6. ÜNİTE AÇIK EKONOMİDE IS – LM ANALİZİ: Mundell

advertisement
Makro İktisat
1
N.K.Ekinci, 2015
6. ÜNİTE AÇIK EKONOMİDE IS – LM ANALİZİ: Mundell-Fleming Modeli
Ekonomiler iki açıdan açık olur: cari işlemler ve sermaye işlemleri. Cari işlemler yerleşiklerle
olmayanlar arasında mal/hizmet alışverişi, faktör hizmetleri ile transferleri kapsar. Birinci bölümde
gördüğümüz gibi cari işlemler dengesi mal ve hizmet işlemleri, faktör gelirleri ve transfer
işlemlerinden oluşur. Sermaye ya da finans hesabı ise yerleşiklerle olmayanlar arasında varlık
alışverişinden kaynaklanan hesaplardır. Bir ekonominin cari işlemler anlamında “açık” olması
yerleşiklerle olmayanlar arasında cari sayılan işlemlerin yapılabilmesi demektir ve bu anlamda
ekonomiler genel olarak açıktır. Sermaye hesapları anlamında açık bir ekonomide ise yerleşikler
olmayanlara varlık (hisse senedi, tahvil/bono, arsa, taşınmaz, mevduat hesabı) satabileceği gibi
bunları yerleşik olmayanlardan satın da alabilirler ve bu işlemlerin gerektirdiği ödemeler (sermaye
hareketleri) üzerinde bir kısıtlama yoktur. Sermaye hareketleri üzerinde kısıtlamanın derecesine ve
kapsamına göre açıklık farklılaşır. Bu anlamda açıklık görece yeni (1990 sonrası) bir olaydır ve
bugün itibariyle Türkiye’de tam sayılabilecek sermaye serbestisi vardır. Buna göre önceden izin
almadan yerleşikler istedikleri kadar “sermayeyi” yani yabancı parayı yurtdışına transfer
edebilecekleri gibi yurtdışından da istedikleri kadar yabancı parayı yurda getirebilirler.
IS-LM modelinin nasıl kurgulanıp nasıl çalıştığı sermaye serbestisinin derecesi ve ekonomide
uygulanan döviz kuru politikası ile doğrudan bağlantılıdır. Statik bekleyişler altında açık ekonomi ISLM modelinin en çok kullanılan biçimi onu geliştiren iki iktisatçının adına atfen Mundell-Fleming
modeli olarak bilinir.
6.1 Ödemeler Dengesi
Ödemeler dengesi hesapları bir ekonomide bir dönem (yıl, üç ay) için yerleşikler ile olmayanlar
arasındaki işlemlerin sınıflandırıp tutulduğu hesaptır. Bu hesaplar genellikle ABD doları cinsinden
tutulur. Türkiye için ödemeler dengesi Tablo 6.1’de gösterilmiştir. Tabloda iki ana hesap grubu
vardır, cari işlemler ve sermaye finans hesapları. Bu genel bir ayrımdır ve her birim için geçerlidir.
Sermaye işlemleri varlıklarda yapılan işlemlerdir. Bir varlık almak, satmak; birine borç vermek,
almak gibi işlemlerden oluşur. Bunların dışında kalan işlemler ise cari işlemledir ve mal ve hizmet
alımı satımı; faktör hizmeti alımı satımı; birilerine yardım etmek ve almak gibi işlemleri içerir. Genel
prensip olarak işlemler yapılan ödemenin yönüne göre işaretlenir ve yerleşiklere ödeme yapılırsa
işlem pozitif olarak; yerleşikler ödeme yaparsa işlem negatif olarak yer alır. Buna göre, yerleşikler
mal/hizmet, faktör hizmeti satıp, yurtdışından transfer aldıklarında; yerleşik olmayanlara bir varlık
satıp ya da yerleşik olmayanlardan borçlandıklarında işlemler hesaplarda pozitif olarak yer alır. Öte
yandan, yerleşikler mal/hizmet, faktör hizmeti alıp, yurtdışına transfer yaptıklarında; yurtdışında bir
varlık alıp ya da yerleşik olmayanlara borç verdiklerinde ya da yerleşik olmayanlara olan eski
borçlarını ödediklerinde işlemler hesaplarda negatif olarak yer alır. Sermaye hesabında pozitif bir
işlem sermaye girişi demektir: yerleşiklerin varlık satması (varlıklarda azalma) ya da borçlanması
(yükümlülüklerde artış) sonucu ekonomiye yabancı para girişi olur. Negatif bir işlem ise sermaye
çıkışı demektir: yerleşiklerin varlık edinmesi (varlıklarda artış) ya da borçlarını geri ödenmesi
(yükümlülüklerde azalış) sonucu ekonomiden yabancı para çıkışı olur.
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
2
Tablo 6.1 Türkiye’nin Ödemeler Dengesi, Milyar ABD Doları
2000
2005
2011
78.4
143.4
CARİ İŞLEMLER HESABI
1.
İhracat f.o.b.
30.8
2.
İthalat f.o.b.
-52.9 -111.4 -232.5
3.
Mal Dengesi (1 + 2)
-22.1 -33.0
-89.1
4.
Hizmetler: Gelir
19.5
26.9
38.6
5.
Hizmetler: Gider
-8.1
-11.7
-20.6
6.
Hizmetler Dengesi (4 + 5)
11.4
15.2
18.0
A1 Mal ve Hizmet Dengesi (X – M)$ = 3 + 6) -10.7 -17.8
-71.1
7.
Gelir Dengesi: Gelir
2.8
3.6
4.0
8.
Gelir Dengesi: Gider
-6.8
-9.5
-11.6
A2
Gelir Dengesi Net (NFG$ = 7 + 8)
-4.0
-5.9
-7.6
A3
Cari Transferler (NTr$)
4.8
1.5
1.7
-9.9
-22.2
-77.0
B1. Doğrudan Yatırım (Net)
B2. Portföy Hesabı (Net)
0.1
9.0
13.6
1.0
13.4
22.0
B3. Diğer (Net)
B
FİNANS DENGESİ (B1+B2+B3)
8.5
9.6
20.3
42.7
31.2
66.8
A
CID$ (A1 + A2 + A3)
SERMAYE - FİNANS HESABI
C
NET HATA VE NOKSAN
-2.7
2.8
11.2
D
REZERV VARLIKLARDA DEĞİŞME
A+B+C
(+: azalış –: artış)
3.0
-23.3
-1.0
Kaynak: TCMB
Cari işlemler hesabında ilk kalem mal ihracatı ile ithalatının f.o.b. (free on board), yani çıkış
limanı fiyatlarıyla değerleridir ve ikisinin farkı “mal dengesi” olarak hesaplanır. Bu basında “dış
ticaret dengesi” olarak geçen dengedir. İthalat ve ihracatın nakliye (navlun) ve sigorta bedelleri dâhil
değeri c.i.f (cost (= f.o.b. değeri) + insurance (sigorta) + freight (navlun)) değer olarak bilinir. Hizmet
kapsamında “Taşımacılık (navlun dahil), Turizm gelir ve giderleri, Haberleşme hizmetleri, İnşaat
Makro İktisat
3
N.K.Ekinci, 2015
hizmetleri, Sigorta hizmetleri, Finansal hizmetler, Bilgisayar ve Bilgi hizmetleri, Patent ve Lisans
Komisyonları, Ticari ve Ticaret Bağlantılı Diğer hizmetler, Finansal Kiralama hizmetleri, Çeşitli
Teknik hizmetler, Kişisel, Kültürel ve Eğlence hizmetleri ile Resmi hizmetler” yer alır. (TCMB:
ÖDEMELER DENGESİ İSTATİSTİKLERİ TANIM VE TÜRKİYE UYGULAMASI, s. 6). 1 Mal ve
hizmet dengelerinin toplamı bize milli gelir hesaplarında gördüğümüz X – M, yani toplam mal ve
hizmet dengesini dolar cinsinden verir.
Gelirler kalemi “Çalışanların ücretleri ile doğrudan yatırım, portföy yatırımları ve diğer
yatırımlara ilişkin gelirler ve ödenen tutarları içermektedir. Bu kalem doğrudan yatırımlar ile ilgili
olarak hisse gelirleri, kar payları, sermayeye katılan kazançlar ile şirketler arası diğer yatırımlardan
doğan gelir ve giderleri içermektedir. Portföy yatırımlarında da hisse senetlerinden elde edilen
gelirler (kar payları), tahvil ve benzeri borç enstrümanları ile ilgili gelir ve giderler (faiz)
kapsanmaktadır. Diğer yatırımlarda ise diğer finansal varlık ve yükümlülüklerle ile ilgili gelir ve
giderler (faiz) kaydedilmektedir.” (TCMB, s. 6). Buna göre dış borç faiz ödemeleri ile yerleşik
olmayanların Türkiye’de yaptıkları yatırımlardan elde ettikleri gelirler burada kapsanır. Yerleşiklerin
yurtdışındaki yatırımlarında elde ettikleri gelirler de pozitif olarak yer alır. Bu kalemin neti milli gelir
hesaplarında net dış alem faktör gelirleri (NFG) dediğimiz büyüklüğün dolar değeridir.
Son olarak, tabloda “Ekonomiye mal, hizmet ya da para girişi gerçekleştiği halde, bu girişler
karşılığında kaynak transferi yapılmayan transferleri” içeren net transferler yer alır. Bu kalem milli
gelir hesaplarında GSHG değerine ulaşırken GSMH’ya eklediğimiz net transferlerin (NTr) dolar
değeridir. Bu üç dengenin toplamı da cari işlemler dengesi (CID$) olarak bulunur:
CID$ = (X – M)$ + NFG$ + NTr$
Bu dengenin 2011 yılı için 77 milyar dolar açık verdiği görülmektedir. Yani bu yıl içinde
yerleşikler yerleşik olmayanlardan cari işlemler kapsamında elde ettikleri dolar gelirlerinden 77
milyar dolar daha fazla ödeme yapmışlardır.
