ORTAÖĞRETİM Fizik 11 DERS KİTABI YAZARLAR M. Altan KURNAZ Ali DEĞERMENCİ Celâlettin KALYONCU Engin PEKTAŞ Güntaç BAYRAKTAR Uğur AYDIN Yeliz MORADAOĞLU DEVLET KİTAPLARI ÜÇÜNCÜ BASKI ........................, 2012 M‹LLÎ E⁄‹T‹M BAKANLI⁄I YAYINLARI...........................................................: 4896 DERS K‹TAPLARI D‹Z‹S‹.......................................................................................: 1479 12.?.Y.0002.4034 Her hakkı saklıdır ve Millî Eğitim Bakanlığına aittir. Kitabın metin, soru ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir surette alınıp yayımlanamaz. EDİTÖR Prof. Dr. Salih ÇEPNİ DİL UZMANI Özlem KUDUBAN GÖRSEL TASARIM UZMANI Adem Yavuz HIZAL PROGRAM GELİŞTİRME UZMANI Vedat UZUNER ÖLÇME DEĞERLENDİRME UZMANI Yurdagül GÜNAL REHBERLİK UZMANI Adem POLAT ISBN: 978-975-11-3426-4 Millî Eğitim Bakanlığı, Talim Terbiye Kurulu Baflkanl›¤›n›n 10.02.2010 gün ve 12 say›l› kararı ile ders kitab› olarak kabul edilmifl, Destek Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 19.03.2012 gün ve 3398 say›l› yaz›s› ile üçüncü defa 300.834 adet bas›lm›flt›r. ÖN SÖZ Öğretim programları birçok ülkede, ihtiyaçlar doğrultusunda, uzmanların yaklaşık beş yılda bir bir araya gelmesi ile köklü değişimlere uğramakta veya tamamen değiştirilmektedir. Örneğin; Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri komisyonlar oluşturarak bu ülkelerdeki eğitimin kalitesini artırmak için sürekli çalışmaktadırlar. Bu süreçte, üst düzey düşünme yetenekleri, bilgi ve iletişim teknolojileri, yapısalcı veya yaşam temelli öğrenme yaklaşımları, alternatif ölçme - değerlendirme yaklaşımları gibi kavramlar öğretim programlarında yeni eğilimler ve ortak kavramlar olarak tanıtılmaktadır. Ülkemiz açısından bakıldığında Ortaöğretim Fizik Dersi Öğretim Programı yirmi yılı aşkın bir süredir önemli bir değişikliğe uğramamıştır. Bu program, davranışçı öğrenme kuramını temel almıştır. Bu süreçte hazırlanan fizik ders kitapları, öğretmenlerin kitaplardaki bilgileri daha çok düz anlatım yöntemi kullanarak sunabilecekleri bir tarzda yazılmıştır. Çağımızda ise öğrencinin aktif olduğu, yaparak - yaşayarak bilgiye ulaştığı, öğrencinin zekâ türüne uygun öğretilerle kavramların irdelendiği, değerlendirmede alternatif ölçme - değerlendirme yaklaşımının birçok tekniğinin kullanıldığı ve performans gelişimine odaklanan öğrenme kuramlarının savunulduğu fikirler ön plana çıkmaktadır. Dolayısıyla bu fikirleri yansıtacak fizik ders kitaplarına ihtiyaç duyulmaktadır. 2008 yılında geliştirilen 11. Sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı’nın çağa uygun öğrenme anlayışlarına paralel şekilde, hızlı değişimlere ayak uydurabilecek, esnek ve dinamik bir yapıya sahip olduğuna inanılmaktadır. 2008 11. Sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı’nın temel yapısı aşağıdaki modelde gösterilmiştir. Aşağıdaki modelde beceri ve bilgi kazanımları sırasıyla ağaç, kök ve meyve ile temsil edilmektedir. Bilgi ve beceri kazanımlarının dönüşümlü olarak birbirini desteklediğini göstermek için modelde su damlası benzetmesi kullanılmıştır. MANYETİZMA %16 MODERN FİZİK %23 KUVVET VE HAREKET DALGALAR %23 %10 %12 YILDIZLARDAN YILDIZSILARA %16 Problem Çözme Becerileri Problem Çözme Becerileri Bilişim ve İletişim Becerileri Bilişim ve İletişim Becerileri Fizik Teknoloji Toplum Çevre Kazanımları Fizik Teknoloji Toplum Çevre Kazanımları Tutum ve Değerler Tutum ve Değerler 2008 11. Sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı’nın Temel Yapısı (MEB, 2008). Yeni programın başarıya ulaşması için öncelikle Fizik Dersi Öğretim Programlar’ımıza yeni giren Yaşam (Bağlam) Temelli Öğrenme ve Yapısalcı Öğrenme Yaklaşımları; Problem Çözme Becerileri (PÇB), Bilişim ve İletişim Becerileri (BİB), Fizik - Teknoloji - Toplum - Çevre (FTTÇ) Yaklaşımı, Tutum ve Değerler (TD) ve Alternatif Ölçme ve Değerlendirme Yaklaşımı gibi konu veya kavramların öğretmenler tarafından çok iyi bir şekilde anlaşılması gerekmektedir. Bu kavramlar aşağıda özetlenmiştir. A. Yaşam (Bağlam) Temelli Öğrenme Yaklaşımı: Yeni programlarda bağlam kavramı; 7 öğrencilerin günlük yaşantıda karşılaştığı veya karşılaşabileceği gerçek bir durumdan, bir olaydan, bir olgudan veya günlük yaşantıda kullandığı veya yakından tanıdığı bir teknolojik araçtan yola çıkarak ünitede verilmek istenen konu veya kavramları, ilişkilendirme anlamında kullanılmaktadır. Okul bilgisi ile yaşam bilgisinin birbiriyle olan ilişkisi, fizik kitaplarına çok az yansıdığından ülkemizde birçok öğrenci, fizik derslerini sıkıcı bulmakta ve haklı olarak “Bu dersleri bizlere niçin okutuyorlar? Fizik derslerinde anlatılan bilgilerle gerçek yaşantımızda hangi sorunlarımızı çözebiliriz?” gibi sorular sormaktadırlar. Geleneksel fizik kitaplarında ve derslerinde bu soruların cevaplarını bulamayan öğrencilerin fizik derslerine olan ilgileri azalmakta ve öğrenciler buna paralel olarak fizik derslerinde başarısız olmaktadırlar. Ayrıca fizik derslerini seçen öğrenci sayısında her geçen gün bir düşüş yaşandığı da gerçektir. Bağlam temelli öğrenme yaklaşımı; öğrencilerin günlük yaşantıda karşılaştıkları bir olayı veya günlük yaşantıda kullandıkları ve yakından tanıdıkları teknolojik bir aracı temel alarak ünitede geçen konu veya kavramların bu olay veya araç ile olası bağlantılarını kuran bir yaklaşımdır. Yapısalcı öğrenme kuramı ile iç içe olduğu bilinen bu yaklaşımın amacı, öğrencilerin edindikleri bilgileri yeni durumlara transfer edebilmelerini sağlamaktır. Bağlamsal öğrenmede çok etkili olduğu bilinen ve kullanılan stratejiler; çok etkili olarak bilinen öğretmenleri kapsayan çalışmalardan elde edilen sonuçlar, öğretmenlerin derslerinde vurgu yaptıkları beş önemli hususu ortaya çıkarmıştır. Bu konular bağlamsal öğrenme yaklaşımının benimsediği stratejiler olarak tanımlanmıştır. Bunlar; a) İlişkilendirme: En kuvvetli bağlamsal öğrenme stratejisi olarak kabul görmektedir. Öğrencilerin ön bilgileri ve hayat tecrübeleri ile öğrenecekleri bilgiler arasında ilişki kurmaları bilgileri anlamlı öğrenmelerini sağlayacaktır. Öğrenciler genellikle yeni bilgiyi, benzer bilgilerle rahatlıkla ilişkilendiremezler. Bu nedenle öğretmenler öğrencilere gerçekle uyumlu durumlar sunmak için bu süreci dikkatle planlamalı ve örneklendirilen olayları gerçek yaşam kesitinden almalıdırlar. Öğrencilerin ilgisini çekmek amacıyla günlük yaşantıda karşılaşılan olaylar ve kullanılan teknolojik araçlarla ilgili kavramlar arasında bağlantılar kurarak derse başlamak da öğrencilerin fiziğe karşı olan tutumunu pozitif yönde etkileyecektir. b) Tecrübe etme: İlişkilendirme; öğrencilerin sınıfa getirdikleri yeni bilgileri, birikimleri ve ön bilgileri birleştirmeleriyle mümkündür. Öğrenciler tecrübe ve ön bilgi yönünden yeterli düzeye ulaşmamışlarsa, bu ilişkileri görmeleri oldukça zordur. Bu aşama, daha çok onların karşılaşacakları yeni bir durumu anlamalarında veya bir problemi çözmelerinde gerekecek bilgi ve becerileri geliştirmeleri için kullanılır. Bu aşamada öğrencilerin keşfetme, bulma, icat etme yolu ile yaparak ve yaşayarak öğrenmeleri gerekir. Laboratuvarlarda yapılan deney veya etkinliklerin yanında, problem çözme aktiviteleri (öğrencilerin problem çözme becerisi, analitik düşünme, iletişim kurma, grup etkileşimini geliştirme) ve soyut kavramları model ve benzetimler kullanarak anlamaları kritik öneme sahiptir. c) Pratik yapma / Uygulama: Öğrencilerin kavramları gerçek yaşamda kullanıp bunlardan fayda sağlamak için gayret sarf ettikleri aşamadır. “Günlük yaşantıda hangi olaylar veya teknolojiler öğrendiğim kavramlarla ilişkilidir?” düşüncesi ile hareket eden öğrenciler, günlük yaşantıdan bulabildiği kadar özel örnekler bulur ve bu örneklerle öğrenilen kavramın nasıl bir bağlantı içerisinde olduğunu sorgularlar. Onların bu süreçte, öğrenilen bilgilerin pratikte bir işe yaradığı veya merak ettikleri olayların açıklamalarına katkı sağladığı yönünde bir anlayış geliştirmeleri mutlaka sağlanmalıdır. ç) İş birliği oluşturma / Grupla çalışma: Grup çalışmaları bireysel çalışmalara oranla öğrenci başarısını ve motivasyonunu oldukça artırdığı kabul gören bir ilkedir. Problem çözme aktiviteleri, çoğu zaman gerçekle iç içe olduğundan karmaşıktır. Öğrenciler, bireysel çalıştıklarında ve öğretmenlerinden yardım alamadıklarında çalışmaları, çoğunlukla olumsuz olarak neticelenmektedir. Oysa öğrenciler, problemler üzerinde küçük gruplar oluşturarak iş birliği içinde çalışırlarsa dışarıdan küçük bir yardımla problemi çözebilirler. Çünkü öğrenciler akranlarıyla birlikte çalıştıklarında bireysel stres ve kaygı düzeyleri azalır. Arkadaşlarına rahatlıkla sorular sorar, fikirlerini başkası ile paylaşır ve kendilerine olan güven duygularını geliştirirler. Bu yolla fikir veya bilgilerinin test edilmesini veya değerlendirmesini öğrenirler. Bu süreçte öğretmen duruma uygun biçimde, bazen yönlendirici, motive edici, bilgi veya kaynak sağlayıcı, bazen açıklayıcı gibi çeşitli roller üstlenebilirler. Fakat hiçbir zaman dersi anlatan bir birey olmazlar. d) Transfer etme: Öğrenilen bilginin, henüz öğrenilmemiş yeni bir duruma uyarlanması veya 8 öğrencilerin dikkatini çekmemiş yeni bir olayla ilişkilendirmesinin sağlanmasıdır. Bilginin transferi hem ders içi hem de ders dışı durum veya olaylar üzerine yapılabilir. Ders dışı ilişkilendirmelerle öğrenciler, öğrendikleri bilgi veya kavramaların farklı disiplinlerdeki yerini ve ilişkilerini kavrarlar. Öğrencinin algılamada zorluk çektiği yeni bir teknolojiyi veya kavramı anlamada ve günlük yaşantıda daha önce çözemediği bir problemi çözmede bilgilerini kullanma, bu strateji kapsamında ele alınır. B. Yapısalcı Öğrenme Yaklaşımının 5E Modeli a) Girme aşaması: Öğrencilerin eski fikirlerinin farkında olmalarının sağlanması amacıyla konu hakkında bildiklerini tanımlamalarına yardımcı olunur. Bu aşamada eğlendirici, merak uyandırıcı bir girişle derse başlanır ve öğrencilere anlatılacak olayın nedeni hakkında sorular sorulur. Burada önemli olan öğrencilerin doğru cevabı bulmaları değil, değişik fikirler ileri sürmeleri ve soru sormaya özendirilmeleridir. b) Keşfetme aşaması: Öğrenciler birlikte çalışıp deneyler yaparak, öğretmenin yönlendirebileceği bilgisayar, video ya da kütüphane ortamında çalışarak sorunu çözmek için düşünceler üretirler. Bu düşünceler öğretmenin süzgecinden geçerken olayı çözümlemek için becerilere ve çözüm yollarına dönüştürülür. Bu aşama öğrencilerin en aktif oldukları aşamadır. c) Açıklama aşaması: Bu basamakta öğretmen, öğrencilerin yetersiz olan eski bilgilerini daha doğru olan yenileriyle değiştirmelerine yardımcı olur. Modelin öğretmen merkezli aşamasıdır. Öğretmen, formal tanımları ve bilimsel açıklamaları yapar; öğrencilere karşılaştıkları durumlarla ilgili düşünceleri açıklamaları ve problemleri çözmeleri için yardımcı olur. Ayrıca çözüm yolları ile ilgili açıklamalarda bulunmalarını sağlar. Gerektiği durumlarda temel bilgi düzeyinde açıklamalarda bulunarak öğrencilere yardımcı olur. ç) Derinleşme aşaması: Bu aşamada öğrenciler kazandıkları bilgileri veya problem çözme yaklaşımını; yeni olaylara ve günlük yaşantıda karşılaştıkları problemlere uygularlar. Bu yolla zihinlerinde daha önce var olmayan yeni kavramları öğrenmenin yanında yeni elde ettikleri bilgileri, formal terimleri, tanımları kullanmaları ve yeni durumlarda anlayışlarını sergilemeleri yönünde teşvik edilirler. d) Değerlendirme aşaması: Öğretmenin, öğrenciler problem çözerken veya çeşitli etkinlikler yürütürken izlediği ve gerektiğinde onlara açık uçlu sorular sorduğu bir aşamadır. Bu aynı zamanda yeni kavram ve becerileri öğrenmede öğrencilerin kendi gelişmelerini değerlendirdikleri aşamadır. C. Problem Çözme Yaklaşımı (PÇB) Problem, öğrencinin karşılaştığı bir olayı sahip olduğu mevcut bilgi ile açıklayamaması biçiminde ifade edilebilir. Problem çözme sürecinde öğrenci karşılaştığı durumu tanımlar, çözüm için öneriler geliştirir, bunları test eder ve sonuca ulaşır. Bu özelliklerden dolayı problem çözme bir öğretim yaklaşımı olarak kullanılabileceği gibi araştırma yöntemi olarak da kullanılabilir. Problem çözme yaklaşımının kullanılması için öğrencilerin bazı yeterliliklere sahip olmaları, gerekmektedir. Öğrencilerin problemi çözebilecek ön bilgi, beceri ve zihinsel yeterliliğe sahip olmaları, problem çözme becerilerine sahip olduklarının bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Öğrencilerin problem çözme becerilerinin geliştirilmesini sağlamak için aşağıda verilen altı basamak takip edilebilir: 1. Problemi tanımlama 2. Geçici hipotezler oluşturma 3. Probleme çözüm yolu oluşturma 4. Veri toplama 5. Sonuç çıkarma 6. Sonuçları test etme Bu yaklaşımda, üründen ziyade öğrencilerin problem çözme sürecinde kazandıkları deneyim ve becerilere önem verilmelidir. Bununla birlikte öğretmene problem çözme sürecinde düşen görev ve sorumluluklar şu şekilde sıralanabilir: 1. Öğrencileri problem çözmeye hazırlama a. Öğrencinin ilgisini çekebilecek etkinlikler tasarlama b. Problemin algılanmasını sağlayacak düzeyde etkinlikler tasarlama c. Problemin çözüm yolunu öğrencilerin, öncelikle zihinlerinde canlandırmalarını sağlama ç. Problem çözümünde takip edilebilecekleri işlem basamaklarını tasarlama 9 2. Benzer problemlerle öğrencileri karşılaştırma 3. Problemi öğrencilerin seviyelerine göre sunma 4. Problemin öneminin farkında olmalarını sağlama 5. Öğrencileri, problemin çözümünün sağlayabileceği katkılardan haberdar etme 6. Öğrencilerin gerekli araç - gereci kolay temin etmelerini sağlama 7. Gerektiğinde öğrencilerin, uzmanlarla iletişime geçmelerine yardımcı olma 8. Öğrencilerin ulaştıkları çözümü diğer problemlerin çözümünde kullanabileceklerini onlara fark ettirme 9. Problemin çözüm sürecini değerlendirme 11. Sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı’nda yer alan problem çözme becerileri bu kitabın sonundaki eklerde verilmiştir. Ç. Bilişim ve İletişim Becerileri (BİB) Günümüzde bilgiye ulaşmada İnternet ve bilgisayar gibi teknolojik ürünler önemli bir yer tutmaktadır. Bu nedenle 11. Sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı, bilişim çağının en önemli gereksinimlerinden olan temel bilgi teknolojilerini ve iletişim becerilerini öğrencilere kazandırmak için bilişim ve iletişim becerilerine özel önem vermiştir. Bu becerilere sahip olan öğrenciler; ihtiyaç duyduğu her konuda teknolojinin tüm olanaklarını kullanmak suretiyle sistematik bir hazırlık evresinden geçerek istediği bilgiye ulaşabilme, bu bilgileri en etkin şekilde işleyerek yorumlayabilme ve sunabilme becerilerini de kazanacaktır. Bilişim ve iletişim beceri kazanımlarının gelişmesini sağlayabilmek amacıyla etkinlikler hazırlanmış ve bu etkinlikler kitap içerisinde farklı yerlerde metin-görsel ilişkisi kurularak sunulmuştur. 2008 11. sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı’nda yer alan bilişim ve iletişim becerileri bu kitabın sonunda yer alan eklerde verilmiştir. D. Fizik-Teknoloji-Toplum-Çevre Becerileri (FTTÇ) Bu beceriler; fizik ile toplum, teknoloji ve çevre arasındaki ilişkileri anlama, yorumlama ve geliştirmeyi sağlayan kazanımları içermektedir. 2008 Yılı 11. Sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı’nda yer alan FTTÇ kazanımları bu kitabın sonundaki eklerde verilmiştir. E. Tutum ve Değerler (TD) Bu beceriler; öğrencileri bilimsel ve teknolojik bilgiler edinmeye, bu bilgilerin sadece kendisi için değil, karşılıklı olarak toplumun ve çevrenin yararına yönelik kullanılmasını destekleyen tutum ve değerleri geliştirmeye teşvik etmektedir. 2008 Yılı 11. Sınıf Fizik Dersi Öğretim Programı’nda yer alan TD kazanımları bu kitabın sonundaki eklerde verilmiştir. F. Alternatif Ölçme-Değerlendirme Yaklaşımları a) Alternatif ölçme ve değerlendirme: Tek doğru cevabı bulunan çoktan seçmeli testlerin de içinde bulunduğu geleneksel değerlendirme tekniklerinin dışında kalan ve öğrenme ürünü ile birlikte öğrenme sürecinin de değerlendirildiği ölçme ve değerlendirme yaklaşımıdır. Alternatif ölçme ve değerlendirmede en temel amaç, öğrencilerin istenilen alandaki bilgi ve becerilerini ölçmek için o alanla ilgili öğrencilere bir görev verip onların o görevdeki etkinliklerini, geçerlik ve güvenirlikleri sağlanmış ölçme araçları kullanarak tespit etmektir. b) Performans değerlendirme: Ürün seçki dosyası (portfolyo), kavram haritaları, yapılandırılmış grid, tanılayıcı dallanmış ağaç, bulmaca, kelime ilişkilendirme, proje, drama, görüşme, rapor, gösteri, poster, matris bulmaca, grup veya akran değerlendirmesi, kendi kendini değerlendirme gibi alternatif ölçme-değerlendirme teknikleri olarak ifade edilebilir. Kitap hazırlanırken bilgiyi ölçmenin yanında beceriyi de ölçebilen alternatif ölçme-değerlendirme tekniklerinin kullanılması benimsenmiş ve içerikte, mümkün olduğunca bu tekniklerden faydalanılmıştır. Bununla birlikte açık uçlu soru, çoktan seçmeli test, boşluk doldurma, doğruyanlış, eşleştirme gibi ölçme-değerlendirme tekniklerinden de yararlanılmıştır. Bu yeni yaklaşımın başarılı olmasında; öğretmenlerin öğrencilerine etkili bir rehberlik yapmaları, zengin ve iş birlikçi öğrenme ortamları sunmaları; öğrencilerin deneyimlerini, becerilerini ve okul bilgilerini ilişkilendirebilecekleri sosyal, kültürel ve teknolojik çevre zenginliğinin sağlanması kritik öneme sahiptir. Bağlama dayalı materyaller sayesinde fiziğin günlük yaşantıdaki yeri, hayatla olan iç bağlantıları, nerede hangi sorunların çözümünde kullanıldığı, çeşitli bağlamlarla (günlük yaşantıdan hikâyeler, gerçek yaşam olayları ve günlük 10 yaşantıda kullanılan bir teknolojik araç vb.) ilişkilendirilerek fizik bilgi veya kavramlarının derinliği öğrencilere mutlaka kavratılmalıdır. Bu kitap hazırlanırken; öğrencilerin öğrenirken zevk almaları, bazen sahip oldukları beceriler ile bilgilere erişebilirken bazen de sahip olduğu bilgiler ile becerilerini geliştirdikleri, yaratıcı ve kritik düşünebilmeleri ve öğrenimlerinden kendilerinin sorumlu olmaları gibi anlayışlar göz önünde tutulmuştur. Kitapta, üniteler fizik dersi öğretim programının kazanımları doğrultusunda bir veya birkaç bağlam dikkate alınarak ve öğrencilerin karşılaşabilecekleri olaylarla ilişkilendirilerek işlenilmiştir. Kitaptaki bilgiler ve etkinlikler yapısalcı öğrenme kuramına uygun, bağlamsal öğrenmede kullanılan stratejilerin doğasını yansıtabilecek bir yapıda hazırlanmaya çalışılmıştır. Öğrenciden beklenen kazanımlar: ● Öğrencilerin Dünya hakkında meraklı olmaları ve Dünya’yı anlamaya yönelik araştırmalar yapmaları, ● Öğrencilerin bilimsel ve teknik konularla ilgilenmeleri; fiziğe karşı ilgi, hayranlık ve olumlu tutum geliştirmeleri, ● Öğrencilerin bilimsel araştırmaların süreçlerini anlamaları, fiziğin açıklayıcı yapısı ve bilgileri hakkında genel bir fikir elde etmeleri, ● Bu fikirlerin niçin önemli olduğunu fark etmeleri, ● Şimdiki ve daha sonraki bağlamlarında günlük içerikte almak istedikleri kararların altında yatan mantığın farkına varmaları, ● Bilimsel bir konuyla ilgili raporları eleştirel olarak inceleyebilmeleri ve anlayabilmeleri, ● Fen konuları ile ilgili sürece aktif bir şekilde katılmaları ve sorunlar hakkında kişisel bakış açılarını ifade edebilmeleri, ● Daha geniş öğrenci kitlesini teşvik etmek için fiziğin ayrıntılı bir uygulamasını sağlayabilme, ● Hem ilgileri hem de mesleki amaçları için gerektiğinde başka bilgileri elde edebilmeleri, şeklinde sıralanabilir. Öğrenme Sürecinde Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar 1. Bilgi verme yerine bilgiye ulaşma yolları; etkinlikler, projeler, posterler ve performans ödevleri yardımıyla öğretilmeye çalışılmıştır. 2. İnternet ve bilgisayardan faydalanmak, bu alandaki deneyimleri artırmak için öğrenci birçok durumda bilişim teknolojilerine yönlendirilmiştir. Bu yolla, öğrencilerin bilgiye en kısa zamanda ve etkili olarak ulaşmaları amaçlanmıştır. 3. Kavram yanılgısını giderme ve kavramsal değişimi sağlamak için her ünitede olası kavram yanılgılarına özel vurgu yapılarak bunların etkinlikler yolu ile giderilmesi amaçlanmıştır. 4. Ünitelerdeki kazanımlar, bağlam temelli olacak şekilde yapısalcı öğrenme kuramında yer alan 5E modeli ile iç içe işlenerek öğrencilerin becerileri ve tutumlarında arzu edilen değişimlerin ve gelişimlerin sağlanmasına çalışılmıştır. Bu yolla fizikte amaçlanan konu ve kavramlar hem bağlamla ilişkilendirilmiş hem de öğrenciyi merkeze alan çağdaş öğretim, yöntem ve teknikleriyle fiziğin öğretilmesi sağlanmıştır. 5. İlköğretim fen ve teknoloji öğretim programlarında olduğu gibi 2008 Yılı 11. Sınıf Fizik Ders Programı’nda yer alan üniteler, disiplinler ve sınıflar arasında sarmal yapının doğasına uygun ilişkilendirmeler yapılmıştır. 6. Program; klasik ölçme - değerlendirmeyi dışlamamakla birlikte, alternatif ölçme değerlendirme ve performans gelişimi odaklı ölçme - değerlendirmeyi ön planda tutmuştur. Başarılar getirmesi dileğimle Editör Prof. Dr. Salih ÇEPNİ 11 KİTABIMIZI TANIYALIM Kazanımların Renklendirilmesi Kitabın tamamından fizik dersini üç veya dört saat seçen öğrenciler sorumludur. Fizik dersini iki saat seçen öğrenciler ise siyah renkle yazılan kazanımlardan sorumludur. Kazanımlar, müfredatın bu ayrımına göre renklendirilmiştir. Araç ve Gereçler Etkinlik Etkinliklerin gerçekleştirilmesinde kullanılacak araçlar ve gereçler sıralanır. Öğrencilerin, verilen araç - gereçleri kullanarak istenilen bilgiyi kendi gayretleriyle keşfetmeleri için yapmış oldukları çalışmalardır. 8. Etkinlik Newton Beşiği çler e Gere Araç v iği ton beş ● New Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını dikkate alarak görev paylaşımı yapınız. 2. Newton beşiğinde dışta kalan özdeş kürelerden birini düşeyden bir miktar ayırınız. 3. Ayırdığınız küreyi serbest bırakmadan önce diğer kürelerin nasıl hareket edeceği konusunda tartışarak bir öngörüde bulununuz. Araştıralım Öğrenilen kavramlar irdelenerek günlük yaşantıyla bağlantı kurmaları için farklı kaynaklardan da araştırılır ve elde edilen sonuçlar sınıfla paylaşılır. 12 Araştıralım Yüklü iletkenin elektriksel alanındaki bir yükün sahip olduğu elektriksel potansiyel enerji ile herhangi bir gezegenin sahip olduğu genel çekim potansiyel enerjisinin benzetilip benzetilemeyeceğine dair bir araştırma yapınız. Şayet benzetilebiliyorsa bu benzetmede nelerin birbiriyle benzetilebildiğini, istisnalar olup olmadığını belirleyiniz. Örnek kayıpları ihmal edilecektir.)? Şekildeki 1 kg’lık kütle durmakta olan kütleye çarpıyor. Onu aynı yönde fırlatırken kendisi zıt yönde hareket ediyor. Buna göre çarpışma sonrası hızlar kaç m/s’dir (Çarpışma esnasında sürtünmeden dolayı enerji Proje Ödevi Yaratıcılık Problem Çözme Becerisi ● Bilişim ve İletişim Becerisi ● ● Öğrencilere keşfettikleri bilgileri kullanma yeteneği kazandırılır. Proje Ödevi Güneş Paneli Yapıyoruz Beklenen Performans Örnek Değerlendirme Dereceli Puanlama Anahtarı Süre Keşfedilen bilgiler öğrencilerce bir sistem içinde uygulamaya dönüştürülür. 2 Hafta Bu Ünitede Neler Öğreneceğiz? KONULAR Ünitenin ana konularını ve elde edilecek kazanımları içerir. * LUNAPARK * HABERLEŞME UYDUSU TÜRKSAT * BOĞAÇ HAN HİKÂYESİ * SU ÇEKEN DEVE * ACEMİ ŞOFÖR * İKİ MİLYON IŞIK YILI UZAKTAKİ GEZEGEN * REKOR DENEMESİ * KÜÇÜK SANAYİ ÇARŞISI Bu ünitede; Kuvvetin döndürme etkisini matematiksel olarak inceleyerek itme ve momentum kavramlarını, iş ve enerji teoremini açıklayacağız. Enerji dönüşüm bağıntılarını ve denge koşullarını irdeleyeceğiz. Denge koşullarını sabit makinelere uygulayacağız. Ağırlık ve kütle merkezini, gezegenlerin hareketlerini, açısal momentumun varlığını ve bazı olayların açısal momentumun korunumu ile açıklandığını keşfedeceğiz. 13 Problem Çözelim Problem Çözelim Günlük yaşantıda Problem Durumu Salih ve babası satın aldıkları ikinci el otomobille yolculuğa karşılaşılabilecek sorunlara çıkarlar. Yolculuk esnasında büyük bir gürültüyle otomobil durur. çözüm aranır. Tekerlek patlamıştır. Tekerleği değiştirmek için işe koyulurlar fakat bijonlar sıkışmıştır. Güçleri bijonları sökmeye yetmez. Babası Salih’ten bu işi çözmesini ister. Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Bu problemdeki değişkenleri belirleyiniz. Performans Görevi Performans Görevi Mıknatıslar ve Hız Beklenen Performans Problem Çözme Becerisi ● Bilişim ve İletişim Becerisi ● Değerlendirme Süre Dereceli Puanlama Anahtarı 1 Hafta Belirlenen sorulara cevap bulabilmek için yönlendirmeler eşliğinde araştırma yapılır. Görev İçeriği: Hızla küreselleşen dünyada ülkelerin sınırları LUNAPARK Ünitenin Bağlamı Ünitede geçen kavramların günlük yaşantıda karşılaştığımız olay veya teknolojik araç - gereçlerle ilişkilendirilmesidir. Sarp fizik dersini çok seven, etrafındaki nesneleri ve olayları fizik ilkeleriyle açıklamaya çalışan bir öğrencidir. Bir hafta sonu arkadaşlarıyla lunaparka gider. Buradaki eğlence düzeneklerinin işleyişi dikkatini çeker. Sarp, bu düzeneklerin çalışma ilkelerini merak eder ve düşüncelere dalar. Tam o sırada gözü çocukları taşıyan trene takılır. Tren rayın en yüksek noktasından aşağıya doğru hızlanmaktadır. Sarp, trenin büyük bir kinetik enerjiye sahip olduğunu düşünür. Pano Oluşturalım Pano Oluşturalım Öğrenilen kavramlar derinlemesine irdelenerek Roketlerin boşlukta ilerlemesinin hangi fiziksel kurala bağlı günlük yaşantıyla bağlantıları olarak gerçekleştiğini araştırınız. farklı kaynaklardan araştırılır • Araştırmanızı yaparken internet, kütüphane ve bu konuda yazılmış bilimsel makalelerden yararlanabilir, fizik ve makine ve elde edilen sonuçlar mühendisleri ile görüşebilirsiniz. okul veya sınıf panosunda sergilenir. 14 Düşünelim Hatırlayalım Öğrendiğiniz bu kavramları hatırlayarak aşağıdaki çizelgeye benzer bir çizelgeyi defterinize oluşturarak doldurunuz. Kavramlar Açıklama Düşünelim - Hatırlayalım Önceki yıllarda veya ünitelerde öğrenilen kavramların hatırlandığı bölüm. Yıldız Pekiştirelim Gezegenlere ait kütle ve yarıçap büyüklüklerini araştırarak gezegenler için kurtulma hızlarını hesaplayınız. Defterinizde aşağıdaki çizelgeye benzer bir çizelge oluşturup elde ettiğiniz sonuçlardan faydalanarak boşlukları doldurunuz. Gezegen İsmi Gezegenin Kütlesi (kg) Gezegenin Yarıçapı (km) Kurtulma Hızı (km/s) Pekiştirelim Ünitede işlenen konu ve kavramların kalıcı hâle getirildiği bölüm. Merkür Venüs Mars Satürn Neptün Tartışalım Tartışalım Bazı kavramların araştırılıp Bir roket, Ay yüzeyinden mi Dünya yüzeyinden mi daha kolay sonuca ulaşmak için tartışıldığı kurtulabilir? Tartışınız. bölüm. ÜNİTE İLE İLGİLİ SORULAR Değerlendirme Soruları A. Aşağıdaki ifadelerde boş bırakılan yerleri tabloda verilen kelimelerle uygun şekilde tamamlayınız. güç kütle ve hızına eliptik enerji kararlı ve kararsız düzgün hareket 1. Cismin sahip olduğu ……………………….. bağlıdır. kinetik Klasik ve yeni yaklaşımlarla oluşturulmuş ölçme ve değerlendirmelerdir. Öğrencilerin üniteyle ilgili öğrendikleri bilgiler; anlam çözümleme tabloları, dallanmış ağaçlar, doğru - yanlış soruları, açık uçlu sorular ve boşluk doldurmalı sorular yoluyla değerlendirilir. enerji 15 GÜVENLİK SEMBOLLERİ AÇIK ALEV UYARISI Bu sembol, yangına veya patlamaya sebep olabilecek alev kullanıldığında görülür. ELDİVEN Cilde zararlı bazı kimyasal maddelerle çalışırken eldiven kullanılması gerektiğini hatırlatan uyarı sembolüdür. ELEKTRİK GÜVENLİĞİ Bu sembol, elektrikli aletler kullanılırken dikkat edilmesi gerektiğinde görülür. PATLAMA (İNFİLAK) GÜVENLİĞİ Bu sembol, yanlış kullanımdan dolayı patlamaya sebep olacak kimyasal maddeleri gösterir. GÖZ GÜVENLİĞİ Bu sembol, gözler için tehlike olduğunu gösterir. Bu sembol görüldüğünde koruyucu gözlük takılmalıdır. KESİCİ CİSİMLER GÜVENLİĞİ Bu sembol, kesme ve delme tehlikesi olan keskin cisimler olduğu zaman görülür. ISI GÜVENLİĞİ Bu sembol sıcak cisimlerin tutulması esnasında önlem alınmasını hatırlatmak içindir. KİMYASAL MADDE UYARISI Bu sembol deriye dokunması halinde yakıcı veya zehirleyici etkisi olan kimyasal maddeler kullanılırken görülür. RADYOAKTİF GÜVENLİĞİ Bu sembol, radyoaktif maddeler kullanırken görülür KIRILABİLİR CAM UYARISI Bu sembol yapılacak deneylerde kullanılacak cam malzemelerin kırılabilecek türden olduğunu gösterir. 16 İÇİNDEKİLER 1. ÜNİTE: MADDE VE ÖZELLİKLERİ Denizler Altında 20.000 Fersah........................................................................................21 Güneş’ten Dünya’mıza Yolculuk.......................................................................................49 Hava Ne Kadar Soğuk?....................................................................................................57 1. Ünite Soruları...............................................................................................................67 2. ÜNİTE: KUVVET VE HAREKET Boğaç Han Hikâyesi.........................................................................................................73 Ayka’nın Merakı...............................................................................................................77 Uydular............................................................................................................................83 Su Çeken Deve..............................................................................................................93 Acemi Şoför....................................................................................................................98 Rekor Denemesi.............................................................................................................102 Küçük Sanayi Sitesi........................................................................................................114 Eşit Olmayan Yıllar..........................................................................................................121 Lunapark........................................................................................................................127 Haberleşme Uydusu Türksat...........................................................................................144 2. Ünite Soruları.............................................................................................................147 3. ÜNİTE: MANYETİZMA Türkkan’ın Gösterisi.......................................................................................................157 Elektrik Motorları............................................................................................................162 Doğru Akım Ampermetresi.............................................................................................173 Cern...............................................................................................................................176 Mıknatıslı Vinçler............................................................................................................180 Pusula................................................................................................................183 Jeneratör......................................................................................................................188 Bisiklet Dinamosu..........................................................................................................201 3. Ünite Soruları.............................................................................................................204 4. ÜNİTE: MODERN FİZİK Termal Kameralar...........................................................................................................211 Otomatik Kapılar.............................................................................................................215 Bilgisayarlı Tomografi (BT)..............................................................................................223 Taramalı Elektron Mikroskobu........................................................................................231 Hologram..................................................................................................................254 4. Ünite Soruları.............................................................................................................266 17 5. ÜNİTE: DALGALAR Ses Kirliliği......................................................................................................................273 Tacoma Narrows Köprüsü..............................................................................................286 Antik Tiyatrolar................................................................................................................288 Gölge Oyunu..................................................................................................................293 Projeksiyon Cihazı.........................................................................................................299 5. Ünite Soruları.............................................................................................................302 Okuma Metni: Süleymaniye Camisi ................................................................................304 6. ÜNİTE: YILDIZLARDAN YILDIZSILARA Hayat Hikâyem...............................................................................................................307 Seti Projesi....................................................................................................................339 6. Ünite Soruları.............................................................................................................358 Cevap Anahtarı....................................................................................................................360 Sözlük.................................................................................................................................368 Ekler.....................................................................................................................................371 Kitapta Kullanılan Semboller................................................................................................375 Uzunluk Birimleri..................................................................................................................375 Fizikte Kullanılan Sabitler.....................................................................................................375 Birimlerin Standart Kısaltmaları ve Sembolleri....................................................................376 Katlar ve Askatlar .................................................................................................................376 Trigonometrik Cetvel............................................................................................................377 Kaynakça..........................................................................................................................378 18 MADDE VE ÖZELLİKLERİ 1. ÜNİTE KONULAR .DENİZLER ALTINDA 20.000 FERSAH .GÜNEŞ’TEN DÜNYA’MIZA YOLCULUK .HAVA NE KADAR SOĞUK ? Bu ünitede; Katı, durgun sıvı ve gazlarda basıncı ve basınç farkından kaynaklanan kaldırma kuvvetini açıklayacağız. Bunun yanı sıra akışkan hızı ile basıncı arasındaki ilişkiyi irdeleyeceğiz. Ayrıca katı, sıvı ve gaz maddelerin sıcaklıkla nasıl genleştiğini veya büzüştüğünü de açıklayacağız. Madde ve Özelikleri DENİZLER ALTINDA 20.000 FERSAH 1886 yılında toplumu ve gemicileri çok heyecanlandıran gizemli bir olay yaşanır. Gemiciler, balinadan daha iri ve zaman zaman ışık saçan bir cisimle karşılaşır. Tıslayan bir sesle su fışkırtan, boyu yüz metreden uzun olan ve inanılmaz bir hızla yer değiştiren bu cisim, sivri kısımları nedeniyle bazı gemilere zarar verir. Bu yüzden herkes onun bir canavar olduğuna inanır. O andan itibaren, nedeni bilinmeyen bütün deniz kazalarına bu canavarın yol açtığı söylentisi yayılır. Batan gemi sayısı artınca Birleşik Amerika Hükümeti, bu canavarı yakalamak için büyük ve güçlü balık avlama gereçleriyle donanmış bir savaş gemisi hazırlatır. Paris müzesinde görevli Doğa Tarihi Profesörü Pierre Aronnax (Pier Aronaks)’ın da bu gemide olması istenir. Tüm tehlikeleri göze alan profesör, yardımcısı Conseil (Konseyl)’i de yanına alarak ekibe katılır. Gemi yola çıkar. Altı ay süren yolculuk esnasında canavarla ilgili hiçbir veri elde edemeyen ekip, nihayet Güney Amerika’nın en uç noktasından Büyük Okyanus’a geçerken canavarla karşılaşır. Canavar o kadar hızlıdır ki ateş etmelerine rağmen onu vuramazlar. Bu sırada, canavarın sivri kısımları savaş gemisine zarar verir. Profesör, yardımcısı ve zıpkıncılar kralı Ned Land (Ned Land) canavarı avlamak için filikalara binerler. Canavarın iki filikanın arasından hızla geçmesi sonucu filikalar birbirini adeta bir mıknatıs gibi çekerek çarpışır. Çarpışma sonrası kendilerini canavarın üstünde bulan Profesör ve arkadaşları büyük bir şaşkınlıkla onun, aslında insan elinden çıkmış metal zırhlı bir makine olduğunu anlarlar. Makinenin içine girebilmek ve oradakilerle iletişim kurabilmek için uğraşırlar fakat başarılı olamazlar. Ertesi gün yüzleri maskeli kişiler onları içeriye alır. Konuklar, makinenin sahibi Kaptan Nemo’nun yanına götürülürken denizaltı dalışa geçer. Bu esnada suyun, denizaltının dış zırhında oluşturduğu ve dev su kabarcıklarının çıkardığı ses onları ürpertir. Kaptan Nemo'nun 21 1. Ünite yanına vardıklarında Profesörün dikkatini duvardaki termometre, hidrometre ve denizaltı dibe indikçe göstergesi yükselen barometre çeker. Kaptan Nemo onlara kendini ve çok para harcayarak yaptığı Nautilus (Natilyus) adlı denizaltıyı tanıtır. Nautilus yeni yolcularıyla seyahatine devam ederken pek çok macera yaşanır. Profesör ve arkadaşlarının Kaptan Nemo ile denizin dibinde avlanmak için yaptıkları yürüyüş bunlardan biridir. Kaptan Nemo, yürüyüşe çıkarken kalın demir saçtan yapılmış hava deposunu onlara verir. Nautilus’un, pompaları sayesinde temiz havayı büyük basınç altında depo ettiği gibi bu alet de havayı 50 atmosferlik basınçla depo etmektedir. Hava depolarını alan Nautilus yolcuları, madenî başlıklarını da takarak denizin dibindeki Crespo (Krespo) Adası denilen ormana giderler. Bu ormanda yürüyüş yapan yolcular, çeşitli av maceralarının ardından Nautilus’a dönerler. Kaptan Nemo, Nautilus’un temiz hava ile dolmasını sağlamak için onu su yüzeyine çıkarır. Bu esnada Profesör ve arkadaşları kaçma teşebbüsünde bulunurlar fakat başarılı olamadıkları için seyahate devam ederler. Güneye gitmeye devam eden Nautilus, güney kutup dairesine ulaştığında buzullarla mücadele eder. Ardından da bir buharlı gemiyle savaşmak zorunda kalan Nautilus o kadar güçlüdür ki kurtulmayı başarır. Seyahat esnasında, Nautilus’un suyun derinliklerine nasıl daldığını, yüzeye nasıl çıktığını, dengesini nasıl sağladığını, su içerisinde nasıl hareket ettiğini, motor ve su sarnıçlarının yapısını, suda nefes alabilen insanların kıyafetlerinin sırrını inceleyen ve yeterince bilgi topladığını düşünen Profesör, arkadaşlarının kaçma teklifini kabul eder. Arkadaşlarıyla karaya en yakın oldukları zamanı beklemeye başlar. Bu sırada Nautilus, Baltık Denizi’nde bir girdaba yakalanır. Profesör ve arkadaşları şans eseri gemiden kurtulmayı başarır ve evlerine dönerler. Kaptan Nemo ve Nautilus’tan bir daha haber alınamaz. Jules Verne DenizlerAltında20.000Fersah Kaptan Nemo pek çok özelliğe sahip denizaltısı Nautilus’u tasarlarken acaba hangi fiziksel temelleri göz önünde bulundur­ muştur? Bu soruya cevap verebilmek için sekizinci sınıfta öğrendiğiniz basınç kavramını bir etkinlikle hatırlayalım. 22 Madde ve Özelikleri 1.Etkinlik HangisiUnaDahaFazlaBattı? çler e Gere Araç v t tik küve ● Plas un ● 1 kg blok t tahta e d a t r cm) ● Dö cm x 2 5 x m (10 c e mometr ● Dina el ● Cetv inesi ap mak ● Hes ● İp ğıt etrik ka ● Milim Nasıl Bir Yol İzleyelim? Tahta Blokların Undaki Batma Miktarı (mm) Kuvvet/ Yüzey Alanı (N/m2) Unla Temas Eden Yüzey Alanı (m2 ) Tahta Blokların Ağırlığı (N) 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Tepsinin içine, derinliği 4 ­ 5 cm olacak şekilde un dökünüz ve unun üzerini cetvel yardımıyla düzleştiriniz. 3. Özdeş tahta blokların ağırlıklarını dinamometreyle ölçünüz. 4. Tahta bloklardan birinin 10 cm x 5 cm’lik, diğerinin 5 cm x 2 cm’lik yüzeyi un kabının 10 cm üzerinde iken yavaşça ve sırayla blokları un kütlesine düşmeye bırakınız. Batma miktarlarını dikkatlice cetvelle ölçünüz. Bulduğunuz değerleri aşağıdakine benzer defterinize çizmiş olduğunuz çizelgeye yazınız. 5. Tahta blokların üstlerine birer blok daha koyarak dördüncü adımdaki işlemleri tekrarlayınız. Kuvvet 6. Yüzey alanı ile tahta blokların undaki batma miktarı grafiklerini milimetrik kâğıda çiziniz. 10 cm x 5 cm temas yüzeyli tahta blok 5 cm x 2 cm temas yüzeyli tahta blok Üst üste konulmuş 10 cm x 5 cm temas yüzeyli tahta bloklar Üst üste konulmuş 5 cm x 2 cm temas yüzeyli tahta bloklar 23 1. Ünite Sonuca varalım Kuvvet ile tahta blokların undaki batma miktarı arasında nasıl bir ilişki vardır? 1. Yüzey alanı 2. Ölçme sonuçlarından elde ettiğiniz veriler ne anlama gelir? Tartışınız. 3. Çizmiş olduğunuz grafik sizce ne anlama gelir? Açıklayınız. Sekizinci sınıf fen ve teknoloji derslerinde basıncı, birim yüzeye etki eden dik kuvvet olarak öğrenmiştiniz. Buna göre basınç; P= F A 1 F dır. A Burada; P : Basıncı, F : Yüzeye uygulanan dik kuvvetin büyüklüğünü, A : Yüzey alanını ifade eder. Uluslararası Birim Sistemi (SI)’nde basınç, Pascal (Pa); yüzeye uygulanan dik kuvvetin büyüklüğü, Newton (N); yüzey alanı, metre kare (m2) ile gösterilir. Yandaki şekilde masanın üzerindeki bardak ağırlığından dolayı masaya temas ettiği A yüzeyine bir P basıncı uygulamaktadır. Dokuzuncu sınıfta maddenin hangi hâlde olursa olsun yer çekimli ortamda bir ağırlığının olduğunu ve bundan dolayı maddelerin bulunduğu yüzeye kuvvet uyguladığını öğrenmiştiniz. Buradan hareketle, basınç tanımının katı, sıvı ve gazlar için geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Basınç skaler bir büyüklüktür1. Basıncın skaler bir büyüklük olmasıyla ilgili merak ettiklerinizi http://www.biltek.tubitak.gov.tr adresinden öğrenebilirsiniz. 24 Madde ve Özelikleri Katılar kendilerine uygulanan kuvveti, doğrultusunu ve büyük­ lüğünü değiştirmeden dik olarak iletirken basıncı aynı doğrultu ve büyüklükte her zaman iletemezler. Bir çiviye başparmağınızla şekildeki gibi kuvvet uyguladığınızda kuvvetin büyüklüğü çivinin baş ve uç kısmında aynı iken basınç aynı büyüklükte iletilmez. Bu nedenle işaret parmağınız acır. Çünkü çivinin baş kısmının yüzey alanı büyük olduğundan basıncı küçük, çivinin uç kısmının yüzey alanı küçük olduğundan basıncı büyüktür. Bir başka ifadeyle; P1= F1 / A1 P2 = F 2 / A2 → N2 → F2 → F1 → N1 F1 = F2 olduğundan P2 > P1 olur. Kaptan Nemo’nun, Nautilus’u tasarlarken diğer gemilerden korunması amacıyla yüzeyine niçin sivri uçlu metaller yerleştirdiğini anlamak zor olmayacaktır. Katılarda basıncı birkaç örnekle inceleyelim. Örnek Dikdörtgen biçimindeki özdeş 3 cisimden oluşmuş cisimleri şekildeki gibi 1, 2 ve 3 numaralı konumlara getir­ diğimizde zemine sırasıyla P1, P2 ve P3 basınçlarını uygulamaktadırlar. Bu ba­ sınçlar arasında nasıl bir ilişki olduğunu bulalım. 2 1 A1 3G 3 A2 3G 1 2 A3 3G 3 Çözüm Katılar bulundukları yüzeye ağırlıkları kadar kuvvet uygular. Özdeş cisimlerin her birinin ağırlığına G dersek bu üç farklı konumun her birinde toplam ağırlık 3G olur. Bu durumda; P1 = 3G A1 P2 = 3G A2 P3 = 3G olur. A3 A1 ve A3 yüzeyleri eşit ve büyük olduğundan P1 ve P3 eşit ve P2 küçük olur. Buna göre; P2 > P1 = P3 tür. 25 1. Ünite Örnek Özgül kütleleri, taban alanları ve yükseklikleri veri­ len şekildeki silindirlerin A1 ve A2 tabanlarına yaptığı ba­ sınçlar P1 ve P2 ise P1 / P2 yi bulalım. Çözüm Silindirlerin yüzeye uyguladığı basıncı bulmak için kütlelerinin bilinmesi gerekir. m formülüne göre m = d V olur. Silindirin kütlesi, d = V Silindirin hacmi, V = A.h olduğundan m = d A h olur. Üstteki silindirin kütlesi m1 = 8.d.A.h, Alttaki silindirin kütlesi m2 = d.4A.4h değerindedir. Buradan; 2m1 = m2 olur. G1 = G ise G2 = 2G olur. P= F G m.g olup buradan; P = = ’dır. A A A A1 ve A2 yüzeylerine yapılan basınçlar ise; G G P1 = 1 = , A1 A G + G2 G + 2G 3G P2 = 1 = = olur. A2 4A 4A Buradan; é Gù ê ú êë A úû P1 4 = = olarak hesaplanır. é 3G ù 3 P2 ê ú êë 4A úû Katıların temas ettikleri yüzeye uyguladığı basınçtan, günlük yaşantının birçok alanında yararlanılmaktadır. Keskinliğini artırmak için bıçakların bilenmesi, futbolcuların çim sahada kaymalarını önlemek için ayakkabılarının altına çiviye benzer parçaların eklenmesi buna örnektir. Burada amaç temas eden yüzeyi küçülterek basıncı artırmaktır. Bıçak bileme 26 Madde ve Özelikleri Tren vagonlarında tekerlek sayısı artırılarak trenin raylarla temas yüzeyi büyütülür. Böylece trenin raylara uyguladığı basınç küçülür. Bu sayede raylarda şekil bozukluğu oluşması önlenir. Aynı mantık kullanılarak ağır iş makinelerinin tekerleklerinin veya paletlerinin yüzey alanları büyütülür ve bu sayede iş makinelerinin toprağa batmaları önlenir. Benzer şekilde, yüksek tonajlı araçların lastiklerinin sayısı ve büyüklüğü artırılarak asfalt yola uyguladıkları basınç azaltılır. Böylelikle yolun deforme olması engellenir. Kışın arabaların güvenli yol tutuşunu sağlamalarının bir yolu da buza uyguladığı basıncı artırmaktır. Bu nedenle lastikler şişirilir veya arabalara daha ince lastik takılır. Pierre Curie (1859 – 1906) Kardeşi Jacques Curie ile yaptığı çalışmalarda katı kristallere basınç uygulayarak elektrik enerjisi elde edilebileceğini keşfeden Fransız bilim insanıdır. 1903’te Nobel ödülünü aldı. Katılara uygulanan basınç, madde üzerinde çeşitli etkiler oluşturabilir. Bunlardan biri de piezo elektrik olayıdır. Cisimlere dışarıdan uygulanan basınç miktarıyla orantılı olarak cisimlerin elektrik üretme özelliğine piezoelektrik denir. 1880 yılında Pierre (Pier) ve Jacques Curie (Jak Küri) isimli Fransız kardeşler kristalin iki ucuna basınç uygulandığında bir kutuplanma oluştuğunu böylece kristalde potansiyel farkı (voltaj) oluşturduğunu keşfettiler. Aynı şekilde bu işlemin tersi de geçerlidir. Yani kristale dışarıdan voltaj verildiğinde az da olsa ( % 0,1 oranında ) şeklinde değişim olmaktadır. 1. Şekil ’deki kristale bir F1 kuvveti uygulandığında voltmetrede V1 potansiyeli oluşurken, 2. Şekil’deki gibi daha büyük bir F2 kuvveti uygulandığında V2 potansiyeli oluşur. (V1< V2) Piezo elektrik özelliği günlük yaşantıda; özellikle çakmaklarda, kristal mikrofonlarda, gemilerde derinlik ve hedef bulmaya yarayan sonar cihazlarında, ses kayıt cihazlarında, çok ince ayar gerektiren optik odaklama cihazlarında, dev kantarlarda, pikaplarda, kuvars saatlerinde ve basınç ölçüm aletlerinde kullanılmaktadır. Laboratuvarlarda hassas ölçümler için gerekli terazilerde de piezo elektrik özelliği esas alınmaktadır. Bu teraziler, kefelerine konan ağırlığı piezo elektrik özelliğine sahip kristallere basınç uygulayarak ölçer. Bu süreçte basınç, kristalde elektriksel potansiyel fark oluşturur. Potansiyel farka bağlı olarak da akım oluşur. Bu akım ise dijital ekranda sayısal bir değerin görünmesini sağlar. Yani, ağırlık ile dijital ekrandaki değer orantılı bir hâl alır. Örneğin, ağırlık artırılıp basınç iki katına çıkarılırsa potansiyel fark, akım ve ekranda okunan sayısal değer de iki katına çıkar. Böylece ağırlık ölçülmüş olur. F1 1. Şekil F2 2. Şekil Piezo elektrik özelliğine sahip kristale basınç uygulandığında potansiyel fark oluşur. F1 < F2 27 1. Ünite Doğadaki bazı canlılar hareket etme, avlanma, yüzme vb. faaliyetlerde bulunurken vücutlarının yapısı gereği, katılarda basıncın yüzey alanı ile ilişkisinden doğan avantajlardan faydalan­ maktadır. Örneğin ördek veya kazların ayak parmaklarının arasında perdeleri bulunduğu için yere uygulayacağı basınç küçülür ve bu nedenle bataklıkta batmazlar. Bunun yanı sıra keskin ve sivri dişlere sahip aslanlar kaplumbağanın kabuğunu kırabilecek güce sahipken sivri dikenlerinden dolayı kirpilere yaklaşamaz. Kirpinin sivri dikenleri oluşturduğu basınçtan dolayı delici özelliğe sahiptir. Buraya kadar basınç kavramını katı cisimlerde inceledik. Ancak basıncın, sıvılarda da mevcut olduğunu biliyoruz. “Denizler Altında 20.000 Fersah” adlı hikâyede Nautilus’un, denizin dibine dalarken veya su yüzeyine çıkarken metal zırhında oluşan ürpertici sesin kaynağı neydi? İnsanlar denizin dibine daldıklarında kulaklarında neden baskı hissederler? Sıvıların belli bir şeklinin olmadığını ve içinde bulundukları kabın şeklini aldığını öğrenmiştiniz. Sıvıların katılardan temel farkı, gazlar gibi akışkan (molekülleri birbiri üzerinden kayabilen) olmalarıdır. Esnek kaplara sıvı konulduğunda yan yüzlerinin dışa doğru itildiğini fark etmişsinizdir. Bunu gerçekleştiren etkiyi ve bu etkinin nelere bağlı olduğunu etkinlikle öğrenelim. 2.Etkinlik SıvılarNedenFarklıAkıyor? çler e Gere Araç v pet ,5 L’lik 0 t e d a ● İki şişe r su ri kada ğ ● Yete sıvı ya i kadar r te e Y ● ● Çivi el ● Cetv ğıt etrik kâ ● Milim Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Şişelerden birinin kapağını kapatınız ve şişenin üzerine çivi yardımıyla 5 cm aralıklarla ve düşey doğrultuda üç delik açınız. 28 Madde ve Özelikleri 3. Delikleri parmaklarınızla tıkayarak şişeyi suyla doldurunuz ve kapağını kapatınız. En üst delikteki parmağınızı çekerek fışkıran suyun mesafesini ölçünüz. Aynı işlemi sırasıyla orta ve alt delikteki parmaklarınızı çekerek tekrarlayınız. Elde ettiğiniz verileri çizelgeye yazınız. 4. İkinci ve üçüncü adımdaki işlemleri diğer şişeye su yerine sıvı yağ koyarak tekrarlayınız. Defterinize aşağıdakine benzer bir çizelge çiziniz. Elde ettiğiniz verileri bu çizelgeye kaydediniz. 5. Deliğin su yüzeyine uzaklığı (derinlik) ile suyun ulaştığı mesafeyi, deliğin sıvı yağ yüzeyine uzaklığı ile sıvı yağın ulaştığı mesafeyi gösteren grafikleri milimetrik kâğıda çiziniz. Su Sıvı Yüzeyine Uzaklık (cm) 5 cm 10 cm Sıvı Yağ 15 cm 5 cm 10 cm 15 cm Sıvının Ulaştığı Mesafe (cm) Derinlik Derinlik Suyun Ulaştığı Mesafe Sıvı Yağın Ulaştığı Mesafe Sonuca Varalım 1. Su yüzeyine uzaklık ile suyun ulaştığı mesafe ve sıvı yağ yüzeyine uzaklık ile sıvı yağın ulaştığı mesafe arasında nasıl bir ilişki vardır? 2. Su yerine sıvı yağ kullanıldığında delikten fışkıran sıvının mesafesi değişti mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 3. Elde ettiğiniz verilerden hareketle derinlikle sıvıların basıncı arasındaki ilişkiyi nasıl yorumlarsınız? Tartışınız. Bildiğiniz gibi sıvılar, katılar gibi sadece içine konuldukları kabın tabanına değil temas ettikleri tüm yüzeylere kuvvet uygulamaktadır. Taban alanı A olan şekildeki gibi bir kabın içinde h yüksekliğinde ve d yoğunluğunda bir sıvı olduğunu düşününüz. K noktasındaki sıvı basıncı; P= F G mg dVg olur. = = = A A A A h K d V= h A olduğundan; d hAg ise P = h d g’dir. Burada; P= A d : Sıvının yoğunluğu, h : K noktasının sıvı yüzeyine uzaklığı (derinlik), g : Yerçekimi ivmesidir. SI’da basıncın biriminin Pascal olduğunu ve Pa ile gösterildiğini öğrendik. Ancak basıncın başka birimleri de mevcuttur. Bu birimlerin birbiriyle ilişkisi aşağıdaki gibidir: 1atm = 760 mmHg≅760 torr≅10336mm H2O≅1,013x105 Pa≅1,013 bar 1 bar = 105 bari 29 1. Ünite Sıvılarda basınç derinlere inildikçe artar. Basınç, su altında her 10,3 m derinlikte 1 atm artmaktadır. Bu da bize; dalgıçların tüpleri olsa bile, belirli derinliklere inememelerinin ve denize daldığımızda kulağımızda oluşan basıncın nedeninin sıvı basıncı olduğunu göstermektedir. Nautilus suya dalarken oluşturduğu ürpertici sesin, Nautilus yolcularının Crespo Adası’na gitmek için özel kıyafet giymelerinin ve Nautilus derinlere daldıkça barometredeki değerin yükselmesinin nedeni de aynı durumla açıklanır. Sıvıların basıncını birkaç örnekle irdeleyelim. Örnek Eşit hacimlere bölündüğü varsayılan Şekil 1’deki kapta h yüksekliğinde sıvı varken kabın tabanındaki toplam basınç P’dir. Kap, 2. Şekil’deki gibi kaldırı­ lırsa tabanındaki basınç kaç P olur? 1. Şekil Çözüm Kap, 1. Şekil’deki konumdayken tabanındaki sıvı basıncı; P = h d g olur. Kap, AB köşesinden kaldırılırsa yani 2. Şekil’deki konuma getirilirse sıvı yüksekliği 4h olacağından sıvı basıncı; P = 4h.d.g = 4P olur. 2. Şekil Örnek Düşey kesiti şekilde verilen silindirik kapta birbirine karışmayan d ve 3d öz kütleli sıvılar dengededir. d 3d A C B h 2h h A, B ve C noktalarındaki toplam sıvı basınçları PA , PB ve PC olduğuna göre bu noktalardaki basınçlar arasında nasıl bir ilişki vardır? Çözüm A noktasındaki sıvı basıncı PA = h d g ’dir. B noktasındaki sıvı basıncı, A noktasındaki basınç ile A–B arasındaki basıncın toplamına eşittir. Yani; PB = PA + 2h.3d.g = h.d.g + 6.h.d.g ise PB = 7h.d.g’dir. C noktasındaki sıvı basıncı, B noktasındaki basınç ile B–C arasındaki basıncın toplamına eşittir. Yani; PC = PB + h.3d.g = 7h.d.g + 3.h.d.g ise PC = 10h.d.g’dir. O hâlde PC > PB > PA dır. 30 Madde ve Özelikleri Sıvılar, akışkan olmasına ve molekülleri arasında çok az boşluk bulunmasına rağmen sıkıştırılamaz kabul edilir. Çünkü sıvıların basınç altındaki hacim değişimleri, gazlarla karşılaştırıldığında önemsenmeyecek kadar azdır. Pascal bu özelliği fıçılarla yaptığı bir deneyle keşfetmiştir. Pascal’ınPatlakFıçıGösterisi Blaise Pascal (Bleys Paskal), sıvıların sıkıştırılamayacağını kanıtlamak amacıyla patlak fıçı gösterisini gerçekleştirmiştir. Uzun, dar ve dikey bir boru büyük ve sızdırmaz bir fıçıya eklenir. Borudan su verildikçe fıçının iç basıncı artar ve bu basınç fıçının çeperlerine etkir. Fıçı dolduktan sonra borudan küçük bir miktar su verilmesi fıçının patlamasına neden olur. Bir enjektörün ucu kapatılarak pistonu itildiğinde enjektörün ucunu kapatan parmakta hissedilen etkinin nasıl oluştuğunu etkinlikle araştıralım. 3.Etkinlik PetŞişeninŞekliNedenDeğişti? çler e Gere Araç v şişe ● Pet ı mantar ● Şişe ● Su Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Pet şişeyi içinde az bir boşluk kalacak şekilde suyla doldurunuz ve şişeyi dışarı su taşmayacak şekilde sıkarak büzüştürünüz. 2. Şişenin ağzına mantarı ittiğinizde şişenin dış yüzeyinde bir değişiklik olup olmayacağına dair bir öngörüde bulununuz. 3. Mantarı şişeye doğru iterek şişeyi gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Mantarı şişenin ağzına ittiğinizde mantarın şişe içindeki havaya temas eden yüzeyinde bir basınç oluşur mu? Açıklayınız. 2. Pet şişenin yan yüzeylerinde bir değişiklik oluştu mu? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Kapalı bir kaptaki sıvının herhangi bir noktasına uygulanan basınç, kabın şekli ne olursa olsun, sıvının temas ettiği her yüzeye her doğrultuda aynı büyüklükte iletilir. Buna Pascalİlkesi denir. 31 1. Ünite Pascal İlkesi kullanılarak bileşik kaplar ve su cendereleri geliştirilmiştir. Bileşik kap, şekilleri ve kesitleri farklı iki ya da daha fazla kabın tabanlarının birleştirilmesiyle elde edilen bir sistemdir. Bileşik kaplarda (U borusu) sıvının üst seviyeleri hep aynıdır. Örneğin, aşağıdaki şekilde kabın A kesitine bir piston konup bu piston aşağıya doğru itilirse diğer iki koldaki sıvı eşit miktarda yükselecektir. Fakat, bileşik kapların tabanlarındaki basınç eşit olacaktır. A h Blaise Pascal (1623 – 1662) P1 P2 P3 P4 P1 = P2 = P3 = P4 Sucenderesi; içine sıvı konan, yüzey alanları ya da kesitleri farklı iki borunun üst yüzeylerine hareketli pistonlar eklenerek oluşturulan bileşik kap sistemidir. → F1 A1 → G Berber Koltuğu → F2 A2 Ağırlığı ihmal edilen pistonlardan küçüğüne F1 kuvveti uygulayarak sıvı yüzeyinde bir basınç oluşturalım. Pascal İlkesine göre basınç; kapalı kaplarda aynen iletildiğinden burada büyük pistonun yüzeyinde de bu basınç vardır. Dolayısıyla; P1 = P2 ise F1/ A1 = F2/ A2 olur. Hidrolik Sistem Su Tankı 32 Böylece birinci pistona uygulanan küçük bir kuvvet, ikinci pistona etkiyen büyük bir kuvvete dönüşmüştür. Büyük piston F2 kuvvetiyle itilir. Büyük pistonun üzerinde G ağırlığında bir yük → → → olduğunu kabul edersek piston, R = F2 + G şiddetindeki kuvvetle yukarı doğru hareket eder. Pascal İlkesi’nin uygulamalarını günlük yaşantımızda pek çok sistemde görmemiz mümkündür. Arabaların hidrolik fren ve direksiyonlarının, itfaiye merdivenlerinin, kamyon damperlerinin, emme basma tulumbalarının, berber koltuklarının, vinçlerin, bazı yerleşim yerlerinde bulunan su tanklarının çalışması bunların Madde ve Özelikleri başlıcalarıdır. Ayrıca araba servislerinde arabayı yukarı kaldıran sistem ile artezyen kuyularında suyun fışkırmasını sağlayan sistemler de buna örnektir. Artezyen kuyularından su çıkarmakta kullanılan emme basma tulumbaların çalışma prensibini irde­ leyelim. 1. Şekil 2. Şekil Emme basma tulumbanın çalışma prensibi Emme basma tulumba kuyudan su çekmede kullanılır. Su çekme esnasında tulumbanın pistonu yukarı kalkar ve A boşluğundaki hava basıncı azalır. Kuyudaki su yüzeyine etki eden açık hava basıncı, suyu tulumbanın içine iter. Bu sırada V1 kapakçığı açılır, V2 kapakçığı kapanır (1. Şekil). Piston aşağı indiğinde V1 kapakçığı kapanır, V2 kapakçığı açılır. Su, B boşluğunu doldurur. Piston tekrar yukarı kalktığında ise V2 kapakçığı kapanır, V1 kapakçığı açılır. Böylece kuyudaki su A boşluğunu doldurur, B’deki su ise C’den dışarı atılır (2. Şekil). Araştıralım Pascal İlkesi’nin günlük yaşantıdaki uygulamalarından biri olan hidrolik fren ve direksiyon sistemlerinin çalışma prensibini araştırınız. Araştırma sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Elde ettiğiniz bulguları arkadaşlarınızla paylaşınız. Günlük yaşantıda uçan balonların serbest bırakıldığında yükseldiğini, yükseldikçe hacimlerinin arttığını, bunun sonucunda da uçan balonların patladığını duymuşsunuzdur. Sizce bu ve buna benzer olayların sebebi nedir? Etkinlikle araştıralım. 33 1. Ünite 4.Etkinlik ŞişeNedenHızlıBoşaldı? er çl e Gere Araç v t tik küve ● Plas şişe t L’lik pe ● 2,5 u rince s ● Yete eölçer ● Sür ğı et bıça ● Mak Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Maket bıçağı yardımıyla şişenin altına parmağınızla tıkayabileceğiniz büyüklükte bir delik açınız. 3. Parmağınızla deliği tıkayarak şişeyi suyla doldurunuz. 4. Parmağınızı delikten çekmeden şişeyi ters çeviriniz. Suyun boşalma süresini ölçünüz. Defterinize aşağıdakine benzer bir çizelge çiziniz. Ölçme sonuçlarını bu çizelgeye kaydediniz. 5. Üçüncü adımdaki işlemi tekrarlayarak şişeyi ters çeviriniz ve parmağınızı delikten çekerek suyun boşalma süresini ölçünüz. Sonucu defterinizde oluşturduğunuz çizelgeye kaydediniz. 6. Üçüncü adımdaki işlemi tekrarlayarak şişeyi ters çeviriniz ve parmağınızı delikten çeker çekmez deliğe üfleyerek suyun boşalma süresini ölçünüz. Ölçme sonuçlarını defterinizde oluşturduğunuz çizelgeye kaydediniz. Etkinlik Adımları Şişedeki Suyun Boşalma Süresi (s) 4. adım 5. adım 6. adım Sonuca Varalım Şişedeki suyun (farklı adımlarda) boşalma süreleri her defasında aynı mı çıktı? Sizce bunun anlamı nedir? Tartışınız. Oksijen maskesi takmış pilot 34 Onuncu sınıf fizik derslerinde Dünya’mızın çeşitli oranlardaki gazların (%78 azot, %21 oksijen ve bunların dışında CO, CO2, H2O, He, Ne, Ar) karışımından meydana gelen atmosfer adlı gaz tabakasıyla çevrili olduğunu öğrenmiştiniz. Atmosferdeki gazlar, katı ve sıvılar gibi ağırlıklarından dolayı temas ettikleri yüzeylere basınç uygulamaktadır. Bu kuvvetin birim yüzeye düşen payına atmosferbasıncı(açıkhavabasıncı) denir ve P0 ile gösterilir. Atmosfer basıncı, insan vücuduna ortalama 150000 N’luk kuvvetle etki etmesine rağmen vücut içi basıncımızla dengelendiğinden hissedilmez. Ayrıca yandaki şekildeki gibi savaş pilotları belirli yükseklikteyken basınçtan etkilenmemek için oksijen maskesi kullanırlar. Madde ve Özelikleri Atmosfer basıncının büyüklüğünü ve bu büyüklüğün nelere bağlı olduğunu birkaç etkinlikle araştıralım. 5.Etkinlik SuyaNeOldu? çler e Gere Araç v balon det cam ● İki a likli tıpa t tek de e d a i ● İk huni det cam ● İki a dak det bar ● İki a uk su ● Soğ şişe ● Pet k su ● Sıca Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Pet şişenin içine bir miktar sıcak su koyunuz ve şişeyi biraz çalkalayınız. Suyu boşaltır boşaltmaz kapağı sıkıca kapatınız ve pet şişedeki değişimi gözlemleyiniz. 3. Tek delikli tıpayı cam balonlardan birine takıp üzerine cam huniyi sıkıca yerleştiriniz. Huniye soğuk su dökerek değişimi gözlemleyiniz. 4. Diğer cam balona soğuk su dökünüz. Tek delikli tıpayı takıp üzerine saydam huniyi sıkıca yerleştiriniz. Hazırladığınız düzeneği ters çevirerek değişimi gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. İçerisini sıcak suyla çalkaladığınız pet şişeyi boşaltıp kapağını kapattığınızda şişede bir değişiklik oldu mu? Bunun sebebi sizce nedir? Tartışınız. 2. Cam balona tek delikli tıpayı takıp üzerine saydam huniyi sıkıca yerleştirdikten sonra huniye döktüğünüz su, cam balonun içine aktı mı? Açıklayınız. 3. Cam balona su döküp sonra tek delikli tıpayı takıp üzerine saydam huniyi sıkıca yerleştirdikten sonra düzeneği ters çevirdiğinizde su aşağı aktı mı? Neden? 6.Etkinlik AçıkHavaBasıncınıÖlçüyoruz çler e Gere Araç v ometre nlu bar ● Sifo ● Cıva i ● Hun ometre ● Term liyat ift ame ● Bir ç i eldiven Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Eldivenleri giyiniz. 2. Cıvayı huni yardımıyla sifonlu barometrenin içine açık ucundan aldığı kadar dökünüz. 3. Sifonlu barometrenin açık ucunu parmağınızla kapatarak cıvanın barometrenin kapalı ucuna gitmesini sağlayınız. 35 1. Ünite 4. İkinci ve üçüncü basamaktaki işlemleri sifonlu barometrenin kapalı uçlu kolu cıva ile dolana kadar tekrar ediniz. 5. Sifonlu barometreyi düşey ve düz bir zemine koyunuz. Barometrenin kolları arasındaki cıva seviyelerini gözlemleyerek sonuçları aşağıdakine benzer bir çizelgeyi defterinize oluşturarak yazınız. 6. Etkinlik yaptığınız ortamın sıcaklığını termometre ile ölçerek çizelgeye yazınız. 7. Beş ve altıncı basamaktaki işlemleri hata payını azaltmak için en az altı defa tekrarlayınız. 1.ölçüm 2.ölçüm 3.ölçüm 4.ölçüm 5.ölçüm 6.ölçüm Cıva seviyesi (cm­Hg) Sıcaklık (°C) Sonuca Varalım 1. Sifonlu barometrenin kollarındaki cıva seviyesi arasında bir fark oluştu mu? Oluşmuşsa sebebi nedir? 2. Torricelli deney yaptığı ortamın özellikleri ile sizin etkinlik yaptığınız ortamı karşılaştırınız. Ortamlar arasında fark var mı? Varsa bu farklar deney sonuçlarını nasıl etkiler? Tartışınız. 3. Etkinlikte cıva yerine su kullanılsaydı nasıl bir deney düzeneği kurulması gerekirdi? Tartışınız. Yükseklik (km) Basınç (bar) 0 1,013 1 0,9 2 0,795 3 0,7 4 0,616 5 0,54 6 0,471 7 0,41 10 0,264 15 0,12 Atmosfer basıncı, en büyük değerini deniz seviyesinde alırken deniz seviyesinden yükseklere çıkıldıkça hava moleküllerinin yoğunluğu ve yüksekliği azaldığından basınç da düşer. En büyük atmosfer basıncı, atmosferin ilk katmanı olan troposferde mevcuttur. Atmosferin üst tabakası Deniz seviyesi 1m 1m Varlığını keşfettiğimiz atmosfer basıncına denizlerde ve okyanuslarda su basıncı da eklenir. Su içindeki basınç, su basıncı ile atmosfer basıncının toplamı kadardır. Atmosfer basıncı, deniz seviyesinde sabit iken denizin derinliklerine inildikçe su basıncı arttığından toplam basınç da artar. 36 Madde ve Özelikleri Yukarıdaki şekilde; P0 = Atmosfer basıncı (deniz seviyesinde), P1 = Deniz seviyesinin altındaki basınç, P2 = Deniz seviyesinin üstündeki basınçtır. Bu durumu Nautilus yolcularının Crespo Adası’na gitmek için kullandıkları 50 atmosferlik basınçta çalışan ve havayı depo eden aletlerde ve yolcuların madenî başlıklı özel kıyafetlerinde görebiliriz. Atmosfer basıncını Evangelista Torricelli (Evangelista Torriçelli) keşfetmiştir. İtalyan fizikçi Torricelli deniz seviyesinde 0 °C’ta yaptığı cıvalı deneyle cıva seviyesi 1. Şekil’deki gibi 76 cm’de sabit kalıp bu seviye 2. Şekil’deki gibi borunun şeklinden ve büyüklüğünden bağımsızdır. Torricelli’nin cıva kullanarak yaptığı açık hava basıncı deneyinde cıva seviyesi hep 76 cm’ye çıkmıştı. Acaba Torricelli, deneyinde cıva yerine su kullansaydı kaç metrelik boruya ihtiyaç duyardı? Bu sorunun cevabını bulalım. Öncelikle 76 cm­Hg’nin basıncı, kaç cm suyun oluşturacağını araştıralım. Pcıva = P0 = hcıva dcıva g h ve d için gerekli dönüşümler yapıldığında; hcıva = 76 cm = 0,76m dcıva = 13,6 g/cm3 = 13600 kg/m3 olur. Buradan, P0=0,76.13600.9,8=101300 N/m2=101300 Pa P0=1 atm olur. Deneyde su kullanılsaydı P0 aynı çıkacağından; (d = 1 g/cm3 = 1000 kg/cm3) P0=hsu dsu g 101300 = hsu.1000.9,8 buradan hsu=10,336 m olur. Torricelli, deneyini su ile yapsaydı yaklaşık 10,5 m cam boru kullanacaktı. Buradan hareketle, deniz seviyesindeki bir evin önünde bulunan su tulumbasıyla en fazla 10,336 m’ den su çekilebileceği sonucuna varırız. Çünkü deniz seviyesinde P0 = 1 atm’dir. Dolayısıyla tulumbanın borusu en fazla 10,336 m derinlikteki kuyudan su çekebilir. Atmosfer basıncının günlük yaşantımızda pek çok etkisinin olduğunu biliriz. Meyve suyunun pipetle çekilmesi, kolonya dökerken şişelerin sallanması, yağ tenekelerini boşaltmak için tenekenin farklı iki yerden delinmesi, damlalık ve enjektörlere 1. Şekil 2. Şekil Evangelista Torricelli (1608-1647) 37 1. Ünite sıvı çekilmesi ile emme basma tulumbaları ve vakumlu torbaların çalışma prensibi atmosfer basıncının etkilerinin örneklerindendir. Po Örneğin meyve suyu pipetle çekilirken kutu içindeki iç basınç düşer dolayısıyla açık hava basıncı iç basınçtan büyük olur. Böylece kutu yüzeyleri açık hava basıncının etkisi ile içeri doğru büzülür. Atmosfer basıncını ölçmeye yarayan ve atmosfer basıncının etkisiyle çalışan barometre, manometre ve altimetre gibi çeşitli araçlar mevcuttur. Bunlardan en yaygın olanı barometredir. Barometre, açık hava basıncını ölçmeye yarayan bir araçtır. Cıvalı ve metal olmak üzere iki çeşidi vardır. İtalyan fizikçi Torricelli’nin yaptığı deney, cıvalı basit bir barometre modelidir. Barometreler; buhar kazanları, denizaltılar, sıkıştırılmış gaz tüpleri vb. yerlerde kullanılır. Barometre Altimetre, hava basıncından faydalanarak bir yerin deniz seviyesine göre yüksekliğini ölçen özel bir barometredir. Uçaklarda ve meteoroloji servislerinde kullanılan altimetrelerden dağcılar da yararlanmaktadır. Altimetre 38 Madde ve Özelikleri Manometreler kapalı bir kaptaki gaz basıncını ölçüp sıvı ve metal olmak üzere ikiye ayrılır. Sıvı manometreler de açık ve kapalı uçlu olmak üzere iki çeşittir. Manometreler, benzin istasyonlarında otomobil lastiğinin basıncını ölçmede, sağlık alanında kullanılan cihazlarda ve hidrolik sistemlerde kullanılır. Manometre Batimetre ise denizlerin derinliğini basınç değişimi vasıtasıyla ölçmeye yarayan bir alettir. Gemilerde kullanılan bu araçtan deniz diplerinin yapısının incelenmesinde, göletlerin derinliklerinin ölçülerek kuraklaşma oranının belirlenmesinde, mineraloji araştır­ malarında vb. yerlerde yararlanılmaktadır. Batimetre Pekiştirelim Batimetre Altimetre Manometre Barometre Defterinize aşağıdakine benzer bir çizelge çiziniz. Buraya kadar öğrendiklerinizden hareketle çizelgeyi doldurunuz. Otto Von Guericke (1602-1686) Alman bilim insanıdır. Bulduğu vakum pompasıyla vakum fiziğinin kurucusu olmuştur. Deniz seviyesinden yüksekliği ölçer. Denizaltılarda kullanılır. Sıvı ve metal olmak üzere iki çeşittir. Uçaklarda kullanılır. Denizlerin derinliğini ölçer. 39 1. Ünite Açık hava basıncıyla ilgili ilginç bir deneme 1664 yılında Otto Fon Kürik tarafından iki parçadan oluşan kalın bir bronz küreyle yapılmıştır. Bu deneyde, birleştirilen iki metal yarım kürenin içindeki hava tamamen boşaltılmış ve kürenin dışında oluşan basınç kuvvetini yenmek için kürelerin iki tarafına ters yönde atlar bağlanmıştır. Yarım kürelerin birbirinden ayrılmasını sağlamak amacıyla atlar hareket ettirilmiş fakat küreleri birbirinden ayırmak mümkün olmamıştır. Bunun nedeni kürenin dışındaki açık hava basıncıdır. Kaptan Nemo’nun denizaltısı Nautilus, engin denizlerde yüzebiliyor, suyun derinliklerine inip yüzeye çıkabiliyordu. Küçük bir çivi bile denizde batarken dev bir metal yığını olan Nautilus’un rahatlıkla yüzebilmesinin sırrı nedir? Karada taşımakta ve kaldırmakta zorluk çektiğimiz nesneleri suda rahatlıkla kaldıra­ bilmemizin sebebi nedir? Tüm bu soruların cevaplarını ve bu cevapların hangi fiziksel temellere dayandığını birlikte irdeleyelim. Şimdi, sekizinci sınıf fen ve teknoloji derslerinde öğrendiğiniz kaldırma kuvvetini etkinlikle hatırlayalım. Magdeburg Deneyi 7.Etkinlik EnjektörNedenHafifledi? çler e Gere Araç v e mometr ● Dina mL’lik det 250 ● Üç a ir li silind derece mL su ● 200 ağ L sıvı y m 0 0 2 ● alkol mL etil ● 200 um rince k ● Yete İp jektör L’lik en m 0 5 ● ğıt etrik ka ● Milim ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Enjektörün ucunu elinizle tıkayıp içini boşluk kalmayacak şekilde kumla doldurunuz ve enjektörü dinamometreyle tartınız. 3. Dereceli silindirlerden birine 200 mL’lik su koyunuz. Dinamometreye asılı enjektörü, bu dereceli silindire yavaşça daldırarak dinamometredeki değişimi gözlemleyiniz. 4. Enjektörü, 10 mL’si suya girecek şekilde 200 mL suyla dolu dereceli silindire daldırınız. Dereceli silindirdeki suyun yükselme miktarını ve dinamometredeki ağırlık değerlerini okuyunuz. Defterinize yan sayfadaki çizelgeye benzer çizelge çiziniz. Okuduğunuz değerleri çizelgenize kaydediniz. Aynı işlemi, enjektörün 20, 30 ve 40 mL’si suya girecek şekilde tekrarlayınız. Bulduğunuz ağırlık değerlerini defterinize oluşturduğunuz çizelgeye kaydediniz. 5. Dördüncü adımdaki işlemleri diğer silindirlerden birine 200 mL sıvı yağ, ötekine 200 mL etil alkol koyarak tekrarlayınız. 40 Madde ve Özelikleri Dereceli Silindire Daldırılan Enjektörün Hacmi (mL) Dereceli Silindirdeki Sıvı Yükselişi (mL) Su Sıvı yağ Etil alkol Sıvı İçerisindeki Ağırlık (N) Su Sıvı yağ Etil alkol 10 20 30 40 6. Elde ettiğiniz verilerden hareketle aşağıda istenilen grafikleri milimetrik kâğıda çiziniz. Dereceli silindirdeki sıvı yüksekliği Sıvı içerisindeki ağırlık Dereceli silindire daldırılan enjektörün hacmi Dereceli silindire daldırılan enjektörün hacmi Sonuca Varalım 1. İçi kum dolu enjektörün havadaki ve sudaki ağırlıkları aynı mıdır? Açıklayınız. 2. Dereceli silindire daldırılan enjektörün hacmi ile enjektörün sıvı içerisindeki ağırlığı arasında nasıl bir ilişki vardır? Tartışınız. 3. Dereceli silindirlere aynı koşullarda su yerine sıvı yağ ve etil alkol konulduğunda enjektörün sıvı içindeki ağırlıklarının aynı olup olmayacağını nedenleriyle birlikte tartışınız. Ünlü fizikçi Archimedes (Arşimet) yaklaşık 2200 yıl önce, sıvı içerisine daldırılan bir cismin sıvı tarafından yukarı doğru itildiğini keşfetti. Yerçekimi kuvvetine zıt yönde uygulanan bu kuvvete daha sonra kaldırma kuvveti adı verildi. Archimedes İlkesi diye adlandırılan bu ilkeye göre, tamamı veya bir kısmı akışkana batan cisme, akışkan tarafından uygulanan kaldırma kuvvetinin büyüklüğü, cismin yer değiştirdiği akışkanın ağırlığına eşittir. Vc Fk V2 V1 V1 Vb ds G ds 41 1. Ünite İçinde d yoğunluklu sıvı bulunan şekildeki gibi bir kaba VC hacimli cisim atıldığında cisme uygulanan kaldırma kuvveti yer değiştiren sıvının ağırlığı kadardır ( Fk = Gs , d= ds ). Yer değiştiren sıvının ağırlığı Gs = ms g’dir. m d= olduğuna göre, ms = Vs ds olur. V Yer değiştiren sıvının hacmi, cismin sıvıya batan kısmının hacmi kadardır. O hâlde Vs = Vb olur. Buradan hareketle, kaldırma kuvveti Fk = Vb ds g’dir. Kaldırma kuvvetinin uygulama noktası, yer değiştiren sıvının ağırlık merkezidir. Örnek Yandaki şekilde tavana asılı, eşit kütleli A, B ve C cisimleri sıvı içerisinde dengededir. Cisimlere bağlı iplerin gerilme kuvvetleri 2T, T/2 ve 3T/2’dir. Bu durumda cisimlerin hacimleri (VA, VB, VC) arasında nasıl bir ilişki vardır? Çözüm A, B ve C cisimlerine etkiyen kuvvetlerle ilgili olarak aşağıdaki eşitlikler yazılırsa; 2T + FA = G ise FC FA = G – 2T, FB FA T/2 + FB = G ise FB = G –T/2, 3T/2 + FC = G ise FC = G – 3T/2 olur. Buradan hareketle, kaldırma kuvvetleri ilişkisi FB>FC>FA dır. A, B ve C cisimleri sıvıya tamamen battığından cisimlerin hacimleri ile kaldırma kuvvetleri doğru orantılıdır. Yani; VB > VC > VA dır. Sıvıların kaldırma kuvvetinden faydalanılarak pek çok araç geliştirilmiştir. Denizaltılar ve gemiler bunların başlıcalarıdır. Ayrıca arabaların yakıt deposunda ve klozetlerde bulunan şamandıralar da yine sıvıların kaldırma kuvveti prensibiyle çalışmaktadır. Klozet şamandırası 42 Madde ve Özelikleri Bazı insanlar yüzmek için havuz yerine denizi tercih ederler. Bunun nedeni deniz suyunun yoğunluğunun havuz suyuna oranla daha yüksek olmasıdır. Deniz suyunun yoğunluğunun havuz suyuna göre yüksek olması nedeniyle oluşan kaldırma kuvvetinin büyüklüğü insanların denizde daha rahat ve yorulmadan yüzmelerini sağlar. Sıvıların kaldırma kuvvetinden etkilenen canlılar da mev­cuttur. Örneğin, timsahlar nehir diplerinde avlanmadan önce suyun kaldırma kuvvetine karşı koyabilmek için 4 ­ 5 kilo taş yutar ve ancak bu sayede derinlere kolayca dalıp avlanabilirler. Sekizinci sınıf fen ve teknoloji derslerinde cisimlerin sıvı içinde yüzme, askıda kalma ve batma şeklinde üç durumda bulunabileceğini öğrenmiştiniz. Bunları kaldırma kuvvetiyle ilişkilendirelim. a)YüzenCisimler Bir bölümü sıvı içerisinde, bir bölümü sıvı dışında kalan cisimlerdir. Bu durumda cismin ağırlığı kaldırma kuvvetine eşittir. Bu eşitlikten yararlanarak hangi koşullarda bu durumun gerçekleşeceğini araştıralım. Yüzen içi dolu katı cisimlerde Fk = G olduğuna göre; Vb ds g = Vc dc g’dir. Burada, Vb < Vc olduğundan ds > dc olur. b)AskıdaKalanCisimler Tamamı sıvı içerisinde olan ve dibe batmayacak şekilde dengede kalan cisimlerdir. Bu durumda cismin ağırlığı kaldırma kuvvetine eşittir. Yüzen cisimlerden farklı olarak askıda kalan cisimlerin tamamı suya battığı için cismin hacmi ile batan kısmın hacmi eşit olur. Bu eşitlikten yararlanarak hangi koşullarda bu durumun gerçekleşeceğini araştıralım. Askıda kalan içi dolu katı cisimlerde Fk = G olduğuna göre; Vb ds g = Vc dc g’dir. Burada, Vb = Vc olduğundan ds = dc olur. c)BatanCisimler Tamamı sıvı içerisinde bulunan ve dip kısma inen cisimlerdir. Bu durumda cismin ağırlığı kaldırma kuvvetinden büyüktür. Bu eşitsizlikten yararlanarak hangi koşullarda bu durumun gerçekleşeceğini araştıralım. Batan içi dolu katı cisimlerde Fk < G olduğuna göre; Vb ds g < Vc dc g’dir. Burada, Vb = Vc olduğundan ds < dc olur. Buraya kadar sıvılarda kaldırma kuvvetini inceledik. Kaldırma kuvveti, bir diğer akışkan olan gazlarda da geçerli midir? Etkinlikle öğrenelim. 