Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011

advertisement
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Uluslararası Hrant Dink Vakfı
Halaskargazi Cad. Sebat Apt. No. 74 D. 1
Osmanbey-Şişli
34371 İstanbul/TÜRKİYE
Tel: 0212 240 33 61 Faks: 0212 240 33 94
e-posta: info@hrantdink.org
www.nefretsoylemi.org
www.hrantdink.org
Medyada Nefret Söylemini İzleme
Proje Koordinatörleri
Nuran Gelişli
Garen Kapril
Analist
Ceyda Ulukaya
Medyada Nefret Söylemini İzleme Çalışma Global Dialogue ve Friedrich Naumann Vakfı
tarafından desteklenmektedir. Raporda yer alan görüşler, destekçi kurumların görüşlerini
yansıtmamaktadır.
1
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
MEDYADA NEFRET SÖYLEMİNİN İZLENMESİ HAKKINDA
1
TÜRKİYE’DE ULUSAL VE YEREL GAZETELERDE NEFRET SÖYLEMİNİN İZLENMESİ
3
ARAŞTIRMANIN AMACI VE KAPSAMI
3
YÖNTEM
3
ÖRNEKLEME ÖLÇÜTLERİ
4
BULGULAR
5
MAYIS-AĞUSTOS 2011 DÖNEMİNDE SEÇİLEN HABERLER
12
KATEGORİLERDEN ÖRNEKLER
17
TAŞ ATAN ÇOCUKLAR GEÇİM KAYNAĞI
18
TÜRKİYE HIRİSTİYANLAŞTIRILIYOR
20
TÜRKİYE’Yİ ACITMAK İÇİN BUGÜN NE YAPTIN
22
KÜRTLERE POZİTİF AYRIMCILIK ZATEN VAR
24
TÜRKİYE’YE TUZAK MI KURULUYOR?
26
UTANMAZLIK, AYMAZLIK; ALÇAKLIK VE KÜSTAHLIK
28
KÜRDİSTAN RÜYASI GÖRENLERİN 12 EYLÜL 1980 ÖNCESİNDEN ALMASI GEREKEN
DERSLER
30
CHP ARTIK BÖLÜCÜ MÜ?
32
AKP KÜRDİSTAN’I KURUYOR
34
BENİM NESLİM…
36
KADINLARA VE EŞCİNSELLERE YÖNELİK NEFRET SÖYLEMİ İÇEREN HABERLER
38
SIRRI SÜREYYA VE ERTUĞRUL KÜRKÇÜ EŞCİNSELLERE DESTEK VERDİ!
40
TRAVESTİ GENÇ KIZI TACİZ ETTİ
41
BİR OLAY YAZI DAHA
42
İSLAM’A HAKARETLE ÜNLÜYDÜLER
44
VALLAHİ GÜCENDİM
46
AVRUPA KONSEYİ NEFRET SÖYLEMİ EL KİTABI (ÖZET)
48
2
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Medya'da Nefret Söyleminin İzlenmesi Hakkında
Türkiye'de sık sık medyanın taraflı, önyargılı ve ayrımcı bir dil kullandığına tanık oluyoruz. Haberlerde,
özellikle de manşetler ve haber başlıklarında kullanılan provokatif, ırkçı ve ayrımcı dil, toplumda
düşmanlık ve ayrımcı duyguları tetikleyen, kalıp yargıları güçlendiren birer araca dönüşüyor. Her ne
kadar evrensel ve ulusal gazetecilik ilkeleri, hatta bazı medya kuruluşlarının kendi gruplarının
yayınladığı basın etik ilkeleri bulunsa da, birçok haber ürünü bu ilkeleri ihlal edebiliyor. Böylesi bir
dilin kullanılması ise toplumda huzursuzluk ve savunmasız gruplara yönelik yaygın bir önyargının
yerleşmesine yol açıyor. Hedef alınan kişi ve gruplar ise tedirginleşiyor, sessizleşiyor ve demokrasinin
olmazsa olmazı olan sosyal ve siyasal yaşama katılım şanslarından zorunlu feragat ediyorlar. Bu
kışkırtıcı ve hedef gösterici dil kullanımı zaman zaman düşmanlaştırılan ve marjinalleştirilen grupların
üyeleri ya da mekanlarına yönelik saldırılarla sonuçlanabiliyor.
Nefret söyleminin temelinde önyargılar, ırkçılık, yabancı korkusu/düşmanlığı, tarafgirlik, ayrımcılık,
cinsiyetçilik ve homofobi yatar. Kültürel kimlikler ve grup özellikleri gibi unsurlar nefret söyleminin
kullanılmasını etkiler, ancak yükselen milliyetçilik ve farklı olana tahammülsüzlük gibi koşullarda,
nefret dili yükselir ve etkisini arttırır.
Birçok farklı nedenden dolayı Türkiye bir süredir toplumun farklı kesimleri arasında kutuplaşmalara
sahne oluyor; kendisinden farklı olana, “öteki”ne yönelik tahammülsüzlük giderek yaygınlaşıyor.
Güneydoğu'da neredeyse 30 yıldır süren çatışmalar ve çatışma sonucu zorunlu yerinden etmeler
nedeniyle Türkiye'de yaşanan ani demografik değişim ve ekonomik, sosyal ve kültürel çatışmalar,
topluluklar arası gerginliğin artmasına neden oldu. Öte yandan liberal ekonomi, azınlık hakları gibi
demokratik açılım çabaları, Kıbrıs meselesiyle ilgili tartışmaların da “yabancı odakların Türkiye'ye
yönelik oyunları” gibi algılanması ve sunulması da kutuplaşma ve düşmanlığı arttırıyor. Son olarak
laiklik tartışmaları da yaygın bir çatışma alanı haline dönüşmüş durumda.
Bu nedenle, farklı grup ve bu gruplara mensup olduğu bilinen ya da varsayılan kişilere yönelik
düşmanca algı ve tutumların tezahür etmesi Türkiye'de önemli ve giderek büyüyen bir soruna
dönüşmüş durumda. Hükümet yetkilileri, muhalefet partisi liderleri ve kamu görevlileri gibi kanaat
önderleri bile bu tür bir ırkçı ve ayrımcı dil kullanmaktan çekinmiyor. Hatırlanacağı üzere, 2005 yılında
düzenlenen Ermeni Konferansı'ndan hemen önce dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in konferansı
düzenleyenlerle ilgili “arkadan hançerliyorlar” demiş ve “gereğinin yapılmasını” istemişti.
