DOKTORA/SANATTA YETERLİK TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] BİNA BİLGİSİ PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı: Türk Konut Mimarisi Ahşap Yapılarında Strüktür Plan İlişkisi Yazar Adı: Perihan Gökçe Danışmanı: Prof. Dr. Asım Mutlu Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-1984 Tez Adı: Hareket Halindeki Gözlemcinin, Hız Faktörüne Bağlı Üç Boyutlu Algılama Kriterlerinin, Mimari Mekan Düzenlemesinde Kullanılması Üzerine Bir Araştırma Yazar Adı: Mehmet Tahsin Canbulat Danışmanı: Prof. Muhlis Türkmen Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-1988 Tez Adı: Hava Ulaşım Terminallerinde Fonksiyonel Alan Büyüklüklerinin Saptanması ve Atatürk Havalimanına Yönelik Bir Uygulama Yazar Adı: Oya Torum Danışmanı: Prof. Dr. Esad Süer Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan -1990 Tez Adı: Dış Mekan Yaşantısına Bağlı Olarak Mimari Ölçekteki Fiziksel Biçimlenişi Değerlendirmeye Yönelik Bir Model Yazar Adı: Selim Velioğlu Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım-1990 Tez Adı: Tarihi Mekanlar İçin Bir Hypermedya Sistemi Önerisi Yazar Adı: Oğuzhan Özcan Danışmanı: Prof. Dr. Esad Süer Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-1993 Tez Adı: Mimari Tasarımda Bir Faktör Olarak Değişebilirlik Yazar Adı: Nihat Gök Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-1993 Tez Adı: Mimari Tasarımda Ritmik Örgü ve Kurgunun Değerlendirilmesi ve Ritmik Volümetrinin Yeri Yazar Adı: Hüseyin Yanar Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-1994 Tez Adı: İstanbul Kentinde Düşük Gelirli Konutu Planlaması İçin Kullanıcı Katılımlı Bir Sistem Önerisi Yazar Adı: Deniz (Onat) Şahinler Danışmanı: Prof. Dr. Esad Süer Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mayıs –1995 Tez Adı: Mimarlık-İletişim- Dil Bağlamında Mimarın İşine bir Yaklaşım Yazar Adı: Recai Aynan(DR) Danışmanı: Doç. Dr. Nihat Güner Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım -1995 Tez Adı:Mimari’de Doğa ve Kavram Boyutlarının Bir Antik Kent’de İrdelenmesi Yazar Adı: Nevzat Oğuz Özer Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mayıs-1996 Tez Adı:Tarihi çevre içinde binaların yeniden kullanımı Galata örneği: Kente yeniden katılım Yazar Adı: F.Emel Ardaman Danışmanı: Prof.Dr. Nihat Güner Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-1997 Tez Adı:Mimari tasarımda biçime bağlı davranışlar Yazar Adı: Yasemin Balkan Danışmanı: Prof.Dr. Muammer Onat Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım-1997 Tez Adı:Boşluk kavramı ve mimari tasarımdaki yeri Yazar Adı: F.Gülşen Gülmez Danışmanı: Prof.Dr. Muammer Onat Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım-1997 Tez Adı:Sekans kavramı ve mimari tasarımdaki yeri Yazar Adı: Server Duygu Okay Arıkök Danışman: Prof.Dr. Muammer Onat Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-1999 Tez Adı: Mimarlıkta Çevreye Yabancılaşma ve Gümüşhane Örneği Yazar Adı: A. Rıdvan KUTLUTAN Danışman: Prof. Muammer ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan-1998 ÖZET Doğu Karadeniz bölgesi ve özellikle Gümüşhane mimari yapısıyla ilgimi çeken bir bölge olmuştur. Gümüşhane'de farklı mimari anlayışta yapılmış binaları aynı yerleşim çevresinde görmek olanaklıdır. Gümüşhane'nin mimari yapısındaki bu farklılaşma, Gümüşhane ve çevresinde araştırma yapmama neden olmuştur. Araştırmalar, "Mimarlıkta çevreye yabancılaşma" problemini ortaya çıkarmıştır. "Yabancılaşma" kavramı "benzerlerin arasında farklı olanı diğerleriyle ilişkilendirme durumu" olarak tanımlanır. Yabancılaşma, bir çevre içinde farklılaşma veya uyumsuzluk durumudur. Yabancılaşma, belirli bir çevre içinde; doğal, sosyal, kültürel ve fiziksel değişimlerin sonrasında gelişir. Değişim, önce yeni veya yabancı etkilerle ' çevrede farklılaşmaya, sonra çevre bu farklılaşmaya uyum sağlama yönünde gelişim gösterir. Değişim çevrenin gelişim sürecinde katalizör görevi üstlenir. Çevre ve insan sürekli etkileşim içindedir. .İnsanın çevresiyle etkileşimi değişim, farklılaşma ve uyum sağlama yönünde hareket eder. "Çevre" insanın doğaya uyum sağlamak için yaptığı fiziksel ve düşünsel mücadelenin ürünüdür. Çevre, fiziksel (Doğal ve Mimari) çevre ve Kültürel çevre olarak karşımıza çıkar. Mimari çevre, yerleşim ve bina ölçeğinde, tasarlanmış fiziksel ve kültürel çevredir. “Mimarlık” belirli bir bölgede (doğal çevrede), belirli bir dönemde, bir [toplum grubunun barınma, gereksinimini karşılamak amacıyla oluşturduğu yapay çevredir. Yapay çevre(Mimarlık) insanın doğaya uyum sağlamak için oluşturduğu ikinci bir araçevredir. İnsan doğaya' uyum sağlarken yarattığı yapay çevre (mimarlık) doğaya yabancılaşmaktadır. Doğanın topoğrafik çizgisini değiştirmekte ve ekolojik yapısını bozmaktadır. Mimarlık fiziksel ' olduğun-;kadar kültürel bir oluşumdur. Bu nedenle mimarlık bağlamında fiziksel-ve kültürel çevre birbirinden ayrılmaz bir bütündür. "Kültür" insanın doğaya uyum sağlaması için yaptığı mücadele biçimidir. Mimarlık, insanın doğada oluşturduğu kültürün ürünüdür. Mimarlık belirli bir kültüre sahip, yaşadığı bölgenin doğal koşullarını kullanabilen toplum grubu tarafından oluşturulur. Mimarlık boşluğun kültürel bağlamda sınırlandırılması ile oluşan mekân kurma eylemidir. Mimarlık mekân, ve mekânı sınırlandıran elemanlardan oluşur. Mekânlar, mekân düzeni, mekânı sınırlandıran mimari elemanlar ve biçimleri kültürün ürünüdür. Doğal, mimari ve kültürel çevre, yabancılaşma probleminin araştırılmasında esasları belirleyen kavramlardır. "Mimarlıkta çevreye yabancılaşma" var olan fiziksel ve kültürel çevreye uyumsuz-farklı mimari biçim- ve davranışlardır. Mimarlıkta yabancılaşma doğal, mimari ve kültürel çevreye yabancılaşma olarak incelenmiştir. "Mimarlıkta, Doğal çevreye yabancılaşma" yerleşim dokusunun veya bina kitlesinin konumuyla, biçim ve boyutları ile topografyaya uyumsuz olmasıdır. Mimari çevrede yoğun yapılanma ile veya bina kitlesinin bitki örtüsünde yarattığı tahriple doğaya yabancılaşır. "Mimarlıkta, Mimari çevreye yabancılaşma" yerleşim ve bina ölçeğinde incelenmiştir. Mimari yerleşim ölçeğinde, yerleşim düzeniyle mevcut yerleşim dokusuna ve bina kitlesi biçim ve boyutlarıyla çevresindeki binalara yabancılaşır. Bina, yerleşim düzeninde, kitlesi ve mimari yapısı ile dış mekânlara uyumsuz olması söz konusudur. Sanayileşme sonrası dönemde mimaride kentsel dış alanların mekânlaşmaması, tarihi yerleşim düzenine yabancılaşmasına neden olmuştur. Bina ölçeğinde, plan düzleminde mekân biçimi ve düzeniyle (işlevsel); cephe düzleminde ise, mimari elemanların biçimi ve ifadesiyle mimari çevreye yabancılaşmaktadır. Mimari kültürel çevreye yabancılaşmaktadır. Kültürel çevre toplumun yaşam biçiminin, geleneklerinin süregeldiği ve kendine has değer yargılarına, davranış biçimine sahip toplumun biçimlendirdiği mimari yapının bulunduğu ortamdır. "Mimarlıkta, Kültürel çevreye yabancılaşma", mimarinin bulunduğu çevrede yaşam ve davranış, biçimine uyumsuz olmasıdır. Mimarı topluma veya toplum mimariye yabancılaşmaktadır. Mimaride veya toplum yapısında meydana gelen değişimler yabancılaşmaya neden olmaktadır. Yoğun ve hızlı değişimin yaşandığı modern dönemde geleneklerin, bölgesel kültürün sürdürülememesi ve yerine çağdaş-evrensel kültürün tam olarak kurulamaması kültürel çevrede yabancılaşmaya neden olmaktadır. Kültürel çevreye yabancılaşma; yeni gelişen mimari çevreye uyum güçlüğüdür. Toplum ve birey hızla değişim gösteren çevresine uyum gösteremediği için kültürel ve mimari çevreye yabancılaşması toplumda ve mimaride kimlik sorunu oluşturmaktadır. Toplumsal kimlik sorunu kültürel değerlerin-tarihi varlıkların yok edilmesine, kültürel ve mimari çevrenin yozlaşmasına zemin hazırlamaktadır. Mimarlıkta çevreye yabancılaşmaya, sosyal, ekonomik ve kültürel değişimler neden olmaktadır. Mimari çevrede yabancılaşma, 16.yy da başlayan ve 18.yy da devam eden büyük; toplumsal ve fiziksel yapıda değişimler sonucu gerçekleşmiştir. Mimarlıkta değişime kurumsal-mimarlı mimari, ile başlayan süreçle kurumların, yasaların, siyasi kararların ve mimarın-mimari çevrenin oluşumunda rol alması, biçimsel yaklaşımlar ticari ve ekonomik faktörler, göçler ve teknolojik gelişmeler hız kazandırmaktadır. Gümüşhane ve çevresi bir model olarak alınarak, mimarlıkta çevreye yabancılaşma biçimi tezde açıklanan yöntem doğrultusunda incelenmiştir. Gümüşhane ve yer aldığı D.Karadeniz bölgesi yabancılaşmanın analiz edilebileceği koşullara sahiptir. Bu bölgede farklı mimari anlayışta yapılmış binalar bir arada bulunmaktadır. Öncelikle araştırma yapılan Gümüşhane kent merkezi ve çevresinde bulunan mimari yapı, gözlem, fotoğraf ve rölöveler ile analiz edilmiştir. Gümüşhane kent merkezinde çatılı konaklar ve düz damlı konutlar bulunmaktadır. Çatılı konaklar, ayrık yerleşmişlerdir. Mimarisi orta sofalı, simetrik-aksiyel gelişmiş plan, cephe ve kitle anlayışıyla inşa edilmiştir. Konaklar iki, üç katlı olması ve çatı içi kullanımı nedeniyle bir veya birden çok ailenin kullanabileceği kentsel nitelikli binalardır. Gümüşhane kent merkezinde bulunan Düz damlı konutlar orta sofalı-aksiyel gelişmiş benzer plan düzenine karşın asimetrik cephe anlayışına sahip, tek katlı kırsal nitelikli konutlardır. Gümüşhane yakın köylerinde, D.Anadolu (Bayburt-Erzurum) ve D.Karadeniz yüksek yerleşimlerinde yer alan binalar, orta mekân etrafında irrasyonel planlama anlayışıyla inşa edilmişlerdir. Binalar doğal ve yerleşim çevresinin koşullarına ve kullanıcının gerçek ihtiyacına uyumlu gelişmişler, biçimsel bir yaklaşımla inşa edilmemişlerdir. Gümüşhane kent merkezinde yer alan Çatılı konaklar bulunduğu mimari çevreye yabancılaşmaktadır. Mimarisinde biçimsel bir yaklaşım gözlenmektedir. Yerleşim ölçeğinde rasyonel geometrik (ortagonal) kitlesinin konumuyla, bölgenin eğimli topoğrafık yapısına yabancılaşır. Bina ölçeğinde plan ve cephe düzleminde simetrik-aksiyel mimari anlayışı çevre yerleşimlerde bulunan mimari yapıya yabancılaşmıştır. Çatılı konaklar bulunduğu çevrede toplumun kültürel yapısına- yaşam biçimine yabancılaşmaktadır. Tarihi kaynaklara dayalı bilgiler kullanıcıların çoğunlukla varlıklı azınlıklar olduğunu ve madencilik ve ticaretle uğraştıklarını yazmaktadır. Mimarisine kullanıcının sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı yansımıştır. Bu nedenle konaklar içinde bulunduğu çevrede, toplumun yaşam biçimine (Sosyal, ekonomik ve kültürel yapısına) yabancılaşmıştır. Gümüşhane kent merkezinde bulunan konak mimarisinde çevreye yabancılaşma nedenlerini; bölgenin coğrafi konumu, doğu ve batı arasında ticaret ve ulaşım arteri üzerinde yer alması, doğal kaynaklarının bulunması, bölgenin ekonomik gücü-çekiciliği ve dış dünya ile ulaşım iletişim olanakları oluşturmaktadır. Bu nedenlerle farklı toplumların-kültürlerin ilgi alanı olmuştur. Tarihde zaman zaman saldırı ve göçlerle karşılaşmıştır. D. Karadeniz bölgesi ve Gümüşhane’nin mimari yapısı yabancı kültürel etkilerle doğal, mimari ve kültürel çevresine yabancılaşmıştır. Sonuçta, sosyal, kültürel ve fiziksel değişimler mimari çevrede yabancılaşmaya neden olmaktadır. Tezin amacı değişimlerin mimari çevrede yarattığı yabancılaşma biçimini ve nedenlerini saptamak, belirlenmesinde gerekli esasları ortaya koymaktır. Fiziksel ve kültürel çevrede yabancılaşmanın, toplum üzerinde' yarattığı olumsuz etkileri belirlemektir. ABSTRACT The East Blacksea region and especially Gümüşhane had been a reagion that had taken my attention with its architectural structure. It is possible in Gümüşhane to see the buildings that were built with a different architectural understanding around the same settling area. The difference in the architectural structure of Gümüşhane has caused me to make a research around Gümüşhane. The researches that I have made had shown the problem of "Alieniattion to the environment in architecture." The concept of "alienation" is defined as "the situation of relating the different one with the others among the same ones". Alienation is a situation of differantiation or in harmony in an environment. "Environment" is a product of the physical and ideal struggle that the human being makes inı order to be in conformity with the nature. We see environment as physical (Natural and Architectural) and Cultural environment. Architectural" environment is the physical and cultural environment designed" in the settlement and building scale. “Architecture” is an artificial environment that a society group founds in order to meet its shelter necessity in a specific region (natural environment) The artfficial environment (Architecture) is the second inter-environment that the human being founds in order to conform with the nature. Architecture is a cultural formation as well as a physical one. "Culture" is the type of struggle that the human being makes in order to conform with the nature. Architecture is-the product of the culture that the human being -forms in the nature. Natural, architectural and cultural environment, are the notions-determining the basis in the research of the alienation problem “Alienation to the environment in architecture” is different-discordant architectural style and behaviors against the physical and cultural environment that is present Alternation in architecture has been searched as alienation against natural, architectural and cultural environment. “Alienaition to the natural environment in architecture" is formed with the discordant location of the settlement structure or building group to the topography. “Alienation to the architectural environment in architecture” has been investigated in settlement and building scale. In the settlement scale, architecture alienates with the settlement arrangement, with the present settlement structure and the style, dimension of the building group. In the building scale, it alienates with the style and arrangement (functional) of the environment in the plan, and with the style and expression of the architectural elements in the frontage to the architectural environment. “Alienation to the cultural environment in architecture”, is the incorformity, and difference of the architecture in the environment that is present to the life and behavioral pattern. Since the society and the individual do not conform to their environment that is changing rapidly, problems of identification in the cultural and architectural environment are arised. Alienation to the cultural environment, the difficulty to conform with the new developing architectural environment cause identity problems in the society and in the architecture. The alienation to the environment in architecture is caused by the social, economic and cultural changes. The alienation in the architectural environment had happened as a result of big changes in the social and physical structure that had started in the 16th century and that had continued in the 18th century. Changing in the architectural is fastened by the commercial and economic factors, migration and technologic developments, stylistic approaches and the institutions, regulations, political decisions and architects taking role with the process starting by the institutional-architectural architecture in the formation of the architectural environment. The style of alienation to the environment in architecture has been investigated by taking Gümüşhane and its environment as a model by way of the method explained in the thesis. Firstly the architectural structure present in the investigated Gümüşhane city center and its environment has been analised with photographs, releves and investigations. There- are mansions with roofs and houses having flat roofs in Gümüşhane city center. The mansions having-roofs-present in the Gümüşhane city center are alienating to the environment that they are present, A stylisitc approach can be investigated in their architecture. They alienate to the inclined topographic structure of the region with their location and rational geometric (ortogonel) mass in the settlement scale. The symetric actional architectural-approach alienate to the; architectural structure present in the envronment settlements, pla and frontage of the building scale. The mansions having roofs are alienating to the cultural structure and the rural life style of the society in the environment that they are present. The mansions have been alienated to the social style (social, economic arid cultural structure) of the society in the environment that they are in. The reasons of alienation to the environment in the mansion architecture present in the Gümüşhane city center are the geographical location of the region, its location between the commercial and transportation artery of the west and east, its having natural resources, the regions economic power-its charming situation and its communication-transportation possibility to the outer world. Due to these reasons it became the area of interest of different societies. They sometimes aced migrations and attacks in the history. The architectural structure of the East Blacksea region and Gümüşhane have alienated to its natural, architectural and cultural environment with foreign cultural effects. As a result, cultural and physical changes cause alienation in the architectural environment. The aim of the thesis is to determine the causes and styles of alienation created by the changes in the architectural environment, to put forward the necessary basis in determing them and to determine the negative effects that alienation in physical and cultural environment create upon the society. Tez Adı: Batı Anadolu Liman Kentlerinde Mimari Kimliğin Oluşumunda Nesnel ve Öznel Faktörler Yazar Adı: Kayahan TÜRKANTOZ Danışman: Prof. Muammer ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak- 2000 ÖZET Liman ve kent, çağlar boyu birbirinden kopmaz iki olguydu. Liman-kent birlikteliği İstanbul'da açıkça görülmektedir. Bu birliktelik Yakın Çağ'da endüstri devrimiyle zayıflamaya yüz tutmuştur. Günümüzde ise liman ve kent birbirinden tamamiyle kopmuş iki ayrı dünya gibidir. Hamburg'da bu, güçlü, olarak ayırt edilmektedir. Kent kendi ihtiyaçlarına göre büyümekte, liman da ihtiyaçları doğrultusunda gelişmekte, kentle olan bağlantısı ulaşım yollarıyla sinirli kalmaktadır. Hamburg'daki liman-kent ilişkisi diğer Kuzey Avrupa ve hatta Akdeniz liman kentlerinde de gözlenmektedir. Buna karşılık Antik Çağ'da liman ve kent ilişkisine bakıldığında, limansız kıyı kenti düşünülmemektedir. Kentin ağırlık merkezi her zaman limandır. Buradan da anlaşıldığı gibi liman ve kent ilişkisini en yoğun ve doğrudan incelemek dönem olarak Antik Çağ’da mümkün olmaktadır. Antik Çağ'da Akdeniz’in en hareketli ve yoğun kesimi, Ege havzasıdır. Birinci bölümde, Ege havzası incelendiğinde, batı yakası olan Yunan yarımadası’nda ve Giritte’teki limanların seyrekliği, buna karşılık Ege'nin doğu yakası olan Batı Anadolu'da özellikle de İyonya ve Karya bölgelerinde limanların sıklığı, dikkati, çeker. İnceleme sonucunda doğanın liman ve kentin kuruluşunda temel belirleyici olduğu görülmüştür. Yunanistan Yarımadası'nda ve Girit'teki doğa koşullarının elverişsizliği savunmayı imkânsızlaştırdığından kentin limandan kopuk kara içinde yüksek bir tepe veya plato üzerinde kurulmasını zorunlu kılmıştır. Batı Anadolu'da özellikle İyonya ve Karya kıyı kentlerinin limandan yola çıkışla kurulduğu anlaşılmıştır. Bunun nedeni doğa koşullarının sunduğu korunaklılıktır. Korunaklılık kentin kurulmasında birincil değerde olan savunmayı sağlamaktadır. Bu sayede liman ve kent birlikte olabilmekte, liman adeta kenti şekillendirmektedir. İkinci bölümde, liman-kent birlikteliğinin oluştuğu İyonya ve Karya bölgeleri incelendiğinde, ticaretin hızla aktarımının sağlandığı görülür. Bu da deniz ve kara ticaretinin kesiştiği kentlerde yoğunlaşmaktadır. Bu kentler diğer liman kentlerinden daha çok gelişmiş ve daha uzun süre yaşamını sürdürmüştür. Deniz ve kara ticaretinin birlikteliği kente göçlerin akın etmesine, ardından da kolonileşmenin doğmasına neden olmaktadır. Göçler ve kolonileşme kentte kozmopolit (heterojen) bir toplum yaratmıştır. Farklı bölgelerden gelen inanç, düşünce, bilimle birlikte mimarinin kentsel ve yapısal boyutları, kentin kuruluşunda farklı yaklaşımları hazırlamaktadır. Üçüncü, bölümde, bir önceki bölümde ele alman liman kentlerindeki oluşumun etkileri incelenecektir. Ticaretin kesiştiği kentlerin çoğunlukta olduğu İyonya bölgesinde mimarideki ayrıcalık, açıkça görülmektedir. Farklı dinler ve kültürlerin bir arada bulunduğu Miletos'da sosyo-kültürel ortamın rasyonel düşünceyi doğurduğu ortaya çıkmıştır. Sosyo-kültürel yapının mimaride yansımaları incelendiğinde rasyonel düşüncenin ve demokratik yaklaşımının etkileri görülür. Rasyonel düşünce ve demokratik yapıyla birlikte diğer çevre verileri ve tarih içindeki konumuyla Miletos'da yeni bir kent kurgusu ortaya çıkar. Yeni oluşan bu kent kurgusu Antik Çağ boyunca tüm Akdeniz ve Avrupa kentlerindeki yapılanmayı, dokuyu etkileyecektir. Dördüncü bölümde, elde edilen bulguların genel bir değerlendirilmesi yapılmış, Antik Çağ'da İyonya ve Karya liman kentlerinde mimari kurgunun kentsel ve yapısal boyutlarına Miletos kentinde dikkat çekilerek, coğrafi konumun yanı sıra düşüncenin/felsefenin, inanç, politik anlayışın, kentin oluşumundaki etkileri vurgulanmıştır. Mimari kurgunun oluşumundaki değerlerin ileriye dönük verileri gözden geçirildiğinde sürekliliğin kazanılmasında gerekli olan koşullar saptanmıştır. DEUTSCHE ZUSAMMENFASSUNG Hafen und Stadt waren über jedes Zeitalter hinaus unzertrennlich miteinander verbunden. Diese Verbindung ist deutlich in İstanbul zu erkennen. Aus der Geschichte geht hervor, dass die Zusammenlegung von Hafen und Stadt sich besonders im Mittelmeer-Raum verbreitet hatte. Mit der Zeit aber, bedingt durch das Zeitalter der Industrie, entstanden dem eigenem Bedarf entsprechend vergrösserte Haefen, sodass die Verbindungen zueinander, auf die jeweiligen Zugangsstrassen begrenzt blieben. In der heutigen Zeit sind Hafen und Stadt vollstaendig voneinander getrennt. In Hamburg ist diese Trennung deutlich zu erkennen. Im Gegensatz dazu war in der Antike ein Hafen ohne dazugehörige Stadt undenkbar. Der Mittelpunkt der Stadt war immer der Hafen. Daraus geht hervor, dass die wissenschaftliche Bearbeitung über das Verhaeltnis zwischen Hafen und Stadt in der Antike, sehr ausführlich möglich ist. Zur Erforschung wurde aus dem Mittelmeer –Raum das Aegaeische Meer und seine Umgebung in der Antike, mit seiner Vielfalt und Betriebsamkeit gewaehlt. Im ersten Teil wurde die Wichtigkeit der Naturbeschhaffenheit als Grundlage für die Gründung von Hafen und Stadt festgestellt. In erster Linie wichtig waren hierfür die Voraussetzungen für Schutz und Verteidigung, so würden Hafen und Stadt miteinander verbunden und gingen ineinander über. Im Gegensatz hierzu mussten, bedingt durch die ungünstige. Naturbeschaffenheit der Halbinsel Griechenland und Kreta, die Staedte auf den hahegelegenen Bergen oder Plateaus gebaut warden und waren dadurch von den Haefen getrennt und entfernt. Im Gegensatz dazu, dass in Westanatolien (besonders in den Regionen von Ionien und Karien) die Anordnung der Stadt dem Hafen entsprechend gebaut wurde. Der Grund hierfür waren die vorhandenen Bedingungen durch den Schutz der Natur. Aus diesem Grund waren Hafen und Stadt miteinander verbunden und die Stadt auf den Hafen abgestimmt. Im zweiten Teil wurden die Gebiete von der Küste Westanatoliens-Ionien und Karien ausgewaehlt. Der Grund hierfür ist eine besondere Vielzahl von Hafen-Staedten in diesem Gebiet. In den Haefen und Staedten in dieser Region wird die Wichtigkeit der StadtHafenverbindung durch den regen Verkehr im Handel deutlich bestaetigt. Hier wird auch der grosse Unterschied, zwischen dem Handel auf dem Meer und auf dem Land, sichtbar, der hier aufeinander trifft. Diese Hafenstaedte haben sich im Gegensatz zu den anderen Haefen schneller vergrössern können und hatten auch eine laengere Lebensdauer. Der Handel von Meer und Land führte zu einer Übersiedlung zu den Hafenstaedten und zur Koloniesierung. Durch Übersiedlung und Koloniesierung entwickelte sich in den Hafenstaedten eine kosmopolitische Bevölkerung. Der Charakter der Hafenstaedte entstand durch aus unterschiedlichen Gebieten kommenden Konfessionen, Ideen und Wissenschaften und praegte auch unterschiedliche Architekturen. Im dritten Teil wird die schon im vorhergegangenen Teil erwaehnte Differenz zwischen dem Handel auf dem Meer und dem Land, und damit der Unterschied zwischen den Hafenstaedten deutlich gemacht. Hier wird, wie in Ionien und besonders in Miletos -wo der'Handelivön Meer und Land zusammen trifft-der unterschiedliche Charakter der Architektur deutlich. Das Zusammentreffen unterschiedlicher Religionen undv Kulturen hat in Miletos eine SozialKulturelle Situation geschaffen und weil sie als erste einen besonderen architektonischen Charakter, der auch hippodamische Architektur genannt wird,-hatte. Im Laufe der Zeit wurde diese hippodamische Architektur beim Staedtebau angewandt. Im vierten und auch letzten Teil wird erklaert, wie aus den einzelnen Abschnitten ein genereller Sachverhalt festgelegt wurde. Aus den Hafenstaedten der Antike in Westanatolien Ionien und Karien- wurde die Stadt Miletos als Vorbild für die damalige Architektur und ihre Bauweise gewaehlt. Der Wert der Architektur hat sich im Laufe der Zeit immer wieder bestaetigt durch die geographische Lage, rationelles und politisches Denken und den Hafenstaedten seinen Stempel aufgesetzt. Es steht fest, dass wenn die Voraussetzungen gegeben sind, der Wert der Architektur in ihrer Art und Weise, von der Antike an, bis zum heutigen Tage seine Wichtigkeit behaelt. Tez Adı: Konut Tasarımında Esnek Planlama Amaçlı Yaklaşımlar ve Tasarımda Kullanıcı Katılımının Öneminin Eskişehir Örneğinde İncelenmesi Yazar Adı: Berna ÜSTÜN Danışman: Prof. Esad SUHER Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 2000 ÖZET Çalışmanın konusu; “Konut Tasarımında Esnek Planlama Amaçlı Yaklaşımlar ve Tasarımda Kullanıcı Katılımının Öneminin Eskişehir Örneğinde İncelenmesi” dir. Tez kapsamında beş bölüm bulunmaktadır. Tez amaç ve kapsamı ile bölüm içerikleri şu şekildedir: Konut; insan tarafından oluşturulan çevredeki en yaygın bina tipidir. Farklı kültürlerde ve toplumlarda inşa edilmiş çevrenin önemli bir bölümünü konutlar oluşturmuştur. Konut ile içinde yaşayan bireyler arasındaki ilişkiler, sanıldığından çok daha karmaşık ve çok yönlüdür. Tasarım sırasında bu ilişki çok zayıf kalmakta çoğu zamanda tasarımcı tarafından göz ardı edilmektedir. Bu ana temadan yola çıkılarak; giriş bölümünde amaçlar tanımlanmakta ve sorunun incelenmesi için benimsenen metodoloji açıklanmaktadır. Bölüm 1’de; dünyada ve Türkiye’de barınma, konut ve toplu konut kavramlarının tarihsel gelişmeleri ele alınmaktadır. Bu bölümde; insan gereksinmeleri içinde barınma kavramının yeri, barınma gereksiniminin zorunlu bir sonucu olarak konut, konutun farklı tanımları açıklanmaktadır. Tarihsel süreç içinde; günümüze değin, farklı evrelerde toplu konut kavramının gelişimi ortaya konulmaktadır. Sanayi Devrimi öncesinden başlayarak, Sanayi Devrimi dönemi ve ütopyalar döneminde konut, kavramı irdelenmektedir. Modernist düşünce ile gelişen toplu konut kavramının analiziyle II. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar olan perspektifte toplu konut tasarımına yaklaşımlar incelenmektedir. Dünyadaki bu gelişmelere paralel olarak tarihsel süreç içinde Türkiye'de de toplu konut kavramının değerlendirilmesi yapılmaktadır. Konut tasarım süreci, ilkel toplumlardan sonra, isimsiz yapı ustaları tarafından geleneksel yöntemlerle üretilmiş ve barınmanın toplu üretim ile karşılandığı günümüze değin büyük bir değişim geçirmiştir. Konut üretiminin kitlesel hale dönüşmesi, hem kullanıcı-tasarımcı arasındaki ilişkileri ortadan kaldırmış hem de gereksinimleri-konuttan beklentileri kestirilemeyen kullanıcılar için konut alanları inşa edilmesine neden olmuştur. Bu durum 1. Bölümde aktarıldığı gibi sanayi dönemi yerleşim alanlarında sağlıksız koşullarda yaşamayı zorunlu kılmıştır. "Bireysel ve özel" olması gereken konut, kullanıcıya göre değil, belirli kabul ve kalıplara göre üretilmeye başlanmıştır. Böylece sahiplenilmeyen, kullanıcının kendi kimliğini yansıtamadığı, yerleşimlerin yaygınlaşması sonucunda "kullanıcı memnuniyetsizliği" kavramı ortaya çıkmıştır. 2. ve 3. bölümlerde kullanıcı-tasarımcı-konut arasında var olması gereken fakat kopan ilişkinin sonucu ortaya çıkan alternatif tasarım yaklaşımlarından olan "konut tasarımında esnek planlama" ve "konut tasarımında kullanıcı katılımı" kavramlarının önemi anlatılmaktadır. Bu bölümler; tezin gelişmesi için bağlı kalınan temel kabul ve kavramsal esasların yer aldığı bölümlerdir. Bu doğrultuda bölüm 2'de; "konut planlanmasında esneklik amaçlı yaklaşımlar" incelenmiştir. Tasarımda esneklik kavramının önemine değinildikten sonra, esnekliğin tanımları, türleri aktarılmış ve bu amaçla yapılan örnekler irdelenmiştir. Bölüm 3'de; konut tasarımında alternatif çözüm arayışlarından olan "kullanıcının tasarıma katılımı" açıklanmıştır. Kullanıcı katılımı kavramının ortaya çıkışı ile birlikte farklı tasarımcıların yorumları dile getirildikten sonra, kullanıcı katılımı ile gerçekleştirilmiş konut planlamaları incelenmiş ve esnek planlama ve kullanıcı katılımı açısından tasarımcılardan beklenenler aktarılmıştır. Bölüm 4'de; başta benimsenen tasarım anlayışlarına bağlı olarak Eskişehir'de seçilen farklı iki toplu konut alanında "kullanıcı memnuniyeti" konusunda alan çalışması yapılarak bu konut alanları kullanıcı memnuniyeti açısından irdelenmiştir. Bu amaç doğrultusunda öncelikle Eskişehir'de 1923'den başlayarak günümüze kadar konut alanları ve mekânsal gelişimi incelenmiştir. Önemli toplu konut alanları-ye kooperatifler irdelendikten sonra alan çalışmasının yapıldığı SSK ve ÜYK toplu konutları tanıtılmıştır. Kullanıcı memnuniyetini analiz etmek amacıyla dört ana parametre belirlenmiştir. Hane halkı kompozisyonu-hane fertlerinin özellikleri, konut ve konut çevresine, ilişkin fiziksel parametreler, konutta mekânsal organizasyona ilişkin parametreler ile nitelik açısından kullanıcı-çevre konut ilişkisi başlıklarını oluşturan gruplarda, anket verilerinin analizi yapılmıştır. Beşinci bölüm anket verilerinin sonuçları doğrultusunda tezin genel değerlendirilmesinin yapıldığı sonuç ile tamamlanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Konut, Toplu Konut, Esnek Planlama, Kullanıcı Katılımı, Kullanıcı Memnuniyeti ABSTRACT The objective of this study is to examine the "Flexible Planning Approaches in House Design and the Participation of Inhabitants in the Process of House Design" in the context of the city of Eskişehir in Turkey. There are five sections in the thesis. The purpose and the contents of the thesis and the sub-titles of the chapters are as follows: A house is a widely used building type in the man-made environment. In different cultures and societies, a crucial part of the man-made environment is formed by house. Relationship between the house and individuals that live in it is much more complex and multi-dimensional than it is conceived. !n the design process this relationship becomes too weak, and most of the time designer disregards it. In view of this main theme, the aims of the thesis are defined and the methodology employed to analyze the, problem is indicated in the introduction. In the first chapter, the historical developments of the concept of sheltering, housing and mass housing in the world and Turkey are reviewed. The role of the concept of sheltering among the human needs, house as a consequence of the needs of sheltering and various definitions of the concept of house are explained in this section. In the historical process, up to the time, present, the development of the concept of mass housing is studied in the different periods which include: the period of pre-industrial revolution, the industrial revolution and utopias. The main approaches to mass housing design are examined from Second World War to the present by analyzing the concept of mass housing, developed into the idea of modernism. In relation to the developments of the concept of mass housing in the world, the evaluation of the situation in Turkey is revealed in the historical process. The process of house design, after the primitive societies, is regulated by unnamed building masters with traditional method. The process has changed greatly till present in which sheltering has been solved by mass production. Transforming the single house production to mass housing has caused not only to form residential properties for inhabitants, whose expectations are not figured, but also has disrupted relations between inhabitants and designer. As mentioned in the first chapter, this situation has obligated inhabitants to live in unhealthy residential environment of the industrial term. House that is supposed to be ‘Individualistic and Private’ has started to be produced according to certain perception and pattern instead of users needs and expectations. As a result of wide-spread residential areas that have not been owned, the concept of dissatisfaction of inhabitants has become apparent. Alternative design approaches in house design have originated as results of dissolved relations between inhabitant-designer-house. One of the alternative approaches to housing desing is so called is “Flexible Planning and User Participation in House Design”, and its importance is emphasized in the second and third chapter. These chapters contain the basic perceptions and conceptual that is a base for developing the thesis. In the second chapter, Flexible Planning Approaches are analyzed in priority. After being mentioned the importance of the concept of flexibility, definitions of flexibility, type of flexibility is quoted and the examples, selected for this purpose, are examined. In the third chapter, as one of the alternative solution to House Design, Participation of inhabitants in the design process is introduced and explained. After pointing various designers' interpretations that become apparent with the emergence of the concept of inhabitants participation, the house plans designed in the circumstances of inhabitants participation are analyzed and expectations from designers are discussed in terms of flexible planning and inhabitant participation. In the fourth chapter, two residential applications in the city of Eskişehir that are selected according to the previously assumed design perception are overviewed in the context of inhabitants satisfaction" by selecting case studies. For this purpose, residential areas of Eskişehir and spatial developments of the residential areas are analyzed from 1923 to present. After examining major mass housing areas and cooperatives, SSK and UYK in which the study is conducted are introduced. In order to analyze inhabitant satisfaction, four parameters are defined: the composition of the house inhabitants-characteristics of the house inhabitants, physical parameters of the house and its environment, parameters of spatial organization of the house and relation of inhabitant-environment-house in terms of quality. Under these titles, data of the thesis' inquiry are analyzed. The fifth chapter is completed with the result that the general evaluation of the thesis is organized according to the data of the questionary. The fifth chapter concludes the overall evaluation of the data of the questionaries. Keywords: Housing, Mass Housing, Flexible Planning, User participation, User satisfaction Tez Adı: Mimari Tasarım Öncesi Mekânsal Etkileşim Sürecine Olasılıkçı Determinizm Bağlamında Kuramsal Açılımlar Yazar Adı: Galip ERGENECİ Danışman: Prof. Nursel ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2000 ÖZET Mimari bir tasarım iki etken süreçten meydana gelmektedir. Birinci etken süreç, mimarın kendi alt yapısı ile ilgili bir süreci tanımlamaktadır. İkinci etken süreç ise; konusu (ve yeri) belirlenmiş tasarım aşamasıdır. Mimari tasarımın oluşumunda rol oynayan bu etken süreci doğrudan etkileyen ve bu süreçlerden doğrudan etkilenen bir üçüncü süreç yaşanmaktadır. Bu süreç; tasarım öncesi mimarın mekânsal etkileşimleri olarak tanımlanabilir. Tasarım öncesi mimarın mekânsal etkileşim süreci; hem mimarın alt yapısının oluşum sürecinden doğrudan etkilenmekte, hem de bir sonraki süreç “tasarım”ı doğrudan etkileyebilmektedir. Bu etkileşim; - farklı zaman düzlemlerinde, - farklı gerçeklik bilgi seviye ölçeklerinde, - farklı ölçeksel yaklaşımlarda, gözlemlenmekte ve yine mimarın ve tasarımın konusu (yeri) etkenliğinde yaşanmaktadır. Tasarım öncesi mimarın mekânsal etkileşim süreçleri üç aşamada ele alınmalıdır: Mekânın kendisiyle özdeş olan durumu, mekânı temsil edenin belirlendiği veya saptandığı; mekânı belirleyen, yani fiili olmaktan da öteye temsilci olan durumun saptandığı, 1. aşama; 1.1. Saatsel Zaman Boylamınca Şimdiki Zaman ve Ölçeksel Etkileşim 1.2. Fiili Gerçeklik Bilgilenme Seviyesi ve Ölçeksel Etkileşim Mekânın kendisiyle özdeş veya temsilcinin, doğayla başbaşa kaldığı için doğadan gördüğü, ama bilgi edinen özne (mimar) tarafından tek tek saptanamayan müdahaleler karşısında arızalanmadan “özdeş kalabilme” denen özdeşlik olasılığının tanımlandığı, 2.aşama; 2.1. Zaman Boylamı ve Tarihsel Etkileşim 2.2. Tam Objektif Bilgi Seviyesi ve Ölçeksel Etkileşim Mekân veya mekânin bir bölümüne ait temsilciyi belirlemek için, mekânın dönüşüp bürünebileceği virtüel durumlardan ve bu virtüel durumlara dönüşebilme şiddetinden yararlanıldığı, 3.aşama; 3.1. Zaman Enlemi ve Virtüel Zaman 3.2. Fiili gerçeklik-Virtüel Gerçeklik Bağlamında Genel Ontolojik Gerçeklik Tasarım Öncesi mekân etkileşimlerinin ele alınışındaki etken; mekâna ait bir gerçekliği başka ve daha geniş bir dilde, yani hem fiili hem de henüz fiilileşmemiş gerçekliği (diyalektik bir bütün içinde birbirini tamamlayacak şekilde) kapsayan genel ontolojik gerçekliğin diliyle yeniden üreten “söylemler kümesi veya model” ortaya koymaktır. Virtüel gerçekliğe doğru ya da tersine, virtüelden fiili gerçekliğe doğru bütün bu gidip gelmeler süresince, değişen mekânın ruhu elverdiğince eksiksiz anlatılmalıdır. ABSTRACT An architectural design is made up of two effective processes, first one being the own background and fundamentals of the architect and the second one being the design itself, for which location and subject have been conceived. There is however another process which directly influences the above steps and which is also directly influenced by them. This process is called space interactions of the architect. Space interaction prior to design of the architect is influenced the fundamentals of the architect and can at the same time have influence on the next process; the design. This interaction can be observed in different; time frames knowlodge frames way of approaches and realized under the effect of design concept and space interactions of the architect. Tez Adı: İstanbul’daki Yerleşmelerde Mimari Kurgu Farklılığı ve Yahudi Yerleşmelerinin Analizi Yazar Adı: Sevim ATEŞ Danışman: Prof.Nursel ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2000 ÖZET Bu tezde, İstanbul’daki yerleşmelerde mimari kurgu farklılığının nedenleri araştırılmıştır. Bu nedenle, ilk aşamada tarihsel süreç içinde İstanbul'da yerleşmiş olan farklı dini ve etnik yapıdaki topluluklar incelenmiştir. Bu toplulukların içinde, yerli halkın dışında kente yerleşen en eski topluluğun ‘Yahudiler’ olduğu görülmüştür. Bu nedenle, ‘Yahudi yerleşmeleri’ seçilerek çalışma bu konuda detaylandırılmıştır. Tezin ‘Birinci Bölümü’, tarih öncesi dönemlerden itibaren kentteki iskân aşamalarını içermektedir. Bu bölümde, ‘yerleşmeleri oluşturan toplulukla’' ve ‘yer seçiminde önemli olan etmenler’ ile ‘oluşturulan yerleşmelerin karakterleri’ ele alınmıştır. Bu bölüm, 'Bizans Öncesi' ve ‘Bizans Dönemi’ olmak üzere tarihsel sürece bağlı iki alt başlıkta incelenmiştir. ‘İkinci Bölüm’de, ‘Osmanlı Dönemi Yerleşmeleri’ ele alınmıştır. Kentin, günümüze kadar süregelen yerleşme kurgusunun temelleri bu dönemde atılmıştır. Kentteki kurgu farklılaşmasını oluşturan büyük göçler bu dönemde olmuştur. Bu nedenle, Osmanlı dönemi özel bir önem taşımaktadır ve ayrı bir bölüm halinde incelenmiştir. Bu, bölümde, Fatih döneminden itibaren kentin imarı ve İskan için uygulanan yöntemler anlatılmıştır. Daha sonra, İstanbul'a yerleşen topluluklar ve kurdukları mahalleler ve bu mahallelerin mimari kurgulan ele alınmıştır. Bu bağlamda, kentte kurulan ‘müslüman’ ve ‘gayrimüslim’ (Rum ve Ermeni) yerleşmeleri araştırılmıştır. Bu bölümde, ‘Yahudi yerleşmeleri’ detaylı olarak irdelenmiştir. ‘Üçüncü’ ve ‘Dördüncü’ bölümlerde, ‘Hasköy’ ve ‘Balat’ yerleşmelerindeki Yahudi yapılaşmasının karakteri ele alınmış ve bu yerleşmelerin analizi yapılmıştır. Bu yerleşmelerdeki Yahudi mahallelerinin kurgusu, konut ve dinsel yapılarının mimari karakteri ‘çizim’, ‘fotoğraf’, ‘harita’ ve ‘kroki’lerle belgelenmiştir. ‘Beşinci Bölüm’ Balat'taki Yahudi konutlarının tipolojisinden oluşmaktadır. Yerleşme içinde ölçüleri alınarak rölöveleri çıkarılan bir çok konut, cephe kurgularına göre gruplara ayrılmış ve ortak mimari özellikleri saptanmıştır. Sonuç olarak da, tüm bu bilgi ve belgelerden ortaya çıkan veriler sonucunda müslüman ve gayrimüslim toplulukların kentteki yerleşme karakterleri ve Yahudi yerleşmelerinin mimari özellikleri karşılaştırmalı olarak belirtilmiştir. ABSTRACT In this thesis, the reasons of architectural pattern differences in istanbul have been examined. For this reason, at the first stage, communities of different religious and ethnical structure having settled in istanbul within historical process are examined. Among these societies, it was seen that the oldest community having settled in city apart from the local people were the ‘Jews’. For this reason, Jewish settlements were selected and the study was detailed on this issue. The ‘First Chapter’ of the thesis includes the settlement stages in the city from the pre-historic periods. In this section, ‘the communities making the settlements’ and ‘the factors important in choosing the location’ and ‘the characteristics of the settlements made’ have been considered. This section, is examined under two headings linked to two historical processes as ‘Pre-Byzantine’ and ‘Byzantine’ periods. In the ‘Second Chapter’, ‘Ottoman Period Settlements’ are taken up. The basis of settlement pattern which has come to our present day are laid in this period. Great migrations constituting pattern differentiation in the city took place in this period. For this reason, the Ottoman period has a special importance and is examined in a separate section. In this section, the methods applied for the building and housing of the city from the Fatih period are told. Later, the communities having settled in istanbul and the quarters they established and the architectural patterns of these quarters have been considered. In this context, ‘Moslem’ and ‘non-Moslem’ (Greek and Armenian) settlements in the city have been researched. In this section, ‘Jewish settlements’ are examined in detail. In the ‘Third’ and ‘Fourth’ chapters, the character of the Jewish structuring in ‘Hasköy’and ‘Balat’ have been considered and the analysis of these settlements have been made. The pattern of Jewish quarters in this settlements, the architectural character of housing and religious structures are documented with ‘drawings’, ‘photographs’, ‘maps’ and ‘sketches’. The ‘Fifth Chapter’, constitutes the typology of the Jewish houses in Balat. Many houses of which measurements within the housing are taken and statistical surveys are made, are grouped according to their facade patterns and joint architectural characteristics are determined. Consequently,as a result of data derived from all these information and documents, the settlements characteristics of the Moslems and non-Moslems in the city and the architectural features of the Jewish settlements are stated comparatively. Tez Adı: Modern Mimarinin Kentsel Deney Alanı: Üniversite Tasarımı Yazar Adı: Kaya SÖNMEZLER Danışman: Prof. Mete ÜNAL Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-2003 ÖZET Bu tez, üniversite yerleşmelerinin tasarımında, 'üniversite-kent ilişkisine dikkat çekmeyi, modern mimari ve kentsel tasarım kavramlarının üniversite planlamasındaki yeri ve önemini' araştırmayı amaçlamaktadır. "Üniversite tasarımının, Modern mimarinin kentsel deney alanı olarak görüldüğü" tezinden yola çıkarak, II. Dünya savaşı sonrasında gelişen kavramlara paralel, Modern mimarinin etkisinde değişim gösteren üniversite yerleşmelerinin planlama ve biçimleme ilkelerini irdelemektedir. Bu tezin ilk dört bölümü, esas hedefe giden bir altyapı çalışması niteliğindedir. Besinci bölüm, tezin araştırma alanını oluşturmaktadır. Son iki bölüm ise, bulguların derlenmesi, genel sonuç ve tartışmaları içermektedir. Tezin ana strüktürü şöyle kurulmaktadır: Birinci bölümde üniversite kavramı ve tarihsel gelişimi irdelenmekte, tezin amacı, ana teması, araştırma problemleri, genel stratejisi, yöntem ve strüktürü ortaya koyulmaktadır. Ülkemizde üniversitenin çok kısa bir geçmişi olması ve hatta, batılı anlamda henüz bir üniversite geleneğinin oluşmadığı düşünüldüğünden, üniversite kavramının oluşum ve gelişim süreçlerine araştırmanın bu birinci bölümünde geniş bir yer ayrılmıştır. Bu bölümde, ayrıca, II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni kavramlar ve araştırmada model alınan ülkelerdeki farklı kurumsal yaklaşımlar irdelenerek beşinci bölüm için bir altyapı oluşturulmaya çalışılmaktadır. İkinci bölüm, tezin araştırma problemini açıklamaktadır. Üniversite-kentsel ilişkisinin tarihsel olgular ayıklanarak irdelendiği bu bölümde, bu bağlamında üniversitelerin çeşitlenmesi ve bir planlama problemi olarak üniversite-kent ilişkisinin boyutları ele alınmaktadır. Üçüncü bölüm, tezin bakış açısını ortaya koymaktadır. Bu bölümde, modern mimarinin etkisiyle değişen 'yerleşme'nin karakteristik özellikleri ele alınarak, 'üniversite'nin modern bir yerleşme biçimi olarak tanımı yapılmakta, çalışmanın kapsam ve kriterleri belirlenmektedir. Tezin kuramsal altyapısını oluşturan dördüncü bölümde, araştırmanın esas ilgi alanı olaa MI. Dünya Savaşı sonrası dönemde modern mimari ve kentsel tasarım kavramlarında meydana gelen temel değişimler' ortaya koyulmaktadır. Bu bölümün hedefi beşinci bölüme dayanak oluşturmak ve tezin bakış açısını derinleştirmektir. Beşinci bölüm, araştırmanın temel başlıklarını ortaya koymaktadır. Bu bölümde, ülkesel eğitim modelleri bazında savaş sonrası dönemin kitlesel üniversite çözümleri irdelenmekte, üniversite yerleşim örüntülerini etkileyen unsurlar analiz edilmektedir. Altıncı bölümde, elde edilen bulgular ve üniversitenin tasarımına yönelik temel kavramlar sunulmaktadır. Bunu yaparken, üniversitenin kentsel örüntüsüne yönelik bulgular tartışmaya açılmakta ve bütüncül bir tasarım yöntemi oluşturma doğrultusunda kentsel tasarım yöntemlerinin kullanılabilirliği test edilmektedir. Yedinci bölüm, elde edilen sonuçlar üzerine genel bir değerlendirme içermektedir. Önceki bölümlerde ortaya koyulan ana başlıklar irdelenmektedir. ABSTRACT To emphasise the essence of the methodology developed in campus design during the Postwar era through modern architecture and urban design is the major approach of this research. In this certain period, there has been an enormous amount of knowledge gathered and experience gained as new . modernist universities being built. This period stands still as a great source of . information for architects and urban planners to find new methodologies developed on planning and form-making in university design. The main structure of this research is as follows: The titles in the prevailing four sections aims to prepare a sub-structure for the main focus of this research which is developed in the fifth section. Last two sections comprises the results and discussions on critical themes gathered through analysis. The first section of this research focuses on the university as an institution as developed through the history'. A brief historical information is given on the development and evolution of university as an institution, considering that this institution has a short history in our country. Another aim of this section is to focus on the developments and changes in the role and structure of the university institution facing great challenges after the II. World War. This research especially focuses on U.S.A., England, Germany and France, since these countries has developed unique institutional profiles in the end of the 19th century and became rolemodels for the rest of the world. It is believed that this approach will help to analyse the major changes in the architecture of post-war institution in the fifth section. The aim of this research as well as the main theme, research problems, strategy, method and structure will be discussed in the first section. The second section includes the problem statement. Through historical analysis, the majör changes in the architectural composition of university buildings in accordance with their urban relations. Respectively, the planning of universities In different scales is discussed. The third section aims to develop a unique approach for the research area as well as discuss the context and criteria’s on this approach. While discussing the major changes in the design of human settlements with Modern Movement in architecture, the definition of university campus is taken as a model of urban architecture. The theoretical discussions on ‘the changing meaning of Post-war Modernism architecture and urban design' are the main themes of the fourth section aiming to prepare a methodology for the analysis made in fifth section as well as to deepen the approach of this research. The fifth section focuses on the main themes of Post-war campus design and comprises the analysis of the integral urban approaches in respect to new university modernism, besides the design factors effecting the patterns of campus layouts. The sixth section comprises the results and discussions on critical themes gathered through analysis on university taken as an urban model. The patterns j of growth and flexibility of different approaches are analysed, while urban design approaches are being tested. The last section comprises discussions and propositions on the critical themes which are put forward. The problems presented, the intended targets and the general methodology of this research are discussed in this final section. Tez Adı: Mimari Tasarımın Biçimlenmesinde Bir Çevre Faktörü Olarak “Su” ve Boğaziçi Örneği Yazar Adı: Nezih R. AYSEL Danışman: Prof. Nursel ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz- 2004 ÖZET Yapısal çevrenin biçimlenmesini gelmektedir. Doğanın karakteri, çevrenin biçimlenmesinin sebebi bütünleyicisi olan suyun, insanın problemidir. belirleyen faktörlerin başında çevrenin kendisi, doğası biçimlenmenin temelini oluşturur. İnsanın ihtiyaçları, ve "yönlendiricisidir. Tezin ilgi alanı doğanın bir yaşam alanı olan toprakla iletişim noktasındaki tasarım Tez, bu gerilim alanında, her iki doğal oluşumun ve birlikteliklerinin, mimari tasarımın biçimlenmesindeki etkilerini araştırmayı hedefler. Çalışma, üç ana bölüm üzerine kuruludur; - Su ve mimari tasarım ilişkisini belirleyen kavramların irdelenmesi, - Bu kavramlar doğrultusunda, örneklerin değerlendirilerek, ilişkinin sınırlarının tanımlanması, - ve bulguların bir coğrafi model üzerinde değerlendirilmesi. çalışmanın ilk iki aşaması, örneğin değerlendirileceği üçüncü bölüme hazırlık niteliği taşımaktadır. Tez, toplam beş bölümden oluşur. Bu beş bölümü içeren strüktür şöyle kurulmuştur. Birinci bölümde tezin altyapısı, ana teması, araştırma problemleri, ön hipotezler, hedefi, önem ve kullanılabilirliği tartışılmakta ve genel stratejisi, yöntem ve strüktürü ortaya konmaya çalışılmaktadır. İnsanların doğal çevre ile ilişkileri, yapay çevrenin, biçimlenmesindeki etkileri, çevrenin yönlendirici karakteri bağlamında, insan ve su ilişkisi, tarihsel ve kültürel boyutuyla, ikinci bölümde ele alınmıştır. Bu bölümün teze giriş aşamasında bazı kavramların belirlenmesinde altyapı oluşturduğu da düşünülmektedir. Bu bölümde, tezin ana temasını oluşturan doğal çevre bileşeni 'su' ve suyun 'kıyı' boyutuna bağlı kavramlar da İncelenmektedir. Üçüncü bölümde, önceki iki bölümde doğal, fiziksel özellikleri tartışılan su ve kıyı kavramları bağlamında mimari tasarım sorunu tartışılmaktadır. Tasarımın biçimlenmesinde bu iki öğenin etkileri, ortak özellik ve kavramları genişletilerek, yaşama mekânına dönüşen doğal çevre alanlarının biçimlenmesindekî etkileri ve yapay çevrenin oluşumundaki katkıları tartışılmaya çalışılmıştır. Dördüncü bölümde, buraya kadar ortaya konmaya çalışılan kavramlar doğrultusunda, özel bir örnek olan Boğaziçi bölgesi, mimarlık ve su ilişkisi bakımından incelenmiş, kentsel ve mimari biçimin oluşmasında, ortak ve karşıt özellikler aranarak tartışılmıştır. Suyun kıyı kimliğinin oluşmasında ve yalıların biçimlenmesindeki etkisi üzerinde durulmuştur. Elde edilen bulgular, genel bir değerlendirme altında, beşinci bölümde toplanmış, tezin varmak istediği hedef ve sonuç üzerine kısa bir değerlendirme yapılmıştır. Boğaziçi bölgesinden örnek kıyı yerleşimleri ve yalılar, bir ek bölümde incelenmiştir. ABSTRACT The environment itself and its nature are among the leading factors determining the formation of physical environment. This formation is dependant on the character of nature, while human needs cause and dominate the formation of environment. This thesis is basically focused on the design problem where the water as a part of the nature meets the land as a human settlement. Thesis is targeting to research both natural formations (separately as well as together) affecting the architectural design. This study is organized on three main sections; - The investigation on the concepts determining the relationship between water and architecture. In the light of these investigated concepts selected examples will be evaluated in order to define the limits of this relationship. and the findings will be tested on a geographical model. Thesis comprises five sections and its structure is as below: In the first section, the background of the thesis followed by its main theme, research problems, preliminary hypothesis, target and its importance and usability is discussed, and its method and structure is revealed. Human and natural environment relations, its influence on shaping the built environment, human and water relationship in the context of environment as a guiding source, are analyzed in the second section of the thesis with its historical and cultural dimensions. Therefore this section comprises main concepts as a foundation for the thesis such as "water" and its "shore". In the third section, architectural design problems are discussed within the context of water and its shore, where its physical qualities are put forward in the previous sections. As their common qualities and concepts analyzed in a wider perspective, how these two concepts characterize the transformation of the natural environment into a built environment is discussed. In the fourth section, "Bosphorus", as a unique example, is taken as a case study, and its architecture in relation to water is analyzed, common and contradictory qualities are revealed for discussion on its urban and architectural form. Emphasis is given on the influence of water on the creation of the coastal identity and formation of "yalı" houses. All the findings and results of the research are collected for discussion in the fifth section in order to re-evaluate the target and the results of the thesis. A supplementary section is also presented in the thesis, focusing on selected examples of waterfront settlements and yali houses on Bosphorus. Tez Adı: Tapınma Mekânının Çözümlenmesinde Bir Metod Önerisi Olarak “Yol Kurgusu” ve Sinan Dönemi Osmanlı Şehir Külliyeleri Örneği Yazar Adı: M.Kerem ÖZEL Danışman: Prof. Nursel ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ağustos- 2004 ÖZET Tapınma mekânı, dünyadaki neredeyse bütün din ve inanışlarda kutsal sayılır ve bir inançlının zihninde merkez karakterine sahiptir. Merkez, ona ulaşan bir yol olmadan var olamaz. Dolayısıyla her tapınma mekânına bir yolculuk sonunda ulaşılır. Bu bakımdan yol kavramı, tapınma mekânını anlamakta veya okumakta önemli öğelerden biridir. Birinci bölümde, herhangi bir dine ait tapınma mekânının çözümlenmesi amacıyla ‘Yol kurgusu’ metodu oluşturulmuştur. Bu amaçla, öncelikle yol kurgusunun tamını yapılmış ve mekâna dair yol kurgusu dizgesinin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olan yol kurgusu bileşenleri belirlenmiştir. Yol kurgusu bileşenleri dört tiptir: A-Duruş-mekân, B- Devinimmekân, O Bağlantı-mekân ve D- Hedef-mekân. Tapınma mekânını oluşturan alt mekânların duruş veya devinim yaşantısı, tapınma mekânının yol kurgusu dizgesinde belirleyicidir. Bu nedenle bu yaşantılar özel olarak ele alınarak, herhangi bir mekânın duruş veya devinim yaşantısından hangisine ait olduğunu belirlemeye yönelik temel prensipler saptanmıştır. Bu prensiplerin saptanmasında algı psikolojisinin verilerinden faydalanılmıştır. Özellikle görsel ve kinetik algının önemine değinilerek, yol kurgusu metodunun bu algılar üzerine kurulacağına dikkat çekilmiştir. Birinci bölümün sonunda herhangi bir tapınma mekânının yol kurgusu dizgesinin nasıl oluştuğuna dair açıklamalar yapılmıştır. Bir tapınma mekânındaki yol kurgusunun bir kapı ile başladığı kabul edilmiştir. Ancak kapıdan geçmeden önce de, kişi kent içinde tapınma mekânına doğru hareket ederken, hatta kırsal bölgeden kente yaklaşırken yol kurgusu dizgesinin son halkası olan hedef-mekâna dair izlenimler edinir. İkinci bölümde, örnek olarak seçilen Osmanlı külliyelerinin tapınma mekânını kuran tapınma eylemi ele alınmıştır. Yol kurgusu metoduna göre çözümlemede mekânın üstlendiği faaliyet mekân yaşantısında belirleyici olduğundan, namaz İslâm tapınma mekânını kuran gereklilikleri ve şartlarıyla incelenmiş ve Osmanlı toplumsal hayatında cuma ve bayram namazlarının önemine değinilmiştir. Bu bölümde ayrıca İslam dini mimarisinde tapınma mekânını kuran dine ait öğeler ile mimari elemanlar kısaca tanıtılmıştır. Üçüncü bölüm, Osmanlı kent kurgusunda kişinin külliyeye ait avlu kapılarının önüne gelene kadar yaptığı hareket sırasında onu yol kurgusunun hedef-mekânına hazırlayan olgular kısaca ele alınmıştır. Külliye kavramı, Osmanlı kentinin genel kurgusu içinde külliyenin mevcut doku ile olan ilişkisi, yer seçimi, kentin ana eksenine katkısı, topografya, minare ve malzeme kullanımı yol kurgusu bağlanımda tartışılmıştır. Bu bölüm sonucunda, bahsi geçen bütün bu etkenlerin görsel algıya dayalı izlenimler oluşturarak yol kurgusuna katkıda bulundukları saptanmıştır. Dördüncü bölümde örnek olarak incelenen Sinan dönemi Osmanlı şehir külliyeleri yol kurgusuna göre değerlendirilmiştir. Külliyelerin ekte verilen yol kurgusu analiz değerlendirmesi iki aşamalı yapılmıştır. Birinci aşamada yol kurgusu bileşenlerindeki ortaklıklar değerlendirilmiştir. Külliyeleri oluşturan mekânlar arasında ortak olan yol kurgusu bileşen tipleri belirlenmiş, bu tiplerin hangi mimari elemanlara denk geldikleri saptanarak her külliyenin ortak bileşenlerinin ortak mimari elemanları ortaya çıkarılmıştır. Yol kurgusu, ikinci aşama değerlendirmede dizge olarak ele alınmıştır. Öncelikle her külliyenin kendi içindeki dizgeler arasındaki ortaklık ve faklılıkları ortaya konmuştur. Daha sonra, incelenen bütün örneklerdeki dizgeler değerlendirilerek, Osmanlı Şehir külliyelerinin yol kurgusu dizgesinin oluşumunu külliye programı, topografya, kıble ekseni ve İrişinin kinetik deneyimi bağlanımda incelenmiştir. Tezin sonuç bölümünde, dördüncü bölümdeki değerlendirmelerden yola çıkarak Sinan dönemi Osmanlı şehir külliyelerindeki yol kurgusuna dair iki temel olguya dikkat çekilmiştir; bunlar, gerilim ve şaşırtmadır. Gerilim ve şaşırtma, kişinin içinde hareket ettiği külliye mekânlarım yaşantılarken görsel ile kinetik algıda oluşan karşıtlıklar sonucu meydana gelen olgulardır. ABSTRACT Space of worship is considered to be sacred in almost all religions and beliefs and it is the center in the mind of those who worship. A center cannot exist without a path that makes it accessible: each space of worship, as center, is thus reached at the end of a journey that takes place on a path. This is why the "path" is one of the most important elements in understanding and/or analysing the space of worship. In the first chapter of this study, we propose a method to analyse any space of worship which is based on the formation of the path structure. For this, we have first of all defined the concept of "path structure" and named four components that enable us to understand the system underlying the path structure: the space of reposing, the space of traversing, the space of transition, and the goal space. The way different spaces that make the space of worship are experienced as spaces of reposing or spaces of traversing is crucial in understanding the system that underlies the path structure. This is why these experiences are studied in detail and the basic principles which help define a space as reposing or traversing are defined using the psychology of perception. Visual and kinesthetic perception are named as the most important in defining the path structure and the method of path structure is based on these. At the end of the first chapter, we explain how the system underlying the path structure of any space of worship is conceived and can be studied. In the second chapter, the Ottoman Kulliyes are chosen as case studies and we study the action of worship which defines the spaces of worship of Islam. The method of path structure makes the function of space crucial in defining the experience of space and this is why the individual prayer is analysed through the necessities and the pillars that make up the space of worship. The importance of community prayers is also stressed. We have also briefly described the religious and the architectural components that make up the space of worship. We define the door as the starting point of the path structure of a space of worship. Nevertheless, we have to say that a person starts perceiving the goal space, the last stop of the path structure, while he is approaching the city from the country or while he is moving toward the space of worship in a city, before he passes through the door. In the third chapter, we study the elements which get a person to the goal space while he is moving through the city, until he comes to the entrance of the courtyard. The concept of kulliye, the relationship of kulliyes with the existing urban pattern within the general context of Ottoman cities, their location, their contribution to the main axis of the city, their relation with the topography, their minarets, and the contruction materials used are discussed in relation with the path structure. At the end of this chapter we have concluded that these considerations, fortifies the path structure, creating a conception based on visual perception. In the fourth chapter, we studied the Ottoman city kulliyes constructed during the Sinan period by studying their path structures. This evaluation is realized in two consecutive steps. First of all, the similarities between the components of the path structure are evaluated, the types of components which are similar, the architectural elements which correspond to these types and which are similar to other kulliyes are ' thus defined. Secondly, the path structure is evaluated as a system. The similarities and the differences between the systems of different kulliyes are studied. Finally the formation of the path structure of Ottoman city kulliyes are evaluated in relation to their programmation, the topography, the axis of kıble and the kinesthetic experience of the person. In the conclusion, we have defined two basic concepts which relate to the Ottoman city kulliyes of the Sinan period, the tension and the surprise, which are the results of contrasting experiences lived through the visual and the kinesthetic perception of spaces. Tez Adı: Mimarlıkta Tip Kavramı ve Tipoloji Yazar Adı: Özgür BİNGÖL Danışman: Prof. Nursel ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak- 2007 ÖZET Tez çalışmasının ana teması “mimarlıkta tip kavramı ve tipoloji”dir. Mimarlık tarihi ve kuramı, mimarlık alanında tip kavramının farklı dönemlerde farklı anlamlarda kullanıldığını göstermektedir. Çalışmanın temel hedefi, mimarlık kuramında tip kavramının anlamının araştırılmasıdır. Sırasıyla, genel tanımlar, mimarlık alanında tip kavramına farklı dönemlerde yüklenen farklı anlamlar ve kavramın mimari tasarım süreci ile ilişkisi çalışmanın bölümlerinde aktarılmaktadır. Konu, tip sözcüğünün mimarlık alanında ilk kez kullanıldığı Aydınlanma Dönemi’nden günümüze süregelen çalışmaları kapsamaktadır. Çalışmada izlenilen yöntem, mimarlık alanındaki ilgili literatürün taranarak kuramsal ve nesnel bilgiye ulaşılması, araştırma için gerekli malzemenin ortaya çıkarılması ve irdelenmesidir. Çalışma, mimarlık geleneği içerisinden, tip kavramının temel anlamlarını sergileme girişiminde bulunmaktadır. Bununla birlikte, yapılan araştırmanın bütünü üzerinden tip kavramı ile ilgili kesin bir sonuç çıkarılması ya da aktarılan tip kavrayışlarından birininin meşrulaştırılması gibi bir amaç taşımamaktadır. Dolayısıyla, çalışmanın akışında ortaya çıkan düşüncelerin bazılarının özetlenmesi ve bazı durumlarda o düşüncelerden türetilebilecek sonuçlar önerilmesi daha uygun olacaktır. Bu bağlamda, tipin, modern dünyaya ait bilimsel bir terim ve araçsalcı bir yaklaşımın icadı olduğu ifade edilebilir. Mimarlık alanında, mimari biçimin kökenleri, mimari bilginin kavramsal ve dizgesel kılınması, yaratıcılık sürecinin açıklığa kavuşturulması gibi bir dizi konu ile ilişkilidir. Bu nedenle, kavram soyut ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Tip kavramı mimarlık tarihinde üç ayrı dönemde kullanılır. Mimarlığın sırasıyla doğa, seri üretimin mantığı ve geleneksel kent ile ilişkilendirildiği bu dönemlere ait tip kavrayışı birinci tipoloji, ikinci tipoloji ve üçüncü tipoloji olarak adlandırılır. Mimarlığın salt bir tasarım eylemi olarak algılanması, tasarım sürecine yönelik kuramların üretilmesini beraberinde getirir. Geliştirilen tasarım kuramlarında tip kavramı, bir çözümleme aracı olmaktan çok türetmeci bir modelin temel öğesidir. Anahtar Kelimeler: Mimarlık, Tip, Tipoloji, Biçim, Tasarım ABSTRACT Main theme of the thesis is “the concept of type and typology in architecture”. History and theory of architecture point out that the concept of type in architecture was used in different meanings at different period of times. Main aim of the thesis is searching the meaning of the concept of type in architecture. Chapters of the thesis are on -in order of - general definitions, different meanings of type in architecture at different period of times and interrelation between the concept of type and architectural design process. Theme is based on theory and praxis of architecture from the period of Enlightenment -when the word “type” was first used in architecture- up to present. The method of the thesis is achieving theoretical and practical data via searching related literature of architecture and analysis of imperative material for research. This thesis is an attempt to display basic explanations of the concept of type within the tradition of architecture. Besides, it does not have any scope -based on entire research- of either bringing out certain results or issues on the concept of type or justification of one of the type conceptions. Therefore, it would be more appropriate to summarize some ideas which appear during the process of research and to propose issues derived from those ideas according to some specific cases. In this context, it is possible to define type as a scientific term that belongs to modern world and as an invention of an instrumentalist approach. In architecture, type is interrelated with some specific issues such as the origin of architectural form, systematization and onceptualization of architectural knowledge and definition of creativity. Therefore, it has an abstract and complex structure. The concept of type had been used in three different periods in history of architecture. Type conceptions of those periods, in which architecture was defined via interrelation with -in order of- nature, logic of mass production and historical city, are named as first typology, second typology and third typology. Perception of architecture as a pure act of design, causes production of theories focusing on design process. In some of those design theories, type is defined as a main element of a generative model more than an instrument for analysis. Keywords: Architecture, Type, Typology, Form, Design Tez Adı: Mimari Tasarım Eğitimine Bütüncül/Metaforik Bir Yaklaşım Yazar Adı: Tolga SAYIN Danışman: Prof. Dr. Fatih GORBON Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mayıs- 2007 ÖZET Tez, mimari bütüne, mimari tasarım olgusuna ve bu bağlamda mimari tasarım eğitimine bütüncül bir yaklaşım geliştirme amacındadır. Bu amaç doğrultusunda, konuyu, olumlamacı tutumları ve indirgemeci tavırları asan yorumsal/hermenötiksel bir boyuta taşır. Bunu yaparken, metaforu, bütüncül bir yaklaşım stratejisi olarak görür. Mimari tasarım eğitimindeki paradigmatik oluşumların, eğitimde, öğretme/öğrenme ile ilişkisi kurulmaktadır. Bütüncül yaklaşımda, öğrenme, metafor ve diyalog ilişkisinin deneyimsel, metaforik oluşumunun hermenötikselliğine bağlı olarak, öğrenme/öğretme ilişkisindeki anlama olgusunun, tarihsellik içindeki çözümlenmesinin ve fenomenolojisinin kavramsal çerçevesi oluşturulmaktadır. Mimari tasarım eğitiminde, öğreten-öğrenen ilişkisindeki diyaloglarda, bütünün tasarlanmasında ve anlaşılmasında, metaforun bütünü oluşturmadaki/bütünleştirmedeki potansiyeli ortaya konmaktadır. Metafordaki disiplinlerarası ve bütünlerarası ilişkilendirici potansiyel; bütünü ve bütüncül olanı anlamlandırma ve açıklamaya dönük, hermenötiksel, fenomenolojik, psikolojik, dilbilimsel ve yapısal temeller, mimari tasarım eğitiminin diyalog ortamında ele alınmaktadır. Mimarlık tarihinde, metaforun sanatsal yaratıcılığının paradigmatikliği tanımlanmaktadır. Mimari tasarım eğitiminde, metaforun, sonlu ile sonsuz yorumunun paradigmatik salınımına yönelik bütüncül bir çerçeve betimlenmektedir. Anahtar Kelimeler: Mimarlık Eğitimi, Mimari Tasarım, Metafor, Paradigma, Yorumlama, Bütüncül Yaklaşım ABSTRACT Holistic / Metaphoric Approach To Architectural Design Education The aim of the thesis is to improve holistic approach to architectural design phenomenon and in this context, to architectural whole and architectural design education. On this aim, the thesis carries the subject to interpretical / hermeneutical dimension, going beyond positive and reductionist attitudes. Doing so, it perceives metaphor as an holistic approach strategy. The relations of teaching/learning in the education with the paradigmatic formations in the architectural design education is established. In the holistic approach, the conceptual frame of analysing in historicity and phenomenology is constituded, according to being hermeneutical of experiential, metaphoric formation of learning, metaphor and dialog relationship. In the architectural design education, in teacher/learner dialogs, designing and understanding the whole, the potential of metaphor on establishing/integralizing the “whole” is brought up. The interdiciplinarity and interwholeness potential, establishing relations of metaphor, hermeneutical, phenomenological, psychological, linguistics and structural foundations, which go towards to explanation and understanding of whole and holistic being, are considered in the dialogs of architectural design education. In the history of architecture, the paradigmatical of artistic creativity of metaphor is defined. In the architectural design education, a holistic frame directed towards to finite-infinite interpretation of metaphor is described. Keywords: Architectural Education, Interpretation, Holistic Approac Architectural Design, Metaphor, Paradigm, Tez Adı: Mimarlıkta Yersizleşme ve Yerin -Yeniden- Üretimi Yazar Adı: Rıfat Gökhan KOÇYİĞİT Danışman: Prof.Dr. Fatih GORBON Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim- 2007 ÖZET Mimarlıkta yersizleşme, mimari ürününün, herhangi bir coğrafi bölgeye, kültürel yapıya, düşünsel dizgeye ya da zamana ait olamaması; burada ya da orada, bu zamanda ya da o zamanda üretiminin fark etmemesi; kendine bir yer-yurt edinememesi ve tekil bir öğe olmanın ötesine geçemeyişi olgusudur. Başka bir deyişle mimari tasarımı yönlendiren veriler bütünü olarak yerleri yer yapan niteliklerin giderek ortadan kalkması, çevrenin iletişimsel gücünün azalması, mimarlık kuramında ise söylemlerin anlatımsal bütünlüğünün kalmayışı, kavramların ait olduğu düşünce yurtluklarından kopması sürecidir. Özetle yersizleşme, fiziksel çevreden kültürel değerler bütünlüğüne, tarihsel dönemsellikten kuramsal dizgeye çeşitli boyutlarda ya da kavrayışlar altında görülen bir bağlamsızlaşma sorunudur. Tez öncelikle böyle bir olgunun varlığını, mimarlık disiplini açısından bir sorun olarak görülüp görülemeyeceğini sorgulamakta, kaynaklarını, sınırlarını ve etkilerini araştırmaktadır. Elde edilen veriler doğrultusunda mimarlık disiplini açısından “yersizleşme” için yeni bir kavramsallaştırma hedeflenmiştir. Bu çerçeve içerisinde konu “Yer”, “Yersizleşme” ve “Yerin –Yeniden- Üretimi” olmak üzere üç ana bölüm halinde ele alınmıştır. Yersizleşme sorununun tespitinde bir ön çalışma niteliği taşıyan birinci bölümde, “zaman”, “mekân” ve “yer” kavrayışlarının bilgi kuramı açısından genel bir değerlendirmesi yapılarak 1960’lardan bu yana mimarlık disiplini için geliştirilen yer kuramları karşıt görüşleri de vurgulanarak çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu kuramlarla bağlantılı bir biçimde ele alınan yersizleşme olgusu, tezin ana ilgi alanını belirleyen ikinci bölümde incelenmiştir. Giriş kısmında tanımlanan hipotezlerin de sorgulandığı bu bölümde yersizleşme sorunu, hem mimarlık kuramını doğrudan ilgilendiren kavramsal boyutlarıyla hem de mimarlık uygulamasını ilgilendiren fiziksel çevrede görülen boyutlarıyla tarihsel perspektif içerisinde çözümlenmeye çalışılmıştır. “Yerin –Yeniden- Üretimi” baslığı altında verilen üçüncü bölüm, Yersizleşme bölümünde elde edilen kavramsallaştırma doğrultusunda geliştirilmeye çalışılmış, sorgulanan hipotezler sınanarak mimarlık etkinliğinin ele alınan sorun karsısında pozisyonu tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Mimarlık, Yer, Yersizleşme, Küreselleşme, Tasarım ABSTRACT “Deterritorialization” And “Reproduction Of Place” In Architecture In architecture, “deterritorialization” refers to the notion that an architectural product does not belong to any geographical region, cultural structure, or intellectual system, nor to any moment in time; it makes no difference whether it is constructed here or there, at this time or at that time. It concerns not finding itself a place/territory and not becoming something more than a singular element. In other words, it is the disappearance of the qualifications of the data which direct an architectural work and which make the place itself, a decrease in the communicational power of the environment and, in architectural theory, it is the disappearance of the integrity of the separation of concept and the thought. In brief, deterritorialization is a matter of breaking away from the observable context, away from the physical environment and cultural values, away from historical periodicity and a theoretical system. This thesis starts by examining the existence of this concept (placelessness /deterritorialization), and whether it might be an architectural problem or not, by researching the origins, the boundaries and the effects of the concept with the aim of re-conceptualizing the term “deterritorialization” in respect of the architectural discipline. Within this framework, the subject is examined in three principal chapters: “Place/Territory”, “Placelessness, Deterritorialization”, and “Reproduction of Place/ Re-territorialization”. In the first chapter, which provides a preliminary determination of the deterritorialization problem, understandings of “time”, “space” and “place” are evaluated in terms of epistemology, and the reciprocal theories about place which have been developed since the 1960s are analyzed. In the second chapter, which sets out the main concept of the thesis, the notion of placelessness/deterritorialization is studied within the context of theories about place. The hypotheses which are defined in the Introduction are also examined in this chapter. The problem of deterritorialization is analyzed from an historical perspective, both as a concept which directly concerns architectural theory and as a physical fact which concerns architectural practice. In the third chapter, “Reproduction of Place/ Reterritorialization”, there is a development towards the reconceptualization of deterritorialization. In this chapter, the questioned hypotheses are also examined in terms of the position of architectural practice against the researched problem. Keywords: Architecture, Territory/Place, Deterritorialization/Placelessness, Globalization, Design YAPI BİLGİSİ PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı: Betonarme çok katlı prefabrike iskelet sistemlerde tasarım olanakları üzerine bir araştırma Yazar Adı: Yükselen AYAYDIN Danışman: Prof. İhsan Mungan Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart –1991 Tez Adı : Kare biçimli tübüler uzay kafes kirişlerin elastik ve elastik-plastik davranışı Yazar Adı: Hüseyin KASAP Danışman: Prof.Dr. Sadettin Ökten Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran –1992 Tez Adı : Tuğla duvarların taşıma gücüne donatı etkisinin deneysel incelenmesi Yazar Adı: Abdurrahman ŞİMŞEK Danışman: Prof.Dr. Sadettin Ökten Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran–1993 Tez Adı : Türkiye'de gerçekleştirilen yüksek konut binalarında perdeli sistem uygulama örneklerinin incelenmesi Yazar Adı: Ayşin Peköz Sev Danışman: Doç. Aydan Özgen Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat –2001 Tez Adı : Türkiye'de gerçekleştirilen yüksek konut binalarında perdeli sistem uygulama örneklerinin incelenmesi Yazar Adı: Ayşin Peköz Sev Danışman: Doç. Aydan Özgen Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat –2001 Tez Adı : İleri teknoloji (high tech) yapıları ve uygulama örneklerinin incelenmesi Yazar Adı: Özlem Eşsiz Danışman: Doç. Aydan Özgen Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart – 2001 Tez Adı: Geleneksel Karadeniz Ahşap Konut Yapım Yönteminin Çağdaş Teknoloji Açısından Değerlendirilmesi Yazar Adı: Suat ÇAKIR Danışman: Prof. Dr. Sadettin ÖKTEN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart- 2000 ÖZET Bu tezin amacı, Türkiye'de, özellikle Kuzey Anadolu (Karadeniz) Bölgesindeki geleneksel ahşap konut yapım tekniklerinin başlangıcından bugüne kadar gösterdiği değişiklik ve gelişmelerin incelenmesi, bölgede yaygın kullanım alam bulmuş olan ahşabın daha rasyonel kullanımının ve çağdaş teknolojiler ile zenginleştirilerek günün koşullarına göre uygulanabilirliğinin araştırılmasıdır. Çalışmada bu bölgenin seçilme nedeni, bölgenin, geleneksel ahşap sistemlerin kültür, topografya, iklim ve sosyo ekonomik yapıya bağlı olarak gelişen birçok örneğini ve malzemenin kullanılış çeşitliliğini bünyesinde barındırmasıdır. Konu ele alınırken çalışmanın kapsamı konutların strüktürel yapılarıyla sınırlandırılmaya çalışılmış, farklı sistemlerin çıkış noktalarının neler olduğu irdelenmiştir. Geleneksel ahşap yapı tekniklerinin önemli yer tuttuğu diğer ülkelerdeki (Japonya, İngiltere, Orta ve Kuzey Avrupa) uygulamalar incelenerek yapım teknikleri arasında karşılaştırmalar yapılmış ve önemli benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulmuştur. Ayrıca ahşap malzemenin, kullanım esnekliği, çağdaş sistemlere adaptasyonundaki kolaylığı, doğal ve organik bir malzeme oluşu ve bölgede her zaman elde edilebilir olması da bu konunun seçimini etkilemiştir. Çağdaş ahşap malzemenin ve teknolojisinin günümüzde ekonomik açıdan önemli bir yer tutmasına rağmen ülkemizde bu konuda yapılan çalışmalarda bu konunun kapsamlı şekilde ele alınmaması da bu çalışmanın hazırlanması için bir neden olmuştur. İşte bu amaçlar doğrultusunda saptanan verilerin incelenmesiyle hazırlanan program yedi bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yapılan çalışmanın amacı ile içeriği açıklanarak konu hakkında literatüre dayalı bilgiler verilmeye çalışılmış, çalışmanın gerekliliği üzerinde durulmuştur. İkinci bölüm iki kısmada incelenmiş, ilk kısımda Karadeniz Bölgesinin fiziksel ve sosyal yapısı irdelenerek tarih içinde, üzerinde yaşanan değişik kültür gruplarının etkisiyle geçirdiği evreler anlatılmıştır. Doğal yapı, iklim ve ulaşım koşullan içinde bölge balkının yerleşim şekli gözden geçirilerek, mevcut olan kültürel farklılıklar anlatılmış ve ekonomik olarak imkânlarının neler olduğuna değinilmiştir, ikinci kısımda ise bölgeye ait yapı konusundaki genel bilgi ve kavramlar anlatılmış, geleneksel olarak kullanılan yapı malzemeleri ve özelliklerinin neler olduğu açıklanmıştır. Ahşap malzemenin bölgede yöresel olarak işlenme şekillerinden bahsedildikten soma günümüze kadar gelen geleneksel ahşap yapıların çevre ve dış etkilerle bölgelere göre şekillenişi ile sistemleri arasındaki farklılıklar ve benzerlikler anlatılmıştır. Bu bölümün içeriğinde bölgenin özellikle malzeme ve doğal çevre koşullarıyla bütünlük gösteren kırsal kesimindeki geleneksel ahşap yapı sistemleri imcelenmiştir. Bu incelemede ahşap yığma, ahşap karkas ve karma sistemlerin kuruluş prensipleri, Doğu, Orta ve Batı Karadeniz'deki dağılımı hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümde; Karadeniz bölgesinin sahip olduğu ve ahşap malzemenin hammaddesini oluşturan orman varlığının potansiyeli incelenmiştir. Birinci kısımda, genel olarak orman politikası irdelenmiş, kereste sanayii ve üretimi hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca çağdaş malzeme ürerim yöntemleri anlatılmıştır. İkinci kısımda, bölgedeki ahşap malzemenin yerini alan diğer yapı malzemeleri ve yapım yöntemlerinin genel durumları hakkında açıklamalar yer almıştır. Ayrıca bölge halkının ahşap malzemeden uzaklaşma sebeplerine değinilmiştir. Dördüncü bölümde; dış ülkelerin geleneksel ahşap yapım sistemleri hakkında genel bilgiler verilerek, ülkeler arasındaki benzerlik ve ayrılıklar açıklanmaya çalışılmıştır. Karadeniz Bölgesinin seçilen ülkelerden İngiltere, Japonya, Orta Avrupa ye Kuzey Avrupa ülkeleriyle ahşap potansiyelinin yoğunluğu, iklim açısından yakınlığı ve ayrıca Japonya ile de deprem olgusu gibi ortak özellikleri bulunmaktadır. Japonya ve İngiltere'nin de bir ada ülkesi olarak geleneklerine son derece bağlı olması da ayrı bir ortak yandır. Beşinci bölümde; çağdaş ahşap konut üretiminde günümüzde kullanılan sistemler ve tasarım kriterleri hakkında bilgiler sunulmaktadır. Dikme-kiriş sistemiyle başlayan, daha sonra 20.y.y. başında göçler yüzünden ortaya çıkan Amerika'daki konut açığının kapanması için geliştirilen balloon çerçeve sistemler, İngiltere ve İskandinavya ülkelerinde kullanılan platform çerçeve sistemler ile her iki sistemin karması olan modifiye çerçeve sistemlerin sistem kuruluşları, yapım kriterleri ve aralarındaki farklar bu kısımda anlatılmış, geleneksel sistemlere uygunluğu ve seri üretimi konusundaki avantajlarından bahsedilmiştir. Bu bölümde ayrıca Türkiye'de çok az örnek olması nedeniyle çağdaş ahşap yapım sistemleriyle ilgili bu konuda sadece İstanbul, Beykoz'da yapılan iki uygulamadan bahsedilmiştir. Altıncı Bölümde; geleneksel yerli ahşap sistemlerle, çağdaş ahşap sistemler arasındaki farklılıklar, strüktür, ısı yalıtımı, yangın ve dayanıklılık açısından gözden geçirilmiştir. Sistemler irdelenerek yapılan değerlendirmede geleneksel yerli sistemlerin doğal ve çevresel koşullar altında gösterdiği direncin çağdaş sistemlere göre yetersizliği gözlemlenerek anlatılmıştır. Ahşap malzemenin en çok tenkit edilen olumsuz tarafının yangına dirençsizliği olduğunun açıklanmasına karşılık, çağdaş strüktürlerdeki yangın emniyetinin bu konuyu da çözümlediği saptanmıştır. Dayanıklılık suni metotlarla (emprenye) çok daha farklı şekilde sunularak arttırılmıştır. Yedinci bölümde şu gerçek vurgulanmıştır; Türkiye şartlarında, ahşap strüktür geleneksel olarak oluşumundan bugüne kadar gelişi sırasında gösterdiği gelişimi ve geldiği üst noktayı son dönemlerde diğer yapı sistemlerine (kargir-betonarme) bırakarak yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Oysa Türk ailesinin büyük çoğunluğunun istediği ve yaşam tarzı, olarak özdeşleştiği az katlı, bahçeli evlerin yapılışına olanak tanıyan ahşap strüktür, ekonomik olarak uygunluğunun yanında ülkemizin büyük bölümünün içinde bulunduğu deprem kuşağı ve depreme dayanıklı yapılar için en uygun sistemdir. Bu olgudan hareketle ülkedeki ahşap strüktür geleneğinin modernize edilerek yerel koşullara yanıt veren çağdaş ahşap yapı malzemeleri ve sistemlerinin geliştirilmesi ve özendirilmesi gereği ifade edilmiştir. ABSTRACT The purpose of this thesis is to examine the changes and development of the traditional timber building techniques widely used throughout Northern Anatolia (the Black Sea region) from their beginnings up until today, and to investigate possible ways of a more efficient use of timber as well as a technological adaptation suited to modem-day requirements. The reason why this particular region was selected for the study is the wealth of examples for traditional timber structures and the variety of woodworking techniques to be found in the region, which have been shaped by the region's culture, terrain, climate and socioeconomic structure. Efforts have been made to restrict this study to the structural design of the examined edifices, and to determine the starting points of different construction systems. Moreover, a comparative study of building practices in other countries with a strong tradition of timber building (Japan, Great- Britain, Central and Northern Europe) has been conducted, and the main similarities and differences in building techniques have been established. Another reason for selecting this topic was that timber is a natural and organic material very flexible in use, easily adaptable to modem structures, and abundantly available in the region. What further caused this study was that although timber as a material and as a building technique today still plays an important role economically, there has not been a comprehensive study of this subject-matter. The program that has been drawn up for the evaluation of the data determined along these lines consists of seven chapters. In the first chapter, the aim and contents of this study are presented, along with an overview of the relevant literature, and the necessity for such a study is expounded. The second chapter is made up of two sections. In the first section, the physical and social structure of the Black Sea region is investigated, and the stages of development this structure underwent under the influence of the changing cultural groups inhabiting the region in the course of history are laid out. This section included a review of the interdependencies between the way the regional people settled and the natural terrain, climate and transport conditions prevailing in the region, a description of the resulting cultural differences, and an overview of the economic opportunities available. In the second section, general information on building in the region is given, basic building concepts are explained, and the traditional building materials and their particular features are dealt with. Local variances in the region's traditional woodworking techniques and wooden structures, caused by different environmental conditions and external influences, are described with their differences and similarities. in particular, traditional timber building systems in the rural areas are examined within the context of material availability and natural environment, and different building principles such as massive wooden structures, structures, with a wooden skeleton, and mixed systems are presented together with information on their distribution in the Eastern, Central and Western parts of the Black Sea region. In the third chapter, the potential of the forests of the Black Sea region, which form the raw material resource for timber building, is examined. The first section contains an overall view of forestry politics, also providing fundamental data about the timber industry and production, together with a description of modern production methods. The second section takes a look at the other building materials that have replaced timber, and at the state of the general building methods, giving clues on what led the regional population-to abandon timber as a building material. In the fourth chapter, general information is given about the traditional timber building systems we can find in foreign countries, and on their differences and mutual features. The countries selected for examination, Great Britain, Japan, and. the countries of Central and Northern Europe bear resemblance to the Black Sea region in terms of the abundant availability of timber, the climate, and - with respect to Japan - the seismic activity present. Moreover, Japan and Great Britain resemble each other in being very attached to tradition due to the fact they are island states. The fifth chapter contains information on the systems and design criteria applied in modernday timber house construction. Whereas at first a post-and-beam system was used, the housing shortage in America following the immigration waves at the beginning of the 20th century led to the development of the balloon framing. On the other hand, platform framing is used in Great Britain and the Scandinavian countries. The differences between those systems and their synthesis, the modified framing systems, in terms of structure and building criteria, as well as their suitability to traditional systems and their advantages for serial production are dealt with in this chapter. Since there are very few examples of modem timber building systems in Turkey, only two applications in Istanbul-Beykoz are presented here. In the sixth chapter, traditional local and modem timber building systems are compared in terms of their structural design, thermal insulation, fire-resistance, and durability. The assessment shows that the traditional local building systems are inferior to modem systems when it comes to resistance to natural and environmental conditions. Whereas the most criticized feature of timber used to be its vulnerability to fire, the problem of fire safety has been solved in modem structures. The durability of wood has been vastly improved by using synthetic methods such as impregnation. The seventh chapter stresses the simple truth that under the conditions prevailing in Turkey, traditional timber structures have long passed their zenith, and with the increasing predominance of other construction systems such as masonry and reinforced concrete, timber building has become all but extinct Yet timber structures are most suitable for building lowrise houses with gardens which most Turkish families would prefer and which would most agree with their lifestyle, apart from their stability in the face of earthquakes that a large parts, of Turkey is endangered by. Starting from this assumption, it is concluded that the timber building traditions of our country need to be modernized, and modern wooden building materials and systems adapted to local requirements need to be furthered and promoted. Tez Adı: Alişveriş Merkezi Yatirimlarinin Türkiye Koşullarinda İrdelenmesi ve Antalya Örneği Yazar Adı: Berrin ŞAHİN Danışman: Prof.Dr. Saadettin ÖKTEN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 2001 ÖZET Elindeki sermayesini alışveriş merkezi yatırım sürecine katılarak değerlendirmek isteyen girişimciler için; karar verme aşamasında, projeye ait gelecekteki muhtemel nakit akışlarını önceden izleme ve proje karlılığını ölçmek için kullanılabilecek bir model geliştirilmeye çalışılan bu araştırmada 8 bölüm yer almaktadır. İlk bölümde; konunun önemi ve tanımlanması, bu konunun seçilme nedenleri belirtilmiş, konuyla ilgili daha önce yapılan araştırmalar anlatılmış ve ele alınan konunun çözüm yöntemi açıklanmıştır. İkinci bölümde; seçilen konuyla ilgili kavramlar açıklanmıştır. Burada gelir, yatırım, gayrimenkul, gayrimenkul geliştirme, alışveriş, alışveriş merkezi, perakende ve fizibilite kavramları açıklanmış, Türkiye'deki sermaye piyasası ve yatırım ortaklıkları hakkında bilgi verilmiştir. Bu çalışımda gayrimenkul yatırımı öncesi yapılması gerektiği belirtilen, aslında her yatırım projesinde yapılması kaçınılmaz olan fizibilite çalışmaları ana başlıklar halinde 3. Bölümde ele alınmıştır. Yapılan çalışmada ele alınan konu, gayrimenkul alanına yapılan yatırımlardan biri olan alışveriş merkezi yatırımlarıdır. Bu konuyla ilgili model geliştirilmeden Önce gayrimenkul ve alışveriş, merkezi yatırımının Dünyada ve Türkiye'de ne durumda olduğu araştırılmıştır. 4. bölümde; çeşitli ülkelerde gayrimenkul yatırımlarına olan ilgi ve bunlara yapılan yatırımların geri dönüş oranlan bazı tablolar yardımıyla anlatılmıştır. Daha sonra alışveriş merkezleri gelişimi açıklanmış ve alışveriş merkezi türleri hakkında bilgi verilmiştir. Çeşitli ülkelerdeki perakendecilik sektörlerine ait son bilgilerin verilmesi ile bu bölüm bitirilmiştir. Gayrimenkul ve alışveriş merkezi yatırımlarının Türkiye'deki gelişimi hakkında bilgi verilen 5. bölümde, aynı zamanda alışveriş merkezleri gelişimi ve bu alandaki yatırımların durumu anlatılmış; burada bu konuyla ilgili çeşitli yetkililerin fikirlerine yer verilmiştir. Bu bölümde ayrıca; Türkiye'de yapılmış olan ve yapılması planlanan alışveriş merkezleri hazırlanan listeler ile ortaya konulmuş ve bunların ülkemizdeki bölgesel dağılımı bir harita üzerinde ifade edilmiştir. Son olarak, çeşitli kaynaklardan (gazete, dergi vb.) derlenen veriler kullanılarak, ülkemizde yapılmış olan alışveriş merkezleri çeşitli özellikleri açısından hazırlanan tablolar üzerinde tanıtılmıştır. 6. bölüm bu çalışmada ortaya konulmak istenen modelin anlatıldığı ve açıklandığı bölümdür. Burada çeşitli tablolar, grafikler ve akış diyagramları yardımıyla oluşturulmak istenen model tanıtılmaktadır. Alışveriş merkezi fizibilite çalışmasında yer alması gereken ön hazırlık evreleri açıklandıktan sonra (arsa yerinin ve alım türünün belirlenmesi,...vb) modelin kurulması aşamasında yapılan kabullenmeler ve kabul edilen kısıtlamalar belirtilmiş ve modelin çalıştırılma prensipleri detaylı olarak açıklanmıştır. Antalya'da yapılan alan çalışması sonuçlarının anlatıldığı bir alt başlıkla başlayan 7. bölümde; bazıları Antalya'da yapılan bir alışveriş merkezine ait, diğerleri ise yabancı kaynaklardan alınan veriler kullanılarak, önerilen model biri iyi diğeri kötü ekonomik koşulların seyrettiği kabul edilen iki duruma göre çalıştırılmıştır. Bu bölümde bu işlemlere ait tablo ve grafikler yer almaktadır. 8. ve son bölümde ise; 7. bölümde elde edilen sonuçlar ve değerlendirmeler yer almakta ve bunlar kullanılarak ortaya konulan model ve sonuçlan değerlendirilmektedir. ABSTRACT Investıgation on Shopping Center Investments in Turkey and The Case Study for Antalya The aim of this thesis is to put out a model that will present the cash flows in a shopping center project and to evaluate the profitableness of the project for the investor at its beginning phase. The study consists of eight chapters. In the first chapter; the subject of the study is described. The reasons of choosing the subject, the studies have done before in this area and the method used to solve this problem are also defined. The main concepts related to the subject are presented in the second chapter. Here; income, investment, real estate, development of real estate, shopping, shopping centers, retailing and feasibility concepts and the capital market and the investment partnerships at Turkey are explained. Before beginning an investment project, feasibility analysis must be done. The feasibility analysis of a real estate project is described in the third chapter of this study. The investment vehicle chosen at this study is to invest capital directly in the developing process of a shopping center. Before the improvement of the model, investments in real estate and in shopping centers at different countries and Turkey are considered. In the fourth chapter; investments in real estate and the rate of returns of these investments are put out by using tables of different countries. Then the development process and the types of shopping centers are described. In the fifth chapter; the development of real estate and shopping center investments at Turkey in last decades are searched. To explain the shopping center investments in Turkey, the opinions of experts working in this area are summarized. The shopping centers in operation and the planned ones are listed on tables. At the end of this chapter, the information tables are prepared to describe some shopping centers with available data according to their properties; site area, building area, cost, parking facilities, stores, rent.etc. About 17 shopping centers are presented. In the sixth chapter the model developed in this thesis is described. Relevant tables, graphs and flow charts are prepared to explain the model and its working scheme in detail. At the feasibility analysis of shopping centers, first, the location of project must be defined and then by using the data gathered from the search of district around the site and persons living there, the type of the shopping center is defined. This is the main input data of the proposed model. After this stage the model starts to work. Here the assumptions and restrictions valid for the model and its operation process are described in detail. In the seventh chapter, first, the field study carried out in Antalya on the June of 2000 is explained Then, by entering different data; like for example rents per m2, costs per m2, planning period, construction period, etc. The model is operated. Some of these data belong to the shopping center built in Antalya in 2000-2001, and others are taken from foreign resources. Two different cases are applied on model. First one consists of optimistic thoughts and expectations; the second one has pessimistic expectations. In the pessimistic situation; the rate of interest is high, the capital and loan cost is higher than the other one; the economic figures are changing daily. The optimistic situation is opposite to this one. Tables and graphs for these two situations are given in this chapter. The results obtained from the tables and graphs of both situations are discussed in the eighth chapter where the evaluation of the model and the results are also presented. Tez Adı: Betonarme Prefabrike Yapim Sistemlerinin İlköğretim Binalarina Uyabilirliğinin Değerlendirilmesine Yönelik Kriterler Yazar Adı: İlkay MERT Danışman: Prof. Yükselen AYAYDIN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2001 ÖZET Sanayileşme ve demokratikleşme yolunda önemli adımlar atılan ülkemizde, çağın gelişmelerini ve sorunlarını anlamak, bunlara çözüm üretmek, kültürel değerleri geliştirmek ve toplum katılımını sağlamak için eğitim kalitesinin arttırılması konularındaki çalışmalar son on yılda büyük önem kazanmıştır. Temel eğitimin amaçlarına ulaşılabilmesi için uygun eğitim ortamları oluşturulması, gereksinimlere cevap verebilecek fiziksel, eğitsel ve sosyal çevre düzenlemelerinin geliştirilmesi gerekliliğinden yola çıkılarak ülkemizde Temel Eğitim Projesi kapsamında yeni ilköğretim binalarının yapımının gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu proje kapsamında, yeni ilköğretim programına ve çevre koşullarına uyum sağlayabilen özgün projelerin geliştirilmesi ve geliştirilen projelerin "az kaynakla çok ve kaliteli yapı, daha kısa inşaat süresi, daha yüksek bir eğitim standardı sağlayacak yapıların yaratılması" temel hederi doğrultusunda, 3 yıllık bir dönemde, yaklaşık 300.000 dersliği kapsayacak şekilde gerçekleştirilmesi planlanmıştır. Birinci bölümde çalışmanın amacı, yöntemi ve kapsamı ile ilgili bilgiler verilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde detaylı olarak irdelenen ilköğretim binaları gelişiminde, inşaat endüstrisinde de gelişmelerin yaşandığı savaş sonrasındaki dönem ilköğretim binalarında uygulanan yapım sistemleri açısından büyük önem taşımaktadır. Bu döneme kadar geleneksel yöntemlerle inşa edilen ilköğretim binaları, birkaç işçi tarafından kolayca' taşınıp monte edilebilen standardize küçük bölümlerden oluşan yapım sistemleri ile yapılmaya başlanmıştır. Böylece ilköğretim yapılarının kitlesel üretimine yönelik ilk prefabrike sistemler ortaya çıkmıştır, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan nüfus patlaması ve eski yerleşim alanlarından şehirler yakınlarındaki yeni banliyölere olan göç yeni okulların yapımım gerektirmiştir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılan şehirlerin yeniden yapılandırılması için endüstrileşmiş yapım sistemleri alanındaki çalışmalara paralel olarak, okul yapılarına özgü yapım sistemlerinin geliştirilmesi çalışmaları da önem kazanmaya başlamıştır. Bu çalışmalar önceki yıllarda olduğu gibi A.B.D. ile Avrupa'da İngiltere, Fransa ve Almanya'da ağırlıklı olarak yürütülmüştür. Kurulan enstitü ve organizasyonlarda, A.B.D. ve İngiltere'de çelik yapım sistemleri, Almanya ve Fransa'da ise prefabrike betonarme yapım sistemlerinin yanı sıra ilköğretim okullarının planlamasına yönelik araştırmalar da yapılmıştır. 1950–1970 yılları arasındaki bu dönemde prefabrike yapım sistemleri ile yapılan ilköğretim binaları inşaatları belli bir plan ve program dahilinde gerçekleştirilmiş, kısa zamanda, yüksek inşaat standardına ulaşılmış pek çok okul binası yapılmıştır. Türkiye'de ise ilköğretim binalarının gelişimi çok yavaş bir seyir izlemiş, hatta bu gelişim 1950'li yıllardan sonra durmuş, bütün ülkede tip proje uygulamaları 50 yıl boyunca devam etmiştir. Yapım sistemi olarak ise geleneksel kagir yığma veya betonarme karkas sistemler kullanılmıştır. 1960'lı yıllarda yarı prefabrike sistem uygulamaları denenmiş ancak organizasyon aksaklıkları nedeniyle bu uygulama terk edilmiştir. Türkiye'de uygulamaya koyulan sekiz yıllık temel eğitim projesinin, diğer ülkelerdeki gelişmeler de dikkate alınarak prefabrike sistemlerin ilköğretim binalarında uygulanabilirliğinin irdelenmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır. Temel Eğitim Projesi kapsamında yapılacak okulların inşaatında Geleneksel Yapım Sistemlerinin kullanımı, inşaat süreçlerinin uzamasına neden olarak projenin tüm ülkede uygulamaya geçmesini geciktirebilir. Bu nedenle daha az iş gücü ile daha kısa sürede, daha çok ve daha ucuz yapı üretimi gerçekleştirme amacına yönelik olarak geliştirilmiş olan Prefabrike Yapım Sistemleri, ilköğretim binası üretimine uygun yapım yöntemleri olarak seçilebilir. Ancak, ilköğretim binası yapımına hız kazandırabilecek, aynı zamanda da daha kaliteli ve mimari ve işlevsel beklentilere uyumlu binaların yapımına olanak tanıyacak bu sistemler, çeşitli kısıtlama ve zorlukları da beraberinde getirmektedirler. Bu nedenle, bu çalışmada; ilköğretim binaları tasarımında belirleyici temel kriter binanın kullanımı sürecinde bina ile kullanıcı ihtiyaçları arasında uyumun sürekliliğinin sağlanması gerekliliği vurgulanmış, ilköğretim binaları yapım sistemlerinin binanın yapımı ve kullanımı sürecinde ortaya çıkabilecek mimari ve yapısal beklentilere cevap verebilme derecelerinin değerlendirilmesine yönelik kriterlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Çalışmada önerilen kriterler "endüstrileşmiş yapım" ve "prefabrikasyon" kavramlarım içeren "yapım sistemi", "uyabilirlik", "değişkenlik", "değişebilirlik", "çok fonksiyonluluk" ve "çeşitlilik" kavramlarını içeren "esneklik" ve "değerlendirme" kavramlarına dayalı olarak belirlenmiştir. Bu kavramlarla ilgili irdeleme çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturmuştur. Tasarlanacak ilköğretim binalarına yönelik olarak; belirlenecek etmen grupları doğrultusunda betonarme prefabrike yapım sistemlerinin sağladığı olanakları kapsayan değerlendirme sürecine yönelik çalışma aşağıdaki adımları içermektedir: - İlköğretim Binaları Tasarım, Yapım ve Kullanım Süreçlerini Yönlendiren Etmenlerin Belirlenmesi Prefabrike Betonarme Yapım Sistemlerinin İlköğretim Binalarına Uyabilirliklerinin Değerlendirilmesini Yönlendirecek Kriterlerin Belirlenmesi Çalışmanın dördüncü bölümünün birinci aşamasında, yönlendiren etmenler üç temel grupta incelenmiştir: ilköğretim binaları tasarımını 1- Ülke, Bölge ve Kent Düzeyinde Alınan Makro Kararlar 2- Eğitim Yöntemleri ve Eğitim Yöntemlerinde Olası Değişimler 3- Teknolojik Olanaklar İrdelenen ilköğretim binaları tasarım, yapım ve kullanımını yönlendiren etmenlerin; a-) Master plan kararlarına b-) Tasarım kararlarına c-) Yapım sistemi seçimine d-) Yapı malzemeleri seçimine e-) Alt yapı sistemleri seçimine f-) Yapı kabuğu sistemleri seçimine etki ettiği tespit edilmiştir. Tasarımcı; yapım sisteminin mimari ihtiyaç programlarında belirlenen mekân karakteristikleri ve çevre verileri ışığında çeşitli mimari beklentilere cevap vermesini talep etmektedir. Bu nedenle mevcut prefabrike yapım sistemlerinin ilköğretim binalarına uyabilirliğine yönelik değerlendirme kriterleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir. 1. 2. 3. 4. Planlama Esnekliği Kitlesel Düzenleme Olanağı Mekân Organizasyonu Esnekliği Alt Sistemlerin Bütünleştirilmesi Değerlendirme kriterlerinin irdelenmesi neticesinde bir değerlendirme tablosu veya yöntemi önerilmiştir. Çalışmanın son bölümünde ise ulaşılan sonuçlar açıklanmakta, öneri ve değerlendirmeler sunulmaktadır. ABSTRACT Studies on understanding the developments and problematic issues of new millennium and producing new solutions to respond this issues, improving cultural values, obtaining community involvement in education and improving the quality of education had become the most important issues in last twenty years trough industrialization and democratization in world. As a result of these developments, school architecture and building must response to changes in demographics, changes in culture and the economy, new social and environmental demands, and competition-local, national and now global. The progress of educational buildings from the beginning of the 19th century is examined in the second part of the study. The issues that have been limiting factors on the design, construction, and operation of schools in this century can be divided into two major areas: the use of building materials and systems that will deliver long life and flexibility with reduced maintenance and the design of flexible learning and teaching spaces. Primary schools have built with traditional construction methods until the Second World War. In the first decade after the war, the main attention of administrators and architects was concentrated on building of the new primary schools urgently needed because of the rising birth rate in Europe, especially in Britain, Germany and France. The early post-war answer to the problem of erecting a lot of schools quickly was the exploitation of factory production. Skilled labor, after wartime experience, was taking advantage of better working conditions in factories, and it seemed probable that a fundamental change was taking place in the building industry. The difficulties of the shortage of skilled site labor were solved by transferring to the factory as much of the construction of the school as was possible. A system of building was devised consisting of small standard parts, which could be handled by small number of men and assembled, in a short time in a variety of ways on the site. It was a system of prefabricated parts as opposed to a system of prefabricated buildings. it has been referred to as a non-traditional building method, but in fact, there has been no real break with tradition but merely a simple development of existing practice. The list of factory made components, like windows and doors, was extended to include the various parts of the structural frame, roof walls, etc. The first experiments with this method of building did not result in a monotonous repetition of ready-made schools. On the contrary, in spite of the discipline implied in the acceptance of a form of standardized construction, architects succeeded in producing a considerable variety of plan shapes to suit the exigencies of individual sites, with their differing contours, topography and aspect. The first non-traditional school building systems were based on a planning grid dimension. The structure has been subject to continues development and refinement, to meet demands of increased costs. There can be no doubt that these systems are successful. Many fine schools throughout the Europe confirm this, but main lesson learned from their use is that the decision to exploit factory production was correct. During the years between 1945-1970, these systems, using steel, timber or reinforced concrete frames, clad in different ways with a variety of materials, have been developed by architects and manufacturers and have met with varying degrees of success. As better planning of the school has resulted from the changed attitude of all those concerned with its creation, so the production of the school has resulted from the changed attitude of ail those concerned with its creation, so the production of a satisfactory structure required a change of attitude on the part of the architect, the specialist and the manufacturer. That change has taken place, and the result is a degree of architect/manufacturer collaboration not known before. . Developments on primary school buildings in Turkey have started at the beginning of the 20 century. Standard school plan types, conventional masonry and reinforced concrete frame systems have been used during 1950's in Turkey. In 1960's, some semi-prefabricated building systems for school buildings have developed and put into practice. However, these applications have abandoned because of many organizational problems. As a result of the developments in the last decade as mentioned before, school architecture and building must response to changes in demographics, changes in culture and the economy, new social and environmental demands, and competition-local, national and now global. Thus, it is intended that improving the new educational system and building the new school buildings to respond the new requirements of this new educational system in Turkey. Primary Education Project is the first stage of studies that are related to realize these aims. Forming appropriate physical education environments, which are appropriate to educational and social environmental arrangements for Turkey, is the starting point of Primary Education Project. In addition, realization of new original school projects that are adaptable to new educational program and environmental conditions is another important scope of this project. At the same time, it is aimed that obtaining more efficiency, reduced site activity, and safer and faster construction in school building at this project. It is planned that building 300.000 new classrooms in three tears. Use of prefabricated building systems on school buildings has become more important to response these demand. In order to evaluate the adaptability and applicability of concrete prefabricated building systems on school buildings, this study presents the evaluating criterions of these systems examining architectural, functional and structural requirements. Proposed evaluating criterions in the study has determined based on following three basic concepts: 1- “Building system” concept which covers “industrialized building” and “prefabrication” concepts 2- “Flexibility” concept which covers “adaptability”, “changebility”, “change”, “multifunctionality” and “variability” 3- “Evaluation” Main body of the study consists two major parts as follows: - Examining the factors, those are influence the process of school design, construction and use. - Determination of the criterions those direct the evaluation process of applicability of prefabricated concrete building systems on school building. At the first part, the factors has examined in three main groups: 1- Decisions of national, regional and urban scale on school building policy 2- Educational methods and possible variations on educational methods 3- Technological applications on education and school building The main finding based on the examination of the factors is that: These factors have important influences on; a-) Main decisions of the master plans b-) Main decisions of the design c-) Selection of the building system d-) Selection of the building materials e-) Selection of the sub-building system f-) Selection of the building envelope. Architect expects that the building system which covers different solutions for the architectural requirements according to the space characteristics and the environmental values. Because of that, evaluation criterions for prefabricated concrete building systems has determined and examined as follows in the study: 1. Planning flexibility 2. Possibility of variable 3. Use flexibility 4. Integration of sub-building systems In the last part of the study, conclusions are drawn, and the need of using prefabrication on school building is presented by a number of reasons. Tez Adı: Pencerelerin Avrupa Pencere Standartlarına Göre Değerlendirilmesinde Analitik Hiyerarşi Projesi Yönteminin Uygulanması Yazar Adı: Serpil SÜLDÜR KEÇELİ Danışman: Doç. Dr. Ayşe ELAGÖZ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Eylül- 2004 ÖZET AB, günümüzün en büyük bölgesel entegrasyon hareketlerinden biri olup, Türkiye ile AB arasında 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşması ile iki taraf arasında malların serbest dolaşımı kabul edilmiştir. "CE İşareti" taşıyan herhangi bir ürün, AB ve Gümrük Birliği içinde bir engelleme ile karşılaşmadan dolaşabilir. Dünya ticaretinde, malların serbest dolaşımının sağlanmasında, başlıca sorun kaynağı olarak teknik engellerden söz edilebilir. AB içinde teknik engellerin aşılması için uluslararası normlara göre her mal için tek bir Avrupa Standardı hazırlama çalışmaları sürmektedir. Bu kapsamda hazırlanan ve pencerelere "CE İşareti" konulabilmesini sağlayan "Pencere ve Dış Çıkış Kapıları Standardı" yürürlüğe girmek üzeredir. Bu tezin amacı, söz konusu Avrupa standardında yer alan performans kriterlerinin PVC pencere örnekleri üzerinde değerlendirmesinin yapılabilmesi için Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) yönteminin kullanılmasıdır. AHP, bir Toplam Kalite Yönetimi süreci olan Kalite Fonksiyon Açınımı kavramında kullanılan yönetim ve planlama araçlarından "biridir. Bu çalışmada AHP, Kalite Fonksiyon Açınımının örneklere uygulanmasında, uygun ürünün teknik özelliklerinin ağırlıklarım belirlemede kullanılmıştır. Çalışma, tüm AB pencere ve kapı firmalarının katılımına olanak sağlar. Bu modelin örneklenmesi için Türkiye'de üretilen PVC pencere firmalarının verilerinden yararlanılmıştır. Sekiz ana bölümden oluşan bu tez çalışmasının ilk bölümünde, standart kavramı ve standardizasyon hakkında genel bilgi verilerek, standardizasyonun yararlan, standart- kalite ilişkileri gözden geçirilmiştir. İkinci bölümde, Avrupa Birliği'nin standardizasyon çalışmaları hakkında genel bilgi verilerek, Avrupa Birliği standart kuruluşları tanıtılmış, standart oluşturma çalışmaları, Avrupa standartlarının uygulanması, "CE İşareti" ve uygulaması ele alınmıştır. Üçüncü bölümde Türkiye'deki standardizasyon çalışmaları özetlenmiş, Türk standartlarını AB standartlarını uyumlaştırmak için yapılan çalışmalar açıklanmıştır. Dördüncü bölümde pencere standardizasyonunda etkili olan teknik veriler incelenerek, pencerenin fonksiyonları, pencereyi oluşturan elemanlar ve pencere montajı İlkeleri özetlenmiştir. Beşinci bölümün konusunu Avrupa pencere standartları oluşturmuştur. Pencere ile ilgili Avrupa Standartları (EN), EuroWindoor Pencereler ve Kapılar Avrupa Ürün Standardı ve ilgili performans özellikleri (kriterleri) açıklanmıştır. Altıncı bölümde, bu çalışmadaki ön kabuller belirtilmiştir. Yedinci bölümde, söz konusu Avrupa Standardında yer alan performans kriterleri PVC pencere örnekleri üzerinde Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) Yöntemi kullanılarak değerlendirilmiştir. AHP, bir Toplam Kalite Yönetimi süreci olan Kalite Fonksiyon Açınımı kavramında kullanılan yönetim ve planlama araçlarından biridir. Sekizinci ve son bölümde elde edilen sonuçlar irdelenmiş ve söz konusu model için ileriye yönelik genişletilme önerileri getirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Pencere, Avrupa Standartları, CE İşareti, Analitik Hiyerarşi Prosesi, Kalite Fonksiyon Açınımı ABSTRACT The Application of The Analytic Hierarchy Process (Ahp) Method in Evaluation of The Windows Accorjding to The European Standards for Windows European Union is the largest regional integration movement of our times. Turkey has signed the Custom's Union agreement in 1996 and was included in the Common Market, by which the parts have accepted the free circulation of the products in all the members of the Common Market. Any product with a CE Mark may move in the member states of the Common Market without any obstruction. The main source of obstruction in the free circulation of the goods is accepted to the technical details. In overcoming the technical problems, however, efforts of preparation of a single Standard in international norms are being carried out throughout many years. The current draft Standard for windows and doors prepared explains the criteria to get a CE Mark for any window. This study attempts to evaluate the windows according to the performance criteria accepted in the "EU Standards for Windows and Doors" mentioned above, by the Analytic Hierarchy Process Method, where figures of the Turkish PVC windows were utilized for demonstration. This study enables the integration of the total window manufacturers to the model. The figures are derived from the Turkish PVC samples for the demonstration of the application of the model. Keywords: Window, European Standards, CE Mark, the Analytic Hierarchy Process, Quality Function Deployment Tez Adı : Ahşap strüktürel sistem seçim modeli ve geleneksel kıyıköy konutları üzerinde değerlendirilmesi Yazar Adı: Kerimcan Apak Danışman: Yrd. Doç. Dr. Suat Çakır Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim – 2009 ÖZET Ahşap strüktürel sistemlerin yapısal özellikleri kendi içlerinde çeşitlilik göstermesine karşın, mimari projeye en uygun en akılcı bir sistem seçilmesi beklenmektedir. Uygun ve akılcı ahşap yapısal sistemin seçimi ancak bir karar verme metodu ile gerçekleştirilebilir. Bu karar verme metodu hangi kriterlere göre ve ne şekilde yapılmalıdır? Bu sorunun cevabının verilmesinde yol gösterici olacak ve amaç edinilen dört önemli ilke bulunmaktadır. a. Zaman (Minimum zaman harcanarak inşaatın bitirilmesi) b. Para (Minimum para harcanarak inşaatın bitirilmesi) c. Malzeme (Minimum malzeme kayıp edilerek inşaatın bitirilmesi) d. İş gücü (Minimum iş gücü harcanarak inşaatın bitirilmesi) Bu ilkeler çerçevesinde, ahşap yapısal sistemlerin bir metod ile karar verme çalışması yapılacak ve belirlenen amaçlara ulaşılmaya çalışılacaktır. Belirlenen amaçları; a. En akılcı ahşap strüktürel sistem seçim modelinin oluşturulması, b. İleri yıllarda Kıyıköy geleneksel ahşap konutların mimari yapısının bölgenin çevresinde de devam ettirilmesi durumunda, konutların inşaası için en uygun yapısal örneğin tespit edilmesi oluşturmaktadır. Birinci bölümde; Araştırılan problemin tanımı yapılmış, çalışmanın amacı, yöntemi, kapsamı ve sınırlamaları ile ilgili bilgiler verilmiştir. İkinci bölümde; Kıyıköy bölgesinin tarihi, fiziksel ve iklimsel verilerinin değerlendirilmeleri yapılmıştır. Bölgenin sit alanı içerisindeki yeri, özellikleri ve potansiyel önemi ortaya konulmaya çalışılmıştır. Üçüncü bölümde; Kıyıköy bölgesindeki mevcut konutların mekansal tasarım ve yapısal özelliklerinin irdelemesi yapılmıştır. Bu konutları oluşturan strüktürel birimler; temel, duvar, döşeme ve çatı olmak üzere detaylı bir şekilde irdelenmiştir. Kıyıköy evlerinin geleneksel Türk Evi plan şeması içerisindeki kullanım özellikleri ve bu mekanların xiv biçimlenme şekilleri, irdeleme ve grafiksel anlatım yolları ile ortaya konulmaya çalışılmıştır. Dördüncü bölümde; Günümüzde kullanılan ahşap sistemlerin teknolojik kriterlerinin karşılaştırmalı analizi yapılmıştır. Ahşap yapı sistemleri teknolojik kriterler çerçevesinde karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme aşamaları, montaj, üretim, taşıma, depolama ve ısı izolasyon kriterleridir. Yapı sistemleri, her bir kriter için bir değerlendirme puanı almıştır. Verilen bu değer puanları sonucunda, yapı sistemlerinin teknolojik kriterlere uygunluğu belirlenmiştir. Beşinci bölümde; Mimari tasarım süreci içerisinde, ahşap döşeme ve duvar konstrüksiyon seçiminde modüler ızgara kullanımı çerçevesinde karar verme metodunun irdeleme ve uygulama çalışmaları yapılmıştır. Bu bölüm içerisinde yapılan çalışmalar ayrıntıları ile aşağıda başlıklar altında gösterilmektedir. a. Ahşap yapısal sistemlerde kullanılabilecek ortak modüler ızgaranın belirlenebilmesi için, ahşap strüktürel sistemlere ait yapısal parçaların ve bileşenlerin boyutsal ilişkileri irdelenmiştir. b. Ahşap parça, bileşen ve öğelerin modüler ızgara üzerinde karşılaştırma çalışması, ahşap elemanların modüler ızgara aralığına uyumlarının belirlenmesi ve metodun oluşturulabilmesi için yapılmıştır. c. Örnek plan tiplerinin döşeme ve duvar konstrüksiyonlarının belirlenen ızgara boyutları üzerinde; etkin malzeme kullanımı çerçevesinde karşılaştırma çalışması yapılmıştır. Altıncı bölümde; Ahşap yapısal sistemlerin; teknolojik kriterler, örnek plan tiplerinin yapısal, fonksiyonel özellikleri, hane halkının mekansal ihtiyaçları çerçevesinde karşılaştırılması sonucunda elde edilen en uygun ahşap yapısal sistemin, döşeme ve duvar konstrüksiyonuna karar verme metodu ile ilgili çalışmalar yapılmıştır. ABSTRACT Timber structural systems have different features which have to be known by an architect. Clients have some expectations from architects which are related to the rational timber structural system election for the project. The rational timber structural systems have to be decided for the type of the architectural projects by an architect. This decision has to be done by a methodological order system. The question is; how this methodological order system is going to be realized? Which criteria have to be considered for modeling the right methodological order system? There are four main criteria which are the principles of this methodological order system. a. Time (Minimum time maximum efficiency) b. Money (Minimum money maximum efficiency) c. Material (Minimum material maximum efficiency) d. Man power (Minimum man power maximum efficiency) By the guidance of these criteria’s, rational election modeling for timber structure is used by architects for deciding right structures. By the help of this rational election modeling for timber structures, the aims of the research project have to be actualized. There are two aims in this research project. a. The best rational election modeling for timber structures have to be formed. b. The convenient structural system has to be decided for traditional Kıyıköy timber c. housing by rational election modeling for timber structures. In the first chapter; the research problem is defined. The aim, scope, model and limitations of the research are clarified. In the second chapter; the history of the Kıyıköy region is defined. The physical and climatic data’s are considered for clarifying the potential importance of this area. In the third chapter; the design and the construction of the existing traditional Kıyıköy housing is defined. The traditional structural materials and the construction details which are the parts of the traditional housing in Kıyıköy are searched. The categorization of the traditional Kıyıköy housing in Turkish house taxonomy is defined. Interior spaces of the traditional Kıyıköy timber house are examined and symbolized by graphics. In the fourth chapter; Timber structural systems are analyzed in comparative way according to the technological criteria’s which are denominate as production, assembly, transportation, storing and thermal isolation. In every criterion, points are given to the timber structural systems. The points are the convincing proof of the timber structural systems congruity to the technological criteria’s. In the fifth chapter; Timber structural systems and materials are tested and decided according to modular coordination systems. In this chapter the research sequence is shown according to these steps. a. Modular coordination systems and spaces between coordinates are defined according to the materials which are used in timber structural systems. b. The dimensional relations between the materials in timber structures and the modular coordination scheme are searched for examining the congruity for forming the research modal. c. Wall and slap construction of the sample plan shames are examined according to efficient material usage criteria on the modular coordination scheme. In the sixth chapter; Timber structural systems are examined according to the technological criteria’s. These timber systems and their structural flexibility are compared according to the functional and space qualifications of the traditional Kıyıköy homes. The data’s which are taken from these criteria’s and comparisons are considered in modular coordination scheme for deciding the rational wall and slap construction scheme. At the end of the chapter, conclusion and assessment of the research work is presented. MİMARLIK TARİHİ ROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Türk brütalizmi’ne çağdaş mimarlık çerçevesinde bir bakış Yazar Adı: Ömer Hilmi Gülsen Danışman: Prof. Dr. Bülent ÖZER Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Eylül-1990 Tez Adı : Dünyada ve Türkiye’de çağdaş rasyonalist mimari Yazar Adı: Ayla Gülsen Danışman: Prof. Dr. Bülent ÖZER Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart -1991 Tez Adı : Clemens Holzmeister ve Türk Mimarlığı’ndaki Yeri Yazar Adı: Elvan ERKMEN Danışman: Prof.Dr. Bülent ÖZER Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Pogramı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-1998 ÖZET Clemens Holzmeister ve Türk Mimarlığı'ndaki Yeri adı altında geliştireceğimiz doktora çalışmamız her biri kendi içinde alt başlıklara sahip beş ana bölümden oluşmaktadır. Clemens Holzmeister’in yetiştiği ve ilk eserlerini verdiği Modern Mimari’nin çıkış yıllarını incelemeden önce, bu düşünceyi hazırlayan nedenlere ve ortama bir göz atmak gerekmektedir. Viyana özellikle 19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarında sanatta eklektisist davranışa karşı mimarların ve plâstik sanatlarla uğraşanların ortak mücadelesine sahne olmaktadır. 19. Yüzyıl Eklektisizmi’nin Avusturya mimarlığındaki yankıları çok kuvvetli olmuş ve bu anlayışa karşı en güçlü ve en kararlı başkaldırı yine bu ülkede gerçekleşmiştir. Bu nedenle, çalışmamızın birinci bölümünde, 19. Yüzyıl Eklektisizmi ve ona karşı ortaya çıkan tepkiler, Avusturya ve Türk mimarlıklarında da karşımıza çıkacak olan belli başlı- belirtileriyle incelenecektir. 19. Yüzyıl'ın eklektisist mimarlığı aktüel problemlere cevap ararken çareyi mekân, ya da zaman açısından kendine yabancı kültür ve uygarlıklara ait biçimleri kendi ortamına aktarmakta bulacaktır. Böylece ortaya çıkan mimarî biçimler sorumluluğunu üstlendiği düzenin özelliklerini yansıtmak yerine, çağın aktüel ihtiyaçlarına cevap vermeyen, aktüel imkânlarının kullanılmadığı bir takım "maskeler" şeklinde belirmiştir. Bu gerçek verilerden uzak, taklitçi, yapay ve dekoratif açıdan da son derece yüklü mimari, bundan kurtulma çabalarını beraberinde getirecek ve böylece yeni bir antitez olarak, taşıdıkları farklı biçim diline rağmen, aynı ilkeler etrafında toplanan çeşitli tutumları bünyesinde toplayan yepyeni bir anlayış, "Modern Mimari" akımı ortaya çıkacaktır. Çalışmamızın ikinci bölümünde 19. Yüzyıl Eklektisizmi’nin Avusturya mimarlığındaki belirtileri, bu harekete karşı gelişen başkaldırıyla birlikte ele alınacaktır. Yine aynı bölüm içinde Holzmeister’in kendi ülkesindeki mesleki faaliyet yıllarını kapsayan mimari dönemler birbirleriyle; karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Bu bölüm içinde ele alınacak olan bir diğer; konu da kırsal kesim mimarlığının Avusturya mimarlığı içindeki gelişimi ve Holzmeister'in bu gelişmedeki rolüdür. Viyana'da sadeleşme diğer Avrupa şehirlerine oranla çok daha erken ve çok; daha etkili olmuştur. Avusturya mimarlığı bu harekette Avrupa bütünü içinde öncü durumundadır. Ancak I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya için uluslararası mimari alanda bir geriye sayım başlayacaktır. Bu ülkede mimarlar benzeri pek görülmedik şekilde sık değişen politik sistemlerle ve buna bağlı olarak da değişken ideolojik, kültürel ve estetik zihniyetle yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Özellikle de 1938’deki Anschlu (ilhak) Avusturya mimarlığı için en büyük darbe olmuştur. Öyle ki, 1945'le gelen özgürlüğe rağmen mimarlar, 1950'li yılların ortalarına kadar Modern Mimari'nin diğer Avrupa ülkelerindeki gelişimine seyirci kalacaklardır. Bütün bu gelişmeler içinde Holzmeister’in mimari eğilimi temel niteliğini muhafaza etmiş ve mimar kendi ülkesinde de devlet otoritesini yansıtacak temsili yapılar tasarlamakla görevlendirilmiştir. Holzmeister’in II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden 1972'ye kadar Viyana’da etkili olan mimarî faaliyetlerdeki rolü daha ziyade kilise mimarlığıyla ilgili tartışmalara katılmak ve dinî yapılarıyla bu tartışmalarda taraf teşkil etmekten ibaret kalmıştır. Bu arada mimarın Alpler'de gerçekleştirdiği bazı otel yapıları, özellikle 1950'den sonra hız kazanacak olan büyük otel mimarlığının prototipi olarak kabul edilmektedir. Türk mimarlığının. 19. Yüzyıl'dan itibaren gelişmesi çalışmamızın üçüncü bölümünde, incelenecektir. Daha III. Selim zamanında Osmanlı Mimarlığı Batılılaşma çabaları sonucunda geleneksel değerlerden uzaklaşmıştır. Batılılaşma hareketinin daha da hız kazanmasıyla 18. Yüzyıl’ın taklitçi olmayan barok ve rokoko eğilimi yerini tamamen eklektisist bir tutuma bırakacaktır. Önceleri Balyan ailesinin çeşitli uygulamalarıyla; evrensel mahiyette seyredecek plan bu; tutum, 19. Yüzyıl sonlan ve 20. Yüzyıl başlarında son derece; güçlü milliyetçi, düşüncelerin hâkim olduğu bir ortamda, Kemalettin ve Vedat Beyler aracılığıyla sözde millî, bölgesel bir kimliğe bürünecektir. Uygulama yabancı formların yerli formlarla değiştirilmesinden ibaret kalmış ve biçimsel bir antitezin sınırlarını aşamamıştır. Çalışmamızın ilk bölümünde izlendiği gibi Batı'nın eklektisizme karşı tepkisi diyalektik bir gelişmenin doğal sonucu olarak ortaya çıkacak, bir yandan endüstrileşmeyle birlikte gelişen aktüel gerçeklerin zorlaması, diğer yandan sanatçıların bilinçlenmesiyle Batı bu "hastalığını" yenmesini bilecektir. Bize gelince, Batı’dan alınma bir hastalık, yapay tezler ve antitezlerin ardarda sıralanmasıyla Türk mimarlığını çok uzun bir süre etkisi altına alacaktır. Clemens Holzmeister'in bu seyir içindeki konumu yabancı mimar problemi içinde genel olarak ele alınacaktır. Mimarın Türkiye'deki çalışmalarının tek tek incelenmesi ise çalışmamızın dördüncü bölümü kapsamındadır. Dördüncü Bölüm'de ulaşılmak istenen amaç, Holzmeister'in mimarlığının kendi içindeki seyrinin' incelenmesi değil, Türkiye döneminin esas alınarak, mimarın tutumundaki bu dönem öncesi ve sonrası değişiklikleri eğer varsa ortaya çıkarmak ve nedenlerini araştırmaktır. Bu da söz konusu dönem içinde mimarın farklı davranışlarını en belirgin şekilde sergileyen örneklerin ele alınması ve bunlar içinde Türkiye ile ilişkisi kurulabilecek olanlar üzerinde daha detaylı bir şekilde durulmasıyla olacaktır. Mimarın kilise yapılarının gelişimi de yine aynı şekilde Türkiye öncesi ve sonrasının karşılaştırılmasıyla birlikte incelenecektir. Mimarın özellikle kendi ülkesindeki mimarî davranışını tek bir belirli üslubun sınırları içine dahil etmek oldukça zordur. Kendisi Modern Mimari ile ilgili tartışmalardan uzak durmuş ve her türlü mimarî ideolojiyi reddetmiştir. Ancak geleneksel günlük biçimleri anıtsal bir anlatımla yorumladığı yapıtları biçimsel açıdan olmamakla beraber, davranış açısından Ankara’ dakileri hatırlatmaktadır. Bu husus çalışmamızın beşinci ve sonuç bölümünde ele alınacak ve sonuç bölümünde ele alınacak ve mimarın Ankara’daki uygulamalarında ülkesindekilere kıyasla daha tutarlı ve biçimsel açıdan daha başarılı olmasının nedenleri araştırılacaktır. Çalışmamız Holzmeister mimarlığının kısa bir değerlendirmesi ve bunun mimarın Türkiye'deki yapılarında ne ölçüde izlenebildiğinin saptanmasıyla sona erecektir. ABSTRACT The doctorate thesis treating the subject of Clemens Holzmeister and his place in turkish architecture includes five parts which are each in their turn divided into subtitles. Before analyzing the years Modern Architecture first appeared, which were at the same 'time the years Clemens Holzmeister formed his educational background and produced his first works, it is necessary to examine the reasons and the-milieu to prepare the concept of modernism. Specially in the end of the: 19th century and in the beginning of the 20th century, Vienna witnessed the common struggle of architects and artists against Eclecticism. 19th century Eclecticism had been, very influential oh Austrian architecture and the strongest and most determined reactions against this movement originated from this country. That is the reason why in the first part of our work, 19th century Eclecticism and the reactions will be analyzed alongside its characteristics which will appear in Austrian and Turkish architecture. While searching solutions to actual problems, 19th century eclecticist architecture tried to transfer forms belonging in space and time to foreign cultures and civilizations to its own context. Thus, architectural forms resulting from such an understanding instead of reflecting the properties of their own times, appeared as "masks" and didn't bring any answer to the actual needs of the era. This imitative, artificial and heavily decorated architecture which was far from real data would try to get rid of these characteristics and as an antithesis would bring out the new conception of "Modern Architecture". This style would gather varying tendencies using all different formal vocabularies but uniting around the same principles. In the second part of our thesis, the signs of 19th century Eclecticism in Austrian architecture will be handled alongside the reactions appearing against this movement. In the same part, the periods including Holzmeister’s professionally active years in Austria will be analyzed in a comparative way. The other subject which we will examine in this part will be the development of rural architecture in Austria and the role Holzmeister played in this development. The tendency towards simplification was very influential in Vienna and it happened quite early comparing to other European towns. In all over Europe, Austrian architecture may be said to be a pioneer in Modem Architecture. However, after 1st World War, Austrian architecture started to decline on the international platform. In this country, architects had to face frequently changing political systems and ideological, cultural and aesthetic conceptions changing accordingly. Particularly the Anschluss in 1938 constituted the biggest blow on Austrian architecture, so that, despite the liberty which occurred in 1945, architects were only witnesses of the growth of Modern Architecture in other European countries. Despite these events, Holzmeister's architectural tendency protected its essential qualities and the architect was missioned to, design representative buildings reflecting the State's authority. Holzmeister's role from the end of the 2nd World War to 1972 in Vienna was mainly to participate to discussions concerning church architecture and to i express himself thanks to his religious buildings. Apart from this, some of the hotels the architect had planned were going to be considered as prototypes for the big hotel architecture which gained speed specially after 1950. The evolution of Turkish architecture since the 19th century will be .examined in the third chapter of our thesis. Starting with Selim the IIIrd as a, .result of westernization, Ottoman architecture moved away- from traditional values. With the acceleration of the; efforts of westernization, the Ottoman baroque and rococo tendencies of the 18th century which were not imitative would leave their place to eclectisist tendencies. This manner, which was at first in a universal identity with the work of the members of Balyan family, turned into a pseudonational and regional style with the works of Kemalettin and Vedat Bey, in the circumstances where national ideologies were leading. In practice, local forms took the place of universal forms and at the end, the total movement was not more than an antithesis in form. As it was demonstrated in the first chapter of our work, the reaction of the western world against Eclecticism was formed naturally as the result of a dialectic evolution; The western world could get over this "illness" thanks to the development of the actual realities going hand in hand with industry and to the artists becoming more and more conscious every day. As far as we are concerned, an illness which was taken over from the West, affected Turkish architecture for a long time by the accumulation, of artificial thesis and antithesis used one after the other. Clemens Holzmeister's place in this process is observed generally as the problem of foreign architects in Turkey and the evaluation of the architect's work in Turkey one by one is the subject of the fourth chapter. The aim of our work in the fourth chapter is not to observe Holzmeister's architecture in its own terms, but .by taking his architecture in Turkey as the focal, point, to find out if there are any changes in his design process before, and after this period and to search for their reasons. This aim will be obtained by examining the most significant samples that show the different tendencies in the architect's work, especially in detail those that are mostly related with Turkey. Holzmeister's churches will also be examined in the same way, by comparing his work before and after Turkey. It is quite difficult to assign a single style to the architect's work, especially concerning his tendencies in his own country. The architect has avoided every kind of arguement about Modern Architecture and rejected every architectural ideology. But his work where he interpreted the traditional common forms with a monumental expression, remind us his buildings in Ankara, not in form, but in expression. This fact will be observed in the fifth part and the conclusion chapter of our work, and the reasons why the architect's work in Ankara is more successful formally than those in his own country, will be searched. Our work will be concluded by a short evaluation of Holzmeister's architecture and the finding out of how much of it is reflected into Turkish architecture. Tez Adı : Mimarlıkta Rasyonellik Kavramına Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Bir Bakış Yazar Adı: Ebru ÖZEKE Danışman: Prof. Dr. Bülent ÖZER Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2001 ÖZET “Mimarlıkta Rasyonellik Kavramına Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Bir Bakış” başlıklı çalışmamızın amacı, mimarlıkta rasyonellik kavramının tarih boyunca geçirdiği değişimin incelenmesi ve 20'nci Yüzyılın sonunda almış olduğu biçimin gözler önüne serilmesidir. Beş bölümden oluşan çalışmanın “Sanatta Rasyonalizm” başlıklı ilk bölümünde, bir felsefe akımı olarak Rasyonalizm ve bilgi teorisine paralel gelişen çeşitli sanat teorileri ile mimarlık, resim ve heykel alanlarındaki rasyonalist yaklaşımlar ele alınmıştır. Antik Yunan Mimarlığı, Roma Mimarlığı, Rönesans Mimarlığı ile Neo-Klâsisizm ve Fransız Devrim Mimarlığı alt başlıklarından oluşan ikinci bölüm, daha önce ana hatlarına değinilen tarih içindeki rasyonalist evrelerin ve bu evrelere ait mimarlık uygulama ve teorilerinin detaylı bir incelemesi niteliğindedir. Çalışmanın üçüncü bölümü, diyalektik olarak gelişen çeşitli eğilimleri ve teorileriyle, 20'ncİ Yüzyıl Modem Mimarisinin oluşturucu ortamını yaratması açısından büyük önem taşıyan 19'uncu Yüzyıl mimarlığının karakter ve gelişimine ayrılmıştır. Endüstri Devrimi ortamında biçimlenen Eklektisizm, Neo-Klâsisizm, Neo-Gotik ve Egzotizm gibi bileşenleri ve kendisine karşı oluşan bilinçli ve spontane tepkilerle birlikte ele alınmıştır. Dördüncü bölüm, Modem Rasyonalizm ve 1930'Iu yıllardan sonra da Uluslararası Üslûp olarak bilinen eğilim ile birlikte, sözkonusu akımın mimarlık ve şehircilik alanındaki uygulamalarına ışık tutmayı amaçlamaktadır. Burada, Rasyonalist mimariyi hazırlayan Chicago Okulu, Adolf Loos, Deutscher Werkbund, Bauhaus Okulu ve De Stijl gibi farklı eğilimlere değinilmiş ve Modern Rasyonalizm’in gelişimi, Walter Gropius, Ludwig Mies van der Rohe, ve Le Corbusier gibi mimarların çalışmalarıyla, Modem Mimarlık ve şehircilik fikirlerinin dünyaya duyurulmasına olanak sağlayan CIAM Kongreleri çerçevesinde ele alınmıştır. Beşinci bölümde ise, mimaride 1960'lı yılların sonunda Modem Mimari'nin katılığına ve tekdüzeliğine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Modem-Sonrası eğilimler arasında, yine Modem Rasyonalizmin pür biçimlerini yeni bir dille kullanan iki farklı tutum incelenmiştir. Bunlardan ilki, temsilciliğini beş Amerikalı mimarın yaptığı, 1920'lı yılların beyaz formlarına bir geri dönüşü başlatan New York Beşlisi, diğeri de Neo-Rasyonalizm olarak anılan ve yandaşlarını Avrupalı mimarlar arasında bulan bir akımdır. Anahtar Kelimeler: Rasyonalizm, Klasisizm, Pozitivizm, Neo-Klasisizm, Modern Mimarlık, Modern Sonrası Mimarlık, Neo-Rasyonalizm. ABSTRACT The aim of our thesis, namely "An Inquiry On the Concept of Rationality in Architecture Within the Historical Evolution Process", is to analyze the evolution and metamorphosis of the concept of "rationality" in architecture within the context of Rationalism in art and architecture throughout history, and to define its meaning at the end of the 20th Century. Rationalism in philosophy, architectural theory in parallel to epistemology and rationalist approaches in painting, sculpture and architecture are the subjects of the first chapter, namely “Rationalism in Art”. The second chapter, "Rationalist Periods and Styles Throughout History" is dedicated to the descriptions of the architectures and architectural theories of Ancient Greece, Ancient Rome, the Renaissance and French Revolution within the context of Neo-Classicism. The third chapter concentrates on 19th Century architecture as a means in the formation of Modem Architecture. Eclecticism is defined and analyzed with its tendencies like the GreekRevival, Gothic-Revival and Egzotism, as well as its against reactions, both spontaneous and conscious. The subject of the fourth chapter is the Modern Rationalism known as the International Style after 1930's. The Chicago School, The Bauhaus School, Deutscher Werkbund, De Stijl and the architecture of Adolf Loos are included as the tendencies forming the Modem Rationalism. The works of Walter Gropius, Ludwig Mies van der Rohe and Le Corbusier are analyzed as the pioneers of the Modem rationalist movement. Another focus point is the CIAM as a means of communication between the Modem architects during war and post-war years. The fifth chapter includes two Post-Modem tendencies, first the works of the so-called New York Five and the Italian Neo-Rationalist architects who utilize the rational geometric forms of the Modem Rationalism in different attitudes. The purpose of this concentration is to identify the formal and ideological relations of these architects to Modern Rationalism, in order to explore and clarify the rationalist context of today's architecture, commonly referred to as Post-Modern. Keywords: Rationalism, Classicism, Pozitivism, Neo- Classicism, Modern Architecture, Post- Modern Architecture, Neo- Rationalism. RESTORASYON PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Ahşap Mimari Anıtlarda Koruma Uygulamaları ile İlgili Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Mehmet Berker Danışmanı: Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-1983 Tez Adı : Osmanlı-Türk Sivil Mimarisinde Pencere Açıklıklarının Gelişimi Yazar Adı: Nihal Uluengin Danışmanı: Prof. Dr. Feridun Akozan Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-1983 Tez Adı : Doğal Taş Kagir Yapılarında Taş Ayrışmasının Nedenleri ve Maktralı Kalkerler Üzerinde Korumaya Yönelik Bir Araştırma Yazar Adı: Kemal Çorapçıoğlu Danışmanı: Prof. Dr. Feridun Akozan Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan-1984 Tez Adı : Mimari Anıt ve Anıt Gruplarına Çağdaş Fonksiyonların Verilmesi ve Bu Konuda Ülkemizdeki Gelişmeler Yazar Adı: Ömer Aydeğer Danışmanı: Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-1986 Tez Adı : Mimarbaşı Sedefkar Mehmet Ağa’nın Yaşamı ve Türk-Osmanlı Mimarisine Yazar Adı: Gülçin Taluy Danışmanı: Prof. Dr. Feridun Akozan Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Katkısı Teslim Tarihi: Mayıs-1987 Tez Adı : Geleneksel Türk Osmanlı çarşı yapılarının oluşumu, gelişimi ve yakın doğu kültürleri ile olan etkileşimleri Yazar Adı: Oğuz Ceylan Danışman: Prof. Dr. Feridun Akozan Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz - 1989 Tez Adı : Korunması Gerekli Mimari Anıtlara Ek Yapı Tasarımında İlkeler Yazar Adı: Halil Onur Danışmanı: Öğr. Gör. Dr. İlgi Yüce Aşkun Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-1992 Tez Adı : Osmanlı Külliyelerinin Temel Özellikleri ve Günümüz Ortamında Değerlendirilmesi Yazar Adı: Z. Hale Tokay Danışmanı: Prof. Dr. Haluk Sezgin Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mayıs-1994 Tez Adı : Taş Sivil Mimarlık Örneklerinde Korumaya Yönelik Yöntem Önerileri ve Bu Yöntemlerin Kayseri Örneğinde Uygulanışı Yazar Adı: Gonca BÜYÜKMIHÇI Danışman: Doç.Dr. İ.Yüce AŞKUN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 1997 ÖZET Geleneksel sivil mimarlık örnekleri içinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte çok az incelenmiş bir konu olan taş sivil mimarlık örneklerinin araştırılması, karakteristik özelliklerinin belirlenmesi, bozulma nedenlerinin saptanması ve korunabilmeleri için uygulanması gereken yöntemlerin belirlenmesi amacına dönük olarak hazırlanan tezin I. Bölümünde öncelikle kültürel mirasımız içinde önemli bir yere sahip olan sivil mimarlık örneklerinin malzeme ve yapım sistemlerine göre Türkiye genelinde dağılımı incelenmiş ve ana inceleme konumuzu oluşturan taş sivil mimarlık örneğine sahip olan bölgeler belirlenmiştir. Tez kapsamının sınırlarını belirleyen bölgeleme çalışmasında, geleneksel evlerin oluşumunu etkileyen iklim, yerel malzeme, yüzey şekilleri gibi doğal koşullar araştırılmış ve bu etkenlerin bölgesel ev tiplerinin oluşumuna etkisi çeşitli haritalarla somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Konu her ne kadar taş sivil mimarlık örnekleri olarak belirlenmiş ve araştırma taş sivil mimarlık örneklerinin yoğun olarak bulunduğu bölgelerle sınırlandırılmışsa da "Türk Evi" kavramının içerdiği zengin birikim sadece yapı malzemesi ile sınırlı değildir. Bu nedenle dört alt başlıkla açınımları yapılan ve bir bütün olarak "Türk Evi" kavramını oluşturan geleneksel konut örnekleri, 1. alt bölüm içinde genel özellikleri ile kısaca irdelenmiş ve karakteristik özellikleri belirlenmiştir. Ana inceleme konumuzu oluşturan taş sivil mimarlık örneklerinin yapım sistemlerinde kullanılan taşın malzeme olarak incelenmesi çalışmalarını kapsayan I. Bölümün 2. alt bölümünde ise öncelikle taşın tanımı ve sınıflandırılması yapılmış daha sonra mimaride kullanılan taş cinsleri belirlenmiştir. Bir çok etkene bağlı olarak şekillenen geleneksel evlerin tasarımına küçük bir parça olarak girdiği düşünülen malzemenin aslında mimarinin şekillenmesindeki temel etkenlerden biri olduğunun ispatlanması amacına dönük olarak,,bölgeleme çalışmasında belirlenen sınırların, taş malzeme kaynaklan ile ilişkisi kurulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla öncelikle geleneksel sivil mimarlık örneklerinin yapımında kullanılan taşların elde edildiği oluşumların yerleri belirlenmiş ve yapım sistemlerine göre sivil mimarlık örneklerinin Türkiye genelinde dağılımım gösteren harita ile karşılaştırılmıştır. Bu iki haritanın çakıştırılması sonucu elde edilen yeni bir harita ile volkanik oluşumların mimariye etkisi somutlaştırılmıştır. Taş malzemenin ana yapı gereci olarak kullanıldığı bölgelerde yer alan geleneksel evlerin evlerin plan oluşumları, iklimsel faktörlere, topoğrafik koşullara ve yaşama biçimine bağlı olarak farklı özellikler göstermekle birlikte, taş malzemenin verdiği olanaklar ve görünüm taş sivil mimarlık örneklerine belli bir biçim birliği getirmiştir. Bu biçimsel bütünlük taşın fiziksel özelliklerine bağlı olarak geliştirilen yapım sistemlerinin benzer özellikler taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, konstrüksiyon ve formun belirlenmesinde önemli bir etken olan taş malzemenin fiziksel özelliklerinin araştırılması, geleneksel evlerin biçim ve yapım sistemlerinin anlaşılmasında ve daha sonra irdelenecek olan bozulma nedenlerinin saptanmasında önemli bir veri oluşturacağı düşüncesine bağlı olarak önem kazanmıştır. Bu düşüncenin ışığı altında geleneksel sivil mimarlık örneklerinde yaygın olarak kullanılan taşların fiziksel özellikleri, yapıdaki kullanım yerleri ile ilişkilendirilerek açıklanmış ve taşın mimarinin şekillenmesindeki etkisi araştırılarak I. bölüm tamamlanmıştır. Bütünü kavramaya yönelik her çalışmada olduğu gibi, burada da mozaiği oluşturan her parçanın çözümü bir gerek olarak ortaya çıkmış ve tezin II. bölümünde taş sivil mimarlık örneği potansiyeline sahip olan bölgelerin monoğrafik çalışmaları üzerinde yoğunlaşılmıştır. Türkiye'de yer alan ve ana inceleme konumuzu oluşturan taş sivil mimarlık örneklerini içeren bölgelerin monoğrafik çalışmalarında öncelikle, yöresel konut mimarisinin oluşmasına etki eden faktörler araştırılmış, yöresel konut mimarisinin yayılma alanı ve sınırları saptanmış ve bu sınırlar içinde kalan kent evleri plan oluşumları, cephe düzenleri ve yapım sistemleri açısından araştırılmıştır. Bu araştırmanın hedefi, söz konusu bölgelerde yer alan taş sivil mimarlık örneklerinde, mekânsal yapı nitelikleri açısından bazı genellemelere ulaşabilmek ve bu yolla bölgelerin karakteristik özelliklerini belirleyerek diğer bölge evleri ile karşılaştırılmasını sağlamaktır. Taş malzeme kullanılarak yapılandırılan sivil mimarlık örneklerinin bölgesel özelliklerinin belirlenmesi amacına yönelik olarak hazırlanan II. bölümde, farklı bölgelerde yer alan taş sivil mimarlık örneklerinin genel karakteristikleri belirlenerek, ortak bölgesel özellikleri ortaya konmuş, diğer bölge evleri ile karşılaştırılması yapılmış ve elde edilen sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmiştir. Tez sonunda önerilecek olan yöntemlere sağlıklı veri tabam oluşturmak amacına yönelik olarak hazırlanan III. Bölümde; tarih boyunca; çeşitli uygarlıkların birbirine eklemlendiği önemli bir yerleşim merkezi olan Kayseri'de yer alan geleneksel evler, gerek tarihsel süreç içinde ortaya koydukları işlevsel, biçimsel ve yapısal performansları ile daima civar yerleşimlere örnek oluşturacak kapasitede yapılandırılan mimari oluşumlar olarak, gerekse farklı kültürel bileşenlerin başarılı bir sentezim yansıtan özgün örnekler olarak öne çıkmış ve Anadolu kültür mozaiğinin bir devamım oluşturan Kayseri, uygulama alam olarak seçilmiştir. III. bölümün 1. alt bölümünde, taş sivil mimarlık örnekleri içinde Kayseri evlerinin yeri ve önemi vurgulanarak inceleme alanı olarak seçilme nedenleri açıklanmıştır. Geleneksel Kayseri evlerinin oluşmasına etki eden faktörlerin araştırıldığı 2.alt bölümde kentin tarihsel gelişimi, coğrafi konumu, yüzey şekilleri, iklim koşulları, malzeme olanakları, sosyal yaşantı ve yaşama biçimi, demografik yapısı ve sosyo-ekonomik yapısı, detaylı olarak irdelenmiş ve evlerin oluşumuna etkileri belirlenmiştir. Yöresel konut mimarisinin özelliklerinin belirlendiği 3. alt bölümde ise öncelikle geleneksel Kayseri evleri adı altında genelleştirilen Müslüman ve Hıristiyan evlerinin yayılma alanı ve sınırlan belirlenmiş daha sonra dönemlerinin teknolojik imkanları içinde, aynı yerel malzemeyi kullanarak aynı iklimsel koşullara karşı koyma gereğine rağmen, farklı mimari karakter taşıyan Müslüman ve Hıristiyan evleri plan oluşumları, cephe düzenleri, yapım sistemleri açısından incelenmiş ve mimari özellikleri rölöve çizimleri ile desteklenerek açıklanmıştır. Geleneksel mimariyi oluşturan birimlerin detaylı olarak irdelendiği 4. alt bölümde, evlere kendine özgü kimliğini kazandıran öğelerin karakteristik özellikleri belirlenmiştir. Geleneksel Kayseri evlerini oluşturan Müslüman ve Hıristiyan evlerinin ortak özellikleri ve farklılıklarının ortaya koyulduğu 5. alt bölümde, mekânsal yapı nitelikleri açısından bazı genellemelere ulaşılmış ve sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmiştir. Kayseri evlerinin İç Anadolu Bölgesi içinde yer alan taş sivil mimarlık örnekleri ile karşılaştırıldığı 6. alt bölüm ile III. Bölüm tamamlanmıştır. Taş sivil- mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinin saptanması ve koruma önerileri başlığı altında değerlendirilen IV. Bölümde, farklı problemleri içermekle birlikte, güçlü neden-sonuç ilişkileriyle birbirine bağlı olan bozulma nedenlerini kavrayabilmek, çözümleyebilmek ve geleneksel evler üzerindeki etkisini ortaya koyabilmek için soyutlama yoluyla yorumlama kaçınılmaz olmuş ve bir kavramsal basitleştirilmeye gidilmesi gerekmiştir. Bu bağlamda taş sivil mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinden en etkin olanları teşhis edilmeye çalışılmış, belirlenen nedenlerin yapıya yansıması incelenmiş, çağdaş koruma olgusu çerçevesinde dünyada uygulanan yöntemler* belirlenmiş ve bu yöntemler doğrultusunda taş sivil mimarlık örneklerinin korunabilmesi için ilkesel düzeyde öneriler geliştirilmiştir. I-II-III ve IV. Bölümlerde elde edilen bulguların sentezi olarak, sonucun saptandığı V. bölümün 1. alt bölümünde Kayseri'de yer alan geleneksel sivil mimarlık örneklerinin bozulma nedenleri belirlenmiş, 2. alt bölümde bu nedenlerin yapıya yansıması ile oluşan yıpranma türleri incelenmiş, belirlenen etkenler altında yıpranan konutların yöresel, çevresel etkenler ve kentin gereksinimleri doğrultusunda çağdaş yaşam içinde sürekliliğini sağlamak amacıyla işlev belirleme önerileri geliştirilmiştir. 