43 1. Ünite 8.Etkinlik AğırlıkDeğiştimi? çler e Gere Araç v rde hacimle lı k r fa t de ● Üç a alon uçan b İp e mometr ● Dina ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Farklı hacimlerdeki uçan balonların iplerine dinamometre bağlayınız ve dinamometredeki değeri kaydediniz. Sonuca Varalım 1. Farklı hacimlerdeki uçan balonların dinamometredeki değerleri aynı mıdır? Bunun nedenini açıklayınız. Gazlar da sıvılar gibi içlerinde bulunan cisimlere yukarı yönlü bir kuvvet uygular. Ancak gazların yoğunluğu sıvılara oranla çok küçük olduğundan bu kuvvet bazen yok sayılır. Gazların kaldırma kuvvetinin etkisini; uçan balonların gök­ yüzüne yükselmesinde, uçakların uçmasında, zeplinlerin hareket­ lerinde ve gezi amaçlı kullanılan balonlarda görmek mümkündür. Bir balonun havada yükselmesi gezi balonları gibi ya içindeki hava moleküllerinin ısıtılmasıyla (Sıcak havanın yoğunluğu soğuk havanınkinden küçüktür.) ya da balonun havadan daha hafif bir gazla doldurulmasıyla gerçekleşir. Durgun akışkanlarda, sıvının yaptığı basıncın belirli bir yatay düzlemin her noktasında eşit olduğunu öğrendiniz. Akışkan durgun değil de bir v hızına sahipse basınç, belirli bir yatay düzlemde tüm noktalarda eşit olur mu? Akışkanın hızı bu basıncı değiştirir mi? Etkinlikle öğrenelim. 44 Madde ve Özelikleri 9.Etkinlik AynıYüksekliğeFışkırdımı? çler e Gere Araç v k boru t plasti e d a ç ,4 cm iç ●Ü m ve 1 c ,2 1 nda) , (1cm unluğu z m c a 20 çapınd ● Çivi t tik küve ● Plas el ● Cetv boru Dirsek ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Plastik boruları yarıçapı küçük olandan büyük olana doğru uç uca gelecek şekilde birbiri içine yerleştiriniz. 3. Boruların tam ortalarına çivi yardımıyla eşit büyüklükte birer delik açınız (Deliklerin aynı doğrultuda ve düşey olmasına dikkat ediniz.). 4. Musluğa dirsek boru aparatını takınız. 5. Yatayda aynı doğrultuda ve delikleri yukarı olacak şekilde boruları yarıçapı en küçük olan tarafından dirsek boruya takınız. Düzeneğe sabit debili su verince farklı yarıçaplardaki plastik borulara açılan deliklerden fışkıracak suların yüksekliklerine dair bir öngörüde bulununuz. Defterinize aşağıdakine benzer bir çizelge çizerek öngörülerinizi kaydediniz. 6. Musluğu açınız. Deliklerden fışkıran suyun yüksekliklerini ölçünüz. Elde ettiğiniz verileri defterinizde oluşturduğunuz çizelgeye kaydediniz. Boru İç Çapı (cm) Öngörü Fışkıran Suyun Yüksekliği (cm) 1 1,2 1,4 Sonuca Varalım 1. Öngörünüz ile ölçme sonuçlarınız arasında bir fark var mıdır? Farklı ise nedenini açıklayınız. 2. Plastik boruların kalınlıkları ile deliklerden fışkıran suyun yüksekliği arasında nasıl bir ilişki vardır? Tartışınız. 45 1. Ünite Belirli bir hıza sahip akışkanın akış hızı ile basıncı arasındaki ilişkiyi etkinlikle inceleyelim. 10.Etkinlik AkışkanHızı çler e Gere Araç v âğıdı ● A4 k alon zdeş b ö t e d a ● İki t tik küve ● Plas i adet linde ik k e ş p ● Kü ı parças strafor İp tik boru ● Plas ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. A4 kâğıdını yere dik biçimde bir kısa kenarının köşelerinden ağız seviyesinde tutunuz. Kâğıda alt kısmından paralel şekilde yavaşça üfleyiniz. Üfleme şiddetini artırarak kâğıttaki değişimi gözlemleyiniz. 3. Balonları eşit büyüklükte şişirerek ağızlarını iple bağlayınız. Balonları iplerinden tutarak aralarında 5­10 cm olacak şekilde ağzınıza yaklaştırınız. Balonların ortasına üflemeden önce balonların yapacağı harekete dair bir öngörüde bulununuz. 4. Balonların arasına üfleyerek hareketlerini gözlemleyiniz. 5. Kibrit kutusu büyüklüğündeki iki straforun uçlarına ip bağlayınız. Straforları, içinde su bulunan kabın yüzeyine birbirine paralel ve aralarında 5 cm boşluk olacak şekilde yerleştiriniz. Straforları bağladığınız ipleri esnek olacak şekilde tutunuz. İki straforun arasına bir plastik boru yaklaştırınız. 6. Suyu açmadan önce bu iki straforun arasına hızla su verildiğinde straforlarda oluşabilecek harekete dair bir öngörüde bulununuz. 7. Musluğu açınız. Suyun debisini arttırarak straforların hareketini gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Kâğıda paralel üflediğinizde oluşan hareketi nasıl açıklarsınız? 2. Ortasına üflediğiniz balonların hareketine dair öngörünüz ile gözleminiz örtüştü mü? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 3. Straforların hareketine dair öngörünüz ile gözleminiz örtüştü mü? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Belirli bir hızla hareket eden akışkanlar bu hızlarından dolayı kinetik enerjiye ve yer çekimi kuvvetinden dolayı da çekim potansiyel enerjisine sahiptir. Ayrıca akışkanlarda herhangi bir nokta için o noktanın derinliğiyle orantılı bir statik basınç ve hızından dolayı sahip olduğu dinamik basınç vardır. Akışkanın bünyesindeki enerji korunacağından akışkanın akış hızı artınca kinetik enerjisi dolayısıyla dinamik basıncı artacak, toplam enerjisi 46 Madde ve Özelikleri değişmeyeceğinden potansiyel enerjisi buna paralel olarak da statik basıncı azalacaktır. Bu durum Daniel Bernoulli (Denyıl Bernolli) İlkesi’yle “Akışkanın hızı artarsa basıncı azalır.” şeklinde ifade edilmiştir. Bernoulli İlkesi akışın düzenli olması ve türbülans yapmaması koşuluyla sağlanır. Akışkanların hareketi, yüksek basınçlı yerden düşük basınçlı yere doğrudur. Yukarıdaki şekildeki sıvı için Bernoulli İlkesi’ni açıklayalım. Kesitin daraldığı yerde akışkanın akış hızı artar. Buradan hareketle; V3 > V2 > V1 olur. Akış hızının arttığı yerde ise akışkanın basıncı azalır. Bu durumda ise P1 > P2 > P3 olur. Burada akışkan basıncıyla, çepere yapılan basınç kastedilmektedir. Bernolli İlkesi’ni hikâyemizde Natiulus’un iki filikanın arasından hızla geçmesi sonucu filikaların arasındaki sıvı moleküllerini hızlandırarak basıncın azalması ve bu nedenle filikaların birbirine doğru çekilmesi olayında görebiliriz. Günlük yaşantıda karşılaştığımız birçok durum Bernoulli İlkesi’yle açıklanır. Örneğin, uçakların kanatları öyle tasarlanmıştır ki kanadın üzerinden geçen hava sıkışarak hızlanır. Hızlanan havanın basıncı düşer. Kanadın altındaki havanın hızı değiş­ meyeceğinden aralarındaki basınç farkı uçağı yukarı iter. P2 Daniel Bernoulli (1700 - 1782) Akışkanlar dinamiği konusun­ da çalışma yapan ilk bilim insanıdır. Adını taşıyan ilke akışkan basıncını açıklamaktadır. Alçak basınç Yüksek basınç Tayfun, hortum, kasırga vb. esnasında evlerin çatılarının uçması da aynı ilkeyle açıklanır. Burada, çatının üzerinden geçen hava hızlanır ve basıncı düşer. Oluşan basınç farkı çatıyı yukarı doğru iterek çatının uçmasına ve pencere camlarının dışa doğru Alçak basınç 47 1. Ünite patlamasına neden olabilir. Dışarıda hızlanan havanın basıncı düşer. Evin içindeki basınç dışarıya oranla yüksek olacağından pencere camları dışa doğru patlar. Yüksekbasınç Alçak b asınç Ayrıca, zıt yönde aşırı hızla ilerleyen iki araç yan yana geldiğinde aralarındaki hava hızlanır. Hızlanan havanın basıncı azalır. Araçların arasındaki basınç dış basınçtan küçük olacağından araçları birbirine doğru çeken bir kuvvet oluşur. Bu durum günlük yaşamımızda bazı olumsuz sonuçlar ortaya çıkarabilir. Örneğin, karayollarında hızla ilerleryen küçük araçlar, büyük araçların onlara yakın bir şekilde geçmeleri sebebiyle oluşan basınç farkından dolayı savrulur. Bu olumsuz durumu ortadan kaldırabilmek için hız limitlerine uymakta fayda vardır. Bernolli İlkesi’nden yararlanılarak geliştirilen pek çok araç vardır. Örneğin, bazı parfüm şişelerinde pompanın sıkılmasıyla pompa içindeki hava hızlanır ve basıncı düşer. Şişedeki basınç pompanın hızlandırdığı havanın basıncından büyük olacağından parfüm, yukarıya doğru yükselir ve hızlandırılan hava sayesinde dışarı püskürtülür. Hızla hareket eden uçağın altındaki hava molekülleri hızlanır ve basıncı düşer. Dolayısıyla su yüzeyindeki basınç azalmasından dolayı su yukarıya doğru yükselir. Araştıralım Yarış otomobilleri ve helikopterler, yüksek hızlarda hareket eden araçlardır. Bu araçlarda Bernoulli İlkesi’nden nasıl yararlanıldığına dair bir araştırma yapınız. Araştırma sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Araştırma sonuçlarını arkadaşlarınızla paylaşınız. 48 Madde ve Özelikleri GÜNEŞ’TEN DÜNYA’MIZA YOLCULUK Güneş, bünyesindeki hidrojen atomlarının füzyon reaksiyonları sonucu birleşip helyum atomlarına dönüşmesiyle enerji üreten ve Dünya’mızın enerji kaynağı olan dev bir plazma küresidir. Güneş, füzyon adı verilen nükleer reaksiyonlarla uzaya oldukça büyük bir ısı ve ışık enerjisi yayar. Bu enerji, Dünya’ya elektromanyetik dalgalar şeklinde ulaşır. Dünya’ya ulaşan ısı ve ışık enerjisinin büyük bir bölümü atmosfer tarafından yansıtılırken bir bölümü süzülerek yeryüzüne ulaşır. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınları atmosferin alt tabakalarının ısınmasını sağlar. Buna bağlı olarak ısınan atmosfer tabakasında hareket oluşur. Isınan hava molekülleri yükselir. Yükseldikçe soğuyan hava molekülleri alçalır. Hava moleküllerinin hareket etmesiyle oluşan rüzgâr ise ısının Dünya’ya dağılmasına yardımcı olur. Güneş, Dünya’nın aynı bölgesine eşit miktarda ısı gönderdiği hâlde denizler karalara oranla geç ısınıp geç soğumaktadır. Bunun sonucunda denizlerin sıcaklıkları karalara oranla farklılık gösterir. Güneş’ten gelen ısı Dünya’ya birim alana aynı miktarda ulaşır. Ancak Dünya’nın ekseninin 23° 27 eğik oluşu farklı sıcaklık değerlerinin ortaya çıkmasını sağlar. Ayrıca Dünya’nın kendi etrafında dönüşü, yeryüzündeki jeolojik yapı, denizler, Güneş’e olan uzaklık vb. faktörler sıcaklık farkı oluşumuna yardımcı olur. Bukitapiçindüzenlenmiştir. Hayatımızda pek çok alanda karşımıza çıkan ısı ile sıcaklık acaba aynı kavramlar mıdır? Aralarında nasıl bir ilişki vardır? Aynı bölgede, aynı zaman diliminde, aynı ısıyı almalarına karşın dağların ve denizlerin sıcaklıkları neden farklıdır? Bütün bu sorulara cevap verebilmek için ısı ve sıcaklık kavramlarını bilmek gerekir. Fen ve teknoloji dersleri ile dokuzuncu sınıf fizik derslerinde öğrendiğiniz ısı ve sıcaklık kavramlarını aşağıdaki etkinliği yaparak hatırlayalım. 49 1. Ünite 11.Etkinlik SıcaklıkDeğiştimi? çler e Gere Araç v lon cam ba ik ’l L m ● 250 ayağı ● Sac ı to ocağ ● İspir ometre ● Term eölçer ● Sür r su ri kada ● Yete pa delikli tı ● Tek it ● Kibr Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Cam balona 50 mL su koyup ağzını tek delikli tıpayla sıkıca kapatınız ve sacayağı üstüne yerleştiriniz. Termometreyi tıpanın içine yerleştiriniz ve suyun sıcaklığını okuyunuz. Defterinizde aşağıdakine benzer bir çizelge çiziniz. Okuduğunuz değeri çizelgeye kaydediniz. 3. İspirto ocağının fitilini 1 cm dışarıda kalacak şekilde cam balonun altına yerleştirip yakınız. Termometredeki değişimi toplam 6 dakika olacak şekilde ikişer dakika aralıklarla gözlemleyerek verilerinizi oluşturduğunuz çizelgeye kaydediniz. 4. Üçüncü adımdaki işlemleri ispirto ocağının fitilini 2 cm ve 3 cm dışarıda kalacak şekilde tekrarlayınız. 5. Tüm bu işlemleri cam balona 100 mL, 150 mL ve 200 mL su koyarak tekrarlayınız. Fitili 1 cm Dışarıda Fitili 2 cm Dışarıda Fitili 3 cm Dışarıda Süre Kalacak Şekilde İspirto Kalacak Şekilde İspirto Kalacak Şekilde İspirto Δt Sıcaklık (dk.) Ocağı Kullanılarak Elde Ocağı Kullanılarak Elde Ocağı Kullanılarak Elde Artışı (°C) Edilen Sıcaklık (°C) Edilen Sıcaklık (°C) Edilen Sıcaklık (°C) 0 2 4 6 Sonuca Varalım 1. İspirto ocağının sağladığı ısı miktarları ile termometredeki sıcaklık değerleri arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız. 2. Farklı miktarlarda su kullanıldığında termometredeki sıcaklık değerleri nasıl değişti? Bunun sebebini açıklayınız. KATI SICAK KATI Isı verilirse titreşim artar. 50 Bilindiği üzere maddeler taneciklerden oluşur. Bu taneciklerin sahip olduğu toplam enerjiye iç enerji denir. Dışarıdan enerji alındığı zaman maddenin iç enerjisi artar. Tanecikler arasındaki bağlar zayıflar bu durumda katı maddelerde titreşim hareketi, sıvı madde moleküllerinde “titreşim + dönme” hareketi, gaz moleküllerinde “titreşim + öteleme + dönme” hareketleri artar. Madde ve Özelikleri Dışarıya ısı verildiğinde ise maddenin iç enerjisi azalır. Isıyı sıcaklık farkından dolayı alınıp verilen enerji miktarı olarak tanımlayabiliriz. Yani bir maddenin iç enerjisindeki değişim miktarı o maddenin aldığı veya verdiği ısı enerjisi kadardır. Isının Q sembolüyle gösterildiğini sekizinci sınıf fen ve teknoloji derslerinde öğrenmiştiniz. SI birim sisteminde ısı birimi Joule(J)’dür. Bunun yanısıra calori(kalori) de ısı birimi olup 1 cal = 4,180 J’dür. Isı; iletim, konveksiyon (taşıma) ve ışıma (radyasyon) olarak üç farklı yolla yayılır. Isı verilen katı ve sıvı moleküllerinin hareket enerjileri yani taneciklerinin titreşimi artar. Böylece alınan ısı, titreşimle komşu taneciklere aktarılarak iletim yoluyla yayılmış olur. Isı, katılarda iletim yoluyla etkili bir şekilde yayılır. Katılarda ısıyı en iyi ileten madde, metallerdir. Bu nedenle kalorifer petekleri ve tencereler metalden yapılır. Yemek yaparken ısınan metal kaşığın elimizi yakması da metallerin ısıyı iletim yoluyla yaymasına örnektir. Isınan sıvı ve gazın hacimleri genleşerek artarken özgül kütleleri azalır. Özgül kütlesi azalan akışkan yukarı doğru hareket ederek ısıyı beraberinde taşır. Soğuk olan akışkanlar ise özgül kütleleri büyük olduğundan aşağıya doğru hareket ederek sıcak olan akışkanlarla yer değiştirir. Bu döngüde ısı, taşıma (konveksiyon) yoluyla yayılmış olur. Su ısıtıcılarının rezistanslarının, ısıtıcıların alt kısmına konulması, kalorifer peteklerinin odayı ısıtması vb. pek çok olay ısının konveksiyon yoluyla yayılmasına örnektir. Isının yayılması için her zaman maddesel bir ortama ihtiyaç yoktur. Isının bu şekilde yayılmasına ışımayoluylayayılma denir. Güneş ışınlarının Dünya’mıza ulaşması ısının bu yolla yayılmasına örnektir. Isı ile sıcaklık birbiriyle ilişkili iki kavramdır. Isı, sıcaklık farkından dolayı alınıp verilen enerjiyken sıcaklık, bir molekülün ya da bir atomun ortalama kinetik enerjisiyle orantılı bir büyüklüktür. Maddenin moleküllerinin hızı artarsa sıcaklığı artar, yavaşlarsa sıcaklığı azalır. Sıcaklığın değişmesi için ısı alış verişi olmalıdır. Isı alış verişi sonucunda sıcaklık değişimini ölçmek için termometreler kullanılır. Günlük yaşamda farklı termometreler kullanılmaktadır. En bilinen termometreler Celsius, Fahrenheit ve Kelvin termometrelerdir. Bunlar suyun donma ve kaynama noktası dikkate alınarak derecelendirilmiştir. Her bir bölmeye derece denir. Isı verilirse titreşim + öteleme hareketi artar. Isı verilirse titreşim + dönme + öteleme hareketi artar. Sıcak hava Su ısıtıcısı Soğuk hava rezistansı 51 1. Ünite Termometrelerin derecelendirilmelerinin dönüşümleri arasın­ C (F − 32) (K − 273) şeklinde ifade edilir. daki ilişki; = = 100 180 100 Bu dönüşümleri bir örnekle inceleyelim. Örnek Fahrenheit termometresinin 77 °F’ı gösterdiği bir ortamda Celsius ve Kelvin termometreleri hangi değerleri gösterir? ο Çözüm ο ο Fahrenheit ( F) Celsius ( C) Kelvin ( K) Termometreler arasındaki ilişki; C (F − 32) (K − 273) idi. T = 77 °F olduğuna göre; = = 100 180 100 C / 100 = 45 / 180 ve 45 / 180 = ( K­273) / 100 olur. C / 100 = (77 ­ 32) / 180 C / 100 = 45 / 180 ve 45 / 180 = ( K­273) / 100 olur. Buradan; T = 25 °C ve T = 298 K sonucuna ulaşılır. Soğutulan bir maddede tüm moleküllerin hareketinin durduğu ve onun ötesinde bir soğumanın olamayacağı sıcaklık değerine mutlaksıfırnoktası denir. Bu değer, teorik olarak doğada ulaşı­ labilecek minimum sıcaklıktır. Minimum sıcaklıkta moleküllerin durduğu veya hareketlerinin çok küçük olduğu kabul edilmekle birlikte bilim insanları bu sıcaklığa hiçbir zaman ulaşamamıştır. Mutlak sıfır noktası; Celsius termometresinde ­273 °C, Kelvin termometresinde 0 K, Fahrenheit termometresinde ise ­ 459,4 °F değerini alır. Genetikte, mutlak sıfır noktasına yakın sıcaklıklardan faydalanılır. Dondurulmuş embriyo ve sperm bankaları buna örnektir. Araştıralım Mutlak sıfır noktasının teorik olarak doğada ulaşılabilecek minimum sıcaklık değeri olmasına karşın bu değere niçin ulaşılamayacağına yönelik bir araştırma yapınız. Araştırma sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Araştırma sonuçlarınızı arkadaşlarınızla paylaşınız. 52 Madde ve Özelikleri Evrende gözlemlenen olayların farklı sıcaklıklarda ger­ çekleştiği bilinmektedir. Evrende teorik olarak bilinen en yüksek sıcaklık değeri Güneş merkezine aittir ve bu sıcaklık 14 milyon °C’tur. Evrende teorik olarak bilinen en düşük sıcaklık değeri ise mutlak sıfır noktasının değeridir ve ­273 °C’tur. Yeryüzünde ölçülen farklı sıcaklık değerleri aşağıdaki gibidir. Güneş merkezi 14 milyon °C Yıldırım 29727 °C Güneş yüzeyi 5527 °C Bakırın kaynama noktası 2310 °C Bakırın erime noktası 1083 °C Doğal gaz alevi 660 °C Cıvanın kaynama noktası 358 °C Suyun kaynama noktası 100 °C Dünya’daki en yüksek sıcaklık 58 °C (Libya El Aziziya) Suyun donma noktası 0 °C Dünya’daki en düşük sıcaklık ­ 89 °C (Antartika Vostak İstasyonu) Alkolün donma noktası ­120 °C Oksijenin sıvılaşması ­183 °C Mutlak sıfır noktası ­ 273 °C ? 53 1. Ünite Sandalyenin metal kısımlarına dokunduğumuzda metal olmayan kısımlara oranla daha soğuk algılanır. Bu durum tamamen maddelerin ısıl iletkenliğiyle ilişkilidir. Çünkü vücut sıcaklığımız 37 °C civarındadır ve 22 °C değerindeki oda sıcaklığından çok yüksektir. Isı, yüksek sıcaklıktan düşük sıcaklığa hareket ettiğinden oda sıcaklığındaki sandalyenin metal kısmına dokunduğumuzda ısı geçişi, vücudumuzdan düşük sıcaklıktaki sandalyeye doğru olur. Dolayısıyla sandalyenin metal kısımlarına ısı geçişi metal olmayan kısımlara oranla daha hızlı olacağından biz onu daha soğuk algılarız. Bu durum sıcaklık farkı sıfırlanana (ısıl denge sağlanana) kadar devam eder. Böylece sandalyeye dokunan parmaklarımız üşür. Sandalyenin metal kısmını metal olmayan kısmına oranla daha soğuk algılamamızın nedeni metallerin ısıyı daha iyi iletmesidir. Yani ısı iletkenlik katsayısının metallerde daha büyük olmasıdır. Günlük yaşantımızda maddelerin ısı iletkenlik katsayıları dikkate alınarak yalıtım (izolasyon) sistemleri yapılır. Isı iletim katsayısı k’dir. Birimi W/m°C’tur. Bazı maddelerin ısı iletim katsayıları aşağıdaki gibidir. Çatıların yalıtımı Madde k(W/m°C) Bakır 395 Alüminyum 229 Demir 58 Taş 3,5 Cam 0,8 ­ 1,5 Su 0,5 Delikli tuğla 0,45 Tahta 0,2 Cam köpüğü 0,055 Poli stiren köpük 0,035 Hava 0,023 Tartışalım “Termometre, kendi sıcaklığını ölçer.” ifadesiyle ne kaste­ dildiğini araştırınız. Elde ettiğiniz sonuçları arkadaşlarınızla paylaşarak konu hakkında tartışınız. Farklı maddelere ısı verildiği zaman sıcaklıkları aynı miktarda mı yükselir? Bu durumu bir etkinlikle irdeleyelim. 54 Madde ve Özelikleri 12.Etkinlik NedenFarklı? çler e Gere lon Araç v cam ba t e d a ç mL’lik ü ● 250 yağı c et sa a d ocağı a ç Ü ● ispirto ş e d z ö det ● Üç a ometre ● Term eölçer ● Sür mL su ● 200 ı yağ mL sıv ● 200 lkol L etil a m 0 0 2 ● kli tıpa tek deli t e d a ● Üç it indir ● Kibr eceli sil r e d ik mL’l ● 500 Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Dereceli silindirle 50 mL su ölçüp suyu cam balona boşaltınız. Balonun ağzını tek delikli tıpayla sıkıca kapatınız. Tıpanın içine termometreyi yerleştiriniz. Suyun ilk sıcaklığını ölçüp ispirto ocağını yakınız. Termometredeki değişimi toplam 6 dakika olacak şekilde ikişer dakika aralıklarla gözlemleyerek okuyunuz. Defterinizde aşağıdakine benzer bir çizelge çiziniz. Okuduğunuz değerleri çizelgeye kaydediniz. 3. İkinci adımdaki işlemleri, cam balona 100mL, 150mL ve 200mL su koyarak tekrarlayınız. 4. İkinci ve üçüncü adımdaki işlemleri su yerine önce sıvı yağ sonra etil alkol kullanarak tekrarlayınız. Değişimi gözlemleyerek verilerinizi defterinizdeki çizelgeye kaydediniz. Suyun Sıcaklığı (°C) Sıvı Yağın Sıcaklığı (°C) Etil Alkolün Sıcaklığı (°C) Süre 50 100 150 200 50 100 150 200 50 100 150 200 (dk) mL mL mL mL mL mL mL mL mL mL mL mL 0 2 4 6 Sonuca Varalım 1. Madde miktarıyla termometredeki sıcaklık değeri arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız. 2. Su yerine sıvı yağ ve etil alkol kullandığınızda termometredeki sıcaklık değerlerinde bir değişiklik oldu mu? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Maddeler, eşit kütlelere sahip olsalar ve eşit miktarda ısı alsalar bile eşit sıcaklık değişimi göstermezler. Çünkü herhangi bir maddenin 1 gramının sıcaklığını 1°C değiştirmek için gereken ısı miktarı farklıdır. Bu farklılık özgül ısı (ısınma ısısı) olarak adlandırılır ve maddeler için ayırt edici bir özelliktir.Özgül ısı c ile gösterilir ve birimi SI’da; J/kgK’dir. Bunun yanısıra cal/gC° olarak da kullanılmaktadır. 55 1. Ünite Aşağıdaki tabloda bazı maddelerin özgül ısı değerleri verilmiştir. Madde Özgül Isı (cal/gC°) 1 Demir 0,115 Etil alkol 0,6 Cam 0,109 Buz 0,5 Pirinç 0,094 Su buharı 0,5 Bakır 0,09 Zeytinyağı 0,47 Gümüş 0,056 Madde Su Sıcak Su Torbası Kalorifer Peteği Soğutma Cihazı 56 Özgül Isı (cal/g C°) Naftalin 0,41 Cıva 0,033 Hidrojen 0,41 Kurşun 0,031 Oksijen 0,22 Uranyum 0,026 Alüminyum 0,217 Tablodan da anlaşılacağı üzere en büyük özgül ısı değerine sahip olan madde sudur. Suyun bu özelliği yaşam açısından önemlidir. Dünya’nın 3/4’ünün su ile kaplı olduğunu biliyoruz. Dünya’nın su yerine su ile aynı kütleye sahip ve özgül ısısı sudan yaklaşık 9 kat küçük olan ( cdemir = 0,115 cal/gC°) demirle kaplı olduğunu düşünelim. Güneş’ten gelen ısıya bağlı olarak demirdeki sıcaklık değişimi, suya oranla yaklaşık 9 kat büyük olacaktır. Bu durumda suyun sıcaklık farkı 10 °C olurken demirin sıcaklık farkı yaklaşık 90 °C olacaktır. Sonuç olarak yeryüzünde yaşam mümkün olmayacaktı. Bu da bize suyun özgül ısısının büyük değerde olmasının yaşam için ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Denizlerin karalara oranla geç ısınıp geç soğuduğunu biliyor­ sunuz. Bu durum deniz suyunun özgül ısısının karalardan daha büyük olmasıyla açıklanır. Özgül ısısı büyük olan deniz suyu, karalara oranla daha fazla enerji soğurur. Suyun özgül ısısının büyük olması, ısıtma ve soğutma sistemlerinde avantaj olarak kullanılmaktadır. Örneğin su, otomobillerde ve motorlarda soğutma amaçlı kullanılırken; sıcak su torbalarında ve kalorifer sistemlerinde (peteklerde) ısıtma amaçlı kullanılmaktadır. Ayrıca klimalarda hem soğutma hem de ısıtma amaçlı kullanılır. Bir maddenin kütlesiyle özgül ısısının çarpımı bize o maddenin ısısığasını verir. Isı sığası kütleye bağlı olduğu için ayırt edici bir özellik değildir. C ile gösterilir ve SI birim sisteminde birimi J/K’dir. Isı sığası, C = m c formülüyle ifade edilir. Burada; m = kütle (kg), c = özgül ısı (J/kg.K)’dır. Maddeler, sıcaklık farkları gereği ısı alış verişi yapabilir, ancak ısı depolayamazlar. Örneğin, bir nesnede veya sistemde bir miktar enerji depolayabilirsiniz. Ancak o nesnenin yanına sıcaklığı daha düşük bir nesne koyarsanız ısı, sıcaklığı yüksek olandan düşük olana doğru akar. Bu da bize nesnenin bir ısıya sahip olamayacağını gösterir. Madde ve Özelikleri HAVA NE KADAR SOĞUK? Doğu Anadolu’nun güzel ve tarihi kenti Muş’ ta yaşayan ve lise üçüncü sınıfa giden Yağız, soğuk bir kış günü fizik sınavına hazırlanmaktadır. Yoğun bir çalışma içerisindeyken dikkati dağılır ve çalışmasına ara verir. Pencereye yaklaşıp yağan karı izlemeye başlar. Evlerinin karşısında bulunan hastanenin bahçesi adeta beyaz bir örtüyle kaplanır. Bu sırada hastanenin bahçesindeki termometrenin ­13°C’u gösterdiğini fark eden Yağız, çok sevinir. Çünkü Murat Nehri genellikle ­10°C’un altında donduğu için babasıyla nehrin üzerinde balık tutabilecektir. Yağız, balık tutma hayalleri kurarken annesi üzerinde birkaç dilim kek ve küçük bir demlik çay bulunan tepsiyle odaya girer. Çay içmek için sabırsızlanan Yağız, bardağına çay koymak üzere tepsideki demliği alır. Çayı bardağa koyarken bardak çatlar. Annesi “Bardağın içine çay kaşığı koysaydın bardak çatlamazdı.” der. Yağız, buna bir anlam veremez. Annesi başka bir bardak getirmek için mutfağa gider. Bu sırada ocakta kaynayan sütün taştığını fark eder ve ocağı kapatır. Annesinin geciktiğini düşünen Yağız onun yanına gider. Annesi taşan sütü temizlemektedir. Yağız kendine bir bardak alarak odasına döner. Geç saatlere kadar çalışmaya devam eder. Sabahleyin kahvaltısını yaptıktan sonra evden çıkan Yağız apartmanın kapısına geldiğinde su sayaçlarının patladığını fark eder. Bu durumu annesine bildirerek evden çıkar ve sınav heyecanıyla okulun yolunu tutar. Karlarla kaplı yolda yürürken başına küçük parçalar hâlinde kar düşer. Başını yukarı kaldırır ve gergin elektrik tellerinin üzerinde sıralanmış küçük kuşları görür. Gülümseyerek hızlı adımlarla yoluna devam eder. Bukitapiçindüzenlenmiştir. Yağız, bardağa çay koymadan önce neden bardağın içine kaşık koymalıydı? Elektrik direklerinin telleri kışın gergin hâldeyken yazın neden sarkar? Su donduğunda içinde bulunduğu 57 1. Ünite kabı niçin patlatır? Nehir ve göllerin neden sadece üstü donar? Termometreler nasıl çalışır? Tüm bu sorulara cevap verebilmek için öncelikle bir etkinlik yapalım. 12.Etkinlik NedenFarklı? çler e Gere Araç v alkası vzant h ● Gra ı to ocağ ● İspir ayağı ● Sac tel m bakır ● 25 c um tel lüminy a m c ● 25 erglas ’lik beh L m 0 0 ●1 ● Su it etvel ● Kibr şa ve c a m ta ● Tah Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. İspirto ocağını sacayağının altına koyunuz. Üzerine alüminyum ve bakır telleri birbirine paralel olacak şekilde yerleştiriniz. İspirto ocağını yakınız ve 3 dakika boyunca tellerdeki değişimi gözlemleyiniz. Tellerin boyunu cetvel yardımıyla duyarlılıkla ölçünüz. 3. Gravzant halkasının, yuvasına girip girmediğini kontrol ediniz. İspirto ocağını yakarak gravzant halkasını yaklaşık 2 dakika ocağın üstünde bekletiniz. Daha sonra yuvasına girip girmediğini kontrol ediniz. 4. İspirto ocağında bekletilmiş gravzant halkasını suyla dolu beherglasın içine koyunuz ve 2 dakika bekletiniz. Daha sonra gravzant halkasının yuvasına girip girmediğini kontrol ediniz. Sonuca Varalım 1. İspirto ocağının üzerinde 3 dakika boyunca ısıtılan bakır ve alüminyum tellerin uzunluklarında herhangi bir değişiklik oldu mu? Açıklayınız. 2. İspirto ocağında 2 dakika bekletilen gravzant halkası, yuvasına rahatlıkla girdi mi? Açıklayınız. 3. Beherglastaki suda bekletilen gravzant halkası, yuvasına rahatlıkla girdi mi? Açıklayınız. Doğada hemen hemen bütün maddeler ısıtıldığında genleşir, soğutulduğunda ise büzülerek küçülür. Maddeler ısıtıldığında sıcaklıkları artırılırsa madde taneciklerinin kinetik enerjileri de artar. Bunun sonucunda oluşan titreşim hareketiyle tanecikler birbirinden uzaklaşır. Böylece genleşme gerçekleşir. Cisimler soğutulduğunda ise bu durumun tersi görülür. Yani tanecikler birbirine yaklaşır ve büzülme olur. 58 Madde ve Özelikleri Genleşme ve büzülme katı, sıvı ve gazlarda hacimce gerçek­ leşir. Ancak tel ve çubuk şeklindeki katıların boyca genleşmesi diğer ebatlarının genleşmesine oranla çok büyük olduğundan boyca genleştikleri kabul edilir. Aynı durum levha şeklindeki katılar için geçerli olup yüzeyce genleştikleri kabul edilir. Diğer katılar ise hacimce genleşir. “Hava Ne Kadar Soğuk?” adlı metinde elektrik tellerinin kışın gergin, yazın sarkık olması boyca genleşmeyle ilgilidir. Demir köprüler yapılırken bir tarafındaki ayakları sabitken, diğer taraftaki ayaklarının hareketli olması, tren rayları döşenirken aralara uygun boşlukların bırakılması boyca genleşmenin günlük yaşamdaki uygulamalarına örnektir. Boyca genleşme; cismin ilk boyuna, sıcaklık artışına ve cinsine bağlıdır. Katılarda boyca genleşme; ΔL = α L0 ΔT formülüyle hesaplanır. Burada; L0 : Cismin ilk boyu, α : Katıların boyca genleşme katsayısı, ΔT : Sıcaklık değişimi (T2 – T1), ΔL: Boyca genleşme miktarıdır. Cisimlerin birim uzunluklarının sıcaklığı 1°C değiştirildiğinde boylarında görülen değişme miktarına boycagenleşmekatsayısı denir. Bu katsayı α ile gösterilir ve birimi 1/°C’tur. Genleşme katsayısı katılar için ayırt edici bir özelliktir. Aşağıdaki tabloda bazı katıların boyca genleşme katsayıları verilmiştir. Madde Demir köprü Tren rayı Boyca Genleşme Katsayısı (1/C°) Platin 9.10­6 Cam 9.10­6 Çelik 11.10­6 Beton 12.10­6 Demir 12.10­6 Bakır 17.10­6 Gümüş 19.10­6 Alüminyum 25.10­6 Kurşun 29.10­6 X ve Y farklı iki metal, αX< αY olmak üzere; X Boyca genleşme katsayısı büyük olan katılar, ısıtıldığında genleşme katsayısı küçük olanlara göre daha çok uzarken aynı katılar, soğutulduğunda daha çok kısalır. Farklı metallerden yapılmış eşit uzunluktaki iki çubuk yandaki şekildeki gibi birbirine perçinlenerek metal çifti yapılabilir. Bu metal çifti ısıtıldığında uzama katsayısı büyük olan metal daha fazla genleşeceğinden diğerinin üzerine bükülür. Soğutulduğunda ise uzama katsayısı büyük olan metal daha fazla büzüşeceğinden kendi üzerine doğru bükülür. Y İlk durum X Y Soğutma sonucu X Y Isıtma sonucu 59 1. Ünite Metallerin farklı genleşmelerinden yararlanılarak yapılan metal çiftlerinin teknolojide pek çok kullanım alanları vardır. Bunların başında elektrik termostatları gelir. Sıcaklığı sabit bir değerde tutan termostatlar; elektrikli şofben, ütü ve radyatörlerde kullanılır. Örneğin, ütü termostatında sıcaklık arttığında metal çifti bükülür ve devreyi keser. Bir süre soğuyunca metal çifti eski durumuna gelir ve devreyi tamamlar. Isıtıcı çalışmaya başlar, böylece aletin sabit sıcaklıkta çalışması sağlanır. Metal çiftlerinin kullanıldığı yerlerden birisi de yangın alarm sistemleridir. Yangın alarm sisteminde sıcaklık arttığında metal çifti yukarı bükülerek elektrik devresini kapatır ve zil çalar. Boyca genleşmeyi bir örnekle irdeleyelim. Örnek A, B ve C çubuklarının ilk boyları, sıcaklık artışları ve uzama miktarları tabloda verilmiştir. Buna göre çubukların cinsinin aynı olup olmayacağı ile ilgili ne söylenebilir? Cisim Yangın alarm sistemi İlk Boy Sıcaklık Artışı Uzama Miktarı A L T 2 ΔL B 2L 2T 2 ΔL C 3L 2T 3 ΔL Çözüm Boyca genleşme katsayısı maddeler için ayırt edici bir özellik olduğu için genleşme katsayıları eşit olanlar aynı madde olabilir. O hâlde; ΔL = α L0 ΔT denkleminden; αA = 3 ⋅ ∆L olur. 2 ⋅ ∆L , 2 ⋅ ∆L , αC = αB = 3L ⋅ 2T 2L ⋅ 2T L⋅T Buna göre; αA > αB = αCdir. Yani B ile C aynı iken A farklı cins maddedir. Yüzeyce genleşme cismin ilk alanına, sıcaklık artışına ve cinsine bağlıdır. Katılarda yüzeyce genleşme, levha şeklindeki cisimlerde gerçekleşir. Cisimlerin birim alanının sıcaklığının 1°C değiştirilmesiyle yüzey alanında görülen değişme miktarına yüzeycegenleşmekatsayısı denir. Bu katsayı 2α ile gösterilir. Katıların yüzeyce genleşme miktarı, ΔA = 2α A0 ΔT formülüyle hesaplanır. Burada; A0 : Cismin ilk alanı, 2α : Katıların yüzeyce genleşme katsayısı, ΔT : Sıcaklık değişimi (T2 – T1), ΔA : Yüzeyce genleşme miktarıdır. 60 Madde ve Özelikleri Örnek Bir kenarının uzunluğu 2m olan kare şeklindeki demir bir levhanın sıcaklığını 50 °C artırdığımızda yüzeyce genleşme miktarı kaç m2 değişir? ( αdemir = 12.10­6 1/C°) Çözüm Demir levhanın alanındaki değişim; ΔA=2αA0ΔT formülüyle hesaplanır. Burada; A0 = a2 = 22 = 4m2 dir. Yüzeyce genleşme miktarı ise; ΔA = 4.2.12.10­6.50 = 48.10­4 m2 olur. a=2 m ΔA A0 Katılarda hacimce genleşme en kolay düzgün geometrik şekle sahip cisimlerde gözlemlenir. Bu amaçla en çok küre, silindir ve prizma şeklindeki cisimler kullanılır. Düzgün geometrik şekle sahip olmayan cisimlerde ise hacimce genleşme miktarı cismin ilk hacmine, sıcaklık artışına ve cinsine bağlıdır. Cisimlerin birim hacminin sıcaklığının 1°C değiştirilmesiyle hacminde görülen değişme miktarına hacimce genleşme kat­ sayısı denir. Bu katsayı 3α ile gösterilir. T1 sıcaklığında hacmi V0 olan bir küre T2 sıcaklığına kadar ısıtılırsa hacmi ΔV kadar artar. Hacimdeki bu artış; ΔV = 3α V0 ΔT formülüyle hesaplanır. V0 : Cismin ilk hacmi, 3α : Katıların hacimce genleşme katsayısı, ΔT : Sıcaklık değişimi (T2 – T1), ΔV : Hacimce genleşme miktarıdır. 61 1. Ünite Örnek Boyutları 10 cm, 15 cm ve 20 cm olan alüminyumdan yapılmış prizmanın sıcaklığını 100 °C artırdığımızda hac­ mindeki genleşme miktarı kaç cm3 olur? ( αalüminyum = 24.10­6 1/C°) 20 cm Çözüm 10 cm Prizmanın hacmindeki değişim, ΔV = 3α V0 ΔT formülüyle hesaplanır. Dikdörtgenler prizması için hacim; V0 = a b c ise; V0 = 10.15.20 = 3.103 cm3 tür. ΔV = 3α V0 ΔT ΔV = 3.24.10­6 .3.103.100 = 21,6 cm3 olur. 15 cm Şimdiye kadar genleşmeyi katılarda inceledik. Sıvılarda ısı alışverişi sonucu genleşme olayını etkinlikle öğrenelim. 14.Etkinlik SıvılarınGenleşmesi çler e Gere v ç a r A L’lik t 100 m e d a ç ●Ü lon cam ba özdeş ı to ocağ tıpa ● İspir k delikli te t e d ● Bir a boru det cam ● Üç a ayağı ● Sac mL su ● 100 lkol L etil a m 0 0 1 ● a mL cıv ● 100 el ● Cetv it ● Kibr eölçer iveni ● Sür yat eld li e m a Bir çift ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Cam balona 100 mL su koyup ağzını tek delikli tıpayla sıkıca kapatınız. Tıpaya cam boruyu yerleştirdikten sonra ispirto ocağını sacayağının altına koyarak yakınız. 3. Süreölçerle toplam dört dakika olmak kaydıyla birer dakika aralıklarla cam borudaki sıvı yüksekliğini ölçünüz. Defterinize bir sonraki sayfadaki çigelgeye benzer bir çizelge çiziniz. Ölçtüğünüz değerleri, bu çizelgeye kaydediniz. 62 Madde ve Özelikleri Süre Cam Borudaki Sıvı Yüksekliği (mm) Su Cıva Etil Alkol 1. dakika 2. dakika 3. dakika 4. dakika 4. İkinci ve üçüncü adımda yaptığınız işlemleri su yerine cıva ve etil alkol kullanarak tekrarlayınız. Sonuca Varalım 1. Isıtıcıdan eşit ısı alan sıvıların eşit zamanlardaki genleşme miktarları aynı mıdır? Açıklayınız. 2. Isıtıcıdan eşit ısı alan eşit hacimdeki sıvıların sıcaklık artışları eşit olur mu? Açıklayınız. Isıtılan sıvıların hacimleri artar. Bu durum, Yağız’ın annesinin ocakta unuttuğu sütün taşmasında vb. pek çok olayda görülür. Sıvılar ısıtılırsa moleküllerinin kinetik enerjisi artacağından iç enerjisi artar. Isı alan moleküllerin hareketi hızlanır ve aralarındaki boşluk artar. Böylece genleşme gerçekleşir. Sıvılarda genleşme hacimce olup sıvının ilk hacmine, cinsine ve sıcaklık artışına bağlıdır. Sıvıların genleşme miktarı; ΔV = a V0 ΔT’dir. Burada; V0 : Sıvının ilk hacmi, a : Sıvının hacimce genleşme katsayısı, ΔT : Sıcaklık değişimi (T2 – T1), ΔV : Sıvının hacimce genleşme miktarıdır. Sıvılar için hacimce genleşme katsayısı olan a, katılar için kullanılan hacimce genleşme katsayısı 3α değerindedir. Genleşme katılarda olduğu gibi sıvılar için de ayırt edici bir özelliktir. Aşağıdaki tabloda sıvıların hacimce genleşme katsayıları verilmiştir. Sıvı Hacimce Genleşme Katsayısı (1/C°) Cıva 1,82.10­4 Su 2,1.10­4 Zeytinyağı 7.10­4 Etil Alkol 7,45.10­4 Petrol 8,99.10­4 Eter Kaynayan sütün yüzeyinde katman oluşturan yağ küreciklerine buhar kabarcıklarının basınç uygu­ laması da taşmada etkilidir. 16,6.10­4 Sıvıların genleşme özelliğinden faydalanılarak cıvalı ve alkollü termometreler yapılmıştır. Genleşmenin olması için sıcaklık değişimi şarttır. Sıcaklığın değişmesi için de maddenin ısı alıp vermesi gerekir. Eşit miktardaki farklı sıvılar, eşit ısı alsa bile bu sıvıların sıcaklıkları aynı miktarda artmaz. Çünkü maddelerin sıcaklık Cıvalı termometre artışlarında özgül ısıları da etkilidir. 63 1. Ünite Bu durumda genleşmeyi sağlayan ısı; Q = m c ΔT formülüyle bulunur. Burada; Q : Alınan veya verilen ısı, m : Maddenin kütlesi, c : Maddenin özgül ısısı, ΔT : Sıcaklık farkıdır. Sıcaklık (°C) Özgül Kütle ( g/cm3) 100 0,9584 80 0,9718 60 0,9832 40 0,9922 30 0,9957 20 0,9982 10 0,9997 4 1,0000 0 0,9997 ­10 0,9982 ­20 0,9935 ­30 0,9835 Suyun farklı sıcaklıklardaki özgül kütlesi Suyun hacmi 4°C’ta en küçük değeri aldığından genleşme katsayısı itibariyle su, diğer sıvılardan ayrılır. Ayrıca suyun hacminin en küçük değeri aldığı bu sıcaklıkta özgül kütlesi en büyük değerdedir. Örneğin, kışın havanın soğumasıyla bazı nehir ve göllerin yüzeyi ısı alış verişi sonucu soğumaya başlar. Soğuyan su 4°C’ta en yüksek yoğunluğa ulaşırken, 0°C’ta buza dönüşür. Buza dönüşen su moleküllerinin yapısı gereği hacmi artar, özgül kütlesi azalır. Özgül kütlesi azalan buz molekülleri suyun yüzeyine çıkarken, özgül kütlesi büyük su molekülleri dibe iner. Bu nedenle göllerin ve nehirlerin sadece üzeri donar. “Hava Ne Kadar Soğuk?” adlı metinde Murat Nehri’nin üzerinin donması bu durumla açıklanır. Ayrıca, kışın toprakta donan suyun genleşerek toprağı şişirmesi ve böylece toprağın doğal yolla havalanması olayı, buzlukta unutulan suyla dolu cam şişenin patlaması ve hikâyemizde donan suyun genleşmesi sonucu su sayacının patlaması, suyun hacminin diğer sıvılardan farklı olarak 4°C’un altındaki sıcaklıklarda artmasıyla açıklanır. Suyu diğer sıvılardan ayıran bu özelliği, Dünya’daki ekolojik dengenin sağlanması ve kışın deniz­göllerde yaşayan canlıların hayatını sürdürmesi için büyük önem taşır. Yukarıda “suyun sıcaklığa bağlı özgül kütlesinin değişim grafiği” verilmiştir. Grafik incelendiğinde 4°C’tan büyük sıcaklıklarda suyun sıcaklığı arttıkça özgül kütlesinin azaldığı görülür. 4°C’ta suyun özgül kütlesi en yüksek değerdedir. 4°C’tan düşük sıcaklıklarda ise suyun sıcaklığı azaldıkça özgül kütlesi de azalır. Suyun kütlesini m = 1g olarak kabul edersek özgül kütle grafiğinin sıcaklık eksenine göre simetrik olan suyun sıcaklığa bağlı hacminin değişim grafiğine ulaşabiliriz. 64 Madde ve Özelikleri v (cm ) 3 Sıcaklık (°C) Hacim (cm3) 100 1,0434 80 1,0290 60 1,0170 40 1,0078 30 1,0043 20 1,0018 8 1,0003 4 1,0000 Yukarıda “suyun sıcaklığa bağlı hacminin değişim grafiği” verilmiştir. Grafik incelendiğinde 4°C’tan büyük sıcaklıklarda suyun sıcaklığı arttıkça hacminin arttığı görülür. 4°C’ta suyun hacmi en düşük değerdedir. 4°C’tan düşük sıcaklıklarda ise suyun sıcaklığı azaldıkça hacmi artar. Ayrıca 0°C’taki suyun hacmi ile 8°C’taki suyun hacmi yaklaşık olarak birbirine eşit olur. Katı ve sıvıların ısı alış verişi yaparak genleştiğini veya büzüştüğünü gördük. Sizce bu durum, gazlar için de geçerli midir? Bunu bir etkinlikle araştıralım. 15.Etkinlik 0 1,0003 ­10 1,0018 ­20 1,0065 ­30 1,0167 1 g suyun farklı sıcaklıklardaki hacim değerleri GazlarınGenleşmesi çler e Gere Araç v balon ik cam ’l L m 0 ● 10 ı to ocağ ● İspir ayağı ● Sac mL su ● 100 it ● Kibr n ● Balo Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Cam balona 100 mL su koyunuz ve plastik balonu ağzına sıkıca takınız. Hazırladığınız düzeneği sacayağının üzerine koyunuz. İspirto ocağını yakarak 10 dakika boyunca balondaki değişimi gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Cam balondaki su ısıtıldığında plastik balon şişti mi? Açıklayınız. 65 1. Ünite Genleşme olayı akışkan olan sıvılarda olduğu gibi ısı alan gazlarda da hacimcedir. Isıtılan gazların moleküllerinin kinetik enerjisi dolayısıyla iç enerjisi artar. Moleküllerin iç enerjilerinin artması birbirilerinden uzaklaşmalarına neden olur. Bu olaya genleşme denir. Ancak gazlardaki bu genleşme gazın cinsine bağlı değildir. Gazların hacimce genleşme katsayısı 1/273 °C­1 dir. Gazlar ısı alsa bile toplam hacimlerinin 1/273’ü kadar genleşir. Bu nedenle genleşme, gazlarda ayırt edici bir özellik değildir. Araştıralım ● Sınıfınızda iki grup oluşturunuz. ● Grubunuzu temsilen bir sözcü belirleyiniz ve aşağıda verilen konuları araştırınız. 1. grup: Katı, sıvı ve gazların genleşmesinin teknolojideki kullanım alanlarını araştırsın. 2. grup: Suyun hacminin diğer sıvılardan farklı olarak 4°C’un altındaki sıcaklıklarda artmasının günlük yaşantıdaki uygulamalarını araştırsın. ● Araştırma sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. ● Araştırma sonuçlarını diğer grup üyeleri ile paylaşabilirsiniz. 66 1. ÜNİTE SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerde noktalı yerleri, tabloda verilen kelimelerle anlamlı biçimde tamamlayınız. büzülme genleşme derin barometre kuvvet batimetre özgül kütle altimetre akış hızı 1. Tabanı düz olmayan bir kaba konulan sıvının tabanda oluşturduğu basınç, sığ ortamda ………...…….. ortamdakine oranla daha küçüktür. 2. Katılar, her zaman kendilerine uygulanan basıncı aynı büyüklükte iletmezken, ………...…….. iletirler. 3. Kaldırma kuvveti sıvının ………...…….. ile doğru orantılıdır. 4. Musluğun ağzından çıkan suyun çapının giderek küçülmesinin sebebi, sıvılarda basınç artışının ………...…….. ile doğru orantılı olmasıdır. 5. Bir yerin deniz seviyesine göre yüksekliği özel bir barometre olan ………...…….. ile ölçülür. 6. Isı alan bir cismin hacminde ………...…….. olur. B. 1. Aşağıda ‟Tanılayıcı dallanmış ağaç” yöntemine uygun bir etkinlik verilmiştir. Bu cümlelerin doğru olanlarını ‟D”, yanlış olanlarını ‟Y” ile belirleyip ilgili ok yönünde ilerleyiniz. Her doğru kararınız size 5 puan kazandıracak ve bir sonraki aşamayı etkileyecektir. Vereceğiniz cevaplarla farklı yollardan sekiz ayrı çıkışa ulaşabilirsiniz. En çok puan alacağınız çıkışı bulunuz. Katı, sıvı ve gazlarda genleşme her zaman sıcaklıkla doğru orantılırır. D Y 67 C. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Taban alanları A ve iç yarıçapları r olan şekildeki su kaplarından hangisi daha çok su alır? Açıklayınız. 2. Bazı yerleşim yerlerinde kullanılan su tankları neden evlerden daha yükseğe yapılır? Tahtadan yapılan bu tankları birleştiren metal çemberler neden tankın dibine doğru sıklaştırılır? 3. Şekillerdeki musluklar özdeş debili olduğuna göre kabın tabanına yapılan basıncın zamana göre değişim grafiklerini çizerek bu grafikleri yorumlayınız. 4. Aynı maddeden yapılmış A silin­ dirinin, B küpünün ve C konisinin zemine uyguladıkları basınçlar PA , PB ve PC dir. Cisimlerin taralı kısımları kesilip alınırsa PA , PB ve PC nasıl değişir? 5. Celsius termometresinin 77 °C’u gösterdiği bir ortamda Fahrenheit ve Kelvin termometreleri hangi değerleri gösterir? 6. Rüzgârlı ve yağmurlu havalarda şemsiyelerin sık sık ters dönmesinin sebebi nedir? Açıklayınız. 68 Ç. Aşağıda verilenlerden hareketle doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. Birbirine perçinlenmiş KL, KM metal çiftleri ısıtıldığında 1. Şekil ve 2. Şekil’deki görünüme sahip olduğuna göre K, L ve M metallerinin uzama katsayıları arasındaki ilişki nasıldır? A) αM > αL> αK C) αK > αM > αL B) αM > αK > αL D) αL > αK > αM 1. Şekil 2. Şekil E) αM = αK > αL 2. Yandaki şekilde K musluğu kapalı iken M noktasındaki sıvı basıncı P kadardır. Musluk açılıp sıvı akışı tamamlandığında N noktasındaki basınç kaç P olur? A) P B) P/2 C) 3P/4 D) 3P/8 E) 2P 3. Yarıçapları r, 2r ve 3r olan küre şeklindeki K,L ve M kapları, eşit sıcaklıkta aynı cins sıvılarla doldurulmuştur. Sıvıların sıcaklıkları eşit miktarda artırıldığında, kesit alanları A, 2A ve 3A olan silindirik borulardaki sıvıların yükselme miktarı hK , hL ve hM dir. Bunlar arasındaki ilişki aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmiştir (Kaplardaki genleşmeler dikkate alınmayacaktır. Ayrıca sıvı taşması yoktur.)? A) hK > hL > hM B) hK = hL > hM C) hL > hK > hM D) hM > hL > hK E) hM > hL = hK 4. 61 °C’taki 50000 mg kütleli bakır bloğun sıcaklığını 91 °C’a çıkarmak için bloğa kaç kcal ısı verilmelidir (ccu = 0,09 cal/gC°)? A) 135 B) 13,5 C) 1,35 D) 0,135 E) 0,0135 69 5. Eşit hacimlere bölünmüş A cisminin 2d ve 3d özgül kütleli sıvılardaki denge durumu 1. Şekil ve 2. Şekil’deki gibidir. Cismin ağırlığı G ise F kuvvetinin büyüklüğü kaç G’dir? A) 1/2 D) 2 B) 1 E) 5/2 C) 3/2 1. Şekil 2. Şekil D. Aşağıdaki ifadelerin doğru olanlarının karşısına ‟D” yanlış olanlarının karşısına ‟Y” yazınız. 1. Basınç vektörel bir büyüklüktür. 2. Akışkanlık hem sıvıların hem gazların bir özelliğidir. 3. Sıvılar, çok az sıkıştırılmalarına rağmen sıkıştırılamaz kabul edilirler. 4. Kapalı bir kaptaki sıvının herhangi bir noktasına uygulanan basınç, kabın iç yüzeyinin her noktasına aynı büyüklükte iletilir. 5. Bir kısmı veya tamamı akışkana batan cisme akışkan tarafından uygulanan kaldırma kuvveti, cismin ağırlığına eşittir. 6. Akışkanın basıncı akış hızının arttığı noktada azalır. ( ( ( ) ) ) ( ) ( ( ) ) E. Aşağıdaki kavram haritasını inceleyerek boş bırakılan kutucukları verilen kavramlardan hareketle doldurunuz. Katılarda basınç Derinlik Özgül kütle Pa Basınç kuvveti bar Sıvılarda basınç torr Yer çekimi ivmesi bari Yüzey alanı cm­Hg atm Gazlarda basınç Temas yüzeyi 70 KUVVET VE HAREKET 2. ÜNİTE . BOĞAÇ HAN HİKÂYESİ AYKA'NIN MERAKI UYDULAR SU ÇEKEN DEVE ACEMİ ŞOFÖR REKOR DENEMESİ KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ EŞİT OLMAYAN YILLAR LUNAPARK HABERLEŞME UYDUSU TÜRKSAT . . . KONULAR . . . . . . Bu ünitede; Kuvvetin döndürme etkisini matematiksel olarak inceleyerek itme ve torkun kavramları ile iş ve enerji teoremini açıklayacağız. Enerji dönüşüm bağıntılarını ve denge koşullarını irdeleyeceğiz. Denge koşullarını basit makinelere uygulayacağız. Ağırlık ve kütle merkezini, gezegenlerin hareketlerini, açısal momentumun varlığını ve bazı olayların açısal momentumun korunumu ile açıklandığını keşfedeceğiz. Kuvvet ve Hareket BOĞAÇ HAN HİKÂYESİ Oğuz Beylerinden Bayındır Han’ın bir boğası bir de erkek devesi vardı. Bu boğa taşa boynuz vursa onu un gibi öğütürdü. Oğuz Beyleri yaz ve sonbahar mevsimlerinde boğa ile deveyi savaştırır, Bayındır Han ile bu gösteriyi seyreder ve eğlenirlerdi. Bir yaz günü Bayındır Han’ın boğası alana getirilir. Boğa o kadar güçlüdür ki üç kişi sağ yanından üç kişi de sol yanından onu demir zincirlerle zor tutmaktadır. Bu sırada Dirse Han’ın oğlu ile diğer kabilelerin çocukları bu alanda aşık oynamaktadır. Alana getirilen boğa serbest bırakılır. Orada oynayan çocuklardan kaçmaları istenir. Dirse Han’ın oğlu hariç diğer çocuklar kaçar. Dirse Han’ın oğlu ise yumruğu ile boğanın alnına kıyasıya vurur. Boğa geri geri gider. Fakat tekrar Dirse Han’ın oğluna yönelir. Dirse Han’ın oğlu bu defa boğanın alnına yumruğunu dayar ve onu bu şekilde alanın dışına çıkarır. Bir müddet mücadele ederler. Bu esnada Dirse Han’ın oğlu ‟Bir dama direk vururlar o, dama destek olur. Ben bunun alnına niye destek oluyorum.” diye düşünür ve boğanın alnından yumruğunu çeker. Böylece boğa ayakta duramaz ve tepe üstü düşer. Bunun üzerine Dirse Han’ın oğlu boğanın başını keser. Oğuz beyleri onu tebrik ederken Dede Korkut gelir, Dirse Han’ın oğluna Boğaç Han adını verir. MuharremERGİN-DedeKorkutHikâyeleri Hikâyedeki olaya benzer şekilde onuncu sınıfta kütlesi büyük olan kayakçıyı durdurmanın daha zor olacağını öğrenmiştiniz. Bir gemi ile kayığı hızlandırmanın aynı kolaylıkta olup olmadığını hiç düşündünüz mü? Bir kayığı durdurmanın veya hızlandırmanın kolaylığını ve zorluğunu belirleyen etkenler nelerdir? Bu sorulara etkinlikle cevap arayalım. 73 2. Ünite 1.Etkinlik BilyeveHızarTozları çler e Gere Araç v elik kte iki ç lü k ü y lı bü ● Fark kova) bilye u (yarım z to r a ● Hız Cetvel ● p ● Kita Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Öğretmen masasını duvara yaklaştırınız ve hızar tozunu masa ile duvarın kesiştiği kısma yığın oluşturacak şekilde dökünüz. 2. Kitabı eğik düzlem olarak kullanıp bilyelerin hızar tozuna doğru aynı hızla yuvarlanmalarını sağlayınız. 3. Bilyelerin birini hızar tozuna doğru farklı hızlarda yuvarlayarak durmasını gözlemleyiniz. 4. Masayı temizledikten sonra bilyelerden birini duvara doğru yuvarlayınız ve duvara çarpıp durmasını gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. Sonuca Varalım 1. Kütleleri farklı, hızar tozuna doğru aynı hızla yuvarlanan bilyeler aynı mesafede mi durdu? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 2. Bilyelerden birini farklı hızlarda yuvarladığınızda bilye, hızar tozunda aynı mesafede mi durdu? Açıklayınız. 3. Bilyelerin hızar tozunda durma süresi ile duvara çarptıktan sonraki durma süresi aynı mıdır? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 4. Bilyeye durması için hızar tozu ve duvar aynı kuvveti mi uygulamıştır? Şayet uygulanan kuvvet aynı değilse bu kuvvetin büyüklüğünü hangi etkenler, nasıl belirlemiştir? Bir cismi durdurmak veya hızlandırmak için kuvvet gerektiğini biliyorsunuz. Bu kuvvet cisme ivme kazandırır. Newton’un İkinci Yasası gereği cisme kuvvet uygulanması durumunda F=ma yazılır. a=∆v/∆t olduğuna göre F=m∆v/∆t yazılabilir. Eşitlik yorumlanacak olursa ‟Cisme etkiyen kuvvet hız değişimi ile doğru orantılı zamanla ters orantılıdır” denilir. Bağıntı düzenlenerek F∆t=m∆v şeklinde de yazılabilir. Temel kanunun başka bir ifadesi olan eşitliğin sol tarafındaki F∆t büyüklüğüne cisme uygulanan itme veya impuls denir. İtme vektörel bir büyüklük olup yönü kuvvetin yönü ile aynıdır. Eşitliğin sağ tarafındaki m∆v büyüklüğünü irdeleyelim. m∆v = m(v2 – v1) = mv2 – mv1 şeklinde yazılır. Bu ifade, eşitliğin sağ tarafında değişen büyüklüğün mv olduğunu gösterir. Bu büyüklüğe momentum veya çizgisel momentum denir. Momentum, vektörel bir büyüklük olup P harfi ile gösterilir. Buna göre momentum; P=mv olarak tanımlanır. Bu durumda yukarıdaki m∆v büyüklüğü momentumdaki değişme miktarı olup ∆P ile gösterilir ve F∆t=∆P şeklinde yazılır. 74 Kuvvet ve Hareket Günlük yaşantıda kuvvet uygulama olaylarında kuvvetin büyüklüğü değişkendir. Bu gibi durumlarda kuvvetin ortalama değeri alınır. Buradan hareketle ‟Boğaç Han Hikâyesi”nde Dirse Han’ın oğlunun, kütlesi fazla olan boğayı kısa zamanda durdurmasının neden kahramanlık sayıldığını daha iyi kavrarız. Buradaki iş için büyük bir kuvvet gereklidir. O da Dirse Han’ın oğlunda vardır. Yük gemileri limana yaklaşmak için limandan yaklaşık 25 km uzaklıkta motorlarını durdurur. Bunun sebebi yük gemilerinin kütlelerinin büyük olmasından dolayı momentumlarının da büyük olmasıdır. Bu nedenle geminin durabilmesi için büyük bir itmeye maruz kalması gerekir. Küçük teknelerin durması için ise büyük bir itme gerekmez. Onların limana 40 - 50 metre kala motorlarını durdurmaları yeterli olur. Kinetik enerjiyle momentum arasındaki fark burada ortaya çıkar. Hızları yük gemilerine göre yüksek olan küçük kütleli teknelerin kinetik enerjilerinin büyük olmasına rağmen momentumları küçüktür. Dolayısıyla limana 40 - 50 metre kala motorlarını durdurmaları, limana kadar durmaları için yeterli olur. Yukarıda bahsettiğimiz itmeden yararlanarak çalışan pek çok sistem mevcuttur. Bu sistemlerden biri olan su çarkının nasıl çalıştığını inceleyelim. SuÇarklarıveSuDeğirmenleri On sekizinci yüzyılda buhar makinesi icat edilinceye kadar sanayide elle ya da hayvan gücüyle çalıştırılamayacak kadar büyük olan makineler ya rüzgâr gücüyle ya da akarsuların yardımıyla çalıştırılırdı. Örneğin, su çarklarında akan ya da düşen suyun enerjisiyle bir çark döndürülür, çarkın ortasındaki mil çalıştırılmak istenen makineye (değirmene) bağlanırdı. Kullanılan en yaygın su çarkı tipi üstten çarpmalı olanıdır. Bu türlerde çark, yükleme kanalının yaklaşık 60 cm altına yerleştirilir ve suyu üstten alır. Çarkın çevresine kepçe biçiminde kanatlar takılmıştır ve üstten akan su bu kepçelere dolar. Çarkın bir tarafındaki dolu kepçeler ile öbür tarafındaki boş kepçeler arasındaki ağırlık farkı, çarkın dönmesini sağlar. Alttan çarpmalı türlerde çarkın altından akan suyun hızından yararlanılır. Su, çarkın altındaki kanatlara çarpar ve çarkı döndürür. Bu tür çarkların verimi, üstten çarpmalılara oranla daha düşüktür. 75 2. Ünite Su çarklarının daha modern şekilde yapılmış olanı, güçlü bir biçimde püskürtülen suya bağlı olarak yüksek hızlarda dönen ve özel olarak tasarlanmış Pelton Çarkı’dır. Örnek Dirse Han’ın oğlu boğaya 2 s süre ile ortalama 100 N’luk kuvvet uygulamış olsun. Bu durumda boğaya uygulanan itme kaç Ns’dir? Çözüm Verilenleri F ∆t eşitliğinde yerine yazarsak; F ∆t = 100.2 = 200 Ns bulunur. Örnek Kütlesi 1 kg olan bir cisim yerden düşey doğrultuda yukarı 10 m/s’lik hızla fırlatılıyor. Cismin yere çarptığı anda momentum değişimi kaç kgm/s'dir (g = 10 m/s2 alınacak, hava sürtünmesi ihmal edilecek.)? Çözüm Cisim, yerden atıldığında yere çarpma hızı yerden atılış hızına eşit olacaktır. Verilenleri; ∆P = mv2 – mv1 eşitliğinde yerine yazarsak; ∆P = 1(-10 ) – 1.10 ∆P = - 20 kgm/s bulunur. Tartışalım Gölde hareketsiz olan bir kayığın üzerindeki balıkçı, suya atlayınca kayığın zıt yönde hareketlendiği gözlenir. Bunun nedenini sınıfınızda arkadaşlarınızla tartışınız. 76 Kuvvet ve Hareket AYKA’NIN MERAKI Ayka, sokakta yürürken bilyelerle oynayan çocukları görür ve izlemeye başlar. Çocuklar bilyeleri birbirleri ile çarpıştırmaya çalışmakta ve her çarpışma sonrası sevinmektedirler. Bilyelerin çarpışmaları Ayka'nın ilgisini çeker. Çünkü bilyelerden bazıları çarpışma sonrası farklı doğrultularda hareket ederken bazıları aynı çizgi üzerinde zıt yönde hareket etmektedir. Ayka bunun nedenini düşünürken büyük bir bilyenin çarptığı küçük bilyenin parçalara ayrılarak farklı yönlerde hareket ettiğini görür. Bu yeni durum Ayka'nın aklındaki sorulara bir yenisini ekler. Bukitapiçindüzenlenmiştir. Çoğunuz bovling veya beyzbol seyretmişsinizdir. Bovlingde hem kukalara çarpan top hem de kukalardan bazıları aynı yönde hareket ederken bazıları farklı yönde hareket eder. Beyzbolda ise top karşılandıktan sonra bazen geldiği doğrultuda bazen de farklı doğrultuda geriye döner. Çarpışma sonrası oluşan bu durumların nedenini etkinlikle araştıralım. 2.Etkinlik NewtonBeşiği çler e Gere Araç v iği ton beş ● New Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Newton beşiğinde dışta kalan özdeş kürelerden birini düşeyden bir miktar ayırınız. 3. Ayırdığınız küreyi serbest bırakmadan önce diğer kürelerin nasıl hareket edeceği konusunda tartışarak bir öngörüde bulununuz. 77 2. Ünite 4. Düşeyden ayırdığınız küreyi serbest bırakarak diğer kürelere çarpmasını sağlayınız. İlk kürenin düşeyden ayrılma miktarıyla son kürenin düşeyden ayrılma miktarını dikkate alarak hareket durumunu gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. Sonuca Varalım 1. Gözleminizle öngörünüz arasında fark var mı? Varsa bu fark nereden kaynaklanmaktadır? 2. İçte kalan kürelerde bir hareket gözlemlediniz mi? 3. Düşeyden ayırdığınız kürenin düşeyden ayrılma miktarı ile en son kürenin düşeyden ayrılma miktarı arasında bir ilişki gözlemlediniz mi? Kürelerin özdeşliğini de dikkate alarak bu ilişkiyi nasıl açıklarsınız? Newton beşiği, özdeş çelik kürelerin aynı uzunlukta iplerle asılmasından oluşmuştur. Bu düzenekte en dıştaki küre, düşey düzlemden bir miktar ayrılıp bırakıldığında ilk çarpışma sonucu durur, en son küre ise düşeyden aynı oranda ayrılır. Son kürenin düşey düzlemden ilk küre ile aynı oranda ayrılması, ilk kürenin çarpışmadan önceki hızı ile son kürenin düşeyden ayrılmaya başladığı andaki hızının eşit olması anlamına gelir. Kürelerin kütleleri eşit olduğundan mv çarpımları da eşittir. Bu durumu iki bilyenin çarpışmasının ayrıntısına girerek genelleştirelim. Çarpışma esnasında bilyeler birbirlerine Newton’un Üçüncü Yasası gereği, zıt yönde ve eşit büyüklükte kuvvet uygular. F1,2 = - F2,1 bu kuvvetlerin uygulanma süreleri eşit olduğundan; F1,2 ∆t = - F2,1 ∆t olur. Daha önce itme olarak ifade ettiğimiz F.∆t çarpımının, momentum değişimi olduğunu biliyoruz. Öyleyse; m2 (vˈ2 v2) = - m1 (vˈ1 v1) yazılabilir. Bu eşitlik düzenlenirse; m1v1 + m2v2 = m1vˈ1 + m2vˈ2 sonucuna ulaşılır. Roketatar 78 Buradan hareketle eşitliği yorumlayalım. Eşitliğin sol tarafının çarpışmadan önceki toplam momentum, sağ tarafının ise çarpışmadan sonraki toplam momentum olduğu görülür. Öyleyse çarpışmada momentum korunmuştur. Bu çarpışmaya dışarıdan bir etki olmadığını da gözden kaçırmamak gerekir. Bu durum; bir olaya dışarıdan etki olmaksızın ‟Çarpışmadan önceki toplam momentum, çarpışmadan sonraki toplam momentuma eşittir”. şeklinde ifade edilir ve Momentumun KorunumuKanunu olarak bilinir. Günlük yaşantımızda pek çok uygulama momentum korunumunu içerir. Örneğin roketatar, ateşleme esnasında devrilmemesi için kütlesi büyük olan bir araç üzerine monte edilir. Newton beşiğindeki çarpışmalar tek eksende gerçekleşir ve yazdığımız matematiksel ifade tek eksende momentumun korunumudur. Olay şayet düzlemde ise momentum yine korunur. Kuvvet ve Hareket Düzlemde çarpışan iki bilardo topunu düşünelim. Bu durumda x ve y eksenleri için ayrı ayrı Momentumun Korunumu Kanunu yazılır. x ekseni için Momentumun Korunumu Kanunu; m1 v1x + m2 v2x = m1vˈ1x+ m2vˈ2x şeklinde yazılırken, y ekseni için Momentumun Korunumu Kanunu; m1 v1y + m2 v2y = m1 vˈ1y + m2 vˈ2y şeklinde yazılır. Öğrendiklerimizden sonra Ayka’nın gördüğü bilyelerin hareketlerini açıklayabiliriz. Fırlatılan bilyeler hareket hâlinde olup momentuma sahiptir. Bu bilye başka bir bilyeye çarpınca onu farklı bir doğrultuda hareket ettiriyorsa Momentumun Korunumu Kanunu gereği kendisi de farklı doğrultuda hareket eder. Şimdi Newton beşiğindeki kürelerin çarpışmasını ele alalım. Bu çarpışmada momentumun korunduğunu öğrendik. Son kürenin düşey düzlemden aynı miktarda ayrılması ve kütlelerinin eşit olması da enerjinin korunduğunu gösterir. Bu çarpışmalara esnek çarpışmalar denir. Esnek çarpışmalarda çarpışma sonrası şekil değişikliği, çarpışmalar esnasında ise enerji kaybı gözlenmez. Esnek çarpışmalar için enerjinin korunumu yazılırsa; E1 + E2 = Eˈ1 + Eˈ2 olur. Buradan; (1/2) m1v12 + (1/2) m2v22 = (1/2) m1(vˈ1)2+ (1/2) m2(vˈ2)2 m1[v12-(vˈ1)2] = m2[(vˈ2)2-v22] m1(v1-vˈ1) (v1+ vˈ1) = m2 (vˈ2 - v2) (vˈ2 + v2) m1(v1-vˈ1) = m2 (vˈ2 - v2) ise (Etki tepki kuvvetlerinin büyüklüklerinin ve etkileşim zamanının eşit olmasından kaynaklanır.), v→1+→ v1ˈ= v→2 + → v2ˈ bulunur. Bu eşitlik hız eşitliği olarak bilinir. Esnek çarpışmalarda enerji kaybı olmadığını öğrendik. Çarpışan iki otomobili düşünelim. Bu tür çarpışmalarda kinetik enerji kaybının olduğu bir gerçektir ve bu tür çarpışmalar esnek olmayan çarpışmalardır. Çarpışma sonrası cisimlerde şekil değişikliği olur. Genellikle cisimlerin, çarpışma sonrası birbirlerine yapışarak hareket ettikleri gözlenir. Momentum burada da korunur. Şayet kaybolan kinetik enerji biliniyorsa enerjinin korunumu da yazılabilir. 79 2. Ünite Pekiştirelim Aşağıdaki çizelgede verilen olayların esnek çarpışmaya örnek olup olmadıkları karşılarına işaretlenmiştir. Defterinizde benzer bir çizelge oluşturarak eksik bırakılan kısımları da siz işaretleyiniz. Olay Esnek çarpışmadır. Çelik iki bilyenin çarpışması Esnek çarpışma değildir. + Oyun hamurundan yapılmış iki kürenin birbirine çarpması + Lastik topun duvara çarpıp geri gelmesi Okun hedef tahtasına saplanması Örnek Şekildeki 1 kg’lık kütle durmakta olan kütleye çarpıyor. Onu aynı yönde fırlatırken kendisi zıt yönde hareket ediyor. Buna göre çarpışma sonrası hızlar kaç m/s’dir (Çarpışma esnasında sürtünmeden dolayı enerji kayıpları ihmal edilecektir.)? Çözüm Çarpışma sonrası korunumunu yazarsak; şekli çizerek olayda momentumun m1 v1 + m2 v2 = m1 vˈ1 + m2 vˈ2 1.10 + 2.0 = -1.vˈ1 + 2.vˈ2 10 = -vˈ1 + 2.vˈ2 olur. Çarpışmada enerji kayıpları dikkate alınmadığına göre; v1 + vˈ1 = v2 + vˈ2 ise 10 - vˈ1 = 0 + vˈ2 ise 10 = vˈ1 + vˈ2 olur. Elde ettiğimiz bu iki denklemi çözersek; 10 = -vˈ1 + 2.vˈ2 10 = vˈ1 + vˈ2 ------------------20 = 3.vˈ2 ise vˈ2 = 20/3 m/s olur. Bunu denklemde yerine yazarsak; 10 = vˈ1 + 20/3 ise vˈ1 = 10/3 m/s olur. 80 Kuvvet ve Hareket Örnek m/s’dir (cos37° = 0,8 m1 kütleli cisim 10 m/s’lik hızla durmakta olan m2 kütlesine çarpıyor. Çarpışma sonrası m1 kütlesi şekilde de görüldüğü gibi 5 m/s’lik hızla hareket ettiğine göre m2 kütlesinin hızı kaç sin37° = 0,6 alınacak.)? Çözüm Olay düzlemde gerçekleştirildiğine göre x ve y eksenleri için momentumun korunumunu yazalım. Bunun için önce hızların x ve y bileşenlerini bulalım. vˈ1x = vˈ1 .cos37° vˈ1y = vˈ1 .sin37° v1x = 5.0,8 vˈ1y = 5.0,6 vˈ1y = 3 m/s olur. vˈ1x = 4 m/s Buradan; x ekseni için Momentumun Korunumu Kanunu’na göre; m1 v1x + m2 v2x = m1 v1xˈ + m2 vˈ2x 2.10 + 2.0 = 2.4 + 2.vˈ2x vˈ2x = 6 m/s olur. y ekseni için Monetumun Korunumu Kanunu’na göre; m1 v1y + m2 v2y = m1 vˈ1y + m2 vˈ2y 2.0 + 2.0 = 2.3 + 2.vˈ2y vˈ2y = -3 m/s olur. Şimdi bileşke hızı bulalım. (vˈ2)2= (vˈ2x)2 + (vˈ2y)2 (vˈ2)2= 36 + 9 vˈ2 = √45 vˈ2 = 3 √5 m/s olur. 81 2. Ünite Örnek m2=100 kg m1=400 kg vˈ2y= 4 m/s 500 kg kütleli kaya parçası, patlayıcı kullanılarak 400 ve 100 kg kütleli 2 parçaya ayrılıyor. m2 kütleli parça 4 m/s’lik hızla hareket ettiğine göre diğer parçanın hızı kaç m/s olur? Çözüm Olaya Momentumun Korunumu Kanunu’nu uygulayalım. Olay tek bir doğrultuda gerçekleştiğinden Momentumun Korunumu Kanunu gereği eşitliği olan; m1v1 + m2v2 = m1vˈ1 + m2vˈ2 yi bu olay için yazacak olursak; mT.vT = m1vˈ1 + m2vˈ2 olur. Verilenleri eşitlikte yerine yazarsak; 500.0 = 400.vˈ1 + 100.4 vˈ1 = - 1 m/s bulunur. Momentumun Korumu Kanunu’nu hareket hâlindeki cisimlerin çarpışması örneğiyle anlattık. Duran cisimler için de momentumun korunumu söz konusu mudur? Yol yapımı çalışmalarında kayaların patlatılarak nasıl parçalandığını ve benzer olayları televizyonda görmüşsünüzdür. Bu tür olaylarda patlama sonrası parçalar farklı yönlerde savrulur. Bunun nedeni Momentumun Korunum Kanunu’dur. Duran bir cismin momentumu patlama öncesinde sıfırdır. Patlama sonrası toplam momentumun tekrar sıfır olabilmesi için parçalar, farklı doğrultularda saçılır. PanoOluşturalım Roketlerin boşlukta ilerlemesinin hangi fiziksel kurala bağlı olarak gerçekleştiğini araştırınız. • Araştırma yaparken İnternet, kütüphane ve bu konuda yazılmış bilimsel makalelerden yararlanabilir, fizik mühendisi ve makine mühendisleri ile görüşebilirsiniz. • Araştırmayı konu ile ilgili görsel materyallerle (resim, fotoğraf vb.) destekleyiniz. • Araştırma sonucunda elde ettiğiniz verileri, görsel materyallerle de destekleyerek arkadaşlarınızla birlikte bir pano oluşturunuz. 82 Kuvvet ve Hareket UYDULAR Uydular, atmosferin üst kısımlarının gözlenmesi, araştırılması, uzay ve uzay cisimlerinin incelenmesi, biyolojik deneyler ve haberleşme gibi amaçlar için kullanılır. Yeryüzündeki tesislerden fırlatılan uydular, Dünya’dan farklı uzaklıklarda bulunan yörüngelerine oturtulur. Yörüngeye oturtulan uyduların bu yörüngede dolanım hızları Dünya'ya uzaklıklarına bağlı olarak değişir. Bu durum uyduların Dünya ile aynı periyotta dolanmalarını sağlar. Dünya’nın çekim kuvveti uygulamasına rağmen bu yörüngelerde dolanmaya devam eden uydular, iletişim hâlinde bulundukları yer istasyonlarına sürekli aynı açı altında sinyal göndermeyi başarırlar. Dünyaʼnın uydulara kütle çekim kuvveti uygulaması, uyduların ivmeye sahip olup olmadıkları, çizgisel süratlerinin değişip değişmediği yörüngeyi belirleyen büyüklüklerin neler olduğu merakını uyandırır. Bukitapiçindüzenlenmiştir. Lunaparklardaki dönme dolaplar, heyecan trenleri, dönen salıncaklar veya ipin ucuna bağlanıp döndürülen bir cisim, yörüngesi çembersel olan hareket yapar. Bu hareketlerin yörüngelerinin çember olması bir benzerliktir. Çembersel hareketlerde yörünge hariç, hareketleri belirleyen diğer büyüklükler arasında bir ilişki var mıdır? Varsa bunlar nelerdir? Herhangi bir hareketlinin yörüngesi her şartta çember olabilir mi? Bu soruları cevaplayabilmek için etkinlik yapalım. 83 2. Ünite 3.Etkinlik DüşeyDüzlemdeDönenPatatesler çler e Gere Araç v patates ük boy ç ü k t a d ● İki a 50 cm) 1 ● İp ( Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Patateslerden birini ipin ucuna, diğerini ise ipin ucundaki patatesten 10-15 cm uzaklıkta olacak şekilde ipe bağlayınız. 2. İpi ikinci patatesten 20-25 cm uzaktan tutunuz. Patatesleri fotoğrafta görüldüğü gibi düşey konuma getiriniz. 3. Patatesleri düşey düzlemde kalacak şekilde döndürünüz ve hareketlerini gözleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. 4. Patatesleri devir süreleri azalacak veya çoğalacak şekilde çevirerek yeniden gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. 5. İpi, patatesler hareket hâlindeyken tehlike oluşturmayacak şekilde serbest bırakınız ve patateslerin hareketlerini gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. Sonuca Varalım 1. Patatesler nasıl bir hareket yapmıştır? Bu hareket patateslerin yörüngelerine göre isimlendirebilir mi? 2. Her iki patatesin yörüngedeki hızları aynı mıdır? Açıklayınız. 3. Patatesleri birbirine bağlayan ipin bir doğru şeklinde olması, patateslerin hareketlerini belirleyen büyüklüklerden birinin aynı olması anlamına gelir mi? Açıklayınız. 4. Patatesleri, devir süreleri değişecek şekilde hareket ettirdiğinizde elinizi aynı noktada tutabilmek için elinizde hissettiğiniz kuvvette bir değişiklik oldu mu? 5. İpi serbest bıraktığınızda patateslerin hareket yörüngesindeki değişimin nedenini açıklayınız. Hareketin, yörüngesine bağlı olarak isimlendirildiğini dokuzuncu ve onuncu sınıfta öğrenmiştiniz. Bu durumda yörüngesi çember olan bir cismin hareketi, çembersel hareket olarak isimlendirilir. Bu hareketlinin birim zamanda aldığı yola çizgisel sürat denir. Çembersel hareketin çizgisel sürati sabitse hareket, düzgün çembersel hareket olarak isimlendirilir. Düzgün çembersel hareket yapan bir hareketli eşit zaman aralıklarında eşit yollar alır. 84 Kuvvet ve Hareket Yandaki şekilde başlangıçtaki çizgisel hız vektörü → v1, t saniye sonraki çizgisel hız vektörü → v2 olan çembersel hareketli görülüyor. Hareketliye ait yarıçap vektör θ kadar açı süpürmüştür. Yandaki şekle göre yatay düzlemdeki hareketlinin yayının uzunluğuna eşit t sürede aldığı yol, KL olduğundan bu uzunluğun zamana oranı hareket KL linin çizgisel süratini verir. Bu sürat v = t şeklinde ifade edilir. t s 0 Periyodun, iki dalga tepesinin aynı noktadan art arda geçmesi, yani bir tam dalga oluşması için geçen süre olarak tanımlandığını ve T sembolü ile gösterildiğini dokuzuncu sınıfta öğrenmiştiniz. Ayrıca periyodik bir dalga hareketinde 1 saniyede Yatay düzlemdeki çembersel hareketin üstten görünüşü üretilen dalga sayısını frekans olarak tanımlamış ve ƒ sembolü ile göstermiştiniz. Çember üzerindeki hareketlinin yörünge üzerindeki bir noktadan art arda geçmesi için geçen süre periyotolarak tanımlanır. Düzgün çembersel harekette birim zamandaki devir sayısı da frekans olarak tanımlanır. Periyot ile frekans arasında; T ƒ = 1 ilişkisi vardır. Buradan; ƒf = 1 yazılır. T Yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi hareketlinin konumunu belirleyen vektör, yarıçap vektörü olarak adlandırılır ve r ile gösterilir. Yarıçap vektörünün birim zamanda süpürdüğü açı ise açısalsürat olarak adlandırılır ve ω ile gösterilir. Bu durumda; Δθ yazılır. Hareketli, bir devirde 2π radyanlık açı ω= Δt süpürdüğünden açısal sürat; 2π ⇒ ω = 2πƒ olur. Açısal süratin birimi SI’da rad/s ω= T (radyan/saniye)'dir. Yukarıda tanımladığımız çizgisel sürati bir tam devir için yazacak olursak; 2π 2πr v= olur. Bu eşitlikte ω = yerine yazılırsa; T T v = ω r eşitliği elde edilir. Bu eşitlikten yararlanarak farklı yörüngelerdeki uyduların çizgisel süratlerinin neden aynı olmadığını, yer istasyonlarına aynı açı altında nasıl sinyal gönderdiklerini açıklayabiliriz. Bu durumun gerçekleşebilmesi için yer istasyonu ile uydunun açısal hızının aynı olması gerekir. Bu durumda v = ω r eşitliği gereği uyduların yörünge yarıçapları büyüdükçe çizgisel süratleri de büyür. Dolayısıyla farklı yörüngelerde çizgisel süratler de farklıdır. Sürati sabit olan çembersel hareketin, düzgün çembersel hareket olarak adlandırılması bu hareketin ivmesiz olduğu anlamına gelmez. K ve L noktalarındaki → v1 ve → v2 hız vektörlerinin 85 s 2. Ünite şiddetleri eşit olmasına rağmen doğrultuları farklı olduğundan eşit olmadıkları görülür. Dolayısıyla düzgün çembersel hareketle hız değişimi, yani ivme vardır. Bu ivmeyi hesaplayalım ve doğrultusu ile yönünü belirtelim. İvme, birim zamandaki hız değişimi olduğuna göre öncelikle hız değişimini bulalım. → → → → → Δv Δv = v2 - v1 ve a = Δt idi. Bu eşitlikten yararlanarak bulunacak ivme, ortalama ivmedir. Şayet θ açısı yeterince küçük alınırsa zaman aralığı da azalacağından ani ivme olur. Şekildeki θ açısının küçük olduğu durumlarda AB ile Δv’nin şiddeti yaklaşık eşit olarak alınabilir. Şimdi θ açısının radyanını yazalım. Çemberde merkez açının radyanı, açının gördüğü yayın uzunluğunun, yarıçapa oranı olduğundan θ = AB yazılır. v Buradan, AB = θ v olur. Δv Δv = AB = θ v değerini a = Δt eşitliğinde yerine yazarsak; θ v elde edilir. a= Δt Δθ idi. Bunu θ v eşitliğinde yerine yazarsak; ω= a= Δt Δt a = ω v olur. v yerine yazılırsa; r v2 a = ω2 r veya a = r bulunur. Bu ani ivmenin yönünü belirleyelim. Şekildeki hız vektörlerini A noktasında toplayarak hız → →= → değişimi Δv v2 - v1 i çizelim. Birim zamandaki hız değişimi olan → → → ile aynı yönde olur. Eşitlikteki ortalama ivmede (a = Δv ) Δv Δt Δt yeterince küçük alınırsa ortalama ivme ani ivmeye dönüşür, yarıçap doğrultusunda ve merkeze yönelik olur. Şiddeti hesaplanan ivme vektörü, yarıçap vektörü doğrultusunda ve merkeze yönelik olduğundan merkezcilivme adını alır. ‟Düşey Düzlemde Dönen Patatesler adlı etkinlikte ip bırakıldığında patateslerin yörüngesinin değişmesi çembersel hareketin gerçekleşmesi için kuvvetin gerektiğini gösterir. Bu kuvveti sağlayan ipteki gerilme kuvveti ve ağırlığın ip doğrultusundaki bileşenidir. Bu kuvvetin, hız vektörünün şiddetini değiştirmemesi için ona dik doğrultuda olması gerekir. Hız vektörüne dik doğrultuda ve her an merkeze yönelik olması gereken bu kuvvete merkezcilkuvvet denir. Merkezcil kuvvet sayesinde düzgün çembersel hareket gözlenir. Düzgün çembersel hareketlerde merkezcil kuvvet; sürtünme, tepki, kütle çekim ve coulomb (kulon) gibi kuvvetlerden biri veya birkaçı tarafından sağlanır. Uydularda merkezcil kuvvet, kütle çekim kuvvetince sağlanır. Dünya'nın uydulara çekim kuvveti uygulamasına rağmen uyduların kendi yörüngelerinde v = ω r veya ω = 86 Kuvvet ve Hareket dolanmaya devam ettiklerini öğrenmiştik. Bunun nedenini açıklayalalım. Uydunun ağırlığı düzgün çembersel hareket için gerekli merkezcil kuvveti sağladığından uydu yörüngesinde kalır, yeryüzüne düşmez. ‟Uydular adlı metinde, ‟Dünya'nın uydulara kütle çekim kuvveti uyguladığı dikkate alındığında uyduların ivmeye sahip olduğu düşünülebilir mi? Eğer uydular ivmeye sahipse çizgisel süratlerinin sabit kalması nasıl izah edilebilir? şeklinde sorular sorulmuştu. Buraya kadar anlatılanlardan hareketle bu sorulara cevap verilebilir. Dünya'nın uydulara uyguladığı kütle çekim kuvvetinin yani uyduların ağırlığının merkezcil kuvveti sağladığını yukarıda belirttik. Bu durumda, uydular Newton'un İkinci Yasası gereği bu kuvvetle aynı doğrultuda ve yönde bir ivmeye sahip olur. Bu ivme çizgisel hız vektörüne dik doğrultuda olduğundan hızın şiddetini değiştirmez. Dolayısıyla uydular düzgün çembersel hareket yapar. Her düzgün çembersel harekette aynı büyüklükte merkezcil kuvvete mi ihtiyaç vardır? Bu kuvvetin büyüklüğü hangi değişkenlere bağlıdır? Etkinlikle araştıralım. 4.Etkinlik YatayDüzlemdeDönenCisim çler e Gere Araç v m) ● İp (2 e 0 cm) mometr rusu (2 o ● Dina b tı a is trik tes ● Elek cı a a kısk ● Mas as ● Mak ı m takım ● Tartı Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Yeterli uzunluktaki ipi borudan geçiriniz. İpin bir ucuna 5 g’lık kütleyi bağlayınız. Diğer ucunu ise masa kıskacı ile masaya sabitlenmiş dinamometreye bağlayarak şekildeki gibi bir düzenek kurunuz. 2. Elinizdeki boruyu kullanarak 5 g’lık kütleye yarıçapı 10 cm olan çembersel hareket yaptırınız ve dinamometrenin gösterdiği değeri gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. 3. Kütlenin çizgisel süratini artırarak dinamometrenin gösterdiği değeri gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. 4. İpin ucuna 5 g’lık kütle yerine 10 g’lık kütleyi bağlayarak ikinci ve üçüncü adımdaki işlemleri tekrarlayınız. 5. İpin borunun uç kısmıyla kütle arasındaki kısmını daha uzun tutarak ikinci ve üçüncü adımdaki işlemleri yeniden yapınız. 87 2. Ünite Sonuca Varalım 1. Çembersel hareket için gerekli merkezcil kuvvet nasıl sağlanmaktadır? Açıklayınız. 2. Kütle ve yarıçap sabit tutularak kütlenin çizgisel süratinin artırılması, dinamometrenin gösterdiği değeri değiştirdi mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 3. Çizgisel sürat ve yarıçap sabit tutularak kütlenin değiştirilmesi, dinamometrenin gösterdiği değeri değiştirdi mi? Açıklayınız. 4. Kütle ve çizgisel sürat sabit tutularak çembersel hareketin yarıçapının değiştirilmesi, dinamometrenin gösterdiği değeri değiştirdi mi? Açıklayınız. Düzgün çembersel hareketin algılanabilmesi için yarıçap vektörü doğrultusunda merkeze yönelik bir bileşke kuvvetin olması gerektiğini öğrenmiştik. Merkezcil kuvvet olarak isimlendirdiğimiz bu kuvvetin şiddeti; kütle, yarıçap ve çizgisel sürate bağlıdır. Merkezcil kuvvetin şiddetinin kütle, yarıçap ve çizgisel sürate bağlılığı matematiksel olarak; 2 Fm = m v şeklinde ifade edilir. r v = ω r eşitlikte yerine yazıldığında; Fm = m ω2 r olur. ‟Uydular adlı metinde uyduların farklı yörüngelere oturtulduğu ifade edilmişti. Bu yörüngenin büyüklüğünü belirleyen, uyduların çizgisel hızlarıdır. Yapay uyduların dünya ile aynı açısal hıza sahip olması gerektiğinden yörünge yarıçapları büyük olan uyduların çizgisel hızları da büyük olur. Yaptığımız etkinliklerle çembersel hareketi sistemin dışından gözledik. Çembersel hareketin gerçekleşmesi için merkezcil kuvvetin gerekliliğini kavradık. Şu ana kadar öğrendiklerimizi pekiştirmek için aşağıdaki örnekleri çözelim. Örnek Çapı 10 m olan dönme dolapta bulunan koltuğun çizgisel sürati 1 m/s’dir. Buna göre; a) Dönme dolabın açısal sürati kaç rad/s’dir? b) Dönme dolabın periyodu kaç s’dir (g = 10 m/s2, π=3)? Çözüm a) v = ω r idi. Verilenleri eşitlikte yerine yazarsak; 1 = ω.5 ⇒ ω = 0,2 rad/s olur. b) ω = 2π idi. Verilen ve bulunanları yerine yazarsak; T 0,2 = 2.3 T ⇒ T = 30 s olur. Örnek 50 g kütleli patates 1 m uzunluğundaki ipin ucuna bağlanarak düşey düzlemde 10 m/s’lik çizgisel süratle döndürülüyor. Buna göre, patatesin çizdiği çemberin alt ve üst noktalarında ipteki gerilme kuvvetleri kaçar N’dur (g = 10 m/s2)? 88 Kuvvet ve Hareket Çözüm Öncelikle çemberin alt ve üst noktalarında patatese etkiyen kuvvetleri çizelim. Bu kuvvetlerin bileşkesi çembersel hareket için gerekli merkezcil kuvveti oluşturur. Çemberin alt noktasında; Fm = T1 – m gʼdir. Buradan; T1 = Fm + m g olur. Eşitlikte merkezcil kuvveti yerine yazarsak; 2 T1 = m v + m g olur. r Verilenleri yerine yazarsak; 2 T1 = 0,05. 10 + 0,05.10 ⇒ T1 = 5,5 N olur. 1 Çemberin üst noktasında; Fm = T2+m gʼdir. Buradan; T2 = Fm- m g olur. Merkezcil kuvveti yerine yazarsak; 2 T2 = m v - m g olur. Verilenleri yerine yazarsak; r 2 T2 = 0,05. 