1983-2009 Doktora Tez Listesi - Mimar Sinan Güzel Sanatlar

advertisement
DOKTORA/SANATTA YETERLİK TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
BİNA BİLGİSİ PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı: Türk Konut Mimarisi Ahşap Yapılarında Strüktür Plan İlişkisi
Yazar Adı: Perihan Gökçe
Danışmanı: Prof. Dr. Asım Mutlu
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-1984
Tez Adı: Hareket Halindeki Gözlemcinin, Hız Faktörüne Bağlı Üç Boyutlu Algılama
Kriterlerinin, Mimari Mekan Düzenlemesinde Kullanılması Üzerine Bir Araştırma
Yazar Adı: Mehmet Tahsin Canbulat
Danışmanı: Prof. Muhlis Türkmen
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-1988
Tez Adı: Hava Ulaşım Terminallerinde Fonksiyonel Alan Büyüklüklerinin Saptanması ve
Atatürk Havalimanına Yönelik Bir Uygulama
Yazar Adı: Oya Torum
Danışmanı: Prof. Dr. Esad Süer
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan -1990
Tez Adı: Dış Mekan Yaşantısına Bağlı Olarak Mimari Ölçekteki Fiziksel Biçimlenişi
Değerlendirmeye Yönelik Bir Model
Yazar Adı: Selim Velioğlu
Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım-1990
Tez Adı: Tarihi Mekanlar İçin Bir Hypermedya Sistemi Önerisi
Yazar Adı: Oğuzhan Özcan
Danışmanı: Prof. Dr. Esad Süer
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-1993
Tez Adı: Mimari Tasarımda Bir Faktör Olarak Değişebilirlik
Yazar Adı: Nihat Gök
Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-1993
Tez Adı: Mimari Tasarımda Ritmik Örgü ve Kurgunun Değerlendirilmesi ve Ritmik
Volümetrinin Yeri
Yazar Adı: Hüseyin Yanar
Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-1994
Tez Adı: İstanbul Kentinde Düşük Gelirli Konutu Planlaması İçin Kullanıcı Katılımlı Bir
Sistem Önerisi
Yazar Adı: Deniz (Onat) Şahinler
Danışmanı: Prof. Dr. Esad Süer
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mayıs –1995
Tez Adı: Mimarlık-İletişim- Dil Bağlamında Mimarın İşine bir Yaklaşım Yazar Adı: Recai
Aynan(DR)
Danışmanı: Doç. Dr. Nihat Güner
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım -1995
Tez Adı:Mimari’de Doğa ve Kavram Boyutlarının Bir Antik Kent’de İrdelenmesi
Yazar Adı: Nevzat Oğuz Özer
Danışmanı: Prof. Dr. Muammer Onat
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mayıs-1996
Tez Adı:Tarihi çevre içinde binaların yeniden kullanımı Galata örneği: Kente yeniden katılım
Yazar Adı: F.Emel Ardaman
Danışmanı: Prof.Dr. Nihat Güner
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-1997
Tez Adı:Mimari tasarımda biçime bağlı davranışlar
Yazar Adı: Yasemin Balkan
Danışmanı: Prof.Dr. Muammer Onat
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım-1997
Tez Adı:Boşluk kavramı ve mimari tasarımdaki yeri
Yazar Adı: F.Gülşen Gülmez
Danışmanı: Prof.Dr. Muammer Onat
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım-1997
Tez Adı:Sekans kavramı ve mimari tasarımdaki yeri
Yazar Adı: Server Duygu Okay Arıkök
Danışman: Prof.Dr. Muammer Onat
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-1999
Tez Adı: Mimarlıkta Çevreye Yabancılaşma ve Gümüşhane Örneği
Yazar Adı: A. Rıdvan KUTLUTAN
Danışman: Prof. Muammer ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan-1998
ÖZET
Doğu Karadeniz bölgesi ve özellikle Gümüşhane mimari yapısıyla ilgimi çeken bir bölge
olmuştur. Gümüşhane'de farklı mimari anlayışta yapılmış binaları aynı yerleşim çevresinde
görmek olanaklıdır. Gümüşhane'nin mimari yapısındaki bu farklılaşma, Gümüşhane ve
çevresinde araştırma yapmama neden olmuştur. Araştırmalar, "Mimarlıkta çevreye
yabancılaşma" problemini ortaya çıkarmıştır.
"Yabancılaşma" kavramı "benzerlerin arasında farklı olanı diğerleriyle ilişkilendirme
durumu" olarak tanımlanır. Yabancılaşma, bir çevre içinde farklılaşma veya uyumsuzluk
durumudur. Yabancılaşma, belirli bir çevre içinde; doğal, sosyal, kültürel ve fiziksel
değişimlerin sonrasında gelişir. Değişim, önce yeni veya yabancı etkilerle ' çevrede
farklılaşmaya, sonra çevre bu farklılaşmaya uyum sağlama yönünde gelişim gösterir. Değişim
çevrenin gelişim sürecinde katalizör görevi üstlenir. Çevre ve insan sürekli etkileşim
içindedir. .İnsanın çevresiyle etkileşimi değişim, farklılaşma ve uyum sağlama yönünde
hareket eder.
"Çevre" insanın doğaya uyum sağlamak için yaptığı fiziksel ve düşünsel mücadelenin
ürünüdür. Çevre, fiziksel (Doğal ve Mimari) çevre ve Kültürel çevre olarak karşımıza çıkar.
Mimari çevre, yerleşim ve bina ölçeğinde, tasarlanmış fiziksel ve kültürel çevredir.
“Mimarlık” belirli bir bölgede (doğal çevrede), belirli bir dönemde, bir [toplum grubunun barınma, gereksinimini karşılamak amacıyla oluşturduğu yapay çevredir. Yapay çevre(Mimarlık) insanın doğaya uyum sağlamak için oluşturduğu ikinci bir araçevredir. İnsan
doğaya' uyum sağlarken yarattığı yapay çevre (mimarlık) doğaya yabancılaşmaktadır.
Doğanın topoğrafik çizgisini değiştirmekte ve ekolojik yapısını bozmaktadır.
Mimarlık fiziksel ' olduğun-;kadar kültürel bir oluşumdur. Bu nedenle mimarlık bağlamında
fiziksel-ve kültürel çevre birbirinden ayrılmaz bir bütündür. "Kültür" insanın doğaya uyum
sağlaması için yaptığı mücadele biçimidir. Mimarlık, insanın doğada oluşturduğu kültürün
ürünüdür. Mimarlık belirli bir kültüre sahip, yaşadığı bölgenin doğal koşullarını kullanabilen
toplum grubu tarafından oluşturulur. Mimarlık boşluğun kültürel bağlamda sınırlandırılması
ile oluşan mekân kurma eylemidir. Mimarlık mekân, ve mekânı sınırlandıran elemanlardan
oluşur. Mekânlar, mekân düzeni, mekânı sınırlandıran mimari elemanlar ve biçimleri kültürün
ürünüdür. Doğal, mimari ve kültürel çevre, yabancılaşma probleminin araştırılmasında
esasları belirleyen kavramlardır.
"Mimarlıkta çevreye yabancılaşma" var olan fiziksel ve kültürel çevreye uyumsuz-farklı
mimari biçim- ve davranışlardır. Mimarlıkta yabancılaşma doğal, mimari ve kültürel çevreye
yabancılaşma olarak incelenmiştir.
"Mimarlıkta, Doğal çevreye yabancılaşma" yerleşim dokusunun veya bina kitlesinin
konumuyla, biçim ve boyutları ile topografyaya uyumsuz olmasıdır. Mimari çevrede yoğun
yapılanma ile veya bina kitlesinin bitki örtüsünde yarattığı tahriple doğaya yabancılaşır.
"Mimarlıkta, Mimari çevreye yabancılaşma" yerleşim ve bina ölçeğinde incelenmiştir.
Mimari yerleşim ölçeğinde, yerleşim düzeniyle mevcut yerleşim dokusuna ve bina kitlesi
biçim ve boyutlarıyla çevresindeki binalara yabancılaşır. Bina, yerleşim düzeninde, kitlesi ve
mimari yapısı ile dış mekânlara uyumsuz olması söz konusudur. Sanayileşme sonrası
dönemde mimaride kentsel dış alanların mekânlaşmaması, tarihi yerleşim düzenine
yabancılaşmasına neden olmuştur. Bina ölçeğinde, plan düzleminde mekân biçimi ve
düzeniyle (işlevsel); cephe düzleminde ise, mimari elemanların biçimi ve ifadesiyle mimari
çevreye yabancılaşmaktadır.
Mimari kültürel çevreye yabancılaşmaktadır. Kültürel çevre toplumun yaşam biçiminin,
geleneklerinin süregeldiği ve kendine has değer yargılarına, davranış biçimine sahip
toplumun biçimlendirdiği mimari yapının bulunduğu ortamdır. "Mimarlıkta, Kültürel çevreye
yabancılaşma", mimarinin bulunduğu çevrede yaşam ve davranış, biçimine uyumsuz
olmasıdır. Mimarı topluma veya toplum mimariye yabancılaşmaktadır. Mimaride veya toplum
yapısında meydana gelen değişimler yabancılaşmaya neden olmaktadır. Yoğun ve hızlı
değişimin yaşandığı modern dönemde geleneklerin, bölgesel kültürün sürdürülememesi ve
yerine çağdaş-evrensel kültürün tam olarak kurulamaması kültürel çevrede yabancılaşmaya
neden olmaktadır. Kültürel çevreye yabancılaşma; yeni gelişen mimari çevreye uyum
güçlüğüdür. Toplum ve birey hızla değişim gösteren çevresine uyum gösteremediği için
kültürel ve mimari çevreye yabancılaşması toplumda ve mimaride kimlik sorunu
oluşturmaktadır. Toplumsal kimlik sorunu kültürel değerlerin-tarihi varlıkların yok
edilmesine, kültürel ve mimari çevrenin yozlaşmasına zemin hazırlamaktadır.
Mimarlıkta çevreye yabancılaşmaya, sosyal, ekonomik ve kültürel değişimler neden
olmaktadır. Mimari çevrede yabancılaşma, 16.yy da başlayan ve 18.yy da devam eden büyük;
toplumsal ve fiziksel yapıda değişimler sonucu gerçekleşmiştir. Mimarlıkta değişime
kurumsal-mimarlı mimari, ile başlayan süreçle kurumların, yasaların, siyasi kararların ve
mimarın-mimari çevrenin oluşumunda rol alması, biçimsel yaklaşımlar ticari ve ekonomik
faktörler, göçler ve teknolojik gelişmeler hız kazandırmaktadır.
Gümüşhane ve çevresi bir model olarak alınarak, mimarlıkta çevreye yabancılaşma biçimi
tezde açıklanan yöntem doğrultusunda incelenmiştir. Gümüşhane ve yer aldığı D.Karadeniz
bölgesi yabancılaşmanın analiz edilebileceği koşullara sahiptir. Bu bölgede farklı mimari
anlayışta yapılmış binalar bir arada bulunmaktadır.
Öncelikle araştırma yapılan Gümüşhane kent merkezi ve çevresinde bulunan mimari yapı,
gözlem, fotoğraf ve rölöveler ile analiz edilmiştir. Gümüşhane kent merkezinde çatılı
konaklar ve düz damlı konutlar bulunmaktadır. Çatılı konaklar, ayrık yerleşmişlerdir.
Mimarisi orta sofalı, simetrik-aksiyel gelişmiş plan, cephe ve kitle anlayışıyla inşa edilmiştir.
Konaklar iki, üç katlı olması ve çatı içi kullanımı nedeniyle bir veya birden çok ailenin
kullanabileceği kentsel nitelikli binalardır. Gümüşhane kent merkezinde bulunan Düz damlı
konutlar orta sofalı-aksiyel gelişmiş benzer plan düzenine karşın asimetrik cephe anlayışına
sahip, tek katlı kırsal nitelikli konutlardır.
Gümüşhane yakın köylerinde, D.Anadolu (Bayburt-Erzurum) ve D.Karadeniz yüksek
yerleşimlerinde yer alan binalar, orta mekân etrafında irrasyonel planlama anlayışıyla inşa
edilmişlerdir. Binalar doğal ve yerleşim çevresinin koşullarına ve kullanıcının gerçek
ihtiyacına uyumlu gelişmişler, biçimsel bir yaklaşımla inşa edilmemişlerdir.
Gümüşhane kent merkezinde yer alan Çatılı konaklar bulunduğu mimari çevreye
yabancılaşmaktadır. Mimarisinde biçimsel bir yaklaşım gözlenmektedir. Yerleşim ölçeğinde
rasyonel geometrik (ortagonal) kitlesinin konumuyla, bölgenin eğimli topoğrafık yapısına
yabancılaşır. Bina ölçeğinde plan ve cephe düzleminde simetrik-aksiyel mimari anlayışı çevre
yerleşimlerde bulunan mimari yapıya yabancılaşmıştır.
Çatılı konaklar bulunduğu çevrede toplumun kültürel yapısına- yaşam biçimine
yabancılaşmaktadır. Tarihi kaynaklara dayalı bilgiler kullanıcıların çoğunlukla varlıklı
azınlıklar olduğunu ve madencilik ve ticaretle uğraştıklarını yazmaktadır. Mimarisine
kullanıcının sosyal, ekonomik ve kültürel yapısı yansımıştır. Bu nedenle konaklar içinde
bulunduğu çevrede, toplumun yaşam biçimine (Sosyal, ekonomik ve kültürel yapısına)
yabancılaşmıştır.
Gümüşhane kent merkezinde bulunan konak mimarisinde çevreye yabancılaşma nedenlerini;
bölgenin coğrafi konumu, doğu ve batı arasında ticaret ve ulaşım arteri üzerinde yer alması,
doğal kaynaklarının bulunması, bölgenin ekonomik gücü-çekiciliği ve dış dünya ile ulaşım iletişim olanakları oluşturmaktadır. Bu nedenlerle farklı toplumların-kültürlerin ilgi alanı
olmuştur. Tarihde zaman zaman saldırı ve göçlerle karşılaşmıştır. D. Karadeniz bölgesi ve
Gümüşhane’nin mimari yapısı yabancı kültürel etkilerle doğal, mimari ve kültürel çevresine
yabancılaşmıştır.
Sonuçta, sosyal, kültürel ve fiziksel değişimler mimari çevrede yabancılaşmaya neden
olmaktadır. Tezin amacı değişimlerin mimari çevrede yarattığı yabancılaşma biçimini ve
nedenlerini saptamak, belirlenmesinde gerekli esasları ortaya koymaktır. Fiziksel ve kültürel
çevrede yabancılaşmanın, toplum üzerinde' yarattığı olumsuz etkileri belirlemektir.
ABSTRACT
The East Blacksea region and especially Gümüşhane had been a reagion that had taken my
attention with its architectural structure. It is possible in Gümüşhane to see the buildings that
were built with a different architectural understanding around the same settling area. The
difference in the architectural structure of Gümüşhane has caused me to make a research
around Gümüşhane. The researches that I have made had shown the problem of "Alieniattion
to the environment in architecture."
The concept of "alienation" is defined as "the situation of relating the different one with the
others among the same ones". Alienation is a situation of differantiation or in harmony in an
environment.
"Environment" is a product of the physical and ideal struggle that the human being makes inı
order to be in conformity with the nature. We see environment as physical (Natural and
Architectural) and Cultural environment.
Architectural" environment is the physical and cultural environment designed" in the
settlement and building scale. “Architecture” is an artificial environment that a society group
founds in order to meet its shelter necessity in a specific region (natural environment) The
artfficial environment (Architecture) is the second inter-environment that the human being
founds in order to conform with the nature.
Architecture is a cultural formation as well as a physical one. "Culture" is the type of struggle
that the human being makes in order to conform with the nature. Architecture is-the product
of the culture that the human being -forms in the nature. Natural, architectural and cultural
environment, are the notions-determining the basis in the research of the alienation problem
“Alienation to the environment in architecture” is different-discordant architectural style and
behaviors against the physical and cultural environment that is present Alternation in
architecture has been searched as alienation against natural, architectural and cultural
environment.
“Alienaition to the natural environment in architecture" is formed with the discordant location
of the settlement structure or building group to the topography.
“Alienation to the architectural environment in architecture” has been investigated in
settlement and building scale. In the settlement scale, architecture alienates with the
settlement arrangement, with the present settlement structure and the style, dimension of the
building group. In the building scale, it alienates with the style and arrangement (functional)
of the environment in the plan, and with the style and expression of the architectural elements
in the frontage to the architectural environment.
“Alienation to the cultural environment in architecture”, is the incorformity, and difference of
the architecture in the environment that is present to the life and behavioral pattern. Since the
society and the individual do not conform to their environment that is changing rapidly,
problems of identification in the cultural and architectural environment are arised. Alienation
to the cultural environment, the
difficulty to conform with the new developing architectural environment cause identity
problems in the society and in the architecture.
The alienation to the environment in architecture is caused by the social, economic and
cultural changes. The alienation in the architectural environment had happened as a result of
big changes in the social and physical structure that had started in the 16th century and that
had continued in the 18th century. Changing in the architectural is fastened by the commercial
and economic factors, migration and technologic developments, stylistic approaches and the
institutions, regulations, political decisions and architects taking role with the process starting
by the institutional-architectural architecture in the formation of the architectural
environment.
The style of alienation to the environment in architecture has been investigated by taking
Gümüşhane and its environment as a model by way of the method explained in the thesis.
Firstly the architectural structure present in the investigated Gümüşhane city center and its
environment has been analised with photographs, releves and investigations. There- are
mansions with roofs and houses having flat roofs in Gümüşhane city center.
The mansions having-roofs-present in the Gümüşhane city center are alienating to the
environment that they are present, A stylisitc approach can be investigated in their
architecture. They alienate to the inclined topographic structure of the region with their
location and rational geometric (ortogonel) mass in the settlement scale. The symetric actional
architectural-approach alienate to the; architectural structure present in the envronment
settlements, pla and frontage of the building scale. The mansions having roofs are alienating
to the cultural structure and the rural life style of the society in the environment that they are
present. The mansions have been alienated to the social style (social, economic arid cultural
structure) of the society in the environment that they are in.
The reasons of alienation to the environment in the mansion architecture present in the
Gümüşhane city center are the geographical location of the region, its location between the
commercial and transportation artery of the west and east, its having natural resources, the
regions economic power-its charming situation and its communication-transportation
possibility to the outer world. Due to these reasons it became the area of interest of different
societies. They sometimes aced migrations and attacks in the history. The architectural
structure of the East Blacksea region and Gümüşhane have alienated to its natural,
architectural and cultural environment with foreign cultural effects.
As a result, cultural and physical changes cause alienation in the architectural environment.
The aim of the thesis is to determine the causes and styles of alienation created by the changes
in the architectural environment, to put forward the necessary basis in determing them and to
determine the negative effects that alienation in physical and cultural environment create upon
the society.
Tez Adı: Batı Anadolu Liman Kentlerinde Mimari Kimliğin Oluşumunda Nesnel ve Öznel
Faktörler
Yazar Adı: Kayahan TÜRKANTOZ
Danışman: Prof. Muammer ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak- 2000
ÖZET
Liman ve kent, çağlar boyu birbirinden kopmaz iki olguydu. Liman-kent
birlikteliği İstanbul'da açıkça görülmektedir. Bu birliktelik Yakın Çağ'da endüstri
devrimiyle zayıflamaya yüz tutmuştur. Günümüzde ise liman ve kent birbirinden
tamamiyle kopmuş iki ayrı dünya gibidir. Hamburg'da bu, güçlü, olarak ayırt
edilmektedir. Kent kendi ihtiyaçlarına göre büyümekte, liman da ihtiyaçları
doğrultusunda gelişmekte, kentle olan bağlantısı ulaşım yollarıyla sinirli kalmaktadır.
Hamburg'daki liman-kent ilişkisi diğer Kuzey Avrupa ve hatta Akdeniz liman kentlerinde de
gözlenmektedir.
Buna karşılık Antik Çağ'da liman ve kent ilişkisine bakıldığında, limansız kıyı kenti
düşünülmemektedir. Kentin ağırlık merkezi her zaman limandır. Buradan da anlaşıldığı gibi
liman ve kent ilişkisini en yoğun ve doğrudan incelemek dönem olarak Antik Çağ’da
mümkün olmaktadır. Antik Çağ'da Akdeniz’in en hareketli ve yoğun kesimi, Ege havzasıdır.
Birinci bölümde, Ege havzası incelendiğinde, batı yakası olan Yunan yarımadası’nda ve
Giritte’teki limanların seyrekliği, buna karşılık Ege'nin doğu yakası olan Batı Anadolu'da
özellikle de İyonya ve Karya bölgelerinde limanların sıklığı, dikkati, çeker. İnceleme
sonucunda doğanın liman ve kentin kuruluşunda temel belirleyici olduğu görülmüştür.
Yunanistan Yarımadası'nda ve Girit'teki doğa koşullarının elverişsizliği savunmayı
imkânsızlaştırdığından kentin limandan kopuk kara içinde yüksek bir tepe veya plato üzerinde
kurulmasını zorunlu kılmıştır. Batı Anadolu'da özellikle İyonya ve Karya kıyı kentlerinin
limandan yola çıkışla kurulduğu anlaşılmıştır. Bunun nedeni doğa koşullarının sunduğu
korunaklılıktır. Korunaklılık kentin kurulmasında birincil değerde olan savunmayı
sağlamaktadır. Bu sayede liman ve kent birlikte olabilmekte, liman adeta kenti
şekillendirmektedir.
İkinci bölümde, liman-kent birlikteliğinin oluştuğu İyonya ve Karya bölgeleri incelendiğinde,
ticaretin hızla aktarımının sağlandığı görülür. Bu da deniz ve kara ticaretinin kesiştiği
kentlerde yoğunlaşmaktadır. Bu kentler diğer liman kentlerinden daha çok gelişmiş ve daha
uzun süre yaşamını sürdürmüştür. Deniz ve kara ticaretinin birlikteliği kente göçlerin akın
etmesine, ardından da kolonileşmenin doğmasına neden olmaktadır. Göçler ve kolonileşme
kentte kozmopolit (heterojen) bir toplum yaratmıştır. Farklı bölgelerden gelen inanç, düşünce,
bilimle birlikte mimarinin kentsel ve yapısal boyutları, kentin kuruluşunda farklı yaklaşımları
hazırlamaktadır.
Üçüncü, bölümde, bir önceki bölümde ele alman liman kentlerindeki oluşumun etkileri
incelenecektir. Ticaretin kesiştiği kentlerin çoğunlukta olduğu İyonya bölgesinde mimarideki
ayrıcalık, açıkça görülmektedir. Farklı dinler ve kültürlerin bir arada bulunduğu Miletos'da
sosyo-kültürel ortamın rasyonel düşünceyi doğurduğu ortaya çıkmıştır. Sosyo-kültürel yapının
mimaride yansımaları incelendiğinde rasyonel düşüncenin ve demokratik yaklaşımının
etkileri görülür. Rasyonel düşünce ve demokratik yapıyla birlikte diğer çevre verileri ve tarih
içindeki konumuyla Miletos'da yeni bir kent
kurgusu ortaya çıkar. Yeni oluşan bu kent kurgusu Antik Çağ boyunca tüm Akdeniz ve
Avrupa kentlerindeki yapılanmayı, dokuyu etkileyecektir.
Dördüncü bölümde, elde edilen bulguların genel bir değerlendirilmesi yapılmış, Antik Çağ'da
İyonya ve Karya liman kentlerinde mimari kurgunun kentsel ve yapısal boyutlarına Miletos
kentinde dikkat çekilerek, coğrafi konumun yanı sıra düşüncenin/felsefenin, inanç, politik
anlayışın, kentin oluşumundaki etkileri vurgulanmıştır. Mimari kurgunun oluşumundaki
değerlerin ileriye dönük verileri gözden geçirildiğinde sürekliliğin kazanılmasında gerekli
olan koşullar saptanmıştır.
DEUTSCHE ZUSAMMENFASSUNG
Hafen und Stadt waren über jedes Zeitalter hinaus unzertrennlich miteinander verbunden.
Diese Verbindung ist deutlich in İstanbul zu erkennen. Aus der Geschichte geht hervor, dass
die Zusammenlegung von Hafen und Stadt sich besonders im Mittelmeer-Raum verbreitet
hatte. Mit der Zeit aber, bedingt durch das Zeitalter der Industrie, entstanden dem eigenem
Bedarf entsprechend vergrösserte Haefen, sodass die Verbindungen zueinander, auf die
jeweiligen Zugangsstrassen begrenzt blieben. In der heutigen Zeit sind Hafen und Stadt
vollstaendig voneinander getrennt. In Hamburg ist diese Trennung deutlich zu erkennen. Im
Gegensatz dazu war in der Antike ein Hafen ohne dazugehörige Stadt undenkbar. Der
Mittelpunkt der Stadt war immer der Hafen.
Daraus geht hervor, dass die wissenschaftliche Bearbeitung über das Verhaeltnis
zwischen Hafen und Stadt in der Antike, sehr ausführlich möglich ist. Zur Erforschung wurde
aus dem Mittelmeer –Raum das Aegaeische Meer und seine Umgebung in der Antike, mit
seiner Vielfalt und Betriebsamkeit gewaehlt. Im ersten Teil wurde die Wichtigkeit der
Naturbeschhaffenheit als Grundlage für die Gründung von Hafen und Stadt festgestellt. In
erster Linie wichtig waren hierfür die Voraussetzungen für Schutz und Verteidigung, so
würden Hafen und Stadt miteinander verbunden und gingen ineinander über. Im Gegensatz
hierzu mussten, bedingt durch die ungünstige. Naturbeschaffenheit der Halbinsel
Griechenland und Kreta, die Staedte auf den hahegelegenen Bergen oder Plateaus gebaut
warden und waren dadurch von den Haefen getrennt und entfernt. Im Gegensatz dazu, dass in
Westanatolien (besonders in den Regionen von Ionien und Karien) die Anordnung der Stadt
dem Hafen entsprechend gebaut wurde. Der Grund hierfür waren die vorhandenen
Bedingungen durch den Schutz der Natur. Aus diesem Grund waren Hafen und Stadt
miteinander verbunden und die Stadt auf den Hafen abgestimmt.
Im zweiten Teil wurden die Gebiete von der Küste Westanatoliens-Ionien und Karien
ausgewaehlt. Der Grund hierfür ist eine besondere Vielzahl von Hafen-Staedten in diesem
Gebiet. In den Haefen und Staedten in dieser Region wird die Wichtigkeit der StadtHafenverbindung durch den regen Verkehr im Handel deutlich bestaetigt. Hier wird auch der
grosse Unterschied, zwischen dem Handel auf dem Meer und auf dem
Land, sichtbar, der hier aufeinander trifft. Diese Hafenstaedte haben sich im Gegensatz zu den
anderen Haefen schneller vergrössern können und hatten auch eine laengere Lebensdauer. Der
Handel von Meer und Land führte zu einer Übersiedlung zu den Hafenstaedten und zur
Koloniesierung. Durch Übersiedlung und Koloniesierung entwickelte sich in den
Hafenstaedten eine kosmopolitische Bevölkerung. Der Charakter der Hafenstaedte entstand
durch aus unterschiedlichen Gebieten kommenden Konfessionen, Ideen und Wissenschaften
und praegte auch unterschiedliche Architekturen.
Im dritten Teil wird die schon im vorhergegangenen Teil erwaehnte Differenz zwischen dem
Handel auf dem Meer und dem Land, und damit der Unterschied zwischen den Hafenstaedten
deutlich gemacht. Hier wird, wie in Ionien und besonders in Miletos -wo der'Handelivön
Meer und Land zusammen trifft-der unterschiedliche Charakter der Architektur deutlich. Das
Zusammentreffen unterschiedlicher Religionen undv Kulturen hat in Miletos eine SozialKulturelle Situation geschaffen und weil sie als erste einen besonderen architektonischen
Charakter, der auch hippodamische Architektur genannt wird,-hatte. Im Laufe der Zeit wurde
diese hippodamische Architektur beim Staedtebau angewandt.
Im vierten und auch letzten Teil wird erklaert, wie aus den einzelnen Abschnitten ein
genereller Sachverhalt festgelegt wurde. Aus den Hafenstaedten der Antike in Westanatolien Ionien und Karien- wurde die Stadt Miletos als Vorbild für die damalige Architektur und ihre
Bauweise gewaehlt. Der Wert der Architektur hat sich im Laufe der Zeit immer wieder
bestaetigt durch die geographische Lage, rationelles und politisches Denken und den
Hafenstaedten seinen Stempel aufgesetzt. Es steht fest, dass wenn die Voraussetzungen
gegeben sind, der Wert der Architektur in ihrer Art und Weise, von der Antike an, bis zum
heutigen Tage seine Wichtigkeit behaelt.
Tez Adı: Konut Tasarımında Esnek Planlama Amaçlı Yaklaşımlar ve Tasarımda Kullanıcı
Katılımının Öneminin Eskişehir Örneğinde İncelenmesi
Yazar Adı: Berna ÜSTÜN
Danışman: Prof. Esad SUHER
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 2000
ÖZET
Çalışmanın konusu; “Konut Tasarımında Esnek Planlama Amaçlı Yaklaşımlar ve Tasarımda
Kullanıcı Katılımının Öneminin Eskişehir Örneğinde İncelenmesi” dir. Tez kapsamında beş
bölüm bulunmaktadır. Tez amaç ve kapsamı ile bölüm içerikleri şu şekildedir:
Konut; insan tarafından oluşturulan çevredeki en yaygın bina tipidir. Farklı kültürlerde ve
toplumlarda inşa edilmiş çevrenin önemli bir bölümünü konutlar oluşturmuştur. Konut ile
içinde yaşayan bireyler arasındaki ilişkiler, sanıldığından çok daha karmaşık ve çok yönlüdür.
Tasarım sırasında bu ilişki çok zayıf kalmakta çoğu zamanda tasarımcı tarafından göz ardı
edilmektedir. Bu ana temadan yola çıkılarak; giriş bölümünde amaçlar tanımlanmakta ve
sorunun incelenmesi için benimsenen metodoloji açıklanmaktadır.
Bölüm 1’de; dünyada ve Türkiye’de barınma, konut ve toplu konut kavramlarının tarihsel
gelişmeleri ele alınmaktadır. Bu bölümde; insan gereksinmeleri içinde barınma kavramının
yeri, barınma gereksiniminin zorunlu bir sonucu olarak konut, konutun farklı tanımları
açıklanmaktadır. Tarihsel süreç içinde; günümüze değin, farklı evrelerde toplu konut
kavramının gelişimi ortaya konulmaktadır. Sanayi Devrimi öncesinden başlayarak, Sanayi
Devrimi dönemi ve ütopyalar döneminde konut, kavramı irdelenmektedir. Modernist düşünce
ile gelişen toplu konut kavramının analiziyle II. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar olan
perspektifte toplu konut tasarımına yaklaşımlar incelenmektedir. Dünyadaki bu gelişmelere
paralel olarak tarihsel süreç içinde Türkiye'de de toplu konut kavramının değerlendirilmesi
yapılmaktadır.
Konut tasarım süreci, ilkel toplumlardan sonra, isimsiz yapı ustaları tarafından geleneksel
yöntemlerle üretilmiş ve barınmanın toplu üretim ile karşılandığı günümüze değin büyük bir
değişim geçirmiştir. Konut üretiminin kitlesel hale dönüşmesi, hem kullanıcı-tasarımcı
arasındaki ilişkileri ortadan kaldırmış hem de gereksinimleri-konuttan beklentileri
kestirilemeyen kullanıcılar için konut alanları inşa edilmesine neden olmuştur. Bu durum 1.
Bölümde aktarıldığı gibi sanayi dönemi yerleşim alanlarında sağlıksız koşullarda yaşamayı
zorunlu kılmıştır. "Bireysel ve özel" olması gereken konut, kullanıcıya göre değil, belirli
kabul ve kalıplara göre üretilmeye başlanmıştır. Böylece sahiplenilmeyen, kullanıcının kendi
kimliğini
yansıtamadığı,
yerleşimlerin
yaygınlaşması
sonucunda
"kullanıcı
memnuniyetsizliği" kavramı ortaya çıkmıştır. 2. ve 3. bölümlerde kullanıcı-tasarımcı-konut
arasında var olması gereken fakat kopan ilişkinin sonucu ortaya çıkan alternatif tasarım
yaklaşımlarından olan "konut tasarımında esnek planlama" ve "konut tasarımında kullanıcı
katılımı" kavramlarının önemi anlatılmaktadır. Bu bölümler; tezin gelişmesi için bağlı kalınan
temel kabul ve kavramsal esasların yer aldığı bölümlerdir. Bu doğrultuda bölüm 2'de; "konut
planlanmasında esneklik amaçlı yaklaşımlar" incelenmiştir. Tasarımda esneklik kavramının
önemine değinildikten sonra, esnekliğin tanımları, türleri aktarılmış ve bu amaçla yapılan
örnekler irdelenmiştir.
Bölüm 3'de; konut tasarımında alternatif çözüm arayışlarından olan "kullanıcının tasarıma
katılımı" açıklanmıştır. Kullanıcı katılımı kavramının ortaya çıkışı ile birlikte farklı
tasarımcıların yorumları dile getirildikten sonra, kullanıcı katılımı ile gerçekleştirilmiş konut
planlamaları incelenmiş ve esnek planlama ve kullanıcı katılımı açısından tasarımcılardan
beklenenler aktarılmıştır.
Bölüm 4'de; başta benimsenen tasarım anlayışlarına bağlı olarak Eskişehir'de seçilen farklı iki
toplu konut alanında "kullanıcı memnuniyeti" konusunda alan çalışması yapılarak bu konut
alanları kullanıcı memnuniyeti açısından irdelenmiştir. Bu amaç doğrultusunda öncelikle
Eskişehir'de 1923'den başlayarak günümüze kadar konut alanları ve mekânsal gelişimi
incelenmiştir. Önemli toplu konut alanları-ye kooperatifler irdelendikten sonra alan
çalışmasının yapıldığı SSK ve ÜYK toplu konutları tanıtılmıştır. Kullanıcı memnuniyetini
analiz etmek amacıyla dört ana parametre belirlenmiştir. Hane halkı kompozisyonu-hane
fertlerinin özellikleri, konut ve konut çevresine, ilişkin fiziksel parametreler, konutta
mekânsal organizasyona ilişkin parametreler ile nitelik açısından kullanıcı-çevre konut ilişkisi
başlıklarını oluşturan gruplarda, anket verilerinin analizi yapılmıştır. Beşinci bölüm anket
verilerinin sonuçları doğrultusunda tezin genel değerlendirilmesinin yapıldığı sonuç ile
tamamlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Konut, Toplu Konut, Esnek Planlama, Kullanıcı Katılımı, Kullanıcı
Memnuniyeti
ABSTRACT
The objective of this study is to examine the "Flexible Planning Approaches in House Design
and the Participation of Inhabitants in the Process of House Design" in the context of the city
of Eskişehir in Turkey. There are five sections in the thesis. The purpose and the contents of
the thesis and the sub-titles of the chapters are as follows:
A house is a widely used building type in the man-made environment. In different cultures
and societies, a crucial part of the man-made environment is formed by house. Relationship
between the house and individuals that live in it is much more complex and multi-dimensional
than it is conceived. !n the design process this relationship becomes too weak, and most of the
time designer disregards it. In view of this main theme, the aims of the thesis are defined and
the methodology employed to analyze the, problem is indicated in the introduction.
In the first chapter, the historical developments of the concept of sheltering, housing and mass
housing in the world and Turkey are reviewed. The role of the concept of sheltering among
the human needs, house as a consequence of the needs of sheltering and various definitions of
the concept of house are explained in this section. In the historical process, up to the time,
present, the development of the concept of mass housing is studied in the different periods
which include: the period of pre-industrial revolution, the industrial revolution and utopias.
The main approaches to mass housing design are examined from Second World War to the
present by analyzing the concept of mass housing, developed into the idea of modernism. In
relation to the developments of the concept of mass housing in the world, the evaluation of the
situation in Turkey is revealed in the historical process.
The process of house design, after the primitive societies, is regulated by unnamed building
masters with traditional method. The process has changed greatly till present in which
sheltering has been solved by mass production. Transforming the single house production to
mass housing has caused not only to form residential properties for inhabitants, whose
expectations are not figured, but also has disrupted relations between inhabitants and
designer. As mentioned in the first chapter, this situation has obligated inhabitants to live in
unhealthy residential environment of the industrial term. House that is supposed to be
‘Individualistic and Private’ has started to be produced according to certain perception and
pattern instead of users needs and expectations. As a result of wide-spread residential areas
that have not been owned, the concept of dissatisfaction of inhabitants has become apparent.
Alternative design approaches in house design have originated as results of dissolved relations
between inhabitant-designer-house. One of the alternative approaches to housing desing is so
called is “Flexible Planning and User Participation in House Design”, and its importance is
emphasized in the second and third chapter. These chapters contain the basic perceptions and
conceptual that is a base for developing the thesis.
In the second chapter, Flexible Planning Approaches are analyzed in priority. After being
mentioned the importance of the concept of flexibility, definitions of flexibility, type of
flexibility is quoted and the examples, selected for this purpose, are examined.
In the third chapter, as one of the alternative solution to House Design, Participation of
inhabitants in the design process is introduced and explained. After pointing various
designers' interpretations that become apparent with the emergence of the concept of
inhabitants participation, the house plans designed in the circumstances of inhabitants
participation are analyzed and expectations from designers are discussed in terms of flexible
planning and inhabitant participation.
In the fourth chapter, two residential applications in the city of Eskişehir that are selected
according to the previously assumed design perception are overviewed in the context of
inhabitants satisfaction" by selecting case studies. For this purpose, residential areas of
Eskişehir and spatial developments of the residential areas are analyzed from 1923 to present.
After examining major mass housing areas and cooperatives, SSK and UYK in which the
study is conducted are introduced. In order to analyze inhabitant satisfaction, four parameters
are defined: the composition of the house inhabitants-characteristics of the house inhabitants,
physical parameters of the house and its environment, parameters of spatial organization of
the house and relation of inhabitant-environment-house in terms of quality. Under these titles,
data of the thesis' inquiry are analyzed. The fifth chapter is completed with the result that the
general evaluation of the thesis is organized according to the data of the questionary.
The fifth chapter concludes the overall evaluation of the data of the questionaries.
Keywords: Housing, Mass Housing, Flexible Planning, User participation, User satisfaction
Tez Adı: Mimari Tasarım Öncesi Mekânsal Etkileşim Sürecine Olasılıkçı Determinizm
Bağlamında Kuramsal Açılımlar
Yazar Adı: Galip ERGENECİ
Danışman: Prof. Nursel ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2000
ÖZET
Mimari bir tasarım iki etken süreçten meydana gelmektedir. Birinci etken süreç, mimarın
kendi alt yapısı ile ilgili bir süreci tanımlamaktadır. İkinci etken süreç ise; konusu (ve yeri)
belirlenmiş tasarım aşamasıdır. Mimari tasarımın oluşumunda rol oynayan bu etken süreci
doğrudan etkileyen ve bu süreçlerden doğrudan etkilenen bir üçüncü süreç yaşanmaktadır. Bu
süreç; tasarım öncesi mimarın mekânsal etkileşimleri olarak tanımlanabilir.
Tasarım öncesi mimarın mekânsal etkileşim süreci; hem mimarın alt yapısının oluşum
sürecinden doğrudan etkilenmekte, hem de bir sonraki süreç “tasarım”ı doğrudan
etkileyebilmektedir.
Bu etkileşim;
- farklı zaman düzlemlerinde,
- farklı gerçeklik bilgi seviye ölçeklerinde,
- farklı ölçeksel yaklaşımlarda,
gözlemlenmekte ve yine mimarın ve tasarımın konusu (yeri) etkenliğinde yaşanmaktadır.
Tasarım öncesi mimarın mekânsal etkileşim süreçleri üç aşamada ele alınmalıdır:
Mekânın kendisiyle özdeş olan durumu, mekânı temsil edenin belirlendiği veya saptandığı;
mekânı belirleyen, yani fiili olmaktan da öteye temsilci olan durumun saptandığı,
1. aşama;
1.1. Saatsel Zaman Boylamınca Şimdiki Zaman ve Ölçeksel
Etkileşim
1.2. Fiili Gerçeklik Bilgilenme Seviyesi ve Ölçeksel Etkileşim
Mekânın kendisiyle özdeş veya temsilcinin, doğayla başbaşa kaldığı için doğadan gördüğü,
ama bilgi edinen özne (mimar) tarafından tek tek saptanamayan müdahaleler karşısında
arızalanmadan “özdeş kalabilme” denen özdeşlik olasılığının tanımlandığı,
2.aşama;
2.1. Zaman Boylamı ve Tarihsel Etkileşim
2.2. Tam Objektif Bilgi Seviyesi ve Ölçeksel Etkileşim
Mekân veya mekânin bir bölümüne ait temsilciyi belirlemek için, mekânın dönüşüp
bürünebileceği virtüel durumlardan ve bu virtüel durumlara dönüşebilme şiddetinden
yararlanıldığı,
3.aşama;
3.1. Zaman Enlemi ve Virtüel Zaman
3.2. Fiili gerçeklik-Virtüel Gerçeklik Bağlamında Genel Ontolojik
Gerçeklik
Tasarım Öncesi mekân etkileşimlerinin ele alınışındaki etken; mekâna ait bir gerçekliği başka
ve daha geniş bir dilde, yani hem fiili hem de henüz fiilileşmemiş gerçekliği (diyalektik bir
bütün içinde birbirini tamamlayacak şekilde) kapsayan genel ontolojik gerçekliğin diliyle
yeniden üreten “söylemler kümesi veya model” ortaya koymaktır. Virtüel gerçekliğe doğru ya
da tersine, virtüelden fiili gerçekliğe doğru bütün bu gidip gelmeler süresince, değişen
mekânın ruhu elverdiğince eksiksiz anlatılmalıdır.
ABSTRACT
An architectural design is made up of two effective processes, first one being the own
background and fundamentals of the architect and the second one being the design itself, for
which location and subject have been conceived.
There is however another process which directly influences the above steps and which is also
directly influenced by them. This process is called space interactions of the architect.
Space interaction prior to design of the architect is influenced the fundamentals of the
architect and can at the same time have influence on the next process; the design.
This interaction can be observed in different;
time frames
knowlodge frames

way of approaches and realized under the effect of design concept and
space interactions of the architect.


