilendirme ve danışmanlık ile uygun yönlendirmeleri yapabilecek durumda olmaları gerekmektedir. Birçok olguda kişiyi bilgilendirme, sağlıklı ve doyumlu cinsel yaşamın unsurları konusunda aydınlatma bile kişinin kafasındaki yanlış inanışları düzelterek sorunun çözümüne yol açabilir. Cinsellikle ilgili sorun yaşayan bireyler için ülkemizde uygun bilgilenme kaynakları ve yönlendirme olmadığı için birçok zaman her tıp dalından hekime başvurabilmekte, gereksiz tetkik ve tedavi girişimlerine maruz kalabilmektedirler. Ülkemizde çok sayıda kişi bu nedenle konunun uzmanı merkez ya da uzmana ulaşana kadar gereksiz bir zaman, enerji, para, motivasyon ve umut kaybına uğramaktadır. Görünüm Ocak 2012 5 Doç. Dr. Nevin Şahin ile Sağlık Hizmet Sunumunda ve Kullanımında Cinsel Sağlık Hizmetinin Yerini Konuştuk 1. Çalıştığınız veya gözlemlediğiniz sağlık kurumlarında, sağlık hizmet sunucularının ve hizmet kullanıcılarının cinsel sağlık sorunlarına yaklaşımını nasıl buluyorsunuz, karşılaştırmalı olarak değerlendirebilir misiniz? Sağlık hizmet sunucuları: Doç. Dr. Nevin Şahin 1966’da Edirne’de doğdu. 1987 de İstanbul Üniversitesi, Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’da lisans, 1990 İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Florence Nightingale Hemşirelik Yüksekokulu’nda Yüksek lisans eğitimini tamamladı.1997 İstanbul Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nden doktora (Ph.D) derecesi aldı. 2010 yılında Hemşirelikte Doçent unvanını aldı. Halen İstanbul Üniversitesi Hemşirelik Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görevini sürdürmektedir. 6 Görünüm Ocak 2012 •Konu hakkında yeterli bilgiye sahip olamadıklarında, kendilerine bu anlamda güvenmediklerinde cinsellik hakkında anamnez (öykü alma) sürecinde bu konu atlanıyor. Kendileri de konuya hakim olmadıklarından başvuranın sorularına yanıt veremeyecekler kaygısı taşıyorlar. •Bu konuyu çok önemsemeyebiliyorlar, ya da kendi ön yargılarını yansıtabiliyorlar. Hasta çekinir ve yanıtlamaz, rahatsız olur kaygısı var. •Anamnez aldıkları zaman hasta ile baş başa bir ortam olmadığı için hem kendileri çekiniyor, hem de hastanın mahremiyeti açısından soruları geçiştiriyorlar. •Hastanede yattığı sürede bireyin hastalığına dair tedavi ve bakıma odaklanıyorlar. •Hasta yoğunluğu fazla olduğu için bu konuya zaman kalmıyor. konusunda bilgiye sahip olmadığı için normal mi yoksa sorun mu olduğunu bilemiyorlar. •Sorunu paylaşacak uygun ortam bulamıyor. •Mahrem saydığı için sorunu saklıyor. •Konuyu açmaya çekiniyorlar. Ancak sorulduğunda yardım almaya ve konuşmaya hazırlar. Kendileriyle bu konular paylaşıldığında ve danışmanlık verildiğinde çok memnun oluyorlar. •Ancak karşıdaki hizmet sunucu ne kadar açık, güvenilir ve konu hakkında bilgili olduğunu fark ettirirse, rahat bir ortamda hasta konuşabilir ve sorunlarını dile getirilebilmektedir. Dolayısıyla da bu konuları konuşabildiklerinde, sorunlarını sağlık personeline söyleyebilmenin rahatlığıyla kendilerini daha iyi hissedebiliyorlar. 2. Gözlemlerinize ve tecrübelerinize dayanarak; ülkemizde cinsel sağlık sorunu olan hizmet kullanıcıları bu ihtiyaçlarını talebe dönüştürme noktasında ve hizmetlerden yararlanma sürecinde nasıl tepki veriyorlar, yaşadıkları temel sıkıntılar nelerdir? Hizmet kullanıcıları: Hizmet kullanıcıları, sorunun farkında olmayabiliyorlar, nereye, kime başvuracaklarını, nasıl ifade edeceğini bilmiyorlar veya utanıyorlar. •Hastalarda cinsellik ve yaşadıkları sorunlar hakkında kendilerini ifade etmede isteksiz olabilir, utanabilirler. Yaşadıkları sorunun sorun olduğununda da farkında olmayabiliyorlar. Cinsellik Hastanelerde ise yeteri kadar cinsel sağlık için başvurulacak poliklinik yok. Sorunlarını dile getirdiklerinde yargılanmaktan korkuyorlar. Sorunun çözümü olabileceğini bilmediğinden çözüm aramıyorlar. •Sağlık hizmet sunucuları doktor istemi olmayan ve takip edilmeyen her bilgiyi gereksiz sayıyorlar. 3. Sağlık hizmet sunucularının bu alandaki donanımları, yetkinlikleri ve yaklaşımları konularında neler söylenebilir? Pratisyen Hekim: Eğitimleri sırasında cinselliğin yaşam kalitesinin çok önemli bileşeni olduğu ve sorgulanması gerektiği konusuna değinilmediğinde hasta değerlendirmeleri sırasında uygulamalarda bu boyut atlanabiliyor. Sağlık profesyonelinin cinsellik konusundaki tutumu, değer yargıları da hastaları bu boyutla ele almasını etkileyebilmektedir. Hastayı bütünsel değerlendirmediklerinde en çok bu boyut göz ardı edilmektedir. Mahrem konu olarak kabul edilmesi engel oluşturabiliyor. 4. Sağlık hizmet sunucuları Cinsel Sağlık Danışmanlığı konusunda bilgilendirilme sürecinde nasıl bakarlar? Bilgilendirmeye ihtiyaç duyduklarını ve bilgi edinme konusunda istekli olduklarını düşünüyor musunuz? Başvuran bu konuda bir talepte bulunduğunda bu alandaki yetersizlik ve etkisizlik ortaya çıkabiliyor. Ancak buna rağmen yeterince bu konuda bilgilenme talebi yok. Başvuran ihtiyaçları söz konusu olunca kendi yetersizliklerini fark edip arayış içine geçebiliyorlar. Bu konuda yeterli kurslarda yok. Hemşire grubunu danışmanlık almaya daha istekli görünüyor. Ama çoğunlukta farkındalık bile oluşmuş değil. Uzman doktorlar: Cinsellik alanında çalışmayan diğer uzmanlar hiçbir zaman cinsel boyutu ele almamaktadır. Her uzman kendi alanı ile ilgili (Ör: kadın doğumcu, ürolog, psikiyatr vb.) sorgulama ve tedavi yaklaşımı sergilemektedir. Onlar da rutin tanılama kapsamında cinselliği sorgulamada yetersizler. Bireyi bütünsel değil kendi alanlarının gözüyle değerlendirmektedirler. Tutumlar, yargılar, değerler, inançlar yine etkili olabilmektedir. 