Sermaye ve finans hesabı yerleşiklerle olmayanlar arasında varlık alışverişini varlıklar itibariyle
gösterir. “Doğrudan yatırım; yatırımcının yerleşik olduğu ekonomi dışındaki bir ekonomide yaptığı
uzun vadeli yatırımı gösterir. Burada yatırımcının kuruluşun sermayesinde % 10’dan (dahil) fazla
paya sahip olması veya yönetiminde söz sahibi olması esastır.” (TCMB, s. 8). Örneğin yabancı
otomobil üreticilerinin Türkiye’de kurdukları fabrikalar doğrudan yatırımdır. Gayrimenkul yatırımları
da bu kalemde kapsanır. Diğer kalem ise “Kısaca menkul değerlere yapılan yatırımlar olarak
tanımlanan portföy yatırımları, genellikle devlet ya da özel kuruluşların bono ve tahvilleri ile hisse
senedi ve diğer para piyasası araçlarını içermektedir.” (TCMB, s. 9). Buna göre yerleşik
olmayanların İMKB’de hisse senedi ya da Hazine tahvil/bonosu alması gibi işlemler portföy yatırımı
sayılır. Diğer kalemi de doğrudan yatırım ya da portföy yatırımı kapsamında olmayan diğer varlıkları
(krediler gibi) içerir. Finans dengesi bu üç kalemin toplamından oluşur ve ekonomiye 2011 yılı için
66.8 milyar dolar net para girişi olduğu görülmektedir. Yani 2011 yılı içinde yerleşikler varlıklarını
satarak ve borçlanarak (yükümlülüklerinde artış) 66.8 milyar dolar elde etmişlerdir.
Prensip olarak bir birimin (hanehalkı, şirket, devlet ya da ekonominin tamamı) finansman dengesi
cari açık (= gelir – harcama) = varlıklarda değişme + borçlanma
1
Bu yayına tcmb.gov.tr sitesinden ulaşılabilir.
Makro İktisat
4
Mundell-Fleming Modeli
olmalıdır. Örneğin bu ay 1000 TL geliri olan ama 1100 TL harcayan bir kişinin cari açığı –100 TL
olur. Gelirden fazla yapılan bu harcama ya bir varlık satışı/azalışı ya da borçlanma veya bunların bir
karışımı ile karşılanmalıdır. Örneğin:
Kişi daha önce biriktirdiği 100 TL değerinde altın satar (varlıklarda azalış),
Kişi banka mevduat hesabından 100 TL çeker (varlıklarda azalış),
Kişi bir arkadaşından 100 TL borç alır (yükümlülüklerde artış),
Kişi 50 TL borç alır, 50 TL mevduat çeker (yükümlülüklerde artış ve varlıklarda azalış)
gibi işlemler bu cari açığa karşı gelebilir. Örneğimizdeki birim bu ay 200 TL borçlanarak bunun 100
TL’si ile cari açığını finanse edip, kalan 100 TL ile diyelim döviz almış olabilir. Bu işlemler
sonucunda kişinin varlıkları 100 TL artarken, borçluluğu 200 TL artar ama “varlıklarda değişme +
borçlanma” cari açığa eşit kalır. Yani borçlanma sadece cari açığın finansmanı için değil, varlık
edinmek için de yapılabilir ki bu ekonominin tamamı için de geçerlidir.
Şimdi, Tablo 6’dan 2011 yılı için 77 milyar dolar cari açık veren ekonominin varlık azalışı +
borçlanma yoluyla sadece 66.8 milyar dolar edindiğini görüyoruz. Öte yandan 2005 yılında 22.2
milyar dolar cari açığa karşılık sermaye hesabında 42.7 milyar dolar para girişi sağlanmıştır. Yani
cari açığın gerektirdiğinin neredeyse iki katı bir kaynak yaratılmıştır. Bunun nedeni sermaye-finans
hesabında ekonominin varlıklarının hepsinin kapsanmamış olmasıdır. Kapsanmayan varlık
ekonominin MB nezdinde tuttuğu döviz rezervleridir (MB bilançosundaki net dış varlıklar). Döviz
yerleşik olmayanların yükümlülüğü olduğu için MB rezervindeki dövizler yerleşikler için net varlıktır
ve ödemeler dengesi hesaplarında kapsanır. Örneğin 5 milyar dolar cari fazla veren bir ekonomi ele
alalım ve bu ekonomide finans dengesi sıfır olsun, yani sermaye girişi ya da çıkışı olmasın. Bu cari
fazlaya karşılık elde edilen dövizler MB’sına satılınca MB’nin rezervleri (net dış varlıkları) 5 milyar
dolar artar. Özetle, ödemeler dengesinde MB’sının rezervleri finans hesaplarındaki varlıklar içinde
değil, ayrı bir kalem olarak ele alınır. MB rezervlerini değişmesi bir ay boyunca 100 TL cari işlem
açığı verip, 200 TL borçlanan; ya da yüz lira işlem açığı fazlası veren bir kişinin banka mevduatının
100 TL artması gibidir. Ödemeler dengesi bilançosunda MB rezerv artışları eksi, azalışları artı
işaretiyle gösterilir. Bu sermaye hesabında işlemlerin işaretlerinin anlamına ilişkin yukarıdaki
anlatımla da uyum içindedir. MB rezerv artışı varlık artışı olduğuna göre buna karşı gelen bir ödeme
yani sermaye çıkışı olmalıdır ki bu da eksi işaretle gösterilir. Özetle, ödemeler dengesi hesabı
CID$ + F + ∆R ≡ 0
denkliğini (finansman dengesi özdeşliğini) sağlamalıdır. Burada F = sermaye-finans dengesi, ∆R =
MB rezervlerindeki değişme olur. Bu özdeşliği Tablo 6.1 verileri ile 2000 ve 2011 yıları için
yazarsak
2000: CID$ (–9.9) + K (9.6) + ∆R (3) = –2.7
2011: CID$ (–77) + K (66.8) + ∆R (–1) = 11.2
olmak üzere hesaplamalarda CID + F + ∆R ≡ 0 denkliğinin tutmadığını görüyoruz. Hesapları
tutturmak için bu fark net hata/noksan kalemi olarak bilançoya eklenir. Çünkü 2000 yılında 9.9
milyar dolar açık veren ekonomi yaklaşık bu miktar kadar varlık satıp/borçlandığı halde, ekonomi 3
milyar dolar rezerv kaybetmiştir. Yani bir açığa karşı gelmeyen bir varlık azalması söz konusudur ki
her şeyin doğru ölçüldüğü durumda bu olamaz. Rezerv değişmesi MB bilançosundan bulunur ve
bunun doğru olduğu kabul edilir. Öyleyse, 2000 yılında ya cari işlemlerde 2.7 milyar dolarlık bir
Makro İktisat
5
N.K.Ekinci, 2015
harcama tespit edilememiştir; ya da finans hesabında kaynağı tespit edilemeyen 2.7 milyar dolarlık
bir sermaye çıkışı (varlık artışı ya da borçlulukta (yükümlülüklerde) azalma) vardır. Muhtemelen bu
ikisinin bir karışımı olan bu miktar ödemeler dengesine dengeleyici bir kalem, Net Hata ve Noksan,
olarak eklenir. Benzer şekilde 2011 yılında 11.2 milyar dolarlık bir [muhtemelen kaynağı tespit
edilemeyen bir sermaye girişinden (varlık azalması ya da borçlanma) kaynaklanan] net hata/noksan
dengeleme kalemi eklenmiştir. Aksi halde, CID dengesinin yaklaşık doğru olduğu kabulüyle,
ekonomi borçlanmadan ya da varlık satmadan açık verip üstüne de rezerv biriktirmiş olur ki bu
finansman dengesi prensibine aykırıdır (bu ay 100 TL cari açık veren bir kişinin
varlıklarında/yükümlülüklerinde başka bir değişiklik olmadan bir de banka hesabının 100 TL artması
gibi). Buna göre pratikte ödemeler dengesi hesaplarında finansman dengesi
CID + F + ∆R + Net Hata/Noksan ≡ 0
halini alır. Net hata noksan kalemini ihmal edersek bilanço özdeşliğinden
∆R = –(CID + F)
olur. Dolayısı ile ekonomide cari açık aynı iken sermaye girişi olursa (F artarsa) MB rezervleri artar,
sermaye çıkışı olursa (F azalırsa) MB rezervleri azalır. Finansal akımlara açık bir ekonomide MB’nin
sistemli olarak rezerv kazanıp ya da kaybetmemesi için sermaye girişlerinin cari açıkları/fazlaları
karşılayacak düzeyde olması gerekir. MB’nin rezervlerinde sistemli değişmelerin olmadığı durum da
ödemeler dengesi dengededir:
 Finansal akımlara açık bir ekonomide ödemeler bilançosu dengesi ∆R = CID + F = 0 olduğu
durumdur.
Bu denge kavramına göre sürekli olarak cari açık veren (CID < 0) bir ekonomi gerekli finansmanı (F
> 0) sağlayabildiği sürece dengede olacaktır. Ama sürekli olarak sermaye girişi olması dış
borçluluğun sürekli artması demektir ki bu da başka bir anlamda dengesizlik demek olabilir. Bu nokta
akılda kalmak üzere şimdilik dış dengeyi bu şekilde tanımlayacağız.