10 - 0,05.10 ⇒ T2 = 4,5 N olur. 1 Örnek Çizgisel sürati 72 km/h olan bir araç, yarıçapı 50 m olan yatay viraja girerse aracın virajı savrulmadan alabilmesi için sürtünme kat sayısı en az kaç olmalıdır (g = 10 m/s2)? Çözüm Araç, Newton’un Hareket Kanunları’na göre düzgün doğrusal hareket yapmak ister. Bu nedenle yarıçap doğrultusunda virajın içine doğru sürtünme kuvveti oluşur. Bu kuvvet, sistemin dışındaki gözlemciye göre gerekli merkezcil kuvveti oluşturmalıdır. Bu durumda; Fs ≥ Fm yazılır. Buradan; 2 kN≥ mv r 2 k m g ≥ m v olur. Verilen değerleri yerine yazarsak; r v = 72 km/h = 20 m/s’dir. 2 k 10 ≥ 20 ⇒k ≥ 0,8 bulunur. 50 89 2. Ünite Örnek Sürtünme kuvvetini dikkate almadan inşa edilecek 100 3 m yarıçaplı bir viraja, araçların 10 10 m/s’de girecekleri tasarlanmaktadır. Buna göre bu virajın eğim açısı kaç derece olmalıdır (g = 10 m/s2)? Çözüm Sürtünmesiz eğik virajdaki aracı çizerek ona etkiyen kuvvetleri belirleyelim. Aracın ağırlığı ile yoldan gelen tepkinin bileşkesi, çembersel hareket için gerekli merkezcil kuvveti oluşturur. Bu durumda; F tgθ = m olur. Merkezcil kuvveti yerine yazarsak; mg 2 m v v2 r , tgθ = r g olur. Verilenleri yerine yazarsak; tgθ = mg tgθ = 100.10 100 3 .10 olur. Dolayısıyla θ = 30° bulunur. Örnek Sirkte bir göstericinin motosikletiyle gösteri yaptığı silindirin çapı 12 m, tekerlekle yüzey arasındaki sürtünme kat sayısı 0,6’dır. Gösterici ile motosikletin toplam kütlesi 300 kg olduğuna göre, motosikletin çembersel hareketi tamamlayabilmesi için en küçük çizgisel sürati kaç m/s olmalıdır (g = 10 m/s2)? Çözüm Motosiklete etkiyen kuvvetleri çizelim. Çembersel hareketin gerçekleşebilmesi için; N = Fm olmalıdır. Fm’yi yerine yazarsak; v2 N = m r olur. Motosikletin kaymaması için, Fs ≥ m g olmalıdır. Sürtünme kuvvetini yerine yazarsak; k N ≥ m g olur. Bulunan N değerini yerine yazdığımızda; 2 k m v ≥ m g olur. Verilenleri yerine yazarsak; r 2 0,6 v ≥ 10 ⇒ v2 = 600 ⇒ v = 10 m/s bulunur. 6 6 90 Kuvvet ve Hareket Çembersel hareketin gerçekleşebilmesi için merkezcil kuvvetin gerekli olup olmadığını kavrayabilmek ve bu konuda yanılgıya düşmemek için etkinlik yapalım. 5.Etkinlik SüngerTop çler e Gere Araç v m) ● İp (2 ger top ● Sün Nasıl Bir Yol izleyelim? 1. Sünger topu ipin bir ucuna bağlayarak düşey düzlemde döndürünüz. 2. Sünger top çemberin en üst noktasından geçerken ipi bırakınız ve sünger topun hareketini gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. Sonuca Varalım İpi bıraktığınızda sünger top çembersel hareket yapmaya devam etti mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Düzgün çembersel hareketin gerçekleşebilmesi için merkezcil kuvvete ihtiyaç vardır. Bu kuvvet ortadan kaldırılırsa çembersel hareket devam etmez. Bu anlamda ‟Çembersel hareket yapan bir cisme etkiyen, hareket doğrultusuna dik, net kuvvet ortadan kaldırıldığında cisim çembersel hareket yapmaya devam eder.” düşüncesi yanlıştır. Hız vektörünün, hareketin yörüngesine teğet olduğunu dokuzuncu ve onuncu sınıfta öğrenmiştiniz. Bu durumda çembersel hareketin çizgisel hız vektörü yörünge üzerinde şekildeki gibi gösterilir. Çizgisel hız değişkendir. Hızdaki değişme ivme olarak tanımlandığından çembersel hareket ivmeli harekettir. Çembersel hareketin ivmesini veren eşitliği bu ünitenin önceki bölümlerinde bulmuştuk. Bundan dolayı ‟Sabit çizgisel süratle çembersel hareket yapan bir cismin ivmesi sıfırdır. düşüncesi yanlıştır. Çembersel yörüngede hareket eden cisimlere merkezcil kuvvet dışında bir kuvvet etkir mi? Çembersel hareket için merkezcil kuvvete ihtiyaç olduğunu biliyorsunuz. Bu kuvvetin ortadan kalk- ması durumunda çembersel hareket devam etmez. Bu durumun nedeni merkezkaç kuvveti değildir. Çünkü gerçekte böyle bir kuvvet yoktur. Merkezkaç kuvvetinin bir an var olduğunu düşünelim. Bu durumda çembersel hareket 91 2. Ünite için gerekli merkezcil kuvvetle bileşkeleri sıfır olur. Burada Newton’un Eylemsizlik Yasası geçerli olur. Dolayısıyla hiçbir zaman çembersel hareket gerçekleşmez. Çembersel hareketi eylemsiz gözlem çerçevesinde incelediğimiz için bu sanal kuvvetten bahsetmeyeceğiz. Parklarda veya çay bahçelerinde dikkat çekmek isteyen bazı garsonlar, çay tepsilerini düşey düzlemde çevirerek taşır. Tepsi çemberin üst noktasındayken çaylar dökülmez. Bunun nedeni çayların tepsi ile çembersel hareket yapmasıdır. Bu hareket için merkezcil kuvvete gerek vardır. Çayın ağırlığı gerekli merkezcil kuvveti sağladığından çemberin en üst noktasında dahi çaylar dökülmez. İçerisinde bir miktar su bulunan bardak, taban merkezinden geçen düşey eksen etrafında döndürülürse su seviyesinin orta kısımda alçaldığı, kenarlarda ise yükseldiği görülür. Bunun nedeni doğrusal hareket yapmak isteyen su moleküllerinin bardağın kenarına doğru yönelmesidir. Bu durumda kenarda yükselen su molekülleri aldıkları tepki sayesinde çembersel hareket yapmaya başlarlar. Benzer şekilde, dönme dolap ve viraj alan motosiklet de dairesel hareket yapar. Araştıralım Çamaşır makinelerinin, çamaşırları nasıl sıktığına ve bu sistemin çalışmasında hangi fiziksel kuralın geçerli olduğuna dair araştırma yapınız. Araştırma sürecinde İnternet, yazılı ve görsel medya gibi farklı, güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya özen gösteriniz. Elde ettiğiniz bulguları arkadaşlarınızla paylaşınız. 92 Kuvvet ve Hareket SU ÇEKEN DEVE Belgesel izlemeyi çok seven Hasan, bu programlar sayesinde farklı ülkeleri görme imkânı bulur ve yeni kültürlerle tanışır. En son izlediği belgeselde Tunus tanıtılmaktadır. Programın sunucusu uğradığı mekânlardan birinde ilginç bir olayla karşılaşır. Bu mekânın işletmecisi turistlerin dikkatini çekmek için bir binanın ikinci katında derin bir su kuyusundan deve yardımıyla çektiği suyu turistlere ikram etmektedir. Turistler de buna karşılık deveyi ödüllendirmek için işletmeciye para verirler. Suyu çekebilmek için her gün ikinci kata çıkmak zorunda kalan deve, düşey bir mile takılı uzun bir yatay kola bağlanmıştır ve düşey milin etrafında dairesel bir yörüngede sürekli dönmektedir. İşletmeci bu işi yapan develerin çok yorulduğunu ve bu nedenle ömürlerinin kısa olduğunu söyler. Hasan bu duruma çok üzülür. Her gün daha az yol kat etmesi için devenin bağlı olduğu kolun neden kısa tutulmadığını merak eder. Bukitapiçindüzenlenmiştir. Ustaların genellikle bijonları sökme ve sıkma esnasında anahtar kullandıklarını, paslanmış bijonları sökerken zorlandıklarını gözlemişsinizdir. Peki, anahtar yalnızca bijonu daha kolay kavrama işine mi yarar? Ustalar paslı bijonları sökerken neden zorlanır? Demir kapılar bazen neden zor açılır? Bunları bir etkinlikle açıklayalım. 93 2. Ünite 6.Etkinlik SınıfınKapısınıAçmayıKolaylaştıralım Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Aynı büyüklükte kuvveti birinci seferde kapının dönme eksenine yakın, diğer seferinde uzak olmak üzere kapıya dik uygulayarak kapıyı açınız. 2. Aynı büyüklükteki kuvveti kapıyla her defasında farklı açılar yapacak şekilde aynı noktadan uygulayarak kapıyı açınız. 3. Kuvveti, dönme eksenine uygulayarak kapıyı açınız. 4. Kilidin kenarından kapıya paralel doğrultuda bir kuvvet uygulayarak kapıyı açmaya çalışınız. Sonuca Varalım 1. Aynı büyüklükte kuvveti farklı noktalardan uygulayınca kapının açılmasında bir farklılık gördünüz mü? Açıklayınız. 2. Kuvvetin uygulama noktasını dönme eksenine yakın olduğu durumda kapının açılması zorlaştı mı? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 3. Aynı büyüklükteki kuvveti kapıyla her defasında farklı açılar yapacak şekilde uyguladığınızda kapının açılmasında bir farklılık gördünüz mü? Açıklayınız. 4. Kuvveti, kilidin kenarından kapıya paralel uyguladığınızda kapı açıldı mı? Neden? Kuvvetin kapı doğrultusunda uygulanışı Kapıyı açmak için bir kuvvet uyguladığımızda kuvvetin bu etkisinden yararlanmış oluruz. Kapıyı açabilmek için uyguladığımız kuvvetin büyüklüğü ve kapının dönme eksenine olan dik uzaklığı önemlidir. Yandaki fotoğraftaki öğrenci gibi kuvveti dönme ekseni doğrultusunda uyguladığımızda dönme gerçekleşmez. Kuvvetin en büyük döndürme etkisi, kuvvet ve uygulandığı nokta sabit kalmak şartıyla kuvvetin uygulandığı noktayla ekseni birleştiren doğruya dik olduğu durumda gerçekleşir. Kuvvet ve uzaklık büyüdükçe dönme etkisi de büyür. Kuvvetin büyüklüğüne ve dönme eksenine olan dik uzaklığına bağlı bu etkiye tork denir. Tork, τ sembolü ile gösterilir. Diğer bir ifadeyle tork, kuvvetin döndürme etkisidir. Bu durumda bir kuvvetin bir eksene göre torku, F kuvvetinin eksene dik uzaklığı d ile gösterilmek üzere; → → τ=→ dx F şeklinde ifade edilir. Şayet şekilde görüldüğü gibi kuvvet, dönme ekseniyle uygulama noktası arasındaki uzaklığa dik değilse kuvvetin dik bileşeni alınır. 94 Kuvvet ve Hareket Bu durumda eşitlik; τ = Fy d τ = F d sinθ şeklinde yazılır. Torkun SI’daki birimi Nm’dir. Bu bilgiler ışığında su çeken deve örneğine dönelim. Deve uzun bir kola bağlanmıştır. Bunun sebebi uzun kolla yapılan dönme işleminde devenin daha az kuvvet uygulamasıdır. Aynı durum paslı bijonların sökülmesinde de karşımıza çıkar. Bijonların paslanması döndürmeyi zorlaştırdığı için döndürme işleminde daha büyük bir kuvvet uygulanması gerekir. Bu kuvvet sağlanamadığı için aynı işi küçük kuvvetle yapacak uzun kol tercih edilir. Tork, vektörel bir büyüklük olup doğrultusu, dönme ekseni yönünde sıkılan bijonun ilerleme yönüdür. Yandaki şekilde görüldüğü gibi tork vektörü, d ile F’nin belirlediği düzleme dik doğrultuda olup yönü sağ el kuralı ile bulunur. → τ → d → F SağElKuralı Sağ el, avuç içi tork alınacak noktaya bakacak ve parmaklar kuvvetin yönünü gösterecek şekilde sisteme yerleştirilir. Bu durumda başparmağın yönü, tork vektörünün yönüdür. Problem Çözelim Problem Durumu Salih ve babası satın aldıkları ikinci el otomobille yolculuğa çıkarlar. Yolculuk esnasında büyük bir gürültüyle otomobil durur. Otomobilin lastiği delinmiş ve havası inmiştir. Lastiği değiştirmek için işe koyulurlar ancak bijonlar sıkışmıştır. Güçleri bijonları sökmeye yetmez. Babası Salih’ten bu işi çözmesini ister. Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Bu problemdeki değişkenleri belirleyiniz. Bağımlı değişken:……………………………. Bağımsız değişken:………………………….. Kontrol edilebilir değişken:………………….. 2. Problemi nasıl çözeceğinizi defterinize ayrıntılı olarak yazınız. 95 2. Ünite Örnek Karya, bijon sökmeye çalışan babasına muziplik olsun diye anahtara şekildeki gibi işini zorlaştıracak yönde kuvvet uygular. a) Bijon sökülür mü? Neden? b) Toplam tork kaç Nm’dir? Anahtar hangi yönde döner? Çözüm a) Karya ve babasının uyguladıkları kuvvetin torkunu bulalım. Bunun için verilenleri τ = F d eşitliğinde yerine yazalım. τb = 50.0,3 τb = 15 Nm τk = 5.0,15 τk = 0,75 Nm olur. τb > τk olduğundan bijon sökülür. b) Toplam tork bulunurken cismi aynı yönde döndüren kuvvetlerin torkları ‟+”, ters yönde döndüren kuvvetlerin torkları ‟-” -” alınır. Bu torklar cebirsel olarak toplanarak toplam tork bulunur. Toplam torkun işareti, dönme yönünü belirler. ‟+” yönü seçmek isteğe bağlıdır. Genellikle saatin dönme yönü, ‟+” olarak seçilir. Buna göre; τ = - Fb db + Fk dk τ = - 50.0,3 + 5.0,15 τ = -14,25 Nm olur. Dönme yönü Karyaʼnın babasının uyguladığı kuvvet yönüdür. Buraya kadar kuvvetin döndürme etkisinin olduğunu ve bu etkinin değişkenlerini öğrendiniz. Ayrıca sağ el kuralıyla kuvvet ile kuvvetin dönme noktasına uzaklığının bir düzlem belirlediğini, torkun bu düzleme dik doğrultuda olduğunu öğrendiniz. Bu bilgilerden hareketle kuvvetin doğrultusu ile tork doğrultusunun farklı olduğunu kavradınız. Her kuvvetin, döndürme etkisi oluşturup oluşturmayacağını etkinlikle araştıralım. 96 Kuvvet ve Hareket 7.Etkinlik ÇiviliTahta çler e Gere Araç v i det çiv ● Bir a iç 0 cm ● Çek nluğu 3 u z u r a hta ● Ken linde ta k e ş e r olan olan ka u 20 cm ğ lu n u ar uz vva ● Ken e muka d n li k e kare ş ğı et bıça ● Mak lem şun ka ● Kur gel ● Per 1. Fotoğraf Nasıl Bir Yol İzleyelim? 2. Fotoğraf 1. Mukavvadan 20 cm çapında daire kesiniz. 2. Çiviyi tahtaya çakarak daireyi merkezinden çiviye geçiriniz. 3. Kurşun kalemi, 1. fotoğrafta görüldüğü gibi dairenin çapı doğrultusunda ve ucu mukavvaya değecek şekilde tahtanın üzerine koyunuz. 4. Kaleme kendi doğrultusunda kuvvet uygulayarak onu mukavvaya doğru itiniz. 5. Kurşun kalemi, 2. fotoğrafta görüldüğü gibi çap dolğrultusuna düşmemesine dikkat ederek ucu mukavvaya değecek şekilde tahta üzerine koyunuz ve kaleme kendi doğrultusunda kuvvet uygulayarak mukavvaya doğru itiniz. Sonuca Varalım 1. Kalemi, dairenin çapı doğrultusunda tahtaya yerleştirip ittiğinizde daire döndü mü? Sebepleriyle açıklayınız. 2. Kalemin doğrultusunu değiştirip çap doğrultusuna düşmeyecek şekilde tahta üzerine mukavvaya doğru ittiğinizde daire döndümü? Neden? Kuvvetin bir noktaya göre torkunun en güzel uygulamalarından biri de bisikletlerde kullanılan vites sistemidir. Bisikletin arka tekerleğindeki çapları farklı dişliler, sizce ne işe yarar? Sürücüler düz yolda giderken küçük çaplı dişlileri, yokuş çıkarken büyük çaplı dişlileri devreye sokarak kullanırlar. Bunun nedeni düz yolda bisikletin tekerleğini döndürmek için büyük kuvvet gerekmemesidir. Bu nedenle çapı küçük dişliler devreye sokulur ve tekerleğin hızlı dönmesi sağlanır. Yokuş çıkarken ise tekerleği döndürmek zorlaştığından çapı büyük dişliler devreye sokulur ve tekeri döndürmek kolaylaştırılır. Bu durumda tekerleğin kolay dönmesinin sebebi zincirde oluşan gerilme kuvvetiyle tekerleğin mili arasında dik uzaklık olan dişli çapının büyümesidir. Bisiklet dişlileri 97 2. Ünite ACEMİ ŞOFÖR Yalçın, babasıyla hafta sonu kasabaya dedesini ziyarete gider. Aracı, ehliyetini yeni alan Yalçın kullanmaktadır. Yalçın’ın uzun yol şoförü olan babasından çekinmesi hata üstüne hata yapmasına neden olur. İlk vites büyütmede motora yeterince gaz vermediği için araba öne doğru çökecekmiş gibi olur. Sonraki vites büyütmede ise motora fazla gaz verir, bu sefer de arabanın önü havaya kalkar. Bunun üzerine babası, Yalçın’ı dikkatli olması yönünde uyarır. Yalçın olanlara anlam veremez. Okulda öğrendikleri açısal momentum ve korunumu kavramı ile olayın bağlantısını kurmakta zorlandığından Yalçınʼın kafası karışır. Bukitapiçindüzenlenmiştir. Bu ünitede çizgisel hız, açısal hız, yarıçap ve eylemsizlik momenti kavramlarının ne anlama geldiğini öğrendiniz. Eksen etrafında dönen katı cisimlerin veya parçacıkların hareketlerini belirleyen bu değişkenler dışında başka değişkenlerin olup olmadığını merak ettiniz mi? Yandaki resimde buza gömülü çubuk görülmektedir. Bir buz patencisi çubuğa doğru hızla kayar ve düşmemek için onu sıkıca kavrarsa patencinin, çubuk merkez olacak şekilde dairesel bir yörüngede dolanacağı kesindir. Dokuzuncu sınıfta öğrendiğiniz öteleme hareketi çizgisel momentum kavramıyla açıklanır. Öğrenmekte olduğumuz dönme hareketi ise açısal momentum kavramıyla açıklanır. Dönen patencinin hareketini incelemek için patencinin çubuğa göre yerini, kütlesini ve hızını bilmemiz gerekir. m kütleli bir cismin v çizgisel hızı ile hareket ettiğini düşünelim. Bu → → durumda P =m v çizgisel momentumu ile r vektörünün vektörel çarpımı, L açısal momentumu tanımlar. 98 Kuvvet ve Hareket Bu tanımlama matematiksel olarak; → → → L = r x P şeklinde ifade edilir. Eşitlikteki P ve r vektörel büyüklükler olup çarpımları da vektöreldir. L vektörü P ve r vektörünün belirlediği düzleme dik doğrultudadır. Bu eşitliğe göre çizgisel momentum torkuna açısal momentum denir. Vektörel bir büyüklük olan açısal mamentum, P ile r’nin belirlediği düzleme diktir ve yönü sağ el kuralı ile bulunur. Açısal momentumun SI’daki birimi kg.m2/s’dir. Koordinat sisteminin z ekseni ile çakışan bir eksen etrafında, x–y düzleminde, ω açısal hızı ile dönen şekildeki gibi katı bir cisim düşünelim. Katı cisim üzerindeki mi kütleli küçük parçanın orijine göre açısal momentumunun büyüklüğü mi vi ri’dir. vi = ri ω olduğu bilindiğine göre Li = mi ri2 ω ifadesine ulaşılır. Katı cisim üzerindeki bütün parçaların açısal momentumunun toplamı, cismin açısal momentumunu verir. L = ∑ mi ri 2ω i yazılan eşitliktekiL = ∑m r i i i ω eylemsizlik 2 momentmudur. Eylemsizlik momentumu I ile gösterilir. Bu durumda eşitlik L = I ω şeklinde yazılır. Dönme için tanımlanan açısal momentum L, açısal hız ω aynı yönlü vektörel büyüklüklerdir. Bir eksen etrafında gerçekleşen düzgün dönme hareketinde, açısal momentum değişmez. Dış kuvvetlerin tork oluşturmadığı sistemlerde, açısal momentum ve çizgisel momentum korunur. Bu, açısal hızın zamana göre değişmediğini gösterir. Dolayısıyla bir sisteme etki eden toplam tork sıfır ise sistemin toplam açısal momentumunun büyüklüğü ve doğrultusu sabittir. Bu durum açısal momentumun korunumu olarak bilinir. Açısal momentumun korunumunu kavradıktan sonra Yalçın’ın sürdüğü arabanın vites değiştirme esnasında niçin anormal hareketler yaptığını açıklayabiliriz. Vites değiştirilirken motora fazla gaz verilmesi açısal momentumu artırır. Ayak debriyajdan kaldırılınca açısal momentumun korunumu gereği arabaya aktarılan açısal momentum arabanın önünün havaya kalkmasına neden olur. Aynı şekilde kısa mesafe otomobil yarışlarında tekerleklerin patinaj yaptırılarak harekete geçirilmesi de açısal momentumun korunumu ile açıklanabilir. Patinaj hâlinde motorla tekerler bağlantı hâlindedir. Dolayısıyla hareket başladığı an açısal momentumun korunumu gereği motorda açısal momentum azalması olmaz. Bu durum yarışı kazanma nedenidir. 99 2. Ünite 1. Fotoğraf Eline kütleler alarak tabure üzerinde 1. Fotoğraf’taki gibi dönen birinin dönme hareketini inceleyelim. Kollarını yana açarak tabure üzerinde dönen biri 2. Fotoğraf’taki gibi kollarını biraz kapatırsa eylemsizlik momentinde küçülme şeklinde bir değişme olur. Bu durum Açısal Momentumun Korunumu Kanunu gereği açısal hızın artmasına neden olur. Çünkü; L = ∑ mi ri 2ω eşitliğinde m ve L sabittir. i Kolların biraz kapatılması r’nin küçülmesi anlamına gelir. Bu durumda açısal hız L’nin sabit kalabilmesi için büyür. Açısal momentumun korunumunu başka bir örnekte inceleyelim. Elde sarılmış küresel kabul edilebilecek 2. Fotoğraf bir yün yumağının bir ucunu elimizle tutup sürtünmelerin ihmal edildiği yatay bir yolda yuvarladığımızı düşünelim. Çözülerek ilerleyen yumağın yarıçapı ve kütlesi azalır. Açısal Momentumun Korumunu Kanunu gereği hızı artar. Araştıralım Kısa mesafeli otomobil yarışlarında pilotlar iki farklı şekilde çıkışa hazırlanabilir. Birinci yöntemde pilot motoru yüksek devirde çalıştırıp tekerleklere patinaj yaptırarak çıkış yapar. İkinci yöntemde ise sürücü, motoru yüksek devirde çalıştırıp tekerleklere patinaj yaptırmadan harekete başlar. Bu iki yöntemden hangisini uygulayan pilotun yarışı kazanma olasılığının yüksek olduğuna dair bir araştırma yapınız. 100 Kuvvet ve Hareket Örnek Kütlesi 100 g olan bir taş, 0,5 m uzunluğundaki ipin ucuna bağlanıp düşey düzlemde döndürülüyor. a) Açısal momentumun doğrultusunu belirleyiniz. b) Taşın çizgisel hızı 3 m/s ise açısal momentumun büyüklüğü kaç kgm2/s'dir? Çözüm a) Açısal momentum vektörü r ile P nin belirlediği düşey düzleme diktir. Buna göre r ve P düşey düzlemi belirlediğinden L sayfa düzlemine dik olur. b) Verilenleri L = m v r eşitliğinde yerine yazarsak; L = 0,1.3.0,5 L = 0,15 kgm2/s bulunur. EvdeUğraş Üç metre uzunluğunda dayanıklı bir ip alınız ve ipin uçlarından birini düğümleyiniz. Diğer ucu iğne yardımıyla sünger topun çapı boyunca geçirerek topu düğümlü uca itiniz. İpi düğümlü olmayan ucundan tutarak resimdeki gibi fırlatınız ve bir ağacın gövdesine sarılmasını sağlayınız. Topun çizgisel hızını gözlemleyiniz. Bu gözleminizi fiziksel olarak açıklayınız. Ulaştığınız sonuçları arkadaşlarınızla paylaşınız. 101 2. Ünite REKOR DENEMESİ Okul müdürü bayrak töreninden önce öğrencilere, millî sporcuların Guinness (Gines) Rekorlar Kitabıʼna girmek için hazırlandıklarını, bu nedenle kasabadan geçen nehrin üzerinde cumartesi günü bir çalışma yapacaklarını duyurur. Öğrencilerden bu sporculara destek olmalarını ister. Öğrenciler durumu ailelerine anlatır. Kasabanın yarısı cumartesi günü çalışma alanında toplanır. Rekor denemesi yapacak sporculardan biri, nehrin iki yakasına makinelerle gerilmiş olan halattan yürüyerek, diğeri ise makara yardımıyla halat üzerinden en kısa sürede karşıya geçmeye çalışacaktır. Hazırlıklar tamamlanır. Sporculardan biri elinde uzun bir çubukla halat üzerinde yürümeye başlar. Halatın ortasına yakın bir yerde bulunduğu sırada sporcunun dengesi bozulur ve düşecekmiş gibi olur. Nefesler tutulur. Elindeki çubuk yardımıyla dengesini yeniden sağlayan sporcunun bacakları hâlâ titremektedir. Buna rağmen karşı kıyıya ulaşmayı başarır. Ancak hedeflediği süreyi aşmıştır. Sıra diğer sporcuya gelir. Sporcu, halata geçirilmiş makaranın altındaki kolu iki eli ile yakalar ve kendini boşluğa bırakır. Önce hızlanır fakat daha sonra yavaşlayıp durur. Geriye kaymaya başlayan sporcu bir müddet sonra tekrar ileri gitmeye başlar. Bu gidip gelmeler sonunda karşı kıyıya ulaşamadan durur. Ancak bir endişe duymaz. Sporcu, beline bağlı ip yardımıyla çekilerek kurtarılır. Bukitapiçindüzenlenmiştir. 102 Kuvvet ve Hareket Günlük yaşantımızda gerçekleşen pek çok olayda denge söz konusu olduğundan bu kavram günlük yaşantımıza girmiştir. Bu olaylarda denge ne şekilde sağlanmaktadır? Örneğin; üst üste dizilmiş taşlar, sabit hızla giden bir tren, dönen atlı karıncalar ve frenine basılan arabalar için dengededir denilebilir mi? Denge hangi koşullarda sağlanır? Masa üzerindeki kitap dengededir. Bu kitap ağırlığından dolayı masaya yaptığı etkiye karşılık masadan tepki kuvveti alır. Dolayısıyla kitaba etkiyen bileşke kuvvet sıfır olur. Tahterevallinin yatay olarak dengede kalması için tahterevallinin kolu, destek üzerine orta noktalarından oturtulur. Bu durumda tahterevallinin desteğin her iki tarafında kalan parçaların ağırlıklarının desteğe göre torkları eşit olur. Basit makinelerden biri olan sabit makarayı özdeş iki kütleyle dengeleyerek hangi şartların sağlandığını bulalım ve denge şartlarını belirleyelim. → T → r → → G=m g T r → → G=m g Yandaki resimde görüldüğü gibi sürtünmesiz sabit makarada ipe özdeş kütleler asalım. Makaranın bu durumda dengede kaldığı görülür. Sabit makarayı tavana bağlayan ipte, özdeş kütlelerin ağırlıklarının bileşkesi kadar gerilme kuvveti oluşur. Dolayısıyla makaraya etkiyen kuvvetlerin bileşkesi sıfır olur. Özdeş kütlelerin ağırlıklarının ve ipteki gerilme kuvvetinin makaranın merkezine göre torklarının cebirsel toplamı da sıfırdır. Bu durumda ; 1. R = 0 ise Rx = 0 ve Ry = 0, 2. Στ= 0 şartlarına dengeşartları denir. Duran cisimlerin denge durumu statik denge olarak bilinir. Hareketli cisimlerin hızı sabitse bunlar için de denge söz konusudur. Bu denge dinamikdenge olarak bilinir. Statik dengeye örnek olarak kemer şeklindeki taş köprüleri inceleyelim. Köprüye etki eden kuvvetleri belirleyerek denge koşullarının nasıl sağlandığını görelim. Köprü, ağırlığından dolayı yerden ayaklarına gelen tepki kuvvetleri ile ağırlığın etkisinde dengededir. Bu kuvvetler aynı düzlemdedir ve uzantıları aynı noktada kesişir. Uzantıların aynı noktada kesişmesi Στ = 0’ı gerektirir. 103 2. Ünite → → → N1, N2 ve G kuvvetlerinin etkisindeki köprü, dengede olduğundan Στ = 0 şartının yanında R = 0 şartı da sağlanmalıdır. R = 0 şartını sağlamak için kuvvetleri, doğrultularının kesiştiği noktaya taşıyarak çizelim. Bu durumda yandaki şekildende görüldüğü gibi kuvvetlerden herhangi ikisinin bileşkesi üçüncü kuvvetle aynı doğrultuda ve zıt yöndedir. Dolayısıyla bileşke kuvvet sıfır olur. Bu durumda sinüs kuralı uygulanırsa; F1/sinθ1 = F2/sinθ2 = F3/sinθ3 yazılır ki bu kural Lami Teoremi ya da Stevin Bağıntısı olarak bilinir. Lami Teoremi: Aynı noktada kesişen üç kuvvetin aynı düzlemde dengede olabilmesi için kuvvetlerden biriyle diğer ikisi arasındaki açının sinüsünün orantılı olmasıdır. Millî sporcuların Guinness Rekorlar Kitabıʼna girmek için halat üzerinde çalışma esnasında yaşadıklarını şimdi daha iyi anlayabiliriz. Halat üzerinde çubukla yürüyen sporcunun dengesi bozulunca (Στ ≠ 0), çubuk yardımıyla kendini kurtarması yeniden Στ = 0 olmasıyla mümkündür. Her iki sporcunun hareketlerini ileride farklı bir yaklaşımla yeniden ele alacağız. Pekiştirelim Fotoğrafta verilen merdivene ve tahterevallideki çocuklara etki eden kuvvetleri fotoğrafların üzerinde göstererek dengede olup olmadıklarını nedeniyle açıklayınız. Örnek Ağırlığı 10 N olan küre, iple bağlı olarak sürtünmeli eğik düzlem üzerinde şekildeki gibi durmaktadır. Buna göre ipteki gerilme kuvveti kaç N’dur (sin37°= 0,6)? 104 Kuvvet ve Hareket Çözüm Küre dengede olduğuna göre ona etkiyen kuvvetler denge şartlarını sağlar. Önce, ağırlığı çizerek eğik düzleme paralel ve dik doğrultuda bileşenlerine ayıralım. Gx = G.sin37° Gx = 10.0,6 Gx = 6 N Denge şartlarından; Στ= 0’ı uygulayalım. Bunun için sürtünme kuvvetinin uygulama noktasına göre torkunu alalım. Στ = 0 T.2r – Gx.r + N.0 + Gy.0 + Fs.0 = 0 olur. T.2 = Gx T.2 = 6 ise T = 3 N bulunur. Örnek Şekildeki sürtünmesiz eğik düzlemler arasına konulan 20 N ağırlığındaki küre hareketsizdir. Buna göre küreye eğik düzlemlerden gelen tepki kuvvetleri kaç N’dur (sin37°=0,6 cos37°=0,8)? Çözüm Küre dengede olduğuna göre ona etkiyen kuvvetler denge şartlarını sağlar. Önce bu kuvvetleri çizelim. 1. Yol R = 0 ise Rx = 0 ve Ry = 0 şartını sağlamak için kuvvetleri kesişim noktasına taşıyarak bileşenlerine ayıralım. 105 2. Ünite N1x = N1.sin37° N1x = N1.0,6 N1y = N1.cos37° N1y = N1.0,8 N2x= N2.sin53° N2x = N2.0,8 N2y = N2.cos53° N2y = N2.0,6 Rx = 0 ise, N2x = N1x N2.0,8 = N1.0,6 4N2 = 3N1 olur. Ry = 0 ise, N1y + N2y = G 0,8.N1 + 0,6.N2 = 20 4N1 + 3N2 = 100 olur. N1 = 4N2 /3 yazılırsa; 4.4N2/3 + 3N2 = 100 25/3 N2 = 100 N2 = 12 N bulunur. N2 yerine yazılırsa; N1 = 4.12/3 N1 = 16 N bulunur. 2. Yol Küre aynı noktada kesişen düzlemsel üç kuvvetin etkisinde dengede olduğundan Lami Teoremi’ni uygulayalım. N1 /sin127° = N2 / sin143° = G/sin90° N1 /sin(180°-127°) = N2 / sin(180°-143°) = G/sin90° N1 /sin53° = N2 / sin37° = G/sin90° N1 /0,8 = N2 /0,6 = 20/1 N1 = 16 N N2 = 12 N bulunur. 106 Kuvvet ve Hareket Araştıralım Genellikle bina, köprü vb.nin yapımında kullanılan kule vinçlerinin yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi yatay bölümünün bir yanında sabit bir kütle mevcuttur. Bu kütlenin, vincin işleyişindeki önemini araştırınız. Araştırma yaparken makine mühendisi, fizik mühendisi ve vinç operatörlerinden yararlanabilirsiniz. Elde ettiğiniz sonuçları arkadaşlarınızla paylaşınız. Millî sporcuların Guinness rekorlar kitabına girmek için yaptıkları çalışmaya geri dönelim. Çelik halat üzerinde yürüyerek nehri geçmeye çalışan sporcu, halatın ortasına yakın bir yerde dengesini kaybetmiş fakat elindeki çubuğu kullanarak kendini kurtarmıştı. Sporcunun, düşüşünü çubukla nasıl engellediğini, çubuğu neden tam orta noktasından eşit uzaklıklarda tuttuğunu, çubuğun orta noktasının denge için bir anlam ifade edip etmediğini merak ettiniz mi? Bunları etkinlikle araştıralım. 8.Etkinlik DuvaraTabloAsalım çler e Gere Araç v lo ● Tab ● Çivi iç ● Çek lem şun ka ● Kur Cetvel ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Bir arkadaşınızdan, uygun yüksekliğe bir çivi çakmasını isteyiniz. 2. Tabloyu, askı ipinin ortasının biraz solundan çiviye asınız ve tablo üzerine çividen geçen düşey bir çizgi çiziniz. 3. Tabloyu askı ipinin biraz sağından daha sonra da tam ortasından asarak ikinci adımdaki işlemleri tekrarlayınız. Sonuca Varalım Tablonun üç farklı asılma durumuna göre çizgiler kesişti mi? Neden? Açıklayınız. Cisimlerin görünümleri ne olursa olsun küçük parçaların birleşmesinden oluşurlar. Bu küçük parçaların her birinin kendi ağırlığı vardır. Bu ağırlıklar birbirine paralel olup yerin merkezine doğrudur. Ağırlıkların bileşkesi cismin ağırlığını verir. Bileşke ağırlığın uygulama noktası ağırlık merkezi olarak bilinir. 107 2. Ünite Uygulamada kütle ve ağırlık merkezleri aynı noktaya karşılık gelmesine rağmen aynı kavramlar değildir. Örneğin, çekim alanının sıfır olduğu yerlerde ağırlık merkezinden bahsedilemezken kütle merkezinden bahsedilebilir. Kütle merkezi kütlenin bir noktada toplandığı kabul edilen yerdir. Bazı olayların açıklanmasında önem taşıyan ağırlık merkezinin nasıl bulunduğunu görelim. Bunun için aşağıdaki şekildeki cismin ağırlık merkezinin koordinatlarını bulalım. Koordinatları bulmak için cismin m1, m2 ve m3 kütleli çok küçük parçalardan oluştuğunu düşünelim. Üç parçanın ağırlığını ve toplam ağırlığı çizelim. → → → Bu parçalara etkiyen G1, G2 ve G3 ağırlık kuvvetlerinin → → bileşkesinin G olduğunu kabul edersek G nin uygulama noktası ağırlık merkezi olarak adlandırılır. Sistemin dengede olduğu düşünülürse her bir küçük parçanın ağırlığının x ve y eksenine göre torklarının toplamı, toplam ağırlığın x ve y eksenine göre torkuna eşittir. Buna göre ağırlık merkezinin apsis ve ordinatını bulalım. Bunun için x ve y eksenlerine göre tork alalım. G1x1 + G2 x 2 + G3 x 3 = Gx G1x1 + G2 x 2 + G3 x 3 ∑ Gx olur ve x = G G G1y1 + G2 y 2 + G3 y 3 = Gy şeklinde yazılır. G1y1 + G2 y 2 + G3 y 3 ∑ Gy olur ve y = G G şeklinde yazılır. x= y= Elde ettiğimiz eşitliklerde G = mg değerleri yerine yazılıp çekim ivmesi sadeleştirilirse; x= m1x1 + m2 x 2 + m3 x 3 m ve y = m1y1 + m2 y 2 + m3 y 3 m eşitlikleri elde edilir ki bunlar kütle merkezinin koordinatlarıdır. Yukarıda matematiksel olarak bulduğumuz ağırlık merkezi, cismin iple farklı iki noktadan asılıp ip doğrultularının kesiştirilmesiyle de bulunabilir. Bu yöntem ‟Duvara Tablo Asalım” adlı etkinlik ile işlenmiştir. Etkinlikteki çividen geçen düşey çizgi cismin iple asıldığı durumdaki ip doğrultusuna karşılık gelir. Bu doğrultuların kesim noktası cismin ağırlık merkezidir. İpteki gerilme kuvvetiyle cismin 108 Kuvvet ve Hareket ağırlığının bileşkesi sıfırdır. Kuvvetlerin ağırlık merkezine göre torkları da sıfır olacağından cisim dengede kalır. Düzgün şekilli ve homojen yapılı bazı cisimlerin ağırlık merkezleri tabloda verilmiştir. Dikdörtgen levhanın ağırlık merkezi Kare levhanın ağırlık merkezi O a a b a Köşegenlerin kesim noktası Köşegenlerin kesim noktası Kürenin ağırlık merkezi Silindirin ağırlık merkezi S O r Kürenin merkezi 1. Resim Düz çubuğun ağırlık merkezi l Çubuğun orta noktası Üçgen levhanın ağırlık merkezi h O r Dairenin geometrik merkezi Yarım çemberin ağırlık merkezi b c Alt ve üst tabanların merkezlerini birleştiren doğrunun orta noktası Dairesel levhanın ağırlık merkezi a Kenar ortayların kesim noktası y = 2r /π Millî sporcunun dengesini niçin kaybettiğini ve elindeki çubukla dengesini tekrar nasıl sağladığını yeniden ele alalım. 1. Resimʼdeki durumda halattan gelen tepki kuvvetini de düşünürsek; R = 0 ve Στ = 0 olduğundan sporcu için bir tehlike söz konusu değildir. 2. Resimʼdeki durumda ise Στ ≠ 0 olduğundan halat üzerinde sporcunun dengesi bozulur. 2. Resim Bu durumda sporcu, 3. Resimʼdeki çubuğu sola doğru hareket ettirerek çubuğun ağırlığıyla, kendi ağırlıkğının ağırlık merkezini yeniden halatın düşeyine getirebilirse denge şartları gereği dengesini yeniden sağlar. 3. Resim 109 2. Ünite Ağırlık merkezi ve denge kavramlarını öğrendikten sonra ağırlık merkezinin dengedeki önemini kavramak için etkinlik yapalım. 9.Etkinlik DuvaraYaslanmışÖğrenciler Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Boyları farklı iki arkadaşınızı seçiniz. 2. Bu arkadaşlarınızdan ayaklarının arkasının ve sırtlarının duvara değecek şekilde durmalarını isteyiniz. 3. Arkadaşlarınızdan eğilerek ayak parmaklarına dokunmalarını istemeden önce hangisinin bu işi daha kolay başarabileceğini tartışınız. 4. Arkadaşlarınızdan eğilerek ayak parmaklarına dokunmalarını isteyiniz. Bu esnada hareketlerini gözlemleyiniz. Sonuca Varalım Her iki arkadaşınız ayak parmaklarına dokunabildi mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Örnek Şekildeki koordinat sisteminde m, 2m ve m kütleleri verilmiştir. Bu kütlelerin oluşturduğu sistemin ağırlık merkezinin koordinatları ne olur? Çözüm Önce ağırlık merkezinin apsisini bulalım. x= x= G1x1 + G2 x 2 + G3 x 3 G mg ⋅ 1 + 2 ⋅ mg ⋅ 2 − mg ⋅ 1 4 ⋅ mg x = 1 br olur. x= 110 m1x1 + m2 x 2 + m3 x 3 m Sonra ağırlık merkezinin ordinatını bulalım. m y + m 2 y 2 + m3 y 3 ve y = 1 1 m mg ⋅ 3 + 2 ⋅ mg ⋅ 1 − mg ⋅ 3 y= 4 ⋅ mg y = 1/2 br olur. Sonuç olarak ağırlık merkezinin koordinatları (1,1/2 br) olur. Kuvvet ve Hareket Örnek Aynı homojen levhadan kesilen daire ve üçgen, şekildeki gibi birleştirilmiştir. Dairenin içerisindeki r yarıçaplı parça kesilip alınırsa ağırlık merkezi ne kadar yer değiştirir (π = 3)? Çözüm Geometrik şekillerin ağırlıklarını bulalım. Önce alanları hesaplayalım. Dairenin alanı A = πr2 olduğundan büyük dairenin alanı; A1 = 3.4r2 ise A1 = 12r2 bulunur. Küçük dairenin alanı ise A2 = 3r2 olur. Üçgenin alanı A = a h/2 olduğundan; A3 = 4r.6r /2 ise A3 = 12r2 bulunur. Birim alanın ağırlığını ρ kabul ederek ağırlıkları hesaplayalım. G1 = 12r2.ρ , G2 = 3r2.ρ ve G3 = 12r2.ρ olur. Buradan; x= G1x1 + G2 x 2 G x1 = 12 ⋅ r 2 ρ ⋅ 2r + 12 ⋅ r 2 ⋅ ρ ⋅ 6r 24 ⋅ r 2 ⋅ ρ x1 = 4 r bulunur. r yarıçaplı parçayı çıkararak yeni şeklin ağırlık merkezini bulalım. x= x2 = G1x1 + G2 x 2 + G3 x 3 G 12 ⋅ r 2 ρ ⋅ 2r − 3 ⋅ r 2 ⋅ ρ ⋅ 2r + 12 ⋅ r 2 ⋅ ρ ⋅ 6r 21⋅ r 2 ⋅ ρ x2 = (30/7) r olur. Ağırlık merkezinin yer değiştirmesi ise; ∆x = x2 – x1 ise ∆x = (30/7) r – 4r ∆x = (2/7) r olur. 111 2. Ünite Ağırlık merkezi ve denge şartları kazanımlarından sonra ağırlık merkezi ve dengeyle ilgili bir etkinlik yapalım. 10.Etkinlik Çiviler çler e Gere v ç a r A k veya t sekizli e d a n ●O ivi onluk ç m ● Kale Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Çivilerden birini masanın üzerine koyunuz. 3. Çivilerden 8’ini, çivilerin uçları fotoğraftaki gibi biri sağa biri sola gelecek şekilde baş kısımları masadaki çivinin üstüne gelecek biçimde yerleştiriniz. 4. Dokuzuncu çiviyi sıralı çivilerin baş kısımlarının arasına masaya konulan ilk çiviye paralel gelecek şekilde koyunuz. 5. Masaya koyduğunuz ilk çiviyi her iki ucundan tutarak yavaşça kaldırınız. 6. İlk çivinin orta noktasına kalemi koyarak sistemi bırakınız. 7. Kalemi çivinin orta noktasında sağa veya sola kaydırınız ve sistemi gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Kalem masaya bırakılan ilk çivinin orta noktasına konulduğunda sistem dengede kaldı mı? Açıklayınız. 2. Kalem çivinin orta noktasından kaydırıldığında denge bozuldu mu? Neden? Bu etkinlikle ağırlık merkezi ve denge arasındaki ilişki daha iyi kavranmış olur. Millî sporcuların rekor denemesi çalışmasında, çelik halat üzerinde yürüyen sporcu, bozulan dengesini elindeki çubuk yardımıyla yeniden sağlamasına rağmen bacakları titremekteydi. Halata geçirilen makara yardımıyla karşıya geçmeye çalışan sporcu halatın salınmasından bir endişe duymaz. Zira kendinden emindir. Her iki sporcu da nehirden karşı kıyıya geçişte çelik halat kullanmasına rağmen tehlike anında aralarında farklılığın olmasının sebebi nedir? Hangi koşullar sağlandığında çelik halat üzerinde yürüyen sporcu mevcut durumdan endişe duymaz? Denge durumunda bu şekilde farklılık olabilir mi? Dengenin bu şekilde ayrılması ve bunları belirleyen etkenlerin bilinmesi günlük yaşantımızda karşılaştığımız bazı olumsuzlukların çözümünde bize yardımcı olabilir mi? Bunu etkinlikle araştıralım. 112 Kuvvet ve Hareket 11.Etkinlik ŞişeyleOyun er çl e Gere Araç v şişe ● Boş Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Şişeyi masanın üzerine koyarak devrilmeyecek kadar yana doğru eğiniz. Şişeyi bırakarak durumunu gözlemleyiniz. 2. Şişeyi ağzı aşağıda olacak şekilde masanın üzerine koyup eğim açısı birinci basamaktaki kadar olacak şekilde eğiniz. Şişeyi bırakarak durumunu gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Şişeyi, ağzı aşağıda olacak şekilde eğip bıraktığınızda şişe devrildi mi? Açıklayınız. L şeklinde bir cismin yatay zemin üzerindeki durumunu irdeleyelim. Cisim 1. Şekil’deki gibi yerleştirildiğinde kütle merkezi O1 noktasında olur. Bu durumda cismin yere göre sahip olduğu potansiyel enerji Ep dir. Cisim 2. Şekil’deki gibi yerleştirildiğinde 1 kütle merkezi O2 noktasında olur. Yere göre sahip olduğu potansiyel enerji Ep olur. 2 L cisminin 1. Şekil’deki gibi temas yüzey alanı 2. Şekil’dekine göre daha küçüktür. Bir cismin kararlı ya da kararsız dengede olduğu temas ettiği yüzeye ve sahip olduğu potansiyel enerjiye göre değişir. L cismi hem temas yüzey alanının daha büyük olmasından hem de yere göre potansiyel enerjisinin daha az olmasından dolayı 2. Şekil’de kararlı denge hâlindedir. Bu durumu hacıyatmaz için irdeleyelim; Hacıyatmazın kütle merkezi, temas ettiği yüzeye çok yakın bir noktada olduğundan kararlı denge durumundadır. Günlük yaşantımızda kararlı denge durumu bizim için hayati önem taşır. Binaların, yapıtların, taşıtların yapımında kararlı denge göz önüne alınmıştır. Örneğin bazı çok katlı binaların deprem anında devrilmemesi için piramit şeklinde inşa edildiği bilinmektedir. Böyle bir bina kararlı dengedeyken, masa üzerine dikey olarak konulan kurşun kalem kararsız denge durumundadır. ‟Rekor Denemesi” adlı metinde halat üzerinde elinde çubukla yürüyen sporcu kararsız denge durumundadır. Bu nedenle sporcunun bacakları titremektedir. 1. Şekil 2. Şekil 113 2. Ünite Araştıralım Yanda türdeş, homojen, boyları eşit verilen silindir ve koni şekillerinden hangilerinin kararlı dengesinin daha yüksek olduğunu araştırınız. Araştırmanız sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Elde ettiğiniz bulguları arkadaşlarınızla paylaşınız. PanoOluşturalım Fırtınalı havalarda gemilerin dengesini nasıl koruduğuna dair bir araştırma yapınız. ● Araştırmada İnternet, kütüphane vb. kaynaklardan yararlanabilirsiniz. ● Gemiye etkiyen kuvvetleri, fırtınalı havada çekilmiş bir gemi resmi üzerinde renkli kalemler yardımıyla çizerek gösteriniz. ● Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri ve yaptığınız çizimleri arkadaşlarınızla birlikte hazırladığınız bir panoda sergileyiniz. KÜÇÜK SANAYİ SİTESİ Temel eğitimini köyde tamamlayan Kaya, orta öğrenimini tamamlamak için ilk kez büyük bir şehre gelir. Otobüsten iner. Teyzesinin evine gitmek için sanayi çarşısının içinden geçmek zorundadır. Kaya, bazı makinelerin ne işe yaradığını fen ve teknoloji derslerinde öğrenmiştir ancak bu makineleri görünce kafası karışır. Okuduklarını makine üzerinde düşünmek ona zor gelir. Daha sonra bir kişinin zincire asılarak motoru kaldırması onu şaşırtır. Kaya, büyük kalasların altlarına sokulan çubuklar yardımıyla yuvarlandıklarını köyünde görmüştür. Tahterevalliyle oynarken tahterevallinin kolunun yatay durması için zayıf çocukların destekten daha uzağa oturduklarını da bilmektedir. Ancak otomobil motorunun çarklardan ve zincirlerden oluşan bir düzenekle kaldırıldığını ilk kez görmektedir. Bukitapiçindüzenlenmiştir. 114 Kuvvet ve Hareket Günlük yaşantımızda genellikle ağır iş kollarında çalışan işçiler ağır cisimleri kaldırmak paslı bijonlorı sökmek, kalın metalleri bükmek gibi birçok zorlukla karşılaşır. Bazı işleri yapabilmek için insanın uygulayabileceği kuvvet yetersiz olabilir. Bazen de bu kuvveti uzun süre uygulamak zor olabilir. Peki, insanların bu gibi durumlarda zorlukları aşıp aşamadıklarını veya nasıl aşabildiklerini merak ettiniz mi? Teknoloji gerektirmeyen araçlarla bazı zorlukları aşabilir miyiz? Bunu etkinlikle araştıralım. 12.Etkinlik MasayıZorlanmadanHareketEttirelim çler e Gere oyu Araç v 5 cm, b i n e e v sekliği ya 2 m ● Yük alas ve k n boru la o 2m n demir lı a k a ğund uzunlu a ● Mas Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Kız arkadaşlarınızın birinden masayı hareket ettirmesini isteyiniz ve olayı gözleyiniz. 2. Aynı arkadaşınızdan masayı kalas yardımıyla fotoğraftaki gibi hareket ettirmesini isteyiniz ve olayı gözleyiniz. Sonuca Varalım Arkadaşınız hangi durumda masayı daha kolay hareket ettirmiştir? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Yukarıda da belirttiğimiz gibi bazı işlerin yapılabilmesi için çok büyük kuvvet gerekebilir. Bu gibi durumlarda küçük kuvvetlerle büyük kuvvetlere karşı iş yapabilme imkânı sağlayan araçlara gereksinim duyarız. Bazen de yoldan kazanç sağlamak isteriz. Bu gibi durumlarda da kuvvetten değil yoldan kazanç sağlayan araçlara ihtiyaç duyarız. Bu araçların genel ismi basit makinelerdir. Kaldıraç, sabit ve hareketli makara, palanga, eğik düzlem, çıkrık ve bijon günlük yaşantımızda kullandığımız basit makinelerdendir. Basit makineleri ya tek başlarına ya da bazı araçların parçası olarak kullanırız. Bu makineleri nasıl ve nerede kullandığımızı, her aracın kuvvetten kazanç sağlayıp sağlayamadığını, sağlıyorsa kazancın yüzde kaç olduğunu bulalım. Kaldıraçlar Kaldıraç, çubuk ve destekten oluşan basit bir makinedir, desteğin bulunduğu yere göre farklılıklar gösterir. Birinci tip kaldıraç, desteğin yükle kuvvet arasında olduğu kaldıraçtır. Yarışçıların kullandığı kürekler, kuvvet ile suyun tepki kuvveti arasından kanoya bağlı olduğu için birinci tip kaldıraçtırlar. 115 2. Ünite Desteği yükle kuvvetin arasına koyarak sistemi kuralım. Kuvvet uygulayarak yükü yerden kaldıralım. Bu durumda kaldıraç F, G ve N kuvvetlerinin etkisinde dengededir. Kürek çeken sporcular BCK ve BMA dik üçgenlerinden |KB| = |BC| cosα |MB| = |AB| cosα yazılır. B noktasına göre tork alalım. F |MB| – G |KB| = 0 F|AB| cosα= G |BC|cosα F |AB| = G |BC| bulunur. Buradan; F = G |BC|/|AB| yazılır. |BC| ve |AB| uzunluklarının oranına bağlı bir kazanç sağlanır. Burada |AB| kuvvetkolu, |BC| ise yükkolu olarak isimlendirilir. Birinci tip kaldıraçlarda kolların uzunluklarının oranına bağlı olarak kuvvetten kazanç sağlanması, tahterevallide zayıf çocukların destekten neden daha uzağa oturduklarını da açıklar. Makas, kayık küreği ve bir sandığı yerinden oynatmak için sırıkla yapılan kaldıraçlar, birinci tip kaldıraçlara örnektir. İkinci tip kaldıraç; desteğin, yük ile kuvvetin dışında olduğu kaldıraçtır. Desteği yük ile kuvvetin dışına koyarak sistemi kuralım ve kuvvet uygulayarak yükü yerden kaldıralım. Bu durumda kaldıraç F, G ve N kuvvetlerinin etkisinde dengededir. Denge şartlarından Στ=0 yazılırsa F|AC|=G|BC| bulunur. Bu tip kaldıraçta |AC| kuvvet kolu ile |BC| yük kolunun uzunluğu oranına bağlı bir kazanç sağlanır. Fındık kıracağı, el arabası bu tip kaldıraçlara örnektir. Üçüncü tip kaldıraç kuvvetin destekle yük arasında olduğu kaldıraçtır. Bu tip kaldıraçlarda kuvvetten kazanç yoktur. Maşa ve bahçe kürekleri bu kaldıraçlara örnektir. 116 Kuvvet ve Hareket SabitMakara Herhangi bir doğrultuda hareket etmeyen, sabit eksen etrafında dönen makaralar sabit makara olarak bilinir. Şekilde görüldüğü gibi kuvvet uygulayarak yükü yerden kaldırıp tutalım. Bu durumda sistem dengededir. Dengedeki bu sistemi incelemek için ipteki gerilme kuvvetinden yararlanalım. Sürtünmesiz sistemlerde ip üzerindeki her yerde gerilme kuvveti eşit büyüklüktedir. Sistem dengedeyse parçaları da dengede olacağından; T = F ve T = G yazılır. Buradan; F = G olur. Bu sonuca göre sabit makaralarda kuvvette kazanç olmasa bile uygulama kolaylığı sağlanır. Yükü kaldırmak için yukarıya doğru uygulanan kuvvet, sabit makara kullanıldığında aşağıya doğru uygulanabilir. Bu nedenle sabit makara, kuvvet kazancı gerektirmeyen işlerde veya kuvvetin yön değiştirmesi gerektiği durumlarda kullanılır. Sabit makara HareketliMakara Eksen etrafında dönerek hareket eden makaralar hareketli makara olarak bilinir. Hareketli makarada ip doğrultuları birbirine paralelken kuvvetten kazanç olup olmadığını araştıralım. Makaranın ağırlığını ve sürtünmeleri ihmal edelim. Kuvvet uygulayarak yükü kaldıralım. Sistem, uygulanan kuvvetin ve yükün ağırlığının etkisinde dengededir. İpteki gerilme kuvveti çizildiğinde sistem parçalar hâlinde düşünülebilir. Burada, makara ve yükü bir parça, ipin ucu ise ikinci bir parça olarak alınabilir. Sistem dengede olduğundan her bir parça da dengededir. Bu nedenle; F = T ve 2T = G olur. Buradan; F = G/2 bulunur. Bu durumda, kuvvetten %50 kazanç vardır. Yandaki resimde görüldüğü gibi inşaatlardaki vinçlerin ucundaki hareketli makaralar ağır cisimlerin küçük kuvvet uygulayarak taşınmasını sağlar. 117 2. Ünite Otomobillerin el frenlerinde bu uygulamayı görmek mümkündür. Şekilde de görüldüğü gibi el freni kolu kuvvet uygulanarak çekildiğinde tel gerilir. Hareketli makara bu gerilme kuvvetini iki katına çıkarır. Bu kuvvet tekerleğe iletilir ve fren balatasının sıkışmasına neden olur. Otomobillerde kullanılan el freninin şekli. Palangalar Şekildeki gibi hareketli ve sabit makaralardan oluşan bir sistemdir. İpe kuvvet uygulayarak yükü yerden kaldıralım ve tutalım. Bu durumda sistem yükün ağırlığı ve kuvvetin etkisinde dengededir. Maka-raların ağırlığını ve sürtünme kuvvetini ihmal edelim. İpteki gerilme kuvvetlerini çizerek sistemi parçalar hâlinde düşünelim. Sistem dengede olduğundan her bir parça da dengededir. Bu durumda; F = T ve 4T = G yazılır. Buradan; F = G/4 olur. Bu matematiksel eşitlik; Kuvvet = Yük / hareketli ip sayısı şeklinde ifade edilir. Basit makinelerde yükün kuvvete oranı kuvvet kazancı olarak tanımlanır. Kuvvet kazancı = G/F’dir. Ağır tonajlı yük gemilerinden ağır yükleri boşaltmak için kullanılan vinçlerde palanga kullanılır. Kaya’nın küçük sanayi sitesinde ilk kez gördüğü otomobilin motorunun kaldırılmasında kullanılan çarklar ve zincirden oluşan sistem, palangadır. EğikDüzlem Yatayla açı yapan düzleme eğikdüzlem denir. Yatayla yapılan açı da eğimaçısı olarak isimlendirilir. Eğim açısı α olan bir eğik düzlemdeki yükün çekilebilmesi için gerekli minimum kuvveti bulalım. Sürtünme kuvvetini ihmal ederek yüke etkiyen kuvvetleri çizelim. Sonra da bu kuvvetleri eğik düzlem ve ona dik doğrultuda bileşenlerine ayıralım. Yük hareket etmiyorsa denge koşulları gereği R = 0 ise Rx = 0, Ry=0 ve Στ = 0’dır. Rx=0 ve Ry=0 şartlarını uygulayalım. 118 → → → Kuvvet ve Hareket → N + Gy = 0 ve F + Gx = 0’dır. Buradan; F = Gx olur. Gx yerine değeri yazılırsa; F = Gx olur. Gx yerine değeri yazılırsa; F = m g cosα bulunur. Basit makinelerde kuvvet kazancı G/F idi. Eğik düzlemde F yerine yazılırsa kuvvet kazancı 1/cosα olur. Eğik düzlem genellikle kamyonetlere ağır yüklerin yüklenmesinde kullanılır. Çıkrık Çıkrık, basit makinelerden biridir. Yapısı, kullanıldığı yere göre değişiklik gösterir. Su kuyularında kullanılan çıkrık, bir silindir ve çizdiği dairenin yarı çapı silindirin yarı çapından daha büyük olan koldan oluşmaktadır. Arazi araçlarının bazılarının önünde bulunan ve zor durumlarda kendisini kurtarmak için kullandığı çıkrıklar ise çapları farklı iki silindirden oluşmaktadır. Su kuyusunda kullanılan sistemi inceleyelim. → → Sistem F ve G kuvvetlerinin etkisinde dengededir. Sistemin şematik görünümünü çizerek kuvvetten kazanç olup olmadığını araştıralım. Sistem dengede olduğundan Στ = 0’dır. O noktasına göre tork alalım. FR – Gr = 0 FR = Gr olur. Buradan; F = Gr / R yazılır. Bu durumda r/R oranına bağlı kuvvet kazancı söz konusu olur. Vida Vida, parçaları birbirine bağlamak için kullanılan bir araçtır. Şekilde de görüldüğü gibi iki diş arası uzaklık vida adımı olarak isimlendirilir. Vidanın bir tam tur atması durumunda bir vida adımı kadar ilerleme sağlanır. Bu esnada → zemin vidaya N kadarlık bir tepki kuvveti uygular. → Vida için bir eşitlik çıkaralım. F kuvveti sayesinde vida bir tam tur yaptığında bu kuvvet F2πr kadar iş yapmış olur. Buna karşılık vida, zemine a kadar saplanarak ‟Na kadar iş yapar. Enerjinin korunumu gereği; F2πr = Na yazılır. 119 2. Ünite EşitKolluTerazi Düz bir çubuğun orta yerinden destek üzerine konulup uçlarına kefeler asılmasıyla oluşturulmuş, kütle ölçmeye yarayan bir araçtır. Kefelerden birine kütlesi ölçülecek madde diğerine ise birim kütleler konulur. Böylece bilinmeyen kütle, birim kütlelerle eşlenmiş olur. Birim kütle,s herkesin kabul ettiği kilogramdır. Küçük kütleleri ölçmek için terazinin kolu ölçeklendirilerek binici kullanılır. Binicinin kütlesinin kaçta biri ölçülmek isteniyorsa kol o kadar eşit bölmeye ayrılır. Bu yöntemle küçük kütleleri ölçmek için örnek yapalım. Örnek Şekildeki gibi sağ kolu 10 eşit bölmeye ayrılmış eşit kollu terazinin binicisinin kütlesi 10 g’dır. Binici 4. bölmedeyken 3000 g kütleyi dengelemek için sağ keseye kaç g koymak gerekir (g = 10 m/s2 )? Çözüm Önce terazinin koluna etkiyen kuvvetleri çizelim. Terazinin kolu bu kuvvetlerin etkisinde dengede olduğundan denge şartlarını yazalım (R = 0 ve Στ = 0). O noktasına göre saat ibresinin dönme yönünde tork alalım. 3000 g = 3 kg G =mg= 30 N 10 g = 0,01kg G =mg= 0,1 N m.10.10 + 0,1.4 - 30.10 = 0 ise 1000m+4 = 3000 olur. Buradan; m = 2,996 kg ise m = 2996 g bulunur. Yukarıdaki örnekten yola çıkarak eşit kollu terazide kütle ölçümü yapılablicek genel bir eşitliğe ulaşmaya çalışalım. Terazinin kefelerindeki kütleler m1 ve m2 binicinin kütlesi ise mb olsun. Terazinin kolu n eşit bölmeye ayrılıp biniciyi x. bölmeye konulsun. Bu durumda, terazi çubuğuna göre tork alındığında; m2.10.n + mb.10.x - m1.10.n = 0 olur. m1.10.n = m2.10.n + mb.10.x eşitliğin her iki tarafı 10.nʼye bölündüğünde; m1= m2 + 120 mb . x eşitliği elde edilir. n Kuvvet ve Hareket Örnek L → N A → T → T L 7,5 N → G Şekildeki makaraların ağırlığı ihmal edilmiştir ve sürtünmeleri önemsizdir. L cisminin ağırlığı 7,5 N olup dengededir. Buna göre eşit bölmeli homejen çubuğun ağırlığı kaç N’dur? Çözüm Önce sisteme etki eden kuvvetleri çizelim. Hareketli makarada; F=G/2 olduğundan, 7,5=T/2 olur. Buradan; T=15 N bulunur. Homojen çubuk dengede olduğundan denge şartlarından Στ = 0 yazalım. A noktasına göre tork alınacak olursa; G.1,5 - T.4 = 0 olur. T’yi yerine yazarsak; G.1,5 - 15.4 = 0 ise G = 40N bulunur. EŞİT OLMAYAN YILLAR Zeki, İnternette gezinirken ilginç bir habere rastlar. Haberde Güneş'e olan uzaklığı 451,5.107 km olan Neptün'ün Güneş etrafındaki bir turunu yaklaşık olarak 165,1 dünya yılında tamamladığını ve bu sürenin Neptün gezegeni için bir yıl olduğunu öğrenir. Okuduğu bu haber Zeki’yi düşüncelere sevk eder. Fen ve teknoloji derslerinde öğrendiklerini hatırlayarak güneş sistemini hayalinde modellemeye çalışır. Gezegenlerin yörüngelerini, Güneş’in çevresinde dolanım sürelerini ve bu büyüklükler arasındaki ilişkinin varlığını sorgular. Aynı zamanda gezegenlerin Güneş’in etrafındaki dolanım yörüngelerinde nasıl kaldıklarını merak eder. Bukitapiçindüzenlenmiştir. 121 2. Ünite Dokuzuncu sınıfta ağırlığın, cisme uygulanan yer çekimi kuvveti olduğunu öğrenmiştiniz. Çok büyük olmayan yüksekliklerde çekim alan şiddetini dolayısıyla ağırlığı sabit olarak almıştınız. Yer çekimi sonucu potansiyel enerjinin oluştuğunu fen ve teknoloji dersleri ve 9. sınıfta öğrenmiştiniz. Bir cisim yer yüzeyine yakın konumlarda mı yer çekimi potansiyel enerjisine sahip olur? Yeryüzünden oldukça uzaktaki büyük kütleler, potansiyel enerjisine sahip midir? Şimdi yerden yeterince uzaklıktaki kütleye uygulanan genel çekim kuvvetinden yararlanarak genel çekim potansiyel enerjisini tanımlayalım. Dünya’nın kütlesi ‟M”, cismin kütlesi ‟m” ve cismin kütle merkezinin dünyanın kütle merkezine uzaklığı ‟d” ile gösterilmek Mm üzere Dünya’nın cisme uyguladığı çekim kuvveti F = G 2 eşitliği d ile tanımlanır. Bu eşitlikteki G evrensel çekim sabitidir. Deneyler -11 G değerinin 6,67.10 Nm2/kg2 olduğunu göstermiştir. Yukarıda tanımlanan bu kuvvet ‟Eşit Olmayan Yıllar” metnindeki Zekiʼnin gezegenlerin Güneşʼin etrafındaki dolanım yörüngelerinde nasıl kaldığıyla ilgili merakını da giderir. Bu durumda m kütlesini daha uzağa götürmek için yapılan iş, genel çekim potansiyel enerjisi değişimine neden olur. Yalnız bu esnada yapılan iş, W = F x eşitliği ile hesaplanamaz çünkü cismi hızlandırmadan götürecek kuvvet eşitlikte de görüleceği üzere d’nin karesiyle ters orantılı olarak değişmektedir. Dolayısıyla kuvvet sabit değildir. Bu durumda yapılan iş, yani kütlenin sahip olduğu genel çekim potansiyel enerjisi, kuvvet - uzaklık değişim grafiğinden ileri düzeyde matematiksel işlemlerle hesaplanır. Sonuç olarak; Mm eşitliği elde edilir. Bu enerjinin, yeryüzünden Ep = - G d itibaren uzaklıkla değişim eğrisi aşağıdaki şekildeki gibidir. 122 Kuvvet ve Hareket Genel çekim potansiyel enerjisini kavramak için genel çekim kuvvetini ayrıntılı olarak tanımaya çalışalım. Newton, Ay’ın Dünya etrafında döndüğünü bilmektedir. Ayın bu hareketini sürdürebilmesi için bir kuvvet gerektiğini düşünür. Sonuçta dokuzuncu sınıfta da öğrendiğiniz gibi elmanın yere düşmesini sağlayan kuvvetin, Ay’ın Dünya etrafında dönmesini sağlayan kuvvetle aynı olabileceği sonucuna ulaşır. Newton’un, bu sonuca ulaşmasında Dünya’yı hem Ay’a hem de elmaya etkiyen kuvvetin ortak kaynağı olarak kabul etmesi önemlidir. Dünya, kütle çekim kuvvetinden dolayı çevresindeki bütün cisimleri kendi merkezine doğru çeker. Bu kuvvete çekim kuvveti denir. Çekim kuvveti, Dünya ile cismin kütle merkezleri arasındaki uzaklığın karesi ile ters orantılı olup her ikisinin de kütlelerine bağlıdır. Büyük kütleler, çevrelerindeki küçük kütlelere kuvvet uygularken küçük kütleler de büyük kütlelere eşit büyüklükte kuvvet uygular. Küçük kütlelerin ivmesi büyük olduğundan ve büyük kütlelerin hareketi ihmal edilebilecek derecede küçük olduğundan büyük kütleler sabit kabul edilir. Örneğin yerküre, uygulamalarda sabit kabul edilmektedir. Şimdi m kütlesinin ivmesini bulalım: M F Mm ve F = G 2 olduğundan a = G 2 olur. a= m d d Bulunan bu sabite (a) gezegenin çekim alanı ivmesi veya çekimivmesidenir. Çekim alanı ivmesi gezegeninbirimkütleye uyguladığı çekim kuvveti olarak tanımlanabilir. İki kütlenin birbirine uyguladığı kuvveti ve Dünya’nın çekim ivmesini şekil üzerinde gösterelim. M → → → -F F m Mm d2 1 kg d d F=G g MD Dünya g=G MD d2 Örnek Dünya’nın kütlesi yaklaşık 6.1024 kg’dır ve Ay’ın kütlesinin 81 katıdır. Dünya ile Ay arasındaki uzaklık yaklaşık 376.000 km olduğuna göre Dünya ile Ay’ın birbirlerine uyguladıkları çekim kuvveti kaç N’dur (G=6,7.10-11 Nm2/kg2)? Çözüm Mm Verilenleri F = G 2 eşitliğinde yerine yazalım. d 6 ⋅ 1024 6 ⋅ 1024 29,7 ⋅ 1036 −11 81 = F = 6,7 ⋅ 10 F (376 ⋅ 106 )2 141376 ⋅ 1012 F = 2,1.1020 N olur. 123 2. Ünite Örnek Dünya’nın kütlesi Ay’ın kütlesinin 81 katı, Dünya ile Ay arasındaki uzaklık ise Dünya’nın yarıçapının yaklaşık 60 katıdır. Buna göre Dünya ile Ay arasında, çekim alan şiddetinin sıfır olduğu yer var mıdır? Varsa bu noktanın Dünya’ya uzaklığı, Dünya’nın yarıçapının kaç katıdır? Çözüm Dünya ile Ay arasında çekim alan şiddetinin sıfır olması için Ay ile Dünya’nın çekim alan şiddetlerinin toplamının sıfır olması gerekir. Buna göre şekildeki alan şiddetlerinin büyüklüklerinin eşit olması gerekir. gD = gA G MD /dD2 = G MA /dA2 olur. Verilenleri yerine yazarsak; 81MA/x2 = MA / (60r-x)2 9/x = 1/(60r-x) x = 54r bulunur. Araştıralım Yüklü iletkenin elektriksel alanındaki bir yükün sahip olduğu elektriksel potansiyel enerji ile herhangi bir gezegenin sahip olduğu genel çekim potansiyel enerjisinin benzetilip benzetilemeyeceğine dair bir araştırma yapınız. Şayet benzetilebiliyorsa bu benzetmede nelerin birbiriyle benzetilebildiğini ve istisnalar olup olmadığını belirleyiniz. Araştırma sürecinizde İnternet, kütüphane, yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Ayrıca yakın çevrenizde fizik mühendisleri varsa onlarla bu konuda görüşme yapabilirsiniz. Araştırmanızdan elde ettiğiniz sonuçları arkadaşlarınızla paylaşınız. Gezegenlerin Güneş etrafında dolandığını, her gezegenin bir yörüngesi olduğunu ve gök adaların varlığını fen ve teknoloji derslerinde öğrenmiştiniz. Bu yörüngelerdeki dolanım hızının sabit olup olmadığını, dolanım süresinin her gezegen için aynı olup olmadığını, Güneş’in bu yörünge sisteminde nerede bulunduğunu merak ettiniz mi? Bu sorulara etkinlikle cevap arayalım. 124 Kuvvet ve Hareket 13.Etkinlik GezegenlerinYörüngesiniÇizelim ler Araç ve Gereç ) ● İp (20 cm cm) a (30 cm x 30 ● Tahta levh m çivisi ● İki adet ca Kurşun kalem ● ● Çekiç Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Çivileri tahta üzerine aralarında 10 cm olacak biçimde şekildeki gibi çakınız. 2. İpin uçlarını çivilere bağlayınız. 3. Kurşun kalemi, resimde görüldüğü gibi ipi gerecek şekilde tahtaya dik olarak tutunuz ve kaleme o çivilerin etrafında bir tur attırınız. Sonuca Varalım 1. Kalem, tahta üzerinde nasıl bir yörünge çizmiştir? Açıklayınız. Gökyüzü, gök cisimleri ve bu cisimlerin hareketleri insanlar tarafından binlerce yıldır gözlenmektedir. Bilim insanları önceleri Dünya’yı evrenin merkezi kabul ettiler. Bu görüş Yunan Astronom Claudius Ptolemy (Kladyüs Putolemi) tarafından milattan sonra ikinci yüzyılda biçimlendirilmiş ve geçerliliğini 1400 yıl sürdürmüştür. Alman Astronom Johannes Kepler (Yuanes Kepler) gezegenlerin hareketine ait matematiksel modelleme yapmak için 16 yıl uğraşmıştır. Kepler, hocası Brahe’nin Mars’ın Güneş etrafında dönmesine ait bulgularının sorulara cevap vermediğini görmüş, önce Güneş etrafında dairesel yörüngelerde dolanma fikrinden vazgeçilmesi gerektiğini göstermiştir. Kepler’e göre; 1. Bütün gezegenler, odaklarından birinde Güneş bulunan eliptik yörüngede dolanırlar. 2. Gezegene ait yarıçap vektörü, eşit zaman aralıklarında eşit alanlar süpürür. 3. Herhangi bir gezegene ait yörünge periyodunun karesi, eliptik yörüngenin büyük ekseninin yarısının küpüyle orantılıdır. Kepler’in Üçüncü Yasası ise; Periyot: T, büyük eksenin yarısı: R ile gösterilmek üzere T12 / R13 = T22 / R23 = T32 / R33 şeklinde ifade edilir. Gezegenin eliptik yörüngede dolanımını sağlayan genel çekim kuvvetidir. Bu kuvvet, odak noktasına yönelik olduğundan tork oluşturmaz. τ = dF τ = 0F τ = 0 olur. 125 2. Ünite Ayrıca L = rP = rmv = sabit olduğunu bu ünitede kavradınız. Bu durumda açısal torkun korunumu gereği, gezegenin Güneş’e yakın olduğu konumlarda yarıçap küçüldüğü için çizgisel hızda artma görülür. Dolayısıyla yarıçap vektörü, eşit zaman aralıklarında eşit alanlar süpürür. Gezegenlerin Güneş’e olan uzaklıkları çok büyüktür. Büyük sayılarla işlem yapmamak için uzaklık AU (Astronomik birim) cinsinden ifade edilir. Dünya’nın Güneş’e olan ortalama uzaklığı yaklaşık 150 000 000 km olup 1 AU olarak alınır. 1 AU = 150 000 000 km’dir. Örnek Mars’ın Güneş’e uzaklığı 1,52 AU’dur. Buna göre Mars, Güneş etrafındaki bir turunu kaç Dünya yılında tamamlar? Çözüm Verilenleri T12 / R13 = T22 / R23 eşitliğinde yerine yazarsak; 12 / 13 = T22 / (1,52)3 T2 = 1,87 yıl bulunur. Pekiştirelim Çizelgede gezegenlerin Güneş’e uzaklıkları verilmiştir. Buna göre gezegenlerin Güneş etrafında bir turu kaç yılda tamamlayacağını hesaplayarak defterinizde oluşturduğunuz benzer çizelgede karşılarına yazınız. Gezegen Merkür 0,387 Venüs 0,723 Jüpiter 5,2 Satürn 9,54 Uranüs 126 Güneş’e Uzaklığı (AU) 19,2 Bir Tur İçin Geçen Zaman (Yıl) Kuvvet ve Hareket LUNAPARK Sarp; fizik dersini çok seven, etrafındaki nesneleri ve olayları fizik ilkeleriyle açıklamaya çalışan bir öğrencidir. Bir hafta sonu arkadaşlarıyla lunaparka gider. Burada gezinirken eğlence düzeneklerinin işleyişi dikkatini çeker. Sarp, bu düzeneklerin çalışma ilkelerini merak eder ve düşüncelere dalar. Tam o sırada gözü, çocukları taşıyan trene takılır. Tren, rayın en yüksek noktasından aşağıya doğru hızlanmaktadır. Sarp, trenin büyük bir kinetik enerjiye sahip olduğunu düşünür. Biraz ilerleyince hareket etmeye başlayan dönme dolapta bir çocuğun yükseldiğini fark eder. Yükselmekte olan çocuğun, sahip olduğu potansiyel enerjiyi nereden aldığını merak eder. Tramplende sürekli zıplayan, yuvarlanan çocuklar ile kahkahalar atarak bovling oynayan gençlerin bulunduğu bölüme yönelir. Burada tramplendeki yayların hareketini inceler. Gerilen yayların ve atılan bovling topunun ne tür bir enerjiye sahip olduğu kafasını kurcalar. Bukitapiçindüzenlenmiştir. İlköğretim fen ve teknoloji dersleri ile dokuzuncu sınıfta bir cismin hızından dolayı sahip olduğu enerjiye kinetik enerji, konumundan dolayı sahip olduğu enerjiye isepotansiyelenerji denildiğini öğrenmiştiniz. Enerjiyi,işyapabilmeyeteneği olarak tanımlamış; cismin hareket doğrultusuna dik olmayacak şekilde cisme kuvvet uygulanıp yol aldırıldığında bir iş yapıldığını ve bu işin cisme enerji olarak aktarıldığını öğrenmiştiniz. 127 2. Ünite Sizce cisimler potansiyel enerjiye yalnızca konumlarından dolayı mı sahip olur? Yatay dönen dolaplar kinetik enerji dışında bir enerjiye sahip midir? Kinetik ve potansiyel enerji nelere bağlıdır? Bu sorulara düşünce etkinliğiyle cevap arayalım. 14.Etkinlik KamyonunEnerjisi Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Düz yolda aynı hızla hareket eden otomobil ve kamyondan hangisini daha kolay durdurabileceğinize dair öngörüde bulununuz. 2. Düz yolda farklı hızlarla hareket eden özdeş iki otomobilden hangisini daha kolay durdurabileceğinize dair öngörüde bulununuz. 3. Özdeş iki otomobilin eğimli bir yolda farklı yüksekliklere tırmanmaları durumunda harcadıkları yakıtın aynı miktarda olup olamayacağına dair öngörüde bulununuz. 4. Kamyon ve otomobilin eğimli bir yolda aynı yüksekliğe tırmanmaları durumunda harcadıkları yakıtın aynı miktarda olup olamayacağına dair öngörüde bulununuz. 5. Çeşitli ulaşım araçlarının sürücüleriyle görüşürek aynı mesafeyi aracın dolu veya boş olarak katetmesi durumunda yakıt tüketimiyle ilgili bilgi toplayınız. Aşağıdakine benzer bir çizelgeyi defterinize çizerek topladığınız bilgileri bu çizelgeye kaydediniz ve yorumlayınız. Araç Yakıt Tüketimi Araç boş Araç dolu Kamyon Otomobil Otobüs Örnek çizelgedir. Sonuca Varalım 1. Düz yolda hareket hâlinde olan kamyon ve otomobil ne tür enerjiye sahiptir? Bu araçlardan hangisi daha kolay durdurulabilir? Bu durumun sahip oldukları enerjiyle bir ilişkisi var mıdır? Açıklayınız. 2. Eğimli yolda yükselmekte olan kamyon ve otomobil ne tür enerji biriktirir? Biriktirdiği bu enerjiyi nereden sağlar? Harcanan miktar, biriktirilen enerjinin ölçüsü olabilir mi? Açıklayınız. 3. Ulaşım araçlarının aynı mesafeyi dolu veya boş olarak katetmeleri durumunda yakıt tüketimleri farklı mıdır? Açıklayınız. 128 Kuvvet ve Hareket Hareket hâlindeki cisimlerin kinetik enerjiye sahip olduklarını ve onları durdurmak için kuvvet gerektiğini biliyorsunuz. Cismin kinetik enerjisi ne kadar büyükse cismi aynı koşullarda durdurmak için gerekli kuvvet de o derece büyük olur. Dolayısıyla aynı hızla hareket eden fakat kütleleri farklı olan iki otomobili aynı mesafede durdurmak için gerekli fren kuvvetinin aynı olamayacağı, kütlesi büyük olan otomobil için daha büyük fren kuvveti gerekeceği kesindir. Benzer şekilde, kütleleri aynı fakat hızları farklı iki otomobil de aynı mesafede aynı fren kuvveti ile durdurulamaz. Bu durumda hızı büyük olan otomobil için daha büyük fren kuvveti gerekir. Bu söylenenler hareket hâlindeki bir cismin sahip olduğu kinetik enerjinin cismin kütlesine ve hızına bağlı olduğunu gösterir. Başlangıçta durmakta olan otomobilin kinetik enerjisi sıfırdır. Otomobile kuvvet uygulayarak yapılan işi dolayısıyla otomobilin sahip olacağı kinetik enerjiyi bulalım. 1 W = F x ise W = ma a t 2 2 1 1 1 W = ma2 t 2 = m v 2 olur. Bu durumda, Ek = m v 2 dir. 2 2 2 Böylece Sarp’ın niçin lunaparkta, hızlanan trenin büyük bir kinetik enerjiye sahip olduğunu düşündüğünü daha iyi kavrarız. Şimdi, kinetik enerji değişimine neden olan etkenleri inceleyelim. Yatay sürtünmesiz yolda v1 hızı ile hareket eden m kütleli deney arabasına hareketi yönünde F kadar bir kuvvet uygulayalım ve arabanın ∆x kadar yer değiştirmesini sağlayalım. Bu esnada W=F ∆x kadar iş yapılmış olur. Newton’un hareket yasaları gereği, sabit bir bileşke kuvvetin etkisinde kalan cismin düzgün hızlanan hareket yapacağını biliyorsunuz. Bu durumda ∆x yer değişimi sonunda arabanın hızı v2 olur. Dolayısıyla arabanın sahip olduğu kinetik enerji artar. Kinetik enerjideki artışın nedeni F kuvvetinin yaptığı iştir. Bu durum cismin dururken harekete başlaması veya kuvvetin hareket yönünde olması hâlinde gerçekleşir. Kuvvet hareket yönünde değilse yine bir iş yapar. Bu durumda cismin hızında dolayısıyla kinetik enerjisinde bir azalma olur. Kinetik enerjideki azalma miktarı F kuvvetinin yaptığı iş kadardır. Bu durum iş-enerjiteoremiolarak bilinir ve matematiksel olarak; 1 W =m(v 22 − v12 ) ⇒ W = ∆Ek 2 şeklinde ifade edilir. 129 2. Ünite Pekiştirelim Defterinizde aşağıdaki çizelgeye benzer bir çizelge oluşturarak boşlukları doldurunuz. Hareketli Dünya etrafında dönen uydu Kütle (kg) Hız (m/s) 500 2000 Havadaki oksijen molekülü 5,3 .10 Yağmur damlası 3,5 .10 Motosikletli yarışçı 200 -26 500 -5 9 Kinetik Enerji (J) 55 Örnek Bir sporcu yanından 5 m/s’lik hızla geçen 400 g kütleli topa ayak vurarak topun hızını 20 m/s’ye çıkarıyor. Sporcunun yaptığı iş, kaç J’dür? Çözüm Sporcunun yaptığı iş topun kinetik enerjisini artırmıştır. m = 400 g = 0,4 kg olur. Bu durumda verilenleri; 1 m(v 22 -v12 ) eşitliğinde yerine yazarsak; 2 1 1 W = 0,4(202 -52 ) ise W = 0,4.375 2 2 W = 75 J W= Örnek Penaltı atışlarının yapıldığı bir futbol maçında kaleci, 20m/s’lik hızla kendisine gelen 400 g’lık topu yakalar. Bu esnada kalecinin yaptığı iş, kaç J’dür? Çözüm Kaleci topu tutunca topun kinetik enerjisi 0 olur. m = 400 g = 0,4 kg olur. Verilenleri; 1 m(v 22 - v12 ) eşitliğinde yerine yazalım. 2 1 W = 0,4(0 - 400) ise W = - 80 J olur. 2 W= Burada yapılan işin ‟–” çıkması, işin topta enerji olarak depolanmayıp mevcut kinetik enerjiden harcadığı anlamına gelir. 130 Kuvvet ve Hareket Örnek Lunaparktaki eğlence treninin toplam kütlesi 5000 kg’dır. Tren, rayların en alt noktasında 100000 J’lük kinetik enerjiye sahip olduğuna göre trenin bu noktadaki hızı kaç m/s’dir? Çözüm Verilenleri; 1 m v 2 eşitliğinde yerine yazalım. 2 1 100000 = 5000 ⋅ v 2 ise; 2 v 2 = 40 W= v = 2 10 m / s olur. Pekiştirelim Aşağıdaki çizelgede durumları verilen iki cismin, kinetik enerjiye sahip olup olmadığı, eğer sahipse kaynağının ne olduğu belirtilmiştir. Sizler de defterinizde bir çizelge oluşturarak sütunlarda boş bırakılan yerlere benzer cisim ve durumunu yazarak karşılarını doldurunuz. Cisim ve Durumu Kinetik Enerjiye Sahip Olup Olmadığı Kinetik Enerjinin Kaynağı Hareket hâlindeki araba Sahip Arabada kullanılan yakıt Su dolu varil Sahip değil Yok Bir cismin, hızından dolayı sahip olduğu enerjiye kinetik enerji denildiğini ve bu enerjinin nelere bağlı olduğunu öğrendik. ‟Lunapark” adlı metindeki bovling topunu düşününüz. Bu top, yuvarlanarak ilerler ve bundan dolayı bir kinetik enerjiye sahip olur. Top öteleme kinetik enerjisi dışında başka bir enerjiye de sahip midir? Araba yıkama - yağlama istasyonlarında yerden yükseğe kaldırılmış bir arabanın motoru çalıştırılırsa dönen tekerlekler ya da olduğu yerde patinaj yapmakta olan arabanın tekerleği hangi enerjilere sahip olur? Bunları etkinlikle araştıralım. 131 2. Ünite 15.Etkinlik DönenMakara çler e Gere Araç v ip i aynı, ra klükler ü y ü i maka B ik ● farklı ı r la k uzunlu buk etal çu m e c İn ● tle gelli kü ● Çen ölçer ● Süre Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. İnce metal çubuğu makaradan geçirip iki ucundan tutarak yerden 30-35 cm yükseklikte yatay biçimde tutunuz. 2. Çengelli kütleyi makaraya en yakın noktadan ipin ucuna bağlayarak serbest bırakınız ve makarayı gözlemleyiniz. Kütle yere düştükten sonra makaranın dönme süresini ölçünüz. 3. İkinci basamaktaki işlemi diğer makarayı kullanarak tekrarlayınız. Sonuca Varalım 1. İpin ucuna bağlı kütle yere düştüğünde enerji kaybetti mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız. 2. Kütle yere düştükten sonra makara dönmeye devam etti mi? Açıklayınız. 3. Her iki makaranın kütle yere düştükten sonraki dönme süreleri eşit midir? Neden? Aspiratör, vantilatör gibi araçların çalışabilmesi için enerji gerektiğini biliyorsunuz. Herhangi bir eksen etrafında dönebilen çubuk, küre veya silindir gibi düzgün geometrik cisimleri döndürmek için kuvvet gerektiğini biliyoruz. Eksen etrafında dönebilen cisimler, kuvvet uygulanarak döndürüldüğünde cismi oluşturan tanecikler yol almış olur. Bu durumda, kuvvet bir iş yapar ve bu iş cisme enerji olarak aktarılır. Cismin sahip olduğu bu enerji dönmekinetikenerjisi adını alır. Örneğin; fotoğraftaki dişli mil dönme anında dönme kinetik enerjisine sahiptir. Yandaki fotoğrafta hareket hâlindeki bisikletin tekerleği öteleme kinetik enerjisine sahip olduğu gibi dönme kinetik enerjisine de sahiptir. Öteleme kinetik enerjisine kısaca kinetik enerji denir. Herhangi bir eksen etrafında dönen katı bir cismi düşünelim. Bu cisim için dönme kinetik enerjisini hesaplayalım. Katı cismin m1 kütleli çok küçük bir parçasını alalım. Bu parça, ekseni merkez kabul eden çembersel bir yörüngede dolanır. 132 Kuvvet ve Hareket Şimdi m1 kütlesinin v1 hızından dolayı sahip olduğu kinetik enerjiyi yazalım. E1 = (1/2) m1v12 seçilen her bir parçanın kütlesi ve çizgisel hızı farklı olacağından v = ωr ilişkisinden yararlanarak eşitliği; E1 = (1/2) m1ω2 r12 şeklinde yazalım. Burada her bir parçanın açısal hızının aynı olduğunu gözden kaçırmayalım. Bu şekilde bütün parçaların enerjisini yazıp toplarsak; 1 E = ω 2 ∑ mi ri 2 olur. 2 i Eşitlikteki ∑i mi ri katı cismin eylemsizlik momenti olarak tanımlanır ve ‟I” sembolü ile gösterilir. Sonuç olarak; Ed = (1/2) I ω2 eşitliği elde edilir. Bu eşitlikteki değişkenlerin SI birim sistemindeki birimleri ise ω (rad/s), I (kg m2) şeklindedir. Yuvarlanma hareketi yapan bir cismin sahip olacağı toplam kinetik enerji ise; Ek = Eö + Ed Ek = (1/2) m v2 + (1/2) I ω2 eşitliği ile hesaplanır. Bu durumda lunaparkta yuvarlanmakta olan bovling topunun hangi enerjilere sahip olduğunu da kavramış olduk. 2 Pekiştirelim Aşağıdaki çizelgede bazı cisimler ve enerji formları verilmiştir. Bu cisimlerden birinin sahip olduğu enerji karşısındaki sütunda işaretlenmiştir. Aşağıdakine benzer bir çizelgeyi defterinize çiziniz. Aşağıda verilen cisimlerin hangi kinetik enerji formunda olduğunu işaretleyiniz. Ayrıca farklı durumdaki cisimleri yazıp çizelgeyi zenginleştirerek sahip olabilecekleri kinetik enerji formlarını işaretleyiniz. Kinetik Dönme Cisim Öteleme Enerji ve Kinetik Kinetik Dönme Enerjisi Enerjisi Kinetik Enerjisi Çalışır konumdaki motorun mili + Çalışır durumdaki mikserin bıçakları Hareket hâlindeki bir otomobilin radyatörünü soğutan fan İpin uç kısmı tutularak serbest bırakılan makara Namludan çıkan mermi çekirdeği 133 2. Ünite Düzgün geometrik şekle sahip bazı cisimlerin eylemsizlik momentleri tabloda verilmiştir. Dönme ekseni Katı cisim Dönme ekseni Dönme ekseni Dönme ekseni, Dönme ekseni, Dönme ekseni, çapı olan içi boyunun merkez ekseni dolu küre ortasından olan içi dolu geşen kendisine silindir dik eksen olan çubuk Eylemsizlik momenti (1/2) m L2 (1/2) m r2 (2/5) m r2 Örnek Yarıçapı 15 cm, kütlesi 400 g olan küre dönme ekseni etrafında 5 rad/s’lik açısal hızla dönmektedir. Kürenin sahip olduğu dönme kinetik enerjisi kaç J’dür? Çözüm Kürenin önce eylemsizlik torkunu hesaplayalım. m = 400 g = 0,4 kg r = 15 cm = 0,15 m I = (2/5) m r2 idi. I = (2/5).0,4.0,0225 I = 0,0036 kg/m2 dir. Dönme kinetik enerjisini hesaplayalım. Bunun için verilen ve bulunanı; Ed = (1/2) I ω2 eşitliğinde yerine yazalım. Ek = (1/2).25.0,0036 Ek = (1/2).0,09 = 0,045 J olur. Hareket etmeyen cisimlerin enerjiye sahip olmadığını söyleyebilir misiniz? Öteleme hareketi yapan cisimlerin kinetik enerjiye, dönen cisimlerin dönme kinetik enerjisine sahip olduğunu öğrendik. Ayrıca hem hareket hâlindeki hem de duran cisimlerin bir enerjiye sahip olduklarını onuncu sınıfta öğrenmiştiniz. 134 Kuvvet ve Hareket PerformansGörevi Oyuncak Arabalar Beklenen Performans Problem Çözme Becerisi ● Bilişim ve İletişim Becerisi ● Değerlendirme Süre Dereceli Puanlama Anahtarı 1 Hafta Görevİçeriği: Bazı oyuncak arabaların tekerleklerinin hızla yere sürtülüp bırakılmaları hâlinde bir süre hareket ettiklerini biliyorsunuz. Bu arabalardan bir tane temin ediniz ve onu sökerek parçalarına ayırınız. Söktüğünüz parçaları inceleyiniz. Tekerlekleri birleştiren milin, kütlesi arabanın kütlesinden daha büyük olan bir silindire, dişlilerle bağlı olduğunu göreceksiniz. Sizden, aşağıdaki soruları dikkate alarak bir performans görevi hazırlamanız beklenmektedir. 1. Bu silindirin görevi nedir? 2. Yukarıda belirtilen düzeneğe sahip olan ya da olmayan arabalar arasında nasıl bir fark vardır? Performans görevini hazırlarken aşağıdaki yönerge doğrultusunda hareket ediniz. ● Bir araştırma planı yapınız. ● Araştırma sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. ● Araştırma bulgularını rapor hâline getiriniz. ● Araştırmayı yazılı bir metne bağlı kalmadan, görsel araç ve gereçlerle destekleyerek arkadaşlarınıza sununuz. ● Performans göreviniz öğretmeniniz tarafından düzenlenecek olan dereceli puanlama anahtarı ile değerlendirilecektir. Maddelerin kinetik enerjisinden yararlanarak yaşamımızı daha kolay hâle getirebilir, birçok günlük ihtiyacımızı karşılayabiliriz. Örneğin, akan suyun ve rüzgârın sahip olduğu kinetik enerjiden yararlanarak elektrik enerjisi üretilebilmektedir. Rüzgârın yeterli düzeyde ve sürekli estiği Ege ve Marmara Bölgesi’ndeki bazı yerlerde kurulmuş yel değirmenleri rüzgâr enerjisi ile çalışır. Kırsal kesimlerde dere veya nehir kenarlarına kurulan değirmenlerin nasıl çalıştığını hiç merak ettiniz mi? ‟Lunapark” adlı metinde Sarp dönme dolapta yükselmekte olan çocuğun sahip olduğu potansiyel enerjiyi nereden aldığını merak etmişti. Dokuzuncu sınıfta bir cismin, konumundan dolayı sahip olduğu enerjinin, potansiyel enerji (yer çekimi potansiyel enerjisi) olarak adlandırıldığını öğrenmiştiniz. Peki, bu enerji nasıl oluşur? Bu soruya cevap verebilmek için etkinlik yapalım. Rüzgâr enerjisi ile çalışan yel değirmeni 135 2. Ünite 16.Etkinlik Kumdakiİzler er çl e Gere Araç v ye k bil Kum üç çeli e d r le lı kütle ● Fark el ● Cetv t tik küve ● Plas ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Plastik küvete kum koyup cetvelle üstünü düzleyiniz. En küçük kütleli bilyeyi 20 cm yükseklikten bırakarak kumdaki değişikliği gözlemleyiniz. Aynı işlemi 40 cm ve 60 cm yükseklikleri için tekrarlayınız. 3. En küçük kütleli bilyeyi 30 cm yükseklikten bırakarak kumdaki değişikliği gözlemleyiniz. Aynı işlemi diğer iki farklı kütleli çelik bilye için tekrar ediniz. Sonuca Varalım 1. En küçük kütleli çelik bilye farklı yüksekliklerden kuma bırakıldığında kumda aynı etkiyi oluşturdu mu? Bunun nedenini açıklayınız. 