5. Teorik düzeyde yeterli bilgiye sahip olduğunu düşündüğümüz sağlık hizmet sunucu bilgisini uygulamaya geçirme aşamasında ne gibi sorunlar ile karşılaşabilir? Çözüm için neler yapılabilir? Hemşire: Farklı eğitim düzeyleri ve yaklaşımları olduğu için her mezun hemşirenin bu konuda donanımlı olduğu söylenemez. Gerek örgün eğitimleri sırasında ve uygulamalarda gerekse çalışma yaşantısında cinsel boyut ele alınmamakta, önem verilmemektedir. Özel kurs ya da sertifika programı onların bakış açısını geliştirebiliyor. Hastane kuralları gereği hemşirelik tanılama formunu doldururken çok sınırlı (bazen sadece 1 soru) olan cinselliğe ilişkin sorular hiç sorulmayabiliyor. Yine bilgisizlik, değerler, tutumlar, yargılar, inançlar ve yoğun iş yükü etkili olabilmektedir. •Beceri yetersizliği: Konuyu nasıl dile getireceğini ve konuşacağını bilmeme. Öneri ve yönlendirmeler konusunda da yetersiz kalma. Ortak bir dil oluşmaması. Bilginin uygulamaya yansıtılamama nedenleri; •Yeterli uygun ortam ve zaman ayrılmaması. •Hastalarla bu konuda iletişim kurmada sıkıntı yaşama, zorlanma, rahat olamama, •Hastanın tepkisinden çekinme, yeterli bilgi vermeyeceği düşüncesi. •Çalışma arkadaşlarının olumsuz tepkileri ile karşılaşma. Kendilerinden de böyle bir uygulama beklenebilir kaygısı nedeniyle istekli olanı engelleme. •Yönetsel-kurumsal destek yetersizliği. •Sağlık hizmet sunucuları arasındaki görev ve yetki karmaşası. Bu konuları sadece hekim konuşabilir ve öneride bulunabilir ön yargısı. Öneriler; •Sağlık hizmet sunucularına (doktor, hemşire, vb) hizmet içi eğitim verilmesi ve uygulama becerisinin arttırılması. •Sağlık çalışanların mezuniyet öncesi eğitimlerinde konunun yer alması (hem kuramsal hem de iletişim ve uygulama beceri boyutu). Bu konuda zorunlu ders açılması, yapılamıyorsa seçmeli grup dersleri içinde yer alması, bu derslerin standardizasyonunun yapılması. •Hastalara özgü standart tanılama formları içinde cinsel sağlığı değerlendiren soruların da eklenmesi. Rutin olarak cinsel sağlığın tanılanması, gerekirse ileri değerlendirme için yönlendirilecek birim ya da sorumluların belirlenmiş olması. •Sağlık profesyonellerinin cinsel sağlığı değerlendirme konusunda teşvik edilmesi ve kliniğin rutin bir uygulaması haline dönüştürülmesi. •Hastaneler içinde “Cinsel Sağlık Poliklinikleri”nin açılması. •Sağlık hizmet sunucuların hizmet içi eğitimi ve uygulamasının izlenmesi. •Sağlık hizmet sunucularında ve kurumlarda, bu konu ile ilgili ortak bir dil oluşturması. •Halkın bu konuda bilinçlendirilmesi için eğitim programlarının verilmesi. •Bu hizmetlerin duyurulması, kurumun web sayfasından uygun bir slogan ya da hizmet ifadesiyle •Yönetimin inanması ve desteklemesi için bilgilendirme ve inandırma. •Eğiticilerin de eğitimi. Görünüm Ocak 2012 7 Güvenli Annelik Programı Paylaşım Toplantıları G üvenli Annelik Hizmet Kullanıcı Eğitim Danışmanlık Programı kapsamında hizmet birimlerinde gebe, lohusa ve ailesini eğitim ile desteklemekte, gebe-lohusaların öz bakımlarına ilişkin doğru tutum ve davranışlar geliştirilmelerine yönelik uygulamaları yaygınlaştırmaktayız. Güvenli Annelik Programı çerçevesinde İl Sağlık Müdürlükleri işbirliği ile devam eden çalışma kapsamında, 2011 yılı sonunda üç ilde paylaşım toplantıları düzenlendi ve genel değerlendirme yapıldı. İl Sağlık Müdürlüğü temsilcilerinin yanı sıra il hizmet içi eğitim ekipleri ve birinci basamak sağlık hizmet sunucularının katıldıkları toplantılarda; •Aile Sağlığı Merkezlerinde eğitim hizmetlerinin nasıl uygulandığı, •Eğitim gruplarının oluşturulması ve eğitime katılanlarda gözlenen yansımalar, •Eğitimlerin eğitici hekim-ebehemşirelere katkıları, yaşadıkları güçlükler, •Genel öneriler paylaşıldı. İzmir İzmir İl Sağlık Müdürlüğü işbirliği ile Güvenli Annelik Programı kapsamındaki çalışmalara Eylül 2010 tarihinde başlandı. 2011 yılı sonuna kadar Kemalpaşa ilçesinden 92, Torbalı ilçesinden 108, Kınık ilçesinden 19, Bayındır ilçesinden 32, Menemen ilçesinden 87 ve Narlıdere’den 35 kişi olmak üzere toplam 373 hekim, ebe, hemşire sağlık memuru Güvenli Annelik Bilgilendirme ve Danışmanlık Eğitimlerine katıldı. Bu çerçevede Menemen’de 25 sağlık çalışanı, Kemalpaşa’da 50 sağlık çalışanı ve Torbalı ilçesinde 35 sağlık çalışanı katılımıyla, 26-27 Ekim 2011 tarihlerinde paylaşım toplantısı yapılarak, durum değerlendirildi. Toplantılarda ilk olarak İl Sağlık Müdürlüğü 8 Görünüm Ocak 2012 ve AÇSAP Şube Müdürlüğü ilin yaptığı Güvenli Annelik çalışmalarını özetledi. Sonrasında; grup başkanlarının ilçe ve Güvenli Annelik genel durumunun ardından aile sağlığı birimlerinin hizmet sonrası paylaşımları yapıldı. Eğitimlerin belirli aralıklarla tekrar edilmesi gerektiği, birebir eğitiminin grup eğitimine göre daha avantajlı olduğu, hekimlerin yoğun poliklinik hizmetinden dolayı eğitimlere aktif katılamadığı, eğitimlerde kullanılan resim, afiş gibi görsel materyallerin çok faydalı olduğu ve eğitimlerin basın yayın organlarında görünür olmasının faydalı olacağı kanaatlerine varıldı. Torbalı ilçesinde görev yapan Aile Sağlığı Merkezlerinde (ASM) çalışanlar kurumlara bağlı anne ve anne adaylarının %99’ una ulaşıldığını ve Güvenli Annelik eğitimi verildiğini belirttiler. Eğitimlerden Geribildirimler: “Egzersizler, meme maketi, atlas ve broşürler kadınların ilgisini çekiyor. Kadınlar egzersizleri yapıyorlar ve riskleri sayabiliyorlar.” “Eğitim yaptığım için motivasyonum arttı, grup eğitimi yapmak iyi ve keyifli, eğitimler için vakit yaratmaya çalışıyoruz.” “Bana gelen gebenin kartında Güvenli Annelik eğitimi verilmiştir yazısı yazıyor ve ben çalışan ebemi muayene sırasında destekliyorum.” “Eğitimlerle birlikte özellikle adölesan gebelerin güveni arttı.” “Paylaşım toplantısı sırasında sağlık çalışanları tarafından medyayı daha yaygın ve etkin kullanmak, muayenehane hekimlerinin de bu programlara dahil edilmesi, ASM’ lerin sadece tedavi amaçlı kurumlar olmadığının üzerinde duruldu. Medya desteği ile halka duyurulması, orta ve yüksek öğrenim kurumlarında üreme ve cinsel sağlık konulu dersler ya da eğitimler konulması, standart eğitim sunumlarının Güvenli Annelik atlasları gibi uzmanlarca hazırlanarak sağlık çalışanlarına ulaştırılması önerileri sunuldu.” Ordu Ordu İl Sağlık Müdürlüğü, Güvenli Annelik Programını 2010–2012 tarihleri arasında uygulamak üzere çalışmalarına başladı. İlde hizmet içi eğitimler ile gebe ve lohusa danışmanlık hizmetlerinde kullanılmak üzere kitap, maket, broşür, atlas, afiş, gebe ve lohusa izlem kartları hazırlandı. 