Dördüncü kuvvet olarak adlandırılan medya (basın-yayın) ise en etkin kültürel iletkenlerden biridir. Bu
nedenle çeşitliliği ve farklılığı öne çıkarmaya gücü olduğu kadar, bu çatışmayı sıradanlaştırma ve
yayma konusunda da son derece etkili ve yönlendirici olabilir. Medya sorumsuz veya dikkatsiz
davranırsa, ırkçılığı ve kişilerin birbirine karşı nefret duyguları üretmesini tetikleyebilir, besleyebilir ve
güçlendirebilir; en kötüsü de bu tür tutumları meşrulaştırıp, haklı çıkarabilir.
Uzun yıllardır Türkiye medyası milliyetçi ve ayrımcı söylemin etkin kaynaklarından biri oldu. Bu
gazetecilik türünün toplumdaki kutuplaşmaya dikkate değer bir katkısı sağladı. Geçtiğimiz yıllarda
yaşanan bazı nefret suçları incelendiğinde, medyanın katkısı daha anlaşılabilir olacaktır. Hrant Dink
cinayetinin azmettiricisi olarak yargılanmakta olan Yasin Hayal, verdiği ifadede “Hrant Dink'i şahsen
tanımadığını ama gazetelerden Türk düşmanı olduğunu okuduğunu” söylemiştir. Aralık 2007'de İzmir
Ayasofya Kilisesi rahibine saldıran zanlı ise Ogün Samast gibi kahraman olmak için bu fiili
gerçekleştirdiğini ifade etmiştir.
3
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Vakfın bu amaca ulaşma yönünde yürüttüğü “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışması, bu
dönemde de önceki çalışmalarında olduğu gibi, 16 ulusal gazeteyi her gün dört gazete olmak üzere
dönüşümlü olarak incelenmekte yanı sıra medya takip merkezine verilen anahtar kelimeler üzerinden
yerel basını da taramaya çalışmaktadır. Bu incelemeler sırasında tespit edilen ayrımcı, ötekileştirilen,
hedef gösteren bir söylemle kaleme alınmış haber ve köşe yazıları analiz edilmekte
www.nefretsoylemi.org sitesinde yayınlanmakta ve dört ayda bir hazırlanan raporlar da aynı sitede
kamuoyunun bilgisine sunulmaktadır.
“Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışması, gazetelerin izlenmesinin yanında sivil toplum
örgütü temsilcileri, akademisyenler ve gazetecilerle seminerler, atolye çalışmaları düzenleyerek
nefret söylemiyle ilgili duyarlılık oluşturmak, tartışmaların yaygınlaşmasına katkı sağlamayı
amaçlamaktadır.
Nefret söyleminin tanımı ve sınırlarıyla ilgili ortak bir anlayış geliştirilmesi, sorumlu gazeteciliğin teşvik
edilmesi ve nefret söylemini önleyici ve caydırıcı tedbirlerin neler olabileceği konusunda öneriler
geliştirilmesi, bu amaca giden yolda önemli bir adım olacaktır.
4
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Türkiye’de Ulusal ve Yerel Gazetelerde
Nefret Söyleminin İzlenmesi
Araştırmanın amacı ve kapsamı
Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi çalışmasının genel amacı Türkiye’de ırkçılık, ayrımcılık ve
hoşgörüsüzlükle mücadeleye katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Irkçılık, ayrımcılık ve ötekileştirmenin
üretilmesi ve yeniden üretilmesinin araçlarından biri olan medyanın sivil denetiminin önemi
gözetilerek, bu çalışmanın spesifik amacı ise gazetelerde insan hakları ve farklılıklara saygının
güçlendirilmesi, haber ve köşe yazılarında kullanılan ayrımcı dil ve nefret söylemine dikkat çekerek
farkındalık yaratmak ve yazılı basında nefret söylemi ve ayrımcı dil kullanılmasından vazgeçilmesi için
teşvik etmektir
Çalışma uzun vadede sivil toplum örgütlerinin nefret söylemiyle mücadele etmesi ve medya izlemeyle
ilgili becerilerin artması, sistematik bir biçimde birlikte çalışarak medyanın kullandığı dil ve
yöntemlerin eşitlikçi, toplumsal ve kültürel çeşitliliğe saygılı olmasını sağlayacak bir çalışma
sürdürmeyi de amaçlamaktadır.
Bu dönem çalışması esas olarak etnik ve dini kimlik temelli nefret söylemine odaklanırken, cinsiyetçi
ve homofobik söylemleri de tarama kapsamına aldı. Ulusal gazetelerin yanı sıra yerel medyayı da
medya takip aracılığıyla izleme ve yerel medya çalışanlarını medyanın ürettiği nefret söylemine karşı
duyarlılık oluşturmak amacıyla atolye çalışmaları yapmayı hedeflemektedir.
Bu amaca ulaşmak için çalışırken, “nefret söylemi” kavramıyla ilgili bilgi sağlamak, nefret söyleminin
toplumun, özellikle de medya, iletişim ve hukuk camiasının gündemine getirilmesi yoluyla kamusal bir
tartışma yürütülmesine ve ayrımcı ve ırkçı söylemle mücadele yolları ve yöntemlerinin neler
olabileceğinin tartışılmasına zemin açmak ve medyada insan hakları ve azınlıklara yönelik daha saygılı
ve bilinçli bir dil kullanılmasını teşvik etmek amacıyla nefret söylemi üzerine ders verilmesi, tez ve
ödev konusu yapılması yönünde girişimlerde bulunulmaktadır.
Bütün bu inceleme, rapor ve çalışmalar www.nefretsoylemi.org sitesinde yayınlanmaktadır. Sitede
yer alan nefret söylemi içeren haberler Facebook, Twitter, Myspace benzeri sosyal medya sitelerinde
paylaşılamaktadır
Yöntem
Araştırmada genel olarak medya araştırmalarında uygulanan eleştirel söylem analizi yöntemi ve buna
bağlı teknikler kullanılmıştır. İncelenen örneklerin özellikleri doğrultusunda yazısal, ikonografik
(fotoğraf, resim ve diğer çizimlere ilişkin) metin analizleri gerçekleştirilmiştir. Medya içerikleri ve
söylem konusunda belli göstergeler oluşturmak amacıyla önce niceliksel ölçeklemeye başvurulmuş
nefret söylemi içeriğinin en çok nerede (hangi sayfalarda), ne şekilde kendine yer bulduğu, hangi
kaynaklar tarafından oluşturulduğu ve kimleri hedef aldığı ortaya konulmuştur.
Ardından yukarıda belirlenen amaç ve kapsam doğrultusunda tespit edilen nefret söylemi içeren
haberler benimsedikleri söylemin niteliği doğrultusunda kategorilere ayrılmıştır. Bu konuda daha
5
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
önce yapılmış olan uluslar arası bilimsel çalışmalardan yararlanılarak ve ülkeye özgü dil ve kültür
farklılıkları dikkate alınarak belirlenmiş olan nefret kategorileri şunlardır
1) Abartma / Yükleme / Çarpıtma: Bir kişi ya da olaydan yola çıkarak bir topluluğa yönelik olumsuz
genellemeleri, çarpıtmaları, abartmaları, olumsuz atıfları içeren söylemler bu kategori altında
değerlendirilmektedir.
