MEMUR, REFAKAT'TE NELERE DİKKAT ETMELİ? Memurun sadece kendisi için değil, bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri için de Devlet tarafından tedavi yardımı sağlanmaktadır. Kimi zaman küçük çocuğunu kimi zaman da ihtiyar babasını il içinde veya il dışında tedavi etmek zorunluluğuyla karşılaşan memur nasıl hareket etmeli, nelere dikkat etmelidir? En çok karşılaşılan bu soruya ilişkin hazırladığımız özel dosya için başlığa tıklayınız. 17 Ocak 2008 12:19 Bu dosyada, kimlerin tedavi yardımı alabileceği sorununu es geçerek, tedavi yardımı alınan bakmakla yükümlü olunan aile fertlerinin tedavisinde karşılaşılan sorunları ele alacağız. Sorun bağlamında başvurulacak yönetmelik Devlet Memurlarının Tedavi Yardımı ve Cenaze Giderleri Yönetmeliği'dir. Söz konusu yönetmeliğin eşlik etme zorunluluğu başlıklı 27 inci maddesi şu şekildedir: "Yatakta tedavi edilenlerin, hastalıkları gereği yanlarında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu tedaviyi yapan sağlık kurumunun raporu ile belgelendiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir. Bu takdirde ödenmesi gereken yatak ücreti, sağlık kurumunca düzenlenecek faturada gösterilmek ve belge eklenmek suretiyle, ilgili kurumca ödenir. Hasta özel sağlık kurumunda tedavi edilir ve giderler hasta tarafından bu sağlık kurumuna ödenirse, alınacak fatura ve belge ilgili kuruma verilerek bedeli kurumdan alınır. Hastanın tedavi edilmek üzere başka bir yere gönderilmesi sırasında yanında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu hastayı gönderen sağlık kurumu veya kuruluşunun raporunda belirtildiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir. Eşlik eden kimseye de, memurun bağlı olduğu kurumca, "Harcırah Kanunu" hükümleri dairesinde yolluk ve gündelik verilir. Hasta bu Yönetmeliğin 26 ncı maddesi gereğince belirli bir araç ile gönderiliyorsa, eşlik edenin yollukları da aynı madde hükümleri uyarınca ödenir." KÜÇÜK ÇOCUK VEYA YAŞLI KİŞİ NASIL HASTANEYE GİDECEK? Yukarıda yer verilen yönetmeliğin 13 üncü maddesinde memurun yurt içinde ve görevinin bulunduğu yerde hastalanması haline, 14 üncü maddesinde de memurun, yurt içinde, görevinin bulunduğu yer dışında hastalanması haline ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Yönetmeliğin ilgili maddeleri incelendiğinde şu hususların düzenlendiği görülecektir. Hasta olan kişi, tedavi kurum ve kuruluşlarına kendisi gidebiliyor ise kendisi intikal edecektir. Küçük çocuk, özürlü veya yaşlı hasta gibi durumlarda, hasta eğer tedavi kurumuna kendisi gidemiyorsa, kurumun ilgili tedbiri alması gerekmektedir. Yönetmeliğin 8. maddesinde hastanın kendisince veya dairesince tedavi kurumuna götürüleceği belirtilmekte, eğer bu mümkün değilse doktorun hastanın bulunduğu yere geleceği ifade edilmektedir. Bu bağlamda örnek olarak verecek olursak; a- Diyarbakır'da bekar olarak yaşayan ve kaldığı yerde ağır hastalanan kişi dairesini haberdar ettiğinde, kamu kurumunun gerekli tedbiri alarak hastayı tedavi kurumuna götürmesi veya doktoru hastanın bulunduğu yere göndermesi gerekmektedir. Bu bağlamda dairenin, eğer hasta memurca kendisine bildirimde bulunulmuş ise, ivedi bir şekilde başka bir memuru görevlendirmesi en uygun işlem olacaktır. b- Mesai saatlerinde çalışan bir memur, bakmakla yükümlü bulunduğu babasının evde ağır derecede yaralandığını haber alması halinde sözlü olarak kurumunu bilgilendirmesi ve kendisinin görevlendirilmesini talep etmesi gerekmektedir. Kamu kurumunun bu bildirim üzerine ya bildirimde bulunan memuru ya da başka bir memuru