2011 yılı içinde eğitim alan sağlık personelleri tarafından 5312 gebe ve 3311 loğusaya danışmanlık hizmeti verildi. 2012 yılına başlarken ise Ordu’da bulunan 62 Aile Sağlığı Merkezinin 33’ünde Güvenli Annelik Bilgilendirme ve Danışmanlık modül eğitimi almış 147 sağlık personeli hizmet vermektedir. 14-15 Aralık 2011 tarihlerinde uygulama sürecini değerlendirme amacıyla il merkezinde 40 kişi ve Ünye ilçesinde 40 kişi olmak üzere 80 kişinin katılımıyla paylaşım toplantıları düzenlendik. Toplantılarda hastanede lohusaların yattıkları odalara asılmak üzere doğum sonu posterlerinin kullanımına, sağlık çalışanlarının aile planlaması konusunda destek talebi üzerine yöntemlerin anlatıldığı posterler ve broşürler hazırlanmasına ve üniversitelerin ebelik bölümü öğrencilerinin Güvenli Annelik eğitimi alması için İl Sağlık Müdürlüğü ve Türk Hemşireler Derneği eğitim programı hazırlamalarına karar verildi. Eğitimlerden Geribildirimler: “Güvenli Annelik Eğitim Danışmanlık Programı’nı hizmet için Güvenli Annelik eğitimlerinin içine entegre eden ilde eğitim alan sağlık personeli, modüllerin ve eğitim materyallerinin işlerini çok kolaylaştırdığını, var olan bir açıklığı kapattığını, gebelohusaların eğitimlerden memnun olduklarını ifade ettiler.” “Kadınlar bize daha erken geliyor, kendilerini daha iyi takip edebiliyorlar. Geçen gün şişlikleri ve baş ağrısı ile bir gebem geldi, eğitimde ona söylemişiz şunlar şunlar olunca hemen gel diye- hastaneye sevk ettik” Rize Rize İl Sağlık Müdürlüğü ve TAP Vakfı işbirliği çerçevesinde Rize ilinde hizmet içi eğitimler ve uygulamalar 2010–2012 yıllarında devam etmektedir. 2010 ve 2011 tarihleri arasında doktor, ebe ve hemşire olmak üzere 9 eğitim programı ile 178 sağlık hizmet sunucusu Güvenli Annelik bilgilendirme ve danışmanlık eğitim programına katıldı. Sürecin değerlendirilmesi amacıyla, 27 Aralık 2011 tarihlerinde 30 sağlık çalışanının katılımıyla ilde paylaşım toplantısı düzenleyerek geleceğe yönelik adımları konuştuk. AÇSAP Şube Müdürünün yaptığı konuşmanın ardından üreme sağlığı eğiticileri ve sağlık çalışanları Güvenli Annelik Hizmet Kullanıcı Eğitim Danışmanlık Programı ile ilgili deneyimlerini paylaştılar. Rize devlet hastanesinde eğitici eğitimi alan bir hemşirenin haftada iki gün bu iş için görevlendirilmesinin planlandığı, gebe eğitim odasının tanıtımının basın aracılığı ile yapılacağı ve 20 şer kişilik gruplar halinde tüm gebelerin katılımının hedeflendiği belirtildi. 2012 Ocak – Şubat aylarında eğitim alamayan sağlık çalışanlarının 2 grup halinde eğitim alması kararlaştırıldı. Eğitimlerden Geribildirimler: “Üreme sağlığı eğitimlerine katılan sağlık çalışanları Güvenli Annelik eğitimlerine daha fazla ilgi gösteriyorlar.” “Grup eğitimleri yapmak fiziki şartlar nedeni ile daha zor, bu nedenle bireysel eğitimler daha fazla yapılıyor.” “İlk doğumu olan kadınlar eğitimlere daha istekli katılıyorlar. Diğer kadınlar bildiklerini söyleyebiliyorlar.” “Modüler olması ve malzemelerin olması bizim işimizi kolaylaştırdı. Şimdi daha kolay ve sistemli olarak anlatıyoruz.” “Haftada bir gün grup eğitimi yapıyorum.” “Bireysel eğitime en az yarım saat ayırmaya çalışıyorum.” “Bireysel eğitimlerde eşleri de eğitime katıyorum. Onlarında ilgisi güzel, bazen kadınlardan daha fazla soru sorabiliyorlar.” Görünüm Ocak 2012 9 TIP EĞİTİMİNDE CİNSEL SAĞLIK Modern yaşamda sağlık hizmet sunucularının, bireylerin cinsellik ile ilgili taleplerini karşılayacak ve cinsel kaygıları, cinsel sorunları ve bozuklukları klinik yönetimlerle değerlendirebilecekleri bir eğitime ihtiyaçları vardır. Geliştirilmiş Cinsel Sağlık Eğitimi İhtiyacı Son yıllarda, cinsel sağlık konusunda farkındalığın artışıyla dünyada toplumların erektil disfonksiyon (ED) başta olmak üzere cinsel sorunlara daha fazla odaklandığı gözlenmektedir. Ancak, artan profesyonel bilinç ve hasta talebine rağmen, ED dünyada doktorlar tarafından yeterince tanılanmamakta ve tedavi edilmemektedir. Bu durum kadınlarda istek bozukluklarının yanı sıra disparoni ve diğer erkek cinsel işlev bozuklukları için de geçerlidir [1]. Yapılan çalışmalarda Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) birinci basamak hekimlerinin sadece %25’inin başvuranlardan cinsel öykü aldıkları [2-4], kalanların en yaygın olarak eğitim eksikliğini gerekçe göstererek cinsel öyküyü almadıkları görülmüştür. Hasta ve hekimlerin klinik ortamlarda cinsellik konusunu konuşamıyor olması cinsel sorunların tanısının konmaması anlamına gelmektedir. Hastalar cinsel sorunlarını konuşmak istemelerine rağmen sağlık personeli cinsel sorunlarını konuşmak konusunda direnç göstermektedir. Örneğin, bir çalışmada, araştırmaya katılan hastaların %71’i hekimin zamanının olmadığını hissettiğini, %68’i hekimi utandırmak istemediğini ve %76’sı sorununun çözümünün mümkün olmadığına inandığını ifade etmiştir. Hastalar sıklıkla empati kurulmadan aldığı yargılayıcı tepkiler, hekimin rahat olmaması, gizliliğe