Tez Adı: İstanbul’daki Yerleşmelerde Mimari Kurgu Farklılığı ve Yahudi Yerleşmelerinin
Analizi
Yazar Adı: Sevim ATEŞ
Danışman: Prof.Nursel ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2000
ÖZET
Bu tezde, İstanbul’daki yerleşmelerde mimari kurgu farklılığının nedenleri araştırılmıştır. Bu
nedenle, ilk aşamada tarihsel süreç içinde İstanbul'da yerleşmiş olan farklı dini ve etnik
yapıdaki topluluklar incelenmiştir. Bu toplulukların içinde, yerli halkın dışında kente yerleşen
en eski topluluğun ‘Yahudiler’ olduğu görülmüştür. Bu nedenle, ‘Yahudi yerleşmeleri’
seçilerek çalışma bu konuda detaylandırılmıştır.
Tezin ‘Birinci Bölümü’, tarih öncesi dönemlerden itibaren kentteki iskân aşamalarını
içermektedir. Bu bölümde, ‘yerleşmeleri oluşturan toplulukla’' ve ‘yer seçiminde önemli olan
etmenler’ ile ‘oluşturulan yerleşmelerin karakterleri’ ele alınmıştır. Bu bölüm, 'Bizans Öncesi'
ve ‘Bizans Dönemi’ olmak üzere tarihsel sürece bağlı iki alt başlıkta incelenmiştir.
‘İkinci Bölüm’de, ‘Osmanlı Dönemi Yerleşmeleri’ ele alınmıştır. Kentin, günümüze kadar
süregelen yerleşme kurgusunun temelleri bu dönemde atılmıştır. Kentteki kurgu
farklılaşmasını oluşturan büyük göçler bu dönemde olmuştur. Bu nedenle, Osmanlı dönemi
özel bir önem taşımaktadır ve ayrı bir bölüm halinde incelenmiştir. Bu, bölümde, Fatih
döneminden itibaren kentin imarı ve İskan için uygulanan yöntemler anlatılmıştır. Daha sonra,
İstanbul'a yerleşen topluluklar ve kurdukları mahalleler ve bu mahallelerin mimari kurgulan
ele alınmıştır. Bu bağlamda, kentte kurulan ‘müslüman’ ve ‘gayrimüslim’ (Rum ve Ermeni)
yerleşmeleri araştırılmıştır. Bu bölümde, ‘Yahudi yerleşmeleri’ detaylı olarak irdelenmiştir.
‘Üçüncü’ ve ‘Dördüncü’ bölümlerde, ‘Hasköy’ ve ‘Balat’ yerleşmelerindeki Yahudi
yapılaşmasının karakteri ele alınmış ve bu yerleşmelerin analizi yapılmıştır. Bu
yerleşmelerdeki Yahudi mahallelerinin kurgusu, konut ve dinsel yapılarının mimari karakteri
‘çizim’, ‘fotoğraf’, ‘harita’ ve ‘kroki’lerle belgelenmiştir.
‘Beşinci Bölüm’ Balat'taki Yahudi konutlarının tipolojisinden oluşmaktadır. Yerleşme içinde
ölçüleri alınarak rölöveleri çıkarılan bir çok konut, cephe kurgularına göre gruplara ayrılmış
ve ortak mimari özellikleri saptanmıştır. Sonuç olarak da, tüm bu bilgi ve belgelerden ortaya
çıkan veriler sonucunda müslüman ve gayrimüslim toplulukların kentteki yerleşme
karakterleri ve Yahudi yerleşmelerinin mimari özellikleri karşılaştırmalı olarak belirtilmiştir.
ABSTRACT
In this thesis, the reasons of architectural pattern differences in istanbul have been examined.
For this reason, at the first stage, communities of different religious and ethnical structure
having settled in istanbul within historical process are examined. Among these societies, it
was seen that the oldest community having settled in city apart from the local people were the
‘Jews’. For this reason, Jewish settlements were selected and the study was detailed on this
issue.
The ‘First Chapter’ of the thesis includes the settlement stages in the city from the pre-historic
periods. In this section, ‘the communities making the settlements’ and ‘the factors important
in choosing the location’ and ‘the characteristics of the settlements made’ have been
considered. This section, is examined under two headings linked to two historical processes as
‘Pre-Byzantine’ and ‘Byzantine’ periods.
In the ‘Second Chapter’, ‘Ottoman Period Settlements’ are taken up. The basis of settlement
pattern which has come to our present day are laid in this period. Great migrations
constituting pattern differentiation in the city took place in this period. For this reason, the
Ottoman period has a special importance and is examined in a separate section. In this section,
the methods applied for the building and housing of the city from the Fatih period are told.
Later, the communities having settled in istanbul and the quarters they established and the
architectural patterns of these quarters have been considered. In this context, ‘Moslem’ and
‘non-Moslem’ (Greek and Armenian) settlements in the city have been researched. In this
section, ‘Jewish settlements’ are examined in detail.
In the ‘Third’ and ‘Fourth’ chapters, the character of the Jewish structuring in ‘Hasköy’and
‘Balat’ have been considered and the analysis of these settlements have been made. The
pattern of Jewish quarters in this settlements, the architectural character of housing and
religious structures are documented with ‘drawings’, ‘photographs’, ‘maps’ and ‘sketches’.
The ‘Fifth Chapter’, constitutes the typology of the Jewish houses in Balat. Many houses of
which measurements within the housing are taken and statistical surveys are made, are
grouped according to their facade patterns and joint architectural characteristics are
determined.
Consequently,as a result of data derived from all these information and documents, the
settlements characteristics of the Moslems and non-Moslems in the city and the architectural
features of the Jewish settlements are stated comparatively.
Tez Adı: Modern Mimarinin Kentsel Deney Alanı: Üniversite Tasarımı
Yazar Adı: Kaya SÖNMEZLER
Danışman: Prof. Mete ÜNAL
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-2003
ÖZET
Bu tez, üniversite yerleşmelerinin tasarımında, 'üniversite-kent ilişkisine dikkat çekmeyi,
modern mimari ve kentsel tasarım kavramlarının üniversite planlamasındaki yeri ve önemini'
araştırmayı amaçlamaktadır. "Üniversite tasarımının, Modern mimarinin kentsel deney alanı
olarak görüldüğü" tezinden yola çıkarak, II. Dünya savaşı sonrasında gelişen kavramlara
paralel, Modern mimarinin etkisinde değişim gösteren üniversite yerleşmelerinin planlama ve
biçimleme ilkelerini irdelemektedir.
Bu tezin ilk dört bölümü, esas hedefe giden bir altyapı çalışması niteliğindedir. Besinci
bölüm, tezin araştırma alanını oluşturmaktadır. Son iki bölüm ise, bulguların derlenmesi,
genel sonuç ve tartışmaları içermektedir.
Tezin ana strüktürü şöyle kurulmaktadır:
Birinci bölümde üniversite kavramı ve tarihsel gelişimi irdelenmekte, tezin amacı, ana teması,
araştırma problemleri, genel stratejisi, yöntem ve strüktürü ortaya koyulmaktadır. Ülkemizde
üniversitenin çok kısa bir geçmişi olması ve hatta, batılı anlamda henüz bir üniversite
geleneğinin oluşmadığı düşünüldüğünden, üniversite kavramının oluşum ve gelişim
süreçlerine araştırmanın bu birinci bölümünde geniş bir yer ayrılmıştır. Bu bölümde, ayrıca,
II. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan yeni kavramlar ve araştırmada model alınan
ülkelerdeki farklı kurumsal yaklaşımlar irdelenerek beşinci bölüm için bir altyapı
oluşturulmaya çalışılmaktadır.
İkinci bölüm, tezin araştırma problemini açıklamaktadır. Üniversite-kentsel ilişkisinin tarihsel
olgular ayıklanarak irdelendiği bu bölümde, bu bağlamında üniversitelerin çeşitlenmesi ve bir
planlama problemi olarak üniversite-kent ilişkisinin boyutları ele alınmaktadır.
Üçüncü bölüm, tezin bakış açısını ortaya koymaktadır. Bu bölümde, modern mimarinin
etkisiyle değişen 'yerleşme'nin karakteristik özellikleri ele alınarak, 'üniversite'nin modern bir
yerleşme biçimi olarak tanımı yapılmakta, çalışmanın kapsam ve kriterleri belirlenmektedir.
Tezin kuramsal altyapısını oluşturan dördüncü bölümde, araştırmanın esas ilgi alanı olaa MI.
Dünya Savaşı sonrası dönemde modern mimari ve kentsel tasarım kavramlarında meydana
gelen temel değişimler' ortaya koyulmaktadır. Bu bölümün hedefi beşinci bölüme dayanak
oluşturmak ve tezin bakış açısını derinleştirmektir.
Beşinci bölüm, araştırmanın temel başlıklarını ortaya koymaktadır. Bu bölümde, ülkesel
eğitim modelleri bazında savaş sonrası dönemin kitlesel üniversite çözümleri irdelenmekte,
üniversite yerleşim örüntülerini etkileyen unsurlar analiz edilmektedir.
Altıncı bölümde, elde edilen bulgular ve üniversitenin tasarımına yönelik temel kavramlar
sunulmaktadır. Bunu yaparken, üniversitenin kentsel örüntüsüne yönelik bulgular tartışmaya
açılmakta ve bütüncül bir tasarım yöntemi oluşturma doğrultusunda kentsel tasarım
yöntemlerinin kullanılabilirliği test edilmektedir.
Yedinci bölüm, elde edilen sonuçlar üzerine genel bir değerlendirme içermektedir. Önceki
bölümlerde ortaya koyulan ana başlıklar irdelenmektedir.
ABSTRACT
To emphasise the essence of the methodology developed in campus design during the Postwar era through modern architecture and urban design is the major approach of this research.
In this certain period, there has been an enormous amount of knowledge gathered and
experience gained as new . modernist universities being built. This period stands still as a
great source of . information for architects and urban planners to find new methodologies
developed on planning and form-making in university design.
The main structure of this research is as follows:
The titles in the prevailing four sections aims to prepare a sub-structure for the main focus of
this research which is developed in the fifth section. Last two sections comprises the results
and discussions on critical themes gathered through analysis.
The first section of this research focuses on the university as an institution as developed
through the history'. A brief historical information is given on the development and evolution
of university as an institution, considering that this institution has a short history in our
country. Another aim of this section is to focus on the developments and changes in the role
and structure of the university institution facing great challenges after the II. World War. This
research especially focuses on U.S.A., England, Germany and France, since these countries
has developed unique institutional profiles in the end of the 19th century and became rolemodels for the rest of the world. It is believed that this approach will help to analyse the major
changes in the architecture of post-war institution in the fifth section. The aim of this research
as well as the main theme, research problems, strategy, method and structure will be discussed
in the first section.
The second section includes the problem statement. Through historical analysis, the majör
changes in the architectural composition of university buildings in accordance with their
urban relations. Respectively, the planning of universities In different scales is discussed.
The third section aims to develop a unique approach for the research area as well as discuss
the context and criteria’s on this approach. While discussing the major changes in the design
of human settlements with Modern Movement in architecture, the definition of university
campus is taken as a model of urban architecture.
The theoretical discussions on ‘the changing meaning of Post-war Modernism architecture
and urban design' are the main themes of the fourth section aiming to prepare a methodology
for the analysis made in fifth section as well as to deepen the approach of this research.
The fifth section focuses on the main themes of Post-war campus design and comprises the
analysis of the integral urban approaches in respect to new university modernism, besides the
design factors effecting the patterns of campus layouts.
The sixth section comprises the results and discussions on critical themes gathered through
analysis on university taken as an urban model. The patterns j of growth and flexibility of
different approaches are analysed, while urban design approaches are being tested.
The last section comprises discussions and propositions on the critical themes which are put
forward. The problems presented, the intended targets and the general methodology of this
research are discussed in this final section.
Tez Adı: Mimari Tasarımın Biçimlenmesinde Bir Çevre Faktörü Olarak “Su” ve Boğaziçi
Örneği
Yazar Adı: Nezih R. AYSEL
Danışman: Prof. Nursel ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz- 2004
ÖZET
Yapısal çevrenin biçimlenmesini
gelmektedir. Doğanın karakteri,
çevrenin biçimlenmesinin sebebi
bütünleyicisi olan suyun, insanın
problemidir.
belirleyen faktörlerin başında çevrenin kendisi, doğası
biçimlenmenin temelini oluşturur. İnsanın ihtiyaçları,
ve "yönlendiricisidir. Tezin ilgi alanı doğanın bir
yaşam alanı olan toprakla iletişim noktasındaki tasarım
Tez, bu gerilim alanında, her iki doğal oluşumun ve birlikteliklerinin, mimari tasarımın
biçimlenmesindeki etkilerini araştırmayı hedefler.
Çalışma, üç ana bölüm üzerine kuruludur;
- Su ve mimari tasarım ilişkisini belirleyen kavramların irdelenmesi,
- Bu kavramlar doğrultusunda, örneklerin değerlendirilerek, ilişkinin sınırlarının
tanımlanması,
- ve bulguların bir coğrafi model üzerinde değerlendirilmesi.
çalışmanın ilk iki aşaması, örneğin değerlendirileceği üçüncü bölüme hazırlık niteliği
taşımaktadır.
Tez, toplam beş bölümden oluşur. Bu beş bölümü içeren strüktür şöyle kurulmuştur.
Birinci bölümde tezin altyapısı, ana teması, araştırma problemleri, ön hipotezler, hedefi,
önem ve kullanılabilirliği tartışılmakta ve genel stratejisi, yöntem ve strüktürü ortaya
konmaya çalışılmaktadır.
İnsanların doğal çevre ile ilişkileri, yapay çevrenin, biçimlenmesindeki etkileri, çevrenin
yönlendirici karakteri bağlamında, insan ve su ilişkisi, tarihsel ve kültürel boyutuyla, ikinci
bölümde ele alınmıştır. Bu bölümün teze giriş aşamasında bazı kavramların belirlenmesinde
altyapı oluşturduğu da düşünülmektedir. Bu bölümde, tezin ana temasını oluşturan doğal
çevre bileşeni 'su' ve suyun 'kıyı' boyutuna bağlı kavramlar da İncelenmektedir.
Üçüncü bölümde, önceki iki bölümde doğal, fiziksel özellikleri tartışılan su ve kıyı
kavramları bağlamında mimari tasarım sorunu tartışılmaktadır. Tasarımın biçimlenmesinde
bu iki öğenin etkileri, ortak özellik ve kavramları genişletilerek, yaşama mekânına dönüşen
doğal çevre alanlarının biçimlenmesindekî etkileri ve yapay çevrenin oluşumundaki katkıları
tartışılmaya çalışılmıştır.
Dördüncü bölümde, buraya kadar ortaya konmaya çalışılan kavramlar doğrultusunda, özel bir
örnek olan Boğaziçi bölgesi, mimarlık ve su ilişkisi bakımından incelenmiş, kentsel ve
mimari biçimin oluşmasında, ortak ve karşıt özellikler aranarak tartışılmıştır. Suyun kıyı
kimliğinin oluşmasında ve yalıların biçimlenmesindeki etkisi üzerinde durulmuştur.
Elde edilen bulgular, genel bir değerlendirme altında, beşinci bölümde toplanmış, tezin
varmak istediği hedef ve sonuç üzerine kısa bir değerlendirme yapılmıştır.
Boğaziçi bölgesinden örnek kıyı yerleşimleri ve yalılar, bir ek bölümde incelenmiştir.
ABSTRACT
The environment itself and its nature are among the leading factors determining the formation
of physical environment. This formation is dependant on the character of nature, while human
needs cause and dominate the formation of environment. This thesis is basically focused on
the design problem where the water as a part of the nature meets the land as a human
settlement.
Thesis is targeting to research both natural formations (separately as well as together)
affecting the architectural design.
This study is organized on three main sections;
-
The investigation on the concepts determining the relationship between water and
architecture.
In the light of these investigated concepts selected examples will be evaluated in
order to define the limits of this relationship.
and the findings will be tested on a geographical model.
Thesis comprises five sections and its structure is as below:
In the first section, the background of the thesis followed by its main theme, research
problems, preliminary hypothesis, target and its importance and usability is discussed, and its
method and structure is revealed.
Human and natural environment relations, its influence on shaping the built environment,
human and water relationship in the context of environment as a guiding source, are analyzed
in the second section of the thesis with its historical and cultural dimensions. Therefore this
section comprises main concepts as a foundation for the thesis such as "water" and its "shore".
In the third section, architectural design problems are discussed within the context of water
and its shore, where its physical qualities are put forward in the previous sections. As their
common qualities and concepts analyzed in a wider perspective, how these two concepts
characterize the transformation of the natural environment into a built environment is
discussed.
In the fourth section, "Bosphorus", as a unique example, is taken as a case study, and its
architecture in relation to water is analyzed, common and contradictory qualities are revealed
for discussion on its urban and architectural form. Emphasis is given on the influence of water
on the creation of the coastal identity and formation of "yalı" houses.
All the findings and results of the research are collected for discussion in the fifth section in
order to re-evaluate the target and the results of the thesis.
A supplementary section is also presented in the thesis, focusing on selected examples of
waterfront settlements and yali houses on Bosphorus.
Tez Adı: Tapınma Mekânının Çözümlenmesinde Bir Metod Önerisi Olarak “Yol Kurgusu”
ve Sinan Dönemi Osmanlı Şehir Külliyeleri Örneği
Yazar Adı: M.Kerem ÖZEL
Danışman: Prof. Nursel ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ağustos- 2004
ÖZET
Tapınma mekânı, dünyadaki neredeyse bütün din ve inanışlarda kutsal sayılır ve bir inançlının
zihninde merkez karakterine sahiptir. Merkez, ona ulaşan bir yol olmadan var olamaz.
Dolayısıyla her tapınma mekânına bir yolculuk sonunda ulaşılır. Bu bakımdan yol kavramı,
tapınma mekânını anlamakta veya okumakta önemli öğelerden biridir.
Birinci bölümde, herhangi bir dine ait tapınma mekânının çözümlenmesi amacıyla ‘Yol
kurgusu’ metodu oluşturulmuştur. Bu amaçla, öncelikle yol kurgusunun tamını yapılmış ve
mekâna dair yol kurgusu dizgesinin ortaya çıkarılabilmesi için gerekli olan yol kurgusu
bileşenleri belirlenmiştir. Yol kurgusu bileşenleri dört tiptir: A-Duruş-mekân, B- Devinimmekân, O Bağlantı-mekân ve D- Hedef-mekân. Tapınma mekânını oluşturan alt mekânların
duruş veya devinim yaşantısı, tapınma mekânının yol kurgusu dizgesinde belirleyicidir. Bu
nedenle bu yaşantılar özel olarak ele alınarak, herhangi bir mekânın duruş veya devinim
yaşantısından hangisine ait olduğunu belirlemeye yönelik temel prensipler saptanmıştır. Bu
prensiplerin saptanmasında algı psikolojisinin verilerinden faydalanılmıştır. Özellikle görsel
ve kinetik algının önemine değinilerek, yol kurgusu metodunun bu algılar üzerine
kurulacağına dikkat çekilmiştir. Birinci bölümün sonunda herhangi bir tapınma mekânının yol
kurgusu dizgesinin nasıl oluştuğuna dair açıklamalar yapılmıştır. Bir tapınma mekânındaki
yol kurgusunun bir kapı ile başladığı kabul edilmiştir. Ancak kapıdan geçmeden önce de, kişi
kent içinde tapınma mekânına doğru hareket ederken, hatta kırsal bölgeden kente yaklaşırken
yol kurgusu dizgesinin son halkası olan hedef-mekâna dair izlenimler edinir.
İkinci bölümde, örnek olarak seçilen Osmanlı külliyelerinin tapınma mekânını kuran tapınma
eylemi ele alınmıştır. Yol kurgusu metoduna göre çözümlemede mekânın üstlendiği faaliyet
mekân yaşantısında belirleyici olduğundan, namaz İslâm tapınma mekânını kuran
gereklilikleri ve şartlarıyla incelenmiş ve Osmanlı toplumsal hayatında cuma ve bayram
namazlarının önemine değinilmiştir. Bu bölümde ayrıca İslam dini mimarisinde tapınma
mekânını kuran dine ait öğeler ile mimari elemanlar kısaca tanıtılmıştır.
Üçüncü bölüm, Osmanlı kent kurgusunda kişinin külliyeye ait avlu kapılarının önüne gelene
kadar yaptığı hareket sırasında onu yol kurgusunun hedef-mekânına hazırlayan olgular kısaca
ele alınmıştır. Külliye kavramı, Osmanlı kentinin genel kurgusu içinde külliyenin mevcut
doku ile olan ilişkisi, yer seçimi, kentin ana eksenine katkısı, topografya, minare ve malzeme
kullanımı yol kurgusu bağlanımda tartışılmıştır.
Bu bölüm sonucunda, bahsi geçen bütün bu etkenlerin görsel algıya dayalı izlenimler
oluşturarak yol kurgusuna katkıda bulundukları saptanmıştır.
Dördüncü bölümde örnek olarak incelenen Sinan dönemi Osmanlı şehir külliyeleri yol
kurgusuna göre değerlendirilmiştir. Külliyelerin ekte verilen yol kurgusu analiz
değerlendirmesi iki aşamalı yapılmıştır. Birinci aşamada yol kurgusu bileşenlerindeki
ortaklıklar değerlendirilmiştir. Külliyeleri oluşturan mekânlar arasında ortak olan yol kurgusu
bileşen tipleri belirlenmiş, bu tiplerin hangi mimari elemanlara denk geldikleri saptanarak her
külliyenin ortak bileşenlerinin ortak mimari elemanları ortaya çıkarılmıştır. Yol kurgusu,
ikinci aşama değerlendirmede dizge olarak ele alınmıştır. Öncelikle her külliyenin kendi
içindeki dizgeler arasındaki ortaklık ve faklılıkları ortaya konmuştur. Daha sonra, incelenen
bütün örneklerdeki dizgeler değerlendirilerek, Osmanlı Şehir külliyelerinin yol kurgusu
dizgesinin oluşumunu külliye programı, topografya, kıble ekseni ve İrişinin kinetik deneyimi
bağlanımda incelenmiştir.
Tezin sonuç bölümünde, dördüncü bölümdeki değerlendirmelerden yola çıkarak Sinan
dönemi Osmanlı şehir külliyelerindeki yol kurgusuna dair iki temel olguya dikkat çekilmiştir;
bunlar, gerilim ve şaşırtmadır. Gerilim ve şaşırtma, kişinin içinde hareket ettiği külliye
mekânlarım yaşantılarken görsel ile kinetik algıda oluşan karşıtlıklar sonucu meydana gelen
olgulardır.
ABSTRACT
Space of worship is considered to be sacred in almost all religions and beliefs and it is the
center in the mind of those who worship. A center cannot exist without a path that makes it
accessible: each space of worship, as center, is thus reached at the end of a journey that takes
place on a path. This is why the "path" is one of the most important elements in understanding
and/or analysing the space of worship.
In the first chapter of this study, we propose a method to analyse any space of worship which
is based on the formation of the path structure. For this, we have first of all defined the
concept of "path structure" and named four components that enable us to understand the
system underlying the path structure: the space of reposing, the space of traversing, the space
of transition, and the goal space. The way different spaces that make the space of worship are
experienced as spaces of reposing or spaces of traversing is crucial in understanding the
system that underlies the path structure. This is why these experiences are studied in detail
and the basic principles which help define a space as reposing or traversing are defined using
the psychology of perception. Visual and kinesthetic perception are named as the most
important in defining the path structure and the method of path structure is based on these. At
the end of the first chapter, we explain how the system underlying the path structure of any
space of worship is conceived and can be studied.
In the second chapter, the Ottoman Kulliyes are chosen as case studies and we study the action
of worship which defines the spaces of worship of Islam. The method of path structure makes
the function of space crucial in defining the experience of space and this is why the individual
prayer is analysed through the necessities and the pillars that make up the space of worship.
The importance of community prayers is also stressed. We have also briefly described the
religious and the architectural components that make up the space of worship.
We define the door as the starting point of the path structure of a space of worship.
Nevertheless, we have to say that a person starts perceiving the goal space, the last stop of the
path structure, while he is approaching the city from the country or while he is moving toward
the space of worship in a city, before he passes through the door.
In the third chapter, we study the elements which get a person to the goal space while he is
moving through the city, until he comes to the entrance of the courtyard. The concept of
kulliye, the relationship of kulliyes with the existing urban pattern within the general context
of Ottoman cities, their location, their contribution to the main axis of the city, their relation
with the topography, their minarets, and the contruction materials used are discussed in
relation with the path structure.
At the end of this chapter we have concluded that these considerations, fortifies the path
structure, creating a conception based on visual perception.
In the fourth chapter, we studied the Ottoman city kulliyes constructed during the Sinan
period by studying their path structures. This evaluation is realized in two consecutive steps.
First of all, the similarities between the components of the path structure are evaluated, the
types of components which are similar, the architectural elements which correspond to these
types and which are similar to other kulliyes are ' thus defined. Secondly, the path structure is
evaluated as a system. The similarities and the differences between the systems of different
kulliyes are studied. Finally the formation of the path structure of Ottoman city kulliyes are
evaluated in relation to their programmation, the topography, the axis of kıble and the
kinesthetic experience of the person.
In the conclusion, we have defined two basic concepts which relate to the Ottoman city
kulliyes of the Sinan period, the tension and the surprise, which are the results of contrasting
experiences lived through the visual and the kinesthetic perception of spaces.
Tez Adı: Mimarlıkta Tip Kavramı ve Tipoloji
Yazar Adı: Özgür BİNGÖL
Danışman: Prof. Nursel ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak- 2007
ÖZET
Tez çalışmasının ana teması “mimarlıkta tip kavramı ve tipoloji”dir. Mimarlık tarihi ve
kuramı, mimarlık alanında tip kavramının farklı dönemlerde farklı anlamlarda kullanıldığını
göstermektedir. Çalışmanın temel hedefi, mimarlık kuramında tip kavramının anlamının
araştırılmasıdır. Sırasıyla, genel tanımlar, mimarlık alanında tip kavramına farklı dönemlerde
yüklenen farklı anlamlar ve kavramın mimari tasarım süreci ile ilişkisi çalışmanın
bölümlerinde aktarılmaktadır. Konu, tip sözcüğünün mimarlık alanında ilk kez kullanıldığı
Aydınlanma Dönemi’nden günümüze süregelen çalışmaları kapsamaktadır. Çalışmada
izlenilen yöntem, mimarlık alanındaki ilgili literatürün taranarak kuramsal ve nesnel bilgiye
ulaşılması, araştırma için gerekli malzemenin ortaya çıkarılması ve irdelenmesidir. Çalışma,
mimarlık geleneği içerisinden, tip kavramının temel anlamlarını sergileme girişiminde
bulunmaktadır. Bununla birlikte, yapılan araştırmanın bütünü üzerinden tip kavramı ile ilgili
kesin bir sonuç çıkarılması ya da aktarılan tip kavrayışlarından birininin meşrulaştırılması gibi
bir amaç taşımamaktadır. Dolayısıyla, çalışmanın akışında ortaya çıkan düşüncelerin
bazılarının özetlenmesi ve bazı durumlarda o düşüncelerden türetilebilecek sonuçlar
önerilmesi daha uygun olacaktır.
Bu bağlamda, tipin, modern dünyaya ait bilimsel bir terim ve araçsalcı bir yaklaşımın icadı
olduğu ifade edilebilir. Mimarlık alanında, mimari biçimin kökenleri, mimari bilginin
kavramsal ve dizgesel kılınması, yaratıcılık sürecinin açıklığa kavuşturulması gibi bir dizi
konu ile ilişkilidir. Bu nedenle, kavram soyut ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Tip kavramı
mimarlık tarihinde üç ayrı dönemde kullanılır. Mimarlığın sırasıyla doğa, seri üretimin
mantığı ve geleneksel kent ile ilişkilendirildiği bu dönemlere ait tip kavrayışı birinci tipoloji,
ikinci tipoloji ve üçüncü tipoloji olarak adlandırılır. Mimarlığın salt bir tasarım eylemi olarak
algılanması, tasarım sürecine yönelik kuramların üretilmesini beraberinde getirir. Geliştirilen
tasarım kuramlarında tip kavramı, bir çözümleme aracı olmaktan çok türetmeci bir modelin
temel öğesidir.
Anahtar Kelimeler: Mimarlık, Tip, Tipoloji, Biçim, Tasarım
ABSTRACT
Main theme of the thesis is “the concept of type and typology in architecture”. History and
theory of architecture point out that the concept of type in architecture was used in different
meanings at different period of times. Main aim of the thesis is searching the meaning of the
concept of type in architecture. Chapters of the thesis are on -in order of - general definitions,
different meanings of type in architecture at different period of times and interrelation
between the concept of type and architectural design process. Theme is based on theory and
praxis of architecture from the period of Enlightenment -when the word “type” was first used
in architecture- up to present. The method of the thesis is achieving theoretical and practical
data via searching related literature of architecture and analysis of imperative material for
research. This thesis is an attempt to display basic explanations of the concept of type within
the tradition of architecture. Besides, it does not have any scope -based on entire research- of
either bringing out certain results or issues on the concept of type or justification of one of the
type conceptions. Therefore, it would be more appropriate to summarize some ideas which
appear during the process of research and to propose issues derived from those ideas
according to some specific cases.
In this context, it is possible to define type as a scientific term that belongs to modern world
and as an invention of an instrumentalist approach. In architecture, type is interrelated with
some specific issues such as the origin of architectural form, systematization and
onceptualization of architectural knowledge and definition of creativity. Therefore, it has an
abstract and complex structure. The concept of type had been used in three different periods
in history of architecture. Type conceptions of those periods, in which architecture was
defined via interrelation with -in order of- nature, logic of mass production and historical city,
are named as first typology, second typology and third typology. Perception of architecture as
a pure act of design, causes production of theories focusing on design process. In some of
those design theories, type is defined as a main element of a generative model more than an
instrument for analysis.
Keywords: Architecture, Type, Typology, Form, Design
Tez Adı: Mimari Tasarım Eğitimine Bütüncül/Metaforik Bir Yaklaşım
Yazar Adı: Tolga SAYIN
Danışman: Prof. Dr. Fatih GORBON
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mayıs- 2007
ÖZET
Tez, mimari bütüne, mimari tasarım olgusuna ve bu bağlamda mimari tasarım eğitimine
bütüncül bir yaklaşım geliştirme amacındadır. Bu amaç doğrultusunda, konuyu, olumlamacı
tutumları ve indirgemeci tavırları asan yorumsal/hermenötiksel bir boyuta taşır. Bunu
yaparken, metaforu, bütüncül bir yaklaşım stratejisi olarak görür. Mimari tasarım eğitimindeki
paradigmatik oluşumların, eğitimde, öğretme/öğrenme ile ilişkisi kurulmaktadır. Bütüncül
yaklaşımda, öğrenme, metafor ve diyalog ilişkisinin deneyimsel, metaforik oluşumunun
hermenötikselliğine bağlı olarak, öğrenme/öğretme ilişkisindeki anlama olgusunun, tarihsellik
içindeki çözümlenmesinin ve fenomenolojisinin kavramsal çerçevesi oluşturulmaktadır.
Mimari tasarım eğitiminde, öğreten-öğrenen ilişkisindeki diyaloglarda, bütünün
tasarlanmasında ve anlaşılmasında, metaforun bütünü oluşturmadaki/bütünleştirmedeki
potansiyeli ortaya konmaktadır. Metafordaki disiplinlerarası ve bütünlerarası ilişkilendirici
potansiyel; bütünü ve bütüncül olanı anlamlandırma ve açıklamaya dönük, hermenötiksel,
fenomenolojik, psikolojik, dilbilimsel ve yapısal temeller, mimari tasarım eğitiminin diyalog
ortamında ele alınmaktadır. Mimarlık tarihinde, metaforun sanatsal yaratıcılığının
paradigmatikliği tanımlanmaktadır. Mimari tasarım eğitiminde, metaforun, sonlu ile sonsuz
yorumunun paradigmatik salınımına yönelik bütüncül bir çerçeve betimlenmektedir.
Anahtar Kelimeler: Mimarlık Eğitimi, Mimari Tasarım, Metafor, Paradigma, Yorumlama,
Bütüncül Yaklaşım
ABSTRACT
Holistic / Metaphoric Approach To Architectural Design Education
The aim of the thesis is to improve holistic approach to architectural design phenomenon and
in this context, to architectural whole and architectural design education. On this aim, the
thesis carries the subject to interpretical / hermeneutical dimension, going beyond positive and
reductionist attitudes. Doing so, it perceives metaphor as an holistic approach strategy. The
relations of teaching/learning in the education with the paradigmatic formations in the
architectural design education is established. In the holistic approach, the conceptual frame of
analysing in historicity and phenomenology is constituded, according to being hermeneutical
of experiential, metaphoric formation of learning, metaphor and dialog relationship. In the
architectural design education, in teacher/learner dialogs, designing and understanding the
whole, the potential of metaphor on establishing/integralizing the “whole” is brought up. The
interdiciplinarity and interwholeness potential, establishing relations of metaphor,
hermeneutical, phenomenological, psychological, linguistics and structural foundations,
which go towards to explanation and understanding of whole and holistic being, are
considered in the dialogs of architectural design education. In the history of architecture, the
paradigmatical of artistic creativity of metaphor is defined. In the architectural design
education, a holistic frame directed towards to finite-infinite interpretation of metaphor is
described.
Keywords: Architectural Education,
Interpretation, Holistic Approac
Architectural
Design,
Metaphor,
Paradigm,
Tez Adı: Mimarlıkta Yersizleşme ve Yerin -Yeniden- Üretimi
Yazar Adı: Rıfat Gökhan KOÇYİĞİT
Danışman: Prof.Dr. Fatih GORBON
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim- 2007
ÖZET
Mimarlıkta yersizleşme, mimari ürününün, herhangi bir coğrafi bölgeye, kültürel yapıya,
düşünsel dizgeye ya da zamana ait olamaması; burada ya da orada, bu zamanda ya da o
zamanda üretiminin fark etmemesi; kendine bir yer-yurt edinememesi ve tekil bir öğe
olmanın ötesine geçemeyişi olgusudur. Başka bir deyişle mimari tasarımı yönlendiren veriler
bütünü olarak yerleri yer yapan niteliklerin giderek ortadan kalkması, çevrenin iletişimsel
gücünün azalması, mimarlık kuramında ise söylemlerin anlatımsal bütünlüğünün kalmayışı,
kavramların ait olduğu düşünce yurtluklarından kopması sürecidir. Özetle yersizleşme,
fiziksel çevreden kültürel değerler bütünlüğüne, tarihsel dönemsellikten kuramsal dizgeye
çeşitli boyutlarda ya da kavrayışlar altında görülen bir bağlamsızlaşma sorunudur.
Tez öncelikle böyle bir olgunun varlığını, mimarlık disiplini açısından bir sorun olarak
görülüp görülemeyeceğini sorgulamakta, kaynaklarını, sınırlarını ve etkilerini araştırmaktadır.
Elde edilen veriler doğrultusunda mimarlık disiplini açısından “yersizleşme” için yeni bir
kavramsallaştırma hedeflenmiştir. Bu çerçeve içerisinde konu “Yer”, “Yersizleşme” ve
“Yerin –Yeniden- Üretimi” olmak üzere üç ana bölüm halinde ele alınmıştır. Yersizleşme
sorununun tespitinde bir ön çalışma niteliği taşıyan birinci bölümde, “zaman”, “mekân” ve
“yer” kavrayışlarının bilgi kuramı açısından genel bir değerlendirmesi yapılarak 1960’lardan
bu yana mimarlık disiplini için geliştirilen yer kuramları karşıt görüşleri de vurgulanarak
çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu kuramlarla bağlantılı bir biçimde ele alınan yersizleşme
olgusu, tezin ana ilgi alanını belirleyen ikinci bölümde incelenmiştir. Giriş kısmında
tanımlanan hipotezlerin de sorgulandığı bu bölümde yersizleşme sorunu, hem mimarlık
kuramını doğrudan ilgilendiren kavramsal boyutlarıyla hem de mimarlık uygulamasını
ilgilendiren fiziksel çevrede görülen boyutlarıyla tarihsel perspektif içerisinde çözümlenmeye
çalışılmıştır. “Yerin –Yeniden- Üretimi” baslığı altında verilen üçüncü bölüm, Yersizleşme
bölümünde elde edilen kavramsallaştırma doğrultusunda geliştirilmeye çalışılmış, sorgulanan
hipotezler sınanarak mimarlık etkinliğinin ele alınan sorun karsısında pozisyonu tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Mimarlık, Yer, Yersizleşme, Küreselleşme, Tasarım
ABSTRACT
“Deterritorialization” And “Reproduction Of Place” In Architecture
In architecture, “deterritorialization” refers to the notion that an architectural product does not
belong to any geographical region, cultural structure, or intellectual system, nor to any
moment in time; it makes no difference whether it is constructed here or there, at this time or
at that time. It concerns not finding itself a place/territory and not becoming something more
than a singular element. In other words, it is the disappearance of the qualifications of the data
which direct an architectural work and which make the place itself, a decrease in the
communicational power of the environment and, in architectural theory, it is the
disappearance of the integrity of the separation of concept and the thought. In brief,
deterritorialization is a matter of breaking away from the observable context, away from the
physical environment and cultural values, away from historical periodicity and a theoretical
system.
This thesis starts by examining the existence of this concept (placelessness
/deterritorialization), and whether it might be an architectural problem or not, by researching
the origins, the boundaries and the effects of the concept with the aim of re-conceptualizing
the term “deterritorialization” in respect of the architectural discipline. Within this
framework, the subject is examined in three principal chapters: “Place/Territory”,
“Placelessness, Deterritorialization”, and “Reproduction of Place/ Re-territorialization”. In the
first chapter, which provides a preliminary determination of the deterritorialization problem,
understandings of “time”, “space” and “place” are evaluated in terms of epistemology, and
the reciprocal theories about place which have been developed since the 1960s are analyzed.
In the second chapter, which sets out the main concept of the thesis, the notion of
placelessness/deterritorialization is studied within the context of theories about place. The
hypotheses which are defined in the Introduction are also examined in this chapter. The
problem of deterritorialization is analyzed from an historical perspective, both as a concept
which directly concerns architectural theory and as a physical fact which concerns
architectural practice. In the third chapter, “Reproduction of Place/ Reterritorialization”, there
is a development towards the reconceptualization of deterritorialization. In this chapter, the
questioned hypotheses are also
examined in terms of the position of architectural practice against the researched problem.
Keywords: Architecture, Territory/Place, Deterritorialization/Placelessness, Globalization,
Design
YAPI BİLGİSİ PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı: Betonarme çok katlı prefabrike iskelet sistemlerde tasarım olanakları üzerine bir
araştırma
Yazar Adı: Yükselen AYAYDIN
Danışman: Prof. İhsan Mungan
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart –1991
Tez Adı : Kare biçimli tübüler uzay kafes kirişlerin elastik ve elastik-plastik davranışı Yazar
Adı: Hüseyin KASAP
Danışman: Prof.Dr. Sadettin Ökten
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran –1992
Tez Adı : Tuğla duvarların taşıma gücüne donatı etkisinin deneysel incelenmesi
Yazar Adı: Abdurrahman ŞİMŞEK
Danışman: Prof.Dr. Sadettin Ökten
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran–1993
Tez Adı : Türkiye'de gerçekleştirilen yüksek konut binalarında perdeli sistem uygulama
örneklerinin incelenmesi
Yazar Adı: Ayşin Peköz Sev
Danışman: Doç. Aydan Özgen
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat –2001
Tez Adı : Türkiye'de gerçekleştirilen yüksek konut binalarında perdeli sistem uygulama
örneklerinin incelenmesi
Yazar Adı: Ayşin Peköz Sev
Danışman: Doç. Aydan Özgen
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat –2001
Tez Adı : İleri teknoloji (high tech) yapıları ve uygulama örneklerinin incelenmesi
Yazar Adı: Özlem Eşsiz
Danışman: Doç. Aydan Özgen
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart – 2001
Tez Adı: Geleneksel Karadeniz Ahşap Konut Yapım Yönteminin Çağdaş Teknoloji
Açısından Değerlendirilmesi
Yazar Adı: Suat ÇAKIR
Danışman: Prof. Dr. Sadettin ÖKTEN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart- 2000
ÖZET
Bu tezin amacı, Türkiye'de, özellikle Kuzey Anadolu (Karadeniz) Bölgesindeki geleneksel
ahşap konut yapım tekniklerinin başlangıcından bugüne kadar gösterdiği değişiklik ve
gelişmelerin incelenmesi, bölgede yaygın kullanım alam bulmuş olan ahşabın daha rasyonel
kullanımının ve çağdaş teknolojiler ile zenginleştirilerek günün koşullarına göre
uygulanabilirliğinin araştırılmasıdır.
Çalışmada bu bölgenin seçilme nedeni, bölgenin, geleneksel ahşap sistemlerin kültür,
topografya, iklim ve sosyo ekonomik yapıya bağlı olarak gelişen birçok örneğini ve
malzemenin kullanılış çeşitliliğini bünyesinde barındırmasıdır.
Konu ele alınırken çalışmanın kapsamı konutların strüktürel yapılarıyla sınırlandırılmaya
çalışılmış, farklı sistemlerin çıkış noktalarının neler olduğu irdelenmiştir.
Geleneksel ahşap yapı tekniklerinin önemli yer tuttuğu diğer ülkelerdeki (Japonya, İngiltere,
Orta ve Kuzey Avrupa) uygulamalar incelenerek yapım teknikleri arasında karşılaştırmalar
yapılmış ve önemli benzerlikler ve farklılıklar ortaya konulmuştur.
Ayrıca ahşap malzemenin, kullanım esnekliği, çağdaş sistemlere adaptasyonundaki kolaylığı,
doğal ve organik bir malzeme oluşu ve bölgede her zaman elde edilebilir olması da bu
konunun seçimini etkilemiştir.
Çağdaş ahşap malzemenin ve teknolojisinin günümüzde ekonomik açıdan önemli bir yer
tutmasına rağmen ülkemizde bu konuda yapılan çalışmalarda bu konunun kapsamlı şekilde
ele alınmaması da bu çalışmanın hazırlanması için bir neden olmuştur.
İşte bu amaçlar doğrultusunda saptanan verilerin incelenmesiyle hazırlanan program yedi
bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde yapılan çalışmanın amacı ile içeriği açıklanarak konu hakkında literatüre
dayalı bilgiler verilmeye çalışılmış, çalışmanın gerekliliği üzerinde durulmuştur.
İkinci bölüm iki kısmada incelenmiş, ilk kısımda Karadeniz Bölgesinin fiziksel ve sosyal
yapısı irdelenerek tarih içinde, üzerinde yaşanan değişik kültür gruplarının etkisiyle geçirdiği
evreler anlatılmıştır. Doğal yapı, iklim ve ulaşım koşullan içinde bölge balkının yerleşim şekli
gözden geçirilerek, mevcut olan kültürel farklılıklar anlatılmış ve ekonomik olarak
imkânlarının neler olduğuna değinilmiştir, ikinci kısımda ise bölgeye ait yapı konusundaki
genel bilgi ve kavramlar anlatılmış, geleneksel olarak kullanılan yapı malzemeleri ve
özelliklerinin neler olduğu açıklanmıştır. Ahşap malzemenin bölgede yöresel olarak işlenme
şekillerinden bahsedildikten soma günümüze kadar gelen geleneksel ahşap yapıların çevre ve
dış etkilerle bölgelere göre şekillenişi ile sistemleri arasındaki farklılıklar ve benzerlikler
anlatılmıştır. Bu bölümün içeriğinde bölgenin özellikle malzeme ve doğal çevre koşullarıyla
bütünlük gösteren kırsal kesimindeki geleneksel ahşap yapı sistemleri imcelenmiştir. Bu
incelemede ahşap yığma, ahşap karkas ve karma sistemlerin kuruluş prensipleri, Doğu, Orta
ve Batı Karadeniz'deki dağılımı hakkında bilgi verilmiştir.
Üçüncü bölümde; Karadeniz bölgesinin sahip olduğu ve ahşap malzemenin hammaddesini
oluşturan orman varlığının potansiyeli incelenmiştir. Birinci kısımda, genel olarak orman
politikası irdelenmiş, kereste sanayii ve üretimi hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca çağdaş
malzeme ürerim yöntemleri anlatılmıştır. İkinci kısımda, bölgedeki ahşap malzemenin yerini
alan diğer yapı malzemeleri ve yapım yöntemlerinin genel durumları hakkında açıklamalar
yer almıştır. Ayrıca bölge halkının ahşap malzemeden uzaklaşma sebeplerine değinilmiştir.
Dördüncü bölümde; dış ülkelerin geleneksel ahşap yapım sistemleri hakkında genel bilgiler
verilerek, ülkeler arasındaki benzerlik ve ayrılıklar açıklanmaya çalışılmıştır. Karadeniz
Bölgesinin seçilen ülkelerden İngiltere, Japonya, Orta Avrupa ye Kuzey Avrupa ülkeleriyle
ahşap potansiyelinin yoğunluğu, iklim açısından yakınlığı ve ayrıca Japonya ile de deprem
olgusu gibi ortak özellikleri bulunmaktadır. Japonya ve İngiltere'nin de bir ada ülkesi olarak
geleneklerine son derece bağlı olması da ayrı bir ortak yandır.
Beşinci bölümde; çağdaş ahşap konut üretiminde günümüzde kullanılan sistemler ve tasarım
kriterleri hakkında bilgiler sunulmaktadır. Dikme-kiriş sistemiyle başlayan, daha sonra 20.y.y.
başında göçler yüzünden ortaya çıkan Amerika'daki konut açığının kapanması için geliştirilen
balloon çerçeve sistemler, İngiltere ve İskandinavya ülkelerinde kullanılan platform çerçeve
sistemler ile her iki sistemin karması olan modifiye çerçeve sistemlerin sistem kuruluşları,
yapım kriterleri ve aralarındaki farklar bu kısımda anlatılmış, geleneksel sistemlere uygunluğu
ve seri üretimi konusundaki avantajlarından bahsedilmiştir. Bu bölümde ayrıca Türkiye'de
çok az örnek olması nedeniyle çağdaş ahşap yapım sistemleriyle ilgili bu konuda sadece
İstanbul, Beykoz'da yapılan iki uygulamadan bahsedilmiştir.
Altıncı Bölümde; geleneksel yerli ahşap sistemlerle, çağdaş ahşap sistemler arasındaki
farklılıklar, strüktür, ısı yalıtımı, yangın ve dayanıklılık açısından gözden geçirilmiştir.
Sistemler irdelenerek yapılan değerlendirmede geleneksel yerli sistemlerin doğal ve çevresel
koşullar altında gösterdiği direncin çağdaş sistemlere göre yetersizliği gözlemlenerek
anlatılmıştır. Ahşap malzemenin en çok tenkit edilen olumsuz tarafının yangına dirençsizliği
olduğunun açıklanmasına karşılık, çağdaş strüktürlerdeki yangın emniyetinin bu konuyu da
çözümlediği saptanmıştır. Dayanıklılık suni metotlarla (emprenye) çok daha farklı şekilde
sunularak arttırılmıştır.
Yedinci bölümde şu gerçek vurgulanmıştır; Türkiye şartlarında, ahşap strüktür geleneksel
olarak oluşumundan bugüne kadar gelişi sırasında gösterdiği gelişimi ve geldiği üst noktayı
son dönemlerde diğer yapı sistemlerine (kargir-betonarme) bırakarak yok olma tehlikesiyle
karşı karşıya kalmıştır. Oysa Türk ailesinin büyük çoğunluğunun istediği ve yaşam tarzı,
olarak özdeşleştiği az katlı, bahçeli evlerin yapılışına olanak tanıyan ahşap strüktür, ekonomik
olarak uygunluğunun yanında ülkemizin büyük bölümünün içinde bulunduğu deprem kuşağı
ve depreme dayanıklı yapılar için en uygun sistemdir. Bu olgudan hareketle ülkedeki ahşap
strüktür geleneğinin modernize edilerek yerel koşullara yanıt veren çağdaş ahşap yapı
malzemeleri ve sistemlerinin geliştirilmesi ve özendirilmesi gereği ifade edilmiştir.
ABSTRACT
The purpose of this thesis is to examine the changes and development of the traditional timber
building techniques widely used throughout Northern Anatolia (the Black Sea region) from
their beginnings up until today, and to investigate possible ways of a more efficient use of
timber as well as a technological adaptation suited to modem-day requirements.
The reason why this particular region was selected for the study is the wealth of examples for
traditional timber structures and the variety of woodworking techniques to be found in the
region, which have been shaped by the region's culture, terrain, climate and socioeconomic
structure.
Efforts have been made to restrict this study to the structural design of the examined edifices,
and to determine the starting points of different construction systems.
Moreover, a comparative study of building practices in other countries with a strong tradition
of timber building (Japan, Great- Britain, Central and Northern Europe) has been conducted,
and the main similarities and differences in building techniques have been established.
Another reason for selecting this topic was that timber is a natural and organic material very
flexible in use, easily adaptable to modem structures, and abundantly available in the region.
What further caused this study was that although timber as a material and as a building
technique today still plays an important role economically, there has not been a
comprehensive study of this subject-matter.
The program that has been drawn up for the evaluation of the data determined along these
lines consists of seven chapters.
In the first chapter, the aim and contents of this study are presented, along with an overview
of the relevant literature, and the necessity for such a study is expounded.
The second chapter is made up of two sections. In the first section, the physical and social
structure of the Black Sea region is investigated, and the stages of development this structure
underwent under the influence of the changing cultural groups inhabiting the region in the
course of history are laid out. This section included a review of the interdependencies between
the way the regional people settled and the natural terrain, climate and transport conditions
prevailing in the region, a description of the resulting cultural differences, and an overview of
the economic opportunities available.
In the second section, general information on building in the region is given, basic building
concepts are explained, and the traditional building materials and their particular features are
dealt with. Local variances in the region's traditional woodworking techniques and wooden
structures, caused by different environmental conditions and external influences, are
described with their differences and similarities. in particular, traditional timber building
systems in the rural areas are examined within the context of material availability and natural
environment, and different building principles such as massive wooden structures, structures,
with a wooden skeleton, and mixed systems are presented together with information on their
distribution in the Eastern, Central and Western parts of the Black Sea region.
In the third chapter, the potential of the forests of the Black Sea region, which form the raw
material resource for timber building, is examined. The first section contains an overall view
of forestry politics, also providing fundamental data about the timber industry and production,
together with a description of modern production methods. The second section takes a look at
the other building materials that have replaced timber, and at the state of the general building
methods, giving clues on what led the regional population-to abandon timber as a building
material.
In the fourth chapter, general information is given about the traditional timber building
systems we can find in foreign countries, and on their differences and mutual features. The
countries selected for examination, Great Britain, Japan, and. the countries of Central and
Northern Europe bear resemblance to the Black Sea region in terms of the abundant
availability of timber, the climate, and - with respect to Japan - the seismic activity present.
Moreover, Japan and Great Britain resemble each other in being very attached to tradition due
to the fact they are island states.
The fifth chapter contains information on the systems and design criteria applied in modernday timber house construction. Whereas at first a post-and-beam system was used, the
housing shortage in America following the immigration waves at the beginning of the 20th
century led to the development of the balloon framing. On the other hand, platform framing is
used in Great Britain and the Scandinavian countries. The differences between those systems
and their synthesis, the modified framing systems, in terms of structure and building criteria,
as well as their suitability to traditional systems and their advantages for serial production are
dealt with in this chapter. Since there are very few examples of modem timber building
systems in Turkey, only two applications in Istanbul-Beykoz are presented here.
In the sixth chapter, traditional local and modem timber building systems are compared in
terms of their structural design, thermal insulation, fire-resistance, and durability. The
assessment shows that the traditional local building systems are inferior to modem systems
when it comes to resistance to natural and environmental conditions. Whereas the most
criticized feature of timber used to be its vulnerability to fire, the problem of fire safety has
been solved in modem structures. The durability of wood has been vastly improved by using
synthetic methods such as impregnation.
The seventh chapter stresses the simple truth that under the conditions prevailing in Turkey,
traditional timber structures have long passed their zenith, and with the increasing
predominance of other construction systems such as masonry and reinforced concrete, timber
building has become all but extinct Yet timber structures are most suitable for building lowrise houses with gardens which most Turkish families would prefer and which would most
agree with their lifestyle, apart from their stability in the face of earthquakes that a large parts,
of Turkey is endangered by. Starting from this assumption, it is concluded that the timber
building traditions of our country need to be modernized, and modern wooden building
materials and systems adapted to local requirements need to be furthered and promoted.
Tez Adı: Alişveriş Merkezi Yatirimlarinin Türkiye Koşullarinda İrdelenmesi ve Antalya
Örneği
Yazar Adı: Berrin ŞAHİN
Danışman: Prof.Dr. Saadettin ÖKTEN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 2001
ÖZET
Elindeki sermayesini alışveriş merkezi yatırım sürecine katılarak değerlendirmek isteyen
girişimciler için; karar verme aşamasında, projeye ait gelecekteki muhtemel nakit akışlarını
önceden izleme ve proje karlılığını ölçmek için kullanılabilecek bir model geliştirilmeye
çalışılan bu araştırmada 8 bölüm yer almaktadır.
İlk bölümde; konunun önemi ve tanımlanması, bu konunun seçilme nedenleri belirtilmiş,
konuyla ilgili daha önce yapılan araştırmalar anlatılmış ve ele alınan konunun çözüm yöntemi
açıklanmıştır.
İkinci bölümde; seçilen konuyla ilgili kavramlar açıklanmıştır. Burada gelir, yatırım,
gayrimenkul, gayrimenkul geliştirme, alışveriş, alışveriş merkezi, perakende ve fizibilite
kavramları açıklanmış, Türkiye'deki sermaye piyasası ve yatırım ortaklıkları hakkında bilgi
verilmiştir.
Bu çalışımda gayrimenkul yatırımı öncesi yapılması gerektiği belirtilen, aslında her yatırım
projesinde yapılması kaçınılmaz olan fizibilite çalışmaları ana başlıklar halinde 3. Bölümde
ele alınmıştır.
Yapılan çalışmada ele alınan konu, gayrimenkul alanına yapılan yatırımlardan biri olan
alışveriş merkezi yatırımlarıdır. Bu konuyla ilgili model geliştirilmeden Önce gayrimenkul ve
alışveriş, merkezi yatırımının Dünyada ve Türkiye'de ne durumda olduğu araştırılmıştır. 4.
bölümde; çeşitli ülkelerde gayrimenkul yatırımlarına olan ilgi ve bunlara yapılan yatırımların
geri dönüş oranlan bazı tablolar yardımıyla anlatılmıştır. Daha sonra alışveriş merkezleri
gelişimi açıklanmış ve alışveriş merkezi türleri hakkında bilgi verilmiştir. Çeşitli ülkelerdeki
perakendecilik sektörlerine ait son bilgilerin verilmesi ile bu bölüm bitirilmiştir.
Gayrimenkul ve alışveriş merkezi yatırımlarının Türkiye'deki gelişimi hakkında bilgi verilen
5. bölümde, aynı zamanda alışveriş merkezleri gelişimi ve bu alandaki yatırımların durumu
anlatılmış; burada bu konuyla ilgili çeşitli yetkililerin fikirlerine yer verilmiştir. Bu bölümde
ayrıca; Türkiye'de yapılmış olan ve yapılması planlanan alışveriş merkezleri hazırlanan
listeler ile ortaya konulmuş ve bunların ülkemizdeki bölgesel dağılımı bir harita üzerinde
ifade edilmiştir. Son olarak, çeşitli kaynaklardan (gazete, dergi vb.) derlenen veriler
kullanılarak, ülkemizde yapılmış olan alışveriş merkezleri çeşitli özellikleri açısından
hazırlanan tablolar üzerinde tanıtılmıştır.
6. bölüm bu çalışmada ortaya konulmak istenen modelin anlatıldığı ve açıklandığı bölümdür.
Burada çeşitli tablolar, grafikler ve akış diyagramları yardımıyla oluşturulmak istenen model
tanıtılmaktadır. Alışveriş merkezi fizibilite çalışmasında yer alması gereken ön hazırlık
evreleri açıklandıktan sonra (arsa yerinin ve alım türünün belirlenmesi,...vb) modelin
kurulması aşamasında yapılan kabullenmeler ve kabul edilen kısıtlamalar belirtilmiş ve
modelin çalıştırılma prensipleri detaylı olarak açıklanmıştır.
Antalya'da yapılan alan çalışması sonuçlarının anlatıldığı bir alt başlıkla başlayan 7. bölümde;
bazıları Antalya'da yapılan bir alışveriş merkezine ait, diğerleri ise yabancı kaynaklardan
alınan veriler kullanılarak, önerilen model biri iyi diğeri kötü ekonomik koşulların seyrettiği
kabul edilen iki duruma göre çalıştırılmıştır. Bu bölümde bu işlemlere ait tablo ve grafikler
yer almaktadır.
8. ve son bölümde ise; 7. bölümde elde edilen sonuçlar ve değerlendirmeler yer almakta ve
bunlar kullanılarak ortaya konulan model ve sonuçlan değerlendirilmektedir.
ABSTRACT
Investıgation on Shopping Center Investments in Turkey and The Case Study for
Antalya
The aim of this thesis is to put out a model that will present the cash flows in a shopping
center project and to evaluate the profitableness of the project for the investor at its beginning
phase. The study consists of eight chapters.
In the first chapter; the subject of the study is described. The reasons of choosing the subject,
the studies have done before in this area and the method used to solve this problem are also
defined.
The main concepts related to the subject are presented in the second chapter. Here; income,
investment, real estate, development of real estate, shopping, shopping centers, retailing and
feasibility concepts and the capital market and the investment partnerships at Turkey are
explained.
Before beginning an investment project, feasibility analysis must be done. The feasibility
analysis of a real estate project is described in the third chapter of this study.
The investment vehicle chosen at this study is to invest capital directly in the developing
process of a shopping center. Before the improvement of the model, investments in real estate
and in shopping centers at different countries and Turkey are considered. In the fourth
chapter; investments in real estate and the rate of returns of these investments are put out by
using tables of different countries. Then the development process and the types of shopping
centers are described.
In the fifth chapter; the development of real estate and shopping center investments at Turkey
in last decades are searched. To explain the shopping center investments in Turkey, the
opinions of experts working in this area are summarized. The shopping centers in operation
and the planned ones are listed on tables. At the end of this chapter, the information tables are
prepared to describe some shopping centers with available data according to their properties;
site area, building area, cost, parking facilities, stores, rent.etc. About 17 shopping centers are
presented.
In the sixth chapter the model developed in this thesis is described. Relevant tables, graphs
and flow charts are prepared to explain the model and its working scheme in detail. At the
feasibility analysis of shopping centers, first, the location of project must be defined and then
by using the data gathered from the search of district around the site and persons living there,
the type of the shopping center is defined. This is the main input data of the proposed model.
After this stage the model starts to work. Here the assumptions and restrictions valid for the
model and its operation process are described in detail.
In the seventh chapter, first, the field study carried out in Antalya on the June of 2000 is
explained Then, by entering different data; like for example rents per m2, costs per m2,
planning period, construction period, etc. The model is operated. Some of these data belong to
the shopping center built in Antalya in 2000-2001, and others are taken from foreign
resources. Two different cases are applied on model. First one consists of optimistic thoughts
and
expectations;
the
second
one
has
pessimistic
expectations. In the pessimistic situation; the rate of interest is high, the capital and loan cost
is higher than the other one; the economic figures are changing daily. The optimistic situation
is opposite to this one. Tables and graphs for these two situations are given in this chapter.
The results obtained from the tables and graphs of both situations are discussed in the eighth
chapter where the evaluation of the model and the results are also presented.
Tez Adı: Betonarme Prefabrike Yapim Sistemlerinin İlköğretim Binalarina Uyabilirliğinin
Değerlendirilmesine Yönelik Kriterler
Yazar Adı: İlkay MERT
Danışman: Prof. Yükselen AYAYDIN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2001
ÖZET
Sanayileşme ve demokratikleşme yolunda önemli adımlar atılan ülkemizde, çağın
gelişmelerini ve sorunlarını anlamak, bunlara çözüm üretmek, kültürel değerleri geliştirmek
ve toplum katılımını sağlamak için eğitim kalitesinin arttırılması konularındaki çalışmalar son
on yılda büyük önem kazanmıştır. Temel eğitimin amaçlarına ulaşılabilmesi için uygun eğitim
ortamları oluşturulması, gereksinimlere cevap verebilecek fiziksel, eğitsel ve sosyal çevre
düzenlemelerinin geliştirilmesi gerekliliğinden yola çıkılarak ülkemizde Temel Eğitim Projesi
kapsamında yeni ilköğretim binalarının yapımının gerçekleştirilmesi hedeflenmiştir. Bu proje
kapsamında, yeni ilköğretim programına ve çevre koşullarına uyum sağlayabilen özgün
projelerin geliştirilmesi ve geliştirilen projelerin "az kaynakla çok ve kaliteli yapı, daha kısa
inşaat süresi, daha yüksek bir eğitim standardı sağlayacak yapıların yaratılması" temel hederi
doğrultusunda, 3 yıllık bir dönemde, yaklaşık 300.000 dersliği kapsayacak şekilde
gerçekleştirilmesi planlanmıştır.
Birinci bölümde çalışmanın amacı, yöntemi ve kapsamı ile ilgili bilgiler verilmiştir.
Çalışmanın ikinci bölümünde detaylı olarak irdelenen ilköğretim binaları gelişiminde, inşaat
endüstrisinde de gelişmelerin yaşandığı savaş sonrasındaki dönem ilköğretim binalarında
uygulanan yapım sistemleri açısından büyük önem taşımaktadır. Bu döneme kadar geleneksel
yöntemlerle inşa edilen ilköğretim binaları, birkaç işçi tarafından kolayca' taşınıp monte
edilebilen standardize küçük bölümlerden oluşan yapım sistemleri ile yapılmaya başlanmıştır.
Böylece ilköğretim yapılarının kitlesel üretimine yönelik ilk prefabrike sistemler ortaya
çıkmıştır, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan nüfus patlaması ve eski yerleşim
alanlarından şehirler yakınlarındaki yeni banliyölere olan göç yeni okulların yapımım
gerektirmiştir. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yıkılan şehirlerin yeniden yapılandırılması için
endüstrileşmiş yapım sistemleri alanındaki çalışmalara paralel olarak, okul yapılarına özgü
yapım sistemlerinin geliştirilmesi çalışmaları da önem kazanmaya başlamıştır. Bu çalışmalar
önceki yıllarda olduğu gibi A.B.D. ile Avrupa'da İngiltere, Fransa ve Almanya'da ağırlıklı
olarak yürütülmüştür. Kurulan enstitü ve organizasyonlarda, A.B.D. ve İngiltere'de çelik
yapım sistemleri, Almanya ve Fransa'da ise prefabrike betonarme yapım sistemlerinin yanı
sıra ilköğretim okullarının planlamasına yönelik araştırmalar da yapılmıştır. 1950–1970 yılları
arasındaki bu dönemde prefabrike yapım sistemleri ile yapılan ilköğretim binaları inşaatları
belli bir plan ve program dahilinde gerçekleştirilmiş, kısa zamanda, yüksek inşaat standardına
ulaşılmış pek çok okul binası yapılmıştır.
Türkiye'de ise ilköğretim binalarının gelişimi çok yavaş bir seyir izlemiş, hatta bu gelişim
1950'li yıllardan sonra durmuş, bütün ülkede tip proje uygulamaları 50 yıl boyunca devam
etmiştir. Yapım sistemi olarak ise geleneksel kagir yığma veya betonarme karkas sistemler
kullanılmıştır. 1960'lı yıllarda yarı prefabrike sistem uygulamaları denenmiş ancak
organizasyon aksaklıkları nedeniyle bu uygulama terk edilmiştir. Türkiye'de uygulamaya
koyulan sekiz yıllık temel eğitim projesinin, diğer ülkelerdeki gelişmeler de dikkate alınarak
prefabrike sistemlerin ilköğretim binalarında uygulanabilirliğinin irdelenmesi gerekliliği
ortaya çıkmıştır.
Temel Eğitim Projesi kapsamında yapılacak okulların inşaatında Geleneksel Yapım
Sistemlerinin kullanımı, inşaat süreçlerinin uzamasına neden olarak projenin tüm ülkede
uygulamaya geçmesini geciktirebilir. Bu nedenle daha az iş gücü ile daha kısa sürede, daha
çok ve daha ucuz yapı üretimi gerçekleştirme amacına yönelik olarak geliştirilmiş olan
Prefabrike Yapım Sistemleri, ilköğretim binası üretimine uygun yapım yöntemleri olarak
seçilebilir. Ancak, ilköğretim binası yapımına hız kazandırabilecek, aynı zamanda da daha
kaliteli ve mimari ve işlevsel beklentilere uyumlu binaların yapımına olanak tanıyacak bu
sistemler, çeşitli kısıtlama ve zorlukları da beraberinde getirmektedirler. Bu nedenle, bu
çalışmada; ilköğretim binaları tasarımında belirleyici temel kriter binanın kullanımı sürecinde
bina ile kullanıcı ihtiyaçları arasında uyumun sürekliliğinin sağlanması gerekliliği
vurgulanmış, ilköğretim binaları yapım sistemlerinin binanın yapımı ve kullanımı sürecinde
ortaya çıkabilecek mimari ve yapısal beklentilere cevap verebilme derecelerinin
değerlendirilmesine yönelik kriterlerin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Çalışmada önerilen kriterler "endüstrileşmiş yapım" ve "prefabrikasyon" kavramlarım içeren
"yapım sistemi", "uyabilirlik", "değişkenlik", "değişebilirlik", "çok fonksiyonluluk" ve
"çeşitlilik" kavramlarını içeren "esneklik" ve "değerlendirme" kavramlarına dayalı olarak
belirlenmiştir. Bu kavramlarla ilgili irdeleme çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturmuştur.
Tasarlanacak ilköğretim binalarına yönelik olarak; belirlenecek etmen grupları doğrultusunda
betonarme prefabrike yapım sistemlerinin sağladığı olanakları kapsayan değerlendirme
sürecine yönelik çalışma aşağıdaki adımları içermektedir:
-
İlköğretim Binaları Tasarım, Yapım ve Kullanım Süreçlerini Yönlendiren
Etmenlerin Belirlenmesi
Prefabrike
Betonarme
Yapım
Sistemlerinin
İlköğretim
Binalarına
Uyabilirliklerinin
Değerlendirilmesini Yönlendirecek Kriterlerin
Belirlenmesi
Çalışmanın dördüncü bölümünün birinci aşamasında,
yönlendiren etmenler üç temel grupta incelenmiştir:
ilköğretim binaları tasarımını
1- Ülke, Bölge ve Kent Düzeyinde Alınan Makro Kararlar
2- Eğitim Yöntemleri ve Eğitim Yöntemlerinde Olası Değişimler
3- Teknolojik Olanaklar
İrdelenen ilköğretim binaları tasarım, yapım ve kullanımını yönlendiren etmenlerin;
a-) Master plan kararlarına
b-) Tasarım kararlarına
c-) Yapım sistemi seçimine
d-) Yapı malzemeleri seçimine
e-) Alt yapı sistemleri seçimine
f-) Yapı kabuğu sistemleri seçimine etki ettiği tespit edilmiştir.
Tasarımcı; yapım sisteminin mimari ihtiyaç programlarında belirlenen mekân karakteristikleri
ve çevre verileri ışığında çeşitli mimari beklentilere cevap vermesini talep etmektedir. Bu
nedenle mevcut prefabrike yapım sistemlerinin ilköğretim binalarına uyabilirliğine yönelik
değerlendirme kriterleri aşağıdaki şekilde belirlenmiştir.
1.
2.
3.
4.
Planlama Esnekliği
Kitlesel Düzenleme Olanağı
Mekân Organizasyonu Esnekliği
Alt Sistemlerin Bütünleştirilmesi
Değerlendirme kriterlerinin irdelenmesi neticesinde bir değerlendirme tablosu veya yöntemi
önerilmiştir.
Çalışmanın son bölümünde ise ulaşılan sonuçlar açıklanmakta, öneri ve değerlendirmeler
sunulmaktadır.
ABSTRACT
Studies on understanding the developments and problematic issues of new millennium and
producing new solutions to respond this issues, improving cultural values, obtaining
community involvement in education and improving the quality of education had become the
most important issues in last twenty years trough industrialization and democratization in
world. As a result of these developments, school architecture and building must response to
changes in demographics, changes in culture and the economy, new social and environmental
demands, and competition-local, national and now global.
The progress of educational buildings from the beginning of the 19th century is examined in
the second part of the study. The issues that have been limiting factors on the design,
construction, and operation of schools in this century can be divided into two major areas: the
use of building materials and systems that will deliver long life and flexibility with reduced
maintenance and the design of flexible learning and teaching spaces.
Primary schools have built with traditional construction methods until the Second World War.
In the first decade after the war, the main attention of administrators and architects was
concentrated on building of the new primary schools urgently needed because of the rising
birth rate in Europe, especially in Britain, Germany and France. The early post-war answer to
the problem of erecting a lot of schools quickly was the exploitation of factory production.
Skilled labor, after wartime experience, was taking advantage of better working conditions in
factories, and it seemed probable that a fundamental change was taking place in the building
industry. The difficulties of the shortage of skilled site labor were solved by transferring to the
factory as much of the construction of the school as was possible. A system of building was
devised consisting of small standard parts, which could be handled by small number of men
and assembled, in a short time in a variety of ways on the site. It was a system of
prefabricated parts as opposed to a system of prefabricated buildings. it has been referred to as
a non-traditional building method, but in fact, there has been no real break with tradition but
merely a simple development of existing practice. The list of factory made components, like
windows and doors, was extended to include the various parts of the structural frame, roof
walls, etc.
The first experiments with this method of building did not result in a monotonous repetition
of ready-made schools. On the contrary, in spite of the discipline implied in the acceptance of
a form of standardized construction, architects succeeded in producing a considerable variety
of plan shapes to suit the exigencies of individual sites, with their differing contours,
topography and aspect.
The first non-traditional school building systems were based on a planning grid dimension.
The structure has been subject to continues development and refinement, to meet demands of
increased costs. There can be no doubt that these systems are successful. Many fine schools
throughout the Europe confirm this, but main lesson learned from their use is that the decision
to exploit factory production was correct. During the years between 1945-1970, these
systems, using steel, timber or reinforced concrete frames, clad in different ways with a
variety of materials, have been developed by architects and manufacturers and have met with
varying degrees of success.
As better planning of the school has resulted from the changed attitude of all those concerned
with its creation, so the production of the school has resulted from the changed attitude of ail
those concerned with its creation, so the production of a satisfactory structure required a
change of attitude on the part of the architect, the specialist and the manufacturer. That change
has taken place, and the result is a degree of architect/manufacturer collaboration not known
before.
.
Developments on primary school buildings in Turkey have started at the beginning of the 20
century. Standard school plan types, conventional masonry and reinforced concrete frame
systems have been used during 1950's in Turkey. In 1960's, some semi-prefabricated building
systems for school buildings have developed and put into practice. However, these
applications have abandoned because of many organizational problems.
As a result of the developments in the last decade as mentioned before, school architecture
and building must response to changes in demographics, changes in culture and the economy,
new social and environmental demands, and competition-local, national and now global.
Thus, it is intended that improving the new educational system and building the new school
buildings to respond the new requirements of this new educational system in Turkey. Primary
Education Project is the first stage of studies that are related to realize these aims. Forming
appropriate physical education environments, which are appropriate to educational and social
environmental arrangements for Turkey, is the starting point of Primary Education Project. In
addition, realization of new original school projects that are adaptable to new educational
program and environmental conditions is another important scope of this project. At the same
time, it is aimed that obtaining more efficiency, reduced site activity, and safer and faster
construction in school building at this project. It is planned that building 300.000 new
classrooms in three tears. Use of prefabricated building systems on school buildings has
become more important to response these demand. In order to evaluate the adaptability and
applicability of concrete prefabricated building systems on school buildings, this study
presents the evaluating criterions of these systems examining architectural, functional and
structural requirements.
Proposed evaluating criterions in the study has determined based on following three basic
concepts:
1- “Building system” concept which covers “industrialized building” and
“prefabrication” concepts
2- “Flexibility” concept which covers “adaptability”, “changebility”, “change”, “multifunctionality” and “variability”
3- “Evaluation”
Main body of the study consists two major parts as follows:
- Examining the factors, those are influence the process of school design,
construction and use.
- Determination of the criterions those direct the evaluation process of applicability
of prefabricated concrete building systems on school building.
At the first part, the factors has examined in three main groups:
1- Decisions of national, regional and urban scale on school building policy
2- Educational methods and possible variations on educational methods
3- Technological applications on education and school building
The main finding based on the examination of the factors is that: These factors have important
influences on;
a-) Main decisions of the master plans
b-) Main decisions of the design
c-) Selection of the building system
d-) Selection of the building materials
e-) Selection of the sub-building system
f-) Selection of the building envelope.
Architect expects that the building system which covers different solutions for the
architectural requirements according to the space characteristics and the environmental
values. Because of that, evaluation criterions for prefabricated concrete building systems has
determined and examined as follows in the study:
1. Planning flexibility
2. Possibility of variable
3. Use flexibility
4. Integration of sub-building systems
In the last part of the study, conclusions are drawn, and the need of using prefabrication on
school building is presented by a number of reasons.
Tez Adı: Pencerelerin Avrupa Pencere Standartlarına Göre Değerlendirilmesinde Analitik
Hiyerarşi Projesi Yönteminin Uygulanması
Yazar Adı: Serpil SÜLDÜR KEÇELİ
Danışman: Doç. Dr. Ayşe ELAGÖZ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Eylül- 2004
ÖZET
AB, günümüzün en büyük bölgesel entegrasyon hareketlerinden biri olup, Türkiye ile AB
arasında 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği anlaşması ile iki taraf arasında malların
serbest dolaşımı kabul edilmiştir. "CE İşareti" taşıyan herhangi bir ürün, AB ve Gümrük
Birliği içinde bir engelleme ile karşılaşmadan dolaşabilir. Dünya ticaretinde, malların serbest
dolaşımının sağlanmasında, başlıca sorun kaynağı olarak teknik engellerden söz edilebilir. AB
içinde teknik engellerin aşılması için uluslararası normlara göre her mal için tek bir Avrupa
Standardı hazırlama çalışmaları sürmektedir.
Bu kapsamda hazırlanan ve pencerelere "CE İşareti" konulabilmesini sağlayan "Pencere ve
Dış Çıkış Kapıları Standardı" yürürlüğe girmek üzeredir. Bu tezin amacı, söz konusu Avrupa
standardında yer alan performans kriterlerinin PVC pencere örnekleri üzerinde
değerlendirmesinin yapılabilmesi için Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) yönteminin
kullanılmasıdır. AHP, bir Toplam Kalite Yönetimi süreci olan Kalite Fonksiyon Açınımı
kavramında kullanılan yönetim ve planlama araçlarından "biridir. Bu çalışmada AHP, Kalite
Fonksiyon Açınımının örneklere uygulanmasında, uygun ürünün teknik özelliklerinin
ağırlıklarım belirlemede kullanılmıştır. Çalışma, tüm AB pencere ve kapı firmalarının
katılımına olanak sağlar. Bu modelin örneklenmesi için Türkiye'de üretilen PVC pencere
firmalarının verilerinden yararlanılmıştır.
Sekiz ana bölümden oluşan bu tez çalışmasının ilk bölümünde, standart kavramı ve
standardizasyon hakkında genel bilgi verilerek, standardizasyonun yararlan, standart- kalite
ilişkileri gözden geçirilmiştir.
İkinci bölümde, Avrupa Birliği'nin standardizasyon çalışmaları hakkında genel bilgi verilerek,
Avrupa Birliği standart kuruluşları tanıtılmış, standart oluşturma çalışmaları, Avrupa
standartlarının uygulanması, "CE İşareti" ve uygulaması ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde Türkiye'deki standardizasyon çalışmaları özetlenmiş, Türk standartlarını AB
standartlarını uyumlaştırmak için yapılan çalışmalar açıklanmıştır.
Dördüncü bölümde pencere standardizasyonunda etkili olan teknik veriler incelenerek,
pencerenin fonksiyonları, pencereyi oluşturan elemanlar ve pencere montajı İlkeleri
özetlenmiştir.
Beşinci bölümün konusunu Avrupa pencere standartları oluşturmuştur. Pencere ile ilgili
Avrupa Standartları (EN), EuroWindoor Pencereler ve Kapılar Avrupa Ürün Standardı ve
ilgili performans özellikleri (kriterleri) açıklanmıştır.
Altıncı bölümde, bu çalışmadaki ön kabuller belirtilmiştir.
Yedinci bölümde, söz konusu Avrupa Standardında yer alan performans kriterleri PVC
pencere örnekleri üzerinde Analitik Hiyerarşi Prosesi (AHP) Yöntemi kullanılarak
değerlendirilmiştir. AHP, bir Toplam Kalite Yönetimi süreci olan Kalite Fonksiyon Açınımı
kavramında kullanılan yönetim ve planlama araçlarından biridir.
Sekizinci ve son bölümde elde edilen sonuçlar irdelenmiş ve söz konusu model için ileriye
yönelik genişletilme önerileri getirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Pencere, Avrupa Standartları, CE İşareti, Analitik Hiyerarşi Prosesi,
Kalite Fonksiyon Açınımı
ABSTRACT
The Application of The Analytic Hierarchy Process (Ahp) Method in Evaluation of The
Windows Accorjding to The European Standards for Windows
European Union is the largest regional integration movement of our times. Turkey has signed
the Custom's Union agreement in 1996 and was included in the Common Market, by which
the parts have accepted the free circulation of the products in all the members of the Common
Market. Any product with a CE Mark may move in the member states of the Common Market
without any obstruction.
The main source of obstruction in the free circulation of the goods is accepted to the technical
details.
In overcoming the technical problems, however, efforts of preparation of a single Standard in
international norms are being carried out throughout many years.
The current draft Standard for windows and doors prepared explains the criteria to get a CE
Mark for any window.
This study attempts to evaluate the windows according to the performance criteria accepted in
the "EU Standards for Windows and Doors" mentioned above, by the Analytic Hierarchy
Process Method, where figures of the Turkish PVC windows were utilized for demonstration.
This study enables the integration of the total window manufacturers to the model. The
figures are derived from the Turkish PVC samples for the demonstration of the application of
the model.
Keywords: Window, European Standards, CE Mark, the Analytic Hierarchy Process, Quality
Function Deployment
Tez Adı : Ahşap strüktürel sistem seçim modeli ve geleneksel kıyıköy konutları üzerinde
değerlendirilmesi
Yazar Adı: Kerimcan Apak
Danışman: Yrd. Doç. Dr. Suat Çakır
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Bilgisi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim – 2009
ÖZET
Ahşap strüktürel sistemlerin yapısal özellikleri kendi içlerinde çeşitlilik göstermesine
karşın, mimari projeye en uygun en akılcı bir sistem seçilmesi beklenmektedir. Uygun
ve akılcı ahşap yapısal sistemin seçimi ancak bir karar verme metodu ile
gerçekleştirilebilir. Bu karar verme metodu hangi kriterlere göre ve ne şekilde
yapılmalıdır? Bu sorunun cevabının verilmesinde yol gösterici olacak ve amaç edinilen
dört önemli ilke bulunmaktadır.
a. Zaman (Minimum zaman harcanarak inşaatın bitirilmesi)
b. Para (Minimum para harcanarak inşaatın bitirilmesi)
c. Malzeme (Minimum malzeme kayıp edilerek inşaatın bitirilmesi)
d. İş gücü (Minimum iş gücü harcanarak inşaatın bitirilmesi)
Bu ilkeler çerçevesinde, ahşap yapısal sistemlerin bir metod ile karar verme çalışması
yapılacak ve belirlenen amaçlara ulaşılmaya çalışılacaktır. Belirlenen amaçları;
a. En akılcı ahşap strüktürel sistem seçim modelinin oluşturulması,
b. İleri yıllarda Kıyıköy geleneksel ahşap konutların mimari yapısının bölgenin
çevresinde de devam ettirilmesi durumunda, konutların inşaası için en uygun
yapısal örneğin tespit edilmesi oluşturmaktadır.
Birinci bölümde; Araştırılan problemin tanımı yapılmış, çalışmanın amacı, yöntemi,
kapsamı ve sınırlamaları ile ilgili bilgiler verilmiştir.
İkinci bölümde; Kıyıköy bölgesinin tarihi, fiziksel ve iklimsel verilerinin değerlendirilmeleri
yapılmıştır. Bölgenin sit alanı içerisindeki yeri, özellikleri ve potansiyel önemi ortaya
konulmaya çalışılmıştır.
Üçüncü bölümde; Kıyıköy bölgesindeki mevcut konutların mekansal tasarım ve yapısal
özelliklerinin irdelemesi yapılmıştır. Bu konutları oluşturan strüktürel birimler; temel,
duvar, döşeme ve çatı olmak üzere detaylı bir şekilde irdelenmiştir. Kıyıköy evlerinin
geleneksel Türk Evi plan şeması içerisindeki kullanım özellikleri ve bu mekanların
xiv
biçimlenme şekilleri, irdeleme ve grafiksel anlatım yolları ile ortaya konulmaya
çalışılmıştır.
Dördüncü bölümde; Günümüzde kullanılan ahşap sistemlerin teknolojik kriterlerinin
karşılaştırmalı analizi yapılmıştır. Ahşap yapı sistemleri teknolojik kriterler çerçevesinde
karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme aşamaları, montaj, üretim,
taşıma, depolama ve ısı izolasyon kriterleridir. Yapı sistemleri, her bir kriter için bir
değerlendirme puanı almıştır. Verilen bu değer puanları sonucunda, yapı sistemlerinin
teknolojik kriterlere uygunluğu belirlenmiştir.
Beşinci bölümde; Mimari tasarım süreci içerisinde, ahşap döşeme ve duvar
konstrüksiyon seçiminde modüler ızgara kullanımı çerçevesinde karar verme
metodunun irdeleme ve uygulama çalışmaları yapılmıştır. Bu bölüm içerisinde yapılan
çalışmalar ayrıntıları ile aşağıda başlıklar altında gösterilmektedir.
a. Ahşap yapısal sistemlerde kullanılabilecek ortak modüler ızgaranın belirlenebilmesi
için, ahşap strüktürel sistemlere ait yapısal parçaların ve bileşenlerin boyutsal
ilişkileri irdelenmiştir.
b. Ahşap parça, bileşen ve öğelerin modüler ızgara üzerinde karşılaştırma çalışması,
ahşap elemanların modüler ızgara aralığına uyumlarının belirlenmesi ve metodun
oluşturulabilmesi için yapılmıştır.
c. Örnek plan tiplerinin döşeme ve duvar konstrüksiyonlarının belirlenen ızgara
boyutları üzerinde; etkin malzeme kullanımı çerçevesinde karşılaştırma çalışması
yapılmıştır.
Altıncı bölümde; Ahşap yapısal sistemlerin; teknolojik kriterler, örnek plan tiplerinin
yapısal, fonksiyonel özellikleri, hane halkının mekansal ihtiyaçları çerçevesinde
karşılaştırılması sonucunda elde edilen en uygun ahşap yapısal sistemin, döşeme ve
duvar konstrüksiyonuna karar verme metodu ile ilgili çalışmalar yapılmıştır.
ABSTRACT
Timber structural systems have different features which have to be known by an
architect. Clients have some expectations from architects which are related to the
rational timber structural system election for the project. The rational timber structural
systems have to be decided for the type of the architectural projects by an architect.
This decision has to be done by a methodological order system. The question is; how
this methodological order system is going to be realized? Which criteria have to be
considered for modeling the right methodological order system?
There are four main criteria which are the principles of this methodological order system.
a. Time (Minimum time maximum efficiency)
b. Money (Minimum money maximum efficiency)
c. Material (Minimum material maximum efficiency)
d. Man power (Minimum man power maximum efficiency)
By the guidance of these criteria’s, rational election modeling for timber structure is
used by architects for deciding right structures. By the help of this rational election
modeling for timber structures, the aims of the research project have to be actualized.
There are two aims in this research project.
a. The best rational election modeling for timber structures have to be formed.
b. The convenient structural system has to be decided for traditional Kıyıköy timber
c. housing by rational election modeling for timber structures.
In the first chapter; the research problem is defined. The aim, scope, model and
limitations of the research are clarified.
In the second chapter; the history of the Kıyıköy region is defined. The physical and
climatic data’s are considered for clarifying the potential importance of this area.
In the third chapter; the design and the construction of the existing traditional Kıyıköy
housing is defined. The traditional structural materials and the construction details
which are the parts of the traditional housing in Kıyıköy are searched. The
categorization of the traditional Kıyıköy housing in Turkish house taxonomy is defined.
Interior spaces of the traditional Kıyıköy timber house are examined and symbolized by
graphics.
In the fourth chapter; Timber structural systems are analyzed in comparative way
according to the technological criteria’s which are denominate as production, assembly,
transportation, storing and thermal isolation. In every criterion, points are given to the
timber structural systems. The points are the convincing proof of the timber structural
systems congruity to the technological criteria’s.
In the fifth chapter; Timber structural systems and materials are tested and decided
according to modular coordination systems. In this chapter the research sequence is
shown according to these steps.
a. Modular coordination systems and spaces between coordinates are defined
according to the materials which are used in timber structural systems.
b. The dimensional relations between the materials in timber structures and the
modular coordination scheme are searched for examining the congruity for forming
the research modal.
c. Wall and slap construction of the sample plan shames are examined according to
efficient material usage criteria on the modular coordination scheme.
In the sixth chapter; Timber structural systems are examined according to the
technological criteria’s. These timber systems and their structural flexibility are
compared according to the functional and space qualifications of the traditional Kıyıköy
homes. The data’s which are taken from these criteria’s and comparisons are
considered in modular coordination scheme for deciding the rational wall and slap
construction scheme. At the end of the chapter, conclusion and assessment of the
research work is presented.
MİMARLIK TARİHİ ROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı : Türk brütalizmi’ne çağdaş mimarlık çerçevesinde bir bakış
Yazar Adı: Ömer Hilmi Gülsen
Danışman: Prof. Dr. Bülent ÖZER
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Eylül-1990
Tez Adı : Dünyada ve Türkiye’de çağdaş rasyonalist mimari
Yazar Adı: Ayla Gülsen
Danışman: Prof. Dr. Bülent ÖZER
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart -1991
Tez Adı : Clemens Holzmeister ve Türk Mimarlığı’ndaki Yeri
Yazar Adı: Elvan ERKMEN
Danışman: Prof.Dr. Bülent ÖZER
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Pogramı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-1998
ÖZET
Clemens Holzmeister ve Türk Mimarlığı'ndaki Yeri adı altında geliştireceğimiz doktora
çalışmamız her biri kendi içinde alt başlıklara sahip beş ana bölümden oluşmaktadır.
Clemens Holzmeister’in yetiştiği ve ilk eserlerini verdiği Modern Mimari’nin çıkış yıllarını
incelemeden önce, bu düşünceyi hazırlayan nedenlere ve ortama bir göz atmak gerekmektedir.
Viyana özellikle 19. Yüzyıl sonları ve 20. Yüzyıl başlarında sanatta eklektisist davranışa karşı
mimarların ve plâstik sanatlarla uğraşanların ortak mücadelesine sahne olmaktadır. 19. Yüzyıl
Eklektisizmi’nin
Avusturya mimarlığındaki yankıları çok kuvvetli olmuş ve bu anlayışa karşı en güçlü ve en
kararlı başkaldırı yine bu ülkede gerçekleşmiştir. Bu nedenle, çalışmamızın birinci
bölümünde, 19. Yüzyıl Eklektisizmi ve ona karşı ortaya çıkan tepkiler, Avusturya ve Türk
mimarlıklarında da karşımıza çıkacak olan belli başlı- belirtileriyle incelenecektir.
19. Yüzyıl'ın eklektisist mimarlığı aktüel problemlere cevap ararken çareyi mekân, ya da
zaman açısından kendine yabancı kültür ve uygarlıklara ait biçimleri kendi ortamına
aktarmakta bulacaktır. Böylece ortaya çıkan mimarî biçimler sorumluluğunu üstlendiği
düzenin özelliklerini yansıtmak yerine, çağın aktüel ihtiyaçlarına cevap vermeyen, aktüel
imkânlarının kullanılmadığı bir takım "maskeler" şeklinde belirmiştir. Bu gerçek verilerden
uzak, taklitçi, yapay ve dekoratif açıdan da son derece yüklü mimari, bundan kurtulma
çabalarını beraberinde getirecek ve böylece yeni bir antitez olarak, taşıdıkları farklı biçim
diline rağmen, aynı ilkeler etrafında toplanan çeşitli tutumları bünyesinde toplayan yepyeni
bir anlayış, "Modern Mimari" akımı ortaya çıkacaktır.
Çalışmamızın ikinci bölümünde 19. Yüzyıl Eklektisizmi’nin Avusturya mimarlığındaki
belirtileri, bu harekete karşı gelişen başkaldırıyla birlikte ele alınacaktır. Yine aynı bölüm
içinde Holzmeister’in kendi ülkesindeki mesleki faaliyet yıllarını kapsayan mimari dönemler
birbirleriyle; karşılaştırmalı olarak incelenecektir. Bu bölüm içinde ele alınacak olan bir diğer;
konu da kırsal kesim mimarlığının Avusturya mimarlığı içindeki gelişimi ve Holzmeister'in
bu gelişmedeki rolüdür.
Viyana'da sadeleşme diğer Avrupa şehirlerine oranla çok daha erken ve çok; daha etkili
olmuştur. Avusturya mimarlığı bu harekette Avrupa bütünü içinde öncü durumundadır. Ancak
I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avusturya için uluslararası mimari alanda bir geriye sayım
başlayacaktır. Bu ülkede mimarlar benzeri pek görülmedik şekilde sık değişen politik
sistemlerle ve buna bağlı olarak da değişken ideolojik, kültürel ve estetik zihniyetle
yüzleşmek zorunda kalmışlardır. Özellikle de 1938’deki Anschlu (ilhak) Avusturya
mimarlığı için en büyük darbe olmuştur. Öyle ki, 1945'le gelen özgürlüğe rağmen mimarlar,
1950'li yılların ortalarına kadar Modern Mimari'nin diğer Avrupa ülkelerindeki gelişimine
seyirci kalacaklardır.
Bütün bu gelişmeler içinde Holzmeister’in mimari eğilimi temel niteliğini muhafaza etmiş ve
mimar kendi ülkesinde de devlet otoritesini yansıtacak temsili yapılar tasarlamakla
görevlendirilmiştir. Holzmeister’in II. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden 1972'ye kadar
Viyana’da etkili olan mimarî faaliyetlerdeki rolü daha ziyade kilise mimarlığıyla ilgili
tartışmalara katılmak ve dinî yapılarıyla bu tartışmalarda taraf teşkil etmekten ibaret kalmıştır.
Bu arada mimarın Alpler'de gerçekleştirdiği bazı otel yapıları, özellikle 1950'den sonra hız
kazanacak olan büyük otel mimarlığının prototipi olarak kabul edilmektedir.
Türk mimarlığının. 19. Yüzyıl'dan itibaren gelişmesi çalışmamızın üçüncü bölümünde,
incelenecektir. Daha III. Selim zamanında Osmanlı Mimarlığı Batılılaşma çabaları sonucunda
geleneksel değerlerden uzaklaşmıştır. Batılılaşma hareketinin daha da hız kazanmasıyla 18.
Yüzyıl’ın taklitçi olmayan barok ve rokoko eğilimi yerini tamamen eklektisist bir tutuma
bırakacaktır. Önceleri Balyan ailesinin çeşitli uygulamalarıyla; evrensel mahiyette seyredecek
plan bu; tutum, 19. Yüzyıl sonlan ve 20. Yüzyıl başlarında son derece; güçlü milliyetçi,
düşüncelerin hâkim olduğu bir ortamda, Kemalettin ve Vedat Beyler aracılığıyla sözde millî,
bölgesel bir kimliğe bürünecektir. Uygulama yabancı formların yerli formlarla
değiştirilmesinden ibaret kalmış ve biçimsel bir antitezin sınırlarını aşamamıştır.
Çalışmamızın ilk bölümünde izlendiği gibi Batı'nın eklektisizme karşı tepkisi diyalektik bir
gelişmenin doğal sonucu olarak ortaya çıkacak, bir yandan endüstrileşmeyle birlikte gelişen
aktüel gerçeklerin zorlaması, diğer yandan sanatçıların bilinçlenmesiyle Batı bu "hastalığını"
yenmesini bilecektir. Bize gelince, Batı’dan alınma bir hastalık, yapay tezler ve antitezlerin
ardarda sıralanmasıyla Türk mimarlığını çok uzun bir süre etkisi altına alacaktır. Clemens
Holzmeister'in bu seyir içindeki konumu yabancı mimar problemi içinde genel olarak ele
alınacaktır. Mimarın Türkiye'deki çalışmalarının tek tek incelenmesi ise çalışmamızın
dördüncü bölümü kapsamındadır.
Dördüncü Bölüm'de ulaşılmak istenen amaç, Holzmeister'in mimarlığının kendi içindeki
seyrinin' incelenmesi değil, Türkiye döneminin esas alınarak, mimarın tutumundaki bu dönem
öncesi ve sonrası değişiklikleri eğer varsa ortaya çıkarmak ve nedenlerini araştırmaktır. Bu da
söz konusu dönem içinde mimarın farklı davranışlarını en belirgin şekilde sergileyen
örneklerin ele alınması ve bunlar içinde Türkiye ile ilişkisi kurulabilecek olanlar üzerinde
daha detaylı bir şekilde durulmasıyla olacaktır. Mimarın kilise yapılarının gelişimi de yine
aynı şekilde Türkiye öncesi ve sonrasının karşılaştırılmasıyla birlikte incelenecektir.
Mimarın özellikle kendi ülkesindeki mimarî davranışını tek bir belirli üslubun sınırları içine
dahil etmek oldukça zordur. Kendisi Modern Mimari ile ilgili tartışmalardan uzak durmuş ve
her türlü mimarî ideolojiyi reddetmiştir. Ancak geleneksel günlük biçimleri anıtsal bir
anlatımla yorumladığı yapıtları biçimsel açıdan olmamakla beraber, davranış açısından
Ankara’ dakileri hatırlatmaktadır. Bu husus çalışmamızın beşinci ve sonuç bölümünde ele
alınacak ve sonuç bölümünde ele alınacak ve mimarın Ankara’daki uygulamalarında
ülkesindekilere kıyasla daha tutarlı ve biçimsel açıdan daha başarılı
olmasının nedenleri
araştırılacaktır. Çalışmamız Holzmeister mimarlığının kısa bir değerlendirmesi ve bunun
mimarın Türkiye'deki yapılarında ne ölçüde izlenebildiğinin saptanmasıyla sona erecektir.
ABSTRACT
The doctorate thesis treating the subject of Clemens Holzmeister and his place in turkish
architecture includes five parts which are each in their turn divided into subtitles.
Before analyzing the years Modern Architecture first appeared, which were at the same 'time
the years Clemens Holzmeister formed his educational background and produced his first
works, it is necessary to examine the reasons and the-milieu to prepare the concept of
modernism. Specially in the end of the: 19th century and in the beginning of the 20th century,
Vienna witnessed the common struggle of architects and artists against Eclecticism. 19th
century Eclecticism had been, very influential oh Austrian architecture and the strongest and
most determined reactions against this movement originated from this country. That is the
reason why in the first part of our work, 19th century Eclecticism and the reactions will be
analyzed alongside its characteristics which will appear in Austrian and Turkish architecture.
While searching solutions to actual problems, 19th century eclecticist architecture tried to
transfer forms belonging in space and time to foreign cultures and civilizations to its own
context. Thus, architectural forms resulting from such an understanding instead of reflecting
the properties of their own times, appeared as "masks" and didn't bring any answer to the
actual needs of the era. This imitative, artificial and heavily decorated architecture which was
far from real data would try to get rid of these characteristics and as an antithesis would bring
out the new conception of "Modern Architecture". This style would gather varying tendencies
using all different formal vocabularies but uniting around the same principles.
In the second part of our thesis, the signs of 19th century Eclecticism in Austrian architecture
will be handled alongside the reactions appearing against this movement. In the same part, the
periods including Holzmeister’s professionally active years in Austria will be analyzed in a
comparative way. The other subject which we will examine in this part will be the
development of rural architecture in Austria and the role
Holzmeister played in this
development.
The tendency towards simplification was very influential in Vienna and it happened quite
early comparing to other European towns. In all over Europe, Austrian architecture may be
said to be a pioneer in Modem Architecture. However, after 1st World War, Austrian
architecture started to decline on the international platform. In this country, architects had to
face frequently changing political systems and ideological, cultural and aesthetic conceptions
changing accordingly. Particularly the Anschluss in 1938 constituted the biggest blow on
Austrian architecture, so that, despite the liberty which occurred in 1945, architects were only
witnesses of the growth of Modern Architecture in other European countries.
Despite these events, Holzmeister's architectural tendency protected its essential qualities and
the architect was missioned to, design representative buildings reflecting the State's authority.
Holzmeister's role from the end of the 2nd World War to 1972 in Vienna was mainly to
participate to discussions concerning church architecture and to i express himself thanks to his
religious buildings. Apart from this, some of the hotels the architect had planned were going
to be considered as prototypes for the big hotel architecture which gained speed specially after
1950.
The evolution of Turkish architecture since the 19th century will be .examined in the third
chapter of our thesis. Starting with Selim the IIIrd as a, .result of westernization, Ottoman
architecture moved away- from traditional values. With the acceleration of the; efforts of
westernization, the Ottoman baroque and rococo tendencies of the 18th century which were
not imitative would leave their place to eclectisist tendencies. This manner, which was at first
in a universal identity with the work of the members of Balyan family, turned into a pseudonational and regional style with the works of Kemalettin and Vedat Bey, in the circumstances
where national ideologies were leading. In practice, local forms took the place of universal
forms and at the end, the total movement was not more than an antithesis in form.
As it was demonstrated in the first chapter of our work, the reaction of the western world
against Eclecticism was formed naturally as the result of a dialectic evolution; The western
world could get over this "illness" thanks to the development of the actual realities going hand
in hand with industry and to the artists becoming more and more conscious every day. As far
as we are concerned, an illness which was taken over from the West, affected Turkish
architecture for a long time by the accumulation, of artificial thesis and antithesis used one
after the other. Clemens Holzmeister's place in this process is observed generally as the
problem of foreign architects in Turkey and the evaluation of the architect's work in Turkey
one by one is the subject of the fourth chapter.
The aim of our work in the fourth chapter is not to observe Holzmeister's architecture in its
own terms, but .by taking his architecture in Turkey as the focal, point, to find out if there are
any changes in his design process before, and after this period and to search for their reasons.
This aim will be obtained by examining the most significant samples that show the different
tendencies in the architect's work, especially in detail those that are mostly related with
Turkey. Holzmeister's churches will also be examined in the same way, by comparing his
work before and after Turkey.
It is quite difficult to assign a single style to the architect's work, especially concerning his
tendencies in his own country. The architect has avoided every kind of arguement about
Modern Architecture and rejected every architectural ideology. But his work where he
interpreted the traditional common forms with a monumental expression, remind us his
buildings in Ankara, not in form, but in expression. This fact will be observed in the fifth part
and the conclusion chapter of our work, and the reasons why the architect's work in Ankara is
more successful formally than those in his own country, will be searched. Our work will be
concluded by a short evaluation of Holzmeister's architecture and the finding out of how
much of it is reflected into Turkish architecture.
Tez Adı : Mimarlıkta Rasyonellik Kavramına Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Bir Bakış
Yazar Adı: Ebru ÖZEKE
Danışman: Prof. Dr. Bülent ÖZER
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimarlık Tarihi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2001
ÖZET
“Mimarlıkta Rasyonellik Kavramına Tarihsel Gelişim Süreci İçerisinde Bir Bakış” başlıklı
çalışmamızın amacı, mimarlıkta rasyonellik kavramının tarih boyunca geçirdiği değişimin
incelenmesi ve 20'nci Yüzyılın sonunda almış olduğu biçimin gözler önüne serilmesidir.
Beş bölümden oluşan çalışmanın “Sanatta Rasyonalizm” başlıklı ilk bölümünde, bir felsefe
akımı olarak Rasyonalizm ve bilgi teorisine paralel gelişen çeşitli sanat teorileri ile mimarlık,
resim ve heykel alanlarındaki rasyonalist yaklaşımlar ele alınmıştır.
Antik Yunan Mimarlığı, Roma Mimarlığı, Rönesans Mimarlığı ile Neo-Klâsisizm ve Fransız
Devrim Mimarlığı alt başlıklarından oluşan ikinci bölüm, daha önce ana hatlarına değinilen
tarih içindeki rasyonalist evrelerin ve bu evrelere ait mimarlık uygulama ve teorilerinin
detaylı bir incelemesi niteliğindedir.
Çalışmanın üçüncü bölümü, diyalektik olarak gelişen çeşitli eğilimleri ve teorileriyle, 20'ncİ
Yüzyıl Modem Mimarisinin oluşturucu ortamını yaratması açısından büyük önem taşıyan
19'uncu Yüzyıl mimarlığının karakter ve gelişimine ayrılmıştır. Endüstri Devrimi ortamında
biçimlenen Eklektisizm, Neo-Klâsisizm, Neo-Gotik ve Egzotizm gibi bileşenleri ve kendisine
karşı oluşan bilinçli ve spontane tepkilerle birlikte ele alınmıştır.
Dördüncü bölüm, Modem Rasyonalizm ve 1930'Iu yıllardan sonra da Uluslararası Üslûp
olarak bilinen eğilim ile birlikte, sözkonusu akımın mimarlık ve şehircilik alanındaki
uygulamalarına ışık tutmayı amaçlamaktadır. Burada, Rasyonalist mimariyi hazırlayan
Chicago Okulu, Adolf Loos, Deutscher Werkbund, Bauhaus Okulu ve De Stijl gibi farklı
eğilimlere değinilmiş ve Modern Rasyonalizm’in gelişimi, Walter Gropius, Ludwig Mies van
der Rohe, ve Le Corbusier gibi mimarların çalışmalarıyla, Modem Mimarlık ve şehircilik
fikirlerinin dünyaya duyurulmasına olanak sağlayan CIAM Kongreleri çerçevesinde ele
alınmıştır.
Beşinci bölümde ise, mimaride 1960'lı yılların sonunda Modem Mimari'nin katılığına ve
tekdüzeliğine karşı bir tepki olarak ortaya çıkan Modem-Sonrası eğilimler arasında, yine
Modem Rasyonalizmin pür biçimlerini yeni bir dille kullanan iki farklı tutum incelenmiştir.
Bunlardan ilki, temsilciliğini beş Amerikalı mimarın yaptığı, 1920'lı yılların beyaz formlarına
bir geri dönüşü başlatan New York Beşlisi, diğeri de Neo-Rasyonalizm olarak anılan ve
yandaşlarını Avrupalı mimarlar arasında bulan bir akımdır.
Anahtar Kelimeler: Rasyonalizm, Klasisizm, Pozitivizm, Neo-Klasisizm, Modern Mimarlık,
Modern Sonrası Mimarlık, Neo-Rasyonalizm.
ABSTRACT
The aim of our thesis, namely "An Inquiry On the Concept of Rationality in Architecture
Within the Historical Evolution Process", is to analyze the evolution and metamorphosis of
the concept of "rationality" in architecture within the context of Rationalism in art and
architecture throughout history, and to define its meaning at the end of the 20th Century.
Rationalism in philosophy, architectural theory in parallel to epistemology and rationalist
approaches in painting, sculpture and architecture are the subjects of the first chapter, namely
“Rationalism in Art”.
The second chapter, "Rationalist Periods and Styles Throughout History" is dedicated to the
descriptions of the architectures and architectural theories of Ancient Greece, Ancient Rome,
the Renaissance and French Revolution within the context of Neo-Classicism.
The third chapter concentrates on 19th Century architecture as a means in the formation of
Modem Architecture. Eclecticism is defined and analyzed with its tendencies like the GreekRevival, Gothic-Revival and Egzotism, as well as its against reactions, both spontaneous and
conscious.
The subject of the fourth chapter is the Modern Rationalism known as the International Style
after 1930's. The Chicago School, The Bauhaus School, Deutscher Werkbund, De Stijl and
the architecture of Adolf Loos are included as the tendencies forming the Modem
Rationalism. The works of Walter Gropius, Ludwig Mies van der Rohe and Le Corbusier are
analyzed as the pioneers of the Modem rationalist movement. Another focus point is the
CIAM as a means of communication between the Modem architects during war and post-war
years.
The fifth chapter includes two Post-Modem tendencies, first the works of the so-called New
York Five and the Italian Neo-Rationalist architects who utilize the rational geometric forms
of the Modem Rationalism in different attitudes. The purpose of this concentration is to
identify the formal and ideological relations of these architects to Modern Rationalism, in
order to explore and clarify the rationalist context of today's architecture, commonly referred
to as Post-Modern.
Keywords: Rationalism, Classicism, Pozitivism, Neo- Classicism, Modern Architecture,
Post- Modern Architecture, Neo- Rationalism.
RESTORASYON PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı : Ahşap Mimari Anıtlarda Koruma Uygulamaları ile İlgili Bir Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Mehmet Berker
Danışmanı:
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-1983
Tez Adı : Osmanlı-Türk Sivil Mimarisinde Pencere Açıklıklarının Gelişimi
Yazar Adı: Nihal Uluengin
Danışmanı: Prof. Dr. Feridun Akozan
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-1983
Tez Adı : Doğal Taş Kagir Yapılarında Taş Ayrışmasının Nedenleri ve Maktralı Kalkerler
Üzerinde Korumaya Yönelik Bir Araştırma
Yazar Adı: Kemal Çorapçıoğlu
Danışmanı: Prof. Dr. Feridun Akozan
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan-1984
Tez Adı : Mimari Anıt ve Anıt Gruplarına Çağdaş Fonksiyonların Verilmesi ve Bu Konuda
Ülkemizdeki Gelişmeler
Yazar Adı: Ömer Aydeğer
Danışmanı:
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-1986
Tez Adı : Mimarbaşı Sedefkar Mehmet Ağa’nın Yaşamı ve Türk-Osmanlı Mimarisine
Yazar Adı: Gülçin Taluy
Danışmanı: Prof. Dr. Feridun Akozan
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Katkısı Teslim Tarihi: Mayıs-1987
Tez Adı :
Geleneksel Türk Osmanlı çarşı yapılarının oluşumu, gelişimi ve yakın doğu
kültürleri ile olan etkileşimleri
Yazar Adı: Oğuz Ceylan
Danışman: Prof. Dr. Feridun Akozan
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz - 1989
Tez Adı : Korunması Gerekli Mimari Anıtlara Ek Yapı Tasarımında İlkeler
Yazar Adı: Halil Onur
Danışmanı: Öğr. Gör. Dr. İlgi Yüce Aşkun
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-1992
Tez Adı : Osmanlı Külliyelerinin Temel Özellikleri ve Günümüz Ortamında
Değerlendirilmesi
Yazar Adı: Z. Hale Tokay
Danışmanı: Prof. Dr. Haluk Sezgin
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mayıs-1994
Tez Adı : Taş Sivil Mimarlık Örneklerinde Korumaya Yönelik Yöntem Önerileri ve Bu
Yöntemlerin Kayseri Örneğinde Uygulanışı
Yazar Adı: Gonca BÜYÜKMIHÇI
Danışman: Doç.Dr. İ.Yüce AŞKUN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 1997
ÖZET
Geleneksel sivil mimarlık örnekleri içinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte çok az
incelenmiş bir konu olan taş sivil mimarlık örneklerinin araştırılması, karakteristik
özelliklerinin belirlenmesi, bozulma nedenlerinin saptanması ve korunabilmeleri için
uygulanması gereken yöntemlerin belirlenmesi amacına dönük olarak hazırlanan tezin I.
Bölümünde öncelikle kültürel mirasımız içinde önemli bir yere sahip olan sivil mimarlık
örneklerinin malzeme ve yapım sistemlerine göre Türkiye genelinde dağılımı incelenmiş ve
ana inceleme konumuzu oluşturan taş sivil mimarlık örneğine sahip olan bölgeler
belirlenmiştir. Tez kapsamının sınırlarını belirleyen bölgeleme çalışmasında, geleneksel
evlerin oluşumunu etkileyen iklim, yerel malzeme, yüzey şekilleri gibi doğal koşullar
araştırılmış ve bu etkenlerin bölgesel ev tiplerinin oluşumuna etkisi çeşitli haritalarla
somutlaştırılmaya çalışılmıştır. Konu her ne kadar taş sivil mimarlık örnekleri olarak
belirlenmiş ve araştırma taş sivil mimarlık örneklerinin yoğun olarak bulunduğu bölgelerle
sınırlandırılmışsa da "Türk Evi" kavramının içerdiği zengin birikim sadece yapı malzemesi ile
sınırlı değildir. Bu nedenle dört alt başlıkla açınımları yapılan ve bir bütün olarak "Türk Evi"
kavramını oluşturan geleneksel konut örnekleri, 1. alt bölüm içinde genel özellikleri ile kısaca
irdelenmiş ve karakteristik özellikleri belirlenmiştir.
Ana inceleme konumuzu oluşturan taş sivil mimarlık örneklerinin yapım sistemlerinde
kullanılan taşın malzeme olarak incelenmesi çalışmalarını kapsayan I. Bölümün 2. alt
bölümünde ise öncelikle taşın tanımı ve sınıflandırılması yapılmış daha sonra mimaride
kullanılan taş cinsleri belirlenmiştir. Bir çok etkene bağlı olarak şekillenen geleneksel evlerin
tasarımına küçük bir parça olarak girdiği düşünülen malzemenin aslında mimarinin
şekillenmesindeki temel etkenlerden biri olduğunun ispatlanması amacına dönük
olarak,,bölgeleme çalışmasında belirlenen sınırların, taş malzeme kaynaklan ile ilişkisi
kurulmaya çalışılmıştır. Bu amaçla öncelikle geleneksel sivil mimarlık örneklerinin
yapımında kullanılan taşların elde edildiği oluşumların yerleri belirlenmiş ve yapım
sistemlerine göre sivil mimarlık örneklerinin Türkiye genelinde dağılımım gösteren harita ile
karşılaştırılmıştır. Bu iki haritanın çakıştırılması sonucu elde edilen yeni bir harita ile
volkanik oluşumların mimariye etkisi somutlaştırılmıştır.
Taş malzemenin ana yapı gereci olarak kullanıldığı bölgelerde yer alan geleneksel evlerin
evlerin plan oluşumları, iklimsel faktörlere, topoğrafik koşullara ve yaşama biçimine bağlı
olarak farklı özellikler göstermekle birlikte, taş malzemenin verdiği olanaklar ve görünüm taş
sivil mimarlık örneklerine belli bir biçim birliği getirmiştir. Bu biçimsel bütünlük taşın
fiziksel özelliklerine bağlı olarak geliştirilen yapım sistemlerinin benzer özellikler
taşımasından kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, konstrüksiyon ve formun belirlenmesinde
önemli bir etken olan taş malzemenin fiziksel özelliklerinin araştırılması, geleneksel evlerin
biçim ve yapım sistemlerinin anlaşılmasında ve daha sonra irdelenecek olan bozulma
nedenlerinin saptanmasında önemli bir veri oluşturacağı düşüncesine bağlı olarak önem
kazanmıştır. Bu düşüncenin ışığı altında geleneksel sivil mimarlık örneklerinde yaygın olarak
kullanılan taşların fiziksel özellikleri, yapıdaki kullanım yerleri ile ilişkilendirilerek
açıklanmış ve taşın mimarinin şekillenmesindeki etkisi araştırılarak I. bölüm tamamlanmıştır.
Bütünü kavramaya yönelik her çalışmada olduğu gibi, burada da mozaiği oluşturan her
parçanın çözümü bir gerek olarak ortaya çıkmış ve tezin II. bölümünde taş sivil mimarlık
örneği potansiyeline sahip olan bölgelerin monoğrafik çalışmaları üzerinde yoğunlaşılmıştır.
Türkiye'de yer alan ve ana inceleme konumuzu oluşturan taş sivil mimarlık örneklerini içeren
bölgelerin monoğrafik çalışmalarında öncelikle, yöresel konut mimarisinin oluşmasına etki
eden faktörler araştırılmış, yöresel konut mimarisinin yayılma alanı ve sınırları saptanmış ve
bu sınırlar içinde kalan kent evleri plan oluşumları, cephe düzenleri ve yapım sistemleri
açısından araştırılmıştır. Bu araştırmanın hedefi, söz konusu bölgelerde yer alan taş sivil
mimarlık örneklerinde, mekânsal yapı nitelikleri açısından bazı genellemelere ulaşabilmek ve
bu yolla bölgelerin karakteristik özelliklerini belirleyerek diğer bölge evleri ile
karşılaştırılmasını sağlamaktır. Taş malzeme kullanılarak yapılandırılan sivil mimarlık
örneklerinin bölgesel özelliklerinin belirlenmesi amacına yönelik olarak hazırlanan II.
bölümde, farklı bölgelerde yer alan taş sivil mimarlık örneklerinin genel karakteristikleri
belirlenerek, ortak bölgesel özellikleri ortaya konmuş, diğer bölge evleri ile karşılaştırılması
yapılmış ve elde edilen sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmiştir.
Tez sonunda önerilecek olan yöntemlere sağlıklı veri tabam oluşturmak amacına yönelik
olarak hazırlanan III. Bölümde; tarih boyunca; çeşitli uygarlıkların birbirine eklemlendiği
önemli bir yerleşim merkezi olan Kayseri'de yer alan geleneksel evler, gerek tarihsel süreç
içinde ortaya koydukları işlevsel, biçimsel ve yapısal performansları ile daima civar
yerleşimlere örnek oluşturacak kapasitede yapılandırılan mimari oluşumlar olarak, gerekse
farklı kültürel bileşenlerin başarılı bir sentezim yansıtan özgün örnekler olarak öne çıkmış ve
Anadolu kültür mozaiğinin bir devamım oluşturan Kayseri, uygulama alam olarak seçilmiştir.
III. bölümün 1. alt bölümünde, taş sivil mimarlık örnekleri içinde Kayseri evlerinin yeri ve
önemi vurgulanarak inceleme alanı olarak seçilme nedenleri açıklanmıştır. Geleneksel
Kayseri evlerinin oluşmasına etki eden faktörlerin araştırıldığı 2.alt bölümde kentin tarihsel
gelişimi, coğrafi konumu, yüzey şekilleri, iklim koşulları, malzeme olanakları, sosyal yaşantı
ve yaşama biçimi, demografik yapısı ve sosyo-ekonomik yapısı, detaylı olarak irdelenmiş ve
evlerin oluşumuna etkileri belirlenmiştir. Yöresel konut mimarisinin özelliklerinin
belirlendiği 3. alt bölümde ise öncelikle geleneksel Kayseri evleri adı altında genelleştirilen
Müslüman ve Hıristiyan evlerinin yayılma alanı ve sınırlan belirlenmiş daha sonra
dönemlerinin teknolojik imkanları içinde, aynı yerel malzemeyi kullanarak aynı iklimsel
koşullara karşı koyma gereğine rağmen, farklı mimari karakter taşıyan Müslüman ve
Hıristiyan evleri plan oluşumları, cephe düzenleri, yapım sistemleri açısından incelenmiş ve
mimari özellikleri rölöve çizimleri ile desteklenerek açıklanmıştır. Geleneksel mimariyi
oluşturan birimlerin detaylı olarak irdelendiği 4. alt bölümde, evlere kendine özgü kimliğini
kazandıran öğelerin karakteristik özellikleri belirlenmiştir. Geleneksel Kayseri evlerini
oluşturan Müslüman ve Hıristiyan evlerinin ortak özellikleri ve farklılıklarının ortaya
koyulduğu 5. alt bölümde, mekânsal yapı nitelikleri açısından bazı genellemelere ulaşılmış ve
sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmiştir. Kayseri evlerinin İç Anadolu Bölgesi
içinde yer alan taş sivil mimarlık örnekleri ile karşılaştırıldığı 6. alt bölüm ile III. Bölüm
tamamlanmıştır.
Taş sivil- mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinin saptanması ve koruma
önerileri başlığı altında değerlendirilen IV. Bölümde, farklı problemleri içermekle birlikte,
güçlü neden-sonuç ilişkileriyle birbirine bağlı olan bozulma nedenlerini kavrayabilmek,
çözümleyebilmek ve geleneksel evler üzerindeki etkisini ortaya koyabilmek için soyutlama
yoluyla yorumlama kaçınılmaz olmuş ve bir kavramsal basitleştirilmeye gidilmesi
gerekmiştir. Bu bağlamda taş sivil mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinden en etkin
olanları teşhis edilmeye çalışılmış, belirlenen nedenlerin yapıya yansıması incelenmiş, çağdaş
koruma olgusu çerçevesinde dünyada uygulanan yöntemler* belirlenmiş ve bu yöntemler
doğrultusunda taş sivil mimarlık örneklerinin korunabilmesi için ilkesel düzeyde öneriler
geliştirilmiştir.
I-II-III ve IV. Bölümlerde elde edilen bulguların sentezi olarak, sonucun saptandığı V.
bölümün 1. alt bölümünde Kayseri'de yer alan geleneksel sivil mimarlık örneklerinin bozulma
nedenleri belirlenmiş, 2. alt bölümde bu nedenlerin yapıya yansıması ile oluşan yıpranma
türleri incelenmiş, belirlenen etkenler altında yıpranan konutların yöresel, çevresel etkenler ve
kentin gereksinimleri doğrultusunda çağdaş yaşam içinde sürekliliğini sağlamak amacıyla
işlev belirleme önerileri geliştirilmiştir. 3. alt bölümde ise geleneksel evlerin korunabilmesi
için uygulanması gereken teknik yöntemler belirlenerek tez sonuçlandırılmıştır.
ABSTRACT
Although Masonary Civil Architectural works are of great importance in Traditional Civil
Architectural works, there are very few studies on this subject. The first section of this thesis
covers the researches for Masonary Civil Architectural works, determination of their
characteristic features and reasons for deterioration and the methods needed to preserve them.
In this section the distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to the
material and structural systems have been studied and the regions where there are the samples
of masonary civil architecture have been determined. In regional study, natural conditions
such as climate, local material, geographical characteristics, have been examined and the
effects of these elements have been shown by means of various maps. Although the subject is
masonary civil architecture and the study has been limited to the regions where the quantity of
this kind of architecture is relatively high, the concept of "Turkish House" with its rich
content is not limited only to the structural materials. For this reason, the traditional habitat
samples which constitute the "Turkish House" as a whole is examined under four sub-titles
and in the first sub-title it is examined shortly and it's characteristic features are determined.
The second sub-title of the first section covers the definition, classification and the types of
the stones used in architecture. The regional studies depend on the relation between the
material resources arid the architecture of the region to prove that material, which has been
thought as of a small importance in the design of traditional houses, in fact has fundamental
effects on the constitution of architecture. For this reason, the resources of stones used in
traditional civil architecture have been located and compared with the maps showing the
distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to constructional systems. As a
result a new map has been developed to prove that volcanic structures has a effect on
architecture.
In spite of the fact that the traditional house plans in the regions where stone is used as main
material, shows different features according to the climate, topographic conditions and life
style, they still have unity in form drived from the advantages of stone materials used and
their appearance. This unity in form comes from the similar features of the constructional
systems developed according to the physical features of stone. In this concept, the study of the
physical features of stone, which has an important effect on construction and form, is of great
importance in understanding the form and constructural systems of traditional houses and in
determining the reasons of destruction.
The second section of this thesis covers the monographic studies of the regions which have
the potential masonary civil architecture. In this study, the factors influenced the local habitat
architecture has been examined and its extension and borders are determined and the plans of
city houses within these borders have been studied with regard to side order and
constructional systems. The aim of this study is to reach a generalization in the masonary civil
architecture samples in the above mentioned regions from the aspect of residential qualities
and to enable the comparison with the houses in other regions by determining the
characteristic features of the regions. So, in the second section general characteristics of
masonary civil architecture in different regions have been examined, their common regional
characteristics have been identified, they have been compared with other regional houses and
the obtained results have been tabled.
The third section aims to be a reliable database to methods suggested in the thesis. Kayseri
has been chosen as the application area for it has an important place throughout history as a
residential area with its varies civilizations. And as a result of having the influence of
different cultures it has the most authentic samples. In the first sub-title of the third section the
reasons for chosing the Kayseri houses and their place and importance among masonary civil
architecture samples are emphasised. In the second sub-title of this section, the historical
development, geographical characteristics, climate, material resources, demographic and
socio-economic structures have been examined in details and their effects on the construction
of these houses have been determined. In the third subtitle the extension and borders of
Muslim and Christian houses, which are generalized as Kayseri houses, are determined and
these houses have been identified according to their plans, side orders, constructional systems
and architectural features to reveal that they have different architectural characteristics
although the same local materials have been used and they had to endure the same climate.
In the fourth sub-title the elements which forms the traditional architecture have ' been
examined in details and characteristic features of the elements which give the houses their
original identity have been determined. In the fifth sub-title the common features and
differences of Muslim and Christian houses have been some generalizations have been
reached from the aspect of residential construction qualities and the results have been tabled:
The third section ends with the sixth sub-title in which the Kayseri houses have been
compared with the samples of masonary civil architecture in Central Anatolia.
The IV section covers the reasons for the destruction and the suggestion for the conservation
of the civil architecture. The most recognized reasons of destruction of masonary civil
architecture samples have been identified, the results of these reasons have been studied, the
methods used thoroughout the world have been determined and by means of these methods
some suggestion of these samples have been made.
As a synthesis of the determination in the I.-II.-III. and IV. sections, in the first sub-title of the
fifth section the destruction of the traditional civil architecture samples in Kayseri have been
determined. In the second sub-title, different types of destructions as a result of these reasons
have been examined and some suggestions have been developed to ensure the continuity of
these houses along with their local, environmental factors and the requirements of the city.
The thesis concludes with the third sub-title of this section which includes technical methods
for conservation of the traditional houses.
Tez Adı :
İstanbul'da 19.Yy Sivil Kargir Mimarinin Korunması İçin Fener Bölgesi
Örneğinde Bir Yöntem Geliştirilmesi
Yazar Adı: Mevlüde RÜSTEMOĞLU KAPTİ
Danışman: Prof. Haluk SEZGİN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Pogramı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-1998
ÖZET
Bu çalışmada XIX. yüzyılda İstanbul Fener bölgesinde inşa edilmiş kârgir doku incelenmiş ve
zamanla bozulan bu dokunun iyileştirilmesi için bir öneriler bütünü geliştirilmeye
çalışılmıştır. Bu hedef doğrultusunda tezin kurgusu şu şekilde özetlenebilir.
Birinci bölümde, bölgede XIX. yüzyıl ortamını hazırlayan tarihi gelişim süreci kısaca
aktarılmıştır. ( İstanbul genelinde ). Eski çağ koloniler zamanı olan Bizans öncesinin, Bizans
İmparatorluğunun ve bundan sonra Tanzimat’ın ilanına kadar gelen Osmanlı döneminin tarihi,
sosyal ve fiziksel gelişimi öne çıkarılarak incelenmiştir. Tanzimat ile oluşturulan yeni yasal
düzenlemeler incelenerek, bu dönemdeki sosyal, ekonomik, örgütsel ve yönetimsel
değişiklikler ile bunların uygulama alanlarına aktarılma çabaları kent ölçeğinde ortaya
konulup varılan sonuçlar belirtilmiştir.
İkinci bölümde, Tanzimat ile değişen şehir dokusu ve sivil mimarinin özgün bir örneğini
oluşturan ve günümüze kadar fiziksel dokusunu korumuş Fener bölgesi incelenmiştir. Bu
bölümde ilk olarak Fener’in, Bizans Dönemi ile, Osmanlı Döneminde Tanzimat’ın İlanı’na
kadar olan tarihsel gelişimi aktarılmıştır. Bunu izleyecek 1839 tarihinden sonra bölgede
oluşan yeni bir yasal dönemin sonucu meydana gelen sivil kârgir mimarinin plan, cephe ve
yapısal özellikleri incelenmiştir.
Üçüncü bölümde, Fener bölgesindeki sivil mimarinin bozulma nedenlerinden en önemlisi
olan sosyo- ekonomik yapının değişimi yerinde yapılan gözlemlerle tespit edilmiştir. Bunun
sonucunda bozulmanın sosyal ve fiziksel boyutları ortaya konmaya çalışılmıştır.
Dördüncü bölümde, koruma kavramının dünyada ve Türkiye’de tarihsel gelişimi incelenmiş
ve bu süreçte planlanan, uygulanan ve sonuçlanan rehabilitasyon çalışmalarına yer verilmiştir.
Beşinci bölümde, dördüncü bölümde irdelenen örneklerden elde edilen bilgiler ve üçüncü
bölümde verilen alan çalışmalarının ışığında, Fener Bölgesinin rehabilitasyonu için öneriler
geliştirilmeye ve yıpranmalara yapısal çözüm önerileri getirilmeye çalışılmıştır.
Altıncı bölümü oluşturan sonuç ve önerilerde bu çalışmanın kuramsal araştırma ve alan
çalışmaları aşamalarında varılan ve gerekli görülen hususlar belirtilmiştir. Ayrıca bu iki
aşamanın birleştirilmesi ile ya da diğer bir deyişle kuramsal ve uygulanmış verilerin Fener
bölgesine uyarlanması ile ortaya çıkarılan iyileştirme önerileri bir bütün olarak verilmiştir.
ABSTRACT
In this thesis, the masonry town fabric which had been built at Fener district ın Istanbul
during the second half of 19th century have been investigated. By the course of time the town
fabric and the buildings in the specified area have been destroyed due to the different causes.
The purpose of this study is to develop a set of measurements to interrupt the destruction and
to rehabilitate the area. In order to achieve this purpose the main frame of the study is
arrenged as follows.
In the fırst chapter, the historical background which has prepared the circumstances at the
district in 19th century is presented briefly. Here, the historical development of Istanbul in
general is studied, particularly emphasizing the social and town fabric aspects of the city for
different periods, namely, the pre Bizantine era, the reign of Bizantine Empire and the
Ottoman times until Tanzimat. The special interest is devoted to the Tanzimat era to
comprehend the new legislative improvments covering social, economic organization and
administrative areas. The results reached by application of these new arregements are also
expressed.
In the second chapter, it is focused on Fener district considering the changes happened in
Tanzimat era. These changes have caused the formation of a different town fabric and an
original civil architecture in the region which has survived until now, preserving its
characteristics more or less. As a first step the historical adventure of Fener district beginning
in Byzantine era and continueing in Ottoman reign up to Tanzimat is narrated. Then, the main
features of civil architecture in the district which was a result of the new lagislative
arragements applied after 1839 have been investigated in detail regarding to the plan,
elevation and structural aspects of the buildings.
Third chapter is devoted to the field search and observations. According to the findings
depending on observations made in the district, the most important factor which caused the
destruction is the substantial change in the social and economic structure of the region. The
social and the physical dimensions of the destruction due to this factor have presented as
detailed as possible.
In the fourth chapter, the concept of preservation has been explained being followed its
historical development. Different preservation and rehabilitation projects that realized in
western world and Turkey are also presented. The stages of planning and application are
given and the results observed after application are discussed for these projects.
Fifth chapter is related to the preservation and rehabilitation measurements proposed in this
thesis as the conclusion of this study for Fener district. In order to form these set of
measurements the followed way is to compose of the observations and the findings coming
from field search and the theoretical knowledge gained from previous examples of chapter
four. Mainly the basic steps of general approach for preservation and rehabilitation works
have been adapted to the special conditions of Fener district. Finally a set of concrete
proposals have been offered relevant to the social and physical characteristics of the district.
In the last and sixth chapter, the conclusions extracted from whole study and the basic
proposals for preservation and rehabilitation of this area are summarized.
Tez Adı :
Türkiye’de Ahşap Evlerin Bölgelere Göre Yapısal Olarak İncelenmesi ve
Restorasyonlarında Yöntem Önerileri
Yazar Adı: Tülay ÇOBANCAOĞLU
Danışman: Doç.Dr. İlgi YÜCE AŞKUN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Pogramı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Aralık-1998
ÖZET
Tezin amacı; Türkiye’de, ahşap evin bölgelere göre gelişen yapısal sisteminin incelenmesi ve
evrensel koruma boyutunda, yapısal özgünlüklerini yitirmeden, restorasyon çalışmalarının
yapılmasını amaçlayan yöntem önerilerini geliştirmektir.
Tez dört bölümden meydana gelmektedir.
1. Bölümde; Tarihsel süreç içerisinde, yerleşik düzene geçiş ile başlayıp, Türkiye’de çeşitli
kültür bileşenlerinin izlerini taşıyarak gelişen konut mimarisinin büyük bölümünü oluşturan
ahşap evlerin, kökeni ve gelişimi irdelenmektedir. Bu gelişimi, planlama ve yapısal kurgu
olmak üzere iki bölümde ele alındığında; kullanım açısından ortak özellikler gösteren oda,
eyvan, avlu veya bahçeye açılan galeri ya da sofa ögeleri en basit plandan, en gelişmiş plana
kadar, yöresel küçük farklılıklar göstermekle birlikte, benzer çözümlenmektedir. Yapısal
kurgu açısından ise, yöresellik olgusu, önemli bir unsur olmakta ve bu etkileşim
doğrultusunda, ahşap yığma, ahşap karkas ve karma sistem olmak üzere tanımlanan ahşap
evler, bu üç ana gurup ve alt başlıklarında biçimlenmektedir. Bu tanıma uygun üretilen
evlerin, Türkiye’nin Kuzey-Orta-Batı-Güney Anadolu ve Marmara Bölgelerinde
yaygınlaştıkları saptanmaktadır.
2. Bölümde; Genel olarak ılıman, yağışlı ve ormanlık bölgelerin ürünü olarak ortaya çıkan
ahşap evler, 18. Yüzyıl ortaları ve 20. Yüzyıl başları olarak tarihlenebilen, 36 adet örnek evin
özellikleri doğrultusundaki yapısal sistemleri ile incelenmektedir. Her bölge için ortaya konan
yöresel özellikler ve ahşap malzeme olanakları sonucu meydana gelen yapısal sistemler,
temelden çatıya kadar detaylı irdelenerek, oluşturulan “yapı strüktürleri” ile bölgelerin genel
yapısal kurgu özelliklerini bulmaya yönelik, Bölgesel Yapı Sistemi İnceleme Tablosu
düzenlenmiştir. Elde edilen bulgular doğrultusunda genelde kargir zemin kat duvarları üstüne
düzenlenen ahşap karkas sistem,
duvar kurgusu biçimine göre çeşitlenmekte ve
adlandırılmaktadır. Bir başkent ürünü olarak ortaya çıkan İstanbul evleri ve etkilediği
yerleşimler dışında ki bölgelerde, ahşap evler çoğunlukla ahşap karkas arası dolgulu olarak
üretilmektedirler. Benzer özellikler taşıyan yapı sistemlerinin yer aldığı bölgeler arasında bir
gruplandırma çalışmasına gidilerek, yapısal sistem bölgeleri oluşturulmaktadır.
3. Bölümde; Geleneksel ahşap evin günümüz koşullarında yapısal koruma sorunları, yapısal
bozulma nedenlerine bağlı olarak ortaya konulmaktadır. Ahşap, fiziksel açıdan, olumsuz dış
etkenler karşısında korunamadığı durumlarda, oldukça dayanıksız bir malzemedir.
Bünyesinde bulundurduğu yararlı özelliklerinin yanısıra, boyutsal değişebilirlik, yıpranma,
çürüme gibi olumsuz özelliklerede sahiptir. Bu özellikler, yapıların doğrudan etkilendikleri
ferdi ve doğal nedenler, dolaylı olarak etkilendikleri toplumsal nedenler ile birleştiklerinde
kaçınılmaz yapısal bozulmalar meydana gelmektedir. Ahşap evlerin restorasyonlarında,
sağlıklı müdahale biçimlerinin belirlenmesi, yapısal sorunların doğru saptanması ile mümkün
olmaktadır. Bu amaçla, ahşap evlerin yapısal bozulma durumlarının incelenerek
değerlendirilmesi ve bunun, uygulama öncesi zorunluluğu olan bir ön çalışma niteliği taşıması
gerekliliği ortaya konmaktadır.
4. Sonuç Bölümünde; Yapısal olarak oluşumu ve gelişimi irdelenen ahşap evlerin, ayırt edici
özelliği olan “ahşap strüktür” ün, gelecek kuşaklara belgesel niteliğinde aktarılabilmesi için,
restorasyon aşamasında “olduğu gibi “ mümkün olan en üst düzeyde korunmasına, zorunlu
durumlarda minimum düzeyde takviye edici önlemlerin alınmasına yönelik, kuramsal ve
yapısal açıdan öneriler geliştirilmektedir.
ABSTRACT
The main purpose of this thesis is to analyse the evolution of different structural systems of
timber houses and design methods to renovate these according to generally accepted universal
protection guidelines.
The thesis is comprised of four sections:
In Section I; The roots and evolution of timber houses which account for the largest portion of
building architecture that reflect diverse cultural characteristics in Turkey over time is
analysed. This evolution can be analysed under two separate topics: planning and structural
composition. Although, there are minor indigenous differences, in terms of their plans (no
matter how complicated or simple the plan might be) rooms, eyvan, courtyards, galleries and
sofas exhibit similar characteristics. In terms of structural composition, indigenous
characteristics play a significant role as a result of which timber houses are categorised under
three different headlines, namely timber masif, timber framework and combination systems.
Examples of houses that can be classified as above are seen in the Mid-North and South-West
Anatolia and Marmara regions.
In Section II, Timber houses origins of which can be traced back to the 18th and 20th centuries,
that are generally the end product of mild, and rainy forest lands are analysed along the lines
of structural design of 36 prototype houses. The Regional Structural Systems Analysis Table
aims to differentiate the regional general characteristics of various structural designs. This
table is constructed by examining the structural systems based on the indigenous
characteristics of each region and the quality of timber materials available in those regions.
The resulting evidence indicates that in general timber framework founded on masonry walls
is classified and named according to the architectural composition. With the exception of
Istanbul houses, typical capital city houses, and the regions influenced by these, timber houses
are in general founded as wooden framework infields. Regional structural systems are
developed by grouping structural compositions that exhibit similar characteristics.
In Section III; The problems of protecting and preserving the structural systems of timber
houses are analysed under current conditions. Timber is a very weak physical material if it
cannot be protected against adverse external factors. Besides its many useful characteristics,
timber is prone to dimensional changes, decay and corruption. These very characteristics in
addition to the natural factors the structural design is faced with result in serious deflection
problems especially when combined with the social factors. In renovating timber houses, it is
crucial that the reasons for structural deflections be analysed very carefully and diagnosed
correctly to come up with the right solution. Therefore, cases of creep deflections and
crushing of timber structures should be studied as a pre-condition for a healthy and successful
implementation.
In Section IV; Conclusion, conceptual and structural suggestions are introduced in order to
preserve and hand the existing and differentiating wooden structures of timber houses to next
generations. These are basic precautions that need to be taken so as to protect the structure at
a maximum level and ensure that the supporting external solutions are kept at minimal levels.
Tez Adı : Ankara Kalesi ve Yerleşim Dokusunun Korunabilmesi Amacıyla Bir Yöntem
Araştırması
Yazar Adı: Nurçin ÇELİK
Danışman: Prof. Haluk SEZGİN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak- 2000
ÖZET
Geleneksel konut ve konut dokusu bir kentin "kent kimliği"nin sürekliliği açısından, geleceğe
aktarılması zorunlu kültürel varlıklarımızdır. Bunun gerçekleşmesi günümüz "koruma
anlayışı" ile ilgilidir. Ankara Kalesi Ankara'nın en eski yerleşim alanıdır ve kent belleğinde
önemli bir yere sahiptir. Ancak, bu konuda henüz, kentsel bilinç oluşturulamamıştır.
Ankara'nın başkent olmasının ardından, şehrin batıya ve güneye doğru gelişmesi, bugün eski'
şehir olarak adlandırılan Hisar ve çevresinin mevcut kullanıcıları tarafından terk edilmesine
neden olmuştur. Konut fonksiyonunu devam ettiren bölge zaman içinde büyük bir sosyokültürel değişime uğramış ve bir çöküntü alanı haline gelmiştir.
Kale'de, çoğunluğu 19. Yüzyıla tarihlenen evler arasında özgün durumunu günümüze kadar
taşıyabilen yapı hemen hemen yok gibidir. Kullanıcı yapısının değişimi, konutların da zaman
içinde çeşitli, bölüntü ve ilavelerle bozulmasına, hatta yok olmasına neden olmuştur.
Bölgenin rehabilitasyonu amacıyla 1987 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Altındağ
Belediyesinin işbirliğiyle "Ankara Kalesi Koruma Geliştirme İmar Planı Projesi" yarışması
yapılmıştır. Aradan 11 yıl geçmesine rağmen bugüne kadar uygulamada henüz bir şey
yapılmamıştır.
Yazıktır ki, geçmişle bağlarımızı kurup, geleceğimize yön verecek olan bu kültürel
varlıklarımızın, hiç değilse tescilli olanlarının, rölövelerine ya da ölçekli krokilerine, ilgili
hiçbir kurumda rastlayamadık.
Bu çalışmada öncelikle Kale ve Kaleiçi yerleşim dokusunun mevcut durumu incelenerek,
çizgisel ve yazınsal olarak ortaya konmuştur. Söz konusu bölge ile ilgili olan problemlerin
tespit edilmesinin ardından, bu problemlerin ortaya çıkmasına neden olan faktörler incelendi.
Dünyada ve ülkemizdeki koruma olgusunun irdelenmesiyle birlikte, Ankara Kalesi ve
yerleşim dokusuyla ilgili, günümüze kadar yapılmış olan koruma çalışmaları tespit edildi.
Elde edilen veriler ışığında, incelenen alanın korunması, rehabilitasyonu ve özgün
niteliklerinin ortaya çıkarılarak geleceğimize aktarılabilmesi için bir koruma yöntemi ve
modeli geliştirilmiştir.
ABSTRACT
Traditional houses and housing environment are crucially important as a cultural heritage for
the continuity of the "identity of the city" to future generations. The realization of this fact is
related to the contemporary "consciousness of historical preservation". The citadel area in
Ankara as the old city center has a significant place in the collective memory and preservation
of the identity of the city. However, among the citizens necessary urban consciousness that
the old citadel area deserves has not developed yet.
After the announcement of Ankara as the capital city, as a result of the urbanization process
and development of the city towards west and towards (south) Çankaya, the old city center;
the citadel area and its environment was left by its formerly frequent users. Through years, the
housing environment in the citadel faced with a great socio - cultural change and recently has
become a slum area.
Today, in the citadel area even all traditional housing units that belong to the 19th century, do
not preserve their original designs. As a result of the change in the social structure of the users
with several divisions and additions in the housing units the original designs were changed
and even destroyed.
In 1987, for the rehabilitation of the site The Ministry of Culture and Tourism with the
cooperation of the Municipality of Altındağ organized an architectural competition as the
"Preservation and Development of the Ankara Citadel Implementation Plan". Even after 11
years the implementation of this project has not started yet.
Indeed, in any institution we were unable to find any sketches or scaled drawings even among
the registered examples of this cultural heritage coming from the past to write the future.
In this research, particularly the citadel area and its urban fabric has been investigated and
submitted with illustrative drawings and narratives. The problems in this field are revealed
and the reasons are widely investigated.
The preservation phenomenon is discussed within this framework and preservation studies
about the case: Ankara citadel and its urban fabric is revealed.
As a result of this investigation for the preservation and rehabilitation of the site in this case
study and to reveal its original characteristics as a contribution to future studies, a
preservation method and model has been developed.
RESTORASYON- YENİLEME VE KORUMA PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı :
Türkiye’deki Tarihi Sanayi Yapılarının Günümüz Koşullarına Göre Yeniden
Değerlendirilmeleri Konusunda Bir Yöntem Araştırması
Yazar Adı: A. Binnur KIRAÇ
Danışman: Prof. Haluk SEZGİN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz- 2001
ÖZET
Bu çalışmada Türkiye'nin "Sanayi Mirasının" önemli bir bölümünü oluşturan, günümüzde
yok olmaya yüz tutmuş tarihi sanayi yapılarının günümüz koşullarına göre yeniden
değerlendirilmeleri için yöntem önerisinde bulunulmaya çalışılmıştır. Belirlenen amaç
doğrultusunda tezin kurgusu şu şekilde oluşturulmuştur.
Birinci bölümde sanayileşme olgusunun Avrupa'da ortaya çıkışı, ardındaki itici güçlerle
birlikte ele alınmış, bu hareketin sonucunda toplumlarda görülen teknik, ekonomik ve sosyal
dönüşüm süreci incelenmiştir. Dünyada yaşanan bu sürece paralel olarak Osmanlı
İmparatorluğu’ndaki mevcut sanayinin niteliği ile Tanzimat'la birlikte ivme kazanan
sanayileşme olgusuna bakış ve sanayileşme çabaları, dört ayrı dönem halinde ele alınmış,
Cumhuriyet dönemi ise iktisadi anlayışın değiştiği 1950'Iere kadar incelenmiştir.
İkinci bölümde sanayileşmenin sonucu olarak, hayatın birçok alanında yaşanan dönüşümün
yansıma bulduğu kent ve mimari yeni tanımlarıyla ele alınmıştır. Sanayileşme ile birlikte
beliren, yeni ihtiyaçlara cevap veren yeni yapı türlerinin ortaya çıkışı ile yeni üretim tarzı olan
fabrikasyon üretim etkinliğinin ihtiyaç duyduğu üretim yapılarının (fabrikaların) mimarî
gelişimi, incelenmiştir. Dünyadaki bu sürecin Türkiye'deki karşılığı araştırılmış ve yenilikçi
hareketlerin yoğunluk kazandığı Tanzimat dönemi sanayisinin kent ve mimarimize getirilen
ortaya konmaya çalışılmıştır.
Birinci ve ikinci bölümlerde olgu olarak "sanayi", süreç olarak "sanayileşme" ve ürün olarak
da "sanayi yapılan" genel olarak incelendikten sonra, üçüncü bölümde bu ürün (sanayi
yapıları) "Endüstriyel Miras" açısından ele alınmıştır. Tarihsel süreç içerisinde yarlığını
tamamlamış, yok olma sürecine girmiş olan tarihi sanayi yapılarının "miras" olarak
algılanmalarındaki kuramsal boyut incelenmiştir.
Genel anlamda endüstriye miras olarak tanımlanan ve değerlendirilen tarihi sanayi
yapılarının, dördüncü bölümde mimari çözümlemeleri belli bir yöntem çerçevesinde
yapılmaya çalışılmıştır. Sanayi yapılarının mimari oluşumundaki etkenler incelenmek
suretiyle, bu yapıların oluşum senaryoları kurgulanmıştır.
Beşinci bölümde, dördüncü bölümde ifade edilen yöntem çerçevesinde Türkiye'deki sanayi
yapılarının tanınması ve incelenmesi yapılmıştır. Türkiye'nin sanayileşme çabalarını kapsayan
süreç içerisinde, bir sınıflama yapılmak suretiyle sanayi yapıları tanıtılmıştır. Türkiye'deki
yapılar için geçerli olabilecek tipleme çalışması için belirlenen yapılar üzerinde örnek bir
çalışma yapılmıştır.
Altıncı bölümde ise beşinci bölümde tanıtılan ve mimari incelemesi yapılan yapıların, üç ve
dördüncü bölümlerde ortaya konulan genel ilkeler doğrultusunda korunmaları ve
değerlendirilmeleri hususunda Türkiye için bir yöntem önerisi geliştirilmeye çalışılmış
ABSTRACT
In this study, a method has been tried to be offered for the industrial buildings that have
nearly become extinct in recent years to be reused according to current conditions. Due to the
aim determined, the structure of the thesis is set up in this way.
In the first section, the arise of the concept industrialization in Europe is studied in the light of
the forces beyond, and the technical, economical and social conversion period seen in
societies as a result of this movement is examined. The quality of the current industry in the
Ottoman Empire, the point of view in the concept industrialization that has accelerated with
the Reformation period and the efforts for industrialization are examined in four sections. And
the Republic period is studied till 1950s when the economic comprehension has changed.
In the second section, the city and architecture that reflect the conversion in many fields of
life as a result of industrialization are examined with their new definitions. New building
types that serve new needs arisen as a result of industrialization has come out and the
architectural development of production buildings (factories, mills) that activity of
manufacture as the new production style has required has been researched. The equivalent of
this period in world has been looked for in Turkey and the outcomes of the Reformation
period industry in the city and our architecture when the reformist movements have become
condense.
After the general examination of "industry" as the concept, "industrialization" as the period
and "industrial buildings" as the product in the first and second sections, this product
(industrial buildings) has been taken into consideration as "the Industrial Heritage" in the third
section. The theoretical dimension in the perception of the historical industrial buildings that
are no longer used as "heritage" has been examined.
The architectural analysis of the historical industrial buildings that have generally been
described and accepted as the industrial heritage has been tried to be done by a specific
method in the fourth section. The effects in the architectural existence of industrial buildings
have been examined and the script in the establishment of these buildings has been edited.
In the fifth section, the recognition and examination of the industrial buildings in Turkey has
been done according to the method mentioned in the fourth section. The industrial buildings
within the period including Turkey's efforts for industrialization have been introduced in a
classification. A study that can be taken as an example has been done on the buildings chosen
for the classification valid for the buildings in Turkey
And in the sixth section, a proposal of the method for the buildings that have been introduced
and examined in the aspect of architecture in the fifth section to be preserved and reused has
been tried to be made.
Tez Adı : Geleneksel Diyarbakır Evlerinin Korunmasına İlişkin Yöntem Araştırması
Yazar Adı: M. Mücahit YILDIRIM
Danışman: Prof. Haluk SEZGİN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart-2002
ÖZET
Bozulmaya yüz tutmuş geleneksel Diyarbakır evlerinin korunabilmesi için bir yöntem
sunmayı amaçlayan tez; altı bölüm ve bunların sonuçlarının değerlendirilmesinden
oluşmaktadır.
Geleneksel Diyarbakır evlerinin şekillenmesinde; coğrafik, topografik ve iklimsel verilerin
yanında, şehrin tarihsel gelişimi içerisinde sosyal ve ekonomik yapı etken olmuştur. Şehir
dokusunu sınırlayan surlar, içinde bulundurduğu sivil mimariye ait geleneksel evlerin, dar
sokaklarının ve mahallelerinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır.
Kentte evlerin planimetrik düzeni; bir avlunun etrafında yer alan yazlık, kışlık ve mevsimlik
bölümlerin organizasyonundan oluşmaktadır. Planlan oluşturan mimari öğeler sosyoekonomik verilerle de ilişkili olarak bazı yöresel değişikliklerle birlikte Türk Evinin yapısal
özelliklerini yansıtmaktadır.
Geleneksel Diyarbakır evlerinin bozulma nedenleri toplumsal ve fiziksel boyutlarıyla
incelendiğinde, en önemli etkenlerin, kırdan kente göç ve sanayi devriminin sonucu olarak
modem hayata geçiş olduğu görülmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak geleneksel evlerde
biçimsel ve yapısal boyutlarda bozulma şekilleri görülmektedir.
Gelişmiş ülkelerdeki ve Türkiye'deki koruma amaçlı yasal düzenlemelerin hemen hemen aynı
olmasına rağmen, Türkiye'de uygulama güçlüklerinin bulunduğu gözlemlenmektedir.
Sonuçta, geleneksel Diyarbakır evleri için geliştirilen koruma yöntemini; sosyo-ekonomik,
yasal ve kültürel önerilerden oluşan kuramsal ve bürokratik boyut, kentsel, mekânsal ve
yapısal değerlendirmeleriyle uygulama boyutu oluşturur. Suriçi’nde yeni yapılaşmada
uyulması gerekli kurallarla da kentsel ve yapısal korumanın sürekliliği sağlanabilir.
Anahtar Kelimeler: Koruma, Geleneksel Diyarbakır Evleri, Bozulmalar, Koruma Yasaları,
Restorasyon.
ABSTRACT
The thesis, which aimed to present a method for conservation of the traditional Diyarbakır
houses that face deterioration, has six chapters and includes a conclusion contains the
consequences of those chapters.
The formation of the traditional Diyarbakır houses has been influenced by social and
economic structures as well as geographic, topographic and climatic data. The city walls that
restrict the city tissue has played a big role in the formation of traditional houses, narrow
streets and the quarter that constitutes civil architecture.
The planimetric formation of the houses in the city constitutes with organization of different
sections for different seasons around a courtyard. The architectural elements that forms the
plans, reflect the structural peculiarities of Turkish House with some regional differences
related to the socio-economic data.
When the reasons for deterioration of the traditional Diyarbakır houses are investigated in
social and physical dimensions, it can be seen that the most important factors are urban
migration and modernization as a result of industrial revolution. As a consequence of these
reasons, corruptions in formational and structural dimensions of traditional houses can be
seen.
Although the constitutional systems in conservation in the developed countries and Turkey
are very similar, there are difficulties in application in Turkey.
In conclusion, the conservation method developed for the traditional Diyarbakır houses come
from the theoretical and bureaucratic dimension from socio-economic, constitutional and
cultural suggestions and the practical dimension from regional, local and structural
appreciations. The continuity of conservation of regional and structural in the new
construction in Suriçi must be provided by the rules.
Keywords: Conservation, Traditional Diyarbakır Houses, Deterioration, Conservation laws,
Restoration.
Tez Adı : İstanbul Tarihi Yarımada’nın Koruma Kriterleri Açısından Etüdü ve Koruma
Modeli Önerisi
Yazar Adı: Tülin ÖZGAN
Danışman: Doç. Dr. Oğuz CEYLAN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon- Yenileme ve Koruma Programı
Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2002
ÖZET
Birinci bölümde, konunun genel tanımı yapılarak, araştırmanın amacı, kapsamı ve
yönteminden söz edilmektedir.
İkinci bölüm, İstanbul Tarihi Yarımada'nın mekânsal oluşumu, metropoliten alan içerisindeki
yeri, fiziksel ve coğrafî konumu, topoğrafik yapısı, iklim, jeolojik yapı, yerleşime uygunluğun
değerlendirilmesi, doğal yapısı ile sosyo-ekonomik yapısı tanımlanmaktadır. Bu bölümde
alanın sosyal ve ekonomik yapısının kentin oluşumundaki etkilerini belirleyebilmek amacıyla
tarihsel süreç içerisindeki demografik ve ekonomik yapı incelenmiştir. Sit alam olarak
Yarımadanın sosyoekonomik yapısı ve bu yapıdaki değişim tanımlanmıştır.
Üçüncü bölüm, Yarımadanın kentsel sit alanı olarak tanımlanmasında topografya ile birlikte
en önemli etken olan tarihsel gelişim süreci değerlendirilmiştir. Tarihi kentin planlama süreci
tanımlanmış ve planların kentin biçimlenişinde ve korunmasındaki etkileri ortaya
konulmuştur. Planlama sürecinin günümüz boyutu ve kentin sit alanı ilan edilmesi Kurul
Kararları doğrultusunda irdelenmiştir.
Dördüncü bölümde, Yarımada'nın topografya, tarihsel süreç ve işlevle şekillenen yapısı,
özgün dokunun tanımlanması doğrultusunda kent imajı, özgünlük, kentin özgün yapısının
bozulma nedenleri başlıkları altında değerlendirilerek korunması gerekli niteliklerinin ve
dokusal bozulmanın tespiti yapılmıştır. Bu bölümde günümüzde koruma modelinin
uygulamasında belirleyici olacak kentsel ve yapısal verilerle kent dokusu tanımlanmıştır.
Beşinci bölüm, İstanbul Tarihi Yanmada koruma modelini tanımlamaktadır. Koruma,
planlama kavramları,
kentsel
sit
alanlarının korunması,
yasalar ve politikalar,
korumanın imar planlarıyla ilişkisi, kentsel sit planlarının uygulaması süreci kuramsal gelişim
ve güncel uygulama irdelenerek; Türkiye'de kentsel sit alanlarının korunması, koruma
planlarının sorunları, kentsel korumanın ekonomik boyutu ile birlikte ele alınmış, model bu
sorunlar ve temeller doğrultusunda oluşturulmuştur. Yarımada'nın özgün nitelikleri
doğrultusunda korunmasının günümüz yasal yönetsel ekonomik ve koruma-planlama
kavramları ile ilişkilendirilmiş, bütüncül bir modele ihtiyaç duyması temeliyle, koruma
planının yaklaşımı, kapsamı, kentsel yenileme ve kentsel tasarımı etkin olarak kullanan,
sürdürülebilir kurumsallaşmayı sağlayacak sosyal ve ekonomik boyutuyla bir bütün olan
eylemsel planlama olarak model tanımlanmıştır.
Altıncı bölümde; modelin Tarihi Yarımada'nın koruma önerilerinin oluşumundaki yaklaşımı
irdelenmektedir. Koruma modelinin Yanmada ölçeğinde geliştirilecek koruma ve uygulama
politikaları, kentsel yenileme yaklaşımı tanımlanarak, uygulamaya yönelik öneriler ve
kurumlar arası eşgüdüm sağlanması, yerel yönetimlerin Yarımada'nın koruma modelindeki
yeri değerlendirilmektedir.
Yedinci bölümde, Tarihi Yarımada'nın kentsel sit alam olarak koruma modeli önerisinin diğer
bölümlerle birlikte ele alınarak sonuçların belirlenmiştir.
Araştırmanın ikinci ve üçüncü bölümünde, Tarihi Yarımada'nın doğal konumu ve tarihsel
gelişimi ile kentsel sit alanı niteliği ve korunması gerekli fiziksel kültürel sosyal ve ekonomik
ve tarihsel nitelikleri belirlenmiştir. Dördüncü ve beşinci bölümlerde, Yarımadanın özgün
dokusunun bozulma süreci, morfolojik özellikleri ve kent imajı doğrultusunda kentsel sit alam
olarak korunması gerekli değerlerin belirlendiği ve güncel koruma anlayışının irdelenerek
modelin tanımını yapılmıştır. Modelin bütünleşik ancak sürdürülebilir bir koruma ve
ekonomik fiziksel ve sosyal gelişimi hedefleyen kurgusu oluşturulmuştur.
Sonuç olarak Tarihi Yanmada koruma modeli önerisi; pek çok farklı disiplinin ortak bütünde
ve yararcı bir yaklaşımla ele alındığı, yaşayan dinamik bir kavram olarak ortaya çıkmaktadır.
Halkın katılımı, kurumlar arası eşgüdüm, uygulayıcı ve sorumlu kurum, yasal, teknik,
ekonomik destek, teknik altyapı faktörlerine dayalı bir "Eylemsel Planlama Modeli",
kamuoyu yaratma, sahiplenme ve sosyal boyutuyla birlikte kentsel yenileme kavramı, Tarihi
Yarımada'nın koruma modeli önerisini oluşturmaktadır.
ABSTRACT
Importance of the Historical Peninsula and the necessity for its protection, the deterioration
process and the method for making the preservation and protection model.
In the first stage in our study we want to define the natural, historical, and social texture of the
city, to study old map, and photographs and the related literature and to relate the dimension,
of protection and planning, which are considered as different concepts and to present the
development process in Turkey.
In the second stage, we have considered the historical peninsula in terms ofthese two concepts
and studied the previous plans to make use of GEAYK, archive determining the loss of
texture and the archives of the planning Directorship in the world and in Turkey.. The
proposal for the 3rd plan model has been developed and solution has been suggested as the
principles for protection and planning.
In the first chapter general explanations of the subject has been given and the aim, the content
of the research and to method has been presented.
In the second chapter, information about the spatial texture of the historical peninsula has
been given emphasising the importance of defining te space well in suggesting proctection
model, the location of the peninsula within the metropolitan area, its physical and
topographical structure, its climate, geological structure being appropriate for inhabitance, its
flora and natural structure have been defined.
Besides this, in order to determine the effects of the economic and social structure on the
formation of the city, the demographical and economic structure, of the city in the historical
process have been studied. In this chapter, the socio-economic structural analysis of the
peninsula and study of the space have beenresented. The current dimensions of the planning
process and declaring areas of sites according to decisions of the Historical Environment
Board have been discussed.
In the fourth chapter I have intended to relate the concept of protection to the protection
model for the Peninsula. Therefore, the ultimate goal for the wholistic protection, the
dimensions of historical environment protection within Turkey and the world have been
described.
In the fifth chapter the relation of the protecting the peninsula with the urban
sites to the overall planning has been discussed in terms of applying plans for urban
sites in Turkey. The definition of urban sites, determining them, laws and policies the
appropriateness of the protection to the master plans and their application in the urban site
plans in Turkey have been cited.
In the sixth chapter, in the process of urban site planning and protecting the historical
peninsula within the city walls determined as urban sites. The necessary cultural, historical
and physical and spatial data have been evaluated for the protection of the urban image and
for the decisions in making changes in the traditional texture. in the areas having their
characteristic texture, and historical and cultural heritage it is intended to determine the extent
of the harm population density, silhouette, inventory of the values infrastructure, social
texture and master plan decisions.
In the seventh chapter, in which suggestions for the protection model has been cited, criteria,
and ideas for protection, inter institutional coordination within the framework of action
plan model have been presented. Conclusion and final suggestion, have been mitten with an
overall evaluation of the previous chapters anddecisions.
The first two chapters deal with the evaluation of the historical peninsula in terms of its
location and its historical development and of its special characteristics as a city.
The aim of the 4th and the 5th chapter, is to present the possibility of the unity of concept of
"protection" and "urban protection" within historical and current
dimensions and principles, the possible effects of this on further studies and to evaluate it with
its rights and wrongs determining rights in common. As the applying the protection plans
does not seem to be possible in our country, I have tried todetermine protection criteria after
spatial data about the historical Peninsula have been studied.
These two chapter, give, the complete form of the protection plan. Finally the protection
model for the historic Peninsula has been presented with the wholistic point of view and
social, cultural and technological understanding for protection, emphasizing the necessity for
its being applicable and the importance of the necessary administrative coordination.
In conclusion, I suggest living dynamics unifying many different disciplines within the
common goal of utility and productivity. These are as follows.