2. Farklı kütlelere sahip bilyeler aynı yükseklikten bırakıldığında kumda aynı etkiyi oluşturdu mu? Bunun nedenini açıklayınız. Herhangi bir cismi bulunduğu yerden daha yükseğe hızlandırmadan çıkarmak için o cisme en az ağırlığına eşit şiddette kuvvet uygulamak gerekir. Bu durumda kuvvet bir iş yapar ve bu iş cisimde potansiyel enerji olarak birikir. Kuvvetin yaptığı işi hesaplayalım. W=Fx W=mgh Buna göre, kütlesi m olan bir cismin yerden h kadar yükseltilmesi durumunda sahip olduğu potansiyel enerji; Ep = m g h eşitliği ile bulunur. Cismin sahip olduğu bu enerjinin kaynağı yer çekimi kuvvetidir. Cismin sahip olduğu potansiyel enerji, seçilen bir düzeye göre belirlenir. Bu düzeye referansdüzeyi denir. Buraya kadar öğrendiklerimizden hareketle ‟Lunapark” adlı metinde dönme dolapta yükselmekte olan çocuğun, sahip olduğu potansiyel enerjiyi, onu yükseltmek için iş yapan makineden aldığını söyleyebiliriz. 136 Kuvvet ve Hareket Örnek Dönme dolaptaki 60 kg kütleli çocuğun potansiyel enerjisi 1 düzeyine göre E1, 2 düzeyine göre E2 dir. Buna göre E1/E2 oranı kaçtır (g = 10 m/s2)? Çözüm Verilenleri Ep = m g h eşitliğinde yerine yazalım. E2 = 60.10.4 E1 = 60.10.9 E2 = 2400 J olur. E1 = 5400 J E1/E2 = 5400 / 2400 E1/E2 = 9/4 olur. ‟Lunapark” adlı metinde Sarp, tramplende zıplayan çocuklara bakmış ve tramplenin yaylarının gerilmesini incelemişti. Ayrıca bu yayların ne tür enerjiye sahip olduğunu düşünmüştü. Kuvvet uygulanması sonucu yayların sıkıştığını veya uzadığını ilköğretim fen ve teknoloji derslerinden biliyorsunuz. Sizce, yayın uzama ve sıkışma miktarının uygulanan kuvvetin büyüklüğü ile bir ilişkisi var mıdır? Bu esnada yayda bir enerji birikir mi? Yay cisimlere bir kuvvet uygular mı? Bu sorulara etkinlikle cevap arayalım. 17.Etkinlik YayileOyun çler e Gere Araç v takımı l enerji e iy s n ● Pota yak lama ● Üç a ve bağ u ğ u b u tek ç ● Des ı parças Cetvel ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Yayı bir ucundan üç ayağa resimdeki gibi asınız. 2. Yayın boyunu ölçünüz. Ucuna kütle asarak yayın uzama miktarını ölçünüz. Defterinize aşağıdakine benzer bir çizelge çiziniz. Ölçme sonucunu çizelgeye yazınız. 3. Yayın ucundaki kütle miktarını sürekli artırınız. Yayın uzama miktarını her seferinde ölçerek defterinizdeki çizelgeye yazınız. 137 2. Ünite 4. Elde ettiğiniz verilerden faydalanarak Yayın Ucuna Asılan Kütle - Yayın Uzama Miktarı grafiğini milimetrik kağıda çiziniz. Yayın Ucuna Asılan Kütle (kg) Yayın Uzama Miktarı (cm) Sonuca Varalım 1. Yayın ucuna asılan kütle miktarı artırılınca yayın uzama miktarı arttı mı? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 2. Yayın ucuna asılan kütle ile yayın uzama miktarı arasında bir ilişki var mı? Açıklayınız. 3. Ucuna kütle asarak uzaması sağlanan yay enerji biriktirdi mi? Bunun sebebi nedir? 4. Ucuna kütle asılınca uzayan yay bu kütleye bir kuvvet uygular mı? Açıklayınız. Yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi bir yay, gerildiğinde esneklik potansiyel enerjisi depolanır. Yay serbest bırakıldığında depolanan esneklik potansiyel enerjisi, okta kinetik enerjiye dönüşerek okun hareket etmesini sağlar. Bunun yanı sıra zemberekli saatlerin kurulduğunda depolanan esneklik potansiyel enerjisi daha sonra saatin çalışmasını sağlayan hareket enerjisine dönüşür. Yaylarda depolanan enerji potansiyel enerjinin başka bir çeşitidir. Sıkıştırılmış veya uzatılmış yaylara bir cisim bağlandığında bu yaylar, cisimlere şekil değişikliğine zıt yönde bir kuvvet uygular. Yani yay sıkışmışsa cismi iter, uzamışsa cismi çeker. Bu kuvvet F = -kx şeklindedir. Hooke(Huk)Yasası olarak bilinen bu yasanın matematiksel ifadesindeki x, yayın denge konumuna göre uzama veya sıkışma miktarı, k ise yay sabitidir. k yay sabitinin SI birim sistemindeki birimi N/m’dir. Yayı uzatan veya sıkıştıran kuvvet bu esnada bir iş yapar ve bu iş yayda enerji olarak depolanır. Bu enerjiye esneklikpotansiyelenerjisidenir. Bu enerjiyi hesaplayalım. W = Fx idi. Bu eşitlikteki kuvvetin şiddetinin sabit olması gerektiğini unutmayalım. 138 Kuvvet ve Hareket Yaya uygulanan kuvvet, uzama miktarıyla doğru orantılı idi. Bu durumda kuvvetin ortalama değeri; For = (F0 + Fx) / 2 For = (0 + k x) / 2 olur. Bunu iş eşitliğinde W = Fx yerine yazarsak; W = (1/2) k x2 bulunur. Bu iş yayda esneklik potansiyel enerjisi olarak birikir. Dolayısıyla; Ep = (1/2) k x2 yazılır. Saat zembereği Bu sonuca göre yayın biriktirdiği esneklik potansiyel enerjisi F – x grafiğinin sınırladığı alandan yararlanarak da bulunabilir. Buradan hareketle, ‟Lunapark” adlı metinde tramplendeki yayların gerilme nedeninin çocukların zıplama ve düşme esnasında yaya uyguladıkları kuvvet olduğunu söyleyebiliriz. Yaylarda esneklik özelliklerinden dolayı depolanan enerji, esneklikpotansiyelenerjisi olarak adlandırılmıştır. Ayrıca öğrendiklerimiz ışığında potansiyel enerjinin yalnız çekim potansiyel enerjisi şeklinde bulunmadığını fark ederek Sarp’ın kafasını kurcalayan soruya da cevap vermiş oluruz. Örnek Yay sabiti 200 N/m olan bir yayın 4.10 -2 Jʼlük enerji biriktirmesi için gerekli sıkıştırma kuvveti kaç N'dur? Çözüm Öncelikle yayın bu enerjiyi biriktirmesi için kaç m sıkışması gerektiğini bulalım. Bunun için verilenleri Ep= (1/2) k x2 eşitliğinde yerine yazarsak; 4.10-2 = (1/2).200.x2 ise x = 2.10-2 m olur. Yay bu mirtarda sıkıştığında oluşan kuvvet; F = k x ise F = 200.2.10-2 F = 4 N olarak bulunur. PanoOluşturalım Sınıfınızda iki grup oluşturunuz. Birinci grup, vücut geliştirme yaylarının çalışma ilkelerini; İkinci grup, zemberekli saatlerin çalışmaları için gerekli enerjiyi nasıl sağladığını araştırsın. • Araştırmada İnternet ve kütüphaneden yararlanabilir, makine mühendisi ve saat tamircileri ile görüşebilirsiniz. • Araştırma sonuçlarını görsel materyallerle destekleyerek (fotoğraf, resim vb.) grupça ortak bir pano oluşturunuz. • Oluşturduğunuz panonun içeriği ve görselliği konusunda diğer grup üyeleri ile tartışınız. 139 2. Ünite Enerjinin mekanik, kimyasal, elektrik ve ısı gibi biçimleri olduğunu biliyoruz. Buraya kadar cisimlerin hangi durumlarda kinetik ve potansiyel enerjiye sahip olduğunu ve bu enerjilerin nasıl hesaplandığını öğrendik. Kinetik ve potansiyel enerjinin, mekanik enerji cinsi olduğunu biliyor muydunuz? Enerjinin çeşitli biçimleri olduğunu, bu enerjilerin birbirine dönüşebildiğini öğrendiniz. Peki, enerjinin biçimlerinden biri olan mekanik enerji korunur mu? Etkinlikle araştıralım. 18.Etkinlik YayaKütleAsalım çler e Gere Araç v kımı nerji ta e l e iy s n ● Pota el ● Cetv ı m takım ● Tartı zi ● Tera Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Yayı bir ucundan sabitleyerek resimdeki düzeneği kurunuz. 2. Yayın boyunu ölçünüz. 3. Yayın ucuna kütlesini ölçtüğünüz çengelli kütleyi bağlayarak yayın uzama miktarını ölçünüz. 4. Üçüncü basamakta yaptığınız işlemleri farklı kütlelerle tekrarlayınız. 5. F = k x eşitliğinden ve ölçme sonuçlarından yararlanarak yay sabitini belirleyiniz. 1 2 2 ⋅ m ⋅V eşitliğinden 6. Ölçümlerden biri içinEEk p= kx 2 yararlanarak yayın esneklik potansiyel enerjisini hesaplayınız. Bu ölçümde kütlenin kaybettiği potansiyel enerjiyi E = m g h eşitliğinden yararlanarak hesaplayınız. Sonuca Varalım 1. Kütlenin kaybettiği potansiyel enerji miktarı ile yayın sahip olduğu esneklik potansiyel enerjisi arasında bir ilişki var mıdır? Açıklayınız. Enerjinin yok olmayacağını ancak dönüşüme uğrayabileceğini biliyoruz. Şayet etkinlikte hesapladığınız potansiyel enerjiyle esneklik potansiyel enerjisi birbirine eşit çıkmıyorsa bunun nedeni sürtünme ve ölçme hatalarıdır. Potansiyel enerji ile esneklik potansiyel enerjisinin birbirine eşit çıkması ideal ortamlarda beklenebilir. Potansiyel enerji ile esneklik potansiyel enerjisi arasındaki fark, sürtünmelerden dolayı ısıya dönüşmüştür. 140 Kuvvet ve Hareket Buradan hareketle dış ortamla enerji alış verişi yapan bir sistemin iki konumu arasında genel anlamda mekanik enerjinin korunumu aşağıdaki gibi ifade edilir. Ek,1 + Ep,1 + Wal – Wver = Ek,2 + Ep,2 Bu eşitlikte; Ek,1 : 1. konumdaki kinetik enerjiyi, Ep,1 : 1. konumdaki potansiyel enerjiyi, Wuy : Dışarıdan uygulanan kuvvetin yaptığı işi, Wsür : Sürtünme kuvvetinin yaptığı işi, Ek,2 : 2. konumdaki kinetik enerjiyi, Ep,2 : 2. konumdaki potansiyel enerjiyi ifade eder. Öğrendiklerimiz ışığında tramplendeki çocukların sürekli zıplamalarını fiziksel olarak enerjinin korunumu ve dönüşümü şeklinde açıklayabiliriz. Örnek Eğik düzlemin 4 metre yükseklikteki noktasından serbest bırakılan 2 kg kütleli bir cisim, yay sabiti 10 N/m olan yayı kaç cm sıkıştırır (Yatay düzlem sürtünmeli olup kinetik sürtünme kat sayısı ks=0,5’tir. g=10m/s2)? Çözüm Cismin bırakıldığı nokta ile yayın maksimum sıkışma konumu arasında Enerjinin Korunumu Kanunu’nu yazarsak; Ek,1 + Ep,1 + Wuyg – Wsür = Ek,2 + Ep,2 0 + m g h + 0 – Fsx1 = 0 + (1/2)k x2 m g h – kk m g x1 = (1/2)k x2 2.10.4 – 0,5.2.10.(0,5+x) = (1/2).10x2 80 – 5 – 10x = 5x2 75 – 10x = 5x2 15 – 2x = x2 x2 + 2x – 15 = 0 ise (x+5) (x-3) = 0, x - 3 = 0 olur. x=3m x = 300 cm bulunur. 141 2. Ünite Örnek Şekildeki gibi denge konumundan itibaren 10 cm sıkıştırılan 100 N/m yay sabitli yayın üzerine 250 g kütleli cisim konuluyor. Yay serbest bırakıldığında cismin çıkabileceği maksimum yükseklik kaç cm olur (Sürtünmeler ihmal edilecek.)? Çözüm Yayın sıkıştırılmış konumunu referans düzey seçerek bu düzey ile cismin çıkabileceği en yüksek nokta arasında Enerjinin Korunumu Kanununu yazalım. Ek,1 + Ep,1 + Wuyg – Wsür = Ek,2 + Ep,2 0 + (1/2) kx2 + 0 – 0 = 0 + m g h (1/2).100.(10-1)2 = 0,25.10h 50.10-2 = 2,5h h = 1/5 m h = 20 cm bulunur. Örnek 100 g kütleli bir taş, yerden 2 m yükseklikten bir yatayın üstüne doğru fırlatılıyor. Taşın yörüngesinin tepe noktasındaki hızı 30 m/s ve yerden yüksekliği 17 m’dir. Buna göre taşın fırlatılma hızı kaç m/s olur (g = 10 m/s2 alınacak. Hava sürtünmesi ihmal edilecek.)? Çözüm Taşın fırlatıldığı nokta ile tepe noktası arasındaki enerjinin korunumunu yazalım. Ek + Ep + Wuyg – Wsür = Ek + Ep (1/2) m v02 + m g h1 + 0 – 0 = (1/2)m v 2 + m g h2 (1/2) v02 + 10.2 = 1/2.900 + 10.17 (1/2) v02 = 600 v02 = 1200 v0 = 20√3 m/s bulunur. 142 Kuvvet ve Hareket Bilindiği gibi insanlığın en büyük gereksinimlerinden biri enerjidir. Üretilen enerji türlerinden en yaygın olanı elektrik enerjisidir. Elektrik enerjisinin üretimini bilimsel olarak açıklayalım. Elektrik enerjisi çeşitli kaynaklardan elde edilir. Bunlardan biri de hidroelektrik santralleridir. Bu santrallerin ana parçaları su biriktiren baraj, dönüşümü sağlayan türbindir. Barajda biriken su potansiyel enerjiye sahiptir. Yüksekten akan suyun sahip olduğu potansiyel enerji, kinetik enerjiye dönüşür. Kinetik enerjiden, jeneratörün milini döndürme işinde yararlanılır. Böylece suyun sahip olduğu kinetik enerji elektrik enerjisine dönüşür. Bu dönüşümler yüzde yüz değildir. Sürtünme ve çarpma gibi nedenlerle suyun enerjisinin bir kısmı ısıya dönüşür. Yerden belirli bir yükseklikten serbest bırakılan cismin potansiyel enerjisinin tamamının kinetik enerjiye dönüşüp dönüşemeyeceği sorusuna cevap arayalım. Dokuzuncu sınıfta ve bu ünitede enerjinin korunduğunu ancak bir biçimden başka bir biçime dönüştüğünü öğrendik. Diğer taraftan cisimlere uygulanan kuvvetin bir iş yaptığını; kuvvet cismin hareket yönünde ise bu işin cisme enerji olarak aktarıldığını, cismin hareketine zıt yönde ise cismin mevcut enerjisini azalttığını kavradık. Havada belli bir yükseklikten serbest bırakılan cisme, hava sürtünme kuvveti etkir. Bu kuvvet, harekete zıt yönde olduğuna göre cismin sahip olduğu çekim potansiyel enerjisinin W = Fsh kadarlık kısmını ısı enerjisine dönüştürür. Dolayısıyla potansiyel enerjinin tamamı kinetik enerjiye dönüşmez. Tartışalım Fotoğrafta çiviyi tahtaya çakmak için kullanılan bir çekiç görülmektedir. Buradan hareketle aşağıdaki soruların cevaplarını tartışınız. 1. Çekiç bir enerjiye sahip midir? Eğer sahipse bu ne tür bir enerjidir? 2. Enerjinin tamamı çiviye aktarılabilmekte midir? 143 2. Ünite HABERLEŞME UYDUSU TÜRKSAT Lise ikinci sınıf öğrencisi olan Kemal, gazetelere göz attığında bir haber dikkatini çeker. Türkiye, modern bir haberleşme sistemine sahip olabilmek için Türksat 3A uydusunu yaptırmaktadır. Kemal, haberleşme uydularının Dünya’dan belirli uzaklıklarda yörüngede dolandıklarını ve bu uyduların yörüngeye yerleştirebilmeleri için roketlerle Dünya’dan fırlatıldıklarını bilmektedir. Kemal’in edindiği bilgilere göre her uydu kullanım amacına göre farklı büyüklüktedir. Uyduların yerleştirildikleri yörüngede yapacakları görev sayısı arttıkça kütleleri de artmaktadır. Bu durumda her uyduyu aynı roket, dolanacağı yörüngeye taşıyamaz. Roketin kapasitesi uydunun kütlesine ve yörünge yarıçapına bağlı olarak farklılıklar gösterir. Bu durum Kemal’in kafasını kurcalar. Bukitapiçinhazırlanmıştır. Haberleşme uydularının, yeryüzüne bir daha dönmemek üzere sonsuza gönderilip gönderilmeyeceğini hiç düşündünüz mü? Şayet gönderilebiliyorlarsa bu işlem yörüngedeki bir uydu için mi yoksa yeryüzündeki bir uydu için mi daha kolay olur? Bu sorulara düşünsel bir etkinlikle cevap arayalım. 19.Etkinlik DönmektenKurtulma Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Yeryüzündeki bir uydunun enerjiye sahip olup olmadığını tartışınız. 2. Uyduları yörüngesine göndermek için kullanılan roketlerin yakıtlarının, dolanım yarıçapı arttıkça farklılık gösterip gösteremeyeceğini tartışınız. Sonuca Varalım 1. Uyduyu yörüngesine oturtmak için kullanılan roketteki yakıtın sahip olduğu enerjinin nereye harcandığını açıklayınız. 2. Roketin yakıt miktarının uydunun yörünge yarıçapına bağlı olarak farklılık göstermesini ya da göstermemesini nasıl açıklarsınız? 144 Kuvvet ve Hareket Cisimler arasında çekim kuvveti olduğunu, buna bağlı olarak da kütlenin yer çekim potansiyel enerjisine sahip olduğunu öğrendik. Çekim potansiyelinin, uzaklığın karesi ile ters orantılı olduğunu kavradık. Bir başka ifadeyle sonsuzdaki bir cismin sahip olduğu potansiyel enerji sıfır olur. Bu durumda yeryüzündeki bir cismi sonsuza götürebilmek yani çekim potansiyel enerjisini sıfır yapmak için bir enerjiye ihtiyaç vardır. Bu enerjiye bağlanma enerjisi denir. Dolayısıyla Eb = - Ep olur. Mm Mm Eb =− −G bulunur. ise Eb = G r r Buna göre m kütlesini yer yüzeyinden kurtarmak için ona en az bağlanma enerjisi kadar kinetik enerji verilmelidir. Bu enerjiye kurtulmaenerjisi, hıza da kurtulmahızıdenir. Şimdi kurtulma hızını hesaplayalım. Ek = Eb (1/2) m vEk2 == G Mm b r M v k = 2G bulunur. r Şayet m kütlesi bir yörüngede dolanıyor ve buradan kurtulmak istiyorsa yukarıda verilen eşitlikler geçersizdir. Çünkü yörüngede dolanmakta olan bir m kütlesi, çekim potansiyel enerjisinin yanında kinetik enerjiye de sahiptir. Dolayısıyla toplam enerji, ET = Ep + Ek 1 Mm ET = mv olur. E2b –=G 2 2r 1/2mv2 hesaplanıp eşitlikte yerine yazılırsa, Eb = - ET olduğundan Mm olur. 2r ET = Ek + Ep ET = (1/2)mv 2 - G M.m/r olur. Uydunun dolanması için gerekli mv 2/r kuvvetini sağlayan kütle çekim kuvvetidir. mv 2/r = GMm/r2 mv 2 = GMm/r olur. Bunu yerine yazarsak; ET = (1/2)GMm/r - GMm/r ET = - GMm/r bulunur. Bağlanma enerjisinin bu enerjiyi sıfır yapması gerektiğinden; Eb = - ET olur. m kütlesinin yörüngeden kurtulması için Eb kadar kinetik enerji gerektiğinden; M bulunur. (1/2mv 2)=GMm/2r den kurtulma hızı v k = G Eb =G r Elde ettiğimiz bu eşitlikleri yorumlayacak olursak yörüngedeki uydunun sonsuza gönderilmesi, yer yüzeyindeki uydunun sonsuza gönderilmesinden kolay olduğu sonucuna varırız. Böylece yukarıdaki soru da cevaplanmış olur. 145 2. Ünite Pekiştirelim Gezegenlere ait kütle ve yarıçap büyüklüklerini araştırarak gezegenler için kurtulma hızlarını hesaplayınız. Siz de defterinizde aşağıdaki çizelgeye benzer bir çizelge oluşturarak elde ettiğiniz sonuçlardan faydalanarak boşlukları doldurunuz. Gezegen İsmi Gezegenin Kütlesi (kg) Gezegenin Yarıçapı (km) Kurtulma Hızı (km/s) Merkür Venüs Mars Satürn Neptün Örnek Yer yüzeyinde durgun haberleşme uydusu ile birlikte toplam 6 kütlesi 103 kg olan bir roketin kurtulma hızı kaç m/s’dir(r = 6.10 m, 24 G = 6,6.10-11 Nm2/kg2, M = 6.10 kg alınacak.)? Çözüm Verilenleri, v = 2G M r eşitliğinde yerine yazalım. v = 2 ⋅ 6,6 ⋅ 10 −11 6 ⋅ 1024 6 ⋅ 106 = v 103 132 ⇒ v ≅ 11489 m / s bulunur . Tartışalım Bir roket, Ay yüzeyinden mi Dünya yüzeyinden mi daha kolay kurtulabilir? Tartışınız. 146 2. ÜNİTE SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerde noktalı yerleri tabloda verilen kelime veya kelime gruplarıyla anlamlı biçimde tamamlayınız. düzgün hareket açısal hız merkezcil kuvvet güç kütle ve hızına enerji kararlı ve kararsız eliptik 1. Düzgün çembersel hareketin gerçekleşmesi için …………………………….. sağlanmalıdır. 2. Yörüngesi çember olan bir hareketin düzgün çembersel hareket olması için ……………….... sabit olması gerekir. 3. Cismin sahip olduğu kinetik enerji ……………………….. bağlıdır. 4. Denge ……………………….. denge olmak üzere ikiye ayrılır. 5. Gezegenler Güneş etrafında ……………………….. yörüngede dolanırlar. 6. Yapılan iş ……………………….. değişimine neden olur. B. 1. Aşağıda ‟Tanılayıcı dallanmış ağaç” yöntemine uygun bir etkinlik verilmiştir. Bu cümlelerin doğru olanlarını ‟D”, yanlış olanlarını ‟Y” ile belirleyip ilgili ok yönünde ilerleyiniz. Her doğru kararınız size 5 puan kazandıracak ve bir sonraki aşamayı etkileyecektir. Vereceğiniz cevaplarla farklı yollardan sekiz ayrı çıkışa ulaşabilirsiniz. En çok puan alacağınız çıkışı bulunuz. 4 2 1 D Bir sistem, kendine etki eden kuvvetler R=0 ve Στ=0 ise dengededir. D Açısal momentum korunumlu büyüklüktür. İtme, momentum değişimine neden olur. 5 Y Esnek çarpışmalarda enerji kaybı vardır. 6 3 Y D Sıkıştırılan yay potansiyel enerji biriktirir. Palangada kuvvet kazancı yoktur. D Y D Y D Y 1 2 3 4 5 6 7 Y Cisimler iki tür kinetik enerjiye sahip olabilir. D Y 7 8 147 2. Aşağıda birbiri ile bağlantılı cümleler içeren bir etkinlik verilmiştir. Bu cümlelerin doğru ‟D”ya da yanlış ‟Y” olduğuna karar vererek ilgili ok yönünde ilerleyiniz. Her doğru karar size 5 puan kazandıracak ve bir sonraki aşamayı etkileyecektir. Vereceğiniz cevaplarla farklı yollardan sekiz ayrı çıkışa ulaşabilirsiniz. En çok puan alacağınız çıkışı bulunuz. D D Düzgün çembersel hareket, ivmeli harekettir. Y Yörüngesi çember olan her hareket düzgün çembersel harekettir. Y D Düzgün çembersel hareket, bir kuvvetin etkisinde gerçekleşir. Y Düzgün çembersel D harekette ivme, denge konumuna yönelik Y olup şiddeti değişkendir. Düzgün çembersel D hareketteki ivme, anlık ivme olup merkezcil ivme olarak isimlendi- Y rilir. D Düzgün çembersel harekette merkezcil kuvvet, yarıçaptan ba- Y ğımsızdır. D Düzgün çembersel harekette merkezcil kuvvet, çizgisel sürate Y bağlıdır. 1 2 3 4 5 6 7 8 C. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Şekildeki gibi sürtünmesiz yatay düzlemdeki bir cismin kütlesi 2 kg, hızı 10 m/s’dir. Bu cisim, 20 N’luk kuvvetin etkisinde 40 metre yol alıyor. Buna göre yolun sonunda cismin hızı kaç m/s’dir? 2. Şekildeki gibi 50 m/s’lik hızla eğik olarak fırlatılan 1 kg kütleli cisim, yörüngenin tepe noktasında sürtünmesiz yatay düzleme giriyor. Bu düzlemde yay sabiti 400 N/m olan bir yay vardır. Yaya çarpan cisim yayı en fazla kaç cm sıkıştırır (cos37°=0,8 sin 37° = 0,6)? 3. Silindir şeklinde bir makaradaki ipin uç kısmı tutularak makara pencereden aşağıya serbest bırakılıyor. Makara 7,5 m alçaldığı an, öteleme hızı kaç m/s’dir (I = (1/2)mr2’dir. g = 10 m/s2)? 4. Yüksekliği 5 m olan sürtünmeli eğik düzlemden 1 kg kütleli cisim serbest bırakılıyor. Yatay düzlemdeki 200 N/m sabitli yay 0,25 m sıkıştığına göre cismin başlangıçtaki potansiyel enerjisinin % kaçı ısıya dönüşmüştür? 148 5. Daire şeklinde olan yandaki levha O noktasından geçen levhaya dik olan mil etrafında dönebilecek şekildedir. Levha → → → aynı düzlemdeki F1 , F2 , F3 kuvvetlerinin etkisinde kaldığında kaç Nm şiddetle döner? O 6. Çekiç atma yarışmalarında kullanılan çekicin zincirinin uzunluğu 1 m, kütlesi 7 kg’dır. Zincirin gerilme dayanıklılığı en fazla 343 N olduğuna göre, serbest bırakılmadan önce çekiç en fazla kaç m/s’lik çizgisel sürate sahip olabilir? 7. Bir saatin yelkovanının uç kısmının çizgisel sürati 1,5.10-3 m/s’dir. Yelkovanın yarısı kadar uzunluğuna sahip saniye göstergesinin uç kısmının çizgisel sürati kaç m/s’dir? 8. Bir otobüs yatay bir virajı kuru havada maksimum V sürati ile alıyor. Yağışlı havada sürtünme kuvvetinin yarı yarıya azaldığını kabul edersek otobüsün maksimum hızı kaç V olur? 9. Yağmurlu havalarda otomobillerin lastiklerine yapışan çamur, otomobil hızlanınca neden düşer? Açıklayınız. Ç. Aşağıda verilenlerden hareketle doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. 4m kütleli bir kaya, iç patlama sonucu m ve 3m kütleli iki parçaya ayrılıyor. 3m kütleli parça yatay zeminde 4 m yol aldıktan sonra duruyor. Buna göre m kütleli parça, duruncaya kadar kaç m yol alır? A) 4 B) 16 C) 36 D) 52 E) 60 2. m1 = 10 g ve m2 = 5 g kütleli mermiler, şekildeki gibi hareketsiz m = 985 g kütleli bir sarkaca aynı anda v1 ve v2 hızlarıyla saplanıyor. Sarkaç, v1 hızı yönünde hareket ederek bulunduğu düzlemden 80 cm yükseliyor. Buna göre v2 saplanma hızı kaç m/s’dir (g = 10 m/s2)? A) 1400 D) 900 B) 1200 E) 600 C) 1100 v1 = 1100 m/s v2 m1 = 10 g m = 985 g m2 = 5 g 3. Atılan bir merminin 5 g’lık çekirdeğinin namludan çıkış hızı 72 km/h’dir. Buna göre çekirdeğe namluda uygulanan itme kaç N/s’dir? A) 0,01 B) 0,1 C) 1 D) 2 E) 3 149 4. Ağırlığı ihmal edilen eşit bölmeli homojen çubuklar ile I ve II numaralı desteklerden oluşan şekildeki sistem dengededir. I. desteğin tepki kuvveti T1 in, II. desteğin tepki kuvveti T2 ye oranı kaçtır (Desteklerin ağırlığı önemsizdir.)? A) 1/6 B) 3/2 C) 3 D) 6 E) 8 → 5. Ağırlığı G olan homojen küre, bir iple A noktasına asıldığında şekildeki gibi dengede kalıyor. B noktasındaki → → tepki kuvveti N, ipteki gerilme kuvveti T ve homojen kürenin → ağırlığı G arasında nasıl bir ilişki vardır (sin37° = cos53° = 0,6 cos37° = sin53° = 0,8)? → A) G>N>T B) G>T>N C) G = T>N D) T>G>N E) N>G>T 6. 10 cm yarıçaplı türdeş ve dairesel levhadan şekildeki parça kesilip yan tarafa ekleniyor. Oluşan yeni şeklin ağırlık merkezi kaç cm kayar (π = 3)? A) 1 D) 4 B) 2 E) 5 C) 3 7. Eşit karelere bölünmüş düzgün ve türdeş levhalar iple asılarak şekildeki gibi tutuluyor. Levhalar serbest bırakılırsa hangisinin konumu değişmez? 150 8. Her bir bölmesinin ağırlığı 10 N olan eşit bölmeli homojen AB çubuğu, şekildeki sürtünmesiz ve ağırlıksız makaralar yardımıyla → → F kuvveti uygulanarak dengelenmiştir. Buna göre T gerilme kuvveti kaç N’dur (cos 37° = 0,8 sin 37° = 0,6)? A) 80/13 D) 145/4 B) 130/3 E) 60/13 C) 135/2 → 9. Kollarının uzunlukları 2r ve 3r olan vidaların vida adımları a ve 3a’dır. Vidalara 3F ve F kuvvetleri uygulanarak 1. vida iki, 2. vida üç tur döndürülüyor. Vidaların tahtaya gömülme miktarı h1 ve h2 olduğuna göre h1/h2 oranı nedir? A) 1/9 D) 4/9 B) 2/9 E) 5/9 C) 1/3 10. Şekildeki sürtünmesiz sistemde makaraların her birinin ağırlığı 20 N, X cisminin ağırlığı ise 40 N’dur. Sistem dengede olduğuna göre Y cisminin ağırlığı kaç N’dur (sin 30° = 1/2)? A) 5 B) 7 C) 9 D) 10 E) 11 → → 11. Şekildeki çıkrıkta G yükü F1 kuvvetiyle dengededir. → Çıkrık kolu N kez döndürüldüğünde G yükü h kadar yükseliyor. → G yükünün yükselme miktarı aşağıdaki büyüklüklerden hangisine veya hangilerine bağlıdır? R : Kuvvet kolunun uzunluğu r : Silindirin yarıçapı N : Dönme sayısı F : Kuvvetin büyüklüğü A) F ve R D) Yalnız r B) F ve r E) Yalnız R C) N ve r 12. Dengedeki eşit bölmeli homojen çubuğun ağırlığı 40N, makaraların her birinin ağırlığı 10 N ve K cisminin ağırlığı 30 N’dur. Sürtünmeler önemsiz olduğuna göre L cisminin ağırlığı kaç N’dur? A) 20 D) 50 B) 30 E) 60 C) 40 151 13. Ortak merkezli r, 2r ve 3r yarıçaplı ağırlığı ihmal edilebilen silindirler O noktası çevresinde dönebilmektedir. → → Ağırlıkları G ve 3G olan cisimler şekildeki gibi dengede → → olduğuna göre T gerilme kuvveti kaç G dir (sin53° = 0,8 sin37° = 0,6 Sistem sürtünmesizdir.)? A) 4,2 D) 4,5 B) 4,3 E) 3,6 → → → C) 4,4 14. Bir çamaşır makinesinin kazanı saniyede 10 devir yaparak çamaşırları sıkmaktadır. Kazanın çapı 50 cm olduğuna göre 5 kg’lık çamaşırın sıkılabilmesi için gerekli kuvvet kaç Newton’dur (π = 3, g = 10 m/s2)? A) 4500 B) 10000 C) 12000 D) 14000 E) 16000 15. Dönen salıncakta kütlesi 5 kg olan koltuğa oturan ve kütlesi 35 kg olan bir çocuk, salıncak dönmeye başlayınca açılarak çembersel yörüngede dönmeye başlıyor. Koltuğa bağlı zincir düşeyle o 37 lik açı yaptığına göre zincirde oluşan gerilme kuvveti kaç N olur (g = 10 m/s2, cos 37°= 0,8)? A) 75 B) 150 D) 400 C) 500 E) 510 16. Bir sporcu yay sabiti 250 N/m olan 1 m uzunluğundaki yayın ucuna 0,5 kg kütleli cismi bağlayarak yatay düzlemde 10 rad/s açısal hızla döndürüyor. Yay bu esnada kaç cm uzar (g = 10 m/s2)? A) 10 B) 15 C) 17 D) 25 17. 1 m uzunluğundaki ipin ucuna bağlı kütle düşey düzlemde 40 rad/s açısal hızla döndürüldüğünde oluşan çemberin merkezi yerden 4 m yüksekliktedir. Kütle, çemberin en üst noktasında iken ip bırakılıyor. Kütle, bırakıldığı noktanın düşeyinden kaç m uzakta yere düşer (g = 10 m/s 2)? A) 10 B) 20 C) 30 D) 40 E) 50 152 E) 32 Kuvvet ve Hareket D. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanları ‟D”, yanlış olanları ‟Y” harfiyle işaretleyiniz. 1. Bir sisteme etkiyen kuvvetlerin toplam torklarının sıfırdan farklı olması dönmeye neden olur. 2. Gezegenlerin Güneş etrafında dolanım süreleri eşittir. 3. Ok fırlatmak için gerilen yay, potansiyel enerji ihtiva eder. 4. Kararlı dengede genellikle ağırlık merkezi dönme noktasının altındadır. 5. Yatay dairesel bir rayda dolanan bilyenin kütlesi artırıldığında çizgisel hızının azalması açısal torkun korunumu gereğidir. 6. Kuvvet etkisi altında hareket eden cismin potansiyel enerjisinde hiçbir zaman değişme olmaz. 7. Çembersel hareketin gerçekleşmesi için merkezcil kuvvet sağlanmalıdır. 8. Merkezcil ivme, yarıçap vektör doğrultusundadır. 9. Merkezcil kuvvetin büyüklüğü çembersel hareketi yapan cismin kütlesinden bağımsızdır. ( ( ( ( ) ) ) ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) E. 1. Aşağıda kavram haritasında boş bırakılan kutuları kavramlardan hareketle doldurunuz. Kinetik enerji Kuvvetin büyüklüğü Yolla uygulanan kuvvet arasındaki açı Potansiyel enerji Alınan yol Işık enerjisi Isı Kimyasal enerji Dönüşümü Bağlı olduğu etmenler 153 2. Ünite 2. Aşağıdaki kavram haritasında boş bırakılan kutuları çizelgede verilen kavramlardan hareketle doldurunuz. merkezcil kuvvet çizgisel hız yarıçap vektör kütle zaman açısal sürat Çembersel Hareket Gerçekleşmesi için gerekli etken Bağlı olduğu etkenler 154 MANYETİZMA 3. ÜNİTE KONULAR .TÜRKKAN’IN GÖSTERİSİ .ELEKTRİK MOTORLARI .DOĞRU AKIM AMPERMETRESİ .CERN .MIKNATISLI VİNÇLER .PUSULA .JENERATÖR .BİSİKLET DİNAMOSU Bu ünitede; Manyetik alan, manyetik kuvvet ve manyetik akıyı inceleyip manyetik alan kaynaklarını açıklayacağız. Manyetik akı değişiminin, akım oluşumuna neden olduğunu göreceğiz. Manyetizma TÜRKKAN’IN GÖSTERİSİ Okula gitmek üzere evden çıkan Kâmil, mahalle arkadaşlarının toplandığını görür. Merak edip yanlarına yaklaşır. Arkadaşı Türkkan’ın elinde silindir şeklinde ahşap çubuğa geçirilmiş daire şeklindeki ortası delik cisimleri görür. Cisimlerden biri kendiliğinden havada durmaktadır. Türkkan, onu parmağıyla aşağıya doğru itip diğer cisme yaklaştırmaya çalışır. Ancak cisimler her defasında birbirinden uzaklaşır. Bu olay Kâmil’in dikkatini çeker. Cisimlerin ne olduğunu ve olayın nasıl gerçekleştiğini merak eder. Bu kitap için düzenlenmiştir. Dokuzuncu ve onuncu sınıfta gezegenlerin birbirini çektiğini, elektrik yüklerinin ise birbirini ittiğini veya çektiğini öğrendiniz. Kütle çekim alanı ve elektrik alan sayesinde gerçekleşen bu kuvvetler temas gerektirmeyen kuvvetlerdir. Terzi ve berberlerin toplu iğneleri bir arada tutmak için siyah bir maden kullandıklarını görmüşsünüzdür. Aynı şekilde buzdolabı ve duş kabini kapılarının zor açıldığını ancak kolay kapandığını fark etmişsinizdir. Bu olayları gerçekleştiren kuvvet nasıl oluşmaktadır? Etkinlikle cevap arayalım. 1. Etkinlik Mıknatıslar Birbirine Nasıl Kuvvet Uygular? çler e Gere Araç v natıs buk mık u ç t e d ● İki a yak ● Üça çası ve ma par la ğ a B ● çubuğu destek 0 cm) ● İp (2 Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Mıknatıslardan birini tam ortasından şekildeki gibi bağlayarak yatay duracak şekilde asınız. 157 3. Ünite 2. Diğer mıknatısı, asılı hâlde bulunan mıknatısa yaklaştırmadan önce asılı mıknatısın hareket edip etmeyeceğine dair bir öngörüde bulununuz. 3. Çubuk mıknatısın bir ucunu asılı mıknatısa yaklaştırarak düzeneği gözlemleyiniz. 4. Çubuk mıknatısın diğer ucunu asılı mıknatısa yaklaştırarak düzeneği gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Çubuk mıknatısı, asılı hâlde bulunan diğer mıknatısa yaklaştırdığınızda asılı mıknatıs hareket etti mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 2. Newton’un hareket yasaları gereği, duran bir cismin hareket edebilmesi için kuvvete ihtiyaç vardır. Mıknatıslar birbirine temas etmediğine göre bu kuvvet nasıl sağlanmıştır? Mıknatısların birbirlerine itme veya çekme kuvveti uyguladığı ve demir, nikel, kobalt gibi maddeleri çektiği bilinmektedir. Temas gerektirmeyen bu kuvvet her bir mıknatısın etrafındaki manyetik alan sayesinde oluşmaktadır. Mıknatıs kutuplarının birbirine uyguladığı bu kuvvet, manyetik kuvvet olarak adlandırılır. Buzdolabı ve duş kabinlerin kapılarının zor açılmalarının kapanma sürecinin son anında ise hızlanmalarının nedeni de zıt kutupların birbirini çekmesidir. "Türkkan’ın Gösterisi" adlı metindeki cisimler mıknatıs olup birbirlerini itecek şekilde yerleştirilmiştir. Bu mıknatıslardan birinin havada durma nedeni diğer mıknatısın ona uyguladığı itme kuvvetidir. Mıknatıs havada durduğuna göre denge şartları gereği bu kuvvetin büyüklüğü, mıknatısın ağırlığına eşittir. Aşağıya doğru itilen mıknatısın bırakıldığında önceki yerine gelmesinin nedeni birbirine yaklaşan mıknatısların itme kuvvetinin artmasıdır. Kutupların manyetik alan sayesinde birbirine kuvvet uyguladığını belirtmiştik. Manyetik alan gözle görülemediğine göre nasıl modellenir? Etkinlikle araştıralım. 2. Etkinlik Demir Tozlarının Dizilişi çler e Gere Araç v ir tozu ● Dem atıs k mıkn u b u Ç ● ı ıknatıs ●Um âğıdı ● A4 k Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Demir tozlarını yatay olarak tuttuğunuz kâğıdın üzerinde küçük bir bölgeye yayınız. 2. Mıknatısı kâğıdın altından demir tozlarının olduğu bölgeye yaklaştırınız ve demir tozlarını gözlemleyiniz. 158 Manyetizma 3. Demir tozlarını parmağınızla karıştırınız ve üçüncü adımdaki işlemleri U mıknatıs kullanarak tekrarlayınız. Sonuca Varalım 1. Mıknatısları kâğıdın altına yaklaştırdığınızda demir tozlarının konumunda bir değişiklik oldu mu? Şayet olmuşsa tozların yeni konumlarında bir düzen var mıdır? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 2. Mıknatısın U veya çubuk şeklinde olması demir tozlarının diziliş şeklini değiştirdi mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Varlığından, etkileri sayesinde haberdar olabildiğimiz manye­ tik alan hakkında fikir yürütmek oldukça zordur. Etkinlikten de anlaşılacağı üzere demir tozlarının dizilişi bize manyetik alanla ilgili fikir verir. Buradan hareketle, manyetik alan demir tozlarının dizilişinden yararlanılarak modellenebilir. Mıknatısın şekline bağlı olarak demir tozlarının dizilişinin değişmesi manyetik alanın da değişikliğe uğradığını gösterir. Demir tozlarının düzenli dizilişi göz önüne alınarak çizilecek çizgiler manyetik alan çizgileridir. Bu çizgiler elektriksel alandaki elektriksel alan çizgilerine benzetilebilir. Gerçekte var olmayan bu çizgiler manyetik alanı ifade edebilmek için kullanılır. Manyetik alan çizgileri belirli bir yöne sahiptir ve yönleri kuzey kutuptan güney kutba doğrudur. Bu çizgilerin kutuplarda sıklaşmaları manyetik alanın şiddetinin kutuplara yakın yerlerde artması şeklinde açıklanır. Manyetik alan şiddeti vektörü, alan çizgisine → teğet olup onunla aynı yöndedir. Manyetik alan B sembolüyle gösterilir. Manyetik alan içindeki pusulanın ibresi manyetik alan → çizgisiyle dolayısıyla manyetik alan şiddeti vektörü B ile çakışır. Çubuk ve U mıknatısın manyetik alan çizgileri aşağıdaki → gibidir. B → B Mıknatısların temas gerektirmeden kuvvet uygulamasını sağlayan manyetik alanı ve özelliklerini, mıknatısın kutuplarının pozitif veya negatif yükler gibi davranıp davranamayacağını ve manyetik alanın sadece mıknatısın dışında mı oluştuğunu tartışalım. Ayrıca manyetik alanla elektrik alanın aynı olup olmadığını, manyetik alanın kaç boyutlu olduğunu anlayabilmek ve büyük mıknatısların küçük mıknatıslardan daha büyük kuvvet uygulayıp uygulamadığını kavrayabilmek için etkinlik yapalım. 159 3. Ünite 3. Etkinlik Mıknatıs Her Ortamda Kuvvet Uygulayabilir mi? çler e Gere Araç v det rklı iki a fa i r le üklük ● Büy s mıknatı lu iğne det top ● İki a yak estek ● Üça sı ve d a ç r a p lama ● Bağ çubuğu 0 cm) ● İp (5 sı ıt parça ● Kâğ uk nit çub ● Ebo aş lü kum ● Yün e ve su pet şiş ik ’l L ● 0,5 ula ● Pus Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Toplu iğneyi masanın üzerine koyunuz ve mıknatıslardan birini ona yavaşça yaklaştırınız. Toplu iğne mıknatıs tarafından çekilmeye başlandığı anda, iğne ile mıknatıs arasındaki mesafeyi belirleyiniz. Belirlediğiniz uzaklığa bu kez diğer mıknatısı getirerek toplu iğnenin çekilmesini gözlemleyiniz. 3. Mıknatısı pusulaya yaklaştırarak ibresini gözleyiniz. Daha sonra yünlü kumaşa sürterek yüklediğiniz ebonit çubuğu pusulaya yaklaştırınız ve pusulanın ibresini gözleyiniz. Gözlemlerinizi defterinize not ediniz. 4. İple bağlanmış toplu iğneleri, ipler arasında yatayda 5 cm olacak şekilde, bağlama çubuğuna farklı yüksekliklerde asınız. 5. Mıknatıslardan birini, düzenekteki toplu iğnelerden en yüksekte olanına yatay düzlemde yaklaştırınız. 6. Mıknatısların aynı cins kutuplarının birbirine yaklaştırarak gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. 7. Dokuzuncu sınıfta öğrendiklerinizi de dikkate alarak manyetik alanı sadece mıktasın mı oluşturduğunu tartışınız. Sonuca Varalım 1. Toplu iğneye eşit uzaklıkta yaklaştırılan her iki mıknatısın toplu iğneyi çekmeleri aynı mı? Açıklayınız. 2. Yünlü kumaşa sürterek yüklediğiniz ebonit çubuk, pusulanın ibresini saptırdı mı? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 3. Mıknatıs farklı yükseklikteki toplu iğnelerin her ikisini de çekti mi? Açıklayınız. 4. Mıknatıs su içindeki toplu iğneyi çekti mi? Açıklayınız. 5. Mıknatısın aynı cins kutuplarının birbirine uyguladığı kuvvet çekme şeklinde midir? Açıklayınız. 160 Manyetizma Mıknatısların aynı koşullarda birbirine uygulayacağı kuvvet mıknatısın büyüklüğüne bağlı değildir. Yani büyük mıknatıs daha büyük kuvvet uygular diyemeyiz. Mıknatıs sadece demir, nikel, kobalt gibi maddelere kuvvet uygular. Mıknatıs pusulanın ibresini saptırdığı hâlde yüklü ebonit çubuk saptırmaz. Mıknatıs, manyetik alan sayesinde kuvvet uygularken elektrik yüklü cisim, elektrik alan sayesinde kuvvet uygular. Elektrik ve manyetik alan yönlü büyüklükler olmaları bakımından benzerlik gösterse de aynı büyüklükler değillerdir. Mıknatıs kuvvet uygulayabildiği maddeye hangi doğrultuda yaklaştırılırsa yaklaştırılsın kuvvet uygulama işi gerçekleşir. Bu durum manyetik alanın iki boyutlu değil üç boyutlu olduğu anlamına gelir. Maddelerin bulunduğu ortamın cinsi mıknatısın maddelere uyguladığı kuvveti ortadan kaldırmaz. Başka bir ifadeyle ortam, manyetik kuvveti sıfır yapmaz ancak manyetik kuvvetin büyüklüğünü değiştirebilir. Performans Görevi Mıknatıslar ve Hız Beklenen Performans Problem Çözme Becerisi ● Bilişim ve İletişim Becerisi Değerlendirme Süre Dereceli Puanlama Anahtarı 1 Hafta ● Görev İçeriği: Günümüzde bir yerden bir yere hızlı ve güvenli bir şekilde gidebilmek çok önemli hâle gelmiştir. Gelişen teknoloji ile birlikte toplu taşıma araçlarında da büyük gelişmeler olmuştur. Bu toplu taşıma araçlarının önemlilerinden biri de yüksek hızlı trenlerdir. Bu çerçevede sizden beklenen; aşağıdaki sorulardan hareketle yüksek hızlı trenlerin çalışma prensiplerini araştırarak bir performans görevi hazırlamanızdır. Performans görevini hazırlarken aşağıdaki yönerge doğrultusunda hareket ediniz. 1. Yüksek hızlı trenlerde hızlı trenlerden farklı olarak hangi teknoloji kullanılmıştır? 2. Ülkemizdeki demiryolu teknolojisi ve kullanılan tren çeşitlerini araştırınız. 3. Ülkemizde yüksek hızlı tren kullanılmakta mıdır? Cevabınız evet ise ülkemizin hangi bölgelerinde kullanılmaktadır? Cevabınız hayır ise, neden ülkemizde kullanılmadığını araştırınız. ● Araştırma sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. ● Araştırma yaparken konu ile ilgili görsellere (resim, fotoğraf vb.) ulaşınız. ● Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri, görsellerle 161 3. Ünite destekleyerek bir rapor hâline getiriniz. ● Araştırma raporunu dört sayfayı geçmeyecek şekilde düzenleyiniz. ● Yaptığınız araştırmayı Powerpoint sunusu hâline dönüş­ türerek sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. ● Performans göreviniz EK­1’de verilen dereceli puanlama anahtarı ile değerlendirilecektir. ELEKTRİK MOTORLARI Kasetçalar, saç kurutma makinesi, saç kesme makinesi gibi elektrik enerjisiyle çalışan birçok araçta kullanılan doğru akım motorları stator ve rotor olmak üzere iki ana parçadan oluşurlar. Bu parçalardan stator, motorun dışında kalan hareketsiz parçadır ve dışta kalan doğal mıknatıstır. Rotor ise içte kalan sarımlardan oluşan ve dönen parçadır. Motor sarımları, hareketli parça üzerinde manyetik alan içindedir. Bu sarımlardan akım geçirilirse sarımlara bir kuvvet etkir. Bu kuvvet parçanın dönmesini sağlar. Motor, mıknatısın oluşturduğu manyetik alan içinde, akım geçen tele etkiyen kuvvete dayalı olarak çalışır. Sanayideki ağır iş makinelerinde kullanılan sanayi tipi alternatif akım motorları da iki parçadan oluşur. Ancak bu parçaların her ikisinde de sarım mevcuttur. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere alternatif akım motorlarında doğal mıknatıs yoktur. Burada mıknatısın görevini üstlenen ve motorun çalışmasını sağlayan, motorun hangi elemanıdır? Hiç merak ettiniz mi? Bu kitap için düzenlenmiştir. Düz bir iletken telden akım geçtiğinde telin yakınındaki pusulanın saptığını dokuzuncu sınıfta öğrenmiştiniz. Pusulanın sapma nedeninin manyetik alan olduğu bilgisinden hareketle, telden geçen akımın manyetik alan oluşturduğu sonucuna varmıştınız. Bu alan çizgilerinin iletkene dik ve iletkeni merkez kabul eden daireler şeklinde olduğunu kavramıştınız. Manyetik alan şiddeti değiştirilebilir mi? Nasıl? Etkinlikle araştıralım. 162 Manyetizma 4. Etkinlik Manyetik Alan Neye Bağlıdır? çler e Gere v ç a r A cm) m x 20 c 0 2 ( avva ● Muk inyum ve alüm n u ş r u ●K 10 cm) (5 cmx r la a h lev cm) tel (20 n e tk e ● İl stek yak ı ve de ● Üça s a ç r a lama p ● Bağ çubuğu ları tı kablo n la ağı ğ a ●B ç kayn ü g ım ru ak ● Doğ ula ● Pus htar ● Ana Reosta ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Düz iletken teli mukavvadan geçirerek anahtar, reosta ve güç kaynağından oluşan resimdeki gibi kapalı bir devre kurunuz. 2. Anahtarı kapatarak devreden akım geçmesini sağlayınız ve pusula ibresindeki sapma miktarını gözlemleyiniz. 3. Pusulayı tele yaklaştırıp uzaklaştırmadan önce pusulanın ibresindeki sapma miktarının değişip değişmeyeceğine dair bir öngörüde bulununuz. 4. Pusulayı tele yaklaştırıp uzaklaştırarak ibrenin sapma miktarında değişme olup olmadığını gözlemleyiniz. 5. Pusulayı sabit tutarak akım şiddetini reosta yardımıyla değiştiriniz ve ibrenin sapma miktarını gözlemleyiniz. 6. Kurşun ve alüminyum levhaları tel ile tele yakın konumdaki pusulanın arasına ayrı ayrı koyup alınız. Bu esnada pusulayı gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Pusulayı iletken tele yaklaştırıp uzaklaştırdığınızda ibrenin sapma miktarı değişti mi? Açıklayınız. 2. İletken telden geçen akımın şiddetini değiştirdiğinizde pusula ibresinin sapma miktarı değişti mi? Neden? 3. Kurşun ve alüminyum levhaları pusula ile tel arasına koyduğunuzda pusula ibresindeki sapma miktarında bir değişiklik oldu mu? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Üzerinden akım geçen düz iletken telin etrafında manyetik alan oluş­ tuğunu daha önce öğrenmiştiniz. Bu alanın yönü sağ el kuralı ile belirlenir. Sağ El Kuralı İletken, sağ elin başparmağı akımın yönünü gösterecek şekilde avuç içine alınır. Bu durumda diğer parmakların kapanma yönü manyetik 163 3. Ünite Manyetik alanda sapan pusula alanın yönünü gösterir. Akım geçen iletken telin etrafında oluşan manyetik alanın şiddeti; akımın şiddetine, iletken tele dik uzaklığa ve ortama bağlıdır. Bu durumda; i: İletken telden geçen akımın şiddetini, d: Noktanın iletkene olan dik uzaklığını ifade eder. Buna göre, manyetik alanın boşluktaki şiddeti; B = µ0 i/2π d eşitliği ile bulunur. Burada, µ0 boşluğun manyetik geçirgenlik katsayısı olup değeri 4π.10-7 Tm/A ’dir. µ0/4π değeri K ile gösterilirse eşitlik, B = K 2i/d şeklinde yazılabilir (K=10-7 Tm/A). Uluslararası birim sisteminde manyetik alanın birimi; Tesla veya Weber/m2 dir. İletken telden geçen akımın oluşturduğu manyetik alan, yandaki resimde de görüldüğü gibi pusula ibresini saptırır. Örnek Şekildeki gibi x ve y eksenleri boyunca yerleştirilmiş yalıtılmış düz iletkenlerden i1 = 4 A ve i2=8A şiddetinde akım geçmektedir. x­y düzleminde, koordinatları (2, 4) cm olan A noktasındaki manyetik alanın şiddeti kaç Tesla’dır? y (cm) A(2,4) i1=4A 0 Çözüm Her bir iletkenden geçen akımın, A noktasında oluşturduğu alan şiddeti vektörünü çizerek manyetik alanın şid­ detini hesaplayalım. i1=4A B = K 2i/d olduğuna göre; B1A = 10-7.2.4/2.10­2 0 B1A = 4.10­5 T olur. x (cm) i2=8A → B1A → B2A i2=8A B2A = 10-7.2.8/4.10­2 B2A = 4.10­5 T olur. → → B1A ve B2A vektörleri aynı doğrultuda, zıt yönlü ve eşit şiddette olduklarından; → → → BA = B1A + B2A BA = 4.10­5 + (­ 4.10­5) BA = 0 bulunur. 164 Manyetizma Düz bir iletken telden akım geçirildiğinde oluşan manyetik alanın şiddetinin hangi değişkenlere bağlı olduğunu ve bu değişkenler arasında nasıl bir ilişki olduğunu öğrendik. Buna göre, telden geçen akımın şiddetini değiştirmeden telden aynı uzaklıkta, şiddeti daha büyük olan bir manyetik alan elde edilebilir mi? Manyetik alan çizgileri telin şekline bağlı olarak değişir mi? Alan şiddeti her yerde aynı olan bir manyetik alan oluşturulabilir mi? Bu sorulara cevap verebilmek için etkinlik yapalım. 5. Etkinlik Çembersel Telden Akım Geçirelim çler e Gere Araç v etken dilmiş il e le o ● İz cm) tel (150 güç ru akım ● Doğ ı kaynağ ula ● Pus htar ● Ana ları tı kablo Bağlan ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. İzole edilmiş iletken teli bükerek çapı 10 cm olacak şekilde bir çember hâline getiriniz. Hazırladığınız düzeneğe bir anahtar koyarak iletkenden akım geçecek şekilde bir devre kurunuz. 2. Çembersel teli düzlemi doğu–batı doğrultusuna düşey olacak şekilde tutunuz. 3. Anahtarı kapatarak devreden akım geçmesini sağlayınız. 4. Pusulayı çemberin merkezinden başlayarak değişik yerlerde gezdiriniz ve ibredeki sapma miktarını gözlemleyiniz. 5. Çemberin düzlemini kuzey–güney doğrultusuna düşey duruma getirerek pusulayı çemberin merkezinde tutunuz ve ibredeki sapma miktarını gözlemleyiniz. 6. İletken teli halkaya sararak çemberdeki sarım sayısını üç kat artırınız ve beşinci adımdaki işlemleri tekrarlayınız. Sonuca Varalım 1. Pusula ibresinin sapma miktarı çember içinde her yerde aynı mıdır? Açıklayınız. 2. En fazla sapmayı çember içinde hangi bölgede gözlemlediniz? Neden? 3. Çembersel tel düzlemi, kuzey – güney doğrultusuna düşey konuma getirip pusulayı çemberin merkezine yaklaştırdığınızda ibrede sapma gözlemlediniz mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 4. Sarım sayısı üç kat artırıldığında pusula ibresinin sapma miktarında bir değişiklik gözlemlediniz mi? Açıklayınız. 165 3. Ünite Çembersel iletken telden akım geçirildiğinde telin etrafında manyetik alan oluşur. Bu manyetik alanın çizgileri şekildeki gibidir. Manyetik alan en büyük değerine, çemberin merkezinde sahiptir ve bu alan şiddeti vektörü çember düzlemine diktir. Merkezdeki manyetik alan şiddeti vektörünün yönü, sağ el kuralı ile bulunur. Sağ El Kuralı Sağ el, başparmak akımın yönü­ nü gösterecek biçimde şekilde görül­ düğü gibi çembere yaklaştırılır. Bu durumda diğer parmakların büküm yönü manyetik alanın yönüdür (Manyetik alan şiddeti vektörünün yönü halka düzlemine diktir.). → Çemberin merkezinde oluşan ve B0 ile gösterilen manyetik alan şiddeti; B0 = µ0 i / 2r eşitliği ile hesaplanır. Burada; µ0 = 4π.10-7 Tm/A yerine yazılırsa; B0 = 2π.10-7.i/r olur. K = 10-7 Tm/A olduğuna göre; B0 = 2π K i/r şeklinde de yazılabilir. Burada; i : Akım şiddeti r : Çemberin yarıçapıdır. Çemberdeki sarım sayısı birden fazla ise çember kangal adını alır. Bu durumda sarım sayısı N olmak üzere merkezdeki manyetik alan şiddeti; B0 = 2π K N i/r eşitliği ile bulunur. 166 Manyetizma Örnek Merkezleri çakışık, düzlemleri birbirini dik kesecek bir çem­ bersel sarım ve kangal şekildeki gibi yerleştirilmiştir.Çemberlerin yarıçapları 10cm’dir ve üzerlerinden i1 = 16 A ve i2 = 2 A akım geçmektedir. Merkezdeki toplam manyetik alan şiddeti vektörünün, manyetik alan şiddeti vektörleri ile 45°lik açı yapması için kangal yapımında kullanılacak iletken telin boyu en az kaç metredir (π = 3)? Çözüm Toplam manyetik alan şiddeti vektörünün, çembersel sarım ve kangalın manyetik alan şiddeti vektörleriyle 45°lik açı yapabilmesi için; tan 45° = B2 / B1 1 = B2 / B1 B1 = B2 olmalıdır. B1 ve B2 yi yerine yazarsak; 2π.K i1/r = 2π.K N i2/r i1 = N.i2 olur. değerlerini yerine i1 ve i2 yazarsak; 16 = N.2 N = 8 sarım olur. Buradan hareketle iletkenin boyu; l = N 2πr’den, l = 8.2.3.10.10­2 l = 4,8 m bulunur. Şimdi iletken telin selenoit şeklinde sarılması durumunda nasıl bir manyetik alan oluşacağını etkinlikle araştıralım. 167 3. Ünite 6. Etkinlik Değişmeyen Manyetik Alan çler e Gere Araç v borusu VC su P k ü ’l ● 100 ) (30 cm 5 m) en tel ( ● İletk ula ● Pus güç ru akım ● Doğ ı kaynağ htar ● Ana ları tı kablo n la ğ a B ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. İletken teli borunun üzerine şekildeki gibi sarınız. 2. Anahtarı kapatmadan önce selenoidin içinde manyetik alan oluşup oluşmayacağına dair öngörüde bulununuz. 3. Anahtarı kapattıktan sonra pusulayı selenoidin içinde ve dışında gezdirerek pusulanın ibresindeki sapmayı gözlemleyiniz. 4. Selenoidi, kuzey­güney doğrultusuna getirdikten sonra pusulayı içinde gezdiriniz ve ibredeki sapmayı gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Pusulayı selenoidin içinde gezdirdiğinizde ibresindeki sapma miktarı değişti mi? Açıklayınız. 2. Pusulayı selenoidin dışında gezdirdiğinizde ibresindeki sapma miktarı değişti mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 3. Selenoid, kuzey­güney doğrultusunda iken pusulanın ibresinde sapma oldu mu? Neden? Selenoitten akım geçirildiğinde selenoidin hem içinde hem de dışında manyetik alan oluşur. Selenoidin dışındaki manyetik alan çizgilerinin şekli çubuk mıknatısın manyetik alan çizgileri gibidir. Bu alanın şiddeti değişkendir. Selenoidin içinde oluşan manyetik alanın şiddeti sabittir. Manyetik alanın çizgileri, selenoidin ekse­ nine paraleldir ve bu çizgilerin yönü sağ el kuralı ile bulunur. Sağ El Kuralı Sağ el kuralıyla selenoidin içinde oluşan manyetik alanın yönünü bulmak için; sağ elin dört parmağı akım yönünü gösterecek şekilde, selenoid avuç içerisine alınırsa başparmak manyetik alanın yönünü gösterir. 168 Manyetizma Bu manyetik alanın şiddeti ise; B = µ0 N i / l eşitliği ile bulunur. µ0 = 4.5π.10-7 Tm /A yerine yazılırsa; B = 4 π K N i / l olur. l : Selenoidin uzunluğudur. Doğru akım elektrik motorlarının stator ve rotor olmak üzere iki ana parçadan oluştuğunu, bunlardan statorun motorun dışında yer aldığını, hareketsiz olduğunu ve doğal mıknatıstan yapıldığını dokuzuncu sınıf fizik derslerinde öğrenmiştiniz. Sanayi tipi elektrik motorlarında ise hem statorun hem de rotorun iletken tel sargılardan oluştuğunu belirtmiş, motorun çalışması için gerekli olan manyetik alanın nasıl sağlandığını merak etmiştik. Şimdi, bu öğrendiklerimizin ışığında statordan geçen akımın motorun çalışması için gerekli manyetik alanı oluşturduğunu söyleyebiliriz. Bu sargılar yandaki fotoğrafta görülmektedir. Akımın yük hareketi olduğu bilindiğine göre manyetik alanı oluşturan hareket hâlindeki yüklerdir. Onuncu sınıfta elektrik alanını, elektrik yüklerinin oluştur­ duğunu öğrenmiştiniz. ‟+” ve ‟­” yüklü kürelerin arasında oluşan elektrik alan çizgilerinin ‟+” yüklü kürenin yüzeyinden başladığını ‟­” yüklü kürenin yüzeyinde sona erdiğini ayrıca kapalı yüzey olan küre içinde elektrik alan oluşmadığını öğrenmiştiniz. Buna göre, elektrik alan çizgileri sonlu çizgilerdir. Manyetik alan çizgilerinin ise bir başlangıç ve bitiş noktası yoktur. Selenoidi incelerken selenoidin hem içinde hem de dışında manyetik alan olduğunu görmüştük. Dolayısıyla manyetik alan çizgileri kapalı eğriler şeklindedir. DC elektrik motoru 169 3. Ünite Problem Çözelim Elektronik cihaz üreten fabrika yeni bir proje üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Çalışmalar devam ederken manyetik alanın sıfır olduğu ortama ihtiyaç duyulur. Dünyanın manyetik alanının varlığı bilindiğine göre bu sorunu nasıl çözersiniz? Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Problemde aşağıdaki değişkenleri belirleyiniz. Bağımlı değişken :…………...……………………….... Bağımsız değişken :…………………………………… Kontrol edilebilir değişken :…………………………… 2. Problemi nasıl çözeceğinizi ayrıntılı şekilde yazınız. Üzerinden akım geçirildiğinde selenoidlerin etrafında manyetik alan oluştuğunu öğrendiniz. Buradan hareketle selenoitlerin metal arama dedektörlerinde nasıl kullanıldığını görelim. Dedektörlerin pek çok çeşidi vardır. Ancak hepsinin çalışma prensibi aynıdır. Dedektörün arama başlığını gönderdiği elektro­ manyetik dalgalar, rastladığı metal üzerinde Faraday Akımı denilen akımı indükler. Bu indüklenen akım dedektördeki alıcı bobine tesir ederek birtakım küçük sinyallerin değişimine sebep olur. Bu küçük sinyaller elektronik devrelerde kuvvetlendirilerek ses sinyali oluşması için hoparlöre gönderilir. Dedektörlerin çalışma prensibini dikkate alarak dedektör çeşitlerinden biri olan sinyal genliğine duyarlı dedektörü inceleyelim. Bu tip dedektörlerin arama başlığında iki bobin vardır. Bu bobinlerden biri verici bobin olarak çalışır ve etrafa elektromanyetik dalga yayar. Diğer bobin ise alıcı bobindir. Bu bobin, arama başlığının içine etrafta metal bulunduğunda en küçük sinyali alacak şekilde yerleştirilir. Metal arama başlığına yaklaştırıldığında alıcı bobindeki sinyalin genliği büyümeye başlar. Bu olayı hoparlör ses sinyali olarak duyurur. Metal dedektörü 170 Manyetizma Dokuzuncu sınıfta manyetik alanın, üzerinden akım geçen iletken tele manyetik alanın kuvvet uyguladığını öğrenmiştiniz. Ayrıca bu kuvvetin şiddetinin; manyetik alan şiddetine, telden geçen akımın şiddetine ve telin manyetik alan içerisindeki boyuna bağlı olduğunu keşfetmiştiniz. Bu ilişkiyi; F = B i l sinα eşitliğiyle ifade edebiliriz. Burada α, B ile I arasındaki açıdır. Bu kuvvet, manyetik alan ile akım şiddetinin belirlediği düzleme dik doğrultudadır ve yönü sağ el kuralı ile bulunur. Üzerinden akım geçen iki iletken tel yan yana getirildiğinde birbirlerine kuvvet uygular mı? Sanayi tipi elektrik motorlarının çalışmasında etkili olan ilke bu olabilir mi? Bunları etkinlikle öğrenelim. 7. Etkinlik Yan Yana İki İletken Tel çler e Gere v ç a r A güç ru akım ğ o d t e d ● İki a ı y ka nağ yak t e d üça çası ve ● İki a ma par la ğ a b det ● İki a çubuğu l (1 m) tken te destek e il i ik lı renkte ● Fark ları tı kablo n la ğ a ●B htar kacı ● Ana zen kıs n u b t e d ● İki a Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. İki iletken teli bunzen kıskaçları arasına gergin olmayacak ve birbirine değmeyecek şekilde yerleştiriniz. Tellerin uçlarını güç kaynağına bağlayarak anahtar kapatıldığında üzerlerinden akım geçmesini sağlayacak şekilde bir düzenek kurunuz. 2. Tellerden aynı yönlü akım geçmesini sağlayarak düzeneği gözlemleyiniz. 3. Telleri birbirinden biraz uzaklaştırınız ve üzerlerinden akım geçmesini sağlayarak düzeneği gözlemleyiniz. 4. Tellerden geçen akım şiddetini artırınız ve düzeneği gözlemleyiniz. 5. Tellerden zıt yönlü akım geçmesini sağlayarak dördüncü ve beşinci adımdaki işlemleri tekrarlayınız. Sonuca Varalım 1. Üzerlerinden akım geçtiğinde tellerde bir hareket gözlemlediniz mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 2. Birbirinden uzaklaştırarak üzerlerinden akım geçmesini sağladığınız tellerin konumlarında nasıl bir değişiklik oldu? Açıklayınız. 3. Üzerlerinden geçen akım şiddetini artırdığınızda tellerin konumlarında değişiklik gözlemlediniz mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 4. Üzerlerinden zıt yönlü akım geçmesini sağladığınız tellerin konumlarında değişiklik gözlemlediniz mi? Açıklayınız. 171 3. Ünite Birbirine paralel iki iletken telden doğru akım geçirilirse bu teller birbirlerine kuvvet uygular. Bu kuvvet, akımlar aynı yönlü ise çekme, zıt yönlü ise itme şeklinde olur. İtme ve çekme kuvvetinin büyüklüğü; 1. Akım şiddetleri ile doğru, 2. Tellerin uzunluğu ile doğru, 3. Teller arasındaki uzaklıkla ters orantılıdır. Bu kuvvetin yönü sağ el kuralı ile bulunur. Sağ El Kuralı Sağ el, başparmak akımın yönünü, diğer parmaklar manyetik alanın yönünü gösterecek şekilde sisteme yerleştirilir. Bu durumda orta parmağın büküm yönü (avuç → içi), B ile i’nin belirlediği düzleme dik olan manyetik kuvvetin yönünü gösterir. Birbirine paralel olan ve üzerlerinden doğru akım geçen iki telin birbirine uyguladığı kuvvetleri önceki çizimden yararlanarak çizelim. Üzerinden akım geçen paralel iki telin birbirine uyguladığı kuvveti hesaplayalım. Manyetik alan içinde akım geçen tele etkiyen kuvvetin; F = B i l sinα eşitliği ile hesaplandığını biliyorsunuz. Akım geçen telin etrafındaki manyetik alanı, diğer telden geçen akım oluşturduğuna göre eşitlikteki manyetik alan yerine B = K2i/d yazarsak; 2 ⋅ i1 ⋅ i2 F=K l eşitliğine ulaşılır. d Paralel tellerin birinden geçen akımın diğer tel üzerinde oluşturduğu manyetik alan tele dik doğrultuda olduğundan sin 90°= 1’dir. Buraya kadar öğrendiklerimizden hareketle, sanayi tipi elektrik motorlarının çalışmasını açıklayabiliriz. Elektrik motorunda farklı 172 Manyetizma iki sarım vardır. Bu sarımlardan akım geçirecek olursak sarımlar birbirine kuvvet uygular. Bu kuvvet de rotorun dönmesini sağlar. Manyetik alan içindeki iletken telden akım geçirildiğinde tele bir kuvvet etkidiğini öğrendiniz. Bu kuvvetin yönünün iletkenden geçen akımın yönüne bağlı olduğunu biliyorsunuz. İletken tele etkiyen kuvvetin yönünün akımın yönüne bağlı olması bazı araçların çalışmasında kolaylık sağlar. Bu araçlardan biri de genellikle marangozların vida sıkma veya sökmede kullandığı şarjlı tornavidalardır. Bu tornavidalar doğru akım ile çalışmaktadır. Tornavida üzerinde, tornavidanın dönme yönünü değiştirmeye yarayan bir düğme mevcuttur. Düğmeyi sağa veya sola hareket ettirmekle elektrik motoruna verilen akımın yönü değiştirilir. Bu durumda daha önce öğrendiğiniz kurallar gereği tornavidanın dönme yönünde değişme olur. Doğru akım ampermetresi DOĞRU AKIM AMPERMETRESİ Doğru akım ampermetresi sökülüp parçalara ayrıldığında ana parçalarının mil üzerinde dikdörtgen şeklinde sarım, mile bağlı yay ve mıknatıslar olduğu görülür. Üzerinde dikdörtgen şeklinde sarımların bulunduğu mil, gerektiğinde dönebilecek şekilde yerleştirilmiştir. Mile ibre ve yay bağlıdır. Sarımın iki yanına ise mıknatıslar yerleştirilmiştir. Sarımdan akım geçirildiğinde milin, dolayısıyla mile bağlı ibrenin bir miktar döndüğü görülür. Bu esnada mile bağlı yay gerilir. Bu kitap için düzenlenmiştir. Ampermetrenin ibresini döndüren kuvvet, manyetik kuvvet midir? Manyetik kuvvet, telin şekline bağlı olarak neler yapabilir? Etkinlikle öğrenelim. 173 3. Ünite 8. Etkinlik İletken Teli Döndürelim çler e Gere Araç v n tel ış iletke lm tı lı a ●Y ) (70 cm linde ı y şek m ıs k ç ●U l üş iki te ) bükülm x30 cm (40 cm r fo a n tr y ağı ●S güç ka ım k a u r ● Doğ htar natıs ● Ana buk mık u ç t e d ● İki a Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Yalıtılmış iletken teli bükerek resimdeki gibi bir çerçeve oluşturunuz. Y şeklindeki iki teli aralarındaki uzaklık çerçevenin boyuna eşit olacak şekilde straforun üzerine düşey olarak yerleştiriniz. Tel çerçeveyi Y şeklindeki ayaklara oturtunuz. 2. Anahtarı kapatmadan önce tel çerçevenin dönüp dönmeyeceğine dair öngörüde bulununuz. 3. Anahtarı kapatarak düzeneği gözlemleyiniz. Tel çerçeve Sonuca Varalım 1. Manyetik alan içinde bulunan ve üzerinden akım geçirilen tel çerçeve ekseni etrafında döndü mü? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Etkinlikteki mıknatısların oluşturduğu manyetik alan içindeki tel çerçeveden akım geçirildiğinde çerçeveye kuvvet etkir. Bu kuvvet aşağıdaki şekilde görülmektedir. Şimdi bu kuvvetin mile göre oluşturduğu torku hesaplayalım. Mile göre toplam tork; d 2 Σ= τ F1 + F2 174 d → → olur. F1 ve F2 kuvvetlerini yazarsak; 2 Manyetizma Στ = B i l d (90°) d + B i l d (90°) d Στ = B i l d olur. 2 2 l d = A olduğundan; Σ = B i A bulunur. Tel çerçeveye etkiyen kuvvetlerin toplam tork etkisini vektörel → → → olarak yazacak olursak Σ = i A x B olur. Burada; B : Manyetik alanın şiddeti, i : Telden geçen akımın şiddeti, A : Tel çerçevenin alanıdır. τ τ Şekildeki çerçevenin dönmesini sağlayan toplam torktur. Doğru akım ampermetrelerinin yapısı şekildeki yapı ile aynıdır. Ampermetrede toplam tork, yayın gerilme kuvveti ile dengelenir. Ampermetreden geçen akım şiddeti artırılırsa çerçeveyi döndüren torkun şiddeti büyür ve çerçeve biraz daha döner. Gerilen yay, yine torku dengeler. Böylece akım şiddeti, dönme miktarını belirlemiş olur. Örnek Elektrik motorunu oluşturan sarımlardan birinin yüzey alanı 0,01 m2 dir. Bu sarım, 10 Tesla’lık manyetik alanda olup üzerinden 20 A’lik akım geçmektedir. Buna göre, bir sarımın motora kazandırdığı torkun şiddeti kaç Nm’dir? Çözüm Verilenler Σ = B i A eşitliğinde yerine yazılırsa; Σ = 10.20.0,01 Σ = 2 Nm bulunur. τ τ τ Araştıralım Otomobillerin hız göstergelerinin nasıl çalıştığını araştırınız. Oto elektrikçilerinden ve elektrik mühendislerinden bilgi alabilirsiniz. Elde ettiğiniz sonuçları sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. 175 3. Ünite CERN Dünyada parçacık fiziği ile ilgili çalışmaların yapıldığı en büyük araştırma merkezi CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu)’in hedeflerinden biri de mıknatısın Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC) deneyini gerçekleştirmektir. İki bin ton ağırlığındaki devasa mıknatıs, Fransa­İsviçre sınırının 100 metre altından geçen 27 kilometre uzunluğundaki tünele yerleştirildi. Protonlar, Mıknatısın Büyük Hadron Çarpıştırıcısı’nda tünelin çevresine de yerleştirilen süper iletken mıknatıs parçaları tarafından yönlendirildi. Böylece zıt yönlerde dönen iki proton demeti üretildi. Mıknatısın LHC isimli parçacık hızlandırıcısında, atom çekirdeğindeki protonlar çok yüksek enerjiyle vakumlu bir ortamda ışık hızına yakın bir hızda çarpıştırıldı. Şimdiye kadar inşa edilen en büyük ve en yüksek enerjili parçacık hızlandırıcısı olan LHC’ deki çarpışma sonucunda ortaya çıkacak parçacıkların evrenin işleyişindeki rollerinin incelenmesi planlandı. Bilim dünyası, bu çarpışmalar sonucunda şimdiye kadar keşfedilmemiş parçacıkların açığa çıkmasını beklemektedir. Deneyin evrenin başlangıcını oluşturan ‟Büyük Patlama”dan (Big Bang) sonra ortaya çıkan büyük enerji yoğunluğunu tekrar yaratarak parçacıkların yine ortaya çıkmasını sağlaması düşünülmektedir. Böylece fizik modellerinin temelini oluşturan ve parçacıklara kütle özelliğini veren ‟Higgs” parçacığının da tekrar ortaya çıkarılıp gözlemlenebileceği öngörülmektedir. LHC deneyini gerçekleştirmek için beş deney yapılacaktır. Bunlardan biri CMS deneyidir. Bu deneyle 22 m boyunda bir düzenek ve 4 Tesla’lık güçlü bir manyetik alanı oluşturan süper iletken mıknatıs ile hem keşif hem de duyarlılık ölçümleri yapılması hedefleniyor. Bu kitap için düzenlenmiştir. 176 Manyetizma Televizyon tüplerinde elektron tabancasından yayılan elekt­ ronların saptırılarak ekrana çarpmaları sağlanmakta, izlediğimiz şekil ve renkler bunun sonucunda oluşmaktadır. Aynı şekilde laboratuvarlarda genellikle değişim grafiklerinin çiziminde kullanılan ossiloskopta da elektronlar, yatay hareket ederek ekranın orta noktasına çarpar ve böylece beyaz bir nokta oluşur. Yukarıda da belirtildiği gibi bu elektronlar ekrana çarpmadan önce sapmaya uğrar. Bu sapma nasıl sağlanmaktadır? Sapmaya sebep olan etken nedir? Etkinlikle öğrenelim. 9. Etkinlik Televizyonla Oyun çler e Gere ar Araç v bilgisay , n o y iz v kop ● Tele ossilos a y e v ü r monitö atıs lü mıkn ● Güç Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Televizyonu veya ossiloskobu çalıştırınız. 2. Mıknatısı cihaza yaklaştırmadan önce cihazın ekranında bir değişiklik olup olmayacağına dair öngörüde bulununuz. 3. Mıknatısı cihazın ekranının yanına farklı yönlerden yaklaştırarak ekranı gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Gözleminizle öngörünüz arasında fark var mı? Açıklayınız. 2. Mıknatısı cihazın ekranına yaklaştırınca ekranda bir değişiklik gözlemlediniz mi? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Manyetik alan, hareket hâlindeki yüklü taneciklere kuvvet uygular. Bu kuvvetin nasıl oluştuğunu anlayabilmek için düzgün manyetik alana, alan çizgilerine dik doğrultuda elektron ve proton gönderildiğini kabul edelim. Yük hareketinin ortamda elektrik akımı oluşturduğunu bili­ yoruz. Bu durumda alana, manyetik alan çizgilerine dik olarak v hızıyla giren ‟+” yükle aynı yönde bir akım oluşur. Manyetik alanın elektrik akımına kuvvet uyguladığını öğrenmiştik. Bu durumda hareket hâlindeki ‟+” yüke bir kuvvet etkir. Bu kuvvetin 177 3. Ünite doğrultusunun, manyetik alan ile akımın belirlediği düzleme dik olduğunu yönünün sağ el kuralı ile bulunduğunu öğrenmiştiniz. Benzer şekilde elektronun hareketini de siz açıklayınız. Hareket hâlindeki yüklere manyetik alanın uyguladığı kuvvet her zaman hız vektörüne dik doğrultuda olup aynı merkeze yönelik olduğundan proton ve elektrona dairesel hareket yaptırır. Yüklü taneciklerin manyetik alan çizgilerine dik doğrultuda hareket etmeleri durumunda onlara etkiyen kuvvetin şiddeti; F = q v B eşitliği ile bulunur. Burada; q : Taneciğin yük miktarını, v : Taneciğin hızını ifade eder. Manyetik alana dik olarak giren ve yüklü taneciğe etkiyen bu kuvvet çembersel hareket için gerekli merkezcil kuvvetin yerine geçer. Bu durumda; B q v = m v2 / r olur. Buradan; r = m v / B q olur ki bu da yüklü taneciğin yapacağı çembersel hareketin yörünge yarıçapıdır. Şayet yüklü tanecik manyetik alana, alan çizgileri ile α açısı yapacak doğrultuda girmişse taneciğe etkiyen kuvvetin şiddeti; F = B q v sinα eşitliği ile bulunur. Yüklü tanecik manyetik alan çizgileri doğrultusunda hareket ediyorsa α=0° olacağından; F = B q v sin0° F = 0 olur. Yani manyetik alan, yüklü taneciğe bir kuvvet etkimez. Televizyon ve ossiloskop tüplerindeki elektronların sapmasına neden olan kuvvet manyetik alanın hareket hâlindeki yüklere etkidiği kuvvettir. Bu cihazlarda manyetik alan oluşturmak için manyetik alanını incelediğimiz manyetik alan kangalları mevcuttur. CERN’de ise protonlar, manyetik alanın onlara etkidiği kuvvet sayesinde yönlendirilir. Örnek Uzunluğu 20 cm olan şekildeki gibi bir ossiloskop yatay doğ­ rultuda 9.10-4 Tesla’lık manyetik alanın içindedir. Elektron tabancasından yayılan elektron, 16.106 m/s’lik hızla hareket ettiğine göre kaç m’lik düşey sapmaya uğrar (qe = 1,6.10­19C, me = 9.10-31 kg)? 178 Manyetizma Çözüm Hareket hâlindeki elektrona manyetik alanın etkidiği kuvveti çizelim. Bu kuvvet elektrona düşey bir ivme kazandırır. Yatay hız değişmeyeceğinden elektron, yatay atış hareketinin benzeri bir hareket yapar. Yatay hareketten yararlanarak hareket zamanını bulacak olursak; t = x/v olur. Düşey doğrultudaki kuvvetin elektrona kazandıracağı ivme ise a = F / m olur. F = B q v olduğundan düşeyde alınan yolu bulalım. 1 Düşeyde alınan yolun y = at 2 eşitliği ile hesaplandığını 2 biliyoruz. Bulduklarımızı bu eşitlikte yerine yazarsak; 2 y= 1F x 1 BqV x 2 den y =⋅ ise ⋅ 2 mv 2 m v2 1 Bq x 2 olur. y= ⋅ ⋅ 2 m v y= 1 9 ⋅ 10 −4 ⋅ 1,6 ⋅ 10 −19 400 ⋅ 10 −4 ise y = 0,2 m bulunur. ⋅ ⋅ 2 9 ⋅ 10 −31 16 ⋅ 106 Pano Oluşturalım Van Allen Kuşakları Güneş’in Dünya atmosferi üzerindeki etkilerinin en belirgin şekilde görülebilenidir. Sizden beklenen Van Allen Kuşaklarının nasıl oluştuğu ve Dünya’nın nerelerinde görüldüğü konusunda bir araştırma yaparak, konu ile ilgili bir sınıf panosu hazırlamanızdır. Panoyu oluştururken aşağıdaki yönerge doğrultusunda hareket ediniz. • Sınıfınızda iki grup oluşturunuz. Gruplardan biri Van Allen Kuşaklarının nasıl oluştuğunu ve nerelerde görüldüğünü araştırırken, diğer grup Van Allen Kuşakları hakkında görsellere ulaşmaya çalışsın. • Her iki grup üyeleri de çalışmalarını tamamladıktan sonra bir araya gelerek çalışmalarını birleştirsin. • Elde edilen bilgiler ile görselleri birleştirerek sınıfınızda boş bir duvar üzerinde panoyu hazırlayınız. • Okulunuzun imkânları uygun ise elde ettiğiniz görselleri bir Powerpoint sunusu hâline dönüştürerek okulunuzdaki diğer öğrencilerin de görmesini sağlayınız. 179 3. Ünite MIKNATISLI VİNÇLER Hurda malzemelerden demirin ayrılmasında, hurda otomo­ billerin yüklenmesinde ve boşaltılmasında yararlanılan vinçlerde kullanılan mıknatısların yapısı incelendiğinde bu mıknatısların demir bir çekirdek ve bu çekirdek üzerindeki sarımlardan oluştuğu görülür. Bu kitap için düzenlenmiştir. Fen ve teknoloji derslerinde demir çivi üzerinde sarım oluşturup bu sarımdan akım geçirdiğinizde çivinin mıknatıs özelliği gösterdiğini gözlemlemiştiniz. Sarımdan akım geçirildiğinde etrafında manyetik alan oluştuğunu biliyoruz. Sarım demirin dışındaki maddeler üzerinde oluşturulduğunda mıknatıslık özelliği gösterir mi? Bu durum maddenin hangi özelliğinden kaynaklanır? Bu soruların cevabını bulabilmek için bazı temel kavramlara ihtiyacımız vardır. Bu kavramları öğrenelim. Mıknatıslayıcı alanın H olduğu bir nokta boşluksa bu noktadaki manyetik alanın şiddeti; B0 = µ0H’dir. Burada; µ0: Boşluğun manyetik geçirgenliğini ifade eder ve değeri µ0= 4π10-7 Tm/A’dir. H: Mıknatıslayıcı alanın şiddetini ifade eder ve SI birim sistemindeki birimi A/m’dir. Mıknatıslayıcı alanın H olduğu bir yere farklı maddeler getirilerek ortam değiştirilirse manyetik alanın şiddeti, B = µ H olur. Burada; µ : Maddenin manyetik geçirgenliğini ifade eder. Maddenin manyetik alan şiddeti B’nin, boşluğun manyetik alan şiddeti B0 a oranına bağıl manyetik geçirgenlik denir. µb = B/B0 eşitliğinde B ve B0 yerine yazılırsa; µb = µ/µ0 bulunur. Bazı maddelerin bağıl manyetik geçirgenlikleri tabloda verilmiştir. 180 Manyetizma Madde Bağıl geçirgenlik Bizmut 0,999983 Bakır 0,999999 Alüminyum 1,00008 Hava 1,0000004 Kobalt 250 Demir 5000 Manyetik alan içerisine konulan demir çivi mıknatıslanırken alüminyum çubuk fark edilecek kadar mıknatıslanmaz. Kurşun ise hiç mıknatıslanmaz. Sizce maddelerin mıknatıslanıp mıknatıslanmamaları atomların yapısından kaynaklanabilir mi? Yük hareketinin elektirk akımını, elektrik akımının da manyetik alanı oluşturduğunu biliyorsunuz. Atom; çekirdek ve çekirdek çevresinde dolanan elektronlardan oluşmaktadır. Çekirdek çevresinde dolanan elektronların hareketi manyetik alan oluşturur. Bu durumda atom manyetik özellik gösterir. Fakat iki veya daha fazla elektronlu atomların bazılarının elektronlarının zıt yönlü dönmesi manyetik alanların birbirini yok etmesine neden olur. Alüminyum buna örnek gösterilebilir. Bazı atomlarda zıt yönlü dönen elektronlar çift oluşturmazlar. Bu durumda atom, manyetik özellik gösterir. Madde, buna rağmen manyetik özellik göstermiyorsa bunun nedeni atomların manyetik etkilerinin gelişigüzel yönelimidir. Bu tür maddeler kuvvetli bir manyetik alana girerse atomlar düzenli bir yönelim gösterir. Bu durumda madde dışa karşı manyetik özellik gösterir. Demir bu tür maddelere örnek gösterilebilir. Atomların manyetik etkilerinin gelişigüzel yönelimli olduğu madde Atomların manyetik etkilerinin yöneliminin düzenli hâle getirildiği madde Maddeleri manyetik özelliklerine göre sınıflandıralım. 1. Diamanyetik (Diyamanyetik) Maddeler Manyetik alan içerisine konulduklarında alana zıt yönde çok zayıf mıknatıslanan ve alan tarafından itilen maddelerdir. Bu maddelerin bağıl manyetik geçirgenlikleri, 1’den biraz küçüktür (µ<1). Cam, radyum, magnezyum, bakır, gümüş, altın, su ve hidrojen bu tür maddelere örnek gösterilebilir. 2. Paramanyetik Maddeler Manyetik alan içerisine konulduklarında alanla aynı yönde çok zayıf mıknatıslanan ve alanın kuvvetli tarafına çekilen maddelerdir. Bu maddelerin bağıl manyetik geçirgenlikleri, 1’den 181 3. Ünite biraz büyüktür(µ>1). Bu maddeler, çift sayıda elektrona sahiptir. Hava, silisyum ve alüminyum bu tür maddelere örnek gösterilebilir. Paramanyetik maddelerin manyetikliği sıcaklıkla ters orantılıdır. 3. Ferromanyetik Maddeler Manyetik alana konulduklarında çok kuvvetli mıknatıslanan maddelerdir. Bu maddelerin bağıl manyetik geçirgenlikleri, 1’den çok büyüktür (µ>>1). Demir, nikel ve kobalt bu tür maddelere örnek gösterilebilir. Ferromanyetik maddeler; elektrik motoru, elektromıknatıs, jeneratör ve transformatör gibi araçların yapımında kullanılır. Bu araçların yapısında genellikle demir bir çekirdek üzerinde sarım mevcuttur. Buraya kadar anlatılanlardan hareketle; hurdalıklarda kullanılan vinçlerin ucundaki elektromıknatısların yapımında çekirdek olarak demirin niçin kullanıldığını daha iyi anlarız. Mıknatısın demir, nikel, kobaltın dışındaki maddelere çekme veya itme şeklinde kuvvet uygulayıp uygulamadığını kavramak için etkinlik yapalım. 10. Etkinlik Mıknatıs Pet Şişeyi Çeker mi? çler e Gere Araç v natıs det mık ● İki a lu iğne ● Top yak estek ● Üça sı ve d a ç r a p lama ● Bağ çubuğu 5 cm) ● İp (2 t şişe rçalar L’lik pe ● 0,5 yum pa in m lü ır ve a ● Bak Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Mıknatısı düzenekteki toplu iğneye yaklaştırarak gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. 3. Mıknatısı pet şişeye, alüminyum ve bakır parçalara yaklaştırarak gözlemleyiniz. Gözleminizi defterinize not ediniz. Sonuca Varalım 1. Mıknatıs toplu iğneyi çektiği gibi pet şişeyi alüminyum ve bakır parçalarını da çekti mi? Açıklayınız. Mıknatısın demiri çektiği, alüminyum, bakır ve pet şişeye kuvvet uygulamadığı görülür. Bu sebeple ‟Bütün maddeler mıknatıslar 182 Manyetizma tarafından çekilir, metal olmayanlar itilir.” düşüncesis yanlıştır. Pekiştirelim Aşağıdaki çizelgede maddelerin manyetik geçirgenlik katsayısına göre bir sınıflandırma yapılmış ve her sınıfa bir madde yazılmıştır. Sizler de defterinizde aşağıdaki çizelgeye benzer bir çizelge oluşturarak doldurunuz. Ferromanyetik Maddeler (µ>>1) Paramanyetik Maddeler (µ>1) Diyamanyetik Maddeler (µ<1) Demir Alüminyum Kurşun Araştıralım Paramanyetik, Diamanyetik ve Ferromanyetik maddelerin teknolojideki kullanım alanlarını araştırınız. Araştırma sürecinde İnternet, kütüphane, yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri arkadaşlarınızla paylaşınız. PUSULA İnsanoğlu yön bulmak için kimi zaman yıldızlardan, kimi zaman karadaki sabit şekillerden, kimi zaman da ağaç ve taşların yosun tutan kısımlarından yararlanmıştır. Ne var ki bu yöntemler, açık denizlerde seyahat etmek isteyen kaptanlar için geçerli olmamıştır. Bu sorun bilimsel gelişmeler sonucunda pusulanın icat edilmesiyle çözümlenebilmiştir. Bu kitap için düzenlenmiştir. Pusulaların günümüzde hava ulaşımında kullanıldığını biliyorsunuz. Örneğin, havalanan bir uçağın yönünü belirleyeceği bir işaret kalmaz. Bu nedenle pilotun yön bulması ancak pusula sayesinde mümkün olur. Pusulayla yön nasıl belirleniyor? Pusula ibresinin sapmasını sağlayan ve onu hep aynı noktaya yönlendiren etken nedir? Bu sorulara etkinlikle cevap arayalım. 183 3. Ünite 11. Etkinlik Neden Hep Aynı Yöndür? er çl e Gere Araç v natıs uk mık ● Çub ● İp Üçayak ula ı ve ● Pus parças a m la ● Bağ çubuğu destek ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Şekildeki gibi bir düzenek kurunuz. 3. Orta noktasından bağladığınız çubuk mıknatısı destek çubuğuna asmadan önce, mıknatısın hareket edip etmeyeceğine dair öngörüde bulununuz. 4. Destek çubuğuna asılı mıknatısın dengesini bozarak hareketini gözlemleyiniz. 5. Pusulayı çubuk mıknatıstan etkilenmeyeceği kadar uzağa koyunuz. Sonuca Varalım 1. Destek çubuğuna asılan çubuk mıknatıs hareket etti mi? 2. Destek çubuğuna asılan mıknatısın dengesi bozulduğunda mıknatıs eski konumuna geldi mi? Açıklayınız. 3. Çubuk mıknatısın doğrultuları pusulanın doğrultusu ile aynı mıdır? 4. Çubuk mıknatıs denge konumunda yatay mıdır? Bu durumu nasıl açıklarsınız? Pusulaların mıknatıstan yapıldığını biliyorsunuz. Pusula yeryüzünde veya gökyüzünde sapma gösteriyorsa bir manyetik alandan söz etmek gerekir. Yerin manyetik alanının varlığını ilk kez Alman Fizikçi Karl Fredrich (Karl Frederik) keşfetmiştir. Varlığını Alman Fizikçi Karl Fredrich’in ortaya koyduğu Dünya’nın manyetik alanının çizgilerinin şeklini ve yönünü fen ve teknoloji derslerinde öğrenmiştiniz. Bu manyetik alanın 184 Manyetizma nasıl oluştuğunu hiç düşündünüz mü? Alan çizgilerinin şekline ve yönüne bakarak bu manyetik alanı bir mıknatısın meydana getirdiğini söyleyebilir misiniz? Sizce bu mıknatısın şekli nasıldır ve mıknatıs ne şekilde konumlanmıştır? Bazı bilim insanları Dünya’nın manyetik alan çizgilerini dikkate alarak bu alanın, Dünya’nın içine S kutbu coğrafi kuzey kutba yakın olacak şekilde yerleşmiş dev bir mıknatıs tarafından oluşturulduğu düşüncesindedirler. Ancak gerçekte böyle bir mıknatısın varlığı söz konusu değildir. Dünya’nın çekirdeğinde büyük demir rezervleri olmasına rağmen çok yüksek sıcaklık, rezervin kalıcı mıknatıslık özelliği kazanmasını engeller. Bazı bilim insanları da Dünya’nın çekirdek kısmında var olan yük hareketlerinin oluşturduğu akımın, Dünya’nın manyetik alanının kaynağı olduğu düşüncesindedirler. Buna rağmen hâlâ Dünya’nın manyetik alanının varoluş nedenlerini tam olarak açıklayan tutarlı bir teori yoktur. Dünya’nın herhangi bir noktasından bir pusula ile yola çıkılıp devamlı olarak kuzeye gidilirse acaba nereye varılır? Aklımıza kuzey kutup noktası gelebilir. Ancak, bu bir yanılgıdır. Çünkü varılacak nokta coğrafî kuzey kutbundan daha uzakta bir nokta olur. Bu nokta manyetik güney kutbudur. Dünya’da iki kuzey iki güney kutbu vardır. Bunlar manyetik kuzey ve manyetik güney kutbu ile coğrafi kuzey ve coğrafi güney kutbudur. Yapılan hassas ölçümlerle yerin manyetik güney kutbu, 96° batı boylamı ve 70° kuzey enlemi; manyetik kuzey kutbu ise 155° doğu boylamı ve 72° güney enlemi civarındadır. Ancak manyetik kutupların devamlı yer değiştirdiği tespit edilmiştir. Örneğin, manyetik güney kutbu on yedinci yüzyılın başından beri Kanada Arktiği'nin sınırları içerisindeyken günümüzde Kanada sınırlarının 200 mil (yaklaşık 320 km civarında) dışına çıkmıştır. Ekvatordaki manyetik alanın yatay bileşeni 10­5 Tesla ve kutuplardaki manyetik alanın dikey bileşeni 10-4 Tesla civarındadır. Yeryüzündeki herhangi bir noktada manyetik güney kutbu ile coğrafi kuzey kutbu arasında kalan açıya sapma açısı denir. Sapma açısının oluşma nedeni, pusula ibresinin manyetik alan çizgisine teğet olmasıdır. Pusulanın ibresi sürekli manyetik kutba yöneldiğinden pusulaya göre hareket ettiğimizde coğrafi kutuptan uzaklaşmış oluruz. 