2) Küfür / Hakaret / Aşağılama: Bir topluluk hakkında doğrudan küfür, aşağılama, hakaret içeren
(örneğin Kalleş, Köpek, Kanıbozuk gibi) söylemlerin yer aldığı kategoridir.
3) Düşmanlık / Savaş Söylemi Bir topluluk hakkında düşmanca, savaşı çağrıştıran ifadelerin yer aldığı
söylemler bu kategoride tasnif edilmektedir.
4) Doğal Kimlik öğesini nefret aşağılama unsuru olarak kullanma / Simgeleştirme: Doğal bir kimlik
öğesinin nefret, aşağılama unsuru olarak kullanıldığı, simgeleştirildiği söylemler için oluşturulmuştur.
Örneğin olumsuz anlamda “senin annen Ermeni zaten” söylemi ya da “senin soyadın Davutoğlu mu
Davutyan mı?” gibi
Örnekleme Ölçütleri
Medyada nefret söyleminin izlenmesi çalışması sırasında tirajlar dikkate alınarak seçilmiş toplam 16
gazete incelenmektedir. Gazeteler belli bir sırayla, haftanın 6 günü dört gazete dönüşümlü olarak
okunmakta, aynı zamanda verilen anahtar kelimeler üzerinden medya takip merkezi aracılığıyla yerel
medya da takip edilmeye çalışılmaktadır.
Okunan gazeteler: Zaman, Posta, Hürriyet, Sabah, Haber Türk, Milliyet, Vatan, Akşam, Sözcü, Yeni
Şafak, Star, Cumhuriyet, Taraf, Radikal, Birgün, Evrensel
Gazetelerin her sayfasındaki her haber ve köşe yazısı okunmakta, doğrudan ve açık bir dille dini ya da
etnik grupların yanı sıra kadınlara ve eşcinsellere yönelik nefret söylemi içeren haber ve köşe yazıları
seçilmektedir. Haber ve köşe yazısı dışındaki öğeler (ilanlar, ekler, karikatür vb.) çalışma kapsamı
dışında bırakılmıştır.
Dört aylık izlemelerin ardından hazırlanan raporlarda elde edilen veriler iki bölümde incelenmekte.
Nefret söyleminin hedefi olan grupların hangileri olduğu, hangi konu nedeniyle ve hangi yöntemler
kullanılarak hedef alındıkları örneklerle açıklanmakta.
Hazırlanan rapor sivil toplum örgütlerine, basın yayın kuruluşlarına, basın meslek örgütlerine
gönderilmekte ve siteden yayınlanmaktadır.
6
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Bulgular:
İncelenen Mayıs-Haziran-Temmuz ve Ağustos aylarını kapsayan ikinci dört aylık dönemde etnik
ve dini grupları hedef alan 41 köşe yazısı ve haber içeriği tespit edilmiştir.
Bu dönemde en dikkat çekici unsur nefret söylemi içeren haber ve köşe yazılarının büyük
çoğunluğunun etnik kimlik olarak Ermeni ve Kürtler’i hedef almasıdır. Önceki dönemlere paralel
olarak daha çok milliyetçi-muhafazakar yayın çizgisine sahip gazetelerde yer bulan bu söylem,
incelenen dönemde özellikle gündemle bağlantılı olarak Kürt sorunu ve PKK örgütüyle
ilişkilendirilmiş, “PKK örgütünün Ermeni kökenli olduğu” iddiası ve “Kürtler’in halihazırda
kriminal bir topluluk olduğu” yönünde yorumlar öne çıkmıştır. Bu
İncelenen dönemde dini kimliğe yönelik nefret söyleminde ise ilk sırayı Hıristiyan ve Yahudi
topluluklar almıştır. Yahudiler’e yönelik nefret söylemi, önceki dönemlere paralel şekilde belli
bir durumu hedef almaksızın farklı konu ve gündem maddeleri etrafında olumsuz çağrışım
yapacak şekilde kurulmuş, Hıristiyanlar’a yönelik nefret söyleminin büyük çoğunluğu ise
misyonerlik konusuyla gündeme taşınmıştır. Bunun yanı sıra çok sayıda haber ve içerikte,
birden fazla grup hedeflenmiş ve Hıristiyanlar’a yönelik nefret söylemi genel olarak Ermeniler’i
de hedefleyen söylemlerde kendine yer bulmuştur. Bu dönemde bahsi geçen gruplar dışında
Rum, Yunan, Arap, Alevi ve Zerdüşt topluluklara yönelik nefret söylemi örneklerine de
rastlanmıştır.
Önceki dönemlere benzer şekilde bu dört aylık dönemde de nefret söylemi tespit edilen
örneklerin büyük çoğunluğu (yüzde 87) köşe yazılarında yer almıştır. Geçen dönemde en fazla
hedeflenen grup olarak ilk sırada yer alan Hıristiyanlar yerine bu dönemde nefret söylemine en
fazla Ermeni ve Kürtler hedef olmuşlardır. Ermeniler’i hedef alan içerikler, gündemden bağımsız
şekilde farklı konular etrafında “Ermeni dölü, işbirlikçisi, Ermeni kafası, hain” gibi ifadelerin yanı
sıra özellikle PKK örgütüyle ilişkilendirilerek “asıl düşman Ermeniler” anlayışıyla üretilmiştir. Bu
durum ise yalnızca PKK örgütüyle TSK arasında çatışmaların yoğunlaştığı son dönemde değil,
seçim dönemi de dahil olmak üzere dört ay boyunca sıklıkla gündeme getirilen ve farklı
gazetelerde benzer bakış açısıyla üretilen bir söylem halini almıştır.
Bu dönemde Kürtler’e yönelik nefret söylemi ise ağırlıklı olarak “terör” başlığı altında gündeme
gelmiştir. Bu çerçevede kadın cinayetleri, kaçakçılık, yolsuzluk, vs şeklinde çok sayıda suçu
Kürtler’e mal eden ya da tüm halkı “terörist” ilan eden örnekler öne çıkmaktadır. Bu dönemde
kimi köşe yazarları arasında yaygınlık kazanan “çakma Kürt, Kürtçü” gibi ifadeler ise analiz
kapsamında içeriğe bağlı kalınarak yorumlanmış ancak genel anlamda olumsuz çağrışım ve
küçük düşürme amacıyla kullanıldığı ayrıca not edilmiştir.