6.2 Açık Ekonomide Varlık Piyasaları
Açık ekonomide üç varlık olduğunu düşüneceğiz: yurtiçi para (M), yurtiçi tahvil (B) ve yurtdışı
tahvil (B*). Burada “tahvil” faiz ödeyen genel bir varlık olarak anlaşılmalıdır. Şimdi Md, Bd, ve Bd,
sırasıyla, yerleşiklerin nominal olarak talep ettikleri yurtiçi para, yurtiçi tahvil ve yurtdışı tahvil
stokları olsun. B* döviz cinsinden olduğuna göre yerleşiklerin elindeki yabancı tahvil talebinin TL
değeri SBd* olur. Talepler toplamı veri olan servete (W) eşit olmalıdır:
W = Md + Bd + SBd*.
Burada dikkat edilmesi gereken husus Bd ve Bd* stoklarının ilgili varlık stokunun tamamı değil
sadece yerleşiklerin elinde olan bölümü olduğudur. Bu aşamada sürekli olarak kabul edeceğimiz
 Küçük ülke varsayımı: Yurtiçi ekonomi fiyat kabullenicidir, yani dünya fiyatlarını (faiz, mal
fiyatı vb.) veri alır ve bunları etkileme olanağı yoktur.
Böyle olunca Bd* miktarının toplam dünya varlık stokunun çok küçük bölümü olduğunu
düşünmek zorundayız ve yurtdışı varlık piyasasında yerleşiklerin talebini eşitleyeceğimiz sabit bir
stok yoktur. Başka bir anlatımla yerleşiklerin tutmak istedikleri miktar kadar arz her zaman vardır ve
bu piyasa hep dengededir. Burada önemli olan yerleşiklerin ne kadar dış varlık tutmak isteyeceğidir.
Öte yandan yerleşiklerin tutuğu yurtiçi tahvil stokunu toplam stoktan çıkarırsak
Makro İktisat
6
Mundell-Fleming Modeli
Bf = B – Bd
olmak üzere yerleşik olmayanların tuttuğu yurtiçi tahvil stoku bulunur. Buradan ödemeler dengesi
finans hesabı
F = ∆Bf/S – ∆Bd*
olur. Çünkü iki varlıklı bu kurguda sermaye ve finans hareketleri dengesi bir dönem içinde yerleşik
olmayanların yurtiçi varlıklarında artış (dolar cinsinden ∆Bf/S) ile yerleşiklerin yurtdışı varlıklarında
artış (∆Bd*) arasındaki fark olmalıdır. Buna göre varlık taleplerinde değişme ile finans dengesi
arasında doğrudan bir ilişki vardır. Burada yerleşiklerin/yerleşik olmayanların daha fazla/az Bd*/Bf
tutma kararlarının neye dayandığını belirlememiz gerekir.
Bölüm 4’te döviz cinsi bir varlığın TL cinsinden beklenen getirisinin (Ei*)
Ei* = faiz + beklenen kur değişmesi = i$ + (ESt+1 – St)/St
olduğunu gördük. Burada kurda beklenen değişmeyi (Ed)
Ed = (ESt+1 – St)/St = ESt+1/St – 1
olarak tanımlarsak kısaca
Ei* = i$ + Ed
yazabiliriz. Buna göre döviz cinsi varlığın TL cinsinden beklenen getirisi döviz cinsinden faizi ile
kurda beklenen değişmenin toplamıdır. Bir dönem için varlığın faizi %5 ve kur artışının da %3
olacağı bekleniyorsa varlığı dönem boyunca tutmanın beklenen getirisi %8 olur. Dönem sonunda
gerçekleşen getiri faiz + gerçekleşen kur değişmesi olacaktır ki bu beklentiden farklı olabilir. Ama
varlık tutma kararları beklenen getiri üzerinden oluşturulur.
Yurtiçi ve yurtdışı tahvil arasındaki seçim iki tahvilin beklenen getirilerine, işlem maliyetlerine,
ülkeler arasında para aktarma kolaylığına, yani sermaye hareketleri serbestisinin derecesine ve ülke
riskleri gibi faktörlere bağlı olacaktır. Örneğin 1970’lerin Türkiye’sinde diğer pek çok ülkede olduğu
gibi sermaye hareketlerinin yasaklanması durumunda ekonomi finansal olarak kapalıdır. Bu
ekonomilerde sadece hükümetlerin sağladığı resmi sermaye girişleri vardır. Ne kadar sermaye giriş
olacağı ise ikili anlaşmalar çerçevesinde belirlenir ve dışsaldır. Şekil 6.1’de böyle bir ekonomide
sermaye hareketleri yurtiçi faiz-F düzleminde sabit bir Fo düzeyinde gösterilmiştir.
i
F
Fo
Şekil 6.1 Sermaye Akımlarına Kapalı Ekonomi
1980’li yıllarda sermaye hareketleri giderek artan sayıda ülkede serbest bırakılmaya başladı.
Türkiye’de 1989 sonrasında sermaye hareketleri serbestleşmiştir. Buna göre isteyen yerleşik yurtdışı
varlıklara (yurtdışında mevduat açmak, hisse senedi, gayrimenkul almak, vb) yatırım yapmak üzere
Makro İktisat
7
N.K.Ekinci, 2015
önceden izin almadan parasını dövize çevirerek yurtdışına aktarabilir. Benzer şekilde yerleşik
olmayanlar da yurtiçi varlıklara yatırım yapmak üzere önceden izin almadan yabancı paraları
Türkiye’ye aktarabilir. Bu tür ülkelerde tam sermaye serbestisi vardır. Bundan sonraki
açıklamalarımızı bu varsayımla sürdüreceğiz.
Bir ülkede sermaye hareketleri serbestisi tamsa, ülkeye yabancı para transferlerinde işlem
maliyetleri çok düşükse ve ülke riski yoksa bu ülkenin tahvilleri ile yurtdışı tahviller tam ikame
varlıklar olur. İki tahvil ya da mal tam ikame ise (çapraz fiyat esnekliği çok yüksekse) ikisinin fiyatı
aynı olmalıdır. Bu şartlarda tam sermaye hareketliliği vardır denir. Biz gene basitleştirerek
 Tam(a) (yakın) Sermaye Hareketliliği: Yurtiçi ve yurt dışı varlıklar makul bir risk primi
farkıyla tam ikame varlıklardır. Buna göre θ ülke risk primi olmak üzere
i = Ei* + θ = i$ + Ed + θ (açık faiz parite koşulu)
olmalıdır.
Tablo 6.2 Bazı Ülkelerin 10-yıllık Devlet Tahvil Getirisi
Ülke
Getiri Almaya ile Fark
Denmark
1.30%
<0.01
France
1.96%
+0.66
Germany
1.30%
–
Greece
15.18%
+13.88
Ireland
4.63%
+3.34
Italy
4.53%
+3.23
Japan
0.71%
–0.59
Portugal
7.54%
+6.24
Spain
5.46%
+4.16
Sweden
1.43%
+0.14
Switzerland
0.40%
–0.90
Kaynak: Financial Times, 9 Aralık 2012.
Ülke risk primleri genellikle ülkelerin uluslararası borçlanmalarda geçerli olan 10-yıllık tahvil
faizlerinin benzer konumdaki ülkelerin ya da en düşük maliyetle borçlanan ülke için geçerli olan faiz
oranına farkı olarak ölçülür. Aşağıdaki tabloda bazı ülkelerin Alman Hazinesi’nin borçlanma faiz
oranına farkı gösterilmiştir. Farkın yüksek olduğu ülkeler Avrupa’da sürmekte olan finansal krizin en
çok etkilediği ülkelerdir. Bu farklar ülke risk primlerinin göstergesi olarak kabul edilir. Ülke riski ile
birlikte fark artar. Ülke risk primi arttıkça da ülke tahvilinin diğer tahvillerle ikame edilebilirliği
azalır.
Tam(a) (yakın) sermaye hareketliliği varsayımıyla
 i > Ei* + θ ise talep yurtiçi tahvile kayar sermaye girişi olur (F artar),
 i < Ei* + θ ise talep yurtdışı tahvile kayar sermaye çıkışı olur (F azalır).
Dikkat edilirse talebin yurtiçi tahvile kayması ∆Bf/S’nin artması (yerleşik olmayanlar daha fazla
yurtiçi varlık edinmek istiyor) ve ∆Bd*’nin azalması (yerleşikler de daha az yurtdışı tahvil, daha fazla
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
8
yurtiçi tahvil edinmek istiyor) demektir. Bu da daha fazla sermaye girişi demektir. Dolayısı ile
finansal olarak açık bir ekonomide sermaye girişlerini faiz farklarının artan fonksiyonu olarak
tanımlayabiliriz:
F = F(i – (Ei* + θ)), F′ > 0.
Fonksiyon Şekil 6.2’de gösterilmiştir.
i
F(i –Ei*)
i1
Ei* + θ
i2
F2
Fo
F1
F
Şekil 6.2 Sermaye Hareketleri
Şekildeki fonksiyon üzerinde yurtdışı varlığın beklenen getirisi (Ei* + θ) sabittir. i = Ei* + θ
olduğu noktada ekonomide Fo kadar bir sermaye girişi (ya da çıkışı) olmaktadır ve bu Fo çok büyük
değerler alabilir. Çünkü tahviller tam ikame varlıklardır ve getirilerin eşitlendiği noktada bunlardan
herhangi bir miktar tutuluyor olabilir. Yani iki tahvilin getirisi eşit olduğunda sermaye girişi/çıkışı
yok demek değildir. Burada Fo düzeyinin ödemeler bilançosu dengesini sağlayacak şekilde
oluştuğunu düşünebiliriz. Dengenin
∆R = CID$ + F = 0
demek olduğunu da biliyoruz. O halde Fo = –CID$ olacak şekilde belirlenirse ödemeler bilançosu
dengesi sağlanır. Başka bir anlatımla, tahvilleri diğer ülke tahvilleri ile tam(a yakın) ikame olan
ülkeler cari işlemler açıklarını (fazlalarını) kapatacak kadar sermaye girişini (çıkışını) kendiliğinden
sağlarlar. Doğal olarak burada cari işlem açıklarının ülkenin finansal piyasalarının derinliği (tahvil
piyasalarının hacmi) ile orantılı bir aralıkta olduğunu düşünmek gerekir.