185 3. Ünite Buraya kadar öğrendiklerimizden hareketle pusulanın icadının insanoğlu için ne kadar önemli olduğunu kavrarız. İbresi iğne şeklinde olan bir pusu­ laya dikkatlice bakıldığında ibrenin yere yatay durmadığı görülür. İbrenin kuzey kutbu yere doğru eğilmiştir. Güney kutbu ise yukarıya doğrudur. Ancak bu gözlemin kuzey yarım kürede yapıldığı unutulmamalıdır. Ekvator ve güney yarım kürede eğilme ve sapmalar kuzey yarım küredeki gibi olmayacaktır. Sizce pusulalar güney ve kuzey yarım kürelerde neden farklı eğilmeler gösterir? Ekvatorda eğilme var mıdır? Sapma açısı, pusula ibresinin bulunduğu yere göre doğuya veya batıya doğru olur. Dünya üzerindeki herhangi bir yerde sapma açısının değeri yaklaşık olarak bellidir. Bu değerler sabit değildir. Sapma açısı, yıllar, mevsimler, güneş lekeleri ve Dünya’nın çevresindeki manyetik fırtınalar nedeniyle değişir. Pusula ibresi sadece sapma değil gözle görülebilecek eğilmeyi de gerçekleştirir. Dünya’nın manyetik alanındaki alan çizgilerine göre konum alan pusula ibresi Dünya’nın manyetik alan şiddeti vektörü ile çakışır. Bu durumda ibrenin kuzey yarım kürede kuzey kutbu, güney yarım kürede ise güney kutbu yatayın altına doğru eğilir. Pusula ibresinin yatayla yaptığı bu açıya eğilme açısı denir. Eğilme açısı, ekvatorda 0°, kutuplarda 90° dir. B manyetik alanını ekvator ve kutup dışındaki bir noktada biri yatay (Bx), diğeri düşey (By) olmak üzere iki bileşene ayırabiliriz. Bu bileşenlerin değerleri; Bx = Bcosθ, By = Bsinθ olur. Manyetometre 186 Bx ve θ nun ölçülmesi daha kolaydır. Buradan hareketle bu değerler ölçülerek By ve B hesaplanabilir. Pusuladaki mıknatıslı iğnenin yatay düzlemde rahat dönebilmesi için yatay durması gerekir. Bunu gerçekleştirmek için iğnenin eğilmeyen ucu ağırlaştırılmalı veya iğne, ağırlık merkezinden geçmeyen bir eksene oturtulmalıdır. Manyetizma Örnek Bir gemi kaptanı sapma açısının 12° batıya olduğu bir yerde, sapma düzeltmesi yapmadan pusula yönünde 200 km yol alıyor. Buna göre gemi coğrafi kuzey yönünden hangi yöne doğru ne kadar uzaklaşmış olur (sin12°=0,2 cos12°=0,978)? Çözüm İstenileni bulmak için şekildeki OKL dik üçgeninden sapma açısının sinüsünü yazarak coğrafi sapma miktarını hesapladığımızda; xˈ = x.sin12° olur. Verilenleri eşitlikte yerine yazarsak; xˈ = 200.0,2 xˈ = 40 km bulunur. Buna göre gemi gideceği yerden batı yönünde 40 km uzaklaşmış olur. Örnek Eğilme açısının 60° olduğu Trabzon’da yerin manyetik alan şiddeti 5.10­5 Tesla’dır. Buna göre mıknatıslayıcı alanın Trabzon’daki yatay bileşeni kaç A/m’dir (µ0= 4π10-7 Tm/A, π=3, sin60° = √3 / 2, cos60° = 1/2)? Çözüm Öncelikle manyetik alan şidde­ tinin yatay bileşenini bulalım. Burada; Bx = B cos 60° Bx = 5.10­5.1/2 Bx = 25.10-6 T olur. Bx = µ0 Hx olduğundan bilinenleri yerine yazarsak; 25.10-6 = 4.3.10-7.Hx Hx = 20,83 A/m bulunur. 187 3. Ünite Araştıralım Çubuk mıknatısın manyetik alanı ile Dünya’nın manyetik alanı arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları araştırınız. Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri arkadaşlarınızla tartışınız. JENERATÖR Jeneratör, elektrik enerjisi üretmek için kullanılan araçtır. Günümüzde en yaygın olarak alternatif akım (AC) jeneratörleri kullanılır. Bu jeneratörler mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürürler. Bu jeneratörler, manyetik alan içerisinde dönen bir tel halkadan ibarettir. Halka, manyetik alan içerisinde dönerken çevrelediği alandan geçen manyetik akı zamanla değişir. Bu değişim, halkada bir elektromotor kuvvetin (emk) oluşmasına neden olur. Halkanın uçları, birlikte döndükleri toplayıcı yüzüklere bağlıdır. Toplayıcı yüzükler de dış devreye bağlanarak jeneratörün çıkış terminali rolünü alır. Jeneratörlerde halkayı döndürmek için çeşitli kaynaklardan enerji sağlanır. Bu enerji hidroelektrik santrallerinde su kütlesinden, termik santrallerde kömürden, basit bir jeneratör olan ve DC akım üreten bisiklet dinamosunda ise tekerleğin dönmesinden elde edilir. Jeneratör elde edilen bu enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürür. Bu kitap için düzenlenmiştir. Önemli ihtiyaçlarımızdan biri olan elektrik enerjisinin üretilebilmesi için pek çok santral kurulmuştur. Bu santrallerde enerji, bir formdan başka bir forma dönüştürülerek elektrik enerjisi üretilmektedir. Dönüşümün son evresinde elektrik enerjisi manyetik alan kullanılarak elde edilmektedir. Acaba manyetik alan, 188 Manyetizma elektrik akımı elde edilmesinde nasıl bir görev üstlenmektedir? Bu soruya cevap verebilmek için fiziksel bir kavram olan manyetik akı Ф (fi)’yi öğrenelim. Manyetik akı birim yüzeyden geçen manyetik alan çizgileri sayısının bir ölçüsüdür ve Ф ile gösterilir. Yüzey alanı A olan bir düzlemden dik olarak geçen B manyetik alanını alalım. Bu durumda düzlemden geçen manyetik akı şiddeti; Ф = BA’dır. Manyetik alan çizgileri yüzeyin normali ile α açısı yapıyorsa manyetik akı; Ф=BAcosα eşitliğiyle bulunur. SI’da manyetik akı birimi; Tesla . metrekare veya Weber’dir. Manyetik akı eşitliğinden de anlaşılacağı gibi akı, manyetik alan ile manyetik alan içerisinde kalan alanın çarpımıdır. O hâlde manyetik akı ile manyetik alan birbirinden farklı fiziksel kavramlardır. Üzerinden akım geçen iletkenin etrafında manyetik alan oluştuğunu öğrenmiştiniz. Şimdi, kapalı bir devrede manyetik akının değişmesi sonucu neler olabileceğini etkinlikle öğrenmeye çalışalım. 12. Etkinlik Pilsiz Devre Olur mu? çler e Gere Araç v in det bob etre ● Bir a mperm ia il m t de natıs ● Bir a buk mık u ç t e d ● Bir a bloları lantı ka ● Bağ Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Şekildeki gibi bir düzenek kurunuz. 2. Mıknatısı bobine yaklaştırıp uzaklaştırınız. 189 3. Ünite 3. Mıknatısı sabit tutarak bobini oklar yönünde ileri geri hareket ettiriniz. 4. Mıknatısı bobine yaklaştırıp sabit tutarak miliampermetreyi gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Mıknatısı bobine yaklaştırırken ve bobinden uzaklaştırırken miliampermetre göstergesinde değişiklik oldu mu? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 2. Mıknatısı sabit tutup bobini oklar yönünde ileri geri hareket ettirdiğinizde miliampermetre göstergesinde değişiklik oldu mu? Neden? 3. Miliampermetre göstergesindeki sapmalar hep aynı yöne mi oldu? Açıklayınız. 4. Mıknatıs ve bobin hareketsizken miliampermetrenin gösterge ibresinde bir değişiklik oldu mu? Açıklayınız. Manyetik alanın yönü sayfa düzlemine dik ve içe doğru ise dışa doğru ise gösterilir. 190 . sembolü ile , "Pilsiz Devre Olur mu?” etkinliğinde mıknatıs veya bobin hareket ettirildiğinde miliampermetre ibresinin saptığını gözlemledik. İbredeki sapmayı gerçekleştiren elektrik akımıdır. O hâlde, çubuk mıknatısın kutuplarından uzaklaşıldığında manyetik alanın şiddeti azalır. Dolayısıyla mıknatısın bir yüzeye yaklaştırılıp uzaklaştırılması veya yüzeyin mıknatısa yaklaştırılıp uzaklaştırılması yüzeyden geçen manyetik akıyı değiştirir. Öyleyse elektrik akımının oluşmasını sağlayan manyetik akının değişmesidir. Oluşan bu akıma indüksiyon akımı denir. Şimdi, manyetik akı değişimi ile indüksiyon akımının oluşması olayını daha detaylı inceleyelim. Manyetik alan içerisinde hareket eden bir elektrik yüküne etkiyen manyetik kuvvetin, yükün hızıyla orantılı olduğunu öğrendik. Buna göre iletken telde elektrik akımı elde etmek için teli hareket ettirmek gerekir. l uzunluğundaki iletken KL teli, manyetik alana dik doğrultuda, sabit v hızıyla şekildeki gibi hareket ettirilirse iletken içerisindeki yüklere yandaki şekilde görüldüğü gibi manyetik kuvvet etki eder. Bu durumda, iletkenin K ucunda ‟+”, L ucunda ise ‟­” yük fazlalığı oluşur. ‟+” yük fazlalığı, ‟­” yük fazlalığına eşittir. Bu fazlalık sonucunda K ve L uçları arsında bir potansiyel fark oluşur. KL teline iletken bir telle ampermetreyi bağlayalım. Bu durumda oluşan çerçeve bir kısmı şekilde görüldüğü gibi manyetik alanın dışında kalacak şekilde hareket ettirilirse miliampermetrenin, telin hareketi süresince saptığı gözlemlenir. Bunun nedeni tel çerçeve içerisinden geçen manyetik alan çizgileri sayısının sürekli Manyetizma değişmesidir. Buna göre indüksiyon akımının oluşabilmesi için, devrenin sınırladığı düzlemden geçen manyetik akının değişmesi gerekir. Manyetik alan şiddetinin B olduğu bir ortamda A yüzeyinin normali ile alan çizgileri arasındaki açı α iken bu yüzeyden geçen manyetik akının Ф = BAcosα olduğunu daha önce öğrenmiştik. Burada manyetik akıyı değiştirebilmek için mıknatısın kutuplarını birbirinden uzaklaştırıp B’nin şiddetini, tel çerçeveyi hareket ettirerek A’yı, tel çerçeveyi KL ekseni boyunca döndürerek de α’yı değiştirebiliriz. Jeneratörlerde ise manyetik akı değişimi, iletken tel çerçevenin manyetik alan içerisinde devamlı döndürülmesiyle yani α açısının değiştirilmesiyle sağlanır. Örnek Şiddeti 8.10-3 Wb/m2 olan düzgün bir manyetik alan içerisinde, alan çizgilerine dik durumda olan 400 cm2 lik yüzey, alan çizgileriyle 53° açı yapacak şekilde eğilirse yüzeyden geçen manyetik akı ne kadar değişir (cos 53° = sin 37° = 0,6 cos 0° = 1 sin53°=cos37°=0,8)? Çözüm α = 0° olduğundan yüzeydeki manyetik akı; Ф = B A cosα Ф1 = 8.10-3.0,04.cos0 Ф1 = 3,2.10-4 Wb olur. Yüzey, alan çizgileriyle 53°lik açı yapacak şekilde eğildiğinde yüzeyden geçen manyetik akı; Ф = B A cosα Ф2 = 8.10-3.0,04.cos37° Ф2 = 3,2.10­4.0,8 Ф2 = 2,56.10-4 Wb olur. Manyetik akı değişimi ise; ∆Ф = Ф2 – Ф1 = 2,56.10-4 – 3,2.10-4 = ­0,64.10-4 Wb olarak bulunur. ‟­” işareti, manyetik akının azaldığını gösterir. 191 3. Ünite İletken çerçevede oluşan indüksiyon akımının yönü, yüzeyden geçen manyetik akımın azalmasına ya da artmasına bağlı olarak değişir. “Miliampermetreyi Bobine Bağlayalım” etkinliğinde mıknatısı bobine yaklaştırıp uzaklaştırdığımızda miliampermetrenin farklı yönde sapması indüksiyon akımının farklı yönlerde oluştuğunu gösterir. 1. Şekil Manyetik akı değişimi sonucu ortaya çıkan elektro motor kuvvetinin nasıl oluştuğunu detaylı olarak inceleyelim. Mıknatıs selenoide yaklaştırıldığında miliampermetrenin ibresi belli bir miktar sola, uzaklaştırıldığında ise belli bir miktar sağa sapar. Bu sapma 1. Şekil ve 3. Şekilʼde gösterilmektedir. Mıknatıs 2. Şekilʼde görüldüğü gibi hareketsizken miliampermetrenin ibresinde herhangi bir sapma gözlenmez. Buradan da anlaşılacağı gibi manyetik alan şiddetinde ortaya çıkan bir değişim selenoidi etkilemektedir. Böylece akım ile değişen manyetik alan arasında 2. Şekil bir ilişki olduğu görülür. Mıknatıs sabit tutturulup selenoit hareket ettirilirse aynı sonuç elde edilir. Devrede bilinen enerji kaynaklarından biri olmadığı hâlde 3. Şekil devreden akım geçmesi dikkat çekicidir. Bu akım, indüklenmiş emk tarafından meydana getirildiği için buna indüklenmiş akım denir. İndüklenmiş emk tarafından akım oluştu­rulması olayını keşfeden İngiliz Fizikçi Micheal Faraday (Mişel Faraday)’dır. Faraday’ın indüksiyon yasasına göre, bir devrede indüklenen emk, devreden geçen manyetik akının zamanla değişim hızı ile doğru orantılıdır. Şimdi düzgün B alanı içerisinde sabit v hızı ile hareket ettirilen iletken çerçevede oluşacak indüksiyon akımını inceleyelim. İndüksiyon akımının oluşabilmesi için çerçevenin manyetik alan içerisinde hareket ederek manyetik akıyı değiştirmesi gerekir. Buna göre I ve V. durumlarda B = 0 olduğundan i akımı oluşmaz. II. durumda, çerçeve manyetik alana girerken üzerindeki manyetik alan çizgisi sayısı zamanla artacak ve bir manyetik 192 Manyetizma akı değişimi oluşacaktır. Bu durumda çerçevenin manyetik akıyı tarayan MN kısmında indüksiyon emk’si oluşur ve bu durumda çerçeveden elektrik akımı geçer. Oluşan bu elektrik akımının yönü ileride öğreneceğimiz Lenz Kanunu gereği, NM yönündedir. III. durumda, manyetik akı değişmeyeceğinden indüksiyon akımı oluşmayacak ancak çerçevenin KL ve MN kısımlarında emk oluşur. Bu emk’ler K ve M uçları (+) kutup olacak şekilde oluştuğundan toplam emk sıfır olur. Dolayısıyla çerçevede indüksiyon akımı oluşmaz. IV. durumda, manyetik akı değişimi oluşursa LK yönünde indüksiyon akımı oluşacaktır. İletken çerçevede oluşan indüksiyon emk’sinin nelere bağlı olduğunu bulmaya çalışalım. Bunun için IV. durumu inceleyelim. → Tel halka, B manyetik alanı içinde → alana dik şekilde sabit v hızı ile çekildiğinde halkada oluşan indüksiyon akımından dolayı l uzunluğundaki tele Fman=B i l büyüklüğünde bir manyetik kuvvet etki edecektir. Bu kuvvetin yönü sağ el kuralına göre sayfa düzleminde sola doğru olur. Halkanın sabit hızla hareket edebilmesi için çekme kuvveti ile manyetik kuvvet birbirine eşit olmalıdır. Bu durumda; Fçekim = ­ Fman yazılır. Bu kuvvetleri yerine yazarsak; F = ­ B i l olur. Halka ∆t süresince çekildiğinde v ∆t kadar yol alacağından yapılan iş; W = F x eşitliğinde W=F v ∆t W= ­B i l v ∆t olarak bulunur. Bu iş, yükleri tel halka çevresinde dolaştırmak için gerekli enerjiyi sağlar. Devrenin herhangi bir noktasından ∆t süresince geçen yük miktarı; q = i ∆t’dir. 193 3. Ünite q yükününün devreyi dolaşması için gerekli toplam enerji ise; W = q ε ise W = i ∆t ε olur. Bu enerji manyetik kuvvetin yaptığı işe eşittir. Bu eşitlik; i ∆t ε = ­ B i l v ∆t ise ε ∆t = ­ B l v ∆t şeklinde ifade edilir. l uzunluğundaki tel, v ∆t yolu boyunca hareket ederse taradığı yüzey A = l v ∆t kadar olur. Bu durumda manyetik akı değişimi; ∆Ф = B l v ∆t olur. ε ∆t = ­ B l v ∆t idi. İki eşitliği birleştirirsek; ε = ­ ∆Ф / ∆t ε= ∆ ( BA cos α ) elde edilir. ∆t Çerçeve sayısı N tane olursa indüksiyon emk’si ε = −N ∆ ( BA cos α ) olur. Bu eşitliğe Faraday’ın indükleme ∆t yasası denir. Bu eşitlik indüksiyon emk’sinin manyetik akının değişim hızına eşit olduğunu göstermektedir. Burada; ε : İndüksiyon emk’sini, Ф : Manyetik akıyı, t : Zamanı, A : Çerçeve ya da ilmeğin alanını ifade eder. Şimdi, sayfa düzleminden içe doğru olan manyetik alana dik, U şeklindeki telin kolları üzerinde hareket edebilen l uzunluğunda iletken teli, v hızıyla ∆t süresince çekelim. Manyetik akı değişimi, ∆Ф = B ∆A olur. Yüseydeki değişim ise ∆A = l v ∆t olur. Bu devrede oluşan indüksiyon emk’si; ε = ­ ∆Ф / ∆t = − Bv ∆t B ∆A = − ∆t ∆t ε = ­ B v l eşitliği ile hesaplanır. U şeklindeki iletken tel şekilde de görüldüğü gibi, manyetik alan çizgilerine dik olmayıp onlarla α açısı yapıyorsa oluşan indüksiyon emk’si; ε = ­Bvlsinα eşitliği ile bulunur. 194 Manyetizma Çift yönlü olduğunu daha önce belirttiğimiz indüksiyon akımının yönünün nasıl tayin edildiğini öğrenelim. İletken tel çerçevede manyetik akı değişimi sonucu oluşan indüksiyon akımı bir manyetik alan, dolayısıyla bir manyetik akı oluşturur. Bu yeni akı, ilk emk’yi oluşturan akı değişimine zıt yönde olmalıdır. Eğer aynı yönde olsaydı emk artacak ona bağlı olarak i de artacaktı. i’nin artması daha büyük bir akı oluşturacağından emk sürekli artacaktır. Böyle bir durum enerji ihtiyacı olmadan meydana gelecekti. Oysa gerçekte böyle bir durum söz konusu değildir. Çünkü bu durum Enerjinin Korunumu Yasası’na aykırıdır. Bu olayda tel çerçeve elle çekilerek akı değişimi sağlanmakta, dolayısıyla bir iş yapılmaktadır. Bu iş, indüksiyon akım tarafından yapılan işe eşit olmalıdır. Bu durum, Alman Fizikçi H F E Lenz tarafından bulunduğu için Lenz Kanunu olarak ifade edilmiştir. Lenz Kanunu İndüksiyon akımı, kendini oluşturan manyetik akı değişimine karşı koyacak şekilde manyetik alan oluşturacak yöndedir. Başka bir ifadeyle, İndüksiyon akımı, kendini oluşturan manyetik akı değişimi; 1. Artma şeklinde ise artan bu akıyı azaltacak şekilde manyetik alan oluşturacak, 2. Azalma şeklinde ise azalan bu akıyı artıracak şekilde manyetik alan oluşturacak yöndedir. İndüksiyon emk’si ε ve direnci R olan bir devreden geçen indüksiyon akımının şiddeti, Ohm Kanunu’na göre; i = ε / R olur. İndüksiyon akımını oluşturduğumuz kapalı devrede akım devre dışına alınabilir mi? Jeneratörlerde iletken tel çerçevenin manyetik alan içerisinde dönmesiyle çerçeveden geçen manyetik akı değişmekte ve oluşan elektrik akımı dış devrelere şekilde görüldüğü gibi aktarılmaktadır. Günümüzde elektrik enerjisi üretiminde kullanılan yöntem manyetik akı değişimine dayalıdır. Basit pilsiz el fenerlerinden, bisiklet dinamolarından elektrik elde edilmesi buna örnektir. Manyetik alan, manyetik akı ve manyetik alan çizgileri ile ilgili 195 3. Ünite bazı yanılgılar söz konusudur. Genellikle manyetik akı, manyetik alan çizgisi sayısı ile eşlenir. Ancak manyetik alan çizgisi gerçekte yoktur. Manyetik alan çizgileri manyetik alanı ve alanın yönelişini temsilen kullanılır. Bir yüzeyden geçen manyetik akı o yüzeydeki toplam manyetizmanın ölçüsüdür. Ayrıca manyetik akı, manyetik alanın bir akışı değildir. Manyetik alan mıknatısın etrafında etkisini gösterebildiği bölgedir. Örnek Alanı 600 cm2 olan 400 sarımlı bir bobin şiddetinin büyüklüğü 10.10­5 Wb/m2 olan manyetik alana paralel durumdadır. Bu bobin, t = 1/50 saniyede döndürülerek manyetik alana dik duruma getiriliyor. Bu durumda meydana gelen indüksiyon emk’nin değeri kaçtır (Cos90° = 0, Cos0° = 1)? Çözüm ∆Φ eşitliğinden yararlanarak ∆t bulmak için önce akı değişimini belirleyelim. Ф = B A cosα olduğuna göre, Ф1 = B A cos0° = 10.10­5.6.10­2.1 = 6.10-6 Wb Ф2 = B A cos90° Ф2 = 0 olur. Bulunan ve verilen değerleri eşitlikte yerine yazarsak; Φ − Φ1 0 − 6 ⋅ 10 −6 ∆Φ ε= −N = −400 2 = −400 1 ∆t ∆t Φ 2 − Φ1 0 − 6 ⋅ 10 −6 50 −6 ∆Φ Φ Φ1 . -6 0 −. 6 ⋅­210 ∆Φ -6. 400 ε= −N = −400 = 2−− 400 ε t== −N .6.10 = −∆50 = −400 400 10 10 1= 12 ∆ t =Φ120000 −t Φ1 0 − 61⋅ 10 −6 ∆Φ ∆ t 2∆ 400 400 ε == − N = − = − 0,12 volt olur. 50 1 ∆t ∆t 50 50 İndüksiyon emk’sini ε = −N Örnek 4.10­2 Wb/m2 lik bir manyetik alanda hız vektörü ile tel 37° lik açıyla ve 0,4 m/sn hızla hareket eden 0,2 m uzunluğundaki telde meydana gelen indüksiyon emk’nin değeri kaç V’tur (sin37°=cos53°=0,6)? 196 Manyetizma Çözüm Başlangıçta Ф1 = 0’dır. ∆t süre sonra telin süpürdüğü alan; A = l sinα v ∆t olacağından; Ф2 = B A cosα’dan Ф2 = B l Sinα v ∆t cos0° Ф2 = B l Sinαv∆t olur. Dolayısıyla manyetik akı; ∆Ф = Ф2 - Ф1 ∆Ф = B l Sinα v ∆t kadar değişmiş olur. ∆Φ eşitliğinde yerine yazarsak, Manyetik akı değişimini ε = − ∆t 0 − 6 ⋅ 10 −6 Φ 2 − Φ1 ∆Φ ­N B l v Sinα olur. Bu durumda ε= = − = −400 = −400verilenleri−6yerine yazarsak, ∆Φ ∆t­2. . .Φ 2∆−t Φ1 . ­5 0 − 61⋅ 10 . 400 volt bulunur. ε == −400 = −10 ­−N 4 10 = 0,4 0,2 0,6= ­ 192 1 50 ∆t ∆t Burada (­) işareti indüksiyon emk’sinin Lenz Kanunu’na 50 uyduğunu göstermektedir. Yalnızca büyüklük dikkate alındığında Φ − Φ 0 6 ∆Φ − ⋅ 10 −6 1 ε= N .10­5= −400 = −400 = −192 volt olur.2 1 ∆t ∆t 50 Problem Çözelim Problem durumu Kaan, gece karanlığında bisiklete binerken bisiklet dinamosunun yaydığı ışığın yetersiz olduğunu fark eder. Bu duruma bir çözüm bulmak ister. Kaan’a bu konuda yardımcı olabilir misiniz? Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Bu problemde aşağıdaki değişkenleri belirleyiniz. Bağımlı değişkenler :………………………………………... Bağımsız değişkenler :……………………………………… Kontrol edilebilir değişkenler :……………………………… 2. Problemi nasıl çözeceğinizi ayrıntılı olarak anlatınız. Manyetik akı değişiminin kapalı devrelerde elektrik akımı oluşturduğunu öğrendiniz. Radyo yayınlarının alınmasında da manyetik akı değişimi rol oynar. Radyo vericilerinin oluşturduğu elektromanyetik dalganın yapısındaki değişken manyetik alan radyo alıcısının anteninde akım oluşmasını sağlar. Böylece radyo vericisindeki değişken akım, elektromanyetik dalga yardımıyla radyo alıcısı anteninde oluşturulmuş olur. 197 3. Ünite Manyetik alan içerisindeki iletken çerçeve ve bobinde oluşan akı değişiminin indüksiyon emk’si oluşturduğunu bunun sonucunda da indüksiyon akımı oluştuğunu öğrendik. Şimdi selenoidden (bobin) geçen akım şiddeti değişirse neler olacağını görelim. Şekildeki devrede K anahtarı kapatıldığında devredeki akım şiddeti küçük bir zaman aralığında sıfırdan belli bir değere ulaşır. Aynı durum manyetik alan şiddeti için de geçerlidir. Bu durumda ∆Ф kadar manyetik akı değişimi olur. Manyetik akı değişimi de Faraday’ın indüksiyon kuralları gereği, devrede emk oluşmasını sağlar. Buna öz indüksiyon emk denir. Öz indüksiyon emk’si kendini oluşturan akımın değişim hızı ∆i/∆t ile orantılıdır. Öz indüksiyon emk’sine bağlı olarak oluşan öz indüksiyon akımı, anahtar kapatıldığında artan devre akımını azaltacak yönde, anahtar açıldığında azalan devre akımını arttırıcı yönde oluşur. Başka bir ifadeyle, akım artma şeklindeyse öz indüksiyon akımı ona zıt yönde; akım, azalma şeklindeyse öz indüksiyon akımı onunla aynı yönde oluşur. Şimdi, öğrendiklerimizi şekille ifade edelim. Anahtar kapatılınca akımın zamanla değişim eğrisi Bu esnada selenoitte oluşan öz indüksiyon akımı 198 Anahtar açılınca akımın zamanla değişim eğrisi Bu esnada selenoitte oluşan öz indüksiyon akımı Manyetizma Selenoide verilen akımın maksimum değerine ulaşma süresi ı ∆t, selenoitteki akımın sıfır olma süresi ∆t den daha büyüktür. İki bobini karşılıklı yerleştirerek bir tanesinden geçen akım şiddetini değiştirelim, diğer bobinin durumunu inceleyelim. ‟a” devresinde akım, reosta ile azaltılıp artırılabilir. Akım arttığında manyetik akı da artacaktır. ‟b” devresindeki bobin ise Lenz Kanunu’na göre artan bu akıyı azaltıcı yönde manyetik akı oluşturmak için bir indüksiyon akımı meydana getirecektir. Bu akım 2 yönünde olacaktır. ‟a” devresindeki akım şiddeti azaltılırsa azalan manyetik akıyı artıracak şekilde ‟b” devresinde 1 yönünde indüksiyon akımı oluşacaktır. Karşılıklı indükleme olayı; bir devredeki akım değişiminden kaynaklanan manyetik akı değişiminden başka bir devrenin indüksiyon emk’si oluşturmasıdır. Kapalı devrelerden geçen manyetik akı değişiminin sonuçlarını görmek için yaptığımız etkinlikte, mıknatıs ve bobinin sabit olduğu durumda devrede emk ve akım oluşmamıştır. Bobin veya mıknatıstan birinin hareket etmesi hâlinde devrede emk ve akım oluşmuştur. Bunun nedeni kapalı devreden geçen manyetik akının değişmesidir. Yani manyetik akının varlığı emk ve akım oluşturmaz. emk ve akımın oluşması için manyetik akının değişken olması gerekir. Manyetik akı değişiminin indüksiyon akımını nasıl oluşturduğu irdelendiğinde manyetik akı değişimi sonucu teldeki elektronlara kuvvet etkidiği görülür. Elektromanyetik kuvvet adı verilen bu kuvvet, elektronların hareketine neden olur. İletken kapalı bir devre oluşturuyorsa elektron hareketi süreklilik arz eder. Şayet kapalı devre oluşturmuyorsa elektronlar iletkenin bir ucunda birikir. İletkenin diğer ucunda ise ‟+” yük fazlalığı oluşur. ‟+” ve ‟­” yüklerin iletkenin farklı uçlarında birikmesi sonucu oluşan elektrik alan, elektronlara bir kuvvet uygular. Bu kuvvet elektromanyetik kuvvete zıt yönde olur. Her iki kuvvetin büyüklüğü eşitlendiğinde elektronların hareketi durur. Bu durumda indüksiyon emk’si oluşmasına karşın indüksiyon akımı oluşmaz. Bu indüksiyon emk’sinin sadece kapalı devrelerde oluşmadığını gösterir. Onuncu sınıfta elektriksel alanın bu ünitede ise manyetik alanın ne olduğunu ve kaynağını öğrendik. Bu alanlar arasında benzerlikler ve farklılıklar mevcuttur. Bu alanların birbiriyle ilişkisi 199 3. Ünite ve madde ile etkileşimi söz konusudur. Elektriksel ve manyetik alan arasındaki bağlantıyı İskoçyalı Teorik Fizikçi James Clark Maxwell (Ceyms Klark Maksvel) dört yasa kullanarak kurmuştur. Bu yasalar; 1. Durgun yüklerle ilgili Gauss (Gaus) Yasası 2. Hareketli yüklerle ilgili Gauss Yasası 3. Değişken manyetik alanlarla ilgili Faraday Yasası 4. Manyetik dolanımla ilgili Ampere (Amper) Yasası’dır. 1. Durgun yüklerle ilgili Gauss Yasası : Durgun yük, etrafında elektriksel alan oluşturur. Yükler arasındaki etkileşim bu alanla sağlanır. Durgun yükün etrafı kapalı bir iletken yüzeyle kuşatıldığında yüzey dışında alan oluşmasının nedeni, yüzey dışında kalan yüktür. Michael Faraday (1791–1867) Klor gazını sıvılaştırmayı 2. Hareketli yüklerle ilgili Gauss Yasası: Manyetik alan çizgilerinin başlangıç ve bitiş noktası yoktur. Manyetik alanın kaynağı, elektrik alanın kaynağı gibi sadece yük değildir. Bir mıknatısın N veya S kutbu tek başına manyetik alan oluşturmaz. Manyetik alanın oluşması için her iki kutba ihtiyaç vardır. Hareketli yükler de manyetik alan oluşturur. başaran ve elektrik motorunu icat eden bilim adamıdır. Faraday, elektromanyetik indüklemeyi ve manyetik alanın ışığın kutuplanma 3. Değişken manyetik alanlarla ilgili Faraday Yasası: Değişken manyetik alanlar, elektriksel alan oluşmasına neden olur. düzlemini döndürdüğünü buldu. Ayrıca elektrolizin temel ilkelerini belirledi. 200 4. Manyetik dolanımla ilgili Ampere Yasası: Elektrik akımlarının bulunduğu bölgede manyetik alan şiddeti vektörünün bir kapalı eğri boyunca toplamı, bu kapalı eğri içerisinden geçen akımların cebirsel toplamı ile orantılıdır. Maxwell, bu yasaları “Değişken manyetik alan, elektriksel alan oluşumuna; değişken elektriksel alan ise manyetik alan oluşumuna neden olur.” şeklinde ifade etmiştir. Böylece yukarıda belirttiğimiz ilişki kurulmuş olur. Manyetizma BİSİKLET DİNAMOSU Bisiklet dinamosu, bisikletin tekerleğine bağlanır. Tekerleğin dönmeye başlaması ile de elektrik enerjisi üretmeye başlar. Ancak, üretebileceği bu enerji sınırlıdır. Bisiklet dinamosunun yapısı incelendiğinde dinamonun, manyetik alan oluşturmaya yarayan doğal mıknatıstan ve sarımlardan oluştuğu görülür. Bu yapı, basit bir jeneratördür. Bu kitap için düzenlenmiştir. Hidrolik santrallerdeki jeneratörlerin alternatif akım, bisiklet dinamolarının ise doğru akım ürettikleri bilinmektedir. Sizce bu farklılık nereden kaynaklanmaktadır? Jeneratörler santralin sağladığı mekanik enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürür. Peki, jeneratöre elektrik enerjisi verilirse mekanik enerji elde edilebilir mi? Bu soruları cevaplayabilmek için etkinlik yapalım. 13. Etkinlik Bisiklet Dinamosuna Pil Bağlayalım çler e Gere Araç v mosu let dina ● Bisik pil voltluk ● 1,5 ları tı kablo n la ğ a ●B atağı ● Pil y r Anahta ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. İki pili pil yatağına seri bağlı olacak şekilde yerleştiriniz ve devreye bir anahtar koyunuz. 3. Pilin uç kısımlarını bisiklet dinamosunun uçlarına bağlayarak resimdeki düzeneği kurunuz. 4. Devredeki anahtarı kapatmadan önce dinamo milinin dönüp dönmeyeceğine dair öngörüde bulununuz. 5. Dinamoya elektrik enerjisi vererek dinamo milini gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Öngörünüzle gözleminiz arasında fark var mıdır? Varsa nereden kaynaklanmaktadır? 2. Bisiklet dinamosuna elektrik enerjisi verdiğinizde mil döndü mü? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 201 3. Ünite Elektrik jeneratörlerinin mekanik enerjiyi elektrik enerjisine nasıl dönüştürdüğünü anlamak için alternatif akım jeneratörünü inceleyelim. Fırça 202 Basit yapısı yukarıda görülen alternatif akım jeneratörlerinde amaç, mili döndürmektir. Elektrik santralleri bu işi, yapılarına göre değişik yollarla yapar. Bunları dokuzuncu sınıf fizik derslerinde öğrenmiştiniz. Milin dönmesine bağlı olarak dönen halkada manyetik akı değişimi olur. Bu durumda Faraday Yasaları gereği indüksiyon emk’si oluşur. Halkanın uçları, halka ile dönen çember şeklindeki toplayıcı yüzüklere bağlıdır. Oluşan emk, toplayıcı yüzüklere değen fırçalar yardımıyla devreye verilir. Elektrik enerjisi üretimindeki temel sorun jenaratör milinin döndürülmesidir. Jenaratör, milini döndüren enerjinin formunu değiştirir. Jenaratörün milini döndürmede yararlanılan enerji kaynaklardan biri, barajlarda biriktirilen suyun potansiyel enerjisidir. Su, yüksekten düşerken suyun yer çekimi potansiyel enerjisi önce kinetik enerjiye dönüşür. Daha sonra türbinin çarklarına çarpan suyun kinetik enerjisi, türbine bağlı mili dönrürerek eletkrik enerjisine dönüşür. Elektrik enerjisi küçük çaplı kullanımlar hariç depo edilemez. Ancak, suyun depo edilmesiyle dolaylı olarak elektrik enerjisi de depo edilebilir. Şimdi, doğru akım jeneratörünü inceleyelim. Arabaların akümülatörlerini şarj etmede kullanılan jeneratörler buna örnektir. Bu jeneratörün toplayıcı yüzükler dışındaki yapısı alternatif akım jeneratörleri ile aynıdır. Doğru akım jeneratörlerinde toplayıcı yüzüklerin rolleri her yarım devirde bir değişir. Böylece devreye sürekli aynı yönde akım verilir. Manyetizma Doğru akım jeneratöründe ampul yerine pil bağlanacak olursa manyetik alanda akım geçen tele etkiyen kuvvetin kazandırdığı torkla halka döner. Dönen halkada Faraday Yasaları gereği, ters emk oluştuğundan devre akımı engellenir. Motor bir iş yapıyorsa devir sayısı düşer. Bu durumda, oluşan ters emk küçülür. Dolayısıyla kaynaktan daha çok enerji çekilir. Şayet motor frenlenerek durdurulursa devreden çekilen enerjinin daha da artması ile motor yanabilir. Bisiklet dinamosunun basit bir jeneratör olduğunu ve DC (doğru akım) ürettiğini, jeneratörün ürettiği akımın ise AC (dalgalı akım) olduğunu öğrendik. Buna göre bisiklet dinamosunu jeneratörlerden farklı kılan Faraday Yasaları gereği oluşan emk’nin dış devreye veriliş şeklidir. Dinamolar, dış devreye verdikleri emk ile beslenecek olursa elektrik motoruna dönüşürler. Doğru akım jeneratörünün toplayıcı fırçaları Tartışalım Elektrik enerjisi küçük çaplı kullanımlar hariç depo edilemez. Ancak barajlarda su depolamak suretiyle dolaylı olarak depo edilebilir. Bu anlamda elektrik enerjisini bilinçli bir şekilde tüketmek için neler yapılabilir? Tartışınız. 203 3. ÜNİTE SORULARI A. Aşağıdaki ifadelerde noktalı yerleri tabloda verilen kelime ve kelime gruplarıyla anlamlı biçimde tamamlayınız. jeneratör manyetik akı kuvvet manyetik geçirgenlikleri pusula akım şiddeti manyetik alan Lenz Tesla 1. İletken telden akım geçirilince yakınındaki ……………………….... sapar. 2. Üzerinden akım geçen iki iletken tel birbirine ……………………….... uygular. 3. Mili döndürüldüğünde akım veren düzenekler ……………………….... olarak adlandırılır. 4. Maddelerin ……………………….... birbirinden farklıdır. 5. Manyetik alan içindeki çerçevenin döndürülmesi ……………………….... değişimine neden olur. 6. Manyetik iki kutup birbirine ……………………….... sayesinde kuvvet uygular. 7. İndüksiyon akımının yönü ……………………….... Kanunu ile belirlenir. B. Aşağıda ‟Tanılayıcı dallanmış ağaç” yöntemine uygun bir etkinlik verilmiştir. Bu cümlelerin doğru olanlarını ‟D”, yanlış olanlarını ‟Y” ile belirleyip ilgili ok yönünde ilerleyiniz. Her doğru kararınız size 5 puan kazandıracak ve bir sonraki aşamayı etkileyecektir. Vereceğiniz cevaplarla farklı yollardan sekiz ayrı çıkışa ulaşabilirsiniz. En çok puan alacağınız çıkışı bulunuz. C. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Bir alanın elektrik veya manyetik alan olduğu, yüklü parçacıklar kullanılarak anlaşılabilir mi? Açıklayınız. 2. Manyetik alan içine konan ve üzerinden akım geçen bir çerçevenin, ekseni etrafında dönmesi mümkün mü? Açıklayınız. 204 → → 3. Şekildeki B ve E alanlarının bulunduğu bölgeye giren + q yüklü tanecik, hangi hareketleri yapabilir? 4. Şekildeki kangal ve tel çerçeve sayfa düzlemine diktir. Kangaldan şekildeki yönde akım geçirilip çerçeve v hızı ile hareket ettirilirse üzerinde akım oluşur mu? Şayet oluşursa bu akım hangi yöndedir? Nedenleriyle açıklayınız. Ç. Aşağıda verilenlerden hareketle doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. Üzerinden 5 A şiddetinde akım geçen 0,2 m boyunda şekildeki gibi bir selenoidin içine eksen doğrultusunda giren elektron 20 m/s’lik hıza sahiptir. Buna göre elektron “O” noktasından kaç metre sapar (Elektronun ağırlığını ihmal ediniz.)? A) 0 B) 0,5 C) 0,8 D) 1 E) 1,2 205 2. Üzerinden i1 = 5 A şiddetinde akım geçen 1 numaralı tel, yatay şekilde sabittir. Bu tele paralel ve 0,2 m uzaklıkta üzerinden i2 = 10 A şiddetinde akım geçen telin uzunluğu 1 metredir. Bu telin hareketsiz kalması için hangi yönde kaç N’luk kuvvete ihtiyaç vardır (Telin ağırlığını ihmal ediniz, K=10-7 Tm/A alınız.)? A) Sola 4 B) Aşağı 5.10­5 . ­5 D) Yukarı 3.10­2 C) Yukarı 5 10 E) Sağa 5 3. Kenar uzunluğu 4 m olan karenin köşelerine kare düzlemine dik olarak dört düz iletken tel yerleştirilmiştir. İletkenlerden geçen akım şiddetleri sıra ile 4, 4, 2 ve 2A’dir. Buna göre karenin merkezinde oluşan manyetik alan şiddeti kaç Tesla’dır (K = 10-7 Tm/A)? B) 4.10­5 A) 4.10-7 . -7 D) 2 10 E) 4 C) 10­5 4. Yanda verilen dikdörtgen şeklindeki devreden 10 A şiddetinde akım geçmektedir. Çerçeve 3 Tesla’lık manyetik alanda olduğuna göre dönme torku kaç Nm’dir? A) 9.10-4 B) 4.10-3 C) 2.10­2 . ­2 E) 0,9 D) 9 10 206 i = 10 A 5. 1. Konum 2. Konum Yüzey alanı 0,5 m2 olan çerçeve şiddeti 20 Teslalık manyetik alanda 2 s’de 1 konumundan 2 konumuna geliyor. İletkenin direnci 2 Ω olduğuna göre üzerinden geçen akım şiddeti kaç A’dir? A) 5/2 B) 3 C) 7/2 D) 4 E) 9/2 6. Şiddeti 10 Tesla olan bir manyetik alandaki jeneratörün bir sarımının yüzey alanı 0,2 m2dir. Yatay konumdan harekete geçen sarım 1 s’de 30° döndürülüyor. Bu sarımda oluşan indüksiyon emk’si kaç volttur (sin 30° = cos 60° = 1/2)? A) 0,5 B) 1 C) 1,5 D) 2 E) 2,5 D. Aşağıdaki ifadelerin doğru olanlarının karşısına ‟D” yanlış olanlarının karşısına ‟Y” yazınız. 1. Manyetik iki kutbun birbirine uyguladığı kuvvet temas gerektiren kuvvettir. ( ) 2. Üzerlerinden aynı yönlü akım geçen ve paralel şekilde bulunan iki iletken tel birbirini çeker. ( ) 3. Manyetik alan hareket hâlindeki her parçacığa kuvvet uygular. ( ) 4. Dünya’nın manyetik ve coğrafi kutupları çakışıktır. ( ) 5. Dünya’nın manyetik kutbu zamanla yer değiştirir. ( ) 6. Jeneratörler “Manyetik akı değişimi, akım oluşumuna neden olur.” ilkesine göre çalışır. ( ) 7. Manyetik akı, değişime uğradığında oluşan akım sürekli aynı yönlüdür. ( ) 207 E. Aşağıda verilen kavram haritasını inceleyerek boş bırakılan kutuları verilen kavramlardan hareketle doldurunuz. Manyetik alan şiddeti Zaman İletkenin kalınlığı Yüzeyin alanı 208 İndüksiyon akımı Yüzeyin normali ile manyetik alan arasındaki açının kosinüsü MODERN FİZİK 4.ÜNİTE KONULAR .TERMALKAMERALAR .OTOMATİKKAPILAR .BİLGİSAYARLITOMOGRAFİ(BT) .TARAMALIELEKTRONMİKROSKOPU .HOLOGRAM Bu ünitede; Işığıntanecikliözelliğiniinceleyerekkaracisimışıması,fotoelektrikolayveCompton Olayı’nıaçıklayacağız.Kütlesivemomentumuolancisimlerindalgaözelliğigösterdiğini öğreneceğiz.Atomunyapısıileilgiliolarakelektronlarınözelliklerini,RutherfordDeneyi’ni ve Bohr Atom Modeli’ni inceleyip Heisenberg Belirsizlik İlkesi’ni açıklayacağız. Ayrıca lazerışınlarınınnasıloluştuğunuirdeleyeceğiz. Modern Fizik TERMALKAMERALAR Günümüzde görüntüleme alanında birçok teknoloji kullanılmaktadır. Kızılötesi görüntüleme yapan termal kameralar bunlardan biridir. Bu kameralar, elektromanyetik spektrumun kızılötesi bölümündeki elektromanyetik ışınımı (yaklaşık 900 14000 nm veya 0,9 - 14 µm) tespit eder ve bu ışınımdan resimler oluşturur. Her cisimden sıcaklığına göre farklı ışınım salındığından termal kameralar cisimlerin, görünür aydınlatma olmadan görünebilmesini sağlar. Sıcak cisimler, termal kamera tarafından görüntülendiklerinde daha soğuk arka planlara göre daha çok göze çarpar. Bu nedenle insanlar ve sıcakkanlı hayvanlar gündüz veya gece termal kameralar tarafından rahatlıkla görülebilir. Termal görüntüleme, pek çok alanda kullanılmaktadır. Örneğin, itfaiyeciler duman içinde kalan insanları bulmak ve yangının merkezini tespit etmek için kullanılan güç hatları bakım teknisyenle aşırı ısınmış bağlantıları ve parçaları bulup olası tehlikeleri engellemek için termal görüntülemeyi kullanır. İnşaat teknisyenleri ise bu teknolojiyi termal yalıtımda sorun olan yerlerde, ısıtma, soğutma veya iklimlendirmenin verimliliğini artırmada kullanırlar. Ayrıca, sürücüye yardımcı olması amacıyla bazı lüks arabalarda da termal görüntülemeden faydalanılmıştır. Termal kameralarda yer alan kızılötesi görüntüleyiciler, kızılötesi dalga boyundaki enerjiyi video ekranında görünür duruma getirir. Sıcaklığı sıfır Kelvin’in üzerindeki tüm cisimler kızılötesi enerji yayar. Bu nedenle tüm objeleri görebilir. Bununla birlikte birçok ısıl görüntüleyici, sadece -50 °C’tan daha sıcak cisimleri algılayabilir. 211 4. Ünite Isıl ışınımın spektrumu ve miktarı cismin yüzey sıcaklığına bağlıdır. Bu durum, termal kameranın bir cismin yüzey sıcaklığını görüntülemesini mümkün kılar. Bununla birlikte diğer etkiler, bu teknikle elde edilen verilerin doğruluğunu olumsuz etkiler. Örneğin, ışınım sadece cismin sıcaklığına bağlı değildir. Aynı zamanda cismin ışığı salma gücüne de bağlıdır. Ayrıca, etraftaki cisimlerden gelen ışınım, görüntülenen cisimden yansır ve görüntülenen cismin ışınımıyla yansıyan ışınım atmosferin soğurmasından da etkilenir. Bu kitap için düzenlenmiştir. Termal görüntüleme teknolojisinin bilimsel temelini kara cisim ışıması oluşturmaktadır. Kara cisim ışıması nedir? Etkinlikle öğrenelim. 1. Etkinlik Metalin Renk Değiştirmesi çler eGere Araçv ı to ocağ ● İspir cm) tel (20 ır çası k a B ● ma par la ğ a b t de ıskacı ● Bir a nzen k u b t e d ● Bir a uğu tek çub ● Des yak tara● Üça retmen ğ Ö ( k ma cek.) ● Çak in edile m te n fında er Süreölç ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Bakır teli ısıtınız. 3. Isıtılan telde meydana gelen renk değişikliklerini aralıklarla gözlemleyerek aşağıdaki çizelgeye kaydediniz. 4. Elde ettiğiniz sonuçları diğer grupların sonuçları ile karşılaştırınız. Zaman 3. dk 6. dk 9. dk 12. dk 15. dk 18. dk 25. dk Renk Sonuca Varalım 1. Isıtılan telde gözlemlediğiniz renkler onuncu sınıf kimya dersinde öğrendiğiniz elektromanyetik spektrumun hangi bölgesinde yer almaktadır? 2. Gözlemlediğiniz renkler elektromanyetik spektrumda belirli bir sırada mıdır? 3. Renklerin dizilimi sizce ne anlama gelmektedir? Tartışınız. 212 Modern Fizik Araştıralım Engerek yılanının, karanlık ortamlarda bile avını rahatlıkla bulabildiği bilinmektedir. Bu yılanının avlarını nasıl bulduğunu araştırınız. Araştırma sonuçlarınızı sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. 1900’lü yılların başında, fizikteki temel sorunların başında ısıtılan bir metalin nasıl ve neden ışıma yaptığı gelmekteydi. Herhangi bir metali sürekli ısıtırsanız metal önce kızarır, sıcaklığı arttıkça da rengi beyaza doğru kayar. Maddelerin yaptığı bu ışımanın karakteristiği klasik fizik yaklaşımları ile tam olarak açıklanamamaktadır. Çünkü yüksek frekanslara doğru gidildikçe ışımanın enerjisi sonsuz olmakta ve bu durum deneysel verilerle uyuşmamaktadır. Fizikçiler bu sorunu daha kolay çözebilmek için ideal bir soğurucu kullanılması durumunda ne olacağını düşündüler. Buradaki ideal soğurucu, üzerine düşen tüm ışığı soğuran veya yayan kara cisim’dir. Kara cisim, üzerine düşen bütün ışınları soğuran, hiçbir ışını yansıtmadığı veya geçirmediği için de siyah görünen bir cisimdir. Yandaki şekildeki gibi üzerinde delik bulunan içi oyuk bir cisim, kara cisim için iyi bir modellemedir. Burada cisimden yayınlanan ışıma yanlızca oyuk duvarlarının sıcaklığına bağlıdır. Fakat unutulmamalıdır ki bu tanıma uyan gerçek bir cisim yoktur. Üç sıcaklık derecesi için kara cisim ışıma şiddetinin dalga boyu ile değişimi Yukarıda kara cisim ışıma enerjisinin deneysel olarak sıcaklık ve dalga boyu ile nasıl değiştiği gösterilmektedir. Eğrinin alt kısmı yayınlanan ışıma miktarıdır. Cismin sıcaklığı arttıkça iki belirgin sonuç ortaya çıkmaktadır. Bunlardan ilki, dağılımın tepe noktasının, sıcaklık artışı ile daha kısa dalga boylarına kaymasıdır. Başka bir ifadeyle cismin sıcaklığı arttıkça yayınlanan 213 4. Ünite ışıma enerjisinin dalga boyu, elektromanyetik spektrumda kızıl ötesi bölgesinden mor ötesi bölgesine doğru kaymaktadır. Bu durum Wien Yer Değiştirme Yasası ile; λmak T = 2,898.10-3 K şeklinde ifade edilir. Burada; λmak : Eğrinin tepe yaptığı dalga boyunu, T : Işıma yapan cismin mutlak sıcaklık değerini ifade eder. Wien Yer Değiştirme Yasası’na göre, eğrinin tepe noktasındaki dalga boyu mutlak sıcaklık derecesi ile ters orantılıdır. Yani sıcaklık yükseldikçe tepe noktası daha küçük dalga boylarına doğru kayar. Örnek Vücut sıcaklığı 35 °C olan bir insandan salınan ışıma için en yüksek dalga boyunu ve spektrumdaki yerini bulalım. Çözüm Wien Yer Değiştirme Yasası’ndaki; λmak T = 2,898.10-3 m K eşitliğinde T değeri için 35 °C = 308 K kullanıldığında; λmak.308 = 2,898.10-3 λmak ≅ 9,4.10-6 m λmak ≅ 9,4 μm olur. Spektrumun kızıl ötesi bölgesinde olduğu için gözle görülemeyen bu ışıma, ancak termal kameralar ile görüntülenebilmektedir. Cismin sıcaklığına bağlı olarak ortaya çıkan ikinci sonuç, cismin yayınladığı toplam enerji miktarının sıcaklık ile artmasıdır. Klasik fizik yasalarının kullanılmasıyla elde edilen kara cisim ışıması dağılımı ile deneysel veriler, yüksek dalga boyları için birbiriyle uyuşurken düşük dalga boylarında uyuşmamaktadır. Ayrıca, klasik fizik yasalarına göre tüm dalga boyları için ışıma enerjilerinin toplamı sonsuz olmalıdır. Bu durum yandaki kara cisim ışımasının deneysel sonuçları olan grafikte incelendiğinde klasik fizik yasaları olarak adlandırılan eğrinin altında kalan alanın sonsuz olmasını gerektirir. Oysa bu durum, deneysel verilerle kesinlikle uyuşmamaktadır (Morötesi Felaket). Bu sorun 1900’lü yıllarda Planck (Plank) tarafından ortaya atılan yeni bir modelle çözülmüştür. Planck, kara cisim ışımasında ortaya çıkan grafikleri incelemiştir. Böyle bir grafiğin nasıl bir denklemle elde edilebileceği üzerinde araştırmalar yapmış ve soruna fizikte yeni bir çığır açacak yaklaşımla cevap bulmuştur. Işığı, klasik yaklaşımların öngördüğü şekilde yani dalga olarak değil de kuantalardan oluşmuş bir parçacık gibi düşünmüştür. Planck’a göre ışık, her bir parçacığının enerjisi hν olan enerji paketleri hâlinde uzayda ilerlemekteydi. 214 Burada; h, 6,62.10 Js değerine sahip ve Planck sabiti olarak bilinen evrensel bir sabittir. ν ise parçacığın frekansıdır. Planck’ın ortaya attığı bu yeni kurama göre, kara cismin yüzeyindeki moleküller; 1. En = nhν olarak verilen kesikli enerji değerlerine sahip olabilirler. Burada; n : Kuantum sayısı olarak verilen pozitif bir tamsayıyı, ν : Moleküllerin doğal titreşim frekansını ifade eder. 2. Moleküller, kesikli paketler hâlinde enerji yayınlar ve soğururlar. Planck’ın matematiksel olarak eksiksiz olan yeni modelinin kabul görebilmesi için deneysel olarak da desteklenmesi gerekmekteydi. Bu destek Einstein tarafından çok geçmeden sağlandı. Modern Fizik -34 MAX PLANCK (1858 - 1947) Kuantum çıkmasını ışımasının kuramının sağladı, ortaya kara spektral cisim dağılımını açıklamak için yaptığı bir girişimde "eylem kuantumu" (Planck sabiti) kavramını ortaya attı. Enerjinin kuantalaşmış doğasına ilişkin bu keşfi için 1918'de Nobel ödülünü aldı. OTOMATİKKAPILAR Başta alışveriş merkezleri olmak üzere pek çok yerde kullanılan otomatik kapılar sayesinde hayatımızın ne kadar kolaylaştığı göz ardı edilemez. Bu kapılarda kullanılan teknolojinin fizikle bağlantısı nedir? Bu soruya yanıt aramaya başlamadan önce bu teknoloji hakkında biraz daha detaylı bilgiye sahip olmamız gerekmektedir. Otomatik kapıların elektronik devrelerinde fotosel denilen devre elemanları kullanılmaktadır. Fotoseller, üzerlerine düşen ışığın şiddetiyle orantılı olarak voltaj üreten ışık algılayıcılarıdır. Bu elemanların çalışma prensibi 1887 yılında keşfedilen fotoelektrik olayına dayanır. Fotoelektrik olayların cereyan ettiği elemanların hepsi fotosel olarak bilinir. Bu kitap için düzenlenmiştir. Araştıralım Bazı lüks otomobillerde bulunan far sensörlerini ve ışığa duyarlı sokak aydınlatma sistemlerinde kullanılan teknolojiyi araştırınız. Araştırma sonuçlarını arkadaşlarınızla paylaşınız. 215 4. Ünite On dokuzuncu yüzyıl sonlarında Hertz (Herts) tarafından keşfedilen fotoelektrik olay zamanla Planck tarafından geliştirilmiş ve tam olarak Einstein tarafından açıklanmıştır. Einstein fotoelektrik olayın açıklanmasına yaptığı katkılardan dolayı 1921 yılında Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştür. Alman Fizikçi Hertz, radyo dalgaları ile ilgili çalışmaları sırasında elektrotlar arasında meydana gelen kıvılcım atlamalarını incelemiştir. Bu esnada deney düzeneğindeki yüklü K ve L küreleri arasında meydana gelen kıvılcım atlamasından çıkan morötesi ışığın, düzenekteki M ve N iletken küreleri arasında elektron Hertz’in deney düzeneğinin bir modeli atlamasına sebep olduğunu gözlemledi. Bu durum morötesi ışınlar nedeniyle iletkenliğin artması yani yeni elektrik yüklerinin meydana gelmesi demekti. Buradan hareketle Hertz’in öğrencisi Hallwachs (Holvaş), cıva sürülmüş bir çinko levhayı negatif yükle yükleyerek üzerine ışık düşürdü ve levhanın yükünü kaybettiğini gördü. Bu çalışmalar metal levhalar üzerine düşen ışığın metal yüzeylerden elektron kopmasına neden olduğunu gösterdi. Işığın metal yüzeylerden elektron koparması olayına fizikte fotoelektrik olay, kopan elektronlara ise fotoelektron adı verilmektedir. (-) ALBERT EINSTEIN Teorik fiziğe katkıları ve özellikle de fotoelektrik olayın formülünü keşfetmesinden dolayı 1921 yılında Nobel Fizik Ödülüne layık görülmüştür. Einstein'ın formüle ettiği fotoelektrik olay, modern fizik ve kuantum fiziği derslerinde önemli yer tutar. 216 Fotoelektrik olayın daha iyi anlaşılabilmesi için aşağıdaki soruların cevaplanması gerekir. 1. Işığın şiddeti ile kopan elektronların enerjisi arasında nasıl bir ilişki vardır? 2. Işığın rengi ile kopan elektronların enerjisi nasıl değişir? 3. Işığın rengi ve metalin cinsi elektron kopmasını nasıl etkilemektedir? 4. Işığın metal yüzeye düşmesi ile elektron kopması olayı neden anlık gerçekleşmektedir? Buradaki temel problemlerin çözümü için ışık şiddetinin, ışık enerjisinin ve ışığın metalden elektron koparma enerjisinin yeniden ele alınması gerekiyordu. Şimdi, bu kavramların yeniden nasıl ele alındığını inceleyelim. Planck, ışık enerjisinin kuanta denilen paketler hâlinde taşındığına dair görüşlerini açıkladıktan kısa bir süre sonra, 1905 yılında, Einstein ışık enerjisinin foton denilen tanecikler hâlinde yayıldığını açıkladı. Kütlesi olmayan ve ışık hızıyla hareket eden foton; etkileşimlere parçacık olarak girer fakat dalga olarak yayılır. Kütle çekiminden etkilenir. Yandaki şekildeki gibi farklı renkteki ışıkların enerjileri birbirinden farklıdır. Fotonların sahip olduğu enerji; E= h= .ν ν h.c λ şeklinde ifade edilmiştir. Işık enerjisi, ışığı oluşturan fotonların toplam enerjisidir. Işık şiddeti ise ışık kaynağından birim zamanda yayılan toplam enerjiyi ifade eder ve kaynaktan birim zamanda yayılan foton sayısı ile doğru orantılıdır. Foton enerjisi genellikle çok küçük değerlere sahip olduğu için, birim olarak joule yerine elektronvolt (eV) kullanılır ve 1 eV = 1,6 . 10-19 J’dür. Fotoelektrik olayda elektron koparma olayı bir foton ile bir elektron arasında gerçekleşir. Buradan çıkarılabilecek en önemli sonuç, bir fotonun sadece bir elektronu koparabileceğidir. Fotonların metalden elektron sökebilmeleri için öncelikle elektronları metale bağlayan kuvveti yenmeleri gerekir. Bu kuvveti, ancak belirli enerjilerle yenebilmek mümkündür. Bir elektronu metal bir yüzeyden koparabilmek için fotonun sahip olması gereken en küçük enerji miktarına bağlanma enerjisi denir ve bu enerji Eb ile gösterilir. Herhangi bir metalin bağlanma enerjisine eşit enerjili bir fotonun frekansına eşik frekansı (ν0), dalga boyuna ise eşik dalga boyu (λ0) denir. Buradan hareketle bağlanma enerjisi; = Eb h= ν0 hc λo Modern Fizik Metaller Bağlanma Enerjisi, Eb (eV) Alüminyum 4,1 Bakır 4,7 Çinko 4,3 Demir 4,5 Gümüş 4,7 Kurşun 4,1 Platinyum 6,4 Sodyum 2,5 eşitliği ile bulunur. Bağlanma enerjisi bazı kaynaklarda φ ile gösterilmekte ve iş fonksiyonu olarak adlandırılmaktadır. Herhangi bir foton bir metal yüzeyden ancak bağlanma enerjisine eşit ya da bu enerjiden büyük enerji değerine sahipse elektron koparabilir. Eğer bir metal üzerine düşen fotonların enerjisi bağlanma enerjisinden büyükse aradaki fark kopan elektronlara (fotoelektronlar) kinetik enerji olarak aktarılır. Bu durumu Einstein tarafından; Eν = Eb + Ek şeklinde ifade edildi. Bu eşitlik aynı zamanda; hν = hν0 + Ek eşitliği ile de ifade edilir. Buna göre; 1) ν < ν0 ise metalden elektron sökülmez. 2) ν = ν0 ise elektron sökülür fakat sökülen elektronun kinetik enerjisi sıfır olur. 3) ν > ν0 ise sökülen elektronun maksimum kinetik enerjisi Ek(mak) = h (ν-ν0) olur. 217 4. Ünite Elektronların en büyük kinetik enerji değerleri ile fotonların frekansları arasındaki ilişki Ek(mak)- ν grafiği ile belirtilirse yandaki şekildeki gibi bir grafik elde edilir. Bu grafik incelendiğinde grafiğin eğiminin = tan α Bazı metaller için Ek(mak) - ν0 grafikleri Ek ( mak ) = h planck sabitine eşit olduğu (ν −ν 0 ) görülmektedir. Yandaki grafiğin enerji eksenini kestiği nokta, metalin bağlanma enerjisini; frekans eksenini kestiği nokta ise eşik frekansını vermektedir. Burada her metal için çizilecek grafik aynı eğimdedir. Sadece Eb ve ν0 değerleri birbirinden farklı olacaktır. Örnek Sodyum metali için eşik frekansı ve eşik dalga boyu nedir? Çözüm Bağlanma enerjisi ile ilgili eşitlik; Eb = hν0 olarak verilmişti. Ek (mak) - ν0 grafiğinin eğiminin h olduğu da bilinmektedir. Burada verilenler yerine yazılırsa; h = Eb / ν0 dan ν0 = Eb / h olur. Yandaki grafikte sodyum metali için bağlanma enerjisi değerinin 2,5 eV olduğu görülmektedir. Gerekli dönüşümler ve hesaplamalar yapıldığında; 2, 5 ⋅ 1, 6 ⋅ 10−19 ν0 = 6, 62 ⋅ 10−34 = ν 0 0, 604 ⋅ 1015 s−1 olur. ν0 = c / λ0 dan λ0 = c / ν0 a ulaşılıp gerekli ifadeler yerine konulursa eşik dalga boyu; 3 ⋅108 λ0 = 0,604 ⋅1015 λ 0 = 4,97 ⋅10−7 = 4970 Å olarak elde edilir. Fotoelektrik devrenin basit bir gösterimi 218 Buraya kadar fotoelektrik olayla ilgili kavramları öğrendiniz. Şimdi, otomatik kapıların çalışmasında önemli bir yere sahip olan fotoelektrik devreleri yakından inceleyelim. Şekildeki gibi havası boşaltılmış bir cam tüp içerisinde bulunan üretecin negatif kutbunun bağlı olduğu katot adı verilen metal levhaya, uygun frekansta tek renkli ışık düşürüldüğünde metalden elektronlar sökülür. Sökülen elektronlar, üretecin artı kutbunun bağlı olduğu anot adı verilen kutba doğru çekilir. Anot ve katot arasında üreteç etkisiyle oluşan elektrik alan, fotoelektronların katottan anoda atlamasına yardımcı olur. Fotoelektrik devrede fotoelektronların anoda ulaşması ile oluşacak akıma fotoelektrik akım denir. Fotoelektrik devrede metal levhadan sökülen ve anoda birim zamanda ulaşan elektron sayısını etkileyen tüm değişkenler, fotoelektrik akımı da etkiler. Fotoelektrik akımı etkileyen değişkenler üç başlık altında toplanabilir. 1. Işık Şiddeti: Katot levha üzerine düşen ışığın şiddetinin artırılması, levhaya düşen foton sayısının artmasına neden olur ve kopan elektronların sayısı fotoelektrik akımını artırır. Modern Fizik Katot ve Anot Arasında Oluşan Elektrik Alan 2. Metal Levhanın Yüzey Alanı: Işığın düştüğü levhanın yüzey alanının artması levhaya düşen ışığı artırır. Bu da kopan elektron sayısının dolayısıyla fotoelektrik akımın artmasına neden olur. Yüzey alanının azalması ise fotoelektrik akımın azalması anlamına gelir. 3. Levhalar Arasındaki Potansiyel Fark: Fotoselin uçları arasındaki potansiyel farkın artması katot ile anot levhalar arasındaki elektrik alanı artırır. Metal levhadan koparak anoda ulaşamayan elektronlar bu elektrik alanın yardımıyla anoda ulaştığından elektrik alanın büyüklüğünün artması fotoelektrik akımı artırır. Burada en önemli nokta fotoelektrik akımın anoda birim zamanda ulaşan elektron sayısı ile orantılı olmasıdır. Dolayısıyla fotoelektrik akım ancak belirli bir değere kadar artırılabilir. Katot ve anot arasındaki potansiyel fark sıfır yapılırsa fotoelektrik akım oluşabilmesi için metale düşen fotonların enerjisinin bağlanma enerjisinden büyük olması gerekir. Çünkü fotoelektronların anoda ulaşmasına yardımcı olan elektrik alan ortadan kalkacak ve fotoelektronlar kendi enerjileri ile anoda ulaşacaklardır. Eğer yandaki şekildeki gibi fotoelektrik devrede üretecin kutupları ters bağlanırsa potansiyel farkın belirli bir değerinden sonra fotoelektronları yavaşlatıp fotoelektrik akımı kesebilir. Fotoelektrik akımın kesildiği bu potansiyel fark değerine kesme potansiyeli (VK) denir. Fotoelektrik devrede üretecin kutuplarının ters bağlanması katot ve anot arasında oluşan elektrik alanın yön değiştirmesine neden olur. Elektrik alan içerisinde negatif yüklere etkiyen kuvvetin elektrik alana zıt yönde olduğunu onuncu sınıfta öğrenmiştiniz. Eğer fotoelektronlara etkiyen elektriksel kuvvet onların karşı levhaya ulaşmasını engelleyecek büyüklükteyse oluşan akım kesilir. Herhangi bir yükün, iki levha arasında oluşan elektrik alan içerisinde ilerlerken kazandığı ya da kaybettiği enerji W = F d’ den hareketle F yerine q E yazılarak q E d ile hesaplanır. Burada; Işığın metal levhadan söktüğü elektronlara, levhalar arasındaki elektriksel alan kuvvet uygular ve geri çeker. → E → Fe eˉ 219 4. Ünite q : Yükün değerini, E : Levhalar arasındaki elektrik alanı, d : Levhalar arası uzaklığı ifade eder. Levhalar arasındaki potansiyel fark VK olmak üzere elektrik alanı ifade eden E yerine VK/d, q yerine ise elektronun yükü e yazılırsa enerji; eVK olur. Bu enerji değeri en hızlı fotoelektronun kinetik enerjisine eşit olduğu takdirde bütün fotoelektronlar durdurulmuş olur ve akım kesilir. 1 2 eVK = me v mak eşitliğini Einstein’ın fotoelektrik denkleminde 2 kullanırsak; Eν = Eb + e VK olur. Bu eşitlikten çıkaracağımız sonuçlar; • Kesme potansiyeli, foton enerjisinin artması ile artar. • Kesme potansiyeli, bağlanma enerjisinin artması ile azalır, şeklindedir. Fotoelektrik devre için akımın gerilime bağlı değişim grafiği Fotoelektrik devrede, levhalar arasındaki gerilim farkı ile fotoelektrik akım arasındaki ilişkiyi daha iyi anlayabilmemiz için akım-gerilim grafiğinden faydalanabiliriz. Herhangi bir metal levha kullanılarak yapılan deneylerden elde edilen akım-gerilim grafiği yanda gösterilmiştir. Bu grafik incelenirken dikkat edilmesi gereken özellikler şunlardır: 1. Fotoselin uçları arasındaki gerilim artırıldığında akım değeri, belirli bir maksimum değere ulaşıncaya kadar artar. Bu değere ulaştıktan sonra gerilim artsa bile akım değeri değişmez. Akımın ulaşabileceği bu en büyük değere maksimum akım (imak) denir. 2. Fotoelektrik devredeki üreteç, ters bağlanıp gerilim artırıldığında akım azalmaya başlar. Potansiyel fark VK değerine ulaştığı an, akım kesilir. 220 3. Fotoselin uçları arasındaki potansiyel fark sıfır olduğunda devrede oluşan akım i0 dır. Modern Fizik Örnek Bir metal üzerine değişik frekanslarda ışık düşürüldüğünde, kopan elektronların maksimum kinetik enerjileri ile ışığın frekansı arasındaki ilişki şekildeki gibidir. Buna göre; a) Metal için eşik frekansı ve dalga boyu nedir? b) Metal için bağlanma enerjisi kaç eV’dir? Çözüm a) Grafikte de görüldüğü gibi doğrunun ν (nü) eksenini kestiği nokta eşik frekansı olan ν0 değeridir. ν0 = 6.1014 s-1 buradan; Eşik dalga boyu ise; λ0= c = ν0 3 ⋅ 108 1 = ⋅ 10 −6 6 ⋅ 1014 2 λ0 = 0,5 ⋅ 10 −6 m = 5000 Å olur. b) Bağlanma enerjisi; Eb = hν0 = 6,62.10-34.6.1014 ≈ 4.10-19 J = 2,5 eV olur. Örnek Fotoelektrik devre kullanılarak hazırlanan bir deney düzeneğinde, ışık şiddeti ve ışık enerjisinin fotoelektrik akıma etkisi incelenmektedir. Elde edilen akım-gerilim grafikleri şekillerdeki gibidir. Bu grafikleri yorumlayalım. 221 4. Ünite Çözüm 1. Grafik incelendiğinde kesme potansiyellerinin aynı, maksimum akım değerlerinin farklı olduğu görülür. Maksimum akımın farklı olması, ışık şiddetine bağlıdır. Kaynakların ışık şiddeti karşılaştırıldığında i1>i2 dir. Grafikteki kesme potansiyelleri aynı olduğundan foton enerjileri bir1. Grafik birlerine eşittir. Başka bir ifadeyle, aynı frekansta (aynı renk) ışık kullanılmıştır. 2. Grafik 2. Grafik incelendiğinde kesme potansiyellerinin ve maksimum akımların aynı olduğu görülür. O hâlde her iki ışık kaynağının enerjileri ve şiddetleri aynıdır. Grafikte ışık kaynakları için i0 akımlarının farklı olması, fotosel tüpte akımı etkileyecek başka faktörlerin bulunmasıyla açıklanabilir. Örneğin, katot ile anot arasındaki uzaklığın değişmesi i0 akımını etkiler. 3. Grafik incelendiğinde kesme potansiyellerinin farklı, maksimum akım değerlerinin aynı olduğu görülmektedir. Kesme potansiyelinin kullanılan ışığın enerjisi ile doğru orantılı olduğu bilindiğine göre 1 numaralı grafik için kaynağın enerjisi E1, 2 numaralı grafik için kaynağın enerjisi E2 ise E1>E2 dir. Fo3. Grafik tonların enerjileri frekans ve dalga boyu şeklinde değerlendirilirse; ν1 >ν2 ve λ1<λ2 olduğu sonucuna ulaşılır. Maksimum akımların aynı olması ise her iki ışık kaynağının şiddetlerinin aynı olduğunu gösterir. 222 Modern Fizik BİLGİSAYARLITOMOGRAFİ(BT) Bilgisayarlı tomografi, X-ışını kullanılarak vücudun görüntülerini kesit şeklinde elde etmeyi sağlayan radyolojik teşhis yöntemidir. Bu yöntem, vücudun ince bir kesitinden (1,5-12 mm arasında değişir) X-ışını geçirilerek bu ışınlarda meydana gelen zayıflamaların detektörlerle ölçülmesi sonucunda, bilgisayar üzerinde görüntü oluşturulması temeline dayanır. BT’nin teorisi fizik profesörü Cormak (Kormak) tarafından geliştirilmiştir. Bu yöntem ilk defa beynin incelenmesinde kullanılmıştır ve adına Komputerize Aksiyel Tomografi (CAT) denilmiştir. Ülkemizde ilk defa 1975 yılında uygulanmaya başlanan bu yönteme Bilgisayarlı Beyin Tomografisi (BBT) adı verilmiştir. BT aygıtları; X-ışını kaynağı ve dedektörlerin bulunduğu tarayıcı, bilgilerin toplanıp değerlendirildiği bilgisayar ve görüntülerin yayılıp kaydedildiği görüntüleme ünitesi olmak üzere üç ana bölümden oluşur. Tarama ünitesinde bulunan röntgen tüpü ve dedektörler her taramada hastanın çevresinde birbirine bağlı olarak dönerler. X-ışını yelpaze gibi dar bir şerit şeklinde sınırlandırılmıştır. Kesitin alacağı seviye, ışıklı gösterge ile işaret edilir. Dedektörler, hastadan geçen X-ışını zayıflamasını ölçer. Kesitlerin nereden başlayıp nereye kadar devam edeceğini saptamak amacıyla incelenen bölgenin dijital bir röntgeni alınır. Bunun için incelenecek bölge hareket etmeyen tüp dedektörler arasından geçirilir. Organizmayı geçen X-ışınlarının zayıflama değeri sayısal olarak saptanır. Her pikselin bir sayısal karşılığı vardır. Bu sayılar suyun zayıflama değerini sıfır kabul eden bir ölçeğe göre düzenlenmiştir. +1000’den -1000’e kadar uzanan bu ölçeğe Hounsfield Skalası denir. 223 4. Ünite Hounsfield Skalası Suyun zayıflama değerinin sıfır olduğu bu skalada zayıflaması yüksek olan yumuşak doku ve kemik gibi yapılar skalanın pozitif tarafında; zayıflama değeri sudan düşük olan yağ ve hava gibi maddeler ise skalanın negatif tarafına dizilir. Örneğin, yumuşak dokuların yoğunluğu +40 ile +60HÜ, yağın ise -60 ile -100HÜ arasındadır. Hava -1000HÜ değerindedir. BT ile beynin doğrudan görüntülenmesi tıpta devrim yaratan bir gelişme olarak kabul edilmiştir. Bu sayede vücudun her tarafı incelenebilir, iyi huylu tümörlerin tanısı konulabilir ve tedaviye verilen cevap takip edilebilir. Ayrıca apse, iltihap ve dejeneratif değişikliklere bakılıp vücutta yer kaplayan lezyonlar belirlenebilir. Fakat farklı yapıdaki kötü huylu lezyonları BT’ye bakarak ayırmak imkânsızdır. Yağ dışında doku karakterizasyonundaki bu yetersizliği, BT’nin klinikte uygulanmasını sınırlayan en önemli etkenlerden biridir. Bu kitap için düzenlenmiştir. ARTHUR HOLLY COMPTON Kendi adı ile anılan Compton olayı keşfi ile 1927 yılında Nobel Fizik Ödülüne layık görülmüştür. Compton olayı, bir X-ışını fotonunun duran bir elektrona çarparak, enerjisinin bir kısmını elektrona aktardığı ve kendisinin dalga boyunun değiştiğini gösteren bir deneydir. 224 Elektronların metalden sökülmesi olayında, ışık enerjisinin fotonlarla metale aktarıldığını öğrendik. Einstein yaptığı çalışmalarda fotonların enerji taşımalarının yanı sıra momentuma da sahip olduğu fikrini ortaya attı. Bu durumu 1919 yılında; E ν = hν = h c/λ enerji eşitliğinden yola çıkarak fotonların sahip olduğu momentumu; p = E/c = hν/c eşitliği ile birlikte fotonun enerjisinin ışık hızına oranı olarak tanımladı. Einstein’ın bu fikri, 1923 yılında Compton (Kompton) tarafından yapılan bir deneye kadar pek fazla ilgi görmedi. Çünkü fotonun momentumunun varlığının ne anlama geldiği ve nerelerde kullanılabileceği bilinmiyordu. Compton’un yaptığı ve 1927 yılında Nobel Fizik Ödülü almasını sağlayan bu deneyin BT teknolojisine katkılarını inceleyelim. Compton’un yapmış olduğu ve Compton Olayı olarak adlandırılan deney, yüksek enerjili ışık fotonlarının atomdaki serbest elektronlara çarparak saçılması esasına dayanır. Compton olayı fotoelektrik olaya göre, ışığın tanecik özelliği hakkında daha kesin deliller sunmaktadır. Çünkü bu olay tanecikler arasındaki etkileşimin yanı sıra esnek çarpışma özelliklerini de içermektedir. Modern Fizik Saçılan foton Eˈ(λˈ, νˈ) Pˈ x - ışını fotonu E(λ, ν) P Serbest elektron Çarpışmadan önce θ φ Saçılan elektron Pe Ee Çarpışmadan sonra Compton deneyinin şematik gösterimi Deneyde dalga boyu küçük, yüksek frekanslı dolayısıyla yüksek enerjili X-ışınları, karbon elementinin serbest elektronu ile çarpışmaktadır. Deney esnasındaki çarpışmadan sonra hedefteki elektron, kinetik enerjisi Ee ve momentumu da Pe olacak şekilde φ açısı ile saçılmıştır. Compton bu deneyde gerçekleşen olayların sadece iki taneciğin çarpışması olarak değerlendirilemeyeceğini ortaya koyarak enerjinin ve momentumun korunumunun ele alınması gerektiğini vurgulamıştır. Bu durum yandaki şekilde de görülmektedir. Esnek çarpışmalarda enerji ve momentumun korunmakta olduğunu daha önce öğrenmiştiniz. Serbest elektronun enerjisi X-ışını fotonunun enerjisinden çok küçük olduğu için, serbest elektron durgun kabul edilebilir. Yüksek enerjili X-ışını fotonunun, serbest elektrona çarpmadan önce sahip olduğu enerjiyi E, frekansı ν, dalga boyunu λ ve momentumunu P olarak tanımlayalım. Aynı şekilde çarpışmadan sonra geliş doğrultusundan θ kadarlık açı ile saçılan fotonun enerjisini Eˈ, frekansını νˈ dalga boyunu λˈ ve momentumunu da Pˈ olarak gösterelim. Enerjinin korunumu ilkesinden yola çıkarak; E = Eˈ + Ee şeklindeki enerji korunum denklemini; hν = hνˈ + Ee veya hc hc = + Ee olarak yazabiliriz. l λ λ Momentumun korunumu ilkesini göz önünde bulundurduğumuzda; → → → P = Pˈ + Pe eşitliği elde edilir. Compton, matematiksel olarak elde ettiği eşitliklerin deneylerle tamamen uyuştuğunu gördü. Deneyde; saçılan fotonun dalga boyunun, saçılma açısına bağlı olduğu sonucuna ulaştı. Bunun için X-ışınlarının üç değişik açıda nasıl saçıldığını gözlemledi. Fotonun dalga boyundaki değişimin saçılma açısına bağlı olarak arttığını gördü. Elde ettiği verileri kullanarak; 225 4. Ünite ∆λ = λ l − λ = h (1 − cosθ ) me c λ 0,024 ⋅ (1 − cos θ ) ∆ = eşitliğini elde etti. Burada; me : Elektronun kütlesini, c : Işık hızını ifade eder. o h = 0,024 AÅ ise Compton dalga boyu olarak tanımlanır. me c Bilgisayarlı Tomografi teknolojisinde hedef bölgeye gönderilen X-ışınlarının bir kısmı bu bölgeden geçerken saçılmalara uğramakta ve hedef bölgenin diğer tarafına zayıflayarak geçmektedir. Bu sayede, arka tarafta bulunan dedektörler yardımı ile X-ışınlarındaki zayıflama miktarı ölçülmekte ve buna bağlı olarak görüntü oluşturulmaktadır. Compton olayı aynı zamanda ışığın tanecik modelini destekleyen en önemli deneydir. Ancak, Compton olayının sadece fotonlar ile serbest elektronlar arasındaki etkileşimi açıklamakta kullanılır. Fotonlar ile atomlara bağlı elektronlar arasındaki etkileşimi açıklamakta kullanılmaz. Dalga teorisine göre, ν frekansı ile gelip serbest elektrona çarpan foton, elektrona ν frekanslı bir titreşim yaptırır. ν frekansı ile titreşen elektron, frekansı ν den küçük olan yeni bir foton yayar ve bu foton her yönde salınabilir. Aynı zamanda dalga teorisine göre, salınan bu fotonun frekansı çarpışma süresine de bağlıdır. Fakat Compton Deneyi olayın böyle olmadığını fotonun bir tanecik gibi enerji ve momentum korunumuna uyduğunu göstermiştir. Işığın dalga modeli ile ilgili detaylı bilgiyi on ikinci sınıfta öğreneceksiniz. Performans Görevi Işık Beklenen Performans Bilişim ve İletişim Becerileri Değerlendirme Dereceli Puanlama Anahtarı Süre 1 Hafta Görev İçeriği: Işığın oluşumu, yayılması ve optik olaylarda nasıl davrandığı hakkında çok değişik fikirler ortaya atılmıştır. Bu çerçevede sizden beklenen ışığın doğasının İlk Çağdan günümüze kadar nasıl algılandığı hakkında araştırma yaparak bir performans görevi hazırlamanızdır. Hazırlık anında aşağıdaki yönerge size yardımcı olacaktır. ● Bir araştırma planı yapınız. ● Araştırma yaparken İnternet, kütüphane ve bu konuda yazılmış bilimsel makalelerden yararlanabilirsiniz. ● Araştırma sonuçlarını üç sayfayı geçmeyecek şekilde raporlaştırınız. 226 Modern Fizik Yararlandığınız kaynakları araştırıma raporunda belirtiniz. ● Araştırma sonuçlarını powerpoint sunusuna dönüştürerek arkadaşlarınıza sununuz. ● Performans göreviniz öğretmeniniz tarafından düzenlenecek olan derecelendirmeli puanlama anahtarı ile değerlendirilecektir. ● Örnek 20 Å dalga boylu X-ışını fotonlarının serbest elektronlardan saçılması deneyinde saçılma açısı; a) 0°, b) 60°, c) 90° olduğunda saçılan fotonun dalga boyu kaç Å dür? (1Å=10-10m, h/mc = 0,024 Å) Çözüm a) Saçılma açısının 0° olması, fotonun saçılmadığı anlamına gelir. Gelen foton ile saçılan fotonun dalga boyu arasındaki farkı veren eşitlikte cos 0° = 1 değeri yerine yazılırsa; h h λ (1 − cosθ ) ⇒ λ I −= (1 − 1) mc mc λ I − λ = 0 ⇒ λ I = λ = 20 Å bulunur. λ I −= λ b) cos 60° = 1/2 değeri aynı eşitlikte yerine yazılırsa 60°’lik saçılma açısı için λˈ değeri; h 1 λ 0,024 1 − (1 − cosθ ) ⇒ λ I −= mc 2 I I = 0,012 ⇒ λ= 20,012 Å olur. λ − 20 λ I −= λ 227 4. Ünite c) cos 90° = 0 için λˈ değeri; h λ 0,024 (1 − 0 ) (1 − cosθ ) ⇒ λ I −= mc I 20,024 Å olur. λ I − 20 = 0,024 ⇒ λ= λ I −= λ Örnek Bir fotonla bir elektronun etkileşmesiyle oluşan Compton saçılması deneyinde gelen foton, enerjisinin % 40’ını başlangıçta durmakta olan elektrona aktarıp saçılmaya uğruyor. Bu olayda saçılan fotonun dalga boyunun, gelen fotonun dalga boyuna oranı nedir? Çözüm Verilen değerler enerjinin korunumu denkleminde yerine yazılırsa gelen foton ile saçılan fotonun enerjileri arasındaki ilişki; = E l + Ee E 40 E 100 40 I E= E− E 100 3 E I = E şeklinde bulunur. 5 = EI + E Buradan enerji ifadeleri yerine yazılırsa dalga boyları arasındaki oran; 3 E 5 hc 3 hc = λI 5 λ λ 3 olarak hesaplanır. = λI 5 EI = 228 Parçacıkların Dalga Özellikleri Işık hakkında ileri sürülen görüşlerin genel olarak iki farklı model olarak savunulduğunu onuncu sınıf kimya derslerinde öğrenmiştiniz. Bu modellerden ilki ışığın sadece dalga özelliği gösterdiği yönünde iken ikincisi, ışığın tamamen taneciklerden oluştuğu yönündeydi. Optik olayların açıklanmasında bu iki modelin tek başına yetersiz kalması fizikçileri yeni bir model arayışına yöneltmiştir. Dalga ve tanecik özelliğinin birlikte ele alınabileceği fikrinden hareketle de Broglie (De Brogli) başta olmak üzere Heisenberg (Haysenberg) ve Schrödinger (Şirödinger) gibi pek çok fizikçi çalışma yapmıştır. Bu çalışmaların temelinde maddelerin tanecik ve dalga özelliğini birleştirmek yatmaktadır. Bu sayede dalga mekaniği adı verilen fizik biliminin yeni bir çalışma alanı ortaya çıkmış ve Broglie bu alanda yaptığı çalışmalarla 1929 yılında Nobel ödülüne layık görülmüşür. Broglie elektronların dalga özellikleri üzerinde çalışma yapıp elde ettiği sonuçları tüm tanecikli yapılar için genellemiştir. Onuncu sınıf kimya derslerinde öğrendiğiniz gibi de Broglie fotonun dalga boyunu hesaplayabilmek için Planck ve Einstein’a ait enerji eşitliklerini birleştirerek; E0 = hν Modern Fizik PRENS LOUIS VICTOR DE BROGLIE Kütleli cisimlerin, elektronun, dalga karakteri keşfetmesinden örneğin hızlandırıldığında kazanmasını dolayı 1929 yılında Nobel Fizik Ödülünelayık görülmüştür. E0 = mc2 hν = mc2 şeklinde bir eşitlik oluşturmuştur. Burada, frekans yerine ν = c/λ yazarak hc/λ = mc2 eşitliğini elde etmiş ve gerekli sadeleştirmeleri yaparak; λ = h/mc sonucuna ulaşmıştır. Bu eşitlik bize hareket eden maddesel parçacıkların dalga gibi davranabileceğini göstermektedir. Aynı eşitlik parçacığın kütlesi m, hızı v olarak ele alındığında; λ = h/p = h/mv şeklini alır. Bu eşitlik de Broglie bağıntısı olarak bilinir ve maddenin ikili doğasını açıklar. Buradan kütlesi ve momentumu olan her cisme, bir dalganın eşlik edeceği sonucuna ulaşılır. Hareketli maddesel parçacıklara eşlik eden bu dalgalara mekanik ve elektromanyetik dalgalardan farklı olarak madde dalgaları denir. 229 4. Ünite Örnek Hızı 3.105 m / s olan bir elektrona eşlik eden de Broglie dalga boyu kaç Å ’dür (h = 6,62.10-34 Js, me = 9.10-31 kg)? Çözüm Broglie dalga boyu bağıntısında verilenler yerine yazılırsa elektrona eşlik eden dalga boyu; h 6,62 ⋅ 10 −34 = −31 = 2,4 ⋅ 10 −9 m = 24 Å olur. mev 9 ⋅ 10 ⋅ 3 ⋅ 105 λ= Örnek Hızı 40 m/s olan bir araca eşlik eden de Broglie dalga boyu kaç Å ’dür (h = 6,62.10-34 Js, ma = 1,655.103 kg)? Çözüm Broglie dalga boyu bağıntısında verilenler yerine yazılırsa araca eşlik eden dalga boyu; = λ h 6,62 ⋅ 10 −34 = = 10 −38 m olur. mav 1,655 ⋅ 103 ⋅ 40 Teorik olarak her kütleye eşlik eden dalga boyu, anlamlı büyüklüklerde olmayabilir. Araç için elde ettiğimiz bu değer çekirdeğin çapından çok daha küçük bir değerdir. Pano Oluşturalım Çevrenizde hareket eden canlılara, cisimlere yani durgun kütlesi sıfırdan farklı olan tüm maddelere eşlik eden dalgalara de Broglie dalgaları denildiğini bunun aynı zamanda madde dalgaları olarak da adlandırıldığını öğrendiniz. Buradan hareketle; çevrenizdeki canlılardan (kuş, insan, balık vb.) veya cisimlerden (kamyon, bisiklet vb.) bir tanesini seçiniz (Seçtiğiniz cisim veya canlının diğer arkadaşlarınızın seçtikleriyle çakışmadığına dikkat ediniz.). ● Seçtiğiniz bu cisim veya canlının; ● Kütlesini, ● Ortalama hız büyüklüğünü bularak onlara eşlik eden de Broglie dalga boyunu hesaplayınız. ● Seçtiğiniz cisim veya canlının resmi ile yapacağınız hesaplamaları gösteren bir pano hazırlayınız. Bu panoyu okulunuzda uygun olan bir yerde sergileyiniz. 230 Modern Fizik TARAMALIELEKTRONMİKROSKOBU Bir nesneyi görebilme, nesneden gelen ışımanın dalga boyuyla sınırlı olduğundan gözün çok küçük nesneleri görebilme yeteneği sınırlıdır. Bu yeteneğin geliştirilmesi için görüntü iletimini sağlayan ışık yolları merceklerle değiştirilmiş, daha küçük ayrıntıların görülebilmesine çalışılmış ve mikroskop adı verilen optik cihazlar geliştirilmiştir. Ancak bu cihazlarda, gerek büyütme oranlarının sınırlı olması gerekse elde edilen görüntü üzerinde işlem yapma imkânının olmaması bilim insanlarının mikroskoplar dışında yeni sistemler geliştirmelerini zorunlu hâle getirmiştir. Yapılan çalışmalar sonucunda, Elektron elektronik ve optik sistemler birlikte kullatabancası nılarak büyütme oranı artırılmış, üzerinde Elektron işlem ve analizler yapılabilen görüntülerin elde ışını edildiği cihazlar geliştirilmiştir. Elektro optik Nümune prensipler çerçevesinde tasarlanmış taramalı elektron mikroskobu, bu amaca hizmet eden cihazlardan en bilinenidir. Yandaki şekildeki Projektör gibi taramalı elektron mikroskobu, elektron mercek tabancası, mercekler ve görüntüleme ekranından oluşmaktadır. Taramalı elektron Görüntüleme ekranı mikroskobunun günümüz teknolojisinde pek çok kullanım alanı mevcuttur. Bunların başında mikro elektronikte yonga üretimi, sanayinin değişik kollarında hata analizleri, biyolojik araştırmalar, tıp ve kriminal çalışmalar gelmektedir. Taramalı elektron mikroskobu 5 ile 300000 kat arası büyütme kapasitesine sahiptir. Bu mikroskop, optik (ışık) mikroskop ile elektron mikroskobuna oranla çok daha yüksek çözünürlüğe sahiptir ve çözme gücü 10nm (10-8m) mertebesindedir. Bu kitap için düzenlenmiştir. Kondansatör mercek Objektif mercek Objektif mercek apertürü Taramalı elektron mikroskobunun şematik görünüşü Taramalı elektron mikroskobu incelendiğinde, teknolojisinin bilimsel temelini elektron ve elektronların atomlarla etkileşiminin 231 4. Ünite Karıncanın taramalı elekron mikroskobundaki görüntüsü George Johnstone Stoney oluşturduğu görülmektedir. Şimdi elektronları ve atomu daha yakından tanıyalım. Atom altı parçacıklar, tarih boyunca bilim insanlarının araştırmalarına konu olmuştur. Özellikle on dokuzuncu yüzyıl sonlarına doğru yaygınlaşan, atomun yapısında onu oluşturan daha küçük parçalar olduğu düşüncesi bu araştırmalara hız kazandırmıştır. George Johnstone Stoney (Corç Conston Stoney), atomlarda elektrik yüklü birimlerin varlığından bahsetti ve bu negatif yüklü taneciklere elektron adı verilmesini önerdi. Julius Plücker (Julyus Plüker), 1859 yılında vakumlanmış tüpten elektrik akımı geçirerek yaptığı deneyler sonucunda katot ışınlarını bulmuştur. Katot ışınları elde etmek için havası iyice boşaltılmış bir cam tüpün uçlarına iki elektrot yerleştirir. Bu elektrotlara yüksek gerilim uygulandığında katot adı verilen negatif elektrottan ışınlar çıkar. Bu ışınlar negatif yüklüdür, doğrusal yol izler ve katodun karşısındaki tüp çeperlerinin ışık saçmasına sebep olur. Plücker, kullandığı mıknatıs sayesinde tüp çeperine çarpan ışık lekelerinin yerini değiştirmiştir. Ancak tüpün havasını tam boşaltamadığı için başarılı olamamıştır. On dokuzuncu yüzyıl sonlarına doğru katot ışınları ayrıntılı olarak incelenmiştir. Pek çok bilim insanının yaptığı deneyler sonucunda katot ışınlarının hızla hareket eden eksi yüklü parçacıklar olduğu ortaya çıkmış ve bu parçacıklara daha sonra Stoney’in önerdiği gibi elektron adı verilmiştir. Thomson,1896 yılında Plücker’in deneyini geliştirerek yaptığı deneyle katot ışınları üzerinde çalışmalar yapmış, bu ışınların yüklerini ve kütlelerini ölçmeye çalışmıştır. Çalışmalarında aşağıdaki gibi bir düzenek kullanmıştır. (1826-1911) Bilim terimini tarihine elektron kazandıran Hollandalı fizik profesörüdür. Yanda fotoğrafı verilen bu düzenekte, katot levhadan çıkan elektronlar anoda açılan delikten sapmaya uğramadan B noktasına ulaşır. Tüpe, elektrik alan uygulanırsa elektron alt levha tarafından itilerek A noktasına sapar. Bu sapma parçacığın yüküyle doğru orantılı, kütlesiyle ters orantılıdır. Elektriksel alana dik bir manyetik alan uygulanırsa elektronlar C noktasına sapar. Thomson, elektriksel ve manyetik alanların şiddetlerinden 232 yararlanarak katot ışınlarının (elektronun) yük/kütle (e/m) oranını 1,759.1011 C/kg olarak tespit etmiştir. 