Rumlar’a yönelik nefret söyleminde öne çıkan, Kıbrıs dışında sabit bir gündem maddesi
olmaksızın rutin olarak işlenen “düşman” anlayışı olmuştur. Örneklerin birçoğunda Ermeni ve
Rumlar birlikte anılmış ve “Türkiye topraklarında gözü olan, Türkiye’nin varlığını tehdit eden
cephe” olarak tanımlanmıştır.
Yahudiler’e yönelik nefret söylemi, önceki döneme benzer şekilde dini kimliği bir tür hakaret
olarak kullanmak şeklinde üretilmiştir. Bu da habere/yazıya konu edilen kişi üzerinden “Yahudi
Barzani” ya da “Yahudi dönmesi, Yahudi’ye ağzının payını vermek” şeklinde örneklerle
geliştirilmiştir.
7
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Bütün bunlar dışında, etnik ve dini grupları hedeflemediği için çalışma dışında bırakılan ancak
içerdiği nefret söylemi nedeniyle görmezden gelemediğimiz 10 haber içerik analizine dahil
edilmeyip ayrı bir bölümde söylem yönünden incelenmiştir. Ağırlıklı olarak LGBT bireylerin
hedeflendiği tespit edilen örneklerde, doğrudan “anormal, sapkın, cinsel sapık” gibi ifadeler
kullanılmış ya da genel olarak “3. Sayfa” olarak sınıflandırabileceğimiz haberlerde, haberle ilgisi
olmadığı halde kişinin cinsel kimliği başlığa taşınmıştır.
Grafik 1:
Tür, Gazete ve Kategorilere Göre İçeriğin Dağılımı:
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de nefret söylemi en fazla köşe yazılarında
kendine yer bulmuştur. Bir haberde kaynak gösterilmemiş, köşe yazısı kapsamında
değerlendirilen bir içerik ise gazetenin kendi imzasıyla ilk sayfadan yayınlanmıştır. Bir içerik ise
tamamen okur mektubuna ayrılmıştır.
8
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Grafik 2:
Nefret söylemi içeren haber ve köşe yazıları ağırlıklı olarak milliyetçi-muhafazakar yayın
çizgisine sahip gazetelerde yer bulmuştur.
Nefret söylemine en fazla rastlanan gazeteler arasında, önceki dönemlere paralel biçimde
Ortadoğu, Yeniçağ, Yeni Akit, Sözcü ve Türkiye gazeteleri yer almaktadır. Yerel basından
incelenen örnekler arasında ise Anayurt, Günboyu ve Gazetem Ege öne çıkmaktadır. Ana akımı
temsilen Hürriyet ve Vatan gazetelerinden de toplamda 3 haber analize dahil edilmiştir.
Grafik 3:
9
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi bu dönemde de gazetelerde yer alan nefret söylemi
örnekleri dört farklı kategoride incelenmiştir:
1) Abartma / Yükleme / Çarpıtma
2) Küfür / Hakaret / Aşağılama
3) Düşmanlık / Savaş Söylemi
4) Doğal Kimlik öğesini nefret aşağılama unsuru olarak kullanma / Simgeleştirme
Bu kategoriler, nefret söylemi biçimlerinin çok boyutluluğuna işaret etmek ve bu biçimlerin nasıl
kullanıldığının anlaşılmasına yardımcı olmak amacıyla belirlenmiştir.
Mayıs-Haziran-Temmuz-Ağustos aylarını kapsayan dönemde yukarıda sayılan kategoriler
arasında en fazla Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi üretilmiş, ardından Abartma/ Yükleme/
Çarpıtma ve son olarak aynı oranda Düşmanlık/ Savaş Söylemi ve Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
gelmiştir.
Belirtmek gerekir ki, incelenen haber ve köşe yazılarında bu kategorilerden birden fazlasına,
bazen hepsine rastlamak da mümkündür. Ancak bir sınıflandırma yapmak adına baskın olan
söylem dikkat alınmıştır.
Grafik 4:
10
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Hedef gruplara göre kategorilerin dağılımına bakmak gerekirse, incelenen dönemde Ermeniler’e
yönelik nefret söyleminde en fazla Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi üretilmiş, bunu sırasıyla
Düşmanlık/ Savaş Söylemi, Abartma/ Çarpıtma/ Yükleme ve Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
kategorileri izlemiştir.
Grafik 5:
Kürtler’e yönelik nefret söyleminde öne çıkan kategori ise Abartma/ Çarpıtma/ Yükleme
olmuştur. Bunu Simgeleştirme ve son olarak eşit oranda olmak üzere diğer iki kategori
izlemiştir:
Grafik 6:
Rumlar’a yönelik nefret söyleminde ise Abartma/ Çarpıtma/ Yükleme kategorisine dahil
edilebilecek içeriğe rastlanmamış, ağırlıklı olarak Simgeleştirme ve Düşmanlık/ Savaş Söylemi
üretilmiştir:
11
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Grafik 7:
Hıristiyanlar’a yönelik nefret söyleminde çarpıcı olan, baskın biçimde Abartma/ Yükleme/
Çarpıtma yoluyla nefret söylemi üretilmesi, buna karşın önceki dönemden farklı olarak
Düşmanlık/ Savaş Söylemi’ne rastlanmaması olmuştur. Simgeleştirme ve Küfür/ Hakaret/
Aşağılama kategorisi ise eşit oranda temsil edilmiştir:
Grafik 8:
Son olarak Yahudiler’e yönelik nefret söylemi kategorilerinde Simgeleştirme ve Düşmanlık/
Savaş Söylemi’nden oluştuğunu görüyoruz:
12
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Grafik 9:
13
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Mayıs-Ağustos 2011 Döneminde Seçilen Haberler
TARİH
GAZETE
TÜR
YAZAR
BAŞLIK
02.05.2011
Hürriyet
Köşe
yazısı
Rahmi Turan
09.05.2011
Anayurt
Köşe
yazısı
Mustafa
Nevruz
Sınacı
10.05.2011
Gazetem
Ege
Köşe
yazısı
Günay
Karataş
Taş atan
çocuklar
geçim kaynağı
Utanmazlık,
aymazlık;
alçaklık ve
küstahlık
Garip çelişki
11.05.2011
Ortadoğu
Köşe
yazısı
Ali Öncü
Diyarbakır'a
Ermeni
Soykırım Anıtı
Ermeni
10.05.2011
Ankara İl
gazetesi
Köşe
yazısı
Eflatun
Neimetzade
Ermeni
Simgeleştirme
25.05.2011
Vatan
Köşe
yazısı
Ruhat Mengi
Ermeni
Düşmanlık/
Savaş Söylemi
Osmanlı'yı arkadan
vuran Ermeniler'in
yaptıklarını unutarak…
27.05.2011
Ortadoğu
Köşe
yazısı
A. Ender
Gökdemir
Ermeni
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
"Kürtlükle alakası
olmayan Ermeni
dönmelerine Kürt
devleti vaat eden..."