Öyleyse yurtiçi faiz i1 gibi daha yüksek bir düzeyde ise i1 > Ei* + θ olur ve fazladan F1 – Fo kadar
sermaye girişi ve ∆R > 0 olur. Tersine yurtiçi faiz i2 düzeyinde ise ekonomide sermaye Fo – F2 kadar
sermaye çıkışı ve ∆R < 0 olur. İlk durumda MB sürekli rezerv biriktirirken, bunun karşılığı yurtiçi
tahvil piyasasında talep fazlasıdır. İkinci durumda ise MB sürekli rezerv kaybederken, yurtiçi tahvil
piyasasında arz fazlası var demektir. Dolayısı ile tahvil piyasalarında denge ile ödemeler bilançosu
dengesi aynı şeydir.
 Tahvil Piyasalarında Denge Koşulu: ∆R = 0 yani i = Ei* + θ = i$ + Ed + θ
olduğunda sağlanır. Bunu i – Y düzleminde Şekil 6.3’deki gibi gösterebiliriz.
Makro İktisat
9
N.K.Ekinci, 2015
i
Ei*+ θ
Sermaye Girişi Fazla
Sermaye Çıkışı Fazla
∆R = 0
Y
Şekil 6.3 Varlık Piyasalarında Denge
Şekilde yurtiçi faiz yurtdışı varlığın risk primi ile düzeltilmiş getirisine eşitse ∆R = 0 doğrusu
üzerinde sermaye hareketleri CID dengesinin gerektirdiği miktara eşittir ve MB rezervleri
değişmemektedir. ∆R = 0 doğrusunun üstündeki noktalarda yurtiçi faiz daha yüksektir ve sermaye
girişi olur. Özetle ki ∆R = 0 doğrusu üzerinde tahvil piyasaları dengededir.
Finansal olarak açık ekonomide varlık piyasalarında denge için üçüncü varlığın denge koşulunu da
ele almak gerekir. Bu da yurtiçi para piyasasıdır ve bunun sadece yerleşikler tarafından tutulduğunu
varsayacağız. 4. Bölümde gördüğümüz gibi üç varlıklı modelde para talebi fonksiyonu
Md/p = L(i – Ei, Ei* + θ, Eπ, W, Y)
–
–
– + +
olacaktır. Bu karmaşıklığı şimdilik ihmal ederek Bölüm 5’te olduğu gibi statik bekleyişler ve parasal
hedefleme rejimi altında para piyasası denge koşulunun
MS/P = L(Y, i)
olduğunu ve 5. Bölümdeki LM eğrisi ile gösterilebileceğini düşünmeye devam edeceğiz. Buna göre
yurtiçi tahvilin beklenen getirisi sadece i olur ve dış varlığın getirisi para talebini etkilemez. Ama
yabancı paranın beklenen getirisine bağlı olarak yerleşiklerin yerli para yerine yabancı para tutma
eğilimi olabilir. Bu eğilime para ikamesi denir ve örneğin 1990’lı yılların Türkiye’sinde çok güçlü
bir olgu idi. Doğrudan yabancı para tutmanın getirisi Ed (TL’nin beklenen değer kaybı) olduğuna
göre statik bekleyişler varsayımıyla bunun sıfır olduğunu varsayarak bu olasılığı geçiştiriyoruz. Bu
konulara ileride döneceğiz.
Makro İktisat
10
Mundell-Fleming Modeli
6.3 Açık Ekonomide Mal Piyasası ve IS Denklemi
Açık ekonomide mal piyasası denge koşulunun
Y = C + I + G + I(r) + X – M
olduğunu biliyoruz. Bölüm 5’te olduğu gibi I = I(r), dI/dr < 0 olduğunu varsaymaya da devam
edeceğiz. Burada yeni olan X – M yani yurtiçi mallar cinsinden (toplam mal ve hizmetler) ticaret
dengesidir. Ticaret dengesi net ihracat olarak da bilinir. 3. Bölüm’de olduğu gibi
X = X(Yf, q); XY > 0, Xq > 0 (ihracat talep fonksiyonu)
Z = Z(Y, q); ZY > 0, Zq < 0 (ithalat talep fonksiyonu)
varsayacağız. Buna göre yurtdışı gelir artınca ihracat, yurtiçi gelir artınca ithalat artar. Burada
q = yurtdışı malların yurtiçi mallar cinsinden göreli fiyatı
olduğunu hatırlayınız. Bu fonksiyonların kısmi türev işaretlerine göre q artarsa daha fazla ihracat ve
daha az ithalat yapılır. Şimdi,
q = (yurtdışı malların TL fiyatı)/yurtiçi malın fiyatı
olacağına göre
q = SP$/P
yazabiliriz. Burada S = TL/$ = nominal döviz kurudur (TL’nin yabancı para ($ diyelim) cinsinden
değeridir). Birçok yabancı para olduğuna göre aslında her biri için ayrı döviz kuru vardır. Ama biz
genel bir döviz kuru olduğunu düşüneceğiz. P$ ise yurtdışı mallarının $ cinsinden fiyatıdır. Buna göre
yurtdışı mal bilgisayar ve P$ = 500 ise S = 1.8 olmak üzere bir bilgisayarın TL fiyatı 900 TL olur.
Yurtiçi mal buğday ve bir ton buğdayın fiyatı P = 400 TL ise q = 2.25 olacaktır. Yani bir bilgisayar
2.25 ton buğday değerindedir.2
 İşte bu anlamda q = reel kur olarak bilinir. q artarsa TL reel olarak değer kaybetti denir:
yurtdışı mallar göreli olarak daha pahalıdır. q düşerse TL reel olarak değer kazandı denir:
yurtdışı mallar göreli olarak daha ucuzdur.
Şimdi yurtiçi mallar cinsinden dış ticaret dengesinin ya da net ihracatın
X – M = TD = X(q, Yf) – qZ(q, Y)
olacağını da biliyoruz. İthalatı reel kurla çarpmak onu yurtiçi mallar cinsinden ifade eder. İhracat
zaten yurtiçi mallar cinsindendir. Öncelikle, M = qZ(q, Y) olduğuna göre 3. Bölüm’deki gibi marjinal
ithalat oranı
m = MY = qZY >, 0 < m < 1
tanımı yapacağız. Yani yurtiçi gelirde artış hem ithalat miktarını hem de veri reel kur ile ithalatın
yurtiçi mallar cinsinden değerini arttırır. Öte yandan
Mq = ∆(qZ)/∆q
bize reel kur değiştiğinde yurtiçi mallar cinsinden ithalatın nasıl değişeceğini gösterir. Örneğin q
arttığında, Z düşer. Bu durumda M’nin azalıp, artacağı ithalatın talep esnekliğine bağlıdır. Talep
esnekse, yani ithalat miktar düşüşü güçlüyse, q arttığında M azalır. Genel olarak bir mala yapılan
İlgili bir göreli fiyat da
dış ticaret haddi = (ithalat fiyat endeksi)/(ihracat fiyat endeksi)
olarak tanımlanır. Burada her iki endeks de dolar cinsinden hesaplanır. Tek mallı durumda reel kur ile aynı olan ticaret
haddi genel olarak farklıdır ve bir birim mal ithal edebilmek için kaç birim mal ihraç edilmesi gerektiğini gösterir.
2
Makro İktisat
11
N.K.Ekinci, 2015
harcamanın malın fiyatı arttığında nasıl değişeceği malın talep esnekliğine bağlıdır. Burada eZ =
ithalat talebinin fiyat (q) esnekliği = ∆Z/∆q(q/Z) olmak üzere,
∆(qZ) = (1 – |eZ|)Z∆q
ya da
Mq = (1 – |eZ|)Z
olur.3 Burada |eZ| = ithalat talep esnekliğinin mutlak değeridir. Dolayısı ile q arttığında M’ye ne
olacağını belirleyemiyoruz. |eZ|’nin değerine göre negatif, pozitif ya da sıfır olabilir. Bu aşamada
yurtiçi mallar cinsinden ithalat fonksiyonunu üçüncü bölümde olduğu gibi
M = M(q) + mY, Mq = ?, 0 < m < 1
olarak yazmak faydalı olacaktır.
Buraya kadarki varsayımlarla gelir artışlarının ticaret dengesini nasıl etkileyeceğini söyleyebiliriz:
 Yurtdışı gelirde artış ihracatı arttırdığı ölçüde dış ticaret dengesini düzeltir (açık varsa
azaltır, fazla varsa arttırır), yani net ihracat artar. Yurtiçi gelirde artış ithalatı arttırdığı için
net ihracatı düşürür (dış ticaret dengesini bozar).
Burada önemli olan q’da bir artışın yurtiçi mallar cinsinden net ihracatı nasıl etkileyeceğidir.
Çünkü net ihracatın artması/azalması yurtiçi mallara olan talebin artması/azalması demektir. Şimdi, q
arttığında ihracat artıp, ithalat miktarı azaldığı ölçüde ödemeler dengesi hesaplarında yer aldığı
biçimiyle yabancı para (dolar) cinsinden ticaret dengesi
TD$ = X$ – M$ = Px$X – Pm$Z
kesinlikle artar (burada Px$ ve Pm$, sırasıyla, dolar cinsinden ihracat ve ithalat fiyat endeksleridir).
Yani TL’nin reel değer kaybı ödemeler dengesi hesaplarında ticaret dengesini iyileştirir. Ama yurtiçi
mallar cinsinden ticaret dengesi için aynı şeyi söyleyemeyiz.