3. alt bölümde ise geleneksel evlerin korunabilmesi için uygulanması gereken teknik yöntemler belirlenerek tez sonuçlandırılmıştır. ABSTRACT Although Masonary Civil Architectural works are of great importance in Traditional Civil Architectural works, there are very few studies on this subject. The first section of this thesis covers the researches for Masonary Civil Architectural works, determination of their characteristic features and reasons for deterioration and the methods needed to preserve them. In this section the distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to the material and structural systems have been studied and the regions where there are the samples of masonary civil architecture have been determined. In regional study, natural conditions such as climate, local material, geographical characteristics, have been examined and the effects of these elements have been shown by means of various maps. Although the subject is masonary civil architecture and the study has been limited to the regions where the quantity of this kind of architecture is relatively high, the concept of "Turkish House" with its rich content is not limited only to the structural materials. For this reason, the traditional habitat samples which constitute the "Turkish House" as a whole is examined under four sub-titles and in the first sub-title it is examined shortly and it's characteristic features are determined. The second sub-title of the first section covers the definition, classification and the types of the stones used in architecture. The regional studies depend on the relation between the material resources arid the architecture of the region to prove that material, which has been thought as of a small importance in the design of traditional houses, in fact has fundamental effects on the constitution of architecture. For this reason, the resources of stones used in traditional civil architecture have been located and compared with the maps showing the distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to constructional systems. As a result a new map has been developed to prove that volcanic structures has a effect on architecture. In spite of the fact that the traditional house plans in the regions where stone is used as main material, shows different features according to the climate, topographic conditions and life style, they still have unity in form drived from the advantages of stone materials used and their appearance. This unity in form comes from the similar features of the constructional systems developed according to the physical features of stone. In this concept, the study of the physical features of stone, which has an important effect on construction and form, is of great importance in understanding the form and constructural systems of traditional houses and in determining the reasons of destruction. The second section of this thesis covers the monographic studies of the regions which have the potential masonary civil architecture. In this study, the factors influenced the local habitat architecture has been examined and its extension and borders are determined and the plans of city houses within these borders have been studied with regard to side order and constructional systems. The aim of this study is to reach a generalization in the masonary civil architecture samples in the above mentioned regions from the aspect of residential qualities and to enable the comparison with the houses in other regions by determining the characteristic features of the regions. So, in the second section general characteristics of masonary civil architecture in different regions have been examined, their common regional characteristics have been identified, they have been compared with other regional houses and the obtained results have been tabled. The third section aims to be a reliable database to methods suggested in the thesis. Kayseri has been chosen as the application area for it has an important place throughout history as a residential area with its varies civilizations. And as a result of having the influence of different cultures it has the most authentic samples. In the first sub-title of the third section the reasons for chosing the Kayseri houses and their place and importance among masonary civil architecture samples are emphasised. In the second sub-title of this section, the historical development, geographical characteristics, climate, material resources, demographic and socio-economic structures have been examined in details and their effects on the construction of these houses have been determined. In the third subtitle the extension and borders of Muslim and Christian houses, which are generalized as Kayseri houses, are determined and these houses have been identified according to their plans, side orders, constructional systems and architectural features to reveal that they have different architectural characteristics although the same local materials have been used and they had to endure the same climate. In the fourth sub-title the elements which forms the traditional architecture have ' been examined in details and characteristic features of the elements which give the houses their original identity have been determined. In the fifth sub-title the common features and differences of Muslim and Christian houses have been some generalizations have been reached from the aspect of residential construction qualities and the results have been tabled: The third section ends with the sixth sub-title in which the Kayseri houses have been compared with the samples of masonary civil architecture in Central Anatolia. The IV section covers the reasons for the destruction and the suggestion for the conservation of the civil architecture. The most recognized reasons of destruction of masonary civil architecture samples have been identified, the results of these reasons have been studied, the methods used thoroughout the world have been determined and by means of these methods some suggestion of these samples have been made. As a synthesis of the determination in the I.-II.-III. and IV. sections, in the first sub-title of the fifth section the destruction of the traditional civil architecture samples in Kayseri have been determined. In the second sub-title, different types of destructions as a result of these reasons have been examined and some suggestions have been developed to ensure the continuity of these houses along with their local, environmental factors and the requirements of the city. The thesis concludes with the third sub-title of this section which includes technical methods for conservation of the traditional houses. Tez Adı : İstanbul'da 19.Yy Sivil Kargir Mimarinin Korunması İçin Fener Bölgesi Örneğinde Bir Yöntem Geliştirilmesi Yazar Adı: Mevlüde RÜSTEMOĞLU KAPTİ Danışman: Prof. Haluk SEZGİN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Pogramı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-1998 ÖZET Bu çalışmada XIX. yüzyılda İstanbul Fener bölgesinde inşa edilmiş kârgir doku incelenmiş ve zamanla bozulan bu dokunun iyileştirilmesi için bir öneriler bütünü geliştirilmeye çalışılmıştır. Bu hedef doğrultusunda tezin kurgusu şu şekilde özetlenebilir. Birinci bölümde, bölgede XIX. yüzyıl ortamını hazırlayan tarihi gelişim süreci kısaca aktarılmıştır. ( İstanbul genelinde ). Eski çağ koloniler zamanı olan Bizans öncesinin, Bizans İmparatorluğunun ve bundan sonra Tanzimat’ın ilanına kadar gelen Osmanlı döneminin tarihi, sosyal ve fiziksel gelişimi öne çıkarılarak incelenmiştir. Tanzimat ile oluşturulan yeni yasal düzenlemeler incelenerek, bu dönemdeki sosyal, ekonomik, örgütsel ve yönetimsel değişiklikler ile bunların uygulama alanlarına aktarılma çabaları kent ölçeğinde ortaya konulup varılan sonuçlar belirtilmiştir. İkinci bölümde, Tanzimat ile değişen şehir dokusu ve sivil mimarinin özgün bir örneğini oluşturan ve günümüze kadar fiziksel dokusunu korumuş Fener bölgesi incelenmiştir. Bu bölümde ilk olarak Fener’in, Bizans Dönemi ile, Osmanlı Döneminde Tanzimat’ın İlanı’na kadar olan tarihsel gelişimi aktarılmıştır. Bunu izleyecek 1839 tarihinden sonra bölgede oluşan yeni bir yasal dönemin sonucu meydana gelen sivil kârgir mimarinin plan, cephe ve yapısal özellikleri incelenmiştir. Üçüncü bölümde, Fener bölgesindeki sivil mimarinin bozulma nedenlerinden en önemlisi olan sosyo- ekonomik yapının değişimi yerinde yapılan gözlemlerle tespit edilmiştir. Bunun sonucunda bozulmanın sosyal ve fiziksel boyutları ortaya konmaya çalışılmıştır. Dördüncü bölümde, koruma kavramının dünyada ve Türkiye’de tarihsel gelişimi incelenmiş ve bu süreçte planlanan, uygulanan ve sonuçlanan rehabilitasyon çalışmalarına yer verilmiştir. Beşinci bölümde, dördüncü bölümde irdelenen örneklerden elde edilen bilgiler ve üçüncü bölümde verilen alan çalışmalarının ışığında, Fener Bölgesinin rehabilitasyonu için öneriler geliştirilmeye ve yıpranmalara yapısal çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır. Altıncı bölümü oluşturan sonuç ve önerilerde bu çalışmanın kuramsal araştırma ve alan çalışmaları aşamalarında varılan ve gerekli görülen hususlar belirtilmiştir. Ayrıca bu iki aşamanın birleştirilmesi ile ya da diğer bir deyişle kuramsal ve uygulanmış verilerin Fener bölgesine uyarlanması ile ortaya çıkarılan iyileştirme önerileri bir bütün olarak verilmiştir. ABSTRACT In this thesis, the masonry town fabric which had been built at Fener district ın Istanbul during the second half of 19th century have been investigated. By the course of time the town fabric and the buildings in the specified area have been destroyed due to the different causes. The purpose of this study is to develop a set of measurements to interrupt the destruction and to rehabilitate the area. In order to achieve this purpose the main frame of the study is arrenged as follows. In the fırst chapter, the historical background which has prepared the circumstances at the district in 19th century is presented briefly. Here, the historical development of Istanbul in general is studied, particularly emphasizing the social and town fabric aspects of the city for different periods, namely, the pre Bizantine era, the reign of Bizantine Empire and the Ottoman times until Tanzimat. The special interest is devoted to the Tanzimat era to comprehend the new legislative improvments covering social, economic organization and administrative areas. The results reached by application of these new arregements are also expressed. In the second chapter, it is focused on Fener district considering the changes happened in Tanzimat era. These changes have caused the formation of a different town fabric and an original civil architecture in the region which has survived until now, preserving its characteristics more or less. As a first step the historical adventure of Fener district beginning in Byzantine era and continueing in Ottoman reign up to Tanzimat is narrated. Then, the main features of civil architecture in the district which was a result of the new lagislative arragements applied after 1839 have been investigated in detail regarding to the plan, elevation and structural aspects of the buildings. Third chapter is devoted to the field search and observations. According to the findings depending on observations made in the district, the most important factor which caused the destruction is the substantial change in the social and economic structure of the region. The social and the physical dimensions of the destruction due to this factor have presented as detailed as possible. In the fourth chapter, the concept of preservation has been explained being followed its historical development. Different preservation and rehabilitation projects that realized in western world and Turkey are also presented. The stages of planning and application are given and the results observed after application are discussed for these projects. Fifth chapter is related to the preservation and rehabilitation measurements proposed in this thesis as the conclusion of this study for Fener district. In order to form these set of measurements the followed way is to compose of the observations and the findings coming from field search and the theoretical knowledge gained from previous examples of chapter four. Mainly the basic steps of general approach for preservation and rehabilitation works have been adapted to the special conditions of Fener district. Finally a set of concrete proposals have been offered relevant to the social and physical characteristics of the district. In the last and sixth chapter, the conclusions extracted from whole study and the basic proposals for preservation and rehabilitation of this area are summarized. Tez Adı : Türkiye’de Ahşap Evlerin Bölgelere Göre Yapısal Olarak İncelenmesi ve Restorasyonlarında Yöntem Önerileri Yazar Adı: Tülay ÇOBANCAOĞLU Danışman: Doç.Dr. İlgi YÜCE AŞKUN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Pogramı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Aralık-1998 ÖZET Tezin amacı; Türkiye’de, ahşap evin bölgelere göre gelişen yapısal sisteminin incelenmesi ve evrensel koruma boyutunda, yapısal özgünlüklerini yitirmeden, restorasyon çalışmalarının yapılmasını amaçlayan yöntem önerilerini geliştirmektir. Tez dört bölümden meydana gelmektedir. 1. Bölümde; Tarihsel süreç içerisinde, yerleşik düzene geçiş ile başlayıp, Türkiye’de çeşitli kültür bileşenlerinin izlerini taşıyarak gelişen konut mimarisinin büyük bölümünü oluşturan ahşap evlerin, kökeni ve gelişimi irdelenmektedir. Bu gelişimi, planlama ve yapısal kurgu olmak üzere iki bölümde ele alındığında; kullanım açısından ortak özellikler gösteren oda, eyvan, avlu veya bahçeye açılan galeri ya da sofa ögeleri en basit plandan, en gelişmiş plana kadar, yöresel küçük farklılıklar göstermekle birlikte, benzer çözümlenmektedir. Yapısal kurgu açısından ise, yöresellik olgusu, önemli bir unsur olmakta ve bu etkileşim doğrultusunda, ahşap yığma, ahşap karkas ve karma sistem olmak üzere tanımlanan ahşap evler, bu üç ana gurup ve alt başlıklarında biçimlenmektedir. Bu tanıma uygun üretilen evlerin, Türkiye’nin Kuzey-Orta-Batı-Güney Anadolu ve Marmara Bölgelerinde yaygınlaştıkları saptanmaktadır. 2. Bölümde; Genel olarak ılıman, yağışlı ve ormanlık bölgelerin ürünü olarak ortaya çıkan ahşap evler, 18. Yüzyıl ortaları ve 20. Yüzyıl başları olarak tarihlenebilen, 36 adet örnek evin özellikleri doğrultusundaki yapısal sistemleri ile incelenmektedir. Her bölge için ortaya konan yöresel özellikler ve ahşap malzeme olanakları sonucu meydana gelen yapısal sistemler, temelden çatıya kadar detaylı irdelenerek, oluşturulan “yapı strüktürleri” ile bölgelerin genel yapısal kurgu özelliklerini bulmaya yönelik, Bölgesel Yapı Sistemi İnceleme Tablosu düzenlenmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda genelde kargir zemin kat duvarları üstüne düzenlenen ahşap karkas sistem, duvar kurgusu biçimine göre çeşitlenmekte ve adlandırılmaktadır. Bir başkent ürünü olarak ortaya çıkan İstanbul evleri ve etkilediği yerleşimler dışında ki bölgelerde, ahşap evler çoğunlukla ahşap karkas arası dolgulu olarak üretilmektedirler. Benzer özellikler taşıyan yapı sistemlerinin yer aldığı bölgeler arasında bir gruplandırma çalışmasına gidilerek, yapısal sistem bölgeleri oluşturulmaktadır. 3. Bölümde; Geleneksel ahşap evin günümüz koşullarında yapısal koruma sorunları, yapısal bozulma nedenlerine bağlı olarak ortaya konulmaktadır. Ahşap, fiziksel açıdan, olumsuz dış etkenler karşısında korunamadığı durumlarda, oldukça dayanıksız bir malzemedir. Bünyesinde bulundurduğu yararlı özelliklerinin yanısıra, boyutsal değişebilirlik, yıpranma, çürüme gibi olumsuz özelliklerede sahiptir. Bu özellikler, yapıların doğrudan etkilendikleri ferdi ve doğal nedenler, dolaylı olarak etkilendikleri toplumsal nedenler ile birleştiklerinde kaçınılmaz yapısal bozulmalar meydana gelmektedir. Ahşap evlerin restorasyonlarında, sağlıklı müdahale biçimlerinin belirlenmesi, yapısal sorunların doğru saptanması ile mümkün olmaktadır. Bu amaçla, ahşap evlerin yapısal bozulma durumlarının incelenerek değerlendirilmesi ve bunun, uygulama öncesi zorunluluğu olan bir ön çalışma niteliği taşıması gerekliliği ortaya konmaktadır. 4. Sonuç Bölümünde; Yapısal olarak oluşumu ve gelişimi irdelenen ahşap evlerin, ayırt edici özelliği olan “ahşap strüktür” ün, gelecek kuşaklara belgesel niteliğinde aktarılabilmesi için, restorasyon aşamasında “olduğu gibi “ mümkün olan en üst düzeyde korunmasına, zorunlu durumlarda minimum düzeyde takviye edici önlemlerin alınmasına yönelik, kuramsal ve yapısal açıdan öneriler geliştirilmektedir. ABSTRACT The main purpose of this thesis is to analyse the evolution of different structural systems of timber houses and design methods to renovate these according to generally accepted universal protection guidelines. The thesis is comprised of four sections: In Section I; The roots and evolution of timber houses which account for the largest portion of building architecture that reflect diverse cultural characteristics in Turkey over time is analysed. This evolution can be analysed under two separate topics: planning and structural composition. Although, there are minor indigenous differences, in terms of their plans (no matter how complicated or simple the plan might be) rooms, eyvan, courtyards, galleries and sofas exhibit similar characteristics. In terms of structural composition, indigenous characteristics play a significant role as a result of which timber houses are categorised under three different headlines, namely timber masif, timber framework and combination systems. Examples of houses that can be classified as above are seen in the Mid-North and South-West Anatolia and Marmara regions. In Section II, Timber houses origins of which can be traced back to the 18th and 20th centuries, that are generally the end product of mild, and rainy forest lands are analysed along the lines of structural design of 36 prototype houses. The Regional Structural Systems Analysis Table aims to differentiate the regional general characteristics of various structural designs. This table is constructed by examining the structural systems based on the indigenous characteristics of each region and the quality of timber materials available in those regions. The resulting evidence indicates that in general timber framework founded on masonry walls is classified and named according to the architectural composition. With the exception of Istanbul houses, typical capital city houses, and the regions influenced by these, timber houses are in general founded as wooden framework infields. Regional structural systems are developed by grouping structural compositions that exhibit similar characteristics. In Section III; The problems of protecting and preserving the structural systems of timber houses are analysed under current conditions. Timber is a very weak physical material if it cannot be protected against adverse external factors. Besides its many useful characteristics, timber is prone to dimensional changes, decay and corruption. These very characteristics in addition to the natural factors the structural design is faced with result in serious deflection problems especially when combined with the social factors. In renovating timber houses, it is crucial that the reasons for structural deflections be analysed very carefully and diagnosed correctly to come up with the right solution. Therefore, cases of creep deflections and crushing of timber structures should be studied as a pre-condition for a healthy and successful implementation. In Section IV; Conclusion, conceptual and structural suggestions are introduced in order to preserve and hand the existing and differentiating wooden structures of timber houses to next generations. These are basic precautions that need to be taken so as to protect the structure at a maximum level and ensure that the supporting external solutions are kept at minimal levels. Tez Adı : Ankara Kalesi ve Yerleşim Dokusunun Korunabilmesi Amacıyla Bir Yöntem Araştırması Yazar Adı: Nurçin ÇELİK Danışman: Prof. Haluk SEZGİN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak- 2000 ÖZET Geleneksel konut ve konut dokusu bir kentin "kent kimliği"nin sürekliliği açısından, geleceğe aktarılması zorunlu kültürel varlıklarımızdır. Bunun gerçekleşmesi günümüz "koruma anlayışı" ile ilgilidir. Ankara Kalesi Ankara'nın en eski yerleşim alanıdır ve kent belleğinde önemli bir yere sahiptir. Ancak, bu konuda henüz, kentsel bilinç oluşturulamamıştır. Ankara'nın başkent olmasının ardından, şehrin batıya ve güneye doğru gelişmesi, bugün eski' şehir olarak adlandırılan Hisar ve çevresinin mevcut kullanıcıları tarafından terk edilmesine neden olmuştur. Konut fonksiyonunu devam ettiren bölge zaman içinde büyük bir sosyokültürel değişime uğramış ve bir çöküntü alanı haline gelmiştir. Kale'de, çoğunluğu 19. Yüzyıla tarihlenen evler arasında özgün durumunu günümüze kadar taşıyabilen yapı hemen hemen yok gibidir. Kullanıcı yapısının değişimi, konutların da zaman içinde çeşitli, bölüntü ve ilavelerle bozulmasına, hatta yok olmasına neden olmuştur. Bölgenin rehabilitasyonu amacıyla 1987 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Altındağ Belediyesinin işbirliğiyle "Ankara Kalesi Koruma Geliştirme İmar Planı Projesi" yarışması yapılmıştır. Aradan 11 yıl geçmesine rağmen bugüne kadar uygulamada henüz bir şey yapılmamıştır. Yazıktır ki, geçmişle bağlarımızı kurup, geleceğimize yön verecek olan bu kültürel varlıklarımızın, hiç değilse tescilli olanlarının, rölövelerine ya da ölçekli krokilerine, ilgili hiçbir kurumda rastlayamadık. Bu çalışmada öncelikle Kale ve Kaleiçi yerleşim dokusunun mevcut durumu incelenerek, çizgisel ve yazınsal olarak ortaya konmuştur. Söz konusu bölge ile ilgili olan problemlerin tespit edilmesinin ardından, bu problemlerin ortaya çıkmasına neden olan faktörler incelendi. Dünyada ve ülkemizdeki koruma olgusunun irdelenmesiyle birlikte, Ankara Kalesi ve yerleşim dokusuyla ilgili, günümüze kadar yapılmış olan koruma çalışmaları tespit edildi. Elde edilen veriler ışığında, incelenen alanın korunması, rehabilitasyonu ve özgün niteliklerinin ortaya çıkarılarak geleceğimize aktarılabilmesi için bir koruma yöntemi ve modeli geliştirilmiştir. ABSTRACT Traditional houses and housing environment are crucially important as a cultural heritage for the continuity of the "identity of the city" to future generations. The realization of this fact is related to the contemporary "consciousness of historical preservation". The citadel area in Ankara as the old city center has a significant place in the collective memory and preservation of the identity of the city. However, among the citizens necessary urban consciousness that the old citadel area deserves has not developed yet. After the announcement of Ankara as the capital city, as a result of the urbanization process and development of the city towards west and towards (south) Çankaya, the old city center; the citadel area and its environment was left by its formerly frequent users. Through years, the housing environment in the citadel faced with a great socio - cultural change and recently has become a slum area. Today, in the citadel area even all traditional housing units that belong to the 19th century, do not preserve their original designs. As a result of the change in the social structure of the users with several divisions and additions in the housing units the original designs were changed and even destroyed. In 1987, for the rehabilitation of the site The Ministry of Culture and Tourism with the cooperation of the Municipality of Altındağ organized an architectural competition as the "Preservation and Development of the Ankara Citadel Implementation Plan". Even after 11 years the implementation of this project has not started yet. Indeed, in any institution we were unable to find any sketches or scaled drawings even among the registered examples of this cultural heritage coming from the past to write the future. In this research, particularly the citadel area and its urban fabric has been investigated and submitted with illustrative drawings and narratives. The problems in this field are revealed and the reasons are widely investigated. The preservation phenomenon is discussed within this framework and preservation studies about the case: Ankara citadel and its urban fabric is revealed. As a result of this investigation for the preservation and rehabilitation of the site in this case study and to reveal its original characteristics as a contribution to future studies, a preservation method and model has been developed. RESTORASYON- YENİLEME VE KORUMA PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Türkiye’deki Tarihi Sanayi Yapılarının Günümüz Koşullarına Göre Yeniden Değerlendirilmeleri Konusunda Bir Yöntem Araştırması Yazar Adı: A. Binnur KIRAÇ Danışman: Prof. Haluk SEZGİN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz- 2001 ÖZET Bu çalışmada Türkiye'nin "Sanayi Mirasının" önemli bir bölümünü oluşturan, günümüzde yok olmaya yüz tutmuş tarihi sanayi yapılarının günümüz koşullarına göre yeniden değerlendirilmeleri için yöntem önerisinde bulunulmaya çalışılmıştır. Belirlenen amaç doğrultusunda tezin kurgusu şu şekilde oluşturulmuştur. Birinci bölümde sanayileşme olgusunun Avrupa'da ortaya çıkışı, ardındaki itici güçlerle birlikte ele alınmış, bu hareketin sonucunda toplumlarda görülen teknik, ekonomik ve sosyal dönüşüm süreci incelenmiştir. Dünyada yaşanan bu sürece paralel olarak Osmanlı İmparatorluğu’ndaki mevcut sanayinin niteliği ile Tanzimat'la birlikte ivme kazanan sanayileşme olgusuna bakış ve sanayileşme çabaları, dört ayrı dönem halinde ele alınmış, Cumhuriyet dönemi ise iktisadi anlayışın değiştiği 1950'Iere kadar incelenmiştir. İkinci bölümde sanayileşmenin sonucu olarak, hayatın birçok alanında yaşanan dönüşümün yansıma bulduğu kent ve mimari yeni tanımlarıyla ele alınmıştır. Sanayileşme ile birlikte beliren, yeni ihtiyaçlara cevap veren yeni yapı türlerinin ortaya çıkışı ile yeni üretim tarzı olan fabrikasyon üretim etkinliğinin ihtiyaç duyduğu üretim yapılarının (fabrikaların) mimarî gelişimi, incelenmiştir. Dünyadaki bu sürecin Türkiye'deki karşılığı araştırılmış ve yenilikçi hareketlerin yoğunluk kazandığı Tanzimat dönemi sanayisinin kent ve mimarimize getirilen ortaya konmaya çalışılmıştır. Birinci ve ikinci bölümlerde olgu olarak "sanayi", süreç olarak "sanayileşme" ve ürün olarak da "sanayi yapılan" genel olarak incelendikten sonra, üçüncü bölümde bu ürün (sanayi yapıları) "Endüstriyel Miras" açısından ele alınmıştır. Tarihsel süreç içerisinde yarlığını tamamlamış, yok olma sürecine girmiş olan tarihi sanayi yapılarının "miras" olarak algılanmalarındaki kuramsal boyut incelenmiştir. Genel anlamda endüstriye miras olarak tanımlanan ve değerlendirilen tarihi sanayi yapılarının, dördüncü bölümde mimari çözümlemeleri belli bir yöntem çerçevesinde yapılmaya çalışılmıştır. Sanayi yapılarının mimari oluşumundaki etkenler incelenmek suretiyle, bu yapıların oluşum senaryoları kurgulanmıştır. Beşinci bölümde, dördüncü bölümde ifade edilen yöntem çerçevesinde Türkiye'deki sanayi yapılarının tanınması ve incelenmesi yapılmıştır. Türkiye'nin sanayileşme çabalarını kapsayan süreç içerisinde, bir sınıflama yapılmak suretiyle sanayi yapıları tanıtılmıştır. Türkiye'deki yapılar için geçerli olabilecek tipleme çalışması için belirlenen yapılar üzerinde örnek bir çalışma yapılmıştır. Altıncı bölümde ise beşinci bölümde tanıtılan ve mimari incelemesi yapılan yapıların, üç ve dördüncü bölümlerde ortaya konulan genel ilkeler doğrultusunda korunmaları ve değerlendirilmeleri hususunda Türkiye için bir yöntem önerisi geliştirilmeye çalışılmış ABSTRACT In this study, a method has been tried to be offered for the industrial buildings that have nearly become extinct in recent years to be reused according to current conditions. Due to the aim determined, the structure of the thesis is set up in this way. In the first section, the arise of the concept industrialization in Europe is studied in the light of the forces beyond, and the technical, economical and social conversion period seen in societies as a result of this movement is examined. The quality of the current industry in the Ottoman Empire, the point of view in the concept industrialization that has accelerated with the Reformation period and the efforts for industrialization are examined in four sections. And the Republic period is studied till 1950s when the economic comprehension has changed. In the second section, the city and architecture that reflect the conversion in many fields of life as a result of industrialization are examined with their new definitions. New building types that serve new needs arisen as a result of industrialization has come out and the architectural development of production buildings (factories, mills) that activity of manufacture as the new production style has required has been researched. The equivalent of this period in world has been looked for in Turkey and the outcomes of the Reformation period industry in the city and our architecture when the reformist movements have become condense. After the general examination of "industry" as the concept, "industrialization" as the period and "industrial buildings" as the product in the first and second sections, this product (industrial buildings) has been taken into consideration as "the Industrial Heritage" in the third section. The theoretical dimension in the perception of the historical industrial buildings that are no longer used as "heritage" has been examined. The architectural analysis of the historical industrial buildings that have generally been described and accepted as the industrial heritage has been tried to be done by a specific method in the fourth section. The effects in the architectural existence of industrial buildings have been examined and the script in the establishment of these buildings has been edited. In the fifth section, the recognition and examination of the industrial buildings in Turkey has been done according to the method mentioned in the fourth section. The industrial buildings within the period including Turkey's efforts for industrialization have been introduced in a classification. A study that can be taken as an example has been done on the buildings chosen for the classification valid for the buildings in Turkey And in the sixth section, a proposal of the method for the buildings that have been introduced and examined in the aspect of architecture in the fifth section to be preserved and reused has been tried to be made. Tez Adı : Geleneksel Diyarbakır Evlerinin Korunmasına İlişkin Yöntem Araştırması Yazar Adı: M. Mücahit YILDIRIM Danışman: Prof. Haluk SEZGİN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart-2002 ÖZET Bozulmaya yüz tutmuş geleneksel Diyarbakır evlerinin korunabilmesi için bir yöntem sunmayı amaçlayan tez; altı bölüm ve bunların sonuçlarının değerlendirilmesinden oluşmaktadır. Geleneksel Diyarbakır evlerinin şekillenmesinde; coğrafik, topografik ve iklimsel verilerin yanında, şehrin tarihsel gelişimi içerisinde sosyal ve ekonomik yapı etken olmuştur. Şehir dokusunu sınırlayan surlar, içinde bulundurduğu sivil mimariye ait geleneksel evlerin, dar sokaklarının ve mahallelerinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Kentte evlerin planimetrik düzeni; bir avlunun etrafında yer alan yazlık, kışlık ve mevsimlik bölümlerin organizasyonundan oluşmaktadır. Planlan oluşturan mimari öğeler sosyoekonomik verilerle de ilişkili olarak bazı yöresel değişikliklerle birlikte Türk Evinin yapısal özelliklerini yansıtmaktadır. Geleneksel Diyarbakır evlerinin bozulma nedenleri toplumsal ve fiziksel boyutlarıyla incelendiğinde, en önemli etkenlerin, kırdan kente göç ve sanayi devriminin sonucu olarak modem hayata geçiş olduğu görülmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak geleneksel evlerde biçimsel ve yapısal boyutlarda bozulma şekilleri görülmektedir. Gelişmiş ülkelerdeki ve Türkiye'deki koruma amaçlı yasal düzenlemelerin hemen hemen aynı olmasına rağmen, Türkiye'de uygulama güçlüklerinin bulunduğu gözlemlenmektedir. Sonuçta, geleneksel Diyarbakır evleri için geliştirilen koruma yöntemini; sosyo-ekonomik, yasal ve kültürel önerilerden oluşan kuramsal ve bürokratik boyut, kentsel, mekânsal ve yapısal değerlendirmeleriyle uygulama boyutu oluşturur. Suriçi’nde yeni yapılaşmada uyulması gerekli kurallarla da kentsel ve yapısal korumanın sürekliliği sağlanabilir. Anahtar Kelimeler: Koruma, Geleneksel Diyarbakır Evleri, Bozulmalar, Koruma Yasaları, Restorasyon. ABSTRACT The thesis, which aimed to present a method for conservation of the traditional Diyarbakır houses that face deterioration, has six chapters and includes a conclusion contains the consequences of those chapters. The formation of the traditional Diyarbakır houses has been influenced by social and economic structures as well as geographic, topographic and climatic data. The city walls that restrict the city tissue has played a big role in the formation of traditional houses, narrow streets and the quarter that constitutes civil architecture. The planimetric formation of the houses in the city constitutes with organization of different sections for different seasons around a courtyard. The architectural elements that forms the plans, reflect the structural peculiarities of Turkish House with some regional differences related to the socio-economic data. When the reasons for deterioration of the traditional Diyarbakır houses are investigated in social and physical dimensions, it can be seen that the most important factors are urban migration and modernization as a result of industrial revolution. As a consequence of these reasons, corruptions in formational and structural dimensions of traditional houses can be seen. Although the constitutional systems in conservation in the developed countries and Turkey are very similar, there are difficulties in application in Turkey. In conclusion, the conservation method developed for the traditional Diyarbakır houses come from the theoretical and bureaucratic dimension from socio-economic, constitutional and cultural suggestions and the practical dimension from regional, local and structural appreciations. The continuity of conservation of regional and structural in the new construction in Suriçi must be provided by the rules. Keywords: Conservation, Traditional Diyarbakır Houses, Deterioration, Conservation laws, Restoration. Tez Adı : İstanbul Tarihi Yarımada’nın Koruma Kriterleri Açısından Etüdü ve Koruma Modeli Önerisi Yazar Adı: Tülin ÖZGAN Danışman: Doç. Dr. Oğuz CEYLAN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon- Yenileme ve Koruma Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2002 ÖZET Birinci bölümde, konunun genel tanımı yapılarak, araştırmanın amacı, kapsamı ve yönteminden söz edilmektedir. İkinci bölüm, İstanbul Tarihi Yarımada'nın mekânsal oluşumu, metropoliten alan içerisindeki yeri, fiziksel ve coğrafî konumu, topoğrafik yapısı, iklim, jeolojik yapı, yerleşime uygunluğun değerlendirilmesi, doğal yapısı ile sosyo-ekonomik yapısı tanımlanmaktadır. Bu bölümde alanın sosyal ve ekonomik yapısının kentin oluşumundaki etkilerini belirleyebilmek amacıyla tarihsel süreç içerisindeki demografik ve ekonomik yapı incelenmiştir. Sit alam olarak Yarımadanın sosyoekonomik yapısı ve bu yapıdaki değişim tanımlanmıştır. Üçüncü bölüm, Yarımadanın kentsel sit alanı olarak tanımlanmasında topografya ile birlikte en önemli etken olan tarihsel gelişim süreci değerlendirilmiştir. Tarihi kentin planlama süreci tanımlanmış ve planların kentin biçimlenişinde ve korunmasındaki etkileri ortaya konulmuştur. Planlama sürecinin günümüz boyutu ve kentin sit alanı ilan edilmesi Kurul Kararları doğrultusunda irdelenmiştir. Dördüncü bölümde, Yarımada'nın topografya, tarihsel süreç ve işlevle şekillenen yapısı, özgün dokunun tanımlanması doğrultusunda kent imajı, özgünlük, kentin özgün yapısının bozulma nedenleri başlıkları altında değerlendirilerek korunması gerekli niteliklerinin ve dokusal bozulmanın tespiti yapılmıştır. Bu bölümde günümüzde koruma modelinin uygulamasında belirleyici olacak kentsel ve yapısal verilerle kent dokusu tanımlanmıştır. Beşinci bölüm, İstanbul Tarihi Yanmada koruma modelini tanımlamaktadır. Koruma, planlama kavramları, kentsel sit alanlarının korunması, yasalar ve politikalar, korumanın imar planlarıyla ilişkisi, kentsel sit planlarının uygulaması süreci kuramsal gelişim ve güncel uygulama irdelenerek; Türkiye'de kentsel sit alanlarının korunması, koruma planlarının sorunları, kentsel korumanın ekonomik boyutu ile birlikte ele alınmış, model bu sorunlar ve temeller doğrultusunda oluşturulmuştur. Yarımada'nın özgün nitelikleri doğrultusunda korunmasının günümüz yasal yönetsel ekonomik ve koruma-planlama kavramları ile ilişkilendirilmiş, bütüncül bir modele ihtiyaç duyması temeliyle, koruma planının yaklaşımı, kapsamı, kentsel yenileme ve kentsel tasarımı etkin olarak kullanan, sürdürülebilir kurumsallaşmayı sağlayacak sosyal ve ekonomik boyutuyla bir bütün olan eylemsel planlama olarak model tanımlanmıştır. Altıncı bölümde; modelin Tarihi Yarımada'nın koruma önerilerinin oluşumundaki yaklaşımı irdelenmektedir. Koruma modelinin Yanmada ölçeğinde geliştirilecek koruma ve uygulama politikaları, kentsel yenileme yaklaşımı tanımlanarak, uygulamaya yönelik öneriler ve kurumlar arası eşgüdüm sağlanması, yerel yönetimlerin Yarımada'nın koruma modelindeki yeri değerlendirilmektedir. Yedinci bölümde, Tarihi Yarımada'nın kentsel sit alam olarak koruma modeli önerisinin diğer bölümlerle birlikte ele alınarak sonuçların belirlenmiştir. Araştırmanın ikinci ve üçüncü bölümünde, Tarihi Yarımada'nın doğal konumu ve tarihsel gelişimi ile kentsel sit alanı niteliği ve korunması gerekli fiziksel kültürel sosyal ve ekonomik ve tarihsel nitelikleri belirlenmiştir. Dördüncü ve beşinci bölümlerde, Yarımadanın özgün dokusunun bozulma süreci, morfolojik özellikleri ve kent imajı doğrultusunda kentsel sit alam olarak korunması gerekli değerlerin belirlendiği ve güncel koruma anlayışının irdelenerek modelin tanımını yapılmıştır. Modelin bütünleşik ancak sürdürülebilir bir koruma ve ekonomik fiziksel ve sosyal gelişimi hedefleyen kurgusu oluşturulmuştur. Sonuç olarak Tarihi Yanmada koruma modeli önerisi; pek çok farklı disiplinin ortak bütünde ve yararcı bir yaklaşımla ele alındığı, yaşayan dinamik bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır. Halkın katılımı, kurumlar arası eşgüdüm, uygulayıcı ve sorumlu kurum, yasal, teknik, ekonomik destek, teknik altyapı faktörlerine dayalı bir "Eylemsel Planlama Modeli", kamuoyu yaratma, sahiplenme ve sosyal boyutuyla birlikte kentsel yenileme kavramı, Tarihi Yarımada'nın koruma modeli önerisini oluşturmaktadır. ABSTRACT Importance of the Historical Peninsula and the necessity for its protection, the deterioration process and the method for making the preservation and protection model. In the first stage in our study we want to define the natural, historical, and social texture of the city, to study old map, and photographs and the related literature and to relate the dimension, of protection and planning, which are considered as different concepts and to present the development process in Turkey. In the second stage, we have considered the historical peninsula in terms ofthese two concepts and studied the previous plans to make use of GEAYK, archive determining the loss of texture and the archives of the planning Directorship in the world and in Turkey.. The proposal for the 3rd plan model has been developed and solution has been suggested as the principles for protection and planning. In the first chapter general explanations of the subject has been given and the aim, the content of the research and to method has been presented. In the second chapter, information about the spatial texture of the historical peninsula has been given emphasising the importance of defining te space well in suggesting proctection model, the location of the peninsula within the metropolitan area, its physical and topographical structure, its climate, geological structure being appropriate for inhabitance, its flora and natural structure have been defined. Besides this, in order to determine the effects of the economic and social structure on the formation of the city, the demographical and economic structure, of the city in the historical process have been studied. In this chapter, the socio-economic structural analysis of the peninsula and study of the space have beenresented. The current dimensions of the planning process and declaring areas of sites according to decisions of the Historical Environment Board have been discussed. In the fourth chapter I have intended to relate the concept of protection to the protection model for the Peninsula. Therefore, the ultimate goal for the wholistic protection, the dimensions of historical environment protection within Turkey and the world have been described. In the fifth chapter the relation of the protecting the peninsula with the urban sites to the overall planning has been discussed in terms of applying plans for urban sites in Turkey. The definition of urban sites, determining them, laws and policies the appropriateness of the protection to the master plans and their application in the urban site plans in Turkey have been cited. In the sixth chapter, in the process of urban site planning and protecting the historical peninsula within the city walls determined as urban sites. The necessary cultural, historical and physical and spatial data have been evaluated for the protection of the urban image and for the decisions in making changes in the traditional texture. in the areas having their characteristic texture, and historical and cultural heritage it is intended to determine the extent of the harm population density, silhouette, inventory of the values infrastructure, social texture and master plan decisions. In the seventh chapter, in which suggestions for the protection model has been cited, criteria, and ideas for protection, inter institutional coordination within the framework of action plan model have been presented. Conclusion and final suggestion, have been mitten with an overall evaluation of the previous chapters anddecisions. The first two chapters deal with the evaluation of the historical peninsula in terms of its location and its historical development and of its special characteristics as a city. The aim of the 4th and the 5th chapter, is to present the possibility of the unity of concept of "protection" and "urban protection" within historical and current dimensions and principles, the possible effects of this on further studies and to evaluate it with its rights and wrongs determining rights in common. As the applying the protection plans does not seem to be possible in our country, I have tried todetermine protection criteria after spatial data about the historical Peninsula have been studied. These two chapter, give, the complete form of the protection plan. Finally the protection model for the historic Peninsula has been presented with the wholistic point of view and social, cultural and technological understanding for protection, emphasizing the necessity for its being applicable and the importance of the necessary administrative coordination. In conclusion, I suggest living dynamics unifying many different disciplines within the common goal of utility and productivity. These are as follows. Public participation Interinstitutional coordination The theory is based on applied and responsible model Legal, technical and economic support Technical infrastructure Action planing Public opinion forming and supporting Social dimensions. Tez Adı : Koruma ve tarihsel açıdan idealleş[-tiril-]miş “Türk Evi”nin arkeolojisi: Osmanlı evinin fragmanları ve tipolojik elemanları Yazar Adı: Uğur Tuztaşı Danışman: Prof. Dr. İlgi Yüce Aşkun Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon- Yenileme ve Koruma Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran - 2009 ÖZET İdealleştirme, çok genel bir kavram olarak, bir şeyi en kolay anlaşılır bir şekilde kavrayabilmek, tanımlayabilmek ve açıklayabilmek için tercih edilen, basitleştirici ve indirgemeci bir yönteme atfedilen bir tanım olarak düşünülmelidir. Türk mimarlık düşüncesinde idealleştirme olgusu ise, modernleşme sürecinde yerli mimarlık geleneğini anlamada Batı tarzı yöntemlerin uyarlanmasıyla eşzamanlı olarak ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılın ortasından beri Osmanlı “Milli Mimari” tarzı yaratma gayretlerinin ortaya çıkması, 20. yüzyılın ortalarına kadar ise “Milli” ile “Modern” Mimari akımları arasında çekişmelerin yaşanması, mimari unsurların ve bu unsurların bireşim yöntemlerinin bir takım dünya görüşlerini temsil ettiğini, yani idealleştirme olgusunun hem son dönem Osmanlı, hem de yakın dönem Türk mimarlık tarihinde de önemli bir etken olduğunu gösterir. Daha da önemlisi, bu kuramsal idealleştirme olgusu, Türkiye’de Batı tarzı bir mimarlık kuramı oluşturma yolunda yeni ortaya çıkmaya başlayan mimarlık yazınını daha çözümlemeci ve karmaşık kılma yolunda etkilemiştir. Sonuçta, tarihsel mimarinin çözümlenmesine yönelik yaklaşımlar ve bu çözümleme tekniğinin başlıca aracı olan rölövecilik, bu sayede Türk mimarlık üretiminde bir yer edinmiş ve mimari düşünceyi doğrudan etkileyebilmiştir. Bugünü tarihsel bir bağlamda ele almayı gerektiren Batılı mimarlık kuramı, 19. yüzyılda çok kuvvetli tarihselci yaklaşımlar geliştirmiştir. İlk olarak Oryantalist mimari yaklaşımlar yoluyla Osmanlı dünyasına girmiş olan tarihselcilik, “milli üslup” meselesini de Avrupa’dan beraberinde getirmiştir. Oryantalizm, her ne kadar milli mimarlık mirası düşüncesini Batılı tarzda üretim yapmaya başlayan ilk Osmanlı mimarlarının dikkatine sunmuşsa da, bir mimarlık kuramı oluşturmak yolunda ilk adımlarını atan Cumhuriyet’in mimarları, kendilerini Türk milli mimarisinin vokabülerini oryantalist öğelerden temizlemek zorunda hissetmişlerdir. Bu istek doğrultusunda ortaya çıkan “Türk” mimarlığının özgün unsurlarını kuramsal olarak tanımlama gayreti, bu tezin konusunu oluşturan idealleştirme olgusunu ortaya çıkarmıştır. Oryantalizmin basit olarak sadeleştirilmesiyle ortaya çıkan ama hâlâ İslami öğelere dayalı olan “Milli Mimari”ye karşın, mimarlık vokabüleri açısından “Türk” olan idealist bir yaklaşım, ilk olarak Sedat Hakkı Eldem’in “Türk evi” araştırmalarında işlenmiştir. Edem’in hem rölöve yöntemiyle elde edilmiş bilgileri aktaran çizimlerden, hem de bu bilgilerin ışığında tarihsel incelemelerin yeniden değerlendirilmesiyle oluşan metinlerden oluşan bu araştırmaları, kuramsal bir yöntem olarak 1873 tarihli Usul-i Mimari-i Osmanî’den beri görülmediği gibi, konut mimarisi için ise bir ilktir. Modern Mimari Hareketi’nin farklılığını çağdaş yaşam ve dolayısıyla da çağdaş konut kavramı üzerine kurduğunu dikkate alan Eldem, çağdaş Türk mimarlığını da aynı temele oturtmak istemiş, bu sebeple statik bir “Türk evi” tipolojisini hem onu tarihe mal etmek, hem de modern bir mimarinin alt yapısı yapmak istemiştir. Eldem’in temelini attığı ve bütün sınırlarını belirlediği bu tipoloji, ardıllarının çalışmalarında da her zaman genel çerçeveyi oluşturmuştur. Eldem’in idealleştirmiş olduğu “Türk evi”ne gelmeden önce, başlangıcından itibaren Osmanlı ya da Türk mimarlığını Batı tarzı bir düşünceye göre idealleştirmeyi amaçlamış yaklaşımların kısa bir tanıtımı yapılmalıdır. Bundan da önce, idealleştirme olgusunun kökeninin Batı’da olduğu göz önüne alınarak, bu çalışmada öncelikle idealleştirme kavramı, Batı mimarlık tarihi içinde kısaca ele alınacaktır. Bu kısa bir süreç taraması şeklinde olup, idealleştirmenin esasında kabul görmüş mimari ilkeleri muhafaza etme isteğinden kaynaklandığı ve rölöve ve restitüsyon tekniklerinin arkasında bu isteğin olduğu tartışılacaktır. İkinci ve Üçüncü bölümde, idealleştirme olgusunun Batı’dan Türkiye’ye aktarılmasının izi sürülecektir. Osmanlı’nın mimaride kuramsal olmayan ideallik anlayışının, Batılılaşma serüveni içerisinde mimari tasarımı kuramsallaştırma çabaları içerisinde nasıl değiştiği gösterilmeye çalışılacaktır. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise, artık Osmanlı’nın son dönemlerinde geliştirilen yarı-kuramsal yapıların neden çözüldüğü ve mimarlık kuramının milli referanslarının neden anıtlar değil de konutlar üzerine kurulduğu tartışılacaktır. Dördüncü bölümde, “Türk evi” idealleştirmesinden türeyen akademik çalışmalar ele alınacak, ortaya çıkan disiplinin, bir tipolojinin bileşenlerini genel olarak sebep-sonuç ilişkilerine dayandırarak açıklaması sorgulanacaktır. Bu akademik çalışmaların iklim, kültür, malzeme, benzerlik ve diğer yerel koşullar üzerinde yapılan tartışmalar vasıtasıyla, özgün ve yerel bir “Türk Evi” idealleştirmesini devam ettirip ettirmediği incelenecektir. Sonuç bölümü ise, statik bir geleneksel konut kültürü okumasının eleştirisine ayrılmıştır. Sedat Hakkı Eldem’in “Türk evi”ni köken olarak tamamen yerel olan, değişmesine rağmen özelliğini yitirmemiş bir takım unsurların bireşimi olarak tanımlaması sonucu ortaya çıkmış bir yapı ve mekân okuma yönteminin, bu çok zengin mirası anlayabilmek için hâlâ yeterli olup olmadığı sorgulanacaktır. : ABSTRACT Idealization, in a general sense, can be understood as a term that refers to the simplifying and reductive methods used to understand, explain and identify a thing or a notion in the most comprehensible fashion. This term has been used in this study referring to a general attitude occurred in Western architecture thinking toward adopting and conserving the architectural forms, settings and principles which were created in the distant or recent past. The idealization phenomenon emerged in Turkish architecture during the modernization of the country, when the Western methods were adopted in order to analyze local architectural tradition. The attempts in the second half of the 19th century to create an Ottoman “National Architecture” and the struggle in the first half of the 20th century between the “National” and “Modern” architectural currents show that architectural elements and the composition techniques of these elements represented certain world views, that the idealization phenomenon was an important actor in both the late Ottoman and early Turkish architecture. More importantly, this phenomenon influenced Turkish architectural writing, which occasionally intended to create a Western style architectural discourse – a theoretical attitude which made it more analytical and complicated. Consequently, the attempts to analyze historical architecture and the technique of surveying historic architecture as the main tool of such analyses could take place in Turkish architectural production and therefore, have direct influence on the architectural thinking. The western architectural thought that is based on understanding the present within a historical context, developed strong historicist attitudes in 19th century. Architectural historicism, which first appeared in the Ottoman world through Orientalist tendencies, also carried with itself from Europe the problem of “national style”. Although architectural Orientalism draw the attention of the first Ottoman architects practicing in Western fashion to the national architectural heritage, the architects of the Republic, who endeavored to establish a modern Turkish architectural theory, felt obliged to purge the vocabulary of the national architecture off of the Orientalist elements. The attempts resulting from such endeavors to define the authentic elements of the “Turkish” architecture manifest the idealization phenomenon, which is the subject of this thesis. The first idealist attitude, which is “Turkish” in its vocabulary and opposed to the “National Architecture” that had been diluted from Oryantalism but still based on “Islamic” elements, occurred in Sedat Hakkı Eldem’s “Turkish house” research. Eldem’s research, composed of the architectural survey drawings and the accompanying text that re-evaluates historical data by the information acquired by these surveys, had not only been seen since the Usul-i Mimarii Osmani of 1873, but also it was a first in domestic architecture studies. Realizing that the Modern Movement was distinguished by its emphasis on modern means and styles of habitation and therefore on modern housing, Eldem wanted to base modern Turkish architecture on the same foundation. As a result, he developed a “Turkish house” typology and intended to establish this static typology as a historical fact as well as the basis of a modern Turkish architecture. This typological method, designed and circumscribed by Eldem, always constituted the main framework for the works of his successors. Before Eldem’s idealized “Turkish house”, attitudes to westernize Ottoman or Turkish architecture will be mentioned briefly. To do that, the notion of architectural idealization will be shown in the history of Western architecture, that is, in its birth-place. This will be a summarized periodical investigation, which will help to show that idealization phenomenon stemmed from the desire to preserve certain architectural principles and that surveying and restitution techniques were used for this purpose. In the second and third chapters, the footprints of the adaptation of idealization phenomenon in Turkish architecture will be investigated. It will be tried to show how the notion of “ideal”, which did not exist in Ottoman architecture in theoretical level, had transformed into the idealization phenomenon through the wave of Westernization of architectural theory in late Ottoman architecture. After that, dissolution of the semi-theoretical structure of the lateOttoman architecture in the Republican period will be discussed, and the reason why the search for references for national style in monumental architectural heritage was replaced by domestic architectural heritage. In the fourth chapter, the academic research on the “Turkish house” will be discussed; the fact that this disciplinary area had analyzed the elements of a typology through causal relationships will be questioned. It will also be discussed if such academic research continues the idealization of an authentic and local “Turkish house” by means of focusing on local climatological, cultural, material and formal conditions. The Conclusion will be reserved for the criticism of the static reading of traditional domestic culture. Finally, it will be questioned if Eldem’s structural and spatial reading of the “Turkish house” as an authentic and local composition of certain elements, which had changed in time but preserved their essence, is still enough for understanding this very rich heritage. Tez Adı : Side Apollon, Athena tapınakları kutsal alanı ve Bizans bazilikaları, koruma yaklaşımı ve tarihi çevre değerlendirmesi Yazar Adı: Leyla Kaderli Danışman: Prof. Dr. Oğuz Ceylan Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon- Yenileme ve Koruma Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim - 2009 RESTORASYON- TARİHİ ÇEVRE VE DEĞERLENDİRMESİ PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Taş Sivil Mimarlık Örneklerinde Korumaya Yönelik Yöntem Önerileri ve Bu Yöntemlerin Kayseri Örneğinde Uygulanışı Yazar Adı: Gonca BÜYÜKMIHÇI Danışman: Doç.Dr. İ.Yüce AŞKUN Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım - 1997 ÖZET Geleneksel sivil mimarlık örnekleri içinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte çok az incelenmi bir konu olan ta sivil mimarlık örneklerinin ara tırılması, karakteristik özelliklerinin belirlenmesi, bozulma nedenlerinin saptanması ve korunabilmeleri için uygulanması gereken yöntemlerin belirlenmesi amacına dönük olarak hazırlanan tezin I. Bölümünde öncelikle kültürel mirasımız içinde önemli bir yere sahip olan sivil mimarlık örneklerinin malzeme ve yapım sistemlerine göre Türkiye genelinde dağılımı incelenmi ve ana inceleme konumuzu olu turan ta sivil mimarlık örneğine sahip olan bölgeler belirlenmi tir. Tez kapsamının sınırlarını belirleyen bölgeleme çalı masında, geleneksel evlerin olu umunu etkileyen iklim, yerel malzeme, yüzey ekilleri gibi doğal ko ullar ara tırılmı ve bu etkenlerin bölgesel ev tiplerinin olu umuna etkisi çe itli haritalarla somutla tırılmaya çalı ılmı tır. Konu her ne kadar ta sivil mimarlık örnekleri olarak belirlenmi ve ara tırma ta sivil mimarlık örneklerinin yoğun olarak bulunduğu bölgelerle sınırlandırılmı sa da "Türk Evi" kavramının içerdiği zengin birikim sadece yapı malzemesi ile sınırlı değildir. Bu nedenle dört alt ba lıkla açınımları yapılan ve bir bütün olarak "Türk Evi" kavramını olu turan geleneksel konut örnekleri, 1. alt bölüm içinde genel özellikleri ile kısaca irdelenmi ve karakteristik özellikleri belirlenmi tir. Ana inceleme konumuzu olu turan ta sivil mimarlık örneklerinin yapım sistemlerinde kullanılan ta ın malzeme olarak incelenmesi çalı malarını kapsayan I. Bölümün 2. alt bölümünde ise öncelikle ta ın tanımı ve sınıflandırılması yapılmı daha sonra mimaride kullanılan ta cinsleri belirlenmi tir. Bir çok etkene bağlı olarak ekillenen geleneksel evlerin tasarımına küçük bir parça olarak girdiği dü ünülen malzemenin aslında mimarinin ekillenmesindeki temel etkenlerden biri olduğunun ispatlanması amacına dönük olarak,,bölgeleme çalı masında belirlenen sınırların, ta malzeme kaynakları ile ili kisi kurulmaya çalı ılmı tır. Bu amaçla öncelikle geleneksel sivil mimarlık örneklerinin yapımında kullanılan ta ların elde edildiği olu umların yerleri belirlenmi ve yapım sistemlerine göre sivil mimarlık örneklerinin Türkiye genelinde dağılımım gösteren harita ile kar ıla tırılmı tır. Bu iki haritanın çakı tırılması sonucu elde edilen yeni bir harita ile volkanik olu umların mimariye etkisi somutla tırılmı tır. Ta malzemenin ana yapı gereci olarak kullanıldığı bölgelerde yer alan geleneksel evlerin evlerin plan olu umları, iklimsel faktörlere, topoğrafik ko ullara ve ya ama biçimine bağlı olarak farklı özellikler göstermekle birlikte, ta malzemenin verdiği olanaklar ve görünüm ta sivil mimarlık örneklerine belli bir biçim birliği getirmi tir. Bu biçimsel bütünlük ta ın fiziksel özelliklerine bağlı olarak geli tirilen yapım sistemlerinin benzer özellikler ta ımasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, konstrüksiyon ve formun belirlenmesinde önemli bir etken olan ta malzemenin fiziksel özelliklerinin ara tırılması, geleneksel evlerin biçim ve yapım sistemlerinin anla ılmasında ve daha sonra irdelenecek olan bozulma nedenlerinin saptanmasında önemli bir veri olu turacağı dü üncesine bağlı olarak önem kazanmı tır. Bu dü üncenin ı ığı altında geleneksel sivil mimarlık örneklerinde yaygın olarak kullanılan ta ların fiziksel özellikleri, yapıdaki kullanım yerleri ile ili kilendirilerek açıklanmı ve ta ın mimarinin ekil- Bütünü kavramaya yönelik her çalı mada olduğu gibi, burada da mozaiği olu turan her parçanın çözümü bir gerek olarak ortaya çıkmı ve tezin II. bölümünde ta sivil mimarlık örneği potansiyeline sahip olan bölgelerin monoğrafik çalı maları üzerinde yoğunla ılmı tır. Türkiye'de yer alan ve ana inceleme konumuzu olu turan ta sivil mimarlık örneklerini içeren bölgelerin monoğrafik çalı malarında öncelikle, yöresel konut mimarisinin olu masına etki eden faktörler ara tırılmı , yöresel konut mimarisinin yayılma alanı ve sınırları saptanmı ve bu sınırlar içinde kalan kent evleri plan olu umları, cephe düzenleri ve yapım sistemleri açısından ara tırılmı tır. Bu ara tırmanın hedefi, söz konusu bölgelerde yer alan ta sivil mimarlık örneklerinde, mekânsal yapı nitelikleri açısından bazı genellemelere ula abilmek ve bu yolla bölgelerin karakteristik özelliklerini belirleyerek diğer bölge evleri ile kar ıla tırılmasını sağlamaktır. Ta malzeme kullanılarak yapılandırılan sivil mimarlık örneklerinin bölgesel özelliklerinin belirlenmesi amacına yönelik olarak hazırlanan II. bölümde, farklı bölgelerde yer alan ta sivil mimarlık örneklerinin genel karakteristikleri belirlenerek, ortak bölgesel özellikleri ortaya konmu , diğer bölge evleri ile kar ıla tırılması yapılmı ve elde edilen sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmi tir. Tez sonunda önerilecek olan yöntemlere sağlıklı veri tabanı olu turmak amacına yönelik olarak hazırlanan III. Bölümde; tarih boyunca; çe itli uygarlıkların birbirine eklemlendiği önemli bir yerle im merkezi olan Kayseri'de yer alan geleneksel evler, gerek tarihsel süreç içinde ortaya koydukları i levsel, biçimsel ve yapısal performansları ile daima civar yerle imlere örnek olu turacak kapasitede yapılandırılan mimari olu umlar olarak, gerekse farklı kültürel bile enlerin ba arılı bir sentezim yansıtan özgün örnekler olarak öne çıkmı ve Anadolu kültür mozaiğinin bir devamım olu turan Kayseri, uygulama alam olarak seçilmi tir. III. bölümün 1. alt bölümünde, ta sivil mimarlık örnekleri içinde Kayseri evlerinin yeri ve önemi vurgulanarak inceleme alanı olarak seçilme nedenleri açıklanmı tır. Geleneksel Kayseri evlerinin olu masına etki eden faktörlerin ara tırıldığı 2.alt bölümde kentin tarihsel geli imi, coğrafi konumu, yüzey ekilleri, iklim ko ulları, malzeme olanakları, sosyal ya antı ve ya ama biçimi, demografik yapısı ve sosyo-ekonomik yapısı, detaylı olarak irdelenmi ve evlerin olu umuna etkileri belirlenmi tir. Yöresel konut mimarisinin özelliklerinin belirlendiği 3. alt bölümde ise öncelikle geleneksel Kayseri evleri adı altında genelle tirilen Müslüman ve Hıristiyan evlerinin yayılma alanı ve sınırlan belirlenmi daha sonra dönemlerinin teknolojik imkanları içinde, aynı yerel malzemeyi kullanarak aynı iklimsel ko ullara kar ı koyma gereğine rağmen, farklı mimari karakter ta ıyan Müslüman ve Hıristiyan evleri plan olu umları, cephe düzenleri, yapım sistemleri açısından incelenmi ve mimari özellikleri rölöve çizimleri ile desteklenerek açıklanmı tır. Geleneksel mimariyi olu turan birimlerin detaylı olarak irdelendiği 4. alt bölümde, evlere kendine özgü kimliğini kazandıran öğelerin karakteristik özellikleri belirlenmi tir. Geleneksel Kayseri evlerini olu turan Müslüman ve Hıristiyan evlerinin ortak özellikleri ve farklılıklarının ortaya koyulduğu 5. alt bölümde, mekânsal yapı nitelikleri açısından bazı genellemelere ula ılmı ve sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmi tir. Kayseri evlerinin iç Anadolu Bölgesi içinde yer alan ta sivil mimarlık örnekleri ile kar ıla tırıldığı 6. alt bölüm ile III. Bölüm tamamlanmı tır. Ta sivil- mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinin saptanması ve koruma önerileri ba lığı altında değerlendirilen IV. Bölümde, farklı problemleri içermekle birlikte, güçlü nedensonuç ili kileriyle birbirine bağlı olan bozulma nedenlerini kavrayabilmek, çözümleyebilmek ve geleneksel evler üzerindeki etkisini ortaya koyabilmek için soyutlama yoluyla yorumlama kaçınılmaz olmu ve bir kavramsal basitle tirilmeye gidilmesi gerekmi tir. Bu bağlamda ta sivil mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinden en etkin olanları te his edilmeye çalı ılmı , lenmesindeki etkisi ara tırılarak I. bölüm tamamlanmı tır. belirlenen nedenlerin yapıya yansıması incelenmi , çağda koruma olgusu çerçevesinde dün- yada uygulanan yöntemler belirlenmi ve bu yöntemler doğrultusunda ta sivil mimarlık örneklerinin korunabilmesi için ilkesel düzeyde öneriler geli tirilmi tir. I-II-III ve IV. Bölümlerde elde edilen bulguların sentezi olarak, sonucun saptandığı V. bölümün 1. alt bölümünde Kayseri'de yer alan geleneksel sivil mimarlık örneklerinin bozulma nedenleri belirlenmi , 2. alt bölümde bu nedenlerin yapıya yansıması ile olu an yıpranma türleri incelenmi , belirlenen etkenler altında yıpranan konutların yöresel, çevresel etkenler ve kentin gereksinimleri doğrultusunda çağda ya am içinde sürekliliğini sağlamak amacıyla i lev belirleme önerileri geli tirilmi tir. 3. alt bölümde ise geleneksel evlerin korunabilmesi için uygulanması gereken teknik yöntemler belirlenerek tez sonuçlandırılmı tır. ABSTRACT Although Masonary Civil Architectural works are of great importance in Traditional Civil Architectural works, there are very few studies on this subject. The first section of this thesis covers the researches for Masonary Civil Architectural works, determination of their characteristic features and reasons for deterioration and the methods needed to preserve them. In this section the distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to the material and structural systems have been studied and the regions where there are the samples of masonary civil architecture have been determined. In regional study, natural conditions such as climate, local material, geographical characteristics, have been examined and the effects of these elements have been shown by means of various maps. Although the subject is masonary civil architecture and the study has been limited to the regions where the quantity of this kind of architecture is relatively high, the concept of "Turkish House" with its rich content is not limited only to the structural materials. For this reason, the traditional habitat samples which constitute the "Turkish House" as a whole is examined under four sub-titles and in the first sub-title it is examined shortly and it's characteristic features are determined. The second sub-title of the first section covers the definition, classification and the types of the stones used in architecture. The regional studies depend on the relation between the material resources arid the architecture of the region to prove that material, which has been thought as of a small importance in the design of traditional houses, in fact has fundamental effects on the constitution of architecture. For this reason, the resources of stones used in traditional civil architecture have been located and compared with the maps showing the distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to constructional systems. As a result a new map has been developed to prove that volcanic structures has a effect on architecture. In spite of the fact that the traditional house plans in the regions where stone is used as main material, shows different features according to the climate, topographic conditions and life style, they still have unity in form drived from the advantages of stone materials used and their appearance. This unity in form comes from the similar features of the constructional systems developed according to the physical features of stone. In this concept, the study of the physical features of stone, which has an important effect on construction and form, is of great importance in understanding the form and constructural systems of traditional houses and in determining the reasons of destruction. The second section of this thesis covers the monographic studies of the regions which have the potential masonary civil architecture. In this study, the factors influenced the local habitat architecture has been examined and its extension and borders are determined and the plans of city houses within these borders have been studied with regard to side order and constructional systems. The aim of this study is to reach a generalization in the masonary civil architecture samples in the above mentioned regions from the aspect of residential qualities and to enable the comparison with the houses in other regions by determining the characteristic features of the regions. So, in the second section general characteristics of masonary civil architecture in different regions have been examined, their common regional characteristics have been identified, they have been compared with other regional houses and the obtained results have been tabled. The third section aims to be a reliable database to methods suggested in the thesis. Kayseri has been chosen as the application area for it has an important place throughout history as a residential area with its varies civilizations. And as a result of having the influence of different cultures it has the most authentic samples. In the first sub-title of the third section the reasons for chosing the Kayseri houses and their place and importance among masonary civil architecture samples are emphasised. In the second sub-title of this section, the historical development, geographical characteristics, climate, material resources, demographic and socio-economic structures have been examined in details and their effects on the construction of these houses have been determined. In the third sub¬title the extension and borders of Muslim and Christian houses, which are generalized as Kayseri houses, are determined and these houses have been identified according to their plans, side orders, constructional systems and architectural features to reveal that they have different architectural characteristics although the same local materials have been used and they had to endure the same climate. In the fourth sub-title the elements which forms the traditional architecture have ' been examined in details and characteristic features of the elements which give the houses their original identity have been determined. In the fifth sub-title the common features and differences of Muslim and Christian houses have been some generalizations have been reached from the aspect of residential construction qualities and the results have been tabled: The third section ends with the sixth sub-title in which the Kayseri houses have been compared with the samples of masonary civil architecture in Central Anatolia. The IV section covers the reasons for the destruction and the suggestion for the conservation of the civil architecture. The most recognized reasons of destruction of masonary civil architecture samples have been identified, the results of these reasons have been studied, the methods used thoroughout the world have been determined and by means of these methods some suggestion of these samples have been made. As a synthesis of the determination in the I.-II.