31.05.2011
Yeni Çağ
Köşe
yazısı
Altemur Kılıç
Türk
Dünyasının İki
Siyaset Dehası
Atatrük ve
Aliyev
"Eşekli
demokrasi"..
Mihenk taşı
bir olay
(Nar..Bir
devrin
hikayesi!)
Ülkeyi İdare
Edemeyenler
Derhal
Hükümetten
Çekilmelidir!
"Kutsal"
İttifak: KürtErmeni flörtü
Ermeni,
Kürt
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
31.05.2011
Ortadoğu
Köşe
yazısı
Seyfi Şahin
Hıristyanlık ve
AKP
Hıristiyan
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
01.06.2011
Yeni Akit
Haber
Yener
Dönmez,
Muhabir
Apo'nun
Papazı
Ermeni,
Hıristiyan
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
Sevr paranoyası, Kürtler
ve Ermeniler ABD
desteğiyle Türkiye'yi ele
geçirecek algısı, "çanlar
Türkler için çalacak"
"Allah Hıristiyanları
sevmiyor", haram, vs..
Misyonerlik emperyalist
faaliyet olarak tehdit
unsuru. Açık bi
ötekileştirme, hem
hakaret, hem çarpıtma..
Öcalan’ın Ermeni
papazla yakınlığı
üzerinden PKK'yı hedef
alıyor, "terör örgütü
PKK'nın aslında amaçları
başka, asıl düşman
Ermeniler-Hıristiyanlar"
anlayışı, temelsiz
14
HEDEF
GRUP
Kürt
Ermeni,
Kürt,
Rum,
Yahudi
Ermeni
NEFRET
KATEGORİSİ
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
Düşmanlık/
Savaş Söylemi
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
Düşmanlık/
Savaş Söylemi
AÇIKLAMA
"Devlet besliyor, onlar
devleti yıkmaya
çalışıyor"
Kürt sorunu var diyenler
bölücü, TC vatandaşı
olsa da Ermeni, Rum,
İbrani dönmeler…
PKK'ya düşmanlığı,
Ermeni dönmeliğiyle
ilişkilendirerek üretiyor.
Osmanlı'yı arkadan
vuran işbirlikçi
Ermeniler-yazım
hataları-büyük harflerle
vugu!
Ermeni asıllı …, Hristiyan
ırkından Ermeni
çeteleri…
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
02.06.2011
Ortadoğu
Köşe
yazısı
Seyfi Şahin
CHP de artık
bölücü mü?
Kürt,
Alevi
Simgeleştirme
06.06.2011
Yeni Akit
Haber
Yiğit
DoğanerMuhabir
Hıristiyan
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
10.06.2011
Ortadoğu
Köşe
yazısı
Orhan
Karataş
Muhteşem
Yüzyıl'ın Ajansı
Bolluca'dan
Sabıkalı
Milletle Alay
Ediyorlar…
Ermeni,
Rum
Düşmanlık/
Savaş Söylemi
24.06.2011
Ortadoğu
Köşe
yazısı
Ender
Gökdemir
Ermeni
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
04.07.2011
Yeni Çağ
Haber
Kaynak yok
Hıristiyan
Simgeleştirme
09.07.2011
Yeni Akit
Naci Şahin
Yahudi
Simgeleştirme
11.07.2011
Anayurt
Okur
mektub
u
Köşe
yazısı
Kürdistan
Rüyası
Görenlerin 12
Eylül 1980
Öncesinden
Alması
Gereken
Dersler
Şimdi de
Ortodoks
iftirası
Hoşgeldin
Tayyib'im Yola
Devam
Bu soruyu
sormak gerek!
Ermeni,
Kürt
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
12.07.2011
Yeni
Volkan
Köşe
yazısı
Hasan
Özerdem
Rum
14.07.2011
Günboyu
Köşe
yazısı
Hüseyin
Hakkı
Kahveci
Kıbrıs Birleşir
Mİ? Yok
Olabilir miyiz?
Farkında
olmadan
terörü finanse
ediyoruz
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
19.07.2011
Günboyu
Köşe
yazısı
Ramazan
Durmuş
Mezopotamya
çöplüğünün
sürüngenleri
Kürt
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
19.07.2011
Yeni Akit
Köşe
yazısı
Sinan Akıncı
İnersin gönül
inersin!
Ermeni,
Rum,
Yahudi
Simgeleştirme
18.07.2011
Erzurum
Kurtuluş
Köşe
yazısı
Nurullah
Özkılıç
Vatan'ın
bağrına
düşenler
Ermeni
Simgeleştirme
Mustafa
Nevruz
Sınacı
15
Kürt
bilgiler…
Kılıçdaroğlu'nun Kürt ve
Alevi olması tehdit
unsuru olarak
sunuluyor, tüm KürtAlevi topluluklar
kriminalize ediliyor
Tims'in misyoner olduğu
iddiası üzerinden taciz
tecavüzle ilişkilendirme,
tehdit algısı
Ermeni ve Rumlar TC'nin
varlığı ve bütünlüğüyle
meselesi olan, şer
cephesi olarak
tanımlanıyor.
BDP ve blok
milletvekilleri için "kılıç
artığı Ermeni dölü"
"Ortodoks iftirası,
Ortodoks tavizlere
doymuyor"
"Yahudi'ye ağzının
payını veren"…
"Terörü destekleyen
Kürt nüfus, kendine Kürt
diyen organize azınlık
Ermeni diyasporası"
"terörist Rum, terörist
Rum halkı"..
Kaçak elektrikten,
Güneydoğulu
işadamlarından alışveriş
etmeyi teröre katkı
olarak sunuyor, tüm
bölge halkını terörist
ilan ediyor
"Soysular sürüsü,
Mezopotamya
çöplüğünün
sürüngenleri"
Olumsuz çağrışımla
"Yahudi, Rum ve Ermeni
dönmelerini istediğiniz
illerden milletvekili
atayıp…"
"Anadolu'yu
parçalamak, ezanı
susturmak isteyen kökü
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
20.07.2011
Gazetem
Ege
Gazetem
Ege
Köşe
yazısı
Köşe
yazısı
Günay
Karataş
Günay
Karataş
Kürtçe Şarkı
Ermeni
Simgeleştirme
Hadi canım
sen de
Ermeni
Simgeleştirme
27.07.2011
Güneş
Köşe
yazısı
Mehmet
Memiş Hoca
Ermeni,
Rum,
Yunan
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
07.07.2011
Anayurt
Köşe
yazısı
Filiz Cemsu
Türkiye'yi
acıtmak için
bugün ne
yaptın?