Çünkü q arttığında ihracat miktarı talebin esnekliği ile orantılı olarak artar. İhracatın fiyat
esnekliği eX = ∆X/∆q(q/X) > 0 olsun. Öyleyse,
∆X = eX(X/q)∆q
olur. Öte yandan q arttığında (yurt içi mallar göreli olarak ucuzladığında) ithalat miktarı ithalat fiyat
esnekliği ile orantılı olarak düşer. Ama TD denkleminde yer alan qZ = ithalatın yurtiçi mallar
cinsinden değeri azalmayabilir. Şimdi, TD = ∆X – ∆(qZ) olduğuna göre
∆TD = ∆X – ∆M = eX(X/q)∆q – (1 + |eZ|)Z∆q = [eX – (1 – |eZ|)]X(∆q/q)
olur (son denklemi X = qZ olduğu noktada elde ettik). Öyleyse
 (|eZ| + eX) – 1 > 0 ise TL’nin reel değer kaybı (q’da artış) yurtiçi mallar cinsinden dış ticaret
dengesini yani net ihracatı iyileştirir, yurtiçi mallara olan talep artar. Bu koşul Marshall–
Lerner koşulu olarak bilinir.
Bu koşula göre ihracat ve ithalatın (birlikte) yeterince esnek olması yeterlidir. Dolayısı ile ithalat
talebi esnek değilse bile ihracat talebi yeterince esnekse (|eZ| + eX) toplamı biri geçebilir ve TL’nin
reel değer kaybı yurtiçi mallar cinsinden ticaret dengesini iyileştirir.
3
∆(qZ) = (∆q)Z + q(∆Z) = (∆q)Z(1 + ∆Z/∆q(q/Z)) = Z∆q (1 – |eZ|) olur (ez negatif olduğu için).
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
12
TD
X(q, Yf) + M(q)


Yf artarsa
M–L koşulu ile q
artarsa
Yo
TD
Y
eğim = –m
Şekil 6. 4 Net İhracat Fonksiyonu
Bu açıklamalardan sonra yurtiçi mallar cinsinden ticaret dengesi (net ihracat) fonksiyonu Şekil
6.4’te gösterilmiştir. Fonksiyon net ihracatı yurtiçi gelire karşı göstermektedir. Yurtdışı gelir ve reel
kur veri iken net ihracat yurtiçi gelirin azalan fonksiyonudur. Eğimi marjinal ithalat oranı olan “m”ye
eşittir (eksi olarak). Gelir düşükken ithalat düşük olduğu için ticaret dengesi fazla verir (TD > 0).
Gelir arttıkça fazla azalır ve Yo gelir düzeyinde TD = 0 olur. Bu düzeyden sonra gelir arttıkça ithalat
artmaya devam ettiği için TD < 0 olur, yani ekonomi açık vermeye başlar. Fonksiyonun otonom
bölümü, X(q, Yf) + M(q), artarsa fonksiyon sağa yukarıya kayar. Yani TD = 0 olan gelir düzeyi Y o
daha yüksek olur. Yf artarsa ihracat artacağı için (Bölüm 3.5’e bakınız), q artarsa Marshall–Lerner (M
– L) koşulu sağlanmak üzere talep yurtiçi mallara kayacağı için, X(q, Yf) + M(q) artar ve fonksiyon
sağa yukarıya kayar.
IS Eğrisi
Denge gelir düzeyi 3. Bölümde olduğu gibi
Y = (1/k)(Co + cTr – cTo + I(r) + Go + X(q, Yf) – M(q))
olur. Burada (1/k) açık ekonomi çoğaltanıdır ve
k = t + s(1 – t) + m = 1 – c(1 – t) + m
olur. Buna göre faiz arttığında yatırım ve denge geliri azalır ve 5. Bölümde olduğu gibi (Şekil 5.3)
açık ekonomi IS eğrisi r – Y düzleminde negatif eğimlidir. Açık ekonomi IS eğrisi daha dik olur,
çünkü açık ekonomi çoğaltanı daha küçüktür. IS eğrisini sağa kaydıran etkenler aşağıdaki gibidir:
 Genişlemeci maliye politikası (daha yüksek nihai mal ve hizmet harcaması, daha yüksek
transfer harcaması, daha düşük vergiler)
 Otonom tüketim harcamalarında artış ile yatırımlarda artış (yatırım fonksiyonunun sağa
kayması)
 Yurtdışı gelirde artış
 Marshall-Lerner koşulu sağlanmak üzere reel kurda artış.
Makro İktisat
13
N.K.Ekinci, 2015
6.4 Açık Ekonomide Genel Denge
Açık ekonomide mal ve varlık piyasalarında eşanlı denge tam sermaye serbestisi varsayımı altında
Şekil 6.5’ te gösterilmiştir. Bölüm 5’te olduğu gibi statik bekleyişler varsaydığımız için reel ve
nominal faiz aynıdır ve şekil dikey eksende nominal faiz ile gösterilmiştir.
i
LMo
LM1
A●
Ei*+ θ
Eo
ΔR = 0
●B
IS1
ISo
Yo
Y
Şekil 6.5 Mal ve Varlık Piyasalarında Eşanlı Denge
Şekilde ISo ve LMo eğrileri ile denge Eo noktasında olur. Ekonomi daha önce olduğu gibi her
zaman LM eğrisi üzerinde olur. Çünkü yurtiçi para piyasasında denge çok hızlı tesis edilir. Ekonomi
dengede değilse diyelim IS1 eğrisi ile A noktasında ya da LM1 eğrisi ile B gibi bir noktada olabilir.
İşte böyle denge dışı pozisyonlarda başlayarak ekonominin nasıl dengeye geleceği ekonominin nasıl
bir kur rejimi ile çalıştığına bağlıdır. Önce kur rejimlerini tanımlayıp sonra farklı kur rejimlerinde
intibakın nasıl olduğunu maliye ve para politikası bağlamında ele alacağız. Burada iki kur rejimi ele
alınır.
Sabit Kur Rejimi
Bu rejimde MB döviz kurunu veri bir düzeyde tutmak için açık taahhütte bulunur, S = 2 gibi (S
yabancı paranın TL karşılığıdır). Tam sermaye serbestisi altında bu taahhüdünü yerine getirmek için
ilan ettiği fiyat üzerinde her türlü talebi karşılar. Yani döviz piyasasında arz fazlası varsa S sabit
kurundan gerekli miktarda dövizi alır. Döviz piyasasında talep fazlası varsa gerekli miktarı S sabit
kurundan satar. Aksi halde döviz piyasasındaki arz talep fazlaları fiyatı düşmeye ya da artmaya
zorlar. Dolayısı ile sabit kur rejiminde MB’nin gerekli müdahaleleri yapabilmek için yeterli rezervi
olmalıdır. Ama kuru korumak için müdahalede bulundukça MB’nin rezervleri artar ya da azalır.
Şimdi, MB bilançosundan
H = Rezerv para = NDV + NİV
ve
Para arzı = Ms = mmH
olduğunu biliyoruz (mm = para çoğaltanı, Bölüm 4.3’e bakınız). Öyleyse,
 MB döviz aldıkça NDV, H ve Ms artar LM sağa kayar
 MB döviz sattıkça NDV, H ve Ms azalır LM sola kayar.
Bunun anlamı tam sermaye serbestisi ve sabit kur rejimi ile para arzı içselleşir yani MB’nin
kontrolünden çıkar. MB sadece NİV ile ilgili işlem yapabilir ki bunun etkilerini aşağıda ele alacağız.
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
14
Sabit kur rejiminde MB kurun sabit olduğu düzeyi değiştirebilir. Kur arttırılırsa devalüasyon,
azaltılırsa revalüasyon yapıldı denir. Bunların etkilerini de aşağıda ele alacağız.
Esnek Kur Rejimi
Bu kur rejiminde MB’nin kurun düzeyi ile ilgili açık bir taahhüdü yoktur. Döviz piyasasında arz
fazlası varsa kur düşer, yani TL nominal olarak değer kazanır (kurun S = 2.9 TL’den, S = 2.8 TL’ye
düşmesi gibi). Döviz piyasasında talep fazlası varsa kur artar, yani TL nominal olarak değer
kaybeder (kurun S = 2.8 TL’den, S = 2.9 TL’ye yükselmesi gibi).
6.5 Tam Sermaye Serbestisi ve Sabit Kur Rejimi
Maliye Politikası
Tam sermaye serbestisi ve sabit kur rejimi şartlarında genişlemeci maliye politikasının etkileri
Şekil 6.6’da gösterilmiştir. Ekonomi başlangıçta Eo dengesindedir. Genişlemeci maliye politikası IS
eğrisini IS1 konumuna sağa kaydırır ve kısa dönemde denge kapalı ekonomide olduğu gibi A
noktasına gelinir. Ama A noktasında yurtiçi faiz daha yüksek yani yurtiçi varlıklar caziptir ve
sermaye girişi artar (Şekil 6.3). Bu da döviz piyasasında arz fazlası demektir. Bunun kur üzerinde
baskı yaratmaması için MB döviz alır, rezerv para ve para arzı artar, LM sağa/aşağıya kayar. Bu
durum çoğaltan etkisi açısından Şekil 5.10’da anlattığımız politika karması ile özdeş sonuç yaratır.
Ama karma politika çerçevesinde MB’nin maliye politikasını desteklemesi bir seçim iken, buradaki
şartlarda kuru sabit tutmak amacıyla yaptığı işlemlerin doğurduğu bir sonuçtur. Bu süreç yurtiçi faiz
paritenin gerektirdiğinden fazla oldukça sürer ve ekonomi E1 dengesine kadar gelir.
i
LMo
A
Ei*+ θ
Eo
LM1
E1
ΔR = 0
IS1
ISo
Yo
Y1
Y
Şekil 6.6 Sabit Kur Rejiminde Genişlemeci Maliye Politikası
Yeni dengede gelir, Y1, daha yüksektir ve gelir artışı (1/k) çoğaltanı kadar olur, çünkü dışlama etkisi
yoktur. Bunun nedeni küçük ülke varsayımı ile yurtiçi faizin parite koşulu ile belirlenmesidir. Faiz
nihai olarak artmadığı için, yatırımlar düşmez, dışlama etkisi de oluşmaz. Bunun nedeni artan kamu
borçlanma gereğinin yurtdışından gelen tasarruflarla karşılanması, yurtiçi piyasada baskı
yaratmamasıdır.