ilişkin kaygılar ve kültürel duyarlılık eksikliği gibi durumlardan yakınmaktadır. Birçok hasta, hekimin cinsel sorunları yönetiminde güven vermediğini, bu alanda yeterli becerisi olmadığını ve etkili bir tedavi alabileceğine 10 Görünüm Ocak 2012 inanmadığını belirtmektedir. Cinsel olarak aktif 27.500 erkek ve kadının katıldığı uluslararası bir çalışmada, tüm katılımcıların yarısında en az bir cinsel sorun olduğu görüldü, ancak katılımcıların sadece %19’u tıbbi bakım için başvurmuş ve sadece %9’u çalışma öncesi 3 yıllık dönem içinde herhangi bir nedenle başvurduğu sağlık kurumunda cinsel sağlığı hakkında soru sorulduğunu bildirmiştir. [6]. Hastaların çoğu (%90) cinsel sağlık alanında kaygıları giderme noktasında doktor yaklaşımının önemli olduğunu ve eğer doktor bu konuyu sorgular ya da konuşursa [7] çok memnun olacaklarını ifade etmektedir. Hekim Kaynaklı Engeller Çeşitli çalışmalar cinsel sorunların tanısı ve tedavisinde hekimlerden kaynaklanan başta yetersiz bilgi olmak üzere birçok engelin varlığını göstermektedir. Yetersiz iletişim becerileri, eğitim, tedavi seçenekleri hakkında bilgi eksikliği, soruların hastayı rahatsız edebileceği endişesi, azalmış cinsel aktivitenin sağlıksızlık olarak değerlendirilmemesi, zaman kısıtlılığı, yetersiz kontrol ve geri dönüş, gizlilik açısından uygun ortamın olmaması, kültürel ve dil engelleri, cinselliği konuşmada kişisel olarak rahat olamama, yaşa bağlı ayrımcılık ve tüm kişilerin evli, heteroseksüel ve tekeşli olduğunu sanma bu engeller arasında sayılabilir[8]. Yine bazı hekimler kendi kişisel görüşleri nedeniyle hastaları karşısında objektif olmayabilmektedirler[9]. Eğitimdeki hekimlerin kendi sınırlı cinsel deneyimleri ve kendi cinselliği ile ilgili çözülmemiş sorunları ya da hastasına karşı cinsel duygularının gelişmesi gibi kaygıları olabilmektedir. Çeşitli çalışmalarda hekimler için cinsel öykü almada önemli bir engelin cinsiyet olduğu görülmektedir. Hastalar ve hekimler karşı cinsten bir hekimle görüşürken rahatsız olduklarını söylemektedirler. [10,11] Cinsel İstek Azlığının Saptanması ve Bundan Kaynaklanan Cinsel Sorunlar Kadınlarda da cinsel sorunlar sık görülmektedir. Yakınlarda yayınlanan bir çalışmada kadınların neredeyse yarısının (%43) bazı cinsel sorunları olduğu ortaya çıkmıştır. Düşük arzu, deneklerin %37,7 ile en sık yaşadığı cinsel sorun olarak belirlenmiştir. Deneklerin %22,8’sinde cinsellikle ilgili kişisel sıkıntı ve %12 sinde bundan kaynaklanan cinsel sorun saptanmıştır[12]. Bu yaygınlığına rağmen, doktorların çoğunun cinsel istek azlığı konusundaki yetersiz bilgisi onların bu konuda rahat davranmalarına engel olmaktadır. Yapılan sistemik bir çalışmada birinci basamakta çalışan hekimlerin %90’ı kendilerini bu konuda güvenli hissetmediklerini ve bu nedenle hastalarında bu konuyu sorgulamadıklarını söylemişlerdir[13]. Yapılan başka çalışmalarda birinci basamak hekimleri, kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarının çeşitli düzeylerde bu konularda kendilerini yetersiz bulduklarını göstermektedir. Bunun yanında yapılan tüm çalışmalarda katılanların çoğu mezuniyet öncesi ve sonrası eğitimlerde cinsel öykü alınması, tanı ve tedavilere yaklaşım konusunda eksikleri olduğunu ifade etmişlerdir. Özellikle kadın cinsel sorunlarını sorgulamada ve çözmede önemli engeller vardır, bu nedenle mevcut programların gözden geçirilmesine ihtiyaç bulunmaktadır[15]. Taramalar ve Cinsel Sorunların Saptanması Klinisyenler cinsel sorunları saptamaya yönelik taramalar yapmadıkları için bu sorunların saptanma oranı düşüktür. Eğer hekimler cinsel öykü almış olsalar, cinsel yolla bulaşan hastalık riskleri, bunların önlenmesi ve/veya gebeliği önleyici yöntem kullanımından çok cinsel sorunlara odaklanacaklardı. Sorgulama işlemlerinin geliştirilmesi problemlerin saptanmasını da sağlamaktadır. Sık sık atıf yapılan bir çalışmada cinsel öykü almak üzere eğitilen klinik hekimlerin başvuran hastalarının %53 ünde cinsel sorun bildirdiği görülmüştür [7]. Hastaların büyük bölümü (%91) muayene sonrası yapılan görüşmelerde kendisine uygun bir dille cinsel yaşamı hakkında sorular sorulduğunu belirtmiştir. Cinsel sağlık tarama sorgulaması eğitimi sonrası sorunların saptanması, hastaların tatminini de arttırmaktadır. Cinsel Sağlık Eğitimi İçin Hekimin İstekli Olması Hekimlerin iletişim becerileri konusunda eğitilmelerinin cinsel öykü alma konusunda en güçlü etken olduğu görülmektedir [11]. Yaygın olarak, hekimlerin yeterli cinsel tıp bilgisi ve cinsel öykü alma becerisinin olmadığı durumlarda daha çok eğitilmeleri gerektiğine inanılmaktadır. Klinisyen hekimlerin cinsel problemlere yaklaşım, bu alanda deneyim, kendini rahat hissetmeleri için yukarda sıralanan engelleri aşma yönündeki tartışmalar için meslektaşlarıyla paylaşıma ve kendi cinselliklerini fark etmeye ihtiyaçları vardır. Cinsellik konusunda hedeflenen becerilerin geliştirilmesi, bilgilerin arttırılması, kişinin kendini fark etmesi ve önyargılardan kurtulması cinsel sağlığı iyi bir konuma taşıyacaktır. Mezuniyet Öncesi Cinsel Sağlık Eğitimi Pek çok ülkede tıp eğitimi sırasında cinsel öykü alma konusu yeterince yer almamaktadır. Uluslararası Cinsel Tıp Derneği (ISSM) , dünyadaki 1700 tıp fakültesinin müfredatına eklenmek üzere bir programı 2005 yılında önermiştir. Bugün ABD de birçok tıp fakültesi kendi programlarına bu konuları eklemiştir. Cinsel Sağlık Müfredatının Bileşenleri Kapsamlı bir mezuniyet öncesi programında şunlar yer almalıdır: Kendi inançlarını, değerleri ve tutumlarını fark etme Yansıtma / duyarsızlaştırma Cinsel davranış varyasyonları Etik konular Moleküler düzeyde cinsel gelişim ve biyoloji bilgisi İnsan cinsel