1908’de Robert Andrew Milikan (Rabırt Andre Milikan) yağ damlası deneyi ile elektronun kütlesinin ve yükünün hassas ölçümünü yapmıştır. Millikan’ın hazırladığı düzenek, bir püskürtücü (atomizer) ile yağ damlacıklarının içine püskürtüldüğü oda ve elektrik alanının bulunduğu ikinci bir odadan oluşmaktadır. Bu düzenekte yağ damlacıkları birinci odaya püskürtülürler ve odanın tabanındaki delikten elektrik alanının bulunduğu odaya geçerler. Bu damlacıkların elektrik yüklü olmaları gerekir. Bunun için X - ışınları kaynağı kullanılır. İkinci odaya X - ışınları gönderilerek havadaki moleküllerin iyonlaşması sağlanır. Modern Fizik R. A. MILLIKAN Elektrik yükünün e =-1,6x10-19C değerini ölçmesi ve fotoelektrik olayla ilgili çalışmalarından dolayı 1923 yılında Nobel Fizik Ödülünelayık görülmüştür. Millikan'ın en küçük elektrik yük kuantumu olan elektron yükünü ölçen deneyi, kuantum ders ve laboratuvarlarında kendi adı ile yerini almış ve vazgeçilmez deneylerden biri olarak üniversite eğitim programına girmiştir. İyonlaşma sonucunda havadan koparılan elektronlar, yağ damlacıklarını negatif yüklerler. Daha sonra elektrik yüklü damlacıkların hareketi bir mikroskopla incelenir. Milikan, yaptığı deneylerde yağ damlacıklarının üzerindeki yükü 1,593.10-19 coulombun tam katları olarak bulmuştur. Bugün elektronun bilinen yükü bu değere oldukça yakın olan 1,6018.1019 C tur. Thomson’un elektronun yük/kütle oranını 1,759.1011 C/kg bulduğundan bahsetmiştik. Bu oranda elektronun yükü yerine konursa elektronun kütlesi 9,1.10-31 kg olarak bulunur. Onuncu sınıf kimya derslerinde öğrendiğiniz elektron, diğer temel parçacıklardan (proton, nötron) yaklaşık 2000 kat daha küçük bir kütleye sahiptir. Elektronun yükü, doğada bilinen en küçük yüktür. Bir elektronun yüküne elemanter yük (ey) adı verilir. 233 4. Ünite Performans Görevi Elektronlar Beklenen Performans Bilişim ve İletişim Becerisi Değerlendirme Süre Dereceli Puanlama Anahtarı 1 Hafta Görev İçeriği: Sizden atomun temel parçacıklarından biri olan elektronun özelliklerini araştırmanız ve elektronların günlük yaşantıda hangi teknolojik aletlerin yapısında ne amaçla kullanıldığına dair bir performans görevi hazırlamanız beklenmektedir. Performans görevinizi hazırlarken aşağıdaki yönerge size yardımcı olacaktır. ● Bir araştırma planı yapınız. ● Araştırma yaparken İnternet, kütüphane, bu konuda yazılmış bilimsel makaleler ve süreli yayınlardan yararlanabilirsiniz. ● Araştırma sonuçlarını, kendi yorumunuzu da katarak üç sayfayı geçmeyecek şekilde raporlaştırınız. ● Araştırma raporunuzu içerikle uygun görsellerle destekleyiniz. ● Yararlandığınız kaynakları araştırma raporunda belirtiniz. ● Araştırma sonuçlarını Powerpoint sunusuna dönüştürerek sınıfta arkadaşlarınıza sununuz. ● Performans göreviniz öğretmeniniz tarafından düzenlenecek olan dereceli puanlama anahtarı ile değerlendirilecektir. Ernest Rutherford (1871-1937) 1908 yılında Nobel kimya ödülüne layık görülen Rutherford; radyoaktivite, Alfa(α), Beta (β), Gama (γ) taneciklerini keşfetmiş ve alfa taneciğinin helyum atomu olduğunu bulmuştur. Atomun çekirdekli bir yapıda olduğuna dair oluşturduğu Rutherford atom modeli, bilime en önemli katkısıdır. 234 Yirminci yüzyılın başlarına kadar yapılan araştırmalar, atomun elektrikçe nötr olduğu ve içinde pozitif ve negatif yüke sahip çok küçük taneciklerin yer aldığı küre şeklinde bir yapıdan oluştuğu varsayımlarına dayanıyordu. Peki, gerçekte atom içerisindeki yükler bu varsayımlardaki gibi atomu nötrleyecek durumda hareketsiz bir şekilde mi dağılmıştır? Bu varsayımlar ancak fotoelektrik olay, termoiyonik olay ve gazlardan elektron boşalması gibi olayları açıklamakta yeterli olmuştur. Ernest Rutherford (Örnst Radırfort) yaptığı deneylerle radyoaktiviteye büyük ölçüde katkı sağlamıştır. Ayrıca alfa taneciğinin yükünün elektronun yükünün iki katı (+2e) büyüklükte ve pozitif olduğunu, kütlesinin ise elektronun 8000 katı kadar olduğunu hesaplamıştır. Daha sonra alfa taneciğinin helyum atomu olduğunu keşfetmiştir. Yapılan atom modellerinin yetersiz kaldığını gören Rutherford, bir düzenek kurmuştur. Rutherford aşağıdaki şekildeki gibi hazırladığı bu düzenekte kurşun bir blok içine hapsettiği radyoaktif maddelerden çıkan alfa taneciklerinin çok küçük bir delikten çıkmasını ve yaklaşık 0,1μ kalınlıkta altın bir levhaya dik bir şekilde ulaşmasını sağlamıştır. Alfa taneciklerinin saçılma açılarını doğru hesaplamak için de çinko sülfür (ZnS) sürülmüş çembersel bir levha kullanmıştır. Modern Fizik Rutherford’un altın levha deney düzeneğinin şematik gösterimi Altın levhaya gelen α taneciklerinin kütlesi, levhadaki elektronlardan yaklaşık 8000 kat büyük olduğundan Rutherford, gönderilen α taneciklerinin altın levhadaki elektronlardan etkilenmeden yoluna devam etmesini beklemiştir. Ancak deney sonunda α taneciklerinin büyük kısmının altın levhadan doğrultu değiştirmeden (0°lik açıyla) geçtiğini bazılarının ise farklı açılarda saçıldığını görmüştür. Çok az da olsa bazı α tanecikleri 180°’lik açıyla geri saçılmıştı. Bu durum, Rutherford’un atom hakkında önceki görüşlerin yetersiz kaldığını hatta yanlış olduğunu kavramasını sağlamıştır. α tanecikleriyle yapılan deney atomda büyük boşluklar olmasına karşın bazı α taneciklerinin, saçılması için atomun merkezinde kütlesi büyük pozitif yüklerin olduğunu göstermektedir. Rutherford’un geliştirdiği atom modeli, ‘‘Atomun içindeki pozitif yük, kütlenin çoğunu oluşturur ve çekirdek denilen bir merkezdedir. Çekirdeğin dışındaki boşluklarda elektronlar güneş sistemindeki gezegenler gibi çekirdeğin etrafında dönmektedir.’’ şeklinde ifade edilir. 235 4. Ünite Rutherford atom modeline göre; • Atom, kütlesinin büyük kısmını oluşturan artı yüklü çekirdek ile bu çekirdeğin etrafında dairesel yörüngelerde dolanan elektronlardan oluşur. • Normal şartlarda artı yük ile eksi yük birbirini etkisiz hâle getireceğinden atom nötrdür. • Elektronlarla çekirdek arasındaki etkileşim coulomb kuvveti olup bu kuvvet elektronların dairesel yörüngede dolanımını sağlar. • α taneciklerinin çoğu sapmadığından atomun çoğu boşluktan ibarettir. Rutherford yaptığı araştırmalarda altın atomu çekirdeğinin çapını yaklaşık olarak 3.10-14m bulmuştur. Bu değer daha önceden hesaplanan atom boyutu (10-10 m) ile kıyaslanınca çekirdeğin, atomun 1/10000’i olduğu görülür. Ayrıca Rutherford atom çekirdeğinde pozitif yüklerin kütlesine denk başka parçacıkların olabileceğinden bahsetmiş fakat bu yüksüz parçacıkların varlığını 1932 yılında James Chadwick (Ceyms Çedvik) kanıtlamıştır. Onuncu sınıf kimya derslerinde öğrendiğiniz Rutherford atom modeli, iki temel yönden geçersiz sayılmıştır. Bunlardan ilki; elektronlar yandaki şekildeki gibi ivmeli hareket yaparsa etrafa foton göndererek elektromanyetik ışıma yapar ve sürekli enerji kaybederek çekirdek üzerine düşer. İkincisi; elektromanyetik ışıma yaparak çekirdeğe yaklaşan elektronun hızı ve frekansı artar. Böylece, ışımanın enerjisi sürekli artar. Bu durum, atomdan yayınlanan ışımalardan sürekli bir spektrum elde edilmesi anlamına gelmektedir. Ancak bilim insanlarının yaptığı araştırmalara göre, atomlardan elde edilen spektrumlar sürekli değil belirli enerji seviyelerindedir. Elektronların çekirdek etrafındaki dolanımını daha iyi kavramak için bir ekinlik yapalım. 236 Modern Fizik 2. Etkinlik Nasıl Dengede Kalıyor? çler eGere v ç a r lem A uçlu ka ış m ıl lt oşa ● İçi b İp silgi t özdeş e d a i ● İk ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Özdeş silgilerden birini, ortasından delerek ipe bağlayınız. İpin diğer ucunu içi boşaltılmış uçlu kalemin içinden geçirip diğer silgi parçasını ipin bu ucuna bağlayınız. 2. İçi boşaltılmış uçlu kalemi zemine dik tutarak dairesel şekilde çeviriniz ve sistemin dengeye gelmesini bekleyiniz. Sonuca Varalım 1. İçi boşaltılmış kalemi zemine dik tutarak dairesel şekilde çevirdiğinizde silgilerde oluşan hareketi nasıl açıklarsınız? 2. Sistemin denge durumunu nasıl açıklarsınız? Denge durumundaki sisteme etki eden kuvvetler nelerdir? Rutherfod’un atom modelindeki belirsizlikler bilim insanlarını atomun yapısıyla ilgili yeni araştırmalar yapmaya yöneltti. Thomson ve Rutherford’un yanında çalışmış Danimarkalı Fizikçi Bohr (Bor), Rutherford modelindeki eksiklikleri gidermek ve atom spektrumlarına bir açıklama getirmek için 1913 tarihinde kendi adıyla anılan bir atom modeli geliştirdi. Bohr, modelinde en basit atom olan hidrojeni ısıtarak yaptığı çalışmalar sonucunda onuncu sınıf kimya derslerinde gördüğünüz 4 temel varsayıma ulaştırdı. Bu varsayımlar aşağıdaki gibidir. ● Elektronlar, çekirdekteki proton çevresinde çekici bir elektrostatik kuvvet (coulomb kuvveti) etkisiyle dairesel bir yörüngede ışıma yapmadan dolanır. ● Sadece bazı elektron yörüngeleri kararlıdır. Elektron bu kararlı yörüngelerde ışıma yapmaz. Bu durumda, atomun enerjisi sabit kalacağından elektronun hareketi klasik mekanikle açıklanabilir. Yani elektrona etki eden merkezcil kuvvet elektrostatik kuvvettir. ● Elektron daha yüksek enerjili ve kararlı bir yörüngeden (bir dış yörüngeden), düşük enerjili ve kararlı bir yörüngeye (bir iç yörüngeye) geçerken fazla enerjisini foton (ışıma yaparak) olarak salar. Salınan fotonun frekansı (ν), atomdaki enerji değişimine bağlıdır. Ancak elektronun yörüngesel hareketinin frekansından Niels BOHR (1885-1962) İsmiyle anılan atom teorisiyle ünlenen Danimarkalı fizikçi modern fiziğin doğmasına yardımcı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sürecinde atom bombası geliştirme bulunmuştur. 1922 çalışmalarında yılında atom üzerine yaptığı çalışmalardan dolayı Nobel ödülü almıştır. 237 4. Ünite bağımsızdır. Salınan fotonun frekansı enerjinin korunumu ilkesine göre; Eilk - Eson = hν ’ dür. Burada; Eson : Son enerji durumunu (düşük enerji düzeyi), Eilk : İlk enerji durumunu (yüksek enerji düzeyi), h : Planck sabitini, n : Yörünge numarasını (tam sayı), ν : Fotonun frekansını ifade eder. Elektronlar çekirdek çevresinde açısal momentumları h/2π’nin tam katları olan kararlı yörüngelerde ışıma yapmadan dolanır. Bu durumda elektronun açısal momentumu; Ln = n ħ = merv (n= 1,2,3,…) şeklindedir. ● Burada; Ln : Elektronun açısal momentumu, n : Tam sayıyı, ħ : İndirgenmiş Planck sabitini (ħ = h/2π), me : Elektronun kütlesini, v : Elektronun yörüngede dolanma hızını, r : Elektronun yörünge yarıçapını ifade eder. → Ln → v Bu durumu yandaki elektron için göz önüne alacak olursak, elektron çekirdek etrafında kararlı bir yörüngede L açısal momentumu ile dolanır. me Bohr atom modelindeki elektronun açısal momentumunu birkaç örnekle irdeleyelim. 238 Modern Fizik Örnek Bohr atom modeline göre, hidrojen atomu için 5. yörüngeden 1. yörüngeye geçen elektronun açısal momentum ne kadar değişir (h = 6,62.10-34 Js, π = 3,14)? Çözüm Bohr atom modeline göre, hidrojen atomundaki kararlı yörüngede bulunan elektronların açısal momentumları; L = n ħ = n (h/2π) olarak verilmiştir. 5. yörüngeden 1. yörüngeye geçen elektronun açısal momentumundaki değişim, eşitlikte n yerine önce 5 sonra 1 yazılıp aradaki farkın alınmasıyla hesaplanır. O hâlde; ∆L = 5 ⋅ h h h 4 ⋅ (6, 62 ⋅10−34 ) 26, 48 ⋅10−34 − 1⋅ = 4 = = 2π 2π 2π 2 ⋅ (3,14) 6, 28 ∆L = 4, 21 ⋅10−34 Js olur. Örnek Bir elektronun dördüncü yörüngedeki açısal momentumu L4, birinci yörüngedeki açısal momentumu L1 olmak üzere L4/L1 oranı kaçtır? Çözüm Bohr atom modeline göre, elektronun açısal momentumu; L = n ħ = n (h / 2π)’dir. L4 = 4.(h / 2π) ve L1 = 1.(h / 2π) olmak üzere oranlanırsa; L4/L1 = 4 olur. Bohr atom modelindeki varsayımları en basit atom olan hidrojen atomu için uyguladığımızı düşünelim. Elektron, çekirdek etrafında kararlı yörüngelerde dolanırken çekirdekle kendi arasında elektrostatik bir kuvvetin etkisindedir. Bu kuvvet; qq Fe = k 12 2 ’dir. Hidrojen atomu için çekirdekteki yük r elektronun yüküne eşdeğer (+e) bir yüktür . Ancak pozitiftir. Bu durumda; ( + Ze)( −e) Ze2 şeklindedir. Fe = k = − k r2 r2 Elektron, yörüngede dengede olduğuna göre elektrona uygulanan elektrostatik kuvvet merkezcil kuvvettir. Bu durumda; k Ze2 me v 2 olur. = r2 r 239 4. Ünite n. yörüngedeki elektron için Bohr’un öne sürdüğü açısal momentum denkleminden (L = n ħ = mev r), v’yi çekip karesini alalım. Daha sonra yukarıdaki denklemden de v’yi çekerek her iki denklemi eşitlediğimizde, k Ze2 n2 h2 olur. Buradan r’yi çekersek; = v2 = me r m2e r 2 rn = n2 2 me k Ze2 (n= 1, 2, 3, … ) olur. Bu eşitlik, yarıçapların kesikli değerler aldığını gösterir. Elektronun kararlı yörüngelerde hareket edebileceğini gösteren eşitlikte n ve Z dışındaki tüm değerler sabittir. Hidrojen atomu için (Z=1) Bohr yarıçapı (a) adı verilen en küçük yarıçaplı yörünge n= 1 olmak üzere; a= 2 dir. me ke 2 h=6,62.10-34Js, ħ= 1,054.10-34 Js, e =1,6.10-19C, k =9.109 Nm2/C2 ve me= 9,1.10-31kg sabit değerleri yerine konulursa Bohr yarıçapı; a = 0,529.10-10 m= 0,529 Å olur. Bohr yarıçapı, bize hidrojen atomunun çapıyla ilgili bilgiler vermektedir. Bohr, hidrojen atomunun çapını yaklaşık olarak 1Å(10-10m) hesaplamıştır. Bu değer, günümüzde bilinen değere çok yakındır. Eşitlik incelendiğinde yörünge yarıçapının, yörünge numarasının karesiyle doğru orantılı olarak arttığı görülür. Bu durumda yörünge yarıçapı; rn = n2 a (n =1, 2, 3, …) şeklinde ifade edilir. Z Yani hidrojen atomu için; yandaki şekilde görüldüğü gibi, 1. yörüngenin yarıçapı a, 2. yörüngenin yarıçapı 4a, 3. yörüngenin yarıçapı 9a vb. şekilde artar. Çevremizde bulunan cisimlerin boyutlarını dikkate aldığımızda atom boyutunun ne kadar küçük olduğunu rahatlıkla fark edebiliriz. Bu durumu bir örnekle inceleyelim. Boyu 10 cm ve iç yarıçapı 3 cm olan silindir şeklindeki bir bardağın suyla dolu olduğunu düşünelim. Bu bardaktaki suyun ortalama kaç atomdan oluştuğunu, su bardağının hacmini hesaplayacak olursak; Vbardak = π r 2 h Vbardak =3 ⋅ 32 ⋅ 10 Vbardak = 270..cm 3 olur. Bardak suyla dolu olduğundan suyun hacmi de 270 cm3 olur. Bir atomun yarıçapının 10 Å olduğunu düşünelim. 240 Gerekli dönüşümler yapıldıktan sonra suyun hacmi atomun hacmine bölündüğünde bir bardak suyun içerisinde yaklaşık olarak; Modern Fizik Vbardak 270 ⋅ 108 270 ⋅ 108 = = 3 4 3 4 Vatom πr ⋅ 3 10 −10 3 3 27 ⋅ 1039 ≅ 7 ⋅ 1039 n= tane atom olduğu görülür. (Atomlar 4 arasında boşluk olmadığını varsayınız.) Elde ettiğimiz bu sonuç atom boyutu ile çevremizdeki cisimlerin boyutunu karşılaştırmamız için bize bir ipucu sunmaktadır. = n ( ) Tartışalım Bohr atom modeline göre atomun boyutunun 1 Å (10-10 m) mertebesinde olduğunu göz önüne alarak bir insan vücudunda bulunan atom sayısını hesaplayınız. Sonuçlarınızı sınıfta tartışınız. Bohr, atomun boyutu ile ilgili elde ettiği sonuçlardan faydalanarak hidrojen atomunun iyonlaşma seviyelerine ulaşmıştır. Bohr; hidrojen atomundaki elektronların toplam enerjisinin, elektronla çekirdek arasındaki elektrik potansiyel enerjisi (Ep) ile elektronun kararlı yörüngedeki hareketinden kaynaklanan kinetik enerjisinin (Ek) toplamı olduğunu ileri sürmüştür. Bu durum; kZe2 1 E= Ep + Ek = − + mev 2 şeklinde ifade edilir. r 2 Eşitlikteki değişkenleri aynı cinsten yazmak için elektrostatik kuvveti merkezcil kuvvete eşitlememiz gerekmektedir. O hâlde; kZe2 mev 2 = olur. Burada gerekli sadeleştirmeler yapılıp r2 r denklemin iki tarafı da 1 / 2 ile çarpılırsa; kZe 2 1 = mev 2 ifadesine ulaşılır. Böylece elektronun kinetik 2r 2 enerjisi, potansiyel enerji değişkenleri cinsinden ifade edilmiş olur. n. yörüngedeki toplam enerji; kZe 2 kZe 2 kZe 2 En = − + = − olur. rn 2rn 2rn Burada, rn = En = − n2 2 yerine yazılırsa; me k Ze2 kZe 2 , (n = 1, 2, 3, … olur.) n 2 2 2 me kZe 2 Düzenlemeler yapıldığında; En = − me k 2Z 2e 4 1 n 2 ifadesine ulaşılır. 2 2 241 4. Ünite Burada; En : Hidrojen atomunun n. yörüngedeki toplam enerjisini, k : Coulomb sabitini, e : Elektronun yükünü ifade eder. Sabit değerler ve a= 2 yerine yazılırsa; me ke 2 Z2 kZ2e2 1 En = − = −(13.6 eV ) 2 olur. (n = 1, 2, 3, …) 2 2a n n En küçük kararlı enerji düzeyine taban (temel) hâl durumu denir ve E1= 13,60 eV ile gösterilir. Bu enerji, hidrojen atomunun iyonlaşma enerjisi olup elektronu çekirdeğe bağlar. Yani hidrojen atomundan elektron koparmak için gerekli olan minimum enerjidir. Eğer işlem hidrojen atomu (Z = 1) için yapılmamış olsaydı; Z2 eV olurdu. n2 Hidrojen atomunda, elektronun bulunabileceği enerji seviyelerini bulmak için n yerine aşağıdaki değerleri yazacak olursak, n=1 (1. yörüngede elektronun toplam enerjisi) E1 = - 13,60 eV, n=2 (2. yörüngede elektronun toplam enerjisi) E2 = - 3,401 eV, n=3 (3. yörüngede elektronun toplam enerjisi) E3 = - 1,512 eV, n=4 (4. yörüngede elektronun toplam enerjisi) E4 = - 0,850 eV, . .. n=∞ E∞ = 0 eV olur. En = −13,6 Hidrojen atomunun enerji seviyeleri Hidrojen atomundaki elektron, bir dış yörüngeden daha içteki bir yörüngeye geçtiğinde salınan fotonun enerjisinin Eilk - Eson = hν şeklinde ifade edildiğini öğrenmiştik. Eşitlikten frekans çekilirse, E −E h kZ 2 e 2 1 2ah nilk ilk son − ν == 2 − 1 2 olur. nson Burada c = λν eşitliğini kullanacak olursak; 1 ν kZ 2 e 2 1 1 = = 2 − 2 olur. λ c 2ahc nson nilk Johannes Robert Rydberg (1854 - 1919) Fotonların dalga boyunu hesaplamakta kullanılan formüldeki sabiti bulan İsveçli fizikçidir. 242 1 ν kZ 2 e 2 1 1 Bu eşitlikteki = = − 2 ifadesinde; 2 λ c 2ahc nson nilk h = 6,62.10-34 Js, e =1,6.10-19C, k = 9.109 Nm2 / C2, a = 0,529.10-10 m ve c= 3.108 m/s sabit değerleri yerine konulduğunda çıkan sonuç deneysel olarak Johannes Robert Rydberg (Cons Rabırt Rayberg)’in bulduğu; RH =1,09737.107 m-1 değerinin aynısıdır. Eşitlik sadeleştirildiğinde nilk yörüngesindeki seviyesinden nson yörüngesindeki enerji seviyesine elektronun salacağı fotonun dalga boyu; 1 λ enerji geçen Modern Fizik 1 1 = RH Z 2 2 − 2 şeklinde ifade edilir. n n ilk son Burada; RH : Rydberg sabitini, Z : Atom numarasını, nson: Elektronun son geçtiği enerji seviyesini gösteren kuantum sayısını, nilk : Elektronun ilk bulunduğu enerji seviyesini gösteren kuantum sayısını ifade eder. Balmer yaptığı deneyde, hidrojen atomundaki elektronların n=2’nin üstündeki enerji seviyelerinden n=2. yörüngeye geçişleri sırasında salınan fotonların dalga boylarının, görünür ışığın dalga boylarına eşit olduğunu keşfettiği için bu fotonlar Balmer serisi olarak adlandırılmıştır. Balmer serisinde hidrojen spektrumu n=3. yörünge kırmızı, n=4. yörüngede yeşil, n=5. yörüngede ise mavi çizgiye karşılık gelir. F. Paschen (F. Paşhın) hidrojen atomundaki elektronların n=3’ün üstündeki enerji seviyelerinden n=3. yörüngeye geçişleri sırasında salınan fotonların dalga boylarının kızılötesi ışığın dalga boylarına eşit olduğunu keşfettiği için bu fotonlar Paschen serisi olarak adlandırılmıştır. T. Lyman (Laymın) hidrojen atomundaki elektronların, n =1’nin üstündeki enerji seviyelerinden n = 1. yörüngeye geçişleri sırasında salınan fotonların dalga boylarının morötesi ışığın dalga boylarına eşit olduğunu keşfettiği için bu fotonlar Lyman serisi olarak adlandırılmıştır. Daha sonraki yıllarda Brackett (Bıraket)’in n = 4. ve Pfund n = 5. yörünge geçişlerini ve salınan fotonların dalga boylarını keşfettikleri için bu fotonlara Brackett ve Pfund serileri adı verilmiştir. 243 4. Ünite Bohr atom modelini örnekler çözerek irdeleyelim. Örnek Bohr atom modeline göre, hidrojen atomundaki elektron 3. yörüngeden 1. yörüngeye geçerse salınan fotonun enerjisinin kaç eV’tur (Z=1)? Çözüm Bohr atom modeline göre, hidrojen atomunun enerjisi; En = −13,6 Z2 eV olarak verilmişti. n2 n = 1 için E1= -13,6(1/12) = -13,6 eV n = 3 için E3= -13,6(1/32) = -1,5 eV olur. Salınan fotonun enerjisi, bu iki seviyenin enerjileri farkı kadardır. Yani; E = E3 - E1 dir. Buradan; E = -1,5-(-13,6) = 12,1 eV bulunur. 244 Modern Fizik Örnek Bohr atom modelinde hidrojen atomunun 1. yörüngesi ile 3. yörüngesi arasındaki uzaklık kaç Å’dür? Çözüm Bohr atom modelinde, yörünge yarıçapı; rn = n2a idi. Burada a = 0,529 Å olduğu için, rn = n2.0,529 Å olur n = 1 için r1= 0,529 Å n = 3 için r3= 4,761 Å bulunur. Δr = r3 - r1 olacağından; Δr = 4,232 Å olur. Bohr atom modeli pek çok açıdan önemli olsa da daha sonraki yıllarda atom spektrumlarının incelenmesi ve modern atom teorisine geçişte yapılan çalışmalar, modelde bazı yetersizlikler olduğunu göstermiştir. Bu yetersizlikler şu şekildedir. ● Bohr atom modeli bir elektrona sahip H atomu ile He+, Li+2 ve +3 Be gibi bir elektronlu iyonları açıklamada çok başarılı olmaktadır. Ancak birden fazla elektrona sahip elementler bu model ile açıklanamamaktadır. ● Atomların spektrum çizgileri incelendiğinde bazı çizgilerin, dış manyetik alan etkisinde daha alt çizgilere ayrıştığı gözlemlenmiştir. Bu durum, Bohr’un belirttiği etkiler dışında atomda başka etkilerin olduğunu göstermiştir. ● Atomların spektrumları incelendiğinde bazı çizgilerin parlaklıklarının diğerlerinden fazla olduğu görülür. Bohr atom modeli bu olayın nedenini açıklayamamaktadır. ● Bohr atom modeli, atomlar arası bağları ve molekül oluşumunu açıklayamamaktadır. ● Bohr atom modeli, elektronun dalga hareketini dikkate almaz. Bohr, hidrojen atomundaki elektronun hareketinin klasik fizik çerçevesinde elektrostatik kuvvetlerin dengesinde, belirli yörüngelerde olduğunu belirttiği için Bohr atom modeli, atomu açıklamada yetersiz kalmaktadır. Çünkü klasik fizikte etrafımızdaki her şey tanecik veya dalgadır. Fransız Fizikçi Louis de Broglie (Luis de Brogli) tanecik ve dalganın birbirinden bağımsız olmadığını öne sürdü. Broglie’ye göre, atomlardaki elektronlar ışık gibi hem tanecik hem de dalga özelliğine sahiptir ve momentumu p olan taneciğe; Louis de Broglie (1892-1987) Elektronların dalga yapısına sahip olduğunu bularak 1929 yılında Nobel ödülüne layık görülmüş Fransız fizikçidir. 245 4. Ünite λ= h h dalga boyuna sahip bir dalga eşlik eder. = p m.v Bohr atomdaki elektronun yerleşiminin çekirdek çevresinde rastgele yerlerde değil açısal momentumun; h L n= me ⋅ v ⋅ rn olduğu yörüngelerde bulunduğunu = ⋅ 2π belirtmiştir. Ancak bunun sebebini açıklayamamıştır. Bohr’un denklemindeki mev yerine de Broglie denklemindeki değer konulursa; h h ( ) ⋅ rn = n ⋅ olur. Buradan, 2π λ 2πrn = nλ (n = 1, 2, 3, …tam sayı) elde edilir. Eşitlikte 2πr, r yarıçaplı çemberin çevresi olduğundan elektronun dolandığı yörüngenin çevresi, elektrona eşlik eden dalganın dalga boyunun tam katları kadardır. Yani; n = 1 için 2πrn = λ n = 2 için 2πrn = 2λ n = 3 için 2πrn = 3λ ... şeklinde devam eder. Taramalı elektron mikroskobu 246 Broglie, atomun yapısının Bohr’un anlattığı kadar basit olmadığı hipotezini öne sürmüştür. Bu hipotezin günlük yaşantıdaki en önemli uygulama alanı yandaki resimde görülen elektron mikroskopları (TEM veya SEM) dır. Elektron mikroskobu, Broglie’nin de açıkladığı gibi elektronların parçacık ve dalga etkileşiminin gerçekleştiği bir alet olup tıpta ve kriminal incelemelerde kullanılır. Broglie’nin ‘‘Elektron, sadece tanecik olarak değil dalga olarak da düşünülmelidir.” şeklindeki açıklaması pek çok bilim insanının atom hakkında yeni araştırmalar yapmasında etkili olmuştur. Atomun kompleks bir yapıda olduğunu düşünen bilim insanları atomu incelemek için geliştirdikleri mekaniğe kuantum mekaniği adını vermiştir. Alman Fizikçi Werner Heisenberg (Vörnır Heyzınberk), Broglie’nin elektronun sadece tanecik olarak değil dalga olarak da düşünülmesi gerektiğini onuncu sınıf kimya derslerinde de öğrendiğiniz bir ilke açıklamıştır. Heisenberg Belirsizlik İlkesi adı verilen bu ilkeye göre, bir parçacığın konumunu ve momentumunu aynı anda doğru ölçmek imkânsızdır. Elektronun konumunun ölçümü Δx duyarlılıkta ve momentumunun ölçümü de Δpx duyarlılıkta yapılırsa iki belirsizliğin çarpımı asla ħ/2’ den küçük olmaz. Yani, Δx Δpx ≥ ħ/2 olur. Burada ħ = h/2π eşitliğini yerine yazacak olursak; Δx Δpx ≥ h/4π sonucuna ulaşırız. Heisenberg Belirsizlik İlkesi, ışık ve maddenin ikili (dalgatanecik) doğasını anlamamıza yardımcı olmasıyla birlikte boyutsal olarak "de Broglie" bağıntısına benzemektedir. Heisenberg, konummomentum belirsizliğinin yanı sıra enerji-zaman belirsizliğine de işaret etmiştir. Bu yeni belirsizlik, bir parçacığın enerjisinin sonlu bir ölçüm süresi içinde tam olarak ölçülemeyeceğini vurgular. ΔE Δt ≥ ħ/2 olur. Burada ħ = h/2π eşitliğini yerine yazarsak; ΔE Δt ≥ h/4π sonucuna ulaşırız. Burada; ΔE : Enerjinin ölçümündeki duyarlılığı Δt : Zaman aralığını ifade eder. Bu denklem aynı zamanda enerjinin belli bir süre içerisinde korunamayacağı anlamına da gelmektedir. Şimdi Heisenberg Belirsizlik İlkesi’ni bir örnekle irdeleyelim. Modern Fizik Karl Werner Heisenberg (1901-1976) Kendi ismiyle anılan Belirsizlik İlkesi'ni bulan Alman fizikçi, atom yapısı bilgisine dolayı katkılarından 1932 yılında fizik dalında Nobel Ödülü'ne layık görüldü. Örnek Bir elektronun hızı yüzde 0,001’lik hata ile 8.103 m/s ölçülüyor. Bu elektronun konum belirsizliği (Δx) kaçtır (me= 9,11.10-31 kg, ħ = 1,05.10-34 Js)? Çözüm Elektronun momentumu; px = me v = 9,11.10-31.8.103 px ≅ 7,29.10-27 kg(m/s)’dir. px in belirsizliği bu değerin %0,001’i kadardır. Buradan; Δpx = 0,00001.7,29.10-27 Δpx = 7,29.10-32 kg(m/s) olur. Heisenberg Belirsizlik İlkesi, Δx Δpx ≥ ’de konum belirsizliğini 2 denklemden çekersek; ∆x ≥ 1,05 ⋅ 10 −34 Js = = 0,72mm mm olur. 2 ⋅ ∆p X 2 ⋅ (7,29 ⋅ 10 −32 kgm / s) 247 4. Ünite ERWIN SCHRODINGER Atomların Avusturyalı Fizikçi Erwin Schrödinger, de Broglie dalga denkleminin zamana ve uzaya bağlı fonksiyonunu üst düzeyde matematik denklemi hâline getirmiştir. Daha sonra bu denklemi geliştirerek zamandan bağımsız dalga fonksiyonu (ψ) olarak düzenlemiştir. Schrödinger Dalga Denklemi adı verilen bu eşitlik, atomun yapısını açıklamakta daha temel bir yaklaşımdır. Schrödinger, çalışmaları sonucunda Heisenberg'in ‟Belirsizlik Prensibini” destekleyen açıklamalar yapmıştır. Bunların başında ‟Atom içinde hareket eden elektronların doğru konumundan söz etmek mümkün değildir. Ancak elektronların bulunma ihtimallerinin yüksek olduğu yerler tespit edilebilir.” ifadesi gelmektedir. Heisenberg Belirsizlik İlkesi, Schrödinger’in çalışmalarının kabaca bir özeti gibi kabul edilebilir. Kuantum Mekanik Teorisine yaptıkları çok önemli katkılardan dolayı 1933 yılında P. A. M. Dirac ile birlikte Nobel Fizik Ödülü'ne layık görülmüştürler. Schrödinger’in açıklamalarına göre, hidrojen atomunun elektronu çekirdekten itibaren sonsuza kadar bulunabilir. Ancak bu ihtimal belirli bir mesafeye kadar çok yüksekken, bu mesafeden sonra neredeyse sıfır olur. Elektronun bulunma olasılığının fazla olduğu yerlere elektron bulutu adı verilir. Elektronun bulunma ihtimali 0,54 1 Yarıçap (Å) Schrödinger denkleminin çözümünde her kararlı durumu belirlemek için elektronun üç bağımsız serbestlik derecesine karşılık gelen ve tam sayı olan üç kuantum sayısına ihtiyaç duyulduğunu onuncu sınıf kimya derslerinde öğrenmiştiniz. Dördüncü kuantum sayısı daha sonradan keşfedildi. Buradan hareketle, elektronun atom içindeki davranışını belirlemek için sayı ve semboller kullanıldı. Modern atom teorisinde elektronun durumunu açıklayan bu sayılara kuantum sayıları denildi. Kuantum sayıları ; ● Baş kuantum sayısı (n), ● Orbital (yörüngesel) kuantum sayısı (l), ● Manyetik kuantum sayısı (ml), ● Spin manyetik kuantum sayısı (ms) şeklindedir. Baş kuantum sayısı, orbital kuantum sayısı ve manyetik kuantum sayısı elektronların bulunma olasılığının en yüksek olduğu yerlerin ve bu yerlerdeki elektron sayılarının belirlenmesinde kullanılırken spin kuantum sayısı, elektronun davranışını belirlemede kullanılır. 248 Baş kuantum sayısı (n): Atom içerisindeki elektronun zamanının çoğunu geçirdiği bölgelere kabuk denir. n ile gösterilen baş kuantum sayısı kabukların pozitif tam sayılarla numaralandırılmasıdır (n = 1, 2, 3, 4, ...). Kabuklar ‟K, L, M, N, O, P...” harfleriyle gösterilmektedir. Baş kuantum sayısı (n) 1 2 3 4 5 6 … Kabukları gösteren harfler K L M N O P … Modern Fizik Baş kuantum sayısı, çok elektronlu atomların kabuklarının yerinin tespitinde yetersiz kalmaktadır. Ancak, hidrojen atomu gibi tek elektronlu atomlarda kabukların yeri kesin çizgilerle bellidir. Birden fazla elektrona sahip atomlarda, elektronlar arası etkileşmeler ve enerji seviyelerinin belirlenmesinde diğer kuantum sayıları daha etkin rol oynar. Bunun nedeni elektron bulutlarının şeklinin elektronların açısal momentumundan etkilenmesidir. M K L (Å) 4 (Å) - 5,2 (Å) (Å)(Å) Orbital (yörüngesel) kuantum sayısı (l): Bohr atom modelinde, elektronun bulunduğu yerlere yörünge adı verilirken kuantum mekaniğinde bu yörüngeler için orbital kavramı kullanılmaktadır. Orbital, elektronun atom çekirdeği etrafında en fazla bulunduğu yerlerdir. Her orbitalin kendine özgü bir elektron yoğunluğu ve enerjisi vardır. Orbital kuantum sayısı l ile gösterilir ve baş kuantum sayısı n’ ye bağlıdır. Orbital kuantum sayısı, n-1’e kadar bütün tam sayı değerlerini alabilmektedir (l = 0, 1, 2, 3, ... (n-1)). l değerleri alt kabukları ifade eder. Yani elektronlar kabuklarda farklı enerji seviyelerine ayrılır. Alt kabuklar ‟s, p, d, f, g, h... ” harfleriyle gösterilmektedir. Şimdiye kadar iki boyutlu uzayda (x, y) yaptığımız işlemleri atomların kuantım sayılarının ve orbitallerdeki elektronların daha iyi anlaşılabilmesi için üç boyutlu uzayda (x, y, z) yapacağız. 249 4. Ünite Orbital kuantum sayısı (l) 0 1 2 3 4 5 ....... Alt kabukları gösteren harfler s p d f g h ....... Baş kuantum sayısı ile orbital kuantum sayısı arasındaki ilişkiyi birkaç örnekle açıklayalım; n = 1(K kabuğu) için n = 2 (L kabuğu) için l=0 1s orbitali (alt kabuğu), l=0 2s orbitali (alt kabuğu), l=1 2p orbitali (alt kabuğu), n = 3 (M kabuğu) için l=0 3s orbitali (alt kabuğu), l=1 3p orbitali (alt kabuğu), l=2 3d orbitali (alt kabuğu), n = 4 (N kabuğu) için l=0 4s orbitali (alt kabuğu), l=1 4p orbitali (alt kabuğu), l=2 4d orbitali (alt kabuğu), l=3 4f orbitali (alt kabuğu) şeklindedir. Alt kabuklar için elektron bulutlarının şekli birbirinden farklılıklar göstermektedir. Örneğin, yandaki şekildeki gibi hidrojen atomu için s alt kabuğu için elektron bulutunda her zaman küresel simetri varken p, d ve f alt kabuklarının elektron bulutları kompleks şekillerden oluşmaktadır. 250 Bohr, atom modelinde elektronun açısal momentumunu, h = n L n= şeklinde ifade etmişti. Modern fizikçiler bu 2π ifadeyi geliştirerek; = L Modern Fizik ( + 1) (l= 0, 1,2, 3... (n-1)) şekline dönüştürmüşlerdir. Bu ifadeden hareketle üç farklı çıkarımda bulunmuşlardır.Bunlar; 1. Açısal momentum sıfır olabilir. 2. Her bir kabuktaki elektronların sahip olabileceği açısal momentum değerleri birden fazla olabilir. 3. Farklı kabuklardaki elektronlar aynı açısal momentum değerinde olabilir. Orbital kuantum sayısını bir örnekle irdeleyelim. Örnek d alt kabuğunda bulunan hidrojen elektronunun yörüngesel açısal momentumu kaçtır ( ħ = 1,05.10-34 Js)? Çözüm Elektronun d alt kabuğu için l = 2 olmalıdır. O hâlde, göre değerleri yerine yazarsak; = L = L( + 1) ( +olduğuna 1) L= 2 ⋅ (2 + 1) ⋅ = 6 = (2,45) ⋅ 1,054 ⋅ 10 −34 Js = 2,58 ⋅ 10 −34 Js olur. Manyetik kuantum sayısı (ml): Modern fizikçiler, dış manyetik alan etkisinde kalan atomlar üzerinde deneyler yaparken aynı alt kabuktaki elektronların açısal momentumlarının büyüklüklerinin aynı olmasına karşın bu vektörlerin yönlerinin farklı olduğunu keşfettiler. l=0 kabuğunda, açısal momentum sıfır (açısal momentum manyetik alana dik) olduğundan yönlenme olmazken l=1’de 3, l=2’de 5 farklı yönlenme tespit ettiler. L açısal momentum vektörünün manyetik alan yönündeki bileşenine manyetik kuantum sayısı adı verilir. Manyetik kuantum sayısı, ml ile gösterilir ve orbital kuantum sayısı l’ye bağlıdır. ml, - l ile + l değerleri arasındadır. 2l +1 tane değer alır. Manyetik alanın, z ekseni yönünde kabul edilmesi koşuluyla açısal momentum vektörünün z eksenindeki bileşeni Lz = mlħ olur. Bu durumda; (ml = - l, ....., 0, ....., +l) arasında değerler alır. 251 4. Ünite Orbital kuantum sayısıyla manyetik kuantum sayısı arasındaki ilişkiyi ml ‘nin 2l+1 adet değer aldığı ifadesiyle açıklayacak olursak; l = 0 için ml = 0 (1 tane s orbitali), l = 1 için ml = -1, 0, +1 (3 tane p orbitali), l = 2 için ml = -2, -1, 0, +1, +2 (5 tane d orbitali), l = 3 için ml = -3, -2, -1, 0, +1, +2 , +3 (7 tane f orbitali) şeklindedir. Manyetik kuantum sayısını bir örnekle irdeleyelim. Örnek Hidrojen atomunun l = 2 durumunda olduğunu varsayarak yörüngesel açısal momentumunu (L) ve Lz değerlerini hesaplayınız. Çözüm olduğuna göre değerleri yerine yazarsak; = L = L( + 1) ( + 1) L= ⋅ ( + 1) ⋅ = 2 ⋅ (2 + 1) ⋅ = 6 olur. LZ’nin değerleri; ml = -2, -1, 0, +1, +2 olmak üzere Lz = ml ħ eşitliğinden; Lz = -2ħ, -ħ, 0, ħ, 2ħ değerleri elde edilir. 252 Spin manyetik kuantum sayısı (ms): Otto Stern (Otto Stern) ve Walter Gerlach (Voltır Görlak) adlı iki fizikçi yaptıkları deneyle çok elektronlu atomların spektrum analizlerinin o zamana kadarki teoriyle uyuşmadığını fark etmiş ve elektronun kendine özgü bu hareketini açıklayamamışlardır. Daha sonra bu harekete spin (dönme) hareketi adını vermişlerdir. 1929 yılında İngiliz fizikçi Paul Dirac (Pol Dirak), elektronların hareketini göreli açıdan incelemiş. Dirac, kendi eksenleri etrafında dönmeseler bile elektronların böyle bir etkiyi oluşturacak özelliğe sahip olduklarını söylemiştir. Spin, elektronun kütle, yük ve çevresel koşullarından bağımsız özel bir hareketidir. Spin kuantum sayısıyla (ms) tanımlanır. Spin kuantum sayısı, sadece 1/2 değerini alabilir. Elektron spini, şekilde görüldüğü gibi dış manyetik alan etkisinde spin yukarı ve spin aşağı yönlenmeleri yapar. Spin kuantum sayısı, Modern Fizik Paul Dirac (1902 – 1984) Kuantum fiziğinin kurucularındandır. 1933 yılında Scrödinger’le birlikte Nobel ödülünü almıştır. ms = + 1/2 ve ms = - 1/2 değerlerindedir. Kuantum sayıları elektronun yerini ve bulunduğu yerdeki davranışını kolayca açıklayabilirken elementlerdeki elektronların enerji seviyelerine göre yerleşimini ve kimyasal bağların nasıl molekül oluşturduğunu açıklayamamaktadır. İsviçreli Fizikçi Wolfgang Pauli (Volfgang Paoli) tarafından 1925 yılında ortaya atılan bir görüşle kuantum sayılarıyla anlatılan kabuk ve alt kabuklarda ne kadar elektron bulunabileceği belirlenmiştir. Bu sayede, elementlerin elektron sayıları net bir şekilde tespit edilebilir. Pauli Dışarma İlkesi olarak adlandırılan bu ilkeye göre, bir atomda iki elektron hiçbir zaman aynı kuantum sayılarına sahip olamaz. Bu nedenle her bir orbitale ancak iki elektron yerleşebilir. Elementlerin kimyasal özellikleri, bu durumla ilişkilidir. Pauli araştırmalarını kabuklara indirgeyerek bir kabukta bulunabilecek maksimum elektron sayısının, n kabuk numarası olmak şartıyla, 2n2 formülüyle belirler. Kabuklarda bulunabilecek maksimum elektron sayıları; n = 1 (K kabuğu) 2n2 = 2.12 = 2 elektron, n = 2 (L kabuğu) 2n2 = 2.22 = 8 elektron, n = 3 (M kabuğu) 2n2 = 2.32 = 18 elektron, n = 4 (N kabuğu) 2n2 =2.42 = 32 elektron şeklindedir. Periyodik tabloda elementlerin elektron dizilişleri bu kurala göre yapılmaktadır. Wolfgang Pauli (1900 – 1958) Heisenberg ile birlikte manyetik alanların kuvanta teorisini kurdu. Pauli ilkesi de denilen ünlü dışarma ilkesini ortaya attı. 1931 yılında Fermi ile nötrinoların varlığını teorik olarak ispatladı. Pauli 1945 yılında Nobel Fizik Ödülüne layık görüldü. 253 4. Ünite Kuantum sayılarının birbiriyle ilişkisi tabloda gösterilmiştir. Baş Kuantum Sayısı (n) Orbital Kuantum Sayısı (l) 1 (K) 0 0 2 (L) 1 0 1 3 (M) 2 Manyetik Kuantum Sayısı (ml) Spin Kuantum Sayısı (ms) Orbital 0 +1/2, -1/2 1s 0 +1/2, -1/2 2s +1 +1/2, -1/2 0 +1/2, -1/2 -1 +1/2, -1/2 0 +1/2, -1/2 +1 +1/2, -1/2 0 +1/2, -1/2 -1 +1/2, -1/2 +2 +1/2, -1/2 +1 +1/2, -1/2 0 +1/2, -1/2 -1 +1/2, -1/2 -2 +1/2, -1/2 2p Kabuktaki Elektron Kapasitesi 2 8 3s 3p 18 3d HOLOGRAM Klasik fotoğrafçılıkta kullanılan beyaz ışık ve güneş ışığı, çeşitli frekanslar (renkler) ihtiva ettiği için görüntülenmesi istenen manzaranın derinliği ile ilgili bilgileri kaydetmek mümkün olamamaktadır. Bunun için tek frekanslı (monokromatik) ve dalgaları aynı fazda olan ışık gerekmektedir. Lazer, bu özelliklere sahip bir ışıktır ve bu nedenle holografide kullanılmaktadır. Üç boyutlu görüntü sağlayan holografi tekniği ile ilgili ilk teorik 254 çalışmalar, 1947 yılında Denvis Gabor (Denvis Gabır) tarafından yapılmıştır. Ancak bu teknik ilk defa 1960’lı yıllarda lazer ışığının keşfiyle denenmiştir. Holografi tekniği ile elde edilen görüntüye hologram denir. Hologramlar belirli bir derinliğe sahip olduğundan değişik açılardan seyredilebilir. Bu görüntülerin derinlikleriyle ilgili bilgileri kaydetmek için kullanılan lazer hüzmesi iki kısma ayrılır. Bunlardan ilki, görüntülenmek istenen cisme tutulan ve cisimden yansıyan cisim hüzmesidir. İkincisi ise doğrudan kayıt levhasına çevrili olan referans hüzmesidir. Cisim ve referans hüzmeleri levha üzerinde çakışırsa birbirlerine tesir ederler. Bu tesir, ışığın şiddet ve genliğinin değişmesine neden olur. Modern Fizik Işık hüzmesinin holografik levhada kaydedilen şekli, cisim hüzmesinin hem şiddeti hem de fazı hakkındaki bilgileri bünyesinde barındırır. Basit bir fotoğraf filmi ise sadece gelen ışığın şiddetini kaydeder. Banyo edilmiş holografik filmlerdeki şekiller, fotoğrafı çekilen görüntüye benzemez. Örneğin, fotoğrafı çekilen üç boyutlu bir cismin hologramdaki şekli içi içe karmaşık olarak çizilmiş pek çok daireden oluşur. Şayet fotoğrafı çekilen iki boyutlu bir düzlem ise hologramda aydınlık ve karanlık şeritler oluşur. Hologramlar, genellikle saydam levhalardır. Bu levhanın bir tarafından fotoğraf çekilirken aynı anda levhaya tek renkli (monokromatik) ışığın benzeri bir ışık tutulur. Bu esnada levhanın diğer tarafından bakan seyirciler cismin hayalî görüntüsünü bütün boyutlarıyla görür. Tek lazer ışığı hüzmesiyle çekilmiş bulunan hologramlar, tek renkli hayalî görüntü verir. Bununla birlikte; kırmızı, mavi ve yeşil renklerde üç ayrı lazer hüzmesi kullanılırsa tam renkli görüntü 255 4. Ünite elde etmek mümkün olur. Lazer kullanılarak oluşturulan üç boyutlu görüntü insanların ilgisini çekse de bu teknik pek gelişmiş sayılmaz. Aynı teknikle holografik filmler de çekilmiştir. Ancak bu filmlerin görüntü kalitesi iyi değildir. Holografik filmler, bir seferde sadece birkaç kişi tarafından seyredilebilmektedir. Holografinin üç boyutlu fotoğraflama dışında uygulanabileceği pek çok alan da vardır. Örneğin sanayide orijinal bir eşya ile kopyası arasındaki 0,0003 mm’ye kadar olan ölçü farklarını kolaylıkla tespit etmede bu teknikten faydalanılır. Aynı teknik, mekanik basınç altında kalan cisimlerdeki çok küçük değişiklikleri tespitte de kullanılır. Örneğin, araba üreticileri motor silindirlerinin boşluk cıvatalarına olan mukavemetini bu şekilde ölçebilmektedir. Bu kitap için düzenlenmiştir. Hologram uygulamalarının temelini lazer teknolojisi oluşturur. Lazer teknolojilerini kavramak için, atomların uyarılması ve ışıma yapması olaylarını bilmek gerekir. Temel hâlde bulunan bir elektrona, üst enerji seviyelerine geçmesi için yeterli enerji verilirse elektron bu enerjiyi soğurarak uyarılmış olur. Ancak uyarılan atom temel hâlde bulunma isteğine sahip olduğundan bünyesindeki fazla enerjiyi foton salımı sonucu atar ve alt enerji seviyelerine ulaşır. Temel hâlde bulunan bir atomun nasıl uyarıldığını hiç merak ettiniz mi? Atomlar, ısıtılarak veya birbiriyle çarpıştırılarak uyarılabileceği gibi hızlandırılmış elektron ya da fotonlarla da uyarılabilir. Şimdi bu uyarma çeşitlerini ve özelliklerini inceleyelim. Atomu ısıtarak uyarma: Hidrojen atomu ısıtıldığında iç yörüngedeki elektronun enerjisi artar ve bu elektron bir üst yörüngeye sıçrar. Daha sonra atom temel halde bulunma isteğinden dolayı 10-8 s’de ışıma yaparak bünyesindeki fazla enerjiyi dışarı salar. Enerji salınımı sonucunda elektron eski yörüngesine döner. Bohr atom hakkındaki varsayımlarını yaparken incelediği atomları bu yöntemi kullanarak uyarmıştır. 256 Atomları çarpıştırarak uyarma: Atomlar yüksek sıcaklık ve basınçta birbirleriyle çarpıştırılabilirler. Birbirleriyle çarpıştırılan atomlar, değişik enerji seviyelerinde uyarılırlar ve aldıkları fazla enerjiyi 10-8 saniye içinde ışıma yoluyla salar. Modern Fizik Elektronla uyarma: Atomun elektronla uyarılabilmesi için elektronun atomun uyarılma enerjisi seviyesinde bir enerjiye sahip olması gerekir. Şayet elektronun yeterli enerjisi yoksa çarpışma yapar ve enerji kaybetmeden atomu terk eder. Yeteri kadar enerjisi varsa elektron çarpışma yaparak enerjisinin bir kısmını atoma aktarır ve geri kalan enerjisi ile atomu terk eder. Çarpışma sonucu bir üst enerji seviyesine çıkmış atomu başka bir elektron uyaramaz. Yandaki şekilde, hidrojenin enerji seviyeleri iki farklı açıdan ele alınmıştır. Şeklin sol tarafında hidrojen atomu için eV cinsinden verilmiş enerji seviyeleri, sağ tarafında ise sol taraftaki enerji seviyelerinde temel hâl 0 eV kabul edilerek oluşturulmuş uyarılma seviyeleri bulunmaktadır. Atomun temel hâlin üstünde uyarıldığı seviyelere uyarılma seviyeleri denir. 257 4. Ünite Bu durumda hidrojen atomu için 1. uyarılma seviyesi en az 10,2 eV; 2. uyarılma seviyesi en az 12,09 eV; 3. uyarılma seviyesi en az 12,75 eV vb. şeklinde olmalıdır. Elektronla uyarma olayı hidrojen atomu üzerinde incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılır. 1. Şekil’deki gibi 8 eV’luk bir enerjiye sahip elektron, hidrojen atomuna gönderildiğinde enerjisi 1. uyarılma seviyesinden düşük olduğu için atomu uyaramaz ve 8 eV’luk enerjiyle atomu terk eder. 1. Şekil 2. Şekil 2. Şekil’deki gibi atoma; 10,2 eV’luk elektron gönderilirse iki ihtimal söz konusu olur. Birincisi elektron, atomu uyaramaz ve 10,2 eV’luk enerjiyle atomu terk eder. İkinci ihtimale göre elektron, atomu 1. uyarma seviyesinde uyararak atomu 0 eV’luk enerjiyle terk eder. 3. Şekil’deki gibi 12,7 eV’luk bir enerjiye sahip elektron gönderilirse üç ihtimal söz konusu olur. Bunlardan ilki elektronun atomu uyaramayıp 12,7eV’luk enerjiyle onu terk etmesidir. İkinci ihtimal elektron, atomu 1. uyarma seviyesinde uyararak 12,7-10,2 = 2,5 eV’luk enerjiyle atomu terk etmesidir. Üçüncü ihtimal ise elektron, atomu 2. uyarma seviyesinde uyararak onu 12,7-12,09 = 0,61eV’luk enerjiyle terk etmesidir. Elektron, enerjisi yeterliyse birden fazla atomu aynı anda uyarabilir. Fotonla uyarma: Fotonlar elektronlardan farklı olarak atomla etkileşirken taşıdıkları enerjinin ya tamamını atoma aktarırlar ya da hiç enerji kaybetmeden atomu terk ederler. Fotonların atomu 3. Şekil 258 uyarması için uyarılma seviyesine eşit enerjiye sahip fotona ihtiyaç vardır. Aksi durumda foton, atomu uyarmadan çarpışma yaparak atomu terk eder. Modern Fizik Fotonla uyarma olayı, hidrojen atomu üzerinde incelendiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılır. 8 eV’luk bir enerjiye sahip foton, hidrojen atomuna gönderildiğinde atomu uyaramaz ve 8eV’luk enerjiyle atomu terk eder . 10,2 eV’luk bir enerjiye sahip foton hidrojen atomuna gönderildiğinde atom 1. uyarma seviyesinde uyarılır ve fotonun tüm enerjisi atom tarafından soğurulur. 12 eV’luk bir enerjiye sahip foton hidrojen atomuna gönderildiğinde atomu uyaramaz ve 12 eV’luk enerjiyle foton atomu terk eder. Foton, enerjisi yeterli olsa bile temel hâldeki atomlardan sadece bir tanesini uyarabilir. Ancak atom hangi yolla uyarılırsa uyarılsın kazandığı fazla enerji foton şeklinde yayınlar. Atomdaki ışıma enerjisi elektronun sıçrama yaptığı yörüngelerin enerji seviyeleri arasındaki farka eşittir. Bilim insanları ışımalar üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda, uyarılmış atomların iki çeşit ışıma yaptıklarını keşfetmişler ve bunlara kendiliğinden ışın yayma (kendiliğinden emisyon) ve uyarılmış ışın yayma (uyarılmış emisyon) adlarını vermişlerdir. Kendiliğinden ışın yayma: Bir atoma belirli değerde enerji verilirse atom uyarılır. Uyarılan atom bu enerjiye eş değerde, zorlama olmaksızın bir ışıma yaparak temel hâle geçer. Bu duruma kendiliğinden ışın yayma denir. Bu işlem 10-8 saniyede gerçekleşir. Kendiliğinden ışın yayacak maddede atomların çoğu temel hâl düzeyindedir. Bu maddenin atomlarına farklı değerlerde enerjiye sahip bir foton demeti yollanırsa foton demeti ile bir grup atom etkileşir ve atom, enerjiyi soğurarak bir üst enerji seviyesine geçer. Uyarılmış atom yaklaşık 10-8 saniye sonra soğurduğu enerjiye eş değerde bir ışıma yaparak temel hâle geçer. Bu geçişler farklı olasılıklarla gerçekleşebilir. Bu olasılıkları inceleyelim. 259 4. Ünite 1. Şekil’deki atom, E2 enerji seviyesinde uyarıldığından kendiliğinden ışın yaymak için tek yolu vardır. 2. Şekil’deki atom, E3 enerji seviyesinde uyarıldığından kendiliğinden ışın yaymak için üç farklı yolu vardır. 1. Şekil 2. Şekil 3. Şekil 3. Şekil’deki atom, E4 enerji seviyesinde uyarıldığından kendiliğinden ışın yaymak için altı farklı yolu vardır. Kendiliğinden yayılan farklı ışın sayısı, n(n-1)/2 formülüyle hesaplanır. Burada; n : Yörünge numarasını ifade eder. Kendiliğinden ışın yayma olayını bir örnekle ayrıntılı açıklayalım. 260 Modern Fizik Örnek Uyarılma seviyeleri verilen hidrojen atomu, 13,5 eV enerjili elektronlarla uyarılıyor. a) Uyarılan hidrojen atomunda farklı enerjili kaç ışıma gerçekleştiğini ve bu farklı ışımaların enerjisinin ne olduğunu bulunuz. b) Işımaların frekanslarını sıralayınız. Çözüm a) 13,5 eV enerjili elektron atomu n = 5 seviyeye kadar uyarabilir. Bu uyarılar sonucu oluşan farklı ışıma sayısı n(n-1)/2 olduğuna göre, n = 5 değerini yerine yazılırsa; 5(5 - 1) / 2 = 20 / 2 = 10 farklı ışıma gerçekleşir. Bu ışımaların enerjileri; n = 5 yörüngesinden n = 1 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E5-1= 13,06-0 = 13,06 eV n = 5 yörüngesinden n = 2 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E5-2= 13,06-10,2 = 2,86 eV n = 5 yörüngesinden n = 3 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E5-3= 13,06-12,09 = 0,97 eV n = 5 yörüngesinden n = 4 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E5-4= 13,06-12,75 = 0,31 eV n = 4 yörüngesinden n = 1 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E4-1= 12,75-0 = 12,75 eV n = 4 yörüngesinden n = 2 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E4-2= 12,75-10,2 = 2,55 eV n = 4 yörüngesinden n = 3 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E4-3= 12,75-12,09 = 0,66 eV 261 4. Ünite n = 3 yörüngesinden n = 1 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E3-1= 12,09-0 = 12,09 eV n = 3 yörüngesinden n = 2 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E3-2= 12,09-10,2 = 1,89 eV n = 2 yörüngesinden n = 1 yörüngesine geçişteki ışıma enerjisi; E2-1= 10,2-0 = 10,2 eV şeklindedir. b) Işımanın enerjisi ile frekansı doğru orantılıdır (E2–E1 = hν). Bu durumda, 10 farklı ışıma içinde en yüksek frekanslı ışımanın n = 5. yörüngeden n = 1. yörüngeye (ν5-1); en küçük frekanslı ışımanın ise n = 5. yörüngeden n = 4. yörüngeye (ν5-4) olduğu görülür. Işımaların frekansları ise; ν5-4 < ν4-3 < ν5-3 < ν3-2 < ν4-2 < ν5-2 < ν2-1 < ν3-1 < ν4-1< ν5-1 şeklinde sıralanır. Uyarılmış ışın yayma: Yarı kararlı seviyeye sahip atomlarda, uyarılmış bir atomun zorlama sonucu yaptığı ışımaya uyarılmış ışın yayma denir. Uyarılmış ışıma yapacak maddede atomların çoğu temel hâl düzeyinin üzerindeki enerji seviyelerindedir. Bu duruma tersine birikim olayı denir. Yandaki şekilde de görüldüğü gibi; (hν = E3 - E2) enerjili gelen foton, atomu E3 seviyesinden E2 seviyesine geçişe zorlarsa atom, (hν = E3 - E2) enerjili uyarılmış bir foton yayınlar. Böylece iki foton serbest bırakılmış olur. Bu iki fotonun enerjileri ve fazları aynı büyüklüktedir. Eğer bu iki foton, uyarılmış atomlardan diğer ikisini üst enerji seviyesinden alt enerji seviyesine geçmeye zorlarsa dört foton serbest bırakılmış olur. Bu işlem, E3 seviyesindeki uyarılmış atom sayısı, E2 seviyesindeki atom sayısından çok olduğu sürece devam eder. E3 Uyarılmış fotonlar Gelen foton hν = E3 - E2 E2 Gelen foton hν = E3 - E2 Uyarılmış ışın yayma, hologramlarda kullanılan lazer teknolojisinin temelini oluşturur. 262 Lazer, uyarılmış ışın yayma yoluyla ışığı şiddetlendirerek aynı frekans ve fazda uyumlu fotonlardan oluşan ve güçlendirilmiş ışık oluşturan alettir. Lazer ışığı 1960 yılında Theodore Maiman (Teodor Meyman) tarafından elde edilmiştir. Bu aletin çalışma prensibini anlayabilmek için, iki ucunda birbirine paralel aynalar (biri tam yansıtıcı, diğeri yarı geçirgen) bulunan ve lazer için gerekli madde (katı, sıvı, gaz, yarı iletken) ile dolu cam bir tüp düşünelim. Tüpün içindeki atomlar hızlandırılmış elektron veya foton kullanılarak uyarıldığı zaman, üst enerji seviyelerine çıkar. Uyarılan bu atomlar üst enerji seviyesinden alt enerji seviyelerine dönerken foton yayınlar. İlk ve son yörüngelerdeki atomların enerji seviyeleri farkı kadar enerjiye sahip fotonlar, uyarılmış atomlara çarptığı zaman bu atomlar bir alt enerji seviyesine geçmeye zorlanır. Bu sırada, gelen fotonla aynı yönlü bir foton daha yayınlanır. Bu fotonlar yarı geçirgen ve tam yansıtıcı aynalardan yansıyarak atomları foton yaymaya zorlar ve kendileriyle aynı yönlü fotonlar oluştururlar. Aynalardan sürekli yansıyarak sayısı artan aynı fazlı bu fotonlar, yarı geçirgen aynadan lazer ışığı olarak çıkar. Modern Fizik Kaplama kalınlığı ayarlanan yarı geçirgen aynanın üzerine düşen fotonlar belli sayıya ulaşınca lazer ışığı olarak dışarı çıkarlar. 263 4. Ünite Yakut lazeri Şimdi, lazer ışığının özelliklerini sıralayalım. 1. Lazer ışığı aynı frekans ve fazda fotonlar oluşturduğu için tek renklidir ve bu renk lazerin cinsine göre değişebilir. 2. Normal bir ışık gibi dağılmaz, çok az sapar. Örneğin, Dünya’dan gönderilen lazer ışını, Apollo 11’in Ay’a bıraktığı bir aynadan yansıyıp hiç sapmadan geri dönmüştür. Işığın bu esnada aldığı yol 750000 km’dir. 3. Yüksek enerjili olduklarında delme, kesme, kaynak yapma vb. olaylarda kullanılabilirler. Lazer ışığındaki yüksek enerjiyi ancak 1030 K sıcaklığında elde ederiz. 4. Lazer ışığı, atmosferik olaylardan (yağmur, kar, sis vb.) etkilenir. Lazerler; katılı, sıvılı ve gazlı olmak üzere üç çeşittir. Katılı lazerler: İlk katılı lazer 1960’da Theodore H. Maiman tarafından icat edilen yakut lazeridir. Yakut, % 0,04 oranında krom (Cr+3) ihtiva eden alüminyum oksit kristalinden oluşur. Kırmızı lazer ışınlarını, bu kristal içindeki krom atomları yayar. Krom atomları optik olarak yeşil ve mor ışıkla uyarılır. Yakut kristalinden çıkan lazer ışığının dalga boyu 6943 Å, ışın demetinin şiddeti 10kW/ mm2 dir. Bu kadar güçlü olmasına karşı yakut lazerin verimliliği % 1 civarındadır. Bunun yanı sıra zenginleştirilmiş katı malzemeden (neodyumla zenginleştirilmiş silisyum oksit bazlı kristaller) ve yarı iletken maddeden (galyum arsenik kristali) yapılanlar katılı lazerler sınıfındadır. Sıvılı lazerler: En çok kullanılan sıvılı lazer türü, organik bir çözücü içindeki organik boyanın seyreltik bir çözeltisidir. Bunlardan morötesi ile kızılötesi arasında lazer türleri elde edilebilir. Boya lazerlerinin en önemli özelliği tek dalga boyu yerine, maddeye bağlı olarak belirli spektrumda ve istenilen dalga boyunda çalışmasıdır. En bilinenleri Rhodamine 6G ve 4-Methylum Belliferone’dir. CD Fiber optik kablo 264 Gazlı lazerler: Lazer maddesinin kimyasal yapısına göre; atom, molekül ve iyon lazeri olmak üzere üçe ayrılır. 6328 Å’luk ışık veren helyum-neon lazeri atom lazerine, kızılötesi ışık veren karbondioksit lazeri molekül lazerine, aynı anda yeşil-mavi ışık yayan argon lazeri ise iyon lazerine örnektir. Atom lazerler; Asal gaz (Xe, Ar, Ne ,He) ve Metal buharı (Cd, Sn, Pb,Zn), İyon lazerler; Asal elementli (Xe, Ar, Ne, He) ve Metal buharlı (Cd, Sn, Pb,Zn), Molekül lazerler (CH3F, CO2, N2, CO) şeklindedir. Lazerler, günlük yaşantıda başta haberleşme teknolojisi olmak üzere pek çok alanda kullanılmaktadır. Özellikle yeryüzü ile uydular arasındaki haberleşme sistemleri, fiber optik sistemlerle yapılan telefon iletişimi ve yüksek yoğunlukta ses veya görüntü depolama (CD, hologram teknolojisi) sistemlerinde kullanılmaktadır. Modern Fizik Araştıralım Lazer teknolojisinin tıp, endüstri ve savunma sanayisindeki kullanım alanlarına yönelik bir araştırma yapınız. Araştırma sürecinde yazılı-görsel medya, İnternet vb. gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya özen gösteriniz. Araştırma sonuçlarınızı hazırlayacağınız sunular ile arkadaşlarınızla paylaşınız. 265 4.ÜNİTESORULARI A. Aşağıdaki ifadelerde noktalı yerleri tabloda verilen kelimelerle uygun şekilde tamamlayınız, uyarılmış ışın yayma Wien Yasası termal ışıma fotoelektrik olay elektron elemanter yük foton kendiliğinden ışın yayma Compton olayı 1. Lazer …............................……. yöntemiyle oluşturulan güçlendirilmiş bir ışıktır. 2. Metal yüzey üzerine düşen ışığın bu yüzeyden elektron koparmasına …............................ ……. denir. 3. Doğada bilinen en küçük yüke …............................……. denir. 4. Kütlesinin sıfır olduğu kabul edilen olan ve ışık hızıyla hareket eden enerji paketlerine ….... ........................……. denir. 5. Yüksek enerjili fotonların atomdaki serbest elektronlara çarparak saçılmasına ….................. ..........……. denir. 6. Herhangi bir cismin, ısısına bağlı olarak etrafa yaydığı (saldığı) elektromanyetik ışıma ….... ........................……. adını alır. B. Aşağıda ‟Tanılayıcı dallanmış ağaç” yöntemine uygun bir etkinlik verilmiştir. Bu cümlelerin doğru olanlarını ‟D”, yanlış olanlarını ‟Y” ile belirleyip ilgili ok yönünde ilerleyiniz. Her doğru kararınız size 5 puan kazandıracak ve bir sonraki aşamayı etkileyecektir. Vereceğiniz cevaplarla farklı yollardan sekiz ayrı çıkışa ulaşabilirsiniz. En çok puan alacağınız çıkışı bulunuz. 266 C. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Alt katmanlardaki 5p, 4d ve 4f orbitallerinin, l ve ml değerlerini bulunuz. 2. Bir metalin yüzeyinden, aynı şiddete sahip kırmızı ve mavi ışık fotonlarından hangisi bir metalin yüzeyinden daha fazla elektron koparır? Açıklayınız. 3. Compton olayı ile fotoelektrik olayını birbirinden ayıran özellikler nelerdir? 4. Aşağıda durumları verilen parçacıklara eşlik eden de Broglie dalgalarının dalga boylarını hesaplayınız (h=6,62.10-34 Js, mp=1,67.10-27 kg, me= 9,1.10-31 kg). Ι- Hızı 180m/s ve kütlesi 50 gr olan tenis topu ΙΙ- 2500 m/s hızla hareket eden bir proton ΙΙΙ- Kinetik enerjisi 10 eV olan bir elektron 5. Dalga boyu 6200 Å olan kırmızı ışık demeti, fotosel lambanın katoduna gönderiliyor. Sökülen elektronları durdurmak için fotosele 1 V’luk potansiyel fark uygulanıyor. Buna göre; a. Elektronların metale bağlanma enerjisi kaç eV’tur? b. Elektronların maksimum kinetik enerjisi kaç eV olur? 6. 5.105 eV enerjili X-ışınları bir hedef üzerinde Compton saçılması yapmaktadır. Saçılan ışınlar gelen ışınlara göre 53° de gözleniyorsa; a. Saçılan X-ışınlarının enerjisini, b. Geri tepen elektronların enerjisini hesaplayınız. Ç. Aşağıdaki soruları okuyunuz ve doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. Elektronla ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi veya hangileri doğrudur? Ι- Yükü 1,6.10-19 C’tur ve elemanter yük olarak adlandırılır. ΙΙ- Kütlesi 9,1.10-31 kg’dır ve protonun kütlesinden yaklaşık 1837 kat küçüktür. ΙΙΙ-Elektron yükünün hassas ölçümünü Milikan yapmıştır. ΙV-Elektronlar manyetik alanda saparlar. A) Ι ve ΙΙ B) Ι , ΙΙ ve ΙV C) Ι , ΙΙΙ ve ΙV D) Ι ve ΙV E) Ι , ΙΙ, ΙΙΙ ve ΙV 2. Rutherford ve Bohr atom modelleriyle ilgili aşağıdaki karşılaştırmalardan hangisi veya hangi leri doğrudur? Ι- Yörünge enerjileri Bohr atom modeline göre kesikli iken Rutherford’a göre süreklidir. ΙΙ- Atom, Bohr atom modeline göre belirli frekanslarda foton salarken Rutherford’a göre her frekansta foton salabilir. ΙΙΙ- Rutherford atom modelinde kararlı yörüngeler varken Bohr atom modelinde yoktur. A) Ι ve ΙΙ B) Ι , ΙΙ ve ΙΙΙ C) Yalnız ΙΙΙ D) Ι ve ΙΙΙ E) ΙΙ ve ΙΙΙ 267 3. Hidrojen atomunun uyarılma düzeyleri yandaki gibidir. Bu atomlar 12,6 eV enerjili elektronlarla bombardıman edildiğinde spektrumda Lyman serisinin α, β, γ ve Balmer serisinin Hα, Hβ, Hγ çizgilerinden hangileri oluşabilir? A) B) C) D) E) Lyman serisi α α ve β α ve β α, β ve γ Balmer serisi Hα Hα Hα Hα, Hβ Hα, Hβ 4. Bohr atom modeline göre, hidrojen atomundaki elektron 4. enerji seviyesinden 1. enerji seviyesine geçerse salınan fotonun enerjisi kaç eV olur (Z=1)? A) 10,2 B) 12,1 C) 12,75 D) 13,06 E) 13,22 5. Hidrojen atomunda 1. enerji seviyesinde dolanan elektronun enerjisi E’dir. Bu elektron 2. enerji seviyesine çıktığında enerjisi kaç E’dir? A) E/4 B) E/2 C) E D) 2E E) 4E 6. Hızı % 0,005’lik hata ile 4.103 m/s olarak ölçülen bir elektronun konum belirsizliği (Δx) nedir (me=9,1.10-31 kg , ħ = 1,05.10-34 Js)? A) 0,14 mm B) 0,28 mm C) 0,36 mm D) 0,56 mm E) 0,72mm 7. Hidrojen atomunun uyarılma seviyeleri yandaki gibidir. Bu atom temel hâlin üzerinde 3. uyarılma düzeyine kadar uyarıldığında α çizgisinden başka hangi spektrum çizgileri oluşabilir? A) β ve H α D) β ve Hβ B) Yalnız β E) β , γ, H α ve Hβ C) β ve γ 8. Bir gaz 8 eV’luk elektronlarla bombardıman edildiğinde, elektronlar 3 eV’luk enerjiyle dışarıya çıkmaktadır. Atomlar aldığı enerjiyi bir basamakta dışarıya verirse yayılan ışığın dalga boyu kaç Å olur (hc= 12400 eV Å)? A) 1240 268 B) 2480 C) 3720 D) 4960 E) 6200 9. f alt kabuğunda bulunan hidrojen elektronunun yörüngesel açısal momentumu (L) kaç ħ’dir? A) 0 B) √2 C) √6 D) 2√3 E) 1 10. Aşağıdakilerden hangisi veya hangileri yapılırsa atom uyarılır? Ι- Atomun basıncını artırmak. ΙΙ- Atomun sıcaklığını artırmak. ΙΙΙ- Atomu elektron veya fotonla bombardıman etmek. ΙV- Atomun sıcaklığını azaltmak. A) Ι ve ΙΙ B) Ι, ΙΙ ve ΙΙΙ C) Yalnız ΙΙΙ D) Ι ve ΙΙΙ E) ΙΙ ve ΙΙΙ 11. Hidrojen atomuna ait uyarılma seviyeleri ve bazı spektrum çizgileri yandaki gibidir. Buna göre yayılan ışınların λ1, λ2 ve λ3 dalga boylarına ait ilişki aşağıdakilerden hangisinde doğru verilmiştir? A) λ1 > λ2 > λ3 D) λ3 > λ2 > λ1 B) λ2 > λ1 > λ3 C) λ3 > λ1 > λ2 E) λ2 > λ3 > λ1 12. Aşağıdakilerden hangisi veya hangileri lazerlerin özellikleri arasındadır? Ι- Kendiliğinden ışın yayma temeline dayanır. ΙΙ- Aynı fazlı ve aynı frekanslı fotonlardan oluşur. ΙΙΙ- Katılı, sıvılı ve gazlı diye üç çeşittir. ΙV- Görünür ışığa göre daha çok dağılır. A) Ι ve ΙΙ B) ΙΙ ve ΙΙΙ C) Yalnız ΙΙΙ D) Ι , ΙΙ ve ΙΙΙ E) ΙΙ, ΙΙΙ ve ΙV 13. Hızı 5.105 m/s olan elektrona eşlik eden de Broglie dalga boyu nedir (h=6,62.10-34 Js, me= 9,1.10-31 kg)? A) 72,7 Å B) 36,4 Å C)24,4 Å D) 18,2 Å E) 14,5 Å 269 D. Aşağıda kavram haritasındaki boşlukları verilen kavramlardan hareketle doldurunuz. Tıp Yakut lazer Nükleer füzyon Askeri Kendiliğinden ışın yayma Molekül lazer Haberleşme Katılı lazer Gazlı lazer Astronomi Sıvılı lazer İyon lazer Endüstri Rhodamine 6 G Uyarılmış ışın yayma Yarı iletken lazer 270 DALGALAR 5. ÜNİTE KONULAR .SES KİRLİLİĞİ .TACOMA NARROWS KÖPRÜSÜ .ANTİK TİYATROLAR .GÖLGE OYUNU .PROJEKSİYON CİHAZI Bu ünitede; Sesin oluşumu ve yayılması için gerekli olan şartları inceleyerek sesleri frekanslarına göre sınıflandıracağız. Sesin Doppler etkisini inceledikten sonra rezonans olayını keşfedeceğiz. Sesin yansıma, kırılma ve soğurulma olaylarını irdeleyeceğiz. Işık demeti ve ışınların nasıl bir yörünge izlediğini inceleyerek ışığın üç boyutta nasıl yayıldığını keşfedeceğiz. Işık şiddeti, ışık akısı ve aydınlanma şiddeti arasındaki farkı öğreneceğiz. Dalgalar SES KİRLİLİĞİ Begüm, bilimsel bir dergide hayvanların sezgilerini anlatan bir yazı okur. Yazıda bazı hayvanların insanların işitemediği sesleri işitebildiği, böylelikle depremi önceden hissedebildikleri belirtilmektedir. Bu bilgi Begüm’ün zihnini kurcalarken birden belediye hoparlöründen yapılan anonsla irkilir. Hoparlörün bulunduğu direk evlerinin hemen yanında olduğundan gün boyunca evlerinin içinde yankılanan bu anonslar ev halkını rahatsız etmektedir. Bu durum Begüm’ün zihninde bazı sorular oluşturur. “Hoparlörlerden ses kulaklarıma nasıl ulaşıyor? Acaba rahatsız edici bu sesler hangi şartlarda işitilmeyebilir?” der. Tam bu sırada bir ambulansın siren sesini duyar. Siren sesini kısa aralıklarla duyan Begüm, ambulans uzaklaştığında aynı sesi uzun aralıklarla duyar. Bu durum Begüm’ü meraklandırır. “Acaba, ambulansın yaklaşırken ve uzaklaşırken siren sesinin duyulma sıklığının değişmesi neden kaynaklanmaktadır?” Begüm bu durumu araştırmaya karar verir. Bu kitap için düzenlenmiştir. İlköğretim fen ve teknoloji derslerinde sesin nasıl oluştuğunu, ne tür bir dalga olduğunu, yansımasını, şiddetinin nelere bağlı olduğunu ve ortamda nasıl yayıldığını dokuz ve onuncu sınıfta ise sesin, dalga çeşitlerinden hangisi olduğunu ve frekansını öğrenmiştiniz. Günlük yaşamımızda çok değişik sesler duymaktayız. Örneğin sivrisinek, davul, rüzgar sesi gibi. Bunların bazıları canlılar tarafından üretilirken bazıları da yandaki hoparlördeki gibi cansızlar tarafından üretilir. Bütün bu sesler nasıl oluşur ve kulaklarımıza nasıl ulaşır? Bunu bir etkinlikle öğrenelim. 273 5. Ünite 1. Etkinlik Ses Nasıl Oluşur? çler e Gere Araç v apazon det diy ● Bir a azon t diyap e d a ir ●B ı ğen tokmağ dirik le in il s t e d ● Bir a su li 2,5 tre ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Grubunuzdaki bir öğrenciden diyapazonun çatalına tokmakla vurmasını isteyiniz. 3. Diyapazonun çatalını leğendeki suya 3-4 cm girecek şekilde daldırıp suyu gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Diyapazonu suya daldırdıktan sonra suda nasıl bir değişim olmuştur? 2. Sudaki değişimin kaynağı nedir? 3. Suda meydana gelen bu değişim, hava ortamında da gerçekleşebilir mi? 4. Gruplarınızın elde ettiği sonuçları sınıf ortamında tartışarak ortak bir sonuca varınız. Dalga hareketinin bir enerji aktarımı olduğunu ve titreşimin ortamda yayılması anlamına geldiğini onuncu sınıfta öğrenmiştiniz. Öyleyse sesin oluşması için de başlangıçta bir titreşimin olması gerekir. Yani bir enerji gereklidir. Örneğin zilin çalması, davulun ses çıkarabilmesi, sirenin çıkardığı ses vb. için enerji gereklidir. Bütün ses dalgaları için aynı durum geçerlidir. Sesin, diyapazonda nasıl oluştuğunu ve kulağımıza kadar nasıl ulaştığını aşağıdaki şekli inceleyerek öğrenmeye çalışalım. Diyapazon çatalı Sıkışmalar Genleşmeler Diyapazonun çatalına tokmakla vurulduğunda çatal ileri geri titreşerek hava moleküllerini hareket ettirir. Aynı durum yandaki resimdeki gibi cetvelle oluşturulan titreşim hareketinde de geçerlidir. Bu hareket, ortamda sıkışma ve genleşme şeklinde ilerler. Burada hava molekülleri enerjiyi birbirine aktarır. İlerleyen ses dalgası enerji taşır ve bu enerji mekanik sistem tarafından yutulur. Kulak zarı bu mekanik sisteme örnek olarak verilebilir. 274 Ses, mekanik dalga olduğundan ses dalgalarının ilerlemesi için ortam gereklidir. Dalgalar ‟Ses Kirliliği” adlı metinde Begüm’ü rahatsız eden sesler, hoparlör zarının ileri geri titreşimiyle oluşmuş ve hava ortamında moleküllerin sıkışıp genleşmesiyle ortama her yönde yayılmıştır. Ses dalgası basınç dalgasından ibaret olduğundan koyu bölgeler sıkışmaları, açık bölgeler ise genleşmeleri göstermektedir. Bu bölgeler iki boyutlu grafiksel eğriler şeklinde temsil edilmektedir. Onuncu sınıfta dalganın genliğinin dalganın enerjisi ile doğru orantılı olduğunu öğrenmiştiniz. Dalganın genliği aynı zamanda dalganın şiddetini gösterir. Havadaki ses dalgaları iki boyutlu cepheye sahip olduğundan sesin şiddeti birim alandaki ortalama güç ile açıklanır. Günlük yaşantıda duyulan bazı sesleri şiddetleri yönünden inceleyelim. Yakın mesafedeki bir uçağın yaydığı ses ile bir arının yaydığı sesi karşılaştırdığımızda sizce hangisi kulağımız için daha zararlıdır? Neden? Alkışladığımızda ya da araba çalışırken motorda oluşan sesi kesik kesik işitirken, arının ya da bir sivrisineğin sesini kesintisiz işitiriz. Acaba bunun sebebi ne olabilir? İşittiğimiz sesin, ses kaynağının frekansı ile bir ilişkisi var mıdır? Yukarıdaki şekillerde farklı ses kaynaklarının oluşturduğu ses dalgaları görülmektedir. 275 5. Ünite Ses dalgalarının frekansı, birim zamanda oluşturulan dalga sayısıdır. Eğer dalgalar sıklaşırsa yani dalgaların frekansı artarsa sesi daha ince duyarız. Örneğin, diyapazona vurduğumuzda işittiğimiz ses bize kesintisizmiş gibi gelir. Bunun nedeni diyapazonun titreşim frekansının çok büyük olmasıdır. Aynı şekilde bir sivrisineğin sesini kesintisizmiş gibi işitmemiz de sivrisineğin kanatlarının titreşim frekansının çok büyük olmasıyla açıklanır. Frekansın büyük olması, art arda gelen iki dalga tepesi ya da iki dalga çukurunun arasındaki uzaklığın yani dalga boyunun küçülmesine sebep olur. Böylece hava moleküllerinin sıkıştığı ve gevşediği bölgeler birbirine daha çok yaklaşır ve bu yakınlık, sesi çok kısa aralıklarla işitmemizi sağlar. Bu da bize periyodun azaldığını gösterir. Aynı şiddetteki seslerden yüksek frekanslı olanı daha ince işitilir. Günlük yaşantımızda ses kaynağından uzaklaştıkça sesin şiddetini daha az algılarız ancak kaynaktan çok uzaklaşırsak sesi işitmemiz neredeyse imkânsız olur. Ses dalgaları parçacıklar arasında enerji aktarımı sebebiyle ortamda sürtünmeye maruz kaldıklarından sesin şiddeti azalır ve ses zamanla sönümlenir. Bu nedenle binalarda ses yalıtımını sağlamak için strafor, cam yünü gibi malzemelerden yararlanılır. Strafor Araştıralım Günümüzde, yıllar önce yapılan konuşmaların teknolojideki gelişmeler sayesinde yeniden işitilebileceğine dair tartışmalar yapılmaktadır. Sizde bu konu ile ilgili bir araştırma yapınız. Araştırma sürecinde İnternet, kütüphane, yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. Sizde bu konu ile ilgili bir araştırma yapınız. Fizyolojik sisteme sahip olan beyin ve kulak ortak çalışarak çevremizde oluşan sesleri işitmemizi sağlar. Peki, çevremizdeki her sesi işitebiliyor muyuz? Bazı yerlerde köpeklerin zararlarından korunmak ya da onları eğitmek için özel düdükler kullanılır. Benzer şekilde, gıda üretimi yapılan yerlerde farelerin zararlarından korunmak için de düdüklerden yararlanılır. Acaba bu düdüklerin çıkardığı sesin özelliği nedir? Kaynaktan çıkan ses dalgaları, sıkışma ve genleşmelerle hava basıncında büyük değişimler olmasını sağlar. Bu dalgalar kulak zarımız aracılığıyla algılanır, kulak kemikleri ve sinirler aracılığıyla beynimize sinyaller şeklinde iletilir. Bu sinyalleri işleyen beyin de gelen uyarıları ses olarak yorumlar. Bu durum, sesin işitilmesi olayına açıklık getirse de her ses insanlar tarafından işitilemez. Yetişkin bir insanın 20 Hz’den 20 kHz’e kadar olan 276 frekans aralığındaki sesleri duyabildiği bilinmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi insan kulağının işitebileceği seslerin belli bir eşik değeri vardır. İnsan kulağının duyamadığı sesler ise yüksek frekanslı sesler (ultrasonik) ve düşük frekanslı sesler (infrasonik) olmak üzere ikiye ayrılır. Köpekleri eğitmek, köpekleri ve fareleri belirli yerlerden uzak tutmak için yüksek frekanslı ses cihazları geliştirilmiştir. Kediler, köpekler, fareler ve böcekler 20.000 Hz’den daha yüksek frekanslı sesleri rahatlıkla duyabilirler. İnsanlar ise 20.000 Hz’den yüksek frekanslı sesleri duyamazlar. ‟Ses Kirliliği” adlı metinde Begüm, bazı hayvanların depremi önceden hissedebildiğini okumuştu. Bu durum, hayvanların deprem öncesi insanların işitemediği birtakım sesleri işitebilmeleriyle açıklanır. Evrende farklı şiddette ve farklı frekanslarda birçok ses meydana gelmektedir. Seslerin şiddeti, sesleri oluşturan kaynağa bağlıdır. Ses şiddetini ölçmede kullanılan birim desibeldir. Desibel kısaca dB ile gösterilir. Dalgalar Köpeklerin eğitiminde kullanılan düdük İnfrasonik frekans, duyulabilir orta frekans ve ultrasonik frekans aralıkları gösteren tablo. Günümüzde insanlar, sanayinin gelişmesiyle birlikte belirli şehirlere göç etmiş ve bu şehirlerin nüfusunu artırmıştır. Bunun sonucunda araç trafiğinde yoğunlaşmalar yaşanmış ve ses kirliliğinin artışının nedenlerinden biri olmuştur. 277 5. Ünite Ultrasonda oluşan görüntü Ses dalgalarını kullanarak çalışan cihazların günlük yaşantımızı kolaylaştırdığı bilinmektedir. Örneğin, yüksek frekanslı ses dalgalarından yararlanılarak pek çok cihaz geliştirilmiştir. Sağlık alanında kullanılan ultrason cihazı bunlardan biridir. Ultrason cihazı, yaydığı yüksek frekanslı ses dalgalarının farklı yoğunluktaki dokularda farklı hızlarda ilerlemesi ve yansıması prensibine dayanır. Bu cihazla elde edilen veriler bilgisayarla analiz edilerek görüntü hâline dönüştürülür. Yüksek frekanslı ses dalgalarından yararlanılarak yapılan bir başka araç ise sonar cihazıdır. Balıkçıların balık sürülerinin yerlerini tespit etmede, denizaltıların da seyir esnasında kullandıkları sonar cihazının çalışma ilkesi ultrason cihazıyla aynıdır. Benzer şekilde yarasaların uçarken, balinaların yüzerken kullandıkları sistem de sonar cihazının çalışma prensibi ile benzerlik gösterir. Araştıralım Jeofizikçiler Dünya’nın iç yapısını araştırmak için ses dalgalarını kullanırlar. Buradan hareketle, petrol araştırmalarında ses dalgalarından nasıl yararlanıldığını araştırınız. Araştırma sonuçlarınızı sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. ‟Ses Kirliliği” adlı metinde Begüm, ambulans yaklaştığında siren sesini kısa aralıklarla, uzaklaştığında ise uzun aralıklarla işitiyordu. Benzer şekilde siz de hasta taşıyan bir ambulansın ya da yangın yerine ulaşmak için zamanla yarışan bir itfaiye aracının siren sesini duymuşsunuzdur. Siren seslerini farklı aralıklarla işitiyor olmanızın nedenini hiç düşündünüz mü? Bu durum sesin hangi fiziksel özelliğinin değişiminden kaynaklanır? Bunu etkinlikle öğrenelim. 278 Dalgalar 2. Etkinlik Ses Neden Değişti? çler e Gere v ç a r A takımı leğeni a lg a alem ●D ya da k k lı la m ● Da Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Dalga leğenine bir miktar su koyunuz. 2. Damlalıkla aynı noktaya eşit zaman aralıklarında su damlatınız ve oluşan dairesel dalgaları gözlemleyiniz. 3. Damlalıktan eşit aralıklarla su damlatarak damlalığı sağa doğru sabit hızla hareket ettiriniz ve dalgaları gözlemleyiniz (Damlalığın hızı dalganın hızından küçük olmalıdır.). Sonuca Varalım 1. Damlalık hareketsizken gözlemlenen dairesel dalgaların dalga boyları nasıldır? Açıklayınız. 2. Damlalık sabit hızla hareket ettirilirken oluşturulan su dalgalarının dalga boyları, damlalığın hareketi yönünde ve zıt yönünde nasıl değişir? Açıklayınız. Su dalgalarıyla ilgili etkinlikten elde edilen sonuçlar ses dalgaları için de geçerlidir. Gözlemciyle bir titreşim kaynağı arasındaki bağıl hareket, titreşimin gözlenilen frekansında değişikliğe yol açar. Titreşimin gözlenilen frekansında ortaya çıkan bu değişikliğe Doppler Olayı denir. Şimdi Doppler Olayı’nı daha iyi anlamaya çalışalım. Bunun için yerinizde hareket etmeksizin durduğunuzu düşünelim. Bir arkadaşınız da sizden 10 metre uzakta duruyor ve size bir saniye aralıklarla elindeki tenis toplarından birini fırlatıyor olsun. Burada arkadaşınızın topları her seferinde aynı doğru boyunca ve aynı hızda attığını varsayalım. Eğer arkadaşınız da hareketsiz ise her saniyede 10 metre yol alan tenis toplarından biri size ulaşacaktır. Şimdi ise arkadaşınızın yine her saniyede bir top fırlattığını ancak size doğru yürümeye başladığını varsayalım. Bu durumda size ulaşan iki top arasındaki süre 1 saniyeden daha kısa olacaktır. Çünkü tenis topları her seferinde 10, 9 ve 8 metre şeklinde daha az yol aldıktan sonra size ulaşacaktır. Aynı etkinin zıttı arkadaşınız sizden uzaklaşırken de geçerli olacaktır. Bir başka ifadeyle, tenis topları arkadaşınızın elinden her defasında saniyede bir çıktığı hâlde sizin hareket etmeniz ya da arkadaşınızın hareket etmesi yüzünden size azalan ya da artan zamanlarda ulaşacaktır. Bu durum, doğal olarak arkadaşınızın topu size farklı zamanlarda fırlattığını düşünmenize sebep olur. Aslında Doppler Olayı’nda ‟etkilenen” asıl fiziksel değişken, dalga boyudur. Dalga boyu ile frekans ters orantılı olduğundan gözlemci dalga kaynağının Christian Doppler (1803 – 1853) Doppler Olayı ilk olarak Avusturyalı Christian Doppler (Kristiyan Dopler) tarafından açıklanmıştır. Doppler Olayı daha çok ses ile ilgili olaylarda fark edilmektedir. 279 5. Ünite frekansını değişiyor gibi görür. Şimdi gözlemcinin, kaynağın ve her ikisinin hareketini dikkate alarak Doppler Olayı’nı daha detaylı inceleyelim. Frekansı fk olan noktasal bir kaynak için siren sesini göz önüne alalım. Kaynak hareket etmiyorsa dalgalar kaynak etrafında simetriktir ve dalga boyu; λ= v ’dır. fk Burada; v: Ses dalgasının havadaki yayılma hızını; fk: Dalga kaynağının frekansını ifade eder. Kaynak, ortama göre vk hızıyla hareket ederse dalgalar kaynağın hareket yönünde sıkışacak, diğer yönde ise seyrekleşecektir. Bunun sonucunda +vk yönünde bulunan gözlemci, yüksek frekanslı ses işitecektir. - vk yönündeki gözlemci ise daha düşük frekanslı ses işitecektir. Kaynak, duran gözlemciye doğru hareket ettiğinde dalga boyu kısalacaktır. Kısalan dalga boyu miktarı; λ g =λ − vk ’dır. fk λ= v yerine yazılırsa; fk v − v k kadardır. λg = fk Burada; λg : Görünen dalga boyunu ifade eder. Dalga boyu değiştiği hâlde ortamın özelliklerinde bir değişiklik olmadığından dalga hızında değişiklik görülmez. Bu durumda gözlemcinin algıladığı sesin frekansı; 280 Dalgalar fg = v ’dır. λg v−v λ g = k yerine yazılırsa fk = fg v v = ⇒ fg fk olur. v vk v − vk − fk fk Burada; fg : Algılanan frekansı ifade eder, Kaynak, duran gözlemciye doğru hareket ettiğinde dalga boyu kısalır, frekans artar. Kaynak, gözlemciden uzaklaşırsa gözlemci λ’dan daha büyük dalga boyu (λg) gözlemleyecektir. Bu durumda işitilen sesin frekansı; v fg = fk olur. v + vk Bu iki ifade aynı formülde birleştirildiğinde her iki durum için genel bağıntıyı; v fg = fk şeklinde yazabiliriz. v ± vk Hızların işareti; Kaynak, gözlemciye doğru hareket ederse (-), Kaynak, gözlemciden uzaklaşıyorsa (+) şeklinde alınır. “Ses Kirliliği” adlı metinde Begüm’ün siren sesini ambulans kendisine yaklaşırken kısa aralıklarla, uzaklaşırken daha uzun aralıklarla işitmesinin nedeni frekansı farklı algılamasından kaynaklanmaktadır. Örnek Bir otomobil 108 km/h sabit hızla ve sürekli korna çalarak yolcuların bulunduğu durağa doğru hareket etmektedir. Kornanın frekansı 394 Hz olduğuna göre; a) Otomobil durağa yaklaşırken, b) Otomobil duraktan uzaklaşırken yolcuların işittiği sesin frekansı kaç Hz’dir (Sesin havada yayılma hızı 340 m/s’dir.)