Public participation
Interinstitutional coordination
The theory is based on applied and responsible model
Legal, technical and economic support
Technical infrastructure
Action planing
Public opinion forming and supporting
Social dimensions.
Tez Adı : Koruma ve tarihsel açıdan idealleş[-tiril-]miş “Türk Evi”nin arkeolojisi: Osmanlı
evinin fragmanları ve tipolojik elemanları
Yazar Adı: Uğur Tuztaşı
Danışman: Prof. Dr. İlgi Yüce Aşkun
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon- Yenileme ve Koruma Programı
Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran - 2009
ÖZET
İdealleştirme, çok genel bir kavram olarak, bir şeyi en kolay anlaşılır bir şekilde kavrayabilmek,
tanımlayabilmek ve açıklayabilmek için tercih edilen, basitleştirici ve indirgemeci bir
yönteme atfedilen bir tanım olarak düşünülmelidir. Türk mimarlık düşüncesinde idealleştirme
olgusu ise, modernleşme sürecinde yerli mimarlık geleneğini anlamada Batı tarzı yöntemlerin
uyarlanmasıyla eşzamanlı olarak ortaya çıkmıştır.
19. yüzyılın ortasından beri Osmanlı “Milli Mimari” tarzı yaratma gayretlerinin ortaya
çıkması, 20. yüzyılın ortalarına kadar ise “Milli” ile “Modern” Mimari akımları arasında
çekişmelerin yaşanması, mimari unsurların ve bu unsurların bireşim yöntemlerinin bir takım
dünya görüşlerini temsil ettiğini, yani idealleştirme olgusunun hem son dönem Osmanlı, hem
de yakın dönem Türk mimarlık tarihinde de önemli bir etken olduğunu gösterir. Daha da
önemlisi, bu kuramsal idealleştirme olgusu, Türkiye’de Batı tarzı bir mimarlık kuramı
oluşturma yolunda yeni ortaya çıkmaya başlayan mimarlık yazınını daha çözümlemeci ve
karmaşık kılma yolunda etkilemiştir. Sonuçta, tarihsel mimarinin çözümlenmesine yönelik
yaklaşımlar ve bu çözümleme tekniğinin başlıca aracı olan rölövecilik, bu sayede Türk
mimarlık üretiminde bir yer edinmiş ve mimari düşünceyi doğrudan etkileyebilmiştir.
Bugünü tarihsel bir bağlamda ele almayı gerektiren Batılı mimarlık kuramı, 19. yüzyılda çok
kuvvetli tarihselci yaklaşımlar geliştirmiştir. İlk olarak Oryantalist mimari yaklaşımlar
yoluyla Osmanlı dünyasına girmiş olan tarihselcilik, “milli üslup” meselesini de Avrupa’dan
beraberinde getirmiştir. Oryantalizm, her ne kadar milli mimarlık mirası düşüncesini Batılı
tarzda üretim yapmaya başlayan ilk Osmanlı mimarlarının dikkatine sunmuşsa da, bir
mimarlık kuramı oluşturmak yolunda ilk adımlarını atan Cumhuriyet’in mimarları, kendilerini
Türk milli mimarisinin vokabülerini oryantalist öğelerden temizlemek zorunda
hissetmişlerdir. Bu istek doğrultusunda ortaya çıkan “Türk” mimarlığının özgün unsurlarını
kuramsal olarak tanımlama gayreti, bu tezin konusunu oluşturan idealleştirme olgusunu ortaya
çıkarmıştır.
Oryantalizmin basit olarak sadeleştirilmesiyle ortaya çıkan ama hâlâ İslami öğelere dayalı
olan “Milli Mimari”ye karşın, mimarlık vokabüleri açısından “Türk” olan idealist bir
yaklaşım, ilk olarak Sedat Hakkı Eldem’in “Türk evi” araştırmalarında işlenmiştir. Edem’in
hem rölöve yöntemiyle elde edilmiş bilgileri aktaran çizimlerden, hem de bu bilgilerin
ışığında tarihsel incelemelerin yeniden değerlendirilmesiyle oluşan metinlerden oluşan bu
araştırmaları, kuramsal bir yöntem olarak 1873 tarihli Usul-i Mimari-i Osmanî’den beri
görülmediği gibi, konut mimarisi için ise bir ilktir. Modern Mimari Hareketi’nin farklılığını
çağdaş yaşam ve dolayısıyla da çağdaş konut kavramı üzerine kurduğunu dikkate alan Eldem,
çağdaş Türk mimarlığını da aynı temele oturtmak istemiş, bu sebeple statik bir “Türk evi”
tipolojisini hem onu tarihe mal etmek, hem de modern bir mimarinin alt yapısı yapmak
istemiştir. Eldem’in temelini attığı ve bütün sınırlarını belirlediği bu tipoloji, ardıllarının
çalışmalarında da her zaman genel çerçeveyi oluşturmuştur.
Eldem’in idealleştirmiş olduğu “Türk evi”ne gelmeden önce, başlangıcından itibaren Osmanlı
ya da Türk mimarlığını Batı tarzı bir düşünceye göre idealleştirmeyi amaçlamış yaklaşımların
kısa bir tanıtımı yapılmalıdır. Bundan da önce, idealleştirme olgusunun kökeninin Batı’da
olduğu göz önüne alınarak, bu çalışmada öncelikle idealleştirme kavramı, Batı mimarlık tarihi
içinde kısaca ele alınacaktır. Bu kısa bir süreç taraması şeklinde olup, idealleştirmenin
esasında kabul görmüş mimari ilkeleri muhafaza etme isteğinden kaynaklandığı ve rölöve ve
restitüsyon tekniklerinin arkasında bu isteğin olduğu tartışılacaktır.
İkinci ve Üçüncü bölümde, idealleştirme olgusunun Batı’dan Türkiye’ye aktarılmasının izi
sürülecektir. Osmanlı’nın mimaride kuramsal olmayan ideallik anlayışının, Batılılaşma
serüveni içerisinde mimari tasarımı kuramsallaştırma çabaları içerisinde nasıl değiştiği
gösterilmeye çalışılacaktır. Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise, artık Osmanlı’nın son
dönemlerinde geliştirilen yarı-kuramsal yapıların neden çözüldüğü ve mimarlık kuramının
milli referanslarının neden anıtlar değil de konutlar üzerine kurulduğu tartışılacaktır.
Dördüncü bölümde, “Türk evi” idealleştirmesinden türeyen akademik çalışmalar ele alınacak,
ortaya çıkan disiplinin, bir tipolojinin bileşenlerini genel olarak sebep-sonuç ilişkilerine
dayandırarak açıklaması sorgulanacaktır. Bu akademik çalışmaların iklim, kültür, malzeme,
benzerlik ve diğer yerel koşullar üzerinde yapılan tartışmalar vasıtasıyla, özgün ve yerel bir
“Türk Evi” idealleştirmesini devam ettirip ettirmediği incelenecektir.
Sonuç bölümü ise, statik bir geleneksel konut kültürü okumasının eleştirisine ayrılmıştır.
Sedat Hakkı Eldem’in “Türk evi”ni köken olarak tamamen yerel olan, değişmesine rağmen
özelliğini yitirmemiş bir takım unsurların bireşimi olarak tanımlaması sonucu ortaya çıkmış
bir yapı ve mekân okuma yönteminin, bu çok zengin mirası anlayabilmek için hâlâ yeterli
olup olmadığı sorgulanacaktır.
:
ABSTRACT
Idealization, in a general sense, can be understood as a term that refers to the simplifying and
reductive methods used to understand, explain and identify a thing or a notion in the most
comprehensible fashion. This term has been used in this study referring to a general attitude
occurred in Western architecture thinking toward adopting and conserving the architectural
forms, settings and principles which were created in the distant or recent past.
The idealization phenomenon emerged in Turkish architecture during the modernization of
the country, when the Western methods were adopted in order to analyze local architectural
tradition. The attempts in the second half of the 19th century to create an Ottoman “National
Architecture” and the struggle in the first half of the 20th century between the “National” and
“Modern” architectural currents show that architectural elements and the composition
techniques of these elements represented certain world views, that the idealization
phenomenon was an important actor in both the late Ottoman and early Turkish architecture.
More importantly, this phenomenon influenced Turkish architectural writing, which
occasionally intended to create a Western style architectural discourse – a theoretical attitude
which made it more analytical and complicated. Consequently, the attempts to analyze
historical architecture and the technique of surveying historic architecture as the main tool of
such analyses could take place in Turkish architectural production and therefore, have direct
influence on the architectural thinking.
The western architectural thought that is based on understanding the present within a
historical context, developed strong historicist attitudes in 19th century. Architectural
historicism, which first appeared in the Ottoman world through Orientalist tendencies, also
carried with itself from Europe the problem of “national style”. Although architectural
Orientalism draw the attention of the first Ottoman architects practicing in Western fashion to
the national architectural heritage, the architects of the Republic, who endeavored to establish
a modern Turkish architectural theory, felt obliged to purge the vocabulary of the national
architecture off of the Orientalist elements. The attempts resulting from such endeavors to
define the authentic elements of the “Turkish” architecture manifest the idealization
phenomenon, which is the subject of this thesis.
The first idealist attitude, which is “Turkish” in its vocabulary and opposed to the “National
Architecture” that had been diluted from Oryantalism but still based on “Islamic” elements,
occurred in Sedat Hakkı Eldem’s “Turkish house” research. Eldem’s research, composed of
the architectural survey drawings and the accompanying text that re-evaluates historical data
by the information acquired by these surveys, had not only been seen since the Usul-i Mimarii Osmani of 1873, but also it was a first in domestic architecture studies. Realizing that the
Modern Movement was distinguished by its emphasis on modern means and styles of
habitation and therefore on modern housing, Eldem wanted to base modern Turkish
architecture on the same foundation. As a result, he developed a “Turkish house” typology
and intended to establish this static typology as a historical fact as well as the basis of a
modern Turkish architecture. This typological method, designed and circumscribed by Eldem,
always constituted the main framework for the works of his successors.
Before Eldem’s idealized “Turkish house”, attitudes to westernize Ottoman or Turkish
architecture will be mentioned briefly. To do that, the notion of architectural idealization will
be shown in the history of Western architecture, that is, in its birth-place. This will be a
summarized periodical investigation, which will help to show that idealization phenomenon
stemmed from the desire to preserve certain architectural principles and that surveying and
restitution techniques were used for this purpose.
In the second and third chapters, the footprints of the adaptation of idealization phenomenon
in Turkish architecture will be investigated. It will be tried to show how the notion of “ideal”,
which did not exist in Ottoman architecture in theoretical level, had transformed into the
idealization phenomenon through the wave of Westernization of architectural theory in late
Ottoman architecture. After that, dissolution of the semi-theoretical structure of the lateOttoman architecture in the Republican period will be discussed, and the reason why the
search for references for national style in monumental architectural heritage was replaced by
domestic architectural heritage.
In the fourth chapter, the academic research on the “Turkish house” will be discussed; the fact
that this disciplinary area had analyzed the elements of a typology through causal
relationships will be questioned. It will also be discussed if such academic research continues
the idealization of an authentic and local “Turkish house” by means of focusing on local
climatological, cultural, material and formal conditions.
The Conclusion will be reserved for the criticism of the static reading of traditional domestic
culture. Finally, it will be questioned if Eldem’s structural and spatial reading of the “Turkish
house” as an authentic and local composition of certain elements, which had changed in time
but preserved their essence, is still enough for understanding this very rich heritage.
Tez Adı :
Side Apollon, Athena tapınakları kutsal alanı ve Bizans bazilikaları, koruma
yaklaşımı ve tarihi çevre değerlendirmesi
Yazar Adı: Leyla Kaderli
Danışman: Prof. Dr. Oğuz Ceylan
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon- Yenileme ve Koruma Programı
Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim - 2009
RESTORASYON- TARİHİ ÇEVRE VE DEĞERLENDİRMESİ PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı : Taş Sivil Mimarlık Örneklerinde Korumaya Yönelik Yöntem Önerileri ve Bu
Yöntemlerin Kayseri Örneğinde Uygulanışı
Yazar Adı: Gonca BÜYÜKMIHÇI
Danışman: Doç.Dr. İ.Yüce AŞKUN
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Restorasyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım - 1997
ÖZET
Geleneksel sivil mimarlık örnekleri içinde önemli bir yere sahip olmakla birlikte çok az
incelenmi bir konu olan ta sivil mimarlık örneklerinin ara tırılması, karakteristik özelliklerinin belirlenmesi, bozulma nedenlerinin saptanması ve korunabilmeleri için uygulanması
gereken yöntemlerin belirlenmesi amacına dönük olarak hazırlanan tezin I. Bölümünde öncelikle kültürel mirasımız içinde önemli bir yere sahip olan sivil mimarlık örneklerinin malzeme ve yapım sistemlerine göre Türkiye genelinde dağılımı incelenmi ve ana inceleme konumuzu olu turan ta sivil mimarlık örneğine sahip olan bölgeler belirlenmi tir. Tez kapsamının sınırlarını belirleyen bölgeleme çalı masında, geleneksel evlerin olu umunu etkileyen iklim, yerel malzeme, yüzey ekilleri gibi doğal ko ullar ara tırılmı ve bu etkenlerin bölgesel ev
tiplerinin olu umuna etkisi çe itli haritalarla somutla tırılmaya çalı ılmı tır. Konu her ne kadar ta sivil mimarlık örnekleri olarak belirlenmi ve ara tırma ta sivil mimarlık örneklerinin
yoğun olarak bulunduğu bölgelerle sınırlandırılmı sa da "Türk Evi" kavramının içerdiği zengin birikim sadece yapı malzemesi ile sınırlı değildir. Bu nedenle dört alt ba lıkla açınımları
yapılan ve bir bütün olarak "Türk Evi" kavramını olu turan geleneksel konut örnekleri, 1. alt
bölüm içinde genel özellikleri ile kısaca irdelenmi ve karakteristik özellikleri belirlenmi tir.
Ana inceleme konumuzu olu turan ta sivil mimarlık örneklerinin yapım sistemlerinde
kullanılan ta ın malzeme olarak incelenmesi çalı malarını kapsayan I. Bölümün 2. alt bölümünde ise öncelikle ta ın tanımı ve sınıflandırılması yapılmı daha sonra mimaride kullanılan ta cinsleri belirlenmi tir. Bir çok etkene bağlı olarak ekillenen geleneksel evlerin tasarımına küçük bir parça olarak girdiği dü ünülen malzemenin aslında mimarinin ekillenmesindeki temel etkenlerden biri olduğunun ispatlanması amacına dönük olarak,,bölgeleme çalı masında belirlenen sınırların, ta malzeme kaynakları ile ili kisi kurulmaya çalı ılmı tır. Bu
amaçla öncelikle geleneksel sivil mimarlık örneklerinin yapımında kullanılan ta ların elde
edildiği olu umların yerleri belirlenmi ve yapım sistemlerine göre sivil mimarlık örneklerinin Türkiye genelinde dağılımım gösteren harita ile kar ıla tırılmı tır. Bu iki haritanın çakı tırılması sonucu elde edilen yeni bir harita ile volkanik olu umların mimariye etkisi somutla tırılmı tır.
Ta malzemenin ana yapı gereci olarak kullanıldığı bölgelerde yer alan geleneksel evlerin
evlerin plan olu umları, iklimsel faktörlere, topoğrafik ko ullara ve ya ama biçimine bağlı
olarak farklı özellikler göstermekle birlikte, ta malzemenin verdiği olanaklar ve görünüm ta
sivil mimarlık örneklerine belli bir biçim birliği getirmi tir. Bu biçimsel bütünlük ta ın fiziksel özelliklerine bağlı olarak geli tirilen yapım sistemlerinin benzer özellikler ta ımasından
kaynaklanmaktadır. Bu bağlamda, konstrüksiyon ve formun belirlenmesinde önemli bir etken
olan ta malzemenin fiziksel özelliklerinin ara tırılması, geleneksel evlerin biçim ve yapım
sistemlerinin anla ılmasında ve daha sonra irdelenecek olan bozulma nedenlerinin saptanmasında önemli bir veri olu turacağı dü üncesine bağlı olarak önem kazanmı tır. Bu dü üncenin
ı ığı altında geleneksel sivil mimarlık örneklerinde yaygın olarak kullanılan ta ların fiziksel
özellikleri, yapıdaki kullanım yerleri ile ili kilendirilerek açıklanmı ve ta ın mimarinin ekil-
Bütünü kavramaya yönelik her çalı mada olduğu gibi, burada da mozaiği olu turan her
parçanın çözümü bir gerek olarak ortaya çıkmı ve tezin II. bölümünde ta sivil mimarlık örneği potansiyeline sahip olan bölgelerin monoğrafik çalı maları üzerinde yoğunla ılmı tır.
Türkiye'de yer alan ve ana inceleme konumuzu olu turan ta sivil mimarlık örneklerini içeren bölgelerin monoğrafik çalı malarında öncelikle, yöresel konut mimarisinin olu masına etki eden faktörler ara tırılmı , yöresel konut mimarisinin yayılma alanı ve sınırları saptanmı
ve bu sınırlar içinde kalan kent evleri plan olu umları, cephe düzenleri ve yapım sistemleri
açısından ara tırılmı tır. Bu ara tırmanın hedefi, söz konusu bölgelerde yer alan ta sivil mimarlık örneklerinde, mekânsal yapı nitelikleri açısından bazı genellemelere ula abilmek ve
bu yolla bölgelerin karakteristik özelliklerini belirleyerek diğer bölge evleri ile kar ıla tırılmasını sağlamaktır. Ta malzeme kullanılarak yapılandırılan sivil mimarlık örneklerinin bölgesel özelliklerinin belirlenmesi amacına yönelik olarak hazırlanan II. bölümde, farklı bölgelerde yer alan ta sivil mimarlık örneklerinin genel karakteristikleri belirlenerek, ortak bölgesel
özellikleri ortaya konmu , diğer bölge evleri ile kar ıla tırılması yapılmı ve elde edilen sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmi tir.
Tez sonunda önerilecek olan yöntemlere sağlıklı veri tabanı olu turmak amacına yönelik
olarak hazırlanan III. Bölümde; tarih boyunca; çe itli uygarlıkların birbirine eklemlendiği
önemli bir yerle im merkezi olan Kayseri'de yer alan geleneksel evler, gerek tarihsel süreç
içinde ortaya koydukları i levsel, biçimsel ve yapısal performansları ile daima civar yerle imlere örnek olu turacak kapasitede yapılandırılan mimari olu umlar olarak, gerekse farklı kültürel bile enlerin ba arılı bir sentezim yansıtan özgün örnekler olarak öne çıkmı ve Anadolu
kültür mozaiğinin bir devamım olu turan Kayseri, uygulama alam olarak seçilmi tir. III. bölümün 1. alt bölümünde, ta sivil mimarlık örnekleri içinde Kayseri evlerinin yeri ve önemi vurgulanarak inceleme alanı olarak seçilme nedenleri açıklanmı tır. Geleneksel Kayseri evlerinin
olu masına etki eden faktörlerin ara tırıldığı 2.alt bölümde kentin tarihsel geli imi, coğrafi
konumu, yüzey ekilleri, iklim ko ulları, malzeme olanakları, sosyal ya antı ve ya ama biçimi,
demografik yapısı ve sosyo-ekonomik yapısı, detaylı olarak irdelenmi ve evlerin olu umuna
etkileri belirlenmi tir. Yöresel konut mimarisinin özelliklerinin belirlendiği 3. alt bölümde ise
öncelikle geleneksel Kayseri evleri adı altında genelle tirilen Müslüman ve Hıristiyan evlerinin yayılma alanı ve sınırlan belirlenmi daha sonra dönemlerinin teknolojik imkanları içinde, aynı yerel malzemeyi kullanarak aynı iklimsel ko ullara kar ı koyma gereğine rağmen,
farklı mimari karakter ta ıyan Müslüman ve Hıristiyan evleri plan olu umları, cephe düzenleri, yapım sistemleri açısından incelenmi ve mimari özellikleri rölöve çizimleri ile desteklenerek açıklanmı tır. Geleneksel mimariyi olu turan birimlerin detaylı olarak irdelendiği 4. alt
bölümde, evlere kendine özgü kimliğini kazandıran öğelerin karakteristik özellikleri belirlenmi tir. Geleneksel Kayseri evlerini olu turan Müslüman ve Hıristiyan evlerinin ortak özellikleri ve farklılıklarının ortaya koyulduğu 5. alt bölümde, mekânsal yapı nitelikleri açısından
bazı genellemelere ula ılmı ve sonuçlar tablolama sistemi içinde değerlendirilmi tir. Kayseri
evlerinin iç Anadolu Bölgesi içinde yer alan ta sivil mimarlık örnekleri ile kar ıla tırıldığı 6.
alt bölüm ile III. Bölüm tamamlanmı tır.
Ta sivil- mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinin saptanması ve koruma önerileri
ba lığı altında değerlendirilen IV. Bölümde, farklı problemleri içermekle birlikte, güçlü nedensonuç ili kileriyle birbirine bağlı olan bozulma nedenlerini kavrayabilmek, çözümleyebilmek
ve geleneksel evler üzerindeki etkisini ortaya koyabilmek için soyutlama yoluyla yorumlama
kaçınılmaz olmu ve bir kavramsal basitle tirilmeye gidilmesi gerekmi tir. Bu bağlamda ta sivil mimarlık örneklerinin bozulma nedenlerinden en etkin olanları te his edilmeye çalı ılmı ,
lenmesindeki etkisi ara tırılarak I. bölüm tamamlanmı tır.
belirlenen nedenlerin yapıya yansıması incelenmi , çağda koruma olgusu çerçevesinde dün-
yada uygulanan yöntemler belirlenmi ve bu yöntemler doğrultusunda ta sivil mimarlık örneklerinin korunabilmesi için ilkesel düzeyde öneriler geli tirilmi tir.
I-II-III ve IV. Bölümlerde elde edilen bulguların sentezi olarak, sonucun saptandığı V. bölümün 1. alt bölümünde Kayseri'de yer alan geleneksel sivil mimarlık örneklerinin bozulma
nedenleri belirlenmi , 2. alt bölümde bu nedenlerin yapıya yansıması ile olu an yıpranma türleri incelenmi , belirlenen etkenler altında yıpranan konutların yöresel, çevresel etkenler ve
kentin gereksinimleri doğrultusunda çağda ya am içinde sürekliliğini sağlamak amacıyla i lev belirleme önerileri geli tirilmi tir. 3. alt bölümde ise geleneksel evlerin korunabilmesi için
uygulanması gereken teknik yöntemler belirlenerek tez sonuçlandırılmı tır.
ABSTRACT
Although Masonary Civil Architectural works are of great importance in Traditional Civil
Architectural works, there are very few studies on this subject. The first section of this thesis
covers the researches for Masonary Civil Architectural works, determination of their characteristic features and reasons for deterioration and the methods needed to preserve them. In this
section the distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to the material and
structural systems have been studied and the regions where there are the samples of masonary
civil architecture have been determined. In regional study, natural conditions such as climate,
local material, geographical characteristics, have been examined and the effects of these elements have been shown by means of various maps. Although the subject is masonary civil architecture and the study has been limited to the regions where the quantity of this kind of architecture is relatively high, the concept of "Turkish House" with its rich content is not limited
only to the structural materials. For this reason, the traditional habitat samples which constitute the "Turkish House" as a whole is examined under four sub-titles and in the first sub-title
it is examined shortly and it's characteristic features are determined. The second sub-title of
the first section covers the definition, classification and the types of the stones used in architecture. The regional studies depend on the relation between the material resources arid the
architecture of the region to prove that material, which has been thought as of a small importance in the design of traditional houses, in fact has fundamental effects on the constitution of
architecture. For this reason, the resources of stones used in traditional civil architecture have
been located and compared with the maps showing the distribution of civil architecture samples in Turkey in relation to constructional systems. As a result a new map has been developed
to prove that volcanic structures has a effect on architecture.
In spite of the fact that the traditional house plans in the regions where stone is used as
main material, shows different features according to the climate, topographic conditions and
life style, they still have unity in form drived from the advantages of stone materials used and
their appearance. This unity in form comes from the similar features of the constructional systems developed according to the physical features of stone. In this concept, the study of the
physical features of stone, which has an important effect on construction and form, is of great
importance in understanding the form and constructural systems of traditional houses and in
determining the reasons of destruction.
The second section of this thesis covers the monographic studies of the regions which have the potential masonary civil architecture. In this study, the factors influenced the local habitat architecture has been examined and its extension and borders are determined and the
plans of city houses within these borders have been studied with regard to side order and constructional systems. The aim of this study is to reach a generalization in the masonary civil architecture samples in the above mentioned regions from the aspect of residential qualities and
to enable the comparison with the houses in other regions by determining the characteristic
features of the regions. So, in the second section general characteristics of masonary civil architecture in different regions have been examined, their common regional characteristics have
been identified, they have been compared with other regional houses and the obtained results
have been tabled.
The third section aims to be a reliable database to methods suggested in the thesis. Kayseri
has been chosen as the application area for it has an important place throughout history as a
residential area with its varies civilizations. And as a result of having the influence of different
cultures it has the most authentic samples. In the first sub-title of the third section the reasons
for chosing the Kayseri houses and their place and importance among masonary civil architecture samples are emphasised. In the second sub-title of this section, the historical development, geographical characteristics, climate, material resources, demographic and socio-economic structures have been examined in details and their effects on the construction of these
houses have been determined. In the third sub¬title the extension and borders of Muslim and
Christian houses, which are generalized as Kayseri houses, are determined and these houses
have been identified according to their plans, side orders, constructional systems and architectural features to reveal that they have different architectural characteristics although the same
local materials have been used and they had to endure the same climate.
In the fourth sub-title the elements which forms the traditional architecture have ' been
examined in details and characteristic features of the elements which give the houses their
original identity have been determined. In the fifth sub-title the common features and differences of Muslim and Christian houses have been some generalizations have been reached
from the aspect of residential construction qualities and the results have been tabled: The
third section ends with the sixth sub-title in which the Kayseri houses have been compared
with the samples of masonary civil architecture in Central Anatolia.
The IV section covers the reasons for the destruction and the suggestion for the conservation of the civil architecture. The most recognized reasons of destruction of masonary civil architecture samples have been identified, the results of these reasons have been studied, the methods used thoroughout the world have been determined and by means of these methods some
suggestion of these samples have been made.
As a synthesis of the determination in the I.-II.-III. and IV. sections, in the first sub-title of
the fifth section the destruction of the traditional civil architecture samples in Kayseri have
been determined. In the second sub-title, different types of destructions as a result of these reasons have been examined and some suggestions have been developed to ensure the continuity
of these houses along with their local, environmental factors and the requirements of the city.
The thesis concludes with the third sub-title of this section which includes technical methods
for conservation of the traditional houses.
MİMARİ TASARIM SORUNLARI PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı : Seakans Kavramı ve Mimari Tasarımdaki Yeri
Yazar Adı: Duygu OKAY ARIKÖK
Danışman: Prof. Muammer ONAT
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Pogramı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-1998
ÖZET
Genel olarak bir sistem, elemanlar ve aralarındaki ilişkiler ile oluşur. Elemanlar hem kendi
içlerinde birer bütündürler, hem de diğer elemanlarla bir araya gelerek bir üst düzeydeki
elemanı oluştururlar. Harfler bir araya gelerek sözcükleri, sözcükler ise cümleyi oluştururlar.
Sistemi oluşturan elemanların hem birbirleri ile, hem de sistemin bütünü ile ilişkileri
irdelendiğinde elemanların aralarındaki ilişkilere bağlı olarak, iki farklı türde kurgu
oluşturdukları ortaya çıkar. Bunlar 'sekansiyel' ve 'simültane kurgu'dur.
Sanatlarda da bu kurallara uyan bir biçimsel sistem mevcuttur. Sanatlardaki sekansiyel ve
simültane ayırımı büyük Ölçüde zaman sanatları ve mekân sanatları, ile paraleldir. Ancak
zaman ve mekân eserin içinde bulunduğu /ortamla ilgili, kavramlardır; bu nedenle aralarında
farklar vardır. Bunun sonuçlan algılama boyutunda belirgin olarak görülür.
Tezin birinci bölümünde ortaya konulan bu fikir tezin ikinci ve üçüncü bölümlerinde
sekansiyel ve simültane sanatlarda algılama boyutunda: incelenmiştir. Algılama hem fiziksel
boyutu ile hem de düşünsel boyutu ile ele alınmış, fiziksel boyutunda' hareket ve zaman
kavramlarının etkisi, düşünsel boyutta ise mantıksal ve duygusal yön araştırılmıştır.
Algılamada zaman ve hareket kavramlarını araştırmak zaman-mekân ve sekansiyel-simültane
ayırımını belirgin olarak ortaya koyabilmeyi sağlar. Sekansiyel olduğu halde zaman içinde
gerçekleşmeyen veya hareketli olmamsa zaman içinde yer almasına karşın sekansiyel
olmayan örnekler olduğu görülmüştür. Ayrıca bu bölümlerde harekete bağlı bir sekansiyel
kurgunun, en kaynaklanabileceği, ya da izleyicinin hareketinden kaynaklanabileceği
anlaşılmıştır.
Sekansiyel kurguda eserin içinde bir gelişme çizgisi vardır. Bu gelişme bağlı olarak
izleyicinin düşünceleri ve duygulan da ‘yönlenir’.
Simültane sanatlarda ise eser bütünüyle izleyicinin karşısındadır, bu nedenle izleyiciyi
duygusal ve mantıksal olarak 'etkiler'.
Dördüncü bölümde ise mimarlıkta biçimsel sistem araştırılmıştır. Mimarlıkta biçimsel sistemi
oluşturan elemanlar, 'yüzey', 'kütle' ve 'mekân' anlatılmış, daha sonra birbirleri ile ve sistemin
bütünü ile ilişkileri incelenmiş ve sonucunda da mimarlıkta hem sekansiyel hem simültane
kurgu olduğu görülmüştür.
Beşinci bölümde ise öncelikle mimarlıkta sekansiyel simültane kurgunun algılanmasının
fiziksel boyutu araştırılmış, yüzeylerin, kütlelerin ve mekânların algılanmasında hareket ve
zamanın etkisi ortaya konulmuştur. Algılamanın düşünsel, boyutunda ise mimarideki
duygusal etkileme ve duygusal, yönlendirmenin yarlığı ortaya çıkarılmıştır. Sonuç olarak da
mimarlıkta sekansiyel, ve simültane kurgunun çok eksenli bir algılama sistemi ortaya
koyduğu -anlatılmıştır
ABSTRACT
In general terms a 'system' is consisted of elements and their relations. Each element makes a
whole by itself and at the same time, it comes together with other elements to form an element
on a higher 'level'. Thus letters come together and form a word, words come together and
form a sentence. A closer view to the relations within the elements and with the system itself
shows that the elements are structured either 'sequentially' or 'simultaneously'.
These principles which are mentioned above correspond to the formal system in arts also. The
distinction between sequential and simultaneous structures in. art is parallel in many ways to
the distinction of time arts and spatial arts. But time and space is about the medium of an art
work-Instead sequential and simultaneous is 'about the formal system -itself. Therefore there
are some differences between these two ways of distinctions. The effects can be seen clearly
on perception.
This idea, which is established in the first chapter of the thesis, is carried forward in the
second and third chapters to the perceptional level. Both the physical and thinking dimensions
of perception are assessed: the physical dimension according to time and movement and the
thinking dimension according to emotion and logic.
To assess the time and movement in perception enables us to make a better distinction
between space-time and sequential-simultaneous. There are artworks which are sequential and
do not take place in time and also those which place in time but not sequential. The analysis
shows that both the movements of the perceiver and the object may cause a sequential
perception.
In sequential structuring of the formal system there is a linear progress which ‘orients’ the
thoughts and emotions of the perceiver. Whereas in simultaneous structuring the whole work
is in front of the perceiver therefore it ‘affects’ him.
In the fourth chapter a research on the formal system in architecture is established. First, the
elements in architecture -'surface', 'mass' and 'space'-, then the relations of the elements are
explained. In this chapter it is found out that there are sequential and simultaneous structuring
in the formal system of architecture also.
In the fifth chapter firstly the physical dimension of architectural perception is taken into
consideration, and in this context the effects of movement and time on the perception of
surfaces, masses, and spaces is revealed. Then in the second; part of the chapter the thinking
dimension, thus the logical and emotional ‘effects’ and the logical and emotional ‘orientation’
in architectural perception are taken into consideration.
The results showed that the sequential and simultaneous structuring in architecture create a
perceptional system which works on several axis both simultaneous and sequenti
Tez Adı : Geleneksel Yerleşmelere Yönelik Bir Ekolojik Değerlendirme Model Önerisi
İznik Gölü Çevresi Köy Evleri
Yazar Adı: Selda KABULOĞLU KARAOSMAN
Danışman: Prof. Dr. Fehmi KIZIL
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Eylül- 2004
ÖZET
Tez beş bölümden oluşmaktadır: Birinci bölümde, konunun tanıtımı yapılarak, amaç ve
kapsamı belirtilmiştir. Mimarlık ve konut mimarisinde yapılan değerlendirme çalışmalarına
değinilmiştir. İkinci Bölüm’de, çevre ve ekoloji ile ilgili kavramlara yer verilmiş,
tanımlamalar yapılmıştır. Çevresel mimarlık, ekolojik tasarım ve mimari, yeşil mimarlık,
sürdürülebilir mimarlık ile ilgili araştırma yapmış kişilerin ve mimarların da düşünceleri
belirtilmiştir. Böylece kuramsal bir zemin oluşturulmuştur. Diğer taraftan da, dünyanın birçok
yerinde, bu çalışmaların artmasına neden olan dört önemli çevresel riskten bahsedilmiştir.
Ekolojik Mimarlığın geçmiş dönemlerdeki durumu incelenmiş, bu konuda öne çıkan kişilere,
olaylara ve örgütlenmelere değinilmiştir. Türkiye'de, diğer ülkelere oranla az sayıda olan
örnekler ve örgütlemeler de bu bölümde kısaca açıklanmıştır. Ekolojik mimarlıkta bina
tasarlama konseptlerine bu bölümün sonunda yer verilmiştir. Üçüncü Bölüm' de, tez konusuna
yakınlığı nedeniyle, dünyada ekolojik mimarlık konusunda yapılmış ulusal ve uluslararası
değerlendirme çalışmaları da incelenmiştir. Bu değerlendirme çalışmalarından gelinen en son
nokta ve en yetkin Uluslararası değerlendirme çalışması olan GBTool üzerinde biraz daha
ağırlıklı olarak durulmuştur. Dördüncü Bölüm' de, Ekolojik Değerlendirme modeli
oluşturulması için öncelikle mevcut modeller incelenmiştir. Ekolojik değerlendirme kriterleri
ve ilkelerin belirlenmesi için, bir yöntem geliştirilmiştir: İlk olarak İnildi köyü pilot bölge
olarak seçilip, burada bir ev değerlendirilmiş ve veriler toplanmıştır. Veriler değerlendirilerek
"Ekolojik Değerlendirme Model" i oluşturulmuştur. Sonraki aşamada, araştırma kapsamı
içinde yer alan dört köyde, evler modele göre test edilerek sonuçlar değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak çevresel olanakları kendi gereksinmeleri doğrultusunda kullanan geleneksel
yerleşimler değerlendirilerek, geleceğin tasarımlarına ışık tutacak ekolojik değerlendirme
kriterleri ortaya konmuş, bunu sağlamak için de özgün bir değerlendirme modeli
geliştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çevre, ekoloji, ekosistem, sürdürülebilirlik, ekolojik tasarım, ekolojik
mimarlık, yeşil mimarlık.
ABSTRACT
A Proposal of Ecological Assessment Model for Traditional Rural Settlements: İznik
Lake District Village Houses
The study consists of five chapters: in the first section, the subject is introduced, the goals and
the content is also described. Evolution of the house architecture is also mentioned. The
second chapter is about environment and ecology, as well as all the related definitions. The
important comments on environmental architecture and design, green architecture, sustainable
architecture are also mentioned in order to supply a theoretical background. The major
environmental concerns, which have given acceleration to studies in the field of ecology, are
also mentioned in this chapter.
The history of ecological architecture, the outstanding figures, organisations and events are
explained. Few samples and organisations in Turkey are also shortly mentioned. The
ecological design concepts take place at the end of this chapter. The third chapter is about the
national and international ecological architecture assessment systems. GBTool, which is the
most detailed and consistent international assessment system, is studied more detailed.
The fourth chapter is about forming the ecological assessment model; convenient model types
are studied, and a method is developed to decide the assessment criteria and principals: a
selected house in İnikli village is analysed and the data has been gathered. Further to
processing the data, "Ecological Assessment Model" is formed. The next step is testing the
model on the houses of four different villages within the content of the study, and the results
are evaluated.
As a result, by studying traditional settlements, ecological assessment standards, which would
maintain the future architectural designs are decided. To achieve the goal, an original
assessment model is developed.
Keywords: Environment, ecology, ecosystem, sustainability, ecological design, ecological
architecture, green architecture.
Tez Adı :
Mimarlıkta Tasarım-Yer İlişkisi Bağlamında “Yer”e Özgü Mimari Dilin
Dönüşüm Sürecinde Yeniden Üretilmesi
Yazar Adı: İmre ÖZBEK EREN
Danışman: Prof. Dr. Nesrin DENGİZ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak-2006
ÖZET
Bu çalışma, günümüz yerleşmelerine ait farklı boyutlarda karşılaşılan, "yer"e özgü mimari
ifade biçiminin ve bu biçimin çevresiyle kurduğu ontolojik uyuma dair sorunları, tasarım-yer
ilişkisi bağlamında ele almaktadır.
Giriş bölümünde, konunun güncelliği ve mimarlık disiplini açısından önemi, farklı
boyutlarıyla birlikte ortaya konmaya çalışılmıştır.
Birinci bölümde, tezin kavramsal zeminini oluşturan bazı olgu ve kavramlar farklı kültürlerde
ve farklı bakış açılarından değerlendirilmiştir. Bunun için öncelikle mekân ve yer
kavramlarının tarihsel boyutuyla birlikte, hangi aşamalardan geçtiği, Doğu ve Batı düşünce
sistemlerinde ele alınarak, kentsel ortamda "yerin ne anlam taşıdığı tartışılmıştır. Ardından,
yer ve mimari dil ilişkisi, çevresel kimlik çerçevesinde, mimari dilin oluşumunda etkili
bileşenlerle birlikte irdelenmiş ve bunların analizinden yola çıkarak, tasarımın "yerle ilişkisini
kuran farklı boyutlar ortaya konulmuştur.. Tezin kavramsal bölümünü oluşturmaktadır,
olgular ele alınmıştır.
İkinci bölümde, tarihsel süreç içinde, yer ve mimari dil ilişkisi, tasarım-yer bağlamında
incelenmiştir. Bu sürecin incelenmesinde, mekân sorunlarının diğer yaşamsal bileşenlerden
ayrı düşünülemeyeceği fikrinden yola çıkarak, tüm toplumsal, fiziksel ve çevresel koşullar bir
sistem bütünlüğü içinde irdelenmeye çalışılmıştır. Uygarlığa ait belirli dönemler içinde, bu
ilişkilerin oluşum ve çözülme şekilleri irdelenmiştir. Bu irdelemelerle, farklı koşullar altında
tasarım-yer İlişkisindeki çözülme ve değişim biçimleri, nedenleri ile birlikte, bugünkü
mekânsal sorunlara ışık tutması amacıyla ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu sürecin bir
devamı olarak günümüzdeki tasarım-yer ilişkisi de farklı mimari uygulamalarla birlikte ele
alınmıştır. Bu bölüm içinde Türkiye'ye ait tasarım sorunları, kendine özgü dinamikleri ve
süreçleri ile birlikte ayrıca ele alınmıştır. Bu bölüm, tezin mimarlık ve kentteki uygulama
bölümünü oluşturmaktadır.
Üçüncü bölümde, 2. bölümden gelen mekânsal kırılma ve çözülmelerin ve yeni oluşumların
bir devamı olarak günümüze uzanan süreçte geliştirilen tasarım yöntemleri ve çözüm önerileri
incelenmiştir. Bu süreç içinde ortaya çıkan çevresel sorunların giderek mekân ve yaşam
sorunları haline de dönüşmesinin etkisiyle, evrensel düzeyde, tüm tarafların ilkesel düzeyde
fikir ve söylem birliğine vardıkları konular, mimari tasarım sürecinde etkili olma biçimleri
bağlamında tartışılmıştır. Bu bölüm, tez konusu ile ilgili güncel yaklaşımları içermektedir.
Dördüncü ve son bölümde ise, önceki bölümlerden gelen ve tasarım-yer ilişkisini etkileyen
veriler doğrultusunda, "yer"e özgü mimari dilin, günümüz değişim koşullarında, yeniden
tekrar nasıl yorumlanabileceğine dair bir öneri yöntem geliştirilmiş ve iki farklı örnek
üzerinden bu öneri yöntemin nasıl izleneceği irdelenmiş ve değerlendirilmiştir. Bu bölüm, tez
çalışması içinde geliştirilen öneri yöntemin ortaya konulmasını ve örneklerle açıklanmasını
içermektedir.
Sonuç bölümünde ise, çalışmanın tümünden gelen veriler ışığında, tezin amacına yönelik bir
bağlamda ortak değerlendirmeler ortaya konulmuştur.
ABSTRACT
This thesis is concerned with the issues on contemporary urban settlements's architectural
languages based on place through the context of design and place, that are seen in the
onthological relationship between the environment and design.
In preface, the currency and the importancy of the subject in architectural discipline is
discussed with its different dimensions
In the first chapter, some fundamental concepts and notions forming the conceptional basis of
the thesis, are evaluated through different point of views and cultures. Space and place
concepts are analysed within the historical context, both east and west phlilosophical point of
views and then the meaning of place conception in city is argued. The relation between place
and architectural language is evaluated together with its components through the context of
environmental identity and after this analysing, the different dimensions that build the
relationship of design with the "place" is here studied on. This is the conceptual phase of the
thesis.
In the second chapter, the relation of place and architectural language is studied through the
design-place concept within the historical context. From the idea of the space oriented issues
cannot be kept seperate from the phenomenons of life, the whole dimensions of social,
physical and environmental conditions are analysed with a systematical context with this
approachment in this process. The formation these relationships and their way of solvements
are analysed in some distinguishing periods. As a paralel to such improvements,
contemporary architectural approaches that are based on place nad design thought are
considered with these evolutions. In this chapter also Turkiye's space oriented issues are also
discussed with its own authentic dynamics and evolutions. This chapter constitutes the praxis
of the thesis that seen in architecture and city.
In the third chapter, the design methods and some proposal solutions that aim to solve the
problems about place and design, are analysed in the process of history. From the originating
point of that the contemporary environmental issues do not only concern environment but also
the quality of settlements, the common agreements that almost all governments agree with on
a common platform and the interaction of these agreements on process of design are argued.
This chapter is composed of contemporary approaches that concern the thesis concept.
In the fourth and last chapter, through the datas coming from the previous chapters effecting
the relation of the place and design concept, a proposal method is developed for the
reproduction of architectural language based on place within the contemporary circumstances
that belong to its own culture , society and time. This proposal method is analysed on two
different examples.
At the end of the thesis, a common analysing has been made through the guidance of
components coming from the whole study.
Tez Adı : Mimarlıkta Renk: Anlama- Okuma- Yorumlama
Yazar Adı: Ayşegül KURUÇ ADA
Danışman: Prof. Dr. Nesrin DENGİZ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart-2006
ÖZET
Bu çalışmada, mimarlıkta renk kullanımı, rengin niteliğinden kaynaklanan özellikleri,
toplumdaki kültürel işleyişlerin, araçların etkilerini ve yapılı çevrenin oluşumunda yer alan
soyut ve somut tasarım boyutlarını içeren bir bütünlük içinde incelenmiştir.
Renk kullanımının gelişimi ‘Anlama’, ‘Okuma’ ve ‘Yorumlama’ başlıklarını taşıyan üç
bölümde, toplumsal yapılardaki önemli değişimlere bağlı olarak sınırları saptanan üç dönem
içinde renk ele alınmıştır.
‘Anlama’ başlığı taşıyan Birinci Bölüm’de, renkle ilgili temel bilgiler ve rengin doğası ele
alınmıştır. İlkçağlardan bugüne rengin nesnel ve öznel nitelikleri incelenmiş, modern
düşünceyle birlikte renk teorileri ortaya çıkmış ve renk bir bilim alanı haline gelmiştir.
Toplumsal değişimlere paralel olarak gerçekleşen renge bakıştaki bu değişiklik, modern
sonrasındaki dönemlerde de etkili olmuştur. Bu araştırmalar doğrultusunda, rengin aydınlık ve
karanlık ilişkisinde taşıdığı anlamın toplumdaki belirleyici rolü irdelenmiştir. Renk tarih
boyunca kültürel bir kod olmuştur. Bilim ve sanatın yanı sıra bu kodlama günlük hayatta
kullanılmış ve anlam taşımıştır.
‘Okuma’ başlığı taşıyan İkinci Bölüm’de mimarlıkta renge yaklaşımlar, anılan üç dönem
incelenmiştir. Modern öncesi, modern ve modern sonrası dönemlerin özellikelrinin dayandığı
mimarlık düşünceleri dikkate alınmış, ilk bölümün sonuçları ışığında mimarlıkta rengin
değerlendirme boyutları ile etkileşimi ele alınmıştır. Mimarlıkta çok-renklilik, tek-renklilik,
renksizlik kavramları, rengin biçim, malzeme, yüzey ve doku gibi boyutlarla etkileşimi ortaya
konmuştur. Kültürel etkiler, değişen öncelikler ve mimarlık eğitimi gibi konuların bu
etkileşimdeki önemi vurgulanmıştır. Şehir ve yapı ölçeğindeki uygulamalarda bu
etkileşimlerin izleri sürülmüştür.
‘Yorumlama’ olarak adlandırılan Üçüncü Bölüm’de, ilk iki bölümün sonuçları doğrultusunda
renk kullanımının mimarlıktaki parametreleri oluşturulmuştur. Parametrelerin oluşmasında,
toplumların varlığını sürdürmek için gerekli olan mekân, iletişim ve zaman öğelerinin
mimarlıkta da benzer bir örgü oluşturduğu savı ortaya atılmıştır. Rengin niteliklerine, ortama
ve algıya bağlı olarak belirlenen şekil-zemin ifadesi çerçevesinde bu parametreler örnekler
üzerinde incelenmiştir. Çalışmanın sonunda, mimarlıkta rengin dönemlere göre değişen
kullanımının, kullanım biçimlerini oluşturan soyut ve somut parametrelere ve rengin
niteliklerinin algılanmasındaki kültürel faktörlere bağlı olduğu sonucuna varılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Mimarlık, Renk, Kültür, Malzeme, Saydamlık
ABSTRACT
This thesis’ targets at the in depth study of the use of colour in architecture, intended as a
whole formed by the cultural phenomena and media as well as the concrete and abstract
dimensions of design active in the formation of the built environment.
The First Chapter named ‘Understanding’ consists of basics of colour as a natural category.
The objective and subjective properties of colour and the first colour theories are analysed
from a historical perspective beginning from early ages to present. It has to be stressed that
this new approach to colour has in turn influenced the view of colour in the later periods. The
determinant role that colour plays in the alternation of darkness and light is also evaluated. It
has to be stated that colour represents a cultural code throughout the ages. This code applies
not only to science and arts but also to the practice of daily life.
The Second Chapter called ‘Reading’ deals with the different approaches to colour in
architecture during pre-modern, modern and post-modern era respectively. In the light of the
conclusions reached in the first chapter, the criteria used for the understanding of colour in
architecture are treated. In this respect, the concepts of monochromatic, multichromatic and
achromatic are analysed with regard to such parameters as shape, material, surface and
texture. While doing so, the primordial importance of such categories as the cultural
framework, the everchanging priorities and the architectural education are underlined both in
terms of urban / building scale and applications.
The Third Chapter, ‘Interpretation’, processes the findings of the previous chapters in order to
establish the parameters of the use of colour in architecture. The thesis suggests that, such
elements as space, time and communication necessary for the existence of the society create a
similar conceptual network in the field of architecture. These parameters are subsequently
tested in the framework of figure-ground duality which is a complex of environmental and
perceptive elements.
The study concludes that, the use of colour through the different ages is a function of cultural
factors shaping the concrete and abstract parameters of use as well as the very perception of
colour.
Keywords: Architecture, Colour, Culture, Material, Transparency
Tez Adı :
Bir sembol olarak “ideoloji”nin mimarideki kavramsal ve mekansal etkileri
başkentlerin imarı üzerinden bir karşılaştırma Ankara örneği
Yazar Adı: Murat Polat
Danışman: Prof. Ali Muslubaş
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-2009
ÖZET
Yirminci yüz yılın bası özellikle ilk çeyreği birçok dönemin sona erdiği,imparatorlukların
yıkılıp, yerine ulus-devletlerin kurulduğu bir zaman dilimidir. Yeni fikirler, yeni devletler,
yeni akımlar, sanatta, edebiyatta vb. birçok alanda radikal değisimlerin hızla yasandığı,
devrimlerin gerçeklestiği bir dönemdir. Tezde ideoloji kavramının ortaya çıkısı, etimolojisi,
gelisimi ve günümüzdeki anlamları, iktidarın mimarlık ve sanatı nasıl bir propaganda aracı
olarak kullandığına yönelik örneklerle liderlerin baskentlerin insa edilmesinde oynadıkları
etkin rol ve bunların biçimleri görsel ve yazılı belgelerle desteklenmistir. Goodman, “Binalar
Kendilerini Nasıl İfade Eder” adlı denemesinde belirli bir mimarlık isinin kendisini nasıl
yansıttığından önce binanın neyi yansıtabildiği sorusunun düsünülmesi gerektiğini belirtir..
Baskentlerin kurulması esas olarak bir planlama sorunudur. Farklı sınıflandırma
yöntemlerinin sentezi yapılarak baskentler tablolar ve planlarla karsılastırılmıstır. Farklı
kentsel kurguları ve tarihsel arka planları açısından Londra, Washington, Moskova, Brasil, vb.
kentlerin birbirleriyle olan benzerlikleri ve farklılıkları ortaya konmustur. Türkiye
Cumhuriyeti’nin baskenti Ankara’nın yeni bir proje olarak detaylı bir sekilde ele alındığı
bölümdür. Bu bölümde tez Ankara’nın sosyalekonomik tarihi, baskent olarak seçilirken siyasi
iradenin kararı, sehremanetinin kurulması, yarısma projesi gibi alt baslıklarla
detaylandırılmıstır.
ABSTRACT
The beginning of 20th century especially the first quarter is a period of empires
falling apart and nation states were established. New ideas, new states, new
movements and revolutions were performed and realized in many fields like art
literature etc.. The ethimology, development and the recent use of the term ideology
was examined in the context of architecture. The examples describing how the
governmental power uses art and architecture as a propoganda tool were supported
by the documents showing the efficient role of the leaders. Ideology in terms of
being a capital, representation, being a symbol and selection in urban pattern.
Goodman states in his work “How Buildings Mean” that the important question is
not how an architectural work represents itself but what an architectural work
represents. The foundation of the capital city is actually an issue of urban planning.
The different methods in classification of the capital cities were evaluated in
synthesis and the capitals were compared with tables and with their plans. With their
different urban structures and historical backgrounds of the cities like London,
Washington, Moscow, Brasil, etc., the differences and the similarities were described.
Ankara, the capital city of the Turkish Republic was examined upon the terms that
are mentioned above.
Tez Adı :
irdelenmesi
Küreselleşme sürecinde yüksek yapılaşmanın kullanıcı-çevre ilişkisi bağlamında
Yazar Adı: Ece Ceylan Baba
Danışman: Prof. Dr. Deniz İncedayı
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Mimari Tasarım Sorunları Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-2009
ÖZET
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Metropol, Kullanıcı Katılımı, Yüksek Yapılaşma,
Çevre Psikolojisi.
Küreselleşme, 1980li yıllardan günümüze dek tüm dünyayı etkisi altına alan bir olgudur.
Küreselleşme ile önemi artan metropoller ve büyük kentler, yeni yaşam düzeninin gereklerine
göre bir takım değişim süreçleri yaşamaktadır. Metropol terimi, geleneksel anlamlarından
sıyrılmakta, küreselleşme ile yeni kavramlar çerçevesinde tanımlanmaktadır. Bu bağlamda
kentlerde yeni yapılaşma türleri oluşmakta, mevcut bazı yapılaşmalar dönüşüme
uğrayabilmektedir.
Küreselleşme ile metropollerde görülen farklı yapılaşma türleri içerisinde yüksek yapılar hızlı
gelişen, teknolojiyi yansıtan, sembolik ve kent içindeki baskın nitelikleriyle kentlerin geleceği
için önem taşımaktadır. Kent kimliklerini fiziki ve sosyal yönleri ile etkileyebilen yüksek
yapılar için her metropolün kendi dinamikleri çerçevesinde bir yüksek yapı politikası
bulunmalıdır.
Kentler, kenti deneyimleyen kentlileri ile var olmaktadır. Sürekli devinim içerisinde bulunan
dünya düzeni ile kentli profilleri de kentler de değişmektedir. Değişim süreci güncel
ihtiyaçlara göre kentlerde yeni yapılaşma girişimlerini var etmektedir. Kentliler, yeni
yapılaşma süreçlerinde tasarımcılar ve yerel yönetimler ile işbirliği içinde sürece dâhil
edilmeli ve söz hakkına sahip olmalıdır. Kentlileri referans veren “kullanıcı” tanımı ile
demokratik bir yaklaşım olan “kullanıcı katılımı” kavramı kent politikaları içerisinde yer
almalıdır.
Dünyada yüksek yapı politikaları ve kullanıcı katılımı yöntemleri, gelişmiş ülkelerde kent
yönetimleri kapsamında uygulanmaktadır. Kullanıcı katılımı yöntemleri ve yüksek yapı
politikaları, kentlerin dinamiklerine özgü bir sistemde oluşturulmalıdır. Her kente uygun
genel bir politika ve yöntem belirlemesi yapılamamaktadır. Çünkü her kent farklı sosyokültürel yapıya sahiptir ve kentliler de kente göre değişik yöntemler ile kullanıcı katılım
sürecine dâhil olabilmektedir.
Çalışma kapsamında, yüksek yapılaşma politikaları çerçevesinde kullanıcı katılımı modelleri;
istatistik verileri, sonuç raporları, teorik önermeler ve uygulamalar ile üç farklı metropole dair
yöntemler bir arada sunulmaktadır. Yüksek yapıların metropollere entegre edilme sürecinde,
kentli psikolojisi ve çevre konuları ilişkilendirilmesi gereken kavramlar olarak ortaya
koyulmaktadır. Belirli yüksek yapı politikaları ve kullanıcı katılımı modelleri bulunan,
dünyada farklı üç metropol örneği ve kuramsal veriler ışığında İstanbul kentine dair özgün bir
sorgulama yapılmaktadır. “Yüksek yapılaşma” ve “kullanıcı katılımı” konuları bağlamında
incelenen üç farklı metropol verileri ile, İstanbul kenti irdelenmektedir. İstanbul’un ilk yüksek
yapılaşma bölgesi olan Levent’de belirlenen pilot bölgede kullanıcı katılımı, kentli psikolojisi
ve yüksek yapılaşmalara dair araştırmalar anket uygulaması ile somut veri niteliği
kazanmaktadır. Uygulanmış olan anket çalışması ve teorik birikimler sonucunda, İstanbul
Levent’de bulunan “pilot bölgeye dair bir kullanıcı katılımı sistem önerisi” sunulmaktadır.
Önerme kapsamında, kuramsal veriler, geleneksel yöntemlerin çağımıza uyarlanması ile kent
dinamikleri bir arada değerlendirilmektedir.
ABSTRACT
Keywords: Globalization,
Environmental Psychology.
Metropole,
User Participation,
High-Rise Buildings,
Globalization has become a phenomenon that affects all over the world since the 1980s. The
impacts of globalization and new life formations with contemporary demands for citydwellers metamorphose metropolises and mega cities. By these changing processes, the term
“metropolis” gains different meanings after globalization. As a result of globalization, new
building types have been emerged or some existing building areas have been transformed to
different functions in metropolises.
Among all the new building types in metropolises after globalization, high-rise buildings are
focused in this study, due to the fact that high-rise buildings have some dominant features
such as being symbolic, technologic and giant for both physical and psychological
approaches. By these characteristics, high-rise buildings affect the metropolises’ individuality
with their social and physical contexts. Every metropolis should have a high-rise building
policy for its genuine dynamics.
Cities – Metropolises exist by their dwellers that experience city-life. Cities change in
according to changing world disposals. Changes in life-styles and the functionings of the
world economy, resulted with new building types. City-dwellers should have the right for
participating of these new building enterprises in metropolises. This participation would be
realized with city-dwellers, local authorities and designers together. User participation should
be adopted into city policies as a democratic approach.
User participation methods are in use by high-rise building policies in developed countries all
over the world. User participation techniques should be improved by cities’ own unique
dynamics. There is not a common user participation methodology which is valid for all
metropolises, because each one has its own socio-cultural origin. Every different citizen group
could be integrated in user participation system by a specific way.
In this study, user participation models under the context of high-rise building policies are
tendered by statistical documents, result reports, theoretical proposals and case studies such as
three different metropolises in the world. The process of integrating high-rise buildings to
metropolis is introduced by the concepts of citizen psychology and environmental data. The
three selected metropolises which both have high-rise policies and user participation models
in their structures are analyzed with the theoretical discourses. This study concludes with a
proposal for Istanbul metropolis at the certain pilot region.
The first high-rise attempts are realized in Levent area in Istanbul. The pilot region is selected
from Levent, one of the most outstanding combinations of both high-rise buildings and lowrise residentials. User participation proposal in Levent actualizes by the help of case studies
and surveys in this study. By the help of theoretical inputs in the thesis and the case studies
concludes with a proposal for “user participation in pilot area by the context of high-rise
buildings”.
YAPI FİZİĞİ VE MALZEMESİ PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı :
Çelik Tel Donatı ve Polimer Katkının Normal ve Hafif Betonların Mukavemet
Özeliklerine Etkileri
Yazar Adı: Sedat KURUGÖL
Danışman: Prof.Dr. Halit Yaşa ERSOY
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 1997
ÖZET
Günümüzün temel yapı malzemesi olan beton, yüzyılı aşkın bir süreden beri yapı alanımda
kullanımı yaygınlaşmış bir malzemedir. Bu denli yoğunlukla tercih edilmesi hiç kuşkusuz ki,
olumlu niteliklerinden kaynaklanmaktadır. Bunun yanında ayrıca, bütün dünyada betonun
özeliklerini geliştirmek amacına yönelik olarak birtakım çalışmalar da yapılmaktadır.
Teknolojinin getirdiği yenilikler ve bunların inşaat dünyasına yansıması dayanıklı, nitelikli ve
özel beton üretme çabalan, betonda çelik lifler, çeşitli kimyasal katkı maddeleri ve birim
ağırlığını düşürmek için çeşitli hafif agregaların kullanımını yaygın hale getirmiştir.
Hafif betonların üretiminde kullanılan hafif agregalardan biri de ülkemizde zengin rezervleri
bulunan süngertaşıdır. Süngertaşı agregası ile üretilen betonlar, ısı ve ses yalıtımı amacıyla
beton blok ve prekast beton yapı elemanlarının üretiminde de kullanılmakta, ayrıca bunlardan
taşıyıcı yarı hafif betonlar da üretilebilmektedir. Dolayısıyla, süngertaşı hafif agregasından
üretilen farklı niteliklere sahip betonları yapının taşıyıcı sisteminde, kullanmanın yanısıra,
çeşitli yapı fiziği sorunlarına da çözümler getirebilmek mümkün olabilmektedir.
Normal betonda çelik tellerin donatı olarak kullanılması son yıllarda oldukça yaygınlaşmıştır.
Çeşitli uygulama alanlarına sahip olan bu tür betonlar için değişik özelliklere sahip çelik teller
üretilmektedir. Bundan amaç ise mekânik dayanımları daha iyi olan bir malzeme üretmektir.
Bununla birlikte hafifi betonlarda çelik tellerin kullanılması çalışmaları geleneksel betona
göre oldukça yeni olduğundan bu betonları çelik tellerle./donatmakla normal betona göre
zayıf olan bazı mekânik özeliklerini büyük ölçüde geliştirmenin mümkün olabileceği
anlaşılmaktadır.
Betonda kullanılan katkı maddelerinden biri de, hem inşaat alanında hem de diğer, alanlarda
kullanılmakta olan polimerlerdir. Çeşitli polimerlerin betona katılmasının, amacı betonun ve
harem mekânik özelikleri yanında, geçirimsizlik, aşınma, dona dayanıklılık vb. özeliklerini
geliştirmek ve durabilitesini arttırmaktır. Son yıllarda stiren bütadyen, poliakrilik ester ve
polivinil klorit gibi polimer maddeleri katılarak üretilmiş harç ve beton uygulamaları
yaygınlık kazanmış ve bu amaçla çeşitli ülkelerde araştırmalar yapılmıştır. Bununla birlikte
süngertaşı hafif agregalı hafif betonlarda polimer katkı maddeleri kullanımının ve özellikle bu
tür yan hafif betonların çelik tellerle donatılı olan türlerinde oluşturabileceği özeliklerin
irdelenmesi konusunda çalışma yapılmamış gibidir.
Bu çalışmada, normal betonun iri agrega gurubu süngertaşı hafif agregası ile değiştirilmek
suretiyle hafif betonlar üretilmiş ve bu hafif betonlarla normal betonların, çelik tellerle
donatılarak ve harçlarda aderansı arttırıcı özelliği olan stiren bütadyen kopolimer lateks katkı
maddesi katılarak mekânik mukavemetlerinin iyileştirilmesi olanakları araştırılmıştır. Ayrıca
karışıma giren bu bileşenlerin hafif ve normal betonun mekânik özeliklerindeki etkileri
belirlenerek üretilen karışımların bir kıyaslaması yapılmıştır. Bunun yanında deneysel olarak
elde edilmiş olan basınç mukavemeti değerlerinin, ultrases hızı ve beton mukavemet çekici
(Schmidt) ile sertlik ölçüm değerlerinden hareketle belirlenmesi metodu olan tahribatsız
SONREB yöntemiyle güvenilirlikleri araştırılmıştır. Deneysel çalışmalar sonucunda elde
edilmiş olan sonuçlar her bileşen gurubu için üç başlıkta genel olarak irdelenmektedir.
1.
Süngertaşı Hafif Agregalı Hafif Betonların Özellikleri İle İlgili Sonuçlar
a- Normal betonun bünyesindeki süngertaşı taşı hafif agregasının hacim oranı
arttıkça buna bağlı olarak mukavemet değerleri de azalmaktadır. Hafif agrega hacim
oranı maksimum seviyede (Vhag max. = 0.36) olduğunda normal betona göre E-Modülü
değeri % 57, basınç mukavemeti % 52, eğilme mukavemeti % 35 ve yarma
mukavemeti de % 31 oranında azalmaktadır.
b- Değişken hafif agrega hacim oranına göre hafif betonlarda, E Modülünün birim ağırlık
ile basınç mukavemetine bağlı olarak irdelenmesi sonucunda, söz konusu özelikler
arasında, (3Rb) açısından bir ilişkinin kurulabildiği görülmüştür. Yani, hafif
betonlarda basınç mukavemeti ile birim ağırlık ve E-Modülü değerleri arasında iyi bir
ilişki mevcuttur.
c- Hafif agrega hacim oranının maksimum (Vhag max. = 0.36) düzeyde olduğu
hafif beton serisinde yapılan tahribatsız Schmidt sertlik ve ultrases hızı ölçüm
değerleriyle, deneysel olarak elde edilmiş basınç mukavemeti değerleri arasında da iyi
bir ilişkinin olduğu görülmüştür. Dolayısıyla hafif betonların Mukavemetlerini
belirlemek için tahribatsız SONREB yönteminin rahatlıkla uygulanabileceği sonucu
ortaya çıkmıştır.
2. Çelik Tel Donatılı Normal ve Hafif Betonların Özellikleri İle İlgili Sonuçlar
a- Normal ve hafif betonlara değişken hacim oranlarında katılan çelik tel donatı
malzemesi bu betonların E-Modülü değerleri üzerinde etkili olmaktadır. Normal ve
hafif betonlarda E-Modülü değeri en yüksek seviyesine çelik tel hacim oranının
0.0075 olduğu karışımda ulaşmıştır. Aynı hacim oranında normal betonlarda EModülü değeri donatışız betonuna göre % 24 artış göstermiştir. Hafif betonlarda ise
bu-artış oran % 37'dir. Dolayısıyla çelik tel donatı malzemesi hafif betonların EModülülerini normal betonlara göre daha çok arttırmaktadır.
b- Normal ve hafif betonlara çelik tel donatı malzemesi katılması birim ağırlığı ve E-
Modülü değerlerini yükseltmesine karşın, basınç mukavemetlerini bir miktar
düşürdüğünden, bu betonlarda E-Modülünün birim ağırlık ve basınç mukavemetine
bağlı olarak irdelenmesi sonucunda (VA3Rb) faktörü bakımından bu anlamda bir
ilişkinin kurulamadığı ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte hafif agrega hacim oranının
(Vhag max. = 0.36) ve çelik tel hacim oranının (Vf = 0.0075) sabit olduğu çelik tel
donatılı hafif betonlarda bu ilişkilerin daha iyi kurulabileceği görülmüştür.
c- Çelik tel hacim oranının (Vf = 0.0075) şeklinde sabit olduğu normal ve hafif beton
serilerinde yapılan tahribatsız Schmidt sertlik ve ultrases hızı ölçüm değerleriyle,
deneysel olarak elde edilmiş basınç mukavemeti değerleri arasında iyi bir uyum
olduğu görülmüştür. Dolayısıyla çelik tel donatılı normal ve hafif betonlar için
SONREB yönteminin rahatlıkla uygulanabileceği sonucu ortaya çıkmıştır.
d- Normal ve hafif betonlara belirli hacim oranlarında katılan çelik tel donatı malzemesi
bu betonların ilk çatlak, göçme ve yarma gerilmesi değerlerini önemli derecede
arttırmakta, basınç mukavemeti değerlerinde ise bu anlamda bir etki
yapmamaktadırlar.
e-
Hafif betonlara belirli bir oran dahilinde (Vf = 0.0075) katılan çelik tellerin, bu
betonların basınç mukavemetini ve birim ağırlıklarım önemli sayılabilecek bir ölçüde
değiştirmedikleri, hatta basınç mukavemetlerinde bir azalmaya neden oldukları, EModülü değerlerini % 37, eğilme mukavemetlerini % 136 ve yarma mukavemetlerini
ise % 45 oranlarında arttırdıkları saptanmıştır.
f- Değişken hafif agrega ve sabit çelik tel hacim oranına göre üretilmiş donatılı hafif
betonlarda E-Modülü, basınç, eğilme ve yarma mukavemeti değerlerinde azalmalar
olmaktadır. Bununla birlikte mukavemetlerdeki bu azalma değerleri, donatışız hafif
betonlara göre daha yüksek değerler almaktadırlar. Yine, bu betonların basınç
mukavemeti ve birim ağırlıkla E-Modülü değerleri arasında da bir ilişirinin olduğu
belirlenmiştir. Bu betonlar üzerinde SONREB yöntemi sonucunda elde edilen
değerlerle, deneysel olarak belirlenmiş mukavemet değerlerinin karşılaştırılmasına
sözkonusu tahribatsız deney yönteminin rahatlıkla bu betonlara da uygulanabileceği
saptanmıştır.
3. Lateks Polimer Katkılı Normal ve Hafif Betonların Mekânik Özellikleri İle İlgili
Sonuçlar
a- Normal ve hafif betonlara değişken hacim oranlarında katılan lateks polimer katkı
maddesi bu betonların E-Modülü değerleri üzerinde etkili olmaktadır. Normal
betonlarda E-Modülü değeri en yüksek seviyesine % 13 olarak, lateks katkı hacim
oranının 0.10 olduğu karışımda ulaşmıştır. Aynı hacim oranında hafif betonlarda EModülü değeri kontrol betonuna göre Önemli artış sağlamamaktadır. Dolayısıyla
lateks polimer katkı maddesi hafif betonların E-Modülülerinde normal betonlara göre
önemli bir etki oluşturmazken, normal betonlarda % 13 arttırmaktadır.
b- Lateks polimer katkı maddesi normal betonların basınç mukavemetlerini kontrol
betonlara göre azaltırken, hafif betonlarda bir miktar yükseltmekte, çelik tel donatının
sabit olduğu (Vf = 0.0075) hafif betonlara katılan (0.10) oranındaki lateks polimer
katkı maddesi ise bu betonların basınç mukavemetlerini % 10 arttırmaktadır.
c- Donatısız normal ve hafif betonlara polimer katkı maddesi katılması birim ağırlığı
biraz azaltmasına, E-Modülü değerlerini bazı karışım oranlarında yükseltmesine
karşın, basınç mukavemetlerini bir miktar düşürdüğünden, bu betonların EModülünün birim ağırlık ve basınç mukavemetine bağlı olarak özeliklerinin
irdelenmesi sonucunda (3Rb) değişkeni bakımından bu anlamda bir ilişkinin
kurulamadığı görülmüştür. Dolayısıyla (3Rb) değişkeninin çelik tel donatılı beton
serilerinde olduğu gibi, lateks polimer katkılı normal ve hafif betonlarda da iyi bir
ilişki vermediği sonucuna ulaşılmıştır.
d- Bununla birlikte çelik tel ve süngertaşı hafif agrega hacim oranının sabit olduğu,
polimer katkı hacim oranının değiştiği hafif beton karışımlarında ise E-Modülü ile
basınç mukavemeti ve birim ağırlıklar arasındaki ilişkiler (3Rb) değişkeni açısından
değerlendirildiğinde elde edilen değerlerin daha anlamlı olduğu ve söz konusu
ilişkinin bu beton serilerinde kurulabileceği sonucuna varılmıştır.
e- Lateks polimer katkı hacim oranının değişken olduğu normal ve hafif beton
serilerinde yapılan tahribatsız Schmidt sertlik ve ultrases hızı ölçüm değerleriyle,
deneysel olarak/elde edilmiş basınç mukavemeti değerleri arasında, özellikle normal
betonlarda iyi bir-uyum olduğu, katkılı hafif betonlarda ise hata payının daha belirgin
olduğu görülmüştür. Dolayısıyla lateks polimer katkılı normal betonlar için SONREB
yönteminin güvenlikle uygulanabileceği, katkılı hafif betonlar içinse öngörülen değere
göre % 3'îük bir hata payının ortaya çıktığı saptanmıştır.
f- Normal ve hafif betonlara değişken hacim oranlarında katılan" lateks
polirrier katkı maddesi bu betonların yarma mukavemeti değerleri üzerinde de etkili
olmaktadır. Normal betonlarda yarma gerilmesi değeri artan lateks- katkı hacim
oranına göre artarken, hafif betonlarda her lateks hacim oranında azalmalara neden
olmaktadır.
g- Çelik tel donatı (0.0075) ve süngertaşı hafif agrega hacim oranının (0.36) sabit
olduğu, polimer katkı hacim oranının değiştiği hafif beton karışımlarında ise EModülü, eğilmede ilk çatlak, eğilme ve yarma gerilmeleri değerlerinde kontrol
betonuna göre düşüşler olduğu, basınç mukavemeti açısından ise katkı hacim oranının
0.10 olduğu seride % 10 dolayında bir artış olduğu saptanmıştır. Buna göre çelik tel
donatılı hafif betonlara lateks polimer katkı maddesi katılması bu betonların, belirli bir
hacim oranında, en çok basınç mukavemeti üzerinde etki yapmakta, diğer mukavemet
özeliklerinde azalmalara neden olmaktadır.
ABSTRACT
In this study, the maximum particle size aggregate group of traditional concrete has been
changed with the pumice lightweight aggregate, and lightweight concrete has been produced.
Improvement possibilities of the mechanical strenght of lightweight concrete and traditional
concrete has been researched by installing steel fiber and adding the styrene butadiene
copolymer latex which is a supportive materials. Furthermore, the effects of these components
to mechanical features of lightweight concrete and traditional concrete have been determined,
and the produced mixtures have been compared. Other than that, the reliability of empirically
determined pressure strenght values has been questioned by using the SONREB method.
In chapter, general information is provided and subject, scope and content of study are,
explained, and sone definitions are made in respect of the subject matter. In addition, some
explanations are made as to the characteristics of lightweight concretes, steel fiber fibroid
concretes and polymer reinforced concretes.
2nd chapter, contains experimental work; it deals with preliminary trials conducted on the
characteristics of materials used in alloys as well as with assumptions, and produced, concrete
samples are listed, and provides explanations about the trials conducted on the fresh and
hardened concretes.
3rd chapter gives the, results obtained from the trials. The results obtained for each concrete
group from fresh hardened concrete trials are shown collectively in tables.
4rd chapter deals with and assess the results obtained from mechanic trials conducted on all
concretes produced under the scope of study.
5rd chapter contains the general assessments and suggestions along with the conclusions. The
important conclusions can be expressed as follows.
1. The results of the mechanical features of pumice lightweight aggregate light-weight
concrete
a- For the lightweight concrete, there is a significant relationship between E-Moduli
value, and the pressure strengeht and unit volume weight in terms of (3Rb).
b- It has been concluded that the SONREB method can safely be used to Pennine the
strenght for the light-weight concrete which has maximum (Vhag max. = 0.36) lightweight aggregate volume ratio.
2- The results of the mechanical features of steel fiber reinforced traditional and
lightweight concrete.
a- The E-Moduli value has increased by 24 % in comparison with traditional concrete
and the control concrete with (0.0075) steel fiber volume ratio. The increament is 37
% for lightweight concrete. So, steel fiber increases the E-Modulus of lightweight
concrete more than it does traditional concrete.
b- The steel fiber that is added to lightweight concrete with the same volume ratio -does
not significantly change the pressure strenght and unit weight of this concrete. Even it
decreases the pressure strenght a little bit, and increases the bending strenght by 45%
c- For traditional and light-weight concrete, there is no significant relationship
between E-Modulus, and unit weight and the pressure strenght in terms of (3Rb).
Howewer, these relationship can be established better for steel fiber .reinforced
concrete with (Vhag max. = 0.36) lightweight aggregate volume ratio, and (Vf = 0.0075)
steel fiber volume ratio.
3- The results of mechanical features
added traditional an lightweight concrete
of
styrene-butadiene
latex
polymer
a- While, the styrene butadiene latex supportive material decreases the pressure strenght
of traditional concrete, it increases that of light-weight concrete a little bit. On the
other hand, the 10 % styrene butadiene latex supportive material that is added to lighwegiht concrete with constant steel fiber ratio (Vf = 0.0075) has increased the pressure
strenght of this concrete by 10 %.
b- There is no significant relationship between E-Modulus and unit weight and pressure
strenght for styrene butadiene latex supportive material added non steel fibertraditional and lightweight concrete in terms of (3Rb).
c- Although it is safe to use the SONREB method to measure the pressure strenght of
traditional concrete with changeable styrene-butadiene latex supportive material
volume ratio, there is a 3 % error possibility for lightweight concrete presumed values.
d- For lightweight concrete with constant steel fiber and pumice lightweight aggregate
volume raito, and changeable styrene-butadiene latex polymer supportive material
volume ratio, the values of E-Modulus, the first crack in bending, and, bending and
split tensions have decreased. In terms of E-Moduli, pressure strenght and unit weight
variables (3Rb). The mentioned relationship can be constituted for this concrete
series: According to this, adding latex polymer supportive materials to steel fiber
reinforced light-weight concrete increases the pressure strenght, and decreases the
other strenghts.
Tez Adı : Tuğla Üretiminde Termik Santral Atığı Puzolanik Uçucu Küllerin
Değerlendirilmesi
Yazar Adı: Ayşen ÇELEN ÖZTÜRK
Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim- 2001
ÖZET
Yapılan çalışmada, Tuğla üretiminde kullanılan ana malzeme olan kilin, özelliklerini
geliştirmek amacıyla, termik santrallerde yakılan kömürün katı atığı olarak ortaya çıkan uçucu
kül, katkı malzemesi olarak kullanılmıştır. Uçucu külün seçilmesindeki amaç; bünyesindeki
karbonun yanma sonucu uzaklaşması ile ısı izolasyonu için önemli bir kriter olan porozite
miktarını arttırmasıdır. Genel olarak tuğla bünyesinde oluşan mikroporların avantajı, nemin
kapilarite ile taşınım imkanım gözlemlenebilir oranda yavaşlatmasıdır. Aynı zamanda uçucu
küllerin içerdikleri karbon, tuğlaların pişirilmesinde enerji tasarrufu sağlamaktadır
Birinci bölümde, dünya tarihinde imalatı yapılan ilk yapı malzemesi olma özelliğine sahip
tuğlanın; ilk yıllardan günümüze kadar kısa bir tarihçesi verilmiş, mimarî tasarımdaki rolü,
strüktür kurucu yapı öğesi ve yüzey elemanı olarak çeşitli örneklerle incelenmiştir. Daha
sonra tuğla üretiminde kullanılan kilin yapı ve özellikleri yapı fiziği açısından irdelenmiş,
deneysel çalışmada kullanılan üretim yöntemi anlatılmıştır.
İkinci bölümde, tuğlanın performansım arttırmak için kullanılan katkılarla yapılan araştırma
çalışmaları ve uçucu külün özellikleri ile kullanım alanları incelenmiştir. Üçüncü bölümde,
deneysel çalışmada kullanılan kil ve uçucu külün özellikleri incelenerek, yapılan ön deney ve
numune üretimleri ele alınmış, alınan ön sonuçlara göre deneysel aşamaya geçilmiştir. Bu
aşamada üretilen tuğlaların iç yapı analizleri, fiziksel ve mekânik özellikleri incelenmiştir
Dördüncü bölümde elde edilen tüm sonuçlar, grafik anlatımıyla değerlendirilmiş, uçucu kül
katkı oranlan ve sinterleşme sıcaklıkları (850°C ve 1000°C ) ile irdelenmiştir. Üretilen katkılı
tuğlaların özellikleri, TS 705/ 1985 Türk Standardı ve ASTM C216 Amerikan Standardı ile
karşılaştırılmıştır.
Bu çalışmada sonuç olarak; üretilen uçucu kül katkılı tuğlalarda, ısı yalıtım değerinin
artmasını sağlayan porozite oluşumu elde edilmiş ve mekânik dayanımların ele alınan
standartlardan yüksek olduğu belirlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Seramik, Tuğla, Kil, Uçucu kül, Puzolanik atık.
ABSTRACT
In this study, the production possibilities of lightweight wall bricks of fired clay have been
attempted to be investigated experimentally with a hypothetic-deductive approach.
Investigation of material production possibilities based on local resources becomes as
significant as the other factors that may be effective in the solution of this problem. On the
other hand, taking precautions for energy conservation has become a necessity.
The materials property improvements and addition with other ceramic materials for better
performance are leading to increasing applications in many industrial sectors. Fly ash is a byproduct of thermal power stations. Although the generation of fly ash is very high in Turkey,
the utilization is only %6,5 , posing a serious threat to the environment. The chemical
composition of fly ash is not constant due to the nature of coal available from different places.
However, the main constituents of fly ash are Silica and Alumina. Many efforts in the safe
disposal of the fly ash waste have been made. The emphasis has been given to make value
added products from fly ash. Some of these products are bricks, cements, concrete block,
vibrated paving slabs, tiles, concrete making etc. Efforts are also being made to develop value
added ceramic materials using fly ash as a raw material.
In the first part of this study, the general properties of ceramics and solidification types
effective in the production of ceramic materials and the change in the body of clay due to