yanıtının anatomi ve fizyolojisi Cinsel gelişim üzerindeki psikolojik etkiler Cinsel işlev bozukluğunun nedenleri (biyolojik, sosyal, psikolojik) Sağlık, hastalık, tedavi ve ilaç etkileri Ergenlik döneminde cinsel sağlık Yaşlanma ve menopozun cinsellik üzerine etkisi Sosyolojik sorunlar (etnik köken, ırk, kültür, din) Cinsel yönelim ve sosyo-ekonomik durum Özel popülasyonlarda cinsellik (engelliler, vb) Üreme biyolojisi (doğum kontrol hapları, hamilelik, kısırlık) Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar Cinsel taciz / şiddet Gay / lezbiyen / transseksüellerin sağlığı Cinsel işlev bozukluğu için tedaviler (farmakolojik, davranışsal) Cinsel öykü alma becerileri Rahat cinsel dil Genel iletişim becerileri Jinekolojik / genitoüriner muayeneler Cinsel işlev bozukluğunda entegre tanı Cinsel bozuklukların yönetimi (farmakolojik, danışmanlık, aygıtlar) İlaçların cinsel yan etkilerinin yönetimi Davranış terapisi Kaynaklar: 1 Matthews WC, Linn LS. AIDS prevention in primary care clinics: Testing the market. J Gen Intern Med 1989;4:34–8. 2 McCance KL, Moser JR, Smith KR. A survey of physician’s knowledge and application of AIDS prevention capabilities.Am J Prev Med 1991;7:141–5. 3 Association of American Medical Colleges Medical School Graduation Questionnaire Final School Report: University of Massachusetts Medical School, (1999–2001). 4 Jonassen JA, Ferrara E, O’Dell K. An intensive, multidisciplinarymini-selective course improves senior students’ knowledge and self-confidence about women’s healthcare and women’s health research. Presented at the 113th Annual Meeting of the Association of Medical Colleges, San Francisco, CA, November 11, 2002. 5 Marwick C. Survey says patients expect little physician help on sex. JAMA 1993;261:173–4. 6 Moreira ED, Jr, Brock G, Glasser DB, Nicolosi A, Laumann EO, Paik A,Wang T, Gingell C, GSSAB Investigators’ Group. Help-seeking behaviour for sexual problems: The global study of sexual attitudes and behaviors. Int J Clin Pract 2005;59:6–16. 7 Ende J, Rockwell S, Galsgow M. The sexual history in general medical practice. Arch Int Med 1984;144:558–61. 8 Sadovsky R, Nusbaum M. Sexual health inquiry and support is a primary care priority. J Sex Med 2006;3:3–11. 9 Bullard DG, Caplan H. Sexual problems. In: Feldman MD, Christensen JF, eds. Behavioral medicine in primary care: A practical guide. 2nd edition. Stamford, CT: Lange Medical Books/ McGraw-Hill; 2002:274–92. 10 Burd ID, Nevadunsky N, Bachman G. Impact of physician gender on sexual history taking in a multidisciplinary practice. J Sex Med 2006;3:194– 200. 11 Tsimtsiou Z, Hatzimouratidis K, Nakapoulu E, Kyrana E, Salpigidis G, Hatzichristou D. Predictors of physician’s involvement in addressing sexual health issues. J Sex Med 2006;3:583–8. 12 Shifren JL, Monz BU, Russo PA, Segreti A, Johannes CB. Sexual problems and distress in United States women: Prevalence and correlates. Obstet Gynecol 2008;112:970–8. 13 Harsh V, McGarvey EL, Clayton AH. Physician attitudes regarding hypoactive sexual desire disorder in a primary care clinic: A pilot study. J Sex Med 2008;5:640–5. 14 Abdolrasulnia M, Shewchuk RM, Roepke N, Granstaff US, Dean J, Foster JA, Goldstein AT, Casebeer L. Management of female sexual problems: Perceived barriers, practice patterns, and confidence among primary care physicians and gynecologists. J Sex Med 2010;7:2499–508. Parish SJ, Clayton AH. Cinsel tıp eğitimi: İnceleme ve Yorum.J Sex Med 2007; 4:259-67 Bu yazı “Education in Sexual Medicine: Proceedings from the International Consultation in Sexual Medicine, 2009”jsSharon J. Parish, MD, and Eusebio Rubio-Aurioles, MD, PhD adlı makaleden özetlenerek hazırlanmıştır. Görünüm Ocak 2012 11 TAPV-CETAD ‘Cinsellik ve Cinsel Eğitim Toplantısı’ 3-4 Aralık 2011 tarihinde TAP Vakfı ve Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği (CETAD) işbirliği ile Cinsellik ve Cinsel Eğitim toplantısı düzenlendi. Cinsel sağlık alanında çalışan iki sivil toplum kuruluşu, rutin olarak düzenledikleri toplantılarını bu yıl “Cinsellik ve Cinsel Eğitim” teması altında gerçekleştirdi. Toplantı kapsamında gerçekleşen paneller, çalışma grupları, kurslar ve atölye çalışmaları ile konuyu farklı boyutlarda paylaşım ve bilgi birikimi geliştirme amaçlandı. Sabah kısmında tamamlanan panellerin ardından atölye, kurs ve çalışma grupları düzenlendi. Katılımcılar katılacakları atölye, çalışma grubu ve kurs başlıklarını kendi tercihleri doğrultusunda belirlediler. Toplantının açılış konuşmaları TAP Vakfını temsilen vakıf yönetim kurulu üyesi Oya Ünlü Kızıl ve CEDAT’ı temsilen derneğin yönetim kurulu üyesi Cem İncesu tarafından yapıldı. Açılış konuşmalarının ardından panellere geçildi. İlk panel ‘Yaşanan Cinsellik’, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Arsaluys Kayır tarafından yönetildi. Panelde Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nden Pınar İlkkaracan, Koç Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Hülya Durudoğan, ve Aile ve Evlilik Terapileri Derneği’nden Murat Dokur konuşmacı olarak yer aldı. 12 Görünüm Ocak 2012 İlk olarak; Hülya Durudoğan ‘Biyolojik Cinsiyet, Toplumsal Cinsiyet, Cinsel Arzu Kesişiminde Cinsellik’ başlık konuşmasında, biyolojik cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsel arzunun birbirleri ile olan ilişkilerine, birbirleri üzerinden tanımlanmalarına, gelişmişliklerine ve biyolojik cinsiyet ile toplumsal cinsiyet arasındaki sıkı ilişkiye değindi. Biyolojik cinsiyetin toplumsal cinsiyetin oluşmasındaki öneminden yola çıkarak, biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin doğallığını sorguladı. Cinsiyet rolleri üzerindeki sosyal