? Çözüm vk= 108 km/h = 30 m/s, fk = 394 Hz, v = 340 m/s v a) fg = fk = 394 [340 / 340 - 30 ] ise ; v − vk 394 [340 / 310] = 394.1,097 ≅ 432 Hz’dir. v = 394 [340 / 340 + 30 ] ise; v + vk b) fg = fk 394 [340 / 370] = 394.0,919 ≅ 362 Hz’dir. 281 5. Ünite Kaynak hareketsiz, gözlemci hareketli ve gözlemcinin hızı dalganın ortamdaki yayılma hızından küçük olsun. Bu durumda kaynağın yaydığı dalgaların frekansını fk olarak gösterelim. Gözlemci de ortama göre vg hızıyla ses kaynağına doğru hareket etsin. Burada gözlemci ses dalgalarının dalga boyunu, kaynak hareketsiz iken dalga boyuyla aynı görür. Hareket, kaynağa doğru olduğundan gözlemci dalgaların daha hızlı hareket ettiğini algılar. Dolayısıyla dalganın frekansı da artar. Kaynağa yaklaşırken gözlemcinin algıladığı dalga hızı; vˈ= v + vg olur. Burada gözlemcinin kaynağa yaklaştığı andaki hızı alınmıştır. Bu durumda gözlemci farklı bir frekans algılar. Algılanan bu frekans; v' v + vg v v = ⇒ fg = + g ’dır. λ λ λ λ v v v olduğundan fg = fk + g ⇒ λ= fk = fk λ λ fg = fg =fk + fk ⋅ v g v v ⇒ fg =fk 1 + g olur. v Gözlemcinin kaynaktan uzaklaşması durumunda dalga boyu değişmez, dalga hızı ve frekans azalır. Kaynaktan uzaklaşırken gözlemcinin hızı -vg dir. Bu durumda algılanan hız; vˈ = v - vg olur. Algılanan frekans ise; v' v − vg f= = g λ λ v vg v fg = − = fk λ λ λ v v fg= fk − g λ= fk λ v ⇒ fg =fk 1 − g olur. v v Genel olarak gözlemci, duran kaynağa göre hareket ediyorsa fg =fk − fk ⋅ v g işitilen frekans; v fg = fk 1± g olur. Burada; v (+): Gözlemci kaynağa doğru hareket ediyor. (-) : Gözlemci kaynaktan uzaklaşıyor. 282 Dalgalar Örnek Park hâlinde ve kornası takılan bir otomobilin korna sesinin frekansı 400 Hz’dir. 5 m/s sabit hızla hareket eden bir bisikletli bu otomobile doğru yaklaşmaktadır. Bisikletlinin otomobile yaklaşırken ve otomobilden uzaklaşırken işittiği sesin frekansı kaç Hz’dir (Sesin havada yayılma hızı v= 340 m/s’dir.)? Çözüm fk= 400 Hz vg= 5 m/s Genel ifade v fg = fk 1± g şeklindedir. v Gözlemcinin kaynağa yaklaşırken işittiği sesin frekansı; 5 345 fg = 400 ⋅ 1 + fg 400 ⋅ ise = 340 340 fg = 405,8 Hz olur. Kaynaktan uzaklaşırken gözlemcinin işittiği sesin frekansı; v 5 335 = fg fk 1 − g ise fg = 400 ⋅ 1 − = 400 ⋅ v 340 340 fg = 394,1 Hz olur. Şu ana kadar kaynağın veya gözlemcinin hareketli olması durumunda dalganın algılanan frekansı ile ilgilendik. Şimdi kaynak ve gözlemcinin her ikisinin hareketli olması durumunda algılanan frekansı bulalım. Gözlemci, duran kaynağa yaklaşırken ve uzaklaşırken işitilen sesin frekansı; fg = fk 1± vg formülü ile hesaplanır. Kaynak, v duran gözlemciye yaklaşırken ve uzaklaşırken işitilen sesin v formülü ile hesaplanır. v ± vk frekansı ise fg = fk Kaynak ve gözlemcinin hareketli olduğu durumda duyulan sesin frekansı için genel bağıntı yukarıdaki iki formülün birleştirilmesi v ± vg formülü ile hesaplanabilir. Bu v ± vk ile elde edilen fg = fk formülü bütün durumlar için kullanabiliriz. +vg ve - vk : Kaynak ile gözlemcinin birbirine doğru hareketine, -vg ve + vk: Kaynak ile gözlemcinin birbirinden uzaklaştığı harekete karşılık gelir. v: Sesin havada yayılma hızıdır. 283 5. Ünite Örnek Bir ambulans ve bir otomobil aynı yolda sabit hızlarla birbirine doğru yaklaşmaktadır. Otomobilin hızı 72 km/h’tir. Ambulansın hızı 90 km/h, sirenin ses frekansı ise 450 Hz’dir. Otomobilin şoförünün ambulansa yaklaşırken ve ambulanstan uzaklaşırken işittiği siren sesinin frekansı kaç Hz’dir? Çözüm vg = 72 km/h = 20 m/s vk = 90 km/h = 25 m/s fk = 450 Hz olur. v ± vg dir. v ± vk En genel formül fg = fk Kaynakla gözlemci birbirine yaklaşırken +vg ve -vk alınır. Bu durumda bağıntı, v + vg fg = fk şeklinde yazılır. Verilenler yerine yazılırsa, v − vk 360 340 + 20 ise= fg 450 ⋅ fg 450 ⋅ = 315 340 − 25 fg ≅ 514,2 Hz bulunur. Kaynak ile gözlemci birbirinden uzaklaşırken -vg ve +vk alınır. Bu durumda, v − vg 340 − 20 fg 450 ⋅ fg = fk ise= 340 + 25 v + vk fg ≅ 394,5 Hz olur. Doppler Olayı hareketli kaynağın hızının ses hızından yavaş olduğu durumlarda gözlenir. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte günümüzde daha süratli araçlar yapılmış ve bu araçlar her geçen gün geliştirilmiştir. Örneğin, savaş uçağı F-16 ve yolcu uçağı Concorde ses hızının üzerinde bir hızla (süpersonik hız) uçabilen süpersonik uçaklardır. 284 Dalgalar Hareket hâlindeki süpersonik uçaklar, sürekli olarak yarıçapları uçağın bulunduğu konumdan dışarıya doğru büyüyen dairesel ses dalgaları oluşturur. Eğer kaynağın hızı dalganın hızına eşit olursa (vk=vd) frekans sonsuz olur. Bu durumda kaynaktan çıkan dalgalar, kaynağın önünde üst üste binerek dalga boyunun sıfır olmasına neden olur. vk > vd ise dalgalar kaynağın gerisinde kalır. İlerleyen bir dalga kaynağının hızı, dalgaların hızını aşarsa şok dalgaları oluşur. vdalga> vkaynak vdalga= vkaynak vdalga< vkaynak Üst üste binen ses dalgaları moleküller üzerinde titreşim meydana getirir. Bunun sonucunda basınç oluşur. Jet uçağı ses hızına ulaştığı anda yüksek basınçlı bir hava duvarı meydana gelir. Uçaklar bu hava duvarını aştıkları anda çok şiddetli bir ses çıkarırlar. Bu olaya sonik patlama denir. Bu olaydan sonra tepesi uçağın burnunda bulunan, koni yüzeyi şeklinde büyük bir dalga oluşur. Uçak uzaklaştıktan bir süre sonra koni yüzeyi yere ulaşır ve patlama sesini andıran güçlü bir ses duyulur. Silahta oluşan şok dalgası Doppler Olayı’nın etkisinden günümüzde pek çok alanda yararlanılmaktadır. Sağlık sektörü bu alanlardan biridir. Böbrek taşı kırma makineleri sayesinde, yüksek frekanslı ses dalgalarının oluşturduğu şok dalgaları böbrek taşı üzerine odaklandırılarak taşların kırılması gerçekleştirilmektedir. Odaklama sistemi, üreteç tarafından oluşturulan şok dalgalarını eş zamanlı olacak şekilde bir odak hacme yönlendirme 285 5. Ünite amacıyla kullanılır. Böbrek taşı kırma makinelerinin çoğunda kullanılan temel geometrik şekil, elips olanıdır. Şok dalgaları, elipsin odağında (F1) oluşturulur ve pirinç yansıtıcıdan yansımaları sonucu (F2) odak noktasında toplanırlar. Hedef bölge, F2’deki taşın bulunduğu üç boyutlu alandır. Şok dalgaları bu alana odaklanır ve bunun sonucunda böbrek taşında parçalanma gerçekleşir. TACOMA NARROWS KÖPRÜSÜ 1940 yılında ABD’nin Tacoma şehrinde Dünya’nın üçüncü büyük asma köprüsü olarak inşa edilen Tacoma Narrows (Takoma Narovs) Köprüsü yapıldıktan dört ay sonra yıkılmıştır. Köprünün yıkılmasına 67 km/h hızla esen rüzgâr neden olmuştur. Oysaki köprü 140 km/h hızla esen rüzgâra dayanıklı olacak şekilde inşa edilmiştir. Bu kitap için düzenlenmiştir. Tacoma Narrows Köprüsü, daha yüksek hızlardaki rüzgâra karşı dayanıklı olarak yapılmışken neden çok daha düşük bir hıza sahip rüzgârda yıkılmıştır? Rüzgârın köprüye etkisi nasıl olmuştur? Bu sorulara cevap verebilmek için etkinlik yapalım. 286 Dalgalar 3. Etkinlik Ses Neden Devam Eder? çler e Gere v ç a r A zon diyapa ş e d z ö ağı det ● İki a on tokm z a p a det diy ● Bir a Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Diyapazonları, açık kısımları birbirine bakacak şekilde yerleştiriniz. 3. Diyapazon tokmağı ile diyapazonlardan birinin çatalına vurunuz. 4. Diyapazon çatalına tokmakla vurduktan kısa bir süre sonra titreşen çatalı tutarak titreşimi engelleyiniz. 5. Diğer diyapazonun titreşerek ses çıkarıp çıkarmayacağı hakkında öngörüde bulununuz. Sonuca Varalım 1. Birinci diyapazonun titreşiminin durdurulmasından sonra ikinci diyapazonun titreşim durumunu nasıl açıklarsınız? 2. İkinci diyapazonun titreşim durumu öngörünüzle örtüşüyor mu? Bir ses kaynağından yayılan ses dalgaları, çevredeki bazı ses kaynaklarını etkileyerek titreştirebilir. Özdeş diyapazonlardan biri titreştirildiğinde diğer diyapazonun etki ile titreşmesi olayına rezonans denir. Burada rezonans oluşan kaynakta periyodik bir etki söz konusudur. Yukarıdaki etkinlikte çatalına vurduğunuz diyapazondan çıkan ses dalgaları diğer diyapazonla rezonansa girmiştir. Ses dalgalarının frekansı diğer diyapazonun frekansına eşit olunca diğer diyapazon da titreşime geçmiştir. Bir cismin esnekliğine ve kütlesine bağlı olan frekansa doğal frekans denir. Cisim bu frekansa eşit frekansta uyarılırsa yüksek genlikte sürekli titreşir. Ancak sürtünmeli ortamlarda oluşturulan titreşimler sürekli olmayıp sönümlüdür. Bunun nedeni enerjisini sürtünmeden dolayı kaybetmesi ve genliğinin gittikçe azalmasıdır. Titreşim hareketi yapan cisimlere, bu durumlarını sürdürebilmeleri için kaybettikleri enerjiyi dışarıdan vermek gerekir. Böyle bir dış kuvvetin uygulanmasıyla cisim harekete zorlanmış olur. Bu dış kuvvet, cisme hareketi yönünde etki edecek şekilde uygulanmalıdır. Bu duruma zorla titreşim adı verilir. Eğer dış kuvvetin frekansı titreşim yapan cismin frekansına eşit olursa titreşim maksimum genlikte olur. Bu durum rezonans durumudur ve tıpta MR cihazlarında radyo dalgaları ile vucüttaki hidrojen Manyetik rezonans (MR), cihazı 287 5. Ünite atamonu rezonansa getirip vucüt kesitlerinin incelenmesinde kullanılabilir. Rezonans etkisi bazı olumsuz durumları da ortaya çıkarabilir. Daha önce bahsettiğimiz 1940 yılında Tacoma Narrows Köprüsü’nün yıkılması rezonans etkisinin bir sonucudur. Köprünün doğal frekansı ile rüzgârın doğal frekansının birbirine çok yakın olması köprünün titreşim genliğini artırmış ve yıkılmasına neden olmuştur. Bunların yanında telefon ve elektrik tellerinin rüzgârlı havalarda ses çıkarmaları ile radyoların yayınlarının alınması da rezonans olayı ila açıklanır. ANTİK TİYATROLAR Binların tasarımında teknolojik gelişmelere uygunluk, estetik, depreme dayanıklılık gibi özelliklere dikkat edilir. Konser, sinema ve tiyatro gibi sanat etkinliklerinin gerçekleştirildiği binalarda ise bu özelliklerin yanısıra akustik düzene de önem verilir. Bu binaların iç tasarımları, sahne yapıları ve yeri, dinleyicilerin oturma düzenleri en iyi ses kalitesini yakalayacak şekilde düzenlenir. Örneğin Avusturalya’daki ünlü Sydney Opera Binası, Berlin Senfoni Orkestra Salonu, Viyana Flarmoni Orkestra Salonu bu özellikler göz önünde bulundurularak inşa edilmiştir. Buna rağmen, yapılan araştırmalar modern salonların akustik ses düzeninin hâlâ antik tiyatroların akustik ses düzenini yakalayamadığını göstermektedir. Ülkemizdeki Aspendos, Perge ve Termossos antik tiyatrolarında bugünkü teknoloji kullanılmadığı hâlde sahnedeki sesler binlerce seyirciye yüksek kalitede ve pürüzsüz olarak ulaşır. Bu kitap için düzenlenmiştir. Acaba tiyatro, opera, cami vb. yapıların salonlarında kullanılan materyallerin, bu tür yapıların ses düzenine nasıl bir etkisi vardır? Seyircisiz salon ile seyirciyle dolu bir salonda oluşan sesin işitilmesinde farklılık var mıdır? Sesin farklı yüzeylerden nasıl yansıdığını bir etkinlikle öğrenelim. 288 Dalgalar 4. Etkinlik Ses Her Yüzeyde Aynı Yansır mı? çler e Gere Araç v dir celi silin e r e d t de ● Bir a L) (500 m r saat 0 cm) ● Çala cm x 2 0 3 ( a levh ● Cam muk iktar pa ● Bir m aş ife kum ● Kad Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Üçer kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Pamuğu dereceli silindirin dibine yerleştiriniz. 3. Saati, alarmı 1-2 dakika sonra çalacak şekilde kurunuz ve pamuğun üzerine koyunuz. 4. Çalar saatin alarm sesini dereceli silindire yakın bir mesafeden dinleyiniz. 5. Öğrencilerden biri cam levhayı dereceli silindirin açık ucuna 600 açı ile tutsun. Diğer öğrenci de aynı mesafeden çalar saatin alarm sesini dinlesin. 6. Yukarıdaki adımları cam üzerini kadife kumaşla kaplayarak tekrarlayınız. Sonuca Varalım 1. Camı tutmadan işittiğiniz alarm sesi ile cam tutarak işittiğiniz ses arasında fark var mı? 2. Kadife kumaşı cam üzerine sardıktan sonra işittiğiniz ses ile kumaşı kaplamadan önce işittiğiniz ses arasında fark var mı? Varsa bunun sebebi nedir? İlköğretim fen ve teknoloji derslerinde sesin yüzeylerden yansıma yaptığını öğrenmiştiniz. Bu yansımanın pürüzsüz ve düzgün yüzeylerde daha fazla olduğunu, pürüzlü yüzeylerde ise soğurulmalara neden olduğunu, ses dalgalarının yansıması ile sonar cihazının çalışma prensiplerini öğrenmiştiniz. İçinde hiçbir eşya bulunmayan ortamlarda yüksek sesle konuşulduğunda sesin, ortamın her tarafında çok rahat işitildiğini fark etmişsinizdir. Okulunuzun koridorlarında öğrencilerin çıkardığı ses hemen hemen okulun her tarafında işitilebilmektedir. Aynı şekilde spor veya konser salonlarında da ses bozulmadan ortamın her tarafına ulaşabilmektedir. Evde bulunan eşyalar sesin işitilmesini engellemekte ya da sesin şiddetini azaltmaktadır. Bu nedenle ses, içi boş olan ortamlarda daha rahat işitilir. Sesin; içinde hiçbir eşya bulunmayan ortamlarda fazla, içinde eşya bulunan ortamlarda ise az işitilmesinin sebebi sizce ne olabilir? 289 5. Ünite Ses dalgaları, düzgün ve sert yüzeylerden pürüzlü ve çok esnek yüzeylere göre daha iyi yansır. Bu nedenle boş evlerde ses daha çok yansıma yapar. Evdeki eşyaların birçoğunda kumaş kullanıldığından bu eşyalar sesin bir kısmını soğurarak şiddetini azaltır. Hava moleküllerinin enerjisini sınırlayarak ses enerjisini emerler. Farklı yapıdaki maddelerin, sesi soğurma (emilme) oranları nelerdir? Aşağıdaki tablo farklı maddelerin emilme katsayılarını göstermektedir. Madde Emilme Katsayısı Tuğla 0,02 Boyalı Beton 0,07 Beton Blok 0,29 Ahşap Zemin 0,07 Cam 0,12 Farklı frekanslardaki sesler yüzeylerde farklı oranlarda soğurulur. Sesin yansıması için yansıma yüzeyinin boyutları, yansıtılmak istenen sesin dalga boyundan büyük olmalıdır. Müzik kayıt stüdyolarında olduğu gibi lisan laboratuvarları ve ses yalıtımı istenen ortamlar da o ortamdaki sesin frekansı dikkate alınarak uygun malzemelerle kaplanır. Antik tiyatrolarda olduğu gibi günümüzdeki tiyatro ve konser salonlarının yapımında da malzemeler seçilirken sesin pürüzsüz işitilebilmesi dikkate alınmıştır. Ses dalgaları diğer dalgalar gibi kırılmaya uğrar. Örneğin, bulutlu havalarda şimşek çakar ve ardından gök gürültüsü işitilir. Bazen şimşeğin ardından ses duyulmadığı da olur. Bunun nedeni ortamda ses dalgalarının kırılmasıdır. Ses dalgasının kırılması hareket yönündeki değişmelerdir. Ses dalgası ortamda ilerlerken farklı tabakalardaki sıcaklık farklarından dolayı hızı değişerek aşağı ya da yukarı doğru eğilir. Ses dalgaları sıcak ortamda daha hızlı ilerler. 290 Herhangi bir alanda rüzgârın arkadan esmesi durumunda ses, zemine; önden esmesi durumunda ise yukarı yönelir. Gündüz, zemin ısındığı için ses dalgaları ısı etkisi nedeniyle yukarı yönelir. Gece, zemin soğuduğu için ses dalgaları daha uzağa gider ve aşağıya yönelir. Dalgalar Denizaltılar ses dalgalarının kırılma ilkesinden faydalanarak sonardan saklanabilir. Ayrıca ses dalgalarından faydalanılarak deniz tabanını öğrenmeye yönelik çalışmalar yapılabilmektedir. Bu çalışmalarda ses dalgalarının kırılması, sağlıklı sonuçların elde edilmesinde problem oluşturabilmektedir. Ses dalgalarının farklı bir ortama geçerken kırılması ve bir yüzeye çarptıktan sonra yansıması durumlarını öğrendik. Ses dalgalarının aynı ortamda karşılaşması hâlinde ne olacağını hiç merak ettiniz mi? Bunu bir etkinlikle öğrenelim. 5. Etkinlik Ses Dalgaları Karşılaşırsa Ne olur? çler e Gere Araç v z farklı t çok a e d a i zon ● İk diyapa ta s ağı n a frek on tokm z a p a det diy ● İki a Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. İki diyapazonu açık kısımları birbirine bakacak şekilde yerleştiriniz. 2. İki arkadaşınızdan diyapazon tokmağı ile önlerindeki diyapazonların çatallarına aynı anda vurmalarını isteyiniz ve ortamda oluşan sesi dinleyiniz. Sonuca Varalım 1. İşittiğiniz ses sürekli bir ses midir? Nedenini tartışınız. 2. Farklı frekansta seslerin olduğu bir ortamda gürültü oluşması benzer durumla açıklanabilir mi? 291 5. Ünite Onuncu sınıfta farklı iki dalga kaynağından çıkan dairesel su dalgalarının ortamın her noktasında karşılaşması sonucu girişim deseninin meydana geldiğini öğrenmiştiniz. Bu desendeki su dalgalarının tepe-çukur karşılaşmasıyla düğüm noktaları; tepe-tepe ya da çukur-çukur karşılaşmasıyla karın noktaları oluştuğunu görmüştünüz. İki kaynaktan çıkan ses dalgalarının ortamda karşılaşmaları sonucu, su dalgalarının girişimine benzer durum algılanabilir mi? Ses dalgaların ortamda ilerlemesi moleküllerin sıkışıp gevşemesiyle olur. İki sıkışan ya da iki genleşen dalga üst üste gelirse yapıcı girişim oluşur. Bu durumda sesin şiddetinde artış olur. Örneğin; çift kulaklık kullanılarak işitilen müzikte, girişim sonucu daha yüksek şiddette ses işitilmektedir. Bir ses dalgasının sıkışması ile diğer ses dalgasının genleşmesi üst üste gelirse bozucu girişim oluşur. Bozucu girişim durumunda genlik azalır ve sesin şiddetinin azalmasına yol açar. Beşinci etkinlikte girişim olayını gözlemleriz. Birbirine yakın frekanstaki diyapazonların aynı anda titreşimiyle sesin şiddetinde yükselme-azalma gözlemleriz. Bu durumda periyodik olarak değişen şiddette bir ses işitilir. Frekansları birbirine yakın olan iki ses kaynağı aynı anda titreştirilirse yapıcı ve bozucu girişim oluşur. Bu durumda ses dalgaları birbirini güçlendirir ya da zayıflatır. Bu olaya vuru denir. Bir saniyede oluşan vuruların sayısına vuru frekansı denir. Vurunun frekansı iki kaynağın frekanslarının farkıdır. Müzisyenler müzik aletlerini ayarlamak için vurulardan yararlanırlar. 292 Dalgalar GÖLGE OYUNU Gölge oyunu, genellikle hayvan derilerinden kesilerek hazırlanmış insan, hayvan, eşya vb. figürlerinin bir ışık kaynağı önünde oynatıldığı ve gölgelerinin gerdirilmiş beyaz bir perdeye düşürüldüğü geleneksel gösteri sanatıdır. Bu sanatın Anadolu’ya Doğu’dan geldiği tahmin edilmektedir. Türkler zamanla kendi yaratıcılıklarını katarak gölge oyununa çok daha renkli, hareketli ve özgün bir biçim vermişlerdir. Anadolu’daki gölge oyununun en ünlü karakterleri Hacivat ile Karagöz’dür. Aralarındaki nükteli konuşmaların izleyicilerin ilgisini çekmesi gölge oyununu özellikle ramazan gecelerinin vazgeçilmez eğlencesi yapmıştır. Bu kitap için düzenlenmiştir. Gölge oyununda ışıktan nasıl yararlanılmıştır? Bunu anlayabilmek için maddeleri ışık geçirgenliklerine göre inceleyelim. Cisimleri ışığı geçirgenlik durumuna göre 3 gruba ayırabiliriz. 1. Saydam cisimler: Üzerine düşen ışığın tamamını geçiren cisimlerdir. Örneğin; cam, berrak su vb. 2. Yarı saydam Cisimler: Üzerine düşen ışığın bir kısmını geçiren bir kısmını yansıtan cisimlerdir. Örneğin; buzlu cam, yağlı kâğıt vb. 3. Saydam olmayan (opak) cisimler: Üzerine düşen ışığın tamamını geçirmeyen cisimlerdir. Örneğin; tahta, beton duvar vb. Saydam olmayan cisimler üzerine ışık düşürüldüğünde arkalarında gölge oluştuğunu fen ve teknoloji derslerinde öğrenmiştiniz. Bazen güneş ışığının bazen de ay ışığının bize ulaşmadığını duymuş veya görmüşsünüzdür. Bu olayların nedenlerini hiç düşündünüz mü? Bu durum ışığın hangi özelliğinden kaynaklamaktadır? Etkinlikle öğrenelim. Yarı saydam madde 293 5. Ünite 6. Etkinlik Neden Karanlık? çler e Gere Araç v rit utu kib ● Bir k n levha a et k rto d a ir B ● ) x 35 cm (20 cm n levha et karto d a ir B ● ) x 70 cm (50 cm m det mu ● İki a etelik det peç ● İki a Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. 50 cm x 70 cm boyutlarındaki karton ile mum arasına 20 cm x 35 cm boyutlarındaki kartonu birbirine paralel ve masaya dik olacak şekilde peçetliklere yerleştiriniz. 3. Mumu yakınız ve gölge olayının izlenebilmesi için bulunduğunuz mekânı karartınız. Ekran üzerinde gölge oluşmasını sağlayınız. 4. Küçük kartonu ekrana yaklaştırıp uzaklaştırarak oluşan gölgelerin büyüklüklerini gözlemleyiniz. 5. Mum sayısını ikiye çıkardığınızda gölgelerde herhangi bir farklılık olup olmayacağına dair hipotez kurunuz. Hipoteziniz için aşağıdaki değişkenleri belirleyeniz. Bağımlı değişkenler : ......................................................................... Bağımsız değişkenler: ...................................................................... Kontrol edilebilir değişkenler: ............................................................ 6. Dördüncü adımdaki işlemleri iki mumu kullanarak tekrar ediniz. 7. Hipotezinizi sınama sürecinde, kontrol edilen değişkeni sabit tutarak bağımsız değişkenin bağımlı değişken üzerindeki etkisini gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Bir mum kullanarak oluşturduğunuz gölge ile iki mum kullanarak oluşturduğunuz gölgeler arasında herhangi bir farklılık var mıdır? 2. Önce bir mum daha sonra iki mum kullanarak küçük kartonu ekrana yaklaştırıp uzaklaştırdığınızda oluşan gölgelerde herhangi bir değişim oldu mu? 3. Elde ettiğiniz bulguları grup sözcüleri aracılığıyla sununuz. İnsanoğlu yüzyıllardır ışığın yapısını merak etmiş, “Işık nedir, nasıl yayılır, niçin bazı ışık kaynakları daha parlaktır?” gibi sorulara cevap aramıştır. Bununla birlikte ışığın tanecik mi yoksa dalga mı olduğu tartışmaları on dokuzuncu yüzyılda başlar. James Clark Maxwell (Ceyms Klark Maksvel) ışığın dalga olduğunu; Max Planck (Maks Plank) ise ışığın enerji paketçikleri olduğunun 294 düşünülmesi gerektiğini söyler. Daha sonra Arthur Compton tarafından açıklanan Compton saçılması olayının ve Albert Einstein’in açıkladığı fotoelektrik olayın ışığın tanecik yapısını ortaya koyduğunu dördüncü ünitede öğrenmiştiniz. Bazı fiziksel olaylar hem dalga hem de tanecik modeliyle açıklandığı gibi dalga modelinin açıklayıp tanecik modelinin açıklayamadığı ya da tanecik modelinin açıklayıp dalga modelinin açıklayamadığı olaylar da vardır. Günümüzde, ışığın ikili bir yapısı olduğu hem parçacık hem de dalga özelliği gösterdiği kabul edilir. Şimdi, hayatımızda önemli bir yere sahip olan ışığı daha detaylı öğrenmeye çalışalım. Güneş ve diğer yıldızlarla o kadar iç içe yaşamaktayız ki onların bizden ne kadar uzakta olduğunu hiç düşünmeyiz. Oysa Güneş’in Dünya’ya 149,6 milyon kilometre uzaklıkta olduğunu biliyoruz. Bize bu kadar uzak olan ışık kaynaklarından çıkan ışınların Dünya’mıza birbirine paralel ışın demetleri hâlinde geldiğini kabul ederiz. Dalgalar Paralel ışın demetini el feneri, spot lambaları vb. yapay ışık kaynaklarıyla elde etmek de mümkündür. Çizimlerimizde kolaylık sağlaması açısından ışığı bir ışınla temsil edeceğiz. Işık, boşlukta 3.108 m/s hızla yayılır. Şimdi ışığın nasıl yayıldığını anlamak için belirli bir yükseklikten yatay atılan cismin yörüngesini, cismin hızını her seferinde artırarak irdeleyelim. 295 5. Ünite v0 hızını artırdığımızda yörünge her seferinde biraz daha doğrusal duruma yaklaşır. v0 hızı, ışık hızına eşit olduğunda ise yörünge tamamen doğrusal kabul edilebilir. Buradan hareketle ışığın, doğrusal bir yörünge çizdiğini söyleyebiliriz. Işığın yörüngesi, kırılma indisi sabit saydam bir ortam içerisinde doğrusaldır. Saydam bir ortamdan başka bir saydam ortama geçtiğinde ışığın doğrultusunda değişme meydana gelir. Yani ışık kırılır. Işığın kaynağının önüne saydam olmayan bir cisim konulursa bu cismin gölgesi arkada ekran ya da zemin üzerinde oluşur. Saydam olmayan cisimlerin gölgelerinin oluşmasının ve bu gölgelerin ait olduğu cisimlere benzemesinin sebebi sizce nedir? Işık kaynağının boyutuna ve sayısına göre oluşan gölgenin durumunda değişiklikler olabilir. Bir ışık kaynağının önüne saydam olmayan bir cisim konulursa ekran üzerinde tam gölge oluşur. Işık kaynağı büyültüldüğünde ise tam gölge ile birlikte yarı gölge oluşur. 296 Dalgalar Tam gölge kaynaktan hiç ışık almayan bölgede oluşur. Noktasal olmayan kaynakların üzerindeki her nokta, noktasal bir ışık kaynağı gibi düşünülürse yarı gölge kaynağın bazı noktalarından ya da ışık kaynaklarının birinden ışık alan bölgede oluşur. Altıncı etkinlikte yapıldığı gibi iki mumun ekran üzerinde oluşturduğu tam ve yarı gölgeyi şekillerde görüldüğü gibi açıklayabiliriz. Ay ve Güneş tutulmaları ışığın doğrusal yolla yayılmasına örnektir. Tam gölge, Dünya üzerinde belli bir noktaya düşer. Ay’ın ve Dünya’nın hareketi sonucu bu bölgenin yeri değişebilir. Ay kendi yörüngesinde dolanırken bazen Dünya’nın gölgesine girer ve Güneş’ten ışık alamaz. Bu durumda Dünya’nın gölgesi Ay’a düşer ve ay tutulması gerçekleşir. Güneş ışınları atmosfer tarafından kırıldığı için ay tutulmasında Ay tamamen kaybolmaz. Yörünge hareketi sırasında Ay’ın Dünya ile Güneş arasına girmesi ve Ay’ın Güneş’i kısmen ya da tamamen örtmesi sonucunda güneş tutulması oluşur. Güneş ve gölgeden faydalanarak zaman ölçümü yapma çok eskilere dayanmaktadır. İnsanlar Güneş’in hareketini ve çubuğun gölgesini izleyerek zamanı tahmin etmeye çalışmışlar, ancak hatalı sonuçlar elde etmişlerdir. Hataları ortadan kaldırmak için de güneş saatleri geliştirmişlerdir. Bu saatler, Rönesans Döneminde oldukça yaygınlaşmıştır. Yukarıda belirtilen örnekler ışığın doğrusal yolla yayıldığının bir kanıtıdır. Işık doğrusal yolla yayılmasaydı bizler nesneleri gerçek ebatlarından farklı görecek ya da hiç göremeyecektik. Güneş tutulması 297 5. Ünite 7. Etkinlik Geleneksel gösteri sanatı olan gölge oyununda ışık kaynağı önünde oynatılan figürlerin gölgelerinin beyaz bir perdeye düşürülebilmesi ışığın doğrusal olarak ilerlemesinin sonucudur. Tarihteki en önemli buluşlardan biri olan fotoğraf makinesi yaşantımızda belirli anları fotoğraf olarak dondurup yıllarca saklamayı sağlar. Fotoğraf makinesinin çalışma prensibini gösteren ilk basit düzenek olan ve iğne deliği kamerası olarak da adlandırılan Pinhole (Pinhol) kamerası modeli yapalım. Pinhole Kamerası Nasıl Yapılır? çler e Gere Araç v ton kutu 0 cm) ● Kar cm x 2 0 2 x (20 cm âğıdı ınger k ● Ayd lyo yum fo Alümin ● İğne as ● Mak ● Mum ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Karton kutunun bir yüzeyinin ortasından 10 cm x10 cm’lik kısmı keserek çıkarınız ve buraya aydınger kâğıdını yapıştırınız. 2. Kestiğiniz yüzeyin karşısındaki yüzeyin ortasından yarıçapı 2 cm olan dairesel kısmı çıkarınız. Bu dairenin yerine alüminyum folyo yapıştırınız ve ortasına iğneyle 1 mm çapında bir delik açınız. 3. Karanlık bir ortamda kutunun delikli yüzeyinin önüne mumu koyarak yakınız ve görüntüyü aydınger kağıdı üzerinde elde edecek şekilde ayarlayınız. 4. Mumu iğne deliğine yaklaştırıp uzaklaştırarak görüntüyü gözlemleyiniz. 5. İğne deliğini genişleterek görüntüyü gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Mum alevinin görüntüsü mum ile aynı yönlü müdür? 2. Mumu iğne deliğine yaklaştırıp uzaklaştırdığınızda görüntünün boyu nasıl değişti? 3. İğne deliğini büyüttüğünüzde görüntünün boyu nasıl değişti? Bir çeşit pinhole kamerası 298 Işık, dar bir aralıktan geçtiğinde cisimlerin görüntüleri bu aralığa paralel yüzeylerin üzerinde ters oluşur. Bu karanlık kutu düzeneği Pinhole olarak adlandırılır. Bu durum bize ışığın doğrusal yolla yayıldığını gösterir. Karanlık kutu, objektifi olmayan fotoğraf makinesi işlevini görür. Benzer şekilde, fotoğraf makineleri ve kameralarda ışığın doğrusal yolla yayılması sonucu görüntü oluşur. Çünkü ışık, küçük bir aralıktan geçerek görüntünün ekran üzerinde oluşmasını sağlar. Dalgalar Pano Oluşturalım Işığın dar bir aralıktan geçtiğinde cisimlerin görüntülerinin bu aralığa paralel yüzeylerin üzerinde ters oluştuğunu ve bu karanlık kutu düzeneğinin ‟Pinhole” olarak adlandırıldığını öğrenmiştiniz. Buradan hareketle sizden bir ‟Pinhole kamerası” yapmanız beklenmektedir. Bunun için aşağıdaki yönerge doğrultusunda hareket ediniz. ● Pinhole kamerasının nasıl yapıldığını çeşitli kaynaklardan araştırınız. ● Pinhole kamerasını araştırma sonuçlarından hareketle yapınız. ● Pinhole kamerasının yapım aşamalarını fotoğraflayınız ve her fotoğrafın altına gerekli açıklamaları yazınız. ● Çalışmalarınızı bir pano hâline getirerek sınıfınızda sergileyiniz. ● Yaptığınız kamera ile bir fotoğraf çekiniz. Bu fotoğrafı panoya asarak arkadaşlarınızla fotoğraf üzerinde tartışınız. PROJEKSİYON CİHAZI Projeksiyon cihazı görüntü kaynağından alınan görüntüyü ekran üzerine aktarır. Bu cihazın düzeneğinde ışık kaynağı olarak bir ark lambası, flaman, çukur ayna, iki tane düzlem-konveks mercek ve objektif bulunur. Görüntünün parlak olması için objektif açıklığının büyük olması gerekir. Böylece, gelen ışınların tamamının cismin üzerine düşmesi sağlanır. Ayrıca bir çukur ayna kullanılarak da ışık kaynağının geriye gönderdiği ışınlar toplanarak film üzerine gönderilmektedir. Cihazın ayarı ekran üzerine net bir görüntü elde edinceye kadar objektifin ileri geri hareketi ile yapılır. Bu kitap için düzenlenmiştir. Projeksiyon cihazında yüksek güce sahip ampullerin kullanılmasının nedeni sizce ne olabilir? Farklı güçlerdeki ampullerin aydınlanma şiddetleri eşit olur mu? Işık şiddeti, yüzey alanı ve kaynak ile aydınlanan yüzey arasındaki mesafenin aydınlanma şiddetine etkisi nedir? Işık yüzeyde aydınlanma dışında başka etki yapar mı? Bu sorulara etkinlikle cevap arayalım. 299 5. Ünite 8. Etkinlik Işığın Etkileri çler e Gere Araç v dyookes ra o r C t e d ● Bir a i e im güç metr s ak geril lç a t e d ● Bir a ı kaynağ l (3V) t ampu e d a ir ●B ● Duy İletken ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Öğretmeninizin yardımıyla 3 V’luk ampulü yakacak şekilde elektrik devresini kurunuz ve bulunduğunuz ortamın karanlık olmasını sağlayınız. 2. Crookes radyometresini ampullere yaklaştırıp uzaklaştırarak radyometredeki yaprakların hareketini gözlemleyiniz. 3. Aynı işlemleri gerilimi değiştirerek terarlayınız ve yaprakların hareketini gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Crookes radyometresinin yapraklarının hareketi ile radyometre ve ışık kaynağı arasındaki uzaklık arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız. 2. Gerilimi değiştirmek radyometrenin yapraklarının hareketini etkiledi mi? Açıklayınız. Noktasal bir ışık kaynağından çıkan ışınların ya da paralel bir ışın demetinin, yüzeyi aydınlatma yanında fiziksel etkisi de vardır. Bu etki ışık basıncıdır. Işık basıncını günlük yaşantımızda algılayamayız ancak bu basıncın varlığını gösteren bir düzenek mevcuttur. Bu araç Crookes (Kruks) radyometresidir. Havası boşaltılmış küre şeklindeki bir tüp içerisinde mil üzerinde birer yüzleri siyaha boyalı ışığı yansıtacak parlaklıkta beyaz renkli pervaneler vardır. Bu pervanelerin siyah yüzleri ışığı soğurmakta, beyaz yüzeyleri ise ışığı yansıtmaktadır. Bu sayede Crookes radyometresi döner. Bu dönmede etkili olan ışığın yansıdığı yüzeye uyguladığı basınçtır. Bütün ışık kaynaklarından çıkan ışınlar bir yüzeyi doğrudan aydınlatabileceği gibi yansımalar sonucunda da yüzeylerde aydınlatma meydana getirebilir. Etrafını aydınlatan ışık kaynaklarının yaydığı ışık, enerjiyle doğru orantılıdır. 300 Işık şiddeti (I): Bir ışık kaynağının 1 saniyede yaydığı ışık enerjisinin bir ölçüsüdür. Birimi Candela (Kandela) dır ve cd ile gösterilir. Bir ışık kaynağının ışık şiddeti yanında ışık akısından da bahsedilir. Işık akısı (Ф): Işık kaynağından çıkan ışın miktarıdır. Birimi lümendir ve lm ile gösterilir. 1 lümen (lm), ışık şiddeti 1 cd olan noktasal bir kaynaktan 1 m uzakta ve 1m2 lik dik yüzeye gelen ışık akısıdır. Bir yüzeyin, noktasal kaynaktan her doğrultuda yayılan ışınlara dik olabilmesi için ışık kaynağının bir kürenin merkezinde olması gerekir. Yarıçapı r olan kürenin yüzey alanı A = 4πr2 dir. Bu küre yüzeyinin merkezinde 1 cd’lik ışık kaynağı bulunması hâlinde yüzeyindeki ışık akısı 4π lümendir. Kürenin merkezindeki kaynağın ışık şiddeti I olduğunda ise kaynağın yayacağı toplam ışık akısının büyüklüğü Ф = 4π I lümendir. Aşağıdaki çizelgede verilen ışık şiddetlerinden hareketle ışık akılarını bulunuz ve çizelgeye yazınız. ( π ≅ 3 alınız.) Işık Şiddeti Işık Akısı I = 200 cd Ф1 I = 300 cd I = 100 cd Dalgalar 1 m2 Toplam Akı Ф2 Ф3 Projeksiyonda ışık kaynağının gücü ne kadar büyük olursa ekran üzerindeki görüntünün parlaklığı aynı oranda artar. Benzer şekilde bu cihazlarda kullanılan objektifin açıklığı artırılırsa ekran üzerindeki parlaklık artar. Bu da yüzeye düşen ışık şiddetini artırır. Çok parlak ışık kaynaklarının birim zamanda yaydığı ışık enerjileri az parlak olan ışık kaynaklarına göre daha fazladır. Işınların yüzeyi aydınlatması, yüzeye dik olarak düşen ışığa ve kaynağın yüzeye yakınlığına bağlıdır. Birim yüzeye dik olarak düşen ışık akısına aydınlanma şiddeti denir. Işık kaynağından çıkan ışınlar, birbirine paralel ise geçtikleri eşit alanlı yüzeylerde eşit aydınlanma sağlar. Spot lambalar, el fenerleri bunlara örnektir. Güneş, bizim hem enerji hem de ışık kaynağımızdır. Dünya’ya diğer yıldızlardan çok daha yakın olması sonucu Dünya’nın aydınlanması tamamen Güneş tarafından sağlanmaktadır. Dünya, diğer yıldızlara çok uzak olduğu için Dünya’daki aydınlatma şiddeti daha azdır. r=1m r=2m r=3m E1 1/4E1 1/9E1 Işığın küresel yüzeylere dik olarak düştüğünde meydana getirdiği aydınlanma Işığın düzlem yüzeylere dik olarak düştüğünde meydana getirdiği aydınlanma 301 5. ÜNİTE SORULARI A. Aşağıda verilenlerden hareketle doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. I) Enine dalgalardır. II) Boyuna dalgalardır. III) Boşlukta da yayılırlar. Ses dalgaları için yukarıda verilen ifadelerden hangisi ya da hangileri doğrudur? A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II D) II ve III E) I, II, III 2. I) Yarasalar II) Kuşlar III) Gök gürültüsü Yukarıda verilen ses kaynaklarından hangisinin ya da hangilerinin yaydığı sesin frekansı ultrasoniktir. A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) I ve II E) II, III 3. 30 m/s sabit hızla hareket eden ambulansın sireni 300 Hz’lik ses dalgaları yaymaktadır. Sesin havada yayılma hızı 340 m/s olduğuna göre, ambulans bir insana yaklaştığında bu kişinin işittiği sesin frekansı kaç Hz’dir? A) 310 B) 325 C) 329 D) 330 E) 335 4. Üçüncü sorudaki ambulans durmakta olan insanı geçtikten sonra bu kişinin işittiği sesin frekansı kaç Hz olur? A) 260 B) 265 C) 267 D) 270 E) 275 5. Işık şiddeti 200 cd olan kaynağın akısı kaç lümendir (π=3)? A) 2400 B) 2600 C) 2800 D) 3000 E) 3200 B. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. İnsan kulağının duyamadığı ses frekansı aralığı nedir? 2. Doppler Olayı’nın etkisiyle çalışan cihazlar nelerdir? 3. Şok dalgaları nasıl oluşur? 4. Ses dalgalarında rezonans nasıl meydana gelir? 5. Denizaltıların sonarlardan saklanabilmelerinin sebebi nedir? Açıklayınız. 6. Bazen şimşek çaktığını görürüz. Ancak sesini işitemeyiz. Niçin? 7. Gölge ve yarı gölge oluşmasının sebebi nedir? Açıklayınız. 302 C. Aşağıda ‟Tanılayıcı dallanmış ağaç” yöntemine uygun bir etkinlik verilmiştir. Bu cümlelerin doğru olanlarını ‟D”, yanlış olanlarını ‟Y” ile belirleyip ilgili ok yönünde ilerleyiniz. Her doğru kararınız size 5 puan kazandıracak ve bir sonraki aşamayı etkileyecektir. Vereceğiniz cevaplarla farklı yollardan sekiz ayrı çıkışa ulaşabilirsiniz. En çok puan alacağınız çıkışı bulunuz. Ç. Aşağıdaki ifadelerde noktalı yerleri tabloda verilen kelime veya kelime gruplarından uygun olanlarıyla tamamlayınız. ultrasonik şok dalgası bozucu girişim tam gölge ışık şiddeti doğrusal yolla ışık akısı infrasonik kırılma yansıma 1. Yarasa çığlığı ………………........... sese örnektir. 2. Noktasal bir ışık kaynağının önüne saydam olmayan bir cisim konulursa ekran üzerinde ………………........... oluşur. 3. Aydınlanma şiddetini artırmak için ............................. artırılmalıdır. 4. Sonar yapımında sesin ................. özelliğinden yararlanılır. 5. Farklı sıcaklıktaki bir ortamla karşılaşan ses dalgası .................... uğrar. 6. Işık ışınları ………………........... yayılır. 7. Ses dalgalarının sıkışma ve genleşmeleri birbiriyle çakışırsa...……………...... oluşur. 8. İlerleyen bir dalga kaynağının hızı, dalgaların hızını aşarsa.....................................oluşur. D. Aşağıdaki ifadelerden doğru olanların karşısına ‟D”, yanlış olanların karşısına ‟Y” yazınız. 1. Ses dalgaları boşlukta yayılır. ( 2. İnsan kulağı her frekanstaki sesi işitmez. ( 3. Ses kaynağı, duran bir gözlemciden uzaklaşırsa, gözlemcinin işittiği sesin frekansı azalır.( 4. Ses dalgaları kırılma, yansıma ve girişim yaparlar. ( 5. Her madde sesi aynı miktarda soğurur. ( 6. Ay ve güneş tutulması ışığın doğrusal yolla yayılması sonucunda oluşur. ( 7. Işığın şiddeti arttıkça aydınlanma azalır. ( 8. Işık düştüğü yüzeye basınç uygular. ( ) ) ) ) ) ) ) ) 303 OKUMA METNİ SÜLEYMANİYE CAMİSİ İstanbul’un siluetini minareler ve kubbeler süsler. Şehrin en büyük ve görkemli yapısı Süleymaniye Camisi’dir. Süleymaniye Camisi bir mimari şaheserdir. On altıncı yüzyıl mimarlık dünyasının bir dehası olan Mimar Sinan, cami ve etrafını saran büyük kompleksi 1550-1557 yılları arasında tamamlamıştır. Mekânın bütün elemanları uyumlu bir armoni içerisindedir. Statik bakımından da yapının dengesi kusursuzdur. Zaman içinde İstanbul şehrini sarsan depremler burada tek bir çatlağa bile sebep olamamıştır. Eseri 7 yılda tamamlayan Mimar Sinan, sesin yayılması ve iyi duyulması için inşaat sırasında kubbe katları arasına ağızları içeriye açık şekilde ve 50 cm derinliğinde 64 küp yerleştirmiştir. Zemine de sesin daha iyi yansıması için tuğlalardan boşluk bırakmıştır. Türk sanatının klasik döneminin kurucusu ve geliştireni Mimar Sinan, sanatının üstünlüğünü burada da ispat etmiştir. Caminin avlusunun etrafını çevreleyen büyük komplekste okullar, kütüphane, hamam, aşevi, kervansaray, hastane ve dükkânlar bulunur. Dört minaresi olan caminin esas mekânını büyük bir kubbe örter. Caminin ana girişi etrafı revaklarla çevrilidir. 53 metre yüksekliğinde 26,50 m çapındaki merkezi kubbeyi fil ayağı denilen dört büyük paye taşır. Cami, içindeki kandil islerini temizleyecek hava akımına uygun inşa edilmiştir. Yani cami, içinde yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada toplanmasını sağlayan bir hava akımı yaratacak şekilde inşa edilmiştir. Camiden çıkan isler ana giriş kapısının üzerindeki odada toplanmış ve bu isler mürekkep yapımında kullanılmıştır. Bu kitap için düzenlenmiştir. www.istanbul.gov.tr 304 YILDIZLARDAN YILDIZSILARA 6. ÜNİTE KONULAR .HAYAT HİKÂYEM .SETİ PROJESİ Bu ünitede; Gözlemlenebilen yıldızlardan hareketle evrenin bilinen en uzak gök cisimleri olan yıldızsılara doğru yolculuğa çıkarak fiziğin makro boyuttaki uğraş alanı hakkında bilgiler edineceğiz. Böylece yıldızların oluşum ve ölüm süreçlerindeki yapılarını enerji kavramıyla ilişkilendirerek öğreneceğiz. Bu süreçte kocayeni patlaması vb. olayları incelerken karadelikler ve nötron yıldızı oluşumu gibi ilginç gök olayları hakkında bilgiler edineceğiz. Ayrıca yıldızların parlaklıklarına, sıcaklıklarına ve ışınımlarına göre nasıl sınıflandırıldığı ile evrenin oluşumu ve yaşını tahmin etmede kullanılan yaklaşım ve yöntemleri öğreneceğiz. Edindiğimiz bilgilerden hareketle evren ve geleceği hakkında çıkarımlar yaparak ufkumuzu geliştireceğiz. Yıldızlardan Yıldızsılara HAYAT HİKÂYEM ‟Bir hidrojen atomu olarak hayatım, bilim insanlarına göre yaklaşık 13 milyar yıl önce çok büyük bir patlamanın (Bing Bang) sonucunda başladı. Gözümü ilk açtığımda kendimi büyük bir okyanusu andıran inanılmaz büyüklükteki gaz bulutlarının içinde buldum. Sonraları aramıza küçük toz parçacıkları ve küçük miktarlarda elementler de katıldı. Başlangıçta homojen olan dağılımımız sonraları heterojen bir hâl aldı. Bu durumun maceralarla dolu hayatımızın başlangıcını oluşturduğunu söyleyebilirim. Patlama sonucu etrafa dağılan tüm atomlar gibi ben de kendime en yakın arkadaşlarımla hareket etmeye başladım. Arkadaşlarımla önce belirli bölgelerde toplanmanın uygun olacağına karar verdik. Bu durum, birbirimize olan bağlılığımızı artırdı. Ancak zamanla herkesin birbirini kendine doğru çekmeye başlaması sıkışık bir hâl almamıza neden oldu. Buna bir nokta etrafında toplu hâlde dönmemiz de eklenince sıkışıklığımız daha da arttı. Giderek büzülmeye ve çökmeye başladık. En içte oluşturduğumuz merkezi bölge bir müddet sonra ısı ve basınç oluşturarak bize karşı koymaya başladı. Ancak birbirimizi çekme eğilimimiz daha fazla olduğundan büzülme ve çökmeye devam ettik. Maalesef bu karmaşada bazı arkadaşlarımız ısıya dönüşüyor ve sizin tabirinizle kızılötesi ışınım biçiminde bizden kaçıyordu. Merkezde oluşturduğumuz sıcaklık inanılmaz derecede artmıştı. Bu sıcaklık yaklaşık 15 milyon Kelvin’di. Artık arkadaşlarım ve ben eskisi gibi değildik. Bütün olarak daha farklı bir kimliğe bürünmüştük. Kafanız karıştı değil mi? Beni daha iyi anlayabilmeniz için geçmiş yıllarda edindiğiniz bilgileri gözden geçirelim. Daha sonra hayat hikâyemi anlatmaya devam Veil gaz ve toz bulutu edeyim.” Dünya’dan 2000 ışık yılı uzaklıkta olan bu gaz ve toz bulutu Bu kitap için hazırlanmıştır. barındırığı toz ve gazlardan dolayı böyle bir renk karşımı sergiliyor. 307 6. Ünite 500 milyon ışık yılı uzaklıkta gaz ve toz bulutları ile dolu gök adalar kümesi Neler Biliyoruz? Yaklaşık 2000-3000 yıl önce ışık kirliliğinin olmadığı yıllarda insanlar gökyüzünü çıplak gözle daha rahat inceleme imkânı bulmaktaydı. Merak sonucu başlayan bu serüven, tarih sürecinde önemli bir yer teşkil etmektedir. İnsanlar zamanla gök cisimlerini konumlarına göre karşılaştırmış, bazı yıldızları gruplara ayırmış ve onları cisim veya hayvanlara benzeterek isimlendirmiştir. Böylece yol ve yön bulmada gök cisimlerinden faydalanılmaya başlanmıştır. Çöllerde kafilelerin, denizlerde gemicilerin yol ve yön bulmada gök cisimlerinden faydalanmaları buna birer örnektir. Bunun yanı sıra gök cisimlerinden konum ve zaman belirlemede de faydalanılması astronomi olarak adlandırılan bilim dalının gelişimine ışık tutmuştur. Gök cisimlerini ve gök olaylarını inceleyen astronomi sayesinde günümüzde yıldızlar, gezegenler, meteorlar gibi gök 308 Yıldızlardan Yıldızsılara cisimleri veya gök olayları hakkında önemli bilgilere ulaşılmıştır. Sizler de fen ve teknoloji derslerinde bu kavramların bir kısmını öğrenmiştiniz. Düşünelim Hatırlayalım Öğrendiğiniz bu kavramları hatırlayıp aşağıda verilen çizelgeye benzer bir çizelgeyi defterinize oluşturarak doldurunuz. Kavramlar Açıklama Yıldız Kuyruklu yıldız Gezegen Takımyıldız Güneş sistemi modeli Meteor Işık yılı (Örnek çizelgedir.) Işık yılı Meteor Gezegen Takımyıldız Açıklama Yıldız Kavram Kuyruklu yıldız Bu kavramlar arasındaki benzerlik ve farklılıkların neler olduğunu görmek için aşağıda verilen anlam çözümleme tablosuna benzer bir tabloyu defterinize oluşturarak doldurunuz. Isı ve ışık kaynağıdır. Işığı yansıtır. Plazma küresidir. Işığın bir yılda aldığı yoldur. Bir arada bulunan yıldızlardan oluşur. Yapısında buz, gaz ve tozlar bulunur. Yıldız kayması adı verilen olaya neden olur. Yıldız değildir. (Örnek çizelgedir.) 309 6. Ünite 1. Etkinlik Çıplak gözle görebildiğiniz gök cisimleri arasında en önemlisi belki de varlığını günlük yaşantınızın bir parçası olan unuttuğunuz Güneş’tir. Oysa Güneş, gündüz görebildiğiniz tek yıldız olmanın yanı sıra Dünya’ya ışıma yoluyla sağladığı enerji sayesinde yaşamınızın devamlılığını sağlamaktadır. Belirli bir bölgeye ait iklimin oluşmasında temel ögenin Güneş olduğu açıktır. İnsanların, iklimlere bağlı olarak yaşamlarında değişiklikler yapmak zorunda kaldıkları göz önüne alındığında Güneş’in önemi daha iyi anlaşılacaktır. Örneğin, sıcak iklimin hüküm sürdüğü ülkelerde yaşayan insanların giyimlerinin, yiyeceklerinin, yaşam tarzlarının ve mimari yapılarının, soğuk iklimin hüküm sürdüğü ülkelerde yaşayan insanlara göre büyük farklılıklar gösterdiği bilinmektedir. Güneş’in Sırrı Nedir? İçerisine yaklaşık bir milyon kadar Dünya sığdırılabilecek olmasına rağmen Güneş, benim bir okyanusa benzettiğim sizin ise evren olarak adlandırdığınız yerde belli belirsiz bir noktadan ibarettir. Buna karşın size kocaman bir ateş topu şeklinde görünmekte ve Dünya’ya hayat vermektedir. Güneş adı verilen bu yıldızın sırrı nedir? Nasıl oluşmuştur? Bu kadar enerjiyi nereden bulmaktadır? Bu sorulara cevap verebilmek için etkinlik yapalım. Güneş Nasıl Oluştu? çler e Gere Araç v natıs yük mık ü b t e d natıs ● Bir a ük mık ç ü k t e t ad ● Dör muk iktar pa m ir B ● e pet şiş ● Boş âğıdı ● A5 k Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Büyük mıknatısın etrafını pamukla sarınız ve A5 kâğıdının ortasına bırakınız. 3. Küçük mıknatısları kâğıdın üzerine homojen bir dağılım gösterecek şekilde bırakınız. 4. Pamuktaki şekil değişimlerini gözlemleyiniz. 5. Ağzı kapalı pet şişeyi elinizle çeşitli yerlerinden sıkıştırınız ve ne kadar sıkıştırabildiğinizi gözlemleyiniz. Not : Etkinlik çerçevesinde mıknatısların manyetik özelliğinin olmadığını varsayınız (Gerçekte böyle bir durumun olmadığını unutmayınız.). Sonuca Varalım 1. Küçük mıknatısları kâğıt üzerine bıraktığınızda ne gözlemlediniz? 2. Pamukta nasıl bir değişiklik gözlemlediniz? Bu durumu nasıl açıklarsınız? 3. Pet şişeyi ne kadar sıkıştırabildiniz? Daha fazla sıkıştıramamanızın nedeni nedir? 310 Yıldızlardan Yıldızsılara 4. Ulaştığınız sonuçlardan hareketle; a. Güneş’in oluşumu sürecinde, gaz ve toz yığınlarını bir araya getiren kuvvetin yani mıknatısları bir araya toplayan manyetik kuvvetin yerine hangi kuvvetin olacağını tartışınız. b. Gözlemlerinizi ve Güneş’in başlangıçta gaz ve toz bulutlarından ibaret olduğu bilgisini dikkate alarak Güneş’in oluşumunun başlangıcında ne tür süreçlerin yaşanmış olabileceğini tartışınız. c. Güneş’in oluşumu sürecinde gaz ve toz bulutlarının merkezî bir nokta üzerine çökme yapıp yapmayacağını tartışınız. ç. Eğer gaz ve toz bulutlarının içe doğru çökme yapmadığı sonucuna vardıysanız bu bulutların Güneş’i oluşturmak için bir araya nasıl geldiğini tartışınız. d. Eğer gaz ve toz bulutlarının içe doğru çökme yaptığı sonucuna vardıysanız bu sürecin nasıl bir enerji dönüşümüne neden olacağını tartışınız. e. Eğer gaz ve toz bulutlarının içe doğru çökme yaptığı sonucuna vardıysanız, pet şişeyle ilgili gözlemlerinizi dikkate alarak Güneş’in içe doğru tamamen çökmemesini nasıl açıklarsınız? 5. Tüm sorulara verdiğiniz cevaplardan hareketle Güneş’in niçin enerji yaydığını tartışınız. 6. Elde ettiğiniz bulguları poster hâline getirerek üzerinde tartışınız. Buraya kadar yıldızların oluşumunda temel etkenlerin neler olabileceğini etkinlikle öğrenmeye çalıştınız. Dünya’mızın yaşam kaynağı olan Güneş’in de bir yıldız olduğunu biliyorsunuz. Bu nedenle Güneş’in ne kadar önemli olduğunu fark eden insanlar onun hakkında bilgi edinebilmek için her türlü yola başvurmuştur. Galileo (Galile) ve Kepler gibi bilim insanları güneş sisteminin merkezinde Dünya’nın değil de Güneş’in olduğuna yönelik açıklamalar yaparak Güneş ile ilgili bilimsel çalışmaların modern çağını başlatmıştır. Günümüzde insanlar, yandaki resimde de görüldüğü gibi teknolojinin gelişmesine bağlı olarak gözlemevleri, güneş teleskopları sayesinde Güneş’i daha ayrıntılı bir şekilde inceleyebilmektedir. Bilim insanları elde ettikleri bilgilerden hareketle Güneş’in yapısı ve oluşumu hakkında açıklama yapabilmektedir. Buna göre, Güneş sisteminde yer alan Denizli Nalan Kaynak Anadolu Lisesi Gözlemevi gök cisimleri başlangıçta bulutsu görünümde tek kütle iken zamanla değişime uğramış ve kendi yapılarını oluşturmuşlardır. Örneğin, Dünya gaz bulutu olma hâlini milyarlarca yıl önce tamamlayarak farklı bir yapı kazanmıştır. Daha açık bir ifadeyle Dünya bazı gezegenlerde olduğu gibi katı bir yüzeye sahip olmuştur. Oysa Güneş (diğer yıldızlar gibi) bugün hâlâ parlayan bir plazma olma hâlini sürdürmektedir. Güneş’in bu gizemi onun oluşum süreciyle ilgilidir. 311 6. Ünite Gözlem uydusu Bilim insanları uzaydaki maddelerin, küçük toz parçacıkları ve çok küçük miktarlardaki elementler ve hidrojen gazlarından oluştuğunu belirtmektedirler. Yapılan gözlemlere göre, uzayın her noktasında bu gaz bulutlarının aynı yoğunlukta olduğunu söylemek mümkün değildir. Yoğunlaşmanın görüldüğü yerlerde yani maddenin toplandığı yerlerde kütle çekiminin daha kuvvetli olması sebebiyle gaz bulutu kendini daha da sıkıştırarak çok yüksek yoğunluklara ulaşabilmektedir. İşte bu, Güneş’in ve diğer yıldızların oluşum sürecinin başlangıcıdır. Çünkü bu esnada kütle çekimi ile birleşen diğer üç temel kuvvet, Güneş’in ilkel çekirdeğinin yapısını belirlemeye başlar. Etrafına göre daha yoğun ve daha sıcak gaz ve toz yığını olan ilkel çekirdeğin oluşum süreci, bilim insanları tarafından henüz tam olarak anlaşılamamıştır. Bununla birlikte gaz bulutunda, kütle çekim kuvvetinin etkisiyle içe doğru çökmenin ve büzülmenin başladığı bilinmektedir. İçe doğru çökmenin serbest düşme şeklinde gerçekleştiği ilk anlarda yoğunluğun azlığı nedeniyle parçacıklar arası çarpışma gerçekleşmez. Bu durum başlangıçta iç basıncın olmadığını gösterir. Ancak yıldızın kütlesi büyüdükçe dışarıdan içeriye doğru olan bu çökme ve büzülmeyi dengeleme eğiliminde nükleer patlamalar olur. Bu nükleer patlamaların nedeni, dıştan içe doğru çöken parçacıkların çekim enerjilerinin hareket enerjisine dönüşmesi ve ısı şeklinde gerçekleşen bu dönüşümün merkezî bölgenin sıcaklığını zamanla inanılmaz boyutlara ulaştırmasıdır. Bu süreç sırasıyla aşağıdaki şekillerde görüldüğü gibi modellenebilir. (1) (3) (2) (4) Nükleer patlamalar, yıldızın merkezinde (çekirdeğinde) kütle çekim kuvvetinden kaynaklanan yüksek sıcaklığın yanı sıra artan yoğunluk nedeniyle oluşan yüksek basınca da bağlıdır. Güneş’in bu patlama anındaki sıcaklığının yaklaşık 15 milyon Kelvin, basıncının ise santimetre kareye yaklaşık 109 N kadar olduğu tahmin edilmektedir. Bu sıcaklık ve basınçta gerçekleşen nükleer patlamaların oluşturduğu etki, kütle çekiminden kaynaklanan içe doğru çökme ve büzülmeyi dengeler. Hidrostatik denge adı verilen bu dengeleme durumu yıldızın yaklaşık bir sabit yarıçapta kalmasını ve böylece yaşamını sürdürmesini sağlar. 312 Yıldızlardan Yıldızsılara Bir hidrojen atomu olarak hayatım büyük gaz bulutunun içinde başladı. Şimdilerde ise daha önce belirttiğim arkadaşlarımla birlikte oluşturduğumuz yeni kimliğimizin yani bir yıldızın parçası olarak devam etmektedir. Benim serüvenlerimi daha iyi anlayabilmeniz için size en yakın yıldız olan ve benimle benzer yaşam süren arkadaşlarımın oluşturduğu Güneş’i anlatarak devam edelim. Özellikle kış aylarında önemi daha iyi anlaşılan ısı ve ışık, Güneş’te hidrojenin helyuma dönüşmesi sürecinde üretilir. Helyum, bilim insanlarının araştırmalarına göre tamamı iyonize gazlardan oluşan Güneş’te hidrojen ile birlikte bulunan gazdır. Ayrıca karbon, bakır, çinko, alüminyum, altın ve demir gibi elementler de Güneş’te gaz hâlinde mevcuttur. Bu elementlerin oranları aşağıdaki şekilde görüldüğü gibidir. %2 Diğer Elementler % 27 Helyum % 71 Hidrojen Hidrojen çekirdeklerinin helyum çekirdeklerine dönüşümü Güneş’in 4,6 milyar yıl önceki oluşumundan beri devam etmekte ve saniyede 564 milyon ton hidrojen, 560 milyon ton helyuma dönüşmektedir. Hidrojenin helyuma dönüşme sürecinde meydana gelen 4 milyon tonluk madde kaybı, enerjiye dönüşmektedir. Sanırım şimdi aramızdan kaçarcasına ayrıldığını söylediğim arkadaşlarımın aslında kaçmadıklarını enerjiye dönüştüklerini daha iyi anlamışsınızdır. Hikâyemde hidrojen atomu olarak hayatımın arkadaşlarımla birlikte oluşturduğumuz yıldızın içinde geçtiğini daha önce ifade etmiştim. Buradan yaşamımın yıldızın yaşamına bağlı olarak geliştiğini söyleyebilirim. Peki, yıldızlar yaşamlarını nasıl sürdürmektedir? Bu soruya da en çok gördüğünüz yıldız olan Güneş’i inceleyerek cevap arayalım. Güneş Nasıl Yaşam Sürmektedir? Güneş’in oluşum sürecini başlatan kütle çekim kuvveti, Güneş’in kütlesi büyüdükçe artar. Ancak bu artış yukarıda da belirtildiği gibi nükleer patlamalar sonucunda içeriden dışarıya doğru oluşan etkiyle dengelenir. Bu dengeleme süreci, Güneş’in sahip olduğu hidrojenin üçte biri, füzyon tepkimeleri ile helyuma dönüşünceye kadar devam eder. Güneş’in yapısındaki helyum 313 6. Ünite miktarının artması merkez ağırlığının ve merkeze doğru olan çekim kuvvetinin etkisini artırır. Böylelikle Güneş’in yoğunluğu artar. Yoğunluk artışı sıcaklık artışına sebep olur. Bunun sonucunda helyum, karbona dönüşmeye başlar. Bu dönüşüm demir elementi oluşuncaya kadar devam edecektir. Yıldızların enerji kaynağı olan elementlerin dönüşüm süreci tamamlandığında bu kaynaklar yıldızlarda tabakalar hâlinde bulunmaya başlayacaktır. Böyle bir durumda hidrostatik dengeyi sağlayan termal basıncın etkisi ortadan kalkacak ve geriye sadece çekim kuvveti kalacaktır. Bu ise çökmeye yani yıldızın ölümüne neden olacaktır. Füzyon tepkimeleri sonucunda (merkezde hidrojen tükenmeye başlayınca) Güneş merkezinin ağırlığı iyice artacak ve kendi ağırlığını taşıyamaz konuma gelecektir. Bu durumda içe doğru çökme gittikçe artacak bu da Güneş’in sıcaklığının inanılmaz boyutlara (yaklaşık 100 milyon Kelvin) ulaşmasına sebep olacaktır. Bu süreçte sıcaklıkla birlikte enerji artışı da gerçekleşecek ve çekirdekte meydana gelen termonükleer tepkimeler Güneş’in yüzeyine doğru kayacaktır. İçten dışa doğru olan kayma, merkezin ısı kaynağı olma özelliğinin de tabakalarda görülmeye başlamasına sebep olacaktır. Bu durum Güneş’i genişlemeye zorlayacaktır. Genişleme o kadar büyük olacaktır ki Merkür’ü Venüs’ü hatta Dünya’yı da içine alacaktır. Sonuç olarak aşağıdaki şekilde modellendiği gibi Güneş dış tabakası genişlemiş, iç sıcaklığı artmış, kırmızı bir görünüm kazanacaktır. Gök bilimcileri bu tür yıldızlara kızıl dev adını vermektedir. Güneş’in kızıl dev hâli aslında onun sonunun başlangıcıdır. 314 Yıldızlardan Yıldızsılara Bilim insanlarının çoğuna göre merkezinde artan helyum yoğunluğu ve şişmiş dış yüzeyi ile kıpkırmızı bir görünüm alacak olan Güneş, 2-3 milyar yıl içinde nükleer tepkimeler için gerekli yakıtını tüketecektir. Bu süreç, içe doğru çökmeyi daha da artıracak ve merkezdeki sıkışmaya bağlı olarak inanılmaz boyutlarda sıcaklık ve basınç ortaya çıkacaktır. Bütün bunların sonunda Güneş, çekim kuvvetinin etkisiyle tüm dış tabakalarını uzaya fırlatarak tek bir merkez çekirdeği şeklinde var olmaya devam edecektir. Bu anda içe doğru çökme merkezde bulunan atomların elektronları tarafından engellenecek ve bu durum Güneş’in artık beyazımsı-mavimsi bir renkle ışıldamasına sebep olacaktır. Güneş küçülen hacmiyle (tahminen Dünya’nın yaklaşık dört katı) için için yanmaya devam ederek bünyesindeki karbon ve oksijeni yakacak ve daha ağır elementler üretecektir. Böylelikle Güneş artık daha farklı bir yapı ve görünüm kazanacaktır. Bilim insanları Güneş’in beyaz renkte görüleceği bu dönemi beyaz cüce olarak adlandırmaktadır. Beyaz cüce döneminde de devam eden tepkimeler sonucunda Güneş, yakıt olarak kullandığı tüm elementleri tüketecek ve demir elementine dönüştürecektir. Bu durum hidrojenin kütle çekim, yüksek sıcaklık ve basınç etkisiyle başlayan dönüşüm sürecinin son noktasıdır. Artık enerjisi tükenen, giderek sönmeye başlayan ve sonunda ışıması bitecek olan Güneş’in bu son dönemi bilim insanlarınca siyah cüce olarak adlandırılmaktadır. Siyah cüceler yıldızların kozmik mezarları olarak da düşünülebilir. Bir canlı olmasa da doğan ve gelişmekte olan Güneş, diğer yıldızlar gibi bir gün ölecektir. Ancak yapısında hâlâ milyarlarca yıl yetecek kadar hidrojen bulunduğundan şimdilik endişe edilecek bir durum söz konusu değildir. 315 6. Ünite Subrahmanyan Chadrasekhar (1910 – 1995) Yıldızların gelişimi ve yapısıyla ilgili fiziksel süreç üzerine yaptığı teorik çalışmalardan dolayı 1983 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü almıştır. İnsanlar, yıldızlar hakkındaki bilgileri bilim insanlarının kapsamlı gözlemleri ve teorik çalışmalarıyla elde etmişlerdir. Yıldızlar konusundaki çalışmalarından dolayı Nobel Ödülü’nü alan S. Chadrasekhar(Çadrasekhır) bunlardan biridir. Buraya kadar anlattıklarım doğrultusunda aklınıza şu soru gelebilir: Doğumunu ve gelişimini anlattığım Güneş’in ölümü hakkındaki süreçleri nereden biliyorum? Bu soruya cevap olarak ‟Etrafımızda bulunan yıldızlardan bazılarının ölümünü gördüm.” dersem sanırım kafanızı daha da karıştırmış olurum. Bu yıldızlardan bir tanesi büyük bir patlama ile ölmüş ve orada bulunan arkadaşlarım uzayın derinliklerine dağılmıştı. Bu patlama sürecinde yaşadıklarımı size ilerleyen sayfalarda anlatacağım. Ancak bu konuda aklınızdaki soru işaretlerini gidermek için kısa bilgiler vermek istiyorum. Güneş ve ona yakın büyüklüğe sahip yıldızların ölümü siyah cüce döneminde sahip oldukları son yakıtlarının tükenmesine bağlı olarak gerçekleşirken küçük kütleli yıldızların ölümü, beyaz cüce döneminde soğuyarak gerçekleşir. Güneş’ten daha büyük yıldızların ölümleri ise evrensel bir ışık şöleni şeklinde gerçekleşir. Bu muhteşem ışık gösterileri Güneş’in kırmızı dev hâlinden çok daha büyük ve parlak üst devlere dönüşen yıldızların yakıtlarını bitirerek patlaması ile oluşmaktadır. Bilim insanları bu patlamaları kocayeni (süpernova) olarak adlandırmaktadır. Güneş’in Tahmini Ömrü Hidrojenin helyuma dönüşümünü 9. sınıfta füzyon yani çekirdek kaynaşması olarak öğrenmiştiniz. Güneş’in bir saniyede ürettiği enerji, Dünya’daki tüm insanların onlarca yılda tükettikleri enerji ile kıyaslanamayacak kadar büyüktür. Ancak enerji üretimi sırasında Güneş’in, saniyede 4 milyon tonluk kısmını kaybetmesi bir gün tükenip tükenmeyeceğini akla getirmektedir. Hiç şüphesiz bu Güneş’teki füzyon tepkimelerinde kullanılan gazların miktarıyla alakalıdır. Şimdi, bir yıldız olan Güneş’in tahmini ömrünü etkinlikle hesaplayalım. 2. Etkinlik Güneşin Kalan Ömrü Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Güneş’in istatistikî bilgilerinin verildiği bir sonraki sayfadaki tabloyu inceleyiniz. 3. Güneş’in 1 yıldaki madde kaybını hesaplayınız. 4. Güneş’in tahmini ömrünü hesaplayınız. 5. Hesaplamalarınızı tahtaya yazarak hangi grubun sonuca daha çok yaklaştığını tartışınız. 316 Yıldızlardan Yıldızsılara Güneş Işınları Neden Önemlidir? Uzayın derinliklerine dağıldığını söylediğim arkadaşlarımdan bazıları kocayeni patlamasının oluşturduğu yüksek basınç ve sıcaklıkla daha ağır elementlere dönüşmüştür. Onların bu dönüşümlerini bir ipekböceğinin kozasından çıkarak kelebek olmasına benzetebiliriz. Ancak bunların farklı süreçler olduğunu göz ardı edemeyiz. Bu arkadaşlara dair aldığım son haberler ise onların da uzayın derinliklerinde yeni yıldızların bünyesinde yer alma mücadelesi verdikleri şeklindedir. Uçsuz bucaksız bir büyüklüğe sahip uzayın derinliklerinde yer alan arkadaşlarımdan yıldızların çekirdeklerindeki nükleer tepkimeler sonucunda ortaya çıkan ışınımlar sayesinde haberdar oluyorum. Buna göre yıldızdan yayılan ışınımın, yıldızın içerisinde meydana gelen füzyon tepkimelerinde açığa çıkan enerjinin uzayda yayılması şeklinde ortaya çıktığını söyleyebiliriz. Bilim insanları da bu ışınımlardan hareketle yıldızların içindeki elementler hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar. Ancak bu ışınımların bir kısmının insan gözü tarafından algılanamayacağı unutulmamalıdır. Gözle görülen ve görülemeyen ışınımların neler olduğunu ayrıca bu ışınımların belirli özelliklere göre sıralandığında ışık tayfı olarak adlandırılan bir enerji bandı oluşturduğunu ve görülen ışıkların bu bandın %1’inden daha azına denk geldiğini fen ve teknoloji derslerinde öğrenmiştiniz. Güneş’e ait istatistiki bilgiler Çapı 1,39.106 km Yüzey sıcaklığı 5500 K – 6000 K Çekirdek 15.106 K sıcaklığı Kütlesi 1,98.1030 kg Dünyaya 149,6.106 km uzaklığı 317 6. Ünite Yukarıdaki şekilde dalga boyunun fonksiyonu olarak ışınım miktarı yoğunluğu ve frekans dağılımı görülmektedir. Buna göre, 318 Yıldızlardan Yıldızsılara Güneş’ten gelen ışınımların insanlar tarafından görülebilmesi 7.1014 Hz ile 4.1014 Hz aralığında gelmelerine bağlıdır. Dar bir frekans aralığında gelmesine karşın retinanın algılayabildiği ışığın % 99’u bu aralıktan sağlanmaktadır. Bu aralık dışındaki frekanslarda gelen ışınımlar, sizin için görünmeyen ışınlardır. Görünür ve görünmez ışınımların Güneş’in hangi katmanlarından yayıldığı aşağıda verilmiştir. Burada Güneş’in madde yoğunluğunun dıştan içe doğru arttığı göz önüne alındığında ışınımların hangi yoğunlukta gerçekleştiği açıkça görülecektir. Sonuç olarak Güneş her yöne ışın yaymakta Dünya da bu ışınların bir kısmını almaktadır. Bilim insanlarının araştırmalarına göre, bu ışınlar canlı hayatının devamlılığı için vazgeçilmezdir. Güneş ışınlarının faydaları bilinmekle birlikte bu ışınlara uzun süre maruz kalanlar için durum farklıdır. Bilim insanları, Güneş’e uzun süre çıplak gözle bakan insanların retina yanmasına bağlı olarak kör olabileceğini belirtmişlerdir. Ayrıca güneş ışınlarına uzun süre maruz kalanların ciltlerinde yanıklar olabileceğini ve bu yanıkların cilt kanserine yol açabileceğini tespit etmişlerdir. Bu nedenle Güneş ışığı altında fazla kalınmaması gerekir. Sizin için zararlı olan bu durumlara karşı bilgi edinmeniz ve kendinizi korumanız gerekir. 319 6. Ünite Performans Görevi Güneş Işınları ve Biz Beklenen Performans Değerlendirme Süre Bilişim ve İletişim Becerisi Dereceli Puanlama Anahtarı 1 Hafta ● Görev İçeriği: Güneş ışınlarının insanlar üzerinde olumsuz etkilerinin olabileceğini öğrendiniz. Bu çerçevede sizden, Güneş ışınlarının zararlı olabileceği durumlar ve bu ışınların zararlarına karşı korumak için geliştirilen teknolojik / bilimsel uygulamalar hakkında bir araştırma yaparak performans görevi hazırlamanız beklenmektedir. Performans görevinizi hazırlarken aşağıdaki yönerge doğrultusunda hareket ediniz. ● Bir araştırma planı hazırlayınız. ● Araştırma yaparken İnternet, kütüphane, bu konuda yayınlanmış bilimsel makaleler vb. kaynaklardan yararlanabilirsiniz. ● Araştırma 3 sayfayı geçmeyecek şekilde rapor hâline getiriniz. ● Araştırmada yararlandığınız kaynakları raporunuzda belirtiniz. ● Araştırmayı yazılı bir metne bağlı kalmadan, görsel araç-gereçlerden de yararlanarak sınıfta arkadaşlarınıza sununuz. ● Performans göreviniz öğretmeniniz tarafından geliştirilecek olan dereceli puanlama anahtarı ile değerlendirilecektir. Parlaklıkları farklı olan yıldızlardan bir görünüm. 3. Etkinlik Yıldızlar Sınıflandırılabilir mi? Geceleri gökyüzüne baktığınızda bazı yıldızların yandaki resimdeki gibi daha parlak bazı yıldızların ise daha büyük göründüğünü fark etmişsinizdir. Sizce bu durumun sebebi ne olabilir? Bunu etkinlikle öğrenelim. Yıldızları Karşılaştıralım Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Yıldızların aynı oranda hidrojene sahip olmamasının sonuçları nelerdir? Tartışınız. 2. Teorik olarak başlangıçta aynı oranda hidrojene sahip olduğunu düşündüğünüz genç bir yıldız ile yaşlı bir yıldız arasında büyüklükleri açısından farklılık olup olmayacağını tartışınız. 3. Geceleri gökyüzünde gözlemlediğiniz yıldızların size uzaklıklarının aynı olup olmayacağını tartışınız. 320 Bilim insanları, teleskop ve benzeri gelişmiş cihazlar sayesinde elde ettikleri yıldız haritalarıyla Dünya’dan on binlerce ışık yılı uzaklıkta olmasına karşın yıldızlar hakkında pek çok bilgi elde etmişlerdir. Acaba bilim insanları yıldız haritalarını nasıl oluşturmuştur? Tahmin edeceğiniz üzere bunun için öncelikle yıldızlar arası uzaklığı bilmek gerekir. Bu, Türkiye haritası çizilirken Trabzon ile Antalya arasındaki uzaklığın bilinmesi gerektiğine benzese de ondan biraz farklıdır. Şimdi, yıldız haritaları oluşturulurken nasıl bir yol izlendiğini etkinlikle öğrenelim. 4. Etkinlik Yıldızlardan Yıldızsılara Dünyadan yaklaşık 9000 ışık yılı uzaklıkta dev bir yıldız oluşum bölgesi Bilinmeyen Uzaklık çler e Gere Araç v lçer ip ● Açıö nlukta ce uzu in r te e ●Y e ● Metr m ● Kale ıt ● Kâğ si makine Hesap ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Sınıfça okul bahçesine veya okulun spor salonuna gidiniz. 2. Bahçenin bir köşesinde toplanınız ve burayı A noktası olarak belirleyiniz. 3. Arkadaşlarınızdan birini bahçenin karşı çapraz köşesine gönderiniz ve bu köşeyi B noktası olarak kabul ediniz. Bir başka arkadaşınızı da sizin doğrultunuzda ve B noktasındaki arkadaşınızın tam karşısına gönderiniz. Burayı C noktası olarak kabul ediniz. 4. A ve C noktalarını birleştiren [AC] doğru parçası ile B ve C noktalarını birleştiren [BC] doğru parçalarının birbirine dik olmasına dikkat ediniz. Bunun için bu doğru parçalarının kesiştiği C noktasındaki açının 90º olup olmadığını açıölçerle ölçünüz. 5. A ve C noktaları arasındaki uzaklığı ip ve metre kullanarak ölçünüz. 6. A açısını açı ölçerle ölçünüz. 7. Elde ettiğiniz verilerden hareketle B ve C noktaları arasındaki uzaklığı  açısının tanjatından [B C ] yararlanarak bulunuz. tan  = [AC ] 8. A ve B noktaları arasındaki uzaklığı hesaplayınız. Bunun için Pisagor teoreminden yararlanabilirsiniz. Sonuca Varalım 1. Kullandığınız hesaplama yöntemiyle ölçülmesi mümkün olmayan uzaklıklar bulunabilir mi? Tartışınız. 2. Kullanıdığınız hesaplama yöntemini dikkate alarak yıldızların Güneş’e uzaklığının hesaplanıp hesaplanamayacağını tartışınız. 321 6. Ünite Yıldızların Uzaklığını Ölçelim Evrende bulunan milyarlarca yıldızın uzaklığını hesaplama gayretlerinin temelinde yıldızların kütlesi, yarıçapı, enerji salınımı gibi konularda bilgi elde etme düşüncesi vardır. Bir yıldızın uzaklığını ölçmede farklı metotlar olmakla birlikte bilim insanlarının yakın yıldızlar için kullandığı teknik paralaks olarak adlandırılan üçgenleme tekniğidir. Paralaks; bir objenin pozisyonunun gözlemcinin pozisyonuna bağlı olarak değişmesidir. Paralaks tekniğini daha iyi anlayabilmek için bir kolunuzu yana doğru uzatınız ve başınızı sağa sola çevirerek tırnaklarınızı gözlemleyiniz. Bu gözlemde tırnaklarınızın pozisyonunun başınızın pozisyonuna bağlı olarak değiştiğine dikkat ediniz. Üçgenleme tekniğini anlamanın en kolay yollarından biri, ufukta nokta gibi görünen elektrik direklerini gözlemlemektir. Elektrik direğinin tepesinden ufuk noktasına uzanan kabloların düzgün bir doğru olduğunu kabul edersek direğin tepe noktasındaki açıyı ölçebiliriz. Bu açı ve direğin boyundan hareketle ufuk noktasının uzaklığını belirleyebiliriz. Ayrıca bilinen açı değerlerinden hareketle ıraklık açısını (ufuk noktasındaki açıyı) hesaplayabiliriz. Iraklık açısı, üçgenleme tekniğinde objenin pozisyonuna bağlı olarak değişen bir açıdır. Bu durum aşağıda birbirinden farklı uzaklıklarda verilen ağaç şekliyle örneklendirilmiştir. Yukarıdaki şekilde küçük dik üçgende A + Aˈ = 90º, büyük dik üçgende B + Bˈ = 90º dir ve B > A dır. Bu nedenle Aˈ > Bˈ olur. 322 Yıldızlardan Yıldızsılara Bˈ açısının Aˈ açısından küçük olması uzak objelerin ıraklık açısının, yakın objelerin ıraklık açısından daha küçük olduğu anlamına gelmektedir. Bilinen uzaklık ve açılardan yola çıkarak bilinmeyen uzaklık ve açıyı hesaplamada kullanılan üçgenleme yöntemini kavradıktan sonra bu yöntemin yıldızların uzaklığını hesaplamakta nasıl kullanıldığını inceleyelim. Bilim insanları, bir yıldızın uzaklığını hesaplarken “bilinen uzaklık” değeri için Dünya’nın Güneş etrafında çizdiği yörüngesinin yarıçapını esas almaktadırlar. Buradan hareketle yıldız haritaları çıkarılırken tüm yıldızların Güneş’e uzaklığı dikkate alınmaktadır. Bilim insanları, ilk olarak uzaklığını belirleyeceği yıldızı dikkatlice gözler ve etrafındaki diğer gök cisimlerine göre o yıldızın yerini belirler. Dünya’nın bulunduğu yörüngesinin tam karşı noktasına geçmesi için 6 ay bekledikten sonra ikinci gözlemlerini gerçekleştirirler. İkinci gözlemde yıldızın pozisyonu birinci gözleme göre farklı olarak belirlenir. Bu pozisyon değişikliği yıldızın uzaklığına göre farklılık gösterse de (yakın yıldızlarda büyük, uzak yıldızlarda küçük) oldukça küçük bir açı değerine sahiptir. Bu sebeple değişim derece yerine açı saniye birimi ile ölçülür. 323 6. Ünite Bir yıldızın Güneş’e olan uzaklığı o yıldızın paralaksından 1 (ıraklık açısından) yararlanılarak d = formülüyle hesaplanır. p Burada; d : Uzaklığı, p : Iraklık açısını ifade eder. Parlaklık Uzaklık birimi olarak kullanılan parsek (parsec) kelimesi, paralaks (parallax) ve açı saniye (arc second) kelimelerinin birleştirilmesiyle türetilmiştir. Parsek, paralaksı 1 saniyeye eşit olan yıldız uzaklığı birimidir. 1 parsek, 3,26 ışık yılına ve 3,09.1013 km’ye eşittir. Iraklık açısı birimi ise açı saniyedir. Buraya kadar anlattıklarımdan hareketle herhangi bir yıldızın Güneş’e olan uzaklığının bilim insanları tarafından nasıl hesaplandığını anlamışsınızdır. Şimdi, bir yıldızın paralaksı ile uzaklığının bilim insanları tarafından nasıl yorumlandığını inceleyelim. Paralaksları 0,4 açı saniye ve 0,1 açı saniye olan iki yıldız 1 düşünelim. d = formülüne göre bu yıldızların Güneş’e uzaklıkları p sırasıyla 2,5 parsek ve 10 parsek olacaktır. Bu durumda paralaks değeri küçük olan yıldızların daha uzakta olduğunu söyleyebiliriz. Paralaks ve uzaklık arasındaki bu ilişki, birbirinden farklı uzaklıklara sahip ağaçlar için yapılan açıklamalarla örtüşmektedir. Bilim insanlarının yıldızlar hakkında bilgi edinme yollarından bir diğeri sıcaklık ölçümüdür. Ancak bu pratikte mümkün değildir. Peki, bilim insanları yıldızların sıcaklığını nasıl ölçmektedir? Dördüncü ünitede öğrendiğiniz Wien Yasası’nı dikkate alırsanız bu soruya cevap verebilirsiniz. Bu yasa, ışıma enerjisi şiddetinin frekansa göre dağılımında, zirve değerine karşılık gelen dalga boyunun sadece sıcaklığa bağlı olduğunu ifade eder. Bir başka ifadeyle tüm cisimler elektromanyetik ışıma yaparlar ve bir cismin ışıma enerjisi aşağıdaki grafikte görüldüğü gibi o cismin en fazla ışık verdiği dalga boyuyla ilişkilidir. 0 200 400 600 800 1000 Dalga Boyu Yıldızın parlaklığı, farklı dalga boylarında ölçülerek parlaklığın yani enerjinin maksimum olduğu dalga boyu belirlenmektedir. Bilim insanları, Wien Yasası’ndan hareketle yıldızların rengini belirleyebilmektedirler. Yıldızların ışınım gücünün en fazla olduğu yerlerde, kısa dalga boylarına sahip yıldızlar mavi, uzun dalga boylarına sahip yıldızlar ise kırmızı görünmektedir. Ancak bu ifade; 324 Yıldızlardan Yıldızsılara sıcak yıldızlar sadece mavi, çok düşük sıcaklığa sahip yıldızlar ise sadece kırmızı ışınım yapar şeklinde algılanmamalıdır. Yukarıdaki ve yandaki grafiklerden de anlaşıldığı gibi bilim insanları yıldızların ışınım miktarı yoğunluğunun en fazla olduğu dalga boyu noktalarını o yıldızın renginden hareketle belirleyebilmektedirler (Yoğunluk, özgül kütleden farklı olup ışıma miktarının az veya çok olmasıyla ilişkilidir.). Buradan hareketle yıldızın sıcaklığı aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır. T = Wien.sabiti λmak Burada; T : Yıldızın Kelvin cinsinden sıcaklığını, λmak : Yıldızın en yoğun ışınım gerçekleştirdiği dalga boyunu ifade eder. λmak’nin birimi nanometre (nm)’dir. Wien sabitinin değeri 2,898.106, birimi ise nm.K’dir. Yukarıdaki eşitlikte de görüldüğü gibi bilim insanları bir yıldızın farklı dalga boylarındaki enerjilerini karşılaştırarak en güçlü ışınım yapıldığı dalga boyunu bulmaya çalışırlar. Örneğin, yakın bir yıldız olan Sirius’un en güçlü ışınım yaptığı dalga boyu 300 nm bulunmuştur. Buradan hareketle sıcaklık da 10000 K hesaplanmıştır. Örnek 50000 K sıcaklığa sahip bir yıldızın en yoğun ışınım gerçekleştirdiği dalga boyu kaç nm’dir? Çözüm Bu yıldızın en yoğun ışınım gerçekleştirdiği dalga boyunu bulabilmek için; T= Wien sabiti formülünden yararlanılır. Buradan; λmak λmak = Wien.sabiti 2,898 ⋅ 106 = = 57,96.nm olarak bulunur. T 5 ⋅ 10 4 325 6. Ünite Buraya kadar, evrende Güneş’e farklı uzaklıklarda pek çok yıldız olduğunu ve bu yıldızların farklı sıcaklıklarda olabileceğini öğrendiniz. Ayrıca bir yıldız içindeki elementleri ve geçirdiği evreleri veya bunlardan birini göz önüne aldığınızda evrende farklı kütle ve yarıçapta pek çok yıldız olabileceğini fark ettiniz. Pano Oluşturalım Yıldızların büyüklüklerinin ve Güneş’e uzaklıklarının farklı olduğunu öğrendiniz. Bu çerçevede sizden sınıfınızda bir pano hazırlamanız beklenmektedir. Panoyu hazırlarken aşağıdaki yönerge doğrultusunda hareket ediniz. 1. Dünyanın dönüşünü dikkate alarak önceden belirleyeceğiniz ortak bir saat aralığında gözlem yapınız. 2. Renkli kalemler kullanarak karton bir mukavva üzerine, kutup yıldızı etrafında yer alan 25 yıldızı gösteren bir harita çiziniz. 3. Haritanızda yıldızların büyüklük ve uzaklık oranlarına dikkat ediniz. 4. Haritaları okulunuzda uygun bir koridorda boş bir duvar üzerinde sergileyiniz. 5. Oluşturduğunuz haritalar hakkındaki görüşlerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız. Bilim insanları yıldızların parlaklığına ve ışınım gücüne bakarak da yıldızlar hakkında bilgi edinmektedirler. Parlaklık, belli bir doğrultudaki ışık şiddetinin yayılma doğrultusuna dik birim yüzeye düşen miktarıdır. Işıma gücü, yıldızın saniyedeki enerji yayma kapasitesidir. Parlaklık ve ışıma gücü arasındaki ilişkiye sizler en çok evlerinize ampul satın alırken dikkat etmektesiniz. Örneğin, ampul satın alırken 50 W’lık ampul ile 75 W’lık ampul arasında ışıma güçleri dolayısıyla parlaklıkları noktasında tercih yaparsınız. Burada ampulün gücünü yıldızınışıma gücüne, parlaklığını da yıldızın parlaklığına benzetebiliriz. Yıldızların parlaklığı ile ilgili ilk çalışmalar Hipparchos (Hiparkos) ve Batlamyus adıyla bilinen Ptolemy (Pitolemi) tarafından yapılmıştır. Hipparchos (MÖ 190 - 125), yıldızları çıplak gözle gözlemleyerek yıldızların konumlarını ve parlaklıklarını içeren ilk kataloğu hazırlamıştır. 