firing.
In the second part of the study the literature have been reviewed, on the subject of lightweight
wall bricks of fired clay and using the waste fly ash as a raw materials. Experimental work
consists of two parts. The third part covers the preliminary test. First step of the study, seven
groups of samples with different proportions of clay and fly ash were prepared. Rectangular
shaped samples (40x40x160mm) were prepared from each group, using semi-dry pressing
method. After drying the samples at 110°C, they were sintered at 850°C and 1000°C. In the
second step of this study, the shrinkage, water absorption, density, static modulus of elasticity,
three points bend strength and compression tests of the sintered samples were determined.
And comparative results have been presented.
The variations in the porosity and the shrinkage of the samples were found to be dependent on
fly ash addition.
The overall results showed that, all clay and fly ash proportions are high strength. The
strength of prepared groups was found to be comparable to the TSE 705 and ASTM C 216
standards bricks. These results indicate the possibility of using the fly ash as in the brick
production as a raw material source.
Keywords: Brick, Fly ash, Ceramic composite, Clay, Waste.
Tez Adı : Yapı Düşey Dış Kabuk Bileşenlerinin Performans Belirlenmesi Sürecinde Isı ve
Nem Geçişi Ölçümünde Kullanılabilecek Bir Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Ali ÇİÇEK
Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2002
ÖZET
Bir yapının ömrü ve kullanıcısına konfor koşullarını sağlaması yapıyı çevreleyen kabuğun
sağlığı, tüm atmosfer ve doğa koşullarına karşı direnci ile doğrudan ilgilidir. Bu nedenle yapı
fiziği konusunda çalışma yapan araştırmacılar sürekli olarak yapı kabuğunun sağlığı,
dayanımı ve konfor koşullarına katkıları konusunda teorik ve deneysel araştırmalar
yapmaktadırlar.
Yapı Kabuğunun performansının belirlenmesi sürecinde, ısı ve nem geçişinden kaynaklanan
yapı fiziği sorunlarının çözümlenmesi konusundaki çalışmalar da genellikle, analitik ve grafik
yöntemlerin ayrı ayrı veya birlikte kullanılmasıyla yapılmaktadır. Bilim adamları, çok
tabakalı soğuk veya sıcak yapı bileşenlerinde, teorik yöntemlerin kullanımında, hesap ve
çizimler uzun sürdüğü için, sonuca ulaşmanın zaman aldığı ve hata yapma olasılığı yüksekliği
konusunda hem fikir olmaktadırlar. Gelişen bilgisayar teknolojileri ile doğru sayısal sonuçlara
ulaşmak ve iki veya üç boyutlu grafik düzenlemeleri yapmak son derece kolay hale gelmesine
rağmen, araştırmacılar, analitik ya da grafik yöntemlerin doğruluğunu deneylerle destekleme
gereksinimi duymaktadırlar. Deneysel yöntemlerde ise modellerin yapılması, ölçümlerin ve
izlemenin çok zaman alması ve sonuçlara ulaşmak için bulunan verilerin tekrar analitik hesap
veya grafik yöntemler kullanmayı gerektirmesi konuyu yorucu hale getirmektedir.
Bu çalışmada yapıyı dış iklimsel etkilerden koruyarak, kullanıcıya konfor koşullarına uygun
bir ortam sağlayan yapı kabuk bileşenlerinin, çeşitli kimyasal ve fiziksel etkenler karşısındaki
davranışlarının incelenmesi, etkilenme sürecinde ölçüm sonuçlarına çok hızlı ulaşılması ve
ölçüm sonuçlarının, kullanılmakta olan mevcut hesap yöntemleri ile karşılaştırılarak deneyin
yapılması sırasında da takip edilebilmesi amaçlanmıştır. Bu amaca uygun olarak geliştirilen
çalışma önerisi beş ana bölümden oluşmaktadır.
Çalışmanın birinci bölümünde, yapı kabuğu, kabuk bileşenleri ve kabuk bileşenlerinde
performans kavramı ile ilgili tanım ve sınıflandırmalar yapılmıştır. Yapı düşey dış kabuk
bileşenleri, ısı ve nem geçişi esas alınarak ayrıca sınıflandırılmış ve örnek kesitler verilmiştir.
Yapı kabuk bileşenlerinin performansını etkileyen biyolojik, kimyasal ve fiziksel etkenler
kısaca açıklanmıştır.
İkinci bölümde, düşey dış kabuk bileşenlerinden ısı ve nem geçişinin incelenmesi amacıyla ısı
ve nem ile ilgili tanımlar verilmiştir. Isının katı, sıvı ve gazlardan iletim, taşınım ve ışınım
yoluyla geçişi kısaca anlatılmıştır. Nem ve nemle ilgili tüm tanımlar yapıldıktan sonra,
sıcaklık ve nem arasındaki etkileşim ele alınmıştır.
Saydam ve opak düşey dış kabuk bileşenlerinden "kararlı durumda ısı geçişi" ve "zamana
bağlı ısı geçişi" konusunda gerekli bilgiler aktarılmıştır. Düşey dış kabuk bileşenlerinin, pratik
nemliliği, doyma ve denge nemliliği, nem kapasiteleri, kabuğun emiciliği, difüzyon olayı ve
difüzyon dirençleri, kabuk yüzeyinde ve içinde oluşan yoğuşma konusu ele alınmıştır. Düşey
dış kabuk bileşenlerinde ısı ve nem geçişinden kaynaklanan yapı fiziği sorunlarına
değinilmiştir.
Üçüncü bölümde, yapı bileşenlerinden ısı ve nem geçişinin hesaplanmasında kullanılan
başlıca yöntemler anlatılmış ve konuya ilişkin Türk standartları verilmiştir. Isı geçişi için
incelenen analitik, sayısal, analog ve grafik hesaplama yöntemlerinin ardından nem geçişi
konusunda kullanılan genel formül yöntemi, çiğ noktası yöntemi, "Glaser" analitik ve grafik
yöntemleri ve Glaser yöntemlerinin çeşitli bilim adamları tarafından yapılan düzenlemeleri
incelenmiştir.
Yukarıda bahsedilen teorik yöntemlerin yanı sıra bu konuda kullanılan deneysel ölçme ve
değerlendirme konusunda genel olarak kullanılan klasik yöntemler anlatılmıştır. Gerek gerçek
boyutlarda, gerekse laboratuar ortamlarında yapılan deneylerin uygulamaları ve hesaplama
biçimlerinin incelenmesinden sonra deneylerle ilgili Türkiye'de kullanılan deney standartları
hakkında bilgi verilmiştir.
Üçüncü bölümün değerlendirilmesi sonucu, bu konuda kullanılabilecek bir deney aleti ve bu
alet ile entegre çalışabilecek bir bilgisayar programı geliştirilerek sürenin kısaltılması, deney
sırasında yapılan sıcaklık ve nem ölçümlerinin yanı sıra hesaplamalarının da bilgisayar
aracılığıyla eş zamanlı olarak gerçekleştirilmesiyle hata olasılığının ortadan kaldırılması ve
diğer taraftan deneyin yapılması sürecinde olayın grafiklerle gözlenmesinin araştırmacı ve
mimarlara çok yararlı olacağı gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Dördüncü bölümde, yapı düşey dış kabuk bileşenlerinin performans ölçümünde kullanılmak
üzere yeni bir yöntem önerilmiştir. Yöntem, laboratuar koşullarında çalışacak mikro proses
kontrollü bir deney aleti ile yapılan ölçümlerin yine bilgisayar ortamında izlenmesi ve
değerlendirmesi esasına dayanmaktadır. Yöntem önerisinin tanıtımını takiben, önerinin
uygulamasında gerekli olan ve laboratuar koşullarında öngörülen deneylerin yapılabilmesi
için, geliştirilen aletin teknik ayrıntıları verilmiştir.
Deneyler için yaratılacak olan yapay iç ve dış ortam koşullarında kullanılacak olan, soğutma,
ısıtma, gaz (H2S, S03, S02, C02, CO, N02, vb), su buharı, güneş ışınımı(UV, UV2, IR) sağlayan
tüm donanımın teknik özellikleri ve işlevleri anlatılmıştır. Yapay olarak oluşturulan iç ve dış
iklimsel ortamların ve yapı kabuğunun iç ve dış ortamlara bakan yüzeyleri ile kabuğun iç
kısmında yapılacak ölçümler için kullanılacak ölçüm donanımlarının özellikleri tanıtılmış,
akım şemaları verilmiştir.
Bu bölümün sonunda deney aletine gerekli koşulları sağlaması, istenilen kuru termometre
sıcaklık ve yüzde cinsinden bağıl nem değerleri ölçümlerinin yapılması, yapılan ölçümlerin
teorik hesap yöntemleri kullanılarak ulaşılan değerler ile kıyaslaması, anında grafiklere
dökerek sonuçlara-kolaylıkla ulaşmayı hedefleyen yazılım ve donanımın detayları ile
bilgisayar programının adımları, yapılacak deney için yapay çevre koşullarının yaratılması ve
deneyin programlanması anlatılmıştır.
Beşinci bölümde önerilen yöntem ve gerçekleştirilen deneyler ile ilgili koşullar, deneyi
yapılan yapı düşey dış kabuk bileşenlerinin verileri, ölçüm sonuçları, hesap değerleri ile
karşılaştırmaları sayısal ortamda ve grafiklerle desteklenerek verilmiş ve deney sonuçları
irdelenmiştir.
Sonuç bölümünde bu çalışmadan elde edilen sonuçlar verilmişti
UEBERSETZUNG
Das Leben und der Komfort eines Gebaudes bezihen sich direkt auf dessen umgebende Hülle
und die Widerstandsfaehigkeit gegen aile atmospherischen sowie Natur bedingten
Umstaende. Deshalb werden im bauphysikalischen Gebiet permanent Untersuchungen über
die Eigenschaft, Leistungsfaehigkeit der Gebaudehülle und deren Beltrag zu den
Komfortbedinungen gemacht.
Waehrend des Bestimmungsprozesses der Leistungsfaehigkeit der Gebaudehülle werden die
Arbeiten über die bauphysikalishe Problematik, basierend auf den Durchlass von Temparatur
und Feuchtigkeit, meistens anhand der eizelnen öder kombinierten Anwendung analytischer
und grafischer Methoden geführt. Bei den mehrshicten, kalten öder warmen Baukornponenten
verursacht die Anwendung dieses theoretischen Ansatzes jedoch. Verzögerungen zum
gezielten Ergebnis und hohe Fehlerquoten, da die theoretischen Methoden zeitaufwendige
Berechnungen und Zeichnungen benötigen. Dennoch wurden das Erreichen korrekter
mathematischen Ergebnisse und die Darstellungsmöglichkeiten der zwei- bzw.
dreidimensionalen Grafiken durch die fortgeschrittene Computertechnologie viel einfacher.
Trotzdem haben die Forscher das Bedürfnis, die Stimmigkeit der analytischen und grafıschen
Methoden anhand der Experimente zu unterstützen. Jedoch kommt auch bei den
experimentellen Methoden die o.g. Problematik zustande, vor allem durch das Bauen von
Modellen, den Zeitaufwand bei Bemessungen und der Beobachtungen bzw. der
Notwendigkeit von neuen analytischen öder grafischen Methoden, um aus den erreichten
Werten zu gezielten Ergebnissen zu gelangen.
In der vorliegenden Arbeit wird das Verhalten der Komponenten von Bauhüllen, die dem
Nutzer das geeignete Umfeld für Komfortbedingungen anbieten, unter verschiedener
chemischen und physikalischen Faktoren untersucht. Ein anderes Ziel der Arbeit ist auch, das
schnelle und unaufwendige Erreichen der Bemessungsergebnisse und das Vergleichen dieser
mit bereits bestehenden, angewendeten Berechnungsmethoden im Lauf der Experimente über
die Phase der o.g. Einflüsse. Der sich auf die. genannten Ziele bezihende Vorschlag besteht
aus sechs Hauptbereichen.
In dem ersten Kapitel der Arbeit wurden Definitionen und; Kategorisierungen über die
Gebaudehülle, deren Komponente genannt und der Begriff von Leistung dieser Komponente
gedeutet Die. Komponente der vertikalen aeusseren Hülle wurden, basierend auf dem
Durchlass von Temperatur und Feuchtigkeit, getrennt kategorisiert und Beispiele anhand
gezeichneter Schnitte gegeben. Kurze Erklaerungen über die biologischen, chemischen und
physikalischen Faktoren, die die Leistung der Hüllenkomponente beeinflussen, wurden
dazugefügt.
In dem zweiten Kapitel wurden Temperatur- und Feuctigkeitsterminologie eriaeutert, um den
Temperatur- und Feuchtigkeitsdurchlass durch die Komponente der vertikalen Aussenhülle
naeher untersuchen zu können. Die Durchdringungsmöglichkeiten (Leitfaehigkeit, Strahlung
und Übertragung ) der Temperatur durch feste Stoffe, Flüssigkeiten und Gase werden kurz
erklaert. Nach der Erlaeuterung aller Definitionen über die Feuchtigkeit wurden die
Verhaeltnisse zwischen Temperatur und Feuchtigkeit untersucht.
Über den Temperaturdurchlass durch transparente und transluzente Komponente der
vertikalen Aussenhülle im statischen sowie kinetischen. Zustand wurden die nötigen
Informationen gegeben. Die Untersuchungen über die Komponente der vertikalen
Aussenhülle wurden mit deren praktischer Feuchtigkeit, der Saettigung und dem
Gleichgewicht der Feuchtigkeit, dem Feuchtigkeitskapazitaet, der Saugfaehigkeit der Hülle,
der Diffusion und der Widerstands faehigkeit gegen die Diffusion und der Kondensation an
der. Oberflaeche sowie im Inneren der Hülle fortgesetzt. Nach der Unter suchung der
Probleme, die auf dem Durchlass der Temperatur und Feuchtigkeit an der vertikalen
Aussenhülle basieren, wurden die Ergebnisse angegeben.
İm dritten Teil wurden die haeufigsten Methoden bei der Berechnung von dem Temperaturund Feuchtigkeitsdurchlass an den Baukomponenten und die diesbezüglichen Türkischen
Normen ( TS ) erlaeutert Nach der Unterşuchung von analytischen, mathematischen, analogen
und grafischen Berechnungsmethoden, die zur Bestimmung von Temperatundurchlass dienen,
wurden die allgemeinen Formeln, die Glaserscheri analytischen und grafischen Methoden und
deren Bearbeitung bzw. Weiterentwicklung von verschiedenen Wissenschaftlern zur
Bestimmung von Temperaturdurchlass betrachtet.
Neben den o.g. theoretischen Methoden wurden die experimentellen Berechnungs- sowie die
allgemeinen Beurteilungsmethoden in diesem Gebiet erklaert. Nach der Unterşuchung der
Experimente, die sowohl in reelen Dimensionen als auch in Laboren geführt worden sind, und
der Beobachtung der Berechnungsarten über die in der Türkei verwendeten Standarts wurden
von diesen Experimenten berichtet.
Am Ende des dritten Kapitels wurden die bestehenden Methoden diskutiert. Das Ergebnis
dieser Diskussion hat auf die Notwendigkeit der Vermeidung vom Zeitveriust, von hohen
Fehlerquoten und praeziser Beobachtungen von Grafiken hingewiesen. Dies bedeutet, dass
ein Modeli für Experimente gebaut werden muss, welches mit einem integrierten.
Computerprogramm zur Beseitigung der festgestellten Probleme augestattet ist. Die dadaurch
mögliche, automatische Berechnung der Beobachtungen und Bemessungen waehrend des
laufenden Experiments erzielt die Baseitgung der Zeitverzögerungen, die Minimalisierung –
im idealen Fail auch die Abshaffung- von Fehlerquoten sowie die praezise Darstellung bzw.
Beobachtung von Grafiken.
İm vierten Kapitel der Arbeit wurde eine neue Methode vorgeschlagen, die zu der Bemessung
von Leistungsfaehigkeit der Komponente vertikaler Aussenhülle des Gebaudes dienen soll.
Sie beinhaltet den Ansatz, die im Labor erhaltenen Bemessungen an dem Experimentmodell
mit integriertem Computerprogramm, wiederum im Computer zu beobachten, zu prüfen und
zu beurteilen. Folgend zu der Beschreibung der neuen Methode wurden die Voraussetzungen
zur Umsetzung des Vorschlags und die Details des entwickelten Experimentmodells zur
vorgeschlagenen Bcperimente im lâboratorischen Umfeld genannt.
Die technischen Eigenschaften und die Funktion der ganzen Ausstattung, die Komponente der
Experimente, welche in dem für die Experimente hergestellten künstlichen und natürlichen
Umfeld angewendet werden, beinhaltet und die Abkühlung sowie die Erwaermung schafft
und die Gase (H2S, S03, S02, C02, CO, N02 ete), den Wasserdampf, die Sonnenstrahlung (UV,
UV2, İR) enthaelt, wurden erlautert. Neben den inneren und aeusseren Oberflaechen der
Gebaeudehülle sowie der künstlich hergestellten, inneren und aeusseren klimatisehen
Umfelden wurden die Eigenschaften und Schemen der Ausstattungen zu den Bemessungen an
der inneren Seite der Hülle vorgestellt
Am Ende dieses Kapitels wurden die Herstellung der nötigen Voraussetzungen für das
Experimentmodell, die verlangten Bemessungen trockener thermischen Werte und
prozentualer Feuchtigkeitswerte, der Vergleich von beobachteten Bemessungen mit den durch
theoretische. Methoden erreichten Ergebnissen erlautert. Die Details von Software und der
Ausstattung, die das unaufwendige Erreichen der Testergebnisse und die Reduktion der
Fehlerquoten anhand der sofortigen Darstellung der Grafiken vorsieht, wurden
bekanntgegeben. Schliesslich wurden die Schritte des Computerprogramms, die Herstellung
des Umfelds und die Programmierung von dem Experiment erklaert.
İn dem fünften Kapitel wurden die Voraussetzungen der vorgeschlagenen Methode und der
durchgeführten Experimente, die Werte der untersuchten Komponente vertikaler Aussenhülle
eines Gebaudes, die Ergebnisse der Bemessungen, die Rechnungswerte sowie deren.
Vergleiche mit mathematischen und grafischen Unterstützungen angegeben und die
Testergebnisse untersucht.
İm sechsten und letzten Kapitel wurden die Resultate dieser Arbeit erlaeutet.
Tez Adı : Doğal Taş Malzeme Koruyucuların Performans Ölçümünde Deneysel Metot
Araştırması
Yazar Adı: Sibel Onat HATTAP
Danışman: Doç. Dr. Kemal ÇORAPÇIOĞLU
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2002
ÖZET
Bu çalışmada, ülkemizdeki restorasyon ve konservasyon uygulamalarındaki koruyucu
malzeme kullanımında çalışma sürelerini kısaltacak bir metot aramak amaçlanmıştır.
Aşınmış doğal taşların korunması için, yeni polimer ürünlerin dayanıklılıklarını hızlandırılmış
eskitme deneyleri ile kanıtlamaları gerekmektedir. Laboratuarda deneysel çalışma
yapılmadan, yapı yüzeyinde koruyucu malzeme uygulamak çoğu zaman geri dönüşümsüz
hatalara yol açmaktadır. Özellikle bu uygulamaların daha çok tarihi eserler üzerinde yapıldığı
göz önüne alındığında, ön deney ve laboratuar çalışmalarının önemi ortaya çıkmaktadır.
Beş bölümden oluşan tezde literatür çalışması ile mevcut deney yöntemlerinin irdelenmesi ve
yeni bir deney metodu geliştirilmesi hedeflenmiştir.
Birinci bölümü oluşturan girişte, konunun boyutları irdelenmiş, çalışmanın amaç ve kapsamı
belirtilmiştir.
İkinci bölümde, malzeme koruyucuların kullanım amacı ve gerekliliği araştırılmış, doğal taş
malzemenin özelliklerini kaybetmesine neden olan bozulma etkenleri açıklanmıştır.
Üçüncü bölümde, malzeme koruyucuların kullanımında, uluslararası literatürde yer alan
deney metotları ile standartlar irdelenmiştir. Deneyler tek veya çok parametreli olarak
sınıflandırılmış ve aynı deneylerin farklı ülkelerdeki uygulamaları ele alınarak deneyler
yapılmış, sonuçlan grafik anlatımı ile verilmiştir.
Dördüncü bölümde, bir önceki bölümde yer alan deney çalışmaları sonucunda yapılan
tespitler üzerine Koruyucu Performansı Test Cihazı geliştirilmiştir. Deneylerde koruyucu
malzeme seçimini yapılan ön deneyler, korunan doğal taş malzeme seçimini ise ülkemizdeki
kullanım potansiyeli ve malzeme özellikleri belirlemiştir. Koruyucu Performansı Test
Cihazı'nda Su Emme, Tuz Kristalizasyonu, Güneş Işınından (Ultraviyole-mor ötesi ve
Enfraruj-kızıl ötesi), Yağmur Simülasyonu, Zemin Suyu Simülasyonu yapılabilmekte ve bu
etkiler tek ya da bir arada istenilen süreye programlanarak verilebilmektedir.
Beşinci bölümde, deney çalışmalarının sonuçlan değerlendirilmiş, tek ve çok parametreli
deneyler karşılaştırılmalı olarak ele alınmış, sonuç ve öneriler verilmiştir.
Çalışmada sonuç olarak, doğal taş malzemede bozulma sebepleri belirlendikten sonra, bunlar
laboratuarda simülize edilmiştir. Her doğal taş malzemenin ve koruyucu malzemenin kendine
has özellikleri olduğu dikkâte alınarak koruyucu kullanımında hızlandırılmış deneysel
metotların uygulanmasının gerekliliği, hızlandırılmış eskitme faktörlerinin ve iklimsel
verilerin simülasyonunun önemi ortaya çıkmıştır.
Geliştirilen 'Koruyucu Performansı Test Cihazı', deneylere zaman ve uygulama açısından
pratiklik kazandırmış ve örneklerinden farklı olarak doğal taş malzemede zemin-toprak
etkisini simülize edebilmiştir.
ABSTRACT
The aim of this study is to search a method that would shorten the working time for the
preservative material usage in the restoration and conservation applications in our country.
In order to protect worn out natural stones, the strength of new polymer products: should be
proved through accelerated wearing-out experiments. Applying preservative material on the
surface of the structure without conducting experimental work in the laboratory usually
results with irreversible mistakes. Taking into consideration that such applications are mostly
made on historical monuments, the importance of the preliminary experiments and laboratory
studies becomes obvious.
In the thesis consisting five parts, literature study, evaluation of existing experimental
methods and development of new experimental methods are aimed.
The first part as introduction deals with the importance of the subject at length and states the
purpose and scope of the study.
The second part presents an examination of the purpose and necessity of use of the material
preservatives as well as explanation of deterioration factors that lead to loss of natural stone
material properties.
The third part considers the experimental methods and standards found in the international
literature for the use of material preservatives. Experiments, which are classified as having
single or multiple parameters, are performed according to the similar experiments done in
various countries and the results are indicated in graphics.
In the fourth part, according to the evaluation of the experiments done in the previous part,
The Preservative’s Performance Test Device has been designed.
The preliminary
experiments determined the selection of preservative materials, whereas the utilization
potential and the specifications of the materials used in our country determined the selection
of preserved natural stone. By using The Preservative's Performance Test Device, Water
Absorption, Salt Crystallization, Sun Radiation (Ultraviolet and Infrared), Rain or Ground
Water Simulation can be performed and these impacts can be given separately or together as
being programmed into the desired time. The test conditions are simulated taking climatic
conditions into consideration.
In the fifth part, the results of the experiments are evaluated, the experiments with single or
multiple parameters are handled in a comparative manner and conclusion and suggestions are
presented.
As a result, after the determination of the reasons of deterioration on natural stone material,
these are simulated in laboratory. Considering every natural stone and protective material has.
its own unique properties, the necessity of applying accelerated experimental methods for the
usage of preservatives and the importance of. the simulation of accelerated wearing out
factors and climatic conditions are revealed.
The Preservative's Performance Test Device has given practicality to the tests in terms of
time, and application and contrary to other devices, it has been able to simulate ground-earth
(salt and water) impact in natural stone material.
Tez Adı :
Sentetik Bağlayıcılı Hazır Sıvaların Fiziksel Çevre Etkileri Karşısındaki
Davranışları Üzerine Bir Araştırma
Yazar Adı: Cüneyt DİRİ
Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-2003
ÖZET
Yapılarda, kullanım süreci içinde devamlı olarak dış ortamla karşı karşıya bulunan ve
atmosfer etkilerine maruz kalan yapı malzemelerinin, özellikle dış kaplamaların, harici
durabil itesi, mimarları, inşaatçıları ve kullanıcıları her zaman büyük ölçüde kaygılandıran bir
konu olmuştur.
Söz konusu kaplama malzemelerinden bir tanesi olan, yapıların cephelerinde son kat olarak
kullanılan sentetik bağlayıcılı ( akrilik ) hazır sıvalar bu çalışmada ele alınmış ve fiziksel
çevre etkileri karşısındaki davranışları birbiriyle yakından ilişkili olduğu düşünülen 3
parametreyle (U.V. radyasyon, sıcaklık ve su etkisi) incelenmiştir.
Birinci bölümde sentetik esaslı hazır sıvalar, özellikleri, uygulama yerleri ve çeşitleriyle genel
olarak tanımlandıktan sonra bileşenleri tek tek ele alınmış ve özellikleri üzerinde ayrı ayrı
durulmuştur. Bu bölümde esas bileşen olan ve kaplama malzemesine karakteristik
özelliklerini veren bağlayıcılar üzerinde yoğunlaşılarak sentetik malzemelerin temelini
oluşturan polimerlerin yapısı ve özellikleri ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Daha sonra sentetik
kaplamaların 3 önemli özelliği olan adhezyon, su absorbsiyonu ve buhar geçirimlilikleri
incelenmiştir.
İkinci bölümde önce fiziksel çevre etkileri tanımlanmış ve iklim öğeleri üzerinde ayrı ayrı
durulmuştur. İklim öğeleri arasında dış kaplamaların degredasyona uğramasında parametre
teşkil edecek etkiler ele alınmış, özellikle organik yapıların bozunmasında önemli bir etken,
olan güneş radyasyonu incelenmiştir. Daha sonra Türkiye iklimi hakkında genel bilgiler
verilmiştir.
Üçüncü bölümde çeşitli fiziksel çevre etkileri karşısında sentetik dış kaplamalarda görülen ve
kaplamaların koruyucu işlevlerinin kaybolmasına yol açan bozunma ve tahribatlar ele
alınmıştır.
Deneysel çalışma bölümü olan dördüncü bölümde deneyde kullanılan numuneler ve bunların
üretim koşulları belirlenerek numunelerin üretimine geçilmiştir. TS 7847'de belirtilen deney
koşullarının yeterli olmadığı tespit edilerek hazırlanan numunelerin hızlandırılmış atmosfer
koşullan deneyine tabi tutulması amacına yönelik özel bir deney aleti üretilmiştir.
Laboratuarda hazırlanan bu deney düzeneği ve deney koşulları hakkında gerekli bilgiler
verilmiş, çalışma kapsamı içinde, alınan kabuller ve deney yöntemleri açıklanmıştır. Deneyler
sonrası, elde edilen deney sonuçları tablo ve grafikler halinde verilerek bunların
değerlendirilmesine geçilmiştir.
Sonuç bölümünde deney sonuçlarının değerlendirilmesinin ışığı altında, sentetik bağlayıcılı (
akrilik ) hazır sıvaların fiziksel çevre etkileri karşısında performanslarına yönelik ve yapıdaki
kullanımı hakkında genel bir değerlendirme yapılarak elverişsiz iklim koşulları için önerilerde
bulunulmuştur
ABSTRACT
The durability of materials, especially exterior coatings, used on buildings and subsequently
exposed to weather is of great worry to the architect, the builder and the ultimate user.
What is researched in this study is one of the coating materials, a synthetic based plaster
which is used for the outer cover as the last layer. This material's outer surface durability is
studied in terms of three interacting factors; heat, water and U.V. radiation.
In the first part, synthetic based plasters are identified in general with their properties, types
and application surfaces. Then their components are examined in detail one by one; Here, the
binders are particularly examined, which are the main components and form the characteristic
properties of the coating materials. The structure and properties of polimers - the basis of
synthetic materials - are studied, the important physical and chemical properties. (
'particularly adhesion, water absorbsion and vapor transparency ) of the synthetic coatings are
researched.
In the second part, at first, the physical environmental effects are identified and climatic
elements are studied in particular. Here, the factors wearing out the outer coatings are
considered and after studying the solar radiation - the main factor on the degradation of
organic structures - in detail, some general information on climatic conditions of Turkey is
given.
In the third part, degradation in the synthetic outer coatings under the influence of various
environmental conditions resulting in the loss of preventive properties of the coating materials
is examined.
In the fourth part, sample materials and their production conditions are identified and the
materials are produced. As the experiment conditions stated in Turkish Standards 7847 are not
considered to be satisfactory, a special experiment device is manufactured in order to perform
accelerated wheatering tests on the sample materials. Information on the experiment
conditions and the equipment used in the laboratory is provided together with the assumptions
taken and the methods used. Test results are documented in table and graphics forms and then
appraised.
In the conclusions section, a general appraisal regarding synthetic based (acrylic) coating
materials' performances under physical environmental effects and their usability on buildings
is done and suggestions concerning their applications in challenging climatic conditions are
made.
Tez Adı : Dış Cephe Kaplamalarında Polimer Esanslı Malzemenin UV, Isı ve Suyun Etkisi
Karşısında Yüzey Dayanıklılığının Araştırılması
Yazar Adı: Hale GEZER
Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mayıs -2005
ÖZET
Yapılan çalışmada dış cephe kaplamaları arasında özellikle son yıllarda tercih edilen polimer
esaslı malzemenin. UV, ısı ve su bileşik etkileri karşısında farklı sürelerde ortaya çıkan
davranışları ele alınarak; malzemenin bozulma dereceleri ve işlev kayıpları
değerlendirilmiştir. Çalışma dört bölümdür.
Birinci Bölümde, yapıda çeşitli dış cephe kaplama türleri, uygulamaları, seçim kriterleri ve
cephe sistemlerinde dayanıklılığı etkileyen dış çevre faktörleri hakkında genel bilgiler
verilmiştir. Ayrıca polimer esaslı malzemenin, poliüretan ve polivinil klorür' ün fiziksel ve
kimyasal özellikleri ayrıntılı olarak incelenmiştir.
İkinci Bölümde, çalışmayı yönlendiren ve ona dayanak oluşturan literatüre değinilmiş; bu
bağlamda polimer malzemenin yüzey dayanıklılığının UV, ısı, su gibi fiziksel çevre faktörleri
karşısındaki etkilenme derecesini irdeleyen çeşitli araştırmalar ve bunların sonuçlan
gösterilmiştir.
Üçüncü Bölümde, polimer malzemenin yüzey dayanıklılığım belirleyici Standard ve deney
yöntemleri hakkında genel bilgi verirmiş, özellikle UV, ısı ve su etkilerinin hızlandırılmasıyla
ilgili yöntemler ayrıntısı ile incelenmiştir.
Dördüncü Bölümde, PU ve PVC malzemenin, Standard atmosfer koşullan tanımlanarak bu
koşullardaki performanslarına yönelik yüzey dayanıklılık deneyleri (renk, parlaklık, yüzey
sertliği, çekme deneyleri) yapılmıştır. Özel olarak çeşitlendirilmiş koşullarda UV, ısı ve su
parametreleri yüklenebilen bir deney düzeneği hazırlanarak; PU ve PVC malzeme üzerinde
farklı zaman periodlarında ve yaratılan farklı koşullarda yaşlandırma deneyleri yapılmıştır.
Yaşlandınlmış malzeme üzerinde yapılan yüzey dayanıklılığı ile ilgili deneyler sonucu
malzemenin son durumunu gösteren verilerle kondisyonlanmış (Standard atmosfer
koşullarında sabitlenmiş ve hiçbir dış etkiye maruz kalmamış) malzeme için bulunan değerler
ortaya konmuş ve karşılaştılmıştır.
Araştırmada her iki malzemenin uzun periodlardaki dayanıklılığıyla ilgili öngörü oluşturması
açısından elde edilen veriler doğrultusunda istatistiksel değerler elde edilmiştir.
Çalışmanın deneylere dayalı bulguları ve istatistikî değerler ile ulaşılan sonuçlar; tezin Sonuç
Bölümü'nde gösterilmiştir. Uygulanmış deney sonuçlan ve öngörüye dayalı istatistiksel
sonuçlar ayrı ayrı değerlendirilmiş, PU ve PVC esaslı dış cephe kaplamalarının yüzey
dayanıklılığı performans düzeyleri yorumlanmış ve sonuçta mavi renkli PU malzemenin renk
kaybının giderilmesi koşuluyla, her iki malzeme için özellikle İstanbul-Kuzey Bölgesi'nin
daha uygun olduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca her ilci malzemenin üretim ve uygulama kolaylığı sağlaması, ekonomik olması, diğer
dış cephe kaplama malzemesi arasında tercih edilebilme özelliği getirmektedir. Ancak
renginin solması veya bozulması, malzemenin sunaklığı veya gevrekliğinin değişimler
göstermesi, plastik malzeme arasından son ürün seçimine gidilmeden önce, iklimsel verilerin
esas alındığı bir karşılaştırmanın uygun olacağı sonucuna varılmıştır.
ABSTRACT
In this thesis, two popular polymer-based materials' degree of degradation and property loss
are analysed, taking into account combined condition of UV, heat, water and their behaviours
that emerged in different periods. The study consists of four chapters.
First chapter introduced general information about exterior coatings, selection criteria for
materials and environmental conditions that influence durability of external surfaces, followed
by specifics on physical and chemical properties of polymeric materials, PU and PVC.
Second chapter deals with, state of the art on the subject thesis in regard to polymers surface
durability against physical and environmental effects of UV, heat and water.
Third chapter, conveys general information about durability standards and experimental
results of polymers surface and of, with special emphasis on accelerated methods i.e. UV,
heat and water methods.
In the fourth chapter; standard atmospheric conditions are defined and PU and PVC materials
are tested for performance under standard conditions. A special testing device is designed on
which UV, heat and water parameters can be loaded and tested for ageing under specific
conditions and time periods. Following this process; performance tests are conducted on the
aged materials and the resulting data is compared to data of standard atmospheric weathering
conditions.
Statistical data have been prepared in order to generate foresight about the durability of both
materials in long periods.
The results that are reached by statistical data and diagnosis based on experiments are
introduced in the conclusion part of the thesis. The experiment and statistical results are
separately evaluated, PU and PVC based exterior coating' surface durability performances are
interpreted and, it seems appropriate that if blue colored PU's loss of colour is avoided, the
North Region of İstanbul will be adequate for both materials.
In Conclusion, both materials are preferable as exterior coatings, as they provide convenience
in practice and production and because its more economical. However, in case the materials'
color is faded and decayed, or ductility and brittleness are changed than. it will be more
appropriate to make a comparison by taking the climatic data into consideration before
selection the last product through plastic materials.
Tez Adı : Sürdürülebilir Mimari için Pirinç Çeltiği Kabuk Külünden Üretilen Isı Korunumlu
Cam Yapı Malzemesi
Yazar Adı: Genco BERKİN
Danışman: Prof. Dr. Murat ERİÇ
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Yapı Fiziği ve Malzemesi Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart -2006
ÖZET
Doğa ve kent etkileşimi, endüstri devrimi ve onu izleyen hızlı kentleşme sonucunda doğanın
dengesini bozmuştur. Artan nüfus ve enerji ihtiyacı atmosfere daha fazla CO2 bırakılmasına
neden olmuştur. Bu etkenler sonucunda atmosferde soğurulan güneş ışınları sera etkisi
yaratarak dünyanın yıllık ortalama sıcaklıklarını yükseltmiş ve küresel ısınmaya neden
olmuştur. Ortaya çıkan insan ve çevre tehdidi, ekoloji biliminin gelişmesine yol açmıştır.
Yapı sektörünün doğal kaynakları bir taraftan tükettiği, diğer taraftan kirlettiği bilinmektedir.
Bu düzenin sürdürülebilir bir tarafı kalmamıştır. Sürdürülebilir bir yaşam için kaynakların
korunması, yapı malzemelerinin geri dönüşümlü malzemelerden elde edilmesi ve ısı yalıtımı
sağlamaları gerekliliği ortaya çıkmıştır. Tüm bu parametreler sürdürülebilir mimari için
ekolojik yapı malzemelerinin kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Çevreci perspektifte bu
malzemelerin, atıkların değerlendirilmesi ile oluşan, geri dönüşümlü ve yeniden kullanıma
olanak tanıyan özellikte olmaları talep edilmektedir.
Bu çalışmada, yapıyı dış iklimsel etkilerden koruması, ekolojik dengelerin korunması ve
sürdürülebilir mimarlığa katkı sağlamak amacıyla, bir bitki atığı olan pirinç çeltiği kabuk
külü, literatürde ilk kez olarak, mevcut şartlarda düz cam kompozisyonunda kum yerine
kullanılarak “ısı soğuran renkli cam yapı malzemesi” elde edilmiş ve çeşitli deneylere tabi
tutulmuştur.
Çalışmanın birinci bölümünde pirinç çeltiği kabuk külünün elde edimi ve kullanım alanlarına
değinilmiştir. Ayrıca pirinç çeltiği kabuk külünün, Çin ve Hindistan gibi büyük miktarlarda
pirinç çeltiği üreten ülkelerde çevre kirliliğine yol açmakta olduğundan ve bu bitki atığının
yapı endüstrisinde kullanılarak; kirlenmenin, kırsal ve kentsel bölgenin atık alış verişi ve geri
dönüşümlü yapı malzemesi üretimi perspektifi ile ortadan kaldırılacağı savunulmuştur.
Çalışmanın ikinci bölümünde sürdürülebilir mimari ve ekolojik yapı malzemesi ilişkileri
incelenmiş, yapı kabuğu bileşenleri içinde en çok ısı kaybına yol açan pencere camının ısı
yalıtım özelliğinin iyileştirilmesinin sürdürülebilir mimariye ne ölçüde katkı sağlayacağı
ortaya konmuştur.
Çalışmanın üçüncü bölümünde ekolojik yapı malzemelerinde ısı yalıtımı ve kazanımı
konuları işlenmiştir. Güneş enerjisinden pasif yollarla faydalanmanın yolları ve gerekliliği
ortaya konmuştur. Isı soğuran camların kullanıcı konforunu nasıl etkilediği, hangi alanlarda
kullanıldığı ve çeşitli dalga boylarında ısı dinamikleri ayrıntılı şekilde sunulmuştur.
Dördüncü bölümde düz cam kompozisyonunda kum yerine Pirinç Çeltiği Kabuk Külü
kullanılarak yapılan eritişlerde elde edilen camın ışık ve solar geçirimlilik deneyleri
gerçekleştirilmiştir. Camların renklerinin pirinç çeltiği külündeki safsızlıklardan dolayı füme
ve yeşil olduğu gözlemlenmiştir. TÜBİTAK MAM’da mikro sertlik ölçümü yapılmış ve
elektron mikroskobuyla görüntü alınmıştır. İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Jeokimya Laboratuarında Pirinç Çeltiği Kabuk Külü içerdiği safsızlıklardan arındırılıp saf
silisyum dioksit elde edilmiştir. Safsızlıklarından arındırılmış pirinç çeltiği kabuk külünden
şeffaf cam elde etmek için bir eritiş daha yapılmıştır. Bu eritişte pirinç çeltiği kabuk külü
camının şeffaf olduğu gözlenmiştir. İstanbul Teknik Üniversitesi Makina Fakültesi Isı Geçişi
Laboratuarında Isı iletkenlik deneyleri yapılmıştır.
ŞEHİR VE BÖLGE PLANLAMA
ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı : Kentsel Sitlerin Saptanması ve Koruma Amaçlı Planlarının Yapılması İçin Bir
Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Selcan Teoman
Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz -1986
Tez Adı : Beşeri Yerleşmelerde Eğitim Donatımları İle İlgili Yönlendirici Değerlerin
Belirlenmesi ve Kullanımı İçin Bir Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Nurdan Südor
Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim -1989
Tez Adı : Belediye ve Mücavir Alanlar Dışında Kırsal Alanlarda Planlama Süreci Üzerine
Bir Araştırma ve Planlama İçin Ussal Bir Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Şazıman Sazak
Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım -1990
Tez Adı : Yerel Yönetimlerin Yeniden Yapılaşması
Yazar Adı: Şenol Erensoy
Danışmanı: Prof. Dr. K. Ahmet Aru
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz- 1991
Tez Adı : Kentsel Büyümede İletişim Kuramının Etkinliği
Yazar Adı: Akın Eryoldaş
Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart-1993
Tez Adı : Gelişme Sürecinde Kentsel Planlama Etkinliği Sınırlayan Stratejik Nedenler:
Türkiye Örneği
Yazar Adı: Polat Sami Sökmen
Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım –1994
Tez Adı : Çevresel Psikolojik Boyut Gerekliliği Üzerine Yöntemsel Bir Araştırma
Yazar Adı: Ertürk Işıkpınar
Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım –1995
Tez Adı : Kent Planlama ve Uygulama Süreci İçinde Kamu Mülkiyeti Varlığının Kent
Makroformuna Etkileri –İstanbul Metropoliten Alanı Doğu Yakası Örneği
Yazar Adı: Ayşe Sirel Bayoğlu
Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-1993
Tez Adı : İran’da Kentleşmeyle Birlikte Tarihsel Dokunun Korunması Üzerine Bir Yöntem
Önerisi
Yazar Adı: M. Garaylı Milka
Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran -1993
Tez Adı : Kentsel Tasarım Kapsamında Tarihi Kentsel Mekanlarda Arayüzlerin
Düzenlenmesine Sistemli Bir Yaklaşım
Yazar Adı: Gülşen Özaydın
Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Aralık -1993
Tez Adı : Kentsel Mekanların Tasarımında Psikolojik Boyut Üzerine Araştırma ve Bir
Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Dilek Aktürk Erbil
Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart -1994
Tez Adı : Metropoliten kentlerde, tarihi kent merkezleri için bir toplu taşıma sistemi önerisi
: İstanbul tarihi yarımada örneği
Yazar Adı: Bilge Ulusay
Danışman: Prof. Dr. Mehmet Çubuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart -1996
Tez Adı : Sürdürülebilir Turizme Yönelik Bir Yöntem Denemesi : Doğu Karadeniz
Trabzon İli Özelinde Bir İrdeleme
Yazar Adı: Mehmet Çakılcıoğlu
Danışman: Prof. Dr. Aykut Karaman
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan -1997
Tez Adı : İstanbul Örneğinde Kentleşme ve Planlamanın Siyasal Süreçlerinde İncelenmesi
(Ulusal Kalkınmadan Küreselleşmeye )
Yazar Adı: Seher Sezer
Danışman: Prof. Dr. Sümer Gürel
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran -2000
Tez Adı :
Çevresel Değerlerin Yitirilmesine Karşı Bir Araç Olarak Çevreselci Planlama
Modeli Üzerine Bir Deneme
Danışman: Prof.Dr. Mehmet ÇUBUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 1997
ÖZET
1970'lerde uluslararası düzeyde tartışılmaya başlanan çevre olgusu 1980'lerde de Türkiye'de
topluma malolmuştur. Hızlı bir evrim geçiren insanoğlunun yeni yaşam biçimi çevre
kirliliğini hızlandırıcı niteliktedir. Artan nüfus, yapılanma ve tüketim her yönüyle mekâna
yansımaktadır.
Çevre kirliliğini ve önleme yollarını değerlendirirken ekolojik analiz gereklidir, ancak diğer
çevre bilimleriyle de özellikle, şehircilikle ilişkilendiren yaklaşım zorunludur. Bu çalışmada
ekolojiyi dışlamadan, ama çevre olgusunun toplumsal, kültürel, ekonomik, politik, fiziksel
olanak ve çelişkilerini de araştırma kapsamına alan bir yaklaşım izlenmiştir.
Planlamada çevresel değerler açısından olumlu yaklaşımlar geliştirilmiştir: Ekolojik
Yaklaşımlı Planlama ve Sürdürülebilir Kalkınma. Teknik olarak kent planlamanın yalnızca
ekolojik ya da ekonomik veya sosyolojik olması olası değildir. Bu tür sıfat kullanımının
dilbilimsel bir yanılgı olduğu bir yana bırakılırsa ekolojik planlamanın ve sürdürülebilir
kalkınmanın çevre sorunları ile ilgilenen, ancak enerji türünün dışsal (çevresel) maliyetini ve
atıkları uygulama evresine bırakan yaklaşımlar olduğu görülmektedir. Bu tezde önerilen
model denemesi, enerji ve atığı planlamada değerlendirilmesi gereken değişkenler olarak ele
almaktadır.
Birinci bölümde çevre, ekoloji ve ekosistem tanımları yapılmakta ve insan-çevre-planlama ve
çevresel değerler kavramları ele alınmaktadır.
İkinci bölümde, çevre sorunlarının nedenleri, türleri ve insan sağlığına etkiler aktarılmıştır.
Üçüncü bölümde ise; planlamada yeni yaklaşımlar incelenmiştir.
Dördüncü ve son bölümde tanımların ilişkisinde Türkiye'de çevreselci yaklaşımın araçları
saptandıktan sonra çevreselci planlama yaklaşımı ele alınmıştır. Model denemesinde; amaç,
ilkeler, sınırlayıcılar, ölçütler, belirleyiciler ve değişkenler saptandıktan sonra simülasyon
yapılmıştır.
ABSTRACT
Environment, which became an internationally recognized phenomenon during 1970's, gained
public acceptance and recognition in Turkey only during 1980's.New life style of human
being is the result of his evaluationtoward abuse and misuse of his environment. Population
increase and consumptionhabits are reflected on physical space.
Evaluation of environmental pollution and its prevention necessities an ecological analysis
combined with other environmental sciences including urban studies. This study is an effort to
analyse the phenomenon of environment not only from ecological point of view, but with its
social, economic, cultural, political and physical components as a whole.
Ecological Planning and Sustainable Development are positive approaches on planning for
environmental values. It is technically impossible to make ecological, economical or
sociological city planning. It is not so important using this kind of adjective as a linguistic
false, on the other hand, ecological planning and sustainable development, are interested with
environmental problems. But these approaches leave external costs of kinds of energy and
pollutant to practice phase: of planning. On this thesis, took energy and pollutants up as
variables.
First chapter is on the discription of environment, ecology and eco-system, and conception of
human-environment-planning and environmental values.
Second chapter is on human-environment relation, its evalution from human-nature relation
nature relation to present environmental problems, their causes, types and effects on human
health.
Third chapter is on new approaches to planning, like ecological planning and sustainable
development, to planning, and international organisations.
Fourth chapter is description of problems within the context of environmental sound policies
in Turkey, evalution of environmentalist planning approach. In this model essay; goal,
principles, boundary conditions, criterians, variables and constants described and then
simulated.
Tez Adı :
Kent Mühendisliği ve Şehircilik Çerçevesinde Kentsel Hizmetler Sisteminin
Değerlendirilmesine Yönelik Bir Deneme
Yazar Adı: Pelin Çamkerten GÖKGÜR
Danışman: Prof.Dr. Mehmet ÇUBUK
Anabilim Dalı: Mimarlık Anabilim Dalı Bina Bilgisi Pogramı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-1998
ÖZET
Kentsel sistemi oluşturan en önemli öğelerden biri "altyapıdır".Gerek maddi (teknik
şebekeler) ,gerek maddi olmayan (hizmet şebekeleri) bu şebekeler kentsel sistemin
düzenlenmesine katkıda bulunmaktadırlar. Şebekelerden oluşmuş bu sistem kentsel formu
etkilemekte, mekândaki değişik noktalarla bağlantıları sağlamakta, bulundukları mekânla
karşılıklı etkileşim oluşturmakta ve bir "network kenti" meydana getirmektedir.
Şebekeler bir ülkenin, bir bölgenin, bir kentin çekiciliğini arttırarak, ekonomik ve sosyal
bağlantıları desteklemekte ve önemli ölçeklerde verimliliğe neden olmaktadırlar.
Diğer bir yandan, kentsel şebeke mantığının "teknik" ve "idari" olarak çift yönlü düşünülmesi
de kentsel mekânı etkilemekte, kent yönetiminin politik-idari boyutu ile şebekelerin teknoekonomik boyutu büyük sorunlara neden olmaktadır.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerde şebekelere salt teknik bileşen olarak bakılması ye kesin
olarak teknolojik bir tanımlamayla yaklaşılması söz konusu olduğundan şebekeler ve
şehircilik arasında eklemlenme ve bütünleşme mümkün olamamaktadır.
Oysa gelişmiş olan ülkelerde şebekelerin ekonomik, sosyal, kültürel ve politik bağlantılardan
ayrı tutulamayacağı anlaşılmış, şebekelerin kentsel verileri oluşturan tüm bu faktörlerle olan
eklemlenme ve bütünleşmesinin "kent mühendisliği" ile gerçekleşeceği bu ülkelerce kabul
edilmiş durumdadır.
Kent mühendisliğiyle birlikte şebekelere geniş anlamda "kurumsal" bir tanımlama getirilmiş,
uzun bir süreden beri altyapı donatılarının "teknik bir verisi "olarak değerlendirilen "şebeke"
sözcüğü artık bir "örgütlenme "sorunu haline gelmiştir.
Bu araştırmanın amacı İstanbul' da yer alan içme suyu ve atık su şebekelerinin sorunlarını
ortaya koyarak, kent mühendisliği çerçevesinde önerilerin geliştirilmesidir.
Araştırma 4 bölümden oluşmaktadır:
1..Bölüm : Giriş ve temel kavramlar
2.Bölüm: Yeni bir yaklaşım (Kent mühendisliği)
3.Bölüm: Yeni yaklaşım çerçevesinde yapılan analiz ve sentez
4.Bölüm: Sonuç ve öneriler
Birinci bölümün giriş kısmında İstanbul'da yer alan kentsel şebekelerin sorunlarını oluşturan
faktörler ele alınmıştır.
Temel kavramlarda ise kent-şebeke-sistem-insan ve mekân ilişkileri, şebekelerin
sınıflandırılması ve gelişme modeli, kent planlama ve kentsel tasarımda şebekelerin yeri
konularına yer verilmiştir.
İkinci bölümde, kentlerde şebeke gelişiminden başlanarak, kent mühendisliği alanındaki
çalışmalar, deneyimler, araştırma konulan, eğitim, kent yönetimi ve kent mühendisliğinin
eklemlenmesi... gibi konular ele alınarak, bu yeni yaklaşım çerçevesinde değerlendirmelere
gidilmiştir.
Üçüncü bölümde, İstanbul ve Paris kentlerindeki içme suyu ve atık su şebekesi kent planlama
çerçevesinde , "şebeke-şehircilik" ilişkileri dikkate alınarak analiz edilmiştir. Bu analizin
sonucunda İstanbul kentinde şebeke-şehircilik eklemlenmesi ve bütünleşmesi olmadığı
saptanmıştır.
Dördüncü ve son bölümde, tüm ülkede ve İstanbul'da "kent mühendisliği" ve "kent" in değişik
bakış açılarından yola çıkılarak, her ikisi arasındaki ilişkileri oluşturmak ve geliştirmek
amacıyla bir program oluşturma yolunda öneriler ve modeller geliştirilmiştir.
RESUME
L'un des principaux éléments qui forme le syst‫א‬me urbain est “l’infrastructure”. Etant
materiélle ou immatérielle selon les réseaux, elle participe à la régulation du syst‫א‬me urbain.
Le systéme formé par les réseaux a des conséquences sur la forme urbaine, assure les
connexions entre les différents points de l'espace, interagissent avec les espaces dans lesquels
ils s'inscrivent et crée une "network city".
En augmentant la concurrence sociale et l'attirance d'un pays, d'une région, d'une ville; les
réseaux étançonnent les relations économiques, sociales, politiques, culturelles et donnent lieu
à des rendements d'echelle importants.
D'autre part la double logique du reseau urbain "réseau technique" et "appareil administratif ",
affecte I'espace urbain et la dimension politico-administrative de la maitrise urbaine et la
dimension technico-economique des reseaux posent des grands probl‫א‬mes.
Surtout dans des pays en developpement les réseaux sont réduits à leur seul composant
technique et ils sont défini dans une stricte definition technologique. C'est pour cette raison
l'articulation et l'intégration des réseaux avec l'urbanisme me sont pas réalisees.
Tandis que les pays en voie de développement ont trés bien compris que les réseaux ne
peuvent pas être isolés d'un contexte économique, social, culturel, politique
et que
l'articulation et l'intégration avec les données urbains peuvent être réalisées avec "le génie
urbain".
Avec "le génie urbain " les réseaux sont définis de nouveau dans une définition institutionelle
é’largie. Le mot “réseau” considéré depuis longtemps comme une donnée caractéristique de
tous les équipements d'infrastructures, devient un questionnement organisationnel.
L’ objectif de cette étude est de faire reveler les problémes des réseaux urbains (les réseaux
d'approvisionnement en eau et les réseaux d'assainissement) à Istanbul et de développer des
propositions dans le cadre du génie urbain.
Les phases de cette étude sont les suivants :
1 ére Partie : Introduction et notions de base
2 éme Partie : Une nouvelle approche (Genie urbain)
3 éme Partie : Analyse et syntése dans le cadre de la nouvelle approche
4 éme Partie : Conclusion et propositions
A l'introduction, on a défini les facteurs de la problématique des réseaux urbains à İstanbul.
Les notions de base sont formés par des thémes suivants; Les relations entre urbain-réseausystéme-homme et espace, le modéle de développement et la classification des reseaux
urbains, la place des réseaux urbains dans la planification et dans l’ aménagement urbain.
Au 2 éme chapitre en commençant par le développement des réseaux dans les villes, on a visé
a traiter; les objectifs, les travaux commandés, les expérimentations, les innovations, les
programmes de recherche, Fenseignement et l'articulation de la maitrise urbaine et du génie
urbain.
Au 3 éme chapitre, les réseaux d'eau et d'assainissement à İstanbul et à Paris sont étudiés dans
le cadre de la planification urbaine avec les relations "des réseaux et d'urbanisme". A la fin de
cette étude le manque d'articulation et d'intégration des réseaux avec l'urbanisme est constaté
pour la ville d'İstanbul.
Enfin dans le 4 éme et dernier chapitre, un ensemble de propositions et modéles sont
developés dans une hiérarchie pour fonder un programme de recherche destiné à fonder, à
élargir les rapports entre le "Génie urbain" et les différentes perspectives d'appréhension de
"l'urbain" dans tout le pays et dans la ville d'İstanbul.
Tez Adı : Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Modernleşme Sürecinde Şehre Yeniden Bakmak
Yazar Adı: Sibel DEMİRTAŞ
Danışman: Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Pogramı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-1998
ÖZET
Çalışma, Batı'da bir karşıtlığın ifadesi olarak ele alman Doğu'ya ve Doğu'daki modernleşme
süreçlerine bakan yaklaşımların kavramsal tartışması ile başlamaktadır. Modernleşmenin,
modernin, modernliğin tanımlanış, algılanış ve eleştirileri üzerine kurulan I. Bölümü takiben,
II. Bölüm'de çalışmanın bütününde Batı-dışı bir modernleşme olarak nitelenen; OsmanlıTürk modernleşme süreçlerinin ortaya çıkışı üzerinde durulmaktadır. Bu bölümde özellikle
hukuksal yapının değiştirilmesi yoluyla gerçekleştirilmeye çalışılan modernleşmenin
özellikleri ve bu süreçte devletle halk arasındaki ilişkilerin kurulma biçimi ve sürecin
mekândaki yansımaları vurgulanmaktadır. III. Bölüm'de de
"bağlayıcı yapılar" kurma
noktasında Osmanlı modernleşmesinin sıkıntısını çektiği alandan işe başlayıp, modernleşmeyi
bir toplumsal proje olarak ele alan Cumhuriyet modernleşmesi tartışılmaktadır. Bu bölümde
bu kez mekâna ilişkin hukuksal düzenlemelerin, Cumhuriyet ideolojisi içinde nasıl ele
alındığı ve uygulamaların ortaya çıkardığı sonuçlar üzerinde durulmaktadır.
Çalışma modernleşmenin bir proje olarak artık bittiğini düşündüğümüz 1945'li yıllarda son
bulur. Bu tarihten sonra Osmanlı-Türk modernleşmesinin ortaya çıkardığı modernliğin,
modenleşmenin yerine geçtiğini ve bu tarihten itibaren farklı kurallarla kurulmuş olan bir
"oyun"un söz konusu olduğunu düşünmem çalışmanın da bu noktada bitirilmesini getirir.
ABSTRACT
In my dissertation, I first held a conceptional arguement over some approaches
that perceive the East as of the opposite of the West, and modernization
processes thereof. After Section I, which is based on critiques, descriptions and perceptions of
modernization, the modern, and the modernity, in Section II, I focused on the emergence of
the Ottoman-Turkish modernization process which I reflect as a non-Western process. In this
section, I specifically worked on characteristics of a modernization process that is based on a
partial transformation of the legal system. Construction of the relations between the
State and the individual and spatial reflections of the process is also argued in"
this Section. In Section III, I initially started arguing the difficulties of the
Ottoman period, in constructing “binding structures”, and then moved to the Republican
modernization that held it is as a social project. In order to exhibit the outcomes of this era, I
focused on legal regulations on space and Republican ideology that regulated them.
My work ends at the end of 1945's which I perceive as an end for "modernization as a
project". In my opinion, after then, modernity created by the Ottoman-Turkish modernization
process replaces modernization which I read as a construction of an entirely different set of
"doxa" consisting their own specific rules.
Tez Adı :
Kentlerimizde Kimlik Sorunu ve Günümüz Kentlerinin Kimlik Derecesini
Ölçmek İçin Bir Yöntem Denemesi
Yazar Adı: Şölen DEMİRSEREN ÇÖL
Danışman: Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 1998
ÖZET
Ülkemizde 1950'li yıllardan itibaren görülen, sosyoekonomik gelişme sonucu; kentlerde her
açıdan bir değişim başlamıştır.
Gerek işlevsel, gerekse estetik açıdan tüm kentlerde bir sistem bozukluğu, bir belirsizlik
yaşanmaya başlamıştır. Bu durumun günümüze kadar sürmesi sonucu, kentlerin ana dokusu
ve yapısı bozulmuş ve bir çözüm aranmaya başlanmıştır.
“Her kentin bir kimliği vardır” varsayımından yola çıkarak açıklamalar getirilmiş;
araştırmamızın temel noktası olan varsayımın gerçekleşmesi için, kimliğin tanımı
hedeflenmiştir.
1. Bölümde; kent ve kent ile ilgili kavramlar tanımlanmış, kimlik tanımı için bazı saptamalar
yapılmıştır. Kent kimliğinin tanımı ve özellikleri belirlendikten-sonra da; kimliği
etkileyen ve kimliğin oluşumunda rol oynayan etkenler ortaya konmuştur.
2. Bölümde; uluslararası kimlik tanımları ve çalışmaları ele alınmıştır. Avrupa'nın belirlenen
birkaç ülkesinde;
a. Kimlikle ilgili yorumlar.
b. Ülke kentlerinin bugünkü durumu
c. Seçilen ülkeden bir kentte, yapılan kimlik çalışmaları irdelenmiştir. Günümüz Türk
kentleriyle de bir karşılaştırma yapılmıştır.
3. Bölümde; ülkemizin genelde bozulmuş ve kimlik sorunu olan günümüzdeki bazı
kentlerden iki örnek seçilerek, kimlik ve kimliği etkileyen etkenler araştırılmıştır. Her kent
tek tek ele alınarak, kimliğini oluşturan ya da kimliğin yok olmasına yolaçan etkenler
ortaya konmuştur. Kentin oluşumundaki fiziksel ve sosyo-ekonomik yapı ile günümüz
koşullarındaki fiziksel ve sosyo-ekonomik yapı karşılaştırmıştır. Sonuçta; her iki kent için
de “bölgesel mekân analizi haritaları” yapılmıştır. Bu iki kent, İzmir ve Eskişehir’dir.
4. Bölüm’de; ülkemizin, geleneksel dokularını koruyan ve kimliğini henüz tam anlamıyla
yitirmemiş "Geleneksel Kentler" inden iki örnek seçilerek kimlik ve kimliği etkileyen
etkenlerin analizi yapılmıştır. Tipolojik yapı, bu tip kentlerimizde kimlik üzerinde daha
çok etkili görülmektedir. Seçilen kentlerin herbirinde, kimliğin genel yapısını koruyan
etkenlerin etkileri tek tek ele alınmıştır. Bir önceki bölümde olduğu gibi, bu bölümde de
kentlerin "bölgesel mekân analizi haritaları" yapılmıştır. Araştırmasını yaptığımız iki
"geleneksel kent" imiz Adana ve Kütahya'dır.
5. Bölüm ise; araştırmamızın sonuçlarına ışık tutacak, bir inceleme niteliği taşımaktadır.
Kentlerin kimliğinin belirli bir düzeyde de olsa korunmasını ve yitirilmesinin önlenmesini
sağlayacak bir sistem yaklaşımı önerilmiştir. Bu sistem yaklaşımı; ele aldığımız kentler
üzerinden değerlendirilerek ve o kentler üzerinde yaptığımız birtakım çalışmaların devamı
olarak ortaya konmuştur. Modelin uygulamalarının birçoğu 3. ve 4. bölümlerde
denenmiştir. Modelin amacı: ülkemiz genelinde aynı ölçüde kimlik değerine sahip, belirli
bir ismi olan, ismiyle anılan ve o ismin kente yakışır bir kalite getirdiği kentler
oluşturabilmektir.
ABSTRACT
After 1950's, the cities in our country have been getting worse in every aspect, as a result of
the socioeconomic improvement.
A systematic uncertainty appeared either in functional or esthetic concepts of the cities. This
situation continued till today and the main theme and structure of the cities corrupted and
finding a solution for the situation came in to consideration.
The hypothesis, “Every city has its own ID”, can be explained by this solution and to approve
this hypothesis, a definition for the city identification is tried to be set out in this study.
In chapter 1, the definitions for the city and related items;are given and a preliminary study is
carried out to define city identification. After the definition and specifications for the city
identification are found out, the factors effecting these are mentioned.
In chapter 2, international studies and definitions for the subject are given and comments,
today's situation, city-identification studies and comparison with Turkish cities are given.
Two cities from our country as an example to the ones loosing their identification are taken
into consideration in chapter three and the factors effecting these cities and their
identifications positively or negatively are studied. The socioeconomic situation in the
beginning and today are compared. At the end, regional placement analysis maps are created
for these two cities, namely İzmir and Eskişehir.
On the contrary, in chapter four, traditional cities which preserve their identifications are
taken in to consideration the same analysis are carried out. Typology came out to be the main
factor effecting these kind of cities. Similar to chapter three, regional maps are also prepared
for these cities, namely Adana and Kütahya.
In chapter five, a system to preserve the city identifications is proposed. This system is
studied for the cities mentioned above and the results, as a complementary to chapters three
and four, are given. The main aim of the system is to create cities and city identifications
which are good in quality.
Tez Adı :
Konut Alanlarının İyileştirilmesinde Toplumsal Bağların Rolü
Yazar Adı: Hürriyet G.ÖĞDÜL
Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-1999
ÖZET
Tez çalışmasının amacı dar gelirlilerin yaşadığı, eskiyen ve kalite kaybına uğrayan kent-içi
konut alanlarının iyileştirilmesinde toplumsal süreçlerin rolünü araştırmaktır. Batı kaynaklı
konut iyileştirme örnekleri daha çok fiziksel iyileştirme üzerinde durmaktadır. Oysa salt
finansal desteğe dayalı iyileştirme politikalarının sosyal profilde yarattığı değişikliğin yıkıp
yeniden yapmaktan pek farla olmadığı görülmektedir. Bu çalışma, konut alanlarının
iyileştirilmesinde yerel topluluğu kesintiye uğratmaksızın yaşam şartlarının iyileştirilmesinin
yollarını ortaya koymaya yardımcı olmayı hedeflemektedir. Araştırmada konut çevrelerinin
modern kentte bir toplumsal ilişki ortamı olmaya devam edip etmediği sorusundan hareketle,
topluluk-community kavramının günümüzdeki anlamı üzerinde durulmaktadır. Araştırma
yerel bir topluluk mekânı olan mahalle üzerinde odaklanmaktadır. Günümüzde, "anonim"
kent içinde varlıklarını sürdürmekte zorlanan kesimler bir takım "dayanışma adacıkları"
oluşturmaktadır. İnsanlar bu "dayanışma adacıkları" içinde yaşadığı sürece, kentin anonim ve
kaotik yapısı içinde varolabilir. Bu adacıklar farklı zeminlerde oluşabilir; hemşehrilik,
ideoloji, inanç, ortak yaşam biçimleri, ortak geçmişe sahip olmak ya da aynı mekânı uzun
yıllar paylaşmak gibi. Dar gelirli kesimin yaşadığı kent içi alanlarda biraraya gelme biçimleri
hemşehrilik ve komşuluk olarak ortaya çıkmaktadır. İstanbul'da iki yerde alan çalışması
yürütülmüştür. Birinci çalışma alanı -Tozkoparan- 1960 larda gecekondu önleme bölgesi
olarak yapılan bir sosyal konut alanıdır. Buraya dönemin gecekondu yıkımlanndan gelenler
yerleşmiştir. Yerel topluluk çok parçalı, dağınık bir yapı sergilemektedir. Toplumsal ilişki
biçimi komşulukla sınırlıdır. İkinci çalışma alanı bir kent-içi tarihi alan olan Tophane'dir.
Tophane çok fonksiyonlu bir tarihi merkez içinde sıkışmış bir özellik göstermektedir. Yerel
topluluk hemşehrilik temelinde oluşmuş, içe kapalı bir yapıdadır. Her iki örnekte de sakinlerin
yaşadıkları yere karşı çok olumlu denemeyecek yaklaşımları vardır. Yerel örgütlenme düşük
düzeydedir. Her iki örneğin gerek kent içi konumları, gelişme potansiyelleri, gerekse yerel
topluluğun özellikleri açısından farklı yaklaşımlara ihtiyaçları vardır. İyileştirme programları
yerel topluluğun potansiyelini arttırmasına kendisini daha geniş bir çerçeve içinde olumlu bir
pozisyona getirme kabiliyetini geliştirmesine yardımcı olmalıdır.
Anahtar Kelimeler: Konut Alanlarının İyileştirilmesi, Yerel Topluluk, Mahalle
ABSTRACT
The aim of this study is to reveal the role of social processes in improvement of old and
deteriorated residential areas, in which low-income groups reside. West oriented housing
rehabilitation cases focuses on mainly physical aspects of the process, But physical
rehabilitaton creates a radical change in social profile of the area. This study will contribute
in developing an improvement programme that does not interrupt existing community. The
main concept in the study is the community and its meaning in modern age. It focuses on
mahalle as a territorial community.
Today people who want to survive in an "anonymous" and complex city life establish a kind
of “solidarity islands”. These can be developed on various bases like townsmenship
(hemşehrilik), ideology, religion, and common life styles, having a common past or living in
the same place. Mahalle can be regarded as a place of local, community of that kind whereas
it took more fragmented and loose forms in modern -.v times. Main social relations are
townsmenship (hemşehrilik) and komşuluk in the-inner city areas inwhich low income people
reside.
Two case studies have been conducted in İstanbul; Tozkoparan, a social housing area and
Tophane an inner city deteriorated housing area. The former one was built after a citywide
squatter clearance programme which had interrupted close relations within old squatter
communities. In thirty years, block residents have developed strong neighborhood relations,
but social pattern looks still fragmented. The latter case study, Tophane, gets jammed into
non-residential functions of historical city center. An immigrant community is established
there. It exhibits an introverted identity. The attitude of residents to their environment is not
very positive for both cases. As a result, it is proposed first that urban planners should learn to
approach to residential area to be improved with a “look from inside”. Urban planners are to
expand their understanding from the “physical” one to the “social” one. Second, necessity of
residential area having its organised power on its destiny is crucial; for this matter it is
suggested for urban planners to support local organisations.
Keywords: Housing Rehabilitation, Local Community, Neighborhood
Tez Adı : Türkiye’de Planlamaya Kentsel Siyaset Çerçevesinde Bir Yaklaşım
Yazar Adı: Fatma ÜNSAL
Danışman: Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 2000
ÖZET
Kentsel planlamanın çağdaşlaştırılmasına katkıda bulunmak amacını taşıyan bu araştırmada,
Türkiye'de imar planlaması ile sınırlanarak teknik bir hizmet düzeyine indirgenmiş olan
mevcut kentsel planlama anlayışının yetersizliği öne sürülmekte ve kentsel siyaset ile
bütünleşerek çağın gerektirdiği yeni mekânizmalarla donatılan çağdaş kentsel planlama
anlayışının gerekliliği savunulmaktadır. Bu araştırma geniş kapsamlı kuramsal bir çalışmadır.
Araştırmanın yönü ve ana akışı en başta belirlenmiş olmakla birlikte, içeriğinin
detaylandırılması araştırma geliştikçe gerçekleştirilmiştir. İlk iki bölümde, ağırlıklı olarak,
retrospektif açılımlara ve mevcut durumun analizine yer verilirken, Üçüncü Bölüm'de giderek
prospektif zemine kayılmaktadır. Dördüncü Bölüm'de ise, bu zeminde ortaya konan düşünsel
temeller üzerine inşa edilebilecek önerilerden örnekler verilmektedir.
Kentsel planlamanın kentsel siyaset ile bütünleşmesinin gerekliliğinin kanıtlanması için,
öncelikle, kentlerde mevcut durumun ortaya konması ve bu tablo içinde siyasal boyutun
öneminin vurgulanması gerekmektedir. Kentlerimiz; tarihsel süreç içinde ve ekonomik,
sosyo-kültürel gelişmelerin sonucu olarak ortaya çıkmış olan kronikleşmiş sorunların yanı
sıra, çağdaş kentsel gelişme dinamiklerinin kentsel sisteme eklenmesine bağlı olarak gelişen
yeni sorun kaynaklarını da bünyesinde taşımaktadır. Kuşkusuz, çağdaş kentsel gelişme
dinamikleri, sadece sorun kaynakları olarak değil, yeni mekânizmalara işlerlik kazandıracak
potansiyele sahip olmaları bakımından da önem taşımaktadırlar. Ancak, somut göstergelerle
ortaya konan kentsel gerçekler, geleneksel kentsel planlama anlayışının ve mevcut planlama
sistematiğinin, siyasal boyutlu kentsel sorunların çözümünde, yeni olanakların yaratılmasında
ve giderek kalabalıklaşan kentsel planlama sahnesinde müzakerelerin ve siyasal nitelikli
ilişkilerin yönlendirilmesinde yetersiz kaldığım göstermektedir. Kentsel planlama sürecinin
bilimsel anlamda siyasallaştırılamamış olması ise, yasa dışı unsurların, toplumumuzun himaye
altına alınma eğilimini ve kentsel sorunların tepkisel siyasete uygun yapışım kullanarak,
planlama kurumunu "kirli siyaset"in aracı haline getirmelerine neden olmaktadır. Çağdaş
planlama anlayışının, bu tür oluşumlara olanak veren belirsizlikleri ortadan kaldırmayı hedef
alması gerekmektedir.
Bu araştırmada, mevcut planlama anlayışının alternatifi olarak savunulan çağdaş kentsel
planlama anlayışı, toplumun kentsel gelişmelere ilişkin beklentilerinin kamu yararı eleğinden
geçmiş ifadesi olan kentsel politikalara dayanan, kentsel yapının sunduğu olanakları ve
sınırlayıcıları gerçekçi biçimde tanımlayan, kentsel gelişmelerde rol alan bütün aktörlerin
yasal süreçlerde görüşlerini savunmasına ve müzakerelere katılmasına olanak sağlayan, bu
tartışma ortamının düşünsel zenginliğini planlara taşıyan bir planlama anlayışıdır. Bu
anlayışın kurumsallaşabilmesi için, yeni mekânizmaların kentsel sisteme eklenmesi
gerekmektedir. Söz konusu mekânizmaların düşünsel temellerinde iki çağdaş oluşum öne
çıkmaktadır. Bunlar piyasa ekonomisi ve demokratikleşmedir.
Kentsel siyaset ile bütünleşen kentsel planlamanın, piyasa ekonomisi ve demokratikleşmenin
gereklerine göre yapılanarak, çözümsüzlüklerin ortadan kaldırılmasına, çağdaş kentin
gereksinimlerinin karşılanmasına ve kentlerimizin küresel şebekelerde rekabet edebilme
gücünü kazanmasına olumlu katkıda bulunacağı düşünülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Çağdaş Kentsel Planlama, Kentsel Siyaset, Kentsel Politika, Planlama
ve Piyasa Ekonomisi, Planlama ve Demokratikleşme
ABSTRACT
In this study, which targets making a contribution to bringing the urban planning to a
contemporary formation, it is argued that the present status of urban planning approach in
Turkey which has been simplified to the form of a technical service, is insufficient and there
is a need for a modem urban planning approach which is armed with new contemporary
mechanisms and which is integrated with urban politics. This research is a wide-scoped
conceptual study. Although the direction and the main stream of the study have been
identified at the outset, the branching of the concepts has been formalized during the study. In
the first two parts, discussions center on the retrospective expansions and the analysis of the
present situation, whereas in the third part, the discussion focuses on the prospective grounds.
In part four, the recommendations which are constructed on this conceptual basis are
presented with examples.
To demonstrate that it is necessary to integrate urban planning with urban politics, the present
status of the cities and the importance of the political dimension in this overall picture should
be emphasized. Our cities, besides the chronic problems which have evolved over the years as
a consequence of the economic and the socio-cultural developments, also carry in their body
the burden of new sources of problems originating from the addition of the modern city
development dynamics to the urban system. Undoubtedly, the modern urban development
dynamics are important not only as sources of problems but also as platforms with potential to
enable the new mechanisms functional. However, the urban realities shown by visible
indicators, show clearly that the traditional urban planning approach and the present planning
systems are insufficient in solving the urban problems with political dimensions, in creating
new remedies, and in guiding the negotiations and relations with a political nature in a
platform of urban planning which is getting ever-crowded. The fact that the process of urban
planning process has not yet been scientifically politicized causes the outlawed influence
groups to use the planning institution as a tool for "dirty politics" by making use of the
shelter-seeking tendency of the people and the structure of urban problems which readily
accommodate reactive politics. It is clear that the contemporary planning approach should
target eliminating the uncertainties which nest this sort of evolutions.
The contemporary urban planning concept, presented in this study as an alternative to the
present planning approach, is one which is based on urban policies which are expressions of
the expectations of the public regarding the urban development filtered through public good,
one which defines the offerings and boundaries of the urban structure in a realistic fashion,
one which allows all actors in urban development to discuss their views in the proper time
frame and one which carries these conceptual domain to urban plans. For institutionalization
of this approach, addition of new mechanisms to the urban system is necessary. In the
conceptual foundations of these mechanisms, there are two contemporary principals: market
economics and democratization.
It is proposed that, urban planning integrated with urban politics will present contributions to
bring solutions to the present problems, to meet properly the needs of the modern cities and to
enforce the competitiveness of our cities in global networks by having them structured for the
needs of market economics and democratization.
Keywords: Contemporary Urban Planning, Urban Politics, Urban Policy, Planning and
Market Economies, Planning and Democratization
Tez Adı : Küreselleşme Sürecinde Bilgi Toplumu ve Dijital Kentler: Avrupa Birliği Örneği
Yazar Adı: Serhat İNCE
Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 2000
ABSTRACT
Over the past 20 years the world economy has become more and more integrated.
International trade and investment have increased and the spatial distribution of industrial
activities has become more diffused. Advances in Communications, computer technology and
logistics have revolutionized the business and conducted our new life formation.
Globalization, that is the international integration of product, service and financial markets,
poses enormous opportunities and challenges. To take the opportunity for Istanbul as a global
city, it should strengthen its comparative advantage in the global markets. The public sector
should also foster the formation of social overhead capital and facilitate the development of
critical infrastructure, social services and other investments that can not be provided by the
private sector.
For the individual, firm and city home to take active part in this huge network; one should
know how to use information technologies to get data as a difference to make a difference.
Although USA, Germany, Japan and other developed countries are leading the globalization,
for the first initiation this is true- information technology firms do have much more greater
power in this huge network since all the big firms, countries, local companies are all the
clients. AH the players in this system should follow up the technological "developments
closely to be able to react quickly for emergencies.
This thesis aims to be a comprehensive introduction to a new type of society living in virtual
spaces interconnected by the information superhighway. While trying to be technically wellgrounded, all the interconnections and inter activity between each player-city, individual,
government, technology firms- are considered to be more accurate for future progress.
Tez Adı : Enerji Kaynak Çeşitliliğine Dayalı Konut Alanları Planlaması İçin Temel İlkeler
ve Ölçütlerin Belirlenmesi Üzerine Bir Çalışma
Yazar Adı: Adem Erdem ERBAŞ
Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2000
ÖZET
1973 yılındaki Petrol krizi ile başlayan süreç, yaşantılarımızda önemli değişimlere neden
oldu. Yaşanan enerji krizi ile birlikte yeni enerji kaynaklan aranmaya başlandı. Özellikte
nükleer santraller birçok ülkenin enerji sisteminde yerlerini hızla almaya başladı.
Ancak bugün gelinen noktada, Almanya gibi önemli nükleer güce sahip bir ülkenin bile,
nükleer santrallerden vazgeçme ve yeni projeleri durdurma kararı alması, altının önemle
çizilmesi gereken bir dönüşümü ifade etmektedir. Almanya'nın1 bu kararı almasındaki 8
neden şunlardır:
1.Uranyum elde edilmesindeki zorluklar,
2.Yakıt çubuğu imalinde artan enerji ihtiyacı,
3. Radyoaktif emisyonlar,
4. Kaza riskleri,
5. Yakıt çubuklarının nakliye zorluğu,
6. Nükleer atıklar,
7. Nükleer silahlanmanın artması,
8. Yatırımın ekonomik olmayışı
ABSTRACT
The process starting with the 1973 oil crisis has reasoned to significant changes in our life.
Parallel to the energy crisis that we had experienced, new end renewable energy sources were
researched and developed. Especially, nuclear power plants began to take place rapidly in
some countries energy systems.
However, recently, even Germany, who has got immense nuclear power, decided to abandon
her existing nuclear power plants and related new projects. This decision is critical in the
sense that it represents the transformation in the energy production issue. Below, are the 8
reasons affected Germany’s decisions,
1. Difficulties in obtaining uranium
2. Increases in the necessity of energy for the nuclear fuels production
3. Radioactive emissions
4. Accident risks
5. Difficulties in transporting nuclear fuels
6. Nuclear wastes
7. Increases in nuclear armament
8. Non-economic investment
Tez Adı : İstanbul Metropoliten Alanındaki Sanayi Yer Seçimlerinin İrdelenmesi (Örnekler:
İkitelli O.K.S.B., Dudullu O.S.B., Çerkezköy O.S.B.)
Yazar Adı: Celal KIZILDELİ
Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2000
ÖZET
Kentlerin oluşumu ve günümüze kadar geçirdiği evrim, bir bakıma, insanlık tarihini yansıtır
bir gelişim sürecidir. Tarımın başlaması insanların belli bir yerde yoğunlaşmasını sağlarken,
artı ürünün oluşması da kentlerin ortaya çıkışını nedenlemiştir. Kentler köklü dönüşümü
Sanayi Devrimi ile yaşamıştır. Sanayi Devrimi ile oluşan "Sanayi kenti"nin evrimleşmesiyle
metropoliten kent oluşmuştur.
İstanbul kenti de, bu tarihsel süreç’e koşut olarak gelişmiştir. Ancak, İstanbul’un
metropolitenleşme sürecine girişi, gelişmiş ülkelerdekilerin aksine, sanayi kenti sanayi
toplumu evrimini yaşamakta olan bir kentsel yapı üzerinde başlamıştır. Kent 1960’larda
girdiği metropolitenleşme sürecine ilişkin aşamalardan geçerek günümüzdeki “megapol”
boyutuna erişmiştir.
Sanayi, kentin gelişimi ve biçimlenişinde temel belirleyicilerden en önemlisidir. Sanayi yer
seçimlerinin hem üretimde ekonomiklik, verimlilik ve rantabilitenin sağlanması, hem de
kentsel gelişimin sağlıklı yürümesi bakımından önemi vardır.
İstanbul’un makroformunun oluşumunda sanayi’nin önemli oranda etkinliği olmuştur. Bu
çalışma ile İstanbul Metropoliten Alanında sanayi’nin gelişiminin kentsel mekânın oluşumu
ve biçimlenişine olumlu ya da olumsuz etkilerinin neler olduğu belirlenmeye çalışılmıştır.
Bunun yanında, çok yönlü bir bakış açısıyla ve çeşitli etmenlere bağlı olarak yer seçimi
yapılmasına dönük bir sanayi yer seçimi modeli geliştirilmiş ve İkitelli Organize Küçük
Sanayi Bölgesi, Dudullu Organize Sanayi Bölgesi ile Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi
geliştirilen bu yer seçimi modeline bağlı olarak irdelenmiştir.
Yedi bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde, konunun ele alınışı, konuya
yaklaşım ve yönteme ilişkin düşüncelerin ortaya konduğu “giriş” yer almaktadır. İkinci
bölümde, kentlerin doğuşundan metropoliten kente varıncaya değin kentsel gelişme; gelişmiş
ve azgelişmiş ülkeler bakımından incelenmiş; kent modelleri anlatılmış; sanayi yeri seçimi
konusu çeşitli yönlerden ele alınmıştır. Üçüncü bölümde: sanayinin Türkiye'deki gelişimi
anlatılmıştır. Dördüncü bölümde, İstanbul kentinin doğuşundan günümüze kadar yaşanan
süreçte, geçirdiği değişim ve günümüz İstanbul’unun oluşumundaki etkenler incelenmiş;
Metropoliten Alandaki sanayinin dağılımı anlatılmış ve yer seçimi etmenlerine bağlı olarak
İstanbul kentine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Beşinci bölümde, geliştirilen modele
bağlı olarak İkitelli Organize Küçük Sanayi Bölgesi, Dudullu Organize Sanayi Bölgesi ve
Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’ne ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Sonuç
bölümünde ise, çalışmanın daha önceki bölümlerinde verilen bilgilere dayalı olarak
değerlendirmeler yapılmıştır.
ABSTRACT
Emergence and evolution of cities up to-date, is a way, is the reflection of the development of
history of mankind.
While agriculture has caused the first human settlements, surplus in production process has
become the "raison d'etre" of cities.
The cities in principle have gone through a radical transformation with the introduction of
Industrial Revolution. Thus the emerging "Industrial City" has evolved to "Metropolitan City"
in the cause of time. City of Istanbul, too, had displayed similar features in historical process.
However, so-called metropolitanization process of Istanbul-opposite to the cities in developed