baskı sisteminden, baskının eril ve dişil olarak ayrılmasından ve cinsiyetlerin heteroseksiyelliği zorunlu kıldığından bahsetti. Felsefe dünyasının bilinen isimlerinden Simon de Beauvoir, Michel Foucault, Jean Baudrillard ve Monique Wittig’den alıntılar yaparak cinsiyetler arasındaki ilişkilerin kurgusallığı üzerinde durdu. Konuşmasını cinselliğin bir tarihi vardır diyerek toparladı. Cinselliğin bir kültür içindeki bilgi alanları, normatiflik türleri ve öznellik biçimleri, deneyimin zaman içinde nasıl meydana çıktığı, nasıl geliştiği hakkında bilgi verdikten sonra cinselliğin doğallığından bahsetmenin mümkün olmadığını söyleyerek konuşmasını tamamladı. İkinci panelist olan Pınar Ilkkaracan ‘Biyoloji, Toplum ve Siyaset Üçgeninde Cinsellik ve Cinsel Haklar’ başlığı üzerinden toplumsal ve biyolojik cinsiyetin yaşamımıza yansımalarından bahsetti. Konuşmasında cinsel eğitim, korunma hakları, eş cinsellerin üzerindeki baskı, insan hakları ihlalleri ve 1994 Kahire Konferansından bu yana insan hakları konusundaki değişimler, biyolojik cinsiyet ve toplumsal cinsiyetin siyasi ortamda yarattığı karmaşık süreç üzerinde durdu. Pınar İlkkaracan’ın ardından, Murat Dokur, Ailede Cinsellik başlıklı konuşmasında aile içerisindeki cinselliğe bakışı, önyargıları, şüpheleri ve ailede cinselliğin nasıl bastırıldığını ve kışkırtıldığını örnekler vererek anlattı. Ailenin doğal olan cinselliği korumasının gerektiğine vurgu yaparak, yapılması ve yapılmaması gereken davranışlara değindi. Aile dışında cinselliğin yok sayılmasının nedeni olarak; cinselliğin ayrışmamasını, aile üyelerinin kafasının karışıklığını ve aile içerisinde cinsellikten bahsedenlerin dışardalaştırıldığını gösterdi. Son olarak, oturum başkanı Arsaluys Kayır, Cinsel Yaşamda Kadın ve Erkek başlığı üzerinden konuşmasını yaparak ilk paneli kapattı. Konuşmasında cinsellik tarihini inceledi, uzun yıllar cinselliğin yaşandığını ancak duyulmadığını, cinselliğin var olduğunu ama sessizliğin de olduğunu ve feminizm ile birlikte 1980’lerde cinsellik hakkında konuşmaların artış gösterdiğini belirtti. Türkiye’de cinselliğin konuşulmasının da kadının başlattığını vurguladı. İlk günün ‘Keşfedilen Cinsellik’ isimli ikinci paneline Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Tuncay Ergene başkanlık yaptı. Panelin konuşmacıları Özel Amerikan Robert Lisesi’nden Güler Kamer, Hacette Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Hilal Özcebe, Çocuk, Ergen ve Yetişkin Psikiyatristi Tijen Demirörs Azizlerli, ve İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Behiye Alyanak idi. İlk olarak Özel Amerikan Robert Lisesi’nden Güler Kamer, ‘En Çıplak Kimliğimiz Cinselliğimiz’ başlıklı sunumunu yaptı. Edebiyat kökenli Kamer konuşmasında edebiyat tarihinden alıntılar yaparak, kimlik gelişiminde olduğu gibi cinselliğin oluşumunda da erkek egemen toplumun etkisine değindi. Kamer’in ardından Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’ndan Hilal Özcebe ‘Çocukluktan Ergenliğe Cinsellik’ konusunu halk sağlığı bakış açısı ile ele aldı. Çocukluk ve ergenliğin yasal boyutu kapsamında gençlerin cinsel ve üreme haklarının uluslararası insan hakları kapsamında yer aldığına, gençlerin cinsel ve üreme haklarına saygı gösterilmesi gereğine, ergenlerin gerekli bilgiye, desteğe ve hizmete ulaşma haklarına vurgu yaptı. Özcebe son dönemlerde ergenlerin cinselliği sağlıklı bir gelişim olarak değerlendirmesi amaçlanmakta ve bu görüşün oluşmasına ilişkin müdahaleler önerilmekte dedi ve ergenlikte cinsellik gelişimi ile ilgili olarak dört alan tanımladı. Ergenin; • Kendi bedenini kabul etmesi ve rahat etmesi • Cinsel uyarılmayı normal olarak kabul etmesi • Cinsellik konusunda kararlarını verebilmesi • Güvenli cinsellik uygulamalarını anlaması ve uygulaması cinsellik gelişimde gerekli görülen alanladır. Çocukluk ve ergenlik dönemlerindeki büyüme ve gelişmeyi etkileyen pek çok etmenin olduğunu, çocuğun istenmeyen bir bebek olması, annenin gebelik riskleri ve sahip olduğu hastalıklar, annenin ergenlik döneminde olması, akraba evlilikleri, yetersiz gebelik bakımı büyüme ve gelişmeyi etkileyen temel etmenler olarak sıraladı. Son olarak; Türkiye’de cinsellik hakkında ergenlerin yeterli bilgisinin olmadığı, cinsellik konusunda norm, değer ve tutumlarının cinsiyet ayrımcı olduğu, cinselliğin bir tabu olduğu ve risk gruplarının bu alanda farkındalığının yaratılmamış olduğu, kadınların cinselliklerini erken evlilik gibi bir süreçte de yaşayabildikleri, cinsel şiddetin sorun olduğu ve cinsel hakların savunuculuğunun henüz toplum tarafından yeterince kabul edilmediği, ve cinsel haklara uygun olmayan bir sürecin devam ettiği şeklinde genel değerlendirme yaparak konuşmasının tamamladı. Özcebe’nin ardından Çocuk, Ergen ve Yetişkin Psikiyatristi Tijen Demirörs Azizlerli, ‘Ergen Cinselliğini Belirleyen Kaynaklara’ değindi. Ergenliğin ansızın ortaya çıkmadığının, ergenlik öncesi dönemin ergenlik sürecindeki etkisine, ergenin psikolojisinin önemine vurgu yaptı. Ergenliğin psikolojik olarak bittiği zaman tamamlandığına değinerek ergenin geçtiği dönemleri açıkladı. İlk olarak oral dönem olarak tanımladığı, doğarken başlayan ve 2 yasında biten, ağız yoluyla haz alınan dönemden bahsetti, bu dönemde id’in önde ego ve süper egonun geri planda olduğu bilgisini verdi. Sonrasında yaşanan anal dönemden bahseden Azizlerli, anal çatışmanın id ve ego arasında geçtiğini, egonun tutmak, idin ise bırakmak istediğini dolayısıyla arada çatışma yaşandığını söyledi. Anal dönemden sonra tecrübe edilen fallik dönemi ise en önemli dönem olarak tanımladı. Fallik dönemde kızlar karşı cins ebeveyne tutku, aynı cins ebeveyne rekabet hissederken, erkekte