-III. and IV. sections, in the first sub-title of the fifth section the destruction of the traditional civil architecture samples in Kayseri have been determined. In the second sub-title, different types of destructions as a result of these reasons have been examined and some suggestions have been developed to ensure the continuity of these houses along with their local, environmental factors and the requirements of the city. The thesis concludes with the third sub-title of this section which includes technical methods for conservation of the traditional houses. MİMARİ TASARIM SORUNLARI PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Seakans Kavramı ve Mimari Tasarımdaki Yeri Yazar Adı: Duygu OKAY ARIKÖK Danışman: Prof. Muammer ONAT Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Pogramı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-1998 ÖZET Genel olarak bir sistem, elemanlar ve aralarındaki ilişkiler ile oluşur. Elemanlar hem kendi içlerinde birer bütündürler, hem de diğer elemanlarla bir araya gelerek bir üst düzeydeki elemanı oluştururlar. Harfler bir araya gelerek sözcükleri, sözcükler ise cümleyi oluştururlar. Sistemi oluşturan elemanların hem birbirleri ile, hem de sistemin bütünü ile ilişkileri irdelendiğinde elemanların aralarındaki ilişkilere bağlı olarak, iki farklı türde kurgu oluşturdukları ortaya çıkar. Bunlar 'sekansiyel' ve 'simültane kurgu'dur. Sanatlarda da bu kurallara uyan bir biçimsel sistem mevcuttur. Sanatlardaki sekansiyel ve simültane ayırımı büyük Ölçüde zaman sanatları ve mekân sanatları, ile paraleldir. Ancak zaman ve mekân eserin içinde bulunduğu /ortamla ilgili, kavramlardır; bu nedenle aralarında farklar vardır. Bunun sonuçlan algılama boyutunda belirgin olarak görülür. Tezin birinci bölümünde ortaya konulan bu fikir tezin ikinci ve üçüncü bölümlerinde sekansiyel ve simültane sanatlarda algılama boyutunda: incelenmiştir. Algılama hem fiziksel boyutu ile hem de düşünsel boyutu ile ele alınmış, fiziksel boyutunda' hareket ve zaman kavramlarının etkisi, düşünsel boyutta ise mantıksal ve duygusal yön araştırılmıştır. Algılamada zaman ve hareket kavramlarını araştırmak zaman-mekân ve sekansiyel-simültane ayırımını belirgin olarak ortaya koyabilmeyi sağlar. Sekansiyel olduğu halde zaman içinde gerçekleşmeyen veya hareketli olmamsa zaman içinde yer almasına karşın sekansiyel olmayan örnekler olduğu görülmüştür. Ayrıca bu bölümlerde harekete bağlı bir sekansiyel kurgunun, en kaynaklanabileceği, ya da izleyicinin hareketinden kaynaklanabileceği anlaşılmıştır. Sekansiyel kurguda eserin içinde bir gelişme çizgisi vardır. Bu gelişme bağlı olarak izleyicinin düşünceleri ve duygulan da ‘yönlenir’. Simültane sanatlarda ise eser bütünüyle izleyicinin karşısındadır, bu nedenle izleyiciyi duygusal ve mantıksal olarak 'etkiler'. Dördüncü bölümde ise mimarlıkta biçimsel sistem araştırılmıştır. Mimarlıkta biçimsel sistemi oluşturan elemanlar, 'yüzey', 'kütle' ve 'mekân' anlatılmış, daha sonra birbirleri ile ve sistemin bütünü ile ilişkileri incelenmiş ve sonucunda da mimarlıkta hem sekansiyel hem simültane kurgu olduğu görülmüştür. Beşinci bölümde ise öncelikle mimarlıkta sekansiyel simültane kurgunun algılanmasının fiziksel boyutu araştırılmış, yüzeylerin, kütlelerin ve mekânların algılanmasında hareket ve zamanın etkisi ortaya konulmuştur. Algılamanın düşünsel, boyutunda ise mimarideki duygusal etkileme ve duygusal, yönlendirmenin yarlığı ortaya çıkarılmıştır. Sonuç olarak da mimarlıkta sekansiyel, ve simültane kurgunun çok eksenli bir algılama sistemi ortaya koyduğu -anlatılmıştır ABSTRACT In general terms a 'system' is consisted of elements and their relations. Each element makes a whole by itself and at the same time, it comes together with other elements to form an element on a higher 'level'. Thus letters come together and form a word, words come together and form a sentence. A closer view to the relations within the elements and with the system itself shows that the elements are structured either 'sequentially' or 'simultaneously'. These principles which are mentioned above correspond to the formal system in arts also. The distinction between sequential and simultaneous structures in. art is parallel in many ways to the distinction of time arts and spatial arts. But time and space is about the medium of an art work-Instead sequential and simultaneous is 'about the formal system -itself. Therefore there are some differences between these two ways of distinctions. The effects can be seen clearly on perception. This idea, which is established in the first chapter of the thesis, is carried forward in the second and third chapters to the perceptional level. Both the physical and thinking dimensions of perception are assessed: the physical dimension according to time and movement and the thinking dimension according to emotion and logic. To assess the time and movement in perception enables us to make a better distinction between space-time and sequential-simultaneous. There are artworks which are sequential and do not take place in time and also those which place in time but not sequential. The analysis shows that both the movements of the perceiver and the object may cause a sequential perception. In sequential structuring of the formal system there is a linear progress which ‘orients’ the thoughts and emotions of the perceiver. Whereas in simultaneous structuring the whole work is in front of the perceiver therefore it ‘affects’ him. In the fourth chapter a research on the formal system in architecture is established. First, the elements in architecture -'surface', 'mass' and 'space'-, then the relations of the elements are explained. In this chapter it is found out that there are sequential and simultaneous structuring in the formal system of architecture also. In the fifth chapter firstly the physical dimension of architectural perception is taken into consideration, and in this context the effects of movement and time on the perception of surfaces, masses, and spaces is revealed. Then in the second; part of the chapter the thinking dimension, thus the logical and emotional ‘effects’ and the logical and emotional ‘orientation’ in architectural perception are taken into consideration. The results showed that the sequential and simultaneous structuring in architecture create a perceptional system which works on several axis both simultaneous and sequenti Tez Adı : Geleneksel Yerleşmelere Yönelik Bir Ekolojik Değerlendirme Model Önerisi İznik Gölü Çevresi Köy Evleri Yazar Adı: Selda KABULOĞLU KARAOSMAN Danışman: Prof. Dr. Fehmi KIZIL Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Eylül- 2004 ÖZET Tez beş bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, konunun tanıtımı yapılarak, amaç ve kapsamı belirtilmiştir. Mimarlık ve konut mimarisinde yapılan değerlendirme çalışmalarına değinilmiştir. İkinci Bölüm’de, çevre ve ekoloji ile ilgili kavramlara yer verilmiş, tanımlamalar yapılmıştır. Çevresel mimarlık, ekolojik tasarım ve mimari, yeşil mimarlık, sürdürülebilir mimarlık ile ilgili araştırma yapmış kişilerin ve mimarların da düşünceleri belirtilmiştir. Böylece kuramsal bir zemin oluşturulmuştur. Diğer taraftan da, dünyanın birçok yerinde, bu çalışmaların artmasına neden olan dört önemli çevresel riskten bahsedilmiştir. Ekolojik Mimarlığın geçmiş dönemlerdeki durumu incelenmiş, bu konuda öne çıkan kişilere, olaylara ve örgütlenmelere değinilmiştir. Türkiye'de, diğer ülkelere oranla az sayıda olan örnekler ve örgütlemeler de bu bölümde kısaca açıklanmıştır. Ekolojik mimarlıkta bina tasarlama konseptlerine bu bölümün sonunda yer verilmiştir. Üçüncü Bölüm' de, tez konusuna yakınlığı nedeniyle, dünyada ekolojik mimarlık konusunda yapılmış ulusal ve uluslararası değerlendirme çalışmaları da incelenmiştir. Bu değerlendirme çalışmalarından gelinen en son nokta ve en yetkin Uluslararası değerlendirme çalışması olan GBTool üzerinde biraz daha ağırlıklı olarak durulmuştur. Dördüncü Bölüm' de, Ekolojik Değerlendirme modeli oluşturulması için öncelikle mevcut modeller incelenmiştir. Ekolojik değerlendirme kriterleri ve ilkelerin belirlenmesi için, bir yöntem geliştirilmiştir: İlk olarak İnildi köyü pilot bölge olarak seçilip, burada bir ev değerlendirilmiş ve veriler toplanmıştır. Veriler değerlendirilerek "Ekolojik Değerlendirme Model" i oluşturulmuştur. Sonraki aşamada, araştırma kapsamı içinde yer alan dört köyde, evler modele göre test edilerek sonuçlar değerlendirilmiştir. Sonuç olarak çevresel olanakları kendi gereksinmeleri doğrultusunda kullanan geleneksel yerleşimler değerlendirilerek, geleceğin tasarımlarına ışık tutacak ekolojik değerlendirme kriterleri ortaya konmuş, bunu sağlamak için de özgün bir değerlendirme modeli geliştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Çevre, ekoloji, ekosistem, sürdürülebilirlik, ekolojik tasarım, ekolojik mimarlık, yeşil mimarlık. ABSTRACT A Proposal of Ecological Assessment Model for Traditional Rural Settlements: İznik Lake District Village Houses The study consists of five chapters: in the first section, the subject is introduced, the goals and the content is also described. Evolution of the house architecture is also mentioned. The second chapter is about environment and ecology, as well as all the related definitions. The important comments on environmental architecture and design, green architecture, sustainable architecture are also mentioned in order to supply a theoretical background. The major environmental concerns, which have given acceleration to studies in the field of ecology, are also mentioned in this chapter. The history of ecological architecture, the outstanding figures, organisations and events are explained. Few samples and organisations in Turkey are also shortly mentioned. The ecological design concepts take place at the end of this chapter. The third chapter is about the national and international ecological architecture assessment systems. GBTool, which is the most detailed and consistent international assessment system, is studied more detailed. The fourth chapter is about forming the ecological assessment model; convenient model types are studied, and a method is developed to decide the assessment criteria and principals: a selected house in İnikli village is analysed and the data has been gathered. Further to processing the data, "Ecological Assessment Model" is formed. The next step is testing the model on the houses of four different villages within the content of the study, and the results are evaluated. As a result, by studying traditional settlements, ecological assessment standards, which would maintain the future architectural designs are decided. To achieve the goal, an original assessment model is developed. Keywords: Environment, ecology, ecosystem, sustainability, ecological design, ecological architecture, green architecture. Tez Adı : Mimarlıkta Tasarım-Yer İlişkisi Bağlamında “Yer”e Özgü Mimari Dilin Dönüşüm Sürecinde Yeniden Üretilmesi Yazar Adı: İmre ÖZBEK EREN Danışman: Prof. Dr. Nesrin DENGİZ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak-2006 ÖZET Bu çalışma, günümüz yerleşmelerine ait farklı boyutlarda karşılaşılan, "yer"e özgü mimari ifade biçiminin ve bu biçimin çevresiyle kurduğu ontolojik uyuma dair sorunları, tasarım-yer ilişkisi bağlamında ele almaktadır. Giriş bölümünde, konunun güncelliği ve mimarlık disiplini açısından önemi, farklı boyutlarıyla birlikte ortaya konmaya çalışılmıştır. Birinci bölümde, tezin kavramsal zeminini oluşturan bazı olgu ve kavramlar farklı kültürlerde ve farklı bakış açılarından değerlendirilmiştir. Bunun için öncelikle mekân ve yer kavramlarının tarihsel boyutuyla birlikte, hangi aşamalardan geçtiği, Doğu ve Batı düşünce sistemlerinde ele alınarak, kentsel ortamda "yerin ne anlam taşıdığı tartışılmıştır. Ardından, yer ve mimari dil ilişkisi, çevresel kimlik çerçevesinde, mimari dilin oluşumunda etkili bileşenlerle birlikte irdelenmiş ve bunların analizinden yola çıkarak, tasarımın "yerle ilişkisini kuran farklı boyutlar ortaya konulmuştur.. Tezin kavramsal bölümünü oluşturmaktadır, olgular ele alınmıştır. İkinci bölümde, tarihsel süreç içinde, yer ve mimari dil ilişkisi, tasarım-yer bağlamında incelenmiştir. Bu sürecin incelenmesinde, mekân sorunlarının diğer yaşamsal bileşenlerden ayrı düşünülemeyeceği fikrinden yola çıkarak, tüm toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullar bir sistem bütünlüğü içinde irdelenmeye çalışılmıştır. Uygarlığa ait belirli dönemler içinde, bu ilişkilerin oluşum ve çözülme şekilleri irdelenmiştir. Bu irdelemelerle, farklı koşullar altında tasarım-yer İlişkisindeki çözülme ve değişim biçimleri, nedenleri ile birlikte, bugünkü mekânsal sorunlara ışık tutması amacıyla ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu sürecin bir devamı olarak günümüzdeki tasarım-yer ilişkisi de farklı mimari uygulamalarla birlikte ele alınmıştır. Bu bölüm içinde Türkiye'ye ait tasarım sorunları, kendine özgü dinamikleri ve süreçleri ile birlikte ayrıca ele alınmıştır. Bu bölüm, tezin mimarlık ve kentteki uygulama bölümünü oluşturmaktadır. Üçüncü bölümde, 2. bölümden gelen mekânsal kırılma ve çözülmelerin ve yeni oluşumların bir devamı olarak günümüze uzanan süreçte geliştirilen tasarım yöntemleri ve çözüm önerileri incelenmiştir. Bu süreç içinde ortaya çıkan çevresel sorunların giderek mekân ve yaşam sorunları haline de dönüşmesinin etkisiyle, evrensel düzeyde, tüm tarafların ilkesel düzeyde fikir ve söylem birliğine vardıkları konular, mimari tasarım sürecinde etkili olma biçimleri bağlamında tartışılmıştır. Bu bölüm, tez konusu ile ilgili güncel yaklaşımları içermektedir. Dördüncü ve son bölümde ise, önceki bölümlerden gelen ve tasarım-yer ilişkisini etkileyen veriler doğrultusunda, "yer"e özgü mimari dilin, günümüz değişim koşullarında, yeniden tekrar nasıl yorumlanabileceğine dair bir öneri yöntem geliştirilmiş ve iki farklı örnek üzerinden bu öneri yöntemin nasıl izleneceği irdelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu bölüm, tez çalışması içinde geliştirilen öneri yöntemin ortaya konulmasını ve örneklerle açıklanmasını içermektedir. Sonuç bölümünde ise, çalışmanın tümünden gelen veriler ışığında, tezin amacına yönelik bir bağlamda ortak değerlendirmeler ortaya konulmuştur. ABSTRACT This thesis is concerned with the issues on contemporary urban settlements's architectural languages based on place through the context of design and place, that are seen in the onthological relationship between the environment and design. In preface, the currency and the importancy of the subject in architectural discipline is discussed with its different dimensions In the first chapter, some fundamental concepts and notions forming the conceptional basis of the thesis, are evaluated through different point of views and cultures. Space and place concepts are analysed within the historical context, both east and west phlilosophical point of views and then the meaning of place conception in city is argued. The relation between place and architectural language is evaluated together with its components through the context of environmental identity and after this analysing, the different dimensions that build the relationship of design with the "place" is here studied on. This is the conceptual phase of the thesis. In the second chapter, the relation of place and architectural language is studied through the design-place concept within the historical context. From the idea of the space oriented issues cannot be kept seperate from the phenomenons of life, the whole dimensions of social, physical and environmental conditions are analysed with a systematical context with this approachment in this process. The formation these relationships and their way of solvements are analysed in some distinguishing periods. As a paralel to such improvements, contemporary architectural approaches that are based on place nad design thought are considered with these evolutions. In this chapter also Turkiye's space oriented issues are also discussed with its own authentic dynamics and evolutions. This chapter constitutes the praxis of the thesis that seen in architecture and city. In the third chapter, the design methods and some proposal solutions that aim to solve the problems about place and design, are analysed in the process of history. From the originating point of that the contemporary environmental issues do not only concern environment but also the quality of settlements, the common agreements that almost all governments agree with on a common platform and the interaction of these agreements on process of design are argued. This chapter is composed of contemporary approaches that concern the thesis concept. In the fourth and last chapter, through the datas coming from the previous chapters effecting the relation of the place and design concept, a proposal method is developed for the reproduction of architectural language based on place within the contemporary circumstances that belong to its own culture , society and time. This proposal method is analysed on two different examples. At the end of the thesis, a common analysing has been made through the guidance of components coming from the whole study. Tez Adı : Mimarlıkta Renk: Anlama- Okuma- Yorumlama Yazar Adı: Ayşegül KURUÇ ADA Danışman: Prof. Dr. Nesrin DENGİZ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart-2006 ÖZET Bu çalışmada, mimarlıkta renk kullanımı, rengin niteliğinden kaynaklanan özellikleri, toplumdaki kültürel işleyişlerin, araçların etkilerini ve yapılı çevrenin oluşumunda yer alan soyut ve somut tasarım boyutlarını içeren bir bütünlük içinde incelenmiştir. Renk kullanımının gelişimi ‘Anlama’, ‘Okuma’ ve ‘Yorumlama’ başlıklarını taşıyan üç bölümde, toplumsal yapılardaki önemli değişimlere bağlı olarak sınırları saptanan üç dönem içinde renk ele alınmıştır. ‘Anlama’ başlığı taşıyan Birinci Bölüm’de, renkle ilgili temel bilgiler ve rengin doğası ele alınmıştır. İlkçağlardan bugüne rengin nesnel ve öznel nitelikleri incelenmiş, modern düşünceyle birlikte renk teorileri ortaya çıkmış ve renk bir bilim alanı haline gelmiştir. Toplumsal değişimlere paralel olarak gerçekleşen renge bakıştaki bu değişiklik, modern sonrasındaki dönemlerde de etkili olmuştur. Bu araştırmalar doğrultusunda, rengin aydınlık ve karanlık ilişkisinde taşıdığı anlamın toplumdaki belirleyici rolü irdelenmiştir. Renk tarih boyunca kültürel bir kod olmuştur. Bilim ve sanatın yanı sıra bu kodlama günlük hayatta kullanılmış ve anlam taşımıştır. ‘Okuma’ başlığı taşıyan İkinci Bölüm’de mimarlıkta renge yaklaşımlar, anılan üç dönem incelenmiştir. Modern öncesi, modern ve modern sonrası dönemlerin özellikelrinin dayandığı mimarlık düşünceleri dikkate alınmış, ilk bölümün sonuçları ışığında mimarlıkta rengin değerlendirme boyutları ile etkileşimi ele alınmıştır. Mimarlıkta çok-renklilik, tek-renklilik, renksizlik kavramları, rengin biçim, malzeme, yüzey ve doku gibi boyutlarla etkileşimi ortaya konmuştur. Kültürel etkiler, değişen öncelikler ve mimarlık eğitimi gibi konuların bu etkileşimdeki önemi vurgulanmıştır. Şehir ve yapı ölçeğindeki uygulamalarda bu etkileşimlerin izleri sürülmüştür. ‘Yorumlama’ olarak adlandırılan Üçüncü Bölüm’de, ilk iki bölümün sonuçları doğrultusunda renk kullanımının mimarlıktaki parametreleri oluşturulmuştur. Parametrelerin oluşmasında, toplumların varlığını sürdürmek için gerekli olan mekân, iletişim ve zaman öğelerinin mimarlıkta da benzer bir örgü oluşturduğu savı ortaya atılmıştır. Rengin niteliklerine, ortama ve algıya bağlı olarak belirlenen şekil-zemin ifadesi çerçevesinde bu parametreler örnekler üzerinde incelenmiştir. Çalışmanın sonunda, mimarlıkta rengin dönemlere göre değişen kullanımının, kullanım biçimlerini oluşturan soyut ve somut parametrelere ve rengin niteliklerinin algılanmasındaki kültürel faktörlere bağlı olduğu sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Mimarlık, Renk, Kültür, Malzeme, Saydamlık ABSTRACT This thesis’ targets at the in depth study of the use of colour in architecture, intended as a whole formed by the cultural phenomena and media as well as the concrete and abstract dimensions of design active in the formation of the built environment. The First Chapter named ‘Understanding’ consists of basics of colour as a natural category. The objective and subjective properties of colour and the first colour theories are analysed from a historical perspective beginning from early ages to present. It has to be stressed that this new approach to colour has in turn influenced the view of colour in the later periods. The determinant role that colour plays in the alternation of darkness and light is also evaluated. It has to be stated that colour represents a cultural code throughout the ages. This code applies not only to science and arts but also to the practice of daily life. The Second Chapter called ‘Reading’ deals with the different approaches to colour in architecture during pre-modern, modern and post-modern era respectively. In the light of the conclusions reached in the first chapter, the criteria used for the understanding of colour in architecture are treated. In this respect, the concepts of monochromatic, multichromatic and achromatic are analysed with regard to such parameters as shape, material, surface and texture. While doing so, the primordial importance of such categories as the cultural framework, the everchanging priorities and the architectural education are underlined both in terms of urban / building scale and applications. The Third Chapter, ‘Interpretation’, processes the findings of the previous chapters in order to establish the parameters of the use of colour in architecture. The thesis suggests that, such elements as space, time and communication necessary for the existence of the society create a similar conceptual network in the field of architecture. These parameters are subsequently tested in the framework of figure-ground duality which is a complex of environmental and perceptive elements. The study concludes that, the use of colour through the different ages is a function of cultural factors shaping the concrete and abstract parameters of use as well as the very perception of colour. Keywords: Architecture, Colour, Culture, Material, Transparency Tez Adı : Bir sembol olarak “ideoloji”nin mimarideki kavramsal ve mekansal etkileri başkentlerin imarı üzerinden bir karşılaştırma Ankara örneği Yazar Adı: Murat Polat Danışman: Prof. Ali Muslubaş Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-2009 ÖZET Yirminci yüz yılın bası özellikle ilk çeyreği birçok dönemin sona erdiği,imparatorlukların yıkılıp, yerine ulus-devletlerin kurulduğu bir zaman dilimidir. Yeni fikirler, yeni devletler, yeni akımlar, sanatta, edebiyatta vb. birçok alanda radikal değisimlerin hızla yasandığı, devrimlerin gerçeklestiği bir dönemdir. Tezde ideoloji kavramının ortaya çıkısı, etimolojisi, gelisimi ve günümüzdeki anlamları, iktidarın mimarlık ve sanatı nasıl bir propaganda aracı olarak kullandığına yönelik örneklerle liderlerin baskentlerin insa edilmesinde oynadıkları etkin rol ve bunların biçimleri görsel ve yazılı belgelerle desteklenmistir. Goodman, “Binalar Kendilerini Nasıl İfade Eder” adlı denemesinde belirli bir mimarlık isinin kendisini nasıl yansıttığından önce binanın neyi yansıtabildiği sorusunun düsünülmesi gerektiğini belirtir.. Baskentlerin kurulması esas olarak bir planlama sorunudur. Farklı sınıflandırma yöntemlerinin sentezi yapılarak baskentler tablolar ve planlarla karsılastırılmıstır. Farklı kentsel kurguları ve tarihsel arka planları açısından Londra, Washington, Moskova, Brasil, vb. kentlerin birbirleriyle olan benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konmustur. Türkiye Cumhuriyeti’nin baskenti Ankara’nın yeni bir proje olarak detaylı bir sekilde ele alındığı bölümdür. Bu bölümde tez Ankara’nın sosyalekonomik tarihi, baskent olarak seçilirken siyasi iradenin kararı, sehremanetinin kurulması, yarısma projesi gibi alt baslıklarla detaylandırılmıstır. ABSTRACT The beginning of 20th century especially the first quarter is a period of empires falling apart and nation states were established. New ideas, new states, new movements and revolutions were performed and realized in many fields like art literature etc.. The ethimology, development and the recent use of the term ideology was examined in the context of architecture. The examples describing how the governmental power uses art and architecture as a propoganda tool were supported by the documents showing the efficient role of the leaders. Ideology in terms of being a capital, representation, being a symbol and selection in urban pattern. Goodman states in his work “How Buildings Mean” that the important question is not how an architectural work represents itself but what an architectural work represents. The foundation of the capital city is actually an issue of urban planning. The different methods in classification of the capital cities were evaluated in synthesis and the capitals were compared with tables and with their plans. With their different urban structures and historical backgrounds of the cities like London, Washington, Moscow, Brasil, etc., the differences and the similarities were described. Ankara, the capital city of the Turkish Republic was examined upon the terms that are mentioned above. Tez Adı : irdelenmesi Küreselleşme sürecinde yüksek yapılaşmanın kullanıcı-çevre ilişkisi bağlamında Yazar Adı: Ece Ceylan Baba Danışman: Prof. Dr. Deniz İncedayı Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-2009 ÖZET Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Metropol, Kullanıcı Katılımı, Yüksek Yapılaşma, Çevre Psikolojisi. Küreselleşme, 1980li yıllardan günümüze dek tüm dünyayı etkisi altına alan bir olgudur. Küreselleşme ile önemi artan metropoller ve büyük kentler, yeni yaşam düzeninin gereklerine göre bir takım değişim süreçleri yaşamaktadır. Metropol terimi, geleneksel anlamlarından sıyrılmakta, küreselleşme ile yeni kavramlar çerçevesinde tanımlanmaktadır. Bu bağlamda kentlerde yeni yapılaşma türleri oluşmakta, mevcut bazı yapılaşmalar dönüşüme uğrayabilmektedir. Küreselleşme ile metropollerde görülen farklı yapılaşma türleri içerisinde yüksek yapılar hızlı gelişen, teknolojiyi yansıtan, sembolik ve kent içindeki baskın nitelikleriyle kentlerin geleceği için önem taşımaktadır. Kent kimliklerini fiziki ve sosyal yönleri ile etkileyebilen yüksek yapılar için her metropolün kendi dinamikleri çerçevesinde bir yüksek yapı politikası bulunmalıdır. Kentler, kenti deneyimleyen kentlileri ile var olmaktadır. Sürekli devinim içerisinde bulunan dünya düzeni ile kentli profilleri de kentler de değişmektedir. Değişim süreci güncel ihtiyaçlara göre kentlerde yeni yapılaşma girişimlerini var etmektedir. Kentliler, yeni yapılaşma süreçlerinde tasarımcılar ve yerel yönetimler ile işbirliği içinde sürece dâhil edilmeli ve söz hakkına sahip olmalıdır. Kentlileri referans veren “kullanıcı” tanımı ile demokratik bir yaklaşım olan “kullanıcı katılımı” kavramı kent politikaları içerisinde yer almalıdır. Dünyada yüksek yapı politikaları ve kullanıcı katılımı yöntemleri, gelişmiş ülkelerde kent yönetimleri kapsamında uygulanmaktadır. Kullanıcı katılımı yöntemleri ve yüksek yapı politikaları, kentlerin dinamiklerine özgü bir sistemde oluşturulmalıdır. Her kente uygun genel bir politika ve yöntem belirlemesi yapılamamaktadır. Çünkü her kent farklı sosyokültürel yapıya sahiptir ve kentliler de kente göre değişik yöntemler ile kullanıcı katılım sürecine dâhil olabilmektedir. Çalışma kapsamında, yüksek yapılaşma politikaları çerçevesinde kullanıcı katılımı modelleri; istatistik verileri, sonuç raporları, teorik önermeler ve uygulamalar ile üç farklı metropole dair yöntemler bir arada sunulmaktadır. Yüksek yapıların metropollere entegre edilme sürecinde, kentli psikolojisi ve çevre konuları ilişkilendirilmesi gereken kavramlar olarak ortaya koyulmaktadır. Belirli yüksek yapı politikaları ve kullanıcı katılımı modelleri bulunan, dünyada farklı üç metropol örneği ve kuramsal veriler ışığında İstanbul kentine dair özgün bir sorgulama yapılmaktadır. “Yüksek yapılaşma” ve “kullanıcı katılımı” konuları bağlamında incelenen üç farklı metropol verileri ile, İstanbul kenti irdelenmektedir. İstanbul’un ilk yüksek yapılaşma bölgesi olan Levent’de belirlenen pilot bölgede kullanıcı katılımı, kentli psikolojisi ve yüksek yapılaşmalara dair araştırmalar anket uygulaması ile somut veri niteliği kazanmaktadır. Uygulanmış olan anket çalışması ve teorik birikimler sonucunda, İstanbul Levent’de bulunan “pilot bölgeye dair bir kullanıcı katılımı sistem önerisi” sunulmaktadır. Önerme kapsamında, kuramsal veriler, geleneksel yöntemlerin çağımıza uyarlanması ile kent dinamikleri bir arada değerlendirilmektedir. ABSTRACT Keywords: Globalization, Environmental Psychology. Metropole, User Participation, High-Rise Buildings, Globalization has become a phenomenon that affects all over the world since the 1980s. The impacts of globalization and new life formations with contemporary demands for citydwellers metamorphose metropolises and mega cities. By these changing processes, the term “metropolis” gains different meanings after globalization. As a result of globalization, new building types have been emerged or some existing building areas have been transformed to different functions in metropolises. Among all the new building types in metropolises after globalization, high-rise buildings are focused in this study, due to the fact that high-rise buildings have some dominant features such as being symbolic, technologic and giant for both physical and psychological approaches. By these characteristics, high-rise buildings affect the metropolises’ individuality with their social and physical contexts. Every metropolis should have a high-rise building policy for its genuine dynamics. Cities – Metropolises exist by their dwellers that experience city-life. Cities change in according to changing world disposals. Changes in life-styles and the functionings of the world economy, resulted with new building types. City-dwellers should have the right for participating of these new building enterprises in metropolises. This participation would be realized with city-dwellers, local authorities and designers together. User participation should be adopted into city policies as a democratic approach. User participation methods are in use by high-rise building policies in developed countries all over the world. User participation techniques should be improved by cities’ own unique dynamics. There is not a common user participation methodology which is valid for all metropolises, because each one has its own socio-cultural origin. Every different citizen group could be integrated in user participation system by a specific way. In this study, user participation models under the context of high-rise building policies are tendered by statistical documents, result reports, theoretical proposals and case studies such as three different metropolises in the world. The process of integrating high-rise buildings to metropolis is introduced by the concepts of citizen psychology and environmental data. The three selected metropolises which both have high-rise policies and user participation models in their structures are analyzed with the theoretical discourses. This study concludes with a proposal for Istanbul metropolis at the certain pilot region. The first high-rise attempts are realized in Levent area in Istanbul. The pilot region is selected from Levent, one of the most outstanding combinations of both high-rise buildings and lowrise residentials. User participation proposal in Levent actualizes by the help of case studies and surveys in this study. By the help of theoretical inputs in the thesis and the case studies concludes with a proposal for “user participation in pilot area by the context of high-rise buildings”. YAPI FİZİĞİ VE MALZEMESİ PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Çelik Tel Donatı ve Polimer Katkının Normal ve Hafif Betonların Mukavemet Özeliklerine Etkileri Yazar Adı: Sedat KURUGÖL Danışman: Prof.Dr. Halit Yaşa ERSOY Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 1997 ÖZET Günümüzün temel yapı malzemesi olan beton, yüzyılı aşkın bir süreden beri yapı alanımda kullanımı yaygınlaşmış bir malzemedir. Bu denli yoğunlukla tercih edilmesi hiç kuşkusuz ki, olumlu niteliklerinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında ayrıca, bütün dünyada betonun özeliklerini geliştirmek amacına yönelik olarak birtakım çalışmalar da yapılmaktadır. Teknolojinin getirdiği yenilikler ve bunların inşaat dünyasına yansıması dayanıklı, nitelikli ve özel beton üretme çabalan, betonda çelik lifler, çeşitli kimyasal katkı maddeleri ve birim ağırlığını düşürmek için çeşitli hafif agregaların kullanımını yaygın hale getirmiştir. Hafif betonların üretiminde kullanılan hafif agregalardan biri de ülkemizde zengin rezervleri bulunan süngertaşıdır. Süngertaşı agregası ile üretilen betonlar, ısı ve ses yalıtımı amacıyla beton blok ve prekast beton yapı elemanlarının üretiminde de kullanılmakta, ayrıca bunlardan taşıyıcı yarı hafif betonlar da üretilebilmektedir. Dolayısıyla, süngertaşı hafif agregasından üretilen farklı niteliklere sahip betonları yapının taşıyıcı sisteminde, kullanmanın yanısıra, çeşitli yapı fiziği sorunlarına da çözümler getirebilmek mümkün olabilmektedir. Normal betonda çelik tellerin donatı olarak kullanılması son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır. Çeşitli uygulama alanlarına sahip olan bu tür betonlar için değişik özelliklere sahip çelik teller üretilmektedir. Bundan amaç ise mekânik dayanımları daha iyi olan bir malzeme üretmektir. Bununla birlikte hafifi betonlarda çelik tellerin kullanılması çalışmaları geleneksel betona göre oldukça yeni olduğundan bu betonları çelik tellerle./donatmakla normal betona göre zayıf olan bazı mekânik özeliklerini büyük ölçüde geliştirmenin mümkün olabileceği anlaşılmaktadır. Betonda kullanılan katkı maddelerinden biri de, hem inşaat alanında hem de diğer, alanlarda kullanılmakta olan polimerlerdir. Çeşitli polimerlerin betona katılmasının, amacı betonun ve harem mekânik özelikleri yanında, geçirimsizlik, aşınma, dona dayanıklılık vb. özeliklerini geliştirmek ve durabilitesini arttırmaktır. Son yıllarda stiren bütadyen, poliakrilik ester ve polivinil klorit gibi polimer maddeleri katılarak üretilmiş harç ve beton uygulamaları yaygınlık kazanmış ve bu amaçla çeşitli ülkelerde araştırmalar yapılmıştır. Bununla birlikte süngertaşı hafif agregalı hafif betonlarda polimer katkı maddeleri kullanımının ve özellikle bu tür yan hafif betonların çelik tellerle donatılı olan türlerinde oluşturabileceği özeliklerin irdelenmesi konusunda çalışma yapılmamış gibidir. Bu çalışmada, normal betonun iri agrega gurubu süngertaşı hafif agregası ile değiştirilmek suretiyle hafif betonlar üretilmiş ve bu hafif betonlarla normal betonların, çelik tellerle donatılarak ve harçlarda aderansı arttırıcı özelliği olan stiren bütadyen kopolimer lateks katkı maddesi katılarak mekânik mukavemetlerinin iyileştirilmesi olanakları araştırılmıştır. Ayrıca karışıma giren bu bileşenlerin hafif ve normal betonun mekânik özeliklerindeki etkileri belirlenerek üretilen karışımların bir kıyaslaması yapılmıştır. Bunun yanında deneysel olarak elde edilmiş olan basınç mukavemeti değerlerinin, ultrases hızı ve beton mukavemet çekici (Schmidt) ile sertlik ölçüm değerlerinden hareketle belirlenmesi metodu olan tahribatsız SONREB yöntemiyle güvenilirlikleri araştırılmıştır. Deneysel çalışmalar sonucunda elde edilmiş olan sonuçlar her bileşen gurubu için üç başlıkta genel olarak irdelenmektedir. 1. Süngertaşı Hafif Agregalı Hafif Betonların Özellikleri İle İlgili Sonuçlar a- Normal betonun bünyesindeki süngertaşı taşı hafif agregasının hacim oranı arttıkça buna bağlı olarak mukavemet değerleri de azalmaktadır. Hafif agrega hacim oranı maksimum seviyede (Vhag max. = 0.36) olduğunda normal betona göre E-Modülü değeri % 57, basınç mukavemeti % 52, eğilme mukavemeti % 35 ve yarma mukavemeti de % 31 oranında azalmaktadır. b- Değişken hafif agrega hacim oranına göre hafif betonlarda, E Modülünün birim ağırlık ile basınç mukavemetine bağlı olarak irdelenmesi sonucunda, söz konusu özelikler arasında, (3Rb) açısından bir ilişkinin kurulabildiği görülmüştür. Yani, hafif betonlarda basınç mukavemeti ile birim ağırlık ve E-Modülü değerleri arasında iyi bir ilişki mevcuttur. c- Hafif agrega hacim oranının maksimum (Vhag max. = 0.36) düzeyde olduğu hafif beton serisinde yapılan tahribatsız Schmidt sertlik ve ultrases hızı ölçüm değerleriyle, deneysel olarak elde edilmiş basınç mukavemeti değerleri arasında da iyi bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Dolayısıyla hafif betonların Mukavemetlerini belirlemek için tahribatsız SONREB yönteminin rahatlıkla uygulanabileceği sonucu ortaya çıkmıştır. 2. Çelik Tel Donatılı Normal ve Hafif Betonların Özellikleri İle İlgili Sonuçlar a- Normal ve hafif betonlara değişken hacim oranlarında katılan çelik tel donatı malzemesi bu betonların E-Modülü değerleri üzerinde etkili olmaktadır. Normal ve hafif betonlarda E-Modülü değeri en yüksek seviyesine çelik tel hacim oranının 0.0075 olduğu karışımda ulaşmıştır. Aynı hacim oranında normal betonlarda EModülü değeri donatışız betonuna göre % 24 artış göstermiştir. Hafif betonlarda ise bu-artış oran % 37'dir. Dolayısıyla çelik tel donatı malzemesi hafif betonların EModülülerini normal betonlara göre daha çok arttırmaktadır. b- Normal ve hafif betonlara çelik tel donatı malzemesi katılması birim ağırlığı ve E- Modülü değerlerini yükseltmesine karşın, basınç mukavemetlerini bir miktar düşürdüğünden, bu betonlarda E-Modülünün birim ağırlık ve basınç mukavemetine bağlı olarak irdelenmesi sonucunda (VA3Rb) faktörü bakımından bu anlamda bir ilişkinin kurulamadığı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte hafif agrega hacim oranının (Vhag max. = 0.36) ve çelik tel hacim oranının (Vf = 0.0075) sabit olduğu çelik tel donatılı hafif betonlarda bu ilişkilerin daha iyi kurulabileceği görülmüştür. c- Çelik tel hacim oranının (Vf = 0.0075) şeklinde sabit olduğu normal ve hafif beton serilerinde yapılan tahribatsız Schmidt sertlik ve ultrases hızı ölçüm değerleriyle, deneysel olarak elde edilmiş basınç mukavemeti değerleri arasında iyi bir uyum olduğu görülmüştür. Dolayısıyla çelik tel donatılı normal ve hafif betonlar için SONREB yönteminin rahatlıkla uygulanabileceği sonucu ortaya çıkmıştır. d- Normal ve hafif betonlara belirli hacim oranlarında katılan çelik tel donatı malzemesi bu betonların ilk çatlak, göçme ve yarma gerilmesi değerlerini önemli derecede arttırmakta, basınç mukavemeti değerlerinde ise bu anlamda bir etki yapmamaktadırlar. e- Hafif betonlara belirli bir oran dahilinde (Vf = 0.0075) katılan çelik tellerin, bu betonların basınç mukavemetini ve birim ağırlıklarım önemli sayılabilecek bir ölçüde değiştirmedikleri, hatta basınç mukavemetlerinde bir azalmaya neden oldukları, EModülü değerlerini % 37, eğilme mukavemetlerini % 136 ve yarma mukavemetlerini ise % 45 oranlarında arttırdıkları saptanmıştır. f- Değişken hafif agrega ve sabit çelik tel hacim oranına göre üretilmiş donatılı hafif betonlarda E-Modülü, basınç, eğilme ve yarma mukavemeti değerlerinde azalmalar olmaktadır. Bununla birlikte mukavemetlerdeki bu azalma değerleri, donatışız hafif betonlara göre daha yüksek değerler almaktadırlar. Yine, bu betonların basınç mukavemeti ve birim ağırlıkla E-Modülü değerleri arasında da bir ilişirinin olduğu belirlenmiştir. Bu betonlar üzerinde SONREB yöntemi sonucunda elde edilen değerlerle, deneysel olarak belirlenmiş mukavemet değerlerinin karşılaştırılmasına sözkonusu tahribatsız deney yönteminin rahatlıkla bu betonlara da uygulanabileceği saptanmıştır. 3. Lateks Polimer Katkılı Normal ve Hafif Betonların Mekânik Özellikleri İle İlgili Sonuçlar a- Normal ve hafif betonlara değişken hacim oranlarında katılan lateks polimer katkı maddesi bu betonların E-Modülü değerleri üzerinde etkili olmaktadır. Normal betonlarda E-Modülü değeri en yüksek seviyesine % 13 olarak, lateks katkı hacim oranının 0.10 olduğu karışımda ulaşmıştır. Aynı hacim oranında hafif betonlarda EModülü değeri kontrol betonuna göre Önemli artış sağlamamaktadır. Dolayısıyla lateks polimer katkı maddesi hafif betonların E-Modülülerinde normal betonlara göre önemli bir etki oluşturmazken, normal betonlarda % 13 arttırmaktadır. b- Lateks polimer katkı maddesi normal betonların basınç mukavemetlerini kontrol betonlara göre azaltırken, hafif betonlarda bir miktar yükseltmekte, çelik tel donatının sabit olduğu (Vf = 0.0075) hafif betonlara katılan (0.10) oranındaki lateks polimer katkı maddesi ise bu betonların basınç mukavemetlerini % 10 arttırmaktadır. c- Donatısız normal ve hafif betonlara polimer katkı maddesi katılması birim ağırlığı biraz azaltmasına, E-Modülü değerlerini bazı karışım oranlarında yükseltmesine karşın, basınç mukavemetlerini bir miktar düşürdüğünden, bu betonların EModülünün birim ağırlık ve basınç mukavemetine bağlı olarak özeliklerinin irdelenmesi sonucunda (3Rb) değişkeni bakımından bu anlamda bir ilişkinin kurulamadığı görülmüştür. Dolayısıyla (3Rb) değişkeninin çelik tel donatılı beton serilerinde olduğu gibi, lateks polimer katkılı normal ve hafif betonlarda da iyi bir ilişki vermediği sonucuna ulaşılmıştır. d- Bununla birlikte çelik tel ve süngertaşı hafif agrega hacim oranının sabit olduğu, polimer katkı hacim oranının değiştiği hafif beton karışımlarında ise E-Modülü ile basınç mukavemeti ve birim ağırlıklar arasındaki ilişkiler (3Rb) değişkeni açısından değerlendirildiğinde elde edilen değerlerin daha anlamlı olduğu ve söz konusu ilişkinin bu beton serilerinde kurulabileceği sonucuna varılmıştır. e- Lateks polimer katkı hacim oranının değişken olduğu normal ve hafif beton serilerinde yapılan tahribatsız Schmidt sertlik ve ultrases hızı ölçüm değerleriyle, deneysel olarak/elde edilmiş basınç mukavemeti değerleri arasında, özellikle normal betonlarda iyi bir-uyum olduğu, katkılı hafif betonlarda ise hata payının daha belirgin olduğu görülmüştür. Dolayısıyla lateks polimer katkılı normal betonlar için SONREB yönteminin güvenlikle uygulanabileceği, katkılı hafif betonlar içinse öngörülen değere göre % 3'îük bir hata payının ortaya çıktığı saptanmıştır. f- Normal ve hafif betonlara değişken hacim oranlarında katılan" lateks polirrier katkı maddesi bu betonların yarma mukavemeti değerleri üzerinde de etkili olmaktadır. Normal betonlarda yarma gerilmesi değeri artan lateks- katkı hacim oranına göre artarken, hafif betonlarda her lateks hacim oranında azalmalara neden olmaktadır. g- Çelik tel donatı (0.0075) ve süngertaşı hafif agrega hacim oranının (0.36) sabit olduğu, polimer katkı hacim oranının değiştiği hafif beton karışımlarında ise EModülü, eğilmede ilk çatlak, eğilme ve yarma gerilmeleri değerlerinde kontrol betonuna göre düşüşler olduğu, basınç mukavemeti açısından ise katkı hacim oranının 0.10 olduğu seride % 10 dolayında bir artış olduğu saptanmıştır. Buna göre çelik tel donatılı hafif betonlara lateks polimer katkı maddesi katılması bu betonların, belirli bir hacim oranında, en çok basınç mukavemeti üzerinde etki yapmakta, diğer mukavemet özeliklerinde azalmalara neden olmaktadır. ABSTRACT In this study, the maximum particle size aggregate group of traditional concrete has been changed with the pumice lightweight aggregate, and lightweight concrete has been produced. Improvement possibilities of the mechanical strenght of lightweight concrete and traditional concrete has been researched by installing steel fiber and adding the styrene butadiene copolymer latex which is a supportive materials. Furthermore, the effects of these components to mechanical features of lightweight concrete and traditional concrete have been determined, and the produced mixtures have been compared. Other than that, the reliability of empirically determined pressure strenght values has been questioned by using the SONREB method. In chapter, general information is provided and subject, scope and content of study are, explained, and sone definitions are made in respect of the subject matter. In addition, some explanations are made as to the characteristics of lightweight concretes, steel fiber fibroid concretes and polymer reinforced concretes. 2nd chapter, contains experimental work; it deals with preliminary trials conducted on the characteristics of materials used in alloys as well as with assumptions, and produced, concrete samples are listed, and provides explanations about the trials conducted on the fresh and hardened concretes. 3rd chapter gives the, results obtained from the trials. The results obtained for each concrete group from fresh hardened concrete trials are shown collectively in tables. 4rd chapter deals with and assess the results obtained from mechanic trials conducted on all concretes produced under the scope of study. 5rd chapter contains the general assessments and suggestions along with the conclusions. The important conclusions can be expressed as follows. 1. The results of the mechanical features of pumice lightweight aggregate light-weight concrete a- For the lightweight concrete, there is a significant relationship between E-Moduli value, and the pressure strengeht and unit volume weight in terms of (3Rb). b- It has been concluded that the SONREB method can safely be used to Pennine the strenght for the light-weight concrete which has maximum (Vhag max. = 0.36) lightweight aggregate volume ratio. 2- The results of the mechanical features of steel fiber reinforced traditional and lightweight concrete. a- The E-Moduli value has increased by 24 % in comparison with traditional concrete and the control concrete with (0.0075) steel fiber volume ratio. The increament is 37 % for lightweight concrete. So, steel fiber increases the E-Modulus of lightweight concrete more than it does traditional concrete. b- The steel fiber that is added to lightweight concrete with the same volume ratio -does not significantly change the pressure strenght and unit weight of this concrete. Even it decreases the pressure strenght a little bit, and increases the bending strenght by 45% c- For traditional and light-weight concrete, there is no significant relationship between E-Modulus, and unit weight and the pressure strenght in terms of (3Rb). Howewer, these relationship can be established better for steel fiber .reinforced concrete with (Vhag max. = 0.36) lightweight aggregate volume ratio, and (Vf = 0.0075) steel fiber volume ratio. 3- The results of mechanical features added traditional an lightweight concrete of styrene-butadiene latex polymer a- While, the styrene butadiene latex supportive material decreases the pressure strenght of traditional concrete, it increases that of light-weight concrete a little bit. On the other hand, the 10 % styrene butadiene latex supportive material that is added to lighwegiht concrete with constant steel fiber ratio (Vf = 0.0075) has increased the pressure strenght of this concrete by 10 %. b- There is no significant relationship between E-Modulus and unit weight and pressure strenght for styrene butadiene latex supportive material added non steel fibertraditional and lightweight concrete in terms of (3Rb). c- Although it is safe to use the SONREB method to measure the pressure strenght of traditional concrete with changeable styrene-butadiene latex supportive material volume ratio, there is a 3 % error possibility for lightweight concrete presumed values. d- For lightweight concrete with constant steel fiber and pumice lightweight aggregate volume raito, and changeable styrene-butadiene latex polymer supportive material volume ratio, the values of E-Modulus, the first crack in bending, and, bending and split tensions have decreased. In terms of E-Moduli, pressure strenght and unit weight variables (3Rb). The mentioned relationship can be constituted for this concrete series: According to this, adding latex polymer supportive materials to steel fiber reinforced light-weight concrete increases the pressure strenght, and decreases the other strenghts. Tez Adı : Tuğla Üretiminde Termik Santral Atığı Puzolanik Uçucu Küllerin Değerlendirilmesi Yazar Adı: Ayşen ÇELEN ÖZTÜRK Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim- 2001 ÖZET Yapılan çalışmada, Tuğla üretiminde kullanılan ana malzeme olan kilin, özelliklerini geliştirmek amacıyla, termik santrallerde yakılan kömürün katı atığı olarak ortaya çıkan uçucu kül, katkı malzemesi olarak kullanılmıştır. Uçucu külün seçilmesindeki amaç; bünyesindeki karbonun yanma sonucu uzaklaşması ile ısı izolasyonu için önemli bir kriter olan porozite miktarını arttırmasıdır. Genel olarak tuğla bünyesinde oluşan mikroporların avantajı, nemin kapilarite ile taşınım imkanım gözlemlenebilir oranda yavaşlatmasıdır. Aynı zamanda uçucu küllerin içerdikleri karbon, tuğlaların pişirilmesinde enerji tasarrufu sağlamaktadır Birinci bölümde, dünya tarihinde imalatı yapılan ilk yapı malzemesi olma özelliğine sahip tuğlanın; ilk yıllardan günümüze kadar kısa bir tarihçesi verilmiş, mimarî tasarımdaki rolü, strüktür kurucu yapı öğesi ve yüzey elemanı olarak çeşitli örneklerle incelenmiştir. Daha sonra tuğla üretiminde kullanılan kilin yapı ve özellikleri yapı fiziği açısından irdelenmiş, deneysel çalışmada kullanılan üretim yöntemi anlatılmıştır. İkinci bölümde, tuğlanın performansım arttırmak için kullanılan katkılarla yapılan araştırma çalışmaları ve uçucu külün özellikleri ile kullanım alanları incelenmiştir. Üçüncü bölümde, deneysel çalışmada kullanılan kil ve uçucu külün özellikleri incelenerek, yapılan ön deney ve numune üretimleri ele alınmış, alınan ön sonuçlara göre deneysel aşamaya geçilmiştir. Bu aşamada üretilen tuğlaların iç yapı analizleri, fiziksel ve mekânik özellikleri incelenmiştir Dördüncü bölümde elde edilen tüm sonuçlar, grafik anlatımıyla değerlendirilmiş, uçucu kül katkı oranlan ve sinterleşme sıcaklıkları (850°C ve 1000°C ) ile irdelenmiştir. Üretilen katkılı tuğlaların özellikleri, TS 705/ 1985 Türk Standardı ve ASTM C216 Amerikan Standardı ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada sonuç olarak; üretilen uçucu kül katkılı tuğlalarda, ısı yalıtım değerinin artmasını sağlayan porozite oluşumu elde edilmiş ve mekânik dayanımların ele alınan standartlardan yüksek olduğu belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Seramik, Tuğla, Kil, Uçucu kül, Puzolanik atık. ABSTRACT In this study, the production possibilities of lightweight wall bricks of fired clay have been attempted to be investigated experimentally with a hypothetic-deductive approach. Investigation of material production possibilities based on local resources becomes as significant as the other factors that may be effective in the solution of this problem. On the other hand, taking precautions for energy conservation has become a necessity. The materials property improvements and addition with other ceramic materials for better performance are leading to increasing applications in many industrial sectors. Fly ash is a byproduct of thermal power stations. Although the generation of fly ash is very high in Turkey, the utilization is only %6,5 , posing a serious threat to the environment. The chemical composition of fly ash is not constant due to the nature of coal available from different places. However, the main constituents of fly ash are Silica and Alumina. Many efforts in the safe disposal of the fly ash waste have been made. The emphasis has been given to make value added products from fly ash. Some of these products are bricks, cements, concrete block, vibrated paving slabs, tiles, concrete making etc. Efforts are also being made to develop value added ceramic materials using fly ash as a raw material. In the first part of this study, the general properties of ceramics and solidification types effective in the production of ceramic materials and the change in the body of clay due to firing. In the second part of the study the literature have been reviewed, on the subject of lightweight wall bricks of fired clay and using the waste fly ash as a raw materials. Experimental work consists of two parts. The third part covers the preliminary test. First step of the study, seven groups of samples with different proportions of clay and fly ash were prepared. Rectangular shaped samples (40x40x160mm) were prepared from each group, using semi-dry pressing method. After drying the samples at 110°C, they were sintered at 850°C and 1000°C. In the second step of this study, the shrinkage, water absorption, density, static modulus of elasticity, three points bend strength and compression tests of the sintered samples were determined. And comparative results have been presented. The variations in the porosity and the shrinkage of the samples were found to be dependent on fly ash addition. The overall results showed that, all clay and fly ash proportions are high strength. The strength of prepared groups was found to be comparable to the TSE 705 and ASTM C 216 standards bricks. These results indicate the possibility of using the fly ash as in the brick production as a raw material source. Keywords: Brick, Fly ash, Ceramic composite, Clay, Waste. Tez Adı : Yapı Düşey Dış Kabuk Bileşenlerinin Performans Belirlenmesi Sürecinde Isı ve Nem Geçişi Ölçümünde Kullanılabilecek Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Ali ÇİÇEK Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2002 ÖZET Bir yapının ömrü ve kullanıcısına konfor koşullarını sağlaması yapıyı çevreleyen kabuğun sağlığı, tüm atmosfer ve doğa koşullarına karşı direnci ile doğrudan ilgilidir. Bu nedenle yapı fiziği konusunda çalışma yapan araştırmacılar sürekli olarak yapı kabuğunun sağlığı, dayanımı ve konfor koşullarına katkıları konusunda teorik ve deneysel araştırmalar yapmaktadırlar. Yapı Kabuğunun performansının belirlenmesi sürecinde, ısı ve nem geçişinden kaynaklanan yapı fiziği sorunlarının çözümlenmesi konusundaki çalışmalar da genellikle, analitik ve grafik yöntemlerin ayrı ayrı veya birlikte kullanılmasıyla yapılmaktadır. Bilim adamları, çok tabakalı soğuk veya sıcak yapı bileşenlerinde, teorik yöntemlerin kullanımında, hesap ve çizimler uzun sürdüğü için, sonuca ulaşmanın zaman aldığı ve hata yapma olasılığı yüksekliği konusunda hem fikir olmaktadırlar. Gelişen bilgisayar teknolojileri ile doğru sayısal sonuçlara ulaşmak ve iki veya üç boyutlu grafik düzenlemeleri yapmak son derece kolay hale gelmesine rağmen, araştırmacılar, analitik ya da grafik yöntemlerin doğruluğunu deneylerle destekleme gereksinimi duymaktadırlar. Deneysel yöntemlerde ise modellerin yapılması, ölçümlerin ve izlemenin çok zaman alması ve sonuçlara ulaşmak için bulunan verilerin tekrar analitik hesap veya grafik yöntemler kullanmayı gerektirmesi konuyu yorucu hale getirmektedir. Bu çalışmada yapıyı dış iklimsel etkilerden koruyarak, kullanıcıya konfor koşullarına uygun bir ortam sağlayan yapı kabuk bileşenlerinin, çeşitli kimyasal ve fiziksel etkenler karşısındaki davranışlarının incelenmesi, etkilenme sürecinde ölçüm sonuçlarına çok hızlı ulaşılması ve ölçüm sonuçlarının, kullanılmakta olan mevcut hesap yöntemleri ile karşılaştırılarak deneyin yapılması sırasında da takip edilebilmesi amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak geliştirilen çalışma önerisi beş ana bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde, yapı kabuğu, kabuk bileşenleri ve kabuk bileşenlerinde performans kavramı ile ilgili tanım ve sınıflandırmalar yapılmıştır. Yapı düşey dış kabuk bileşenleri, ısı ve nem geçişi esas alınarak ayrıca sınıflandırılmış ve örnek kesitler verilmiştir. Yapı kabuk bileşenlerinin performansını etkileyen biyolojik, kimyasal ve fiziksel etkenler kısaca açıklanmıştır. İkinci bölümde, düşey dış kabuk bileşenlerinden ısı ve nem geçişinin incelenmesi amacıyla ısı ve nem ile ilgili tanımlar verilmiştir. Isının katı, sıvı ve gazlardan iletim, taşınım ve ışınım yoluyla geçişi kısaca anlatılmıştır. Nem ve nemle ilgili tüm tanımlar yapıldıktan sonra, sıcaklık ve nem arasındaki etkileşim ele alınmıştır. Saydam ve opak düşey dış kabuk bileşenlerinden "kararlı durumda ısı geçişi" ve "zamana bağlı ısı geçişi" konusunda gerekli bilgiler aktarılmıştır. Düşey dış kabuk bileşenlerinin, pratik nemliliği, doyma ve denge nemliliği, nem kapasiteleri, kabuğun emiciliği, difüzyon olayı ve difüzyon dirençleri, kabuk yüzeyinde ve içinde oluşan yoğuşma konusu ele alınmıştır. Düşey dış kabuk bileşenlerinde ısı ve nem geçişinden kaynaklanan yapı fiziği sorunlarına değinilmiştir. Üçüncü bölümde, yapı bileşenlerinden ısı ve nem geçişinin hesaplanmasında kullanılan başlıca yöntemler anlatılmış ve konuya ilişkin Türk standartları verilmiştir. Isı geçişi için incelenen analitik, sayısal, analog ve grafik hesaplama yöntemlerinin ardından nem geçişi konusunda kullanılan genel formül yöntemi, çiğ noktası yöntemi, "Glaser" analitik ve grafik yöntemleri ve Glaser yöntemlerinin çeşitli bilim adamları tarafından yapılan düzenlemeleri incelenmiştir. Yukarıda bahsedilen teorik yöntemlerin yanı sıra bu konuda kullanılan deneysel ölçme ve değerlendirme konusunda genel olarak kullanılan klasik yöntemler anlatılmıştır. Gerek gerçek boyutlarda, gerekse laboratuar ortamlarında yapılan deneylerin uygulamaları ve hesaplama biçimlerinin incelenmesinden sonra deneylerle ilgili Türkiye'de kullanılan deney standartları hakkında bilgi verilmiştir. Üçüncü bölümün değerlendirilmesi sonucu, bu konuda kullanılabilecek bir deney aleti ve bu alet ile entegre çalışabilecek bir bilgisayar programı geliştirilerek sürenin kısaltılması, deney sırasında yapılan sıcaklık ve nem ölçümlerinin yanı sıra hesaplamalarının da bilgisayar aracılığıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesiyle hata olasılığının ortadan kaldırılması ve diğer taraftan deneyin yapılması sürecinde olayın grafiklerle gözlenmesinin araştırmacı ve mimarlara çok yararlı olacağı gerekliliği ortaya çıkmıştır. Dördüncü bölümde, yapı düşey dış kabuk bileşenlerinin performans ölçümünde kullanılmak üzere yeni bir yöntem önerilmiştir. Yöntem, laboratuar koşullarında çalışacak mikro proses kontrollü bir deney aleti ile yapılan ölçümlerin yine bilgisayar ortamında izlenmesi ve değerlendirmesi esasına dayanmaktadır. Yöntem önerisinin tanıtımını takiben, önerinin uygulamasında gerekli olan ve laboratuar koşullarında öngörülen deneylerin yapılabilmesi için, geliştirilen aletin teknik ayrıntıları verilmiştir. Deneyler için yaratılacak olan yapay iç ve dış ortam koşullarında kullanılacak olan, soğutma, ısıtma, gaz (H2S, S03, S02, C02, CO, N02, vb), su buharı, güneş ışınımı(UV, UV2, IR) sağlayan tüm donanımın teknik özellikleri ve işlevleri anlatılmıştır. Yapay olarak oluşturulan iç ve dış iklimsel ortamların ve yapı kabuğunun iç ve dış ortamlara bakan yüzeyleri ile kabuğun iç kısmında yapılacak ölçümler için kullanılacak ölçüm donanımlarının özellikleri tanıtılmış, akım şemaları verilmiştir. Bu bölümün sonunda deney aletine gerekli koşulları sağlaması, istenilen kuru termometre sıcaklık ve yüzde cinsinden bağıl nem değerleri ölçümlerinin yapılması, yapılan ölçümlerin teorik hesap yöntemleri kullanılarak ulaşılan değerler ile kıyaslaması, anında grafiklere dökerek sonuçlara-kolaylıkla ulaşmayı hedefleyen yazılım ve donanımın detayları ile bilgisayar programının adımları, yapılacak deney için yapay çevre koşullarının yaratılması ve deneyin programlanması anlatılmıştır. Beşinci bölümde önerilen yöntem ve gerçekleştirilen deneyler ile ilgili koşullar, deneyi yapılan yapı düşey dış kabuk bileşenlerinin verileri, ölçüm sonuçları, hesap değerleri ile karşılaştırmaları sayısal ortamda ve grafiklerle desteklenerek verilmiş ve deney sonuçları irdelenmiştir. Sonuç bölümünde bu çalışmadan elde edilen sonuçlar verilmişti UEBERSETZUNG Das Leben und der Komfort eines Gebaudes bezihen sich direkt auf dessen umgebende Hülle und die Widerstandsfaehigkeit gegen aile atmospherischen sowie Natur bedingten Umstaende. Deshalb werden im bauphysikalischen Gebiet permanent Untersuchungen über die Eigenschaft, Leistungsfaehigkeit der Gebaudehülle und deren Beltrag zu den Komfortbedinungen gemacht. Waehrend des Bestimmungsprozesses der Leistungsfaehigkeit der Gebaudehülle werden die Arbeiten über die bauphysikalishe Problematik, basierend auf den Durchlass von Temparatur und Feuchtigkeit, meistens anhand der eizelnen öder kombinierten Anwendung analytischer und grafischer Methoden geführt. Bei den mehrshicten, kalten öder warmen Baukornponenten verursacht die Anwendung dieses theoretischen Ansatzes jedoch. Verzögerungen zum gezielten Ergebnis und hohe Fehlerquoten, da die theoretischen Methoden zeitaufwendige Berechnungen und Zeichnungen benötigen. Dennoch wurden das Erreichen korrekter mathematischen Ergebnisse und die Darstellungsmöglichkeiten der zwei- bzw. dreidimensionalen Grafiken durch die fortgeschrittene Computertechnologie viel einfacher. Trotzdem haben die Forscher das Bedürfnis, die Stimmigkeit der analytischen und grafıschen Methoden anhand der Experimente zu unterstützen. Jedoch kommt auch bei den experimentellen Methoden die o.g. Problematik zustande, vor allem durch das Bauen von Modellen, den Zeitaufwand bei Bemessungen und der Beobachtungen bzw. der Notwendigkeit von neuen analytischen öder grafischen Methoden, um aus den erreichten Werten zu gezielten Ergebnissen zu gelangen. In der vorliegenden Arbeit wird das Verhalten der Komponenten von Bauhüllen, die dem Nutzer das geeignete Umfeld für Komfortbedingungen anbieten, unter verschiedener chemischen und physikalischen Faktoren untersucht. Ein anderes Ziel der Arbeit ist auch, das schnelle und unaufwendige Erreichen der Bemessungsergebnisse und das Vergleichen dieser mit bereits bestehenden, angewendeten Berechnungsmethoden im Lauf der Experimente über die Phase der o.g. Einflüsse. Der sich auf die. genannten Ziele bezihende Vorschlag besteht aus sechs Hauptbereichen. In dem ersten Kapitel der Arbeit wurden Definitionen und; Kategorisierungen über die Gebaudehülle, deren Komponente genannt und der Begriff von Leistung dieser Komponente gedeutet Die. Komponente der vertikalen aeusseren Hülle wurden, basierend auf dem Durchlass von Temperatur und Feuchtigkeit, getrennt kategorisiert und Beispiele anhand gezeichneter Schnitte gegeben. Kurze Erklaerungen über die biologischen, chemischen und physikalischen Faktoren, die die Leistung der Hüllenkomponente beeinflussen, wurden dazugefügt. In dem zweiten Kapitel wurden Temperatur- und Feuctigkeitsterminologie eriaeutert, um den Temperatur- und Feuchtigkeitsdurchlass durch die Komponente der vertikalen Aussenhülle naeher untersuchen zu können. Die Durchdringungsmöglichkeiten (Leitfaehigkeit, Strahlung und Übertragung ) der Temperatur durch feste Stoffe, Flüssigkeiten und Gase werden kurz erklaert. Nach der Erlaeuterung aller Definitionen über die Feuchtigkeit wurden die Verhaeltnisse zwischen Temperatur und Feuchtigkeit untersucht. Über den Temperaturdurchlass durch transparente und transluzente Komponente der vertikalen Aussenhülle im statischen sowie kinetischen. Zustand wurden die nötigen Informationen gegeben. Die Untersuchungen über die Komponente der vertikalen Aussenhülle wurden mit deren praktischer Feuchtigkeit, der Saettigung und dem Gleichgewicht der Feuchtigkeit, dem Feuchtigkeitskapazitaet, der Saugfaehigkeit der Hülle, der Diffusion und der Widerstands faehigkeit gegen die Diffusion und der Kondensation an der. Oberflaeche sowie im Inneren der Hülle fortgesetzt. Nach der Unter suchung der Probleme, die auf dem Durchlass der Temperatur und Feuchtigkeit an der vertikalen Aussenhülle basieren, wurden die Ergebnisse angegeben. İm dritten Teil wurden die haeufigsten Methoden bei der Berechnung von dem Temperaturund Feuchtigkeitsdurchlass an den Baukomponenten und die diesbezüglichen Türkischen Normen ( TS ) erlaeutert Nach der Unterşuchung von analytischen, mathematischen, analogen und grafischen Berechnungsmethoden, die zur Bestimmung von Temperatundurchlass dienen, wurden die allgemeinen Formeln, die Glaserscheri analytischen und grafischen Methoden und deren Bearbeitung bzw. Weiterentwicklung von verschiedenen Wissenschaftlern zur Bestimmung von Temperaturdurchlass betrachtet. Neben den o.g. theoretischen Methoden wurden die experimentellen Berechnungs- sowie die allgemeinen Beurteilungsmethoden in diesem Gebiet erklaert. Nach der Unterşuchung der Experimente, die sowohl in reelen Dimensionen als auch in Laboren geführt worden sind, und der Beobachtung der Berechnungsarten über die in der Türkei verwendeten Standarts wurden von diesen Experimenten berichtet. Am Ende des dritten Kapitels wurden die bestehenden Methoden diskutiert. Das Ergebnis dieser Diskussion hat auf die Notwendigkeit der Vermeidung vom Zeitveriust, von hohen Fehlerquoten und praeziser Beobachtungen von Grafiken hingewiesen. Dies bedeutet, dass ein Modeli für Experimente gebaut werden muss, welches mit einem integrierten. Computerprogramm zur Beseitigung der festgestellten Probleme augestattet ist. Die dadaurch mögliche, automatische Berechnung der Beobachtungen und Bemessungen waehrend des laufenden Experiments erzielt die Baseitgung der Zeitverzögerungen, die Minimalisierung – im idealen Fail auch die Abshaffung- von Fehlerquoten sowie die praezise Darstellung bzw. Beobachtung von Grafiken. İm vierten Kapitel der Arbeit wurde eine neue Methode vorgeschlagen, die zu der Bemessung von Leistungsfaehigkeit der Komponente vertikaler Aussenhülle des Gebaudes dienen soll. Sie beinhaltet den Ansatz, die im Labor erhaltenen Bemessungen an dem Experimentmodell mit integriertem Computerprogramm, wiederum im Computer zu beobachten, zu prüfen und zu beurteilen. Folgend zu der Beschreibung der neuen Methode wurden die Voraussetzungen zur Umsetzung des Vorschlags und die Details des entwickelten Experimentmodells zur vorgeschlagenen Bcperimente im lâboratorischen Umfeld genannt. Die technischen Eigenschaften und die Funktion der ganzen Ausstattung, die Komponente der Experimente, welche in dem für die Experimente hergestellten künstlichen und natürlichen Umfeld angewendet werden, beinhaltet und die Abkühlung sowie die Erwaermung schafft und die Gase (H2S, S03, S02, C02, CO, N02 ete), den Wasserdampf, die Sonnenstrahlung (UV, UV2, İR) enthaelt, wurden erlautert. Neben den inneren und aeusseren Oberflaechen der Gebaeudehülle sowie der künstlich hergestellten, inneren und aeusseren klimatisehen Umfelden wurden die Eigenschaften und Schemen der Ausstattungen zu den Bemessungen an der inneren Seite der Hülle vorgestellt Am Ende dieses Kapitels wurden die Herstellung der nötigen Voraussetzungen für das Experimentmodell, die verlangten Bemessungen trockener thermischen Werte und prozentualer Feuchtigkeitswerte, der Vergleich von beobachteten Bemessungen mit den durch theoretische. Methoden erreichten Ergebnissen erlautert. Die Details von Software und der Ausstattung, die das unaufwendige Erreichen der Testergebnisse und die Reduktion der Fehlerquoten anhand der sofortigen Darstellung der Grafiken vorsieht, wurden bekanntgegeben. Schliesslich wurden die Schritte des Computerprogramms, die Herstellung des Umfelds und die Programmierung von dem Experiment erklaert. İn dem fünften Kapitel wurden die Voraussetzungen der vorgeschlagenen Methode und der durchgeführten Experimente, die Werte der untersuchten Komponente vertikaler Aussenhülle eines Gebaudes, die Ergebnisse der Bemessungen, die Rechnungswerte sowie deren. Vergleiche mit mathematischen und grafischen Unterstützungen angegeben und die Testergebnisse untersucht. İm sechsten und letzten Kapitel wurden die Resultate dieser Arbeit erlaeutet. Tez Adı : Doğal Taş Malzeme Koruyucuların Performans Ölçümünde Deneysel Metot Araştırması Yazar Adı: Sibel Onat HATTAP Danışman: Doç. Dr. Kemal ÇORAPÇIOĞLU Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2002 ÖZET Bu çalışmada, ülkemizdeki restorasyon ve konservasyon uygulamalarındaki koruyucu malzeme kullanımında çalışma sürelerini kısaltacak bir metot aramak amaçlanmıştır. Aşınmış doğal taşların korunması için, yeni polimer ürünlerin dayanıklılıklarını hızlandırılmış eskitme deneyleri ile kanıtlamaları gerekmektedir. Laboratuarda deneysel çalışma yapılmadan, yapı yüzeyinde koruyucu malzeme uygulamak çoğu zaman geri dönüşümsüz hatalara yol açmaktadır. Özellikle bu uygulamaların daha çok tarihi eserler üzerinde yapıldığı göz önüne alındığında, ön deney ve laboratuar çalışmalarının önemi ortaya çıkmaktadır. Beş bölümden oluşan tezde literatür çalışması ile mevcut deney yöntemlerinin irdelenmesi ve yeni bir deney metodu geliştirilmesi hedeflenmiştir. Birinci bölümü oluşturan girişte, konunun boyutları irdelenmiş, çalışmanın amaç ve kapsamı belirtilmiştir. İkinci bölümde, malzeme koruyucuların kullanım amacı ve gerekliliği araştırılmış, doğal taş malzemenin özelliklerini kaybetmesine neden olan bozulma etkenleri açıklanmıştır. Üçüncü bölümde, malzeme koruyucuların kullanımında, uluslararası literatürde yer alan deney metotları ile standartlar irdelenmiştir. Deneyler tek veya çok parametreli olarak sınıflandırılmış ve aynı deneylerin farklı ülkelerdeki uygulamaları ele alınarak deneyler yapılmış, sonuçlan grafik anlatımı ile verilmiştir. Dördüncü bölümde, bir önceki bölümde yer alan deney çalışmaları sonucunda yapılan tespitler üzerine Koruyucu Performansı Test Cihazı geliştirilmiştir. Deneylerde koruyucu malzeme seçimini yapılan ön deneyler, korunan doğal taş malzeme seçimini ise ülkemizdeki kullanım potansiyeli ve malzeme özellikleri belirlemiştir. Koruyucu Performansı Test Cihazı'nda Su Emme, Tuz Kristalizasyonu, Güneş Işınından (Ultraviyole-mor ötesi ve Enfraruj-kızıl ötesi), Yağmur Simülasyonu, Zemin Suyu Simülasyonu yapılabilmekte ve bu etkiler tek ya da bir arada istenilen süreye programlanarak verilebilmektedir. Beşinci bölümde, deney çalışmalarının sonuçlan değerlendirilmiş, tek ve çok parametreli deneyler karşılaştırılmalı olarak ele alınmış, sonuç ve öneriler verilmiştir. Çalışmada sonuç olarak, doğal taş malzemede bozulma sebepleri belirlendikten sonra, bunlar laboratuarda simülize edilmiştir. Her doğal taş malzemenin ve koruyucu malzemenin kendine has özellikleri olduğu dikkâte alınarak koruyucu kullanımında hızlandırılmış deneysel metotların uygulanmasının gerekliliği, hızlandırılmış eskitme faktörlerinin ve iklimsel verilerin simülasyonunun önemi ortaya çıkmıştır. Geliştirilen 'Koruyucu Performansı Test Cihazı', deneylere zaman ve uygulama açısından pratiklik kazandırmış ve örneklerinden farklı olarak doğal taş malzemede zemin-toprak etkisini simülize edebilmiştir. ABSTRACT The aim of this study is to search a method that would shorten the working time for the preservative material usage in the restoration and conservation applications in our country. In order to protect worn out natural stones, the strength of new polymer products: should be proved through accelerated wearing-out experiments. Applying preservative material on the surface of the structure without conducting experimental work in the laboratory usually results with irreversible mistakes. Taking into consideration that such applications are mostly made on historical monuments, the importance of the preliminary experiments and laboratory studies becomes obvious. In the thesis consisting five parts, literature study, evaluation of existing experimental methods and development of new experimental methods are aimed. The first part as introduction deals with the importance of the subject at length and states the purpose and scope of the study. The second part presents an examination of the purpose and necessity of use of the material preservatives as well as explanation of deterioration factors that lead to loss of natural stone material properties. The third part considers the experimental methods and standards found in the international literature for the use of material preservatives. Experiments, which are classified as having single or multiple parameters, are performed according to the similar experiments done in various countries and the results are indicated in graphics. In the fourth part, according to the evaluation of the experiments done in the previous part, The Preservative’s Performance Test Device has been designed. The preliminary experiments determined the selection of preservative materials, whereas the utilization potential and the specifications of the materials used in our country determined the selection of preserved natural stone. By using The Preservative's Performance Test Device, Water Absorption, Salt Crystallization, Sun Radiation (Ultraviolet and Infrared), Rain or Ground Water Simulation can be performed and these impacts can be given separately or together as being programmed into the desired time. The test conditions are simulated taking climatic conditions into consideration. In the fifth part, the results of the experiments are evaluated, the experiments with single or multiple parameters are handled in a comparative manner and conclusion and suggestions are presented. As a result, after the determination of the reasons of deterioration on natural stone material, these are simulated in laboratory. Considering every natural stone and protective material has. its own unique properties, the necessity of applying accelerated experimental methods for the usage of preservatives and the importance of. the simulation of accelerated wearing out factors and climatic conditions are revealed. The Preservative's Performance Test Device has given practicality to the tests in terms of time, and application and contrary to other devices, it has been able to simulate ground-earth (salt and water) impact in natural stone material. Tez Adı : Sentetik Bağlayıcılı Hazır Sıvaların Fiziksel Çevre Etkileri Karşısındaki Davranışları Üzerine Bir Araştırma Yazar Adı: Cüneyt DİRİ Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-2003 ÖZET Yapılarda, kullanım süreci içinde devamlı olarak dış ortamla karşı karşıya bulunan ve atmosfer etkilerine maruz kalan yapı malzemelerinin, özellikle dış kaplamaların, harici durabil itesi, mimarları, inşaatçıları ve kullanıcıları her zaman büyük ölçüde kaygılandıran bir konu olmuştur. Söz konusu kaplama malzemelerinden bir tanesi olan, yapıların cephelerinde son kat olarak kullanılan sentetik bağlayıcılı ( akrilik ) hazır sıvalar bu çalışmada ele alınmış ve fiziksel çevre etkileri karşısındaki davranışları birbiriyle yakından ilişkili olduğu düşünülen 3 parametreyle (U.V. radyasyon, sıcaklık ve su etkisi) incelenmiştir. Birinci bölümde sentetik esaslı hazır sıvalar, özellikleri, uygulama yerleri ve çeşitleriyle genel olarak tanımlandıktan sonra bileşenleri tek tek ele alınmış ve özellikleri üzerinde ayrı ayrı durulmuştur. Bu bölümde esas bileşen olan ve kaplama malzemesine karakteristik özelliklerini veren bağlayıcılar üzerinde yoğunlaşılarak sentetik malzemelerin temelini oluşturan polimerlerin yapısı ve özellikleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Daha sonra sentetik kaplamaların 3 önemli özelliği olan adhezyon, su absorbsiyonu ve buhar geçirimlilikleri incelenmiştir. İkinci bölümde önce fiziksel çevre etkileri tanımlanmış ve iklim öğeleri üzerinde ayrı ayrı durulmuştur. İklim öğeleri arasında dış kaplamaların degredasyona uğramasında parametre teşkil edecek etkiler ele alınmış, özellikle organik yapıların bozunmasında önemli bir etken, olan güneş radyasyonu incelenmiştir. Daha sonra Türkiye iklimi hakkında genel bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde çeşitli fiziksel çevre etkileri karşısında sentetik dış kaplamalarda görülen ve kaplamaların koruyucu işlevlerinin kaybolmasına yol açan bozunma ve tahribatlar ele alınmıştır. Deneysel çalışma bölümü olan dördüncü bölümde deneyde kullanılan numuneler ve bunların üretim koşulları belirlenerek numunelerin üretimine geçilmiştir. TS 7847'de belirtilen deney koşullarının yeterli olmadığı tespit edilerek hazırlanan numunelerin hızlandırılmış atmosfer koşullan deneyine tabi tutulması amacına yönelik özel bir deney aleti üretilmiştir. Laboratuarda hazırlanan bu deney düzeneği ve deney koşulları hakkında gerekli bilgiler verilmiş, çalışma kapsamı içinde, alınan kabuller ve deney yöntemleri açıklanmıştır. Deneyler sonrası, elde edilen deney sonuçları tablo ve grafikler halinde verilerek bunların değerlendirilmesine geçilmiştir. Sonuç bölümünde deney sonuçlarının değerlendirilmesinin ışığı altında, sentetik bağlayıcılı ( akrilik ) hazır sıvaların fiziksel çevre etkileri karşısında performanslarına yönelik ve yapıdaki kullanımı hakkında genel bir değerlendirme yapılarak elverişsiz iklim koşulları için önerilerde bulunulmuştur ABSTRACT The durability of materials, especially exterior coatings, used on buildings and subsequently exposed to weather is of great worry to the architect, the builder and the ultimate user. What is researched in this study is one of the coating materials, a synthetic based plaster which is used for the outer cover as the last layer. This material's outer surface durability is studied in terms of three interacting factors; heat, water and U.V. radiation. In the first part, synthetic based plasters are identified in general with their properties, types and application surfaces. Then their components are examined in detail one by one; Here, the binders are particularly examined, which are the main components and form the characteristic properties of the coating materials. The structure and properties of polimers - the basis of synthetic materials - are studied, the important physical and chemical properties. ( 'particularly adhesion, water absorbsion and vapor transparency ) of the synthetic coatings are researched. In the second part, at first, the physical environmental effects are identified and climatic elements are studied in particular. Here, the factors wearing out the outer coatings are considered and after studying the solar radiation - the main factor on the degradation of organic structures - in detail, some general information on climatic conditions of Turkey is given. In the third part, degradation in the synthetic outer coatings under the influence of various environmental conditions resulting in the loss of preventive properties of the coating materials is examined. In the fourth part, sample materials and their production conditions are identified and the materials are produced. As the experiment conditions stated in Turkish Standards 7847 are not considered to be satisfactory, a special experiment device is manufactured in order to perform accelerated wheatering tests on the sample materials. Information on the experiment conditions and the equipment used in the laboratory is provided together with the assumptions taken and the methods used. Test results are documented in table and graphics forms and then appraised. In the conclusions section, a general appraisal regarding synthetic based (acrylic) coating materials' performances under physical environmental effects and their usability on buildings is done and suggestions concerning their applications in challenging climatic conditions are made. Tez Adı : Dış Cephe Kaplamalarında Polimer Esanslı Malzemenin UV, Isı ve Suyun Etkisi Karşısında Yüzey Dayanıklılığının Araştırılması Yazar Adı: Hale GEZER Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mayıs -2005 ÖZET Yapılan çalışmada dış cephe kaplamaları arasında özellikle son yıllarda tercih edilen polimer esaslı malzemenin. UV, ısı ve su bileşik etkileri karşısında farklı sürelerde ortaya çıkan davranışları ele alınarak; malzemenin bozulma dereceleri ve işlev kayıpları değerlendirilmiştir. Çalışma dört bölümdür. Birinci Bölümde, yapıda çeşitli dış cephe kaplama türleri, uygulamaları, seçim kriterleri ve cephe sistemlerinde dayanıklılığı etkileyen dış çevre faktörleri hakkında genel bilgiler verilmiştir. Ayrıca polimer esaslı malzemenin, poliüretan ve polivinil klorür' ün fiziksel ve kimyasal özellikleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. İkinci Bölümde, çalışmayı yönlendiren ve ona dayanak oluşturan literatüre değinilmiş; bu bağlamda polimer malzemenin yüzey dayanıklılığının UV, ısı, su gibi fiziksel çevre faktörleri karşısındaki etkilenme derecesini irdeleyen çeşitli araştırmalar ve bunların sonuçlan gösterilmiştir. Üçüncü Bölümde, polimer malzemenin yüzey dayanıklılığım belirleyici Standard ve deney yöntemleri hakkında genel bilgi verirmiş, özellikle UV, ısı ve su etkilerinin hızlandırılmasıyla ilgili yöntemler ayrıntısı ile incelenmiştir. Dördüncü Bölümde, PU ve PVC malzemenin, Standard atmosfer koşullan tanımlanarak bu koşullardaki performanslarına yönelik yüzey dayanıklılık deneyleri (renk, parlaklık, yüzey sertliği, çekme deneyleri) yapılmıştır. Özel olarak çeşitlendirilmiş koşullarda UV, ısı ve su parametreleri yüklenebilen bir deney düzeneği hazırlanarak; PU ve PVC malzeme üzerinde farklı zaman periodlarında ve yaratılan farklı koşullarda yaşlandırma deneyleri yapılmıştır. Yaşlandınlmış malzeme üzerinde yapılan yüzey dayanıklılığı ile ilgili deneyler sonucu malzemenin son durumunu gösteren verilerle kondisyonlanmış (Standard atmosfer koşullarında sabitlenmiş ve hiçbir dış etkiye maruz kalmamış) malzeme için bulunan değerler ortaya konmuş ve karşılaştılmıştır. Araştırmada her iki malzemenin uzun periodlardaki dayanıklılığıyla ilgili öngörü oluşturması açısından elde edilen veriler doğrultusunda istatistiksel değerler elde edilmiştir. Çalışmanın deneylere dayalı bulguları ve istatistikî değerler ile ulaşılan sonuçlar; tezin Sonuç Bölümü'nde gösterilmiştir. Uygulanmış deney sonuçlan ve öngörüye dayalı istatistiksel sonuçlar ayrı ayrı değerlendirilmiş, PU ve PVC esaslı dış cephe kaplamalarının yüzey dayanıklılığı performans düzeyleri yorumlanmış ve sonuçta mavi renkli PU malzemenin renk kaybının giderilmesi koşuluyla, her iki malzeme için özellikle İstanbul-Kuzey Bölgesi'nin daha uygun olduğu anlaşılmıştır. Ayrıca her ilci malzemenin üretim ve uygulama kolaylığı sağlaması, ekonomik olması, diğer dış cephe kaplama malzemesi arasında tercih edilebilme özelliği getirmektedir. Ancak renginin solması veya bozulması, malzemenin sunaklığı veya gevrekliğinin değişimler göstermesi, plastik malzeme arasından son ürün seçimine gidilmeden önce, iklimsel verilerin esas alındığı bir karşılaştırmanın uygun olacağı sonucuna varılmıştır. ABSTRACT In this thesis, two popular polymer-based materials' degree of degradation and property loss are analysed, taking into account combined condition of UV, heat, water and their behaviours that emerged in different periods. The study consists of four chapters. First chapter introduced general information about exterior coatings, selection criteria for materials and environmental conditions that influence durability of external surfaces, followed by specifics on physical and chemical properties of polymeric materials, PU and PVC. Second chapter deals with, state of the art on the subject thesis in regard to polymers surface durability against physical and environmental effects of UV, heat and water. Third chapter, conveys general information about durability standards and experimental results of polymers surface and of, with special emphasis on accelerated methods i.e. UV, heat and water methods. In the fourth chapter; standard atmospheric conditions are defined and PU and PVC materials are tested for performance under standard conditions. A special testing device is designed on which UV, heat and water parameters can be loaded and tested for ageing under specific conditions and time periods. Following this process; performance tests are conducted on the aged materials and the resulting data is compared to data of standard atmospheric weathering conditions. Statistical data have been prepared in order to generate foresight about the durability of both materials in long periods. The results that are reached by statistical data and diagnosis based on experiments are introduced in the conclusion part of the thesis. The experiment and statistical results are separately evaluated, PU and PVC based exterior coating' surface durability performances are interpreted and, it seems appropriate that if blue colored PU's loss of colour is avoided, the North Region of İstanbul will be adequate for both materials. In Conclusion, both materials are preferable as exterior coatings, as they provide convenience in practice and production and because its more economical. However, in case the materials' color is faded and decayed, or ductility and brittleness are changed than. it will be more appropriate to make a comparison by taking the climatic data into consideration before selection the last product through plastic materials. Tez Adı : Sürdürülebilir Mimari için Pirinç Çeltiği Kabuk Külünden Üretilen Isı Korunumlu Cam Yapı Malzemesi Yazar Adı: Genco BERKİN Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart -2006 ÖZET Doğa ve kent etkileşimi, endüstri devrimi ve onu izleyen hızlı kentleşme sonucunda doğanın dengesini bozmuştur. Artan nüfus ve enerji ihtiyacı atmosfere daha fazla CO2 bırakılmasına neden olmuştur. Bu etkenler sonucunda atmosferde soğurulan güneş ışınları sera etkisi yaratarak dünyanın yıllık ortalama sıcaklıklarını yükseltmiş ve küresel ısınmaya neden olmuştur. Ortaya çıkan insan ve çevre tehdidi, ekoloji biliminin gelişmesine yol açmıştır. Yapı sektörünün doğal kaynakları bir taraftan tükettiği, diğer taraftan kirlettiği bilinmektedir. Bu düzenin sürdürülebilir bir tarafı kalmamıştır. Sürdürülebilir bir yaşam için kaynakların korunması, yapı malzemelerinin geri dönüşümlü malzemelerden elde edilmesi ve ısı yalıtımı sağlamaları gerekliliği ortaya çıkmıştır. Tüm bu parametreler sürdürülebilir mimari için ekolojik yapı malzemelerinin kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Çevreci perspektifte bu malzemelerin, atıkların değerlendirilmesi ile oluşan, geri dönüşümlü ve yeniden kullanıma olanak tanıyan özellikte olmaları talep edilmektedir. Bu çalışmada, yapıyı dış iklimsel etkilerden koruması, ekolojik dengelerin korunması ve sürdürülebilir mimarlığa katkı sağlamak amacıyla, bir bitki atığı olan pirinç çeltiği kabuk külü, literatürde ilk kez olarak, mevcut şartlarda düz cam kompozisyonunda kum yerine kullanılarak “ısı soğuran renkli cam yapı malzemesi” elde edilmiş ve çeşitli deneylere tabi tutulmuştur. Çalışmanın birinci bölümünde pirinç çeltiği kabuk külünün elde edimi ve kullanım alanlarına değinilmiştir. Ayrıca pirinç çeltiği kabuk külünün, Çin ve Hindistan gibi büyük miktarlarda pirinç çeltiği üreten ülkelerde çevre kirliliğine yol açmakta olduğundan ve bu bitki atığının yapı endüstrisinde kullanılarak; kirlenmenin, kırsal ve kentsel bölgenin atık alış verişi ve geri dönüşümlü yapı malzemesi üretimi perspektifi ile ortadan kaldırılacağı savunulmuştur. Çalışmanın ikinci bölümünde sürdürülebilir mimari ve ekolojik yapı malzemesi ilişkileri incelenmiş, yapı kabuğu bileşenleri içinde en çok ısı kaybına yol açan pencere camının ısı yalıtım özelliğinin iyileştirilmesinin sürdürülebilir mimariye ne ölçüde katkı sağlayacağı ortaya konmuştur. Çalışmanın üçüncü bölümünde ekolojik yapı malzemelerinde ısı yalıtımı ve kazanımı konuları işlenmiştir. Güneş enerjisinden pasif yollarla faydalanmanın yolları ve gerekliliği ortaya konmuştur. Isı soğuran camların kullanıcı konforunu nasıl etkilediği, hangi alanlarda kullanıldığı ve çeşitli dalga boylarında ısı dinamikleri ayrıntılı şekilde sunulmuştur. Dördüncü bölümde düz cam kompozisyonunda kum yerine Pirinç Çeltiği Kabuk Külü kullanılarak yapılan eritişlerde elde edilen camın ışık ve solar geçirimlilik deneyleri gerçekleştirilmiştir. Camların renklerinin pirinç çeltiği külündeki safsızlıklardan dolayı füme ve yeşil olduğu gözlemlenmiştir. TÜBİTAK MAM’da mikro sertlik ölçümü yapılmış ve elektron mikroskobuyla görüntü alınmıştır. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeokimya Laboratuarında Pirinç Çeltiği Kabuk Külü içerdiği safsızlıklardan arındırılıp saf silisyum dioksit elde edilmiştir. Safsızlıklarından arındırılmış pirinç çeltiği kabuk külünden şeffaf cam elde etmek için bir eritiş daha yapılmıştır. Bu eritişte pirinç çeltiği kabuk külü camının şeffaf olduğu gözlenmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Isı Geçişi Laboratuarında Isı iletkenlik deneyleri yapılmıştır. ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA ANABİLİM DALI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Kentsel Sitlerin Saptanması ve Koruma Amaçlı Planlarının Yapılması İçin Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Selcan Teoman Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz -1986 Tez Adı : Beşeri Yerleşmelerde Eğitim Donatımları İle İlgili Yönlendirici Değerlerin Belirlenmesi ve Kullanımı İçin Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Nurdan Südor Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim -1989 Tez Adı : Belediye ve Mücavir Alanlar Dışında Kırsal Alanlarda Planlama Süreci Üzerine Bir Araştırma ve Planlama İçin Ussal Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Şazıman Sazak Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım -1990 Tez Adı : Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılaşması Yazar Adı: Şenol Erensoy Danışmanı: Prof. Dr. K. Ahmet Aru Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz- 1991 Tez Adı : Kentsel Büyümede İletişim Kuramının Etkinliği Yazar Adı: Akın Eryoldaş Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart-1993 Tez Adı : Gelişme Sürecinde Kentsel Planlama Etkinliği Sınırlayan Stratejik Nedenler: Türkiye Örneği Yazar Adı: Polat Sami Sökmen Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım –1994 Tez Adı : Çevresel Psikolojik Boyut Gerekliliği Üzerine Yöntemsel Bir Araştırma Yazar Adı: Ertürk Işıkpınar Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım –1995 Tez Adı : Kent Planlama ve Uygulama Süreci İçinde Kamu Mülkiyeti Varlığının Kent Makroformuna Etkileri –İstanbul Metropoliten Alanı Doğu Yakası Örneği Yazar Adı: Ayşe Sirel Bayoğlu Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-1993 Tez Adı : İran’da Kentleşmeyle Birlikte Tarihsel Dokunun Korunması Üzerine Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: M. Garaylı Milka Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran -1993 Tez Adı : Kentsel Tasarım Kapsamında Tarihi Kentsel Mekanlarda Arayüzlerin Düzenlenmesine Sistemli Bir Yaklaşım Yazar Adı: Gülşen Özaydın Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Aralık -1993 Tez Adı : Kentsel Mekanların Tasarımında Psikolojik Boyut Üzerine Araştırma ve Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Dilek Aktürk Erbil Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart -1994 Tez Adı : Metropoliten kentlerde, tarihi kent merkezleri için bir toplu taşıma sistemi önerisi : İstanbul tarihi yarımada örneği Yazar Adı: Bilge Ulusay Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart -1996 Tez Adı : Sürdürülebilir Turizme Yönelik Bir Yöntem Denemesi : Doğu Karadeniz Trabzon İli Özelinde Bir İrdeleme Yazar Adı: Mehmet Çakılcıoğlu Danışman: Prof. Dr. Aykut Karaman Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan -1997 Tez Adı : İstanbul Örneğinde Kentleşme ve Planlamanın Siyasal Süreçlerinde İncelenmesi (Ulusal Kalkınmadan Küreselleşmeye ) Yazar Adı: Seher Sezer Danışman: Prof. Dr. Sümer Gürel Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran -2000 Tez Adı : Çevresel Değerlerin Yitirilmesine Karşı Bir Araç Olarak Çevreselci Planlama Modeli Üzerine Bir Deneme Danışman: Prof.Dr. Mehmet ÇUBUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 1997 ÖZET 1970'lerde uluslararası düzeyde tartışılmaya başlanan çevre olgusu 1980'lerde de Türkiye'de topluma malolmuştur. Hızlı bir evrim geçiren insanoğlunun yeni yaşam biçimi çevre kirliliğini hızlandırıcı niteliktedir. Artan nüfus, yapılanma ve tüketim her yönüyle mekâna yansımaktadır. Çevre kirliliğini ve önleme yollarını değerlendirirken ekolojik analiz gereklidir, ancak diğer çevre bilimleriyle de özellikle, şehircilikle ilişkilendiren yaklaşım zorunludur. Bu çalışmada ekolojiyi dışlamadan, ama çevre olgusunun toplumsal, kültürel, ekonomik, politik, fiziksel olanak ve çelişkilerini de araştırma kapsamına alan bir yaklaşım izlenmiştir. Planlamada çevresel değerler açısından olumlu yaklaşımlar geliştirilmiştir: Ekolojik Yaklaşımlı Planlama ve Sürdürülebilir Kalkınma. Teknik olarak kent planlamanın yalnızca ekolojik ya da ekonomik veya sosyolojik olması olası değildir. Bu tür sıfat kullanımının dilbilimsel bir yanılgı olduğu bir yana bırakılırsa ekolojik planlamanın ve sürdürülebilir kalkınmanın çevre sorunları ile ilgilenen, ancak enerji türünün dışsal (çevresel) maliyetini ve atıkları uygulama evresine bırakan yaklaşımlar olduğu görülmektedir. Bu tezde önerilen model denemesi, enerji ve atığı planlamada değerlendirilmesi gereken değişkenler olarak ele almaktadır. Birinci bölümde çevre, ekoloji ve ekosistem tanımları yapılmakta ve insan-çevre-planlama ve çevresel değerler kavramları ele alınmaktadır. İkinci bölümde, çevre sorunlarının nedenleri, türleri ve insan sağlığına etkiler aktarılmıştır. Üçüncü bölümde ise; planlamada yeni yaklaşımlar incelenmiştir. Dördüncü ve son bölümde tanımların ilişkisinde Türkiye'de çevreselci yaklaşımın araçları saptandıktan sonra çevreselci planlama yaklaşımı ele alınmıştır. Model denemesinde; amaç, ilkeler, sınırlayıcılar, ölçütler, belirleyiciler ve değişkenler saptandıktan sonra simülasyon yapılmıştır. ABSTRACT Environment, which became an internationally recognized phenomenon during 1970's, gained public acceptance and recognition in Turkey only during 1980's.New life style of human being is the result of his evaluationtoward abuse and misuse of his environment. Population increase and consumptionhabits are reflected on physical space. Evaluation of environmental pollution and its prevention necessities an ecological analysis combined with other environmental sciences including urban studies. This study is an effort to analyse the phenomenon of environment not only from ecological point of view, but with its social, economic, cultural, political and physical components as a whole. Ecological Planning and Sustainable Development are positive approaches on planning for environmental values. It is technically impossible to make ecological, economical or sociological city planning. It is not so important using this kind of adjective as a linguistic false, on the other hand, ecological planning and sustainable development, are interested with environmental problems. But these approaches leave external costs of kinds of energy and pollutant to practice phase: of planning. On this thesis, took energy and pollutants up as variables. First chapter is on the discription of environment, ecology and eco-system, and conception of human-environment-planning and environmental values. Second chapter is on human-environment relation, its evalution from human-nature relation nature relation to present environmental problems, their causes, types and effects on human health. Third chapter is on new approaches to planning, like ecological planning and sustainable development, to planning, and international organisations. Fourth chapter is description of problems within the context of environmental sound policies in Turkey, evalution of environmentalist planning approach. In this model essay; goal, principles, boundary conditions, criterians, variables and constants described and then simulated. Tez Adı : Kent Mühendisliği ve Şehircilik Çerçevesinde Kentsel Hizmetler Sisteminin Değerlendirilmesine Yönelik Bir Deneme Yazar Adı: Pelin Çamkerten GÖKGÜR Danışman: Prof.Dr. Mehmet ÇUBUK Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Pogramı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-1998 ÖZET Kentsel sistemi oluşturan en önemli öğelerden biri "altyapıdır".Gerek maddi (teknik şebekeler) ,gerek maddi olmayan (hizmet şebekeleri) bu şebekeler kentsel sistemin düzenlenmesine katkıda bulunmaktadırlar. Şebekelerden oluşmuş bu sistem kentsel formu etkilemekte, mekândaki değişik noktalarla bağlantıları sağlamakta, bulundukları mekânla karşılıklı etkileşim oluşturmakta ve bir "network kenti" meydana getirmektedir. Şebekeler bir ülkenin, bir bölgenin, bir kentin çekiciliğini arttırarak, ekonomik ve sosyal bağlantıları desteklemekte ve önemli ölçeklerde verimliliğe neden olmaktadırlar. Diğer bir yandan, kentsel şebeke mantığının "teknik" ve "idari" olarak çift yönlü düşünülmesi de kentsel mekânı etkilemekte, kent yönetiminin politik-idari boyutu ile şebekelerin teknoekonomik boyutu büyük sorunlara neden olmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde şebekelere salt teknik bileşen olarak bakılması ye kesin olarak teknolojik bir tanımlamayla yaklaşılması söz konusu olduğundan şebekeler ve şehircilik arasında eklemlenme ve bütünleşme mümkün olamamaktadır. Oysa gelişmiş olan ülkelerde şebekelerin ekonomik, sosyal, kültürel ve politik bağlantılardan ayrı tutulamayacağı anlaşılmış, şebekelerin kentsel verileri oluşturan tüm bu faktörlerle olan eklemlenme ve bütünleşmesinin "kent mühendisliği" ile gerçekleşeceği bu ülkelerce kabul edilmiş durumdadır. Kent mühendisliğiyle birlikte şebekelere geniş anlamda "kurumsal" bir tanımlama getirilmiş, uzun bir süreden beri altyapı donatılarının "teknik bir verisi "olarak değerlendirilen "şebeke" sözcüğü artık bir "örgütlenme "sorunu haline gelmiştir. Bu araştırmanın amacı İstanbul' da yer alan içme suyu ve atık su şebekelerinin sorunlarını ortaya koyarak, kent mühendisliği çerçevesinde önerilerin geliştirilmesidir. Araştırma 4 bölümden oluşmaktadır: 1..Bölüm : Giriş ve temel kavramlar 2.Bölüm: Yeni bir yaklaşım (Kent mühendisliği) 3.Bölüm: Yeni yaklaşım çerçevesinde yapılan analiz ve sentez 4.Bölüm: Sonuç ve öneriler Birinci bölümün giriş kısmında İstanbul'da yer alan kentsel şebekelerin sorunlarını oluşturan faktörler ele alınmıştır. Temel kavramlarda ise kent-şebeke-sistem-insan ve mekân ilişkileri, şebekelerin sınıflandırılması ve gelişme modeli, kent planlama ve kentsel tasarımda şebekelerin yeri konularına yer verilmiştir. İkinci bölümde, kentlerde şebeke gelişiminden başlanarak, kent mühendisliği alanındaki çalışmalar, deneyimler, araştırma konulan, eğitim, kent yönetimi ve kent mühendisliğinin eklemlenmesi... gibi konular ele alınarak, bu yeni yaklaşım çerçevesinde değerlendirmelere gidilmiştir. Üçüncü bölümde, İstanbul ve Paris kentlerindeki içme suyu ve atık su şebekesi kent planlama çerçevesinde , "şebeke-şehircilik" ilişkileri dikkate alınarak analiz edilmiştir. Bu analizin sonucunda İstanbul kentinde şebeke-şehircilik eklemlenmesi ve bütünleşmesi olmadığı saptanmıştır. Dördüncü ve son bölümde, tüm ülkede ve İstanbul'da "kent mühendisliği" ve "kent" in değişik bakış açılarından yola çıkılarak, her ikisi arasındaki ilişkileri oluşturmak ve geliştirmek amacıyla bir program oluşturma yolunda öneriler ve modeller geliştirilmiştir. RESUME L'un des principaux éléments qui forme le systאme urbain est “l’infrastructure”. Etant materiélle ou immatérielle selon les réseaux, elle participe à la régulation du systאme urbain. Le systéme formé par les réseaux a des conséquences sur la forme urbaine, assure les connexions entre les différents points de l'espace, interagissent avec les espaces dans lesquels ils s'inscrivent et crée une "network city". En augmentant la concurrence sociale et l'attirance d'un pays, d'une région, d'une ville; les réseaux étançonnent les relations économiques, sociales, politiques, culturelles et donnent lieu à des rendements d'echelle importants. D'autre part la double logique du reseau urbain "réseau technique" et "appareil administratif ", affecte I'espace urbain et la dimension politico-administrative de la maitrise urbaine et la dimension technico-economique des reseaux posent des grands problאmes. Surtout dans des pays en developpement les réseaux sont réduits à leur seul composant technique et ils sont défini dans une stricte definition technologique. C'est pour cette raison l'articulation et l'intégration des réseaux avec l'urbanisme me sont pas réalisees. Tandis que les pays en voie de développement ont trés bien compris que les réseaux ne peuvent pas être isolés d'un contexte économique, social, culturel, politique et que l'articulation et l'intégration avec les données urbains peuvent être réalisées avec "le génie urbain". Avec "le génie urbain " les réseaux sont définis de nouveau dans une définition institutionelle é’largie. Le mot “réseau” considéré depuis longtemps comme une donnée caractéristique de tous les équipements d'infrastructures, devient un questionnement organisationnel. L’ objectif de cette étude est de faire reveler les problémes des réseaux urbains (les réseaux d'approvisionnement en eau et les réseaux d'assainissement) à Istanbul et de développer des propositions dans le cadre du génie urbain. Les phases de cette étude sont les suivants : 1 ére Partie : Introduction et notions de base 2 éme Partie : Une nouvelle approche (Genie urbain) 3 éme Partie : Analyse et syntése dans le cadre de la nouvelle approche 4 éme Partie : Conclusion et propositions A l'introduction, on a défini les facteurs de la problématique des réseaux urbains à İstanbul. Les notions de base sont formés par des thémes suivants; Les relations entre urbain-réseausystéme-homme et espace, le modéle de développement et la classification des reseaux urbains, la place des réseaux urbains dans la planification et dans l’ aménagement urbain. Au 2 éme chapitre en commençant par le développement des réseaux dans les villes, on a visé a traiter; les objectifs, les travaux commandés, les expérimentations, les innovations, les programmes de recherche, Fenseignement et l'articulation de la maitrise urbaine et du génie urbain. Au 3 éme chapitre, les réseaux d'eau et d'assainissement à İstanbul et à Paris sont étudiés dans le cadre de la planification urbaine avec les relations "des réseaux et d'urbanisme". A la fin de cette étude le manque d'articulation et d'intégration des réseaux avec l'urbanisme est constaté pour la ville d'İstanbul. Enfin dans le 4 éme et dernier chapitre, un ensemble de propositions et modéles sont developés dans une hiérarchie pour fonder un programme de recherche destiné à fonder, à élargir les rapports entre le "Génie urbain" et les différentes perspectives d'appréhension de "l'urbain" dans tout le pays et dans la ville d'İstanbul. Tez Adı : Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Modernleşme Sürecinde Şehre Yeniden Bakmak Yazar Adı: Sibel DEMİRTAŞ Danışman: Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Pogramı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-1998 ÖZET Çalışma, Batı'da bir karşıtlığın ifadesi olarak ele alman Doğu'ya ve Doğu'daki modernleşme süreçlerine bakan yaklaşımların kavramsal tartışması ile başlamaktadır. Modernleşmenin, modernin, modernliğin tanımlanış, algılanış ve eleştirileri üzerine kurulan I. Bölümü takiben, II. Bölüm'de çalışmanın bütününde Batı-dışı bir modernleşme olarak nitelenen; OsmanlıTürk modernleşme süreçlerinin ortaya çıkışı üzerinde durulmaktadır. Bu bölümde özellikle hukuksal yapının değiştirilmesi yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılan modernleşmenin özellikleri ve bu süreçte devletle halk arasındaki ilişkilerin kurulma biçimi ve sürecin mekândaki yansımaları vurgulanmaktadır. III. Bölüm'de de "bağlayıcı yapılar" kurma noktasında Osmanlı modernleşmesinin sıkıntısını çektiği alandan işe başlayıp, modernleşmeyi bir toplumsal proje olarak ele alan Cumhuriyet modernleşmesi tartışılmaktadır. Bu bölümde bu kez mekâna ilişkin hukuksal düzenlemelerin, Cumhuriyet ideolojisi içinde nasıl ele alındığı ve uygulamaların ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinde durulmaktadır. Çalışma modernleşmenin bir proje olarak artık bittiğini düşündüğümüz 1945'li yıllarda son bulur. Bu tarihten sonra Osmanlı-Türk modernleşmesinin ortaya çıkardığı modernliğin, modenleşmenin yerine geçtiğini ve bu tarihten itibaren farklı kurallarla kurulmuş olan bir "oyun"un söz konusu olduğunu düşünmem çalışmanın da bu noktada bitirilmesini getirir. ABSTRACT In my dissertation, I first held a conceptional arguement over some approaches that perceive the East as of the opposite of the West, and modernization processes thereof. After Section I, which is based on critiques, descriptions and perceptions of modernization, the modern, and the modernity, in Section II, I focused on the emergence of the Ottoman-Turkish modernization process which I reflect as a non-Western process. In this section, I specifically worked on characteristics of a modernization process that is based on a partial transformation of the legal system. Construction of the relations between the State and the individual and spatial reflections of the process is also argued in" this Section. In Section III, I initially started arguing the difficulties of the Ottoman period, in constructing “binding structures”, and then moved to the Republican modernization that held it is as a social project. In order to exhibit the outcomes of this era, I focused on legal regulations on space and Republican ideology that regulated them. My work ends at the end of 1945's which I perceive as an end for "modernization as a project". In my opinion, after then, modernity created by the Ottoman-Turkish modernization process replaces modernization which I read as a construction of an entirely different set of "doxa" consisting their own specific rules. Tez Adı : Kentlerimizde Kimlik Sorunu ve Günümüz Kentlerinin Kimlik Derecesini Ölçmek İçin Bir Yöntem Denemesi Yazar Adı: Şölen DEMİRSEREN ÇÖL Danışman: Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 1998 ÖZET Ülkemizde 1950'li yıllardan itibaren görülen, sosyoekonomik gelişme sonucu; kentlerde her açıdan bir değişim başlamıştır. Gerek işlevsel, gerekse estetik açıdan tüm kentlerde bir sistem bozukluğu, bir belirsizlik yaşanmaya başlamıştır. Bu durumun günümüze kadar sürmesi sonucu, kentlerin ana dokusu ve yapısı bozulmuş ve bir çözüm aranmaya başlanmıştır. “Her kentin bir kimliği vardır” varsayımından yola çıkarak açıklamalar getirilmiş; araştırmamızın temel noktası olan varsayımın gerçekleşmesi için, kimliğin tanımı hedeflenmiştir. 1. Bölümde; kent ve kent ile ilgili kavramlar tanımlanmış, kimlik tanımı için bazı saptamalar yapılmıştır. Kent kimliğinin tanımı ve özellikleri belirlendikten-sonra da; kimliği etkileyen ve kimliğin oluşumunda rol oynayan etkenler ortaya konmuştur. 2. Bölümde; uluslararası kimlik tanımları ve çalışmaları ele alınmıştır. Avrupa'nın belirlenen birkaç ülkesinde; a. Kimlikle ilgili yorumlar. b. Ülke kentlerinin bugünkü durumu c. Seçilen ülkeden bir kentte, yapılan kimlik çalışmaları irdelenmiştir. Günümüz Türk kentleriyle de bir karşılaştırma yapılmıştır. 3. Bölümde; ülkemizin genelde bozulmuş ve kimlik sorunu olan günümüzdeki bazı kentlerden iki örnek seçilerek, kimlik ve kimliği etkileyen etkenler araştırılmıştır. Her kent tek tek ele alınarak, kimliğini oluşturan ya da kimliğin yok olmasına yolaçan etkenler ortaya konmuştur. Kentin oluşumundaki fiziksel ve sosyo-ekonomik yapı ile günümüz koşullarındaki fiziksel ve sosyo-ekonomik yapı karşılaştırmıştır. Sonuçta; her iki kent için de “bölgesel mekân analizi haritaları” yapılmıştır. Bu iki kent, İzmir ve Eskişehir’dir. 4. Bölüm’de; ülkemizin, geleneksel dokularını koruyan ve kimliğini henüz tam anlamıyla yitirmemiş "Geleneksel Kentler" inden iki örnek seçilerek kimlik ve kimliği etkileyen etkenlerin analizi yapılmıştır. Tipolojik yapı, bu tip kentlerimizde kimlik üzerinde daha çok etkili görülmektedir. Seçilen kentlerin herbirinde, kimliğin genel yapısını koruyan etkenlerin etkileri tek tek ele alınmıştır. Bir önceki bölümde olduğu gibi, bu bölümde de kentlerin "bölgesel mekân analizi haritaları" yapılmıştır. Araştırmasını yaptığımız iki "geleneksel kent" imiz Adana ve Kütahya'dır. 5. Bölüm ise; araştırmamızın sonuçlarına ışık tutacak, bir inceleme niteliği taşımaktadır. Kentlerin kimliğinin belirli bir düzeyde de olsa korunmasını ve yitirilmesinin önlenmesini sağlayacak bir sistem yaklaşımı önerilmiştir. Bu sistem yaklaşımı; ele aldığımız kentler üzerinden değerlendirilerek ve o kentler üzerinde yaptığımız birtakım çalışmaların devamı olarak ortaya konmuştur. Modelin uygulamalarının birçoğu 3. ve 4. bölümlerde denenmiştir. Modelin amacı: ülkemiz genelinde aynı ölçüde kimlik değerine sahip, belirli bir ismi olan, ismiyle anılan ve o ismin kente yakışır bir kalite getirdiği kentler oluşturabilmektir. ABSTRACT After 1950's, the cities in our country have been getting worse in every aspect, as a result of the socioeconomic improvement. A systematic uncertainty appeared either in functional or esthetic concepts of the cities. This situation continued till today and the main theme and structure of the cities corrupted and finding a solution for the situation came in to consideration. The hypothesis, “Every city has its own ID”, can be explained by this solution and to approve this hypothesis, a definition for the city identification is tried to be set out in this study. In chapter 1, the definitions for the city and related items;are given and a preliminary study is carried out to define city identification. After the definition and specifications for the city identification are found out, the factors effecting these are mentioned. In chapter 2, international studies and definitions for the subject are given and comments, today's situation, city-identification studies and comparison with Turkish cities are given. Two cities from our country as an example to the ones loosing their identification are taken into consideration in chapter three and the factors effecting these cities and their identifications positively or negatively are studied. The socioeconomic situation in the beginning and today are compared. At the end, regional placement analysis maps are created for these two cities, namely İzmir and Eskişehir. On the contrary, in chapter four, traditional cities which preserve their identifications are taken in to consideration the same analysis are carried out. Typology came out to be the main factor effecting these kind of cities. Similar to chapter three, regional maps are also prepared for these cities, namely Adana and Kütahya. In chapter five, a system to preserve the city identifications is proposed. This system is studied for the cities mentioned above and the results, as a complementary to chapters three and four, are given. The main aim of the system is to create cities and city identifications which are good in quality. Tez Adı : Konut Alanlarının İyileştirilmesinde Toplumsal Bağların Rolü Yazar Adı: Hürriyet G.ÖĞDÜL Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-1999 ÖZET Tez çalışmasının amacı dar gelirlilerin yaşadığı, eskiyen ve kalite kaybına uğrayan kent-içi konut alanlarının iyileştirilmesinde toplumsal süreçlerin rolünü araştırmaktır. Batı kaynaklı konut iyileştirme örnekleri daha çok fiziksel iyileştirme üzerinde durmaktadır. Oysa salt finansal desteğe dayalı iyileştirme politikalarının sosyal profilde yarattığı değişikliğin yıkıp yeniden yapmaktan pek farla olmadığı görülmektedir. Bu çalışma, konut alanlarının iyileştirilmesinde yerel topluluğu kesintiye uğratmaksızın yaşam şartlarının iyileştirilmesinin yollarını ortaya koymaya yardımcı olmayı hedeflemektedir. Araştırmada konut çevrelerinin modern kentte bir toplumsal ilişki ortamı olmaya devam edip etmediği sorusundan hareketle, topluluk-community kavramının günümüzdeki anlamı üzerinde durulmaktadır. Araştırma yerel bir topluluk mekânı olan mahalle üzerinde odaklanmaktadır. Günümüzde, "anonim" kent içinde varlıklarını sürdürmekte zorlanan kesimler bir takım "dayanışma adacıkları" oluşturmaktadır. İnsanlar bu "dayanışma adacıkları" içinde yaşadığı sürece, kentin anonim ve kaotik yapısı içinde varolabilir. Bu adacıklar farklı zeminlerde oluşabilir; hemşehrilik, ideoloji, inanç, ortak yaşam biçimleri, ortak geçmişe sahip olmak ya da aynı mekânı uzun yıllar paylaşmak gibi. Dar gelirli kesimin yaşadığı kent içi alanlarda biraraya gelme biçimleri hemşehrilik ve komşuluk olarak ortaya çıkmaktadır. İstanbul'da iki yerde alan çalışması yürütülmüştür. Birinci çalışma alanı -Tozkoparan- 1960 larda gecekondu önleme bölgesi olarak yapılan bir sosyal konut alanıdır. Buraya dönemin gecekondu yıkımlanndan gelenler yerleşmiştir. Yerel topluluk çok parçalı, dağınık bir yapı sergilemektedir. Toplumsal ilişki biçimi komşulukla sınırlıdır. İkinci çalışma alanı bir kent-içi tarihi alan olan Tophane'dir. Tophane çok fonksiyonlu bir tarihi merkez içinde sıkışmış bir özellik göstermektedir. Yerel topluluk hemşehrilik temelinde oluşmuş, içe kapalı bir yapıdadır. Her iki örnekte de sakinlerin yaşadıkları yere karşı çok olumlu denemeyecek yaklaşımları vardır. Yerel örgütlenme düşük düzeydedir. Her iki örneğin gerek kent içi konumları, gelişme potansiyelleri, gerekse yerel topluluğun özellikleri açısından farklı yaklaşımlara ihtiyaçları vardır. İyileştirme programları yerel topluluğun potansiyelini arttırmasına kendisini daha geniş bir çerçeve içinde olumlu bir pozisyona getirme kabiliyetini geliştirmesine yardımcı olmalıdır. Anahtar Kelimeler: Konut Alanlarının İyileştirilmesi, Yerel Topluluk, Mahalle ABSTRACT The aim of this study is to reveal the role of social processes in improvement of old and deteriorated residential areas, in which low-income groups reside. West oriented housing rehabilitation cases focuses on mainly physical aspects of the process, But physical rehabilitaton creates a radical change in social profile of the area. This study will contribute in developing an improvement programme that does not interrupt existing community. The main concept in the study is the community and its meaning in modern age. It focuses on mahalle as a territorial community. Today people who want to survive in an "anonymous" and complex city life establish a kind of “solidarity islands”. These can be developed on various bases like townsmenship (hemşehrilik), ideology, religion, and common life styles, having a common past or living in the same place. Mahalle can be regarded as a place of local, community of that kind whereas it took more fragmented and loose forms in modern -.v times. Main social relations are townsmenship (hemşehrilik) and komşuluk in the-inner city areas inwhich low income people reside. Two case studies have been conducted in İstanbul; Tozkoparan, a social housing area and Tophane an inner city deteriorated housing area. The former one was built after a citywide squatter clearance programme which had interrupted close relations within old squatter communities. In thirty years, block residents have developed strong neighborhood relations, but social pattern looks still fragmented. The latter case study, Tophane, gets jammed into non-residential functions of historical city center. An immigrant community is established there. It exhibits an introverted identity. The attitude of residents to their environment is not very positive for both cases. As a result, it is proposed first that urban planners should learn to approach to residential area to be improved with a “look from inside”. Urban planners are to expand their understanding from the “physical” one to the “social” one. Second, necessity of residential area having its organised power on its destiny is crucial; for this matter it is suggested for urban planners to support local organisations. Keywords: Housing Rehabilitation, Local Community, Neighborhood Tez Adı : Türkiye’de Planlamaya Kentsel Siyaset Çerçevesinde Bir Yaklaşım Yazar Adı: Fatma ÜNSAL Danışman: Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 2000 ÖZET Kentsel planlamanın çağdaşlaştırılmasına katkıda bulunmak amacını taşıyan bu araştırmada, Türkiye'de imar planlaması ile sınırlanarak teknik bir hizmet düzeyine indirgenmiş olan mevcut kentsel planlama anlayışının yetersizliği öne sürülmekte ve kentsel siyaset ile bütünleşerek çağın gerektirdiği yeni mekânizmalarla donatılan çağdaş kentsel planlama anlayışının gerekliliği savunulmaktadır. Bu araştırma geniş kapsamlı kuramsal bir çalışmadır. Araştırmanın yönü ve ana akışı en başta belirlenmiş olmakla birlikte, içeriğinin detaylandırılması araştırma geliştikçe gerçekleştirilmiştir. İlk iki bölümde, ağırlıklı olarak, retrospektif açılımlara ve mevcut durumun analizine yer verilirken, Üçüncü Bölüm'de giderek prospektif zemine kayılmaktadır. Dördüncü Bölüm'de ise, bu zeminde ortaya konan düşünsel temeller üzerine inşa edilebilecek önerilerden örnekler verilmektedir. Kentsel planlamanın kentsel siyaset ile bütünleşmesinin gerekliliğinin kanıtlanması için, öncelikle, kentlerde mevcut durumun ortaya konması ve bu tablo içinde siyasal boyutun öneminin vurgulanması gerekmektedir. Kentlerimiz; tarihsel süreç içinde ve ekonomik, sosyo-kültürel gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmış olan kronikleşmiş sorunların yanı sıra, çağdaş kentsel gelişme dinamiklerinin kentsel sisteme eklenmesine bağlı olarak gelişen yeni sorun kaynaklarını da bünyesinde taşımaktadır. Kuşkusuz, çağdaş kentsel gelişme dinamikleri, sadece sorun kaynakları olarak değil, yeni mekânizmalara işlerlik kazandıracak potansiyele sahip olmaları bakımından da önem taşımaktadırlar. Ancak, somut göstergelerle ortaya konan kentsel gerçekler, geleneksel kentsel planlama anlayışının ve mevcut planlama sistematiğinin, siyasal boyutlu kentsel sorunların çözümünde, yeni olanakların yaratılmasında ve giderek kalabalıklaşan kentsel planlama sahnesinde müzakerelerin ve siyasal nitelikli ilişkilerin yönlendirilmesinde yetersiz kaldığım göstermektedir. Kentsel planlama sürecinin bilimsel anlamda siyasallaştırılamamış olması ise, yasa dışı unsurların, toplumumuzun himaye altına alınma eğilimini ve kentsel sorunların tepkisel siyasete uygun yapışım kullanarak, planlama kurumunu "kirli siyaset"in aracı haline getirmelerine neden olmaktadır. Çağdaş planlama anlayışının, bu tür oluşumlara olanak veren belirsizlikleri ortadan kaldırmayı hedef alması gerekmektedir. Bu araştırmada, mevcut planlama anlayışının alternatifi olarak savunulan çağdaş kentsel planlama anlayışı, toplumun kentsel gelişmelere ilişkin beklentilerinin kamu yararı eleğinden geçmiş ifadesi olan kentsel politikalara dayanan, kentsel yapının sunduğu olanakları ve sınırlayıcıları gerçekçi biçimde tanımlayan, kentsel gelişmelerde rol alan bütün aktörlerin yasal süreçlerde görüşlerini savunmasına ve müzakerelere katılmasına olanak sağlayan, bu tartışma ortamının düşünsel zenginliğini planlara taşıyan bir planlama anlayışıdır. Bu anlayışın kurumsallaşabilmesi için, yeni mekânizmaların kentsel sisteme eklenmesi gerekmektedir. Söz konusu mekânizmaların düşünsel temellerinde iki çağdaş oluşum öne çıkmaktadır. Bunlar piyasa ekonomisi ve demokratikleşmedir. Kentsel siyaset ile bütünleşen kentsel planlamanın, piyasa ekonomisi ve demokratikleşmenin gereklerine göre yapılanarak, çözümsüzlüklerin ortadan kaldırılmasına, çağdaş kentin gereksinimlerinin karşılanmasına ve kentlerimizin küresel şebekelerde rekabet edebilme gücünü kazanmasına olumlu katkıda bulunacağı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Çağdaş Kentsel Planlama, Kentsel Siyaset, Kentsel Politika, Planlama ve Piyasa Ekonomisi, Planlama ve Demokratikleşme ABSTRACT In this study, which targets making a contribution to bringing the urban planning to a contemporary formation, it is argued that the present status of urban planning approach in Turkey which has been simplified to the form of a technical service, is insufficient and there is a need for a modem urban planning approach which is armed with new contemporary mechanisms and which is integrated with urban politics. This research is a wide-scoped conceptual study. Although the direction and the main stream of the study have been identified at the outset, the branching of the concepts has been formalized during the study. In the first two parts, discussions center on the retrospective expansions and the analysis of the present situation, whereas in the third part, the discussion focuses on the prospective grounds. In part four, the recommendations which are constructed on this conceptual basis are presented with examples. To demonstrate that it is necessary to integrate urban planning with urban politics, the present status of the cities and the importance of the political dimension in this overall picture should be emphasized. Our cities, besides the chronic problems which have evolved over the years as a consequence of the economic and the socio-cultural developments, also carry in their body the burden of new sources of problems originating from the addition of the modern city development dynamics to the urban system. Undoubtedly, the modern urban development dynamics are important not only as sources of problems but also as platforms with potential to enable the new mechanisms functional. However, the urban realities shown by visible indicators, show clearly that the traditional urban planning approach and the present planning systems are insufficient in solving the urban problems with political dimensions, in creating new remedies, and in guiding the negotiations and relations with a political nature in a platform of urban planning which is getting ever-crowded. The fact that the process of urban planning process has not yet been scientifically politicized causes the outlawed influence groups to use the planning institution as a tool for "dirty politics" by making use of the shelter-seeking tendency of the people and the structure of urban problems which readily accommodate reactive politics. It is clear that the contemporary planning approach should target eliminating the uncertainties which nest this sort of evolutions. The contemporary urban planning concept, presented in this study as an alternative to the present planning approach, is one which is based on urban policies which are expressions of the expectations of the public regarding the urban development filtered through public good, one which defines the offerings and boundaries of the urban structure in a realistic fashion, one which allows all actors in urban development to discuss their views in the proper time frame and one which carries these conceptual domain to urban plans. For institutionalization of this approach, addition of new mechanisms to the urban system is necessary. In the conceptual foundations of these mechanisms, there are two contemporary principals: market economics and democratization. It is proposed that, urban planning integrated with urban politics will present contributions to bring solutions to the present problems, to meet properly the needs of the modern cities and to enforce the competitiveness of our cities in global networks by having them structured for the needs of market economics and democratization. Keywords: Contemporary Urban Planning, Urban Politics, Urban Policy, Planning and Market Economies, Planning and Democratization Tez Adı : Küreselleşme Sürecinde Bilgi Toplumu ve Dijital Kentler: Avrupa Birliği Örneği Yazar Adı: Serhat İNCE Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 2000 ABSTRACT Over the past 20 years the world economy has become more and more integrated. International trade and investment have increased and the spatial distribution of industrial activities has become more diffused. Advances in Communications, computer technology and logistics have revolutionized the business and conducted our new life formation. Globalization, that is the international integration of product, service and financial markets, poses enormous opportunities and challenges. To take the opportunity for Istanbul as a global city, it should strengthen its comparative advantage in the global markets. The public sector should also foster the formation of social overhead capital and facilitate the development of critical infrastructure, social services and other investments that can not be provided by the private sector. For the individual, firm and city home to take active part in this huge network; one should know how to use information technologies to get data as a difference to make a difference. Although USA, Germany, Japan and other developed countries are leading the globalization, for the first initiation this is true- information technology firms do have much more greater power in this huge network since all the big firms, countries, local companies are all the clients. AH the players in this system should follow up the technological "developments closely to be able to react quickly for emergencies. This thesis aims to be a comprehensive introduction to a new type of society living in virtual spaces interconnected by the information superhighway. While trying to be technically wellgrounded, all the interconnections and inter activity between each player-city, individual, government, technology firms- are considered to be more accurate for future progress. Tez Adı : Enerji Kaynak Çeşitliliğine Dayalı Konut Alanları Planlaması İçin Temel İlkeler ve Ölçütlerin Belirlenmesi Üzerine Bir Çalışma Yazar Adı: Adem Erdem ERBAŞ Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2000 ÖZET 1973 yılındaki Petrol krizi ile başlayan süreç, yaşantılarımızda önemli değişimlere neden oldu. Yaşanan enerji krizi ile birlikte yeni enerji kaynaklan aranmaya başlandı. Özellikte nükleer santraller birçok ülkenin enerji sisteminde yerlerini hızla almaya başladı. Ancak bugün gelinen noktada, Almanya gibi önemli nükleer güce sahip bir ülkenin bile, nükleer santrallerden vazgeçme ve yeni projeleri durdurma kararı alması, altının önemle çizilmesi gereken bir dönüşümü ifade etmektedir. Almanya'nın1 bu kararı almasındaki 8 neden şunlardır: 1.Uranyum elde edilmesindeki zorluklar, 2.Yakıt çubuğu imalinde artan enerji ihtiyacı, 3. Radyoaktif emisyonlar, 4. Kaza riskleri, 5. Yakıt çubuklarının nakliye zorluğu, 6. Nükleer atıklar, 7. Nükleer silahlanmanın artması, 8. Yatırımın ekonomik olmayışı ABSTRACT The process starting with the 1973 oil crisis has reasoned to significant changes in our life. Parallel to the energy crisis that we had experienced, new end renewable energy sources were researched and developed. Especially, nuclear power plants began to take place rapidly in some countries energy systems. However, recently, even Germany, who has got immense nuclear power, decided to abandon her existing nuclear power plants and related new projects. This decision is critical in the sense that it represents the transformation in the energy production issue. Below, are the 8 reasons affected Germany’s decisions, 1. Difficulties in obtaining uranium 2. Increases in the necessity of energy for the nuclear fuels production 3. Radioactive emissions 4. Accident risks 5. Difficulties in transporting nuclear fuels 6. Nuclear wastes 7. Increases in nuclear armament 8. Non-economic investment Tez Adı : İstanbul Metropoliten Alanındaki Sanayi Yer Seçimlerinin İrdelenmesi (Örnekler: İkitelli O.K.S.B., Dudullu O.S.B., Çerkezköy O.S.B.) Yazar Adı: Celal KIZILDELİ Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2000 ÖZET Kentlerin oluşumu ve günümüze kadar geçirdiği evrim, bir bakıma, insanlık tarihini yansıtır bir gelişim sürecidir. Tarımın başlaması insanların belli bir yerde yoğunlaşmasını sağlarken, artı ürünün oluşması da kentlerin ortaya çıkışını nedenlemiştir. Kentler köklü dönüşümü Sanayi Devrimi ile yaşamıştır. Sanayi Devrimi ile oluşan "Sanayi kenti"nin evrimleşmesiyle metropoliten kent oluşmuştur. İstanbul kenti de, bu tarihsel süreç’e koşut olarak gelişmiştir. Ancak, İstanbul’un metropolitenleşme sürecine girişi, gelişmiş ülkelerdekilerin aksine, sanayi kenti sanayi toplumu evrimini yaşamakta olan bir kentsel yapı üzerinde başlamıştır. Kent 1960’larda girdiği metropolitenleşme sürecine ilişkin aşamalardan geçerek günümüzdeki “megapol” boyutuna erişmiştir. Sanayi, kentin gelişimi ve biçimlenişinde temel belirleyicilerden en önemlisidir. Sanayi yer seçimlerinin hem üretimde ekonomiklik, verimlilik ve rantabilitenin sağlanması, hem de kentsel gelişimin sağlıklı yürümesi bakımından önemi vardır. İstanbul’un makroformunun oluşumunda sanayi’nin önemli oranda etkinliği olmuştur. Bu çalışma ile İstanbul Metropoliten Alanında sanayi’nin gelişiminin kentsel mekânın oluşumu ve biçimlenişine olumlu ya da olumsuz etkilerinin neler olduğu belirlenmeye çalışılmıştır. Bunun yanında, çok yönlü bir bakış açısıyla ve çeşitli etmenlere bağlı olarak yer seçimi yapılmasına dönük bir sanayi yer seçimi modeli geliştirilmiş ve İkitelli Organize Küçük Sanayi Bölgesi, Dudullu Organize Sanayi Bölgesi ile Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi geliştirilen bu yer seçimi modeline bağlı olarak irdelenmiştir. Yedi bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde, konunun ele alınışı, konuya yaklaşım ve yönteme ilişkin düşüncelerin ortaya konduğu “giriş” yer almaktadır. İkinci bölümde, kentlerin doğuşundan metropoliten kente varıncaya değin kentsel gelişme; gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler bakımından incelenmiş; kent modelleri anlatılmış; sanayi yeri seçimi konusu çeşitli yönlerden ele alınmıştır. Üçüncü bölümde: sanayinin Türkiye'deki gelişimi anlatılmıştır. Dördüncü bölümde, İstanbul kentinin doğuşundan günümüze kadar yaşanan süreçte, geçirdiği değişim ve günümüz İstanbul’unun oluşumundaki etkenler incelenmiş; Metropoliten Alandaki sanayinin dağılımı anlatılmış ve yer seçimi etmenlerine bağlı olarak İstanbul kentine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Beşinci bölümde, geliştirilen modele bağlı olarak İkitelli Organize Küçük Sanayi Bölgesi, Dudullu Organize Sanayi Bölgesi ve Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’ne ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç bölümünde ise, çalışmanın daha önceki bölümlerinde verilen bilgilere dayalı olarak değerlendirmeler yapılmıştır. ABSTRACT Emergence and evolution of cities up to-date, is a way, is the reflection of the development of history of mankind. While agriculture has caused the first human settlements, surplus in production process has become the "raison d'etre" of cities. The cities in principle have gone through a radical transformation with the introduction of Industrial Revolution. Thus the emerging "Industrial City" has evolved to "Metropolitan City" in the cause of time. City of Istanbul, too, had displayed similar features in historical process. However, so-called metropolitanization process of Istanbul-opposite to the cities in developed world- has started on an urban structure where industrial city as well as industrial society was already in force. Hence, the city has reached to dimension of "megapol" passing through the stages of metropolitanization process. Industry is the most important basic determinant in the development and formation of the cities. The selection of industrial location is of great importance both in the economics, productivity and reutability of production as well as a healthy development. In the progress of macroform of Istanbul, the Industry had an important role. In this study, efforts are made to indicate and find out both positive and negative impacts of industry within Istanbul Metropolitan Area. Besides this with a multiple view point and on the basis of various factors a model for the selection of industrial locations is developed and "the industrical locations at İKİTELLİ, DUDULLU and ÇERKEZKÖY are investigated according to this mentioned model. This thesis consists of seven chapters. First chapter deals with approach to the topic, and views concerning methodology that took place under "introduction". Second chapter, the emergence of cities throughout the history up to the period of metropolitan city both in developed and less developed nations; city models are explained and Industrial location and its selection as a topic is treated thoroughly by indicating the factors which have impacts of this selection process. Then evaluation is attempted on the basis of above named factors. In Chapter 3, Industrialization Process in Turkey and politics coverning the locational selections are treated in nation-wide scale. In Chapter 4, the historical development process of city of Istanbul is studied by analyzing the factors having influences in that process. Furthermore, the place of Istanbul in economic life of Turkey as well as city’s socio-economic structure is displayed by providing the statistical data. In 5th Chapter, deals with İkitelli, Dudullu and Çerkezköy, industrial areas according to the model developed for the evaluation of selection factors. In conclusion general evaluation of antire thesis in handled on the basis of all the information that are provided throughout the thesis. Tez Adı : İnsan Merkezli Bütünleşik Kentsel Planlama Modeli Yazar Adı: Kevser ÜSTÜNDAĞ Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2002 ÖZET Araç merkezli ulaşım planlaması yaklaşımı ile şekillenen günümüz kentleri giderek bir kısır döngü içine girmektedir. Sorunun çok boyutlu ve disiplinler arası özelliği daha farklı bir ele alışı zorunlu kılmaktadır. Bu çalışmada insanı merkeze koyan, toplumsal beklentilerin de ulaşım olgusunun içinde yer aldığı, yaya-araç birlikteliğinin dengeli ve uyumlu olarak çözümlendiği bir kavramsal model, önerilmektedir. Bu modelde sürdürülebilirlik, yaşanabilirlik ve hak çalık ilkeleri temel alınmıştır.-Ölçülebilir, hesaplanabilir, somut değerlerin girdi olarak kullanıldığı geleneksel ulaşım modellerinden farklı olarak, bu modelde ölçülemeyen, algılanabilir, soyut nitelikli temel değerler de girdi olarak alınmaktadır. Çalışmada üzerinde durulan en önemli konu ulaşım planlama olgusunun çok disiplinli bir süreç olduğudur. Tezin genel yaklaşımında da vurgulandığı gibi amaç, araçsız -otomobilsiz kent yaratmak değil, bütünleşik ulaşım yaklaşımıyla sosyal, fiziksel, ekonomik, kurumsal, çevresel yapıda dengeyi yaratmanın ipuçlarını ortaya çıkartmaktır. Modelin oluşumunda etkili olan süreç dışında kuramsal modellerle desteklenen yaya verileri ve değer yargılarına dayalı betimsel veriler, sosyal yaşam beklentileriyle birlikte değerlendirilerek MOLA NOKTALARI kavramı ile mekâna yansıtılmaktadır. İnsan Merkezli Bütünleşik Ulaşım Planlama Modeli; ▪ Kentsel Planlama ve Kentsel Ulaşım Planlamasını bir arada ele alması, ▪ İnsanın ulaşılabildiğini hedeflemesi, ▪ Disiplinler arası çalışma sürecini içermesi, ▪ Hesaplanabilir sayısal verilerin yanı sıra, sayısal olmayan toplumsal verilere değer vermesi, ▪ Sadeliği ve uygulanabilirliği açısından ekonomik olması, ▪ Gelişmeleri içerebilecek esnekliğe sahip olması, ▪ İnsan beklenti ve taleplerine yönelik olması, ▪ Sürekli izleme ve geri beslemeyi içermesi ile gelecek kuşaklara yaşanabilir kentsel ortam sunmada bölgesel ve ülkesel beklentilere de bir anahtar olacağı düşüncesini güçlendirmektedir. Tez çalışmasının genel amacı doğrultusunda İnsan Merkezli Bütünleşik Ulaşım Planlama Modeli kapsamında Konya kenti örnek alan olarak seçilmiştir. Kentin yaşanabilirliğinin arttırılmasında yaya hareketliliğini ortaya koyan bu çalışma geliştirdiği kavramsal model çerçevesinde Konya Ulaşım Master Planıyla bütünleştirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yaya, Kentsel Ulaşım Planlaması, Ulaşım Modelleri, Yaşanabilirlik, Bütüncül Ulaşım Planlaması ABSTRACT Today the cities are formed mostly by car-oriented transportation planning which eventually creates a vicious circle. The dissertation is multi-dimensional and require a multi-disciplinary approach. The thesis proposes a conceptual model that puts the human first, includes social expectations, in a balanced pedestrian and vehicle transportation. The model is based on the concepts of sustainability, liveability and equity. It uses intangible, perceptible and abstract basic data contrary to the traditional models, which use tangible, countable and concrete one. It emphasizes on the requirement of multi-disciplinary approach in transportation planning. The aim is not to create a city without cars but to find out socially, physically, economically, institutionally and environmentally harmonised city with an integrated urban transportation approach. The model proposes PAUSE NODES in urban space which considers different activities of pedestrians. Human Based Integrated Transportation Planning Model; ▪ integrates urban planning and urban transportation planning, ▪ aims accessibility of people ▪ includes a multi-disciplinary approach ▪ considers intangible data besides tangible one ▪ is economical as it is simple and easy to implement ▪ is flexible for new developments ▪ meets human expectations and demands ▪ includes monitoring and feed backs The thesis contributed to creation of data base on pedestrian behaviour to Konya Transportation Master Planning process. At the end of the study the data provided input to the Human Based Integrated Transportation Planning Model. Keywords: Transportation Planning, Pedestrian, Transportation Models, Liveability, Integrated Transportation Planning Tez Adı : Avrupa Kentsel Şartı İlkelerinin Ulaşım Sistematiği İçinde İstanbul ve İzmir Kentsel Alanlarında İrdelenmesi Yazar Adı: İsmail Hakkı ACAR Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim-2002 ÖZET Bu araştırmanın hedefi, motorlu taşıt öncesi dönemde, motorlu taşıt olgusunun boyutu ve etkileri bilinmeden oluşan Türk kentlerinde yaşanan kent içi ulaşım ve dolaşım sorunlarına, "Sürdürülebilir Ulaşım" ve "Bütünleşik Ulaşım Politikasına yönelik o-larak ortaya konulan "Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik İlkeleri"nin çözüm olabileceğini ortaya koymaktır. Yaya ve hayvan sırtında erişimin egemen olduğu dönemde "kendi kendine" gelişen, takiben otomobil öncesi Osmanlı Döneminde 1848 yılında yürürlüğe giren "Ebniye (Yapılar)" ile 1863 yılında yürürlüğe giren "Turuk (Yollar) Nizamnameleri" ile oluşan ve Cumhuriyet Dönemi'nde ise 1933 yılında yayımlanan 2290 sayılı "Belediye Yapı ve Yollar Kanunu" ile şekillenen kentlerimiz, bugün sürekli artan taşıt trafiği karşısında yoğun ulaşım ve dolaşım sorunları ile karşı karşıyadır. 1950'li yıllara kadar özellikle kentlerimizin çekirdek alanlarının oluşumunda egemen olan 1933 yasasının ortaya çıkarttığı kent dokusu, 1950'den sonra başta İstanbul olmak üzere müdahaleler ile o dönemde, tarihi kalıtım dışlansa bile bir ölçüye kadar taşıt hareketliliği yönünde değiştirilmeye çalışılmıştır. Bugün gene de kentlerimizin merkezi alanlarında 1933 ve 1956 Yasaları ile oluşmuş kent dokuları egemendir. Takip eden yıllarda, "arazi kullanım - yolağı" ilişkisi dışlanarak, mevcut yolağı sabit tutularak, "arazi kullanım" kararları, arazi rantı uğruna yoğunluk arttırıcı yönde sürekli değiştirilmiş, yollara kaldırması olanaksız yerleşim ve taşıt yoğunlukları yüklenmiştir. Kentlerimizde bu çarpık yaklaşım sonucunda ortaya çıkan "ulaşım ve hareketlilik" sorunlarının çözümü için, günümüzde hala fiziki şuurlar, kamusal maliyetler dışlanarak sadece yeni yolların açılması, ulaşımın ağırlıklı olarak karayolu taşıtlarına bağımlı şekilde çözümlenmesi yönünde çabalar sergilenmektedir. Tüm dünyada otomobil ile ulaşımın ölçeği ciddi bir şekilde tartışılırken, otomobil kullanımına alternatif çözümler üretilirken, maalesef ülkemiz karar vericileri ile bürokratları, otomobil egemenliğini hala kabul etmekte ve kentlerimizdeki altyapı yetersizliğine rağmen bu egemenlik yönünde, karayoluna ve özellikle de otomobile bağımlı ulaşıma yönelik çözümleri öne çıkartmaktadırlar. Geçmişten gelen, süresi dolmuş yaklaşımları "olduğu gibi kabul eden" karar vericiler, böylece koruyucusu ve sorumlusu oldukları "kamu mekânları" ile "kamu fonları"nı toplumumuzun otomobil sahibi azınlığına tahsis etmektedirler. Bugün, özellikle tarihsel kalınma sahip yaşlı kıta Avrupa'nın kentleri, karşılaştıkları olguları değerlendirerek, onlardan ders alarak, ülkenin ekonomi-politik yaklaşımı ne olursa olsun, "Avrupa Kentsel Şartı" başlığı altında birleştirdikleri bir dizi ilke kararlan kapsamında çözmeye çalışmaktadırlar. "Avrupa Konseyi" üyesi tüm ülkelerce "Ortak Kent Politikası" olarak benimsenerek yaşama geçirilmek üzere hükümetlerce ulusal dillere çevrilip yayımlanan "Avrupa Kentsel Şartı"na bir rehber program, özellikle bunalımda olan kentler için, bunalımdan çıkış yolunda bir ilkeler bütünü olarak bakılmaktadır. Söz konusu "Avrupa Kentsel Şartı", "Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" gibi Türkiye dahil birçok Avrupa Hükümeti'nce kabul edilmiş değilse de, getirdiği ilkeler ile kent içi ulaşım ve hareketlilikte, geleceğe yönelik ışıklar saçmaktadır. Yoğun ve gittikçe derinleşen "ulaşım ve dolaşım" sorunu yaşayan İstanbul ve benzer kentlerimizde, kökten değişim hedeflenerek, "Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik İlkeleri"nin erişimin sağlanması için uygulanması gerektiği görülmektedir. : Bu araştırma kapsamında, "Avrupa Kentsel Şartı" içinde birincil konu başlığı olarak yer alan "Ulaşım ve Hareketlilik"e yönelik "İlkeler'', Türkiye ortamına göre irdelenecek ve Türk Kentlerinde uygulanabilirliği incelenecektir. Özetle bu araştırma ile; - motorlu taşıt, özellikle otomobil öncesi dönemde, motorlu taşıt, özellikle otomobil olgusu göz ardı edilerek oluşan kentlerimizde, - tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi hızla artan motorlu taşıt, özellikle otomobil adedi karşısında ortaya çıkan soruna çözüm üretme sürecinde İstanbul ve İzmir deneyimleri öne çıkartılarak, - ulaşım ve hareketlilikte "Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik İlkeleri"-nin uygulanabilirliği ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik İlkeleri; Sürdürülebilir Ulaşım; Bütünleşik Ulaşım Politikası; Bireysel ve Toplu Ulaşım; Kamu Mekânı; Kamu Fonları. ABSTRACT The main purpose of this study is to show that transportation and mobility problems of such old Turkish cities, those were planned before the motorized vehicle age can be handled by using the "Transport and Mobility Principles" of "The European Urban Charter", that was put forward in accordance with the principles of "sustainable transport" and "integrated transport policy". The cores of most of the Turkish cities were self-developed without planning, spontaneously, during the period of on foot and on horse accessibility. During the Otto-man Period in the years 1848 and 1863 regulations were set for "Buildings" and then for "Roads" for İstanbul especially. After the Republic, in 1933 "Municipal Areas, Building and Roads Law" was announced for all Turkish cities. Even all of these regulations and laws formed the cores of the Turkish cities; none of them foresee the coming effects of motorization and motorized vehicles. In 1956, the new law started to change the form of the cities by taking into consideration the motorization, especially the cars; but ignoring the historical heritage, especially in İstanbul. This law caused great demolitions in the historical core of İstanbul for relieving motorized traffic to a certain extent. Today most of roads in the core areas those were formed by 1933 and 1956 Laws are trying to serve excess amount of car traffic. After 1960's, so many land-use changes are made by ignoring the relation between "land-use" and "transport". During the last 40 years, in most of the cities, the land-use density increased by planning decisions, but keeping the road space the same. Today everybody only sees lack of road space and concretes on how to fulfil this gap by creating new road space, but without taking into consideration physical boundaries, environmental aspects and public funds. Today the world is discussing the real cost of individual transport and declining towards alternative modes of transport. But in Turkey, the decision makers are still insisting on individual transport and the technocrats are trying to produce such projects, even the old Turkish cities with historical heritage cannot create any more road space. Through such oldfashioned approach, municipal decision makers are trying to offer "public spaces" and "public funds" for the use of car-user minority. Today European cities with historical heritage are approaching their mobility problems by using the lessons they have learned from their experiences and also by using the "The European Urban Charter" as a guideline, independent of their social or economical policies. Even "The European Urban Charter" has not been accepted by all European cities, it gives clear guidelines how to face and struggle with the urban problems, including "transport and mobility" subject. The updated radical approach of "The European Urban Charter" set within the "Transport and Mobility Principles" seems as a solution for most of the Turkish metropolitan cities like İstanbul, those are already facing great mobility problems. Through this study the "Transport and Mobility Principles" of "The European Urban Charter" will be examined and scrutinized for implementing the principles under Turkey's local conditions as a radical solution. Keywords: European Urban Charter, Transport and Mobility Principles; Sustainable Transport; Integrated Transport Policy; Individual and Collective Transport, Public Space, Public Funds Tez Adı : Kentsel Yenileşmede Bir Aman Olarak Dönüşüm Projeleri Yazar Adı: Y.Dilek ERDEN Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2003 ÖZET Bölgesel ekonominin gelişimini destekleyen motor güçler olarak çöküntü alanlarında mekânsal ve sosyal iyileşme sağlayan etkili araçlardır. Ancak dönüşüm projeleri, bütüncül planlama yaklaşımı içinde ele alınmamaları durumunda ortaya çıkan parçacı yaklaşımın sonucu parçalanmış yeni sorunlu alanlar yaratma tehlikesi taşımaktadırlar. Bugün Batıda uygulanan kentsel dönüşüm örneklerine bakıldığında, modellerini oluştururken temelde üç noktayı, sorguladıkları görülmektedir. Birincisi; projenin bütünsellik, ikincisi; sürdürülebilirlik kavramları açısından yeterliliği ve üçüncüsü; kentte yaratacakları mekânsal, sosyal ve ekonomik etkilerin saptanmasıdır. Türkiye'de planlamanın içerdiği kavramsal eksikliğin giderilmesi ve kentsel dönüşüm projelerinin kentlerin yenileşmesinde etkin araçlar olarak geliştirilmeleri için yeni bir kurumsal örgütlenmeye gidilmelidir. Bu örgütlenme modeli dikeyde ve yatayda kurumlar arası eşgüdümü sağlayacak ve tabandan katılımı etkin hale getirecek bir yeni kurumsal yapı içermelidir. Kentsel yenileşme koordinasyon birimi olarak adlandırılabilecek bu kurum, ,çok aktörlü yapısı ile dönüşüm projelerinin üst ölçek politikalarını ve yerel verileri demokratik bir platformda buluşturacaktır. Yönetim birimlerinden ve projenin etki alanındaki her kesimden temsilcinin birlikte oluşturduğu bu yapı, bütüncü bir planlama yaklaşımının, Türkiye'de kavramsal olarak ve uygulamalarda etkinliğini artıracaktır. Bu yeni yapılanma, kentlerin yenileşmesinde yenilikçi ve dinamik bir etki yaratacaktır. ABSTRACT The changing accumulation, investment and production patterns parallel to the deindustrialization process created important spatial and social changes in cities after the 1980s. In this new world system, planning has to change as well. This process introduced new concepts to the planning area while making some others useless. Besides the conceptual changes in planning, operation areas and tools have been changing too. These process has many effects on planning area in Turkey, but it is difficult to say that planning system has changed dramatically. Physical planning approach is still dominant and sustainable and holistic planning is not settled as a planning appoach in the system. On the other hand, the cities in Turkey are under the influence of global processes, Local authorities are trying to adapt their cities to this processes and willing to take place in the global cities. They introduced regeneration projects with different aims and context, usually passing through the static structure of the planning system. Regeneration projects in Turkey are implemented usually as copies of urban projects. In the West, while their counterparts are developed as a part of conceptual evolution and as tools of sustainable and holistic planning. Thus, these urban projects in Turkey have a risk to create spatial and social problems on both the areas they are implemented and on the city as a whole. Urban regeneration is an approach which aims to gain degragated areas to the city, to conserve historical areas and provide their sustainability and to increase economical, social and spatial values of the city. Tez Adı : Lübnan-Trablus Kentsel Sit Alanı’nın Koruma Sorunsalı ve Koruma Planlaması için Yönlendirici Kavramsal Çerçeve Yazar Adı: Khaled TADMORİ Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak- 2004 ÖZET Lübnan, binlerce yıllık tarihsel geçmişi ve birçok medeniyetin yaşadığı bir ülke olarak, insanlığın bu ortak "Kültürel Mirası"nın korunması konusunda, evrensel sorumlulukları yüksek olan ülkelerin arasında gelmektedir. Kültür mirasının korunması, geçmiş değerleri gelecek nesillere tanıtabilmek ve aktarabilmek amacı yanı sıra; geçmiş birikimin geleceğin yaratılmasında en önemli bir kaynak olarak değerlendirilmesi bakımından önem taşımaktadır. Kişilikli bir toplum olarak gelişebilmek için ulusların kültürel kimliklerini yeni yaşam çevreleriyle entegre etmeleri önem kazanmaktadır. Mimarlıkta ve şehircilikte ulusal ve tarihsel değerleri dikkate almadan gerçekleştirilen modern oluşumlar toplumda yabancılaşmayı arttırmaktadır. Farklı kültürlerin kültürel mirası, aynı dikkat ve kardeşlik duygularının kökleşmesini sağlayacak, hem de farklı kültürlerin birbirlerine olan etkileşimi ile zengin ve çok renkli bir kültür mozaiğinin gelişmesinde itici bir güç oluşturacaktır. 1970'li yıllardan beri uluslararası düzeyde yoğunlaşarak sürdürülen çabalarda Lübnan da yer almaktadır. UNESCO'ya üye ülkelerle birlikte Lübnan'ın benimsediği "Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi" hükümlerine göre, taraf devletler toprakları üzerinde kültür ve doğa varlıklarının korunmasını garanti altına almışlardır. Baalbek, Anjar, Biblos ve Sur antik kentleri evrensel kültür mirası olarak "Dünya Kültürel Miras Listesi"ne alınmıştır. Lübnan'ın ikinci başkenti Trablus, tarihi asırlar boyunca diğer konularda olduğu gibi, şehircilik ve mimarlık gelişiminde öncü roller oynamıştır. Binlerce yıllık geçmişi ile Trablus, korunması gerekli önemli kültürel değerleri barındırmaktadır. "Eski Şehir"in kendine has "askeri planlama" sistemi bakımından şehircilik tarihinde çok önemli ve belki de benzeri rastlanmayan bir örnek teşkil etmektedir. 700 yıllık bozulmamış şehir dokusuyla, Kahire'den sonra, Memlukların ikinci başkenti ve ayakta bulunan 190 tarihi eseriyle, Trablus Akdeniz'in doğu sahillerinin en zengin şehridir. Cumhuriyetin kurulmasıyla konulmaya başlanan projelerle "Eski Şehir"in korunması, yanına bir "Yeni Şehir" kurulmasını öngörerek, Eski Trablus'un bugüne kadar kısmen de olsa korunarak ulaşmasını sağlamıştır. 1955 yılında Eski Şehri ortadan, bölen nehrin taşması sonucunda devletin gerçekleştirmeye başladığı yanlış düzenleme projeleriyle eski doku bozulmaya başlamış, ardından Lübnan'ın yaşadığı acı savaş yılları sırasında da büyük tahriplere maruz kalmıştır. Bu çalışmada, "Eski Trablus" denilen Trablus Eski Şehir'in dokusunun tarihsel gelişimi ve Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar geçirdiği planlama evreleri özetlenmekte, son yıllarda Lübnan'da yerel ve merkezi yönetimin tarihsel çevre korunmasına olan tutum ve tavırları, yaklaşımları ve uygulamaları incelenmekte, ülkede koruma sorunsalı ortaya konmakta, komşu ülkelerin kentsel koruma konusundaki tecrübeleri irdelenmekte ve tüm bu verilerin ışığında Trablus Kentsel Sit Mani'nin kültürel ve doğal değerlerinin korunmasına yönelik bilimsel öneriler geliştirilmektedir. ABSTRACT Problems of Protection of the Urban Site of Tripoli - Lebanon and A Guiding Conceptual Outline for Its Planning Lebanon is a country of several thousand years of history. It shares with many other countries great responsibilities for protecting the common "cultural heritage" of humanity. To protect this cultural heritage, historical values have to be transmitted to the new generations and a lot of attention has to be given to the experiences accumulating with time. The integration of the national cultural identity in the developmental process of a population is a very important condition to protect its character. The ignorance to national and historical values in modern architecture and planning is resulting in the formation of a foreign culture. On the contrary, the careful investigations of the roots of different cultures as well as the amalgamation of extremes of these cultures lead to a very heterogeneous and high impact mosaic. Lebanon, a signatory of the UNESCO's "Protection of World Cultural and Natural Heritage Agreement", is playing an important role among international efforts in this issue since the 1970s. According to the items of the agreement, member countries have a common obligation to protect the cultural and natural wealth they comprise. At present, the Lebanese towns of Baalbek, Anjar, Byblos, and Tyre are registered in the "Inventory of World Cultural Heritage". Throughout its history, Tripoli, the second largest city of Lebanon, played a leading role as a model for the development of architecture and planning in the region. However, important steps have to be taken to protect its old cultural values that date back to thousands of years. The "military planning" system is a unique characteristic of the "old town" of Tripoli. The city is probably the only existing example of urbanism with such a structure. In fact, the 700 yearold intact edifice of Tripoli makes it the second largest capital of Mamelukes following Cairo in Egypt. In addition, the 190 monumental treasures that the city embraces make it one of the culturally richest cities of the Eastern Mediterranean. Since the establishment of the Lebanese Republic, the plans to establish a new modern city at a distance from the "old town" resulted in the partial protection of Old Tripoli, However, the application of new strategies following the 1955 flood of the river, which splits the old town in two parts, initiated a series of improper acts against this treasure. These acts further accentuated during the raging civil war in Lebanon. In the framework of this study, the historical development of the character of old Tripoli was reviwed. The successive planning phases applied since the establishment of the republic were summarized. The strategies, methods, and attitude of the central and local Lebanese directorates applied in the last few decades to protect the historical environment were investigated. Problems impeding the proper application of protection strategies in Lebanon were defined. The experiences developed by neighboring countries on urban protection were also evaluated. İn the light of this information, the present study brings forward a series of scientific recommendations to protect the cultural and natural values of the Old Urban site of Tripoli. Tez Adı : Kentsel Estetik: Mikro Ortam Tasarımında Duyusal Etkiler ve Hıza Bağlı Algı Farklılıkları Üzerine Bir Değerlendirme Yazar Adı: Elif ÖZBAY Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart- 2004 ÖZET Kentsel mikro ortam tasarımında İnsan ile çevrenin duyusal etkileri arasında çok yoğun bir iletişim vardır. Duyusal kalite, insanların çevreyi görme, koklama, işitme ve hissetme şekli ile ilgilidir. En önemli kentsel estetik konularından biri, çevre içinde insanın hareketinden kaynaklanan ardışık deneyimdir. Bugüne dek yapılmış olan çalışmalar, daha çok yaya olarak hareket eden insan üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak otomobilin günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi ile birlikte tasarımcının aynı mekânda farklı hızlarda ilerleyen insanlara yönelik çözümler üretmesi gerekmektedir. Bu çalışmada hedef, çevresel algıda önemli bir yer tutan formel niteliklerin, sürücü ve yaya olan insanlar tarafından nasıl algılandığını ve bu algının ne kadar farklı olduğunu anlamaktır. Hızdan kaynaklanan bu algı farklılığının insanların mekânsal beğeni ve tercihlerini ne şekilde etkilediğini kavrayarak; kentsel mikro ortam tasarımında dikkat edilmesi gereken noktalan saptamak amaçlanmaktadır. Kentsel mikro ortam ve davranış ortamı kavramları açıklandıktan sonra, estetik konusu irdelenmiş ve algı teorileri incelenmiştir. Çevresel estetik ve özellikle formel estetik üzerinde durulmuş, kentsel mekânın tarih boyunca geçirdiği dönemler içinde kentsel estetik irdelenmiştir. Kentsel estetik konusunda daha önce yapılmış olan çalışmalar gözden geçirilmiştir. Çalışmanın bütününde ele alınan etkenler, İstanbul'da seçilen bir bölgede yapılan alan çalışması ile yaya ve otomobildeki insana göre sınanmıştır. Alan çalışması sonuçları, farklı hızlarda aynı mekânın farklı algılandığını doğrulamıştır. Çalışma sonucunda otomobil içindeki insanla, yayanın algısındaki farklılığın iki temel nedeni olduğu ortaya konmuştur. Birincisi, yaya ve otomobildeki insan farklı boyutları, fiziksel özellikleri, hareket kabiliyetleri nedeniyle, aynı mekânda hareket ediyor görünseler bile aslında tamamen değişik iki mekân algılamaktadırlar. İkincisi, aynı noktadan hareket edip aynı yönde ilerleyen bir otomobil ile yaya, aynı mesafeleri farklı sürelerde ilerlediklerinden, ardışık görüntülerin geçiş hızına bağlı olarak içinde hareket ettikleri mekânla ilgili algıları tamamen farklı olmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kentsel estetik, çevresel estetik, görsel algı, ardışık deneyim, çevresel kalite ABSTRACT In micro milieu, there is a dense communication between man and sensorial effects. Sensorial quality is related with how people see, smell, hear and feel the environment. One of the most important topics on urban aesthetics is sequential experience which arouses from people's movement in the environment. Researchers till now have focused on pedestrian's perception. However, since automobile have become vital in people's lives, designer should find solutions for people who moves in different speeds in the same milieu. In this study, it is expected to find how visual effects which has a very important. role in environmental perception is perceived by drivers and pedestrians and how different this perception is. By understanding how different perception which arouses from speed difference affects spatial pleasantness and, preference, it is been tried to find points that designers should consider on micro milieu design. After defining micro milieu and behaviour settings, aesthetics was analysed and theories of perception was reviewed. Before environmental aesthetics and especially formal aesthetics was taken Into consideration, urban aesthetics was analysed through urban design history. Previous studies on urban aesthetics were investigated. All the effects evaluated through this study was examined by a field study in Istanbul according to people on foot and by car. Results of field study confirmed that same milieu is perceived different in various speeds. As a result of this study, difference in perception of pedestrian and people in automobile has two main reasons. Firstly, even if they seem like moving in the same milieu, they perceive completely different spaces because of their different dimensions, physical qualities, mobilities. Secondly, an automobile and a pedestrian which starts from the same point and moves towards the same direction travels the same distance in different period. Depends on changing speed of sequential vistas, their perception about same millieu is totaly different. Keywords: Urban aesthetics, Environmental aesthetics, visual perception, sequential experience, environmental quality Tez Adı : Kentsel Tarih Araştırmalarında Bilgi Teknolojilerinin Kullanımıyla Yeni Bir Yöntem Geliştirilmesi (Kentsel Dönüşümde Kaos Kuramı Ve Kadıköy-İstanbul Örneği) Yazar Adı: M.Rıfat AKBULUT Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart- 2004 ÖZET Gerek tarihi ya da çağdaş kentsel dokuların analizi ile daha yaratıcı yenileme yöntem ve araçlarının geliştirilmesi, gerekse kentsel geçmişin daha iyi anlaşılmasında bilgi teknolojileri, günümüzde kentsel koruma ve yenileme çalışmalarında oldukça yaratıcı yöntemler ve olanaklar vaat etmektedir. Özellikle bilgi teknolojilerinin sunduğu yeni analitik araç ve yöntemler, kentsel değişimin yeniden ve doğru ve ayrıntılı bir şekilde okunması yönünde koruma-yenileme ve tarih çalışmalarında yararlanılagelen konvansiyonel yöntem ve teknikleri zenginleştirici yeni olanaklar sunmaktadırlar. Bu yeni olanaklar, şehircilik ve yan disiplinlerinde görülen ve gerçekte bilimsel bir temele dayanmayan kimi “bilimsel doğruların” ayıklanması ve şehirciliğin kendi eliyle ürettiği kendi bilimsel doğrularına kavuşması yönünde de bir gelecek vaat etmektedir. Bu çalışmada, bilgisayar destekli tasarım, görüntü işleme, GPS, sayısal harita, coğrafi bilgi sistemi, veri tabanı, 3 boyutlu modelleme gibi çok çeşitli sayısal bilgi teknolojisi, analitik bir amaç ve yaratıcı bir yaklaşımla el alınmıştır. İlk bölümde tez çalışmasının kuramsal çerçevesini oluşturma yolunda kentsel tarih, kentsel morfoloji, kentsel sistemler ve Kaos Kuramı ile ilgili farklı disiplinlerden kuramsal tartışmalara yer verilmiştir. İkinci bölümde ise örnek çalışma alanında ampirik verilere dayalı araştırma ve analiz sonuçlarına yer verilerek tartışılmıştır. Tez çalışması kapsamında yukarıda belirtilen teknikler İstanbul’da Kadıköy Moda semti (Caferağa Mahallesi) olarak seçilen bir örnek alan çalışmasına uygulanmıştır. Örnek alan çalışmasında kentsel dokudaki değişim hızının periyodları ve periyodik davranış biçimi araştırılmıştır. Bu çerçevede, mülkiyet, yapı, arazi kullanımı, parsel dokusundaki kabaca son yüz yıl içerisinde gerçekleşen değişimler eski haritalar ve arşiv kayıtlarına başvurularak incelenmiştir. Kadıköy’deki araştırma Kaos Kuramı kuramsal çerçevesi ve bakış açısı içinde biçimlenmiştir. Sonuçta kentlerin kaotik davranış gösteren bir sistem yapısına sahip olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca, Kadıköy örneğindeki araştırmaların “mekânsal mikro-fiziksel nicelik değişim analizi” adı verilen ve burada önerilen yeni bir niceliksel ve bütüncül sistematik analiz yöntemiyle ele alınması yanısıra “tepki katsayısı” adı verilen yeni bir değerlendirme yöntemi de önerilmiştir. Bu yönüyle tez çalışması giriş bölümünde de belirtildiği gibi bir anlamda “kaderin denklemini yazma” çabası gibi de durmaktadır. Nihayet kaderin denklemini yazamamış olsa da kaderin davranış biçimi hakkında kimi ipuçları ortaya koyabilmiştir. Kadıköy Belediyesi İmar Arşivi kayıtlarına göre Moda örnek alanında gerçekleştirilen periyodik değişim analizleri, kentsel yapının kimi yönlerden dışsal etkilerden bağımsız olarak ve kendini her düzeyde tekrarlayan kendine özgü bir davranış ritmine sahip olabileceğini de ortaya koymuştur. Sonuç olarak, tez, kentsel sistemler ve Kaos Kuramı, kentsel dönüşüm ve yenilenme, kentsel morfoloji, matematik ve elbette planlamada bilişim teknolojileri disiplinleri ve araştırma alanlarıyla ilişkili çok yönlü bir çalışma niteliğindedir. Diğer bir deyişle, bazı kentsel olguları farklı şekilde açıklamaya yönelik yeni bir sentez arayışında olgusal bir araştırmadır. Örnek alan çalışmalarında az bilinen arşiv malzemeleri yanısıra saha çalışmalarından derlenen yoğun ampirik veriler de kullanılmıştır. Anahtar Kelimeler: planlamada bilişim teknolojileri, kaotik sistemler, kentsel dönüşüm ve yenilenme mekânsal analiz, Kadıköy-İstanbul ABSTRACT Today, information technologies are promising very creative methods in urban conservation and particularly in urban history. New analytical tools and methods based on digital technologies are enriching conventionals in order to have a better and detailled understanding of the past through the analysis of historical urban patterns. They also represent an unchallenging value for more creative approaches in urban conservation, urban development and urban history. Those new technologies also promising a future in which some “scientific truths” in urban planning and in related disciplines may be eliminated and urban planning will meet its real scientific truths through its endeavours. This work is an attempt to use several of those technologies including computer-aided design, image processing, digital cartography, GPS, geographical information systems, database, 3D modelling etc. with a creative and analytical approach. The first section of the study is consisted of theoretical debates from various disciplines such as urban history, urban morphology, urban systems and Chaos Theory in order to provide a theoretical basis and framework. Then, the following section is devoted to evoluations and debates about empirical datas related and collected from case study area. Techniques mentioned above are used and applied to the case study area of Moda (Caferağa Neighbourhood) of Kadıköy district in İstanbul. A research on the periods of transformation of urban texture and its periodical behaviour is carried out through the case study. Through this research, transformations of buildings and land use as well as ownership and property pattern during the last century are analyzed through old maps and archive records. Anyway the research is dealing with a chaotic system and the thesis somehow touches to the Chaos Theory. Therefore, the problematic and theoretical basis of the first case is a research on the Chaos Theory in urban development. As a result, urban transformations are determined to have a system structure with chaotic behaviours through this case study. Also a new systematic comprehensive urban analytical tool which is described here as the “spatial micro-physical quantitative transformation analysis” to measure urban transformation and renewal speed of an urban texture and a new evaluation tool called “reaction coefficient” are proposed through this case. Somehow, the study also looks like an attempt to “formulate the destiny” as mentioned in introduction. Even it did not do so, it succeed to reveal some of fingerprints of it. Research on the periods of transformations of buildings and ownership pattern through the records of building permits at the Municipal Archives of Urban Planning of the Kadıköy District of İstanbul is revealed an urban structure may have a characteristic periodic behaviour pattern repeting itself in every scale –thus the dimensionlessness and scalelessness tendency- and autonomous from external factors. Finally, this is a multi-disciplinary and phenomenological study touching the fields of urban systems and Chaos Theory, urban transformation and regeneration, urban morphology, mathematics and as well as information technologies in urban planning. For the case study, research method is based on original and rarely-known archival materials as well as on extensive amphirical datas gathered in field surveys. Keywords: information technologies in urban planning, chaotic transformation and regeneration, spatial analysis, Kadıköy-Istanbul systems, urban Tez Adı : Kentsel Yaşam Kalitesi Ölçütleri İle İstanbul Analizi ve Toplam Kentsel Yaşam Kalitesi Yönetim Yaklaşımı Yazar Adı: Cem Bülent ÜNAL Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan- 2004 ÖZET Küreselleşme sonucu ekonomik ve organizasyonel yetersizlikler, küreselleşme sonucu, kentlerin yemden yapılanma olgusunu yerel yönetimler için çok önemli bir konuma getirmiştir. Bu çalışma, Toplam Kalite Yönetimini genel, ekonomik, sosyal ve ekolojik açıdan yerel yönetimler uygulanabilirliğini ortaya koymakta ve sonuç olarak yeni bir kent yönetim yaklaşımı öngörmektedir. Çalışma öncellikle Toplam Kalite Yaklaşımı hakkında genel bir bilgi vermekte. Daha sonra ise konuyu ekonomik, sosyal, politik ve ekolojik açılardan tartışmakta, etkenlerini incelemektedir. Özellikle Avrupa Birliği politikalarının uyum sürecinde Toplam Kalite Yönetimi ile daha başardı kentsel planlara ulaşmak, ancak ve sadece sonuçların stratejik ve katılımcı anlayışları içermesi önceki çözümlere göre gelişme sağlaması ve bunları eyleme geçirmesi ile mümkündür. Bu tez çalışmasında Toplam Kalite Yönetimi tabanlı kurumsal bir yönetim yaklaşımı planlamada katılımcılığı arttırmak ve aynı zamanda geleneksel yönetime yeni bir yaşam kalitesi unsurunu da içeren bir vizyon kazandırmak için önerilmiştir. Bu yaklaşımın temel felsefesi iki kavramı içermektedir. Katılımcılık, yaklaşımın ilk kavramıdır ve özellikle halk katılımına ilişkin halk, plancılar ve karar vericiler için bütün güncel yönetim modellerini, kullanılabilir kılan mekânsal bir karar verme platformu oluşturmaktadır. Stratejik Planlama, yönetim yaklaşımının ikinci kavramıdır. "Yaşam Kalitesi" tercihi temelinde, katılımcı bir yapıyla belirsizlik ve çoklu seçenekler altında eylem planlan geliştirmek için kullanılan, gelişmiş bir karar verme tekniğidir. ABSTRACT As economical and organizational shortcomings, insufficiency and globalization, fact of restructuring cities has become highly importance for local authorities. This study exposes total quality management for local authorities within general, economic, social and ecologic basis and at the end, it proposes a new city management approach. First of all, this study gives specific information on total quality management. Next is discussion of economic, social, politics and ecologic approaches. Finally findings and implications are exposed for understanding new approach process in general experience. Especially, in terms of adaptation process of European Union policies, Total Quality Management is a model better for urban planning can be utilized. But unless the final decisions contain strategic and participatory decisions and are indeed an improvement upon previous solutions and are in fact turned into actions. in this thesis an institutional management approach, which is based on Total Quality Management, is proposed to increase level of participation in planning stage and also to create a vision which is included "quality of life" component for traditional management. This approach contains two basic concepts in its main philosophy. Participation is the first concept of this model and represents the spatial decision support platform and makes all actual management models available - especially Public Participation - for public, urban planners and decision makers. Strategic Planning is the second concept of this management approach. It is a sophisticated technique for making decisions and developing action plans in situations with many options and uncertainties in a participatory manner, based on "quality of life" preference. Tez Adı : Hegemonik Bir Süreç Olarak Türkiye Kentleşmesi Yazar Adı: Erbatur ÇAVUŞOĞLU Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz- 2004 ÖZET Bu çalışma Türkiye'de egemen sınıflar lehine işleyen kentleşme sürecinde toplumsal iknanın nasıl üretildiğini incelemektedir. Türkiye hızla modernleşen, kentleşen ve demokratikleşen bir ülke haline gelirken eşitsizlikler de sınıfsal, kentsel ve bölgesel düzeyde artmaktadır. Buna rağmen devlet bu eşitsizliklerden kaynaklanan memnuniyetsizliği ortadan kaldıracak mekânizmaları üretebilmekte ya da üretilmesine göz yummaktadır. Ancak bu mekânizmalar Türkiye'nin modernleşme projesinin aracı olarak düşündüğü kent planlama sisteminden önemli sapmalar göstermekte ve modernleşme projesinden ciddi tavizler gerektirmektedir. Devlet, toplum ve piyasa gizli bir sözleşme etrafında sessizce bir araya gelirken, ortaya son derece niteliksiz ve eşitsiz bir kentsel çevre çıkmaktadır. Bu kötü tablodan doğması gereken memnuniyetsizlikler de çeşitli yeniden dağıtım mekânizmaları ile azaltılmaktadır. Gramsci'nin hegemonya yaklaşımı iktidarın sürdürülmesinde baskı ve ikna arasındaki dengeye işaret etmesi bakımından önemli bir açıklama biçimidir. Türkiye kentleşmesi incelendiğinde yapılaşmış çevrenin oluşmasında çeşitli dönemlerde baskı ve ikna politikalarının kullanıldığı görülmektedir. Kentsel toplumsal hareketler ve öngörülemeyen kentsel gelişmeler baskı ve zor ile ortadan kaldırılabildiği gibi, gündelik yaşamın her alanında ortaya çıkan eşitsizliklerden kaynaklanan memnuniyetsizlikler de kırsal toprak, kentsel toprak ya da imar haklarının yeniden dağıtımı türünden politikalarla ikna üretebilmektedir. Çalışma, araştırma amacının ve yönteminin anlatıldığı girişin ardından hegemonya kuramı ve kent planlama ilişkisinin kurulduğu birinci bölümü, Türkiye kentleşmesinin hegemonik bir süreç olarak değerlendirildiği ikinci bölümü ve imar atlarının örnek olay olarak incelendiği üçüncü bir bölümü içermektedir. Sonuç bölümü daha insancıl bir kentleşme ve kent planlama sistemi için öneriler içermektedir. Anahtar Kelimeler: Sosyal adalet, hegemonya, kentleşme, kent planlama, imar affı. ABSTRACT The thesis examines the production of social consent, in a capitalist urbanisation process in which only the dominant classes benefit. As Turkey become a more modern, urban and democratic country, social, urban and regional inequalities rises dramatically as well. However, the state produces or let produced the mechanisms that will ease the dissatisfaction up to these inequalities. These mechanisms force deviate urban planning system which has chosen as a tool of modernisation and also compensate the modernisation project. As the state, society and market agrees on a hidden social contract, a very low quality and unequal urban environment occurs. The possible dissatisfactions of this picture are decreased via redistribution mechanisms. Garmsci's theory of hegemony is quite important in the name of highlighting the balance of getting consent and domination in order to maintain power. Examining the periods of urbanisation of Turkey, a variety of domination and consent policies used can be observed in creating the built environment. On one hand, it can be seen that urban social movements, unexpected urban developments can be controlled by using power, on the other hand consent policies like redistribution rural areas, urban areas and building permits are produced against the dissatisfactions come out through daily life. The study contains an introduction which aim and methodology explained and the first chapter which integrates the hegemony theory to urban planning, second chapter that evaluate Turkey urbanisation as a hegemonic process, and a third chapter that examines building amnesties as a case study. The conclusion maintains the ideas for a more humanist planning system and urbanisation process. Keywords: Social Justice, Hegemony, Urbanisation, Urban Planning, Building Amnesty. Tez Adı : Kentsel Bütünleşme Sürecinde Sürdürülebilir Kentsel Yenileşme: Lefkoşa Yazar Adı: Resmiye ALPAR Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim- 2004 ÖZET Lefkoşa kenti ve bu kentin kentleşme süreci incelendiği zaman Lefkoşa'nın birçok kültür birikimi sonucu oluşmuş bir kent olduğu görülecektir. Kentin dokusu etnik çatışma sonucu, Türk ve Rum toplumları arasındaki sosyal bölünmenin fiziksel dokuya yansıması ile bölünmüş ve kent iki ayrı ülkenin parçalanmış başkenti konumuna dönüşmüştür. Bölünmenin getirdiği sonuçlar ise, tanınmamış bir ülke olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde, belirsizlikle birlikte yaşanan ekonomik, sosyal ve fiziksel çöküntü ve köhneleşmeye terk edilen tarihi kent merkezi olmuştur. Tarihi kent merkezini ortadan ikiye bölen Yeşil Hat'tın 1974 yılından itibaren kentin yapısında belirleyici bir fiziksel eleman olarak yer alması ile birlikte, kent merkezi aynı zamanda ülke sının konumuna gelmiştir. Günümüzde politik çözüm arayışları devam ederken kentin kaderi belirsizliğe terkedilmiştir. Bugün kaderine terk edilen kentin, olası bir çözüm durumunda, artacak olan rant yüzünden bütün kültürel ve tarihi değerleri tehdit altında kalacaktır ve kent plansız bir gelişmeyle zaten rantı maksimum seviyeye ulaşan Güney Lefkoşa ile arasında bulunan farkı kapatmak için Güney Lefkoşa'nın yaşadığı deneyime benzer bir deneyim yaşayacaktır. Bu yüzden kentin bir an önce kendi özgün yapışma uygun, uygulanabilir bir program ile kontrollü bir şekilde yeniden yapılandırılması ve sahip olduğu değerlerle birlikte ülke ve dünya ölçeğinde etkin bir rol üstlenecek konuma getirilmeye çalışılması gerekmektedir. Avrupa Birliği Mekânsal Gelişim Stratejileri genelinde bölgesel özellikler göz önünde bulundurularak Lefkoşa özelinde bir vizyon geliştirilerek bir 'çerçeve program' ortaya konmak istenen bu çalışmada 'kentsel yenileşme' kavramı anahtar araç olarak kabul edilmiş, ‘kentsel bütünleşme’ eğilimi, kentsel yenileşme prensipleri ile birlikte bütüncül bir vizyon ortaya konularak sürdürülebilir bir yapının temel zemini oluşturulmaya çalışılmıştır. Günümüzde olası çözüm yöntemleri tartışılırken, Güney Kıbrıs’ın-Avrupa Birliği'ne girmesi ile Kuzey'in bu birliğin çeperinde yer alması kentin bölünmüşlüğüne farklı bir boyut kazandırmıştır. AB sınırının ikiye böldüğü Lefkoşa'nın bu durumunun sürdürülebilir olmaması ve AB perspektifini oluşturan dört özgürlük, bireylerin, sermayenin, malların ve hizmetlerin serbest dolaşımına dayalı içeriğine uygun olmaması, çözümü gerektiren bir süreci başlatmıştır. Çalışmada olası bir çözümün Lefkoşa için ortaya çıkaracağı değişim ve dönüşüm alternatifleri tartışılacaktır. Bu yüzden bu çalışmada 'kentsel yenileşme', 'kentsel bütünleşme' kavramları Lefkoşa örneği göz önünde bulundurularak incelenecektir. 