world- has started on an urban structure where industrial city as well as industrial society was
already in force. Hence, the city has reached to dimension of "megapol" passing through the
stages of metropolitanization process.
Industry is the most important basic determinant in the development and formation of the
cities. The selection of industrial location is of great importance both in the economics,
productivity and reutability of production as well as a healthy development.
In the progress of macroform of Istanbul, the Industry had an important role. In this study,
efforts are made to indicate and find out both positive and negative impacts of industry within
Istanbul Metropolitan Area. Besides this with a multiple view point and on the basis of
various factors a model for the selection of industrial locations is developed and "the
industrical locations at İKİTELLİ, DUDULLU and ÇERKEZKÖY are investigated according
to this mentioned model. This thesis consists of seven chapters.
First chapter deals with approach to the topic, and views concerning methodology that took
place under "introduction".
Second chapter, the emergence of cities throughout the history up to the period of
metropolitan city both in developed and less developed nations; city models are explained and
Industrial location and its selection as a topic is treated thoroughly by indicating the factors
which have impacts of this selection process. Then evaluation is attempted on the basis of
above named factors.
In Chapter 3, Industrialization Process in Turkey and politics coverning the locational
selections are treated in nation-wide scale.
In Chapter 4, the historical development process of city of Istanbul is studied by analyzing the
factors having influences in that process. Furthermore, the place of Istanbul in economic life
of Turkey as well as city’s socio-economic structure is displayed by providing the statistical
data.
In 5th Chapter, deals with İkitelli, Dudullu and Çerkezköy, industrial areas according to the
model developed for the evaluation of selection factors.
In conclusion general evaluation of antire thesis in handled on the basis of all the information
that are provided throughout the thesis.
Tez Adı : İnsan Merkezli Bütünleşik Kentsel Planlama Modeli
Yazar Adı: Kevser ÜSTÜNDAĞ
Danışman: Prof. Dr. Sümer GÜREL
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2002
ÖZET
Araç merkezli ulaşım planlaması yaklaşımı ile şekillenen günümüz kentleri giderek bir kısır
döngü içine girmektedir. Sorunun çok boyutlu ve disiplinler arası özelliği daha farklı bir ele
alışı zorunlu kılmaktadır. Bu çalışmada insanı merkeze koyan, toplumsal beklentilerin de
ulaşım olgusunun içinde yer aldığı, yaya-araç birlikteliğinin dengeli ve uyumlu olarak
çözümlendiği bir kavramsal model, önerilmektedir. Bu modelde sürdürülebilirlik,
yaşanabilirlik ve hak çalık ilkeleri temel alınmıştır.-Ölçülebilir, hesaplanabilir, somut
değerlerin girdi olarak kullanıldığı geleneksel ulaşım modellerinden farklı olarak, bu modelde
ölçülemeyen, algılanabilir, soyut nitelikli temel değerler de girdi olarak alınmaktadır.
Çalışmada üzerinde durulan en önemli konu ulaşım planlama olgusunun çok disiplinli bir
süreç olduğudur.
Tezin genel yaklaşımında da vurgulandığı gibi amaç, araçsız -otomobilsiz kent yaratmak
değil, bütünleşik ulaşım yaklaşımıyla sosyal, fiziksel, ekonomik, kurumsal, çevresel yapıda
dengeyi yaratmanın ipuçlarını ortaya çıkartmaktır.
Modelin oluşumunda etkili olan süreç dışında kuramsal modellerle desteklenen yaya verileri
ve değer yargılarına dayalı betimsel veriler, sosyal yaşam beklentileriyle birlikte
değerlendirilerek MOLA NOKTALARI kavramı ile mekâna yansıtılmaktadır.
İnsan Merkezli Bütünleşik Ulaşım Planlama Modeli;
▪ Kentsel Planlama ve Kentsel Ulaşım Planlamasını bir arada ele alması,
▪ İnsanın ulaşılabildiğini hedeflemesi,
▪ Disiplinler arası çalışma sürecini içermesi,
▪ Hesaplanabilir sayısal verilerin yanı sıra, sayısal olmayan toplumsal verilere değer
vermesi,
▪ Sadeliği ve uygulanabilirliği açısından ekonomik olması,
▪ Gelişmeleri içerebilecek esnekliğe sahip olması,
▪ İnsan beklenti ve taleplerine yönelik olması,
▪ Sürekli izleme ve geri beslemeyi içermesi
ile gelecek kuşaklara yaşanabilir kentsel ortam sunmada bölgesel ve ülkesel beklentilere de
bir anahtar olacağı düşüncesini güçlendirmektedir. Tez çalışmasının genel amacı
doğrultusunda İnsan Merkezli Bütünleşik Ulaşım Planlama Modeli kapsamında Konya kenti
örnek alan olarak seçilmiştir. Kentin yaşanabilirliğinin arttırılmasında yaya hareketliliğini
ortaya koyan bu çalışma geliştirdiği kavramsal model çerçevesinde Konya Ulaşım Master
Planıyla bütünleştirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yaya, Kentsel Ulaşım Planlaması, Ulaşım Modelleri, Yaşanabilirlik,
Bütüncül Ulaşım Planlaması
ABSTRACT
Today the cities are formed mostly by car-oriented transportation planning which eventually
creates a vicious circle. The dissertation is multi-dimensional and require a multi-disciplinary
approach. The thesis proposes a conceptual model that puts the human first, includes social
expectations, in a balanced pedestrian and vehicle transportation. The model is based on the
concepts of sustainability, liveability and equity. It uses intangible, perceptible and abstract
basic data contrary to the traditional models, which use tangible, countable and concrete one.
It emphasizes on the requirement of multi-disciplinary approach in transportation planning.
The aim is not to create a city without cars but to find out socially, physically, economically,
institutionally and environmentally harmonised city with an integrated urban transportation
approach.
The model proposes PAUSE NODES in urban space which considers different activities of
pedestrians. Human Based Integrated Transportation Planning Model;
▪ integrates urban planning and urban transportation planning,
▪ aims accessibility of people
▪ includes a multi-disciplinary approach
▪ considers intangible data besides tangible one
▪ is economical as it is simple and easy to implement
▪ is flexible for new developments
▪ meets human expectations and demands
▪ includes monitoring and feed backs
The thesis contributed to creation of data base on pedestrian behaviour to Konya
Transportation Master Planning process. At the end of the study the data provided input to the
Human Based Integrated Transportation Planning Model.
Keywords: Transportation Planning, Pedestrian, Transportation Models, Liveability,
Integrated Transportation Planning
Tez Adı :
Avrupa Kentsel Şartı İlkelerinin Ulaşım Sistematiği İçinde İstanbul ve İzmir
Kentsel Alanlarında İrdelenmesi
Yazar Adı: İsmail Hakkı ACAR
Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim-2002
ÖZET
Bu araştırmanın hedefi, motorlu taşıt öncesi dönemde, motorlu taşıt olgusunun boyutu ve
etkileri bilinmeden oluşan Türk kentlerinde yaşanan kent içi ulaşım ve dolaşım sorunlarına,
"Sürdürülebilir Ulaşım" ve "Bütünleşik Ulaşım Politikasına yönelik o-larak ortaya konulan
"Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik İlkeleri"nin çözüm olabileceğini ortaya
koymaktır.
Yaya ve hayvan sırtında erişimin egemen olduğu dönemde "kendi kendine" gelişen, takiben
otomobil öncesi Osmanlı Döneminde 1848 yılında yürürlüğe giren "Ebniye (Yapılar)" ile
1863 yılında yürürlüğe giren "Turuk (Yollar) Nizamnameleri" ile oluşan ve Cumhuriyet
Dönemi'nde ise 1933 yılında yayımlanan 2290 sayılı "Belediye Yapı ve Yollar Kanunu" ile
şekillenen kentlerimiz, bugün sürekli artan taşıt trafiği karşısında yoğun ulaşım ve dolaşım
sorunları ile karşı karşıyadır. 1950'li yıllara kadar özellikle kentlerimizin çekirdek alanlarının
oluşumunda egemen olan 1933 yasasının ortaya çıkarttığı kent dokusu, 1950'den sonra başta
İstanbul olmak üzere müdahaleler ile o dönemde, tarihi kalıtım dışlansa bile bir ölçüye kadar
taşıt hareketliliği yönünde değiştirilmeye çalışılmıştır. Bugün gene de kentlerimizin merkezi
alanlarında 1933 ve 1956 Yasaları ile oluşmuş kent dokuları egemendir. Takip eden yıllarda,
"arazi kullanım - yolağı" ilişkisi dışlanarak, mevcut yolağı sabit tutularak, "arazi kullanım"
kararları, arazi rantı uğruna yoğunluk arttırıcı yönde sürekli değiştirilmiş, yollara kaldırması
olanaksız yerleşim ve taşıt yoğunlukları yüklenmiştir. Kentlerimizde bu çarpık yaklaşım
sonucunda ortaya çıkan "ulaşım ve hareketlilik" sorunlarının çözümü için, günümüzde hala
fiziki şuurlar, kamusal maliyetler dışlanarak sadece yeni yolların açılması, ulaşımın ağırlıklı
olarak karayolu taşıtlarına bağımlı şekilde çözümlenmesi yönünde çabalar sergilenmektedir.
Tüm dünyada otomobil ile ulaşımın ölçeği ciddi bir şekilde tartışılırken, otomobil kullanımına
alternatif çözümler üretilirken, maalesef ülkemiz karar vericileri ile bürokratları, otomobil
egemenliğini hala kabul etmekte ve kentlerimizdeki altyapı yetersizliğine rağmen bu
egemenlik yönünde, karayoluna ve özellikle de otomobile bağımlı ulaşıma yönelik çözümleri
öne çıkartmaktadırlar. Geçmişten gelen, süresi dolmuş yaklaşımları "olduğu gibi kabul eden"
karar vericiler, böylece koruyucusu ve sorumlusu oldukları "kamu mekânları" ile "kamu
fonları"nı toplumumuzun otomobil sahibi azınlığına tahsis etmektedirler.
Bugün, özellikle tarihsel kalınma sahip yaşlı kıta Avrupa'nın kentleri, karşılaştıkları olguları
değerlendirerek, onlardan ders alarak, ülkenin ekonomi-politik yaklaşımı ne olursa olsun,
"Avrupa Kentsel Şartı" başlığı altında birleştirdikleri bir dizi ilke kararlan kapsamında
çözmeye çalışmaktadırlar.
"Avrupa Konseyi" üyesi tüm ülkelerce "Ortak Kent Politikası" olarak benimsenerek yaşama
geçirilmek üzere hükümetlerce ulusal dillere çevrilip yayımlanan "Avrupa Kentsel Şartı"na
bir rehber program, özellikle bunalımda olan kentler için, bunalımdan çıkış yolunda bir ilkeler
bütünü olarak bakılmaktadır.
Söz konusu "Avrupa Kentsel Şartı", "Yerel Yönetimler Özerklik Şartı" gibi Türkiye dahil
birçok Avrupa Hükümeti'nce kabul edilmiş değilse de, getirdiği ilkeler ile kent içi ulaşım ve
hareketlilikte, geleceğe yönelik ışıklar saçmaktadır.
Yoğun ve gittikçe derinleşen "ulaşım ve dolaşım" sorunu yaşayan İstanbul ve benzer
kentlerimizde, kökten değişim hedeflenerek, "Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik
İlkeleri"nin erişimin sağlanması için uygulanması gerektiği görülmektedir. : Bu araştırma
kapsamında, "Avrupa Kentsel Şartı" içinde birincil konu başlığı olarak yer alan "Ulaşım ve
Hareketlilik"e yönelik "İlkeler'', Türkiye ortamına göre irdelenecek ve Türk Kentlerinde
uygulanabilirliği incelenecektir. Özetle bu araştırma ile;
-
motorlu taşıt, özellikle otomobil öncesi dönemde, motorlu taşıt, özellikle otomobil
olgusu göz ardı edilerek oluşan kentlerimizde,
-
tüm gelişmekte olan ülkelerde olduğu gibi hızla artan motorlu taşıt, özellikle otomobil
adedi karşısında ortaya çıkan soruna çözüm üretme sürecinde İstanbul ve İzmir
deneyimleri öne çıkartılarak,
-
ulaşım ve hareketlilikte "Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik İlkeleri"-nin
uygulanabilirliği
ortaya konulmaya çalışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Avrupa Kentsel Şartı, Ulaşım ve Hareketlilik İlkeleri; Sürdürülebilir
Ulaşım; Bütünleşik Ulaşım Politikası; Bireysel ve Toplu Ulaşım; Kamu Mekânı; Kamu
Fonları.
ABSTRACT
The main purpose of this study is to show that transportation and mobility problems of such
old Turkish cities, those were planned before the motorized vehicle age can be handled by
using the "Transport and Mobility Principles" of "The European Urban Charter", that was put
forward in accordance with the principles of "sustainable transport" and "integrated transport
policy".
The cores of most of the Turkish cities were self-developed without planning, spontaneously,
during the period of on foot and on horse accessibility. During the Otto-man Period in the
years 1848 and 1863 regulations were set for "Buildings" and then for "Roads" for İstanbul
especially. After the Republic, in 1933 "Municipal Areas, Building and Roads Law" was
announced for all Turkish cities. Even all of these regulations and laws formed the cores of
the Turkish cities; none of them foresee the coming effects of motorization and motorized
vehicles.
In 1956, the new law started to change the form of the cities by taking into consideration the
motorization, especially the cars; but ignoring the historical heritage, especially in İstanbul.
This law caused great demolitions in the historical core of İstanbul for relieving motorized
traffic to a certain extent. Today most of roads in the core areas those were formed by 1933
and 1956 Laws are trying to serve excess amount of car traffic.
After 1960's, so many land-use changes are made by ignoring the relation between "land-use"
and "transport". During the last 40 years, in most of the cities, the land-use density increased
by planning decisions, but keeping the road space the same. Today everybody only sees lack
of road space and concretes on how to fulfil this gap by creating new road space, but without
taking into consideration
physical boundaries, environmental aspects and public funds.
Today the world is discussing the real cost of individual transport and declining towards
alternative modes of transport. But in Turkey, the decision makers are still insisting on
individual transport and the technocrats are trying to produce such projects, even the old
Turkish cities with historical heritage cannot create any more road space. Through such oldfashioned approach, municipal decision makers
are trying to offer "public spaces" and "public funds" for the use of car-user minority.
Today European cities with historical heritage are approaching their mobility problems by
using the lessons they have learned from their experiences and also by using the "The
European Urban Charter" as a guideline, independent of their social or economical policies.
Even "The European Urban Charter" has not been accepted by all European cities, it gives
clear guidelines how to face and struggle with the urban problems, including "transport and
mobility" subject.
The updated radical approach of "The European Urban Charter" set within the "Transport and
Mobility Principles" seems as a solution for most of the Turkish metropolitan cities like
İstanbul, those are already facing great mobility problems. Through this study the "Transport
and Mobility Principles" of "The European Urban Charter" will be examined and scrutinized
for implementing the principles under Turkey's local conditions as a radical solution.
Keywords: European Urban Charter, Transport and Mobility Principles; Sustainable
Transport;
Integrated Transport Policy; Individual and Collective Transport, Public Space, Public Funds
Tez Adı : Kentsel Yenileşmede Bir Aman Olarak Dönüşüm Projeleri
Yazar Adı: Y.Dilek ERDEN
Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2003
ÖZET
Bölgesel ekonominin gelişimini destekleyen motor güçler olarak çöküntü alanlarında
mekânsal ve sosyal iyileşme sağlayan etkili araçlardır. Ancak dönüşüm projeleri, bütüncül
planlama yaklaşımı içinde ele alınmamaları durumunda ortaya çıkan parçacı yaklaşımın
sonucu parçalanmış yeni sorunlu alanlar yaratma tehlikesi taşımaktadırlar.
Bugün Batıda uygulanan kentsel dönüşüm örneklerine bakıldığında, modellerini oluştururken
temelde üç noktayı, sorguladıkları görülmektedir. Birincisi; projenin bütünsellik, ikincisi;
sürdürülebilirlik kavramları açısından yeterliliği ve üçüncüsü; kentte yaratacakları mekânsal,
sosyal ve ekonomik etkilerin saptanmasıdır.
Türkiye'de planlamanın içerdiği kavramsal eksikliğin giderilmesi ve kentsel dönüşüm
projelerinin kentlerin yenileşmesinde etkin araçlar olarak geliştirilmeleri için yeni bir
kurumsal örgütlenmeye gidilmelidir. Bu örgütlenme modeli dikeyde ve yatayda kurumlar
arası eşgüdümü sağlayacak ve tabandan katılımı etkin hale getirecek bir yeni kurumsal yapı
içermelidir. Kentsel yenileşme koordinasyon birimi olarak adlandırılabilecek bu kurum, ,çok
aktörlü yapısı ile dönüşüm projelerinin üst ölçek politikalarını ve yerel verileri demokratik bir
platformda buluşturacaktır. Yönetim birimlerinden ve projenin etki alanındaki her kesimden
temsilcinin birlikte oluşturduğu bu yapı, bütüncü bir planlama yaklaşımının, Türkiye'de
kavramsal olarak ve uygulamalarda etkinliğini artıracaktır. Bu yeni yapılanma, kentlerin
yenileşmesinde yenilikçi ve dinamik bir etki yaratacaktır.
ABSTRACT
The changing accumulation, investment and production patterns parallel to the
deindustrialization process created important spatial and social changes in cities after the
1980s. In this new world system, planning has to change as well. This process introduced new
concepts to the planning area while making some others useless. Besides the conceptual
changes in planning, operation areas and tools have been changing too.
These process has many effects on planning area in Turkey, but it is difficult to say that
planning system has changed dramatically. Physical planning approach is still dominant and
sustainable and holistic planning is not settled as a planning appoach in the system.
On the other hand, the cities in Turkey are under the influence of global processes, Local
authorities are trying to adapt their cities to this processes and willing to take place in the
global cities. They introduced regeneration projects with different aims and context, usually
passing through the static structure of the planning system. Regeneration projects in Turkey
are implemented usually as copies of urban projects. In the West, while their counterparts are
developed as a part of conceptual evolution and as tools of sustainable and holistic planning.
Thus, these urban projects in Turkey have a risk to create spatial and social problems on both
the areas they are implemented and on the city as a whole.
Urban regeneration is an approach which aims to gain degragated areas to the city, to
conserve historical areas and provide their sustainability and to increase economical, social
and spatial values of the city.
Tez Adı :
Lübnan-Trablus Kentsel Sit Alanı’nın Koruma Sorunsalı ve Koruma Planlaması
için Yönlendirici Kavramsal Çerçeve
Yazar Adı: Khaled TADMORİ
Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak- 2004
ÖZET
Lübnan, binlerce yıllık tarihsel geçmişi ve birçok medeniyetin yaşadığı bir ülke olarak,
insanlığın bu ortak "Kültürel Mirası"nın korunması konusunda, evrensel sorumlulukları
yüksek olan ülkelerin arasında gelmektedir. Kültür mirasının korunması, geçmiş değerleri
gelecek nesillere tanıtabilmek ve aktarabilmek amacı yanı sıra; geçmiş birikimin geleceğin
yaratılmasında en önemli bir kaynak olarak değerlendirilmesi bakımından önem taşımaktadır.
Kişilikli bir toplum olarak gelişebilmek için ulusların kültürel kimliklerini yeni yaşam
çevreleriyle entegre etmeleri önem kazanmaktadır.
Mimarlıkta ve şehircilikte ulusal ve tarihsel değerleri dikkate almadan gerçekleştirilen modern
oluşumlar toplumda yabancılaşmayı arttırmaktadır. Farklı kültürlerin kültürel mirası, aynı
dikkat ve kardeşlik duygularının kökleşmesini sağlayacak, hem de farklı kültürlerin
birbirlerine olan etkileşimi ile zengin ve çok renkli bir kültür mozaiğinin gelişmesinde itici bir
güç oluşturacaktır.
1970'li yıllardan beri uluslararası düzeyde yoğunlaşarak sürdürülen çabalarda Lübnan da yer
almaktadır. UNESCO'ya üye ülkelerle birlikte Lübnan'ın benimsediği "Dünya Kültürel ve
Doğal Mirasının Korunması Sözleşmesi" hükümlerine göre, taraf devletler toprakları üzerinde
kültür ve doğa varlıklarının korunmasını garanti altına almışlardır. Baalbek, Anjar, Biblos ve
Sur antik kentleri evrensel kültür mirası olarak "Dünya Kültürel Miras Listesi"ne alınmıştır.
Lübnan'ın ikinci başkenti Trablus, tarihi asırlar boyunca diğer konularda olduğu gibi,
şehircilik ve mimarlık gelişiminde öncü roller oynamıştır. Binlerce yıllık geçmişi ile Trablus,
korunması gerekli önemli kültürel değerleri barındırmaktadır. "Eski Şehir"in kendine has
"askeri planlama" sistemi bakımından şehircilik tarihinde çok önemli ve belki de benzeri
rastlanmayan bir örnek teşkil etmektedir. 700 yıllık bozulmamış şehir dokusuyla, Kahire'den
sonra, Memlukların ikinci başkenti ve ayakta bulunan 190 tarihi eseriyle, Trablus Akdeniz'in
doğu sahillerinin en zengin şehridir.
Cumhuriyetin kurulmasıyla konulmaya başlanan projelerle "Eski Şehir"in korunması, yanına
bir "Yeni Şehir" kurulmasını öngörerek, Eski Trablus'un bugüne kadar kısmen de olsa
korunarak ulaşmasını sağlamıştır. 1955 yılında Eski Şehri ortadan, bölen nehrin taşması
sonucunda devletin gerçekleştirmeye başladığı yanlış düzenleme projeleriyle eski doku
bozulmaya başlamış, ardından Lübnan'ın yaşadığı acı savaş yılları sırasında da büyük
tahriplere maruz kalmıştır.
Bu çalışmada, "Eski Trablus" denilen Trablus Eski Şehir'in dokusunun tarihsel gelişimi ve
Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar geçirdiği planlama evreleri özetlenmekte, son
yıllarda Lübnan'da yerel ve merkezi yönetimin tarihsel çevre korunmasına olan tutum ve
tavırları, yaklaşımları ve uygulamaları incelenmekte, ülkede koruma sorunsalı ortaya
konmakta, komşu ülkelerin kentsel koruma konusundaki tecrübeleri irdelenmekte ve tüm bu
verilerin ışığında Trablus Kentsel Sit Mani'nin kültürel ve doğal değerlerinin korunmasına
yönelik bilimsel öneriler geliştirilmektedir.
ABSTRACT
Problems of Protection of the Urban Site of Tripoli - Lebanon and A Guiding
Conceptual Outline for Its Planning
Lebanon is a country of several thousand years of history. It shares with many other countries
great responsibilities for protecting the common "cultural heritage" of humanity. To protect
this cultural heritage, historical values have to be transmitted to the new generations and a lot
of attention has to be given to the experiences accumulating with time. The integration of the
national cultural identity in the developmental process of a population is a very important
condition to protect its character.
The ignorance to national and historical values in modern architecture and planning is
resulting in the formation of a foreign culture. On the contrary, the careful investigations of
the roots of different cultures as well as the amalgamation of extremes of these cultures lead
to a very heterogeneous and high impact mosaic.
Lebanon, a signatory of the UNESCO's "Protection of World Cultural and Natural Heritage
Agreement", is playing an important role among international efforts in this issue since the
1970s. According to the items of the agreement, member countries have a common obligation
to protect the cultural and natural wealth they comprise. At present, the Lebanese towns of
Baalbek, Anjar, Byblos, and Tyre are registered in the "Inventory of World Cultural
Heritage".
Throughout its history, Tripoli, the second largest city of Lebanon, played a leading role as a
model for the development of architecture and planning in the region. However, important
steps have to be taken to protect its old cultural values that date back to thousands of years.
The "military planning" system is a unique characteristic of the "old town" of Tripoli. The city
is probably the only existing example of urbanism with such a structure. In fact, the 700 yearold intact edifice of Tripoli makes it the second largest capital of Mamelukes following Cairo
in Egypt. In addition, the 190 monumental treasures that the city embraces make it one of the
culturally richest cities of the Eastern Mediterranean.
Since the establishment of the Lebanese Republic, the plans to establish a new modern city at
a distance from the "old town" resulted in the partial protection of Old Tripoli, However, the
application of new strategies following the 1955 flood of the river, which splits the old town
in two parts, initiated a series of improper acts against this treasure. These acts further
accentuated during the raging civil war in Lebanon.
In the framework of this study, the historical development of the character of old Tripoli was
reviwed. The successive planning phases applied since the establishment of the republic were
summarized. The strategies, methods, and attitude of the central and local Lebanese
directorates applied in the last few decades to protect the historical environment were
investigated. Problems impeding the proper application of protection strategies in Lebanon
were defined. The experiences developed by neighboring countries on urban protection were
also evaluated. İn the light of this information, the present study brings forward a series of
scientific recommendations to protect the cultural and natural values of the Old Urban site of
Tripoli.
Tez Adı :
Kentsel Estetik: Mikro Ortam Tasarımında Duyusal Etkiler ve Hıza Bağlı Algı
Farklılıkları Üzerine Bir Değerlendirme
Yazar Adı: Elif ÖZBAY
Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart- 2004
ÖZET
Kentsel mikro ortam tasarımında İnsan ile çevrenin duyusal etkileri arasında çok yoğun bir
iletişim vardır. Duyusal kalite, insanların çevreyi görme, koklama, işitme ve hissetme şekli ile
ilgilidir. En önemli kentsel estetik konularından biri, çevre içinde insanın hareketinden
kaynaklanan ardışık deneyimdir. Bugüne dek yapılmış olan çalışmalar, daha çok yaya olarak
hareket eden insan üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak otomobilin günlük yaşamın ayrılmaz bir
parçası haline gelmesi ile birlikte tasarımcının aynı mekânda farklı hızlarda ilerleyen insanlara
yönelik çözümler üretmesi gerekmektedir.
Bu çalışmada hedef, çevresel algıda önemli bir yer tutan formel niteliklerin, sürücü ve yaya
olan insanlar tarafından nasıl algılandığını ve bu algının ne kadar farklı olduğunu anlamaktır.
Hızdan kaynaklanan bu algı farklılığının insanların mekânsal beğeni ve tercihlerini ne şekilde
etkilediğini kavrayarak; kentsel mikro ortam tasarımında dikkat edilmesi gereken noktalan
saptamak amaçlanmaktadır.
Kentsel mikro ortam ve davranış ortamı kavramları açıklandıktan sonra, estetik konusu
irdelenmiş ve algı teorileri incelenmiştir. Çevresel estetik ve özellikle formel estetik üzerinde
durulmuş, kentsel mekânın tarih boyunca geçirdiği dönemler içinde kentsel estetik
irdelenmiştir. Kentsel estetik konusunda daha önce yapılmış olan çalışmalar gözden
geçirilmiştir. Çalışmanın bütününde ele alınan etkenler, İstanbul'da seçilen bir bölgede
yapılan alan çalışması ile yaya ve otomobildeki insana göre sınanmıştır. Alan çalışması
sonuçları, farklı hızlarda aynı mekânın farklı algılandığını doğrulamıştır.
Çalışma sonucunda otomobil içindeki insanla, yayanın algısındaki farklılığın iki temel nedeni
olduğu ortaya konmuştur. Birincisi, yaya ve otomobildeki insan farklı boyutları, fiziksel
özellikleri, hareket kabiliyetleri nedeniyle, aynı mekânda hareket ediyor görünseler bile
aslında tamamen değişik iki mekân algılamaktadırlar. İkincisi, aynı noktadan hareket edip
aynı yönde ilerleyen bir otomobil ile yaya, aynı mesafeleri farklı sürelerde ilerlediklerinden,
ardışık görüntülerin geçiş hızına bağlı olarak içinde hareket ettikleri mekânla ilgili algıları
tamamen farklı olmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kentsel estetik, çevresel estetik, görsel algı, ardışık deneyim, çevresel
kalite
ABSTRACT
In micro milieu, there is a dense communication between man and sensorial effects. Sensorial
quality is related with how people see, smell, hear and feel the environment. One of the most
important topics on urban aesthetics is sequential experience which arouses from people's
movement in the environment. Researchers till now have focused on pedestrian's perception.
However, since automobile have become vital in people's lives, designer should find solutions
for people who moves in different speeds in the same milieu.
In this study, it is expected to find how visual effects which has a very important. role in
environmental perception is perceived by drivers and pedestrians and how different this
perception is. By understanding how different perception which arouses from speed
difference affects spatial pleasantness and, preference, it is been tried to find points that
designers should consider on micro milieu design.
After defining micro milieu and behaviour settings, aesthetics was analysed and theories of
perception was reviewed. Before environmental aesthetics and especially formal aesthetics
was taken Into consideration, urban aesthetics was analysed through urban design history.
Previous studies on urban aesthetics were investigated. All the effects evaluated through this
study was examined by a field study in Istanbul according to people on foot and by car.
Results of field study confirmed that same milieu is perceived different in various speeds.
As a result of this study, difference in perception of pedestrian and people in automobile has
two main reasons. Firstly, even if they seem like moving in the same milieu, they perceive
completely different spaces because of their different dimensions, physical qualities,
mobilities. Secondly, an automobile and a pedestrian which starts from the same point and
moves towards the same direction travels the same distance in different period. Depends on
changing speed of sequential vistas, their perception about same millieu is totaly different.
Keywords: Urban aesthetics, Environmental aesthetics, visual perception, sequential
experience, environmental quality
Tez Adı :
Kentsel Tarih Araştırmalarında Bilgi Teknolojilerinin Kullanımıyla Yeni Bir
Yöntem Geliştirilmesi (Kentsel Dönüşümde Kaos Kuramı Ve Kadıköy-İstanbul Örneği)
Yazar Adı: M.Rıfat AKBULUT
Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart- 2004
ÖZET
Gerek tarihi ya da çağdaş kentsel dokuların analizi ile daha yaratıcı yenileme yöntem ve
araçlarının geliştirilmesi, gerekse kentsel geçmişin daha iyi anlaşılmasında bilgi teknolojileri,
günümüzde kentsel koruma ve yenileme çalışmalarında oldukça yaratıcı yöntemler ve
olanaklar vaat etmektedir. Özellikle bilgi teknolojilerinin sunduğu yeni analitik araç ve
yöntemler, kentsel değişimin yeniden ve doğru ve ayrıntılı bir şekilde okunması yönünde
koruma-yenileme ve tarih çalışmalarında yararlanılagelen konvansiyonel yöntem ve teknikleri
zenginleştirici yeni olanaklar sunmaktadırlar. Bu yeni olanaklar, şehircilik ve yan
disiplinlerinde görülen ve gerçekte bilimsel bir temele dayanmayan kimi “bilimsel
doğruların” ayıklanması ve şehirciliğin kendi eliyle ürettiği kendi bilimsel doğrularına
kavuşması yönünde de bir gelecek vaat etmektedir. Bu çalışmada, bilgisayar destekli tasarım,
görüntü işleme, GPS, sayısal harita, coğrafi bilgi sistemi, veri tabanı, 3 boyutlu modelleme
gibi çok çeşitli sayısal bilgi teknolojisi, analitik bir amaç ve yaratıcı bir yaklaşımla el
alınmıştır.
İlk bölümde tez çalışmasının kuramsal çerçevesini oluşturma yolunda kentsel tarih, kentsel
morfoloji, kentsel sistemler ve Kaos Kuramı ile ilgili farklı disiplinlerden kuramsal
tartışmalara yer verilmiştir. İkinci bölümde ise örnek çalışma alanında ampirik verilere dayalı
araştırma ve analiz sonuçlarına yer verilerek tartışılmıştır. Tez çalışması kapsamında yukarıda
belirtilen teknikler İstanbul’da Kadıköy Moda semti (Caferağa Mahallesi) olarak seçilen bir
örnek alan çalışmasına uygulanmıştır.
Örnek alan çalışmasında kentsel dokudaki değişim hızının periyodları ve periyodik davranış
biçimi araştırılmıştır. Bu çerçevede, mülkiyet, yapı, arazi kullanımı, parsel dokusundaki
kabaca son yüz yıl içerisinde gerçekleşen değişimler eski haritalar ve arşiv kayıtlarına
başvurularak incelenmiştir. Kadıköy’deki araştırma Kaos Kuramı kuramsal çerçevesi ve bakış
açısı içinde biçimlenmiştir. Sonuçta kentlerin kaotik davranış gösteren bir sistem yapısına
sahip olduğu ortaya konulmuştur. Ayrıca, Kadıköy örneğindeki araştırmaların “mekânsal
mikro-fiziksel nicelik değişim analizi” adı verilen ve burada önerilen yeni bir niceliksel ve
bütüncül sistematik analiz yöntemiyle ele alınması yanısıra “tepki katsayısı” adı verilen yeni
bir değerlendirme yöntemi de önerilmiştir.
Bu yönüyle tez çalışması giriş bölümünde de belirtildiği gibi bir anlamda “kaderin denklemini
yazma” çabası gibi de durmaktadır. Nihayet kaderin denklemini yazamamış olsa da kaderin
davranış biçimi hakkında kimi ipuçları ortaya koyabilmiştir. Kadıköy Belediyesi İmar Arşivi
kayıtlarına göre Moda örnek alanında gerçekleştirilen periyodik değişim analizleri, kentsel
yapının kimi yönlerden dışsal etkilerden bağımsız olarak ve kendini her düzeyde tekrarlayan
kendine özgü bir davranış ritmine sahip olabileceğini de ortaya koymuştur.
Sonuç olarak, tez, kentsel sistemler ve Kaos Kuramı, kentsel dönüşüm ve yenilenme, kentsel
morfoloji, matematik ve elbette planlamada bilişim teknolojileri disiplinleri ve araştırma
alanlarıyla ilişkili çok yönlü bir çalışma niteliğindedir. Diğer bir deyişle, bazı kentsel olguları
farklı şekilde açıklamaya yönelik yeni bir sentez arayışında olgusal bir araştırmadır. Örnek
alan çalışmalarında az bilinen arşiv malzemeleri yanısıra saha çalışmalarından derlenen yoğun
ampirik veriler de kullanılmıştır.
Anahtar Kelimeler: planlamada bilişim teknolojileri, kaotik sistemler, kentsel dönüşüm ve
yenilenme
mekânsal analiz, Kadıköy-İstanbul
ABSTRACT
Today, information technologies are promising very creative methods in urban conservation
and particularly in urban history. New analytical tools and methods based on digital
technologies are enriching conventionals in order to have a better and detailled understanding
of the past through the analysis of historical urban patterns. They also represent an
unchallenging value for more creative approaches in urban conservation, urban development
and urban history. Those new technologies also promising a future in which some “scientific
truths” in urban planning and in related disciplines may be eliminated and urban planning will
meet its real scientific truths through its endeavours. This work is an attempt to use several of
those technologies including computer-aided design, image processing, digital cartography,
GPS, geographical information systems, database, 3D modelling etc. with a creative and
analytical approach.
The first section of the study is consisted of theoretical debates from various disciplines such
as urban history, urban morphology, urban systems and Chaos Theory in order to provide a
theoretical basis and framework. Then, the following section is devoted to evoluations and
debates about empirical datas related and collected from case study area. Techniques
mentioned above are used and applied to the case study area of Moda (Caferağa
Neighbourhood) of Kadıköy district in İstanbul.
A research on the periods of transformation of urban texture and its periodical behaviour is
carried out through the case study. Through this research, transformations of buildings and
land use as well as ownership and property pattern during the last century are analyzed
through old maps and archive records. Anyway the research is dealing with a chaotic system
and the thesis somehow touches to the Chaos Theory. Therefore, the problematic and
theoretical basis of the first case is a research on the Chaos Theory in urban development. As
a result, urban transformations are determined to have a system structure with chaotic
behaviours through this case study. Also a new systematic comprehensive urban analytical
tool which is described here as the “spatial micro-physical quantitative transformation
analysis” to measure urban transformation and renewal speed of an urban texture and a new
evaluation tool called “reaction coefficient” are proposed through this case.
Somehow, the study also looks like an attempt to “formulate the destiny” as mentioned in
introduction. Even it did not do so, it succeed to reveal some of fingerprints of it. Research on
the periods of transformations of buildings and ownership pattern through the records of
building permits at the Municipal Archives of Urban Planning of the Kadıköy District of
İstanbul is revealed an urban structure may have a characteristic periodic behaviour pattern
repeting itself in every scale –thus the dimensionlessness and scalelessness tendency- and
autonomous from external factors.
Finally, this is a multi-disciplinary and phenomenological study touching the fields of urban
systems and Chaos Theory, urban transformation and regeneration, urban morphology,
mathematics and as well as information technologies in urban planning. For the case study,
research method is based on original and rarely-known archival materials as well as on
extensive amphirical datas gathered in field surveys.
Keywords: information technologies in urban planning, chaotic
transformation and regeneration, spatial analysis, Kadıköy-Istanbul
systems,
urban
Tez Adı :
Kentsel Yaşam Kalitesi Ölçütleri İle İstanbul Analizi ve Toplam Kentsel Yaşam
Kalitesi Yönetim Yaklaşımı
Yazar Adı: Cem Bülent ÜNAL
Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan- 2004
ÖZET
Küreselleşme sonucu ekonomik ve organizasyonel yetersizlikler, küreselleşme sonucu,
kentlerin yemden yapılanma olgusunu yerel yönetimler için çok önemli bir konuma
getirmiştir. Bu çalışma, Toplam Kalite Yönetimini genel, ekonomik, sosyal ve ekolojik açıdan
yerel yönetimler uygulanabilirliğini ortaya koymakta ve sonuç olarak yeni bir kent yönetim
yaklaşımı öngörmektedir.
Çalışma öncellikle Toplam Kalite Yaklaşımı hakkında genel bir bilgi vermekte. Daha sonra
ise konuyu ekonomik, sosyal, politik ve ekolojik açılardan tartışmakta, etkenlerini
incelemektedir.
Özellikle Avrupa Birliği politikalarının uyum sürecinde Toplam Kalite Yönetimi ile daha
başardı kentsel planlara ulaşmak, ancak ve sadece sonuçların stratejik ve katılımcı anlayışları
içermesi önceki çözümlere göre gelişme sağlaması ve bunları eyleme geçirmesi ile
mümkündür. Bu tez çalışmasında Toplam Kalite Yönetimi tabanlı kurumsal bir yönetim
yaklaşımı planlamada katılımcılığı arttırmak ve aynı zamanda geleneksel yönetime yeni bir
yaşam kalitesi unsurunu da içeren bir vizyon kazandırmak için önerilmiştir. Bu yaklaşımın
temel felsefesi iki kavramı içermektedir. Katılımcılık, yaklaşımın ilk kavramıdır ve özellikle
halk katılımına ilişkin halk, plancılar ve karar vericiler için bütün güncel yönetim modellerini,
kullanılabilir kılan mekânsal bir karar verme platformu oluşturmaktadır. Stratejik Planlama,
yönetim yaklaşımının ikinci kavramıdır. "Yaşam Kalitesi" tercihi temelinde, katılımcı bir
yapıyla belirsizlik ve çoklu seçenekler altında eylem planlan geliştirmek için kullanılan,
gelişmiş bir karar verme tekniğidir.
ABSTRACT
As economical and organizational shortcomings, insufficiency and globalization, fact of
restructuring cities has become highly importance for local authorities. This study exposes
total quality management for local authorities within general, economic, social and ecologic
basis and at the end, it proposes a new city management approach.
First of all, this study gives specific information on total quality management. Next is
discussion of economic, social, politics and ecologic approaches. Finally findings and
implications are exposed for understanding new approach process in general experience.
Especially, in terms of adaptation process of European Union policies, Total Quality
Management is a model better for urban planning can be utilized. But unless the final
decisions contain strategic and participatory decisions and are indeed an improvement upon
previous solutions and are in fact turned into actions. in this thesis an institutional
management approach, which is based on Total Quality Management, is proposed to increase
level of participation in planning stage and also to create a vision which is included "quality
of life" component for traditional management. This approach contains two basic concepts in
its main philosophy. Participation is the first concept of this model and represents the spatial
decision support platform and makes all actual management models available - especially
Public Participation - for public, urban planners and decision makers. Strategic Planning is the
second concept of this management approach. It is a sophisticated technique for making
decisions and developing action plans in situations with many options and uncertainties in a
participatory manner, based on "quality of life" preference.
Tez Adı :
Hegemonik Bir Süreç Olarak Türkiye Kentleşmesi
Yazar Adı: Erbatur ÇAVUŞOĞLU
Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz- 2004
ÖZET
Bu çalışma Türkiye'de egemen sınıflar lehine işleyen kentleşme sürecinde toplumsal iknanın
nasıl üretildiğini incelemektedir. Türkiye hızla modernleşen, kentleşen ve demokratikleşen bir
ülke haline gelirken eşitsizlikler de sınıfsal, kentsel ve bölgesel düzeyde artmaktadır. Buna
rağmen devlet bu eşitsizliklerden kaynaklanan memnuniyetsizliği ortadan kaldıracak
mekânizmaları üretebilmekte ya da üretilmesine göz yummaktadır.
Ancak bu mekânizmalar Türkiye'nin modernleşme projesinin aracı olarak düşündüğü kent
planlama sisteminden önemli sapmalar göstermekte ve modernleşme projesinden ciddi
tavizler gerektirmektedir. Devlet, toplum ve piyasa gizli bir sözleşme etrafında sessizce bir
araya gelirken, ortaya son derece niteliksiz ve eşitsiz bir kentsel çevre çıkmaktadır. Bu kötü
tablodan doğması gereken memnuniyetsizlikler de çeşitli yeniden dağıtım mekânizmaları ile
azaltılmaktadır.
Gramsci'nin hegemonya yaklaşımı iktidarın sürdürülmesinde baskı ve ikna arasındaki
dengeye işaret etmesi bakımından önemli bir açıklama biçimidir. Türkiye kentleşmesi
incelendiğinde yapılaşmış çevrenin oluşmasında çeşitli dönemlerde baskı ve ikna
politikalarının kullanıldığı görülmektedir. Kentsel toplumsal hareketler ve öngörülemeyen
kentsel gelişmeler baskı ve zor ile ortadan kaldırılabildiği gibi, gündelik yaşamın her alanında
ortaya çıkan eşitsizliklerden kaynaklanan memnuniyetsizlikler de kırsal toprak, kentsel toprak
ya da imar haklarının yeniden dağıtımı türünden politikalarla ikna üretebilmektedir.
Çalışma, araştırma amacının ve yönteminin anlatıldığı girişin ardından hegemonya kuramı ve
kent planlama ilişkisinin kurulduğu birinci bölümü, Türkiye kentleşmesinin hegemonik bir
süreç olarak değerlendirildiği ikinci bölümü ve imar atlarının örnek olay olarak incelendiği
üçüncü bir bölümü içermektedir. Sonuç bölümü daha insancıl bir kentleşme ve kent planlama
sistemi için öneriler içermektedir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal adalet, hegemonya, kentleşme, kent planlama, imar affı.
ABSTRACT
The thesis examines the production of social consent, in a capitalist urbanisation process in
which only the dominant classes benefit. As Turkey become a more modern, urban and
democratic country, social, urban and regional inequalities rises dramatically as well.
However, the state produces or let produced the mechanisms that will ease the dissatisfaction
up to these inequalities.
These mechanisms force deviate urban planning system which has chosen as a tool of
modernisation and also compensate the modernisation project. As the state, society and
market agrees on a hidden social contract, a very low quality and unequal urban environment
occurs. The possible dissatisfactions of this picture are decreased via redistribution
mechanisms.
Garmsci's theory of hegemony is quite important in the name of highlighting the balance of
getting consent and domination in order to maintain power. Examining the periods of
urbanisation of Turkey, a variety of domination and consent policies used can be observed in
creating the built environment. On one hand, it can be seen that urban social movements,
unexpected urban developments can be controlled by using power, on the other hand consent
policies like redistribution rural areas, urban areas and building permits are produced against
the dissatisfactions come out through daily life.
The study contains an introduction which aim and methodology explained and the first
chapter which integrates the hegemony theory to urban planning, second chapter that evaluate
Turkey urbanisation as a hegemonic process, and a third chapter that examines building
amnesties as a case study. The conclusion maintains the ideas for a more humanist planning
system and urbanisation process.
Keywords: Social Justice, Hegemony, Urbanisation, Urban Planning, Building Amnesty.
Tez Adı :
Kentsel Bütünleşme Sürecinde Sürdürülebilir Kentsel Yenileşme: Lefkoşa
Yazar Adı: Resmiye ALPAR
Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim- 2004
ÖZET
Lefkoşa kenti ve bu kentin kentleşme süreci incelendiği zaman Lefkoşa'nın birçok kültür
birikimi sonucu oluşmuş bir kent olduğu görülecektir. Kentin dokusu etnik çatışma sonucu,
Türk ve Rum toplumları arasındaki sosyal bölünmenin fiziksel dokuya yansıması ile
bölünmüş ve kent iki ayrı ülkenin parçalanmış başkenti konumuna dönüşmüştür. Bölünmenin
getirdiği sonuçlar ise, tanınmamış bir ülke olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde,
belirsizlikle birlikte yaşanan ekonomik, sosyal ve fiziksel çöküntü ve köhneleşmeye terk
edilen tarihi kent merkezi olmuştur. Tarihi kent merkezini ortadan ikiye bölen Yeşil Hat'tın
1974 yılından itibaren kentin yapısında belirleyici bir fiziksel eleman olarak yer alması ile
birlikte, kent merkezi aynı zamanda ülke sının konumuna gelmiştir.
Günümüzde politik çözüm arayışları devam ederken kentin kaderi belirsizliğe terkedilmiştir.
Bugün kaderine terk edilen kentin, olası bir çözüm durumunda, artacak olan rant yüzünden
bütün kültürel ve tarihi değerleri tehdit altında kalacaktır ve kent plansız bir gelişmeyle zaten
rantı maksimum seviyeye ulaşan Güney Lefkoşa ile arasında bulunan farkı kapatmak için
Güney Lefkoşa'nın yaşadığı deneyime benzer bir deneyim yaşayacaktır. Bu yüzden kentin bir
an önce kendi özgün yapışma uygun, uygulanabilir bir program ile kontrollü bir şekilde
yeniden yapılandırılması ve sahip olduğu değerlerle birlikte ülke ve dünya ölçeğinde etkin bir
rol üstlenecek konuma getirilmeye çalışılması gerekmektedir.
Avrupa Birliği Mekânsal Gelişim Stratejileri genelinde bölgesel özellikler göz önünde
bulundurularak Lefkoşa özelinde bir vizyon geliştirilerek bir 'çerçeve program' ortaya konmak
istenen bu çalışmada 'kentsel yenileşme' kavramı anahtar araç olarak kabul edilmiş, ‘kentsel
bütünleşme’ eğilimi, kentsel yenileşme prensipleri ile birlikte bütüncül bir vizyon ortaya
konularak sürdürülebilir bir yapının temel zemini oluşturulmaya çalışılmıştır. Günümüzde
olası çözüm yöntemleri tartışılırken, Güney Kıbrıs’ın-Avrupa Birliği'ne girmesi ile Kuzey'in
bu birliğin çeperinde yer alması kentin bölünmüşlüğüne farklı bir boyut kazandırmıştır. AB
sınırının ikiye böldüğü Lefkoşa'nın bu durumunun sürdürülebilir olmaması ve AB
perspektifini oluşturan dört özgürlük, bireylerin, sermayenin, malların ve hizmetlerin serbest
dolaşımına dayalı içeriğine uygun olmaması, çözümü gerektiren bir süreci başlatmıştır.
Çalışmada olası bir çözümün Lefkoşa için ortaya çıkaracağı değişim ve dönüşüm alternatifleri
tartışılacaktır. Bu yüzden bu çalışmada 'kentsel yenileşme', 'kentsel bütünleşme' kavramları
Lefkoşa örneği göz önünde bulundurularak incelenecektir. 'Kentsel yenileşme' kavramı
incelenirken bunun altındaki dinamikler (küreselleşme, ekonomik bütünleşme, Avrupa
Birliği) ve bu dinamiklerin fiziksel dokuya yansımaları tartışılıp, AB bağlamında öngörülen
olası çözümler fiziksel yapı ve yenileşme göz önünde bulundurularak incelenecek ve bu
inceleme sırasında incelemenin merkezinde bulunan Lefkoşa ile ilgili birtakım saptama ve
değerlendirmelere ulaşılmaya çalışılacaktır.
Sonuç olarak bu çalışmada, 'kentsel yenileşme', 'sürdürülebilirlik', 'AB Mekânsal Gelişim
Perspektifi' gibi konu başlıkları altında kentsel bütünleşme ve yeniden yapılanma sorunsalının
değerlendirilmeye çalışılacak, bunun için de kentsel yenileşme ve kentsel bütünleşme
örneklerinden hareketle ulaşılacak birtakım saptama ve referanslarla farklı bir bakış açısı
oluşturulmaya, çalışılacaktır. Londra, yasal yönetsel ve planlama açısından oluşturulan sistem
analizi ve değerlendirilmesi ile bir 'kentsel yenileşme' örneği, Berlin ise yaşadığı bütünleşme
süreci ile bir ‘kentsel bütünleşme’ örneği olarak ele alınacak ve bu iki kent, Londra ve Berlin,
'kentsel yenileşme' ve 'kentsel bütünleşme' örnekleri bağlamında 'Lefkoşa' kentinin analizi ve'
değerlendirilmesinde etkili bir çerçeve oluşturacaktır.
Çalışmanın ana konusu Lefkoşa olmasına karşın farklı deneyimlere sahip kentlerdeki
yaklaşımları da ortaya koymak, sürdürülebilir ve bütüncül bir yaklaşım geliştirmek açısından
etkili olacaktır. Oluşturulacak bu yaklaşım, 'kentsel yenileşme' başlığı altında bütüncül
disiplinler (politik, ekonomik, sosyal, fiziksel) içeren ve sürdürülebilir gelişmeyi içinde
barındıran bir yaklaşım olacaktır.
ABSTRACT
In this study, the concept of sustainable urban regeneration will be studied under the concept
of urban unification, within the case study of ‘Lefkoşa’. When it is talked about urban
regeneration, it is needed to talk about dynamics behind this concept. The processes and
dynamics behind urban regeneration includes the theoretical bases and the descriptive analysis
of the study, by analysing the economic restructuring, globalisation, technological
improvements, E.U. and their implications on urban areas, these are the key elements which
should be considered at macro scale.
These effects are clarified and later will be discussed at (micro level), by analysing the
processes at urban scale, in sense of 'urban regeneration and unification', Urban regeneration
will be considered as a key concept for physical, economic and social restructuring process.
These clarifications necessitate the emergence of a new demand and a trend towards a new
urban policy: sustainable urban regeneration which could be studied under the case study of
London regeneration project, as a successful example towards a new urban policy. Also,
Berlin will be considered as a 'urban unification' model towards producing a strategies for
Lefkoşa.
The reason for why these examples are chosen is related with distinctive characteristics of
their planning policy frameworks that may help to introduce problems, approaches,
possibilities and solutions. As for this kind of study there is an increasing need for
exemplifying their achievements and failures in order to derive significant clues
for urban regeneration objectives. These cases are chosen to highlight the relationship
between various aspects of urban change to the realities of cities in recognition of the global
dimension to the economic and physical change. Therefore, the response and the approach of
each city with regard to the models of regeneration, demonstrate certain variations in their
point of views and their proposed and applied solutions will be discussed by analysing the
differences and similarities in meaning of shared experiences, in the social, physical, and
political manners.
In Berlin and Lefkoşa, there are the one thing in common, that is a physical division within
themselves through barriers. In Berlin, the division was imposed to city physical structure
after World War II, but in Lefkoşa, it is created as a result of ethnic and national or political
values, the conflict, which started among people, has also shaped the physical and social
structure of the city. Thus case studies of Berlin, will help this analytic approach in sense of
understanding the concept of unification with its experience of ‘urban unification’, and also
London be an example which is achieved an integration process, as an example towards a
sustainable urban regeneration. Thus London will create a base for developing an urban
regeneration model.
Although the main concern of this study is Lefkoşa, it would be useful to have an idea about
other cities, in order to understand the similarities and differences between them and to get an
idea about how the solution could be obtained in the light of those different examples. The
solution will be search in sense of sustainable urban regeneration, as a concept requires the
integration of other disciplines such as social, economical concerns and physical
development. Thus possible restructuring process will be at sustainable urban regeneration as
a multi-discipliner approach.
Tez Adı : Avrupa Birliği Mekânsal Politikaları ve Türkiye Planlama Politikalarına Etkileri
Yazar Adı: İclal KAYA ALTAY
Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım-2004
ÖZET
1987'de Tek Avrupa Senedi (SEA) ile Avrupa Ortak Pazarı (SEM)oluşturulması ve ardından
Ekonomik Para Birliği (EMU)'ne geçişin hedeflenmesi ile birlikte AB (EU)'nde ekonomik ve
sosyal bir dönüşüm başlamıştır. Yeni dönem Topluluk Politikalarının artan mekânsal etkileri,
AB düzeyinde sosyal ve ekonomik bütünleşme ve uyum için Topluluk Politikalarının
mekânsal etkilerinin daha fazla tartışılması gerekliliğini ortaya çıkartmıştır. AB Üye
Devletleri'nin mekânsal planlamadan sorumlu ilgili bakanları ile Avrupa Komisyonu'nu ilgili
birimlerinin 1989'da başlattıkları, AB Bölgesinde mekânsal gelişme stratejilerine dönük genel
bir çerçevenin oluşturulması yönündeki çabaları 1999'da sonuçlanmıştır. Avrupa Mekânsal
Gelişme Perspektifi (ESDP) olarak adlandırılan stratejik doküman bütünleşme ve işbirliği
konseptine dayanmaktadır. Birlik düzeyinde üye devletleri bağlayıcı değil "tavsiye'
niteliğinde olan' dokümanın AB'nin subsidiarty (yerellik ilkesi çerçevesinde uygulanması
esastır. ESDP AB bölge politikasını da içerecek şekilde Topluluk Politika ve AB hedefleri ile
uyumludur. AB’nin sürdürülebilir ve bölgeleri arasında dengeli gelişme hedefi ESDP'nin
politika amacını oluşturmaktadır. ESDP' aynı zamanda AB'nin bölge ve kentlerinin rekabet
etme güçlerini arttırmaya dayalı bölgesel kalkınma anlayışı ile de uyumlu olduğu için AB'nin
yukarıda anılan hedefine ulaşmasının mümkün olup olmadığı tartışılmaktadır.
AB düzeyinde geliştirilen mekânsal politikalar ve bunların Türkiye üzerindeki etkilerinin
araştırılacağı bu çalışmada; Başlangıçta AB'nin mekânsal genişlemeleri ve mekâna etki eden
Topluluk sektörel politikaları incelenmektedir. Sonraki bölümlerde Topluluk düzeyinde
mekânsal yapı ile ilişkilendiren AB Komisyonu'na ait çalışmalar ile ESDP'nin geliştirdiği
mekânsal gelişme rehberi, amaç ve politika seçenekleri ortaya konulmaktadır. Bu çalışmanın
son bölümünde AB-Türkiye ilişkileri Antlaşmalar çerçevesinde ele alınmaktadır. Beş Yıllık
Kalkınma Planlan ekseninde Türkiye'de sosyo-ekonomik ve mekânsal politikalar
incelemektedir ve bu süreçte AB etkileri araştırılmaktadır. Türkiye'nin AB müktesebatına
uyum sürecinde ortaya konulan son Kalkınma Planı’nda yer alan mekânsal politikaları ile
Kamu Yönetimi Reform Tasarıları ile getirilen değişiklikler mekânsal etkileri bakımından
irdelenmektedir.
ABSTRACT
An economic and social transformation started in EU in 1987, when the transition to
Economic and Monetary Union (EMU) and the formation of the Common Market were aimed
with the Single European Act (SEA). The increasing spatial impacts of the Community
politics in the new era revealed that the Community politics had to be more interrelated with
spatial development at the EU level. The attempts of the relevant units and members of the
EU member states and the European Commission to create a general framework for the
spatial development strategies in EU Territory came to a conclusion in 1999. The strategic
document titled European Spatial Development Perspective (ESDP) is based on the concepts
of integration and cooperation. It is essential that this document, with advisory nature rather
than being binding, will be applicable within the framework of subsidiary principle of EU.
European Spatial Development Perspective is the most comprehensive development strategy
developed at the EU level. ESDP is coherent with the Community politics and EU aims in a
manner to include the regional policy of EU as well.
EU’s intention for a sustainable development that is balanced among regions makes up the
purpose of ESDP. As ESDP is also coherent with EU's concept of regional development,
which is based on enhancing the competitive powers of the regions and the cities; it is also
discussed whether it is possible for EU to attain- its' intention that is first mentioned above.
This study, discussing the spatial politics at the EU level and their impacts on Turkey,
introduces the Community politics with spatial, influences: at the EU level, the process for the
creation of European Spatial Development Perspective and the spatial development purposes
and politics developed under it. The last chapter of the study examines the long process of the
relations between; EU and Turkey and the spatial politics around the Five-Year Development
Plans. The third section of this chapter analyses the spatial politics developed under the last
Five-Year Development -Plan issued by Turkey during the process of adjustment to EU
Acquis Communitaire and the amendment made to the Draft Public Administration Act.
The development plans issued during the recent era, the EU-orientated Preliminary National
Development Plan and the draft reforms for public administration make it clear that Turkey
has adopted the spatial development strategies of the EU. In the conclusion chapter, the
spatial politics and strategies of EU are assessed from Turkey's point of view.
Tez Adı : Kentsel Gerilemeyi Aşmada Çelişkili Bir Süreç Olarak Soylulaştırma: Galata
Örneği
Yazar Adı: Besime ŞEN
Danışman: Prof.Dr. Güzin KONUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım-2006
ÖZET
Soylulaştırma en genel tanımıyla, gerilemiş olan eski kent içi alanındaki yeni bir sınıfsal ve
mekânsal ayrışmayı ifade eder. Yeni orta sınıfın bu alanlara olan talebi ve mülkiyetin
değerlenmesi ile başlayan süreç, işçi sınıfının yerinden edilmesi ile sonuçlanmaktadır.
Soylulaştırma; mülkiyet, üretim, yaşam tarzı, tüketim biçimlerinin yanı sıra sınıf ve cinsiyet
ayrımları ve değişimleri ile ilgili bir konudur. Soylulaştırma, kentsel gerilemeyi tersine
çevirmede bir yeniden yapılanma alternatifi olarak gündeme gelmektedir. Konunun bir diğer
boyutu ise kentlerin ve toplumsal yapının "kültürel" niteliğinin, bir ekonomi politika olarak
kentlerin yeniden yapılanmasında stratejik bir araç olarak kullanılmasıdır. Kente dair bu
değişimler kar amaçlı kültür endüstrilerinin oluşumuna eşlik etmektedir. Eski kent merkezleri
ile tarihi kentlerin yeniden yapılanmasında başvurulan modeller, birçok dünya örneğinde çok
benzer politikalarla uygulanmaktadır. Bir çok örnekte bu model eski kent dokusunun müzeler,
alışveriş merkezleri, oteller veya rekreasyon, eğlence merkezleri gibi turistik çekim alanlarına
dönüşmesi şeklinde uygulanmaktadır.
Soylulaştırma ile gerçekleşen mekânın yenilenmesi aynı zamanda mekâna yapılan yatırım
olarak ekonomik bir anlam taşır. Oysa söz konusu soylulaştırılan alanlardaki sosyal gerileme
çözülememekte, bilakis bu sorunlar, düşük gelirli ve yoksul, marjinal vb kesimlerin yerinden
edilmesi ile kentin başka bir yerine taşınmaktadır. Soylulaştırma, günümüz neoliberal
politikalarının yönelimini de açığa çıkarmaktadır.
Sonuç itibariyle bir kentsel yeniden yapılanma olarak soylulaştırma, söz konusu alanlardaki
sosyal gerilemeye bir çözüm üretmekten uzaktır. Bu sonuç her durumda bir evsizlik sorununu
yaratmasa da, mevcut toplumsal gerilemenin önemli bir sorun olarak gündeme gelmesini
engelleyen politik bir etki yapmaktadır.
ABSTRACT
Gentrification, in the broadest sense, represents a new class-based spatial segregation in the
old declined inner urban areas. This process, initiated by the growing demand of the new
middle class for these areas and by rising property values, leads to the displacement of the
working class. Gentrification is an issue related to ownership, production relations, life style,
consumption patterns besides class and gender differences and transformations. Gentrİfication
comes to the agenda as an alternative solution for reversing urban decline. Another dimension
of gentrification is the use of the “cultural” aspect of cities as weil as the social structure as a
strategic tooi for urban redevelopment as an economic policy. These changes concerning the
city accompanies the development of profit oriented heritage industries. The models that have
been recoursed for the redevelopment of old city centers and historic cities, are realised using
similar policies in many cases throughout the world. This model is manifested on urban space
as the transformation of the old city texture into touhstic attraction areas such as museums,
shopping centers, hotels or recreational and entertainment centers.
Renewal of urban spaces through gentrification also has an economic aspect due to
investments made to space. On the other hand, the social decline in the gentrified areas can
not be resolved; on the contrary, these problems are carried to other parts of the city through
the displacement of low-income and marginal segments of population.
As a resuit, gentrification as an urban redevelopment strategy is far from finding solutions for
the social decline in those areas. Although this resuit does not always create a problem of
homelessness in all cases, It has a political effect of preventing the current social decline
problem from coming to the agenda as a crucial problem.
Tez Adı : Sosyal ve Mekânsal Ayrışma Çerçevesinde Yeni Konutlaşma Eğilimleri: Kapalı
Siteler İstanbul – Çekmeköy Örneği
Yazar Adı: Ebru FİRİDİN ÖZGÜR
Danışman: Prof. Dr. Aykut KARAMAN
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Aralık- 2006
ÖZET
Konut alanlarındaki sosyal ve mekânsal ayrışmanın göstergelerinden biri haline gelen kapalı
sitelerin İstanbul Çekmeköy örneği üzerinden incelendiği bu tez, Giriş ve 5 ana bölümden
oluşmaktadır. Tezde incelenen konular, sırasıyla bölümlerde ele alınmış ve aşağıda
açıklanmıştır. Her bölüm, bir bölüm sonucu ile tezin kapsamı çerçevesinde yorumlanmıştır.
Giriş bölümünde tezin altyapısını oluşturan kavramsal çerçeve incelenmiştir. Buna göre dünya
konjonktüründeki değişimlerden kentlerin ekonomik, sosyal ve mekânsal yapısının nasıl
etkilendiği ve değiştiği açıklanarak, sosyal ve mekânsal ayrışmayı üreten temel dinamikler ele
alınmıştır. Böylece hipotezi kurmaya yönelik olarak genel çerçeve belirlenmiştir.
Birinci bölümde, tezin kapsamında temel kavramlardan birini oluşturan sosyal ve mekânsal
ayrışma kavramları, literatür taraması ile ele alınmıştır. Bu bölümde sosyal ve mekânsal
ayrışma kavramının temel tanımlarına ulaşılması hedeflenmiştir. Bu temel tanımlarla birlikte,
özellikle konut alanlarında sosyal ve mekânsal ayrışmayı ortaya çıkaran etkenler, nedenler ve
sonuçları, olumlu ve olumsuz tarafları, hangi değişkenlerle ortaya çıktığı ortaya konmaya
çalışılmıştır. Yine bu bölümde Türkiye ve İstanbul’da görülen sosyal ve mekânsal ayrışma
biçimleri konut alanları açısından yorumlanmıştır. Konut alanlarında ortaya çıkan sosyal
ayrışma ve mekânsal parçalanmanın temel tetikleyicilerinden birisi olarak gösterilen tüketim
toplumunun yükselişi ile konut tüketim biçimlerinin değişimi bu bölümde incelenmiştir.
İkinci bölümde, sosyal ve mekânsal ayrışma biçimini destekleyen konutlaşma eğilimi olarak
kapalı siteler incelenmiştir. Bu bölümde önce kapalı sitelere kavramsal yaklaşımlar,
sonrasında ise kapalı sitelerin sosyal ve mekânsal pratikleri ile nerede örtüştüğü incelenmiş,
İstanbul’da kapalı site oluşumunu tetikleyen nedenler ele alınmıştır.
Üçüncü bölümde ise tezde yer alan diğer bir önemli kavram, komşuluk birimi ele alınmıştır.
Burada da komşuluk birimi kavramsal olarak, sosyal ayrışma açısından ve kapalı sitelerle
etkileşimi açısından ele alınmıştır.
Dördüncü bölüm örnek alan çalışmasından oluşmaktadır. Bu bölümde yapılan alan
çalışmasının genel çerçevesi ve yaklaşımı açıklanarak, örnek alan içinde çalışmaya konu olan
yerlere ilişkin verilerin çalışma kapsamına uygun olarak derlenmesi ve yorumlanmasına
çalışılmıştır.
Son olarak tezin sonuç kısmını oluşturan beşinci bölümde tezin kavramsal çerçevesi ile alan
araştırmasından elde edilen sonuçların karşılaştırılması yapılmış ve buna göre elde edilen
temel bulgular ve sonuçlar yorumlanarak aktarılmıştır.
Tezin içerdiği çalışmanın tamamlayıcısı olarak tez sürecinde araştırmanın gerçekleştirilmesi
için kullanılan araçlar ve tezin içinde yer alamayan bazı bulgulara ekler kısmında yer
verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal/toplumsal ayrışma (social segregation), mekânsal
ayrışma/parçalanma (spatial fragmentation), konutlaşma (housing), kapalı siteler (gated
communities), komşuluk birimi (neighbourhood unit).
ABSTRACT
It is aimed to explore gated communities as one of the signs of social segregation and spatial
fragmentation of cities within this study. Çekmeköy area has chosen as a case study area of
the thesis and the final study consist of an introduction and five chapters. Each chapter
includes its own conclusion subdivision at the end.
Introduction explores the theoretical framework which will be the foundation of the thesis.
However it is tried to understand the effects of global conjuncture on social, economic and
spatial structures of the cities and their side effects on the dynamics that creates social
segregation and spatial fragmentation
Social segregation and spatial fragmentation as one of the main concepts of the thesis,
examined within the related literature to achieve the main characteristics of this concepts. It is
aimed within the first chapter to understand the reasons and main positive or negative results,
and to find some variables of social and spatial segregation. Along this point of view literature
on housing and social studies about Turkey and Istanbul metropolitan area have explored to
find some evidence of social segregation and spatial fragmentation. Consumer society as a
dynamic of segregation processes took place in this chapter relation with housing choices and
the concept of consumer society.
Gated communities examined in the second chapter conceptually according to the academic
literature. Relationship between social segregation, spatial fragmentation and gated
communities, has discussed in this chapter.
Neighbourhood unit explored as one of the other main concepts in the third chapter.
Interaction between neighbourhood unit, social segregation and gated communities is tried to
be explained along the main framework of this thesis.
The fourth chapter consist of the case study includes findings and results of the study.
The last chapter as fifth chapter is aimed to compare theoretical framework and the
conclusions of the case study.
At the end, appendixes indicate the related documents of the case study.
Keywords: social segregation, spatial fragmentation, housing, gated communities,
neighbourhood unit.
Tez Adı : Kentsel Kamusal Mekânda Değer Yaratma Yaklaşımında Katılımcı Bir Model
Önerisi
Yazar Adı: Elif KORKMAZ
Danışman: Prof. Dr. Güzin KONUK
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak- 2007
ÖZET
Tez bütününde, günümüz kentlerinde yerel ve global ölçeklerde yaşanan değişimlerin kentsel
kamusal mekânlara yansıması ile yaşanan sorunların çözümüne ve kentsel geliştirmenin ve
yenilemenin önemli mekânsal aracı olan kentsel kamusal mekânların yeniden değer
kazanımına yönelik sosyal açıdan değer yaratma parametrelerinin ve bu toplumsal hedeflerin
gerçekleştirilmesinin aracı olarak toplumsal tasarım olgusunun tanımlanması ve bu bağlamda
özel açılımlar geliştirilerek öneri örgütlenme modeli ortaya konması amaçlanmıştır.
Çalışmanın giriş bölümünde; genel yaklaşım, amaç, kapsam ve araştırmanın yöntemi konuları
yer almaktadır. Kamusallık / değişimi, kamusal mekân / değişimi konularında tanım ve
kavramların verildiği birinci bölümde çalışmanın düşünsel temelleri ve oluşturulan çerçevenin
temel kavramlarının ele alınışı ile ilgili konular tanımlanmaktadır. İkinci bölümde;
günümüzde kentsel kamusal mekânlarda yaşanan sorunlara çözüm bulmak ve mekân
kalitesini artırmak amacıyla öneri çerçevenin kuramsal temellerini oluşturan kentsel kamusal
mekânın yeniden kazanım süreci, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan değer yaratma
yaklaşımları ortaya konmaktadır. Üçüncü bölümde toplumsal açıdan değer kazanımında
yenilikçi yaklaşım ve toplumsal tasarım olgusu çerçevesinde katılımcı tasarım süreci, sürecin
aktörleri, ekonomik, ekolojik ve sosyal açıdan değer yaratma kriterlerine yaklaşımları,
toplumsal tasarım hedefleri olarak tanımlanan sosyal açıdan değer yaratma parametreleri ve
çok yönlü mekânsal analiz kriterleri tasarım değerlendirme / proje irdeleme kriterleri olarak
tanımlanmaktadır.
Dördüncü bölümde; Taksim – Şişli aksında gerçekleştirilen cephe rehabilitasyon ve çevre
düzenleme projelerinin kentsel tasarım analizleri ve tasarım değerlendirme kriterleri
kapsamında irdelenmesi çalışmaları yer almaktadır. Proje irdeleme çalışmaları aracılığıyla,
alan araştırması sonucu elde edilen veriler, beşinci bölümde önerilecek kuramsal ve eylemsel
çerçevenin proje geliştirme boyutunda nasıl değerlendirilebileceği konusunda açılımlar
sunmaktadır.
Beşinci bölümde; kentsel geliştirmenin önemli mekânsal aracı olarak kentsel kamusal
mekânların çok yönlü değer kazanımına yönelik, ülkemiz koşullarında uygulanabilme
yeteneğine sahip öneri örgütlenme modeli tanımlanmaktadır. Kentsel kamusal mekânların
sosyal açıdan değer kazanımına yönelik toplumsal tasarım olgusu çerçevesinde yeni katılımcı
ortam ve kurumsal / yasal araç ve düzenlemeler modelin önemli bileşenleridir. Tüm toplum
kesimleri fikir üreten, karar veren ve iş üreten olarak sürece dahil etmeyi, bir anlamda kentsel
güç birliği oluşturmayı hedefleyen öneri model kapsamında, gelişme dinamiklerinin harekete
geçirilmesine, kaynak ve potansiyellerin etkin kullanımına ve tüm toplum tarafından
paylaşılan vizyon gelişimine yönelik stratejik açılımlar ülkemiz şartlarında kentsel kamusal
mekânların değer kazanımında önem taşımaktadır.
Altıncı bölümde de; çalışmanın genel sonuç ve değerlendirmeleri ile öneri örgütlenme modeli
çerçevesindeki önermelerin hayata geçirilmesinde gerekli olan bilgi ve araçların geliştirilmesi
amacıyla İstanbul özelinde yapılması gerekli olan çalışmalara ilişkin öneriler yer almaktadır.
Anahtar Kelimeler: Kentsel kamusal mekân, değer yaratımı, sosyal boyut, katılımcı tasarım
süreci, toplumsal tasarım.
ABSTRACT
A Proposal of Participatory Model in Approach for Adding Value in Urban Public
Spaces
According to thesis, for solving the problems which are ought to the changes at local and
global scales in the cities and also in urban public spaces and for adding value to urban public
places which are the main tools of urban development and regeneration. The parameters of
adding value in social aspect are the aims of community design. The thesis aimed to explain
community design, it’s components and in this context to develop a proposal organizational
model for adding value to the urban public spaces.
In the introduction, the general approach, global, scope and methodologies of the study are
described. In the first chapter, definitions and concepts are given according to publicity /
changes, public spaces / the changes of public spaces which addresses the conceptual
foundations, specific approach and viewpoint and the handling of the underlying concepts of
the framework to be introduced in the second chapter, for solving the main problems of urban
public spaces and increasing the quality of spaces, the process of regeneration and the
approaches of adding value in economic, ecologic and social aspects, which are the
conceptual foundations of proposed framework, are explained. In the third chapter, according
to new approaches of adding value in social aspect and the concept of community design,
participatory design process, the components of process, stakeholders of process, the
approaches of stakeholders to the economic, ecologic and social adding value criterias and in
this context design evaluation criterias are described. The fourth chapter presents the case
study researches. In Taksim – Şişli axes urban design and facade rehabilitation projects are
evaluated in context of urban design analysis and design evaluation criterias, which are
described according to conceptual researches of study. The results of the case study
researches present new approaches of how the conceptual and practicable framework can be
evaluated at the level ‘project development’ dimension.
In the fifth section, as an essential tools of urban development urban public spaces should be
added values. For adding values proposed organizational model, which is capable of
implementation in the special conditions prevailing Turkey, is developed. To add values in
social aspects in context of community design; participatory process, structural / legal tools
and reforms are important components of model. Urban task force is also an important input
of the model. urban task force intends working together with all community groups in the all
sections of the process from ‘project development’ to ‘implementation and evaluation’. In
context of model, the strategic approaches which include the aims of the activation of
development dynamics, the efficient usage of sources and potentials and the development
shared vision, are important for adding values in urban public spaces in the special conditions
of our country. The sixth chapter addresses the general consequences and evaluations, the
necessary conditions, informations, tools, which are developed in the special conditions of
Istanbul, for the viability of the proposal model and discusses the needs to be done.
Keywords; urban open spaces, adding value, social dimension, participatory design process,
community design.
Tez Adı :
Yönetişimin Kentli Memnuniyetine Etkisi Gündem 21 Çerçevesinde
Değerlendirme: Kdz. Ereğli ve Nilüfer Belediyeleri
Yazar Adı: Hatice Burçin HENDEN
Danışman: Prof. Dr. Akın ERYOLDAŞ
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran–2007
ÖZET
Kentsel planlama ve yönetim yaklaşımlarındaki değişim süreci, bilgi çağı toplumu
bireylerinin beklentilerinin farklılaşması ile bağlantılıdır. Maslow’un kişisel ihtiyaç
piramidinden yola çıkılarak oluşturulan kentsel gereksinim piramidinde de görülebileceği gibi
kentliler, yaşadıkları mekâna dair karar ve uygulama süreçlerinde daha sorgulayıcı bir hal
alma yolunda hızla ilerlemektedir. Hesap verebilirlik, saydamlık, katılımcılık, hizmetlerde
etkinlik ve toplumsal uzlaşma olarak sayılabilecek kavramlar “yönetişim” yaklaşımının
ilkeleridir.
Bu çalışma, yeni yönetim yaklaşımı olarak yönetişimin kentli memnuniyeti üzerindeki
etkilerini irdeleyebilmek amacıyla yapılmıştır. Devlet, toplum, özel sektör etkileşiminin
açıkça görülebileceği; “ortaklaşa yönetim” sloganı ile de bilinen “yönetişim”in uygulaması
olarak Gündem 21-Yerel Gündem 21 seçilmiştir. Örnek olarak belirlenen belediyeler
Kdz.Ereğli ve Nilüfer’dir.
Çalışmada; kentsel planlama ve yönetim yaklaşımındaki değişim, kentli memnuniyeti,
toplumsal uzlaşma, yerel yönetim, katılımcı demokrasi, yönetişim, sürdürülebilir gelişme, G–
21 ve YG–21 gibi olguların kavramsal açıklaması yapılmaktadır. Ayrıca, YG–21
uygulamasını benimseyen ve benimsemeyen iki belediyede yaşayan halka yapılan anketin
değerlendirilmeleri ile pekiştirilmektedir.
Kentin kullanıcısı niteliğindeki halkın memnuniyetinin sağlanması, kent yönetimleri için
başarı ölçütlerinden sayılmaktadır. Çünkü ancak memnun edilebilen kullanıcılar ile
yönetimde devamlılık sağlanabilecektir. Seçilen örneklerde yapılan anket çalışmaları ve
mülakatların, kentlilerin hangi noktalara daha fazla önem verdiğini, hizmet beklentilerindeki
eğilimlerini ve katılım olgusuna bakış açılarını yansıtabildiği düşünülmektedir. Planlama
eylem ve politikalarında toplumsal kurumların ve kent yönetim sistemlerinin önemi büyüktür.
Bu açıdan çalışmanın, plancılar ve kent yöneticileri için rehber niteliği taşıdığı
düşünülmektedir.
ABSTRACT
In process of change in the urban planning and governing approach is the connected with the
variation of the individuals’ epectactions of the information age. Profiting from the individual
necessity pyramid of Maslow, the citizens -as seen in the urban necessity pyramid- have been
rapidly improving in the decision taking and application process about the places they live in.
“Governance” concept which may be regarded as an improved stage of participating
democracy is defined in many different ways, in an explanation meaning, corresponding
governance is placed in administrative manner in communication, and therefore, is closely
related with development of civil society and self-management. Principles of successful
governance are account giving, transparency, effectiveness and activity, responsibility, future
vision and role of law.
The aim of this study, as a new administration approach, is to examine the affect of the
governance over the citizen satisfaction. Agenda 21 and Local Agenda 21 are chosen as a
governance application in which the interaction of state, public and private sector is clearly
seen. The municipalities chosen as sample ones are Kdz. Ereğli and Nilüfer.
In this study, the conceptual explanations, such as the change in the governing and urban
planning approaches, citizen satisfaction, community compromise, local administration,
participant democracy, governance, sustainability, Agenda 21 and Local Agenda 21 are done.
In addition, the application of Local Agenda 21 is consolidated with the survey done with the
people living in these two municipalities who ar efor and against.
The provision of the pleasure of the city-dwellers is supposed to be criteria of the success fort
he city admisintration. From the point view, this study is considered to be a guide fort he
urban planners and the city administration authorities.
Tez Adı : Fizik mekan kurgularının sosyal ilişkiler üzerinden Arnavutköy yerleşimi
bütününde mekan dizimi (space syntax) yönlemi ile incelenmesi
Yazar Adı: Müge Özkan Özbek
Danışman: Prof. Dr. Güzin Konuk
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım -2007
Tez Adı : Dinamik kentsel büyüme modeli : lojistik regresyon ve cellular automata
(İstanbul ve Lizbon örnekleri)
Yazar Adı: Seher Başlık
Danışman: Yrd. Doç. Dr. M. Turgay Gökçen
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Eylül –2008
ÖZET
Kentsel büyümenin yapısının ve süreçlerinin anlaşılması kentleşme ve kentsel yayılmanın
bilimsel bir perspektifte incelenmesini gerektirir. Kentsel dokudaki değişim yönü ve hızının
kaba tahminlerin ötesinde daha kabul edilebilir bir bilimsel kesinlikle tespiti günümüzde
kentle ilgili yapılan araştırmaların temel konularından birini teşkil etmektedir. Özellikle
sürdürülebilir kent yönetimi ve kentsel gelişimin planlamasında bu bakış açısı önemli bir yere