durum tam tersi olarak yaşanmaktadır dedi. Bu dönemi savaşa benzeten Azizlerli çocuğun süreçten sağlıklı çıkması için savaştan yenilgi alması gerektiğini belirtti. Azizleri’nin konuşmasını tamamlamasıyla İstanbul Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Behiye Alyanak ‘Ergenlikte Cinsel Kimliğin Gelişimi, Kaygılar’ hakkında konuştu. Alyanak ergenlik dönemindeki ayrışmanın, bireyleşmenin, bağımsızlaşmanın, bireyselleşmenin (kültürle uyumlaşma), kendini gerçekleştirme yolunda olmanın, sosyal gelişimin, özgüven kazanımının, cinsel gelişimin, kimlik ediniminin önemini anlattı. Günümüz toplumunda kimlik kapitali oluştuğu, toplumsal bağların zayıflığı, kişilerin kendi bireyselliklerini belirlemekte olduğu, beden ve benliğin bir gösteri alanına dönüştüğü ve bedene yatırımın arttığı, kişilik özelliklerinin esnekleştiği ve her tür şekli alabildiği bilgilerini verdi. Son zamanlardaki reklam dünyası ve televizyon programları aracılığıyla, ‘fiziki açıdan olgun olan herhangi bir kişi için cinsel ilişkinin fena bir şey olmadığı ve tam anlamıyla zevk için cinsellikle meşgul olunabileceği’ mesajının iletildiğinin ergenler üzerindeki etkisine dikkat çekti. Alyanak, ergenlerin ise cinselliği yaşama özgürlüğü, ‘aşık olma, sevgili olma’ adları altında deneyerek, yanılarak, kendilik değerlerinden kaybederek cinselliklerini keşfetmeye çabaladıklarına veya cinselliği değersizleştirerek, ayıp günah varsayarak, sağlıklı paylaşıma yönelememekte, mutluluğu üretememekte, yaşam enerjisinden kaybetmekte oldukları değerlendirmesi ile konuşmasını tamamladı. Toplantının ikinci gününde, ilk olarak Cinsel Sorunlar ve Cinsel Tedavi Hizmetleri başlıklı panel yapıldı. İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Şahika Yüksel’in başkanlığını yaptığı panelde ilk konuşmacı olan Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde görev yapmakta olan Ceyda Güvenç, Türkiye’de En Sık Yaşanan Görünüm Ocak 2012 13 Cinsel Sorunlar ve Nedenleri üzerinde durdu. Eğitimsizliğin, yanlış inanışların tabuların ve geleneklerin başlıca nedenler olduğunu ve danışmanlık ile çözülebileceğini vurguladı. Konuşmasında cinsel sorunların sıklığını dile getirdi. Her üç kişiden birinin en az bir cinsel sorun yaşadığına, cinsel sorunla baş etme, kabullenme, destek arayışıyla ilgili kültürel farklılıkların belirgin olduğuna değindi. En sık rastlanan cinsel sorunlar olarak; kadında vajinismus, cinsel istek bozuklukları, sekonder orgazm bozuklukları, erkekte ise boşalma bozuklukları olarak sıraladı. İkinci konuşmacı Aile Hekimliği Uzmanı olan Nazmi Algan Birinci Basamakta Cinsel Sağlık başlıklı konuşmasında, birinci basamaktaki en temel sorunun özellikle gençlere doğru cinsel sağlık bilgilerinin verilmemesi olduğunu belirtti Okul çağında başlayan bir cinsel eğitimin olmaması ve doğru cinsel bilgi kaynaklarının yeterli ölçüde kullanılmaması gibi nedenlerle cinsellik alanında ciddi boyutta bir bilgi eksikliği görülmekte olduğunu, bu bilgi eksikliğinin sağlıklı bir bedene ve psikolojik yapıya sahip olmasına rağmen çok sayıda bireyin ya da çiftin cinsel yaşamlarında sorun yaşamasına neden olabilmekte olduğu; cinsel bilgi ve eğitim eksikliğinin, cinsel deneyim eksikliğinin ve toplumun cinselliğe yaklaşımdaki 14 Görünüm Ocak 2012 katı tabuların ve yasakların yüklü muhafazakar tutum ile birleştiğinde bir çok soruna ve cinsel işlev bozukluklarına yol açabilmekte olduğunu ifade etti. Lise ve yüksek öğrenim çağındaki ergen ve gençlere ulaşmanın, doğru bilgileri sağlamanın, değer oluşturmanın önemini vurgulayarak bu konuda daha çok sivil toplum kuruluşlarının çalıştığı, daha fazla insiyatif alınması ve çalışmalar yapılması gerektiğini vurguladı. Son panelist olan Berfu Akbaş, “Cinsel İşlev Bozukluklarında İnterdisipliner Yaklaşım” konusunu ele aldı. Cinsel işlev bozukluklarını standardize etmenin zorluğu üzerinde duran Akbaş, bu zorluğun insan cinselliğinin tek tip olmayışından, cinsiyet, yaş, yetişme ortamı, kültür, din, zaman gibi pek çok faktörden etkilenmesinden kaynaklandığını belirtti. Cinsel sorunların çözümünde gelişme kaydedilebilmesi için tıp eğitimine cinsel tıp ile ilgili müfredat eklenmesi, medikal tedavi ile cinsel terapinin birbirinin tamamlar şekilde yürütülmesi, cinsel terapist eğitimlerinin standardize edilmesi, hastalık değil hasta odaklı terapi ve tedavi yöntemlerinin benimsenmesi gerektiğini vurgulayarak konuşmasını bitirdi. ‘Sağlık Profesyonellerinin Cinsel Sağlık Eğitimi’ başlıklı ikinci paneli Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırmaları Derneği’nde görev yapmakta olan Nesrin Yetkin yönetti. Panelde ilk olarak; Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden Ejder Akgün Yıldırım, ‘Sağlık Profesyonellerinin Eğitiminde Bulunmayan Cinsellik’ başlığı üzerinden, cinsel sağlığın üreme sağlığından farklı olmasına, insan cinselliğinin üremeye endeksli olmayışına, döngüsel olmayışına ve biyolojik etkisinden daha fazla sosyal anlamı olduğuna açıklık getirdi. Cinsel davranışı yönlendirilebilir, ertelenebilir, istenebilir ve kontrol edilebilir bir eylem olarak tanımladı. Toplumsal algıların, cinsiyet rollerinin, subjektif tanımların cinsel davranışa etkisini detaylandırdı ve sağlık profesyollerindeki temel mitleri; birleşme, orgazm, cinsel roller, eşcinsellik ve himen olarak belirtti. Cinsel sağlık eğitim alanındaki eksiklikler olarak, üreme sağlığı eğitimlerinin yetersizliğini, cinsel sağlığın anatomisininin ve cinsel organların fonksiyonel anatomisinin bahsedilmeyişini sıraladı. Yıldırım konuşmasının sonunda, cinsellik cinsel hakların, cinsellik kavramının, cinsel gelişimin ve kavramların, yanlış cinsel inanışların anlatılması gerekliliğinin üzerinde