'Kentsel yenileşme' kavramı incelenirken bunun altındaki dinamikler (küreselleşme, ekonomik bütünleşme, Avrupa Birliği) ve bu dinamiklerin fiziksel dokuya yansımaları tartışılıp, AB bağlamında öngörülen olası çözümler fiziksel yapı ve yenileşme göz önünde bulundurularak incelenecek ve bu inceleme sırasında incelemenin merkezinde bulunan Lefkoşa ile ilgili birtakım saptama ve değerlendirmelere ulaşılmaya çalışılacaktır. Sonuç olarak bu çalışmada, 'kentsel yenileşme', 'sürdürülebilirlik', 'AB Mekânsal Gelişim Perspektifi' gibi konu başlıkları altında kentsel bütünleşme ve yeniden yapılanma sorunsalının değerlendirilmeye çalışılacak, bunun için de kentsel yenileşme ve kentsel bütünleşme örneklerinden hareketle ulaşılacak birtakım saptama ve referanslarla farklı bir bakış açısı oluşturulmaya, çalışılacaktır. Londra, yasal yönetsel ve planlama açısından oluşturulan sistem analizi ve değerlendirilmesi ile bir 'kentsel yenileşme' örneği, Berlin ise yaşadığı bütünleşme süreci ile bir ‘kentsel bütünleşme’ örneği olarak ele alınacak ve bu iki kent, Londra ve Berlin, 'kentsel yenileşme' ve 'kentsel bütünleşme' örnekleri bağlamında 'Lefkoşa' kentinin analizi ve' değerlendirilmesinde etkili bir çerçeve oluşturacaktır. Çalışmanın ana konusu Lefkoşa olmasına karşın farklı deneyimlere sahip kentlerdeki yaklaşımları da ortaya koymak, sürdürülebilir ve bütüncül bir yaklaşım geliştirmek açısından etkili olacaktır. Oluşturulacak bu yaklaşım, 'kentsel yenileşme' başlığı altında bütüncül disiplinler (politik, ekonomik, sosyal, fiziksel) içeren ve sürdürülebilir gelişmeyi içinde barındıran bir yaklaşım olacaktır. ABSTRACT In this study, the concept of sustainable urban regeneration will be studied under the concept of urban unification, within the case study of ‘Lefkoşa’. When it is talked about urban regeneration, it is needed to talk about dynamics behind this concept. The processes and dynamics behind urban regeneration includes the theoretical bases and the descriptive analysis of the study, by analysing the economic restructuring, globalisation, technological improvements, E.U. and their implications on urban areas, these are the key elements which should be considered at macro scale. These effects are clarified and later will be discussed at (micro level), by analysing the processes at urban scale, in sense of 'urban regeneration and unification', Urban regeneration will be considered as a key concept for physical, economic and social restructuring process. These clarifications necessitate the emergence of a new demand and a trend towards a new urban policy: sustainable urban regeneration which could be studied under the case study of London regeneration project, as a successful example towards a new urban policy. Also, Berlin will be considered as a 'urban unification' model towards producing a strategies for Lefkoşa. The reason for why these examples are chosen is related with distinctive characteristics of their planning policy frameworks that may help to introduce problems, approaches, possibilities and solutions. As for this kind of study there is an increasing need for exemplifying their achievements and failures in order to derive significant clues for urban regeneration objectives. These cases are chosen to highlight the relationship between various aspects of urban change to the realities of cities in recognition of the global dimension to the economic and physical change. Therefore, the response and the approach of each city with regard to the models of regeneration, demonstrate certain variations in their point of views and their proposed and applied solutions will be discussed by analysing the differences and similarities in meaning of shared experiences, in the social, physical, and political manners. In Berlin and Lefkoşa, there are the one thing in common, that is a physical division within themselves through barriers. In Berlin, the division was imposed to city physical structure after World War II, but in Lefkoşa, it is created as a result of ethnic and national or political values, the conflict, which started among people, has also shaped the physical and social structure of the city. Thus case studies of Berlin, will help this analytic approach in sense of understanding the concept of unification with its experience of ‘urban unification’, and also London be an example which is achieved an integration process, as an example towards a sustainable urban regeneration. Thus London will create a base for developing an urban regeneration model. Although the main concern of this study is Lefkoşa, it would be useful to have an idea about other cities, in order to understand the similarities and differences between them and to get an idea about how the solution could be obtained in the light of those different examples. The solution will be search in sense of sustainable urban regeneration, as a concept requires the integration of other disciplines such as social, economical concerns and physical development. Thus possible restructuring process will be at sustainable urban regeneration as a multi-discipliner approach. Tez Adı : Avrupa Birliği Mekânsal Politikaları ve Türkiye Planlama Politikalarına Etkileri Yazar Adı: İclal KAYA ALTAY Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım-2004 ÖZET 1987'de Tek Avrupa Senedi (SEA) ile Avrupa Ortak Pazarı (SEM)oluşturulması ve ardından Ekonomik Para Birliği (EMU)'ne geçişin hedeflenmesi ile birlikte AB (EU)'nde ekonomik ve sosyal bir dönüşüm başlamıştır. Yeni dönem Topluluk Politikalarının artan mekânsal etkileri, AB düzeyinde sosyal ve ekonomik bütünleşme ve uyum için Topluluk Politikalarının mekânsal etkilerinin daha fazla tartışılması gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. AB Üye Devletleri'nin mekânsal planlamadan sorumlu ilgili bakanları ile Avrupa Komisyonu'nu ilgili birimlerinin 1989'da başlattıkları, AB Bölgesinde mekânsal gelişme stratejilerine dönük genel bir çerçevenin oluşturulması yönündeki çabaları 1999'da sonuçlanmıştır. Avrupa Mekânsal Gelişme Perspektifi (ESDP) olarak adlandırılan stratejik doküman bütünleşme ve işbirliği konseptine dayanmaktadır. Birlik düzeyinde üye devletleri bağlayıcı değil "tavsiye' niteliğinde olan' dokümanın AB'nin subsidiarty (yerellik ilkesi çerçevesinde uygulanması esastır. ESDP AB bölge politikasını da içerecek şekilde Topluluk Politika ve AB hedefleri ile uyumludur. AB’nin sürdürülebilir ve bölgeleri arasında dengeli gelişme hedefi ESDP'nin politika amacını oluşturmaktadır. ESDP' aynı zamanda AB'nin bölge ve kentlerinin rekabet etme güçlerini arttırmaya dayalı bölgesel kalkınma anlayışı ile de uyumlu olduğu için AB'nin yukarıda anılan hedefine ulaşmasının mümkün olup olmadığı tartışılmaktadır. AB düzeyinde geliştirilen mekânsal politikalar ve bunların Türkiye üzerindeki etkilerinin araştırılacağı bu çalışmada; Başlangıçta AB'nin mekânsal genişlemeleri ve mekâna etki eden Topluluk sektörel politikaları incelenmektedir. Sonraki bölümlerde Topluluk düzeyinde mekânsal yapı ile ilişkilendiren AB Komisyonu'na ait çalışmalar ile ESDP'nin geliştirdiği mekânsal gelişme rehberi, amaç ve politika seçenekleri ortaya konulmaktadır. Bu çalışmanın son bölümünde AB-Türkiye ilişkileri Antlaşmalar çerçevesinde ele alınmaktadır. Beş Yıllık Kalkınma Planlan ekseninde Türkiye'de sosyo-ekonomik ve mekânsal politikalar incelemektedir ve bu süreçte AB etkileri araştırılmaktadır. Türkiye'nin AB müktesebatına uyum sürecinde ortaya konulan son Kalkınma Planı’nda yer alan mekânsal politikaları ile Kamu Yönetimi Reform Tasarıları ile getirilen değişiklikler mekânsal etkileri bakımından irdelenmektedir. ABSTRACT An economic and social transformation started in EU in 1987, when the transition to Economic and Monetary Union (EMU) and the formation of the Common Market were aimed with the Single European Act (SEA). The increasing spatial impacts of the Community politics in the new era revealed that the Community politics had to be more interrelated with spatial development at the EU level. The attempts of the relevant units and members of the EU member states and the European Commission to create a general framework for the spatial development strategies in EU Territory came to a conclusion in 1999. The strategic document titled European Spatial Development Perspective (ESDP) is based on the concepts of integration and cooperation. It is essential that this document, with advisory nature rather than being binding, will be applicable within the framework of subsidiary principle of EU. European Spatial Development Perspective is the most comprehensive development strategy developed at the EU level. ESDP is coherent with the Community politics and EU aims in a manner to include the regional policy of EU as well. EU’s intention for a sustainable development that is balanced among regions makes up the purpose of ESDP. As ESDP is also coherent with EU's concept of regional development, which is based on enhancing the competitive powers of the regions and the cities; it is also discussed whether it is possible for EU to attain- its' intention that is first mentioned above. This study, discussing the spatial politics at the EU level and their impacts on Turkey, introduces the Community politics with spatial, influences: at the EU level, the process for the creation of European Spatial Development Perspective and the spatial development purposes and politics developed under it. The last chapter of the study examines the long process of the relations between; EU and Turkey and the spatial politics around the Five-Year Development Plans. The third section of this chapter analyses the spatial politics developed under the last Five-Year Development -Plan issued by Turkey during the process of adjustment to EU Acquis Communitaire and the amendment made to the Draft Public Administration Act. The development plans issued during the recent era, the EU-orientated Preliminary National Development Plan and the draft reforms for public administration make it clear that Turkey has adopted the spatial development strategies of the EU. In the conclusion chapter, the spatial politics and strategies of EU are assessed from Turkey's point of view. Tez Adı : Kentsel Gerilemeyi Aşmada Çelişkili Bir Süreç Olarak Soylulaştırma: Galata Örneği Yazar Adı: Besime ŞEN Danışman: Prof.Dr. Güzin KONUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım-2006 ÖZET Soylulaştırma en genel tanımıyla, gerilemiş olan eski kent içi alanındaki yeni bir sınıfsal ve mekânsal ayrışmayı ifade eder. Yeni orta sınıfın bu alanlara olan talebi ve mülkiyetin değerlenmesi ile başlayan süreç, işçi sınıfının yerinden edilmesi ile sonuçlanmaktadır. Soylulaştırma; mülkiyet, üretim, yaşam tarzı, tüketim biçimlerinin yanı sıra sınıf ve cinsiyet ayrımları ve değişimleri ile ilgili bir konudur. Soylulaştırma, kentsel gerilemeyi tersine çevirmede bir yeniden yapılanma alternatifi olarak gündeme gelmektedir. Konunun bir diğer boyutu ise kentlerin ve toplumsal yapının "kültürel" niteliğinin, bir ekonomi politika olarak kentlerin yeniden yapılanmasında stratejik bir araç olarak kullanılmasıdır. Kente dair bu değişimler kar amaçlı kültür endüstrilerinin oluşumuna eşlik etmektedir. Eski kent merkezleri ile tarihi kentlerin yeniden yapılanmasında başvurulan modeller, birçok dünya örneğinde çok benzer politikalarla uygulanmaktadır. Bir çok örnekte bu model eski kent dokusunun müzeler, alışveriş merkezleri, oteller veya rekreasyon, eğlence merkezleri gibi turistik çekim alanlarına dönüşmesi şeklinde uygulanmaktadır. Soylulaştırma ile gerçekleşen mekânın yenilenmesi aynı zamanda mekâna yapılan yatırım olarak ekonomik bir anlam taşır. Oysa söz konusu soylulaştırılan alanlardaki sosyal gerileme çözülememekte, bilakis bu sorunlar, düşük gelirli ve yoksul, marjinal vb kesimlerin yerinden edilmesi ile kentin başka bir yerine taşınmaktadır. Soylulaştırma, günümüz neoliberal politikalarının yönelimini de açığa çıkarmaktadır. Sonuç itibariyle bir kentsel yeniden yapılanma olarak soylulaştırma, söz konusu alanlardaki sosyal gerilemeye bir çözüm üretmekten uzaktır. Bu sonuç her durumda bir evsizlik sorununu yaratmasa da, mevcut toplumsal gerilemenin önemli bir sorun olarak gündeme gelmesini engelleyen politik bir etki yapmaktadır. ABSTRACT Gentrification, in the broadest sense, represents a new class-based spatial segregation in the old declined inner urban areas. This process, initiated by the growing demand of the new middle class for these areas and by rising property values, leads to the displacement of the working class. Gentrification is an issue related to ownership, production relations, life style, consumption patterns besides class and gender differences and transformations. Gentrİfication comes to the agenda as an alternative solution for reversing urban decline. Another dimension of gentrification is the use of the “cultural” aspect of cities as weil as the social structure as a strategic tooi for urban redevelopment as an economic policy. These changes concerning the city accompanies the development of profit oriented heritage industries. The models that have been recoursed for the redevelopment of old city centers and historic cities, are realised using similar policies in many cases throughout the world. This model is manifested on urban space as the transformation of the old city texture into touhstic attraction areas such as museums, shopping centers, hotels or recreational and entertainment centers. Renewal of urban spaces through gentrification also has an economic aspect due to investments made to space. On the other hand, the social decline in the gentrified areas can not be resolved; on the contrary, these problems are carried to other parts of the city through the displacement of low-income and marginal segments of population. As a resuit, gentrification as an urban redevelopment strategy is far from finding solutions for the social decline in those areas. Although this resuit does not always create a problem of homelessness in all cases, It has a political effect of preventing the current social decline problem from coming to the agenda as a crucial problem. Tez Adı : Sosyal ve Mekânsal Ayrışma Çerçevesinde Yeni Konutlaşma Eğilimleri: Kapalı Siteler İstanbul – Çekmeköy Örneği Yazar Adı: Ebru FİRİDİN ÖZGÜR Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Aralık- 2006 ÖZET Konut alanlarındaki sosyal ve mekânsal ayrışmanın göstergelerinden biri haline gelen kapalı sitelerin İstanbul Çekmeköy örneği üzerinden incelendiği bu tez, Giriş ve 5 ana bölümden oluşmaktadır. Tezde incelenen konular, sırasıyla bölümlerde ele alınmış ve aşağıda açıklanmıştır. Her bölüm, bir bölüm sonucu ile tezin kapsamı çerçevesinde yorumlanmıştır. Giriş bölümünde tezin altyapısını oluşturan kavramsal çerçeve incelenmiştir. Buna göre dünya konjonktüründeki değişimlerden kentlerin ekonomik, sosyal ve mekânsal yapısının nasıl etkilendiği ve değiştiği açıklanarak, sosyal ve mekânsal ayrışmayı üreten temel dinamikler ele alınmıştır. Böylece hipotezi kurmaya yönelik olarak genel çerçeve belirlenmiştir. Birinci bölümde, tezin kapsamında temel kavramlardan birini oluşturan sosyal ve mekânsal ayrışma kavramları, literatür taraması ile ele alınmıştır. Bu bölümde sosyal ve mekânsal ayrışma kavramının temel tanımlarına ulaşılması hedeflenmiştir. Bu temel tanımlarla birlikte, özellikle konut alanlarında sosyal ve mekânsal ayrışmayı ortaya çıkaran etkenler, nedenler ve sonuçları, olumlu ve olumsuz tarafları, hangi değişkenlerle ortaya çıktığı ortaya konmaya çalışılmıştır. Yine bu bölümde Türkiye ve İstanbul’da görülen sosyal ve mekânsal ayrışma biçimleri konut alanları açısından yorumlanmıştır. Konut alanlarında ortaya çıkan sosyal ayrışma ve mekânsal parçalanmanın temel tetikleyicilerinden birisi olarak gösterilen tüketim toplumunun yükselişi ile konut tüketim biçimlerinin değişimi bu bölümde incelenmiştir. İkinci bölümde, sosyal ve mekânsal ayrışma biçimini destekleyen konutlaşma eğilimi olarak kapalı siteler incelenmiştir. Bu bölümde önce kapalı sitelere kavramsal yaklaşımlar, sonrasında ise kapalı sitelerin sosyal ve mekânsal pratikleri ile nerede örtüştüğü incelenmiş, İstanbul’da kapalı site oluşumunu tetikleyen nedenler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise tezde yer alan diğer bir önemli kavram, komşuluk birimi ele alınmıştır. Burada da komşuluk birimi kavramsal olarak, sosyal ayrışma açısından ve kapalı sitelerle etkileşimi açısından ele alınmıştır. Dördüncü bölüm örnek alan çalışmasından oluşmaktadır. Bu bölümde yapılan alan çalışmasının genel çerçevesi ve yaklaşımı açıklanarak, örnek alan içinde çalışmaya konu olan yerlere ilişkin verilerin çalışma kapsamına uygun olarak derlenmesi ve yorumlanmasına çalışılmıştır. Son olarak tezin sonuç kısmını oluşturan beşinci bölümde tezin kavramsal çerçevesi ile alan araştırmasından elde edilen sonuçların karşılaştırılması yapılmış ve buna göre elde edilen temel bulgular ve sonuçlar yorumlanarak aktarılmıştır. Tezin içerdiği çalışmanın tamamlayıcısı olarak tez sürecinde araştırmanın gerçekleştirilmesi için kullanılan araçlar ve tezin içinde yer alamayan bazı bulgulara ekler kısmında yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Sosyal/toplumsal ayrışma (social segregation), mekânsal ayrışma/parçalanma (spatial fragmentation), konutlaşma (housing), kapalı siteler (gated communities), komşuluk birimi (neighbourhood unit). ABSTRACT It is aimed to explore gated communities as one of the signs of social segregation and spatial fragmentation of cities within this study. Çekmeköy area has chosen as a case study area of the thesis and the final study consist of an introduction and five chapters. Each chapter includes its own conclusion subdivision at the end. Introduction explores the theoretical framework which will be the foundation of the thesis. However it is tried to understand the effects of global conjuncture on social, economic and spatial structures of the cities and their side effects on the dynamics that creates social segregation and spatial fragmentation Social segregation and spatial fragmentation as one of the main concepts of the thesis, examined within the related literature to achieve the main characteristics of this concepts. It is aimed within the first chapter to understand the reasons and main positive or negative results, and to find some variables of social and spatial segregation. Along this point of view literature on housing and social studies about Turkey and Istanbul metropolitan area have explored to find some evidence of social segregation and spatial fragmentation. Consumer society as a dynamic of segregation processes took place in this chapter relation with housing choices and the concept of consumer society. Gated communities examined in the second chapter conceptually according to the academic literature. Relationship between social segregation, spatial fragmentation and gated communities, has discussed in this chapter. Neighbourhood unit explored as one of the other main concepts in the third chapter. Interaction between neighbourhood unit, social segregation and gated communities is tried to be explained along the main framework of this thesis. The fourth chapter consist of the case study includes findings and results of the study. The last chapter as fifth chapter is aimed to compare theoretical framework and the conclusions of the case study. At the end, appendixes indicate the related documents of the case study. Keywords: social segregation, spatial fragmentation, housing, gated communities, neighbourhood unit. Tez Adı : Kentsel Kamusal Mekânda Değer Yaratma Yaklaşımında Katılımcı Bir Model Önerisi Yazar Adı: Elif KORKMAZ Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak- 2007 ÖZET Tez bütününde, günümüz kentlerinde yerel ve global ölçeklerde yaşanan değişimlerin kentsel kamusal mekânlara yansıması ile yaşanan sorunların çözümüne ve kentsel geliştirmenin ve yenilemenin önemli mekânsal aracı olan kentsel kamusal mekânların yeniden değer kazanımına yönelik sosyal açıdan değer yaratma parametrelerinin ve bu toplumsal hedeflerin gerçekleştirilmesinin aracı olarak toplumsal tasarım olgusunun tanımlanması ve bu bağlamda özel açılımlar geliştirilerek öneri örgütlenme modeli ortaya konması amaçlanmıştır. Çalışmanın giriş bölümünde; genel yaklaşım, amaç, kapsam ve araştırmanın yöntemi konuları yer almaktadır. Kamusallık / değişimi, kamusal mekân / değişimi konularında tanım ve kavramların verildiği birinci bölümde çalışmanın düşünsel temelleri ve oluşturulan çerçevenin temel kavramlarının ele alınışı ile ilgili konular tanımlanmaktadır. İkinci bölümde; günümüzde kentsel kamusal mekânlarda yaşanan sorunlara çözüm bulmak ve mekân kalitesini artırmak amacıyla öneri çerçevenin kuramsal temellerini oluşturan kentsel kamusal mekânın yeniden kazanım süreci, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan değer yaratma yaklaşımları ortaya konmaktadır. Üçüncü bölümde toplumsal açıdan değer kazanımında yenilikçi yaklaşım ve toplumsal tasarım olgusu çerçevesinde katılımcı tasarım süreci, sürecin aktörleri, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan değer yaratma kriterlerine yaklaşımları, toplumsal tasarım hedefleri olarak tanımlanan sosyal açıdan değer yaratma parametreleri ve çok yönlü mekânsal analiz kriterleri tasarım değerlendirme / proje irdeleme kriterleri olarak tanımlanmaktadır. Dördüncü bölümde; Taksim – Şişli aksında gerçekleştirilen cephe rehabilitasyon ve çevre düzenleme projelerinin kentsel tasarım analizleri ve tasarım değerlendirme kriterleri kapsamında irdelenmesi çalışmaları yer almaktadır. Proje irdeleme çalışmaları aracılığıyla, alan araştırması sonucu elde edilen veriler, beşinci bölümde önerilecek kuramsal ve eylemsel çerçevenin proje geliştirme boyutunda nasıl değerlendirilebileceği konusunda açılımlar sunmaktadır. Beşinci bölümde; kentsel geliştirmenin önemli mekânsal aracı olarak kentsel kamusal mekânların çok yönlü değer kazanımına yönelik, ülkemiz koşullarında uygulanabilme yeteneğine sahip öneri örgütlenme modeli tanımlanmaktadır. Kentsel kamusal mekânların sosyal açıdan değer kazanımına yönelik toplumsal tasarım olgusu çerçevesinde yeni katılımcı ortam ve kurumsal / yasal araç ve düzenlemeler modelin önemli bileşenleridir. Tüm toplum kesimleri fikir üreten, karar veren ve iş üreten olarak sürece dahil etmeyi, bir anlamda kentsel güç birliği oluşturmayı hedefleyen öneri model kapsamında, gelişme dinamiklerinin harekete geçirilmesine, kaynak ve potansiyellerin etkin kullanımına ve tüm toplum tarafından paylaşılan vizyon gelişimine yönelik stratejik açılımlar ülkemiz şartlarında kentsel kamusal mekânların değer kazanımında önem taşımaktadır. Altıncı bölümde de; çalışmanın genel sonuç ve değerlendirmeleri ile öneri örgütlenme modeli çerçevesindeki önermelerin hayata geçirilmesinde gerekli olan bilgi ve araçların geliştirilmesi amacıyla İstanbul özelinde yapılması gerekli olan çalışmalara ilişkin öneriler yer almaktadır. Anahtar Kelimeler: Kentsel kamusal mekân, değer yaratımı, sosyal boyut, katılımcı tasarım süreci, toplumsal tasarım. ABSTRACT A Proposal of Participatory Model in Approach for Adding Value in Urban Public Spaces According to thesis, for solving the problems which are ought to the changes at local and global scales in the cities and also in urban public spaces and for adding value to urban public places which are the main tools of urban development and regeneration. The parameters of adding value in social aspect are the aims of community design. The thesis aimed to explain community design, it’s components and in this context to develop a proposal organizational model for adding value to the urban public spaces. In the introduction, the general approach, global, scope and methodologies of the study are described. In the first chapter, definitions and concepts are given according to publicity / changes, public spaces / the changes of public spaces which addresses the conceptual foundations, specific approach and viewpoint and the handling of the underlying concepts of the framework to be introduced in the second chapter, for solving the main problems of urban public spaces and increasing the quality of spaces, the process of regeneration and the approaches of adding value in economic, ecologic and social aspects, which are the conceptual foundations of proposed framework, are explained. In the third chapter, according to new approaches of adding value in social aspect and the concept of community design, participatory design process, the components of process, stakeholders of process, the approaches of stakeholders to the economic, ecologic and social adding value criterias and in this context design evaluation criterias are described. The fourth chapter presents the case study researches. In Taksim – Şişli axes urban design and facade rehabilitation projects are evaluated in context of urban design analysis and design evaluation criterias, which are described according to conceptual researches of study. The results of the case study researches present new approaches of how the conceptual and practicable framework can be evaluated at the level ‘project development’ dimension. In the fifth section, as an essential tools of urban development urban public spaces should be added values. For adding values proposed organizational model, which is capable of implementation in the special conditions prevailing Turkey, is developed. To add values in social aspects in context of community design; participatory process, structural / legal tools and reforms are important components of model. Urban task force is also an important input of the model. urban task force intends working together with all community groups in the all sections of the process from ‘project development’ to ‘implementation and evaluation’. In context of model, the strategic approaches which include the aims of the activation of development dynamics, the efficient usage of sources and potentials and the development shared vision, are important for adding values in urban public spaces in the special conditions of our country. The sixth chapter addresses the general consequences and evaluations, the necessary conditions, informations, tools, which are developed in the special conditions of Istanbul, for the viability of the proposal model and discusses the needs to be done. Keywords; urban open spaces, adding value, social dimension, participatory design process, community design. Tez Adı : Yönetişimin Kentli Memnuniyetine Etkisi Gündem 21 Çerçevesinde Değerlendirme: Kdz. Ereğli ve Nilüfer Belediyeleri Yazar Adı: Hatice Burçin HENDEN Danışman: Prof. Dr. Akın ERYOLDAŞ Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran–2007 ÖZET Kentsel planlama ve yönetim yaklaşımlarındaki değişim süreci, bilgi çağı toplumu bireylerinin beklentilerinin farklılaşması ile bağlantılıdır. Maslow’un kişisel ihtiyaç piramidinden yola çıkılarak oluşturulan kentsel gereksinim piramidinde de görülebileceği gibi kentliler, yaşadıkları mekâna dair karar ve uygulama süreçlerinde daha sorgulayıcı bir hal alma yolunda hızla ilerlemektedir. Hesap verebilirlik, saydamlık, katılımcılık, hizmetlerde etkinlik ve toplumsal uzlaşma olarak sayılabilecek kavramlar “yönetişim” yaklaşımının ilkeleridir. Bu çalışma, yeni yönetim yaklaşımı olarak yönetişimin kentli memnuniyeti üzerindeki etkilerini irdeleyebilmek amacıyla yapılmıştır. Devlet, toplum, özel sektör etkileşiminin açıkça görülebileceği; “ortaklaşa yönetim” sloganı ile de bilinen “yönetişim”in uygulaması olarak Gündem 21-Yerel Gündem 21 seçilmiştir. Örnek olarak belirlenen belediyeler Kdz.Ereğli ve Nilüfer’dir. Çalışmada; kentsel planlama ve yönetim yaklaşımındaki değişim, kentli memnuniyeti, toplumsal uzlaşma, yerel yönetim, katılımcı demokrasi, yönetişim, sürdürülebilir gelişme, G– 21 ve YG–21 gibi olguların kavramsal açıklaması yapılmaktadır. Ayrıca, YG–21 uygulamasını benimseyen ve benimsemeyen iki belediyede yaşayan halka yapılan anketin değerlendirilmeleri ile pekiştirilmektedir. Kentin kullanıcısı niteliğindeki halkın memnuniyetinin sağlanması, kent yönetimleri için başarı ölçütlerinden sayılmaktadır. Çünkü ancak memnun edilebilen kullanıcılar ile yönetimde devamlılık sağlanabilecektir. Seçilen örneklerde yapılan anket çalışmaları ve mülakatların, kentlilerin hangi noktalara daha fazla önem verdiğini, hizmet beklentilerindeki eğilimlerini ve katılım olgusuna bakış açılarını yansıtabildiği düşünülmektedir. Planlama eylem ve politikalarında toplumsal kurumların ve kent yönetim sistemlerinin önemi büyüktür. Bu açıdan çalışmanın, plancılar ve kent yöneticileri için rehber niteliği taşıdığı düşünülmektedir. ABSTRACT In process of change in the urban planning and governing approach is the connected with the variation of the individuals’ epectactions of the information age. Profiting from the individual necessity pyramid of Maslow, the citizens -as seen in the urban necessity pyramid- have been rapidly improving in the decision taking and application process about the places they live in. “Governance” concept which may be regarded as an improved stage of participating democracy is defined in many different ways, in an explanation meaning, corresponding governance is placed in administrative manner in communication, and therefore, is closely related with development of civil society and self-management. Principles of successful governance are account giving, transparency, effectiveness and activity, responsibility, future vision and role of law. The aim of this study, as a new administration approach, is to examine the affect of the governance over the citizen satisfaction. Agenda 21 and Local Agenda 21 are chosen as a governance application in which the interaction of state, public and private sector is clearly seen. The municipalities chosen as sample ones are Kdz. Ereğli and Nilüfer. In this study, the conceptual explanations, such as the change in the governing and urban planning approaches, citizen satisfaction, community compromise, local administration, participant democracy, governance, sustainability, Agenda 21 and Local Agenda 21 are done. In addition, the application of Local Agenda 21 is consolidated with the survey done with the people living in these two municipalities who ar efor and against. The provision of the pleasure of the city-dwellers is supposed to be criteria of the success fort he city admisintration. From the point view, this study is considered to be a guide fort he urban planners and the city administration authorities. Tez Adı : Fizik mekan kurgularının sosyal ilişkiler üzerinden Arnavutköy yerleşimi bütününde mekan dizimi (space syntax) yönlemi ile incelenmesi Yazar Adı: Müge Özkan Özbek Danışman: Prof. Dr. Güzin Konuk Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım -2007 Tez Adı : Dinamik kentsel büyüme modeli : lojistik regresyon ve cellular automata (İstanbul ve Lizbon örnekleri) Yazar Adı: Seher Başlık Danışman: Yrd. Doç. Dr. M. Turgay Gökçen Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Eylül –2008 ÖZET Kentsel büyümenin yapısının ve süreçlerinin anlaşılması kentleşme ve kentsel yayılmanın bilimsel bir perspektifte incelenmesini gerektirir. Kentsel dokudaki değişim yönü ve hızının kaba tahminlerin ötesinde daha kabul edilebilir bir bilimsel kesinlikle tespiti günümüzde kentle ilgili yapılan araştırmaların temel konularından birini teşkil etmektedir. Özellikle sürdürülebilir kent yönetimi ve kentsel gelişimin planlamasında bu bakış açısı önemli bir yere sahiptir. Son yıllarda coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama alanında yaşanan teknolojik ilerlemeler kentsel sistemlerin doğasının kavranması, bileşenlerinin anlaşılması ve ilişkilerin modellenmesinde önemli fırsatlar sunmaktadır ve bu alanda elde edilen kimi sonuçlardan hızlı kentsel büyümenin izleme ve yönetiminde de yararlanılmaktadır. Bu çalışmada mekansal gelişme olgusunun ölçüm, değerlendirme ve kestiriminde yararlı ve yaratıcı bir yöntem olarak bir anlamda tekrar keşfedilen kentsel modeller konusu ele alınmış, bu çerçevede özellikle yeni yaratıcı bakış açıları ve yeni paradigmalar sunan, “kullanıcı bazlı modeller” (agent based models), “cellular automata” ve “istatiksel modelleme” “” yöntemleri kentsel çerçevede irdelenmiştir. Kent planlaması alanında ya da ulaşım ve altyapı sistemleri yönetimi gibi kentlerle ilgili konularda yararlanılan işletme ve kestirim modellerinin hemen bütünüyle doğrusal ya da lineer karakterde konvansiyonel modeller olduğu görülür. Bu tür modeller, kolay oluşturulabilmeleri, olgunun kavranmasını kolaylaştıran basitleştirilmiş yapıları ve uygulamaya yönelik kesin sonuçlar üretmeleri gibi nedenlerle yaygın bir şekilde tercih edilmektedirler. Ancak doğrusal modeller çoğu kez gerçeklerin “karikatürleştirilmiş” kopyaları olmaktan da öteye gidememektedir. Bir kentsel olgunun gerçek nitelikleri ile anlaşılabilmesi ve kavranmasında doğrusal modellerin yetersizliği de aynı ölçüde geçerlidir. Zira giderek daha iyi anlaşılmaktadır ki, doğanın yapısı ve karakteri genellikle doğrusal olmayan, “nonlineer” yapıdadır. Kenti karmaşık bir sistem olarak gören ve bu kuramsal çerçevede mekansal gelişimi üzerine geliştirilen istatistiksel modelleme ve cellular automata Lizbon ve İstanbul Metropoliten Alanında uygulanarak, 1930, 1950, 1985, 1995 ve 2005 gibi farklı dönem ve buna bağlı dinamikleri bünyesinde barındıran yıllar incelenerek Lizbon ve İstanbul Metropoliten Alanında mekansal gelişim olgusu karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: İstanbul, Lizbon; kentsel modelleme, kentsel büyüme, hücresel otomata ABSTRACT Urbanization and urban spread should be studied in a scientific perspective in order to better understand nature and process of urban development. The determination of the nature and the speed of transformation of an urban settlement with an acceptable precision, instead of rough presumptions is always remained one of key issues in urban research and study This is particularly important for a sustainable urban management and urban development. Considerable developments in geographical information systems and remote sensing technologies have now offering important opportunities to our perception and understanding of urban systems in its entirerity of elements as well as to the modelling of relations among them. Understanding the nature of urban transformation and urban spread is a prerequisite for precise forecasting of urban land-use changes through modelling. Here, urban development of two case study cities are evaluated, forecasted and discussed by urban models as a versatile, creative and in a way lost and refound method and the subject matter is analyzed through the use of “agent based models”, “cellular automata”, “artificial neural networks” and statistical modelling” which are particularly offering new visions and paradigms. A considerable part of analytical and forecasting models in urban planning, transportation and infrastructure systems are of conventional, mainstream, linear character. The ease of formulation and the ease of use, the way they simplfy real world phenomenons through their simplified structures and their precise outcomes which are very suitable for implementations are major reasons of spread use of this type of linear models. However, these type of models fail to remain “caricaturized” copies of real world. This is also valid for comprehension of an urban phenomenon in all its aspects and entirerity since it is well understood that the main characteristics of nature and natural phenomenons are non-linear Therefore, urban development of Lisbon and Istanbul metropolitan areas are evaluated in a comparative way through statistical modelling, cellular automata as examples of artificial intelligence models within this framework by use of datas for years of 1930, 1950, 1985, 1995 and 2005. Key Words: İstanbul, Lisbon; urban modelling, urban growth, cellular automata Tez Adı : Yaratılan imaj odaklı mekansal tüketim süreçlerinin kentsel mekana etkileri Yazar Adı: Bahar Aksel Enşici Danışman: Doç. Dr. Gülşen Özaydın Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim –2008 ÖZET Modern dönemi var eden üretim süreçlerinin yaşadığı değişiklik başta ekonomik yapıyı değiştirmiş; Üretime odaklı sanayiden, tüketimi ön plana alan sisteme geçiş postmodern kültür ve yaşam tarzını şekillendirmiş, küreselleşme ve pazar dinamiklerinin önem kazanması bugün içinde bulunduğumuz tüketim toplumunu yaratmıştır. Postmodernizmin yeni düzeni içinde kentler de metalaşmış, verdikleri hizmetten çok temsiliyetleri, sahip oldukları sembolik anlamlar ve imajlar doğrultusunda tüketilen ürünler haline gelmiştir. Tez çalışması kentlerin ve kentsel mekanların tüketim süreçleri konusunda bir yaklaşım geliştirmekte, mekansal tüketim üzerinde önemli etkisi bulunan kentsel imajları tespit ve analiz ederek kentsel mekan üzerindeki etkilerini saptamaya çalışmaktadır. Alan çalışması aşamasında İstanbul’un yeni iş merkezi olan Büyükdere aksı Levent Bölgesi için yaratılan imajlar tespit edilerek alandaki etkileri izlenmiş, mekan bileşenleri ve imajlar arasındaki ilişkiler saptanarak yorumlanmıştır. ABSTRACT The change in production processes, that modern era owes its existence, firstly changed the economical structure, and its effects are visible in all aspects of life - planning to design, social life to culture. Transition from production focused industry to a system focusing on consumption, formed the postmodern culture and lifestyle, globalization and market dynamics coming to prominence, created the consumption society that we are living in today. In this new environment everything becomes a commodity. Even the cities became products that are being consumed. As well as all products, cities are being consumed according to their symbolic meanings, and images, instead of their services. At this point, the thesis develops an approach about consumption processes of cities / urban spaces and analyses the urban images which have an important effect on spatial consumption. As the fieldwork, the modern face of Istanbul, Büyükdere Axis-Levent District has been analyzed in the means of image creation processes, spatial opportunities and its correlations with daily life experiences. Key Words : Consumption, Image Creation, City Branding, Communication, Tez Adı : Yaratılan imaj odaklı mekansal tüketim süreçlerinin kentsel mekana etkileri Sürdürülebilir mahalle yenileşmesinde toplum tabanlı model : Kadıköy - Fikirtepe için bir model önerisi Yazar Adı: Zeynep Ayşe Gökşin Danışman: Doç. Dr. Gülşen Özaydın Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Aralık-2008 ÖZET Çalışmanın amacı bir toplum-tabanlı mahalle yenileşmesi modeli geliştirmek ve modelin fizibilitesini İstanbul’da uygulayarak değerlendirmektir. Tezde ilk olarak İngiltere, Almanya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mahalle yenileşme programları deneyimleri incelenmektedir. Bu inceleme toplum-tabanlı mahalle yenileşmesine yönelik stratejik yaklaşım ‘yukarıdan aşağı’-‘tabandan yukarı’ genel modelini yaratmak üzere sentezlenen ortak ilkeleri belirlemektedir. Genel modelin uyarlanmasının ve uygulanmasının fizibilitesi ilk etapta modeli analitik bir çerçeve olarak kullanarak İstanbul’da ortaya çıkmakta olan kentsel yenileşme deneyiminin eleştirel bir analizinin yapılması yoluyla değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme ortaya çıkmakta olan kentsel yenileşme deneyiminin genel modelin bileşenlerinin bir bölümünü sunduğunu ancak katılımcı mahalle yenileşmesinin geliştirilmesinin önündeki engellerin aşılması için reformların yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Genel modelin uygulanabilirliğinin değerlendirilmesinin ikinci aşaması modelin Kadıköy-Fikirtepe’de bir pilot proje önerisi biçiminde uygulanmasıdır. ABSTRACT The aim of this thesis is to develop a model of community-based neighbourhood regeneration and assess the feasibility of implementing it in Istanbul. The thesis first analyses international experience of neighbourhood regeneration programmes in England, Germany, France and the USA. This identifies common principles which are synthesised to create a generic ‘top-down – bottom up’ model of a strategic approach to community-based neighbourhood regeneration. The feasibility of adapting and implementing the generic model is first assessed by using it as an analytical framework for a critical review of emerging neighbourhood regeneration experience in Istanbul. This establishes the extent to which emerging urban regeneration experience is providing the components of the model and the reforms needed to remove the constraints on the development of participatory neighbourhood regeneration. The second stage assessment is the application of the generic model in Kadikoy/Fikirtepe, in the form of a proposal for a pilot project. Tez Adı : Kentsel haklar bağlamında sit alanlarının korunması : Tarihi Yarımada örneği Yazar Adı: Emine Toksöz Danışman: Prof. Dr. Cengiz Eruzun, Doç. Dr. Arzu Kocabaş Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak-2009 ÖZET Kent, kültürel mirasın paylaşım alanı ve birleştirici bir unsuru olarak strateji ve hedeflerin en önemli uygulama alanıdır. Kente ilişkin olarak alınan her politika kararı, kent yaşamını doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Günümüzde küresel odak haline gelen kentte daha iyi bir yaşamın ve yerel demokrasinin gerçekleştirilebilmesi yönünden öncelikle kentin sunduğu yaşam alanı ölçütlerinin belirlenmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. Bu başlamda kent sakinlerinin sahip olduğu tarihsel, kültürel ve doğal değerleri koruyabilen ve yaşamın içine katarak gelecek kuşaklara aktarabilen uygar bir ortamda yaşama hakkının çerçevesinin belirlenmesi, hem kentlerin buna uygun yaşama ortamları sunacak biçimde yapılandırılmalarını, hem de her adımda ölçme ve değerlendirme fırsatını sağlayacaktır. Bu çalışmada, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasının kent sakinleri için kentsel bir hak olarak değerlendirilmesi yapılacak kentlerde daha iyi bir yaşam için Türk Hukuk Sisteminde yeni yaklaşımların önemi vurgulanacaktır. Bu kapsamda ilk olarak kentsel hakların tanımı, tarihsel gelişim süreci içinde kentsel hakların ortaya çıkışı incelenmektedir. İkinci bölümde, Avrupa’da sit alanlarının korunması çerçevesinde kentsel haklar konusunda sit alanlarınınn tanımı, sit alanlarına ilişkin hukuksal düzenlemeler, örgütlenme ve kentsel haklar kapsamında kültür varlıklarının koruma ilkeleri ele alınmaktadır. Bu bağlamda da seçilen uluslar arası uygulama örnekleri incelenip karşılaştırrmalı değerlendirmesi yapılmaktadır. Üçüncü bölümde Türk Hukuk Sisteminde kentsel haklar bağlamında sit alanlarınınn korunması çerçevesinde sit alanlarının tanımı, sit alanlarına ilişkin hukuksal düzenlemeler, yargı kararları, sit alanlarında yönetsel çerçeve ve örgütlenme ele alınmaktadır. Dördüncü bölümde İstanbul’da kentsel haklar örnek Tarihi Yarımada Sit Alanı ek alan çalışması üzerinden değerlendirilmektedir. Beşinci bölüm ise sonuç ve değerlendirmeleri içermektedir. ABSTRACT Cities are the most field of application where cultural heritage, as an integrating policy, takes place. Each policy decisions regarding cities directly or indirectly influences city life. Currently, cities are considered to be the focal locations of the globalisation process, where better quality life and democracy take place. It is in this context that criteria of the spatial standards of cities are required to be determined. It is also in this context that historic, cultural and natural values of city dwellers are to be protected as part of the right to our joint civic life and then left to the future generations as cultural heritage legacies. Identifing a relevant framework to enable cities to be restructured would provide such life styles and also would provide assessing the progress being made at every step of the way. In this research, first, protection of cultural heritage is considered to be the right to the city. Within this perspective, following on from the assessment of sample cases from other cities outside, in order to provide a better quality life in cities, emphasis is placed on the importance of new approaches, i.e. ‘right to the city’, to be incorporated in the Turkish Legal System. Thus, firstly various descriptions of ‘urban rights’ are considered from a historical perspective. In the second chapter, description of Conservation Areas in the framework of the urban rights, related legal and organisational frameworks, and principles are considered. It is with referans to this framework that the selected cases from international cities are presented and compared. Third chapter deals with the description of Conservation Areas, the relevant legal and administrative framework and their organization as part of the Turkish Legal System. In the fourth chapter, the Historic Peninsula in İstanbul is presented as a selected and conducted case study area. The fifth chapter is the final one where comparative conclusions are drawn and recommendations are put forward. Tez Adı : Kentsel biçimbilim çözümlemesinde göstergebilimsel yaklaşım : “Kayaköy” örneğinde irdeleme Yazar Adı: İnci Şahin Danışman: Prof.Dr. Aykut Karaman Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-2009 Tez Adı : Koruma amaçlı imar planı uygulanan taşınmazlarda mülkiyet ve imar haklarının aktarımı Yazar Adı: Aziz Cumhur Kocalar Danışman: Prof. Dr. Akın Eryoldaş Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-2009 OZET Tescilli Tasınmaz Kultur ve Tabiat Varlıklarının korunmalarını sağlamak icin, ozel ve tuzel kisi mulkiyetinde ve kullanımındaki varlıklardan, kesin yapılasma yasaklıların mulkiyet ile yapılasma haklarını, kısmi yapılasma yasaklıların ise yapılasma haklarını sınırlandırarak, Koruma Amaclı İmar Planı uygulamalarını yasal mevzuata uygun bir sekilde yapılan onerileriyle birlikte, gelistirilen bir Temel Aktarım Modeli ile gerceklestirmektir. Temel Aktarım Modeli: Bu arastırmada, ulkemizde Tescilli Tasınmaz Kultur ve Tabiat Varlıklarında 25 yıldan beri tam cozulememis korumaya ait sorunların, cozumune Değerlendirme, Menkullestirme ve Aktarım alt modellerinin bu sıraduzenine gore ve bir butun olusturacak bicimde, ortalama 4 yıllık kısa bir gecis doneminde, Temel Aktarım Modeli olarak uygulamasıyla ulasılabileceği ongorulmustur. Değerlendirme alt modeli: Tasınmaz Kultur ve Tabiat Varlıklarında koruma amacıyla sınırlandırılan hakların insan yasamına kattığı tum somut, maddi ve fiziki unsurların, barınma, yerlesme ve konut hakları da dikkate alınarak, rayic değer olcut ve ilkeleriyle değerlendirilerek karsılıklarının tam, zamanında ve aynen, hak sahiplerinin de tercihlerine uygun verilmesi icin; Aktarımı Alan Alanlarda kent, cevre, imar, insan ve yasam haklarına saygı gosterilerek yapılasma–imarı gerceklestirilerek karsılıklı (verileceklerle) (alınacakların) aynı ilke, olcut ve yontemle değerlendirilerek (-/+ denklestirilip) taraflarını kabulunun sağlanmasını amaclayan, hakkaniyetli, esitlikci, nesnel ilkeli olup; Kamu-ozel malikler arasındaki tum tasınmaz alıs-verisleri aynı ilke, olcut ve yontemle değerlendirilmis sonucları kullanıldığından; Aktarım basta olmak uzere kamulastırma, değistirme, trampa, takas benzeri islemlerde de uygulanabilir. Menkullestirme alt modeli: Değerlendirme alt modeliyle belirlenen karsılıkların (-/+ denklestirecek) Temel Aktarım Modeliyle verilebilmesi ile ilgili islemleri yapabilmek ve 1983’ten beri yururlukte olan Kultur ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanununa gore, ulkemizdeki tum varlıkların korumalarını gerceklestirmek uzere, sınırlandırılan hakların oncelikle 3 yıl sureli Đsme Yazılı Gecici Sertifikaya sonra da 1 yıl sureli Tasıyana Yazılı Sertifikaya donusturulerek uygulama sağlamaktadır. Aktarım alt modeli: Tasınmaz Kultur ve Tabiat Varlıklarının, koruma icin sınırlandırılan haklarının Aktarımı Alan Alanlara aktarımını gerceklestirmek icin, kamu ve ozel tum maliklerin tasınmaz değerlerini sermaye olarak gostererek esit yetkiyle, aktarımı gerceklestirmek amacı ile kurdukları Aktarım Tuzel Kisiliğinin kurulusundan baslayarak; Aktarımı Alan Alanların tum gereksinim, istekler ve imar durumuna gore, sartlasması, yuklenici secimi, projelerinin yapılması, sozlesmesi, yer teslimiyle ise baslanması, yapılasma ve imarı, gecici kabulu, noksanların giderilmesi, iskanının alınarak, Aktarımı Veren Alanlarla birlikte bireysel mulkiyete karsılıklıeszamanlı gecilerek; tapuyla birlik yerlerin teslimi ve Aktarım Tuzel Kisiliğinin tasfiyesine kadarki, aktarımın sonlandırılması suresinde uygulanan ilke ve yontemlerden olusan surecin, Temel Aktarım Modelinin son alt modelini ifade eder. ABSTRACT In order for Conservation of Registered Cultural and Natural Monuments in utilization of individual and corporate ownership, a Conservation Development Plan needs to implemented by limiting private and corporate property and development rights of certain development restricts, and by limiting the development rights of partially development restricts, and it should go hand in hand with a Basic Transfer Model developed through the help of legal counsel sound proposals in line with the legislation. Basic Transfer Model: This research anticipates that 25-year-old unsolved problems on protection of Registered Immovable Cultural and Natural Monuments in Turkey can be addressed through implementation of Basic Transfer Model involving sequential and comprehensive application of Evaluation, Securitization and Transfer sub-models in a transition period of 5 years on average. Evaluation sub-model: In consideration of all crude, material and physical factors in life brought by the touch of restricted rights for Immovable Cultural and Natural Monuments for protection purposes as well as sheltering, accommodation and housing rights, this model is based on the idea that such monuments are evaluated based on current value criteria and principles in order to provide compensation in full, timely manner and exact in compliance with preferences of rights’ owners and is an objective and egalitarian model of justice aiming to realize development-settlement creation in Areas To Be Transferred by paying respect to urban, environmental, human and living rights where involved parties accept mutual (items to be given) (items to be received) consent on immovables being evaluated via same principle, criteria and method (-/+ counterbalanced). Since all exchange actions for immovables to take place between public and private owners benefit from results based on same principle, criteria and methods; it can also be applied to expropriation, alteration, barter transactions. Securitization sub-model:In order to take actions for compensations (-/+ to co.balance) determined based on evaluation sub-model and according to Law on Protection of Cultural and Natural Heritage in force since 1983, this model foresees all restricted rights first to be transferred in 3-year valid Registered Temporary Certificate and then 1 year valid Certificate To Bearer to provide protection for all monuments in the country. Transfer sub-model: In order to transfer restricted rights of Immovable Cultural and Natural Monuments for protection purposes into Areas to be Transferred, this is the final sub-model of Basic Transfer Model which is the main process consisting of all applied principles and methodology during the finalization of transfer starting from when Transfer Incorporated Entity is established to enable the transfer with equal authority where all public and private owners’ immovable assets as capital; until delivery of such areas together with title deeds and liquidation of Transfer Incorporated Entity including provisioning, choosing the contractor, preparation of projects, contracting, starting after receipt of areas,development and construction, their temporary approval, fulfilling missing issues, receiving certificate of occupancy and mutualsimultaneous transfer to individual ownership together with Areas of Transfer being in according with to all requirements, demands and zoning status of Areas to be Transferred. Tez Adı : İstanbul kentsel bölgesinde sürdürülebilir gelişme bağlamında havza planlama ve yönetim yaklaşımı: Küçükçekmece göl havzası örneği Yazar Adı: Hale Mamunlu Danışman: Prof. Dr. Aykut Karaman Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-2009 ÖZET Günümüzde küresel ölçekte yaşanan en önemli sorunların başında insan kaynaklı gelişmelerin doğal çevre üzerinde yarattığı baskı ve olumsuz etkileri gelmektedir. Bilimsel araştırmalar özellikle son 30 yıldır insanoğlunun doğa üzerinde yarattığı "ekolojik ayak izi" büyüklüğünün dünyanın biyo kapasitesinin üzerinde olduğuna ve başta su kaynakları olmak üzere doğal kaynaklarımızın bir daha yerine getirilemez biçimde tüketildiğine dikkat çekmektedir. Aynı zamanda doğal döngülerde küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık vb. değişimlerin yaşanmaya başlaması ile birlikte küresel ölçekte sürdürülebilirlik kaygıları giderek artmaktadır. Bu bağlamda tüm canlıların temel yaşam kaynağı olan su ve dolayısıyla su havzaları sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasına yönelik stratejik bir birim olarak öne çıkmakta, "havza ölçeğinde planlama ve yönetim" yaklaşımı son derece önem kazanmaktadır. Ekolojik merkezli planlama temeline oturan bu yaklaşım, su kaynakları planlamasının ötesinde, doğal kaynakların her bir disiplin tarafından tek tek ve parçacıl olarak ele alınmasının aksine, sürdürülebilir gelişme hedefinde, doğal sistemlerle, sosyal, ekonomik ve kültürel sistemleri bir arada değerlendiren bütünleşik planlanması ve yönetilmesine yöneliktir. Ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı İstanbul kentsel bölgesi hızlı nüfus artışıyla beraber, kimi zaman plan kararları dâhilinde, kimi zaman plan kararları haricinde başta su havzaları, orman alanları, doğal ve kültürel sit alanları olmak üzere yakın kırsal alanları içine katarak ve idari sınırlarının dışına doğru taşarak alansal olarak hızla büyümektedir. Bu kentsel gelişme sürecinde doğal kaynaklar ve çok hassas ekosistemler olan su havzaları, kentsel gelişme dinamikleri karşısında mevcut planlama sistemi ile korunamamaktadır. Mekânsal planlama ve yönetim yapısı bu alanlarda hızlı ve dinamik bir şekilde gelişen ve dönüşen kentsel gelişmeler karşısında koruma-kullanma dengesini sağlayabilecek, ortaya çıkan sorunlara çözüm üretebilecek ve gelişmeleri yönlendirebilecek kapasitede değildir. Havzalarda klasik planlama yaklaşımlarıyla, parçacıl ve tepkisel olarak, İSKİ yönetmelik standartları çerçevesinde, tüm havzalar için tek tip hazırlanış, imar planı niteliğinde, sosyo-ekonomik süreçleri içermeyen, fiziksel planların üretilmesi, uygulamalarda izleme, geri besleme vb süreçlerin bulunmaması nedeniyle plan kararlarının değerlendirilememesi, kontrol ve yaptırım eksiklikleri ve yaşayan yerel halkın planlama sürecine dahil edilememesi vb. nedenlerden dolayı üretilen bu planlar çoğu kez kentsel gelişme dinamiklerinin gerisinde kalan birer teknik doküman olmanın ötesine geçememektedir. Doğal çevrenin korunmasına ilişkin kamu yönetim sistemimizden kaynaklanan ve planlama sistemimize yansıyan merkezi ve yerel kurum ve kuruluşlar arası eşgüdümsüz ve koordinasyonsuz çalışma, yetki karmaşası vb. nedenler durumu daha da karmaşıklaştırmaktadır. Bu durum genellikle doğal kaynakların yitirilmesiyle sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla planlama ve yönetim yapısı kendini çağın gereksinimleri doğrultusunda yenilemek ve geliştirmek durumundadır. Çalışmada İstanbul kentsel bölgesinde yer alan ve içme suyu niteliğini yitirdiğinden dolayı 25.05.2006 tarihli İSKİ içme suyu havza yönetmeliği ile koruma kapsamından çıkartılan Küçükçekmece gölü havzası örnek alan olarak seçilmiştir. 1980li yıllarda kent çeperinde yer alan gölün çevresi zamanla kısmen plansız gelişmiş, kısmen de planlı olarak kent merkezinden çıkarılan sanayi vb. fonksiyonları barındırmak zorunda kalmıştır. Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın son yıllarda yaptığı çalışmalarla, İstanbul’un iki yakasında doğanın korunması açısından en önemli yerlerden biri sayılan Küçükçekmece Gölü, dünyada ki var olan iki lagün gölünden birisidir. Batı İstanbul Meraları Önemli Bitki Alanı içinde kalan, nadir bitki türlerini barındıran, kuş göç yolları üzerinde bulunan ve Türkiye’nin uluslararası öneme sahip sayılı sulak alanlarından biri olan son derece değerli bu ekosistem, hassas doğal yapısını göz ardı eden uygulamalar sonucu kirlenerek, Ramsar alanı koruma statüsünden de çıkarılmıştır. Günümüzde hiçbir koruma statüsü bulunmayan göl havzası, kamu ve özel kuruluşlar tarafından büyük kentsel projeler vb. yeni yatırımlarla doğal taşıma kapasitesinin üzerinde, hızla ve yoğun bir şekilde adeta yağmalanmaktadır. Yaşanan bu sorunsala yönelik çözüm arayışı, araştırmanın çıkış noktasını oluşturmuştur. Bu bağlamda çalışmada havzanın doğal yapısının nasıl geri kazanılabileceği sorgulanmakla beraber, mekânsal planlama ve yönetim yapısının havzalarda nasıl bir metodolojiyle işlerlik ve etkinlik kazanabileceğine yönelik bir çözüm üretilmek istenmektedir. Bu doğrultu da başlayan araştırma, çalışma işleyişinde gerek Küçükçekmece göl havzasına ilişkin yapılan incelemelerdeki bulgular ışığında, gerekse kuramsal yapının oluşturulması sürecinde şekillenmiştir. Küçükçekmece göl havzası içinde bulunduğu İstanbul kentsel bölgesi bütününde yorumlanmaya çalışılmıştır. İstanbul kentsel bölgesiyle bütünleşmiş, uyumlu ve aynı zamanda kendi yerel potansiyelini koruyarak gelişmiş bir Küçükçekmece gölü havzasının varlığı, sürdürülebilir gelişme bağlamında hem kendisi, hem de İstanbul kentsel bölgesi açısından için son derece önemlidir. Araştırma ağırlıklı olarak kuramsal bir çalışmadır. Gelişmiş ülke deneyimleri, uluslar arası anlaşmalar ve bilimsel gelişmelere ilişkin literatür taraması sonucunda çalışmada; Küçükçekmece göl havzasının sürdürülebilir gelişmesine yönelik çağdaş planlama yaklaşımlarını içeren daha esnek, yerelin kendi içinden gelişen potansiyellerinin tüm sistem içerisinde değerlendirilmesine imkân tanıyan, müzakere ortamında karar alma sürecine dayanan, ekolojik konsept bazlı "stratejik planlama" yaklaşımıyla ele alınması ve bu süreci destekleyecek "mekânsal yönetişim" yapısının geliştirilmesinin gerekliliği savunulmaktadır. Son yıllarda planlama literatürüne giren mekânsal yönetişim yaklaşımı, birçok aktörün bir arada paylaştığı mekânın özellikle kendine has yerel özelliklerinin korunarak, özgün karakterinin ortaya çıkarılması ve çevresiyle uyumlu bir şekilde gelişmesi amacıyla uzlaşma ortamı ve işbirlikçi süreçleri içeren, daha esnek ölçekli yeni bir yönetişim yapısını tanımlamasıyla önem kazanmıştır. Bu bağlamda stratejik planlama ve mekansal yönetişim yaklaşımlarının ikisinin birlikte hayata geçirilmesine imkan tanıyan ve yenilikçi bir araç olarak genellikle doğal, tarihi ve kültürel alanların korunarak, turizm, rekreasyon vb. faaliyetlerle sürdürülebilir gelişmesine yönelik üretilen "Alan Yönetim Planları"nın havza ölçeğinde hazırlanmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde doğal kaynakların korunmasına yönelik Avrupa Birliği Habitat Direktifi ve Biyoçeşitlilik Sözleşmesi ile birlikte alan yönetim planlarının öneminin bilinci artmıştır. Ayrıca İspanya’da yapılan 8. Taraflar Konferansı’nda sulak alanların biyolojik çeşitliliklerinin dünya ölçeğinde korunmasını, akılcı ve sürdürülebilir kullanımını amaçlayan ve planlama aşamasında, planlayıcılara ve uygulayıcılara kolaylık sağlayacak "Sulak Alanlarda Yönetim Planlaması Rehberi" kabul edilmiştir. Bu rehberde önemle üzerinde durulan sulak alanların korunmasına yönelik hazırlanacak olan yönetim planlarının özellikle havza bazında ele alınmasının gerekliliğidir. 