sahiptir. Son yıllarda coğrafi bilgi sistemleri ve uzaktan algılama alanında yaşanan teknolojik
ilerlemeler kentsel sistemlerin doğasının kavranması, bileşenlerinin anlaşılması ve ilişkilerin
modellenmesinde önemli fırsatlar sunmaktadır ve bu alanda elde edilen kimi sonuçlardan hızlı
kentsel büyümenin izleme ve yönetiminde de yararlanılmaktadır.
Bu çalışmada mekansal gelişme olgusunun ölçüm, değerlendirme ve kestiriminde yararlı ve
yaratıcı bir yöntem olarak bir anlamda tekrar keşfedilen kentsel modeller konusu ele alınmış,
bu çerçevede özellikle yeni yaratıcı bakış açıları ve yeni paradigmalar sunan, “kullanıcı bazlı
modeller” (agent based models), “cellular automata” ve “istatiksel modelleme” “” yöntemleri
kentsel çerçevede irdelenmiştir. Kent planlaması alanında ya da ulaşım ve altyapı sistemleri
yönetimi gibi kentlerle ilgili konularda yararlanılan işletme ve kestirim modellerinin hemen
bütünüyle doğrusal ya da lineer karakterde konvansiyonel modeller olduğu görülür. Bu tür
modeller, kolay oluşturulabilmeleri, olgunun kavranmasını kolaylaştıran basitleştirilmiş
yapıları ve uygulamaya yönelik kesin sonuçlar üretmeleri gibi nedenlerle yaygın bir şekilde
tercih edilmektedirler. Ancak doğrusal modeller çoğu kez gerçeklerin “karikatürleştirilmiş”
kopyaları olmaktan da öteye gidememektedir. Bir kentsel olgunun gerçek nitelikleri ile
anlaşılabilmesi ve kavranmasında doğrusal modellerin yetersizliği de aynı ölçüde geçerlidir.
Zira giderek daha iyi anlaşılmaktadır ki, doğanın yapısı ve karakteri genellikle doğrusal
olmayan, “nonlineer” yapıdadır. Kenti karmaşık bir sistem olarak gören ve bu kuramsal
çerçevede mekansal gelişimi üzerine geliştirilen istatistiksel modelleme ve cellular automata
Lizbon ve İstanbul Metropoliten Alanında uygulanarak, 1930, 1950, 1985, 1995 ve 2005 gibi
farklı dönem ve buna bağlı dinamikleri bünyesinde barındıran yıllar incelenerek Lizbon ve
İstanbul Metropoliten Alanında mekansal gelişim olgusu karşılaştırmalı olarak
değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: İstanbul, Lizbon; kentsel modelleme, kentsel büyüme, hücresel otomata
ABSTRACT
Urbanization and urban spread should be studied in a scientific perspective in order to better
understand nature and process of urban development. The determination of the nature and the
speed of transformation of an urban settlement with an acceptable precision, instead of rough
presumptions is always remained one of key issues in urban research and study This is
particularly important for a sustainable urban management and urban development.
Considerable developments in geographical information systems and remote sensing
technologies have now offering important opportunities to our perception and understanding
of urban systems in its entirerity of elements as well as to the modelling of relations among
them. Understanding the nature of urban transformation and urban spread is a prerequisite for
precise forecasting of urban land-use changes through modelling.
Here, urban development of two case study cities are evaluated, forecasted and discussed by
urban models as a versatile, creative and in a way lost and refound method and the subject
matter is analyzed through the use of “agent based models”, “cellular automata”, “artificial
neural networks” and statistical modelling” which are particularly offering new visions and
paradigms. A considerable part of analytical and forecasting models in urban planning,
transportation and infrastructure systems are of conventional, mainstream, linear character.
The ease of formulation and the ease of use, the way they simplfy real world phenomenons
through their simplified structures and their precise outcomes which are very suitable for
implementations are major reasons of spread use of this type of linear models. However, these
type of models fail to remain “caricaturized” copies of real world. This is also valid for
comprehension of an urban phenomenon in all its aspects and entirerity since it is well
understood that the main characteristics of nature and natural phenomenons are non-linear
Therefore, urban development of Lisbon and Istanbul metropolitan areas are evaluated in a
comparative way through statistical modelling, cellular automata as examples of artificial
intelligence models within this framework by use of datas for years of 1930, 1950, 1985, 1995
and 2005.
Key Words: İstanbul, Lisbon; urban modelling, urban growth, cellular automata
Tez Adı : Yaratılan imaj odaklı mekansal tüketim süreçlerinin kentsel mekana etkileri
Yazar Adı: Bahar Aksel Enşici
Danışman: Doç. Dr. Gülşen Özaydın
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim –2008
ÖZET
Modern dönemi var eden üretim süreçlerinin yaşadığı değişiklik başta ekonomik yapıyı
değiştirmiş; Üretime odaklı sanayiden, tüketimi ön plana alan sisteme geçiş postmodern
kültür ve yaşam tarzını şekillendirmiş, küreselleşme ve pazar dinamiklerinin önem kazanması
bugün içinde bulunduğumuz tüketim toplumunu yaratmıştır. Postmodernizmin yeni düzeni
içinde kentler de metalaşmış, verdikleri hizmetten çok temsiliyetleri, sahip oldukları sembolik
anlamlar ve imajlar doğrultusunda tüketilen ürünler haline gelmiştir. Tez çalışması kentlerin
ve kentsel mekanların tüketim süreçleri konusunda bir yaklaşım geliştirmekte, mekansal
tüketim üzerinde önemli etkisi bulunan kentsel imajları tespit ve analiz ederek kentsel mekan
üzerindeki etkilerini saptamaya çalışmaktadır. Alan çalışması aşamasında İstanbul’un yeni iş
merkezi olan Büyükdere aksı Levent Bölgesi için yaratılan imajlar tespit edilerek alandaki
etkileri izlenmiş, mekan bileşenleri ve imajlar arasındaki ilişkiler saptanarak yorumlanmıştır.
ABSTRACT
The change in production processes, that modern era owes its existence, firstly changed the
economical structure, and its effects are visible in all aspects of life - planning to design,
social life to culture. Transition from production focused industry to a system focusing on
consumption, formed the postmodern culture and lifestyle, globalization and market dynamics
coming to prominence, created the consumption society that we are living in today. In this
new environment everything becomes a commodity. Even the cities became products that are
being consumed. As well as all products, cities are being consumed according to their
symbolic meanings, and images, instead of their services. At this point, the thesis develops an
approach about consumption processes of cities / urban spaces and analyses the urban images
which have an important effect on spatial consumption. As the fieldwork, the modern face
of Istanbul, Büyükdere Axis-Levent District has been analyzed in the means of image creation
processes, spatial opportunities and its correlations with daily life experiences.
Key Words : Consumption, Image Creation, City Branding, Communication,
Tez Adı : Yaratılan imaj odaklı mekansal tüketim süreçlerinin kentsel mekana etkileri
Sürdürülebilir mahalle yenileşmesinde toplum tabanlı model : Kadıköy - Fikirtepe için bir
model önerisi
Yazar Adı: Zeynep Ayşe Gökşin
Danışman: Doç. Dr. Gülşen Özaydın
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Aralık-2008
ÖZET
Çalışmanın amacı bir toplum-tabanlı mahalle yenileşmesi modeli geliştirmek ve modelin
fizibilitesini İstanbul’da uygulayarak değerlendirmektir. Tezde ilk olarak İngiltere, Almanya,
Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki mahalle yenileşme programları deneyimleri
incelenmektedir. Bu inceleme toplum-tabanlı mahalle yenileşmesine yönelik stratejik
yaklaşım ‘yukarıdan aşağı’-‘tabandan yukarı’ genel modelini yaratmak üzere sentezlenen
ortak ilkeleri belirlemektedir.
Genel modelin uyarlanmasının ve uygulanmasının fizibilitesi ilk etapta modeli analitik bir
çerçeve olarak kullanarak İstanbul’da ortaya çıkmakta olan kentsel yenileşme deneyiminin
eleştirel bir analizinin yapılması yoluyla değerlendirilmektedir. Bu değerlendirme ortaya
çıkmakta olan kentsel yenileşme deneyiminin genel modelin bileşenlerinin bir bölümünü
sunduğunu ancak katılımcı mahalle yenileşmesinin geliştirilmesinin önündeki engellerin
aşılması için reformların yapılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Genel modelin
uygulanabilirliğinin değerlendirilmesinin ikinci aşaması modelin Kadıköy-Fikirtepe’de bir
pilot proje önerisi biçiminde uygulanmasıdır.
ABSTRACT
The aim of this thesis is to develop a model of community-based neighbourhood regeneration
and assess the feasibility of implementing it in Istanbul. The thesis first analyses international
experience of neighbourhood regeneration programmes in England, Germany, France and the
USA. This identifies common principles which are synthesised to create a generic ‘top-down
– bottom up’ model of a strategic approach to community-based neighbourhood regeneration.
The feasibility of adapting and implementing the generic model is first assessed by using it as
an analytical framework for a critical review of emerging neighbourhood regeneration
experience in Istanbul. This establishes the extent to which emerging urban regeneration
experience is providing the components of the model and the reforms needed to remove the
constraints on the development of participatory neighbourhood regeneration. The second
stage assessment is the application of the generic model in Kadikoy/Fikirtepe, in the form of a
proposal for a pilot project.
Tez Adı : Kentsel haklar bağlamında sit alanlarının korunması : Tarihi Yarımada örneği
Yazar Adı: Emine Toksöz
Danışman: Prof. Dr. Cengiz Eruzun, Doç. Dr. Arzu Kocabaş
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak-2009
ÖZET
Kent, kültürel mirasın paylaşım alanı ve birleştirici bir unsuru olarak strateji ve hedeflerin en
önemli uygulama alanıdır. Kente ilişkin olarak alınan her politika kararı, kent yaşamını
doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Günümüzde küresel odak haline gelen kentte
daha iyi bir yaşamın ve yerel demokrasinin gerçekleştirilebilmesi yönünden öncelikle kentin
sunduğu yaşam alanı ölçütlerinin belirlenmesinin gerektiği anlaşılmaktadır. Bu başlamda kent
sakinlerinin sahip olduğu tarihsel, kültürel ve doğal değerleri koruyabilen ve yaşamın içine
katarak gelecek kuşaklara aktarabilen uygar bir ortamda yaşama hakkının çerçevesinin
belirlenmesi, hem kentlerin buna uygun yaşama ortamları sunacak biçimde
yapılandırılmalarını, hem de her adımda ölçme ve değerlendirme fırsatını sağlayacaktır. Bu
çalışmada, taşınmaz kültür varlıklarının korunmasının kent sakinleri için kentsel bir hak
olarak değerlendirilmesi yapılacak kentlerde daha iyi bir yaşam için Türk Hukuk Sisteminde
yeni yaklaşımların önemi vurgulanacaktır. Bu kapsamda ilk olarak kentsel hakların tanımı,
tarihsel gelişim süreci içinde kentsel hakların ortaya çıkışı incelenmektedir. İkinci bölümde,
Avrupa’da sit alanlarının korunması çerçevesinde kentsel haklar konusunda sit alanlarınınn
tanımı, sit alanlarına ilişkin hukuksal düzenlemeler, örgütlenme ve kentsel haklar kapsamında
kültür varlıklarının koruma ilkeleri ele alınmaktadır. Bu bağlamda da seçilen uluslar arası
uygulama örnekleri incelenip karşılaştırrmalı değerlendirmesi yapılmaktadır. Üçüncü
bölümde Türk Hukuk Sisteminde kentsel haklar bağlamında sit alanlarınınn korunması
çerçevesinde sit alanlarının tanımı, sit alanlarına ilişkin hukuksal düzenlemeler, yargı
kararları, sit alanlarında yönetsel çerçeve ve örgütlenme ele alınmaktadır. Dördüncü bölümde
İstanbul’da kentsel haklar örnek Tarihi Yarımada Sit Alanı ek alan çalışması üzerinden
değerlendirilmektedir. Beşinci bölüm ise sonuç ve değerlendirmeleri içermektedir.
ABSTRACT
Cities are the most field of application where cultural heritage, as an integrating
policy, takes place. Each policy decisions regarding cities directly or indirectly
influences city life. Currently, cities are considered to be the focal locations of the
globalisation process, where better quality life and democracy take place. It is in
this context that criteria of the spatial standards of cities are required to be
determined.
It is also in this context that historic, cultural and natural values of city dwellers
are to be protected as part of the right to our joint civic life and then left to the
future generations as cultural heritage legacies. Identifing a relevant framework to
enable cities to be restructured would provide such life styles and also would
provide assessing the progress being made at every step of the way.
In this research, first, protection of cultural heritage is considered to be the right to
the city. Within this perspective, following on from the assessment of sample
cases from other cities outside, in order to provide a better quality life in cities,
emphasis is placed on the importance of new approaches, i.e. ‘right to the city’, to
be incorporated in the Turkish Legal System.
Thus, firstly various descriptions of ‘urban rights’ are considered from a historical
perspective. In the second chapter, description of Conservation Areas in the
framework of the urban rights, related legal and organisational frameworks, and
principles are considered. It is with referans to this framework that the selected
cases from international cities are presented and compared.
Third chapter deals with the description of Conservation Areas, the relevant legal
and administrative framework and their organization as part of the Turkish Legal
System. In the fourth chapter, the Historic Peninsula in İstanbul is presented as a
selected and conducted case study area. The fifth chapter is the final one where
comparative conclusions are drawn and recommendations are put forward.
Tez Adı : Kentsel biçimbilim çözümlemesinde göstergebilimsel yaklaşım : “Kayaköy”
örneğinde irdeleme
Yazar Adı: İnci Şahin
Danışman: Prof.Dr. Aykut Karaman
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-2009
Tez Adı : Koruma amaçlı imar planı uygulanan taşınmazlarda mülkiyet ve imar haklarının
aktarımı
Yazar Adı: Aziz Cumhur Kocalar
Danışman: Prof. Dr. Akın Eryoldaş
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-2009
OZET
Tescilli Tasınmaz Kultur ve Tabiat Varlıklarının korunmalarını sağlamak icin, ozel ve tuzel
kisi mulkiyetinde ve kullanımındaki varlıklardan, kesin yapılasma yasaklıların mulkiyet ile
yapılasma haklarını, kısmi yapılasma yasaklıların ise yapılasma haklarını sınırlandırarak,
Koruma Amaclı İmar Planı uygulamalarını yasal mevzuata uygun bir sekilde yapılan
onerileriyle birlikte, gelistirilen bir Temel Aktarım Modeli ile gerceklestirmektir. Temel
Aktarım Modeli: Bu arastırmada, ulkemizde Tescilli Tasınmaz Kultur ve Tabiat Varlıklarında
25 yıldan beri tam cozulememis korumaya ait sorunların, cozumune Değerlendirme,
Menkullestirme ve Aktarım alt modellerinin bu sıraduzenine gore ve bir butun olusturacak
bicimde, ortalama 4 yıllık kısa bir gecis doneminde, Temel Aktarım Modeli olarak
uygulamasıyla ulasılabileceği ongorulmustur.
Değerlendirme alt modeli: Tasınmaz Kultur ve Tabiat Varlıklarında koruma amacıyla
sınırlandırılan hakların insan yasamına kattığı tum somut, maddi ve fiziki unsurların,
barınma, yerlesme ve konut hakları da dikkate alınarak, rayic değer olcut ve ilkeleriyle
değerlendirilerek karsılıklarının tam, zamanında ve aynen, hak sahiplerinin de tercihlerine
uygun verilmesi icin; Aktarımı Alan Alanlarda kent, cevre, imar, insan ve yasam haklarına
saygı gosterilerek yapılasma–imarı gerceklestirilerek karsılıklı (verileceklerle) (alınacakların)
aynı ilke, olcut ve yontemle değerlendirilerek (-/+ denklestirilip) taraflarını kabulunun
sağlanmasını amaclayan, hakkaniyetli, esitlikci, nesnel ilkeli olup; Kamu-ozel malikler
arasındaki tum tasınmaz alıs-verisleri aynı ilke, olcut ve yontemle değerlendirilmis sonucları
kullanıldığından; Aktarım basta olmak uzere kamulastırma, değistirme, trampa, takas benzeri
islemlerde de uygulanabilir.
Menkullestirme alt modeli: Değerlendirme alt modeliyle belirlenen karsılıkların (-/+
denklestirecek) Temel Aktarım Modeliyle verilebilmesi ile ilgili islemleri yapabilmek
ve 1983’ten beri yururlukte olan Kultur ve Tabiat Varlıkları Koruma Kanununa gore,
ulkemizdeki tum varlıkların korumalarını gerceklestirmek uzere, sınırlandırılan
hakların oncelikle 3 yıl sureli Đsme Yazılı Gecici Sertifikaya sonra da 1 yıl sureli Tasıyana
Yazılı Sertifikaya donusturulerek uygulama sağlamaktadır. Aktarım alt modeli: Tasınmaz
Kultur ve Tabiat Varlıklarının, koruma icin sınırlandırılan haklarının Aktarımı Alan Alanlara
aktarımını gerceklestirmek icin,
kamu ve ozel tum maliklerin tasınmaz değerlerini sermaye olarak gostererek esit yetkiyle,
aktarımı gerceklestirmek amacı ile kurdukları Aktarım Tuzel Kisiliğinin kurulusundan
baslayarak; Aktarımı Alan Alanların tum gereksinim, istekler ve imar durumuna gore,
sartlasması, yuklenici secimi, projelerinin yapılması, sozlesmesi, yer teslimiyle ise
baslanması, yapılasma ve imarı, gecici kabulu, noksanların giderilmesi, iskanının alınarak,
Aktarımı Veren Alanlarla birlikte bireysel mulkiyete karsılıklıeszamanlı gecilerek; tapuyla
birlik yerlerin teslimi ve Aktarım Tuzel Kisiliğinin tasfiyesine kadarki, aktarımın
sonlandırılması suresinde uygulanan ilke ve yontemlerden olusan surecin, Temel Aktarım
Modelinin son alt modelini ifade eder.
ABSTRACT
In order for Conservation of Registered Cultural and Natural Monuments in utilization of
individual and corporate ownership, a Conservation Development Plan needs to implemented
by limiting private and corporate property and development rights of certain development
restricts, and by limiting the development rights of partially development restricts, and it
should go hand in hand with a Basic Transfer Model developed through the help of legal
counsel sound proposals in line with the legislation. Basic Transfer Model: This research
anticipates that 25-year-old unsolved problems on protection of Registered Immovable
Cultural and Natural Monuments in Turkey can be addressed through implementation of
Basic Transfer Model involving sequential and comprehensive application of Evaluation,
Securitization and Transfer sub-models in a transition period of 5 years on average.
Evaluation sub-model: In consideration of all crude, material and physical factors in life
brought by the touch of restricted rights for Immovable Cultural and Natural Monuments for
protection purposes as well as sheltering, accommodation and housing rights, this model is
based on the idea that such monuments are evaluated based on current value criteria and
principles in order to provide compensation in full, timely manner and exact in compliance
with preferences of rights’ owners and is an objective and egalitarian model of justice aiming
to realize development-settlement creation in Areas To Be Transferred by paying respect to
urban, environmental, human and living rights where involved parties accept mutual (items to
be given) (items to be received) consent on immovables being evaluated via same principle,
criteria and method (-/+ counterbalanced). Since all exchange actions for immovables to take
place between public and private owners benefit from results based on same principle, criteria
and methods; it can also be applied to expropriation, alteration, barter transactions.
Securitization sub-model:In order to take actions for compensations (-/+ to co.balance)
determined based on evaluation sub-model and according to Law on Protection of Cultural
and Natural Heritage in force since 1983, this model foresees all restricted rights first to be
transferred in 3-year valid Registered Temporary Certificate and then 1 year valid Certificate
To Bearer to provide protection for all monuments in the country. Transfer sub-model: In
order to transfer restricted rights of Immovable Cultural and Natural Monuments for
protection purposes into Areas to be Transferred, this is the final sub-model of Basic Transfer
Model which is the main process consisting of all applied principles and methodology during
the finalization of transfer starting from when Transfer Incorporated Entity is established to
enable the transfer with equal authority where all public and private owners’ immovable
assets as capital; until delivery of such areas together with title deeds and liquidation of
Transfer Incorporated Entity including provisioning, choosing the contractor, preparation of
projects, contracting, starting after receipt of areas,development and construction, their
temporary approval, fulfilling missing issues, receiving certificate of occupancy and mutualsimultaneous transfer to individual ownership together with Areas of Transfer being in
according with to all requirements, demands and zoning status of Areas to be Transferred.
Tez Adı : İstanbul kentsel bölgesinde sürdürülebilir gelişme bağlamında havza planlama ve
yönetim yaklaşımı: Küçükçekmece göl havzası örneği
Yazar Adı: Hale Mamunlu
Danışman: Prof. Dr. Aykut Karaman
Anabilim Dalı: Şehir ve Bölge Planlama Anabilim Dalı Şehircilik Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-2009
ÖZET
Günümüzde küresel ölçekte yaşanan en önemli sorunların başında insan kaynaklı gelişmelerin
doğal çevre üzerinde yarattığı baskı ve olumsuz etkileri gelmektedir. Bilimsel araştırmalar
özellikle son 30 yıldır insanoğlunun doğa üzerinde yarattığı "ekolojik ayak izi" büyüklüğünün
dünyanın biyo kapasitesinin üzerinde olduğuna ve başta su kaynakları olmak üzere doğal
kaynaklarımızın bir daha yerine getirilemez biçimde tüketildiğine dikkat çekmektedir. Aynı
zamanda doğal döngülerde küresel ısınma, iklim değişikliği, kuraklık vb. değişimlerin
yaşanmaya başlaması ile birlikte küresel ölçekte sürdürülebilirlik kaygıları giderek
artmaktadır. Bu bağlamda tüm canlıların temel yaşam kaynağı olan su ve dolayısıyla su
havzaları sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasına yönelik stratejik bir birim olarak öne
çıkmakta, "havza ölçeğinde planlama ve yönetim" yaklaşımı son derece önem kazanmaktadır.
Ekolojik merkezli planlama temeline oturan bu yaklaşım, su kaynakları planlamasının
ötesinde, doğal kaynakların her bir disiplin tarafından tek tek ve parçacıl olarak ele
alınmasının aksine, sürdürülebilir gelişme hedefinde, doğal sistemlerle, sosyal, ekonomik ve
kültürel sistemleri bir arada değerlendiren bütünleşik planlanması ve yönetilmesine yöneliktir.
Ekonomik faaliyetlerin yoğunlaştığı İstanbul kentsel bölgesi hızlı nüfus artışıyla beraber, kimi
zaman plan kararları dâhilinde, kimi zaman plan kararları haricinde başta su havzaları, orman
alanları, doğal ve kültürel sit alanları olmak üzere yakın kırsal alanları içine katarak ve idari
sınırlarının dışına doğru taşarak alansal olarak hızla büyümektedir. Bu kentsel gelişme
sürecinde doğal kaynaklar ve çok hassas ekosistemler olan su havzaları, kentsel gelişme
dinamikleri karşısında mevcut planlama sistemi ile korunamamaktadır. Mekânsal planlama ve
yönetim yapısı bu alanlarda hızlı ve dinamik bir şekilde gelişen ve dönüşen kentsel gelişmeler
karşısında koruma-kullanma dengesini sağlayabilecek, ortaya çıkan sorunlara çözüm
üretebilecek ve gelişmeleri yönlendirebilecek kapasitede değildir. Havzalarda klasik planlama
yaklaşımlarıyla, parçacıl ve tepkisel olarak, İSKİ yönetmelik standartları çerçevesinde, tüm
havzalar için tek tip hazırlanış, imar planı niteliğinde, sosyo-ekonomik süreçleri içermeyen,
fiziksel planların üretilmesi, uygulamalarda izleme, geri besleme vb süreçlerin bulunmaması
nedeniyle plan kararlarının değerlendirilememesi, kontrol ve yaptırım eksiklikleri ve yaşayan
yerel halkın planlama sürecine dahil edilememesi vb. nedenlerden dolayı üretilen bu planlar
çoğu kez kentsel gelişme dinamiklerinin gerisinde kalan birer teknik doküman olmanın
ötesine geçememektedir. Doğal çevrenin korunmasına ilişkin kamu yönetim sistemimizden
kaynaklanan ve planlama sistemimize yansıyan merkezi ve yerel kurum ve kuruluşlar arası
eşgüdümsüz ve koordinasyonsuz çalışma, yetki karmaşası vb. nedenler durumu daha da
karmaşıklaştırmaktadır. Bu durum genellikle doğal kaynakların yitirilmesiyle
sonuçlanmaktadır. Dolayısıyla planlama ve yönetim yapısı kendini çağın gereksinimleri
doğrultusunda yenilemek ve geliştirmek durumundadır.
Çalışmada İstanbul kentsel bölgesinde yer alan ve içme suyu niteliğini yitirdiğinden dolayı
25.05.2006 tarihli İSKİ içme suyu havza yönetmeliği ile koruma kapsamından çıkartılan
Küçükçekmece gölü havzası örnek alan olarak seçilmiştir. 1980li yıllarda kent çeperinde yer
alan gölün çevresi zamanla kısmen plansız gelişmiş, kısmen de planlı olarak kent
merkezinden çıkarılan sanayi vb. fonksiyonları barındırmak zorunda kalmıştır. Marmara
Denizi’ne kıyısı bulunan ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın son yıllarda yaptığı
çalışmalarla, İstanbul’un iki yakasında doğanın korunması açısından en önemli yerlerden biri
sayılan Küçükçekmece Gölü, dünyada ki var olan iki lagün gölünden birisidir. Batı İstanbul
Meraları Önemli Bitki Alanı içinde kalan, nadir bitki türlerini barındıran, kuş göç yolları
üzerinde bulunan ve Türkiye’nin uluslararası öneme sahip sayılı sulak alanlarından biri olan
son derece değerli bu ekosistem, hassas doğal yapısını göz ardı eden uygulamalar sonucu
kirlenerek, Ramsar alanı koruma statüsünden de çıkarılmıştır. Günümüzde hiçbir koruma
statüsü bulunmayan göl havzası, kamu ve özel kuruluşlar tarafından büyük kentsel projeler
vb. yeni yatırımlarla doğal taşıma kapasitesinin üzerinde, hızla ve yoğun bir şekilde adeta
yağmalanmaktadır. Yaşanan bu sorunsala yönelik çözüm arayışı, araştırmanın çıkış noktasını
oluşturmuştur. Bu bağlamda çalışmada havzanın doğal yapısının nasıl geri kazanılabileceği
sorgulanmakla beraber, mekânsal planlama ve yönetim yapısının havzalarda nasıl bir
metodolojiyle işlerlik ve etkinlik kazanabileceğine yönelik bir çözüm üretilmek istenmektedir.
Bu doğrultu da başlayan araştırma, çalışma işleyişinde gerek Küçükçekmece göl havzasına
ilişkin yapılan incelemelerdeki bulgular ışığında, gerekse kuramsal yapının oluşturulması
sürecinde şekillenmiştir. Küçükçekmece göl havzası içinde bulunduğu İstanbul kentsel
bölgesi bütününde yorumlanmaya çalışılmıştır. İstanbul kentsel bölgesiyle bütünleşmiş,
uyumlu ve aynı zamanda kendi yerel potansiyelini koruyarak gelişmiş bir Küçükçekmece
gölü havzasının varlığı, sürdürülebilir gelişme bağlamında hem kendisi, hem de İstanbul
kentsel bölgesi açısından için son derece önemlidir.
Araştırma ağırlıklı olarak kuramsal bir çalışmadır. Gelişmiş ülke deneyimleri, uluslar arası
anlaşmalar ve bilimsel gelişmelere ilişkin literatür taraması sonucunda çalışmada;
Küçükçekmece göl havzasının sürdürülebilir gelişmesine yönelik çağdaş planlama
yaklaşımlarını içeren daha esnek, yerelin kendi içinden gelişen potansiyellerinin tüm sistem
içerisinde değerlendirilmesine imkân tanıyan, müzakere ortamında karar alma sürecine
dayanan, ekolojik konsept bazlı "stratejik planlama" yaklaşımıyla ele alınması ve bu süreci
destekleyecek "mekânsal yönetişim" yapısının geliştirilmesinin gerekliliği savunulmaktadır.
Son yıllarda planlama literatürüne giren mekânsal yönetişim yaklaşımı, birçok aktörün bir
arada paylaştığı mekânın özellikle kendine has yerel özelliklerinin korunarak, özgün
karakterinin ortaya çıkarılması ve çevresiyle uyumlu bir şekilde gelişmesi amacıyla uzlaşma
ortamı ve işbirlikçi süreçleri içeren, daha esnek ölçekli yeni bir yönetişim yapısını
tanımlamasıyla önem kazanmıştır. Bu bağlamda stratejik planlama ve mekansal yönetişim
yaklaşımlarının ikisinin birlikte hayata geçirilmesine imkan tanıyan ve yenilikçi bir araç
olarak genellikle doğal, tarihi ve kültürel alanların korunarak, turizm, rekreasyon vb.
faaliyetlerle sürdürülebilir gelişmesine yönelik üretilen "Alan Yönetim Planları"nın havza
ölçeğinde hazırlanmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde
doğal kaynakların korunmasına yönelik Avrupa Birliği Habitat Direktifi ve Biyoçeşitlilik
Sözleşmesi ile birlikte alan yönetim planlarının öneminin bilinci artmıştır. Ayrıca İspanya’da
yapılan 8. Taraflar Konferansı’nda sulak alanların biyolojik çeşitliliklerinin dünya ölçeğinde
korunmasını, akılcı ve sürdürülebilir kullanımını amaçlayan ve planlama aşamasında,
planlayıcılara ve uygulayıcılara kolaylık sağlayacak "Sulak Alanlarda Yönetim Planlaması
Rehberi" kabul edilmiştir. Bu rehberde önemle üzerinde durulan sulak alanların korunmasına
yönelik hazırlanacak olan yönetim planlarının özellikle havza bazında ele alınmasının
gerekliliğidir. 2005 yılında ülkemizde Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından imzalanan Sulak
Alanların Korunması Yönetmeliği’nde de alan yönetim planlarının hazırlanmasını
öngörmektedir.
Küçükçekmece göl havzası örneğinde bu planlama süreci yaklaşımı tasarlanmaktadır. Bu
yaklaşım havzanın sürdürülebilir gelişmesine yönelik planlama ve yönetim sürecine rehberlik
edecek bir yol haritası niteliğindedir. Bu bağlamda uygulamaya yönelik araştırma bulgularına
dayanarak planlama mevzuat ve örgütleşme yapımıza ilişkin önerilerde bulunulmaktadır.
Geliştirilen yenilikçi bir yaklaşımın gerek İstanbul kentsel bölgesinde yer alan ve gerekse
diğer havzaların ekolojik, sosyo- ekonomik ve kültürel açıdan sürdürülebilir gelişiminin
sağlanması amacıyla karar alma, hayata geçirme ve uygulama süreçlerinde karşılaşılabilecek
sorunları azaltmaya yönelik süreci tanımlayan örnek bir çalışma olması istenmektedir.
Anahtar Sözcükler:Sürdürülebilir Gelişme,Kentsel Bölgeler,Havza Planlama ve
Yönetimi,Stratejik Mekânsal Planlama,Mekânsal Yönetişim,Alan Yönetim Planı
ABSTRACT
The leading problem for the most important matters that is encountered in the global scale
nowadays is the pressure and the negative effects of the human related developments on the
environment. The scientific researches point out to the issue that the size of the “ecological
foot print”, which has been created by the human beings for the last 30 years especially, is
over the bio capacity of the world and our natural resources, water sources being the leading
one, are being consumed in a way that they could not be replaced in any more. At the same
time, concern about global scale sustainability is continuously increasing with the start of the
changes in the global warming, climate change, drought during the natural cycles. In this
sense, the water and the water basins in relation, which is the basic source of life for all
creatures, becomes the leading issue as the strategic element in relation to enabling of the
sustainable developments and the approach of “planning and management in the basin scale”
becomes extremely important. This approach, which is based on the ecologically centered
planning, is directed beyond the planning of the water sources towards the integrated planning
and management, which evaluates the natural systems and the social, economic and cultural
systems all together for the target of sustainability, rather than handling the natural resources
individually and in part by each of the disciplines.
The Istanbul urban region, where the economical activities are intense, is growing rapidly
regionally with the increase in the population by integrating the nearby rural areas, where the
water basins, forest lands, cultural site areas as being the mostly integrated ones, and over
flow from the administrative borders within planned rulings occasionally and by not obeying
the planned rulings sometimes. During this urban development process, the natural resources
and the water basins, which are very sensitive eco systems, can not be protected against the
urban development dynamics with the present planning system. The spatial planning and
management structure does not have the capacity, which can provide the balance between
protection-use against the urban developments that develops and transforms in rapid and
dynamic way in these areas, which can provide solution for the problems that take place and
which can divert the developments. These produced plans can not go beyond the fact that they
are only available as the technical documents that stay behind urban development dynamics in
many cases, since these plans are produced within the ISKI (Istanbul Water and Canalization
Department) regulation standards in uniform preparation style for all of the basins with
classical planning approach individually and in an reaction way and as development plans
and since the produced physical plans does not contain socio-economic processes and since
the decisions of the plans can not be evaluated because of the fact that they do not contain
monitoring, feed back, etc processes for the application and since they have shortcomings in
the issues of control and enforcement and since the local people is not included for the
planning process. The reasons like, uncoordinated work between central and local
establishments and institutions, which arise from the public management system in relation to
the protection of the environment and which is reflected to the planning system, confusion for
the authorization, etc, make the situation even more confusing. This situation generally ends
up with the expiration of the natural resources. Therefore, the planning and the management
structure should modernize and develop itself in relation to the requirements of the current
times.
The Küçükçekmece lake basin, which is situated inside of the Istanbul urban region and
which is excluded from the scope of protection with the ISKI drinking water regulation, dated
on 25.05.2006, since it lost its eligibility for the availability as drinking water, has been
chosen as an area of example. The surrounding of the lake, which was situated on the
perimeter of the city during the 1980’s, has partly developed without planning and had to
accommodate functions like industry, etc, which had to leave the center of the city according
to the planning, in part. The Küçükçekmece lake, which has its shores on the Marmara Sea
and which is counted as one of the most important places on both sides of Istanbul in relation
to protection of the environment in works that the World Protection Fund has carried out
recently, is one of the lagoon lakes of the two that are present in the world. This rather
valuable ecosystem, which is situated in the West Istanbul Meadows Important Vegetation
Area and which contains scarce vegetation types and situated on the flow of migration of
birds and which is one of the important wetland that have international importance, has been
contaminated due to the applications, which did not consider its sensitive natural structure and
has also been excluded from the Ramsar protected area status. The lake basin, which does not
have any kind of protection status today, is virtually looted in rapid and intense way by
public and private institutions with large urban projects and with new investments over its
natural bearing capacity.
The search for solution related to this problematic issue that is on hand has created the starting
point of the research. In this context, it is required that a solution should be created in relation
to what kind of methodology can provide functionality and effectiveness with territorial
planning and management structure as well as how the natural composition of the basin cab
be reclaimed. The research, which has started in this way, has taken the shape both in light of
the findings that have been obtained during the investigation in relation to the Küçükçekmece
lake basin and during the process of creating the notional structure. The Küçükçekmece lake
basin has been tried to be commented within the whole of the Istanbul urban region that it is
contained in. The presence of the Küçükçekmece lake basin, which has integrated with the
Istanbul urban region, which is coherent and developed by keeping its local potential at the
same time, is rather important in the sense of the sustainable development for both itself and
for the Istanbul urban region as well. The research is a theoretical work mainly. It is argued in
the work as the consequence of the literature scan in relation to the experiences of the
developed countries, international agreements and scientific developments that; there is a
need for the development for the territorial governance structure, which will contain more
flexible modern planning approaches in relation to the sustainable development of the
Küçükçekmece lake basin, which will make possible the evaluation of the potential that
develop within the local itself inside of the whole system, which is reasoned with the decision
taking process within the discussions, which will be handled with the ecological concept
based strategic planning approach and which will support this process.
The territorial governance approach, which has entered in the planning literature recently, has
gained its importance since it contains the conciliation environment and the collaborative
processes in order to bring out distinctive characteristic and to develop it in coherent way with
its neighborhood by protecting especially the local features of the territory that are unique to
it, where it is shared by many actors together and with its definition of the new managerial
structure with more flexible scale. In this sense, it is emphasized that, it should be the
requirement to prepare the “Site Management Plans”, which make it possible to accomplish
both the strategic planning and the territorial governance approach together and which is
produced in relation to the sustainable development of it with the tourism, recreational, etc
activities by protecting its natural, historical and cultural areas in general as an innovative
tool, with basin scale. The consciousness of the importance of the region management plans
has increased in the member countries of the European Union with European Union Habitat
Directives and Biodiversity Charter in relation to the protection of the natural resources. In
addition, the “Guide for Management Planning in Wetlands”, which aims to protect the
biological diversification of the wetlands world wide and which aims the use of them in
rational and sustainable way and which makes life easy for the planners during the planning
phase and for the applicators, has been accepted. The issue that has been emphasized in this
guide is the entailment of taking the management plans, which shall be prepared in relation to
the protection of the wetlands, should be based on the basin especially. The preparation of the
management plans is foreseen in the Regulation for the Protection of the Wetlands, which has
been signed by the Ministry of Environment and Forest in 2005 in our country.
This planning process approach is being designed for the Küçükçekmece lake basin example.
This approach is a kind of road map, which can guide the planning and management process
in relation to the sustainable development of the basin. In this sense, suggestions are made in
relation to the planning regulations and to organizational structure by basing them on the
findings of the research in relation to the application. It is hoped that a innovative approach,
which will be developed, would be a case study, which will define the process in relation to
the problems that can be met during the decision, accomplishment and application processes
in order to provide for the sustainable development of the basins that are situated both in the
Istanbul urban region and the other basins as well in terms of ecological, socio economical
and cultural matters.
Key Words:Sustainable Development ,Urban Regions,Basin Planning and Management
,Strategic Spatial Planning,Territorial Governance ,Site Management Plan
ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI
ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı : Tasarımda Yapısal Örgütlenme- Tasarım Eylemi ve Nesnelerinde Yapısal
İlişkilerin Betimlenmesinde Göstergebilimsel Bir Yaklaşım Ve Yöntem Araştırması
Yazar Adı: Oğuz Bayrakçı
Danışmanı:
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim 1985
Tez Adı : Görsel İletişimde Gösterge ve Simge Görüntü Gösterge Bilimi Dalında Bir
Çözümleme
Yazar Adı: Ayşe Yıldıran
Danışmanı: Prof. Dr. Cevat Çapan
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart- 1986
Tez Adı : Görsel Alana İlişkin Çözümsel Kavramlar Devinime Dayalı Dizgeler ve İki
Çözümleme Örneği
Yazar Adı: Şekip Davaz
Danışmanı:
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi :Mart –1986
Tez Adı : Tasarımda Davranışsal Beklentiler
Yazar Adı:Cemil Toka
Danışmanı: Prof. Dr. Önder Küçükerman
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran -1990
Tez Adı : Endüstri Tasarımında Güçlendirilmiş Bilgi İletimi ve sembol Kullanımındaki
Temel İlkelere Sistematik Bir Yaklaşım
Yazar Adı:Oya Şenocak
Danışmanı: Prof. Dr. Önder Küçükerman
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart -1992
Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Biçim Belirleyici Faktörler
Yazar Adı:İ. Süha Erda
Danışmanı: Prof. Dr. Önder Küçükerman
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Eylül- 1993
Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Özgünlük ve Bir Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Seçil ŞATIR
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mayıs- 1997
ÖZET
Çalışmanın özü yaratıcılığın en önemli özelliği olan özgünlük ve bir yöntem önerisidir.
Birinci bölüm bilinen tasarım süreçleri kapsamında tanınan ve kullanım bulan yaratıcılık
yöntemlerini incelemektedir.
Bu yöntemlerin Endüstri Ürünleri Tasarımı mesleği açısından olumlu ve olumsuz kısımları
bölümün sonunda eleştirilir. Birinci bölümün ikinci kısmı özgünlüğü varolan tanımları ile ele
alır. Çok yönlü bir yaratıcılık araştırması içinde özgünlüğün bütün ilişkilerini tek tek tanıtır.
Böylece özgünlüğün Endüstri Ürünleri Tasarımı içindeki yerini ve önemini bir kez daha dile
getirir.
İkinci bölüm önceki bölümdeki bilgilere karşıt olarak doğayı ele almakta ve çok yönlü
incelemektedir: İnceleme özgünlüğün doğası ile başlar. Çünkü beyinde, düşünce
merkezlerinde meydana gelen özgün fikirlerin, burada nasıl meydana geldiklerini öğrenmek
sonuç için çok yardımcı olacaktır...
Bu kapsamda ikinci bölüm daha derin inceleme ile doğanın bütün makro ve mikro strüktür
ilkelerini ve evrim kuramım ele alır. Bu kurama göre gelişen tersinmezlik yasasını ve
metamorfozu büyüteç altına alır... Doğanın ilkeleri ile bilimsel çalışmaların madde
tepkimelerini, geometrik ilkeleri vb. bilim ilkelerini karşılaştırır. Herbir inceleme ve
araştırmayı yorumlayarak sonuç için işe yarayacak bilgiler elde eder.
İnceleme doğanın özgünlüğe katkısı ile devam eder. İnsanın var olduğundan bu yana soyunu
sürdürmek adına meydana getirdiği kültür varlıkları ile nasıl özdeşleştiği ve doğayı nasıl
ülküleştirdiği adım adım gelişir.
İkinci bölümün son kısmı özgün bir yöntem önerisine ulaşabilmek için özgün tasarlamaya
yönlenmeyi bir basamak olarak seçer. Bu aşamada tarihi gelişimi içinde meydana getirilmiş
yaratıcı tasarım örneklerini tek tek gözlemler. Onların yaratıcı-özgün özelliklerinin hangi
yapılarına yansıdığım ortaya koyar. Eserlerin tasarımcılarının düşüncelerini ele alır. Böylece
sonuca etki edecek yardımcı yöntemler geliştirir.
Sonuç bölümü yeni ve özgün bir tasarım yönteminin ortaya konduğu bir bölümdür. Özgün bir
tasarım yöntemi kavramsal-metamorfoz ya da transformasyon adını alır. Bu yeni yöntem
geliştirilmiş yardımcı yöntemlerle ve kendi içinde ayrı ayrı denenir.
Deneme için geleneksel çay kültürü ürünü olan demlikli bir çaydanlık seçilmiştir. Herbir
deneme ayrı ayrı tanımlanır ve resimlenir.
Profesyonel tasarımcılara ve özellikle tasarım öğrencilerine yardımcı olacağına marnlan bu
yeni yönteme göre tasarımcılar kendi yöntemlerini de geliştirebilirler.
ABSTRACT
Orginality in Industrial Product Design and A Process Suggestion:
The essence of the work is the most important property of the creativity, which is originality
and a process suggestion. The first part experiences the processes of creativity, which are
known and used during the design processes. The positive and negative part of these
processes from the aspect of industrial design profession, are criticized at the end. The first
part of the second part deals with the existing definitions of originality.
In a multiple creativity research, it introduces all the relations of the originality one by one, so
the place of the originality in industrial design and its importance are once more stated. The
second part, opposing to the informations of the former part deals with the nature and
observes it in a multiple way. Observation begins with the nature of originality, because
learning how the original ideas form in the thought centers of the mind will be very helpful
for the result.
To this extent, the second part deals with all the macro and micro principles of the nature and
the theory of evolution with a deep observation; The law of not-beeing reverseble and
metamorphosis are viewed under a magnifying glass, due to this theory. It compares the
natures principles to material reaction of the scientific study and geometrical principles. By
interpreting every examination and research, it obtains. informations which - will be helpful
for the result. The study continues, with the contribution of the nature to originality. How
humanbeings identify themselves with natural objects that they have designed since the day
they existed in order to continue their species, and how they idealize the nature is a step by
step procedure.
The last part of the second part chooses orientation of original design as a step, in order to
reach an original process suggestion. At this stage, it examines original design examples
which are created one by one in their historical sequences. It mentions how creative and
original properties reflect to the structure. lt deals with the thoughts of these designs
designers. As a result, it develops helping processes which will be effective to the
consequence.
The last, part is the part that a new and an original design process is mentioned-The original
design process is named as conceptiual-metamorphosis or transformation. This new process is
examined seperately with new-developed helping processes and in itself.
The result of the traditional tea culture; a tea pot with a brewer is chosen for examination.
Each try is named and demonstrated seperately.
According to this new process, which is believed to be helpful to professional designers and
especially design students, designers can develop their own processes.
Tez Adı :
Endüstri Ürünü Tasarımı’nda Modüler Çözümler ve Yaratıcılık Üzerine Bir
Model
Yazar Adı: Adnan ALSOY
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 1998
ÖZET
Tezin amacı; Türkiye’de, ahşap evin bölgelere göre gelişen yapısal sisteminin incelenmesi ve
evrensel koruma boyutunda, yapısal özgünlüklerini yitirmeden, restorasyon çalışmalarının
yapılmasını amaçlayan yöntem önerilerini geliştirmektir.
Endüstri Ürünü Tasarımı'nda Modüler Çözümler ve Yaratıcılık) işlevlerinin sistematik
modelleştirilmesi amaçlanan bu araştırma aşağıdaki bölümlerden meydana gelmektedir:
GİRİŞ: (Araştırma'nın Önemi ve Araştırma'nın Metodu) belirtilmiştir.
BİRİNCİ BÖLÜM: (Endüstri ve Modüler Düşünce) incelenmiştir.
İKİNCİ BÖLÜM: (Endüstri Ürünleri Tasarımı’nda Modül Sistemleri sistemleştirilmiş ve
modelleştirilmiştir.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: (Modüler Endüstri Ürünleri Tasarımı'nda; Koordinat Eksenleri'nin
Dönüştürülmesi ve Koordinat Sistemleri'nin (-Basic Bilgisayar Programları-) Dönüşümü
geliştirilmiştir.
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM: (Modüler Endüstri Ürünü Tasarımı'nda Ekonomi Boyutu)
sistemleştirilmiş ve modelleştirilmiştir.
BEŞİNCİ BÖLÜM: (Endüstri Ürünü Tasarımı'nda Modüler Yaklaşımlar'ın Yaratıcılığa
Getirdikleri) açıklanmıştır.
ALTINCI BÖLÜM: [ (Endüstri Tipleri'ne göre-) Modüler Endüstri Ürünleri Tasarımı
Örnekleri] Fotoğraflar'ın sistematik şematikleştirilmesi ile gösterilmiştir.
SONUÇ: Endüstri Ürünü Tasarımı'na; [Teorik (= kuramsal Katkılar ve Eğitim Katkısı]
açıklanmıştır ve MODÜLER ENDÜSTRİ ÜRÜNÜ TASARIMI için önerilen MODELLER
belirtilmiştir.
ABSTRACT
This research that is aimed to systemathic modelizing of (Modular Solutions and Creativity in
Industrial Product Design) consists of those chapters:
INTRODUCTION: (The Research's Importance and Research Method) have been stated.
FIRST CHAPTER: (Industry and Modular Approach) have been examined.
SECOND CHAPTER: (Modular Systems in Industrial Product Design) have been systemized
and modelized.
THIRD CHAPTER: In Modular Industrial Product Design; Transformation of The
Coordinate Axes and (-Basic Computer Programs-) Transformation of the Coordinate
Systems) have been developed.
FOURTH CHAPTER: (Economy Dimension in Modular Industrial Product Design) have
been systemized and modelized.
FIFTH CHAPTER: The Creativity Profits that are provided in the Modular Industrial Design
have been explained.
SIXTH CHAPTER: [(-According to Industry Types -) Modular Industrial Products Design
Examples] have been shown with systemathic schematizing of photographs.
CONCLUSION: Theoritical Profits and
Educational Profit to Industrial Product
Design have been stated and the MODELS that are suggested for
MODULAR
INDUSTRIAL PRODUCT DESIGN have been specified.
Tez Adı : Traktör Kabininde Ergonomi ve Tasarım İlişkileri Üzerine Bir Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Ahmad İBRAHİM
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart-1999
ABSTRACT
The Propostion of The Cabs of Tractors in Design And Ergonomics
The purpose of this study is to present the ergonomics proposition of the cabs in agricultural
machines. They are summarized as fllows:
1Ergonomics, as it is generally called in Europe, or Human Factors Engineering, as- it
is called in the United States becomes more and more important in an application all over the
world; since labor reserch and collecting data from industry and office work on ergonomics
makes it a very usefull tool in mon-machine systems. It is also important ti determine
teaching terms and lecture hours of ergonomics in University Curriculs. Mechanical, etc.
Measuring and valuation methods that are used for assessing both the effective factors and
their influence degrees in dynamic-static work and stress of human were inspected.
2Mechanization contributes a great deal to the qualty and quantify of agricultural
production and is growing rapidly as technology devlops ergonomics, a science which aims
at maintaining harmony between man and machine in all systems of production, helps this
development in mechanization to be stable and balanced.
3During the process of production, effecincy and health of the people are negatively
affected by vibration. Parallel to the rapid developments in technology this problem is
gaining significance in agricultural mechanization too, as in other fields of production.
Vibration is the most important ergonomic factor that reduces the productivity of tractors
which are the main elements of agricultural mechanization. Since tractors are increasingly
used for longer periods of time than before the design of the tractor seats should be improved,
so that harmful effects of using a tractor will be reduced and the effeciency of tractor driver
will be improved.
4The climatic factors such as temperature, humidity, air flow and radiation were
examined and their effect to the human life in agricultural production. It is determined that,
the human working performance has decreased because of the high temperature, high
humidity and low air flow vaules, and the working efficiency wold increase with suitable
climatic conditions.
5The noise characteristics of agricultural tractors and their effects on the hearing of
drivers were investigated. For this purpose, the tractor noise pressure levels and the hearing
abilities of 17 drivers working in the same agricultural farm were determind. The
relationships between the noise and hearing abilities were analysed by the statistical methods
the noise has generally effected the hearing ability in all frequencies, and the maximum
hearing losses were found in 4.0 KHZ region, the overage hearing loss was 12.60 dB, and
this valve was approximately equal in all ages.
6-
Agricultural chemicals protect the crops from pests and diseases and they cause great
damages on human beings and their environment. The toxicite of the pesticides on humans
has adirect and indirect effect. The agricultural chemicals cause acuts and chronic poisoning
on human beings. Although the organophosphorus carbomates, pyrethroides cause acute
toxicite, the organochlorine insecticides cause chronic toxicite.
The protective cabs are used to protect drivers of tractors by minimizing the likelihood of
driver injury resulting from accidental overturning during normal operations.
Agricultural mechanization safety problems of the Çukurova Region have been investigated
by questionnaire considering equal distribution of establishment and olso farms which have a
tractor or a farm machinery.
This study has been conducted in 145 villages which take about 25 percent of the region area
655 agricultural mechanization accidents have been reported in 635 farms of these villages.
7In the production, productivity is the criterion of how efficient the existing resources
are used. Due to scarcity of the sources, the techniques, manpower, machinery and similar
production factors have to be used within optimum measures and must be organized in such
away that they could be handled with more pains and balance.
8For the analysis and evaluation of the production of the cabs of agricultural machines
examples have been given. Most accidents were caused by dirty and wet
steps, when approaching the first step to mount or by slipping, jumping and getting
caught when dismounting. Significant results enabled ergonomic and saf design
features such as dimensions and positions of steps, hand rails, doors and controls to
be specified.
Tez Adı : Endüstri Tasarımında Kimlik Sorunu ve Bir Model Önerisi
Yazar Adı: Hüseyin KURTULUŞ
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 1999
ÖZET
Araştırma konumuz, özellikle günümüzde endüstri kuruluşlarında yaşanan, "Endüstri
Tasarımında Ürün Kimliği Sorunu ve Bir Model Önerisi"dir. Bu başlık altında konumuz; ürün
kimliğini oluşturan etmenler, elementler ve kaynaklar açısından incelenmiştir. Kimliğe ilişkin
genel tanımlar ve kavramlar, endüstri tasarımında ürün kimliği doğrultusunda irdelenmiştir.
Birinci bölümde; kimlik olgusunun güncelleşmesi ve bir sorun olarak karşımıza çıkmasından
başlayarak, kimlik konusuna ilişkin kavramlar, kuram ve tanımlardan başlayıp, giderek
endüstri tasarımıyla ilişkilendirilmiş ve özgülleştirilerek "ürün kimliği"ne ilişkin açıklamalara
yer verilmiştir. Kimlik olgusunun, süreklilik ve değişme dengeleri içinde kültür kavramıyla
ilişkileri incelenmiştir. Bunun yam sıra, endüstri kültürünün bireyi olarak kullanıcının ürünü
kendileme süreci araştırılmıştır. Kimlik kodlarının hızlı dönüşümünü sağlayan moda ve
modada kimlik dönüşümlerinin etkileri açısından kültür ve alt kültürlere değinilmiştir.
İkinci bölümde; özellikle "ürün kimliği" konusu daha özgül bir biçimde ele alınarak, üretim
ve tüketim yönelimleri doğrultusunda incelenmiştir. Bu anlamda İkinci Dünya Savaşı sonrası
ve özellikle günümüz pazar koşullarında ürün kimliği sorunu üzerinde durulmuştur. Bu
bağlamda ürün kimliği konusu; ülke, kurum, marka, tasarımcı elementleri açısından ele
alınarak, "ürün kimliği"ne temel oluşturan ve kaynaklık eden "biçim"i oluşturan etmenler
incelenmiştir.
Sonuç bölümünde; araştırma konumuzdan bulguladığımız sonuçlar açıklanmıştır.
Çalışmamızın sonuçları doğrultusunda, endüstri tasarımında kimlik sorunu açısından bir
model önerisinde bulunmaya çalışılmıştır.
ABSTRACT
Our research subject is "Product Identity Problem in Industrial Design and a Model Proposal"
which are facet specially in the present day industrial foundations. Our subject under this
heading is examined in terms of factors, elements and sources that make up product identity.
General definitions and concepts connected with identity are examined in regards to product
identity in industrial design.
In the first part; we begin with actualizing the identity fact and facing in as a problem,
starting with concepts, theories and definitions related with identity, then we move on to the
explanations in relation with "product identity" which is correlated and specified with
industrial design. Identity fact is examined in terms of culture concept within continuity and
change equilibrium. Also, as an individual of industrial culture, the users process of
identifying with the self of the product is researched. Culture and subculture is examined in
regards to the effects of fashion and identity transformations of fashion that ensures fast
transformations of identity code.
In the second part; specially the subject of "product identity" is dealt more specifically and
examined towards production and consumption trends. Accordingly the product identity
problem is examined, during after the second World War period and specially in the present
day market conditions. In this context the subject of product identity is taken up in terms of
nation, corporation, brand and designer elements, factors that make up the form, "product
identity.
In the final part; results of our research subject is explained. According to the results of our
work, we tried to find a proposition to a model in terms of identity problem in industrial
design.
Tez Adı :
‘Kendin Yap’ Etkinliğinin Kullanıcı Katılımı Odaklı Bir Endüstri Ürünleri
Tasarım Yöntemine Dönüştürülme Çalışması
Yazar Adı: Mine ERTAN
Danışman: Prof. Dr. Cemil TOKA
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart-2002
ÖZET
Bu çalışma, insanın günlük yaşam çevresinde yer alan endüstriyel ürünlerle bû-tünleşememesi
sorunsalına bir yanıt arama çabasıdır. Bu sorunsala bir çözüm olarak, 'Kendin Yap' etkinliği,
bir tasarım yöntemine dönüştürülmek üzere önerilmektedir.
Taylorist üretim biçimiyle başlayan emeğin yoğun kullanımı ve vasıfsızlaştırılması, yapan ile
kullanan arasındaki yakın mesafeyi giderek açmış, Fordizmin kitlesel üretim mantığı ise,
bireylerin yaşamlarını aynılaştırmaya yönelten sonuçlar göstermiştir. Bireylerin istek ve
ihtiyaçlarına yönelik, pazar araştırmaları doğrultusunda geliştirilen ürünler, özellikle II.
Dünya Savaşı sonrası modem yaşamın yeniden yapılanma döneminde olağanüstü koşullar için
bir çözüm olmakla birlikte, sonrasında müşteri tatmini sağlayamamıştır. İletişim çağında
bilgisayar-destekli tasarım ve esnek üretim biçiminin Post-Endüstriyel ürünleri, kullanımda
katılımcılığın ortaya çıkmasını belirleyen etkenler olmaktadır.
Bu tez, insanın düşünsel yetisi, yaratıcılığı ve hayal gücünü etkinleştiren bir kullanıcı tipinin
yaratılmasına yardımcı olmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda 'Kendin Yap', ürünlerin
yapımına farklı aşamalarda kullanıcı katılımını sağlayan bir tasarım yöntemi olarak
önerilmektedir. Bireysel düşünceye dayalı farklı alt kültürlerin üretim biçimine dönüşen
'Kendin Yap etkinliği', insan ve toplum odaklı bir bakış açısıyla araştırılarak, kitle üretim
biçimlerinin etkileriyle gelişimi incelenmiş, sonuçta, bir tasarım stratejisine ulaşılmıştın (1)
Yeni kitlesel üretim sürecinde tasarlanıp planlanan ürün, kullanıcıya ulaştığı anda katılım
başlar. (2) Sonuç ürün, kullanıcının katılım süreciyle; zanaatkarca yaptığı nesnedir.
Çalışma boyunca, her bölüm kendi sonuçlarını da içerecek şekilde düzenlendi. Bu ara
sonuçlarla, Kendin Yap ürünlerin ve etkinliğin durumu ve beklentileri üzerine oluşturulan
görüşler özetlendi. Bütün bu ara sonuçlardan çıkarabileceğimiz, Kendin Yap etkinliğinin
dönüştürülmesiyle oluşan yöntemle elde edilen ürünlerin geleceğe dönük yüzünün temel
özellikleri, ilkeleri ve ürün tipleri sonuç ve öneriler bölümünde sunulmaya çalışıldı. Mimarlık,
Güzel Sanatlar, Üretim Teknolojisi, Toplumbilim ve Psikoloji gibi, konuyla ilgili disiplinlere
ait kavram ve terminolojilerden de yararlanan bu çalışma, dört bölümden oluşmaktadır.
1. Bölüm; II. Dünya savaşı sonrası, endüstri destekli 'Kendin Yap etkinliğinin' tanımı,
tarihsel gelişimi; Modernist Tasarım, Kitlesel Üretim ve Tüketim bağlamlarında
kendin yap ürünler ve projelerinde kullanıcı katılımının incelenmesi.
2. Bölüm; Bilgi Çağında, Post-endüstri, Yeni Zanaat üretim biçimleri ve kullanıcımerkezli Plug-in ve Clip-on sistem tasarımı destekli 'Kendin Yap ürün' tipleri ve
özelliklerinin sınıflandırılması.
3. Bölüm; Türkiye’de günlük yaşamda, endüstrileşme sürecinin belirlediği kendin yap
etkinliği ve ürünlerinin değerlendirilmesi ve bir endüstri ürünleri tasarım yöntemine
dönüştürülmesi.
Sonuç ve Öneriler; Kendin Yap Tasarım Yöntemi, ilkeleri ve ürün tipleri.
ABSTRACT
This study summarizes the effort expended when investigating for a solution to a problematic
of man’s disability in adapting to industrial products within the frame-work of his daily life. It
is proposed that this problematic can be eliminated by trans-forming 'Do-it-yourself activity
into a method of design.
Intense usage and disqualification of labor, starting with Taylorist production man-ners, has
caused a perpetual opening of the gap between the producer and the user. Fordism's logic of
mass production has yielded results tending to similarity of life styles of individuals.
Although products developed in the direction of market re-search to satisfy the personal needs
and preferences of individuals were especially sufficient enough solutions within the
conditions of reconstruction period of modern life, especially after the II. World War, it then
failed to provide customer satisfaction. The post-industrial products of computer-aided design
and the form of flexible production in "the information era" are the facts determining the
emergence of participation in use.
This dissertation is aimed to assist the creation of a user type who activates his/her creativity,
capability of thinking and imagination. In this content, 'Do-it-yourself is proposed as a design
method providing user participation in different phases of product development. The 'do-ityourself activity, which has turned out to be a form of production based oh the individual
thoughts of different şub-cultures, has been developed in the perspective of human and
society, and their development influenced by the form of mass-production, has been
examined. In the conclusion, a design strategy has been reached: (1) When the product, that is
designed and planned, during the process of a new mass-production, reaches the user, the user
participation starts. (2) The end product is an object produced by an user using his/her skills
during the participation.
This study contains an introduction, three chapters and conclusion and proposals. Each
chapter has its conclusion and related images and illustrations presented at the end of each
chapter. Conclusion and proposals are presenting the future look into the Do-it Yourself
design methodology. This study benefits from the concepts and terminology of the related
disciplines such as architecture, fine arts, production technology, sociology and psychology.
The summary of three chapters and conclusions and proposals are presented below:
Chapter 1: The definition and the development of industrial Aided Do-it-Yourself Activity,
products and user participation is investigated in perspective of Modernist Design, massproduction, and conscription after the II. World War.
Chapter 2: In information era, post-industrial new craft production forms, and user- oriented
Plug-in and Clip-on system design-aided do-it-yourself product types and their classification.
Chapter 3: Evaluation of do-it-yourself activity and its products determined by the
industrialization process of the daily life in Turkey, and transformation of this activity into a
design strategy.
Conclusions and Proposals: The design method, principles and product types of 'Do-itYourself activity
Tez Adı :
Kullanıcının Ürün Deneyiminde Yeni ve Yenilik Olgusu Alan Çalışması
Bulgularına Dayalı Bir Yaklaşım Önerisi
Yazar Adı: Fatma KORKUT
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-2002
ÖZET
Bu çalışma ürün tasarımında yeni ve yenilik konusuna kullanıcı merkezli bir bakış açısıyla
yaklaşmakta ve kullanıcıların "yeni" ürünlerle yaşadıkları deneyimi ürün-kullanıcı etkileşimi
açısından irdelemektedir.
Kullanıcının yeni kullanmaya başladığı bir ürünle yaşadığı deneyimin farklı boyutlarına
"erişebilmek" ve ürünle yaşanan deneyimi kullanıcının bakış açısından görebilmek amacıyla
alan çalışmasında nitel bir araştırma yaklaşımı benimsenmiş ve görüşme yöntemi
kullanılmıştır. Görüşmeler katılımcıların evlerinde yapılmış, önemli konuların tümünü
kapsamak ve her katılımcı için benzer bir görüşme düzeni izlemek amacıyla bir görüşme
kılavuzu kullanılmıştır; ayrıca kısa bir anket yapılarak demografik bilgi toplanmıştır.
Kaydedilen görüşmeler "sözcük sözcük" çözülmüş ve bir kelime işlemcide dosyalanarak
analize hazırlanmıştır. Her bir görüşme çözümü ilk olarak kendi basma analiz edilmiş ve
görüşmede önemli bulunan bölümler işaretlenmiştir; daha sonra tüm görüşme çözümleri
karşılaştırmalı olarak analiz edilmiş, ilgili bölümlere karşılıklı referanslar koyulmuş, ortak
temalar ve olası örüntüler çıkarılmıştır; son aşamada ilişkili görüşme bölümleri başlıklar
altında bir araya getirilmiş ve bir kelime işlemcide ayrı ayrı dosyalanmıştır. Analizde ortaya
çıkan önemli temalar ve örüntüler tartışılmış, alan çalışmasında ulaşılan sonuçlara ve literatür
bulgularına dayanarak kullanıcının ürün deneyiminde yeni ve yenilik olgusuna ilişkin bir
yaklaşım önerilmiştir.
ABSTRACT
This study explores the issue of new and newness in product design from a user-centered
perspective and investigates the experience of users with "new" products in terms of userproduct interaction.
In order to gain access to the various dimensions of users' experience with products they
recently started using, and to see and understand the experience from their perspective, a
qualitative research approach was adopted and the interview method was implemented in the
field-study. The interviews were conducted in users' homes and an interview guide was used
to cover all the critical. issues in a similar order for each participant; additionally,
demographic information was collected through a short questionnaire.
The tape recorded interviews were transcribed "verbatim" and organized into word processing
files for the analysis. Each interview transcript was first analysed individually to highlight significant utterances in the account, and then the transcripts were comparatively analysed and
cross-referenced to draft potential patterns and common themes; finally, the related interview
excerpts were brought together under specific topics and stored separately in word processing
files. The significant themes and patterns, and their implications were discussed, and based
upon the findings in the literature and the field study, an approach to the phenomenon of new
and newness in users product experience was developed.
Tez Adı : Otomotiv Sanayinde Ürün Tasarımı ve Türkiye İçin Bir Model: Tofaş
Yazar Adı: Koray TİRYAKİOĞLU
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-2002
ÖZET
İnsanoğlu'nun tasarlayabilme ve üretebilme serüveni içinde, tarihin en önemli gereksinim
nesnelerinin başında yer alan otomobil, yalnızca tasarlanması aşamasında geçerli olan
ölçütlerinin zenginliği ile değil, aynı zamanda yakın çevresiyle organik bir düzende gelişerek
büyümüş, paylaşımcı bir endüstriyel örgütlenmenin ürünündür.
Bu nedenlerle, tarih boyunca bireysel ulaşım ve taşımacılığın en yaygın merkez öğesi olan
otomobilin tasarım ve üretim sorumluluklarını üstlenen firmaların, giderek artan bir
yoğunlukta destekleyici diğer yan endüstri kollarına gereksinim duydukları görülmektedir. Bu
yönde süregelen gelişim, rekabetçi kazanımlar elde edebilmek için otomobil gibi, onbinlerce
hazır bileşeni, üretim sürecinin ayrı adımlarında bir araya getiren bir kullanım nesnesinin, tüm
destekleyici üretim unsurlarıyla birlikte eşgüdümlü ilerleyen planlamalarla tasarlanmasını
zorunlu kılmaktadır.
Bu çalışmada ele alınan temel hareket noktası, bu tür gelişimlerin ve diğer iktisadi-politik
unsurların bir ülkedeki otomotiv üretimini ve bu süreçte aktif rol alan çok yönlü tasarım
etkinliğine ne yönde imkan sağladığını ortaya koymaya yöneliktir. Çalışma sonucunda aranan
sonuç çok açıktır. Bir ülkede otomotiv tasarımı gelişiminin, ulusal veya ulus ötesi katılımlarla
gelişmesinde, "belirleyici olarak rekabetçi bir kazanım elde etmesinde" hangi aşamalar ve
şartlar oluşmalıdır. Ülkemiz otomotiv sektörü içinde bu sürecin tanımlanmasına yönelik
olarak seçilen denek kurum TOFAŞ, otuz yılı aşkın üretim deneyimleri sonrasında hangi
aşamalarla gelişmiştir. Özellikle endüstri ürünleri tasarımı disiplini yönünden TOFAŞ
Kurumu "Ar-Ge" yatırımlarının firma gelişimine yönelik rekabetçi katkıları bir dayanak kabul
edilmiş ve bu deneyimlerin yeni ya da mevcut yatırımlar için uygulanacak bir model olup
olamayacağı saptanmaya çalışılmıştır.
Bu amaçla çalışmamızın ilk bölümü, tarihsel süreç içinde bir endüstri ürünü olarak otomobilin
gelişim adımlarını, bu süreçler içinde küreselleşmiş üretim organizasyonlarının
tanımlanmasını ve uygulanan planlı gelişim özelliklerini incelemektedir.
İkinci bölümde, ortaya konulan değerlendirmeler uyarınca, bazı özellikleri bakımından öne
çıkmış önemli otomobil tasarımlan ele alınmıştır. Dünya otomotiv tarihinde yer alan çok
sayıdaki önemli tasarım arasından seçilen bu ürünlerin tasarım ölçütlerine dayalı etkili
öncelikleri, diğerlerinden farklı yapısal özellikleri bağlamında ortaya konulmuştur.
Ülkemizde ise geçmiş dönemlerden bu yana ulaşım gereksinimlerini gidermek amacıyla
üretilmiş olan "model" lerden günümüzün ulus ötesi standartlarıyla tam uyum gösteren ve
rekabetçi kimliğiyle değer kazanan bir Türkiye özel sektör girişimi örneği Tofaş'ın, son
dönem üretimlerine kadar geçen uzun dönem analiz edilmiştir.
Bu analiz kapsamında, Cumhuriyet öncesi ve sonrasının önemli girişimleri, otomotiv
sektörünün öneminin anlaşılması ve bu yönde alınan kararlar ve teşvikler değerlendirilmiştir.
Çalışmanın Özellikle ikinci bölümünün içeriğinde izlenen yol, bir ülkenin otomotiv sektörü
alanında tasarım ve üretim yapabilmesi için elde etmesi gereken deneyim ve yatırım
birikimlerinin ardı sıra gelişen süreçlerle tanımlanması amacına yöneliktir.
Ülkemizde otomotiv sektörü kapsamında özellikle son kırk yıldan günümüze artan bir
katılımla genişleyen üretim çeşitliliği içinde, yakın geçmişimizin iki önemli otomobil
üreticisinden biri olan TOFAŞ'ın tasarım ve üretim girişimleri değerlendirilmiştir. Bu içerikte
saptanmaya çalışan, Türkiye gibi gelişmekte-olan bir firma için bu yatırımın otomotiv
sektörüne dönük bir uygulama geçerliliği taşıyıp taşımadığının tanımlanmasıdır. Yanıltıcı
olmaması açısından üretilen TOFAŞ modellerine ve Tofaş'ın kurumsal değerlerine mesafeli
kalınmaya çalışılmış, yaklaşımlarımızda firmanın ürün özellikleri ve tasarım değerlilikleri bu
anlamda değerlendirilmemiştir.
Sonuç bölümünde, küresel tasarım, üretim ve pazar paylaşımı içinde TOFAŞ'ın elde ettiği
üretim deneyimlerinin sonucu olarak lisans sahibi yabancı firmayla geliştirilen yeni bir ortak
tasarımın etkileri ortaya konulmaktadır. TOFAŞ'ın bu uluslararası ve uzmanlık disiplinleri
arasında üstlendiği takım çalışması rolü içinde "yeni bir üretim yaklaşımında söz sahibi
olabilmesi" ve "tasarım eylemine dönük etkinlikleri incelenerek sonuç saptamalar yapılmaya
çalışılmıştır.
ABSTRACT
Throughout Mankind's designed and manufacturing history "Automobile" stands out as one of
the major necessity to humankind. Its significance and importance is not just only because it's
expansive design criteria but also it's development with the organic environment and its share
of the Industrial Organization.
Automobile is a device for individual transportation. The companies which design and
manufacture Automobiles have a growing need for side industry organizations in related
fields. The Automobile design should be planned together and proceed parallel with the side
industries with the production of thousands of its parts and pieces.
The basis of this study is to determine the influence of economical and political factors of a
country to the design and manufacturing of the Automobile. The intention of the study is to
determine the facts and the developments needed for national and international success in
Automobile Design. For this study, Tofaş is selected as an example with its 35 years of
experience in Automobile design and manufacture in Turkey. Especially from the point of
Industrial Design Discipline; Tofaş is examined for its accomplishments in Research and
Development and its successful investments and policy. This policy that resulted progress for
both Tofaş and the Market may be taken as a model for other new or existing companies.
Consequently, the first part of this study investigates the stages of the Automobile design
progress as an industrial object, defines global manufacturing organizations and investigates
their development planning.
The second chapter focuses on special Automobile designs that have significant importance
based on my investigations. These Automobiles are selected for their special design features
among many important Automobiles in World Automobile History.
This paper also analyses the long term Turkish Transportation History starting from very
'basic vehicles' to today's advanced, internationally standardized and rivalry productions of
Tofaş -the Turkish private sector Automobile Company with growing reputation.
This analysis also covers the pre and after the period of the Constitution of Turkish Republic.
The realization of the importance of Automobile Sector and the relevant important
govemmental encouragements are evaluated. Especially second chapter signifîes the
capabilities needed during the stage of designing and manufacturing in Automobile Sector.
Being one of the majör two Automobile Manufacturing Company in Turkey's ever growing
Automotive Sector for the last 40 years; Tofaş is evaluated for its design and manufacturing
enterprise. The aim is to define and evaluâte the applicability of Tofaş's approach to
Automobile Sector in developing Turkey. The quality and quantity of Tofaş Automobiles are
not evaluated from the product designers' point of view not to cause any misleading.
The final chapter exposes the new combined design effects as a result of Tofaş's experience of
global scale design, manufacturing and marketing. Tofaş is examined and evaluated as being a
team player in this international discipline for having the ability tb lead and influence the
ruture productions based on their design activities.
Tez Adı :
Mekân Tasarımında Belirleyici Bir Etken Olarak ‘Yapay Işık’ İçin Aydınlatma
Tasarımı Modeli
Yazar Adı: İpek FİTÖZ
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN, Prof. Aydın ESEN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2002
ÖZET
Bu tezde, aydınlatma tasarımının mimari mekân tasarımında belirleyici bir etken olarak bir
kullanım modeli biçimine dönüştürülme olanağını araştırmak için "Mekân Tasarımında
Belirleyici Bir Etken Olarak Yapay Işık için Aydınlatma Tasarımı Modeli" konusu ele
alınmıştır. Bu çalışma laboratuar araştırmaları ile mimaride uygulanmış ürünler üzerinde
yapılan değerlendirmelerden oluşmaktadır.
Birinci bölümde, tasarım sürekliliği içinde mekânla ilgili bilgi, belge ve deneyler bir araya
getirilerek değerlendirilmiştir. Bu yolla mekân tasarımı ile "yapay ışık" ve "mekân kimliği"
ilişkileri kurulmaya çalışılmıştır. Diğer yandan mekânın görsel algılanmasında ışığın kullanım
ilişkileri kurularak, mekân tasarımında "yapay ışık" ve etkinliğinin kuramsal temelleri
belirtilmiştir.
İkinci bölümde, mekân tiplerine göre aydınlatma teknikleri ve ilkeleri tasarımla ilişkili olarak
değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelere bağlı olarak "aydınlatma tasarımı" ile mekân
tasarımı" arasında ilişkiler ve etkinliklerin metodolojik olarak tanımlanması
sistemleştirilmeye çalışılmıştır.
Tezin sonuç bölümünde ise, öncelikle mimari ve iç mimari tasarım açısıyla aydınlatma
ilkelerini görsel duruma dönüştürmek amacıyla deneysel amaçlı bazı analitik mekân modelleri
yaratılmıştır. Bu modelleme çalışmasının sonucunda oluşan metodun, sanal ortamda da
uygulanabileceğini göstermek amacıyla seçilen tipik mekânlar içinde bu model denenmiş ve
bu amaçla kullanılabileceği ortaya çıkarılmıştır.
ABSTRACT
In this thesis, to investigate the transformation passibility of a usable model, the subject of
"Lighting Design Model For Artificial Light As a Space Design Specifier" has been studied as
an influensive factor of architectural design. This study comprises of empiric observations and
evaluations of products achieved in architectural applications.
In the first section, data, document and experiments on the concept of space have been
complied to be assessed in design continuity. In this way, we are trying to achieve a relation
between space design, artificial light and space identity.
On the other hand, in the visual apprehension of space, the utilization relationships of light
was established, and artificial light and the theorical fundamentals of its efficiency is
emphasized.
In the second section, the light techniques for space types and the principles, have been
evaluated in relation to design. In connection to these evaluations, "lighting design" and
"space design" relationship and efficiency were methodologically systemized.
In the result section, initially, in order to convert architectural and interior design lighting
principles into visions, a few analytical space models have been created empirically. As the
consequent method of this modelling study the conclusion that this study was applicable to
virtual space was achieved. To show this explicitly this model was applied to the selected
typical spaces and that the model could be used for this purpose was found.
Tez Adı :
Endüstri Tasarımında Teknolojik Değişimlerin Ürün Kimliğine Etkileri ve Bir
Yöntem Önerisi
Yazar Adı: Oğuz ERATAÇ
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-2003
ÖZET
Araştırma konumuz; endüstri tasarımında dolaysız ilişkisi olan iki önemli olgunun, birbiriyle
etkileşiminin analizinin yapılması yönünde geliştirilmiştir. "Endüstri Tasarımında Teknolojik
Değişimlerin Ürün Kimliğine Etkileri Ve Bir Yöntem Önerisi". Başlığı altında yer alan bu iki
olgu teknoloji ve kimliktir.
Araştırmada her ikisi de, kendilerini belirleyen etkenler, kaynaklar, ve tanımlar yönünde
incelenmiş, ve birbirleriyle ilişkileri karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.
Birinci bölümde; güncel olma özelliğini, tarihsel süreci boyunca koruyan ve insanlık tarihiyle