850 yıldız içeren bu katalogda Hipparchos, yıldızların parlaklığını mukayeseli olarak vermiştir. Bu karşılaştırmada yıldızlar parlaklıklarına göre kadir adı verilen 6 gruba ayrılmıştır ve her grup bir rakamla ifade edilmiştir. Burada, en parlak yıldızlar 1. kadir, en sönük yıldızlar 6. kadir grubunda yer almaktadır. Diğer yıldızlar da parlaklıkları doğrultusunda 2, 3, 4 ve 5. kadir gruplarında değerlendirilmiştir. Kadir, rakamın üzerine yazılan m harfi ile gösterilmektedir. Örneğin; 1m, 1. kadiri; 5m; 5. kadiri; 2m.4 ise 2,4. kadiri göstermektedir. Hipparcos’un çalışmalarını temel alan Batlamyus bu sınıflamayı geliştirmiştir. Örneğin, 1. kadir grubunda yer alan yıldızların aynı olmadığını fark etmiş ve her kadir aralığını üçe 326 Yıldızlardan Yıldızsılara bölerek daha sağlıklı bir sınıflandırma gerçekleştirmiştir. Bu sayede kadirler arası, ondalıklı olarak ifade edilmeye başlanmıştır. Ayrıca Batlamyus, Hipparcos’un yıldız kataloğunu da genişletmiş ve buradaki yıldız sayısını 1022’ye çıkarmıştır. Dürbünün keşfiyle başlayan ve teleskopların kullanımıyla devam eden araştırmalar sonucunda kadir serisi bilim insanları tarafından daha da genişletilmiştir. Örneğin 1. kadirden daha parlak yıldızlar eksi (-) sayılarla gösterilmiştir. Günümüzde yıldızların parlaklığını göstermek için hâlâ temelleri Hipparcos tarafından atılan kadir serisi esas alınmaktadır. Ancak kadir terimi yerine gözlemciye bağlılığı vurgulamak için görünen kadir (görünen parlaklık) terimi kullanılmaktadır. Bir yıldızın görünen parlaklığı onun ışınım gücüne ve uzaklığına bağlıdır. Başka bir ifadeyle görünen parlaklığın sayısal büyüklüğü, bir yıldızın parlaklığının veya yaydığı enerjinin azlığı ve çokluğu ile açıklanabileceği gibi o yıldızın uzaklığı ile de açıklanabilir. Kadir serisi, kadirler farkının yıldızların parlaklık oranına uyum göstermesi nedeniyle bilim insanları için önemlidir. Bilim insanları, 1. kadir grubundan bir yıldızın 6. kadir grubundaki bir yıldızdan yaklaşık 100 kat daha fazla parlak olduğunu belirlemişlerdir. Bu, her kadirin kendinden sonra gelen kadirden 2,512 kat daha parlak olduğunu göstermesi açısından önemlidir. 327 6. Ünite Ateşle ısıtılan metal parçasının sıcaklığı arttıkça parlaklığı da artmaktadır. Görünen parlaklığı, yıldızın bir gözlemciye göre parlaklığı şeklinde ifade etmiştik. Buradan da anlaşılacağı üzere gözlemcinin yıldıza uzaklığı, yıldızın parlaklığını belirlemede etkendir. Bir başka ifadeyle gözlemci yıldıza yaklaştıkça yıldızın parlaklığı artacak, yıldızdan uzaklaştıkça azalacaktır. Sizler de bu durumu yanan bir lambaya uzaktan veya yakından bakarak gözlemleyebilirsiniz. Ancak yıldızların parlaklığını belirlemede gözlemcinin uzaklığına bağlı olarak bir karışıklık söz konusudur. Bilim insanları bu sorunu çözmek için bir yıldızın parlaklığını belirli bir uzaklık değerine (10 parsek; 32,6 ışık yılı) göre ölçmektedirler. Bu uzaklık için yıldızın parlaklığını salt parlaklık (salt kadir) olarak isimlendirmektedirler. Bilim insanları yıldızlara 10 parsek kadar yaklaşamadığına göre yıldızların salt parlaklık değerini nasıl belirlemektedir? Bu soruyu cevaplayabilmek için öncelikle bir yıldızın parlaklığının nasıl hesaplandığını bilmek gerekir. Bir elektrik sobasının düğmesine bastığınızda rezistanstan gelen ısı ile rezistansın kızarıklığı arasında bir paralellik olduğunu fark etmişsinizdir. Aynı durumu ısıtılan bir metal çubukta da gözlemleyebiliriz. Rezistansın veya metal çubuğun sıcaklığı artarken rengi kırmızılaşır, parlaklığı artar. Sıcaklık arttıkça kırmızı renk giderek sarı ya da turuncuya yakın bir renge dönüşür ve parlaklık daha da artar. Elektrik sobaları bu renkte iken etrafı daha iyi ısıtır. Bu, cisimlerin sıcaklık artışına bağlı olarak ısıtma gücünün yani ışınım gücünün arttığını gösterir. Bu durum sıcak cisimlerin ışınım gücünün sıcaklığa bağlı olduğunun basit bir örneğidir. Josef Stefan (Josef Sıtefan) ve Ludwing Boltzman (Ludving Boltsman) adlı bilim insanları bunu fark etmişler ve bir yıldızın parlaklığının, yüzey alanından saniyede yayılan enerji miktarına bağlı olduğunu L = 4π R 2σ T 4 formülüyle ifade etmişlerdir. Burada; L : Yıldızın ışınım gücünü, 2 4πR : Yıldızın yüzey alanını; 4 σT : Saniyede metre kareye düşen enerji yayılımını, T : Yüzey sıcaklığını, R : Yıldızın yarıçapını, σ : Stefan-Boltzman sabitini ifade etmektedir. Işınım gücünün birimi watt, sıcaklığın birimi Kelvin, yarıçapın , değeri birimi metredir. Stefan-Boltzman sabitinin birimi watt m 2K 4 -8 . 5,67 10 dir. 328 Yıldızlardan Yıldızsılara Bilim insanları, bir yıldızın görünen parlaklığını ‟Ters Kare Kanunu” ile hesaplamaktadırlar. Ters Kare Kanunu, bir cismin parlaklığı ile uzaklığı arasındaki ilişkiyi açıklamaktadır. Bu kanunu daha iyi anlayabilmek için bir ışık kaynağından yayılan ışınları düşününüz. Kaynak her yönde doğrusal ışınlar yayacaktır. Ancak kaynağa yakın noktalarda, foton saçılması daha az olduğundan kaynak en parlak hâliyle görünecektir. Oysa aynı kaynağa, uzak bir noktadan bakıldığında parlaklığın azaldığı görülecektir. Bu durum metre kareye düşen foton sayısının azalması ile açıklanmaktadır. Aşağıdaki şekilde görüldüğü gibi kaynaktan 1 m uzaklıktaki metre kareye 144 foton düşerken 4 m uzaklıktaki metre kareye 9 foton düşmektedir. O hâlde ‟Bir yıldızdan her d uzaklığı için yıldıza ait ayrı bir parlaklık değeri vardır.” yargısı doğrulanmış olmaktadır. Alan = 4πd 2 Bilim insanları görünen parlaklık olarak adlandırılan değeri, m = L formülüyle hesaplamaktadır. 4π d 2 Burada; m : Görünen parlaklığı, L : Işınım gücünü, d : Yarıçapı (uzaklığı), 2 4πd : Yüzey alanını ifade etmektedir. Birimleri de sırasıyla kadir, watt, m ve m2 dir. 144 = 144.foton / m 2 12 Örnek Dünya’ya en yakın yıldız olan Güneş’in görünen parlaklığı kaç kadir’dir? Çözüm Güneş’in görünen parlaklığını bulabilmek için öncelikle onun ışınım gücünü hesaplamamız gerekir. Bunun için Stefan -Boltzman yasasından yararlanmalıyız. Bu durumda Güneş’in görünen parlaklığını bulabilmek için formül; 144 = 36.foton / m 2 22 144 = 9.foton / m 2 42 2 = m L 4π ⋅ R 2σ T 4 R = = σ T 4 şeklinde olacaktır. 2 4π ⋅ d 4π ⋅ d 2 d Güneş’in yarıçap (696.106 m), Dünya’ya uzaklık (149,6.109m) ve yüzey sıcaklığı (5800 K) değerlerini formülde yerine yazarsak Güneşin görünen parlaklığı; 2 696 ⋅ 106 4 = m 5,67 ⋅ 10-8 ( 5800 ) ≅ 1387kadir olarak 9 149,6 ⋅ 10 hesaplanır. 329 6. Ünite Bilim insanları m - M = 5 log(d/10parsek) = 5 logd - 5 eşitliğinden hareketle, bir yıldızın salt parlaklık değerini hesaplayabilmektedirler. Bu eşitlikte M, salt parlaklık değerini gösterirken d, parsek birimi cinsinden uzaklığı göstermektedir. Örneğin, d uzaklığı 10 parsek olduğunda M = m, d uzaklığı 1parsek olduğunda M = m + 5, d uzaklığı 100 parsek olduğunda ise M = m - 5’e eşit değerler alacaktır. Güneş’in Dünya’ya olan uzaklığından hareketle onun yeryüzündeki ışınım gücü de hesaplanabilmektedir. Güneş’in ışınım gücü atmosferin dışında ortalama 1365 W/m2 olarak hesaplanmakta ve bu güneş sabiti olarak isimlendirilmektedir. Atmosferi geçerken güneş ışınlarının bir kısmının toz ve gaz molekülleri tarafından yansıtılması, saptırılması veya soğurulması nedeniyle ışınların yeryüzündeki ışınım gücü değerinde azalma olur. Bu değer bulutsuz havada öğle saatleri için yaklaşık 1000 W/m2 kadar olabilmektedir. Günlük yaşantıda kullandığınız güneş panelleri, Güneş’in yer yüzündeki ışınım gücüne bağlı olarak çalışır. Bu nedenle panellerin konumu belirlenirken güneş ışınlarını azami ölçüde almalarına dikkat edilir. Panel tipine bağlı olmakla birlikte yeryüzündeki ışınımın genellikle % 75’lik kısmından faydalanılmaktadır. Örnek Bir kova suyun sıcaklığının 10 dakikada 30 °C artması için gerekli enerji miktarının 12,54.105 J olarak hesaplandığı bir düzenekteki panel büyüklüğü kaç m2 dir (Panelin güneş ışığından %75 oranında faydalandığını varsayınız.)? Çözüm Güneş’in ışınım gücünün ideal şartlarda 1000 W/m2 ve panellerin veriminin %75 olduğu göz önüne alındığında güneş ışığından sağlanabilecek enerji miktarı; 1000 ⋅ 1s 600 s 75 W = 750 2 olur. 100 m 1m2 750 J 1m2 X Joule X = 45.104 J’dür. Gerekli panellerin büyüklüğü ise 10 dk 1 m2 45.104 J 2 12,54 x 105 J 10 dk xm x ≅ 2,79 m2 olarak hesaplanır. 330 Yıldızlardan Yıldızsılara Örnek 12 ºC sıcaklığa sahip 1 ton suyun sıcaklığını 3 saatte 32 ºC’a çıkarmak için gerekli enerji miktarı 8,36.107 J’dür. Buna göre 2m2 büyüklüğe sahip panellerden kaç tane kullanılması gerekir (Güneş’in yeryüzündeki ışınım gücünü 774 W/m2 kabul ediniz.)? Çözüm 3 h = 10.800 s Bir saniye için gerekli enerji miktarı; 10.800 s 8,36.107 J 1s X Joule x = 7,74.103 J olur. Gerekli panel büyüklüğü; 1s 1 m2 774 J 7,74.103 J 1s X m2 x = 10 m2 olur. O hâlde gerekli panel sayısı; 10 m2 / 2 m2 = 5 adettir. Proje Ödevi Güneş Paneli Yapıyoruz Beklenen Performans Yaratıcılık Problem Çözme Becerisi ● Bilişim ve İletişim Becerisi ● ● Değerlendirme Süre Dereceli Puanlama Anahtarı 2 Hafta Görev İçeriği: Güneş’in ışınım gücünden yararlanarak panellerden enerji elde edildiğini öğrendiniz. Bu çerçevede sizden; panel türleri hakkında bir araştırma yapmanız ve elde ettiğiniz verilerden hareketle özgün bir panel tasarlamanız beklenmektedir. Ayrıca, bu tasarımla bir evi nasıl ısıtabileceğinize dair model geliştirmeniz istenmektedir. Proje ödevinizi hazırlarken aşağıdaki yönerge doğrultusunda hareket ediniz. ● Bir araştırma planı yapınız. ● Araştırma sürecinde yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. ● Araştırmayı üç sayfayı geçmeyecek şekilde rapor hâline getiriniz. ● Araştırmada yararlandığınız kaynakları, raporunuzda kaynakça bölümü altında belirtiniz. 331 6. Ünite ● Elde ettiğiniz bilgiler doğrultusunda özgün bir panel tasarımı oluşturunuz. Bunun için Güneş’in doğuşundan batışına kadar olan her zaman diliminden faydalanılabilecek tasarımlar geliştirmeye dikkat ediniz. ● Tasarımınızı kalın bir karton üzerinde renkli kalemler kullanarak çiziniz. ● Yaptığınız bu tasarım doğrultusunda bir evi nasıl ısıtabileceğinize dair bir model oluşturunuz. Modelinizi çeşitli karton, renkli kalemler vb. araç - gereçler kullanarak üç boyutlu hazırlayınız. ● Tasarımınızı ve modelinizi hazırlarken dikkat ettiğiniz noktaları gerekçeleri ile arkadaşlarınıza sununuz. ● Tasarımınızı ve hazırladığınız modelinizi nedenleri ile birlikte sınıfta arkadaşlarınıza sununuz. ● Proje ödeviniz öğretmeniniz tarafından geliştirilecek olan dereceli puanlama anahtarı ile değerlendirilecektir. Atmosfer, Güneş’ten gelen ışınların bir bölümünü soğurduğu gibi yıldızlar da kendi ışınımlarının bir bölümünü atmosferlerinde bulunan maddeler aracılığıyla soğurmaktadırlar. Işınların maddeler tarafından soğurulmasını daha iyi kavramak için etkinlik yapalım. 5. Etkinlik Işığı Soğuralım çler e Gere v ç a r A üt ardak s ir ●B b ● Çivit Su kâse det cam ● Üç a neri ● El fe ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Beş veya altı kişilik gruplar oluşturunuz. Bireylerin özelliklerini dikkate alarak grup içerisinde görev paylaşımı yapınız ve aşağıdaki etkinlik basamaklarını gerçekleştiriniz. 2. Kâseleri suyla doldurunuz. Birincisine, bir çay kaşığının ucu kadar çivit; ikincisine, bir çay kaşığı kadar süt ekleyerek iyice karıştırınız. Üçüncü kâsedeki suya bir şey eklemeyiniz. 3. El fenerini yakarak sırayla kâselere tutunuz. Kâselerin diğer tarafından ışığın rengini gözlemleyiniz. Sonuca Varalım 1. Gözlemleriniz arasında farklılık var mıdır? 2. Suya çivit ve süt katmanız ışığın gözlenmesinde nasıl bir etki yapmıştır? Açıklayınız. 3. Ulaştığınız sonuçlardan hareketle ışığın yayılımında maddelerin etkisini tartışınız. 4. Elde ettiğiniz bulguları grup sözcüleri aracılığıyla arkadaşlarınızla paylaşınız. 332 Yıldızlardan Yıldızsılara Yıldız çekirdeğindeki nükleer tepkimeler sonucunda ortaya çıkan ışınımlar, yıldızın dış katmanında yer alan gaz tabakalarına doğru yol alır. Atomlar, üzerine gelen ışınımı kendi özelliklerine göre soğurur. Örneğin, bir hidrojen atomu genellikle ışık tayfının kırmızı, mavi ve mor renklerini sırasıyla 656, 468 ve 434 nanometre dalga boylarında soğurur. Helyum, karbon ve diğer elementler için de benzer durumlar geçerlidir. Aşağıda verilen örnek resimde görüldüğü gibi, ışık tayfının tek bir bileşimi soğurularak bu tayf üzerinde çizgiler oluşur. Bu çizgilere tayf çizgileri denir. Yeşil ışığın olmadığı yerler karanlık bir çizgi olarak görülür. Yıldızları gözlemleyen bilim insanları bu sayede bir yıldızın yapısında bulunan elementler hakkında bilgi elde edebilmektedirler. Fakat yıldızlar yüksek sıcaklığa sahip olduklarından yapılarındaki elementlerin türlerini belirlemek oldukça zordur. Bu nedenle bilim insanları bir yıldızın yapısını anlamada sıcaklığın ana unsur olduğunu fark etmişler ve yıldızları tayf çizgilerinden ve sıcaklıklarından faydalanarak sınıflandırmaya başlamışlardır. İlk sınıflandırma oluşan çizgilerin şiddetine göre gerçekleştirildi. Tayf çizgisi en kolay görünenden en karmaşık görünene doğru olacak şekilde harflerle (A, B, C, D,...,O) yapılmıştır. Ancak sonradan gerçekleştirilen çalışmalarda C, D, E gibi bazı harfler sıralamadan çıkarılmıştır. Tayfta yer alan diğer elementlerin çizgileri dikkate alınarak O, B, A, F, G, K, M olacak şekilde yeniden yapılandırılmıştır. En son yapılan sınıflandırmada ise her harf O0, O1, O2,…,O9 gibi 10 alt aralığa bölünmüştür. Bu sıralama O ve B tipi yıldızların mavi yani sıcak, M tipi yıldızların ise kırmızı yani diğerlerine oranla daha az sıcaklığa sahip olduğunu göstermektedir. Sınıf Renk Tipik Sıcaklık Değeri (K) Kadir Değeri En Güçlü Tayf Çizgisi Oluşturan Elementler O mavi 50000-28000 -0,3 He, He+, C++, H B mavi-beyaz 28000-10000 -0,2 He, C+, H A beyaz 10000-7000 0,0 Ca+, Fe++, H F sarı-beyaz 7400-6000 0,3 H G sarı 6000-4900 0,7 Ca+, Fe+, Fe, H K turuncu 4800-3400 1,2 TiO M kırmızı 3300-2200 1,5 Ca, Fe 333 6. Ünite Yıldız tipleri ve sıcaklıkları üzerinde çalışan bilim insanları yukarıda verilen tabloda yer alan değerler ile yıldızların sahip olduğu parlaklıkları karşılaştırmışlar ve bu çerçevede Hertzsprung– Russel (Hertsşuprung-Rasıl) olarak bilinen ve kısaca H-R olarak isimlendirilen diyagramı geliştirmişlerdir. H-R diyagramı, yıldızların sıcaklıkları veya yıldız tipleri ile parlaklıklarının karşılaştırılmasını esas almaktadır. Yıldızlar bu değerlerine göre diyagrama yerleştirildiklerinde en parlak ve sıcak yıldızlar sol üste, mat ve en soğuk yıldızlar sağ alta denk gelmektedir. Güneş ise bu çaprazlamada ortalarda yer almaktadır. H-R diyagramında sıcaklığın, soldan sağa doğru azalmakta olduğu dikkate alındığında mavi renkli yıldızların (O tipi yıldızlar) solda, kırmızı renkli yıldızların (M tipi yıldızlar) sağda yer aldığı görülür. Ayrıca, yıldızlar sol üstten sağ alta doğru kümelenmiştir. Yıldızların kümelendiği bu çaprazlama ana kol olarak isimlendirilmekte ve yıldızların yaklaşık % 90’ını içermektedir. H-R diyagramında da görüldüğü gibi ana kol dışında kümelenen yıldızlar vardır. Bu yıldızların bazıları diğerlerine göre daha az sıcaklığa sahiptir ancak parlaklıkları nedeniyle sağ üstte yer alır. Bazıları ise sıcak olmasına karşın matlığı nedeniyle sol altta kümelenmektedir. Bu farklılığın nedenini parlaklığın yüzey alanına ve sıcaklığa bağlı olduğunu ifade eden Stefan – Boltzman Yasası ile açıklayabiliriz. Buna göre aynı sıcaklığa sahip iki yıldızın parlaklıklarındaki farklılık, yüzey alanlarındaki yani yarıçaplarındaki farklılıkla açıklanır. Kızıl devler ve beyaz cücelerle ilgili anlatılanları hatırlayacak olursanız ana kol altında oluşan kümelenmenin beyaz cücelere, üstünde oluşan kümelenmenin ise kızıl devlere ait olduğunu fark edeceksiniz. O hâlde bir yıldızın yaşamının ana kol üstünde başladığını sonra sırayla kızıl dev ve beyaz cüce olarak devam ettiğini söyleyebiliriz. Bu durumu daha önce anlatılan patlama olayıyla (kocayeni) da ilişkilendirerek açıklanabilir. 334 Yıldızlardan Yıldızsılara Etrafımızda bulunan yıldızlardan birinin ölümünün kocayeni patlaması ile gerçekleştiğini daha önce belirtmiştik. Bunun Güneş’in muhtemel hayatına dair süreçle çeliştiği açıktır. Çünkü Güneş’in ölümünü anlatırken bir patlamadan söz etmemiştik. Şimdi bu çelişkiyi giderelim. Yıldızların ölümü iki şekilde olur. Bunlardan birincisi yıldızın siyah cüce hâli iken ikincisi kocayeni olarak adlandırılan büyük patlamadır. Bir yıldızın ölüm sürecini belirleyen temel etken ise o yıldızın kütlesidir. Kütlesi büyük olan yıldızların ömrü kocayeni patlamaları ile son bulurken kütlesi küçük olan yıldızların ömrü siyah cüce olarak son bulmaktadır. Grafiklerde, ana kol üzerinde yer alan yıldızların; Güneş’in kütlesi ile ışınım gücünün ve Güneş’in yüzey sıcaklığı ile ışınım gücünün karşılaştırmalı dizilimleri görülmektedir. Kütlesi Güneş’in kütlesinden (1Mʘ) küçük olan yıldızlar çekime bağlı olarak yavaş yavaş çöker ve kahverengi veya beyaz cüceye dönüşürler. Kütlesi 1Mʘ ile 5Mʘ arasında olan yıldızlar, çekirdek büzülmesini Güneş tipi yıldızlarda olduğu gibi orta hızda gerçekleştirerek beyaz cüceye dönüşürler ve zamanla siyah cüce hâlini alarak ölürler. Kütlesi 5Mʘ ile 15Mʘ arasında olan yıldızlar, çekirdek büzülmesini hızlı bir şekilde gerçekleştirerek kocayeni patlamasıyla ölür ve nötron yıldızlarını ortaya çıkarırlar. Kütlesi 15Mʘ den daha büyük olan yıldızlar ise çekirdek büzülmesini çok daha hızlı gerçekleştirerek kocayeni patlamasıyla ölür ve karadelikleri oluştururlar. 335 6. Ünite 336 Yıldızlardan Yıldızsılara 337 6. Ünite Kocayeni patlamalarının nasıl gerçekleştiğini anlamak için merkezde gerçekleşen termonükleer tepkimeler konusunu hatırlamak gerekir. Güneş’in merkezinde gerçekleşen tepkimelerde sadece hidrojen elementinin helyuma dönüşme sürecinden bahsetmiştik. Oysa büyük kütleli yıldızlarda bu durum farklı gelişmektedir. Büyük bir patlama ile dağıldığını belirttiğim yıldızdaki yaşananları anlatırsak kocayeni patlamasını daha iyi anlayabiliriz. Edindiğim bilgilere göre yıldızın kütlesi çok büyük olduğundan merkezdeki kütle çekim kuvveti ve basınç çok yüksekti. Buna bağlı olarak sıcaklık 1 milyar Kelvin’e kadar yükselmiş ve sıcaklık sebebiyle Güneş’teki süreçten farklı olarak karbon ve oksijen merkezde tepkimeye girmeye başlamıştı. Karbon ve oksijen tükeninceye kadar yandı ve hidrostatik dengenin kütle çekim kuvveti lehine bozulmasına neden oldu. Tepkimeler ise yüksek sıcaklığın etkisi ile bir üst katmana doğru kaydı. Bu süreçte bazı hidrojen elementleri dış yüzeye doğru kaçmayı başardı. Geride ise sadece ağır elementler kaldı. Tepkimeler dış yüzeye doğru yayıldıkça merkezdeki demir yoğunluğu arttı. Demirin kütlesi Güneş’in kütlesinin 1,4 katına ulaştığında ise ortaya çıkan inanılmaz büyüklükteki basınç, elektronları demir atomunun çekirdeklerine doğru itmeye başladı. Sonuçta atom çekirdekleri arasındaki mesafe ortadan kalktı. Bu zincirleme süreç elektronlarla protonların birleşerek daha az yer kaplayan nötronlara dönüşmesini sağladı. Ancak yıldızın merkezinin küçülmesi içe doğru ani ve şiddetli bir çöküşü de beraberinde getirdi. Bu esnada görülen nötrino çıkışı büyük bir patlamaya neden oldu. İşte bu patlama bilim insanları tarafından kocayeni olarak adlandırılır. Yıldızların yaşamlarını H-R diyagramı üzerinden yorumlarsak yandaki şekli elde ederiz. Araştıralım Aşağıdaki sorulardan birini seçerek araştırınız. Elde ettiğiniz bulguları arkadaşlarınızla paylaşınız. Araştırma sürecinde İnternet, yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. 1. Karadeliğin çekim alanına giren bir cisme ne olur? Açıklayınız. 2. Karadeliğin çekim alanının hemen kenarında duran bir kişi çekim alanı içindeki bir cismi nasıl görür? Açıklayınız. 3. Karadelikler gerçekten varsa evrendeki tüm maddeyi yutar mı? Niçin? 4. Güneş bir gün karadeliğe dönüşürse ne olur? Açıklayınız. 5. Karadelikler de yıldızlar gibi ölür mü? Açıklayınız. 6. CERN araştırma merkezinde yapıldığı gibi parçacıkları yüksek hızlarda çarpıştırarak yapay bir karadelik oluşturmak mümkün müdür? Açıklayınız. 338 Yıldızlardan Yıldızsılara SETİ PROJESİ Yüzyıllar boyunca insanlar, büyülü bir atmosfere sahip gökyüzünü merak etmişler ve onu tanımlamaya çalışmışlardır. Bu çerçevede ilk kabuller; evrenin merkezinin Dünya olduğu, tüm gök cisimlerinin onun etrafında döndüğü ve insanların yaşayan tek canlı olduğu yönündedir. Ancak ünlü astronom Copernicus (Kopernik) tarafından Dünya’nın da diğer gezegenler gibi Güneş'in etrafında döndüğünü ispatlaması, Dünya’nın uzayda özel bir konumu olduğu düşüncesini yıkmıştır. Böylelikle uzayın herhangi bir noktasında Dünya benzeri bir gezegen yani akıllı yaşam formları olma olasılığı insanoğlunun aklında yer etmeye başlamıştır. Bu doğrultudaki ilk araştırmaların güneş sistemi üzerine yoğunlaştığı bilinmektedir. Bugüne kadar elde edilen veriler, güneş sisteminde Dünya'dan başka bir gezegende bize benzer uygarlık olma olasılığının hemen hemen olmadığını göstermiştir. Diğer yandan uzayın güneş sisteminden ibaret olmadığı gerçeği dikkate alındığında, uzayın herhangi bir noktasında yaşam formu olma olasılığı göz ardı edilemez. Bu nedenle bilim insanları Dünya dışı yaşamlara ulaşabilmek için araştırmalar yürütmektedirler. Bu alanda yürütülen araştırmalar arasında en çok bilineni SETİ (Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması) projesidir. SETİ projesi, geçmişi 1960’lı yıllara kadar dayanan bir bilgi işlem projesidir. Projenin amacı, Dünya dışındaki akıllı uygarlıklardan gelebilecek iletişim sinyallerini tespit etmektir. Temel gerekçesi, yıldızlar arasında radyo mesajı gönderilmesinin mümkün olabileceği düşüncesidir. Bu nedenle Dünya dışı uygarlıklardan gelebilecek muhtemel radyo sinyalleri taranmaktadır. Araştırmalar oldukça büyük ve özel geliştirilmiş dijital sinyal çözümleyicilerine sahip radyoteleskoplar sayesinde yürütülmektedir. Bu teleskoplar Güneş benzeri yakın yıldızlara doğru yönlendirilerek sinyaller elde edilmektedir. Bu araştırmalar dünya çapında milyonlarca gönüllünün katkıda bulunduğu bir yapıya sahiptir. Gönüllüler İnternetten indirdikleri özel bir programdan yararlanarak gelen sinyalleri dinlemektedirler. Günümüze kadar Dünya dışı uygarlıkların varlığını kanıtlayan bir sinyal henüz elde edilememiş olsa da ne anlama geldiği çözümlenemeyen pek çok sinyal araştırmacılar tarafından kaydedilmiştir. Bu kitap için düzenlenmiştir. 339 6. Ünite Fen ve teknoloji derslerinde güneş sisteminin özelliklerini incelemiştiniz. Bu çerçevede Güneş’in sistemde yer alan gezegenler için denge rolü oynadığını, başka bir ifadeyle Güneş olmadan güneş sisteminin olamayacağını öğrenmiştiniz. Ayrıca bu sistemdeki tek yaşanabilir gezegenin Dünya olduğu bilgisini edinmiştiniz. Bilim insanları, güneş sisteminde Dünya benzeri bir başka gezegenin olmadığı bilgisinden hareketle gezegenleri olan Güneş benzeri yıldızlar aramaktadırlar. Bu araştırmalardaki temel amaç Dünya’daki yaşam formlarına benzer canlılar bulmaktır. Bu nedenle araştırmalar, güneş sisteminin dışındaki yerlere yoğunlaştırılmıştır. Güneş sisteminin dışında ne vardır? Güneş sistemi odağı Güneş olacak şekilde dengededir. Buna göre güneş sistemi, sistem dışında kalan cisimlerle nasıl denge kurmaktadır? Bu soruları cevaplayabilmek için aşağıdaki etkinliği yapınız. 6. Etkinlik Niçin Dengede? er çl e Gere Araç v tes ● Pata m) ● İp (1 Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Patatesi ipin ucuna bağlayarak havada döndürünüz. Sonuca Varalım 1. Patatesin savrulmadan dönmesini yani sabit bir yörüngede kalmasını sağlayan nedir? Tartışınız. 2. Ulaştığınız sonuçtan hareketle, a. Ay’ın Dünya, Dünya’nın Güneş etrafında savrulmadan dönmesini yani sabit bir yörüngede kalmasını sağlayan nedir? Tartışınız. b) Güneş sistemi bir bütün olarak düşünüldüğünde onun belli bir yörüngede kalmasını sağlayan nedir? Tartışınız. 340 Yıldızlardan Yıldızsılara Güneş sisteminin sınırları, en dıştaki cüce gezegen olan Pluton’un yaklaşık 1-2 ışık yılı ötesine kadar uzanmaktadır. Bu sınırların hacmi bugüne kadar gözlemlenebilen evrenin 1030 da birini kaplamaktadır. Bir başka ifadeyle içinde yaşadığımız evrenin oldukça küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Burada Güneş, sistemde yer alan gezegenlere uyguladığı çekim kuvvetiyle onları kendine doğru çekmektedir. Güneş sistemi, gezegenlerin ve diğer gök cisimlerinin birbirine uyguladığı çekim kuvveti ile dinamik dengede kalmaktadır. Bu sistemde gezegenler ile gök cisimleri odaklarından birinde Güneş olacak şekilde eliptik bir eksen doğrultusunda dolanmaktadır. Aynı şekilde güneş sistemi de bir merkez etrafında hareket etmektedir. Bu merkez etrafında dönen yaklaşık 100 milyar yıldız vardır ve bu yıldızlar gök ada (galaksi) olarak adlandırılan yapıyı oluşturmaktadır. İçinde güneş sistemini de barındıran bu gök adanın ismi Samanyolu’dur. Samanyolu, kütle çekimiyle birbirine bağlı yıldızlar, yıldızlar arası gaz, toz ve plazmadan oluşur. Bu oluşum aşağıdaki resimlerde görüldüğü gibi yandan bakıldığında diski, üstten bakıldığında ise rüzgârgülünü andırmaktadır. İnsanoğlu çapı 100000 ışık yılından fazla olduğu bilinen Samanyolu’nun şeklini, Samanyolu gök adasının dışına çıkmadan nasıl bilmektedir? Bunu anlayabilmek için aşağıdaki etkinliği yapınız. 341 6. Ünite 7. Etkinlik Samanyolunun Şekli çler e Gere ğıt Araç v etrik kâ im il m t de ● İki a el ● Cetv r Açıölçe ● Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. Milimetrik kâğıda yatay ve dikey doğrultularda 1 cm’lik aralıklarla yıldızları temsilen çarpı işareti koyunuz. 2. Kâğıdın ortasına yakın bir nokta belirleyiniz ve bu noktadan kenarlara doğru aralarında 30° olacak şekilde 12 ışın çiziniz. 3. Diğer milimetrik kâğıda kurbağa yutmuş uzanan yılan görünümünde bir şekil çiziniz. Şeklin içerisine 1 cm aralıklarla sığdırabildiğiniz kadar çarpı işareti koyunuz. 4. Şeklin merkezî noktasına yakın bir yer belirleyiniz ve bu noktadan kenarlara doğru aralarında 30° olacak şekilde ışınlar çiziniz. Sonuca Varalım 1. Her iki kâğıda çizdiğiniz şekilleri karşılaştırınız. Birinci ve ikinci şekildeki ışınlar arasında kalan çarpı işareti sayıları birbirine eşit midir? Açıklayınız. 2. Birinci soruya verdiğiniz cevaptan hareketle bilim insanlarının Samanyolu’nun şeklini belirleme yaklaşımlarının ne olduğunu tartışınız. Geceleri gökyüzüne bakıldığında, uzayın karanlık derinliğini kesercesine duran parlak bir bölge, yandaki resimdeki gibi görünür. Küçük bir teleskop veya dürbünle bakıldığında daha net görülebilecek bu bant, Samanyolu’dur. Saman taşıyan arabalardan yere saçılan samanların oluşturduğu görüntüyü çağrıştırdığından Samanyolu olarak adlandırılmıştır. 342 Yıldızlardan Yıldızsılara Samanyolu’nda yer alan yıldızlardan 25000 tanesinin işaretlenmesi sonucu elde edilen bu yıldız haritasında, yıldızların Samanyolu’nda nasıl bulundukları görülmektedir. Samanyolu’ndaki hâkim renkler sarı-turuncu ve mavidir. Sarı-turuncu renkler yaklaşık 15000 ışık yılı kalınlığındaki merkez bölgede görülmektedir. Bu kabarık bölgenin sarı-turuncu renkte görülmesinin nedeni gelişimini tamamlamış yani yaşlı yıldızları içermesidir. Mavi renk ise merkezî kabarıklığın yaklaşık beşte biri kalınlığındaki disk görünümlü sarmal kollarda hâkimdir. Sarmal kolların mavi renkte görünmesinin sebebi oluşum hâlindeki yıldızları ve genç yıldızları içermesidir. Sarmal kollardaki genç nüfus yoğunluğu ise gaz ve toz miktarı açısından zengin bir bölge olması ile açıklanmaktadır. Gaz ve toz bulutları Samanyolu sisteminin yaklaşık %15’lik kısmını oluşturmaktadır. Samanyolu’nun Özellikleri Gök adanın çapı 100000 ışık yılı Gök adadaki yıldız sayısı 100 milyar Gök adanın kütlesi 1 trilyon Güneş kütlesi Güneş’in merkezden uzaklığı 25000 ışık yılı Güneş’in gök adadaki hareket hızı 220 km/s Güneş’in gök adadaki yörünge süresi 225 milyon yıl Araştıralım Samanyolu’nda yıldızlar arası maddelerin, gaz ve toz bulutlarının varlığının nasıl tespit edildiğini araştırınız? Araştırma sürecinde İnternet, yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Elde ettiğiniz bulguları arkadaşlarınızla paylaşınız. 343 6. Ünite Sarmal kollar üzerinde yer alan Güneş, merkezî kabarıklıktan yaklaşık 25000 ışık yılı uzaklıkta yer almaktadır. Güneş Samanyolu’ndaki yıldızlarla karşılaştırıldığında ona benzeyen yıldızların azınlıkta olduğu görülür. Yandaki şekillerde görüldüğü gibi yıldızların % 60’lık kısmı çift veya birkaç yıldızlı çoklu sistemler oluşturarak bir kütle merkezinin etrafında hareket etmektedirler. Yıldız kümeleri adı verilen bu sistemler açık ve küresel yıldız kümeleri olarak ikiye ayrılır. Genç yıldızları içeren açık yıldız kümeleri gök ada düzlemi üzerinde yer alırken küresel yıldız kümeleri gök adayı sarmalayan halede yer alır. Hale, Samanyolu’nun üçüncü önemli unsurudur ve merkezî kabarık bölge ile disk yapısını kapsar. Hale iç (görünür kısım) ve dış (görünmez kısım) olmak üzere iki tabakaya ayrılmaktadır. İç hale, merkezî bölgenin kabarıklığından dışa doğru yaklaşık 65000 ışık yılı boyunca devam etmektedir. Bu bölgedeki yıldız kümeleri, aşağıdaki şekillerde de görüldüğü gibi diskte bulunan yıldız kümelerinden farklı bir yörüngede dolanmaktadırlar. Diskte bulunan yıldızların yörüngeleri Halede bulunan yıldızların yörüngeleri Hale tarafından çevrilmiş bir Gök ada İç halenin bittiği yerden itibaren dış hale tabakası başlamaktadır. Dış hale, milyonlarca derece sıcaklığa sahip gaz bulutları ve görünmez kara maddeden oluşmaktadır. Uzunluğunun 300000 ışık yılı civarında olduğu tahmin edilmektedir. 344 Yıldızlardan Yıldızsılara Samanyolu, güneş sistemine benzer pek çok sistem içermesi nedeniyle bilim insanlarının ilgisini çekmektedir. Bilim insanlarının en büyük hayali bu gök ada içinde başka yaşam formlarını bulma olsa da günümüzde henüz böyle bir bulgu elde edilememiştir. Bu sebeple Samanyolu dışında gök ada olup olmadığı hakkında araştırmalar yürütülmektedir. Bu doğrultuda elde edilen bulgular, Samanyolu gök adasını sarmalayan halenin ötesine geçildiğinde Samanyolu’nu da içine alan yerel küme adlı gök adalar sisteminin var olduğunu göstermiştir. Sınırları kesin bir şekilde belirlenememekle birlikte bu oluşumun 6 - 8 milyon ışık yılı genişliğinde olduğu düşünülmektedir. Burada bulunan gök adalar şekillerine göre sarmal, eliptik ve düzensiz olarak sınıflandırılmıştır. Sarmal gök adalar, iki veya daha fazla sarmal kola sahip gök adalardır. Bunlar sahip oldukları merkezi bölgenin (çekirdeğin) büyüklüğü ve sarmal kolların özelliklerine göre aşağıdaki temsilî şekillerde de görüldüğü gibi alt sınıflara ayrılmaktadır. Andromeda Samanyolu gök adasına en yakın gök ada. Dünya’dan 20 milyon parsek uzaklıkta ve 17.000 parsek yarıçapında tipik bir sarmal gök ada, NGC 4414. 345 6. Ünite Ayrıca, sarmal gök adalar sarmal kolun başlangıç noktasına göre çubuklu sarmal gök adalar ve eksenel simetrik gök adalar olarak da sınıflandırılmaktadır. Sarmal kolu merkezî bölgenin bitiminden itibaren başlayanlar çubuklu sarmal gök ada olarak adlandırılır. NGC 1300, bir çubuklu sarmal gök ada örneği Eliptik gök adalar, şekil itibariyle düzgün görünen ve kendine has özellikleri olmayan gök adalardır. Bu tür gök adalar aşağıda da görüldüğü gibi basıklık durumlarına göre alt sınıflara ayrılmaktadır. 346 Yıldızlardan Yıldızsılara Düzensiz gök adalar, belirgin bir özellikleri ve şekilleri olmayan gök adalardır. NGC 1427A adlı düzensiz gök ada. Gök adalar yapılarına göre incelendiğinde bazılarının normal olmayan özellikler taşıdığı görülmektedir. Bu tür gök adalar etkileşimli ve aktif gök adalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Etkileşimli gök adalar, komşu gök adalarla çekimsel etkileşim içerisinde olan gök adalardır. Aktif gök adalar, merkezlerindeki küçük bir bölgeden olağanüstü boyutlarda enerji salınımı yapan gök adalardır ve bilinen gök adaların yaklaşık %10’ unu oluşturmaktadır. Bu gök adalar Radyo gök adaları, Seyfert gök adaları ve yıldızsılar (kuarzlar) olmak üzere üçe ayrılmaktadır. a) Radyo gök adaları, enerji bandının radyo dalgası frekansı aralığında elektromanyetik dalga yayan gök adalardır ve genellikle eliptik bir şekle sahiptirler. b) Seyfert gök adaları, sarmal şekillidirler ve çekirdekleri olağanüstü parlaklığa sahiptir. c) Yıldızsılar, gözlemlenebilen evrende en uzak ve oldukça parlak olan aktif gök adalardır ve isimlerini kendilerine ait ilk fotoğraflardaki görünümlerinin yıldızlara benzemesinden almaktadırlar. Antenler adlı etkileşimli gök adaların çekirdeklerinin büyük bir gök ada oluşturmak üzere birbiriyle çarpışarak kaynaşması. 347 6. Ünite Araştıralım Yıldızsıların oluşumu ile ilgili araştırma yapınız. Elde ettiğiniz sonuçları sınıfta arkadaşlarınızla paylaşınız. Araştırma sürecinde İnternet, yazılı ve görsel medya gibi farklı ve güvenilir bilgi kaynaklarından yararlanmaya dikkat ediniz. Yıldızsıların gök ada olarak nitelendirilmesinin temel nedeni, Güneş’in yaklaşık olarak bir milyar katı büyüklüğünde oldukları düşüncesidir. Bu düşüncenin temel dayanağı yıldızsıların, Güneş’in 10 trilyon katı enerji yaymasıdır. Yıldızsılardan yayılan ışığın, Dünya’ya ulaşana kadar kat ettiği yol dikkate alındığında yıldızsıların bilinen en yaşlı gök cisimleri olduğu anlaşılmaktadır. 8. Etkinlik Yıldızlardan Daha Yaşlı Gökcisimleri Var mıdır? Nasıl Bir Yol İzleyelim? 1. İki grup oluşturunuz. 2. Gruplardan biri İnternetten, diğeri basılı materyallarden (kitap, süreli yayınlar vb.) yararlanarak yıldızsılardan daha yaşlı gök cisimlerinin olup olmayacağını araştırsın. 3. Elde edilen verilerden hareketle, yıldızsılardan daha uzakta ve yaşlı gök cisimlerinin olup olmayacağını nedenleriyle tartışınız. 4. Astronomi ve uzay bilimi ile uğraşan bir bilim insanı olsaydınız, yıldızsılardan daha uzakta ve yaşlı gök cisimlerinin olup olamayacağını keşfetmek için nasıl bir yol izlerdiniz? Arkadaşlarınızla tartışınız. Bir yıldızı oluşturan elementlerin, yıldızlardan gelen ışınımlar sayesinde tespit edilebildiğini daha önce öğrenmiştiniz. Aynı şekilde, yıldızsıları ve diğer gök adalarını oluşturan elementler de onlardan gelen ışınımlar sayesinde belirlenir. Hatırlanacak olursa yıldızlarda hangi elementin var olduğunu belirlemede anahtar kavram tayf çizgileriydi. Ancak gök adalardan gelen ışınımlar üzerine yapılan araştırmalar tayf çizgilerinin kırmızıya doğru kaydığını göstermiştir. Kırmızıya kayma, gelen fotonların daha düşük enerjilere yani daha düşük frekanslara kaymasıdır. Dünya’dan 3 milyar ışık yılı uzaklıkta bir yıldızsı 348 Yıldızlardan Yıldızsılara Frekanstaki değişikliğin, kaynağın hareketli olması ile açıklandığını Doppler olayı’nı incelerken öğrenmiştiniz. O hâlde kırmızıya kayma, gök adaların uzaklaşması yani evrenin genişlemesi teorisi ile açıklanabilir. Fakat bu sonuç, Doppler Olayı’nın astronomide daha farklı yorumlanması ile elde edilmektedir. Bu ayrım şu şekilde açıklanmaktadır: Ses veya su dalgaları için Doppler olayı kaynağın, gözlemcinin veya her ikisinin hareketine bağlı iken bir fotona eşlik eden elektromanyetik dalgalar için Doppler olayı sadece göreli harekete bağlıdır. Bu durumda dalga boyu değişimi, Δλ = λg - λ formülüyle hesaplanır. Burada Δλ, dalga boyu değişimini; λg, gözlenen dalga boyunu ve λ, beklenen dalga boyunu (gerçek dalga boyu) ifade etmektedir. Aşağıda bir kaynağın gözlemciden uzaklaşması durumunda kızıla kaymanın nasıl gerçekleştiği modellenmiştir. Yukarıdaki şekilde de görüldüğü gibi dalga boyu değişimi, kaynağın radyal hızına bağlıdır. O hâlde dalga boyu değişimi Δλ=VkT olur. Dalga boyu değişimi için geçen sürede beklenen dalga boyu ise λ=c T formülü ile hesaplanır. Burada T, periyodu; Vk, kaynağın radyal hızını ve c, ışık hızını ifade etmektedir. Radyal hız, yandaki şekilde görüldüğü gibi atmosferin dışına doğru yükselmekte olan uçağın hız bileşenlerinden gözlemci doğrultusunda olanıdır. Yani radyal hız, gözlenenin gözlemci ile aynı doğrultudaki yaklaşma veya uzaklaşma hızıdır. Bu durumda bir yıldızın Güneş’e göre hız bileşenleri yandaki şekilde görüldüğü gibi olacaktır. Kaynak hızının ışık hızından çok küçük olduğu durumlarda (Vk <<c) ise dalga boyu değişiminin beklenen dalga boyuna oranı, tayfsal kızıla kayma miktarını verir ve bu miktar z ile gösterilir. ∆λ vvkk Bu ifade; = = z formülü ile gösterilir. c λ Astronomide, Doppler olayı yorumlanırken dalga boyunun uzunlukla ve frekansın zamanla ilişkili olması, gözlenen 349 6. Ünite dalga boyuna ve frekansa dair özel görelilik kuramlarının dikkate alınmasını gerektirmektedir. Zaman ve uzunluğun gözlemcilere göre farklı değerler alabildiğini onuncu sınıf fizik derslerinde öğrenmiştiniz. Buradan hareketle Δt' sürede N tane dalga gönderdiği gözlenen bir ışık kaynağının dalga boyunu hesaplayalım. Kaynaktan çıkan ilk dalga cΔt' kadar yol aldığında, kaynak da vk Δtˈ kadar yol alacaktır. Bu durumda gözlenen dalga boyu; c ∆t I + v k ∆t I olacaktır. Dalganın frekansı ise; λg = N c N c = fg ⋅ I olacaktır. fg = olduğundan (c + v k ) ∆t λ g Kaynağa göre frekansı hesaplarsak; 1 ∆t N ⇒f = T= = ∆t f N Burada zaman genleşmesini dikkate alırsak; ∆t I = 1 v 1− k c 2 ∆t ⇒ ∆t I =γ∆t olur. Bu durumda frekans; f = Nγ Nγ tI ⇒ ∆= olur. f ∆t I Gözlenen frekansta zamanı yerine yazarsak; v 1− k N f 1 1 c = fg = ⋅ = ⋅ f N γ vk vk γ vk 1 + c f 1 + c 1 + c v v v 1− k ⋅ 1+ k 1− k c c c =f fg = f v k v 1+ k 1 + c c v 1− k c v 1− k c v 1− k c ⋅ = f fg = f 2 v v v 1+ k 1− k 1− k c c c v = fg f γ 1 − k formülünü elde ederiz. c 350 2 Yıldızlardan Yıldızsılara c c Görünen frekans için elde edilen formülde fg = ve f = λg λ değerlerini yerine yazarsak; c c vk = γ 1− λg λ c v = λ λg γ 1 − k c 2 v v v 1− k 1− k 1+ k c c c =λ λg = λ vk vk 1− 1− c c λg = λ v v 1− k 1+ k c c v v 1− k 1− k c c v 1+ k c =λ v 1+ k c v 1− k c v 1+ k c v 1+ k c λg = λ ⋅ = λ 2 v v vk 1− k 1+ k 1− c c c v = λg λ 1 + k c γ formülünü elde ederiz. Elde ettiğimiz formülde γ zaman genleşmesinden kaynaklanmakta olup, kaynağın hızının ışık hızına yakın olduğu durumlarda geçerlidir. Kaynağın hızının ışık hızına göre çok küçük olduğu durumalarda (vk << c) zaman genleşmesi dikkate alınmaz. Bu durumda formülümüz aşağıdaki gibi olur. v = λg λ 1 + k c 351 6. Ünite Örnek Evrenin genişleme teorisini dikkate alarak uzaktaki bir kaynaktan gelen ışınımda, dalga boyunun 656 nm olması beklenen H elementinin kızıla kayma miktarının 0,3 olarak hesaplandığı anda kaynağın aldığı yol kaç nm’dir? Çözüm z= z= ∆λ λg formülünde Δλ’nın değerini yerine yazarsak; λg − λ formülünü elde ederiz. Bu durumda; λg 0,3.λg = λg - λ λg (1 - 0,3) = λ λg = 10λ / 7 olur. Elde ettiğimiz λg değerini, Δλ = λg - λ formülünde yerine yazarsak; ∆λ = = ∆λ 10λ 3λ −λ = 7 7 3 .656 = 281,14nm olarak bulunur. 7 Dalga boyundaki değişim şekilde görüldüğü gibi kaynağın aldığı yola eşit olduğundan; Δλ = Δl = 281,14 nm olur. 352 Yıldızlardan Yıldızsılara 1920’li yıllarda Hubble (Habıl) ve Lundmark (Ludmark) adlı bilim insanları yaptıkları araştırmalarda gök adaların uzaklıklarının artmasıyla tayflarındaki kırmızıya kaymanın da arttığını bulmuşlardır. Yani, gök adaların uzaklaşma hızları ile dalga boyu değişimleri uzak ve yakın gök adalar açısından karşılaştırıldığında uzaktaki gök adaların dalga boyu değişiminin daha büyük olduğunu belirlemişlerdi. Bu durum, gök adaların Dünya’dan uzaklıkları ile uzaklaşma hızlarının orantılı olduğunu göstermesi açısından önemlidir. Çünkü bu oran gök adaların ne kadar uzaklıkta olduğunu verecektir. Gök adaların uzaklaşma hızları ile uzaklıkları arasındaki bu orantısal ilişki grafikteki gibidir. Grafiğin eğimi Hubble sabiti olarak adlandırılmaktadır. Hubble sabiti, H = v/d formülü ile hesaplanmaktadır. Burada; v radyal hızı, d ise uzaklığı ifade etmektedir. Hubble sabitinin birimi (km/s)/parsek, radyal hızın birimi km/s ve uzaklığın birimi parsektir. Grafikten hareketle ise hız, v = H d formülü ile hesaplanmakta ve bu formül Hubble yasası olarak adlandırılmaktadır. Sonuç olarak gök adaların uzaklıkları Hubble Yasası ve Doppler Olayı dikkate alınarak hesaplanır. Burada uzaklığı belirlenecek gök adanın ışık tayfı incelenir. Tayf çizgilerinin kızıla kayması ölçülür ve gök adanın uzaklaşma hızı hesaplanır. Hubble Yasası’ndan hareketle o gök adanın uzaklığı belirlenir. Tartışalım Evrenin, günümüze kadar olan genişlemesini dikkate alarak yaşının hesaplanıp hesaplanamayacağını tartışınız. 353 6. Ünite Günümüze kadar yapılan araştırmalar Hubble sabitinin 50 (km/s)/ Mpc ile 100 (km/s)/Mpc arasında bir değer aldığını göstermektedir. Bir megaparsek (Mpc) 106 parsek’e eşittir. Hubble sabiti için kesin bir değer bulunmamasının nedeni, gök adaların belirli bir noktaya göre uzaklıklarının tam olarak hesaplanamamasıdır. Ancak yaklaşık bir değer verdiği için hesaplamalarda 70 (km/s)/ Mpc değeri kullanılmaktadır. Örnek Gelen ışımasından hareketle tayf çizgilerinin kızıla kayma miktarı 0,28 olarak hesaplanan bir gök adanın Dünya’ya uzaklığı kaç Mpc’dir? Çözüm Gök adanın uzaklığını bulabilmek için Hubble Yasası’ndan yararlanmalıyız. Bunun için öncelikle gök adanın radyal hızının hesaplanması gerekir. Radyal hızı hesaplayabilmek için kızıla kayma miktarından yararlanırız. Bu durumda hız; vk vk ∆λ v k vk = z = ⇒ v k = 0,28 ⋅ c = 84 ⋅ 103 km / s => 0,28 = c λg c olur. Hubble Yasası’ndan hareketle uzaklık; d= vk 84 ⋅ 103 km / s ⇒d = = 1200Mpc olur. H 70 ( km / s ) / Mpc Herhangi bir gök adanın Samanyolu gök adasından ne kadar uzaklaştığından hareketle evrenin yaşını yaklaşık olarak hesaplamak mümkündür. Gök adanın Samanyolu’ndan uzaklaşmasını Δd, bu esnada geçen süreyi Δt olarak düşünürsek uzaklaşma hızı; = v ∆d d = formülüyle hesaplanır. ∆t t Hubble Yasası’nda hız ve uzaklık arasındaki ilişkinin V = H d olduğu dikkate alınırsa; d d 1 1 T= = = ⇒ TH = eşitliği bulunur. v H⋅ d H H Hesaplanan bu eşitlikte TH , Hubble Zamanı’nı ifade eder. Ancak Hubble Zamanı, evrenin genişlemesinde çekim kuvvetinin etkisi ihmal edildiğinde geçerlidir. Bununla birlikte, evrenin genişlemesinin çekim kuvveti nedeniyle yavaşladığını belirten bilim insanları genişlemenin başlangıçta daha hızlı olduğunu düşünmektedirler. Bu, evrenin bugünkü büyüklüğüne Hubble Zamanı’nda belirtilenden daha hızlı bir zaman diliminde ulaştığını 354 Yıldızlardan Yıldızsılara ifade etmektedir. Bu zaman diliminin, Hubble zamanının yaklaşık 2/3’sine eşit olduğu tahmin edilmektedir. Buna göre evrenin yaşı yaklaşık olarak; TEvren = 2 1 ⋅ dir. 3 H Evrenin başlangıçtaki hâlini içi ve dışı olmayan bir küre gibi düşünürsek genişlemesini yandaki şekillerle gösterebiliriz. Bu durumda şekildeki kürenin yarıçapı olarak gösterdiğimiz a değeri, yukarıdaki grafikte verilen ölçek faktörü olarak adlandırılır ve gerçekte bir yarıçapı ifade etmez. Hubble sabitinin 50 (km/s)/Mpc ile 100 (km/s)/Mpc arasında bir değer aldığı göz önüne alınırsa evrenin yaşının bu aralıkta bir değer olabileceği açıktır. Yani evrenin yaşı 6,5 milyar ile 13,06 milyar yıl arasındadır. Örnek Hubble sabitinin 70 (km/s)/Mpc’ye eşit olduğunu kabul edelim. Buradan hareketle evrenin yaşı kaç yıldır? Çözüm Evrenin yaş formülünden hareketle gerekli hesaplamalar yapılırsa evrenin yaşı; 2 1 ⋅ 3 H 2 1 2 106 ⋅ s ⋅ parsek = ⋅ = ⋅ 3 70km / s.Mpc 3 70km TEvren= = 2 106 ⋅ 3,09 ⋅ 1013 km ⋅ s 3 70km = 29,428 ⋅ 1013 s = 9,33 ⋅ 109 yıl olarak bulunur. 355 6. Ünite Sürekli genişlediği bilinen evrenin geçmişine dair görüşler büyük patlama teorisi denilen olayda birleşmektedir. Evren sürekli genişlemektedir. Öyleyse bu genişlemenin bir başlangıcı vardır. Bu başlangıç sıfır zamanda ve sıfır yarıçaplı bir noktada gerçekleşen büyük patlama teorisiyle açıklanmaktadır. Bu teoriye göre, evren patlamadan sonra 1 milyar Kelvin’den daha sıcaktı. Bu sıcaklıkta yoğun nükleer tepkimeler gerçekleşmekte ve bunun sonucunda evren, giderek genişlemekteydi. Bu genişleme sonucunda ise evrenin yoğunluğu ve sıcaklığı azalmaktaydı. Evren bu zaman diliminde plazma hâlindeydi. Serbest elektronlar ışınımlar için saydam olmayan bir etkiye sahipti. Yani evren opaktı ve ışınım, bu ortamda ilerleyememekteydi. Fakat evrenin devam eden genişlemesiyle 3000 Kelvin’in altına düşen sıcaklık, çekirdek ve elektronların birleşerek atomları oluşturmasını sağladı. Bu andan itibaren evren, belirli dalga boylarında gerçekleştirilen soğurmalar hariç, ışınım için saydam bir hâl aldı. Madde ve enerjinin birbirinden ayrıldığı bu dönemde aynı zamanda, bir ışınımın olması ve bu ışınımın evrenin her noktasından aynı değerde ölçülebilir olması gerekir. Nitekim bilim insanları radyo teleskopları ile evrenin farklı noktalarından gelen bu ışınımın varlığını tespit etmişler ve onu kozmik ardalan ışıması olarak adlandırmışlardır. Evrenin, büyük patlama sonrası genişlemesi bir balonun şişirilmesine benzetilebilir. 356 Yıldızlardan Yıldızsılara Kozmik Ardalan Işımaları, Hubble Yasası ve Doppler Olayı gibi evrenin genişlemesi teorisini doğrular. Başlangıcından itibaren milyarlarca ışık yılı genişleyen evrende binlerce gök adası oluşmuştur. Örneğin, Samanyolu gök adasının yaklaşık 100 milyar yıldız barındırdığı göz önüne alındığında benzer sistemler ve bu sistemlerde Dünya’da bizimkine benzeyen yaşam formları bulmak muhtemeldir. Ancak bu arayışın daha fazla araştırmayı gerektirdiği açıktır. 357 6. Ünite 6. ÜNİTE SORULARI A. Aşağıdaki paragrafta bazı kavramlar harflerle ifade edilmiştir. Anlatılanlardan hareketle 1 numaralı kutucukta verilen harfler ile 2 numaralı kutucukta verilen kavramları paragrafa uygun düşecek şekilde eşleştiriniz. A yıldızı oluşturan elementleri ve toz parçacıklarını bir araya toplarken B içe çökmeyi engeller. Sonuçta A ve B, C adlı dengeyi sağlar. B yıldızın merkezindeki D sonucunda ortaya çıkarken D merkezdeki yüksek E sebebiyle meydana gelir. Yüksek E aynı zamanda merkezden yüzeye ısı geçişine neden olur. D sonucunda açığa çıkan enerji ise uzaya F yoluyla yayılır. Bu olayların sonucunda uzaydan yıldızın G görülür. 1 2 A B C D E F G basınç parlaklığı sıcaklık çekim kuvveti hidrostatik nükleer tepkime ışınım B. Aşağıda verilenlerden hareketle doğru seçeneği işaretleyiniz. 1. Aşağıdakilerden hangisi yıldızın yaşam sürecini doğru olarak vermektedir? A. B. C. D. E. beyaz cüce - kızıl dev - ilkel çekirdek - anakol beyaz cüce - anakol - ilkel çekirdek - kızıl dev ilkel çekirdek - beyaz cüce - kızıl dev - anakol ilkel çekirdek - anakol - beyaz cüce - kızıl dev ilkel çekirdek - anakol - kızıl dev - beyaz cüce 2. ‟Güneş tipi yıldızlar kızıl deve dönüşürken merkezleri .......................” cümlesinde boş bırakılan yere aşağıdaki ifadelerden hangisi gelmelidir? A. B. C. D. E. genişler ve soğur. büzüşür ve ısınır. genişler ve ısınır. demire dönüşür. helyuma dönüşür. 3. Wien Yasası yıldızların hangi özelliklerini belirlemekte kullanılmaktadır? A. B. C. D. E. Uzaklıklarını Sıcaklığını Büyüklüğünü Kütlesini Yaşını 358 C. Aşağıda kavram haritasındaki noktalı yerleri verilen kavramlardan hareketle doldurunuz. Ana kol Kocayeni Beyaz cüce Helyum Silisyum Samanyolu Hidrojen Karadelik Demir Gök ada Andromeda Paralaks Hidrostatik Denge Nötron Yıldızı GAZ VE TOZ BULUTLARI oluşturur İLKEL ÇEKİRDEK % 71 Hidrojen yeri % 2 Diğer elementler içeriği % 27 Helyum sonrasında ............................ denge durumu ............................ ............................ Güneş’ten büyük yıldızlar gerçekleştirir. ............................ 5 Mʘ - 15 Mʘ ye sahip yıldızlar oluşturur. ............................ Güneş tipi yıldızlar oluşturur. ............................ 5 Mʘ - 15 Mʘ ye sahip yıldızlar oluşturur. ............................ Ç. Aşağıdaki soruları cevaplayınız. 1. Bir yıldızın oluşumu esnasında ilkel çekirdeğinin sıcaklığının artmasını nasıl açıklarsınız? 2. Paralaksı 0,25 açı saniye olan bir yıldızın uzaklığını parsek ve km cinsinden hesaplayınız. 3. Bir astronot tarafından belirlenen herhangi bir yıldıza ait hızın, o yıldızın gerçek hızı olup olmayacağını tartışınız? 4.Herhangi bir fiziksel değişime uğramadan bir yıldızın yüzey sıcaklığı iki kat artarsa görünen parlaklığının ne kadar artacağını hesaplayınız. 5. H-R diyagramlarının astronomlar için önemini açıklayınız. 6. Bir yıldızın H-R diyagramındaki yer değişiminin ne anlama geleceğini açıklayınız. 7. Güneş ışığından %75 oranında faydalanıldığını dikkate alarak 1 kazan suyun sıcaklığını 45 dakikada 25 °C artırmak için gerekli panel büyüklüğünü hesaplayınız (Bu kazandaki suyun sıcaklığını artırmak için gerekli enerji 20,90.105 J’dür. Güneş’in ışınım gücü 1000 W/m2). 8. Güneş tipi bir yıldızın Dünya’ya uzaklığının 326 parsek olduğunu varsayarak böyle bir yıldızın görünen parlaklığını hesaplayınız (Yüzey sıcaklığı 5500 K, Güneş’in yarıçapı 1,39.106 km, StefanBoltzman sabiti 5,67.10-8 W/m2K4.). 9. Gök ada türlerini ve aralarındaki benzerlikleri yazınız. 10. Samanyolu gök adasını diğer gök adalardan ayıran özellikleri belirleyerek yazınız. 11. Yıldızsıların evrende bilinen en uzak ve yaşlı gök cisimleri olmalarını evrenin genişlemesi ile ilişkilendirerek açıklayınız. 12. Evrenin yaşının hesaplanmasında temel alınan görüşleri ve aralarındaki ilişkileri açıklayınız. 13. Gelen ışımasından hareketle tayf çizgilerinin kızıla kayma miktarı 0,23 olarak hesaplanan bir gök adanın Dünya’ya uzaklığı ne kadardır (Hubble sabiti 70 (km/s)/Mpc)? 359 CEVAP ANAHTARI 1. ÜNİTE A 1) Derin 2) Kuvvet 5) Altimetre 6) Genleşme 3) Özgül kütle 4) Akış hızı B Çıkış Puan 1 2 3 4 5 6 7 8 5 10 15 10 10 5 0 5 Ç 1) B 2) D 3) D 4) D 5) C 2) D 3) D 4) D 5) Y D 1) Y E 360 6) D 2. ÜNİTE A 1) Merkezcil kuvvet 2) Açısal hız 3) Kütle ve hızına 4) Kararlı ve karasız 5) Eliptik 6) Enerji B 1) Çıkış 1 2 3 4 5 6 7 8 Puan 15 10 5 10 5 10 5 0 2) Çıkış 1 2 3 4 5 6 7 8 Puan 5 10 5 0 10 15 10 5 C 1) 30 m / s 2) 200 cm 3) 10 m / s 4) % 50 5) 5 N.m 6) v = 7 m/s 7) v = 2,7 m/s 8) 1/√ 2 Ç 1) C 2) A 3) B 4) C 5) B 6) E 7) C 8) A 9) B 10) D 11) C 12) B 13) E 14) A 15) C 16) D 17) D 1) D 2) Y 3) D 4) D 5) D 7) D 8) D 9) Y D 6) Y 361 E 1. Kinetik enerji Isı Potansiyel enerji Dönüşümü İş Bağlı olduğu etmenler Kuvvetin büyüklüğü Alınan yol Yolla uygulanan kuvvet arasındaki açı 2. Çembersel Hareket Gerçekleşmesi için gerekli etken merkezcil kuvvet Bağlı olduğu etkenler kütle 362 çizgisel hız yarıçap vektörü 3. ÜNİTE A 1) Pusula 2) Kuvvet 3) Jeneratör 4) Manyetik geçirgenlik 5) Manyetik akı 6) Manyetik alan 7) Lenz B Çıkış Puan 1 2 3 4 5 6 7 8 5 0 5 10 10 15 10 5 Ç 1) A 2) C 3) D 4) E 5) A 6) B 2) D 3) Y 4) Y 5) D 6) D D 1) Y 7) Y E ğl ı m oldu en le ğu r et Manyetik alanın şiddetine Değişmesi Bağlı olduğu etmenler Yüzeyin alanına Değişmesi Ba Ba ğl et ı old m en uğu ler Çerçeveden geçen manyetik akı Yüzeyin normali ile alan şiddeti vektörü arasındaki açının kosinüsüne Değişmesi İndüksiyon akımı 363 4. ÜNİTE A 1) Uyarılmış ışın yayma 2) Fotoelektrik olay 3) Elemanter yük 4) Foton 5) Compton olayı 6) Termal ışıma B Çıkış Puan 1 2 3 4 5 6 7 8 10 5 10 15 5 10 5 0 Ç 1) E 2) A 3) C 4) C 5) A 6) B 7) E 8) B 9) D 10) E 11) C 12) B 13) E D 364 5. ÜNİTE A 1) B 2) A 3) B 4) E 5) A C Çıkış Puan 1 2 3 4 5 6 7 8 0 5 10 5 5 10 15 10 Ç 1) Ultrasonik 2) Tam gölge 3) Işık akısı 4) Yansıma 5) Kırılma 6) Doğrusal yolla 7) Bozucu girişim 8) Şok dalgası D 1) Y 2) D 7) Y 8) D 3) Y 4) D 5) Y 6) D 365 6. ÜNİTE A A Çekim kuvveti B Nükleer tepkime C Hidrostatik D Basınç E Sıcaklık F Işınım G Parlaklığı B 1) E. ilkel çekirdek - anakol - kızıl dev - beyaz cüce 2) C. genişler ve ısınır 3) B. sıcaklığını belirlemede kullanılır. 366 C GAZ VE TOZ BULUTLARI oluşturur İLKEL ÇEKİRDEK % 71 Hidrojen İçeriği % 27 Helyum Yeri Ana kol Denge durumu % 2 Diğer elementler Hidrostatik denge sonrasında Güneş’ten büyük yıldızlar gerçekleştirir. Güneş tipi yıldızlar oluşturur. Kocayeni Beyaz cüce 5 Mʘ - 15 Mʘ ye sahip yıldızlar oluşturur. Nötron yıldızı KIZIL DEV 5 Mʘ - 15 Mʘ ye sahip yıldızlar oluşturur. Karadelik Ç 2) 4 parsek, 12,36 x 1013 km 4) 16 kat artacaktır. 7) ≅ 1 m2 8) ≅ 2,47 x 10-13 kadir 13) 985,7 Mpc 367 SÖZLÜK A akustik: Sesin titreşim sıklığı, süresi ve duyulma gücü bakımından taşıdığı nitelik, ses düzenlemesi. antik tiyatro: Eski Yunan ve Latin tiyatroları için kullanılan terim. astronom: Astronomi bilgini, gök bilimci. armatür: 1. Bir mıknatısın iki kutbu arasında kuvvet akımını toplu bir duruma getirmek için bu kutuplar arasına yerleştirilen demir parçası. 2. Bir kondansatördeki iki iletken yüzeyden her biri. Ç çivit: Eskiden çivit otundan, bugün yapay yollarla elde edilen, mavi renkli, sarılığını gidermek için çamaşırın son suyuna karıştırılan toz boya. çözme gücü: 1.Bir ışıksal aygıtın, birbirine yakın noktalanın ya da nesnelerin ayrık görüntülerini verebilme gücü. 2. Bir izge gözlerin yakın dalga boylarını ayırabilme gücü. D dedektör: Gaz, mayın, radyoaktif mineral, manyetik dalga vb.ni bulmaya, tanımaya yarayan cihaz. dejeneratif: Dejenerasyona ait veya ona neden olan. devon: Jeolojik bir zaman dilimi. diyapazon: Sert çelikten veya diğer esnek maddelerden yapılmış, vurulduğunda belirli bir doğal frekansta titreşim yapan U biçimli çubuk. Ses çatalı. E ekoloji: Canlıların hem kendi aralarındaki hem de çevreleriyle olan ilişkilerini tek tek veya birlikte inceleyen bilim dalı. elektromanyetik: Elektrik ve mıknatıslık olaylarının her ikisiyle de ilgili olan. elektromanyetik dalgalar: Boşlukta yayılabilen, manyetik veya elektrik alanlarından oluşan, yüklü parçacıkların hızlanmasıyla meydana gelen enerji dalgaları. elektromanyetik spektrum: Bütün frekansları kapsayan elektromanyetik ışınım dizisine verilen ad. elektrostatik: Durgun hâldeki elektrik yüklerinden kaynaklanan olayları inceleyen fizik dalı. eliptik: Elips biçiminde olan. emisyon: Bir cismin ışın yayması olayı. esnek çarpışma: Çarpışma yapan sistemlerin bağıl hareket yönlerinde değişme olasılığı olmasına karşın, toplam momentumlarının ve toplam kinetik enerjilerinin değişmediği çarpışma. F fiber optik: İnsanın saç teli kalınlığında ve çok hassas üretilmiş saf bir cam ip üzerinden ışığın iletilmesi prensibiyle çalışan bir sistemdir fizyolojik: 1. Fizyoloji ile ilgili, vücutla ilgili 2. Normal, doğal olarak işleyen fotografik görme sınırı: Teleskoplar aracılığıyla görülebilen en uzak nokta. foton: Elektromanyetik radyasyonlarda enerji akışını sağlayan, elektriksel olarak yüksüz, kütlesiz, daima ışık hızıyla hareket eden dalga paketi. G güneş teleskopları: Çok uzun odak uzaklıklı büyük ve ayrıntılı görüntü veren teleskoplardır. 368 H holografi: Üç boyutlu görüntü veren bir fotoğraf yöntemi. hologram: Sinema/TV Holografi işleminde, üç boyutlu görüntüyü oluşturmak üzere gerekli bilgileri taşıyan resim. I ışık demeti: Işık ışınlarının oluşturduğu demet. ışınım: Enerjinin elektromanyetik dalga şeklinde yayılması. ışın: Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti. ışık kirliliği: Işığın yanlış yerde, miktarda, yönde ve zamanda kullanılmasıdır. İ iyonlaşma: Bir atom veya molekülün elektron alması ya da vermesi. izole: Yalıtılmış. J jeofizik: Yer yuvarlağını ve atmosferi etkileyen doğal fiziksel olayların incelenmesi. K kompleks: Karmaşık, gelişmiş yapıya sahip. konveksiyon: Bir akışkanın kendi hareketiyle ısı taşıma süreci. kriminal: Suçla ilgili. L lezyon: Hastalık veya zedelenme nedeniyle patolojik değişim gösteren doku bölgesi. M manyetik alan: Kalıcı bir mıknatısın veya akım taşıyan bir iletkenin çevresinde manyetik kuvvetlerin tesbit edilebildiği bölge. manyetometre: Dünya’nın herhangi bir noktasındaki manyetik alanın şiddetini ölçmeye yarayan alet. metrik ton: 1000 kg karşılık gelen ölçü birimi. mil: Türlü işlerde kullanılmak için yapılan ince ve uzun metal çubuk. N nötrino: Kütlesi sıfıra, hızı ise ışık hızına yakın olan yüksüz atom altı parçacıklar. O odak: Bir ışık veya ısı kaynağından yayılan ışınların toplandığı yer. orbital: Elektronun atom çekirdeği etrafında en fazla bulunduğu ve takip ettiği yörünge. ossiloskop: Fen ve endüstrinin birçok alanında kullanılan bir ölçü aletidir. Ö örs: Üzerinde demir dövme işlemi yapılan, düz, büyük demir parça. P parametre: Bir etki ya da ilişki göstermek için kullanılan değişken. patinaj: Yolun kaygan olması dolayısıyla tekerleklerin dönmesine rağmen taşıtın ilerleyememesi. 369 R radyatör: Hava, su veya buharı ısıtmak veya soğutmak suretiyle meydana gelen sıcaklığı veya soğukluğu yayan, böylece ısıtma ve soğutmada kullanılan cihaz. radyoaktivite: Bazı elementlerin alfa parçacıkları, beta parçacıkları ve gama ışınları gibi iyonlaşan parçacıklar çıkarması ile çekirdeklerinin parçalanmaya uğraması olayı. retina yanması: Yoğun ışığa maruz kalınması nedeniyle gözün zarar görerek görme kaybına uğraması. rezistans: Direnç. S sensör: Bir nesneyi veya ışığı algılayıp gerekli hareketi başlatan aygıt. skala: Genellikle ölçü aletlerinde kullanılan gösterge çizelgesi. spektrum: Beyaz ışığın yaydığı ışınların bir prizmadan geçirilmesi ile elde edilen bütün renk ve dalga boylarını içeren çizgiler. spin: Elektron gibi temel parçacıkların parçacık ekseni etrafında yöne bağlı olarak dönmesi. T tayf çizgisi: Bir tayf aygıtında (bir dağıtıcı aygıtta) tek renkli bir ışınımla elde edilen görüntü. temaşa: Hoşlanarak bakma, seyretme. termografi: Derinin çeşitli bölgelerindeki ısı farklarının görüntüye dönüştürülerek patolojik değişimlerin tanısında kullanılması. termoiyonik olay: Bir metal yüzeyden termal yollarla elektron koparılması olayıdır. termonükleer tepkime: Çok yüksek sıcaklıklarda ancak plazma içinde gerçekleşebilen hidrojenin izotopları olan döteryum ve trityumun çok yüksek sıcaklıklarda (5x107 °C) helyum gazı oluşturmaları gibi füzyon tepkimeleri. tonaj: Bir taşıtın alabildiği ton miktarı. türbülans: Beklenen hızından farklı bir değerde ve beklenmeyen yönlerden gelen şiddetli hava akımı. V vakum: Tüm havanın emilip boşaltılması sonucu oluşan boşluk. Y yıldız kataloğu: Yıldızları herhangi bir sırada düzenleyip onlara ilişkin değerler veren cetvelleri toplayan kitap. yonga: Bir tümleşik çevrimi taşıyan yarı iletken gereç, çip. yörünge: 1. Bir gök cisminin hareketi süresince izlediği yol, mahrek. 2. Hareketli bir noktanın izlediği veya çizdiği yol. Z zemberek: Saatlerin çeşitli parçalarını harekete geçiren bölüm, yay. 370 EKLER EK - 1: DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI Önemli Not: Aşağıda “Mıknatıslar ve Hız” performans görevi için hazırlanmış bir dereceli puanlama anahtarı verilmiştir. Bundan hareketle, kitap içerisinde yer alan diğer performans görevleri\ proje ödevlerinin değerlendirilmesi için gerekli olan dereceli puanlama anahtarları ders öğretmeni tarafından düzenlenecektir. ‘Mıknatıslar ve Hız’ Performans Görevinin Dereceli Puanlama Anahtarıdır. Öğrencinin Adı-soyadı- numarası : Öğrencinin Görevi Sunduğu Tarih : Açıklama : Aşağıdaki dereceli puanlama anahtarı, yaptığınız çalışmayı değerlendirmek için hazırlanmıştır. Bu anahtar aynı zamanda hangi ölçütlere dikkat edeceğiniz konusunda size bilgi vermektedir. Görevinizle ilgili dereceli puanlama anahtarı ve görev içeriğiniz, sınıf mevcudu, çevre ve sınıf imkanları, dersin işleniş yöntemi, süre vb., faktörler göz önünde bulundurularak öğretmeniniz tarafından yeniden yapılandırılabilir. Performans Düzeyi Ölçüt Tanımlamaları • Bir araştırma planı yapılmıştır. • Görev için çok çeşitli kaynaklardan yararlanılmıştır. • Yüksek hızlı trenlerde hızlı trenlerden farklı olarak hangi teknolojinin kullanıldığı net bir şekilde açıklanmıştır. • Ülkemizdeki demiryolu teknolojisi ve kullanılan tren çeşitleri ayrıntılı ve anlaşılır bir şekilde açıklanmıştır. 4 • Ülkemizde yüksek hızlı tren kullanımına yönelik ayrıntılı bir açıklama yapılmıştır. • Yapılan çalışma anlaşılır ve öğrencinin kendi yorumuyla zenginleştirilerek raporlaştırılmıştır. • Rapor aynı zamanda içerikle uyumlu görsel materyallerle de desteklenmiştir. • Yapılan çalışma, görsel araç ve gereçlerden de yararlanılarak sınıfta yazılı bir metne bağlı kalınmadan mükemmel bir şekilde sunulmuştur. • Çalışma zamanında teslim edilmiştir. • Bir araştırma planı yapılmıştır. • Görev için birkaç çeşit kaynaktan yararlanılmıştır. • Yüksek hızlı trenlerde hızlı trenlerden farklı olarak hangi teknolojinin kullanıldığı açıklanmıştır. • Ülkemizdeki demiryolu teknolojisi ve kullanılan tren çeşitleri açıklanmıştır. 3 • Ülkemizde yüksek hızlı tren kullanımına yönelik açıklama yapılmıştır • Yapılan çalışma raporlaştırılmıştır. Ancak öğrencinin kendi yorumu eksik kalmıştır. • Rapor aynı zamanda içerikle uyumlu görsel materyallerle kısmen desteklenmiştir. • Yapılan çalışma, görsel araç ve gereçlerden de yararlanılarak sınıfta yazılı bir metne bağlı kalınmadan sunulmuştur. • Çalışma zamanında teslim edilmiştir. • Bir araştırma planı yapılmıştır. • Görev için iki değişik kaynaktan yararlanılmıştır. • Yüksek hızlı trenlerde hızlı trenlerden farklı olarak hangi teknolojinin kullanıldığı net bir şekilde açıklanmamıştır. • Ülkemizdeki demiryolu teknolojisi ve kullanılan tren çeşitleri hakkında yeterli bilgi bulunmamaktadır. 2 • Ülkemizde yüksek hızlı tren kullanımına yönelik yeterince bilgi bulunmamaktadır. • Yapılan çalışma raporlaştırılmıştır. Ancak öğrenci kendi yorumunu katmamıştır. • Rapor görsel materyallerle desteklenmiş ancak görsel materyaller içerikle uyumlu değildir. • Yapılan çalışma, görsel araç ve gereçlerden de yararlanılarak sınıfta sunulmuştur. • Çalışma zamanında teslim edilmiştir • Bir araştırma planı yapılmamıştır. • Görev için bir değişik kaynaktan yararlanılmıştır. 1 • Yapılan çalışma raporlaştırılmış, Ancak öğrenci yorumu ve içerik çok eksik kalmıştır. • Rapor görsel materyallerle desteklenmemiştir. • Yapılan çalışma yazılı bir metne bağlı kalınarak, görsel araç ve gereçler kullanılmadan sınıfta sunulmuştur. • Çalışma zamanında teslim edilmiştir. Yukarıdaki Puanlama Anahtarı ‘Bütünsel dereceli puanlama anahtarı’ biçiminde düzenlenmiştir. 4: Öğrencinin çalışması, örnek gösterilecek niteliktedir ve nerdeyse kusursuzdur. 3: Öğrenci çalışmada kendinden beklenen becerilerin çoğunu göstermiş durumdadır. 2: Öğrenci çalışmanın yarıya yakınını başarmıştır; vasat denebilecek niteliktedir. 1: Öğrenci çalışması önemli eksiklikler taşımaktadır. 0: Öğrenci çalışmasında beklenen becerileri gösterememiştir. Not: Öğrenci özellikle 0, 1 ve 2 düzeyinde bir başarı sergilemiş ise, öğrenci başarısının geliştirilmesi için önlemler alınması yerinde olacaktır. 371 EK - 2: ÖZ DEĞERLENDİRME FORMU Bu form yaptığınız çalışmada kendinizi değerlendirmeniz için hazırlanmıştır. Çalışmalarınızı en doğru yansıtan seçeneğe ‟x” işareti koyunuz. Daha sonraki üç soruda ise (9,10,11) cevaplarınızı boş bırakılan yerlere yazınız. Bu form sonuçları hiçbir şekilde not vermek amacıyla kullanılmayacaktır. Bu nedenle sorulara içtenlikle cevap veriniz. Öğrencinin Adı-Soyadı Çalışmanın Adı Değerlendirme Tarihi : : : Davranış ve Tutumlar Dereceler Her zaman Genellikle Bazen Hiçbir zaman 1. Çalışmamı planlı bir şekilde yaptım. 2. Çalışmamı zamanında tamamladım. 3. Arkadaşlarımın anlattıklarını ve önerilerini dinledim. 4. Anlamadığım yerlerde sorular sordum. 5. Grup arkadaşlarıma çalışmalarında destek oldum. 6. Grup çalışmalarında üzerime düşen görevleri yerine getirdim. 7. Çalışmalarımı çeşitli kaynaklardan araştırmaya özen gösterdim. 8. Çalışmalarımı sunarken görsel araç-gereç kullanmaya özen gösterdim. 9. Bu çalışmayı yaparken karşılaştığım en büyük problem: ……………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………………………… ……………………………………………................................................................................................. 10. Bu çalışmadan öğrendiklerim: ……………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………………………… ……………………………………………................................................................................................. 11. Bu çalışmayı tekrar yapacak olsaydım: ……………………………………………………………………………………………………………… ………………………………………………………………………………………………………………… ……………………………………………................................................................................................. 372 EK - 3: GRUP DEĞERLENDİRME FORMU Aşağıdaki tablo grubunuzu en iyi şekilde ifade etmeniz için hazırlanmıştır. Çalışmalarınız sonrasında grup üyeleriyle bir araya gelerek grubunuzu en iyi yansıtan seçeneğe ‟x” işareti koyunuz. Not: Bu form sonuçlarında sizlere herhangi bir not verilmeyecektir. Lütfen içtenlikle cevaplayınız. Yapılan Çalışmanın Adı Sınıf : : Performans Düzeyi Değerlendirilecek Tutum ve Davranışlar Her zaman Bazen Hiçbir zaman 1. Araştırmamız için bir plan yaptık 2. Görev dağılımı yaptık 3. Görüşlerimizi rahatlıkla paylaştık 4. Grupta uyum içerisinde çalıştık 5. Sorumluluklarımızı tam anlamıyla yerine getirdik. 6. Grupta birbirimize güvenerek çalıştık. 7. Çalışmalarımız sırasında birbirimizi cesaretlendirdik. 8. Çalışmalarımızı planladığımız sürede bitirdik. Öğrencinin Grup Çalışma Hakkındaki Yorumları : 373 EK - 4: GRUP ÇALIŞMALARINA İLİŞKİN GRUP İÇİ DEĞERLENDİRME FORMU Bu form, grup çalışmalarınızda grup arkadaşlarınızla yaptığınız çalışmaların daha etkili ve nitelikli olması için size uygulamalarınız hakkında geri bildirim sağlayacaktır. Aşağıda gözlemlemeniz beklenen davranışlara ilişkin ölçütler verilmiştir. Kendinizi ve grup arkadaşlarınızı aşağıda verilen ölçütleri dikkate alarak 1-4 arası düzeyinde değerlendiriniz. Bu form sonuçları hiçbir şekilde not vermek amacıyla kullanılmayacaktır. Bu nedenle sorulara içtenlikle cevap veriniz. Değerlendirmeyi Yapan Öğrencinin Adı-Soyadı Değerlendirmenin Yapıldığı Tarih : : 4 (Her zaman) 3 (Genellikle) 2 (Bazen) V. Arkadaşım IV. Arkadaşım III. Arkadaşım II. Arkadaşım Ben Gözlenen Davranışlar 1. Arkadaşım Grup Üyelerinin İsimleri 1 (Hiçbir zaman) Proje Çalışması Kendi üzerine düşen görevi zamanında başarıyla yaptı. Grubun genel olarak öğrenimini destekledi. Gruptaki görev dağılımına uydu. İsteklilik ve Çaba Çalışma toplantılarına hazırlıklı ve zamanında geldi. Görevler için gönüllü oldu ve kendi görevi dışındaki çalışmalar için de yapıcı öneriler sundu Takım Davranışı Grup arkadaşlarına saygı duyuyor. Yeni görüş ve fikirlere olumlu katkılarda bulunuyor. Diğer grup arkadaşlarını küçük düşürecek ve geri plana itecek davranışlarda bulunmuyor. İletişim ve sorunların çözümü Grupla birlikte karar veriyor. Sorunları çözmek için etkili ve doğru yöntemleri seçiyor. Grupla iyi iletişim kuruyor. Grubun sorunlarını gecikmeden gündeme getiriyor. Grup arkadaşlarına zamanında ve etkili geribildirimde bulunuyor. Çalışma Hakkında Genel Yorumları: ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... ........................................................................................................................................................... 374 KİTAPTA KULLANILAN SEMBOLLER SEMBOL OKUNUŞU SEMBOL OKUNUŞU α β δ, ∆ ε φ, Ф γ λ Alfa μ ν ω, Ω π ƍ σ, Σ θ Mü Beta Delta Epsilon Fi Gama Lamda Nü Omega Pi Ro Sigma Teta UZUNLUK BİRİMLERİ Birimi Sembolü 1 angström 1 mikron 1 milimetre 1 santimetre 1 desimetre 1 metre 1 dekametre 1 hektometre 1 kilometre 1 megametre Å μ mm cm dm m dam hm km Mm Metre cinsinden değeri 10-10 m 10-6 m 10-3 m 10-2 m 10-1 m 10o m 101 m 102 m 103 m 106 m FİZİKTE KULLANILAN SABİTLER NİCELİK Işık hızı Elektronun yükü Elektronun durgun kütlesi Protonun durgun kütlesi Coulomb sabiti Compton dalga boyu SEMBOL YAKLAŞIK DEĞERİ c e me mp k λc 3,0∙108 m/s 1,6∙10-19 C 9,1∙10-31 kg 1,67∙10-27 kg 9∙109 N.m2/C2 0,024 Å 375 BİRİMLERİN STANDART KISALTMALARI VE SEMBOLLERİ SEMBOL BİRİM ADI SEMBOL BİRİM ADI A amper angstrom candela coulomb dakika devir elektronvolt gram hertz joule kalori kelvin kilogram kcal lm lx MeV m N h s o C T V W Wb kilokalori lümen lüks megaelektronvolt metre newton saat saniye derece selsiyus tesla volt watt weber Å cd C dak dev eV g Hz J cal K kg KATLAR VE ASKATLAR 376 Yazılışı Sembol Büyüklük (çarpan) Piko Nano Mikro Mili Santi Desi Deka Hekto Kilo Mega Giga Tera p n 10-12 10-9 10-6 10-3 10-2 10-1 101 102 103 106 109 1012 μ m c d da h k M G T TRİGONOMETRİK CETVEL AÇI SİN COS TAN 0,000 0,000 1,000 1 0,017 0,017 2 0,035 0,035 3 0,052 4 5 AÇI SİN COS TAN 0,803 0,719 0,695 1,036 47 0,820 0,731 0,682 1,072 48 0,838 0,743 0,669 1,111 0,052 49 0,855 0,755 0,656 1,150 0,998 0,070 50 0,873 0,766 0,643 1,192 0,996 0,087 51 0,890 0,777 0,629 1,235 0,105 0,995 0,105 52 0,908 0,788 0,616 1,280 0,122 0,122 0,993 0,123 53 0,925 0,799 0,602 1,327 0,140 0,139 0,990 0,141 54 0,942 0,809 0,588 1,376 9 0,157 0,156 0,988 0,158 55 0,960 0,819 0,574 1,428 10 0,175 0,174 0,985 0,176 56 0,977 0,829 0,559 1,483 11 0,192 0,191 0,982 0,194 57 0,995 0,839 0,545 1,540 12 0,209 0,208 0,978 0,213 58 1,012 0,848 0,530 1,600 13 0,227 0,225 0,974 0,231 59 1,030 0,857 0,515 1,664 14 0,244 0,242 0,970 0,249 60 1,047 0,866 0,500 1,732 15 0,262 0,259 0,966 0,268 61 1,065 0,875 0,485 1,804 16 0,279 0,276 0,961 0,287 62 1,082 0,883 0,469 1,881 17 0,297 0,292 0,956 0,306 63 1,100 0,891 0,454 1,963 18 0,314 0,309 0,951 0,325 64 1,117 0,899 0,438 2,050 19 0,332 0,326 0,946 0,344 65 1,134 0,906 0,423 2,145 20 0,349 0,342 0,940 0,364 66 1,152 0,914 0,407 2,246 21 0,367 0,358 0,934 0,384 67 1,169 0,921 0,391 2,356 22 0,384 0,375 0,927 0,404 68 1,187 0,927 0,375 2,475 23 0,401 0,391 0,921 0,424 69 1,204 0,934 0,358 2,605 24 0,419 0,407 0,914 0,445 70 1,222 0,940 0,342 2,747 25 0,436 0,423 0,906 0,466 71 1,239 0,946 0,326 2,904 26 0,454 0,438 0,899 0,488 72 1,257 0,951 0,309 3,078 27 0,471 0,454 0,891 0,510 73 1,274 0,956 0,292 3,271 28 0,489 0,469 0,883 0,532 74 1,292 0,961 0,276 3,487 29 0,506 0,485 0,875 0,554 75 1,309 0,966 0,259 3,732 30 0,524 0,500 0,866 0,577 76 1,326 0,970 0,242 4,011 31 0,541 0,515 0,857 0,601 77 1,344 0,974 0,225 4,331 32 0,559 0,530 0,848 0,625 78 1,361 0,978 0,208 4,705 33 0,576 0,545 0,839 0,649 79 1,379 0,982 0,191 5,145 34 0,593 0,559 0,829 0,675 80 1,396 0,985 0,174 5,671 35 0,611 0,574 0,819 0,700 81 1,414 0,988 0,156 6,314 36 0,628 0,588 0,809 0,727 82 1,431 0,990 0,139 7,115 37 0,646 0,602 0,799 0,754 83 1,449 0,993 0,122 8,144 38 0,663 0,616 0,788 0,781 84 1,466 0,995 0,105 9,514 39 0,681 0,629 0,777 0,810 85 1,484 0,996 0,087 11,430 40 0,698 0,643 0,766 0,839 86 1,501 0,998 0,070 14,301 41 0,716 0,656 0,755 0,869 87 1,518 0,999 0,052 19,081 42 0,733 0,669 0,743 0,900 88 1,536 0,999 0,035 28,636 43 0,750 0,682 0,731 0,933 89 1,553 1,000 0,017 57,290 44 0,768 0,695 0,719 0,966 90 1,571 1,000 0,000 ∞ 45 0,785 0,707 0,707 1,000 DERECE RADYAN 0 DERECE RADYAN 0,000 46 1,000 0,017 0,999 0,035 0,052 0,999 0,070 0,070 0,087 0,087 6 0,105 7 8 377 KAYNAKÇA 1. Arny,T. T., Explorations an Introduction to Astronomy, Mosby-Year Book Inc. Missouri, 1994. 2. Bennetta, J. ve diğerleri, Context-Based and Conventional Approaches to Teaching Chemistry: Comparing Teachers’ Views, International Journal of Science Education, 27(13), 1521–1547, 2005. 3. Çakmak, O., Bir Çekirdekti Kainat, Altın Burç Yayınları, İzmir, 2005. 4. Çepni S. ve diğerleri, Fen Eğitimine Yeni Bir Bakış, Fen-Teknoloji ve Toplum, Celepler Matbaacılık, Genişletilmiş 3. Baskı, Trabzon, 2007. 5. Çepni, S. ve diğerleri, Fen ve Teknoloji Öğretimi, Pegem A, Yayıncılık, Ankara, 2007. 6. Çepni, S. ve diğerleri, Ölçme ve Değerlendirme, Ed. Karip, E., Pegem A Yayıncılık, Ankara, 2007. 7. Değermenci, A., Bağlam temelli dokuzuncu sınıf dalgalar ünitesine yönelik materyal geliştirme, uygulama ve değerlendirme, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon, 2009. 8. Ergin, M., Dede Korkut Kitabı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul (T. Y). 9. Gardner, H. Multiple Intelligance: The Theory in Ptactice. New York: Basic Boks, 1993. 10. Garlick, M. A., Resimli Evren Atlası, NTV Yayınları, İstanbul, 2008. 11. Fishbane, P. M., Gasiorowicz, S. ve Thornton, S. T., Temek Fizik Cilt I, Çeviri Ed. Yalçın, C., Arkadaş Yayınevi, Ankara, 2006. 12. Hewitt, P.G., Concoptual Physics Addison Wesley, USA, 2006. 13. Johnson, M., Astronomy of Stellar Energy and Decay, Dover Publications Inc. New York, 1959. 14. Karttunen, H. ve diğerleri, Fundamental Astronomy, Springer, Heidelberg, 1996. 15. Kurnaz, M. A. ve Çalık, M., A thematic review of ‘energy’ teaching studies: focuses, needs, methods, general knowledge claims and implications. Energy Education Science and Technology Part B: Social and Educational Studies, 1(1): 1-26, 2009. 16. Kurnaz, M. A. ve Sağlam Arslan, A. Using the Anthropological Theory of Didactics in Physics: Characterization of the Teaching Conditions of Energy Concept and the Personal Relations of freshmen to this Concept, Journal of Turkish Science Education, 6(1), 72-88, 2009. 17. Kurnaz, M. A. ve Çalık, M., Using Different Conceptual Change Methods Embedded within 5E Model: A Sample Teaching for Heat and Temperature, Journal of Physics Teacher Education. Online, 5(1), 3-10, 2008. 18. Kutlu, Ö., Doğan, C. D. ve Karakaya, İ., Öğrenci Başarısının Belirlenmesi Performansa ve Portfolyoya Dayalı Durum Belirleme, Pegem Akademi Yayınları, Ankara, 2008. 19. Kutner, M. L., Astronomy A Physical Perspective, Cambridge University Press, Cambridge, 2003. 20. Millar, R. ve diğerleri: Science Education for the Future, http://www.kcl.ac.uk/depsta/ education/publications/be2000.pdf, (16.02.2005), 1998. 21. Overduin, J. M. ve Wesson, P. S., Dark Sky Dark Matter, Institute of Physics Publishing, Bristol and Philadelphia, 2003. 22. Özdemir, S. ve diğerleri, Astronomi ve Astrofizik, Asil Yayın Dağıtım Ltd. Şti. Ankara, 2005. 23. Özsevgeç, T. ve diğerleri, Kalıcı Kavramsal Değişimde 5E Modelinin Etkililiği, Yeditepe 378 Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 2(2), 2007. 24. Özsevgeç, T., Kuvvet ve Hareket Ünitesine Yönelik 5E Modeline Göre Geliştirilen Öğrenci Rehber Materyalinin Etkililiğinin Değerlendirilmesi, Journal of Turkish Science Education, 3(2), 36–48, 2006. 25. Peterson, C. J., Astronomy, IDG Books Worldwide Inc. Chicago, 2000. 26. Serway, R. A. ve Beichner, R. J., Fen ve Mühendislik için Fizik 1, Çeviri Ed. Çolakoğlu, K., Palme Yayıncılık, Ankara, 2008. 27. Serway, R. A. ve Beichner, R. J., Fen ve Mühendislik için Fizik 2, Çeviri Ed. Çolakoğlu, K., Palme Yayıncılık, Ankara, 2007. 28. Serway, R. A. ve Beichner, R. J., Fen ve Mühendislik için Fizik 3, Çeviri Ed. Çolakoğlu, K., Palme Yayıncılık, Ankara, 2005. 29. Sparke, L. S. ve Gallagher, J. S., Galaxies in the Universe: An Introduction Second Edition, Cambridge University Press, Cambridge, 2007. 30. Sürat yayınları, Fizik 4 Dalgalar ve Atom, 1998. 31.Tayler, R. J., The Stars: their structure and evolution, Cambridge University Press, Cambridge, 1994. 32. TDK Türkçe Sözlük, 4. Akşam Sanat Okulu Matbaası, Ankara, 2005. 33. TDK Yazım Kılavuzu, 4. Akşam Sanat Okulu Matbaası, Ankara, 2005. 34. URL-1, Exploring the invisible universe, http://www.nasa.gov/mission_pages/chandra/ main/index.html, (27.09.2009). 35. URL-2, Discover the cosmos, http://antwrp.gsfc.nasa.gov/apod/ap090716.html, (27.07.2009). 36. URL-3, Photo album of CHADRA, http://chandra.harvard.edu/photo/2006/ngc3576/, (12.06.2009). 37. Wichmann, E. H., Kuantum Fiziği, Bilim Yayınları, Ankara, 1967. 379