görevlendirmesi gerekmektedir. Kamu kurumunun bu şekildeki bir bildirim üzerine gerekli tedbirleri alması yönetmeliğin kendisine yüklediği bir sorumluluktur. AMİR İZİN VERMEYEBİLİR Mİ? Memurun, bakmakla yükümlü olduğu aile fertlerinin hastalanmasını bildirmesine rağmen amirin gerekli izni vermemesi söz konusu olabilir mi? Böyle bir şeyin olması zor görünmekle birlikte eğer amir yazılı talebe rağmen gerekli izni vermez ise büyük sorumluluk altına girecektir. Çocuk için düşünüldüğünde eğer çocuk tedavi edilemediği için hastalığı ilerlerse birinci derece sorumlu amir olacaktır. Bu bağlamda amir hakkında hem görevini kötüye kullanmak bağlamında ceza soruşturması açılması hem de hakkında tazminat davası açılması mümkündür. Memurların böyle bir durumla karşılaşmaları halinde, Müracaat ve Şikayet yönetmeliğine uygun olarak amirini bir üst makama şikayet etmesi ve gerekli cezanın uygulanması için takipçi olması gerekmektedir. YATARAK TEDAVİDE REFAKAT Yönetmeliğimiz yatarak tedavi halinde refakata izin vermiştir. Söz konusu düzenleme şu şekildedir: "Yatakta tedavi edilenlerin, hastalıkları gereği yanlarında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu tedaviyi yapan sağlık kurumunun raporu ile belgelendiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir" Memurun, tedavisine başlanan bakmakla yükümlü olduğu aile ferdinin hastanede yatacağının kesinleşmesini müteakip, ilk gün, hastane yönetiminden "refakatin zorunlu olduğuna" dair rapor alması gerekmektedir. Memur aldığı bu raporu en kısa süre içerisinde idaresine bildirmeli ve kendisinin görevlendirilmesini talep etmesi gerekmektedir. Raporda süre var ise memurun belirtilen süre boyunca görevlendirilmesi gerekmektedir. Mevzuatımız bu konuya ilişkin bir izin öngörmemiştir. Bu nedenle idarelerin memurları izin almaya yönlendirme yerine mevzuata uygun şekilde görevlendirme yöntemine başvurması gerekmektedir. İdarenin ilgiliye çok acil ihtiyacı var ise başka bir memuru "refakatçi" olarak görevlendirmesi gerekmektedir. Refakat süresi sonunda, tedavinin uzayacağı doktorlar tarafından kararlaştırılırsa, bu halde refakatin bitim tarihinden itibaren yeni bir "... gün boyunca daha refakatçiye ihtiyaç vardır" şeklinde veya farklı bir içerikte rapor alınması gerekmektedir. Alınan bu raporun yine yukarıdaki şekilde idareye bildirilmesi gerekmektedir. Eğer hastane yönetimi, refakat süresine içeren bir rapor vermiyorsa, memurun "süre içermeyen raporu" da idaresine sunması, idarenin memuru süresiz olarak görevlendirmesi, ancak memurun yatarak tedavi sonrasında, tedaviye ilişkin olarak alınan raporu bir örneğini idaresine vermesi uygun olacaktır. REFAKATTE SÜRE VAR MI? Memurun bakmaya mecbur oldukları ana, baba ve çocuklarının tedavisi sırasında, refakatçi kalmasına ihtiyaç görülmesi halinde, bu süre ne kadar olacaktır? Yönetmelikte refakate ilişkin bir sınır bulunmamaktadır. Bu nedenle, eğer hastanın tedavisi ve refakat için uygun görülen süre 3 ay ise memuru 3 ay boyunca görevlendirilmelidir. Diğer taraftan, burada şu hususu belirtmeliyiz. Bazı idareler bu tür görevlendirme yerine memuru aylıksız izin almaya yönlendirmektedir. Zira 657 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin 1 ve 2 nci fıkralarında "Devlet memurunun bakmaya mecbur olduğu veya memur refakat etmediği takdirde hayatı tehlikeye girecek ana, baba, eş ve çocukları ile kardeşlerinden birinin ağır bir kaza geçirmesi veya önemli bir hastalığa tutulmuş olması hallerinde, bu hallerin raporla belgelendirilmesi şartıyla Devlet memurlarına, istekleri