birlikte süregelerek insanla birlikte değişerek evrimleşen teknolojinin; kavramlar, kuramlar,
ve bir süreç olarak tanımlarla başlayan incelenmesi, mekânik ve nesnel tasarım kavramlarıyla
ilişkilendirilerek sürdürülmüştür.
Ayrıca yaşamsal bir etkinlik olan teknoloji ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasi bağlanılan
doğrultusunda; tarihsel oluşumu, yaygınlaşması, tasarıma, maddi kültüre ve sosyal yaşama
etkileri ve sonuçlan kapsamında da ele alınmış ve tasarım tarihinde özgül bir etmen olarak
değerlendirilmiştir.
İkinci bölümde;. Teknolojinin endüstri tasarımına etkileri ürün kimliği kapsamında ele
alınmış ve teknolojinin bir etmen olarak, kimlik olgusuyla bağlantısı doğrultusunda
yönlendirilmiştir. Bölümün içeriğine açısından endüstri tasarımın da kimlik etmeninin tanımı
da teknoloji ilişkisinde ve bağıl olarak irdelenmiştir.
Bu tanımlama kimlik olgusunu belirleyen temel kavramların, etmen ve elementlerin
derlenmesi, endüstri tasarımında teknoloji ve kimlik etkilerinin bütünlüğü açısından ele
alınarak değerlendirilmiştir. Ayrıca bölümde sosyal kültürel ve ekonomik etmenler de göz
önüne alınmış ve endüstri tasarımında ürün kimliğine etkileri tartışılmıştır.
Sonuç bölümünde; Araştırmanın bulgularıyla belirlenen açıklamalar yapılmış bunların
doğrultusunda bir yöntem önerilmiştir. Söz konusu yöntem: Teknolojik evrimin karakteristik
olgularının bilinen doğal gelişim sürecine uyumlu bir örneksemeyle, tasarım eyleminde somut
ve yapay bir ortam oluşturulması; ve bu amaç doğrultusunda sürece müdahale edilmesi ve
ürün kimliğinde farklılaşmanın sürekliliğine ivme kazandırılmasıdır.
ABSTRACT
The research subject has been developed in point of analysing the interaction of two important
facts in industrial design. These two facts defined under the title of "The Effects of the
Technological Changes in industrial Design on Product Identity and a Method Offer" are
technology and identity. in this research, both of them have been investigated in point of the
factors, resource and definitions that determines them and by comparing their relationships
with each other.
In the first section; the investigation of technology which generally keeps the characteristics
of being updated during history and which changes together with the human being, by
investigating the concepts, theories and definitions of the technology that starts as a process
has been proceeded by relating the mechanic and objective design concepts. In addition, the
technology which is a vital activity has also been considered in the scope of its economic,
socio-cultural and politic contexts and its results and effects- in the direction of its historical
formation, expansion and its outcomes has been evaluated as a specific factor in design
history.
In the second section; the effects of the technology on industrial design has been considered in
the scope of product identity and directed in a way to relate the technology factor with the
identity fact. in respect of section content, the definition of the identity factor in industrial
concept has been investigated in relation with the technology as a dependent factor. This
definition has been appraised by gathering the basic concepts, factors and elements and by
considering technology in industrial design and the integrity of the identical effects in
addition, in this section, socio-cultural and economic factors have also been considered and its
effect on the industrial design has been discussed.
In the conclusion section; the disclosures that are defined by the findings of the research has
been stated and a method has been offered. This research exhibits the interaction of natural
development stages of technology evolution and product identity within their characteristics
facts. The mentioned method offers a organise approach for product designers to interpret the
technology evolution process and to manage the identity programme of new generation
products.
Tez Adı :
İnsan ve Çevre İlişkilerinin Tasarımında Temel Kaynak Olarak Tanımlanması
Üzerine Bir Metod Önerisi
Yazar Adı: Nuri DOĞAN
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Ana Bilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart-2003
ÖZET
Bu çalışmanın konu ve amacı, ürün kullanıcısı olarak bireyin, içinde bulunduğu, onu
kullandığı çevreyle olan ilişkilerinin incelenmesi, bugünün ve yarının tasarımcılarına,
tasarlama işleminde kullanabilecekleri "Tasar Ölçütleri"nin belirlenmesidir.
Çalışma, giriş ve 4 ana bölümden oluşmaktadır.
Girişte; konunun ele alınış nedeni, biçimi ile izlenen yol ve yöntem açıklanmaktadır.
2. Bölüm inceleme,
3.Bölüm irdeleme,
4.Bölüm ise, ilk 3 bölümde belirlenen bilgi,'bulgu, sonuç ve vargıların ışığında, tasarlama
ölçütlerini açıklayan bir çek listesini içermektedir.
I.Bölüm, birey özelliklerinin incelendiği bölümdür. Bu bölümde bireyin yapı ve yetisi,
tasarımcı gözüyle, tasarım, açısından ele alınmakta, davranışının nedenleri ve bunların
sonuçları açıklanmaktadır. Gerçekte birey çok türden özellikleri içeren karmaşık devingen bir
sistemdir. Bu sistemin "motor" unsuru ise gene kendisidir, çevresidir.
Bir sistemin anlaşılabilirliği, o sistemi meydana getiren birimlerin "dikkatlice" ayrımı ve öyle
incelenmesiyle ancak olasıdır. Bu nedenle bu bölümde birey, önce "Biyolojik bir varlık"
olarak ele alınmış ve bu varlığı oluşturan birimler -Anatomik, Fizyolojik, Psikolojik nitelikler
ayrı ayrı incelenmiş ve tasarımla ilgili yönleri açıklanmıştır.
Daha sonra gene bu bölümde "Birey Davranışın nedenleri" araştırılmıştır. Bu çerçeve içinde
Etki-Tepki oluşumları, bunların neden ve sonuçları, bu kapsamda "Kişilik" ve "Alışkanlıklar"
ile birey davranışına kendi payına yön veren "Toplumsal Etmenler" incelenmiştir.
Tasarlama ve Uygulama sorunları, bilimsel düzeyde ele alınıp incelendiğinde tasarlama
işleminin ölçülebilir veri ve değerlere dayanması gerekliliği görülür. Bu ölçülebilir veri ve
değerler, çalışmanın II. Bölümünde yer almakta ve "Çevrenin Strüktürü" ile alt başlıklarında
açıklanmaktadır.
Özetle, Nesnel ve Öznel Çevre ile bunların boyutları bu bölümün ana inceleme konularıdır.
III. Bölüm irdeleme niteliğindedir. I. ve II. Bölümler konunun kapsam sınırları içindeki
yönleriyle ortaya konan birey ve çevresi bu bölümde belirli noktalarda birleştirerek ilişkileri,
karşılıklı etkileşim ve bunların neden ve sonuçları açıklanamaktadır. Bu bölümde once bireyle
onun kullanımına sunulan (yapay) çevrenin birlikte oluşturdukları “Sistem”, bu bağlamda
tüketici profile ve bunun yapay çevreyle bağlantıları irdelenmiştir.
IV. Bölüm, tasar ölçütlerinin yer aldığı bölümdür. Burada once bireyin biyolojik yapısına
bağlı görsel, dokunsal, devinsel özellikler, sonar Sosyal- Kültürel ve Ekonomik nitelikli
toplumsal özellikler birer “Tasar Ölçütü” olarak yer almaktadır.
Çalışmanın sonunda ise; akılcı ve her açıdan faydalı tasarımlara ulaşabilmek için gerekli
Temel İlkeler ve Bir Metot Önerisi yer almaktadır.
DEUTSCHE ZUSAMMENFASSUNG
Thema und Ziel dieser Arbeit ist, die Beziehung zwischen dem Menchen als Produkt Benutzer und seiner Umgebung zu untersuchen und für den heutigen und zukünftigen
Designer die für seine Arbeit zu verwendenden Entwurfskriterien festzuleğen.
Diese Arbeit besteht aus Einleitung und vier Hauptteilen.
İn der Einleitung werden der Grund und die Art der Bearbeitung dieses Themas sovvie die
angevvandte Methode dargelegt.
Die folgenden zwei Abschnitte befassen sich mit der Untersuchung, der dritte Abschnitt mit
der Analyse und der vierte Abschnit enthalt eine Kriterienliste der Erkenntnisse und
Ergebnisse.
İm ersten Teil vverden die Eigenheiten des Menchen untersucht.
Die Wesenszüge und Faehigkeiten des Menchen werden aus der Sicht des Designers
behandelt und die Gründe seines verhaltens und die Ergebnisse dargelegt.
İn der Tat ist der Mensch ein aus vielen Eigenheiten bestehendes, kompliziertes bewegliches
System. Antriebskraft dieses Systems ist vvieder er selbst, seine Umgebung.
Es ist nur möglich, dieses System durch eingehende AnaJysen und Untersuchungen zu
verstehen. Aus diesem Grunde wird der Mensch zunaechst als " biologisches Wesen "
behandelt und die dieses Wesen bestimmenden Einheiten- Anatomie, Physiologie,
Psychologie- separat untersucht und die Beziehungen zu dem Entwurf dargelegt.
Weiterhin werden in diesem Abschnitt die Gründe für das Verhalten des Menchen untersucht
İn diesem Rahmen vvurden die Entstehung von Einfluss und Reaktion, deren Gründe und
Ergebnisse, "Persönlichkeit "und "Gewohnheiten "untersucht. Es zeigt sich, dass die
Probleme von Entwurf und Anwendung, wenn man diese auf wissenschaftlicher Basis
behandelt, in dem Entwurfsprozess auf messbare Daten und Werte gestützt sein müssen.
Diese messbaren Daten und Werte befinden sich im II. Abschnitt dieser Arbeit und sind in
den Unterabschnitten " Struktur der Umgebung " erlautert.
Zusammenfassend, sachliche und persönliche Umgebung und deren Umfang sind Hauptthema
dieses Abschnittes.
Der III. Abschnitt sind Analysen. Der I. und II. Abschnitt befasst sich mit den Beziehungen
zwischen Mensen und Umwelt, gegenseitigen Reaktionen und deren Gründen und
Ergebnissen. Hierin wird zunaechst das durch die dem Menchen zur Vervvendung
angebotone "künstliche" Umgebung entsteehende "System" und damit das VerbraucherProfil analysiert.
Der IV. Abschnitt befasst sich mit Entwurfskriterien. Hier vverden zunachst die biologisehen
Eigenheiten, visuelle, gefühlsmaessige und bevvegliche Eigenschaften und dann sozial kültürelle und wirtschaftliche Eigenheiten als ein " Entwurfskriterium "behandelt
Am Ende der Arbeit vverden, um sinnvolle und nützliche Entwürfe zu erreichen, die nötigen
Grundprinzipien und ein Methoden - Vorschlag dargelegt
Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Ara yüz Ölçütleri
Yazar Adı: Ebru GÜZELDEREN
Danışman: Prof. Dr. Cemil TOKA
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2003
ÖZET
Amaç ve Kapsam:
Bu tezde, endüstri tasarımında, insan ve makine sistemleri ilişkisinde, bilgi ve güç
alışverişinin sağlandığı ara yüz alanında, ürünlerin, yazılım (anlama, algıya, bilgiye dayalı...)
ve donanımların (renk, biçim, doku, malzeme,...) birbiriyle eşgüdümlü olarak, tasarım eylemi
ve kullanıcı özellikleri ile bileşimi sağlanmalıdır. Kullanıcı ve özellikleri, tasarıma ve tasarım
eyleminin amaç olduğundan, insan ve çevresinin odak alınmasıyla tasarımın içeriğindeki
yazılım ve donanımları, ara yüz ölçütleri başlığı altında araştırılmıştır.
1.Bölüm: Ara yüz Kavramı, bu kavramın bulunduğu yerler, doğa ve insan incelenmiştir.
Çeşitli ara yüz kavramları ve bu kavramların irdelenmesi, doğa ve insandaki ara yüzlerin
resim ve şekillerle anlatımı yer almaktadır.
2,Bölüm: İnsan-ürün ilişkisinde, endüstri ürünleri tasarımında, ara yüz alanı ve uzantılarının
ölçüt koyuculuğu belirlenerek örneklerle anlatımı yapılmıştır; "Endüstri Ürünleri Tasarımında
Ara yüz Ölçütleri" incelemesine yardımcı olacak çeşitli ve farklı alanlardaki örnek alınan
araçlar üzerinde incelemeler ve belirlemeler yapılmıştır.
3.Bölüm: Endüstri ürünleri tasarımı bakımından, kullanıcı-ürün ilişkisinde ara yüz ölçütlerine
dair araştırmalar, bakış açıları ve öneriler, tasarım ürünlerinde yaşanılan ara yüz alanındaki
doğru ve/veya hatalı örnekler sunulmuştur. Tüm bölümlerden çıkan sonuçlar, bu bölümde ana
41 başlık altında toplanmıştır. Toplanılan bilgiler ışığında, 200'e yakın ara yüz ölçütü ortaya
konmuştur; araştırma içinde bulunan bilgiler, gelecek araştırmalarda ele alındığında, var olan
ölçüt ana başlığı altında daha bir çok ölçüt çıkarılabileceği gibi, burada işlenen bir çok ana
başlık ve ölçüt hakkında araştırmalar yapılıp geliştirilebilir.
ABSTRACT
Aim and Extents:
In this thesis, including of industrial design, in the relationships of man and machine systems,
in the area of interface of where providing information and power, cause of, the specialties
getting to principles to design, interface principles are researched with human and
environment are checked
1. Section:
Concepts, The Area of Concepts, Nature and Human: Interface concepts and these concepts
researched, nature and human interfaces are defined with the schemes, graphics and photos.
The information about interfaces have been spring and taken to the conclusion part
2. Section:
Interfaces are able to able to putting principles to industrial design in relation human-product.
The products on various areas are researched and determined. In the examples, there have
been fixings.
3. Section:
They're put on; In the view of industrial design, for the interface principles user-product
relationship researches, the view of designs and advises, the examples of the right and wrong
interfaces of design and design products. Conclusions of all sections are connected 41 with
the title with the view of all information, approximately 200 interface principles inputs are
have been gathering. In the research, one can add the new determining information in this
research when the subject areas may have increased with checking over again.
Tez Adı : M.Ö. I. Binde Anadolu’da Cam Üretimi ve Tasarımı
Yazar Adı: Şeniz ATİK
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Tasarım Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mart- 2004
ÖZET
Kentsel mikro ortam tasarımında İnsan ile çevrenin duyusal etkileri arasında çok yoğun bir
iletişim vardır. Duyusal kalite, insanların çevreyi görme, koklama, işitme ve hissetme şekli ile
ilgilidir. En önemli kentsel estetik konularından biri, çevre içinde insanın hareketinden
kaynaklanan ardışık deneyimdir. Bugüne dek yapılmış olan çalışmalar, daha çok yaya olarak
hareket eden insan üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak otomobilin günlük yaşamın ayrılmaz bir
parçası haline gelmesi ile birlikte tasarımcının aynı mekânda farklı hızlarda ilerleyen insanlara
yönelik çözümler üretmesi gerekmektedir.
Renkli, saydam, kırılgan ve yapımında hüner isteyen bir malzeme olan CAM, bugün
hayatımızın adeta vazgeçilmez bir parçasıdır. Sanayide kullanımının her geçen gün daha da
arttığı ve önemsendiği cam, günümüzde sanatsal tasarımlar için de kullanılmaktadır.
Camın geleceğine yön verirken geçmişi konusunda da bilgi edinilmesi ve çağdaş üretim ve
tasarım sürecinde bu bilgilerden yararlanılması gerektiği savıyla başlatılan bu tezde; Cam
tarihinde önemli bir dönem olan MÖ.I. Bin'de üretilen cam kaplar ele alınmış ve bunların
Anadolu üretimleri saptanmaya çalışılmıştır.
Günümüz bilgi çağında, meslekler arası bilgi akışım sağlamak adına gelişen çalışmalardan
belki de en geçerli olanı arkeolojik verilerin günümüze aktarılarak geleceğe dönük, bunlardan
yararlanılmasının sağlanmasıdır. Bu düşünce ile bu konuda disiplinler arası bir olguyu da
gündeme getirerek arkeolojinin verilerinin çağdaş tasarımlara kaynak oluşturması için fırsat
yaratılmaya çalışılmıştır.
Başlangıçta," Tasarım" olgusunun ilk insanda nasıl başlayıp geliştiği ele alınmış ve insan
aklının gelişme sürecinden ilk tasarıma ulaşması süreci- günümüzde kullanılmaya başlayan
bilişsel arkeoloji yöntemiyle elde edilen sonuçlar vasıtası ile aktarılmaya çalışılmış, sağlanan
bilgiler ilk tasarım örnekleriyle birlikte sunulmuştur.
Çok geniş bir tarih yelpazesine sahip olan cam teknoloji tarihi konusunda, konumuzu içeren
M.O. 1. Binde cam üretimi ve tasarımı genel hatlarıyla ele alınmış, camda tasarımın nasıl
başlayıp geliştiği, hangi kaynaklardan etkilendiği, dolayısı ile ilk cam tasarımlan ve bunların
kullanımları ile ilgili ön bilgiler verilmiş, yine camın tarihsel gelişim süreci içinde yapısı ve
üretim tekniklerine değinilmiştir. Cam tarihi ile ilgili genel bilgilerin ardından Anadolu'da
bugüne kadar bulunmuş olan en erken camlar ve camın gelişim tarihi içinde Anadolu'nun yeri
konusundaki bilgiler gözden geçirilmiştir.
İkinci bölümde, M.Ö. I. Binde Anadolu'da kullanılmış ve bu tez konusu kapsamında
belgelenmiş olan cam kapların değerlendirilmesine çalışılmıştır. Bu noktada, analojik ve
teknolojik yöntemlerden yararlanılarak, üretim merkezlerine yönelik araştırma yoluna
gidilmiştir. Bunun için Kültür Bakanlığından alınan izinle 23 müzede çalışılmış, bu
müzelerde bulunan M.Ö. 1 .bin kapları ile, yayınlanmış kazı malzemeleri incelenmiş, konu ile
ilgili bugüne kadar yapılan yayınlar taranmış ve değerlendirilmiştir. Sağlanan veriler ve
yapılan analojik değerlendirmelerin ötesinde, incelenen eserler arasından saptanan bir grubun,
mikroanalitik yöntemlerle analizleri yapılmıştır.
Sonuç olarak, bu çalışmada; Anadolu'da yapılmış M.Ö. I. Bin cam kaplarından konumuza
temel teşkil edecek olan kaynaklardan elde edilen verilerle; tasarım ve üretim stratejileri
değerlendirilerek, cam üretim merkezleri saptanmaya çalışılmış, Anadolu kaynaklı
buluntuların günümüz tasarımlarına yansıması izlenmiştir. Bunun sonucunda da; konumuz
kap formlarındaki tasarım evreleri çizim tablolarıyla antik çağdan günümüze taşınmıştır
ABSTRACT
Glass is a colored, transparent and fragile material that requires skilled workmanship to
manufacture. It has become one of those essentials one of those in our lives: it is increasingly
been used in industry as well as receiving great attention by the artists who choose to
incorporate it to their large or small creative projects.
It is important that the history of glass is well known when discussing a direction for the
future of glass. The starting point of view of the thesis at hand is that the modern
manufacturing and design of glass must take into account knowledge about the glass vessels
which belong to the 1. Millennium B.C. and are produced specifically in Anatolia.
The information era in which we live provides us with continuous flow of data among
professions. Archaeology is perhaps one of the most valid means where that accumulation and
flow of interconnected data pass from the past to the present, offering benefits for the
formation of new designs in the future production.
This thesis starts with discussing the beginning of 'projecting' and mental development in
early human evolution. The earliest design samples have been looked at through the method
of cognitive archaeology and results reached clearly shown
The glass technology has a wide range of history and this thesis is prepared to shed light to
the glass production and design in the l.st. millennium B.C. in Anatolia on a broad base. The
scope here consists in clarifying the way in which objects in glass design started developed
and were affected by the process of time. The glass in ancient age, the chemistry of glass and
manufacturing techniques are also included in the discussion.
Described as blind point at one time, glass in Anatolia is one of the topics of archaeology
which has not been sufficiently researched. Therefore, our thesis comes to compensate for this
gap. For this purpose, many glass artifacts found in archaeological excavations in Anatolia are
investigated underlining at the same time glass vessels production and design type areas.
In this context, the glass vessels manufactures in the 1st. Millennium B.C. have been studied
with the intention of to pinpointing whether these artifacts were really originated in Anatolia
or not. Along with relative literature, the glass vessels in 23 museums have been studied and
researched. To all this must be added the information obtained by analysis using micro
analytical method of a group of glass artifacts.
In conclusion, this study tries to stress the continuum of glass history in one place and it effect
on modern glass manufacture and design. Furthermore, the materials for glass making and
techniques in Anatolia were put in perspective to reflect connections with today's modern
glass. Such evolution of glass has been visualized by one hundred and eighty drawings (180)
and basic forms are documented in a relative table.
Tez Adı :
Türkiye’de 1800–1924 Yılları Arasındaki Değişim Süreci İçinde Tasarımı
Etkileyen Faktörler ve Bir Örnek Olarak Mobilya Üretimi Modeli
Yazar Adı: S.Meltem ÖZKARAMAN
Danışman: Prof. Önder KÜÇÜKERMAN- Prof. Dr. Kenan MORTAN
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 2004
ÖZET
Araştırma konumuz, özellikle tarihsel gelişim süreci içinde değişen sosyal yaşam
standartlarının insanın birebir kullanım ilişkisi yaşadığı mobilya'yı doğrudan etkilemesinden
dolayı "Türkiye'de 1800–2004 Yılları Arasındaki Değişim Süreci İçinde Tasarımı Etkileyen
Faktörler: Ve Bir Örnek Olarak Mobilya Üretimi Modeli"dir.
Birinci bölüm; ilk başlığında, "Mobilyanın Yaşam Ve Mekân İçindeki Gelişiminin
Değerlendirmesi" başlığı altında; öncelikle mobilya kavramının çok yönlü açılımı
verilmektedir. Bu açılımın devamında "Kültürel Eşya" olarak ele aldığımız mobilyanın
"Doğu-Batı" anlayışında karşılaştırmasını yapabilmek üzere önce Doğu ve Batı mobilya
sistemlerinin gelişimi incelenmektedir. Bu başlık altında, mobilya doğu ve batı yaşam
mekânının içinde ele alınmakta ve karşılaştırma yapılmaktadır.
İkinci başlıkta, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, toplumun geleneklerine, inaçlarına,
kültürüne ve kimliğine göre özgün bir mobilya kavramının biçimlendiği kabul etmiştir.
Böylece Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki mobilya kavramı değerlendirilmeye çalışılmış,
bunun için de dönemin ve sosyal hayat ve yaşam kavramları incelenmiştir.
Diğer bir başlık; Osmanlı İmparatorluğu'nda Batı mobilya sisteminin kabul edilmeye
başladığı dönemden, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna kadar olan tarihsel dönemi
içermektedir. "Sanayi-i Nefise Mekteb-i Alisi'nin Katkısı" başlığı altındaysa, devlet
öncülüğünde kurulmuş Sanayi-i Nefise Mektebi Alisi'yle, bu kurumun yarattığı tasarımlar ve
ülkeye getirdiği yeni hayat anlayışı ele alınmıştır. Bu bölümde ayrıca Cumhuriyet öncesi
döneminin mobilya üretim koşullan, üretim yaklaşımları, üreticiler, ürün ve müşteri profilleri
üzerinde durulmuştur.
İkinci bölümde; Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonraki dönem ele alınmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla birlikte başlayan yeniden yapılanma sürecinde "Yerel
Mobilya Sanayisinin Gelişimi" incelenmiştir. Bu başlıkta konuyu açıklayabilmek için önce
sosyal olaylar ve eğilimler açıklanmıştır. Türk mobilya tarihinde önemli yer tutan, dönemin
üretim koşullarına yaptıkları işler ile ışık tutan Hayati Görkey, Zeki Kocamemi, Sadi Öziş
gibi mobilya öncü tasarımcılarının ürünleri incelenmiştir.
Küreselleşme Etkisinin Yerel Mobilya Üretimine Yansımalarını ve Örneklenmesi başlığı
altında; değişen dünya mobilya endüstrilerinin Türk mobilya endüstrisinde ne kadar etkili
olduğu incelenmiş ve bu sürecin gereği olan özgün tasarım kavramının Türk mobilya
endüstrisinde var olup olmadığına bakılmıştır. Ayrıca küreselleşme ile tümüyle değişen
sistemlerin, pazar koşullarının, kapsadıkları özgün tasarım, değişim kavramlarının Türkiye
için ne anlama geldiği üzerinde durulmuştur. Türkiye için yeni mobilya olgusunun ev, işyeri,
kamusal mekânlar vb.. alanlarda sosyal hayatı nasıl değiştirildiğine bakılmıştır.
Sonuç Bölümünde; araştırma konusu ile ilgili bulgular üç ana başlık altında sunulmuş, genel
sonucun ardından, mobilya tasarımının 2000'li yıllara gelirken nasıl bir yol izlediği konusunda
bir şema çıkarılmıştır.
Bu şemaya ulaşılabilmek üzere dönemlerinin belirgin özelliklerini taşıyan mobilyaların yer
aldığı mekânlar olarak,
1. Osmanlı imparatorluğu dönemine ait;
a. Sivil mimari: Safranbolu Evleri
b. Yönetim binalarından: Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı’nda
kullanılan mobilyalar, ve
2. Türkiye Cumhuriyeti dönemine ait,
a.Sivil mimari: Çürüksulu Köşkü
b.Kamu mimarisi: I. Meclis Binası'nın mobilyaları örnek kaynaklar olarak
kullanılmıştır.
ABSTRACT
In regard to the fact that the standard of living has had considerable influenced on the
furniture with which human being has established one to one relationship in the course of the
social development, the subject of our investigation is determined as "Factors Determining
Design in the Course of the Transformation in Turkey Between 1800 -2004: Based on the
Example of Furniture Production Model"
The first section, under the heading "Evaluation of the Development of the Furniture in the
Life and Location; deals with the multi-dimensional aspects of especially the concept of the
furniture. In combination with this dimension, the evaluation of the historical development is
provided for the eastern and western furniture systems to be able to make a comparison
between “Eastern and Western” to which we basically approach as an “Cultural Object”.
Under he second heading, the approach anticipates the idea of the development of a furniture
concept in Ottoman Empire, which had been specific to the social tradition, beliefs, culture
and the identity. Thereby, the furniture concept is handled in terms of these elements and the
emphasis is made on the social life and the concepts specific to that time.
The third heading deals with the historical period between the completion of the emergence of
the furniture concept in Ottoman Empire until the establishment of modem Turkey. The
heading entitled "Sanayi-i Nefise Mekteb-i Ali-University of Fine Arts " explains the effect in
the social development by the state's initiative of by establishing such formal education,
together with its influence and the designs created and the new way of life in the Ottoman era.
This section also supplies the information on the furniture manufacturing infrastructure, the
modes of production, the manufacturers and the products and customer profiles during prerepublican era.
In second section, the period after the establishment of Republic of Turkey is investigated.
The survey is provided on “Development of Local Furniture Production” in the process of
restructuring of the society upon establishment of the republic. Under this heading, the
emphasis is first made on the social events and the trends. The creations of pioneering
furniture designers, like Hayati Görkey, Zeki Kocamemi and Sadi Öziş are dealt with, who
were once important features in Turkish furniture history, whose works cast light on the
production conditions of that period.
The investigation on the influence of the world's ever changing conditions on Turkish
furniture industry is handled under the heading of “Implications of Globalization on Local
Furniture Production and Sampling”. Special emphasis is observed on the existence of unique
design concept specific to this process in Turkish furniture industry. In addition, the
observations are performed on the meanings of the systems that have completely changed due
to the globalizations, the market conditions, unique design concept and the transformation to
Turkish furniture industry. The survey is made on the concept of new furniture to Turkey
within the homes, work places, public areas, etc. and how far it has had influences the social
life. In the concluding section, the main findings upon the investigation are presented under
three heading and after the general results, a diagram is established indicating the general
trends in furniture design in the process until 2000.
In the course of the drafting such diagram, the following places where the furniture, featuring
characteristics specific to their period are anticipated:
1. For Ottoman Empire
a.Civil Architecture: Safranbolu Houses, and
b.Administrative Buildings: The furniture furnished in Topkapı Sarayı,
Dolmabahçe Sarayı, Yıldız Sarayı,
2. For Republic of Turkey
a.Civil Architecture: Çürüksulu Köşkü
b. Administrative Architecture Buildings: Furniture of 1st General Assembly
Building of Republic of Turkey.
Tez Adı : 21.yy.da Türkiye mücevher endüstrisinde katma-değer dinamiği olarak endüstri
tasarımı ve küresel rekabet “made in Italy” örneği üzerinden bir model önerisi
Yazar Adı: Ayşe Elif Coşkun
Danışman : Prof. Önder Küçükerman, Prof. Dr. Kenan Mortan
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran – 2009
ÖZET
“21.yy.da Türkiye Mücevher Endüstrisinde Katma-Değer Dinamiği Olarak Endüstri Tasarımı
ve Küresel Rekabet” başlıklı tez çalışmasının amacı, ‘Made in Italy’ örneği üzerinden Türkiye
mücevher endüstrisinin rekabet gücü için tasarım odaklı bir model oluşturmaktır. Bu amaç,
tezin bütününe iki ana bölüm olarak yansımıştır.
Birinci bölüm, 21.yy.da mücevher endüstrisinin rekabet gücü için bir katma-değer dinamiği
olarak ürün tasarımının konumunu belirlemeyi amaçlamıştır. Bu kapsamda üç alt bölümden
oluşmuştur. Birinci bölümde takı ve mücevherin anlamsal çözümlemesi yapılmış, Batı ve
Doğu kültürlerindeki anlamı, tarihi süreçte işlevsel gelişimi ve 21.yy. tüketim dinamikleri
içindeki konumu araştırılmıştır. Mücevher tüketiminde, sosyo-ekonomik açılım olarak lüks
kavramı açıklanmaya çalışılmış, lüks ürünlerinin yapısal çözümlemesi yapılmış ve lüks pazarı
dinamikleri açıklanmıştır. 21.yy.da değerli madenlerin mücevher üretimindeki etkinliğinin
belirlenmesi için mücevher endüstrisinin kökeni olan kuyumculuk ve üretim teknikleri
açıklanmıştır. Bu bileşenlerin 21.yy.da küresel rekabetteki konumları, tasarımın rekabet
faktörü olarak kapsamı ve davranışı belirlenmiştir. Rekabet kavramının tanımı, literatürdeki
kapsamı konumlandırılmaya çalışılmıştır. Tasarımın küresel rekabet avantajı olarak işlevi
sorgulanmaya çalışılmıştır.
Tezin ikinci bölümü, tezin model olarak kurgulandığı ‘Made in Italy’ üzerine yoğunlaşmıştır.
Katma-değer üretiminde bir başarı örneği olan ‘Made in Italy’nin yapısal çözümlemesi
yapılmıştır. ‘Made in Italy’nın kaynakları olan, üretim sisteminin tasarım sistemiyle ve
katma-değer yaratmadaki rolüyle ilgili araştırmalar yer almaktadır. Yapısal çözümleye bağlı
olarak, ‘Made in Italy’nin bir uzantısı olan, küresel rekabette yüksek rekabet avantajına sahip
İtalyan mücevher endüstrisinin bir analizi yapılmıştır. Tezin amacı, Türkiye mücevher
endüstrisinin tasarım odaklı yüksek katma-değer üreterek küresel rekabet avantajı kazanması
için gerekli etkenleri saptayarak bir model önermektir. Tezin son bölümünde, tezin amacı ve
hedefi doğrultusunda ‘Made in Italy’ modeliyle bir karşılaştırma yapmak ve metot
oluşturabilmek üzere Türkiye mücevher endüstrisinin bir analizi yapılmıştır. Analiz, örnek
işletmelerle yapılan bir saha çalışmasıyla desteklenmiştir. Türkiye mücevher endüstrisinin
analiz edilmesi sürecinde, sektörü oluşturan işletmelerin tasarım duyarlılıklarının işletme
ortamında izlenmesi amacıyla yürütülen saha çalışması, sektörü temsil eden büyük, orta ve
küçük ölçekli işletmelerle yapılmıştır. Saha araştırması, mücevher endüstrisini temsil eden
dört işletmeye sürekli gidilerek, doğal ortamda izlenmesi ve gözlemlenmesi modeline
dayandırılmıştır. İşletme sahipleriyle yapılan yüzyüze görüşmeler ve üretim ortamı
ziyaretleriyle, sektörel işleyişe ilişkin veriler elde edilmiştir.
Bu analizler sonucunda, yüksek katma-değer üretimine örnek yapı ‘Made in Italy’nin üretim
ortamını oluşturan etkenler saptanmış, bu etkenler içinde tasarımın konumu belirlenmiştir.
Modeli oluşturan bileşenlerin Türkiye’deki konumu belirlenmiş, endüstri tasarımının küresel
rekabette katma-değer dinamiği olarak kullanılabileceği bir model önerisinin temel öğeleri
saptanmıştır. Sonuç olarak, karşılaştırmalı yapısal analizler üzerinden belirlenen, Türkiye
mücevher endüstrisinin küresel tasarım ortamındaki rekabet gücü için önerilen, tasarım odaklı
stratejik model önerisinin aşamaları saptanmıştır.
ABSTRACT
Dissertation titled; “Industrial Design as Added Value and Global Competitiveness for the
Turkish Jewellery Industry in 21st Century. A Model Proposal with Reference to the ‘Made in
Italy’ Model” aims at proposing a model based on design policies taking the ‘Made in Italy’
model as a reference for the production of high added-value. For this purpose, the body of the
research has two main chapters.
The first chapter aims at positioning the role of design as a value dynamics through 21st
century as a competitive force for the jewellery industry. The chapter covers three subtitles.
The first title consists of the semantic and etymological analysis of the keywords: jewellery,
adornment, Goldsmithery in Latin rooted Western languages and Oriental languages. The
functional development of jewellery as a product is explored through a historical scope.
Discussion of the issue as means of luxury and socio-economic consumption is evaluated. The
second subtitle consists of the effectiveness of precious metals through production processes
from historical scope to the contemporary possibilities. The third part, describes the concept
of competition. It explores and questions the role of industrial product design as a
competitiveness factor.
The second main chapter of the dissertation focuses on the reference model: namely ‘Made in
Italy’. ‘Made in Italy’ as a tag for representing the qualitative features of Italian production is
referred as a success model. The structural analysis of the system within the socio-economic
scope is explored through the industrial districts. The values of the system, ‘genius loci’ of the
creative production have been explored as the sources of originality in design. Within the
scope of the research the Italian jewellery industry has been analyzed through historical
sequences, statistical data and case-studies.
As to propose a model for the Turkish jewellery sector, a comparative analysis of the Turkish
jewellery production has been carried out. The analysis has been reinforced through a
qualitative research including case-studies. These case studies illustrate the production scale
of the sector through: a goldsmiths’ workshop, two medium sized SMEs and a large scale
factory. The field research is based on qualitative, informal research methods. The qualitative
research aimed at observing the design sensitivity of the firm, the entrepreneur and the design
management process within the value chain. The data on the operational process of the firms
is retrieved through the qualitative field research.
In concluding, driving factors of the high added-value production ability of ‘Made in Italy’
has been identified through out the structural analysis. The role and the behavioural analysis
of product design within the production system have been detected. Through out comparative
analysis, major components for the model proposal utilizing design as the base element for
global competitiveness of the Turkish jewellery sector have been set out.
Tez Adı : Endüstri ürünleri tasarımında kullanılabilirlik ölçütleri
Yazar Adı: Pınar Öztürk
Danışman : Prof. Dr. Cemil Toka
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak – 2009
ÖZET
Endüstri ürünü tasarımı bir ürünün işlevselliği ve bir kullanım eşyası olarak taşıdığı görünüm
ile ilgilidir. Günümüzde tasarlanmış birçok ürünle kullanıcıların iletişim ve etkileşim
kuramadığı görülmektedir. Dolayısıyla ortaya çıkan kullanım problemleri ürünü başarısız
kılmaktadır. Kullanılabilirlik kavramı burada belirleyici unsur olarak ortaya çıkar. Bu nedenle
bu araştırmada, kullanılabilirlik ölçütlerini ortaya koymak hedeflenmiş; bunun için önce
kullanılabilirliğin kavramsal yapısı ve tanımı ortaya konmuş, sonra üç yönlü bir incelemeye
gidilmiş kullanıcı açısından, ürün/tasarım boyutu açısından ve kullanım hedef ve beklentileri
açısından kullanılabilirliğe etki eden faktörler araştırılmıştır. Sonuç olarak ortaya çıkan
tespitler; genel kullanılabilirlik ölçütleri, işlevsellik-memnuniyet-kullanılabilirlik ilişkisindeki
girişik yapı düzeni, farklı kullanım durumlarında farklı kullanılabilirlik ölçütlerinin ortaya
çıkması, kullanım öncesi- kullanım sırasında ve kullanım sonrası kullanılabilirlik
ölçütleri olarak dört başlık altında oluşturulmuştur.
ABSTRACT
Industrial design is concerned with the functionality and appearance of a product as utility
item. Users struggle with communicating and interact with a many of the designed products in
the market. Arising usability problems renders the design of products unsuccessful. At this
point, concept of usability arises as a determining factor. Therefore the aim of this thesis is to
provide a set of principles for usability. First, conceptual structure of usability and description
of usability were put forward. Than, factors of affect usability were examined from of the
user, of the product design and of the aims of using. Final determinations were structured
under four sections: general usability principles; functionality-satisfaction-usability intricate
adjustment; emergence of different principles of usability from different using situations; and
principles of usability before the use- during use and after the use of product.
Tez Adı : Endüstri Ürünleri Tasarımında Eğretilemeli Anlatımlar ve Tasarım Yaklaşımı
Olarak Yöntemli Kullanımı
Yazar Adı: Hüseyin Özkal Özsoy
Danışman : Prof.Dr.Oğuz Bayrakçı
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran – 2009
ÖZET
Kullanıcı istek ve ihtiyaçlarını daha iyi karşılayabilecek ürünler ortaya çıkartmak isteyen
endüstri tasarımcısının, ürünlerin taşıyacağı iletileri iyi oluşturması gerekmektedir. Bunun
için bağlam ve amaca uygun işaretler tasarlanarak ürünlere yerleştirilmelidir. Ürün
tasarımcısının çok açık işaretler taşıyan ürünler ortaya çıkartabilmesi için kullanabileceği
yöntemler, detaylı şekilde işlenmiş bir konudur. Göstergebilime ait çeşitli araçlar, endüstri
ürün tasarımına uygulanmaya çalışılmıştır. Eğretileme bu amaç için kullanılırlığı günümüze
değin pek detaylı araştırılmamış bir kavram-araçtır. Eğretilemenin ürün biçimsel
özelliklerinin belirlenmesinde kullanımı, tasarımcıya önemli olanaklar sunabilir. Yoğun
olarak elektronik tabanlı modern ürünler, fiziksel özellikleri ve
mekanik parça
kullanımlarının az olması nedeni ile çok çeşitli şekillere rahatlıkla girebilirler. Bu da ürün
tasarımcısının, teknik gereksinimlere takılmadan, eğretilemelerden istediği gibi faydalanarak,
sahibi ile duygusal-kültürel bağlar
kuran, kullanıcı dostu ürünler tasarlayabilmesini
kolaylaştıracaktır.
ABSTRACT
The industrial designer who wants to design a product that will fulfill the needs and desires of
a modern consumer should concentrate well on the messages his or her products shall convey.
For this purpose, signs which are suitable for the context and designer's intentions must be
created and used on the product very carefully. The methods that can be used by a product
designer to create products with clear signs have been the subject of many researches. One of
the conceptual tools which hasn't been academically researched in detail so far is the
metaphor. Usage of metaphors in electronic products can give many opportunities to the
industrial designer. Though they don't incorporate any mechanical parts and their physical
properties are suitable, electronic systems can take many different shapes and fit into many
different volumes. This gives the designer a good opportunity to give whatever shape
necessary to his or her product by using different metaphors.
Tez Adı : Endüstri tasarımında karşılama kavramı = The affordance concept in industrial
design
Yazar Adı: Mekin Elçioğlu
Danışman : Prof.Dr.Oğuz Bayrakçı
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran – 2009
ÖZET
Karşılama Kavramı, ürünler ve kullanıcılar arasındaki temel iletişim öğelerinden biri olarak
kabul edilebilir. İletişim etkinliğinin de yaşamakta olduğumuz toplumun düzeni içerisinde
sosyal, kültürel ve psikolojik olarak temel bir yapıtaşı olduğunu söylemek yanlış
olmayacaktır. İnsanlar, tüketici ve kullanıcı olarak ürünlere yaklaştıklarında onları aslında
düşünsel, davranışsal modeller çerçevesinde ele almakta, anlamlandırmakta ve
değerlendirmektedir. Ürünleri tasarlarken, tasarımcılar da bu modellerin kapsamında açılımlar
yaparak tasarlama süreçlerini gerçekleştirirler. Bu süreçlerin gerçekleşmesinde, tasarımcı
aslında sadece teknolojik gelişimlerden ve malzemelerden yaralanmakla kalmaz aynı
zamanda doğanın sunmuş olduğu olgulardan, tarihi gelişimlerden, insan davranışlarını
etkilemiş ve etkilemekte olan tüm olgulardan da yararlanarak, süreçleri ve ürünleri hayata
geçirmektedir. Buna kültürel ve toplumsal ölçütleri de bilinçli ya da bilinçaltsal bir şekilde
dahil etmekte, farklı olarak algılamaya ve değerlendirmeye de olanak bırakmaktadır.
Tasarımcı, bu durumu, aslında tasarlamış olduğu ve üretime geçen her üründe belli bir temel
algı eşiğini zaten önceden yaratılmış bir durumu esas alarak benimsemekle
gerçekleştirmektedir.
Tasarım alanında karşılamadan söz edebilmek için, aslında ürünle kullanıcısı veya onu
algılamak üzere bakan kişinin arasındaki iletişimi sağlayan bileşenleri yansıtan bir düzlem
olduğundan da bahsedebiliriz. Temsil düzlemi olarak da adlandırabileceğimiz bu düzlem
içinde, ideal etkileşim bileşenleri kadar algılamaya yönelik bazı özelliklerin de bilinçli ya da
bilinçaltsal olarak kullanılması, karşılamayı sağlayacak temel unsurların başında gelmektedir.
Bu unsurlar, kullanım yerlerine yanlış seçilmiş ya da bilinçsizce kurgulanmış olmaları gibi
durumlar da çok kolay olarak yanlış bağdaştırmaları beraberlerinde getirebilmektedirler.
Bunun sonucu olarak da ürün ile kullanıcısı arasında okunamama, yanlış okunma, yanlış
yorumlanma gibi iletişimsizlikler çıkabilmektedir. İletişimsizlik ya da yetersiz iletişim gibi
durumlar genelde karşılamanın eksik ya da yanlış olduğu böyle koşullardan
kaynaklanmaktadır.
Karşılama kavramı, “iletişimsel algılara dayandırılan bir kavramdır” kabulünü yapmak
mümkündür. Algıların da öncelikle psikolojik etkenler ve edinimler tarafından belirlenmekte
olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Dolayısıyla psikoloji, insan gereksinimlerinin nasıl
güdülendiğini araştırırken bunu kademelendirmekle çözmeye çalışır. Bireyler seviyesinde ele
alındığında; ilk temel ihtiyaç bireye neyi ne şekilde yapması gerektiğinin önceliğini
sıralıyorsa o
ihtiyaç karşılanana kadar
diğer
ihtiyaçlar
ikincil dereceden
kademelendirilmektedir. Ancak temel ihtiyaçların karşılanması durumunda seçici olabilmek
ya da ikincil dereceden öneme sahip olan ihtiyaçların gerçekleştirilmesi mümkün
kılınmaktadır. Aslında ürünler tasarımlarıyla karşılarındaki kitlelere sadece işlevsel
özelliklerini değil arkalarındaki bazı saklı yan anlamları ya da kullanıcının ona
yükleyebileceği kişiye özel anlamları da beraberlerinde getirebilmektedirler. Toplum ve çevre
kimi zaman bunları beklemekte kimi zamansa sunulanla birlikte yeni anlamlar yükleyerek
etkileşim kurabilmektedir. Ürünler, onlara yüklenebilecek çeşitli anlamların taşıyıcısı olarak
karşımıza çıkabilmektedirler. Örneğin sağlamlık, dayanıklılık, kadınsılık ya da erkeksilik gibi
tamamen biçiminin ve gövdesel özelliklerinin getirdiği bir durumu karşılayabilecekleri gibi,
kültürel bazı ihtiyaçları, görsel ya da bilişsel bazı çağrışımlarla yepyeni anlamları da
karşılayabilmektedirler. Bir ürünün kendisine yüklenen statü ile de bu kabulü desteklemek
mümkündür. Tasarımlar artık kullanıcılarını arayüzlerle ve farklı statüsel anlamlarla başbaşa
bırakabilmektedir. Bu çalışmadaki anafikri teşkil eden unsur da bu olacaktır.
SUMMARY
In this study, a literature survey was conducted to briefly review the development of
affordance concept in design fields, particularly in industrial design; and then comparisons
were made to clarify advocacy as well as arguments proclaimed by the behavioral concepts in
product design, which were originally rooted from different theoretical backgrounds. By
doing so, different approaches for the application of affordance concept in industrial design
were also intended to be pointed out. Gibson's affordance concept and later Norman’s
contradictory expressions of how an affordance could not only be based on one specific fact
has drawn many attentions in the field of human-product-action process and industrial design
in general with many subsidiary areas concerning design as well. However, the development
of affordance concept in design practice is by far not yet matured, and the differentiation
between affordance and symbolic meaning of designed artifacts is not clear. As a result, the
fact of wrongly practicing the techniques of “Product Semantics” while implementing the
affordance concept is a vulnarable issue to design domain is also tried to be brought to
attention. Such confusion not only can hinder the development of ecological approach in
design research, but also limit the potential implementation of affordance concept in the
whole design terminology as well.
The main aim of this study is also to clarify the concept and elucidate the role of affordances
in the industrial design field for physical products by making a parallel comparison to product
semantics aspect. The intention is to argue about the fact that the core of affordance concept
in design lies not in expressing the design intent in particular, but constructing the physical,
emotional and cognitive actions required in the user-product interaction process. A framework
consisting of three design dimensions: affordance, perceptual information, and signs, is
suggested to deal with different aspects in physical and emotional design, in particular, the
motor, perceptual, and cognitive factors with illustrative examples. During aforementioned
interaction, the user performs cognitive, physical, and sensory actions and requires
affordances to help with each. In addition to these renditions, we also try to come upon a need
for all four kinds of affordance in the context of industrial design and usability. To define, we
accept the facts from Norman and Gibson’s definitions that cognitive affordance is a design
feature that helps, aids, supports, facilitates, or enables thinking and/or knowing about the
paradigm. A physical affordance is a design feature that helps, aids, supports, facilitates, or
enables physically doing something. Adequate size and easy-to-access location could be
physical affordance features of an interface enabling users to deal with easily and accurately.
An affordance concept itself represents all design elements afford holding, directioning,
clicking anywhere on the a mainframe or body, whether a button, lever or sign are there or
not. Another fact of the affordance theory is to include the concept of sensory affordance. A
sensory affordance is a design feature that helps, aids, supports, facilitates, or enables the user
in sensing something. Cognitive affordance and physical affordance are crucial and
significant in industrial design but sensory affordance also plays a critical supporting role
which can be analyzed as an attribute of cognitive affordance or physical affordance. Users
must be able to sense cognitive affordances and physical affordances in order for them to aid
the user’s cognitive and physical actions. All in all, affordances have all sorts of perceived
properties that may or even may not exist. They have suggestions or clues about how to use
these properties which can be dependent on experience, knowledge, culture of the users and
can also make an action easy or difficult for them as well.
In conclusion, implications for industrial design and future research are suggested. Some
models are imposed which would likely describe the typical course of interaction between a
user and a artifact or any kind of machine.
Tez Adı : “Haptik’in tasarımı” tasarım aşamalarında haptik etmenler
Yazar Adı: Zeynep Kayaalp
Danışman : Prof. Dr. Cemil Toka
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran – 2009
ÖZET
İnsanın duyusal yapısı içinde hayati derecede öneme sahip olan haptik sistem, temel olarak
dokunmaya dair duyusal bir mekanizmadır. Haptik sistemin tasarım aşamalarına katkısını
ortaya koyabilmek için karakteristiklerini belirlemek, bu çalışmanın esas amacıdır. Tezin ilk
bölümü insanın genel duyu sistemi, haptik duyuya ait deri ve deri altı yapıları gibi fizyolojik
bilgileri içermektedir. İlk bölümün son kısmında, iki gruba ayrılan haptik geribildirim ele
alınmıştır. İkinci bölümde elin haptik dinamikleri, hareketleri ve el ile nesne tanımlamaya ait
bulgular sunulmuştur. Ayrıca, dokunma psikolojisi, zihinsel durum, bilişsel olgular, gündelik
ürünlerle haptik etkileşim ve dokunmayı etkileyen malzeme, yaş ve sosyokültürel etmenler de
ortaya konmuştur. Tezin üçüncü bölümü, haptiğin tasarım aşamalarında üstlendiği rolün yer
aldığı örneklere ayrılmıştır. Bu bölümde haptik etkileşim kanalları ve endüstride tasarım
aşamalarında uygulanan tipik örneklere ait bulgular sunulmuştur. Sonuç bölümündeyse,
haptiğin etmen olarak endüstriyel tasarım mesleğinde belirginleşen rolü ve bileşenleri ortaya
konmuştur.
ABSTRACT
Haptic system, being an essential component of human sensory structure is basically a
mechanism related to tactile senses. Determining the characteristics of the human haptic
system in order to present its contribution to product design, is the core of this study. First
section of this thesis contains pysiological information about human sensory system and both
skin and under skin structures. The last part of the first section the haptic feedback which is
devided into two groups is examined. In the second section, haptic dynamics, movements of
the hand and the object defining role of the hand is presented. Additionally, touch
psychology, mental state, cognitive concepts, interaction with everyday objects and the
factors effecting touch such as materials, age and sociocultural part of the haptics are studied.
The third section of this thesis is dedicated to examples of haptic’s application on the different
stages of product design. In this section, haptic interaction channels and data related to the
examples of its use in different stages of design within the industry is presented. In the final
section, haptics and its growing role as a factor in the industrial design profession and its
elements are set forth.
YAPI MÜHENDİSLİĞİ PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı : Ayasofya Süleymaniye Şehzade ve Mihrimah Tipi Cami Örtülerinde Yük
Aktarımının Sonlu Eleman Metoduyla Çözümlenip İrdelenmesi
Yazar Adı: Mustafa Türkmen
Danışmanı: Prof. Dr. İhsan Mungan
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 1994
Tez Adı : Modelling a Management İn Formation System For a Construction Company
Based On The Official Accounting System
Yazar Adı: Kırhan Dadaşbilge
Danışmanı: Prof. Dr. İhsan Mungan
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ekim- 1995
Tez Adı : Yüksek binaların yapım kriterleri ve bu kriterlerin İstanbul'dan dört örnek
üzerinde analizi
Yazar Adı: Saadet Aytıs
Danışman : Prof.Dr. Gündüz Gökçe
Anabilim Dalı: Endüstri Ürünleri Tasarımı Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat – 1997
Tez Adı : Dynamic Response of Hagia Sophia Considering The Crackid State
Yazar Adı: Meltem ŞAHİN
Danışman: Prof. Dr. İhsan MUNGAN
Anabilim Dalı: Yapı Mühendisliği Anabilim Dalı Yapı Mühendisliği Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran- 2001
ÖZET
Ayasofya'nın Çatlaklı Durumunun Modeli ile Dinamik Performansının Belirlenmesi
Gerek yapı sistemi ile gerekse yaklaşık 1500 yıllık geçmişine rağmen hala ayakta durması
nedeni ile Ayasofya yapı mühendisleri ve mimarların yıllarca büyük ölçüde ilgisini çekmiştir.
Ayasofya günümüze gelene kadar pek çok doğal afetlerde hasara uğramış, bunun sonucunda
onarım ve takviye çalışmaları nedeni ile yapı sistemi bir takım değişikliklere uğramıştır.
Yapının daha uzun yıllar ayakta kalmasını sağlamak amacıyla üzerinde araştırmalar
yapılmaya devam edilmekte ve onarım çalışmaları sürmektedir. Bu çalışmada bugüne kadar
yapılan çalışmalardan farklı olarak, yapıda meydana gelecek ya da meydana gelmiş
çatlakların göçmeye nasıl neden olacağı ve, çatlakların kesit zayıflaması olarak ele alınması
durumunda, çatlaklı yapının depreme karşı göstereceği direnç incelenmiştir.
Bu amaçla; çalışmanın ilk bölümünde ele alınan problemin önemi anlatılıp problem
tanıtılmaya çalışılmıştır. Daha sonra, problem ile ilgili daha önce yapılan çalışmalar
incelenmiştir.
İkinci bölümde tarihi yığma yapılar üzerinde yapılan çalışmalar ve bunların analizinde
kullanılan metodlar anlatılmıştır. Öncelikle tarihi yapıların malzeme özellikleri genel olarak
anlatılmış, gerilme şekil değiştirme diyagramları hakkında bilgiler verilmiştir. Yapının
davranışını gerçeğe en yakın şekilde elde etmek, yapının inşasında kullanılan malzemelerin
özelliklerinin belirlenmesindeki hassasiyete bağlıdır. Bu bölümde ayrıca, tarihi yığma yapı
malzemelerinin özellikleri detaylı olarak belirtilmiştir. Daha sonra, tarihi yapıların korunması,
onarımı ve güçlendirilme yöntemleri anlatılmıştır. Bundan sonraki kısımda ise teorik
çalışmalara ışık tutacak fiziksel modellerin oluşturulması ve bunun öneminden bahsedilmiştir.
Daha sonra, tarihi yapılarda uygulanan test teknikleri incelenmiştir. Tarihi yapılarda yapılan
testlerde göz önüne alınması gereken en önemli kriter yapıya hasar vermemektir. Bu nedenle
bu tür yapılarda tahribatsız veya en azından az tahribatlı deneylerin uygulanması tercih edilir.
Bu bölümde ayrıca bu deney tekniklerinden kısaca bahsedilmiştir.
Bu bölümün daha sonraki kısmında analizlerde kullanılan metodlar hakkında genel olarak
bilgi verilmiştir. Analizler bilgisayar ortamında sonlu eleman metodu ile yapıldığından bu
metod kısaca açıklanmış, analiz yük artımı metodu ile gerçekleştirildiğinden ve çatlak
modelleme yaklaşımları kullanıldığından ayrıca bu metodlar da genel olarak anlatılmıştır
Çalışmanın üçüncü bölümünde, örnek olarak seçilen Ayasofya’nın mimari, yapısal ve
malzeme özellikleri anlatılmış, ayrıca yapıdaki daha önceki restorasyon çalışmalarından da
detaylı olarak bahsedilmiştir.
Dördüncü bölümde bu çalışmada kullanılan fiziksel modeller tanıtılmış, hesaplarda göz önüne
alınan yaklaşımlar ve malzeme özellikleri anlatılmıştır.
Yapılan analizler, yük artımı metodu ile çatlak/yayılımının tesbiti ye spektral analiz ile.dinamik davranışın tesbiti olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır. Birinci bölümde önce
Ayasofya'nın daha önce hazırlanmış olan, ana kubbe, ana kemerler, pandantifler, ana ayaklar
gibi başlıca taşıyıcı elemanlarının yanısıra ikinci derecedeki yarı kubbeleri, kemerleri ve
ayakları da içine alan bir fiziksel modeli ele alınmıştır. Bu modele, 'yayılı çatlak modelleme
tekniği' de hesaba katılarak yük artımı metodu uygulanmış ve yapıdaki çatlakların yayılışı
tespit edilmiştir. Bu modelde ikinci derece yarı kubbeler yapıdaki çatlak yayılımını kontrol
etmektedir. Ancak, ana yarı kubbelerden itibaren üst yapıdaki çatlak yayılımı tespit edilmek
istendiğinden ilk model, ana kubbe, iki ana yarı kubbe, dört ana kemer, pandantifler ve ana
ayakları da içine almak üzere sınırlandırılarak ikinci bir model oluşturulmuş ve çatlak
yayılımı bu model üzerinde tespit edilmiştir. Bu modele, daha detaylı bir inceleme imkanı
verdiğinden, 'çatlak ayırma modelleme tekniği' uygulanmış ve göçme yükü tespit edilmiştir.
Bu bölümde ayrıca yapının dayanımını arttırıcı iki öneri getirilmiş ve bu durumlar için çatlak
yayılımı ‘yayılı çatlak modelleme tekniği’ ile tespit edilmiştir. Birinci öneride doğu ve
batıdaki kemerlerin yerine kuzey ve güney kemerleri ile aynı rijitlikte kemerler yerleştirilmiş,
ikinci öneride ise ana kubbe ile oturduğu pencerelerin- arasına çelik malzemeli bir halka
yerleştirilmiştir. Sonuçlar grafikler halinde 5. bölümde sunulmuştur.
Analizin ikinci bölümünde dört farklı deprem ivmesi için spektral analiz yapılmıştır. Bu
analizde yapıda sadece yapının kendi ağırlığından dolayı oluşan çatlaklar hesaba katılmıştır:
Analizlere yukarıda bahsedilen ilk başlanmış,
ancak yapının kendi ağırlığı altında oluşan
çatlaklar az olduğundan ve çatlaklı çatlaksız yapı arasındaki fark bu modelde çok iyi
görülemediğinden analiz ilk kısımda kullanılan sınırlandırılmış modelde, ikinci model de
tekrarlanmıştır. Her iki modele de 0.8 yük katsayısından başlanarak 1 değerine kadar yük
artırımı uygulanmıştır. Yük arttırılırken çatlayan elemanların kesit kalınlıkları boyunca çatlak
derinlikleri hesaplanmıştır. Elemanların elastisite modüllerinin kalınlıklarının 3/2'si ile orantılı
olduğu kabulü yapılarak, eleman/kalınlığı ve çatlak kalınlığı arasındaki orandan çatlayan
elemanlar için çatlak derinliğine bağlı olarak yeni elastisite modülleri hesaplanmış ve
iterasyonun bir sonraki adımı için bu elastisite modülleri kullanılmıştır. Bu şekilde azalan
elastisite modülleri ile çatlayan elemanlarda çatlak etkisi kesit zayıflaması şeklinde hesaba
katılmıştır. Sonuç olarak, kendi ağırlığı altında kesit zayıflamaları bulunan elemanlar da
olduğu halde oluşturulan modellere spektral analiz uygulanmıştır. Spektral analiz ayrıca,
modellerde çatlak etkisinin ihmal edilmesi durumu için de tekrarlanmış,
çatlaklı yapı ile
çatlaksız yapının deprem davranışı karşılaştırmıştır. Sonuçlar grafikler halinde 5. bölümde
sunulmuştur.
Altıncı bölümde çatlak yayılımı uygulanarak elde edilen sonuçlara göre yapının kendi ağırlığı
altında en fazla göçme riski altında olan eleman ya da bölgeler belirtilmiş, ayrıca yapının hem
çatlakları içeren hem de çatlaksız durumuna ait modellerinden elde edilen spektral analiz
sonuçları karşılaştırılmış ve elde edilen sonuçlara göre yapının onarımı ve güçlendirilmesine
yönelik öneriler getirilmeye çalışılmıştır.
ABSTRACT
Because of its unique structural system and size considering its age of nearly 1500 years,
Hagia Sophia attracts the interest of structural engineers, architects, and of the historian of art.
Many studies have been performed to understand the features and the behavior of the
structure.
The analyses performed in this study can be categorized into two parts. At the-first part the,
load incrementation method is used and the crack propagation, through the structure is
observed. Basically, the smeared cracking modeling is used in modeling of cracks, but as an
example, the discrete cracking modeling, is also considered at the first part of the analyses. In
this study, the main objective is not to obtain the failure load of the structure, but to observe
the crack propagation in the structural system until a major part of it collapses. Therefore,
smeared cracking modeling method has been chosen in the analyses. This method is sufficient
enough to obtain the approximate collapse load of the structural system.
At the second part, the dynamic vulnerability of the structure is considered. The cracked state
is investigated by utilizing both the load incrementation and the spectral analysis method. In
order to model the cracks the smeared cracking modeling method is used for different
assumptions. Also the effect of the cracks on the thickness of the elements has also been taken
into account by decreasing the elasticity moduli of the elements.
YAPIM PROJE YÖNETİMİ PROGRAMI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [2000-2007]
Tez Adı : Earthqake Loss Estimation For a Town In Seismic Zone Using Life Cycle Cost
Model
Yazar Adı: Sema ERGÖNÜL
Danışman: Prof.Dr. Sadettin ÖKTEN
Anabilim Dalı: Yapı Mühendisliği Anabilim Dalı Yapım Proje Yönetimi Programı Doktora
Tezi
Teslim Tarihi: Şubat-2002
ÖZET
Depremler bir kentin ekonomisini büyük ölçüde etkilerler. O kentin gelişmesi için ayrılmış
olan sınırlı kaynaklar depremin yaralarını sarmak için kullanılmakta ve kentin ekonomik
büyümesi gecikmektedir. Bu çalışmada, deprem riski altında bulunan bir kentin deprem
kaybının yaşam boyu maliyet modeli geliştirilerek hesaplanması amaçlanmıştır. Kent,
harcamaları ve gelirleri olan bir ekonomik varlık olarak -kabul edilmiştir. Ancak, bu kabul ile
geliştirilen model kentin yatırımcı açısından -önemli olan getirişini değil, depremin ekonomik
açıdan orada oluşturduğu parasal kaybı göstermektedir. Burada deprem kaybı, analiz süresi
içindeki herhangi bir yıl için kentin hesaplanan ekonomik değerleri arasındaki fark olarak
tanımlanmıştır. Bu fark deprem olmadığı durumdaki ekonomik değerden deprem olduğundaki
ekonomik değer çıkarılarak bulunur.
Geliştirilen yaşam boyu maliyet modelinde deprem riski altında olan bir kentin harcamaları
ilk yatırım maliyeti, yıllık harcamalar, deprem maliyeti ve iyileştirme maliyeti; geliri de
ekonomik getirileri olarak ele alınmıştır. Belirli bir nüfusu barındırabilmek için bir kentin
konutlara, sosyal ve teknik servislere ihtiyacı vardır. Bu konut ve servislerin arsa ve yapım
maliyetleri o kentin ilk yatırım maliyetini oluşturmaktadır. O kentin büyüme ve gelişmesi için
gerekli bakım maliyeti, kamu ve özel teşebbüs yatırımları yıllık harcamalar olarak
değerlendirilmiştir. Yine söz konusu kentin yaşayabilmesi için çeşitli kaynaklardan (tarım,
endüstri, ticaret ve turizm) elde ettiği gelirleri mevcuttur. Bütün bu harcamalar ve gelirler
deprem olsun veya olmasın bir kent için söz konusudur. Ancak, deprem olduğu takdirde
deprem maliyeti ve iyileştirme maliyeti gündeme gelecektir.
Deprem maliyeti; acil yardım maliyeti, fiziksel hasar maliyeti ve ekonomik kayıp olarak üç
grupta irdelenmiştir. Depremden hemen sonra ihtiyaç duyulan harcamalar, geçici hastane
kurulması, yiyecek ve giyecek yardımı ve geçici konut ihtiyacı acil yardım maliyetini
oluşturmaktadır. Depremde hasar gören yapılar az, orta ve ağır hasarlı olarak incelenmiş ve bu
yapılarda oluşan hasarın maliyeti fiziksel hasar maliyeti olarak modele yansıtılmıştır. Deprem
sonrasında işçi kaybı, motivasyon eksikliği, iş yerindeki ve/veya alt yapıdaki hasardan dolayı
üretim yapılamaması kentin gelirinde bir azalmaya yol açacaktır. Bu azalma ekonomik kayıp
olarak modelde ele alınmıştır.
Depremde hasar gören yapıların iyileştirilmesi hasarın miktarına göre, onarım (yapının
deprem Öncesi durumuna getirilmesi), sağlamlaştırma (yapının deprem öncesi durumundan
daha dayanıklı hale getirilmesi), yeniden yapım olarak düşünülmüştür. Ayrıca, yapı sağlam
olmayan zeminden dolayı hasar görmüş ise zemin ıslahı da modelde yer almaktadır. Eğer
hasarlı yapı yalnızca onarılacaksa fiziksel hasar maliyeti o yapının iyileştirme maliyetine eşit
kabul edilmiştir. Diğer seçeneklerde iyileştirme maliyeti fiziksel hasar maliyetinden fazla
olacaktır.
Deprem kaybım etkileyen parametreler iyileştirme süresi, ilk yatırım maliyeti, faiz oranı ve
depremin oluş yılı olarak belirlenmiş ve geliştirilen model kullanılarak bunların deprem
kaybına olan etkileri (duyarlılık) değerlendirilmiştir. Modelde bir kent için analiz süresi iki
depremi kapsamak için 50 yıl olarak alınmakla birlikte bu süreyi değiştirmek mümkündür.
Duyarlılık analizinde incelenen dört durum için ilk depremin analiz süresinin onuncu yılında
olacağı varsayılmıştır. Birinci durum, yalnızca bir deprem içerirken ikinci durumda iki
deprem düşünülmüştür. Her iki durumda da depremlerden sonra hasarlı yapıların sadece
onarımı söz konusudur. Üçüncü ve dördüncü durumlar yine iki deprem içermektedir. Ancak,
üçüncü durumda birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırırken dördüncü durumda
hem sağlamlaştırma hem de zemin ıslahı yapılmaktadır. Her iki durumda da ikinci depremden
sonra yalnızca onarım yapılacağı varsayılmıştır.
Modelin gerçek bir duruma uygulanması için vaka analizi gerçekleştirilmiş ve 1999 yılındaki
depremde büyük hasar gören Adapazarı'na ilişkin veriler toplanmış ve modelde bunlar
kullanılarak deprem kayıpları hesaplanmıştır. Kent için 6 senaryo üretilmiş ve her bir
senaryoda deprem kaybının ne olacağı maliyeti etkileyen parametreler doğrultusunda
gözlenmiştir. Bu senaryolarda aşağıdaki kabuller yapılmıştır.
Senaryo 1. Bir deprem içerir ve deprem sonrası hasarlı yapılar sadece onardır.
Senaryo 2. İki deprem içerir. Birinci depremden ve ikinci depremden sonra hasarlı yapılar
sadece onarılır.
Senaryo 3. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve ikinci
depremden sonra sadece onarılır.
Senaryo 4. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve ikinci
depremden sonra sadece onarılır. İkinci depremin büyüklüğünün Senaryo 3’tekinden daha
küçük olduğu kabul edilir.
Senaryo 5. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve zemin
ıslahı yapılır. İkinci depremden sonra ise sadece onarılır.
Senaryo 6. İki deprem içerir. Birinci depremden sonra hasarlı yapılar sağlamlaştırılır ve
zemin ıslahı yapılır, ikinci depremden sonra ise sadece onarılır. İkinci depremin
büyüklüğünün Senaryo 5’ dekinden daha küçük olduğu kabul edilir.
Sayısal incelemelerde deprem kayıpları, anlamlı bir karşılaştırma yapabilmek, açısından elli
yıllık analiz süresinin sonundaki değerleri dikkate alınarak değerlendirilmiştir. î Gerek
deprem kaybım etkileyen parametrelerin irdelenmesi ve gerekse de vaka analizi sonuçlan
göstermiştir ki; iyileştirme süresi arttıkça deprem kaybı da artmaktadır. İlk yatırım maliyeti
arttıkça yani depreme daha dayanıklı yapılar yapılması ve yapılar arasında daha geniş
mekânlara yer verilmesi deprem kaybım azaltmaktadır. Yüksek faiz oranlan deprem kaybım
artırırken, ikinci depremin analiz süresinin son yıllarında olması deprem kaybım
azaltmaktadır. Bu çalışmada elde edilen sonuçlar nitelik açısından genel bulgular olarak
alınabilirse de sayısal açıdan burada kullanılan giriş verileri ile bağımlı sonuçlardır. Farklı
veri gruplan kullanarak sayısal açıdan daha geniş sonuçlan verecek parametrik bir çalışmanın
ilerdeki bir aşama olacağı düşünülmektedir.
ABSTRACT
Earthquakes result in damage to housing, social and technical facilities and severe casualties.
Emergency responses following an earthquake and recovery of damaged structures have
major impact on the government budget. Scarce resources assigned for development projects
have to be diverted to the recovery of earthquake damages. This research work aims the
estimation of earthquake loss for a town in seismic zone using life cycle cost model that can
be of assistance in decision making process before and after an earthquake that strikes the
town. Earthquake loss in this study is defined as the difference between the future worth of a
town, at any year of the analysis period, in the case of having no earthquake and in the case of
having earthquakes.
Life cycle cost model developed in this study considers that a town is an entity with its
expenditures and revenues but not worth for investment. The model consists of planned and
unplanned costs of a town. Planned costs are initial cost, annual expenditures and economic
value, which are expected regardless of the occurrence of an earthquake. If an earthquake
occurs disaster and recovery costs are to be anticipated.
Initial cost in the model refers to the land and construction costs of housing, social and
technical facilities to accommodate a certain population. Maintenance cost, public and private
investments are considered as annual expenditures, which are necessary for the growth of a
town. Revenues from different resources are also necessary for the survival of a town and
expressed as economic value in the model. Disaster cost includes supply cost (temporary
accommodation, temporary hospitals, emergency aids), physical damage cost and economic
loss. Structures damaged after an earthquake are classified as lightly, moderately and heavily
damaged and the costs of damages are reflected in the physical damage cost. Damaged
structures are recovered either by repairing or retrofitting or reconstruction or soil
improvement. Recovery cost refers to the cost of the recovery of the damaged structures.
An analysis period of 50 years is adopted to observe the effects of earthquakes on the cost of a
town under earthquake risk. This period is also considered to be long enough to cover two
earthquakes. The sensitivity of cost effective parameters such as recovery period, initial cost,
interest rate and earthquake pattern (occurrence time of earthquakes) is evaluated for
earthquake losses of four different cases. A case study is also carried out to apply the model to
an actual case, Adapazarı, which is damaged heavily during the earthquake in 1999 in order to
analyse the earthquake losses of different situations for Adapazarı, six scenarios are created.
In the sensitivity - measurement of cost-effective parameters and case study, the earthquake
loss at the end of the analysis period is adopted to allow the meaningful comparison of
different situations. However, the model enables the computation of the earthquake losses at
any year of the analysis period.
MATEMATİK
ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1996-2009]
Tez Adı : GLp,q(1/1) Kuantum Süper Grubunun Özellikleri
Yazar Adı: Sultan Çelik
Danışmanı: Prof. Dr. Belgin Mazlumoğlu
Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan- 1996
Tez Adı : Varyasyonlar Hesabının Singülerite Problemleri
Yazar Adı: Sezai Makas
Danışmanı: Prof. Dr. Belgin Mazlumoğlu
Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Eylül -1996
Tez Adı: Lineer Olmayan Hiperbolik Denklemlerin Global Çözümlerinin Olmaması
Hakkında
Yazar Adı: Gülay SEÇİM
Danışman: Prof. Dr. Gülseren AYDIN- Prof.Dr. Mehmet Hamidoğlu TAGİYEV
Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 1999
ÖZET
Bu çalışmada; sınır koşullarında veya denklemin kendisinde, dissipatif terim bulunduran
hiperbolik denklemle verilmiş bir sınıf başlangıç-sınır değer probleminin global çözümlerinin
yokluğu problemi ele alınmıştır. İncelenen problemlerin her birinde global çözümlerin
yokluğu; H.A. Levine[24] tarafından önerilen konkavlık metodu veya V.K. Kalantarov ve
O.A. Ladyzhenskaya[15] tarafindan bu yöntemin geliştirilmiş şekli olan genelleştirilmiş
konkavlık metodu kullanılarak, ispatlanmıştır.
Bu metodlarda, sınır koşullarının özelliklerini de yansıtan ve belli bir norma göre çözümü
temsil eden bir fonksiyonel yazarak, bu fonksiyonelin Levine veya KalantarovLadyzhenskaya lemmasının hipotezlerini sağladığı gösterilir. Bu lemmaların sonucunda sonlu
t zamanında bu fonksiyonellerin ve dolayısıyla çözümün normunun patladığı bulunur.
Birinci bölümde; bu konuda günümüze kadar yapılmış olan çalışmalar hakkında kısa bilgi
verilmiştir.
İkinci bölümde; tezde kullanılan ve teze temel teşkil eden bilgiler verilmiştir.
Üçüncü bölümde;
Gutt-au + cu = bf(u)
denklemi, uygun başlangıç koşulları ve dinamik sınır koşulu ile birlikte global çözümlerinin
yokluğu, Kalantarov-Ladyzhenskaya lemması ile incelenmiştir. Bu denklemin özel bir hali
olan
utt - u = f(u)
denklemi, başlangıç koşulları ile birlikte sınırın bir parçasında Dirichlet ve diğer parçasında
dinamik sımır koşulu olması durumunda, başlangıç-sınır değer probleminin global
çözümlerinin yokluğu araştırılmış ve bir sayısal örnek verilmiştir.
Dördüncü bölümde;
Putt+ Q(t)ut + A(t, u) = F(t, u),
evolusyon denkleminde
A(u) = -div (Dup-2 Du),
uygun başlangıç koşulları ve u(x, t) = 0 sınır koşulu ve
t  J= [0,)
A(u) =2b2u + b ( u2 u) – b∑ni=1 ∂i (u)2 ∂i u)
ve uygun başlangıç koşulları ile birlikte u(x,t)= 0, ∂u /∂n= 0 sınır koşulları alınarak, sonlu bir
[0, T) aralığında global çözümlerinin yokluğu Levine lemması kullanılarak araştırılmıştır,
ikinci probleme bir sayısal örnek verilmiştir.
Beşinci bölümde; a herhangi bir sabit olmak üzere, dissipatif terim içeren kuazi lineer
utt -(up-2u)+aut =up-2 u+ ul-2 u
dalga denklemi ile birlikte, uygun başlangıç koşulları ve u(x,t) = 0 sınır koşulu alınarak,
başlangıç- sınır değer problemi incelenmiştir. v(t) =e-mt u(t) dönüşümü ile denklem,
katsayılardaki operatörlerin zamana bağlı olduğu
vtt + (2m+a) vt + (m2 +am)v-e(p-2)mt  (vp-2 v)
= em-t (e(p-1)mt vp-2 v+ e(l-1)mt vl-2 v)
denklemine dönüştürülmüştür, v için uygun başlangıç koşulları ve v(x,t) = 0 sınır koşulu ile
oluşturulan bu sınır-değer probleminin global çözümlerinin yokluğu KalantarovLadyzhenskaya lemması kullanılarak araştırılmıştır.
Bütün problemlerde ispatlar enerji integrali kullanılarak yapılmıştır. Önceki problemlerde
başlangıç enerjisi negatiftir. Bu problemde ise başlangıç enerjisinin pozitif olması önemlidir.
Son olarak; elde edilen sonuçlar tartışılmış ve bu konuda daha sonra yapılması düşünülen
çalışmalar hakkında önerilerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Global çözümlerin yokluğu, konkavlık metodu, genelleşmiş konkavlık
metodu, çözümün patlaması.
ABSTRACT
Nonexistence of Global Solutions of Nonlinear Hyperbolic Equations
In this study, the nonexistence of the global solutions to some class of initial-boundary value
problems with dissipative terms in the boundary conditions and dissipative terms in the
equations are investigated for some hyperbolic equations. The nonexistence of global
solutions in each of the problems which have been investigated has been proved through the
use of concavity method which put forward by H. A. Levine[24] and by the use of
generalized concavity method, which is the improved version of the above mentioned method
by V.Kalantarov and O. A. Ladyzhenskaya[l 5].
In these methods one writes down a functional which reflects the properties of dissipative
boundary conditions and represents the norm of the solution in some sense, then proves that
this functional satisfies the hypotheses of Levine Lemma or Kalantarov-Ladyzhenskaya
Lemma. Hence from the conclusion of these lemmas one
concludes that in finite time t,
these functionals and hence the norm of the solutions blow up.
In the first chapter, the historical development of the studies in this area is informed.
In the second chapter, preliminary facts and fundemental definitions used in the thesis are
presented.
In the third chapter, using Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma, the nonexistence of the global
solutions of
Gutt-au + cu = bf(u)
with suitable initial conditions and a dissipative boundary condition are investigated. In this
chapter the nonexistence of the global solutions of
utt - u = f(u)
with a Dirichlet boundary condition in a certain part of the boundary and dissipative boundary
condition in the other part of boundary and a numerical example is also investigated.
In the fourth chapter, using Levine Lemma, the nonexistence of the global solutions of the
evolution equations
Putt+ Q(t)ut + A(t, u) = F(t, u),
t  J= [0,)
where
A(u) = -div (Dup-2 Du),
with suitable initial conditions and with u(x,t) = 0, t  J= [0,)on the boundary is studied.
Similarly taking
A(u) =2b2u + b ( u2 u) – b∑ni=1 ∂i (u)2 ∂i u)
with suitable initial conditions and with u(x, t) = 0, ∂u /∂n= 0 on the boundary in the finite
time [0, T) interval. A numerical example is given to the second case.
In the fifth chapter, a quasilinear wave equation is treated with dissipative term in the
equation
utt -(up-2u)+aut =up-2 u+ ul-2 u
where a is any arbitrary constant, with suitable initial conditions and u(x,t) = 0 boundary
condition, by taking v(t) =, v(t) =e-mt u(t) the equation is transformed into
vtt + (2m+a) vt + (m2 +am)v-e(p-2)mt  (vp-2 v)
= em-t (e(p-1)mt vp-2 v+ e(l-1)mt vl-2 v)
where coefficient operators are functions of time. The nonexistence of the global solutions of
the above equation with suitable initial conditions and v(x,t) = 0 on the boundary, is
investigated by Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma.
The nonexistence proofs of the problems in this chapter are obtained by using a suitable
energy integral. For the problems of the previous chapter the initial energy was negative but
in this problem, it is important that, initial energy is positive.
Finally some new directions in this field are suggested and some propositions concerning
these equations and related problems are laid down.
Keywords: Nonexistence of global solutions, concavity method, generalized concavity
method, blow up.
Tez Adı: Tamamlayıcısı Bir Q-Grubu Olan Frobenius Grupları
Yazar Adı: Didem ÖZTÜRK
Danışman: Prof. Dr. Belgin Mazlumoğlu, Prof. Dr. Erhan GÜZEL
Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Kasım-2002
ÖZET
Bu çalışmada, tamamlayıcısı bir Q-grubu olan Frobenius grupları incelenmiştir. Birinci
bölümde, Grup Teorisi ve Adi Gösteriliş Teorisinin temel bilgileri verilmiştir. İkinci bölümde,
Q-gruplarının özellikleri ele alınmış ve asal involüsyon içeren Q-gruplan sınıflandırılmıştır.
Üçüncü bölümde, M-gruplan, dördüncü bölümde, Frobenius gruplarının genel özellikleri
üzerinde durulmuştur. Beşinci bölümde ise, tamamlayıcısı bir Q-grubu olan Frobenius
grupları, Sylow 2-alt grupları göz önüne alınarak incelenmiş ve 2-kat tranzitif olmaları
halinde, çekirdeğin mertebesi ile tamamlayıcının mertebesi arasında özel bir bağıntı
bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Gösteriliş Teorisi, Q-grubu, Frobenius grubu, M-grubu, Çözülebilir
gruplar.
ABSTRACT
In this study; Frobenius groups the complements of which are Q-groups are examined. In
section 1, the basic theory of groups and ordinary representation is reminded. The elementary
properties of Q-groups are examined and Q-groups which have an irreducible involution are
classified in section 2. General properties of M-groups are given in section 3, in section 4,
basic properties of Frobenius groups are mentioned.
Finally, Frobenius groups the complements of which are Q-groups are investigated with the
help of Sylow 2-subgroups are Z 2 or Q8 . When this type of Frobenius groups are 2transitive, a special relation between kernel and complement is found.
Keywords: Representation Theory, Q-Group, Frobenius Group, M-Group, Solvable Group.
Tez Adı: Lineer Olmayan Parabolik Denklem Sistemi İle Verilen Bir Başlangıç- Sınır Değer
Probleminin Global Çözümünün Yokluğu
Yazar Adı: Özlem YILMAZ
Danışman: Prof. Dr. Gülseren AYDIN
Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan-2003
ÖZET
Bu çalışmada; ekolojide Volterra-Lotka rekabet modelini temsil eden denklem sisteminin
global çözümünün yokluğu problemi, Neumann ve Dirichlet sınır koşulları ile ele alınmıştır.
Bu problem incelenirken V.K. Kalantarov ve O.A. Ladyzhenskaya [9] tarafından geliştirilen
genelleştirilmiş konkavlık yöntemi kullanılmıştır.
Bu yöntemde, yerel çözümün varlığı temel alınarak, denklemin ve sınır koşullarının
özelliklerini taşıyan ve belli bir norma göre denklemin yerel çözümünü temsil eden pozitif bir
 t  fonksiyonunun, Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemmasının hipotezlerini sağladığı
gösterilir. Sonuçta,  t  fonksiyonunun yani çözümün normunun sonlu bir t anında sonsuz
olduğu bulunur.
Çalışmanın giriş bölümünde; lineer olmayan parabolik denklem ve denklem sistemlerinin
başlangıç-sınır değer problemlerinin global çözümlerinin yokluğu ve çözümlerin patlaması
konularında bugüne kadar yapılmış çalışmalar hakkında bilgi verilmiştir.
Birinci bölümde; tezde kullanılan kavramlar ve tezin oluşumunda yararlanılan yöntem
tanıtılmıştır.
İkinci bölümde;   R n de sınırlı ve yeterince düzgün,  sınırına sahip bir bölge olmak
üzere,
ut  u  f1  t , u , v     x, t , u, u x , v  x , t  0
vt  v  f 2  t , u , v     x, t , u , v  x  , t  0
denklem sistemi,
u x,0  u0  x  , v x,0  v0 x  ,
başlangıç koşulları,
u   0,
v   0
sınır koşulları ile, başlangıç-sınır değer probleminin global çözümünün yokluğunu incelemek
için,  pozitif bir sabit olmak üzere iki kez türevlenebilen pozitif   t  fonksiyonu,
t