2005 yılında ülkemizde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından imzalanan Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği’nde de alan yönetim planlarının hazırlanmasını öngörmektedir. Küçükçekmece göl havzası örneğinde bu planlama süreci yaklaşımı tasarlanmaktadır. Bu yaklaşım havzanın sürdürülebilir gelişmesine yönelik planlama ve yönetim sürecine rehberlik edecek bir yol haritası niteliğindedir. Bu bağlamda uygulamaya yönelik araştırma bulgularına dayanarak planlama mevzuat ve örgütleşme yapımıza ilişkin önerilerde bulunulmaktadır. Geliştirilen yenilikçi bir yaklaşımın gerek İstanbul kentsel bölgesinde yer alan ve gerekse diğer havzaların ekolojik, sosyo- ekonomik ve kültürel açıdan sürdürülebilir gelişiminin sağlanması amacıyla karar alma, hayata geçirme ve uygulama süreçlerinde karşılaşılabilecek sorunları azaltmaya yönelik süreci tanımlayan örnek bir çalışma olması istenmektedir. Anahtar Sözcükler:Sürdürülebilir Gelişme,Kentsel Bölgeler,Havza Planlama ve Yönetimi,Stratejik Mekânsal Planlama,Mekânsal Yönetişim,Alan Yönetim Planı ABSTRACT The leading problem for the most important matters that is encountered in the global scale nowadays is the pressure and the negative effects of the human related developments on the environment. The scientific researches point out to the issue that the size of the “ecological foot print”, which has been created by the human beings for the last 30 years especially, is over the bio capacity of the world and our natural resources, water sources being the leading one, are being consumed in a way that they could not be replaced in any more. At the same time, concern about global scale sustainability is continuously increasing with the start of the changes in the global warming, climate change, drought during the natural cycles. In this sense, the water and the water basins in relation, which is the basic source of life for all creatures, becomes the leading issue as the strategic element in relation to enabling of the sustainable developments and the approach of “planning and management in the basin scale” becomes extremely important. This approach, which is based on the ecologically centered planning, is directed beyond the planning of the water sources towards the integrated planning and management, which evaluates the natural systems and the social, economic and cultural systems all together for the target of sustainability, rather than handling the natural resources individually and in part by each of the disciplines. The Istanbul urban region, where the economical activities are intense, is growing rapidly regionally with the increase in the population by integrating the nearby rural areas, where the water basins, forest lands, cultural site areas as being the mostly integrated ones, and over flow from the administrative borders within planned rulings occasionally and by not obeying the planned rulings sometimes. During this urban development process, the natural resources and the water basins, which are very sensitive eco systems, can not be protected against the urban development dynamics with the present planning system. The spatial planning and management structure does not have the capacity, which can provide the balance between protection-use against the urban developments that develops and transforms in rapid and dynamic way in these areas, which can provide solution for the problems that take place and which can divert the developments. These produced plans can not go beyond the fact that they are only available as the technical documents that stay behind urban development dynamics in many cases, since these plans are produced within the ISKI (Istanbul Water and Canalization Department) regulation standards in uniform preparation style for all of the basins with classical planning approach individually and in an reaction way and as development plans and since the produced physical plans does not contain socio-economic processes and since the decisions of the plans can not be evaluated because of the fact that they do not contain monitoring, feed back, etc processes for the application and since they have shortcomings in the issues of control and enforcement and since the local people is not included for the planning process. The reasons like, uncoordinated work between central and local establishments and institutions, which arise from the public management system in relation to the protection of the environment and which is reflected to the planning system, confusion for the authorization, etc, make the situation even more confusing. This situation generally ends up with the expiration of the natural resources. Therefore, the planning and the management structure should modernize and develop itself in relation to the requirements of the current times. The Küçükçekmece lake basin, which is situated inside of the Istanbul urban region and which is excluded from the scope of protection with the ISKI drinking water regulation, dated on 25.05.2006, since it lost its eligibility for the availability as drinking water, has been chosen as an area of example. The surrounding of the lake, which was situated on the perimeter of the city during the 1980’s, has partly developed without planning and had to accommodate functions like industry, etc, which had to leave the center of the city according to the planning, in part. The Küçükçekmece lake, which has its shores on the Marmara Sea and which is counted as one of the most important places on both sides of Istanbul in relation to protection of the environment in works that the World Protection Fund has carried out recently, is one of the lagoon lakes of the two that are present in the world. This rather valuable ecosystem, which is situated in the West Istanbul Meadows Important Vegetation Area and which contains scarce vegetation types and situated on the flow of migration of birds and which is one of the important wetland that have international importance, has been contaminated due to the applications, which did not consider its sensitive natural structure and has also been excluded from the Ramsar protected area status. The lake basin, which does not have any kind of protection status today, is virtually looted in rapid and intense way by public and private institutions with large urban projects and with new investments over its natural bearing capacity. The search for solution related to this problematic issue that is on hand has created the starting point of the research. In this context, it is required that a solution should be created in relation to what kind of methodology can provide functionality and effectiveness with territorial planning and management structure as well as how the natural composition of the basin cab be reclaimed. The research, which has started in this way, has taken the shape both in light of the findings that have been obtained during the investigation in relation to the Küçükçekmece lake basin and during the process of creating the notional structure. The Küçükçekmece lake basin has been tried to be commented within the whole of the Istanbul urban region that it is contained in. The presence of the Küçükçekmece lake basin, which has integrated with the Istanbul urban region, which is coherent and developed by keeping its local potential at the same time, is rather important in the sense of the sustainable development for both itself and for the Istanbul urban region as well. The research is a theoretical work mainly. It is argued in the work as the consequence of the literature scan in relation to the experiences of the developed countries, international agreements and scientific developments that; there is a need for the development for the territorial governance structure, which will contain more flexible modern planning approaches in relation to the sustainable development of the Küçükçekmece lake basin, which will make possible the evaluation of the potential that develop within the local itself inside of the whole system, which is reasoned with the decision taking process within the discussions, which will be handled with the ecological concept based strategic planning approach and which will support this process. The territorial governance approach, which has entered in the planning literature recently, has gained its importance since it contains the conciliation environment and the collaborative processes in order to bring out distinctive characteristic and to develop it in coherent way with its neighborhood by protecting especially the local features of the territory that are unique to it, where it is shared by many actors together and with its definition of the new managerial structure with more flexible scale. In this sense, it is emphasized that, it should be the requirement to prepare the “Site Management Plans”, which make it possible to accomplish both the strategic planning and the territorial governance approach together and which is produced in relation to the sustainable development of it with the tourism, recreational, etc activities by protecting its natural, historical and cultural areas in general as an innovative tool, with basin scale. The consciousness of the importance of the region management plans has increased in the member countries of the European Union with European Union Habitat Directives and Biodiversity Charter in relation to the protection of the natural resources. In addition, the “Guide for Management Planning in Wetlands”, which aims to protect the biological diversification of the wetlands world wide and which aims the use of them in rational and sustainable way and which makes life easy for the planners during the planning phase and for the applicators, has been accepted. The issue that has been emphasized in this guide is the entailment of taking the management plans, which shall be prepared in relation to the protection of the wetlands, should be based on the basin especially. The preparation of the management plans is foreseen in the Regulation for the Protection of the Wetlands, which has been signed by the Ministry of Environment and Forest in 2005 in our country. This planning process approach is being designed for the Küçükçekmece lake basin example. This approach is a kind of road map, which can guide the planning and management process in relation to the sustainable development of the basin. In this sense, suggestions are made in relation to the planning regulations and to organizational structure by basing them on the findings of the research in relation to the application. It is hoped that a innovative approach, which will be developed, would be a case study, which will define the process in relation to the problems that can be met during the decision, accomplishment and application processes in order to provide for the sustainable development of the basins that are situated both in the Istanbul urban region and the other basins as well in terms of ecological, socio economical and cultural matters. Key Words:Sustainable Development ,Urban Regions,Basin Planning and Management ,Strategic Spatial Planning,Territorial Governance ,Site Management Plan ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI ANABİLİM DALI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Tasarımda Yapısal Örgütlenme- Tasarım Eylemi ve Nesnelerinde Yapısal İlişkilerin Betimlenmesinde Göstergebilimsel Bir Yaklaşım Ve Yöntem Araştırması Yazar Adı: Oğuz Bayrakçı Danışmanı: Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim 1985 Tez Adı : Görsel İletişimde Gösterge ve Simge Görüntü Gösterge Bilimi Dalında Bir Çözümleme Yazar Adı: Ayşe Yıldıran Danışmanı: Prof. Dr. Cevat Çapan Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart- 1986 Tez Adı : Görsel Alana İlişkin Çözümsel Kavramlar Devinime Dayalı Dizgeler ve İki Çözümleme Örneği Yazar Adı: Şekip Davaz Danışmanı: Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi :Mart –1986 Tez Adı : Tasarımda Davranışsal Beklentiler Yazar Adı:Cemil Toka Danışmanı: Prof. Dr. Önder Küçükerman Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran -1990 Tez Adı : Endüstri Tasarımında Güçlendirilmiş Bilgi İletimi ve sembol Kullanımındaki Temel İlkelere Sistematik Bir Yaklaşım Yazar Adı:Oya Şenocak Danışmanı: Prof. Dr. Önder Küçükerman Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart -1992 Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Biçim Belirleyici Faktörler Yazar Adı:İ. Süha Erda Danışmanı: Prof. Dr. Önder Küçükerman Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Eylül- 1993 Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Özgünlük ve Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Seçil ŞATIR Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mayıs- 1997 ÖZET Çalışmanın özü yaratıcılığın en önemli özelliği olan özgünlük ve bir yöntem önerisidir. Birinci bölüm bilinen tasarım süreçleri kapsamında tanınan ve kullanım bulan yaratıcılık yöntemlerini incelemektedir. Bu yöntemlerin Endüstri Ürünleri Tasarımı mesleği açısından olumlu ve olumsuz kısımları bölümün sonunda eleştirilir. Birinci bölümün ikinci kısmı özgünlüğü varolan tanımları ile ele alır. Çok yönlü bir yaratıcılık araştırması içinde özgünlüğün bütün ilişkilerini tek tek tanıtır. Böylece özgünlüğün Endüstri Ürünleri Tasarımı içindeki yerini ve önemini bir kez daha dile getirir. İkinci bölüm önceki bölümdeki bilgilere karşıt olarak doğayı ele almakta ve çok yönlü incelemektedir: İnceleme özgünlüğün doğası ile başlar. Çünkü beyinde, düşünce merkezlerinde meydana gelen özgün fikirlerin, burada nasıl meydana geldiklerini öğrenmek sonuç için çok yardımcı olacaktır... Bu kapsamda ikinci bölüm daha derin inceleme ile doğanın bütün makro ve mikro strüktür ilkelerini ve evrim kuramım ele alır. Bu kurama göre gelişen tersinmezlik yasasını ve metamorfozu büyüteç altına alır... Doğanın ilkeleri ile bilimsel çalışmaların madde tepkimelerini, geometrik ilkeleri vb. bilim ilkelerini karşılaştırır. Herbir inceleme ve araştırmayı yorumlayarak sonuç için işe yarayacak bilgiler elde eder. İnceleme doğanın özgünlüğe katkısı ile devam eder. İnsanın var olduğundan bu yana soyunu sürdürmek adına meydana getirdiği kültür varlıkları ile nasıl özdeşleştiği ve doğayı nasıl ülküleştirdiği adım adım gelişir. İkinci bölümün son kısmı özgün bir yöntem önerisine ulaşabilmek için özgün tasarlamaya yönlenmeyi bir basamak olarak seçer. Bu aşamada tarihi gelişimi içinde meydana getirilmiş yaratıcı tasarım örneklerini tek tek gözlemler. Onların yaratıcı-özgün özelliklerinin hangi yapılarına yansıdığım ortaya koyar. Eserlerin tasarımcılarının düşüncelerini ele alır. Böylece sonuca etki edecek yardımcı yöntemler geliştirir. Sonuç bölümü yeni ve özgün bir tasarım yönteminin ortaya konduğu bir bölümdür. Özgün bir tasarım yöntemi kavramsal-metamorfoz ya da transformasyon adını alır. Bu yeni yöntem geliştirilmiş yardımcı yöntemlerle ve kendi içinde ayrı ayrı denenir. Deneme için geleneksel çay kültürü ürünü olan demlikli bir çaydanlık seçilmiştir. Herbir deneme ayrı ayrı tanımlanır ve resimlenir. Profesyonel tasarımcılara ve özellikle tasarım öğrencilerine yardımcı olacağına marnlan bu yeni yönteme göre tasarımcılar kendi yöntemlerini de geliştirebilirler. ABSTRACT Orginality in Industrial Product Design and A Process Suggestion: The essence of the work is the most important property of the creativity, which is originality and a process suggestion. The first part experiences the processes of creativity, which are known and used during the design processes. The positive and negative part of these processes from the aspect of industrial design profession, are criticized at the end. The first part of the second part deals with the existing definitions of originality. In a multiple creativity research, it introduces all the relations of the originality one by one, so the place of the originality in industrial design and its importance are once more stated. The second part, opposing to the informations of the former part deals with the nature and observes it in a multiple way. Observation begins with the nature of originality, because learning how the original ideas form in the thought centers of the mind will be very helpful for the result. To this extent, the second part deals with all the macro and micro principles of the nature and the theory of evolution with a deep observation; The law of not-beeing reverseble and metamorphosis are viewed under a magnifying glass, due to this theory. It compares the natures principles to material reaction of the scientific study and geometrical principles. By interpreting every examination and research, it obtains. informations which - will be helpful for the result. The study continues, with the contribution of the nature to originality. How humanbeings identify themselves with natural objects that they have designed since the day they existed in order to continue their species, and how they idealize the nature is a step by step procedure. The last part of the second part chooses orientation of original design as a step, in order to reach an original process suggestion. At this stage, it examines original design examples which are created one by one in their historical sequences. It mentions how creative and original properties reflect to the structure. lt deals with the thoughts of these designs designers. As a result, it develops helping processes which will be effective to the consequence. The last, part is the part that a new and an original design process is mentioned-The original design process is named as conceptiual-metamorphosis or transformation. This new process is examined seperately with new-developed helping processes and in itself. The result of the traditional tea culture; a tea pot with a brewer is chosen for examination. Each try is named and demonstrated seperately. According to this new process, which is believed to be helpful to professional designers and especially design students, designers can develop their own processes. Tez Adı : Endüstri Ürünü Tasarımı’nda Modüler Çözümler ve Yaratıcılık Üzerine Bir Model Yazar Adı: Adnan ALSOY Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 1998 ÖZET Tezin amacı; Türkiye’de, ahşap evin bölgelere göre gelişen yapısal sisteminin incelenmesi ve evrensel koruma boyutunda, yapısal özgünlüklerini yitirmeden, restorasyon çalışmalarının yapılmasını amaçlayan yöntem önerilerini geliştirmektir. Endüstri Ürünü Tasarımı'nda Modüler Çözümler ve Yaratıcılık) işlevlerinin sistematik modelleştirilmesi amaçlanan bu araştırma aşağıdaki bölümlerden meydana gelmektedir: GİRİŞ: (Araştırma'nın Önemi ve Araştırma'nın Metodu) belirtilmiştir. BİRİNCİ BÖLÜM: (Endüstri ve Modüler Düşünce) incelenmiştir. İKİNCİ BÖLÜM: (Endüstri Ürünleri Tasarımı’nda Modül Sistemleri sistemleştirilmiş ve modelleştirilmiştir. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: (Modüler Endüstri Ürünleri Tasarımı'nda; Koordinat Eksenleri'nin Dönüştürülmesi ve Koordinat Sistemleri'nin (-Basic Bilgisayar Programları-) Dönüşümü geliştirilmiştir. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: (Modüler Endüstri Ürünü Tasarımı'nda Ekonomi Boyutu) sistemleştirilmiş ve modelleştirilmiştir. BEŞİNCİ BÖLÜM: (Endüstri Ürünü Tasarımı'nda Modüler Yaklaşımlar'ın Yaratıcılığa Getirdikleri) açıklanmıştır. ALTINCI BÖLÜM: [ (Endüstri Tipleri'ne göre-) Modüler Endüstri Ürünleri Tasarımı Örnekleri] Fotoğraflar'ın sistematik şematikleştirilmesi ile gösterilmiştir. SONUÇ: Endüstri Ürünü Tasarımı'na; [Teorik (= kuramsal Katkılar ve Eğitim Katkısı] açıklanmıştır ve MODÜLER ENDÜSTRİ ÜRÜNÜ TASARIMI için önerilen MODELLER belirtilmiştir. ABSTRACT This research that is aimed to systemathic modelizing of (Modular Solutions and Creativity in Industrial Product Design) consists of those chapters: INTRODUCTION: (The Research's Importance and Research Method) have been stated. FIRST CHAPTER: (Industry and Modular Approach) have been examined. SECOND CHAPTER: (Modular Systems in Industrial Product Design) have been systemized and modelized. THIRD CHAPTER: In Modular Industrial Product Design; Transformation of The Coordinate Axes and (-Basic Computer Programs-) Transformation of the Coordinate Systems) have been developed. FOURTH CHAPTER: (Economy Dimension in Modular Industrial Product Design) have been systemized and modelized. FIFTH CHAPTER: The Creativity Profits that are provided in the Modular Industrial Design have been explained. SIXTH CHAPTER: [(-According to Industry Types -) Modular Industrial Products Design Examples] have been shown with systemathic schematizing of photographs. CONCLUSION: Theoritical Profits and Educational Profit to Industrial Product Design have been stated and the MODELS that are suggested for MODULAR INDUSTRIAL PRODUCT DESIGN have been specified. Tez Adı : Traktör Kabininde Ergonomi ve Tasarım İlişkileri Üzerine Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Ahmad İBRAHİM Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart-1999 ABSTRACT The Propostion of The Cabs of Tractors in Design And Ergonomics The purpose of this study is to present the ergonomics proposition of the cabs in agricultural machines. They are summarized as fllows: 1Ergonomics, as it is generally called in Europe, or Human Factors Engineering, as- it is called in the United States becomes more and more important in an application all over the world; since labor reserch and collecting data from industry and office work on ergonomics makes it a very usefull tool in mon-machine systems. It is also important ti determine teaching terms and lecture hours of ergonomics in University Curriculs. Mechanical, etc. Measuring and valuation methods that are used for assessing both the effective factors and their influence degrees in dynamic-static work and stress of human were inspected. 2Mechanization contributes a great deal to the qualty and quantify of agricultural production and is growing rapidly as technology devlops ergonomics, a science which aims at maintaining harmony between man and machine in all systems of production, helps this development in mechanization to be stable and balanced. 3During the process of production, effecincy and health of the people are negatively affected by vibration. Parallel to the rapid developments in technology this problem is gaining significance in agricultural mechanization too, as in other fields of production. Vibration is the most important ergonomic factor that reduces the productivity of tractors which are the main elements of agricultural mechanization. Since tractors are increasingly used for longer periods of time than before the design of the tractor seats should be improved, so that harmful effects of using a tractor will be reduced and the effeciency of tractor driver will be improved. 4The climatic factors such as temperature, humidity, air flow and radiation were examined and their effect to the human life in agricultural production. It is determined that, the human working performance has decreased because of the high temperature, high humidity and low air flow vaules, and the working efficiency wold increase with suitable climatic conditions. 5The noise characteristics of agricultural tractors and their effects on the hearing of drivers were investigated. For this purpose, the tractor noise pressure levels and the hearing abilities of 17 drivers working in the same agricultural farm were determind. The relationships between the noise and hearing abilities were analysed by the statistical methods the noise has generally effected the hearing ability in all frequencies, and the maximum hearing losses were found in 4.0 KHZ region, the overage hearing loss was 12.60 dB, and this valve was approximately equal in all ages. 6- Agricultural chemicals protect the crops from pests and diseases and they cause great damages on human beings and their environment. The toxicite of the pesticides on humans has adirect and indirect effect. The agricultural chemicals cause acuts and chronic poisoning on human beings. Although the organophosphorus carbomates, pyrethroides cause acute toxicite, the organochlorine insecticides cause chronic toxicite. The protective cabs are used to protect drivers of tractors by minimizing the likelihood of driver injury resulting from accidental overturning during normal operations. Agricultural mechanization safety problems of the Çukurova Region have been investigated by questionnaire considering equal distribution of establishment and olso farms which have a tractor or a farm machinery. This study has been conducted in 145 villages which take about 25 percent of the region area 655 agricultural mechanization accidents have been reported in 635 farms of these villages. 7In the production, productivity is the criterion of how efficient the existing resources are used. Due to scarcity of the sources, the techniques, manpower, machinery and similar production factors have to be used within optimum measures and must be organized in such away that they could be handled with more pains and balance. 8For the analysis and evaluation of the production of the cabs of agricultural machines examples have been given. Most accidents were caused by dirty and wet steps, when approaching the first step to mount or by slipping, jumping and getting caught when dismounting. Significant results enabled ergonomic and saf design features such as dimensions and positions of steps, hand rails, doors and controls to be specified. Tez Adı : Endüstri Tasarımında Kimlik Sorunu ve Bir Model Önerisi Yazar Adı: Hüseyin KURTULUŞ Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 1999 ÖZET Araştırma konumuz, özellikle günümüzde endüstri kuruluşlarında yaşanan, "Endüstri Tasarımında Ürün Kimliği Sorunu ve Bir Model Önerisi"dir. Bu başlık altında konumuz; ürün kimliğini oluşturan etmenler, elementler ve kaynaklar açısından incelenmiştir. Kimliğe ilişkin genel tanımlar ve kavramlar, endüstri tasarımında ürün kimliği doğrultusunda irdelenmiştir. Birinci bölümde; kimlik olgusunun güncelleşmesi ve bir sorun olarak karşımıza çıkmasından başlayarak, kimlik konusuna ilişkin kavramlar, kuram ve tanımlardan başlayıp, giderek endüstri tasarımıyla ilişkilendirilmiş ve özgülleştirilerek "ürün kimliği"ne ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Kimlik olgusunun, süreklilik ve değişme dengeleri içinde kültür kavramıyla ilişkileri incelenmiştir. Bunun yam sıra, endüstri kültürünün bireyi olarak kullanıcının ürünü kendileme süreci araştırılmıştır. Kimlik kodlarının hızlı dönüşümünü sağlayan moda ve modada kimlik dönüşümlerinin etkileri açısından kültür ve alt kültürlere değinilmiştir. İkinci bölümde; özellikle "ürün kimliği" konusu daha özgül bir biçimde ele alınarak, üretim ve tüketim yönelimleri doğrultusunda incelenmiştir. Bu anlamda İkinci Dünya Savaşı sonrası ve özellikle günümüz pazar koşullarında ürün kimliği sorunu üzerinde durulmuştur. Bu bağlamda ürün kimliği konusu; ülke, kurum, marka, tasarımcı elementleri açısından ele alınarak, "ürün kimliği"ne temel oluşturan ve kaynaklık eden "biçim"i oluşturan etmenler incelenmiştir. Sonuç bölümünde; araştırma konumuzdan bulguladığımız sonuçlar açıklanmıştır. Çalışmamızın sonuçları doğrultusunda, endüstri tasarımında kimlik sorunu açısından bir model önerisinde bulunmaya çalışılmıştır. ABSTRACT Our research subject is "Product Identity Problem in Industrial Design and a Model Proposal" which are facet specially in the present day industrial foundations. Our subject under this heading is examined in terms of factors, elements and sources that make up product identity. General definitions and concepts connected with identity are examined in regards to product identity in industrial design. In the first part; we begin with actualizing the identity fact and facing in as a problem, starting with concepts, theories and definitions related with identity, then we move on to the explanations in relation with "product identity" which is correlated and specified with industrial design. Identity fact is examined in terms of culture concept within continuity and change equilibrium. Also, as an individual of industrial culture, the users process of identifying with the self of the product is researched. Culture and subculture is examined in regards to the effects of fashion and identity transformations of fashion that ensures fast transformations of identity code. In the second part; specially the subject of "product identity" is dealt more specifically and examined towards production and consumption trends. Accordingly the product identity problem is examined, during after the second World War period and specially in the present day market conditions. In this context the subject of product identity is taken up in terms of nation, corporation, brand and designer elements, factors that make up the form, "product identity. In the final part; results of our research subject is explained. According to the results of our work, we tried to find a proposition to a model in terms of identity problem in industrial design. Tez Adı : ‘Kendin Yap’ Etkinliğinin Kullanıcı Katılımı Odaklı Bir Endüstri Ürünleri Tasarım Yöntemine Dönüştürülme Çalışması Yazar Adı: Mine ERTAN Danışman: Prof. Dr. Cemil TOKA Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart-2002 ÖZET Bu çalışma, insanın günlük yaşam çevresinde yer alan endüstriyel ürünlerle bû-tünleşememesi sorunsalına bir yanıt arama çabasıdır. Bu sorunsala bir çözüm olarak, 'Kendin Yap' etkinliği, bir tasarım yöntemine dönüştürülmek üzere önerilmektedir. Taylorist üretim biçimiyle başlayan emeğin yoğun kullanımı ve vasıfsızlaştırılması, yapan ile kullanan arasındaki yakın mesafeyi giderek açmış, Fordizmin kitlesel üretim mantığı ise, bireylerin yaşamlarını aynılaştırmaya yönelten sonuçlar göstermiştir. Bireylerin istek ve ihtiyaçlarına yönelik, pazar araştırmaları doğrultusunda geliştirilen ürünler, özellikle II. Dünya Savaşı sonrası modem yaşamın yeniden yapılanma döneminde olağanüstü koşullar için bir çözüm olmakla birlikte, sonrasında müşteri tatmini sağlayamamıştır. İletişim çağında bilgisayar-destekli tasarım ve esnek üretim biçiminin Post-Endüstriyel ürünleri, kullanımda katılımcılığın ortaya çıkmasını belirleyen etkenler olmaktadır. Bu tez, insanın düşünsel yetisi, yaratıcılığı ve hayal gücünü etkinleştiren bir kullanıcı tipinin yaratılmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda 'Kendin Yap', ürünlerin yapımına farklı aşamalarda kullanıcı katılımını sağlayan bir tasarım yöntemi olarak önerilmektedir. Bireysel düşünceye dayalı farklı alt kültürlerin üretim biçimine dönüşen 'Kendin Yap etkinliği', insan ve toplum odaklı bir bakış açısıyla araştırılarak, kitle üretim biçimlerinin etkileriyle gelişimi incelenmiş, sonuçta, bir tasarım stratejisine ulaşılmıştın (1) Yeni kitlesel üretim sürecinde tasarlanıp planlanan ürün, kullanıcıya ulaştığı anda katılım başlar. (2) Sonuç ürün, kullanıcının katılım süreciyle; zanaatkarca yaptığı nesnedir. Çalışma boyunca, her bölüm kendi sonuçlarını da içerecek şekilde düzenlendi. Bu ara sonuçlarla, Kendin Yap ürünlerin ve etkinliğin durumu ve beklentileri üzerine oluşturulan görüşler özetlendi. Bütün bu ara sonuçlardan çıkarabileceğimiz, Kendin Yap etkinliğinin dönüştürülmesiyle oluşan yöntemle elde edilen ürünlerin geleceğe dönük yüzünün temel özellikleri, ilkeleri ve ürün tipleri sonuç ve öneriler bölümünde sunulmaya çalışıldı. Mimarlık, Güzel Sanatlar, Üretim Teknolojisi, Toplumbilim ve Psikoloji gibi, konuyla ilgili disiplinlere ait kavram ve terminolojilerden de yararlanan bu çalışma, dört bölümden oluşmaktadır. 1. Bölüm; II. Dünya savaşı sonrası, endüstri destekli 'Kendin Yap etkinliğinin' tanımı, tarihsel gelişimi; Modernist Tasarım, Kitlesel Üretim ve Tüketim bağlamlarında kendin yap ürünler ve projelerinde kullanıcı katılımının incelenmesi. 2. Bölüm; Bilgi Çağında, Post-endüstri, Yeni Zanaat üretim biçimleri ve kullanıcımerkezli Plug-in ve Clip-on sistem tasarımı destekli 'Kendin Yap ürün' tipleri ve özelliklerinin sınıflandırılması. 3. Bölüm; Türkiye’de günlük yaşamda, endüstrileşme sürecinin belirlediği kendin yap etkinliği ve ürünlerinin değerlendirilmesi ve bir endüstri ürünleri tasarım yöntemine dönüştürülmesi. Sonuç ve Öneriler; Kendin Yap Tasarım Yöntemi, ilkeleri ve ürün tipleri. ABSTRACT This study summarizes the effort expended when investigating for a solution to a problematic of man’s disability in adapting to industrial products within the frame-work of his daily life. It is proposed that this problematic can be eliminated by trans-forming 'Do-it-yourself activity into a method of design. Intense usage and disqualification of labor, starting with Taylorist production man-ners, has caused a perpetual opening of the gap between the producer and the user. Fordism's logic of mass production has yielded results tending to similarity of life styles of individuals. Although products developed in the direction of market re-search to satisfy the personal needs and preferences of individuals were especially sufficient enough solutions within the conditions of reconstruction period of modern life, especially after the II. World War, it then failed to provide customer satisfaction. The post-industrial products of computer-aided design and the form of flexible production in "the information era" are the facts determining the emergence of participation in use. This dissertation is aimed to assist the creation of a user type who activates his/her creativity, capability of thinking and imagination. In this content, 'Do-it-yourself is proposed as a design method providing user participation in different phases of product development. The 'do-ityourself activity, which has turned out to be a form of production based oh the individual thoughts of different şub-cultures, has been developed in the perspective of human and society, and their development influenced by the form of mass-production, has been examined. In the conclusion, a design strategy has been reached: (1) When the product, that is designed and planned, during the process of a new mass-production, reaches the user, the user participation starts. (2) The end product is an object produced by an user using his/her skills during the participation. This study contains an introduction, three chapters and conclusion and proposals. Each chapter has its conclusion and related images and illustrations presented at the end of each chapter. Conclusion and proposals are presenting the future look into the Do-it Yourself design methodology. This study benefits from the concepts and terminology of the related disciplines such as architecture, fine arts, production technology, sociology and psychology. The summary of three chapters and conclusions and proposals are presented below: Chapter 1: The definition and the development of industrial Aided Do-it-Yourself Activity, products and user participation is investigated in perspective of Modernist Design, massproduction, and conscription after the II. World War. Chapter 2: In information era, post-industrial new craft production forms, and user- oriented Plug-in and Clip-on system design-aided do-it-yourself product types and their classification. Chapter 3: Evaluation of do-it-yourself activity and its products determined by the industrialization process of the daily life in Turkey, and transformation of this activity into a design strategy. Conclusions and Proposals: The design method, principles and product types of 'Do-itYourself activity Tez Adı : Kullanıcının Ürün Deneyiminde Yeni ve Yenilik Olgusu Alan Çalışması Bulgularına Dayalı Bir Yaklaşım Önerisi Yazar Adı: Fatma KORKUT Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-2002 ÖZET Bu çalışma ürün tasarımında yeni ve yenilik konusuna kullanıcı merkezli bir bakış açısıyla yaklaşmakta ve kullanıcıların "yeni" ürünlerle yaşadıkları deneyimi ürün-kullanıcı etkileşimi açısından irdelemektedir. Kullanıcının yeni kullanmaya başladığı bir ürünle yaşadığı deneyimin farklı boyutlarına "erişebilmek" ve ürünle yaşanan deneyimi kullanıcının bakış açısından görebilmek amacıyla alan çalışmasında nitel bir araştırma yaklaşımı benimsenmiş ve görüşme yöntemi kullanılmıştır. Görüşmeler katılımcıların evlerinde yapılmış, önemli konuların tümünü kapsamak ve her katılımcı için benzer bir görüşme düzeni izlemek amacıyla bir görüşme kılavuzu kullanılmıştır; ayrıca kısa bir anket yapılarak demografik bilgi toplanmıştır. Kaydedilen görüşmeler "sözcük sözcük" çözülmüş ve bir kelime işlemcide dosyalanarak analize hazırlanmıştır. Her bir görüşme çözümü ilk olarak kendi basma analiz edilmiş ve görüşmede önemli bulunan bölümler işaretlenmiştir; daha sonra tüm görüşme çözümleri karşılaştırmalı olarak analiz edilmiş, ilgili bölümlere karşılıklı referanslar koyulmuş, ortak temalar ve olası örüntüler çıkarılmıştır; son aşamada ilişkili görüşme bölümleri başlıklar altında bir araya getirilmiş ve bir kelime işlemcide ayrı ayrı dosyalanmıştır. Analizde ortaya çıkan önemli temalar ve örüntüler tartışılmış, alan çalışmasında ulaşılan sonuçlara ve literatür bulgularına dayanarak kullanıcının ürün deneyiminde yeni ve yenilik olgusuna ilişkin bir yaklaşım önerilmiştir. ABSTRACT This study explores the issue of new and newness in product design from a user-centered perspective and investigates the experience of users with "new" products in terms of userproduct interaction. In order to gain access to the various dimensions of users' experience with products they recently started using, and to see and understand the experience from their perspective, a qualitative research approach was adopted and the interview method was implemented in the field-study. The interviews were conducted in users' homes and an interview guide was used to cover all the critical. issues in a similar order for each participant; additionally, demographic information was collected through a short questionnaire. The tape recorded interviews were transcribed "verbatim" and organized into word processing files for the analysis. Each interview transcript was first analysed individually to highlight significant utterances in the account, and then the transcripts were comparatively analysed and cross-referenced to draft potential patterns and common themes; finally, the related interview excerpts were brought together under specific topics and stored separately in word processing files. The significant themes and patterns, and their implications were discussed, and based upon the findings in the literature and the field study, an approach to the phenomenon of new and newness in users product experience was developed. Tez Adı : Otomotiv Sanayinde Ürün Tasarımı ve Türkiye İçin Bir Model: Tofaş Yazar Adı: Koray TİRYAKİOĞLU Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-2002 ÖZET İnsanoğlu'nun tasarlayabilme ve üretebilme serüveni içinde, tarihin en önemli gereksinim nesnelerinin başında yer alan otomobil, yalnızca tasarlanması aşamasında geçerli olan ölçütlerinin zenginliği ile değil, aynı zamanda yakın çevresiyle organik bir düzende gelişerek büyümüş, paylaşımcı bir endüstriyel örgütlenmenin ürünündür. Bu nedenlerle, tarih boyunca bireysel ulaşım ve taşımacılığın en yaygın merkez öğesi olan otomobilin tasarım ve üretim sorumluluklarını üstlenen firmaların, giderek artan bir yoğunlukta destekleyici diğer yan endüstri kollarına gereksinim duydukları görülmektedir. Bu yönde süregelen gelişim, rekabetçi kazanımlar elde edebilmek için otomobil gibi, onbinlerce hazır bileşeni, üretim sürecinin ayrı adımlarında bir araya getiren bir kullanım nesnesinin, tüm destekleyici üretim unsurlarıyla birlikte eşgüdümlü ilerleyen planlamalarla tasarlanmasını zorunlu kılmaktadır. Bu çalışmada ele alınan temel hareket noktası, bu tür gelişimlerin ve diğer iktisadi-politik unsurların bir ülkedeki otomotiv üretimini ve bu süreçte aktif rol alan çok yönlü tasarım etkinliğine ne yönde imkan sağladığını ortaya koymaya yöneliktir. Çalışma sonucunda aranan sonuç çok açıktır. Bir ülkede otomotiv tasarımı gelişiminin, ulusal veya ulus ötesi katılımlarla gelişmesinde, "belirleyici olarak rekabetçi bir kazanım elde etmesinde" hangi aşamalar ve şartlar oluşmalıdır. Ülkemiz otomotiv sektörü içinde bu sürecin tanımlanmasına yönelik olarak seçilen denek kurum TOFAŞ, otuz yılı aşkın üretim deneyimleri sonrasında hangi aşamalarla gelişmiştir. Özellikle endüstri ürünleri tasarımı disiplini yönünden TOFAŞ Kurumu "Ar-Ge" yatırımlarının firma gelişimine yönelik rekabetçi katkıları bir dayanak kabul edilmiş ve bu deneyimlerin yeni ya da mevcut yatırımlar için uygulanacak bir model olup olamayacağı saptanmaya çalışılmıştır. Bu amaçla çalışmamızın ilk bölümü, tarihsel süreç içinde bir endüstri ürünü olarak otomobilin gelişim adımlarını, bu süreçler içinde küreselleşmiş üretim organizasyonlarının tanımlanmasını ve uygulanan planlı gelişim özelliklerini incelemektedir. İkinci bölümde, ortaya konulan değerlendirmeler uyarınca, bazı özellikleri bakımından öne çıkmış önemli otomobil tasarımlan ele alınmıştır. Dünya otomotiv tarihinde yer alan çok sayıdaki önemli tasarım arasından seçilen bu ürünlerin tasarım ölçütlerine dayalı etkili öncelikleri, diğerlerinden farklı yapısal özellikleri bağlamında ortaya konulmuştur. Ülkemizde ise geçmiş dönemlerden bu yana ulaşım gereksinimlerini gidermek amacıyla üretilmiş olan "model" lerden günümüzün ulus ötesi standartlarıyla tam uyum gösteren ve rekabetçi kimliğiyle değer kazanan bir Türkiye özel sektör girişimi örneği Tofaş'ın, son dönem üretimlerine kadar geçen uzun dönem analiz edilmiştir. Bu analiz kapsamında, Cumhuriyet öncesi ve sonrasının önemli girişimleri, otomotiv sektörünün öneminin anlaşılması ve bu yönde alınan kararlar ve teşvikler değerlendirilmiştir. Çalışmanın Özellikle ikinci bölümünün içeriğinde izlenen yol, bir ülkenin otomotiv sektörü alanında tasarım ve üretim yapabilmesi için elde etmesi gereken deneyim ve yatırım birikimlerinin ardı sıra gelişen süreçlerle tanımlanması amacına yöneliktir. Ülkemizde otomotiv sektörü kapsamında özellikle son kırk yıldan günümüze artan bir katılımla genişleyen üretim çeşitliliği içinde, yakın geçmişimizin iki önemli otomobil üreticisinden biri olan TOFAŞ'ın tasarım ve üretim girişimleri değerlendirilmiştir. Bu içerikte saptanmaya çalışan, Türkiye gibi gelişmekte-olan bir firma için bu yatırımın otomotiv sektörüne dönük bir uygulama geçerliliği taşıyıp taşımadığının tanımlanmasıdır. Yanıltıcı olmaması açısından üretilen TOFAŞ modellerine ve Tofaş'ın kurumsal değerlerine mesafeli kalınmaya çalışılmış, yaklaşımlarımızda firmanın ürün özellikleri ve tasarım değerlilikleri bu anlamda değerlendirilmemiştir. Sonuç bölümünde, küresel tasarım, üretim ve pazar paylaşımı içinde TOFAŞ'ın elde ettiği üretim deneyimlerinin sonucu olarak lisans sahibi yabancı firmayla geliştirilen yeni bir ortak tasarımın etkileri ortaya konulmaktadır. TOFAŞ'ın bu uluslararası ve uzmanlık disiplinleri arasında üstlendiği takım çalışması rolü içinde "yeni bir üretim yaklaşımında söz sahibi olabilmesi" ve "tasarım eylemine dönük etkinlikleri incelenerek sonuç saptamalar yapılmaya çalışılmıştır. ABSTRACT Throughout Mankind's designed and manufacturing history "Automobile" stands out as one of the major necessity to humankind. Its significance and importance is not just only because it's expansive design criteria but also it's development with the organic environment and its share of the Industrial Organization. Automobile is a device for individual transportation. The companies which design and manufacture Automobiles have a growing need for side industry organizations in related fields. The Automobile design should be planned together and proceed parallel with the side industries with the production of thousands of its parts and pieces. The basis of this study is to determine the influence of economical and political factors of a country to the design and manufacturing of the Automobile. The intention of the study is to determine the facts and the developments needed for national and international success in Automobile Design. For this study, Tofaş is selected as an example with its 35 years of experience in Automobile design and manufacture in Turkey. Especially from the point of Industrial Design Discipline; Tofaş is examined for its accomplishments in Research and Development and its successful investments and policy. This policy that resulted progress for both Tofaş and the Market may be taken as a model for other new or existing companies. Consequently, the first part of this study investigates the stages of the Automobile design progress as an industrial object, defines global manufacturing organizations and investigates their development planning. The second chapter focuses on special Automobile designs that have significant importance based on my investigations. These Automobiles are selected for their special design features among many important Automobiles in World Automobile History. This paper also analyses the long term Turkish Transportation History starting from very 'basic vehicles' to today's advanced, internationally standardized and rivalry productions of Tofaş -the Turkish private sector Automobile Company with growing reputation. This analysis also covers the pre and after the period of the Constitution of Turkish Republic. The realization of the importance of Automobile Sector and the relevant important govemmental encouragements are evaluated. Especially second chapter signifîes the capabilities needed during the stage of designing and manufacturing in Automobile Sector. Being one of the majör two Automobile Manufacturing Company in Turkey's ever growing Automotive Sector for the last 40 years; Tofaş is evaluated for its design and manufacturing enterprise. The aim is to define and evaluâte the applicability of Tofaş's approach to Automobile Sector in developing Turkey. The quality and quantity of Tofaş Automobiles are not evaluated from the product designers' point of view not to cause any misleading. The final chapter exposes the new combined design effects as a result of Tofaş's experience of global scale design, manufacturing and marketing. Tofaş is examined and evaluated as being a team player in this international discipline for having the ability tb lead and influence the ruture productions based on their design activities. Tez Adı : Mekân Tasarımında Belirleyici Bir Etken Olarak ‘Yapay Işık’ İçin Aydınlatma Tasarımı Modeli Yazar Adı: İpek FİTÖZ Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN, Prof. Aydın ESEN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2002 ÖZET Bu tezde, aydınlatma tasarımının mimari mekân tasarımında belirleyici bir etken olarak bir kullanım modeli biçimine dönüştürülme olanağını araştırmak için "Mekân Tasarımında Belirleyici Bir Etken Olarak Yapay Işık için Aydınlatma Tasarımı Modeli" konusu ele alınmıştır. Bu çalışma laboratuar araştırmaları ile mimaride uygulanmış ürünler üzerinde yapılan değerlendirmelerden oluşmaktadır. Birinci bölümde, tasarım sürekliliği içinde mekânla ilgili bilgi, belge ve deneyler bir araya getirilerek değerlendirilmiştir. Bu yolla mekân tasarımı ile "yapay ışık" ve "mekân kimliği" ilişkileri kurulmaya çalışılmıştır. Diğer yandan mekânın görsel algılanmasında ışığın kullanım ilişkileri kurularak, mekân tasarımında "yapay ışık" ve etkinliğinin kuramsal temelleri belirtilmiştir. İkinci bölümde, mekân tiplerine göre aydınlatma teknikleri ve ilkeleri tasarımla ilişkili olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelere bağlı olarak "aydınlatma tasarımı" ile mekân tasarımı" arasında ilişkiler ve etkinliklerin metodolojik olarak tanımlanması sistemleştirilmeye çalışılmıştır. Tezin sonuç bölümünde ise, öncelikle mimari ve iç mimari tasarım açısıyla aydınlatma ilkelerini görsel duruma dönüştürmek amacıyla deneysel amaçlı bazı analitik mekân modelleri yaratılmıştır. Bu modelleme çalışmasının sonucunda oluşan metodun, sanal ortamda da uygulanabileceğini göstermek amacıyla seçilen tipik mekânlar içinde bu model denenmiş ve bu amaçla kullanılabileceği ortaya çıkarılmıştır. ABSTRACT In this thesis, to investigate the transformation passibility of a usable model, the subject of "Lighting Design Model For Artificial Light As a Space Design Specifier" has been studied as an influensive factor of architectural design. This study comprises of empiric observations and evaluations of products achieved in architectural applications. In the first section, data, document and experiments on the concept of space have been complied to be assessed in design continuity. In this way, we are trying to achieve a relation between space design, artificial light and space identity. On the other hand, in the visual apprehension of space, the utilization relationships of light was established, and artificial light and the theorical fundamentals of its efficiency is emphasized. In the second section, the light techniques for space types and the principles, have been evaluated in relation to design. In connection to these evaluations, "lighting design" and "space design" relationship and efficiency were methodologically systemized. In the result section, initially, in order to convert architectural and interior design lighting principles into visions, a few analytical space models have been created empirically. As the consequent method of this modelling study the conclusion that this study was applicable to virtual space was achieved. To show this explicitly this model was applied to the selected typical spaces and that the model could be used for this purpose was found. Tez Adı : Endüstri Tasarımında Teknolojik Değişimlerin Ürün Kimliğine Etkileri ve Bir Yöntem Önerisi Yazar Adı: Oğuz ERATAÇ Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-2003 ÖZET Araştırma konumuz; endüstri tasarımında dolaysız ilişkisi olan iki önemli olgunun, birbiriyle etkileşiminin analizinin yapılması yönünde geliştirilmiştir. "Endüstri Tasarımında Teknolojik Değişimlerin Ürün Kimliğine Etkileri Ve Bir Yöntem Önerisi". Başlığı altında yer alan bu iki olgu teknoloji ve kimliktir. Araştırmada her ikisi de, kendilerini belirleyen etkenler, kaynaklar, ve tanımlar yönünde incelenmiş, ve birbirleriyle ilişkileri karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. Birinci bölümde; güncel olma özelliğini, tarihsel süreci boyunca koruyan ve insanlık tarihiyle birlikte süregelerek insanla birlikte değişerek evrimleşen teknolojinin; kavramlar, kuramlar, ve bir süreç olarak tanımlarla başlayan incelenmesi, mekânik ve nesnel tasarım kavramlarıyla ilişkilendirilerek sürdürülmüştür. Ayrıca yaşamsal bir etkinlik olan teknoloji ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi bağlanılan doğrultusunda; tarihsel oluşumu, yaygınlaşması, tasarıma, maddi kültüre ve sosyal yaşama etkileri ve sonuçlan kapsamında da ele alınmış ve tasarım tarihinde özgül bir etmen olarak değerlendirilmiştir. İkinci bölümde;. Teknolojinin endüstri tasarımına etkileri ürün kimliği kapsamında ele alınmış ve teknolojinin bir etmen olarak, kimlik olgusuyla bağlantısı doğrultusunda yönlendirilmiştir. Bölümün içeriğine açısından endüstri tasarımın da kimlik etmeninin tanımı da teknoloji ilişkisinde ve bağıl olarak irdelenmiştir. Bu tanımlama kimlik olgusunu belirleyen temel kavramların, etmen ve elementlerin derlenmesi, endüstri tasarımında teknoloji ve kimlik etkilerinin bütünlüğü açısından ele alınarak değerlendirilmiştir. Ayrıca bölümde sosyal kültürel ve ekonomik etmenler de göz önüne alınmış ve endüstri tasarımında ürün kimliğine etkileri tartışılmıştır. Sonuç bölümünde; Araştırmanın bulgularıyla belirlenen açıklamalar yapılmış bunların doğrultusunda bir yöntem önerilmiştir. Söz konusu yöntem: Teknolojik evrimin karakteristik olgularının bilinen doğal gelişim sürecine uyumlu bir örneksemeyle, tasarım eyleminde somut ve yapay bir ortam oluşturulması; ve bu amaç doğrultusunda sürece müdahale edilmesi ve ürün kimliğinde farklılaşmanın sürekliliğine ivme kazandırılmasıdır. ABSTRACT The research subject has been developed in point of analysing the interaction of two important facts in industrial design. These two facts defined under the title of "The Effects of the Technological Changes in industrial Design on Product Identity and a Method Offer" are technology and identity. in this research, both of them have been investigated in point of the factors, resource and definitions that determines them and by comparing their relationships with each other. In the first section; the investigation of technology which generally keeps the characteristics of being updated during history and which changes together with the human being, by investigating the concepts, theories and definitions of the technology that starts as a process has been proceeded by relating the mechanic and objective design concepts. In addition, the technology which is a vital activity has also been considered in the scope of its economic, socio-cultural and politic contexts and its results and effects- in the direction of its historical formation, expansion and its outcomes has been evaluated as a specific factor in design history. In the second section; the effects of the technology on industrial design has been considered in the scope of product identity and directed in a way to relate the technology factor with the identity fact. in respect of section content, the definition of the identity factor in industrial concept has been investigated in relation with the technology as a dependent factor. This definition has been appraised by gathering the basic concepts, factors and elements and by considering technology in industrial design and the integrity of the identical effects in addition, in this section, socio-cultural and economic factors have also been considered and its effect on the industrial design has been discussed. In the conclusion section; the disclosures that are defined by the findings of the research has been stated and a method has been offered. This research exhibits the interaction of natural development stages of technology evolution and product identity within their characteristics facts. The mentioned method offers a organise approach for product designers to interpret the technology evolution process and to manage the identity programme of new generation products. Tez Adı : İnsan ve Çevre İlişkilerinin Tasarımında Temel Kaynak Olarak Tanımlanması Üzerine Bir Metod Önerisi Yazar Adı: Nuri DOĞAN Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Ana Bilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart-2003 ÖZET Bu çalışmanın konu ve amacı, ürün kullanıcısı olarak bireyin, içinde bulunduğu, onu kullandığı çevreyle olan ilişkilerinin incelenmesi, bugünün ve yarının tasarımcılarına, tasarlama işleminde kullanabilecekleri "Tasar Ölçütleri"nin belirlenmesidir. Çalışma, giriş ve 4 ana bölümden oluşmaktadır. Girişte; konunun ele alınış nedeni, biçimi ile izlenen yol ve yöntem açıklanmaktadır. 2. Bölüm inceleme, 3.Bölüm irdeleme, 4.Bölüm ise, ilk 3 bölümde belirlenen bilgi,'bulgu, sonuç ve vargıların ışığında, tasarlama ölçütlerini açıklayan bir çek listesini içermektedir. I.Bölüm, birey özelliklerinin incelendiği bölümdür. Bu bölümde bireyin yapı ve yetisi, tasarımcı gözüyle, tasarım, açısından ele alınmakta, davranışının nedenleri ve bunların sonuçları açıklanmaktadır. Gerçekte birey çok türden özellikleri içeren karmaşık devingen bir sistemdir. Bu sistemin "motor" unsuru ise gene kendisidir, çevresidir. Bir sistemin anlaşılabilirliği, o sistemi meydana getiren birimlerin "dikkatlice" ayrımı ve öyle incelenmesiyle ancak olasıdır. Bu nedenle bu bölümde birey, önce "Biyolojik bir varlık" olarak ele alınmış ve bu varlığı oluşturan birimler -Anatomik, Fizyolojik, Psikolojik nitelikler ayrı ayrı incelenmiş ve tasarımla ilgili yönleri açıklanmıştır. Daha sonra gene bu bölümde "Birey Davranışın nedenleri" araştırılmıştır. Bu çerçeve içinde Etki-Tepki oluşumları, bunların neden ve sonuçları, bu kapsamda "Kişilik" ve "Alışkanlıklar" ile birey davranışına kendi payına yön veren "Toplumsal Etmenler" incelenmiştir. Tasarlama ve Uygulama sorunları, bilimsel düzeyde ele alınıp incelendiğinde tasarlama işleminin ölçülebilir veri ve değerlere dayanması gerekliliği görülür. Bu ölçülebilir veri ve değerler, çalışmanın II. Bölümünde yer almakta ve "Çevrenin Strüktürü" ile alt başlıklarında açıklanmaktadır. Özetle, Nesnel ve Öznel Çevre ile bunların boyutları bu bölümün ana inceleme konularıdır. III. Bölüm irdeleme niteliğindedir. I. ve II. Bölümler konunun kapsam sınırları içindeki yönleriyle ortaya konan birey ve çevresi bu bölümde belirli noktalarda birleştirerek ilişkileri, karşılıklı etkileşim ve bunların neden ve sonuçları açıklanamaktadır. Bu bölümde once bireyle onun kullanımına sunulan (yapay) çevrenin birlikte oluşturdukları “Sistem”, bu bağlamda tüketici profile ve bunun yapay çevreyle bağlantıları irdelenmiştir. IV. Bölüm, tasar ölçütlerinin yer aldığı bölümdür. Burada once bireyin biyolojik yapısına bağlı görsel, dokunsal, devinsel özellikler, sonar Sosyal- Kültürel ve Ekonomik nitelikli toplumsal özellikler birer “Tasar Ölçütü” olarak yer almaktadır. Çalışmanın sonunda ise; akılcı ve her açıdan faydalı tasarımlara ulaşabilmek için gerekli Temel İlkeler ve Bir Metot Önerisi yer almaktadır. DEUTSCHE ZUSAMMENFASSUNG Thema und Ziel dieser Arbeit ist, die Beziehung zwischen dem Menchen als Produkt Benutzer und seiner Umgebung zu untersuchen und für den heutigen und zukünftigen Designer die für seine Arbeit zu verwendenden Entwurfskriterien festzuleğen. Diese Arbeit besteht aus Einleitung und vier Hauptteilen. İn der Einleitung werden der Grund und die Art der Bearbeitung dieses Themas sovvie die angevvandte Methode dargelegt. Die folgenden zwei Abschnitte befassen sich mit der Untersuchung, der dritte Abschnitt mit der Analyse und der vierte Abschnit enthalt eine Kriterienliste der Erkenntnisse und Ergebnisse. İm ersten Teil vverden die Eigenheiten des Menchen untersucht. Die Wesenszüge und Faehigkeiten des Menchen werden aus der Sicht des Designers behandelt und die Gründe seines verhaltens und die Ergebnisse dargelegt. İn der Tat ist der Mensch ein aus vielen Eigenheiten bestehendes, kompliziertes bewegliches System. Antriebskraft dieses Systems ist vvieder er selbst, seine Umgebung. Es ist nur möglich, dieses System durch eingehende AnaJysen und Untersuchungen zu verstehen. Aus diesem Grunde wird der Mensch zunaechst als " biologisches Wesen " behandelt und die dieses Wesen bestimmenden Einheiten- Anatomie, Physiologie, Psychologie- separat untersucht und die Beziehungen zu dem Entwurf dargelegt. Weiterhin werden in diesem Abschnitt die Gründe für das Verhalten des Menchen untersucht İn diesem Rahmen vvurden die Entstehung von Einfluss und Reaktion, deren Gründe und Ergebnisse, "Persönlichkeit "und "Gewohnheiten "untersucht. Es zeigt sich, dass die Probleme von Entwurf und Anwendung, wenn man diese auf wissenschaftlicher Basis behandelt, in dem Entwurfsprozess auf messbare Daten und Werte gestützt sein müssen. Diese messbaren Daten und Werte befinden sich im II. Abschnitt dieser Arbeit und sind in den Unterabschnitten " Struktur der Umgebung " erlautert. Zusammenfassend, sachliche und persönliche Umgebung und deren Umfang sind Hauptthema dieses Abschnittes. Der III. Abschnitt sind Analysen. Der I. und II. Abschnitt befasst sich mit den Beziehungen zwischen Mensen und Umwelt, gegenseitigen Reaktionen und deren Gründen und Ergebnissen. Hierin wird zunaechst das durch die dem Menchen zur Vervvendung angebotone "künstliche" Umgebung entsteehende "System" und damit das VerbraucherProfil analysiert. Der IV. Abschnitt befasst sich mit Entwurfskriterien. Hier vverden zunachst die biologisehen Eigenheiten, visuelle, gefühlsmaessige und bevvegliche Eigenschaften und dann sozial kültürelle und wirtschaftliche Eigenheiten als ein " Entwurfskriterium "behandelt Am Ende der Arbeit vverden, um sinnvolle und nützliche Entwürfe zu erreichen, die nötigen Grundprinzipien und ein Methoden - Vorschlag dargelegt Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Ara yüz Ölçütleri Yazar Adı: Ebru GÜZELDEREN Danışman: Prof. Dr. Cemil TOKA Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2003 ÖZET Amaç ve Kapsam: Bu tezde, endüstri tasarımında, insan ve makine sistemleri ilişkisinde, bilgi ve güç alışverişinin sağlandığı ara yüz alanında, ürünlerin, yazılım (anlama, algıya, bilgiye dayalı...) ve donanımların (renk, biçim, doku, malzeme,...) birbiriyle eşgüdümlü olarak, tasarım eylemi ve kullanıcı özellikleri ile bileşimi sağlanmalıdır. Kullanıcı ve özellikleri, tasarıma ve tasarım eyleminin amaç olduğundan, insan ve çevresinin odak alınmasıyla tasarımın içeriğindeki yazılım ve donanımları, ara yüz ölçütleri başlığı altında araştırılmıştır. 1.Bölüm: Ara yüz Kavramı, bu kavramın bulunduğu yerler, doğa ve insan incelenmiştir. Çeşitli ara yüz kavramları ve bu kavramların irdelenmesi, doğa ve insandaki ara yüzlerin resim ve şekillerle anlatımı yer almaktadır. 2,Bölüm: İnsan-ürün ilişkisinde, endüstri ürünleri tasarımında, ara yüz alanı ve uzantılarının ölçüt koyuculuğu belirlenerek örneklerle anlatımı yapılmıştır; "Endüstri Ürünleri Tasarımında Ara yüz Ölçütleri" incelemesine yardımcı olacak çeşitli ve farklı alanlardaki örnek alınan araçlar üzerinde incelemeler ve belirlemeler yapılmıştır. 3.Bölüm: Endüstri ürünleri tasarımı bakımından, kullanıcı-ürün ilişkisinde ara yüz ölçütlerine dair araştırmalar, bakış açıları ve öneriler, tasarım ürünlerinde yaşanılan ara yüz alanındaki doğru ve/veya hatalı örnekler sunulmuştur. Tüm bölümlerden çıkan sonuçlar, bu bölümde ana 41 başlık altında toplanmıştır. Toplanılan bilgiler ışığında, 200'e yakın ara yüz ölçütü ortaya konmuştur; araştırma içinde bulunan bilgiler, gelecek araştırmalarda ele alındığında, var olan ölçüt ana başlığı altında daha bir çok ölçüt çıkarılabileceği gibi, burada işlenen bir çok ana başlık ve ölçüt hakkında araştırmalar yapılıp geliştirilebilir. ABSTRACT Aim and Extents: In this thesis, including of industrial design, in the relationships of man and machine systems, in the area of interface of where providing information and power, cause of, the specialties getting to principles to design, interface principles are researched with human and environment are checked 1. Section: Concepts, The Area of Concepts, Nature and Human: Interface concepts and these concepts researched, nature and human interfaces are defined with the schemes, graphics and photos. The information about interfaces have been spring and taken to the conclusion part 2. Section: Interfaces are able to able to putting principles to industrial design in relation human-product. The products on various areas are researched and determined. In the examples, there have been fixings. 3. Section: They're put on; In the view of industrial design, for the interface principles user-product relationship researches, the view of designs and advises, the examples of the right and wrong interfaces of design and design products. Conclusions of all sections are connected 41 with the title with the view of all information, approximately 200 interface principles inputs are have been gathering. In the research, one can add the new determining information in this research when the subject areas may have increased with checking over again. Tez Adı : M.Ö. I. Binde Anadolu’da Cam Üretimi ve Tasarımı Yazar Adı: Şeniz ATİK Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Tasarım Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mart- 2004 ÖZET Kentsel mikro ortam tasarımında İnsan ile çevrenin duyusal etkileri arasında çok yoğun bir iletişim vardır. Duyusal kalite, insanların çevreyi görme, koklama, işitme ve hissetme şekli ile ilgilidir. En önemli kentsel estetik konularından biri, çevre içinde insanın hareketinden kaynaklanan ardışık deneyimdir. Bugüne dek yapılmış olan çalışmalar, daha çok yaya olarak hareket eden insan üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak otomobilin günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelmesi ile birlikte tasarımcının aynı mekânda farklı hızlarda ilerleyen insanlara yönelik çözümler üretmesi gerekmektedir. Renkli, saydam, kırılgan ve yapımında hüner isteyen bir malzeme olan CAM, bugün hayatımızın adeta vazgeçilmez bir parçasıdır. Sanayide kullanımının her geçen gün daha da arttığı ve önemsendiği cam, günümüzde sanatsal tasarımlar için de kullanılmaktadır. Camın geleceğine yön verirken geçmişi konusunda da bilgi edinilmesi ve çağdaş üretim ve tasarım sürecinde bu bilgilerden yararlanılması gerektiği savıyla başlatılan bu tezde; Cam tarihinde önemli bir dönem olan MÖ.I. Bin'de üretilen cam kaplar ele alınmış ve bunların Anadolu üretimleri saptanmaya çalışılmıştır. Günümüz bilgi çağında, meslekler arası bilgi akışım sağlamak adına gelişen çalışmalardan belki de en geçerli olanı arkeolojik verilerin günümüze aktarılarak geleceğe dönük, bunlardan yararlanılmasının sağlanmasıdır. Bu düşünce ile bu konuda disiplinler arası bir olguyu da gündeme getirerek arkeolojinin verilerinin çağdaş tasarımlara kaynak oluşturması için fırsat yaratılmaya çalışılmıştır. Başlangıçta," Tasarım" olgusunun ilk insanda nasıl başlayıp geliştiği ele alınmış ve insan aklının gelişme sürecinden ilk tasarıma ulaşması süreci- günümüzde kullanılmaya başlayan bilişsel arkeoloji yöntemiyle elde edilen sonuçlar vasıtası ile aktarılmaya çalışılmış, sağlanan bilgiler ilk tasarım örnekleriyle birlikte sunulmuştur. Çok geniş bir tarih yelpazesine sahip olan cam teknoloji tarihi konusunda, konumuzu içeren M.O. 1. Binde cam üretimi ve tasarımı genel hatlarıyla ele alınmış, camda tasarımın nasıl başlayıp geliştiği, hangi kaynaklardan etkilendiği, dolayısı ile ilk cam tasarımlan ve bunların kullanımları ile ilgili ön bilgiler verilmiş, yine camın tarihsel gelişim süreci içinde yapısı ve üretim tekniklerine değinilmiştir. Cam tarihi ile ilgili genel bilgilerin ardından Anadolu'da bugüne kadar bulunmuş olan en erken camlar ve camın gelişim tarihi içinde Anadolu'nun yeri konusundaki bilgiler gözden geçirilmiştir. İkinci bölümde, M.Ö. I. Binde Anadolu'da kullanılmış ve bu tez konusu kapsamında belgelenmiş olan cam kapların değerlendirilmesine çalışılmıştır. Bu noktada, analojik ve teknolojik yöntemlerden yararlanılarak, üretim merkezlerine yönelik araştırma yoluna gidilmiştir. Bunun için Kültür Bakanlığından alınan izinle 23 müzede çalışılmış, bu müzelerde bulunan M.Ö. 1 .bin kapları ile, yayınlanmış kazı malzemeleri incelenmiş, konu ile ilgili bugüne kadar yapılan yayınlar taranmış ve değerlendirilmiştir. Sağlanan veriler ve yapılan analojik değerlendirmelerin ötesinde, incelenen eserler arasından saptanan bir grubun, mikroanalitik yöntemlerle analizleri yapılmıştır. Sonuç olarak, bu çalışmada; Anadolu'da yapılmış M.Ö. I. Bin cam kaplarından konumuza temel teşkil edecek olan kaynaklardan elde edilen verilerle; tasarım ve üretim stratejileri değerlendirilerek, cam üretim merkezleri saptanmaya çalışılmış, Anadolu kaynaklı buluntuların günümüz tasarımlarına yansıması izlenmiştir. Bunun sonucunda da; konumuz kap formlarındaki tasarım evreleri çizim tablolarıyla antik çağdan günümüze taşınmıştır ABSTRACT Glass is a colored, transparent and fragile material that requires skilled workmanship to manufacture. It has become one of those essentials one of those in our lives: it is increasingly been used in industry as well as receiving great attention by the artists who choose to incorporate it to their large or small creative projects. It is important that the history of glass is well known when discussing a direction for the future of glass. The starting point of view of the thesis at hand is that the modern manufacturing and design of glass must take into account knowledge about the glass vessels which belong to the 1. Millennium B.C. and are produced specifically in Anatolia. The information era in which we live provides us with continuous flow of data among professions. Archaeology is perhaps one of the most valid means where that accumulation and flow of interconnected data pass from the past to the present, offering benefits for the formation of new designs in the future production. This thesis starts with discussing the beginning of 'projecting' and mental development in early human evolution. The earliest design samples have been looked at through the method of cognitive archaeology and results reached clearly shown The glass technology has a wide range of history and this thesis is prepared to shed light to the glass production and design in the l.st. millennium B.C. in Anatolia on a broad base. The scope here consists in clarifying the way in which objects in glass design started developed and were affected by the process of time. The glass in ancient age, the chemistry of glass and manufacturing techniques are also included in the discussion. Described as blind point at one time, glass in Anatolia is one of the topics of archaeology which has not been sufficiently researched. Therefore, our thesis comes to compensate for this gap. For this purpose, many glass artifacts found in archaeological excavations in Anatolia are investigated underlining at the same time glass vessels production and design type areas. In this context, the glass vessels manufactures in the 1st. Millennium B.C. have been studied with the intention of to pinpointing whether these artifacts were really originated in Anatolia or not. Along with relative literature, the glass vessels in 23 museums have been studied and researched. To all this must be added the information obtained by analysis using micro analytical method of a group of glass artifacts. In conclusion, this study tries to stress the continuum of glass history in one place and it effect on modern glass manufacture and design. Furthermore, the materials for glass making and techniques in Anatolia were put in perspective to reflect connections with today's modern glass. Such evolution of glass has been visualized by one hundred and eighty drawings (180) and basic forms are documented in a relative table. Tez Adı : Türkiye’de 1800–1924 Yılları Arasındaki Değişim Süreci İçinde Tasarımı Etkileyen Faktörler ve Bir Örnek Olarak Mobilya Üretimi Modeli Yazar Adı: S.Meltem ÖZKARAMAN Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN- Prof. Dr. Kenan MORTAN Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 2004 ÖZET Araştırma konumuz, özellikle tarihsel gelişim süreci içinde değişen sosyal yaşam standartlarının insanın birebir kullanım ilişkisi yaşadığı mobilya'yı doğrudan etkilemesinden dolayı "Türkiye'de 1800–2004 Yılları Arasındaki Değişim Süreci İçinde Tasarımı Etkileyen Faktörler: Ve Bir Örnek Olarak Mobilya Üretimi Modeli"dir. Birinci bölüm; ilk başlığında, "Mobilyanın Yaşam Ve Mekân İçindeki Gelişiminin Değerlendirmesi" başlığı altında; öncelikle mobilya kavramının çok yönlü açılımı verilmektedir. Bu açılımın devamında "Kültürel Eşya" olarak ele aldığımız mobilyanın "Doğu-Batı" anlayışında karşılaştırmasını yapabilmek üzere önce Doğu ve Batı mobilya sistemlerinin gelişimi incelenmektedir. Bu başlık altında, mobilya doğu ve batı yaşam mekânının içinde ele alınmakta ve karşılaştırma yapılmaktadır. İkinci başlıkta, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, toplumun geleneklerine, inaçlarına, kültürüne ve kimliğine göre özgün bir mobilya kavramının biçimlendiği kabul etmiştir. Böylece Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki mobilya kavramı değerlendirilmeye çalışılmış, bunun için de dönemin ve sosyal hayat ve yaşam kavramları incelenmiştir. Diğer bir başlık; Osmanlı İmparatorluğu'nda Batı mobilya sisteminin kabul edilmeye başladığı dönemden, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan tarihsel dönemi içermektedir. "Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin Katkısı" başlığı altındaysa, devlet öncülüğünde kurulmuş Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi'yle, bu kurumun yarattığı tasarımlar ve ülkeye getirdiği yeni hayat anlayışı ele alınmıştır. Bu bölümde ayrıca Cumhuriyet öncesi döneminin mobilya üretim koşullan, üretim yaklaşımları, üreticiler, ürün ve müşteri profilleri üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonraki dönem ele alınmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte başlayan yeniden yapılanma sürecinde "Yerel Mobilya Sanayisinin Gelişimi" incelenmiştir. Bu başlıkta konuyu açıklayabilmek için önce sosyal olaylar ve eğilimler açıklanmıştır. Türk mobilya tarihinde önemli yer tutan, dönemin üretim koşullarına yaptıkları işler ile ışık tutan Hayati Görkey, Zeki Kocamemi, Sadi Öziş gibi mobilya öncü tasarımcılarının ürünleri incelenmiştir. Küreselleşme Etkisinin Yerel Mobilya Üretimine Yansımalarını ve Örneklenmesi başlığı altında; değişen dünya mobilya endüstrilerinin Türk mobilya endüstrisinde ne kadar etkili olduğu incelenmiş ve bu sürecin gereği olan özgün tasarım kavramının Türk mobilya endüstrisinde var olup olmadığına bakılmıştır. Ayrıca küreselleşme ile tümüyle değişen sistemlerin, pazar koşullarının, kapsadıkları özgün tasarım, değişim kavramlarının Türkiye için ne anlama geldiği üzerinde durulmuştur. Türkiye için yeni mobilya olgusunun ev, işyeri, kamusal mekânlar vb.. alanlarda sosyal hayatı nasıl değiştirildiğine bakılmıştır. Sonuç Bölümünde; araştırma konusu ile ilgili bulgular üç ana başlık altında sunulmuş, genel sonucun ardından, mobilya tasarımının 2000'li yıllara gelirken nasıl bir yol izlediği konusunda bir şema çıkarılmıştır. Bu şemaya ulaşılabilmek üzere dönemlerinin belirgin özelliklerini taşıyan mobilyaların yer aldığı mekânlar olarak, 1. Osmanlı imparatorluğu dönemine ait; a. Sivil mimari: Safranbolu Evleri b. Yönetim binalarından: Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı’nda kullanılan mobilyalar, ve 2. Türkiye Cumhuriyeti dönemine ait, a.Sivil mimari: Çürüksulu Köşkü b.Kamu mimarisi: I. Meclis Binası'nın mobilyaları örnek kaynaklar olarak kullanılmıştır. ABSTRACT In regard to the fact that the standard of living has had considerable influenced on the furniture with which human being has established one to one relationship in the course of the social development, the subject of our investigation is determined as "Factors Determining Design in the Course of the Transformation in Turkey Between 1800 -2004: Based on the Example of Furniture Production Model" The first section, under the heading "Evaluation of the Development of the Furniture in the Life and Location; deals with the multi-dimensional aspects of especially the concept of the furniture. In combination with this dimension, the evaluation of the historical development is provided for the eastern and western furniture systems to be able to make a comparison between “Eastern and Western” to which we basically approach as an “Cultural Object”. Under he second heading, the approach anticipates the idea of the development of a furniture concept in Ottoman Empire, which had been specific to the social tradition, beliefs, culture and the identity. Thereby, the furniture concept is handled in terms of these elements and the emphasis is made on the social life and the concepts specific to that time. The third heading deals with the historical period between the completion of the emergence of the furniture concept in Ottoman Empire until the establishment of modem Turkey. The heading entitled "Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali-University of Fine Arts " explains the effect in the social development by the state's initiative of by establishing such formal education, together with its influence and the designs created and the new way of life in the Ottoman era. This section also supplies the information on the furniture manufacturing infrastructure, the modes of production, the manufacturers and the products and customer profiles during prerepublican era. In second section, the period after the establishment of Republic of Turkey is investigated. The survey is provided on “Development of Local Furniture Production” in the process of restructuring of the society upon establishment of the republic. Under this heading, the emphasis is first made on the social events and the trends. The creations of pioneering furniture designers, like Hayati Görkey, Zeki Kocamemi and Sadi Öziş are dealt with, who were once important features in Turkish furniture history, whose works cast light on the production conditions of that period. The investigation on the influence of the world's ever changing conditions on Turkish furniture industry is handled under the heading of “Implications of Globalization on Local Furniture Production and Sampling”. Special emphasis is observed on the existence of unique design concept specific to this process in Turkish furniture industry. In addition, the observations are performed on the meanings of the systems that have completely changed due to the globalizations, the market conditions, unique design concept and the transformation to Turkish furniture industry. The survey is made on the concept of new furniture to Turkey within the homes, work places, public areas, etc. and how far it has had influences the social life. In the concluding section, the main findings upon the investigation are presented under three heading and after the general results, a diagram is established indicating the general trends in furniture design in the process until 2000. In the course of the drafting such diagram, the following places where the furniture, featuring characteristics specific to their period are anticipated: 1. For Ottoman Empire a.Civil Architecture: Safranbolu Houses, and b.Administrative Buildings: The furniture furnished in Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı, 2. For Republic of Turkey a.Civil Architecture: Çürüksulu Köşkü b. Administrative Architecture Buildings: Furniture of 1st General Assembly Building of Republic of Turkey. Tez Adı : 21.yy.da Türkiye mücevher endüstrisinde katma-değer dinamiği olarak endüstri tasarımı ve küresel rekabet “made in Italy” örneği üzerinden bir model önerisi Yazar Adı: Ayşe Elif Coşkun Danışman : Prof. Önder Küçükerman, Prof. Dr. Kenan Mortan Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran – 2009 ÖZET “21.yy.da Türkiye Mücevher Endüstrisinde Katma-Değer Dinamiği Olarak Endüstri Tasarımı ve Küresel Rekabet” başlıklı tez çalışmasının amacı, ‘Made in Italy’ örneği üzerinden Türkiye mücevher endüstrisinin rekabet gücü için tasarım odaklı bir model oluşturmaktır. Bu amaç, tezin bütününe iki ana bölüm olarak yansımıştır. Birinci bölüm, 21.yy.da mücevher endüstrisinin rekabet gücü için bir katma-değer dinamiği olarak ürün tasarımının konumunu belirlemeyi amaçlamıştır. Bu kapsamda üç alt bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde takı ve mücevherin anlamsal çözümlemesi yapılmış, Batı ve Doğu kültürlerindeki anlamı, tarihi süreçte işlevsel gelişimi ve 21.yy. tüketim dinamikleri içindeki konumu araştırılmıştır. Mücevher tüketiminde, sosyo-ekonomik açılım olarak lüks kavramı açıklanmaya çalışılmış, lüks ürünlerinin yapısal çözümlemesi yapılmış ve lüks pazarı dinamikleri açıklanmıştır. 21.yy.da değerli madenlerin mücevher üretimindeki etkinliğinin belirlenmesi için mücevher endüstrisinin kökeni olan kuyumculuk ve üretim teknikleri açıklanmıştır. Bu bileşenlerin 21.yy.da küresel rekabetteki konumları, tasarımın rekabet faktörü olarak kapsamı ve davranışı belirlenmiştir. Rekabet kavramının tanımı, literatürdeki kapsamı konumlandırılmaya çalışılmıştır. Tasarımın küresel rekabet avantajı olarak işlevi sorgulanmaya çalışılmıştır. Tezin ikinci bölümü, tezin model olarak kurgulandığı ‘Made in Italy’ üzerine yoğunlaşmıştır. Katma-değer üretiminde bir başarı örneği olan ‘Made in Italy’nin yapısal çözümlemesi yapılmıştır. ‘Made in Italy’nın kaynakları olan, üretim sisteminin tasarım sistemiyle ve katma-değer yaratmadaki rolüyle ilgili araştırmalar yer almaktadır. Yapısal çözümleye bağlı olarak, ‘Made in Italy’nin bir uzantısı olan, küresel rekabette yüksek rekabet avantajına sahip İtalyan mücevher endüstrisinin bir analizi yapılmıştır. Tezin amacı, Türkiye mücevher endüstrisinin tasarım odaklı yüksek katma-değer üreterek küresel rekabet avantajı kazanması için gerekli etkenleri saptayarak bir model önermektir. Tezin son bölümünde, tezin amacı ve hedefi doğrultusunda ‘Made in Italy’ modeliyle bir karşılaştırma yapmak ve metot oluşturabilmek üzere Türkiye mücevher endüstrisinin bir analizi yapılmıştır. Analiz, örnek işletmelerle yapılan bir saha çalışmasıyla desteklenmiştir. Türkiye mücevher endüstrisinin analiz edilmesi sürecinde, sektörü oluşturan işletmelerin tasarım duyarlılıklarının işletme ortamında izlenmesi amacıyla yürütülen saha çalışması, sektörü temsil eden büyük, orta ve küçük ölçekli işletmelerle yapılmıştır. Saha araştırması, mücevher endüstrisini temsil eden dört işletmeye sürekli gidilerek, doğal ortamda izlenmesi ve gözlemlenmesi modeline dayandırılmıştır. İşletme sahipleriyle yapılan yüzyüze görüşmeler ve üretim ortamı ziyaretleriyle, sektörel işleyişe ilişkin veriler elde edilmiştir. Bu analizler sonucunda, yüksek katma-değer üretimine örnek yapı ‘Made in Italy’nin üretim ortamını oluşturan etkenler saptanmış, bu etkenler içinde tasarımın konumu belirlenmiştir. Modeli oluşturan bileşenlerin Türkiye’deki konumu belirlenmiş, endüstri tasarımının küresel rekabette katma-değer dinamiği olarak kullanılabileceği bir model önerisinin temel öğeleri saptanmıştır. Sonuç olarak, karşılaştırmalı yapısal analizler üzerinden belirlenen, Türkiye mücevher endüstrisinin küresel tasarım ortamındaki rekabet gücü için önerilen, tasarım odaklı stratejik model önerisinin aşamaları saptanmıştır. ABSTRACT Dissertation titled; “Industrial Design as Added Value and Global Competitiveness for the Turkish Jewellery Industry in 21st Century. A Model Proposal with Reference to the ‘Made in Italy’ Model” aims at proposing a model based on design policies taking the ‘Made in Italy’ model as a reference for the production of high added-value. For this purpose, the body of the research has two main chapters. The first chapter aims at positioning the role of design as a value dynamics through 21st century as a competitive force for the jewellery industry. The chapter covers three subtitles. The first title consists of the semantic and etymological analysis of the keywords: jewellery, adornment, Goldsmithery in Latin rooted Western languages and Oriental languages. The functional development of jewellery as a product is explored through a historical scope. Discussion of the issue as means of luxury and socio-economic consumption is evaluated. The second subtitle consists of the effectiveness of precious metals through production processes from historical scope to the contemporary possibilities. The third part, describes the concept of competition. It explores and questions the role of industrial product design as a competitiveness factor. The second main chapter of the dissertation focuses on the reference model: namely ‘Made in Italy’. ‘Made in Italy’ as a tag for representing the qualitative features of Italian production is referred as a success model. The structural analysis of the system within the socio-economic scope is explored through the industrial districts. The values of the system, ‘genius loci’ of the creative production have been explored as the sources of originality in design. Within the scope of the research the Italian jewellery industry has been analyzed through historical sequences, statistical data and case-studies. As to propose a model for the Turkish jewellery sector, a comparative analysis of the Turkish jewellery production has been carried out. The analysis has been reinforced through a qualitative research including case-studies. These case studies illustrate the production scale of the sector through: a goldsmiths’ workshop, two medium sized SMEs and a large scale factory. The field research is based on qualitative, informal research methods. The qualitative research aimed at observing the design sensitivity of the firm, the entrepreneur and the design management process within the value chain. The data on the operational process of the firms is retrieved through the qualitative field research. In concluding, driving factors of the high added-value production ability of ‘Made in Italy’ has been identified through out the structural analysis. The role and the behavioural analysis of product design within the production system have been detected. Through out comparative analysis, major components for the model proposal utilizing design as the base element for global competitiveness of the Turkish jewellery sector have been set out. Tez Adı : Endüstri ürünleri tasarımında kullanılabilirlik ölçütleri Yazar Adı: Pınar Öztürk Danışman : Prof. Dr. Cemil Toka Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak – 2009 ÖZET Endüstri ürünü tasarımı bir ürünün işlevselliği ve bir kullanım eşyası olarak taşıdığı görünüm ile ilgilidir. Günümüzde tasarlanmış birçok ürünle kullanıcıların iletişim ve etkileşim kuramadığı görülmektedir. Dolayısıyla ortaya çıkan kullanım problemleri ürünü başarısız kılmaktadır. Kullanılabilirlik kavramı burada belirleyici unsur olarak ortaya çıkar. Bu nedenle bu araştırmada, kullanılabilirlik ölçütlerini ortaya koymak hedeflenmiş; bunun için önce kullanılabilirliğin kavramsal yapısı ve tanımı ortaya konmuş, sonra üç yönlü bir incelemeye gidilmiş kullanıcı açısından, ürün/tasarım boyutu açısından ve kullanım hedef ve beklentileri açısından kullanılabilirliğe etki eden faktörler araştırılmıştır. Sonuç olarak ortaya çıkan tespitler; genel kullanılabilirlik ölçütleri, işlevsellik-memnuniyet-kullanılabilirlik ilişkisindeki girişik yapı düzeni, farklı kullanım durumlarında farklı kullanılabilirlik ölçütlerinin ortaya çıkması, kullanım öncesi- kullanım sırasında ve kullanım sonrası kullanılabilirlik ölçütleri olarak dört başlık altında oluşturulmuştur. ABSTRACT Industrial design is concerned with the functionality and appearance of a product as utility item. Users struggle with communicating and interact with a many of the designed products in the market. Arising usability problems renders the design of products unsuccessful. At this point, concept of usability arises as a determining factor. Therefore the aim of this thesis is to provide a set of principles for usability. First, conceptual structure of usability and description of usability were put forward. Than, factors of affect usability were examined from of the user, of the product design and of the aims of using. Final determinations were structured under four sections: general usability principles; functionality-satisfaction-usability intricate adjustment; emergence of different principles of usability from different using situations; and principles of usability before the use- during use and after the use of product. Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Eğretilemeli Anlatımlar ve Tasarım Yaklaşımı Olarak Yöntemli Kullanımı Yazar Adı: Hüseyin Özkal Özsoy Danışman : Prof.Dr.Oğuz Bayrakçı Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran – 2009 ÖZET Kullanıcı istek ve ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilecek ürünler ortaya çıkartmak isteyen endüstri tasarımcısının, ürünlerin taşıyacağı iletileri iyi oluşturması gerekmektedir. Bunun için bağlam ve amaca uygun işaretler tasarlanarak ürünlere yerleştirilmelidir. Ürün tasarımcısının çok açık işaretler taşıyan ürünler ortaya çıkartabilmesi için kullanabileceği yöntemler, detaylı şekilde işlenmiş bir konudur. Göstergebilime ait çeşitli araçlar, endüstri ürün tasarımına uygulanmaya çalışılmıştır. Eğretileme bu amaç için kullanılırlığı günümüze değin pek detaylı araştırılmamış bir kavram-araçtır. Eğretilemenin ürün biçimsel özelliklerinin belirlenmesinde kullanımı, tasarımcıya önemli olanaklar sunabilir. Yoğun olarak elektronik tabanlı modern ürünler, fiziksel özellikleri ve mekanik parça kullanımlarının az olması nedeni ile çok çeşitli şekillere rahatlıkla girebilirler. Bu da ürün tasarımcısının, teknik gereksinimlere takılmadan, eğretilemelerden istediği gibi faydalanarak, sahibi ile duygusal-kültürel bağlar kuran, kullanıcı dostu ürünler tasarlayabilmesini kolaylaştıracaktır. ABSTRACT The industrial designer who wants to design a product that will fulfill the needs and desires of a modern consumer should concentrate well on the messages his or her products shall convey. For this purpose, signs which are suitable for the context and designer's intentions must be created and used on the product very carefully. The methods that can be used by a product designer to create products with clear signs have been the subject of many researches. One of the conceptual tools which hasn't been academically researched in detail so far is the metaphor. Usage of metaphors in electronic products can give many opportunities to the industrial designer. Though they don't incorporate any mechanical parts and their physical properties are suitable, electronic systems can take many different shapes and fit into many different volumes. This gives the designer a good opportunity to give whatever shape necessary to his or her product by using different metaphors. Tez Adı : Endüstri tasarımında karşılama kavramı = The affordance concept in industrial design Yazar Adı: Mekin Elçioğlu Danışman : Prof.Dr.Oğuz Bayrakçı Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran – 2009 ÖZET Karşılama Kavramı, ürünler ve kullanıcılar arasındaki temel iletişim öğelerinden biri olarak kabul edilebilir. İletişim etkinliğinin de yaşamakta olduğumuz toplumun düzeni içerisinde sosyal, kültürel ve psikolojik olarak temel bir yapıtaşı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. İnsanlar, tüketici ve kullanıcı olarak ürünlere yaklaştıklarında onları aslında düşünsel, davranışsal modeller çerçevesinde ele almakta, anlamlandırmakta ve değerlendirmektedir. Ürünleri tasarlarken, tasarımcılar da bu modellerin kapsamında açılımlar yaparak tasarlama süreçlerini gerçekleştirirler. Bu süreçlerin gerçekleşmesinde, tasarımcı aslında sadece teknolojik gelişimlerden ve malzemelerden yaralanmakla kalmaz aynı zamanda doğanın sunmuş olduğu olgulardan, tarihi gelişimlerden, insan davranışlarını etkilemiş ve etkilemekte olan tüm olgulardan da yararlanarak, süreçleri ve ürünleri hayata geçirmektedir. Buna kültürel ve toplumsal ölçütleri de bilinçli ya da bilinçaltsal bir şekilde dahil etmekte, farklı olarak algılamaya ve değerlendirmeye de olanak bırakmaktadır. Tasarımcı, bu durumu, aslında tasarlamış olduğu ve üretime geçen her üründe belli bir temel algı eşiğini zaten önceden yaratılmış bir durumu esas alarak benimsemekle gerçekleştirmektedir. Tasarım alanında karşılamadan söz edebilmek için, aslında ürünle kullanıcısı veya onu algılamak üzere bakan kişinin arasındaki iletişimi sağlayan bileşenleri yansıtan bir düzlem olduğundan da bahsedebiliriz. Temsil düzlemi olarak da adlandırabileceğimiz bu düzlem içinde, ideal etkileşim bileşenleri kadar algılamaya yönelik bazı özelliklerin de bilinçli ya da bilinçaltsal olarak kullanılması, karşılamayı sağlayacak temel unsurların başında gelmektedir. Bu unsurlar, kullanım yerlerine yanlış seçilmiş ya da bilinçsizce kurgulanmış olmaları gibi durumlar da çok kolay olarak yanlış bağdaştırmaları beraberlerinde getirebilmektedirler. Bunun sonucu olarak da ürün ile kullanıcısı arasında okunamama, yanlış okunma, yanlış yorumlanma gibi iletişimsizlikler çıkabilmektedir. İletişimsizlik ya da yetersiz iletişim gibi durumlar genelde karşılamanın eksik ya da yanlış olduğu böyle koşullardan kaynaklanmaktadır. Karşılama kavramı, “iletişimsel algılara dayandırılan bir kavramdır” kabulünü yapmak mümkündür. Algıların da öncelikle psikolojik etkenler ve edinimler tarafından belirlenmekte olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Dolayısıyla psikoloji, insan gereksinimlerinin nasıl güdülendiğini araştırırken bunu kademelendirmekle çözmeye çalışır. Bireyler seviyesinde ele alındığında; ilk temel ihtiyaç bireye neyi ne şekilde yapması gerektiğinin önceliğini sıralıyorsa o ihtiyaç karşılanana kadar diğer ihtiyaçlar ikincil dereceden kademelendirilmektedir. Ancak temel ihtiyaçların karşılanması durumunda seçici olabilmek ya da ikincil dereceden öneme sahip olan ihtiyaçların gerçekleştirilmesi mümkün kılınmaktadır. Aslında ürünler tasarımlarıyla karşılarındaki kitlelere sadece işlevsel özelliklerini değil arkalarındaki bazı saklı yan anlamları ya da kullanıcının ona yükleyebileceği kişiye özel anlamları da beraberlerinde getirebilmektedirler. Toplum ve çevre kimi zaman bunları beklemekte kimi zamansa sunulanla birlikte yeni anlamlar yükleyerek etkileşim kurabilmektedir. Ürünler, onlara yüklenebilecek çeşitli anlamların taşıyıcısı olarak karşımıza çıkabilmektedirler. Örneğin sağlamlık, dayanıklılık, kadınsılık ya da erkeksilik gibi tamamen biçiminin ve gövdesel özelliklerinin getirdiği bir durumu karşılayabilecekleri gibi, kültürel bazı ihtiyaçları, görsel ya da bilişsel bazı çağrışımlarla yepyeni anlamları da karşılayabilmektedirler. Bir ürünün kendisine yüklenen statü ile de bu kabulü desteklemek mümkündür. Tasarımlar artık kullanıcılarını arayüzlerle ve farklı statüsel anlamlarla başbaşa bırakabilmektedir. Bu çalışmadaki anafikri teşkil eden unsur da bu olacaktır. SUMMARY In this study, a literature survey was conducted to briefly review the development of affordance concept in design fields, particularly in industrial design; and then comparisons were made to clarify advocacy as well as arguments proclaimed by the behavioral concepts in product design, which were originally rooted from different theoretical backgrounds. By doing so, different approaches for the application of affordance concept in industrial design were also intended to be pointed out. Gibson's affordance concept and later Norman’s contradictory expressions of how an affordance could not only be based on one specific fact has drawn many attentions in the field of human-product-action process and industrial design in general with many subsidiary areas concerning design as well. However, the development of affordance concept in design practice is by far not yet matured, and the differentiation between affordance and symbolic meaning of designed artifacts is not clear. As a result, the fact of wrongly practicing the techniques of “Product Semantics” while implementing the affordance concept is a vulnarable issue to design domain is also tried to be brought to attention. Such confusion not only can hinder the development of ecological approach in design research, but also limit the potential implementation of affordance concept in the whole design terminology as well. The main aim of this study is also to clarify the concept and elucidate the role of affordances in the industrial design field for physical products by making a parallel comparison to product semantics aspect. The intention is to argue about the fact that the core of affordance concept in design lies not in expressing the design intent in particular, but constructing the physical, emotional and cognitive actions required in the user-product interaction process. A framework consisting of three design dimensions: affordance, perceptual information, and signs, is suggested to deal with different aspects in physical and emotional design, in particular, the motor, perceptual, and cognitive factors with illustrative examples. During aforementioned interaction, the user performs cognitive, physical, and sensory actions and requires affordances to help with each. In addition to these renditions, we also try to come upon a need for all four kinds of affordance in the context of industrial design and usability. To define, we accept the facts from Norman and Gibson’s definitions that cognitive affordance is a design feature that helps, aids, supports, facilitates, or enables thinking and/or knowing about the paradigm. A physical affordance is a design feature that helps, aids, supports, facilitates, or enables physically doing something. Adequate size and easy-to-access location could be physical affordance features of an interface enabling users to deal with easily and accurately. An affordance concept itself represents all design elements afford holding, directioning, clicking anywhere on the a mainframe or body, whether a button, lever or sign are there or not. Another fact of the affordance theory is to include the concept of sensory affordance. A sensory affordance is a design feature that helps, aids, supports, facilitates, or enables the user in sensing something. Cognitive affordance and physical affordance are crucial and significant in industrial design but sensory affordance also plays a critical supporting role which can be analyzed as an attribute of cognitive affordance or physical affordance. Users must be able to sense cognitive affordances and physical affordances in order for them to aid the user’s cognitive and physical actions. All in all, affordances have all sorts of perceived properties that may or even may not exist. They have suggestions or clues about how to use these properties which can be dependent on experience, knowledge, culture of the users and can also make an action easy or difficult for them as well. In conclusion, implications for industrial design and future research are suggested. Some models are imposed which would likely describe the typical course of interaction between a user and a artifact or any kind of machine. Tez Adı : “Haptik’in tasarımı” tasarım aşamalarında haptik etmenler Yazar Adı: Zeynep Kayaalp Danışman : Prof. Dr. Cemil Toka Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran – 2009 ÖZET İnsanın duyusal yapısı içinde hayati derecede öneme sahip olan haptik sistem, temel olarak dokunmaya dair duyusal bir mekanizmadır. Haptik sistemin tasarım aşamalarına katkısını ortaya koyabilmek için karakteristiklerini belirlemek, bu çalışmanın esas amacıdır. Tezin ilk bölümü insanın genel duyu sistemi, haptik duyuya ait deri ve deri altı yapıları gibi fizyolojik bilgileri içermektedir. İlk bölümün son kısmında, iki gruba ayrılan haptik geribildirim ele alınmıştır. İkinci bölümde elin haptik dinamikleri, hareketleri ve el ile nesne tanımlamaya ait bulgular sunulmuştur. Ayrıca, dokunma psikolojisi, zihinsel durum, bilişsel olgular, gündelik ürünlerle haptik etkileşim ve dokunmayı etkileyen malzeme, yaş ve sosyokültürel etmenler de ortaya konmuştur. Tezin üçüncü bölümü, haptiğin tasarım aşamalarında üstlendiği rolün yer aldığı örneklere ayrılmıştır. Bu bölümde haptik etkileşim kanalları ve endüstride tasarım aşamalarında uygulanan tipik örneklere ait bulgular sunulmuştur. Sonuç bölümündeyse, haptiğin etmen olarak endüstriyel tasarım mesleğinde belirginleşen rolü ve bileşenleri ortaya konmuştur. ABSTRACT Haptic system, being an essential component of human sensory structure is basically a mechanism related to tactile senses. Determining the characteristics of the human haptic system in order to present its contribution to product design, is the core of this study. First section of this thesis contains pysiological information about human sensory system and both skin and under skin structures. The last part of the first section the haptic feedback which is devided into two groups is examined. In the second section, haptic dynamics, movements of the hand and the object defining role of the hand is presented. Additionally, touch psychology, mental state, cognitive concepts, interaction with everyday objects and the factors effecting touch such as materials, age and sociocultural part of the haptics are studied. The third section of this thesis is dedicated to examples of haptic’s application on the different stages of product design. In this section, haptic interaction channels and data related to the examples of its use in different stages of design within the industry is presented. In the final section, haptics and its growing role as a factor in the industrial design profession and its elements are set forth. YAPI MÜHENDİSLİĞİ PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı : Ayasofya Süleymaniye Şehzade ve Mihrimah Tipi Cami Örtülerinde Yük Aktarımının Sonlu Eleman Metoduyla Çözümlenip İrdelenmesi Yazar Adı: Mustafa Türkmen Danışmanı: Prof. Dr. İhsan Mungan Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 1994 Tez Adı : Modelling a Management İn Formation System For a Construction Company Based On The Official Accounting System Yazar Adı: Kırhan Dadaşbilge Danışmanı: Prof. Dr. İhsan Mungan Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ekim- 1995 Tez Adı : Yüksek binaların yapım kriterleri ve bu kriterlerin İstanbul'dan dört örnek üzerinde analizi Yazar Adı: Saadet Aytıs Danışman : Prof.Dr. Gündüz Gökçe Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat – 1997 Tez Adı : Dynamic Response of Hagia Sophia Considering The Crackid State Yazar Adı: Meltem ŞAHİN Danışman: Prof. Dr. İhsan MUNGAN Anabilim Dalı: Yapı Mühendisliği Anabilim Dalı Yapı Mühendisliği Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran- 2001 ÖZET Ayasofya'nın Çatlaklı Durumunun Modeli ile Dinamik Performansının Belirlenmesi Gerek yapı sistemi ile gerekse yaklaşık 1500 yıllık geçmişine rağmen hala ayakta durması nedeni ile Ayasofya yapı mühendisleri ve mimarların yıllarca büyük ölçüde ilgisini çekmiştir. Ayasofya günümüze gelene kadar pek çok doğal afetlerde hasara uğramış, bunun sonucunda onarım ve takviye çalışmaları nedeni ile yapı sistemi bir takım değişikliklere uğramıştır. Yapının daha uzun yıllar ayakta kalmasını sağlamak amacıyla üzerinde araştırmalar yapılmaya devam edilmekte ve onarım çalışmaları sürmektedir. Bu çalışmada bugüne kadar yapılan çalışmalardan farklı olarak, yapıda meydana gelecek ya da meydana gelmiş çatlakların göçmeye nasıl neden olacağı ve, çatlakların kesit zayıflaması olarak ele alınması durumunda, çatlaklı yapının depreme karşı göstereceği direnç incelenmiştir. Bu amaçla; çalışmanın ilk bölümünde ele alınan problemin önemi anlatılıp problem tanıtılmaya çalışılmıştır. Daha sonra, problem ile ilgili daha önce yapılan çalışmalar incelenmiştir. İkinci bölümde tarihi yığma yapılar üzerinde yapılan çalışmalar ve bunların analizinde kullanılan metodlar anlatılmıştır. Öncelikle tarihi yapıların malzeme özellikleri genel olarak anlatılmış, gerilme şekil değiştirme diyagramları hakkında bilgiler verilmiştir. Yapının davranışını gerçeğe en yakın şekilde elde etmek, yapının inşasında kullanılan malzemelerin özelliklerinin belirlenmesindeki hassasiyete bağlıdır. Bu bölümde ayrıca, tarihi yığma yapı malzemelerinin özellikleri detaylı olarak belirtilmiştir. Daha sonra, tarihi yapıların korunması, onarımı ve güçlendirilme yöntemleri anlatılmıştır. Bundan sonraki kısımda ise teorik çalışmalara ışık tutacak fiziksel modellerin oluşturulması ve bunun öneminden bahsedilmiştir. Daha sonra, tarihi yapılarda uygulanan test teknikleri incelenmiştir. Tarihi yapılarda yapılan testlerde göz önüne alınması gereken en önemli kriter yapıya hasar vermemektir. Bu nedenle bu tür yapılarda tahribatsız veya en azından az tahribatlı deneylerin uygulanması tercih edilir. Bu bölümde ayrıca bu deney tekniklerinden kısaca bahsedilmiştir. Bu bölümün daha sonraki kısmında analizlerde kullanılan metodlar hakkında genel olarak bilgi verilmiştir. Analizler bilgisayar ortamında sonlu eleman metodu ile yapıldığından bu metod kısaca açıklanmış, analiz yük artımı metodu ile gerçekleştirildiğinden ve çatlak modelleme yaklaşımları kullanıldığından ayrıca bu metodlar da genel olarak anlatılmıştır Çalışmanın üçüncü bölümünde, örnek olarak seçilen Ayasofya’nın mimari, yapısal ve malzeme özellikleri anlatılmış, ayrıca yapıdaki daha önceki restorasyon çalışmalarından da detaylı olarak bahsedilmiştir. Dördüncü bölümde bu çalışmada kullanılan fiziksel modeller tanıtılmış, hesaplarda göz önüne alınan yaklaşımlar ve malzeme özellikleri anlatılmıştır. Yapılan analizler, yük artımı metodu ile çatlak/yayılımının tesbiti ye spektral analiz ile.dinamik davranışın tesbiti olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde önce Ayasofya'nın daha önce hazırlanmış olan, ana kubbe, ana kemerler, pandantifler, ana ayaklar gibi başlıca taşıyıcı elemanlarının yanısıra ikinci derecedeki yarı kubbeleri, kemerleri ve ayakları da içine alan bir fiziksel modeli ele alınmıştır. Bu modele, 'yayılı çatlak modelleme tekniği' de hesaba katılarak yük artımı metodu uygulanmış ve yapıdaki çatlakların yayılışı tespit edilmiştir. Bu modelde ikinci derece yarı kubbeler yapıdaki çatlak yayılımını kontrol etmektedir. Ancak, ana yarı kubbelerden itibaren üst yapıdaki çatlak yayılımı tespit edilmek istendiğinden ilk model, ana kubbe, iki ana yarı kubbe, dört ana kemer, pandantifler ve ana ayakları da içine almak üzere sınırlandırılarak ikinci bir model oluşturulmuş ve çatlak yayılımı bu model üzerinde tespit edilmiştir. Bu modele, daha detaylı bir inceleme imkanı verdiğinden, 'çatlak ayırma modelleme tekniği' uygulanmış ve göçme yükü tespit edilmiştir. Bu bölümde ayrıca yapının dayanımını arttırıcı iki öneri getirilmiş ve bu durumlar için çatlak yayılımı ‘yayılı çatlak modelleme tekniği’ ile tespit edilmiştir. Birinci öneride doğu ve batıdaki kemerlerin yerine kuzey ve güney kemerleri ile aynı rijitlikte kemerler yerleştirilmiş, ikinci öneride ise ana kubbe ile oturduğu pencerelerin- arasına çelik malzemeli bir halka yerleştirilmiştir. Sonuçlar grafikler halinde 5. bölümde sunulmuştur. Analizin ikinci bölümünde dört farklı deprem ivmesi için spektral analiz yapılmıştır. Bu analizde yapıda sadece yapının kendi ağırlığından dolayı oluşan çatlaklar hesaba katılmıştır: Analizlere yukarıda bahsedilen ilk başlanmış, ancak yapının kendi ağırlığı altında oluşan çatlaklar az olduğundan ve çatlaklı çatlaksız yapı arasındaki fark bu modelde çok iyi görülemediğinden analiz ilk kısımda kullanılan sınırlandırılmış modelde, ikinci model de tekrarlanmıştır. Her iki modele de 0.8 yük katsayısından başlanarak 1 değerine kadar yük artırımı uygulanmıştır. Yük arttırılırken çatlayan elemanların kesit kalınlıkları boyunca çatlak derinlikleri hesaplanmıştır. Elemanların elastisite modüllerinin kalınlıklarının 3/2'si ile orantılı olduğu kabulü yapılarak, eleman/kalınlığı ve çatlak kalınlığı arasındaki orandan çatlayan elemanlar için çatlak derinliğine bağlı olarak yeni elastisite modülleri hesaplanmış ve iterasyonun bir sonraki adımı için bu elastisite modülleri kullanılmıştır. Bu şekilde azalan elastisite modülleri ile çatlayan elemanlarda çatlak etkisi kesit zayıflaması şeklinde hesaba katılmıştır. Sonuç olarak, kendi ağırlığı altında kesit zayıflamaları bulunan elemanlar da olduğu halde oluşturulan modellere spektral analiz uygulanmıştır. Spektral analiz ayrıca, modellerde çatlak etkisinin ihmal edilmesi durumu için de tekrarlanmış, çatlaklı yapı ile çatlaksız yapının deprem davranışı karşılaştırmıştır. Sonuçlar grafikler halinde 5. bölümde sunulmuştur. Altıncı bölümde çatlak yayılımı uygulanarak elde edilen sonuçlara göre yapının kendi ağırlığı altında en fazla göçme riski altında olan eleman ya da bölgeler belirtilmiş, ayrıca yapının hem çatlakları içeren hem de çatlaksız durumuna ait modellerinden elde edilen spektral analiz sonuçları karşılaştırılmış ve elde edilen sonuçlara göre yapının onarımı ve güçlendirilmesine yönelik öneriler getirilmeye çalışılmıştır. ABSTRACT Because of its unique structural system and size considering its age of nearly 1500 years, Hagia Sophia attracts the interest of structural engineers, architects, and of the historian of art. Many studies have been performed to understand the features and the behavior of the structure. The analyses performed in this study can be categorized into two parts. At the-first part the, load incrementation method is used and the crack propagation, through the structure is observed. Basically, the smeared cracking modeling is used in modeling of cracks, but as an example, the discrete cracking modeling, is also considered at the first part of the analyses. In this study, the main objective is not to obtain the failure load of the structure, but to observe the crack propagation in the structural system until a major part of it collapses. Therefore, smeared cracking modeling method has been chosen in the analyses. This method is sufficient enough to obtain the approximate collapse load of the structural system. At the second part, the dynamic vulnerability of the structure is considered. The cracked state is investigated by utilizing both the load incrementation and the spectral analysis method. In order to model the cracks the smeared cracking modeling method is used for different assumptions. Also the effect of the cracks on the thickness of the elements has also been taken into account by decreasing the elasticity moduli of the elements. YAPIM PROJE YÖNETİMİ PROGRAMI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [2000-2007] Tez Adı : Earthqake Loss Estimation For a Town In Seismic Zone Using Life Cycle Cost Model Yazar Adı: Sema ERGÖNÜL Danışman: Prof.Dr. Sadettin ÖKTEN Anabilim Dalı: Yapı Mühendisliği Anabilim Dalı Yapım Proje Yönetimi Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat-2002 ÖZET Depremler bir kentin ekonomisini büyük ölçüde etkilerler. O kentin gelişmesi için ayrılmış olan sınırlı kaynaklar depremin yaralarını sarmak için kullanılmakta ve kentin ekonomik büyümesi gecikmektedir. Bu çalışmada, deprem riski altında bulunan bir kentin deprem kaybının yaşam boyu maliyet modeli geliştirilerek hesaplanması amaçlanmıştır. Kent, harcamaları ve gelirleri olan bir ekonomik varlık olarak -kabul edilmiştir. Ancak, bu kabul ile geliştirilen model kentin yatırımcı açısından -önemli olan getirişini değil, depremin ekonomik açıdan orada oluşturduğu parasal kaybı göstermektedir. Burada deprem kaybı, analiz süresi içindeki herhangi bir yıl için kentin hesaplanan ekonomik değerleri arasındaki fark olarak tanımlanmıştır. Bu fark deprem olmadığı durumdaki ekonomik değerden deprem olduğundaki ekonomik değer çıkarılarak bulunur. Geliştirilen yaşam boyu maliyet modelinde deprem riski altında olan bir kentin harcamaları ilk yatırım maliyeti, yıllık harcamalar, deprem maliyeti ve iyileştirme maliyeti; geliri de ekonomik getirileri olarak ele alınmıştır. Belirli bir nüfusu barındırabilmek için bir kentin konutlara, sosyal ve teknik servislere ihtiyacı vardır. Bu konut ve servislerin arsa ve yapım maliyetleri o kentin ilk yatırım maliyetini oluşturmaktadır. O kentin büyüme ve gelişmesi için gerekli bakım maliyeti, kamu ve özel teşebbüs yatırımları yıllık harcamalar olarak değerlendirilmiştir. Yine söz konusu kentin yaşayabilmesi için çeşitli kaynaklardan (tarım, endüstri, ticaret ve turizm) elde ettiği gelirleri mevcuttur. Bütün bu harcamalar ve gelirler deprem olsun veya olmasın bir kent için söz konusudur. Ancak, deprem olduğu takdirde deprem maliyeti ve iyileştirme maliyeti gündeme gelecektir. Deprem maliyeti; acil yardım maliyeti, fiziksel hasar maliyeti ve ekonomik kayıp olarak üç grupta irdelenmiştir. Depremden hemen sonra ihtiyaç duyulan harcamalar, geçici hastane kurulması, yiyecek ve giyecek yardımı ve geçici konut ihtiyacı acil yardım maliyetini oluşturmaktadır. Depremde hasar gören yapılar az, orta ve ağır hasarlı olarak incelenmiş ve bu yapılarda oluşan hasarın maliyeti fiziksel hasar maliyeti olarak modele yansıtılmıştır. Deprem sonrasında işçi kaybı, motivasyon eksikliği, iş yerindeki ve/veya alt yapıdaki hasardan dolayı üretim yapılamaması kentin gelirinde bir azalmaya yol açacaktır. Bu azalma ekonomik kayıp olarak modelde ele alınmıştır. Depremde hasar gören yapıların iyileştirilmesi hasarın miktarına göre, onarım (yapının deprem Öncesi durumuna getirilmesi), sağlamlaştırma (yapının deprem öncesi durumundan daha dayanıklı hale getirilmesi), yeniden yapım olarak düşünülmüştür. Ayrıca, yapı sağlam olmayan zeminden dolayı hasar görmüş ise zemin ıslahı da modelde yer almaktadır. Eğer hasarlı yapı yalnızca onarılacaksa fiziksel hasar maliyeti o yapının iyileştirme maliyetine eşit kabul edilmiştir. Diğer seçeneklerde iyileştirme maliyeti fiziksel hasar maliyetinden fazla olacaktır. Deprem kaybım etkileyen parametreler iyileştirme süresi, ilk yatırım maliyeti, faiz oranı ve depremin oluş yılı olarak belirlenmiş ve geliştirilen model kullanılarak bunların deprem kaybına olan etkileri (duyarlılık) değerlendirilmiştir. Modelde bir kent için analiz süresi iki depremi kapsamak için 50 yıl olarak alınmakla birlikte bu süreyi değiştirmek mümkündür. Duyarlılık analizinde incelenen dört durum için ilk depremin analiz süresinin onuncu yılında olacağı varsayılmıştır. Birinci durum, yalnızca bir deprem içerirken ikinci durumda iki deprem düşünülmüştür. Her iki durumda da depremlerden sonra hasarlı yapıların sadece onarımı söz konusudur. Üçüncü ve dördüncü durumlar yine iki deprem içermektedir. Ancak, üçüncü durumda birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırırken dördüncü durumda hem sağlamlaştırma hem de zemin ıslahı yapılmaktadır. Her iki durumda da ikinci depremden sonra yalnızca onarım yapılacağı varsayılmıştır. Modelin gerçek bir duruma uygulanması için vaka analizi gerçekleştirilmiş ve 1999 yılındaki depremde büyük hasar gören Adapazarı'na ilişkin veriler toplanmış ve modelde bunlar kullanılarak deprem kayıpları hesaplanmıştır. Kent için 6 senaryo üretilmiş ve her bir senaryoda deprem kaybının ne olacağı maliyeti etkileyen parametreler doğrultusunda gözlenmiştir. Bu senaryolarda aşağıdaki kabuller yapılmıştır. Senaryo 1. Bir deprem içerir ve deprem sonrası hasarlı yapılar sadece onardır. Senaryo 2. İki deprem içerir. Birinci depremden ve ikinci depremden sonra hasarlı yapılar sadece onarılır. Senaryo 3. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve ikinci depremden sonra sadece onarılır. Senaryo 4. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve ikinci depremden sonra sadece onarılır. İkinci depremin büyüklüğünün Senaryo 3’tekinden daha küçük olduğu kabul edilir. Senaryo 5. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve zemin ıslahı yapılır. İkinci depremden sonra ise sadece onarılır. Senaryo 6. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve zemin ıslahı yapılır, ikinci depremden sonra ise sadece onarılır. İkinci depremin büyüklüğünün Senaryo 5’ dekinden daha küçük olduğu kabul edilir. Sayısal incelemelerde deprem kayıpları, anlamlı bir karşılaştırma yapabilmek, açısından elli yıllık analiz süresinin sonundaki değerleri dikkate alınarak değerlendirilmiştir. î Gerek deprem kaybım etkileyen parametrelerin irdelenmesi ve gerekse de vaka analizi sonuçlan göstermiştir ki; iyileştirme süresi arttıkça deprem kaybı da artmaktadır. İlk yatırım maliyeti arttıkça yani depreme daha dayanıklı yapılar yapılması ve yapılar arasında daha geniş mekânlara yer verilmesi deprem kaybım azaltmaktadır. Yüksek faiz oranlan deprem kaybım artırırken, ikinci depremin analiz süresinin son yıllarında olması deprem kaybım azaltmaktadır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar nitelik açısından genel bulgular olarak alınabilirse de sayısal açıdan burada kullanılan giriş verileri ile bağımlı sonuçlardır. Farklı veri gruplan kullanarak sayısal açıdan daha geniş sonuçlan verecek parametrik bir çalışmanın ilerdeki bir aşama olacağı düşünülmektedir. ABSTRACT Earthquakes result in damage to housing, social and technical facilities and severe casualties. Emergency responses following an earthquake and recovery of damaged structures have major impact on the government budget. Scarce resources assigned for development projects have to be diverted to the recovery of earthquake damages. This research work aims the estimation of earthquake loss for a town in seismic zone using life cycle cost model that can be of assistance in decision making process before and after an earthquake that strikes the town. Earthquake loss in this study is defined as the difference between the future worth of a town, at any year of the analysis period, in the case of having no earthquake and in the case of having earthquakes. Life cycle cost model developed in this study considers that a town is an entity with its expenditures and revenues but not worth for investment. The model consists of planned and unplanned costs of a town. Planned costs are initial cost, annual expenditures and economic value, which are expected regardless of the occurrence of an earthquake. If an earthquake occurs disaster and recovery costs are to be anticipated. Initial cost in the model refers to the land and construction costs of housing, social and technical facilities to accommodate a certain population. Maintenance cost, public and private investments are considered as annual expenditures, which are necessary for the growth of a town. Revenues from different resources are also necessary for the survival of a town and expressed as economic value in the model. Disaster cost includes supply cost (temporary accommodation, temporary hospitals, emergency aids), physical damage cost and economic loss. Structures damaged after an earthquake are classified as lightly, moderately and heavily damaged and the costs of damages are reflected in the physical damage cost. Damaged structures are recovered either by repairing or retrofitting or reconstruction or soil improvement. Recovery cost refers to the cost of the recovery of the damaged structures. An analysis period of 50 years is adopted to observe the effects of earthquakes on the cost of a town under earthquake risk. This period is also considered to be long enough to cover two earthquakes. The sensitivity of cost effective parameters such as recovery period, initial cost, interest rate and earthquake pattern (occurrence time of earthquakes) is evaluated for earthquake losses of four different cases. A case study is also carried out to apply the model to an actual case, Adapazarı, which is damaged heavily during the earthquake in 1999 in order to analyse the earthquake losses of different situations for Adapazarı, six scenarios are created. In the sensitivity - measurement of cost-effective parameters and case study, the earthquake loss at the end of the analysis period is adopted to allow the meaningful comparison of different situations. However, the model enables the computation of the earthquake losses at any year of the analysis period. MATEMATİK ANABİLİM DALI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1996-2009] Tez Adı : GLp,q(1/1) Kuantum Süper Grubunun Özellikleri Yazar Adı: Sultan Çelik Danışmanı: Prof. Dr. Belgin Mazlumoğlu Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan- 1996 Tez Adı : Varyasyonlar Hesabının Singülerite Problemleri Yazar Adı: Sezai Makas Danışmanı: Prof. Dr. Belgin Mazlumoğlu Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Eylül -1996 Tez Adı: Lineer Olmayan Hiperbolik Denklemlerin Global Çözümlerinin Olmaması Hakkında Yazar Adı: Gülay SEÇİM Danışman: Prof. Dr. Gülseren AYDIN- Prof.Dr. Mehmet Hamidoğlu TAGİYEV Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 1999 ÖZET Bu çalışmada; sınır koşullarında veya denklemin kendisinde, dissipatif terim bulunduran hiperbolik denklemle verilmiş bir sınıf başlangıç-sınır değer probleminin global çözümlerinin yokluğu problemi ele alınmıştır. İncelenen problemlerin her birinde global çözümlerin yokluğu; H.A. Levine[24] tarafından önerilen konkavlık metodu veya V.K. Kalantarov ve O.A. Ladyzhenskaya[15] tarafindan bu yöntemin geliştirilmiş şekli olan genelleştirilmiş konkavlık metodu kullanılarak, ispatlanmıştır. Bu metodlarda, sınır koşullarının özelliklerini de yansıtan ve belli bir norma göre çözümü temsil eden bir fonksiyonel yazarak, bu fonksiyonelin Levine veya KalantarovLadyzhenskaya lemmasının hipotezlerini sağladığı gösterilir. Bu lemmaların sonucunda sonlu t zamanında bu fonksiyonellerin ve dolayısıyla çözümün normunun patladığı bulunur. Birinci bölümde; bu konuda günümüze kadar yapılmış olan çalışmalar hakkında kısa bilgi verilmiştir. İkinci bölümde; tezde kullanılan ve teze temel teşkil eden bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde; Gutt-au + cu = bf(u) denklemi, uygun başlangıç koşulları ve dinamik sınır koşulu ile birlikte global çözümlerinin yokluğu, Kalantarov-Ladyzhenskaya lemması ile incelenmiştir. Bu denklemin özel bir hali olan utt - u = f(u) denklemi, başlangıç koşulları ile birlikte sınırın bir parçasında Dirichlet ve diğer parçasında dinamik sımır koşulu olması durumunda, başlangıç-sınır değer probleminin global çözümlerinin yokluğu araştırılmış ve bir sayısal örnek verilmiştir. Dördüncü bölümde; Putt+ Q(t)ut + A(t, u) = F(t, u), evolusyon denkleminde A(u) = -div (Dup-2 Du), uygun başlangıç koşulları ve u(x, t) = 0 sınır koşulu ve t J= [0,) A(u) =2b2u + b ( u2 u) – b∑ni=1 ∂i (u)2 ∂i u) ve uygun başlangıç koşulları ile birlikte u(x,t)= 0, ∂u /∂n= 0 sınır koşulları alınarak, sonlu bir [0, T) aralığında global çözümlerinin yokluğu Levine lemması kullanılarak araştırılmıştır, ikinci probleme bir sayısal örnek verilmiştir. Beşinci bölümde; a herhangi bir sabit olmak üzere, dissipatif terim içeren kuazi lineer utt -(up-2u)+aut =up-2 u+ ul-2 u dalga denklemi ile birlikte, uygun başlangıç koşulları ve u(x,t) = 0 sınır koşulu alınarak, başlangıç- sınır değer problemi incelenmiştir. v(t) =e-mt u(t) dönüşümü ile denklem, katsayılardaki operatörlerin zamana bağlı olduğu vtt + (2m+a) vt + (m2 +am)v-e(p-2)mt (vp-2 v) = em-t (e(p-1)mt vp-2 v+ e(l-1)mt vl-2 v) denklemine dönüştürülmüştür, v için uygun başlangıç koşulları ve v(x,t) = 0 sınır koşulu ile oluşturulan bu sınır-değer probleminin global çözümlerinin yokluğu KalantarovLadyzhenskaya lemması kullanılarak araştırılmıştır. Bütün problemlerde ispatlar enerji integrali kullanılarak yapılmıştır. Önceki problemlerde başlangıç enerjisi negatiftir. Bu problemde ise başlangıç enerjisinin pozitif olması önemlidir. Son olarak; elde edilen sonuçlar tartışılmış ve bu konuda daha sonra yapılması düşünülen çalışmalar hakkında önerilerde bulunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Global çözümlerin yokluğu, konkavlık metodu, genelleşmiş konkavlık metodu, çözümün patlaması. ABSTRACT Nonexistence of Global Solutions of Nonlinear Hyperbolic Equations In this study, the nonexistence of the global solutions to some class of initial-boundary value problems with dissipative terms in the boundary conditions and dissipative terms in the equations are investigated for some hyperbolic equations. The nonexistence of global solutions in each of the problems which have been investigated has been proved through the use of concavity method which put forward by H. A. Levine[24] and by the use of generalized concavity method, which is the improved version of the above mentioned method by V.Kalantarov and O. A. Ladyzhenskaya[l 5]. In these methods one writes down a functional which reflects the properties of dissipative boundary conditions and represents the norm of the solution in some sense, then proves that this functional satisfies the hypotheses of Levine Lemma or Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma. Hence from the conclusion of these lemmas one concludes that in finite time t, these functionals and hence the norm of the solutions blow up. In the first chapter, the historical development of the studies in this area is informed. In the second chapter, preliminary facts and fundemental definitions used in the thesis are presented. In the third chapter, using Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma, the nonexistence of the global solutions of Gutt-au + cu = bf(u) with suitable initial conditions and a dissipative boundary condition are investigated. In this chapter the nonexistence of the global solutions of utt - u = f(u) with a Dirichlet boundary condition in a certain part of the boundary and dissipative boundary condition in the other part of boundary and a numerical example is also investigated. In the fourth chapter, using Levine Lemma, the nonexistence of the global solutions of the evolution equations Putt+ Q(t)ut + A(t, u) = F(t, u), t J= [0,) where A(u) = -div (Dup-2 Du), with suitable initial conditions and with u(x,t) = 0, t J= [0,)on the boundary is studied. Similarly taking A(u) =2b2u + b ( u2 u) – b∑ni=1 ∂i (u)2 ∂i u) with suitable initial conditions and with u(x, t) = 0, ∂u /∂n= 0 on the boundary in the finite time [0, T) interval. A numerical example is given to the second case. In the fifth chapter, a quasilinear wave equation is treated with dissipative term in the equation utt -(up-2u)+aut =up-2 u+ ul-2 u where a is any arbitrary constant, with suitable initial conditions and u(x,t) = 0 boundary condition, by taking v(t) =, v(t) =e-mt u(t) the equation is transformed into vtt + (2m+a) vt + (m2 +am)v-e(p-2)mt (vp-2 v) = em-t (e(p-1)mt vp-2 v+ e(l-1)mt vl-2 v) where coefficient operators are functions of time. The nonexistence of the global solutions of the above equation with suitable initial conditions and v(x,t) = 0 on the boundary, is investigated by Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma. The nonexistence proofs of the problems in this chapter are obtained by using a suitable energy integral. For the problems of the previous chapter the initial energy was negative but in this problem, it is important that, initial energy is positive. Finally some new directions in this field are suggested and some propositions concerning these equations and related problems are laid down. Keywords: Nonexistence of global solutions, concavity method, generalized concavity method, blow up. Tez Adı: Tamamlayıcısı Bir Q-Grubu Olan Frobenius Grupları Yazar Adı: Didem ÖZTÜRK Danışman: Prof. Dr. Belgin Mazlumoğlu, Prof. Dr. Erhan GÜZEL Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Kasım-2002 ÖZET Bu çalışmada, tamamlayıcısı bir Q-grubu olan Frobenius grupları incelenmiştir. Birinci bölümde, Grup Teorisi ve Adi Gösteriliş Teorisinin temel bilgileri verilmiştir. İkinci bölümde, Q-gruplarının özellikleri ele alınmış ve asal involüsyon içeren Q-gruplan sınıflandırılmıştır. Üçüncü bölümde, M-gruplan, dördüncü bölümde, Frobenius gruplarının genel özellikleri üzerinde durulmuştur. Beşinci bölümde ise, tamamlayıcısı bir Q-grubu olan Frobenius grupları, Sylow 2-alt grupları göz önüne alınarak incelenmiş ve 2-kat tranzitif olmaları halinde, çekirdeğin mertebesi ile tamamlayıcının mertebesi arasında özel bir bağıntı bulunmuştur. Anahtar Kelimeler: Gösteriliş Teorisi, Q-grubu, Frobenius grubu, M-grubu, Çözülebilir gruplar. ABSTRACT In this study; Frobenius groups the complements of which are Q-groups are examined. In section 1, the basic theory of groups and ordinary representation is reminded. The elementary properties of Q-groups are examined and Q-groups which have an irreducible involution are classified in section 2. General properties of M-groups are given in section 3, in section 4, basic properties of Frobenius groups are mentioned. Finally, Frobenius groups the complements of which are Q-groups are investigated with the help of Sylow 2-subgroups are Z 2 or Q8 . When this type of Frobenius groups are 2transitive, a special relation between kernel and complement is found. Keywords: Representation Theory, Q-Group, Frobenius Group, M-Group, Solvable Group. Tez Adı: Lineer Olmayan Parabolik Denklem Sistemi İle Verilen Bir Başlangıç- Sınır Değer Probleminin Global Çözümünün Yokluğu Yazar Adı: Özlem YILMAZ Danışman: Prof. Dr. Gülseren AYDIN Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan-2003 ÖZET Bu çalışmada; ekolojide Volterra-Lotka rekabet modelini temsil eden denklem sisteminin global çözümünün yokluğu problemi, Neumann ve Dirichlet sınır koşulları ile ele alınmıştır. Bu problem incelenirken V.K. Kalantarov ve O.A. Ladyzhenskaya [9] tarafından geliştirilen genelleştirilmiş konkavlık yöntemi kullanılmıştır. Bu yöntemde, yerel çözümün varlığı temel alınarak, denklemin ve sınır koşullarının özelliklerini taşıyan ve belli bir norma göre denklemin yerel çözümünü temsil eden pozitif bir t fonksiyonunun, Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemmasının hipotezlerini sağladığı gösterilir. Sonuçta, t fonksiyonunun yani çözümün normunun sonlu bir t anında sonsuz olduğu bulunur. Çalışmanın giriş bölümünde; lineer olmayan parabolik denklem ve denklem sistemlerinin başlangıç-sınır değer problemlerinin global çözümlerinin yokluğu ve çözümlerin patlaması konularında bugüne kadar yapılmış çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir. Birinci bölümde; tezde kullanılan kavramlar ve tezin oluşumunda yararlanılan yöntem tanıtılmıştır. İkinci bölümde; R n de sınırlı ve yeterince düzgün, sınırına sahip bir bölge olmak üzere, ut u f1 t , u , v x, t , u, u x , v x , t 0 vt v f 2 t , u , v x, t , u , v x , t 0 denklem sistemi, u x,0 u0 x , v x,0 v0 x , başlangıç koşulları, u 0, v 0 sınır koşulları ile, başlangıç-sınır değer probleminin global çözümünün yokluğunu incelemek için, pozitif bir sabit olmak üzere iki kez türevlenebilen pozitif t fonksiyonu, t 2 2 t u ., v ., d 0 şeklinde ele alınarak, bu fonksiyonun, enerji integrali yardımıyla Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemmasının hipotezlerini sağladığı gösterilmiştir. Sonuçta, t fonksiyonunun yani çözümün normunun, sonlu bir t anında sonsuz olduğu bulunmuştur. Üçüncü bölümde, aynı denklem sistemi ve başlangıç koşulları ele alınarak sınır koşulları, u n v n 0, 0 ile değiştirilerek, problemin global çözümünün yokluğu incelenmiştir. Bu incelemede, T0 , ve k pozitif sabitler olmak üzere pozitif t fonksiyonu, t 2 2 t u., v ., d T0 t u0 2 v0 2 t k 2 0 şeklinde ele alınarak, bu fonksiyonun, enerji integrali yardımıyla Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemmasının hipotezlerini sağladığı gösterilmiştir. Sonuçta, t fonksiyonunun yani çözümün normunun sonlu bir t anında sonsuz olduğu bulunmuştur. Sonuç olarak, parabolik tipte denklem sistemi ile verilen bir başlangıç-sınır değer probleminin global çözümünün yokluğu, değişik tipte sınır koşulları ile ele alınarak genelleştirilmiş konkavlık yöntemi ile incelenmiş ve global çözümünün olmaması koşulları elde edilmiş, bu koşullar altında çözümün yokluğu ispatlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Volterra-Lotka rekabet modeli, Dirichlet ve Neumann koşulları, global çözümün yokluğu, genelleştirilmiş konkavlık yöntemi, enerji integrali. ABSTRACT In this study, the problem of nonexistence of global solution of equation system representing the Volterra-Lotka competition model in ecology, is handled with Neumann and Dirichlet boundary conditions. While examining this problem, the generalized concavity method improved by V.K. Kalantarov and O.A. Ladyzhenskaya [9] is used. In this method, under the existence of local solution, it is shown that the positive t function, having the properties of the equation and the boundary conditions and representing the local solution of the equation under defined norm, satisfies the hypotheses of KalantarovLadyzhenskaya Lemma. In conclusion, it is found that the t function namely the norm of the solution is infinite at a finite time t . Information about the studies on the nonexistence of the global solutions and blow up of solution of initial-boundary value problems of nonlinear parabolic equation and equation systems, carried out up to now is given in the introduction. Concepts and the method used in the thesis are introduced in the first chapter. In the second chapter, ut u f1 t , u , v x, t , u, u x , v x , t 0 vt v f 2 t , u , v x, t , u , v x , t 0 equation system with u x, 0 u0 x , v x, 0 v0 x , initial conditions and u 0, v 0 boundary conditions is defined, where R n is bounded and sufficiently uniform with boundary. In order to examine the nonexistence of global solution of the initial-boundary value problem, a positive twice differentiable t function is taken as t t 0 2 u ., v ., 2 d where is a positive constant. By using energy integral, it is shown that t function verifies the hypotheses of Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma. In conclusion, it is found that the t function namely the norm of the solution is infinite at a finite time t . In the third chapter, nonexistence of global solution of a problem with the same equation system and initial conditions but with different boundary conditions such as u n 0, v n 0 is investigated. In this investigation, positive t function is defined as t t 0 2 u ., v ., 2 d T0 t 2 u0 v0 2 t k 2 where T0, and k are positive constants. By using energy integral, it is shown that t function verifies the hypotheses of Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma. In conclusion, it is found that the t function namely the norm of the solution is infinite at a finite time t . As a result, nonexistence of global solution of an initial-boundary value problem given with a parabolic equation system is investigated with generalized concavity method by taking different types of boundary conditions into consideration and conditions of nonexistence of global solution are found. Nonexistence of global solution is proved under these conditions. Keywords: Volterra-Lotka competition model, Dirichlet and Neumann conditions, nonexistence of global solution, method of generalized concavity, energy integra Tez Adı: Varyasyon Hesabı ve Optimal Kontrol Teorisinin Kuadratik Fonksiyonellerinin İncelenmesi Yazar Adı: Gülay İlona TELSİZ Danışman: Prof. Dr. Mahammad TAGHİYEV Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ağustos- 2004 ÖZET Bu çalışmada Varyasyon Hesabı ve Optimal Kontrol Teorisi'nde karşımıza çıkan "Kuadratik Fonksiyoneller" farklı yönlerden incelenmiştir. Varyasyon, hesabında direkt yöntemlerin önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada varyasyon hesabının kuadratik fonksiyonelleri direkt yöntemlerle incelenmiş, klasik Jacobi koşullan sonlu kuadratik formların üçgen dönüşümü ile kanonik şekle getirilişinin bir sonucu olarak ortaya konmuştur. Tezde, Hilbert'in varyasyon hesabında "Varlık Teoremi" ile ilgili verdiği bir örneğin çok geniş, bir genellemesi ele alınmış ve bütün yönleriyle detaylı olarak incelenmiştir. Ayrıca, idare edicisi sınırlı varyasyonlu fonksiyonlar uzayından olan dinamik sistemler ele alınmış, bu sistemlerin çözümlerinin varlığı incelendikten sonra optimallik için şartlar yazılmıştır. İdare edicisi δ- fonksiyonu olan sistemler, ekstremal problemler teorisinin dualite yöntemleriyle çözülmüştür. ABSTRACT In this study, "Quadratic Functionals" are encountered in the "Calculus of Variation and Optimal Control Theory" are examined in different perspectives. It is known that, direct methods have important position in Calculus of Variation. In this study Quadratic Functionals of Calculus of Variation are examined by direct methods. Classical Jacobi conditions are put forward as a result of given canonical form with triangle transformation of finite quadratic forms. In this thesis, the generalization of the example related with the existence theorem given by Hilbert, is investigated in detail. Dynamic systems whose controllers are from the space of functions of bounded variation are also examined. After investigating the existence of the system's solutions the conditions of optimality are written. The systems whose controllers are δ- - functions are solved by duality methods. Tez Adı: Lineer Olmayan Başlangıç- Sınır Değer Problemlerinin Çözümlerinin Uzun Zaman Davranışı Yazar Adı: Müge MEYVACI Danışman: Prof. Dr. Gülseren AYDIN, Prof. Dr. Mehmet CAN Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2005 ÖZET Bu çalışmada, dissipative terim içeren hiperbolik tipten kısmi türevli denklemle konulan başlangıç-sınır değer problemlerinde; iyileştirilmiş potansiyel çukur metodu kullanılarak, enerji azalma kestirimi, enerji ve çözüm fonksiyonu yardımıyla oluşturulan H (f )1-w + P'(t) fonksiyonunun davranışının incelenmesiyle lokal çözümün global olmadığı ve çözümlerin iki parametreli uzayında tanımlı fonksiyon ile Banach Büzülme teoreminin kullanılmasıyla lokal çözümün varlığı sonuçlan elde edilmiştir. ABSTRACT In this study, initial boundary value problems of hyperbolic type partial differential equation including nonlinear dissipative terms was examined. it was shown by analysing the behaviour of H1-w (t)+ P(t) function which was obtained by energy function and solution function that the local solution is not global solution and energy decay estimate was obtained by modified potential well method and it was shown that the existence of local solution is obtained by defining the function on the space consisting of two-parameter and solution and by using Banach contraction mapping theorem. İSTATİSTİK ANABİLİM DALI DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009] Tez Adı: Türk Mortalite Tablosu Yazar Adı: M. Levend Duransoy Danışmanı: Prof. Dr. K. Yoğurtçugil Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Aralık -1993 Tez Adı: Arıma ve Var Modelleme Yöntemlerince Üretilen Önkestirim Modelleri ve Türkiye Ekonomisi Üzerine Bir Uygulama Yazar Adı:Füsun Baytaş Deriş Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Danışmanı: Prof. Dr. K. Yoğurtçugil Teslim Tarihi: Mayıs- 1996 Tez Adı: Parametrik Olmayan Çok Değişkenli Analiz Tekniği: Homojenleştirme Analizi Yazar Adı: Meltem G. (ÇATANA) TUNA Danışman: Doç.Dr. Gülay (BAŞARIR) KIROĞLU Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 1999 ÖZET Çok değişkenli parametrik olmayan teknikler özellikle son yıllarda dünya literatüründe önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Gelişen bilgisayar teknolojisi de parametrik yöntemlere kıyasla daha gerçekçi olan bu tür tekniklerin uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. 'Özellikle grafiksel gösterim ağırlıklı teknikler büyük ilgi görmektedir. Bu çalışmanın amacı kategorik verilerin analizi için geliştirilmiş olan grafiksel gösterime dayalı homojenleştirme analizini (Homogeneity Analysis) incelemektir. Homojenleştirme analizinde nesne ve kategoriler için kayıp fonksiyonu olarak tanımlanan belirli kriterleri en iyileyen puanlar belirlenir daha sonra bu puanlar yardımıyla grafikler oluşturulur. Çalışmada kayıp fonksiyonları ve bunların çözümlerinde kullanılan algoritmalar incelenmiş ve elde edilen grafiklerin yorumlan sunulmuştur. Uygunluk analizi (Correspondence Analysis) de benzer bir teknik olmakla beraber sadece iki değişken için uygulanmaktadır. Özetle uygunluk analizi iki değişkenin oluşturduğu iki boyutlu çapraz tablolar için kullanılmaktadır. Bu nedenle homojenleştirme analizi çoklu uygunluk analizi olarak da adlandırılabilmektedir. Çalışmada uygunluk analizi incelenmiş, grafiklerin oluşturulabilmesi için gerekli olan koordinat hesaplarına değinilmiştir. Her iki analiz sonucunda elde edilen grafiklerin kategoriler arasındaki ilişkiyi belirlemek için kullanımının yanı sıra kategorileri sınıflandırmak için kullanımı üzerinde de durulmuştur. Grafiklerin incelenmesini kolaylaştırmak amacıyla lojistik regresyon analizinin kullanımı önerilmiştir. Analizlerden elde edilen koordinatlara uygulanan lojistik analizi yardımıyla ulaşılan fonksiyonların ayrımsama için kullanılabileceği gösterilmiştir. Homojenleştirme analizi ile ilişkili olduğu düşünülen çok değişkenli analiz tekniklerinden çok boyutlu ölçekleme, doğrusal olmayan temel bileşenler analizi ve doğrusal olmayan kanonik korelasyona da değinilmiştir. Bu tekniklerle elde edilebilecek grafiklere örnekler verilmiş ve teknikler arası farklılıklar açıklanmıştır. Uygulamada bir otomotiv şirketinin bayileri üzerinde gerçekleştirdiği araştırma sonuçları kullanılmış ve SPSS paket programının 8.0 sunumundan faydalanmıştır. Elde edilen grafiklerin çeşitli açılardan yorumlan sunulmuştur. Yararlı olabileceği düşünülen komut dizinlerine ve araştırmada kullanılan soru formuna yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kategorik Veri, Homojenleştirme Analizi, Uygunluk Analizi, SPSS CATEGORIES, HOMALS, PRINCALS, OVERALS. ABSTRACT A Non-Parametric Multivariate Analysis Technique: Homogeneity Analysis Non-parametric multivariate techniques have an important place in literature in recent years. These techniques are more realistic than parametric ones and are easier to apply with the developing computer technology. Especially graphical approaches of data analysis have been calling attention. The main objective of this study is to analyse the homogeneity analysis which is a popular graphical method for the categorical data. Homogeneity analysis minimize the loss function and determines the objects scores and categories quantification's. Graphs are obtained with the help of these scores and quantification's. Since correspondence analysis is also analysed in this study is a very similar technique which is used for two variables summarised by a contingency table, homogeneity analysis is also known as multiple correspondence analysis. Both methods produce plots in which both objects and categories are presented as points in a low - dimensional space. Plots obtained form theses two techniques can be used to explain the similarities between categories as well as to classify the similar categories. In order to simplify the analysis of the graphs obtained from both of the techniques the logistic regression is proposed. It is shown that classification will be easier by using the line obtained from the logistic regression analysis applied to the coordinates of the categories. A Other multivariate techniques related to homogeneity analysis are also explained and comparisons of the methods are given. The results of a research made for the services of an automotive and SPSS statistical software is used for applications. Graphs obtained from the analysis is also interpreted from different aspects. Command syntax that will be necessary is given at Keywords: Categorical Data, Homogeneity Analysis, Correspondence Analysis, SPSS, CATEGORIES, HOMALS, PRTNCALS, OVERALS. Tez Adı: Hizmet Sektöründe Müşteri Memnuniyetinin Servqual Yöntemi İle Ölçülmesi Yazar Adı: Hale BÜTÜN Danışman: Prof. Dr. Nalân CİNEMRE Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2000 ÖZET Globalleşen dünyada serbest ekonomilerin yarattığı rekabet ortamında işletmelerin var olabilmelerinin tek koşulu toplam kalite yönetimi anlayışını benimsemeleridir. Müşteri ile bütünleşerek kaliteli hizmet ve ürün sunumunu baz alan toplam kalite yönetimi anlayışı bütün işletme çalışanlarının yönetime katılımım gerektirmektedir. Buradan yola çıkılarak yönetime katılan çalışanlar tatmin olacak ve müşteriyi tatmin edeceklerdir. Müşterilerin ne istediklerinin bilincinde olmaları işletmelerin gerek hizmet gerekse ürün üretimlerinde kontrolü sürekli kılmalarını gerektirmektedir. Zira müşteri kalite istemektedir. Aksi takdirde beğenmediği ürün ya da hizmeti tekrar talep etmemekte ve taraf değiştirmektedir. İşletmelerin müşterilerini sürekli kılabilmeleri onları çok iyi tanımaları, dolayısıyla ne istediklerini bilerek bu doğrultuda kaliteli ürün ve hizmet sunmaları ile mümkündür. Üretimin her aşamasında yapılacak kontrollerde kullanılan istatistiksel kontrol araçları işletme için vazgeçilmezlerdendir. İşletmelerin müşterilerini tanıyabilmeleri, ne istediklerini belirleyebilmeleri, hizmet ya da üründen tatmin düzeylerini tespit edebilmeleri için sürekli müşteri araştırması yapmaları gerekmektedir. Müşteri değerli çalışan işletmeler için kaçınılmaz olan müşteri araştırması, sunulan hizmet ya da ürünün algılanma düzeyini de belirleyeceğinden ileri de izlenecek yol konusunda sonsuz faydalar sağlayacaktır. Müşterinin kral olarak belirlendiği günümüz piyasasında kaliteyi belirleyen müşteri, beklentileri ile algılamaları arasında fark olmamasını da istemektedir. Bunun için yapılması gereken müşteri araştırmasının sürekli yapılması ve elde edilen sonuçların uygulamaya konulmasıdır. Tez Adı: Sistem Simülasyonu Yazar Adı: Ü. Halit ÖZDEN Danışman: Prof. Dr. Nalan CİNEMRE Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: 2000 ÖZET Sistemlerin incelenmesi ve analizinde birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları bulunan farklı yöntemler kullanılabilir. Karmaşık sistemlerin incelenmesinde sıkça başvurulan ve kullanıcılarına büyük kolaylıklar sağlayan yöntemlerden biri de simülasyondur. Bu çalışmanın amacı sistemlerin analizinde ve karar vermede etkin bir yöntem olan simülasyonu tüm yönleriyle açıklamak ve nasıl uygulandığım göstermektir. Uygulama konusu olarak ekonominin büyümesinin hızlandırıcı gücü olarak kabul edilen İstanbul Menkul Kıymetler Borsası seçilmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde sistem, sistem yapısı, sistem türleri, sistem hayat döngüsü, sistem yaklaşımı, sistem performansı ve model gibi belli başlı kavramlarla ilgili ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. İkinci bölümde simülasyonun tanımı, türleri, avantaj ve dezavantajları, hayat döngüsü ve simülasyon çalışmasının güvenirliğinin test edilmesi için gereken prensipler anlatılmıştır. Simülasyon çalışmalarında, özellikle de Monte Carlo simülasyonunda, değişik istatistiksel kavramlar ve yöntemlerden yararlanılır. Bu amaçla üçüncü bölümde temel istatistiksel kavramlar tanımlanmış, rassal değişkenler, kesikli ve sürekli olasılık dağılımları üzerinde durulmuştur. Dördüncü bölümde simülasyon çalışmaları için önemli olan rassal sayı kavramı, rassal sayıların taşıması gereken özellikler, rassal sayı üretme yöntemleri, üretilen rassal sayıların rassallıklarına ilişkin testler, rassal sayılardan rassal değişken türetme yöntemleri ve dağılımlara uygunluk testleri ayrıntılı olarak incelenmiştir. Beşinci bölüm uygulamaya ayrılmıştır. Uygulama konusu olarak özellikle son yıllarda hızla gelişmekte olan Türkiye hisse senedi piyasası seçilmiştir. Uygulama ile Türkiye'deki hisse senedi piyasasının zayıf formda etkin olup olmadığının belirlenmesi ve haftanın günlerine göre endeks getirilerinin anomaliye sahip olup olmadığının ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. İki aşamadan oluşan uygulamanın birinci aşamasında piyasanın etkin olup olmadığının araştırılması amacıyla piyasada işlem gören hisse senedi fiyatlarının tamamının bir göstergesi olan endeks değerlerinin getirilen hesaplanıp haftanın günleri bakımından getiriler arasında bir ilişki olup olmadığı incelenmiştir. Uygulamanın ikinci aşamasında birinci aşamada elde edilen bulgular doğrultusunda haftanın günlerine göre endeks değerlerinin uyduğu teorik dağılımlar belirlenmiş ve simülasyon gerçekleştirilmiştir. Simülasyon sonucunda en yüksek ve en düşük getirileri sağlayan günler saptanmıştır. ABSTRACT The purpose of this study is to explain simulation, especially an effective method in system analysis and in decision making, comparing with the other analytic methods. In the first chapter of the thesis, basic concepts like system, system structure, system types, system life circle, system approach, system performance and system models are explained in detail. Definitions of the simulation, its types, advantages and disadvantages, and the principles to test the reliability of the simulation are given in the second chapter. Simulation, especially Monte Carlo Simulation, uses different statistical methods. Due to this, basic statistical concepts are defined and random variables, discrete and continuous probability distributions are explained in the third part. In the fourth chapter, the random number concept, the properties, and methods of producing them, are explained. In the same part, the tests related with the uniformity such as Kolmogorov-Smirnov, Chi-square etc. and the randomness of these numbers such as Run tests, Poker Test etc. are explained. In the fifth chapter, simulation application is done. For application, Istanbul Stock Exchange Market is chosen. The aim of the application is to determine either the market is effective in the weak form or not. To decide the effective form of the market, simulated stock prices are used. The results of the application showed the market is not effective in the weak form. The results also showed returns are maximum on Wednesdays and minimum on Tuesdays. Tez Adı: Doğrusal Regresyonda Sağlam Kestirim Yöntemleri ve Karşılaştırılmaları Yazar Adı: Latif ÖZTÜRK Danışman: Prof. Dr. Gülay BAŞARIR KIROĞLU Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Haziran-2003 ÖZET Bu çalışmada, doğrusal regresyon çözümlemesinde en küçük kareler yöntemine alternatif olmaktan öte, EKK yönteminin uygulanmasındaki bazı varsayımlardan sapmaların olduğu durumlarda uygulanan sağlam regresyon yöntemlerinin en iyi doğrusal yansız birer kestirici olduklarının benzetim ve sayısal verilerle gösterilmesi amaçlandı. Birinci Bölüm'de regresyon çözümlemesi yöntemine giriş yapılarak genel bilgiler yarımda EKK yönteminin varsayımları ve bu yöntemle yapılacak doğrusal regresyon çözümlemesi genel hatlarıyla kısaca incelenmiştir. İkinci Bölüm'de sağlam kestiricilerin tarihsel gelişimi, bu yöntemlerin amaçları, gerekliliği ve başarımlarıyla birlikte, bu yönteme dahil olan bazı sağlam kestiricilerin tanımlamaları yapılmış ve özellikleri incelenmiştir. Üçüncü Bölüm'de benzetim çalışması için EKK, LMS (Least Median of Square) ve LTS (Least Trimmed Square) regresyon çözümleme yöntemleri için QBX programlama dilinde benzetim programı hazırlanmış ve bu programdan normal, üstsel ve düzgün dağılımlarının çeşitli parametre değerleri için sonuçlar alınarak bu sonuçlar girdi değerleriyle karşılaştırılıp bu yöntemlerin yansızlıkları gösterilmeye çalışılmıştır. Devamında, S-PLUS, PROGRESS ve benzetim programları kullanılarak turizm verileri ile EKK, M, S, LMS ve LTS kestirim yöntemlerinin aykırı değerler karşısmdaki davramşlan ve parametreleri incelenerek karşılaştırmalar yapılmıştır. Dördüncü Bölüm'de ise benzetim çalışmasının ve sayısal veriler ile yapılan uygulamanın sonuçlan tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: sağlam regresyon, sağlam kestiriciler, benzetim, aykırı gözlem, LMS, LTS ABSTRACT This study's aim is to view and analyse in simulation and numeric data the best linear unbiased property of robust regression methods, especially when there are deviations from assumptions of ordinary least square(OLS). This does not mean that robust methods are alternatives of OLS. The first chapter, begins with regression analysis and assumptions of OLS methods are given in general. In the second chapter, historical developments, aims, necessity and success of robust methods investigated. Beside, properties of some robust estimators are defined and analysed. In the third chapter, using QBX programming language simulation programs are edited for OLS, Least Median of Square(LMS) and Least Trimmed Square(LTS). By running this programs, normal, exponential and uniform distributions for different parameters are . taken and the results are compared with inputs. Unbiasedness of this methods are shown. Using SPLUS, PROGRESS and simulation programs with tourism data, the behaviour of OLS, M, S, LMS and LTS methods against leverage points and their parameters are investigated and compared. In forth part, the result of simulation study and the application with real data are discussed. Keywords: robust regression, robust estimators, simulation, leverage point, LMS, LTS Tez Adı: İstatistik Bölümü Öğrencilerini ve Öğretim Elemanlarını İzleyen Bir Karar Destek Sistemi: Baykuş Programı Yazar Adı: Semra ERPOLAT Danışman: Prof. Dr. Nalân CİNEMRE Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan- 2007 ÖZET Geçen yüzyılın sonlarına gelindiğinde, geçmişe kıyasla, dünyada her konuda büyük değişimler yaşanmıştır. Bu değişimlerden birisi de veri kaynaklarındaki artıştır. Veri kaynaklarındaki artışa bağlı olarak verilerdeki artış beraberinde “doğru ve gerçekçi verilerden yararlanarak problemlere sistematik bir yaklaşım çerçevesinde çözüm getirme” zorunluluğunu doğurmuştur. Bu bağlamda, çok sayıdaki verinin gereksinimlere göre ayrılıp yararlı bilgiye ulaşılması hemen herkes için sorun olmuştur. Bu sorunun çözümü için önerilen sayısız yöntem vardır. Bu yöntemlerden birisi de karar alıcıların yarı yapılanmış ve yapılanmamış veri ve modellerden yararlanmalarına yardım ederek, onları görevlerinde destekleyen bilgisayar tabanlı etkileşimli bir sistem olan Karar Destek Sistemi’dir. Bu çalışmada, bilgiden yararlı bilgi edinmeyi sağlayan değişik sistemler üzerinde durulmuş ve bu sistemlerden en çok kullanılanlardan biri olan Karar Destek Sistemleri’ne bir örnek verilmiştir. Çalışma dokuz bölümden oluşmuştur. Birinci Bölümde karar, karar alma süreci, karar kuramı, karar çözümlemesi ve Karar Destek kavramları açıklanmıştır. İkinci Bölümde modelleme ve problem çözümleme süreci kavramları ayrıntılandırılmıştır. Üçüncü Bölümde Bilgi Sistemleri, Dördüncü Bölümde Karar Destek Sistemleri, Besinci Bölümde Bilgi Tabanlı Karar Destek Sistemleri, Altıncı Bölümde ise Uzman Sistemler ve bilgi edinimi hakkında bilgi verilmiştir. Yedinci Bölümde Karar Destek Sistemleri, Uzman Sistemler, Bilgi Tabanlı Karar Destek Sistemleri’nin nasıl inşa edildikleri ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Sekizinci Bölümde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü öğretim elemanlarına ve bu bölümün lisans, lisansüstü programlarına kayıtlı örgencilerine çeşitli konularda yardımcı olmak amacıyla geliştirilen ve Baykuş ismi verilen bir Karar Destek Sistemi anlatılmıştır. Son Bölüm sonuç ve önerilere ayrılmıştır. Anahtar Kelimeler: Karar alma, Karar Destek, Karar Destek Sistemleri ABSTRACT A Decision Support System Following The Students and The Instructors Of Statistics Department: Baykus Program In compare with the past there are incredible changes almost in every aspect of the world especially in the number of data sources. The increase of data sources caused the increase in the quantity of data. As a result, “solving problems in a systematic way by using correct and real data” became inevitable big problem. In this context, to obtain knowledge from the categorization of the data with respect to needs became common problem for everybody. Many methods are available to solve this common problem. One of these methods is known as Decision Support System which is computer based and interactive one. This system helps decision makers and support them at their tasks for benefit from semi structured and unstructured data and models. In this study, different systems are used to obtain knowledge from information are explained briefly, and the well known and widely used of them “Decision Support Systems” is explained in detail and exampled. This study is composed of nine chapters. In the First Chapter, some important concepts such as decision, decision making process, decision theory, decision analysis, and decision support were explained. In the Second Chapter modelling and problem solving process were investigated. Information Systems were explained in the Third Chapter while Decision Support Systems in the Fourth. The Fifth Chapter is about Knowledge Based Decision Support Systems. In the Sixth Chapter Expert Systems and knowledge acquisition were explained. The construction of Decision Support Systems, Expert Systems, Knowledge Based Decision Support Systems are explained in the Seventh Chapter in detail. In the Eight Chapter Decision Support System which is named as Baykus was introduced. The aim of Baykus is to help the instructors of Mimar Sinan Fine Arts University Faculty of Arts and Letters Department of Statistics, and the registered students of the licence and the high licence programs of Statistics. In the Last Chapter results and comments were placed. Keywords: Decision making, Decision Support, Decision Support Systems Tez Adı: Yapısal Eşitlik Modellerinde Bilgi Kriterleri Yazar Adı: Eylem Deniz AKINCI Danışman: Prof. Dr. Gülay KIROĞLU Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Mayıs- 2007 ÖZET Yapısal Eşitlik Modelleri, gözlenen ve gizli değişkenler arasındaki nedensel ilişkilerin test edilmesinde kullanılan ve başta Regresyon Analizi, Yol Analizi ve Doğrulayıcı Faktör Analizini içinde barındıran oldukça popüler bir yöntem olmuştur. Bu kadar popüler olmasına karşın, Yapısal Eşitlik Modellerinin analizinde hala kesin sonuca bağlanamayan konular vardır. Bu konuların başında, alternatif modeller arasında nasıl seçim yapılacağı yer almaktadır. Bu çalışmada, Yapısal Eşitlik Modelleri analizinde yer alan alternatif modeller arasında en iyi olanını belirlemede kullanılacak olan Akaike-tipi Bilgi Kriterleri ile Bilgi Karmaşıklığı-tipi Kriterlerin performansları bir benzetim çalışması ile değerlendirilmiş ve sonuçlar, kriterlerin gerçek veri kümesine uygulanması ile desteklenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yapısal Eşitlik Modelleri, Bilgi Kriterleri, Akaike-tipi Bilgi Kriterleri, Bilgi Karmaşıklığı-tipi Kriterler ABSTRACT Information Criteria In Structural Equation Models Structural Equation Modeling is a popular method used in testing hypotheses about causal relationship among measured and latent variables. This method includes Regression Analysis, Path Analysis and Confirmatory Factor Analysis. In spite of its popularity, there are some topics in the analysis of Structural Equation Modeling which can’t be reached the definite results. One of these topics is how alternative models can be chosed. In this study, Akaiketype criteria and Information Complexity-type criteria used in chosing the best alternative model in analysis of Structural Equation Modeling is evaluated with a simulation study. Finally, the simulation results are supported with an application of the real data set. Keywords: Structural Equation Models, Information criteria, Akaike-type Criteria Information Complexity-type Criteria Tez Adı: Çok-düzeyli regresyon modelleri ile çok-düzeyli yapısal eşitlik modellerinin uygulamalı karşılaştırılması Yazar Adı: Elif Ünal Çoker Danışman : Prof. Dr. Gülay Kıroğlu; Prof. Dr. Joop Hox Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Nisan-2009 ÖZET Çok-düzeyli modeller ya da yaygın olarak kullanılan diğer adıyla hiyerarşik doğrusal modeller, son yirmi yıldır istatistikte kendisine oldukça önemli bir yer edinmiştir. Bu modeller, adından da anlaşılacağı üzere, hiyerarşik ya da iç-içe veri yapısının söz konusu olması durumunda kullanılmaktadır. Veri yapısının hiyerarşik ya da iç-içe olması durumunda, klasik istatistiksel yöntemlerin temel varsayımlarından biri olan gözlemlerin birbirinden bağımsız olması varsayımı sağlanmamaktadır. Dolayısıyla söz konusu veri yapısının gözlenmesi durumunda, klasik istatistiksel yöntemler uygulanamamakta ve çok-düzeyli modeller devreye girmektedir. Çok-düzeyli modeller genel olarak, çok-düzeyli regresyon modelleri ve çok-düzeyli yapısal eşitlik modelleri olarak iki ana başlık altında toplanabilir. Bu çalışma kapsamında her iki model grubu ayrıntılı bir şekilde ele alınmış, uygulama kısmında da Vücut Kitle İndeksi için çok-düzeyli regresyon modelleri ile çokdüzeyli yol modelleri kurularak bu modeller uygulamalı olarak birbirleriyle karşılaştırılmıştır. ABSTRACT Multilevel models (or hierarchical linear models), has gained a very important status in statistics since the last twenty years. As their titles suggest, these models are used when there is a hierarchical or nested data type at present. In the presence of hiearchical or nested data type, one of the fundamental assumptions of classical statistical methods which is the independency of the observations is violated. Therefore, if the data type in question is observed, classical statistical methods cannot be put to work and thus multilevel models step in. Multilevel models can be distinguished into two types which are multilevel regression models and multilevel structural equation models. Both models are examined in detail, and in the application section, multilevel regression models and multilevel path models are composed for Body Mass Index and these models are compared with each other in a practical fashion. Tez Adı: EEG analizinde bağımsız bileşenler Yazar Adı: Elif Özge Özdamar Danışman : Prof. Dr. Nalan Cinemre Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2009 ÖZET Bu çalışmanın amacı, daha çok telekominikasyon uygulamaları ve biyomedikal sinyallerin analizi gibi mühendislik uygulamalarında kullanılan fakat çok değişkenli bir istatistik tekniği olan Bağımsız Bileşenler Analizi’ni farklı yaklaşımlarla EEG sinyalleri üzerinde uygulayarak karşılaştırmaktır. Bu amaç kapsamında Bağımsız Bileşenler Analizi’nin ülkemizdeki istatistik araştırmalarına kabul göreceği öngörülmektedir. ABSTRACT The aim of this study is to introduce a multivariate statistical technique, Independent Component Anaysis, which is widely used for engineeering applications such as telecommunication biomedical signal analysis. For this purpose, different approaches to Independent Compoent Analyis were applied made comparision on EEG signals. Tez Adı: Uzamsal regresyon analizi Yazar Adı: Özlem Deniz Danışman : Prof. Dr. Aydın Erar Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Temmuz-2009 ÖZET Bu çalısmada amaç, uzamsal regresyon analizinde kullanılacak agırlık matrislerini düzenlemek üzere farklı uzamsal agırlık fonksiyonlarının olusturulmasıdır. Bu amaç dogrultusunda, incelenen bölgelerin cografi konumlarının yanı sıra farklı etkiler de fonksiyonlara dahil edilerek uzamsal agırlık matrisleri düzenlenmis ve uzamsal modeller olusturulmustur. Birinci bölüm giris niteliginde olup tezi olusturan konu baslıklarından kısaca bahsedilmistir. İkinci bölümde; genel olarak uzamsal verilerin yapısı ele alınmıstır. Üçüncü bölümde; uzamsal analizde kullanılabilecek modeller ayrıntılı bir biçimde ele alınmıstır. Ayrıca bu modellerin olusturulmasında kullanılacak agırlık matrislerinin elde edilme yöntemlerine de yer verilmistir. Dördüncü bölümde; uzamsal regresyon analizinin uygulanmasında izlenecek süreç ve kullanılacak istatistiksel testler açıklanmıstır. Besinci bölümde; olusturulan farklı agırlık fonksiyonları yardımıyla agırlık matrisleri düzenlenmis ve uzamsal regresyon analizi uygulanmıstır. Analiz sonucunda elde edilen modellerin geçerlilikleri sınanmıs ve modeller yardımıyla tahminler yapılmıstır. Son bölüm olan altıncı bölümde ise çalısmanın sonuçları tartısılmıs ve ileriye yönelik yapılabilecekler üzerinde durulmustur. ABSTRACT The aim of this study is to form different spatial weight functions in order to create spatial weight matrix which is used for spatial regression analysis. For this purpose, other impacts are included along with the geographical coordinates of the locations. The first chapter is an introduction chapter which covers the main titles of the thesis. In the second chapter, structures of spatial data are discussed generally. In the third chapter, models that can be used in spatial analysis are examined in details. In the fourth chapter, the process of spatial regression analysis and the statistical tests are examined. Rules for building spatial weight functions are also given in this chapter. In the fifth chapter, spatial weight matrix are built by different spatial weight functions and spatial regression analysis applied. Validity of these models are checked and they are used for prediction. In the sixth chapter which is the final chapter, the results of the study are discussed and recommendations for future studies are given. Tez Adı: Otokorelasyonlu hataların varlığında doğrusal olmayan regresyon Yazar Adı: Barış Aşıkgil Danışman : Prof. Dr. Aydın Erar Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Aralık-2009 ÖZET Birçok farklı alanda kullanılabilen doğrusal olmayan regresyon modelleri için parametrelerin etkin bir biçimde kestirimi büyük bir önem taşımaktadır. Hataların otokorelasyonlu olduğu durumlarda, parametre kestirimlerini elde etmek için alışılagelen en küçük kareler kestirim yöntemini kullanmak bir etkinlik sorunu doğurur. Özellikle otoregresif biçimli otokorelasyon süreçlerinin varlığında, doğrusal olmayan regresyon modellerinde etkin parametre kestirimleri elde etmek için bazı yöntemler önerilmiştir. Literatürde bu yöntemler, en çok olabilirlik ve iki aşamalı en küçük kareler olarak verilmiştir. En çok olabilirlik yöntemi, bir log olabilirlik fonksiyonunun en büyüklenmesine; iki aşamalı en küçük kareler yöntemi ise bir ağırlık ya da dönüşüm matrisi kullanımı sonucunda otokorelasyonun etkisinin giderildiği yeni bir model oluşturulmasına dayanır. Bu çalışmada, iki aşamalı en küçük kareler yöntemi ele alınmış ve bu yöntem, çeşitli yaklaşımlar yardımıyla daha etkin parametre kestirimleri verecek biçimde yeniden düzenlenmeye çalışılmıştır. Çeşitli yaklaşımlarla elde edilen düzeltilmiş iki aşamalı en küçük kareler yöntemi, iki farklı gerçek veri kümesi üzerinde uygulanmış ve sonuçların genellenmesi için bir Monte Carlo benzetim çalışması yapılmıştır. ABSTRACT Estimating the parameters efficiently for nonlinear regression models which are used in many different areas is very important. There is an efficiency problem in parameter estimation of nonlinear regression models by using ordinary least squares method when disturbances are autocorrelated. Especially for autoregressive type of autocorrelation process some methods are proposed in order to obtain efficient parameter estimates in nonlinear regression models. In the literature, these methods are given as maximum likelihood and two stage least squares. The maximum likelihood method is based on maximizing the log likelihood function. On the other hand, the two stage least squares method is based on a new model obtained by using a weight or transformation matrix. In this study, the two stage least squares method is taken into consideration and this method is tried to be modified by using several approaches in order to obtain more efficient parameter estimates. The modified two stage least squares method given by using several approaches is applied on two different real data sets and a Monte Carlo simulation study is made to generalize the results. KOMPOZİSYON PROGRAMI DOKTORA TEZİ Tez Adı: Soruşturma Adlı Piyano Yapıtı Üzerine İnceleme ve Orkestra ve Koro İçin Ölümsüz Gölgeler Yazar Adı: Nihan Atay Danışmanı: Prof. Dr. Cengiz Tanç Anabilim Dalı: Kompozisyon Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Şubat -1990 PİYANO PROGRAMI DOKTORA TEZİ Tez Adı: Saint- Saens Piyano Konçertsu Op22 Sol M. Oda Müziği Konseri Yazar Adı: Zeynep Yamantürk Danışmanı: Prof. Dr. Judith Ulağ Anabilim Dalı: Piyano Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Aralık -1994 Tez Adı: Konçerto Aşaması-Solo Piyano Piy Resital Aşaması-Oda Müziği Aşaması Yazar Adı: Hakan Tezonar Danışmanı: Prof. Dr. Suna Erel Anabilim Dalı: Piyano Programı Doktora Tezi Teslim Tarihi: Ocak –1995 Tez Adı: Chopin II. Konçerto,Mi Minör BP . 11 Yazar Adı: Metin Ülkü Danışman : Prof. Judith Uluğ Anabilim Dalı: Piyano, Arp, Gitar Sanatta Yeterlilik Tezi Teslim Tarihi: Eylül-1992