Makro İktisat
15
N.K.Ekinci, 2015
Tablo 6.3 Sabit Kur Rejiminde
Genişlemeci Maliye Politikasının Etkisi
Değişken
Etki
Üretim ve Gelir (Y)
Artar
İstihdam
Artar
Faiz
Değişmez
MB Rezervleri
Artar
Para Arzı
Artar
Tasarruf
Artar
Tüketim
Artar
Yatırım
Değişmez
Vergiler
Artar
Kamu Dengesi
Bozulur
İhracat
Değişmez
İthalat
Artar
Ticaret Dengesi
Bozulur
Ama gelir artmıştır ve buna bağlı olarak ithalat artar ve ticaret dengesi bozulur (Şekil 6.4’te Y 1
koyarak bunu gösteriniz). Dolayısı ile E1 dengesinde daha büyük bir cari açığı finanse etmek üzere
ekonomiye daha fazla sermaye girişi olmaktadır.
Öte yandan gelir artışı tasarrufu ve vergileri de arttırır. Öyleyse kamu dengesine ne olur? Bu
ekonomide dengede S + T + M = I + G + X olacağına göre
ΔS + ΔT + ΔM = ΔI + ΔG + ΔX = ΔG
olmalıdır. Çünkü ΔI = ΔX = 0 olur. Burada S ve M’de arttığına göre vergilerdeki artış ΔT < ΔG
olmalıdır. Yani vergiler kamu harcamasından az artar ve kamu dengesi bozulur. Dolayısı ile E1
dengesinde hem ticaret hem de kamu dengesi bozulur. Sonuçlar Tablo 6.3’te özetlenmiştir.
Daraltıcı maliye politikası ise bu etkilerin tam tersini yaratacaktır.
Para Politikası:
Tam sermaye serbestisi ve sabit kur rejimi şartlarında genişlemeci maliye politikasının etkileri
Şekil 6.7’da gösterilmiştir. Ekonomi başlangıçta Eo dengesindedir. Kapalı ekonomide olduğu gibi
genişlemeci para politikası MB’nın açık piyasa işlemleri yoluyla piyasadan tahvil alması demektir ve
yurtiçi para piyasası LM1 eğrisi üstünde A noktasında dengeye gelir (Şekil 5.8). Ama tam sermaye
serbestisi şartlarında varlık piyasaları dengede değildir. Yurtiçi varlıkların cazibesi düşmüştür ve
sermaye çıkışı olur (Şekil 6.3). Bu da döviz piyasasında talep fazlası demektir. Bunun kur üzerinde
baskı yaratmaması için MB’nin döviz satması gerekir. MB döviz sattıkça net dış varlıkları ve rezerv
para azalır. Para arzı daralmaya başlar ve LM sola/yukarıya kayar. Yani başlangıçta MB’ni iç varlık
edinme (NİV artıyor) yoluyla yarattığı parasal genişleme, şimdi NDV’larının azalması yoluyla geri
alınır. Bu durum yurtiçi faiz yurtdışı faizden düşük kaldığı sürece para arzı başlangıç konumuna
dönene kadar sürer.
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
16
i
LMo
LM1
Ei*+ θ
Eo
A
Yo
ΔR = 0
ISo
Y
Şekil 6.7 Sabit Kur Rejiminde Genişlemeci Para Politikası
Böylece ekonomi başlangıç Eo dengesine dönmüş olur ve gelir artışı olmaz. Buradaki olaylar
zincirini aşağıdaki gibi gösterebiliriz:
APİ tahvil alımı → parasal genişleme → faiz düşer → sermaye çıkışı → parasal daralma.
Genişlemeci para politikasının sonuçlar Tablo 6.4’te özetlenmiştir:
Tablo 6.4 Sabit Kur Rejiminde
Genişlemeci Para Politikasının Etkisi
Değişken
Etki
Üretim ve Gelir (Y)
Değişmez
İstihdam
Değişmez
Faiz
Değişmez
MB Rezervleri
Azalır
Para Arzı
Değişmez
Tasarruf
Değişmez
Tüketim
Değişmez
Yatırım
Değişmez
Vergiler
Değişmez
Kamu Dengesi
Değişmez
İhracat
Değişmez
İthalat
Değişmez
Ticaret Dengesi
Değişmez
MB’nin rezerv kaybı birebir olur. Çünkü para arzı sabit kaldığına göre MB bilanço özdeşliğinden
ΔNDV + ΔNİV = 0 olması gerektiğini biliyoruz. Dolayısı ile MB’nin dış varlıkları başlangıçta oluşan
iç varlık genişlemesi kadar düşer.
 Tam sermaye serbestisi ve sabit kur rejimi altında para politikası tamamen etkisizdir. MB para
arzını kontrol edemez. Tek yapabileceği varlıklarının bileşimini değiştirmektir ve iç varlık
artışı birebir dış varlık kaybıyla sonuçlanır.
Daraltıcı para politikası ise bu etkilerin tam tersini yaratacaktır.
Makro İktisat
17
N.K.Ekinci, 2015
Devalüasyon
Tam sermaye serbestisi ve sabit kur rejimi şartlarında MB bağımsız para politikası yapma
yeteneğini kaybetmiştir ama yeni bir politika aracı kazanmıştır. Bu da sabit olan kurun düzeyinin
değiştirilmesi yani nominal devalüasyon (S artarsa) ya da revalüasyon (S azalırsa) politikasıdır. Şimdi
Şekil 6.8’de ekonominin başlangıçta Eo dengesinde olduğunu varsayalım. Bu dengede ekonominin
yüksek bir dış ticaret açığı verdiğini ve sabit kurun arttırılması (S = TL/$) yani yurtiçi paranın
devalüe edilmesi yoluyla bu duruma müdahale edildiğini düşünelim. Reel kur = q = SP$/P olduğuna
göre, S arttığında P, yani yurtiçi malların fiyatı da aynı oranda artarsa reel kur etkilenmez.
 Nominal kur değişmelerinin yurtiçi fiyatları etkilemediği, ya da etkiliyorsa bile kur artışı
oransal olarak daha yüksek kaldığı, varsayımı ile nominal devalüasyon reel devalüasyona yani
yurtiçi malların yurtdışı mallar cinsinden ucuzlamasına yol açar.
Aslında kur artışının yurtiçi fiyatları hiç etkilemediği düşünülemez. Burada önemli olan kur
artışının fiyatlara birebir geçmemesidir: fiyat artışı oransal olarak daha düşük kalmalıdır. Tabii eğer
fiyatlar etkileniyorsa reel ara arzı daralır (MS/P düşer) ve LM eğrisi sola kayar. Buradaki anlatımda
bu etkiyi ihmal edeceğiz. Reel kur arttığında Marshall–Lerner koşulu da sağlanıyorsa talep yurtiçi
mallara ve IS eğrisi IS1 konumuna sağa kayar (Bölüm 6.3).
i
LMo
LM1
Ei*+ θ
Eo
A
E1
ΔR = 0
IS1
ISo
Yo
Y1
Y
Şekil 6.8 Sabit Kur Rejiminde Devalüasyon
Bu aşamadan sonra olaylar genişlemeci maliye politikasında olduğu gibi gelişir. Denge
başlangıçta A noktasına gelir. Ama A noktasında yurtiçi faiz daha yüksektir ve yurtiçi varlıklar
caziptir ve sermaye girişi artar (Şekil 6.3). Bu da döviz piyasasında arz fazlası demektir. Bunun kur
üzerinde baskı yaratmaması için MB döviz alır, rezerv para ve para arzı artar, LM sağa/aşağıya kayar.
Bu süreç yurtiçin faiz, faiz paritesinin gerektirdiğinden fazla oldukça sürer ve ekonomi E 1 dengesine
kadar gelir. Yeni dengede gelir, Y1, daha yüksektir ve gelir artışı (1/k) çoğaltanı kadar olur. Ama gelir
artmıştır ve buna bağlı olarak ithalat artar. Bu durumda ve net ihracat ne olur?
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
18
TD
X(q1, Yf) + M(q1)
X(q0, Yf) + M(qo)
Yo
Y1
Y
TD1
TDo
Şekil 6. 9 Devalüasyon ve Ticaret Dengesi
Devalüasyonun ticaret dengesine etkisi Şekil 6.9’da gösterilmiştir. Başlangıçta Yo gelir düzeyinde
ekonomi açık vermektedir. Reel kur q1 düzeyine artınca Marshall–Lerner koşulu sağlanıyorsa TD
eğrisi sağa (TD1 konumuna) kayar ve başlangıç gelir düzeyinde net ihracat artar. Ama gelir artınca
net ihracat düşer ve gelir artışının etkisi çok güçlüyse ticaret dengesi başlangıç düzeyinden daha kötü
olabilir. Ama olmaz ve Şekil 6.9’da ki gösterimde olduğu gibi Y1 dengesinde ticaret dengesi hala açık
vermektedir ama açık daha küçüktür. Çünkü,
𝑚
∆TD = ∆TD – m∆Y = ∆TD – (m/k)∆TD = (1 − 𝑘 ) ∆𝑇𝐷 > 0
olur (Bölüm 3.5’e bakınız). Burada ∆TD başlangıçta reel devalüasyonun yol açtığı düzelmedir.
Çoğaltan mekanizmasını harekete geçiren harcama artışı da budur. Harcama artışı (1/k)∆TD kadar
gelir, o da (m/k)∆TD kadar ithalat artışı yaratır. Net etki pozitiftir. Aksi hale gelir artışı da olamazdı.