2
2

 t    u .,    v .,   d  
0
şeklinde ele alınarak, bu fonksiyonun, enerji integrali yardımıyla Kalantarov-Ladyzhenskaya
Lemmasının hipotezlerini sağladığı gösterilmiştir. Sonuçta,  t  fonksiyonunun yani
çözümün normunun, sonlu bir t anında sonsuz olduğu bulunmuştur.
Üçüncü bölümde, aynı denklem sistemi ve başlangıç koşulları ele alınarak sınır koşulları,
u
n

v
n
 0,

0
ile değiştirilerek, problemin global çözümünün yokluğu incelenmiştir. Bu incelemede, T0 , 
ve k pozitif sabitler olmak üzere pozitif   t  fonksiyonu,
t

2
2


 t    u.,    v .,  d  T0  t  u0
2
 v0
2
   t  k 
2
0
şeklinde ele alınarak, bu fonksiyonun, enerji integrali yardımıyla Kalantarov-Ladyzhenskaya
Lemmasının hipotezlerini sağladığı gösterilmiştir. Sonuçta,  t  fonksiyonunun yani
çözümün normunun sonlu bir t anında sonsuz olduğu bulunmuştur.
Sonuç olarak, parabolik tipte denklem sistemi ile verilen bir başlangıç-sınır değer probleminin
global çözümünün yokluğu, değişik tipte sınır koşulları ile ele alınarak genelleştirilmiş
konkavlık yöntemi ile incelenmiş ve global çözümünün olmaması koşulları elde edilmiş, bu
koşullar altında çözümün yokluğu ispatlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Volterra-Lotka rekabet modeli, Dirichlet ve Neumann koşulları, global
çözümün yokluğu, genelleştirilmiş konkavlık yöntemi, enerji integrali.
ABSTRACT
In this study, the problem of nonexistence of global solution of equation system representing
the Volterra-Lotka competition model in ecology, is handled with Neumann and Dirichlet
boundary conditions. While examining this problem, the generalized concavity method
improved by V.K. Kalantarov and O.A. Ladyzhenskaya [9] is used.
In this method, under the existence of local solution, it is shown that the positive   t 
function, having the properties of the equation and the boundary conditions and representing
the local solution of the equation under defined norm, satisfies the hypotheses of KalantarovLadyzhenskaya Lemma. In conclusion, it is found that the   t  function namely the norm of
the solution is infinite at a finite time t .
Information about the studies on the nonexistence of the global solutions and blow up of
solution of initial-boundary value problems of nonlinear parabolic equation and equation
systems, carried out up to now is given in the introduction.
Concepts and the method used in the thesis are introduced in the first chapter.
In the second chapter,
ut  u  f1  t , u , v     x, t , u, u x , v  x , t  0
vt  v  f 2  t , u , v     x, t , u , v  x  , t  0
equation system with
u  x, 0   u0  x  , v  x, 0   v0  x  ,
initial conditions and
u   0, v   0
boundary conditions is defined, where   R n is bounded and sufficiently uniform with 
boundary. In order to examine the nonexistence of global solution of the initial-boundary
value problem, a positive twice differentiable   t  function is taken as
t
 t   
0

2
u  .,   v ., 
2

d  
where  is a positive constant. By using energy integral, it is shown that   t  function
verifies the hypotheses of Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma. In conclusion, it is found that
the   t  function namely the norm of the solution is infinite at a finite time t .
In the third chapter, nonexistence of global solution of a problem with the same equation
system and initial conditions but with different boundary conditions such as
u
n

 0,
v
n

0
is investigated. In this investigation, positive   t  function is defined as
t
 t   
0

2
u .,   v ., 
2

d   T0  t 

2
u0  v0
2
   t  k 
2
where T0,  and k are positive constants. By using energy integral, it is shown that   t 
function verifies the hypotheses of Kalantarov-Ladyzhenskaya Lemma. In conclusion, it is
found that the   t  function namely the norm of the solution is infinite at a finite time t .
As a result, nonexistence of global solution of an initial-boundary value problem given with a
parabolic equation system is investigated with generalized concavity method by taking
different types of boundary conditions into consideration and conditions of nonexistence of
global solution are found. Nonexistence of global solution is proved under these conditions.
Keywords: Volterra-Lotka competition model, Dirichlet and Neumann conditions,
nonexistence of global solution, method of generalized concavity, energy integra
Tez Adı: Varyasyon Hesabı ve Optimal Kontrol Teorisinin Kuadratik Fonksiyonellerinin
İncelenmesi
Yazar Adı: Gülay İlona TELSİZ
Danışman: Prof. Dr. Mahammad TAGHİYEV
Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ağustos- 2004
ÖZET
Bu çalışmada Varyasyon Hesabı ve Optimal Kontrol Teorisi'nde karşımıza çıkan "Kuadratik
Fonksiyoneller" farklı yönlerden incelenmiştir.
Varyasyon, hesabında direkt yöntemlerin önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Bu çalışmada
varyasyon hesabının kuadratik fonksiyonelleri direkt yöntemlerle incelenmiş, klasik Jacobi
koşullan sonlu kuadratik formların üçgen dönüşümü ile kanonik şekle getirilişinin bir sonucu
olarak ortaya konmuştur.
Tezde, Hilbert'in varyasyon hesabında "Varlık Teoremi" ile ilgili verdiği bir örneğin çok
geniş, bir genellemesi ele alınmış ve bütün yönleriyle detaylı olarak incelenmiştir.
Ayrıca, idare edicisi sınırlı varyasyonlu fonksiyonlar uzayından olan dinamik sistemler ele
alınmış, bu sistemlerin çözümlerinin varlığı incelendikten sonra optimallik için şartlar
yazılmıştır. İdare edicisi δ- fonksiyonu olan sistemler, ekstremal problemler teorisinin dualite
yöntemleriyle çözülmüştür.
ABSTRACT
In this study, "Quadratic Functionals" are encountered in the "Calculus of Variation and
Optimal Control Theory" are examined in different perspectives.
It is known that, direct methods have important position in Calculus of Variation. In this study
Quadratic Functionals of Calculus of Variation are examined by direct methods. Classical
Jacobi conditions are put forward as a result of given canonical form with triangle
transformation of finite quadratic forms.
In this thesis, the generalization of the example related with the existence theorem given by
Hilbert, is investigated in detail.
Dynamic systems whose controllers are from the space of functions of bounded variation are
also examined. After investigating the existence of the system's solutions the conditions of
optimality are written. The systems whose controllers are δ- - functions are solved by duality
methods.
Tez Adı: Lineer Olmayan Başlangıç- Sınır Değer Problemlerinin Çözümlerinin Uzun Zaman
Davranışı
Yazar Adı: Müge MEYVACI
Danışman: Prof. Dr. Gülseren AYDIN, Prof. Dr. Mehmet CAN
Anabilim Dalı: Matematik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2005
ÖZET
Bu çalışmada, dissipative terim içeren hiperbolik tipten kısmi türevli denklemle konulan
başlangıç-sınır değer problemlerinde; iyileştirilmiş potansiyel çukur metodu kullanılarak,
enerji azalma kestirimi, enerji ve çözüm fonksiyonu yardımıyla oluşturulan H (f )1-w + P'(t)
fonksiyonunun davranışının incelenmesiyle lokal çözümün global olmadığı ve çözümlerin iki
parametreli uzayında tanımlı fonksiyon ile Banach Büzülme teoreminin kullanılmasıyla lokal
çözümün varlığı sonuçlan elde edilmiştir.
ABSTRACT
In this study, initial boundary value problems of hyperbolic type partial differential equation
including nonlinear dissipative terms was examined. it was shown by analysing the behaviour
of H1-w (t)+ P(t) function which was obtained by energy function and solution function that
the local solution is not global solution and energy decay estimate was obtained by modified
potential well method and it was shown that the existence of local solution is obtained by
defining the function on the space consisting of two-parameter and solution and by using
Banach contraction mapping theorem.
İSTATİSTİK
ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZ ÖZETLERİ [1983-2009]
Tez Adı: Türk Mortalite Tablosu
Yazar Adı: M. Levend Duransoy
Danışmanı: Prof. Dr. K. Yoğurtçugil
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Aralık -1993
Tez Adı: Arıma ve Var Modelleme Yöntemlerince Üretilen Önkestirim Modelleri ve Türkiye
Ekonomisi Üzerine Bir Uygulama
Yazar Adı:Füsun Baytaş Deriş
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Danışmanı: Prof. Dr. K. Yoğurtçugil
Teslim Tarihi: Mayıs- 1996
Tez Adı: Parametrik Olmayan Çok Değişkenli Analiz Tekniği: Homojenleştirme Analizi
Yazar Adı: Meltem G. (ÇATANA) TUNA
Danışman: Doç.Dr. Gülay (BAŞARIR) KIROĞLU
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 1999
ÖZET
Çok değişkenli parametrik olmayan teknikler özellikle son yıllarda dünya literatüründe
önemli bir yer tutmaya başlamıştır. Gelişen bilgisayar teknolojisi de parametrik yöntemlere
kıyasla daha gerçekçi olan bu tür tekniklerin uygulanmasını kolaylaştırmaktadır. 'Özellikle
grafiksel gösterim ağırlıklı teknikler büyük ilgi görmektedir.
Bu çalışmanın amacı kategorik verilerin analizi için geliştirilmiş olan grafiksel gösterime
dayalı homojenleştirme analizini (Homogeneity Analysis) incelemektir. Homojenleştirme
analizinde nesne ve kategoriler için kayıp fonksiyonu olarak tanımlanan belirli kriterleri en
iyileyen puanlar belirlenir daha sonra bu puanlar yardımıyla grafikler oluşturulur. Çalışmada
kayıp fonksiyonları ve bunların çözümlerinde kullanılan algoritmalar incelenmiş ve elde
edilen grafiklerin yorumlan sunulmuştur. Uygunluk analizi (Correspondence Analysis) de
benzer bir teknik olmakla beraber sadece iki değişken için uygulanmaktadır. Özetle uygunluk
analizi iki değişkenin oluşturduğu iki boyutlu çapraz tablolar için kullanılmaktadır. Bu
nedenle homojenleştirme analizi çoklu uygunluk analizi olarak da adlandırılabilmektedir.
Çalışmada uygunluk analizi incelenmiş, grafiklerin oluşturulabilmesi için gerekli olan
koordinat hesaplarına değinilmiştir. Her iki analiz sonucunda elde edilen grafiklerin
kategoriler arasındaki ilişkiyi belirlemek için kullanımının yanı sıra kategorileri
sınıflandırmak için kullanımı üzerinde de durulmuştur. Grafiklerin incelenmesini
kolaylaştırmak amacıyla lojistik regresyon analizinin kullanımı önerilmiştir. Analizlerden elde
edilen koordinatlara uygulanan lojistik analizi yardımıyla ulaşılan fonksiyonların ayrımsama
için kullanılabileceği gösterilmiştir.
Homojenleştirme analizi ile ilişkili olduğu düşünülen çok değişkenli analiz tekniklerinden çok
boyutlu ölçekleme, doğrusal olmayan temel bileşenler analizi ve doğrusal olmayan kanonik
korelasyona da değinilmiştir. Bu tekniklerle elde edilebilecek grafiklere örnekler verilmiş ve
teknikler arası farklılıklar açıklanmıştır.
Uygulamada bir otomotiv şirketinin bayileri üzerinde gerçekleştirdiği araştırma sonuçları
kullanılmış ve SPSS paket programının 8.0 sunumundan faydalanmıştır. Elde edilen
grafiklerin çeşitli açılardan yorumlan sunulmuştur. Yararlı olabileceği düşünülen komut
dizinlerine ve araştırmada kullanılan soru formuna yer verilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Kategorik Veri, Homojenleştirme Analizi, Uygunluk Analizi, SPSS
CATEGORIES, HOMALS, PRINCALS, OVERALS.
ABSTRACT
A Non-Parametric Multivariate Analysis Technique: Homogeneity Analysis
Non-parametric multivariate techniques have an important place in literature in recent years.
These techniques are more realistic than parametric ones and are easier to apply with the
developing computer technology. Especially graphical approaches of data analysis have been
calling attention.
The main objective of this study is to analyse the homogeneity analysis which is a popular
graphical method for the categorical data. Homogeneity analysis minimize the loss function
and determines the objects scores and categories quantification's. Graphs are obtained with
the help of these scores and quantification's. Since correspondence analysis is also analysed in
this study is a very similar technique which is used for two variables summarised by a
contingency table, homogeneity analysis is also known as multiple correspondence analysis.
Both methods produce plots in which both objects and categories are presented as points in a
low - dimensional space. Plots obtained form theses two techniques can be used to explain the
similarities between categories as well as to classify the similar categories. In order to
simplify the analysis of the graphs obtained from both of the techniques the logistic regression
is proposed. It is shown that classification will be easier by using the line obtained from the
logistic regression analysis applied to the coordinates of the categories. A Other multivariate
techniques related to homogeneity analysis are also explained and comparisons of the
methods are given.
The results of a research made for the services of an automotive and SPSS statistical
software is used for applications. Graphs obtained from the analysis is also interpreted from
different aspects. Command syntax that will be necessary is given at
Keywords: Categorical Data, Homogeneity Analysis, Correspondence Analysis, SPSS,
CATEGORIES, HOMALS, PRTNCALS, OVERALS.
Tez Adı: Hizmet Sektöründe Müşteri Memnuniyetinin Servqual Yöntemi İle Ölçülmesi
Yazar Adı: Hale BÜTÜN
Danışman: Prof. Dr. Nalân CİNEMRE
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2000
ÖZET
Globalleşen dünyada serbest ekonomilerin yarattığı rekabet ortamında işletmelerin var
olabilmelerinin tek koşulu toplam kalite yönetimi anlayışını benimsemeleridir. Müşteri ile
bütünleşerek kaliteli hizmet ve ürün sunumunu baz alan toplam kalite yönetimi anlayışı bütün
işletme çalışanlarının yönetime katılımım gerektirmektedir. Buradan yola çıkılarak yönetime
katılan çalışanlar tatmin olacak ve müşteriyi tatmin edeceklerdir.
Müşterilerin ne istediklerinin bilincinde olmaları işletmelerin gerek hizmet gerekse ürün
üretimlerinde kontrolü sürekli kılmalarını gerektirmektedir. Zira müşteri kalite istemektedir.
Aksi takdirde beğenmediği ürün ya da hizmeti tekrar talep etmemekte ve taraf
değiştirmektedir. İşletmelerin müşterilerini sürekli kılabilmeleri onları çok iyi tanımaları,
dolayısıyla ne istediklerini bilerek bu doğrultuda kaliteli ürün ve hizmet sunmaları ile
mümkündür. Üretimin her aşamasında yapılacak kontrollerde kullanılan istatistiksel kontrol
araçları işletme için vazgeçilmezlerdendir.
İşletmelerin müşterilerini tanıyabilmeleri, ne istediklerini belirleyebilmeleri, hizmet ya da
üründen tatmin düzeylerini tespit edebilmeleri için sürekli müşteri araştırması yapmaları
gerekmektedir. Müşteri değerli çalışan işletmeler için kaçınılmaz olan müşteri araştırması,
sunulan hizmet ya da ürünün algılanma düzeyini de belirleyeceğinden ileri de izlenecek yol
konusunda sonsuz faydalar sağlayacaktır.
Müşterinin kral olarak belirlendiği günümüz piyasasında kaliteyi belirleyen müşteri,
beklentileri ile algılamaları arasında fark olmamasını da istemektedir. Bunun için yapılması
gereken müşteri araştırmasının sürekli yapılması ve elde edilen sonuçların uygulamaya
konulmasıdır.
Tez Adı: Sistem Simülasyonu
Yazar Adı: Ü. Halit ÖZDEN
Danışman: Prof. Dr. Nalan CİNEMRE
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: 2000
ÖZET
Sistemlerin incelenmesi ve analizinde birbirlerine göre avantaj ve dezavantajları bulunan
farklı yöntemler kullanılabilir. Karmaşık sistemlerin incelenmesinde sıkça başvurulan ve
kullanıcılarına büyük kolaylıklar sağlayan yöntemlerden biri de simülasyondur.
Bu çalışmanın amacı sistemlerin analizinde ve karar vermede etkin bir yöntem olan
simülasyonu tüm yönleriyle açıklamak ve nasıl uygulandığım göstermektir. Uygulama konusu
olarak ekonominin büyümesinin hızlandırıcı gücü olarak kabul edilen İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası seçilmiştir.
Çalışmanın birinci bölümünde sistem, sistem yapısı, sistem türleri, sistem hayat döngüsü,
sistem yaklaşımı, sistem performansı ve model gibi belli başlı kavramlarla ilgili ayrıntılı
açıklamalar yapılmıştır.
İkinci bölümde simülasyonun tanımı, türleri, avantaj ve dezavantajları, hayat döngüsü ve
simülasyon çalışmasının güvenirliğinin test edilmesi için gereken prensipler anlatılmıştır.
Simülasyon çalışmalarında, özellikle de Monte Carlo simülasyonunda, değişik istatistiksel
kavramlar ve yöntemlerden yararlanılır. Bu amaçla üçüncü bölümde temel istatistiksel
kavramlar tanımlanmış, rassal değişkenler, kesikli ve sürekli olasılık dağılımları üzerinde
durulmuştur.
Dördüncü bölümde simülasyon çalışmaları için önemli olan rassal sayı kavramı, rassal
sayıların taşıması gereken özellikler, rassal sayı üretme yöntemleri, üretilen rassal sayıların
rassallıklarına ilişkin testler, rassal sayılardan rassal değişken türetme yöntemleri ve
dağılımlara uygunluk testleri ayrıntılı olarak incelenmiştir.
Beşinci bölüm uygulamaya ayrılmıştır. Uygulama konusu olarak özellikle son yıllarda hızla
gelişmekte olan Türkiye hisse senedi piyasası seçilmiştir. Uygulama ile Türkiye'deki hisse
senedi piyasasının zayıf formda etkin olup olmadığının belirlenmesi ve haftanın günlerine
göre endeks getirilerinin anomaliye sahip olup olmadığının ortaya çıkarılması amaçlanmıştır.
İki aşamadan oluşan uygulamanın birinci aşamasında piyasanın etkin olup olmadığının
araştırılması amacıyla piyasada işlem gören hisse senedi fiyatlarının tamamının bir göstergesi
olan endeks değerlerinin getirilen hesaplanıp haftanın günleri bakımından getiriler arasında
bir ilişki olup olmadığı incelenmiştir. Uygulamanın ikinci aşamasında birinci aşamada elde
edilen bulgular doğrultusunda haftanın günlerine göre endeks değerlerinin uyduğu teorik
dağılımlar belirlenmiş ve simülasyon gerçekleştirilmiştir. Simülasyon sonucunda en yüksek
ve en düşük getirileri sağlayan günler saptanmıştır.
ABSTRACT
The purpose of this study is to explain simulation, especially an effective method in system
analysis and in decision making, comparing with the other analytic methods.
In the first chapter of the thesis, basic concepts like system, system structure, system types,
system life circle, system approach, system performance and system models are explained in
detail.
Definitions of the simulation, its types, advantages and disadvantages, and the principles to
test the reliability of the simulation are given in the second chapter.
Simulation, especially Monte Carlo Simulation, uses different statistical methods. Due to this,
basic statistical concepts are defined and random variables, discrete and continuous
probability distributions are explained in the third part.
In the fourth chapter, the random number concept, the properties, and methods of producing
them, are explained. In the same part, the tests related with the uniformity such as
Kolmogorov-Smirnov, Chi-square etc. and the randomness of these numbers such as Run
tests, Poker Test etc. are explained.
In the fifth chapter, simulation application is done. For application, Istanbul Stock Exchange
Market is chosen. The aim of the application is to determine either the market is effective in
the weak form or not. To decide the effective form of the market, simulated stock prices are
used. The results of the application showed the market is not effective in the weak form. The
results also showed returns are maximum on Wednesdays and minimum on Tuesdays.
Tez Adı: Doğrusal Regresyonda Sağlam Kestirim Yöntemleri ve Karşılaştırılmaları
Yazar Adı: Latif ÖZTÜRK
Danışman: Prof. Dr. Gülay BAŞARIR KIROĞLU
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Haziran-2003
ÖZET
Bu çalışmada, doğrusal regresyon çözümlemesinde en küçük kareler yöntemine alternatif
olmaktan öte, EKK yönteminin uygulanmasındaki bazı varsayımlardan sapmaların olduğu
durumlarda uygulanan sağlam regresyon yöntemlerinin en iyi doğrusal yansız birer kestirici
olduklarının benzetim ve sayısal verilerle gösterilmesi amaçlandı.
Birinci Bölüm'de regresyon çözümlemesi yöntemine giriş yapılarak genel bilgiler yarımda
EKK yönteminin varsayımları ve bu yöntemle yapılacak doğrusal regresyon çözümlemesi
genel hatlarıyla kısaca incelenmiştir.
İkinci Bölüm'de sağlam kestiricilerin tarihsel gelişimi, bu yöntemlerin amaçları, gerekliliği ve
başarımlarıyla birlikte, bu yönteme dahil olan bazı sağlam kestiricilerin tanımlamaları
yapılmış ve özellikleri incelenmiştir.
Üçüncü Bölüm'de benzetim çalışması için EKK, LMS (Least Median of Square) ve LTS
(Least Trimmed Square) regresyon çözümleme yöntemleri için QBX programlama dilinde
benzetim programı hazırlanmış ve bu programdan normal, üstsel ve düzgün dağılımlarının
çeşitli parametre değerleri için sonuçlar alınarak bu sonuçlar girdi değerleriyle karşılaştırılıp
bu yöntemlerin yansızlıkları gösterilmeye çalışılmıştır. Devamında, S-PLUS, PROGRESS ve
benzetim programları kullanılarak turizm verileri ile EKK, M, S, LMS ve LTS kestirim
yöntemlerinin aykırı değerler karşısmdaki davramşlan ve parametreleri incelenerek
karşılaştırmalar yapılmıştır.
Dördüncü Bölüm'de ise benzetim çalışmasının ve sayısal veriler ile yapılan uygulamanın
sonuçlan tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: sağlam regresyon, sağlam kestiriciler, benzetim, aykırı gözlem, LMS,
LTS
ABSTRACT
This study's aim is to view and analyse in simulation and numeric data the best linear
unbiased property of robust regression methods, especially when there are deviations from
assumptions of ordinary least square(OLS). This does not mean that robust methods are
alternatives of OLS.
The first chapter, begins with regression analysis and assumptions of OLS methods are given
in general.
In the second chapter, historical developments, aims, necessity and success of robust methods
investigated. Beside, properties of some robust estimators are defined and analysed.
In the third chapter, using QBX programming language simulation programs are edited for
OLS, Least Median of Square(LMS) and Least Trimmed Square(LTS). By running this
programs, normal, exponential and uniform distributions for different parameters are . taken
and the results are compared with inputs. Unbiasedness of this methods are shown. Using SPLUS, PROGRESS and simulation programs with tourism data, the behaviour of OLS, M, S,
LMS and LTS methods against leverage points and their parameters are investigated and
compared.
In forth part, the result of simulation study and the application with real data are discussed.
Keywords: robust regression, robust estimators, simulation, leverage point, LMS, LTS
Tez Adı: İstatistik Bölümü Öğrencilerini ve Öğretim Elemanlarını İzleyen Bir Karar Destek
Sistemi: Baykuş Programı
Yazar Adı: Semra ERPOLAT
Danışman: Prof. Dr. Nalân CİNEMRE
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan- 2007
ÖZET
Geçen yüzyılın sonlarına gelindiğinde, geçmişe kıyasla, dünyada her konuda büyük
değişimler yaşanmıştır. Bu değişimlerden birisi de veri kaynaklarındaki artıştır. Veri
kaynaklarındaki artışa bağlı olarak verilerdeki artış beraberinde “doğru ve gerçekçi verilerden
yararlanarak problemlere sistematik bir yaklaşım çerçevesinde çözüm getirme” zorunluluğunu
doğurmuştur. Bu bağlamda, çok sayıdaki verinin gereksinimlere göre ayrılıp yararlı bilgiye
ulaşılması hemen herkes için sorun olmuştur. Bu sorunun çözümü için önerilen sayısız
yöntem vardır. Bu yöntemlerden birisi de karar alıcıların yarı yapılanmış ve yapılanmamış
veri ve modellerden yararlanmalarına yardım ederek, onları görevlerinde destekleyen
bilgisayar tabanlı etkileşimli bir sistem olan Karar Destek Sistemi’dir.
Bu çalışmada, bilgiden yararlı bilgi edinmeyi sağlayan değişik sistemler üzerinde durulmuş ve
bu sistemlerden en çok kullanılanlardan biri olan Karar Destek Sistemleri’ne bir örnek
verilmiştir. Çalışma dokuz bölümden oluşmuştur. Birinci Bölümde karar, karar alma süreci,
karar kuramı, karar çözümlemesi ve Karar Destek kavramları açıklanmıştır. İkinci Bölümde
modelleme ve problem çözümleme süreci kavramları ayrıntılandırılmıştır. Üçüncü Bölümde
Bilgi Sistemleri, Dördüncü Bölümde Karar Destek Sistemleri, Besinci Bölümde Bilgi Tabanlı
Karar Destek Sistemleri, Altıncı Bölümde ise Uzman Sistemler ve bilgi edinimi hakkında
bilgi verilmiştir. Yedinci Bölümde Karar Destek Sistemleri, Uzman Sistemler, Bilgi Tabanlı
Karar Destek Sistemleri’nin nasıl inşa edildikleri ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. Sekizinci
Bölümde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölümü
öğretim elemanlarına ve bu bölümün lisans, lisansüstü programlarına kayıtlı örgencilerine
çeşitli konularda yardımcı olmak amacıyla geliştirilen ve Baykuş ismi verilen bir Karar
Destek Sistemi anlatılmıştır.
Son Bölüm sonuç ve önerilere ayrılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Karar alma, Karar Destek, Karar Destek Sistemleri
ABSTRACT
A Decision Support System Following The Students and The Instructors Of Statistics
Department: Baykus Program
In compare with the past there are incredible changes almost in every aspect of the world
especially in the number of data sources. The increase of data sources caused the increase in
the quantity of data. As a result, “solving problems in a systematic way by using correct and
real data” became inevitable big problem. In this context, to obtain knowledge from the
categorization of the data with respect to needs became common problem for everybody.
Many methods are available to solve this common problem. One of these methods is known
as Decision Support System which is computer based and interactive one. This system helps
decision makers and support them at their tasks for benefit from semi structured and
unstructured data and models.
In this study, different systems are used to obtain knowledge from information are explained
briefly, and the well known and widely used of them “Decision Support Systems” is
explained in detail and exampled. This study is composed of nine chapters. In the First
Chapter, some important concepts such as decision, decision making process, decision theory,
decision analysis, and decision support were explained. In the Second Chapter modelling and
problem solving process were investigated. Information Systems were explained in the Third
Chapter while Decision Support Systems in the Fourth. The Fifth Chapter is about Knowledge
Based Decision Support Systems. In the Sixth Chapter Expert Systems and knowledge
acquisition were explained. The construction of Decision Support Systems, Expert Systems,
Knowledge Based Decision Support Systems are explained in the Seventh Chapter in detail.
In the Eight Chapter Decision Support System which is named as Baykus was introduced. The
aim of Baykus is to help the instructors of Mimar Sinan Fine Arts University Faculty of Arts
and Letters Department of Statistics, and the registered students of the licence and the high
licence programs of Statistics. In the Last Chapter results and comments were placed.
Keywords: Decision making, Decision Support, Decision Support Systems
Tez Adı: Yapısal Eşitlik Modellerinde Bilgi Kriterleri
Yazar Adı: Eylem Deniz AKINCI
Danışman: Prof. Dr. Gülay KIROĞLU
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Mayıs- 2007
ÖZET
Yapısal Eşitlik Modelleri, gözlenen ve gizli değişkenler arasındaki nedensel ilişkilerin test
edilmesinde kullanılan ve başta Regresyon Analizi, Yol Analizi ve Doğrulayıcı Faktör
Analizini içinde barındıran oldukça popüler bir yöntem olmuştur. Bu kadar popüler olmasına
karşın, Yapısal Eşitlik Modellerinin analizinde hala kesin sonuca bağlanamayan konular
vardır. Bu konuların başında, alternatif modeller arasında nasıl seçim yapılacağı yer
almaktadır. Bu çalışmada, Yapısal Eşitlik Modelleri analizinde yer alan alternatif modeller
arasında en iyi olanını belirlemede kullanılacak olan Akaike-tipi Bilgi Kriterleri ile Bilgi
Karmaşıklığı-tipi Kriterlerin performansları bir benzetim çalışması ile değerlendirilmiş ve
sonuçlar, kriterlerin gerçek veri kümesine uygulanması ile desteklenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yapısal Eşitlik Modelleri, Bilgi Kriterleri, Akaike-tipi Bilgi Kriterleri,
Bilgi Karmaşıklığı-tipi Kriterler
ABSTRACT
Information Criteria In Structural Equation Models
Structural Equation Modeling is a popular method used in testing hypotheses about causal
relationship among measured and latent variables. This method includes Regression Analysis,
Path Analysis and Confirmatory Factor Analysis. In spite of its popularity, there are some
topics in the analysis of Structural Equation Modeling which can’t be reached the definite
results. One of these topics is how alternative models can be chosed. In this study, Akaiketype criteria and Information Complexity-type criteria used in chosing the best alternative
model in analysis of Structural Equation Modeling is evaluated with a simulation study.
Finally, the simulation results are supported with an application of the real data set.
Keywords: Structural Equation Models, Information criteria, Akaike-type Criteria
Information Complexity-type Criteria
Tez Adı: Çok-düzeyli regresyon modelleri ile çok-düzeyli yapısal eşitlik modellerinin
uygulamalı karşılaştırılması
Yazar Adı: Elif Ünal Çoker
Danışman : Prof. Dr. Gülay Kıroğlu; Prof. Dr. Joop Hox
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Nisan-2009
ÖZET
Çok-düzeyli modeller ya da yaygın olarak kullanılan diğer adıyla hiyerarşik doğrusal
modeller, son yirmi yıldır istatistikte kendisine oldukça önemli bir yer edinmiştir. Bu
modeller, adından da anlaşılacağı üzere, hiyerarşik ya da iç-içe veri yapısının söz konusu
olması durumunda kullanılmaktadır. Veri yapısının hiyerarşik ya da iç-içe olması durumunda,
klasik istatistiksel yöntemlerin temel varsayımlarından biri olan gözlemlerin birbirinden
bağımsız olması varsayımı sağlanmamaktadır. Dolayısıyla söz konusu veri yapısının
gözlenmesi durumunda, klasik istatistiksel yöntemler uygulanamamakta ve çok-düzeyli
modeller devreye girmektedir. Çok-düzeyli modeller genel olarak, çok-düzeyli regresyon
modelleri ve
çok-düzeyli yapısal eşitlik modelleri olarak iki ana başlık altında
toplanabilir. Bu çalışma kapsamında her iki model grubu ayrıntılı bir şekilde ele alınmış,
uygulama kısmında da
Vücut Kitle İndeksi için çok-düzeyli regresyon modelleri ile çokdüzeyli yol modelleri kurularak bu modeller uygulamalı olarak birbirleriyle karşılaştırılmıştır.
ABSTRACT
Multilevel models (or hierarchical linear models), has gained a very important status in
statistics since the last twenty years. As their titles suggest, these models are used when there
is a hierarchical or nested data type at present. In the presence of hiearchical or nested data
type, one of the fundamental assumptions of classical statistical methods which is the
independency of the observations is violated. Therefore, if the data type in question is
observed, classical statistical methods cannot be put to work and thus multilevel models step
in. Multilevel models can be distinguished into two types which are multilevel regression
models and multilevel structural equation models. Both models are examined in detail, and in
the application section, multilevel regression models and multilevel path models are
composed for Body Mass Index and these models are compared with each other in a practical
fashion.
Tez Adı: EEG analizinde bağımsız bileşenler
Yazar Adı: Elif Özge Özdamar
Danışman : Prof. Dr. Nalan Cinemre
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2009
ÖZET
Bu çalışmanın amacı, daha çok telekominikasyon uygulamaları ve biyomedikal sinyallerin
analizi gibi mühendislik uygulamalarında kullanılan fakat çok değişkenli bir istatistik tekniği
olan Bağımsız Bileşenler Analizi’ni farklı yaklaşımlarla EEG sinyalleri üzerinde uygulayarak
karşılaştırmaktır. Bu amaç kapsamında Bağımsız Bileşenler Analizi’nin ülkemizdeki istatistik
araştırmalarına kabul göreceği öngörülmektedir.
ABSTRACT
The aim of this study is to introduce a multivariate statistical technique, Independent
Component Anaysis, which is widely used for engineeering applications such as
telecommunication biomedical signal analysis. For this purpose, different approaches to
Independent Compoent Analyis were applied made comparision on EEG signals.
Tez Adı: Uzamsal regresyon analizi
Yazar Adı: Özlem Deniz
Danışman : Prof. Dr. Aydın Erar
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Temmuz-2009
ÖZET
Bu çalısmada amaç, uzamsal regresyon analizinde kullanılacak agırlık matrislerini
düzenlemek üzere farklı uzamsal agırlık fonksiyonlarının olusturulmasıdır. Bu amaç
dogrultusunda, incelenen bölgelerin cografi konumlarının yanı sıra farklı etkiler de
fonksiyonlara dahil edilerek uzamsal agırlık matrisleri düzenlenmis ve uzamsal modeller
olusturulmustur. Birinci bölüm giris niteliginde olup tezi olusturan konu baslıklarından kısaca
bahsedilmistir. İkinci bölümde; genel olarak uzamsal verilerin yapısı ele alınmıstır. Üçüncü
bölümde; uzamsal analizde kullanılabilecek modeller ayrıntılı bir biçimde ele alınmıstır.
Ayrıca bu modellerin olusturulmasında kullanılacak agırlık matrislerinin elde edilme
yöntemlerine de yer verilmistir. Dördüncü bölümde; uzamsal regresyon analizinin
uygulanmasında izlenecek süreç ve kullanılacak istatistiksel testler açıklanmıstır. Besinci
bölümde; olusturulan farklı agırlık fonksiyonları yardımıyla agırlık matrisleri düzenlenmis ve
uzamsal regresyon analizi uygulanmıstır. Analiz sonucunda elde edilen modellerin
geçerlilikleri sınanmıs ve modeller yardımıyla tahminler yapılmıstır. Son bölüm olan altıncı
bölümde ise çalısmanın sonuçları tartısılmıs ve ileriye yönelik yapılabilecekler üzerinde
durulmustur.
ABSTRACT
The aim of this study is to form different spatial weight functions in order to create spatial
weight matrix which is used for spatial regression analysis. For this purpose, other impacts
are included along with the geographical coordinates of the locations. The first chapter is an
introduction chapter which covers the main titles of the thesis. In the second chapter,
structures of spatial data are discussed generally. In the third chapter, models that can be
used in spatial analysis are examined in details. In the fourth chapter, the process of
spatial regression analysis and the statistical tests are examined. Rules for building spatial
weight functions are also given in this chapter. In the fifth chapter, spatial weight matrix
are built by different spatial weight functions and spatial regression analysis applied.
Validity of these models are checked and they are used for prediction. In the sixth
chapter which is the final chapter, the results of the study are discussed and
recommendations for future studies are given.
Tez Adı: Otokorelasyonlu hataların varlığında doğrusal olmayan regresyon
Yazar Adı: Barış Aşıkgil
Danışman : Prof. Dr. Aydın Erar
Anabilim Dalı: İstatistik Anabilim Dalı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Aralık-2009
ÖZET
Birçok farklı alanda kullanılabilen doğrusal olmayan regresyon modelleri için parametrelerin
etkin bir biçimde kestirimi büyük bir önem taşımaktadır. Hataların otokorelasyonlu olduğu
durumlarda, parametre kestirimlerini elde etmek için alışılagelen en küçük kareler kestirim
yöntemini kullanmak bir etkinlik sorunu doğurur. Özellikle otoregresif biçimli otokorelasyon
süreçlerinin varlığında, doğrusal olmayan regresyon modellerinde etkin parametre kestirimleri
elde etmek için bazı yöntemler önerilmiştir. Literatürde bu yöntemler, en çok olabilirlik ve iki
aşamalı en küçük kareler olarak verilmiştir. En çok olabilirlik yöntemi, bir log olabilirlik
fonksiyonunun en büyüklenmesine; iki aşamalı en küçük kareler yöntemi ise bir ağırlık ya da
dönüşüm matrisi kullanımı sonucunda otokorelasyonun etkisinin giderildiği yeni bir model
oluşturulmasına dayanır. Bu çalışmada, iki aşamalı en küçük kareler yöntemi ele alınmış ve
bu yöntem, çeşitli yaklaşımlar yardımıyla daha etkin parametre kestirimleri verecek biçimde
yeniden düzenlenmeye çalışılmıştır. Çeşitli yaklaşımlarla elde edilen düzeltilmiş iki aşamalı
en küçük kareler yöntemi, iki farklı gerçek veri kümesi üzerinde uygulanmış ve sonuçların
genellenmesi için bir Monte Carlo benzetim çalışması yapılmıştır.
ABSTRACT
Estimating the parameters efficiently for nonlinear regression models which are used in many
different areas is very important. There is an efficiency problem in parameter estimation of
nonlinear regression models by using ordinary least squares method when disturbances are
autocorrelated. Especially for autoregressive type of autocorrelation process some methods
are proposed in order to obtain efficient parameter estimates in nonlinear regression models.
In the literature, these methods are given as maximum likelihood and two stage least squares.
The maximum likelihood method is based on maximizing the log likelihood function. On the
other hand, the two stage least squares method is based on a new model obtained by using a
weight or transformation matrix. In this study, the two stage least squares method is taken into
consideration and this method is tried to be modified by using several approaches in order to
obtain more efficient parameter estimates. The modified two stage least squares method given
by using several approaches is applied on two different real data sets and a Monte Carlo
simulation study is made to generalize the results.
KOMPOZİSYON PROGRAMI
DOKTORA TEZİ
Tez Adı: Soruşturma Adlı Piyano Yapıtı Üzerine İnceleme ve Orkestra ve Koro İçin Ölümsüz
Gölgeler
Yazar Adı: Nihan Atay
Danışmanı: Prof. Dr. Cengiz Tanç
Anabilim Dalı: Kompozisyon Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Şubat -1990
PİYANO PROGRAMI
DOKTORA TEZİ
Tez Adı: Saint- Saens Piyano Konçertsu Op22 Sol M. Oda Müziği Konseri
Yazar Adı: Zeynep Yamantürk
Danışmanı: Prof. Dr. Judith Ulağ
Anabilim Dalı: Piyano Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Aralık -1994
Tez Adı: Konçerto Aşaması-Solo Piyano Piy Resital Aşaması-Oda Müziği Aşaması Yazar
Adı: Hakan Tezonar
Danışmanı: Prof. Dr. Suna Erel
Anabilim Dalı: Piyano Programı Doktora Tezi
Teslim Tarihi: Ocak –1995
Tez Adı: Chopin II. Konçerto,Mi Minör BP . 11
Yazar Adı: Metin Ülkü
Danışman : Prof. Judith Uluğ
Anabilim Dalı: Piyano, Arp, Gitar Sanatta Yeterlilik Tezi
Teslim Tarihi: Eylül-1992
Download