durdu İkinci panelist, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Doğan Şahin ‘Cinsel Sağlık eğitiminde Temel İlkeler ve Ülkemizdeki Eğitim Programları’ başlıklı konuşmasında, ülkemizdeki Cinsel Terapi Eğitimlerini, Cinsel Terapi Eğitimlerinin kimler tarafından, nerde verildiğini ve içeriklerini anlattı. Son panelist olarak Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Cem İncesu, ‘Dünyada Cinsellik’ başlıklı konuşmasını yaptı. Cinsellik alanındaki eğitimlerde ve eğitmenlerde standartlaşmanın olmamasına vurgu yapan İncesu, eğitmenlerin farklı unvanlarını; Cinsel eğitmen ( sexuality educator ), Cinsel danışman (sexual counselor), Cinsel terapist ( sexual therapist ) olarak sıraladı. Konuşmasında Dünya’da farklı noktalarda farklı formatta verilen cinsellik eğitimlerinden örnekler verdi. Cinsel Sağlık Eğitimleri kapsamında uygulandığı ülkeye göre teorik dersler, seminerler, konferanslar, okuma saatleri, hasta görüşmeleri, bireysel süpervizyon, grup süpervizyonu, teorik sınavlar, ödevler, tez çalışmaları ve saha çalışmaları yapıldığını, ülkeye göre farklılık gösterdiğini belirtti. Kanada, İskandinav ülkelerinin (İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, İzlanda, Estonya) ortak cinsel eğitim programından, Belçika’daki master programından, Fransa’nın hekimlere yönelik tıbbi seksoloji eğitimlerinden, İtalya ve Yunanistan’da yalnızca doktor ve klinik psikologlara verilen klinik seksolog sertifikasından örnekler verdi. Sabah kısmındaki panellerin tamamlanmasıyla, katılımcılar farklı salonlardaki atölye, kurs ve çalışma gruplarına katıldılar. Bir grup Ejder Akgün Yıldırım’ın verdiği ‘I.Basmakta Cinsel Sorunlara Yaklaşım’kursuna katılırken, diğer bir grup aynı anda Berfu Akbaş’ın ‘Tıbbi Hastalıklarda Cinsel Danışmanlık’ çalışma grubuna, ardından Pınar İlkkaracan’ın ‘Kadınlarla Cinsel Sağlık, Cinsel ve Doğurganlık Hakları Çalışmaları’ atölyesine katıldı. Diğer salonlarda ise ‘İlköğretim Kademesi Cinsel Sağlık Eğitimleri’ atölyesi ve ‘Ortaöğretim Kademesi Cinsel Sağlık’ atölyesi yapıldı. İlköğretim Kademesi Cinsel Sağlık Eğitimleri başlıklı Baran Tuncer’in kolaylatıcılığını yaptığı atölyede; Bir Program Denemesi; Ergenlerin Cinsel Eğitimi konusunda Figen Çok ve Ömer Kutlu, İlköğretim 1-8. sınıflarda Cinsel Gelişim Eğitimi hakkında Berna Gökengin, TAP Vakfı Yaklaşım ve Uygulamaları kapsamında Eylem Karakaya ve Efsun Sertoğlu bilgilendirme yaptılar. Nurcan Müftüoğlu’nun yönettiği ‘Ortaöğretim Kademesi Cinsel Sağlık Eğitimleri’ başlıklı atölyede ise Bir Uygulama Örneği ile Birsen Özkan TAP Vakfı Yaklaşım ve Uygulamaları ile Nurcan Müftüoğlu ve Enis Balkan yer aldı. İkinci gün öğleden sonrada kursa devam eden Ejder Akgün Yıldırım’a Ceyda Güvenç de katıldı. Kurs devam ederken ikinci grup ‘Cinsel Şiddete Maruz Kalan Kişilerin Çok Disiplinli Değerlendirme İlkeleri’ isimli çalışma grubunda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’ndan Şahika Yüksel ve İstanbul Tabip Odası Kadın Komisyonu’ndan Lale Tırtıl eğitim verdi. Ardından Beykoz Devlet Hastanesinden Nasibe Ünsalan ‘Gebelik Doğum sonrası Dönem ve Menopoz: Cinsel Yaşam Sorunları’ isimli çalışma grubu ile devam etti. Üçüncü grubun katıldığı ‘Ergene Cinsel Danışmanlık’ başlıklı atölyede, ergen cinselliğini İstanbul Bilim Üniversitesi’nden Atilla Büyükgebiz Fizyolojik Boyutu, İstanbul Psikanaliz Derneği’nden Göver Kazancıoğlu Psikolojik Boyutu, Avukat Seda Akço Yasal Boyutu ve Maltepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden Alper Şahin ise Okul Boyutu ile ele aldı. Kolaylaştırıcılığını Şükran Başarır’ın üstlendiği atölyede konuşmacıların ardından vaka paylaşımları ve tartışmaları yapıldı. Son grupta ise Kadın Sağlığı Hemşireliği Derneği’nden Nevin Şahin ‘Cinsel Sağlık Tanılamasında Hemşirenin Rolü’ başlıklı kursu yönetti. Katılımcılar Anahit Coşkun, Feride Doğan ve Yeliz Doğan Merih tarafından verilen yarım günlük kursu tamamladılar. 2 günün sonunda 50 değerli konuşmacının/profesyonelin katkısı ile 4 panel, 4 Atölye, 2 Kurs ve 3 Çalışma Grubu ile toplantı tamamlandı. 243 katılımcıya ikinci günün sonunda katılım belgesi verildi. 2012 sonuna doğru ‘Ergenlik Dönemi’ başlıklı yeni bir toplantı düzenlenecektir. Görünüm Ocak 2012 15 Görünüm Ocak 2012 Sabancı Üniversitesi Cinsel Sorumluluk Projesi Sabancı Üniversitesi cinsel corumluluk projesi, üniversitenin öğrencilerinin cinsel sağlık ve davranış yönünden sorumluluklarının bilincinde bireyler olmalarını amaçlayan bir projedir. Proje, gençlerin önyargılardan arındırılmış bir ortamda cinselliğin sosyolojik ve fizyolojik yönleri hakkında sağlıklı bilgiler edinmelerini ve bu yolla sorumluluk kazanmalarını sağlamayı hedeflemektedir. Vakfımız, Sabancı Üniversitesi öğrencilerinin cinsel sorumluluk projesine 2002 yılından bu yana destek vermektedir. 26 Kasım 2011 tarihinde öğrencilerin cinsel sorumluluk bilincini geliştirmek üzere, vakfımızın eğitim salonunda, 18 üniversite öğrencisinden oluşan grupla interaktif bir eğitim çalışması gerçekleştirdik. Görünüm Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı bültenidir. Üç ayda bir yayınlanır. 16 Görünüm Ocak 2012 Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü: Nurcan Müftüoğlu Yayın Ekibi: Dr. Enis Balkan, Ezgi Öztosun Efsun Sertoğlu, Eylem Karakaya Sayfa Mizanpajı: Müşerref Öztürk Yönetim Yeri ve Haberleşme Adresi: Ulus Mahallesi Güzel Konutlar Sitesi A-Blok Daire: 3-4 34760 Etiler - İstanbul Tel: (0212) 257 79 41 - 42 Faks: (0212) 257 79 43 info@tapv.org.tr www.tapv.org.tr www.dikkatbebek.org.tr www.gencakran.net Baskı: Maydanoz Matbaa ve Reklamcılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Tel: 0212 619 13 71 www.maydanozmatbaa.com