İblis'in
'Babilonya'sı
Hıristiyan
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
29.07.2011
Hürriyet
Köşe
yazısı
Yılmaz Özdil
Benim
neslim…
Ermeni
Düşmanlık/
Savaş Söylemi
28.07.2011
Sözcü
Köşe
yazısı
Sözcü
Ermeni Kafası!
Ermeni
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
01.08.2011
Anayurt
Köşe
yazısı
Vedat
Kuşaklı
Ah Sarkisyan
ah!
Ermeni,
Rum,
Arap
Düşmanlık/
Savaş Söylemi
03.08.2011
Yeni Çağ
Köşe
yazısı
Aydın Yavuz
Türkiye'ye
tuzak mı
kuruluyor?
Ermeni,
Rum
Simgeleştirme
11.08.2011
Ortadoğu
Köşe
yazısı
Orhan
Karataş
Kriz, AKP'nin
soyadı oldu
Yahudi
Simgeleştirme
12.08.2011
Ortadoğu
Haber
Oktay
Yıldırımoğlu
Türkiye
Hıristiyanlaştı
Hıristiyan
Abartma/
Yükleme/
22.07.2011
16
dışarda, Ermeni uşağı
PKK"
"Ermeni kökenli çakma
Kürtler"
"gerçek Kürt (çakma
Ermeni dönmesi Kürtler
değil, terörist yanlısı
çakma Kürtler"
"Beyinsiz, vicdansız,
yüreksiz ve sadece
Türkiye düşmanlığıyla
yatıp kalkıyorlar"
Misyonerliği
emperyalizmle
bağdaştırıyor: ezan
sesini boğmak için 25
bin kilise ev açarak
İblis'in misyonerliğini
yapmak, Haçlı
Seferleri'ni kültür
alışverişi olarak
algılamak
Yazı boyunca
Ermeniler'e olumsuz
atıfta bulunuyor, karşı
cephede
konumlandırıyor, son
cümlesiyle düşmanlığı
teşvik ediyor.
"Ermeni kafası…
Ermeniler bu kafa ile
daha milyon sene
sürünmeye
mahkumdur"
Ermeni, Rum ve
Araplar'ı hainlikle
suçluyor, yazı
Sarkisyan'a hitaben
ancak "biz-siz" şeklinde
Ermeniler'e karşı
düşmanlık üretiliyor
AKPM'deki karar
tasarısının Türkiye
karşıtlığını vurgulamak
için "Rum Rumluğunu
Ermeni de Ermeniliğini
yapıyor" diyor
"Yahudi Barzani" ifadesi,
Mesut Barzani'yi teröre
verdiği destekle, vs
şeklinde anılan cümlede
olumsuz anlamda
nitelemek adına
kullanılıyor.
Haberde iki kilisenin
açılacak olması başlık ve
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
rılıyor
Çarpıtma
09.08.2011
Güneş
Köşe
yazısı
Rıza Zelyut
Kürtlere
pozitif
ayrımcılık
zaten var
Kürt
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
14.08.2011
Yeni
Mesaj
Köşe
yazısı
Akın Aydın
Pozitif
ayrımcılığın
alası
Kürt
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
23.08.2011
Türkiye
Köşe
yazısı
Mehmet
Soysal
Karamsar
Fısıltılar
Ermeni,
Rum
Simgeleştirme
24.07.2011
Yeni Çağ
Köşe
yazıs
Altemur Kılıç
Çare çok ama
çare yok!
Kürt
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
06.06.2011
Anayurt
Köşe
yazısı
Mustafa
Nevruz
Sınacı
Dersim İsyanı
ve Gerçekler
Ermeni
Simgeleştirme
10.06.2011
Anayurt
Köşe
yazısı
Mustafa
Nevruz
Sınacı
Fesat, tahrif
ve tefrika;
Dersim
Ermeni,
Rum
Simgeleştirme
19.08.2011
Türkiye
Köşe
yazısı
Rahim Er
Zerdüşt
Simgeleştirme
17.05.2011
Sözcü
Köşe
yazısı
Emin
Çölaşan
Ermeni
18.08.2011
Gazetem
Ege
Köşe
yazısı
Günay
Karataş
Türkiye meşru
müdafa
hakkını
kullanıyor
AKP
Kürdistan'ı
kuruyor
Olur mu hiç?
Abartma/
Yükleme/
Çarpıtma
Simgeleştirme
17
Ermeni,
Kürt
spota tehdit unsuru
olarak yansıtılıyor.
Yazar, kadın
cinayetlerini Kürtlere
mal ediyor ve bunun
onlara tanınan bir
pozitif ayrımcılık
olduğunu öne sürüyor.
Rıza Zelyut'un kadın
cinayetlerini Kürtler'e
mal eden yazısını
aktarıyor, ortaklık ediyor
Solcuların "Ermeni ve
Rumla" anlaşmaları
Müslüman hatta Türkiye
düşmanlığı olarak
yansıtılıyor.
Yazar, alıntıladığı yazıda
tamamen Kürtlere mal
edilen kadın cinayetleri,
yasadışı suçlar hatta
aşağılık kompleksi
şeklindeki iddiaya
ortaklık ediyor.
Şeyh Sait'in Ermeni
olduğunu iddia ediyor
ve dersim isyanından
sorumlu tuttuğu Şeyh
Sait için olumsuz bir
niteleme anlamında
kullanıyor.
Rum-Ermeni asıllı
aşiretler isyan etti
iddiası, "diğer isyanlar
da Ermeni orjinliydi".
Zerdüştlüğü olumsuz
manada kullanıyor.
Azeri-Ermeni karşıtlığı
"çakma Kürt ve Ermeni
asıllı PKK terör örgütü"
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
18
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Kategorilerden Örnekler
Etnik ve Dini Ayrımcılık İçeren Örnekler
19
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma
Başlık: Taş atan çocuklar geçim kaynağı
Gazete: Hürriyet
Tarih: 02.05.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Rahmi Turan
Yazar, “Güneydoğu’da görev yapan güvenlik görevlisi bir arkadaşıyla sohbeti ve Doğu’da
görev yapan bir doktordan kendisine gönderilen e-postaya” dayandırdığı yazısında “bölge
halkının” devletten yardım almak amacıyla hızla çoğaldığını, halkın PKK aracılığıyla devlet
kurumlarını tehdit ettiğini, Türkiye’yi bölmek istediğini, bunların yanı sıra çocukların eline taş
verip olay çıkarttıklarını aktarıyor.Öncelikle yazar, “Kürt, Kürtler, Kürt halkı” gibi ifadeler
yerine yazı boyunca “Güneydoğu illerimiz, Güneydoğu/ Doğu halkı” gibi, Türkiye basınında
son dönemde azalmakla birlikte sıklıkla başvurulan nitelemeler kullanmıştır. Bunun yanı sıra
yazar köşesini, kendi düşüncelerini aktardığı bir analize değil, kendi tabiriyle “bölgeyi”
tanıyan iki kişinin tanıklığına ayırmıştır. Seçimi açıkça yazarın inisiyatifinde olan bu
tanıklardan biri, halihazırda devlet memuru konumundaki güvenlik görevlisidir. Doktor olan
diğer tanık da güvenlik görevlisiyle benzer deneyimlerden bahsetmekte, halkın okulları
bastığını, PKK yoluyla tehditler savurduğunu aktarmaktadır:
“Burada halk aşırı şımartılmış. İnsanların işini halledemeyince ya kaymakama gidiyor, ya da
‘Ben PKK’lıyım, seni vururum!’ diye tehdit ediliyorum. Türkiyeli olmak değil, Türkiye’yi bölmek
istiyorlar. Can ve mal güvenliğimiz sıfır! (…) İşin özeti devlet onları besliyor, onlar ise devleti
yıkmaya çalışıyor!”