Dolayısı ile E1 dengesinde daha küçük bir cari açığı finanse etmek üzere ekonomiye daha fazla
sermaye girişi olmaktadır. Öte yandan gelir artışı vergileri de arttırır ve kamu dengesi düzelir.
Sonuçlar Tablo 6.5’te özetlenmiştir.
Tablo 6.5 Sabit Kur Rejiminde Devalüasyonun Etkisi
Değişken
Etki
Üretim ve Gelir (Y)
Artar
İstihdam
Artar
Faiz
Değişmez
MB Rezervleri
Artar
Para Arzı
Artar
Tasarruf
Artar
Tüketim
Artar
Yatırım
Değişmez
Vergiler
Artar
Kamu Dengesi
Düzelir
İhracat
Artar
İthalat
Artar
Ticaret Dengesi
Düzelir
Makro İktisat
19
N.K.Ekinci, 2015
Yani devalüasyon hem ticaret hem de kamu dengesi düzeltir. Bu harika sonucun arkasındaki
varsayımları tekrar vurgulamakta fayda vardır:
1. Nominal devalüasyon reel devalüasyona dönüşecek şekilde yurtiçi fiyatları etkilememelidir.
2. Marshall–Lerner koşulu sağlanmalıdır.
3. Yukarıda vurgulamadığımız çok önemli bir noktayı hatırlamak gerekir. Şekil 6.8’de Ei* = i$
+ Ed ilişkisinde Ed beklenen nominal kur değişmeleridir. Sabit kur rejiminde, eğer rejimin
sürdürülebilinirliğine yeterince inanılıyorsa, Ed = 0 olmalıdır. Dolayısı ile devalüasyon
yapıldığında bu başka devalüasyonların beklentisini körüklerse Ed > 0 olur, ΔR eğrisi
yukarıya kayar. Bu durumda yurtiçi faiz yükselmelidir ve dışlama etkisi ortaya çıkabilir, yani
devalüasyon yatırımları dışlayabilir. Eğer Ed’deki artış çok güçlüyse ekonomide sermaye
girişi ve LM’in sağa kayması değil, aksine sermaye çıkışı ve LM’in sola kayması
gerçekleşebilir. Bu şartlarda devalüasyon etkili olamayacağı gibi, sabit kur rejimini ayakta
tutmak da güçleşebilir. Zaten sabit kur rejimlerinde finansal krizlerin ortaya çıkmasının
nedeni de çok güçlü değer kaybı beklentisinin ve buna bağlı MB’nin karşılayamayacağı
boyutta sermaye çıkışı olmasıdır. Tablo 6.5 bu olasılıkların hepsini dışlayarak oluşur.
J-Eğrisi
Reel kur artışı nihai olarak net ihracatı arttırsa bile başlangıçta bozabilir. Çünkü NX = X – qZ
olduğuna göre q artınca henüz ihracat ve ithalat miktarları değişmeden qZ artar ve NX düşer. Reel
kur artışının ihracatı arttırması zaman alacaktır. Çünkü yeni fiyatlarla ihracat pazarlaması yapıp,
siparişleri almak ve ihracata gidecek malları üretmek aylarla ifade edilebilecek bir süre gerektirir.
Benzer şekilde mevcut ithalat siparişleri eski fiyatla verilmiştir ama ödemeleri yeni kurlar üzerinden
yapılacaktır. Ancak bundan sonraki siparişlerde ithalatın miktarı düşecek ve net ihracatın artmasına
katkı yapacaktır.
NX
NX1
NXo
to
t1
zaman
Şekil 6.10 J-Eğrisi
Şekil 6.10’da to anında devalüasyon yapıldığını varsayalım. Henüz miktar etkileri ortaya çıkmadan
değerleme etkisi ile net ihracat başlangıçta düşer. Zamanla ihracat artmaya, ithalat azalmaya
başlayınca net ihracat artmaya başlar ve t1 anında eski düzeyine gelir. Gerekli esneklik koşulları
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
20
sağlanıyorsa miktar etkileri sürer ve NX1 düzeyine ulaşır. Net ihracatın zaman içinde takip ettiği
patikanın J harfine benzemesi nedeniyle bu etki J-eğrisi olarak bilinir.
J-eğrisi etkisi devalüasyonun etkisini geciktirir ve sosyal maliyetini de artırır. Şimdilik modelde
fiyatları sabit alıyoruz ama devalüasyon hayat standardını düşürür. Şöyle ki tüketici fiyat endeksi iki
maldan oluşur, yurtiçi mal (fiyatı P) ve ithal mal (fiyatı SP f). Dolayısı ile P sabit kalsa bile kur artışı
ithal tüketici mallarının fiyatını arttırdığı için tüketici fiyat endeksi artar ve reel geliri düşer. Yani
çalışanların reel geliri düşer, J-eğrisi etkisi talep arttırıcı etkiyi geciktirdiği ölçüde istihdam da
artmaz. Devalüasyonun sabit kur rejiminin uygulandığı ülkelerde ya da dönemlerde pek popüler bir
politika aracı olmamasının bir nedeni de budur.
Dış Şoklar
i
LM1
LM2
LMo
Ei*+ θ1
E2
ΔR = 0
E1
Ei*+ θo
ΔR = 0
Eo
IS1
ISo
Yo
Y
Şekil 6.11 Sabit Kur Rejiminde Dış Finansal Şok
İlk olarak yurtdışı faiz ya da ülke risk priminde bir artışı ele alalım. Artışın etkileri Şekil 6.11.a’da
gösterilmiştir. Ekonomi başlangıçta (Ei*+ θ)o ile Eo dengesinde olsun. Yurtdışı faiz/risk primi artınca
Eo dengesinde yurtiçi faiz düşük kalır ve sermaye çıkışı başlar. MB kuru sabit tutmak için döviz
satarak müdahalede bulunur ve rezerv kaybeder. Bunun sonucunda daralan para arzı ile LM eğrisi
sola kayarak LM1 durumuna ve E1 dengesine gelinir.

Sabit kur rejiminde yurtdışı şoklar yurtiçinde daraltıcı etki yapar.
Eo dengesinde ticaret dengesinin yaklaşık dengede olduğunu düşünürsek E1 dengesinde ticaret
dengesi fazla verir, çünkü gelir ile birlikte ithalat düşer. Yani E1 dengesinde işsizlik artarken, ticaret
dengesi düzelir. Dolayısı ile genişlemeci maliye politikası ile bu duruma çare bulmak kolaydır.
Çünkü sabit kur rejiminde genişlemeci maliye politikası gelir ve istihdamı arttırırken, ticaret
dengesini bozar. Kamu harcamalarında artış (IS1) ile ekonomi E2 dengesinde eski gelir düzeyi ve
ticaret dengesinin başlangıç değeri ile dengeye gelir ve dış şokun negatif etkileri gider. Üstelik E 1
dengesinde kamu maliyesi düşen vergi gelirleri nedeniyle zaten bozulmuştur. Dolayısı ile kamu vergi
gelir esnekliklerine bağlı olarak E2 dengesinde kamu dengesi başlangıç düzeyine göre fazla
bozulmayabilir.
Makro İktisat
21
N.K.Ekinci, 2015
i
LM1
LMo
Ei*+ θ
Eo
E1
IS1
ΔR = 0
ISo
Y
Yo
Şekil 6.12 Sabit Kur Rejiminde İhracat Şoku
İkinci tür şok ihracatta dış şok kaynaklı kalıcı olduğu düşünülen düşüş olabilir. Başlangıç dengesi
Eo olsun (Şekil 6.12). Yurtiçi mallara olan talebin düşmesi ile IS eğrisi sola kayar (IS1) ve ekonomi E1
dengesine gelir. Finansal şokta olduğu gibi yeni dengede işsizlik ve ticaret fazlası vardır. Bu durumda
da maliye (ya da devalüasyon) politikası ile IS eğrisi başlangıç konumuna gelecek şekilde bir
genişleme ekonomiyi bu şoktan koruyacaktır.
6.6 Tam Sermaye Serbestisi ve Esnek Kur Rejimi
Maliye Politikası
i
LMo
Ei*+ θ
Eo
ΔR = 0
IS1
A
Yo
ISo
Y
Şekil 6.13 Esnek Kur Rejiminde Genişlemeci Maliye Politikası
Tam sermaye serbestisi ve esnek kur rejimi şartlarında genişlemeci maliye politikasının etkileri
Şekil 6.13’da gösterilmiştir. Ekonomi başlangıçta Eo dengesindedir. Genişlemeci maliye politikası IS
eğrisini IS1 konumuna sağa kaydırır ve kısa dönemde denge kapalı ekonomide olduğu gibi A
Makro İktisat
22
Mundell-Fleming Modeli
noktasına gelinir. Ama A noktasında yurtiçi faiz daha yüksektir ve yurtiçi varlıklar caziptir ve
sermaye girişi artar (Şekil 6.3). Bu da döviz piyasasında arz fazlası demektir. Esnek kur rejiminde
MB’nin bir kur hedefi olmadığına ve müdahale de etmeyeceğine göre arz fazlası kuru düşürür yani
TL nominal olarak değerlenir (S düşer). Nominal değerlenme, reel değerlenmeye (q = SP$/p düşer)
dönüştüğü ölçüde yurtiçi mallar pahalanır ve Marshall–Lerner koşulu sağlanıyorsa net ihracat düşer.
Yurtiçi mallara kamu harcaması nedeniyle artan talep, reel değerlenme nedeniyle düşmeye başlar.
Yani IS eğrisi sola kayar. Bu süreç yurtiçi faiz paritesinin gerektirdiğinden fazla oldukça sürer ve
ekonomi Eo başlangıç dengesine döner. Bunun anlamı genişlemeci maliye politikasının net ihracatı
(X – M) birebir dışladığıdır. Çünkü dengede (S – I) + (T – G) + (X – M) olmalıdır. Gelir ve faiz
değişmediğine göre (S – I) değişmez; (T – G) ne ölçüde değişmişse (T azaldığı ya da G arttığı için)
(X – M) aynı miktarda ters yönde değişmelidir.