üzerine en çok altı aya kadar aylıksız izin verilebilir. Aynı şartlarla bu süre bir katına kadar uzatılabilir." hükmü yer almaktadır. Ancak, burada şu husus unutulmamalıdır. Tedavi her zaman yataklı tedavi kurumunda sürmez. Tedavinin evde devamı öngörülebilir. İşte bu halde memur aylıksız izin kullanacaktır. Yönetmelikte süre sınırı bulunmadığı için, idarelerin kendilerini Bakanlar Kurulu yerine koyup süre sınırlaması getirmesi uygun bir işlem değildir. EVDE TEDAVİ Bakmakla yükümlü olunan aile ferdinin tedavisi evde devam edildiğinde ne yapılacaktır? Bu halde memurun refakatçi olarak görevlendirilmesine imkan veren bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu halde memur, - ya yıllık izin alacaktır. - ya da 657 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin 1 ve 2 nci fıkralarında yer alan hükümler gereğince aylıksız izin alacaktır. BAŞKA BİR YERDE TEDAVİ Söz konusu yönetmeliğin 27. maddesinin ikinci fıkrası şu şekildedir: "Hastanın tedavi edilmek üzere başka bir yere gönderilmesi sırasında yanında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu hastayı gönderen sağlık kurumu veya kuruluşunun raporunda belirtildiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir. Eşlik eden kimseye de, memurun bağlı olduğu kurumca, "Harcırah Kanunu" hükümleri dairesinde yolluk ve gündelik verilir. Hasta bu Yönetmeliğin 26 ncı maddesi gereğince belirli bir araç ile gönderiliyorsa, eşlik edenin yollukları da aynı madde hükümleri uyarınca ödenir." Maddede geçen "başka yer demektir?" sorusunun yanıtı için tıklayınız. Harcırah'ta, ikamet mahalli ne demektir? 3 Ocak 2006 22:43 SORU: Mesleki eğitim merkezinde teknik öğretmen olarak çalışıyorum Sanayi iş birliği (Kordinatör öğretmen)adında görev yaptığım ilçeden 55 Km uzaklıktaki bir ilçeye her hafta gidiyorum, yolluk ödenip ödenmiyeceğii noktasında bilgi olmak istiyorum CEVAP: 6245 sayılı Harcırah Kanunun 3/g bendinde "Memuriyet mahalli" şu şekilde tanımlanmıştır."Memur ve hizmetlinin asıl görevli olduğu veya ikametgahının bulunduğu şehir ve kasabaların belediye sınırları içinde bulunan mahaller ile bu mahallerin dışında kalmakla birlikte yerleşim özellikleri bakımından bu şehir ve kasabaların devamı niteliğinde bulunup belediye hizmetlerinin götürüldüğü veya kurumlarınca sağlanan taşıt araçları ile gidilip gelinebilen yerleri;" Bu tanımda esas olan belediye hizmetlerinin götürüldüğü yerdir. Ankara için örnek verecek olursak, bir memurun Etimesgut'dan Hacettepe Üniversitesi hastanesine gelmesi halinde harcırah verilmez. Çünkü Etimesgut, Ankara büyükşehir belediyesi sınırları içindedir. Yine bir memurun Gölbaşına sağlık için sevkli gitmersi halinde de harcırah verilmez. Zira Ankara Büyükşehir belediyesi Gölbaşına belediyesine hizmet götürmektedir. Durumunuzu yukarıdaki açıklamalara göre değerlendiriniz. Hastanın tedavi edilmek üzere başka bir yere gönderilmesi sırasında yanında bir kimsenin bulundurulmasının zorunlu olduğu, hastayı gönderen sağlık kurumu veya kuruluşunun raporunda belirtildiği takdirde, hastaya biri eşlik ettirilir. - Bu şekilde rapor alan memur, bu raporu idaresine bildirir ve kendisinin görevlendirilmesini talep eder. - İdarenin de başvuru ve rapor üzerine ya memuru ya da başka birini refakatçi olarak görevlendirmesi gerekmektedir. İdare, memurun hizmetine ihtiyaç bulunması durumunda başka bir memuru da refakatçi olarak görevlendirilir. - İl dışına çıkışlarda, 657 sayılı Kanunun ek 20. maddesi hükmü gereğince idareyi bilgilendirmek ve gerekli onayın alınmasını sağlamak gerekmektedir.