Söylem analizinde genelde haber türünde geçerli olan ancak iki görüşe yer vermesi
bakımından söz konusu örnekte de dikkat çekilecek en önemli nokta kuşkusuz, yazarın niçin
bu iki kişinin görüşüne yer verdiği sorusudur. Yazar, giriş bölümünde Güneydoğu’da
gerginliğin gitgide arttığına, çocuk ve gençlerin olaylarda maşa olarak kullanıldığına işaret
etmiş ve bu düşüncesini yazının devamında aktardığı tanıklıklarla desteklemiştir. Bu anlamda
yazarın, kendi bakış açısını yansıtan örnekleri seçtiğini ve yazının sonundaki “Devlet onları
besliyor, onlar ise devleti yıkmaya çalışıyor” ifadesini paylaştığını, bu yaklaşıma ortaklık
ettiğini söylemek mümkündür. Bu çerçevede yazar, okuyucuya kendi düşüncesini aktarmak
adına gerekli malzemeyi “bölgeden” sağlamıştır ve esasında seçilmiş tanıklıklara dayanılarak
oluşturulan köşe yazısında, sonuç olarak tüm Kürt halkı hedef haline getirilmiş, “şımarık,
devleti sömüren ve ne verseniz yetinmeyip aksine olay çıkaran” bir halk olarak
resmedilmiştir.
Bu nedenle yazı Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde değerlendirilmiştir.
20
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
21
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma
Başlık: Türkiye Hıristiyanlaştırılıyor
Gazete: Ortadoğu
Tarih: 12.08.2011
Tür: Haber
Yazar: Oktay Yıldırımoğlu
“Akdamar’da 11 Eylül’de ayin yapılacak” üst başlığıyla verilen haberde, Türkiye Ermenileri
Patrikliği Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan ve Türkiye Ermeniler Patrikliği Ruhani Kurul
Başkanı Tatul Atuşyan’ın Van ziyareti sırasında yaptıkları açıklamalara yer verilmiştir.
Haberde, başlık ve spot dışında Hıristiyanlar’a yönelik olumsuz bir ifade ya da çarpıtma
bulunmamaktadır. Buna karşın başlıkta, Akdamar Kilisesi’nde ayin yapılacak olması
“Türkiye’nin Hıristiyanlaştırıldığı” şeklinde yorumlanarak bir tür uyarıya dönüşmüş, spotta ise
camilerin kapatılıp kiliselerde ayin yapıldığına dikkat çekilmiştir:
“Bir çok cami ‘tadilat yapılıyor’ bahanesiyle kapatılırken, Müslüman parti kisvesine bürünerek
Türk milletinin yüzde 50 oyunu alarak üç dönemdir iktidarda olan AKP, harabeye dönmüş
kiliseleri hızla onararak ibadete açtı. ‘Müze olarak hizmet verecek’ denilen Sümela ve
Akdamar Kiliseleri’nde bu yıl da ayin yapılacak”
Haberde, kiliselerin onarılıp ibadete açılması bir tür tehdit olarak sunulmuş, söz konusu iki
kilisede “bu yıl da” ayin yapılacak olması şikayet eder bir üslupla aktarılmıştır. Haberde açık
biçimde iktidar partisini eleştirmek amaçlanmış ve bu muhalefet Müslüman-Hıristiyan
karşıtlığı üzerine kurulmuştur. Bu çerçevede camilerin tadilat “bahanesiyle” kapatılıp,
“harabeye dönmüş kiliselerin onarıldığı” iddiası ise Türkiye’nin gitgide Hıristiyanlaştırıldığı
yönünde somut örnekler olarak sunulmuştur.
Haberin içeriğinde nefret söyleminin yer almadığı ancak başlık ve spotta tehditkar, düşmanlık
üreten ifadelerin yer aldığı örneklere, nefret söylemi analizleri kapsamında daha önceki
dönemlerde de yer verilmişti. Bu durum bir yönüyle editörlerin, muhabirin hazırladığı habere
daha sonra müdahale etmesi ve genel olarak haberin en etkili ve en çok okunan bölümleri
olan başlık ve spotları gazetenin yayın politikasına uygun biçimde değiştirmesiyle
açıklanabilir.
Haber, din ve ibadet özgürlüğü kapsamında kilise açılması ve ayin yapılmasını, bir tehdit
unsuru olarak sunmuş, Hıristiyanlık ve Müslümanlığı biz-onlar anlayışıyla konumlandırmıştır.
Bu nedenle haber Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde değerlendirilmiştir.
22
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
23
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
Başlık: Türkiye’yi acıtmak için bugün ne yaptın?
Gazete: Güneş
Tarih: 27.07.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Mehmet Memiş Hoca
Yazar, askeri, ekonomik ve siyasi açıdan Ermenistan’ın ne kadar zor durumda olduğunu
anlattığı yazısında, Ermenistan-Azerbaycan karşılaştırması yapmış ve Azerbaycan’ın askeri ve
ekonomik gücünün artarak devam edeceği beklentisini aktarmıştır. Ayrıca, Türkiye’nin
Ermenistan ile sınırı kapalı tutması halinde en geç 2 yıl içinde Ermenistan’ın Karabağ dahil
tüm siyasi konularda uzlaşmak zorunda kalacağı öngörüsüne de yer vermiştir.