 Tam sermaye serbestisi ve esnek kur rejimi şartlarında genişlemeci maliye politikası yarattığı
sermaye girişleri ile reel değerlenme yaratır ve net ihracatı birebir dışlar. Tamamen etkisizdir.
Sonuçlar Tablo 6.6’te özetlenmiştir.
Tablo 6.6 Esnek Kur Rejiminde
Genişlemeci Maliye Politikasının Etkisi
Değişken
Etki
Üretim ve Gelir (Y)
Değişmez
İstihdam
Değişmez
Faiz
Değişmez
Nominal Kur
Düşer
Reel Kur
Düşer
MB Rezervleri
Değişmez
Tasarruf
Değişmez
Tüketim
Değişmez
Yatırım
Değişmez
Kamu Dengesi
Bozulur
İhracat
Düşer
İthalat
Artar
Ticaret Dengesi
Bozulur
Yani genişlemeci maliye politikası hem sabit, hem de esnek kur rejiminde ticaret dengesini bozar.
Sabit kur rejiminde geliri arttırdığı için, esnek kur rejiminde reel kurda değerlenme yarattığı için.
Daraltıcı maliye politikası ise bu etkilerin tam tersini yaratacaktır.
Para Politikası:
Tam sermaye serbestisi ve esnek kur rejimi şartlarında genişlemeci para politikasının etkileri Şekil
6.14’de gösterilmiştir. Ekonomi başlangıçta Eo dengesindedir. MB açık piyasa işlemleri yoluyla
piyasadan tahvil almaya başlayınca yurtiçi para piyasası LM1 eğrisi üstünde A noktasında dengeye
gelir. Ama tam sermaye serbestisi şartlarında varlık piyasaları dengede değildir. Yurtiçi varlıkların
cazibesi azalmıştır ve sermaye çıkışı olur (Şekil 6.3). Bu da döviz piyasasında talep fazlası demektir.
Makro İktisat
23
N.K.Ekinci, 2015
Varsayılan koşullarda döviz piyasasına MB müdahalesi olmadığı için talep fazlası nominal ve buna
bağlı reel kur artışı yaratır. Bundan sonraki etkiler sabit kur rejiminde devalüasyon etkileri gibidir.
Oradaki koşullar sağlanıyorsa net ihracat artar, IS eğrisi sağa kaymaya başlar. Bu durum yurtiçi faiz
yurtdışı faizden düşük kaldığı sürece sürer ve ekonomi E1 dengesine gelir. Sonuçlar Tablo 6.7’de
özetlenmiştir:
i
LMo
LM1
Ei*+ θ
Eo
A
Yo
E1
ΔR = 0
IS1
ISo
Y1
Y
Şekil 6.14 Esnek Kur Rejiminde Genişlemeci Para Politikası
Tablo 6.7 Esnek Kur Rejiminde
Genişlemeci Para Politikasının Etkisi
Değişken
Etki
Üretim ve Gelir (Y)
Artar
İstihdam
Artar
Faiz
Değişmez
Nominal Kur
Düşer
Reel Kur
Düşer
MB Rezervleri
Değişmez
Para Arzı
Değişmez
Tasarruf
Artar
Tüketim
Artar
Yatırım
Artar
Vergiler
Artar
Kamu Dengesi
Düzelir
İhracat
Artar
İthalat
Artar
Ticaret Dengesi
Düzelir
Bu sonuçlar Tablo 6.5 ile karşılaştırıldığında MB rezervleri ve para arzı dışında etkilerin aynı olduğu
görülür.
Makro İktisat
Mundell-Fleming Modeli
24

Esnek kur rejiminde genişlemeci para politikası, sabit kur rejiminde devalüasyona özdeştir.
Çünkü para politikası aktarım mekanizması tamamen yarattığı nominal ve reel değerlenme ile
net ihracat üzerinden çalışır.
Dolayısı ile devalüasyonun sorunları ile ilgili yukarıda yaptığımız tespitler (sabit kur rejiminin
korunması ile ilgili olanlar hariç) burada da geçerlidir. J-eğrisi etkisi burada da gecikmelere yol
açacaktır. Ama genişlemeci para politikası başta faizi düşürdüğü ve devalüasyonun etkisi ortaya
çıkana kadar faiz de düşük kaldığı için standart parasal aktarım mekanizması ile ekonomide canlılık
yaratır.
Dış Şoklar
İlk olarak yurtdışı faiz ya da ülke risk priminde bir artışı ele alalım. Artışın etkileri Şekil 6.15’de
gösterilmiştir. Ekonomi başlangıçta (Ei*+ θ)o ile Eo dengesinde olsun. Yurtdışı faiz/risk primi artınca
Eo dengesinde yurtiçi faiz düşük kalır sermaye çıkışı başlar, döviz piyasasında talep fazlası oluşur.
Esnek kur rejimi altında bu fazla kur artışına ve fiyatlar sabit olduğuna göre reel değer kaybına yol
açar. Net ihracatın düzelmesine bağlı olarak IS eğrisi sağa kaymaya başlar. Merkez bankası hiçbir
müdahalede bulunmadığı sürece LM eğrisi eski konumundadır ve ekonomi E1 dengesine gelir. Yani
yurtdışı faizin ya da risk priminin artması ekonomi için iyidir!
i
LMo
Ei*+ θ1
Ei*+ θo
E2
E1
ΔR = 0
ΔR = 0
Eo
IS1
ISo
Yo
Y
Şekil 6.15 Esnek Kur Rejiminde Dış Finansal Şok
Ama bu yanıltıcı olabilir. Öncelikle E1 dengesinde faiz yüksektir ve yatırımlar düşmüştür. Yani
yurtdışı finansal şok yatırımları dışlar. İkincisi E1 dengesinde net ihracat artmıştır ama ekonomi hala
açık veriyor ise bundan sonra yurtdışından daha yüksek faizle borçlanacaktır. Daha yüksek faiz cari
işlemler açığını arttırır, dış borcun daha hızlı büyümesine yol açar. Bu da ileride dış borcu
sürdürülebilirliği konusunda kaygılara ve risk priminin daha da artmasına yol açabilir. Eğer dış
borcun sürdürülebilirliği tartışma konusu olursa yurtiçi ve yurtdışı tahvillerin tam ikame olmaktan
çıkabilir ve ekonominin varsaydığımız gibi gerekli her miktarda sermaye girişi sağlayabilme
kapasitesi ortadan kalkar. Diğer önemli bir konu da bu analizi statik bekleyişler ve yurtiçi fiyatların
kurdan etkilenmediği varsayımlarıyla yaptık. Dolayısı ile yurtiçinde enflasyonist bir baskı oluşmamış
oldu. Diğer önemli bir etki de kurun değer kaybının yol açacağı bilanço etkileri olabilir. Yurtiçi
Makro İktisat
25
N.K.Ekinci, 2015
birimlerin dış borçlarının TL karşılığı kur ile artar. Bu nedenle de başta ticari bankalar olmak üzere
birçok firmanın yükümlülükleri artar ve borç verme yetenekleri kısılabilir. Bu olursa yurtiçi harcama
ve yatırım azalması daha güçlü olur ve IS eğrisi kısmen geri kayabilir.
Bu negatif etkilerin gücüne bağlı olarak merkez bankaları yurtdışı finansal şoklara kayıtsız
kalmayacaklardır. Merkez bankası hiç müdahalede bulunmasa bile yurtiçi faiz artmaktadır. Bu
nedenle merkez bankası parasal daralmaya giderek (LM sola kayacak) ekonomiyi E2 dengesine
getirebilir. E2 dengesinde kurun değer kaybı ve yarattığı sorunlar çok daha azdır ve daha yönetilebilir
düzeyde olabilir.
i
LMo
Eo
Ei*+ θ
ΔR = 0
A
IS1
Yo
ISo
Y
Şekil 6.16 Esnek Kur Rejiminde İhracat Şoku
Yukarıda olduğu gibi ihracatta dış şok kaynaklı kalıcı olduğu düşünülen düşüş ve başlangıç dengesi
Eo olsun (Şekil 6.16). Yurtiçi mallara olan talebin düşmesi ile IS eğrisi sola kayar (IS1) ve ekonomi A
dengesine gelir. Yurtiçi faiz düşük olduğuna göre sermaye çıkışı, nominal ve reel değer kaybı olur.
Net ihracatın buna bağlı artışı ile IS eğrisi sağa kaymaya başlayarak başlangıç IS o konumuna geri
gelir. Dolayısı ile esnek kur rejimi ekonomiyi bu tür şoklardan tamamen yalıtır. E o noktasına geri
gelindiğinde net ihracat aynı kalır. Dış şok kaynaklı ihracat kaybı kurun reel değer kaybı ile telafi
edilmiştir. Tabii reel kur değişmeleri ile dünyada daralan ihracat pazarında genişleme olanağı bulmak
o kadar kolay olmayabilir. Yani kur değer kaybederken net ihracat yeterli oranda ve yeterince hızlı
artmayabilir. Bu durumda J-eğrisi etkisi de daha güçlü ve uzun süreli olacaktır. Aktif politika ile
intibak hızlandırılabilir. Bu şartlarda genişlemeci para politikası faydalı olmayacaktır, çünkü o da reel
kur mekanizması ile çalışır. Ama genişlemeci maliye politikası ekonomiyi uzayan yetersiz bir intibak
sürecinden kurtarabilir. Genişlemeci maliye politikası IS eğrisini sağa kaydırarak Eo dengesine
dönüşü hızlandırır. Bunun maliyeti de bozulan kamu dengesi olur.
Download