“Ermeniler’in durumu bu. Hala Azeriler’e kalleşlik yapmaya devam ediyorlar. (…) Bu kalleşler
sonra Türkiye’yi tehdit etmeye kalkıyorlar. ABD’de, Avrupa’da Türkiye aleyhine yapmadıkları
pislik yok. Aynı Rumlar, aynı Yunanlılar gibi…”
Yazar Ermeni, Rum ve Yunan halkını açıkça “kalleş” olmakla itham etmiş, yazının başında
güçlü ve zayıf olarak konumlandırdığı Ermenistan-Azerbaycan karşıtlığını, Ermeniler’e
yüklediği “kalleşlik”le birlikte düşünülmesini sağlamıştır. Böylece okuyucuya, Ermeniler’in
zayıf konumda olmalarına rağmen hem “hadlerini bilmedikleri” hem de “kalleşliklerinin
boyutu” hakkında fikir vermiştir. Yazının devamında ise konuyla ilgisi olmadığı halde Rum ve
Yunanlar da aynı suçlamaya hedef olmuş, onların da “aynı Ermeniler gibi” Türkiye aleyhinde
oldukları öne sürülmüştür. Yazar, son olarak ABD Dışişleri Komisyonu’nda Türkiye’de dini
ayrımcılıkla ilgili olarak yaşanan bir tartışmadan kısa bir bölüm alıntılamış ve yazısını “İşte
Rum ve Ermeniler böyle sevgili okuyucularım. Beyinsiz, vicdansız, yüreksiz ve sadece Türkiye
düşmanlığıyla yatıp kalkıyorlar” şeklindxce sonlandırmıştır.
Yazar, Ermenistan’ın Azerbaycan’da çocuk ve kadınları öldürdüğünü aktarmış ve “kalleşlik”
söylemini buna dayandırmıştır. Başka bir bilgi ya da karşıt düşünceye yer vermemenin
yanında, Ermenistan’ın Türkiye’yi tehdit ettiğine yönelik somut herhangi bir olgudan
bahsetmemiştir. Hatta daha ileri giderek, ezbere kurduğu bu düşmanlık söylemini Rumlar ve
Yunanlar için de kullanmış, tüm bu topluluklara hakaret etmekle kalmayıp Türkiye
düşmanlığından başka bir şey düşünmedikleri iddiasında bulunmuştur.
Düşmanlık/ Savaş Söylemi kapsamında da değerlendirilebilecek bu yazı, tipik bir nefret
söylemi olarak düşünülebilir. Yazı, olgu, analiz ya da tartışmaya dayanmaksızın hakaret ve
“onlar zaten düşman” anlayışıyla üretilmiştir. Düşmanlığın yanı sıra beyinsiz, vicdansız,
yüreksiz gibi açıkça hakaret içeren ifadeler nedeniyle yazı Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
kapsamına alınmıştır.
24
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
25
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma
Başlık: Kürtler’e pozitif ayrımcılık zaten var
Gazete: Güneş
Tarih: 09.08.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Rıza Zelyut
Yazar, Kürtler’e pozitif ayrımcılık tanınması yönündeki tartışmaya cevap niteliğindeki
yazısında ayrıntılı biçimde, Kürtler’in suç kapsamında değerlendirilecek çok çeşitli eylemlerde
bulunduklarını buna rağmen cezasız kaldıklarını öne sürmüştür. Yazıda geçen iddiaları
tartışmanın yeri elbette burası değil ancak yazarın, pozitif ayrımcılıktan “suçun cezasız
kalması” anlamını çıkardığını ve bu anlamda okuyucularını yanlış bilgilendirdiğini de eklemek
gerekir. Yazar, kimi zaman PKK örgütüne atfen Kürtçü, kimi zaman Kürt vatandaş ifadelerini
kullanmış, ancak genel anlamda verdiği örneklerle Kürtler’in söz konusu olduğunu başlıkta da
açıkça belirtmiştir. Yazıda, Kürtler’in karakol basmaktan, polise molotofkokteyli atmaya,
sokakları işgal etmekten, köylüleri sömürmeye, kadın cinayetlerinden çok sayıda çocuk sahibi
olmaya dek çok sayıda ayrıcalığa sahip oldukları ayrıntılı olarak anlatılmış ve bu durum
Türkler’in durumuyla kıyaslanmıştır. Yazıya hakim olan dil ise okuyucudan aynı fikirde
olmasını bekleyen soru cümleleriyle kurulmuştur:
“Kürt vatandaş, istediğinde aile meclisini toplayarak kocasından ayrılan kızını öldürme kararı
alamıyor mu? Kızını, 18 yaşından küçük erkek kardeşine öldürtmüyor mu? Bu özgürlük (!)
hangi Türk ailesinde vardır? Canı isteyen dede, erkekle konuştu diye kızdığı kız torununu diri
diri toprağa gömmüyor mu? Böyle bir özgürlük veya ayrıcalık başka hangi dedeye nasip
olmuştur?” Yazar kadın cinayetlerini ve çok sayıda suçu Kürtler’e mal etmiş, Kürt
çocuklarının sokakları ateşe verdiğini ve bunu Türk çocukların yapamayacağını dolayısıyla bir
ayrıcalık olduğunu savunmuş, Kürtler’in, Türkler’in aksine, vergi vermedikleri halde devletten
aldıkları yardım sayesinde çok fazla çocuk sahibi olabildiklerini öne sürmüştür. Bu anlamda
yazar, pozitif ayrımcılık tartışmasını farklı bir noktaya çekmiş, Kürtler’i halihazırda suç işleyen
ama cezasız kalan, belli durumlarda korunup kollanan buna rağmen istekleri bitmeyen ve bu
doğrultuda sorun yaratan bir topluluk olarak resmedilmiştir: “Onlar, bu pozitif ayrımcılıktan
dolayı o kadar kendilerinden geçmişler ki ne verseniz ‘Yetmez!’ diyorlar”
Yazı, tüm bu unsurlar doğrultusunda Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde
değerlendirilmiştir.
26
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
27
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Simgeleştirme
Başlık: Türkiye’ye tuzak mı kuruluyor?
Gazete: Yeniçağ
Tarih: 03.08.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Aydın Yavuz
Yazar, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) bir grup parlamenterin “Türkiye
ordusunun Güneydoğu’da işgalci durumunda olduğu” yönündeki karar tasarısını eleştirdiği
yazısında, söz konusu grubun başını Rum ve Ermeni parlamenterlerin çektiğini söylüyor ve
tasarıyı parlamenterlerin kimlikleriyle ilişkilendiriyor:
“Aslında ortada şaşılacak bir şey yok. Rum Rumluğunu; Ermeni de Ermeniliğini yapıyor”.
Yazının devamında söz konusu karar tasarısına “bir Türk milletvekili” olarak Mevlüt
Çavuşoğlu’nun destek vermesi eleştiriliyor, buna karşın bir Azerbaycan, bir Almanya
milletvekilinin karara farklı gerekçelerle oy vermemiş olduğu da not düşülüyor.
Yazar, Türkiye’ye ve Türk Ordusu’na ağır hakaretler içerdiğini öne sürdüğü karar tasarısına oy
veren parlamenterler arasında Rum ve Ermeni parlamenterler bulunmasına şaşırmamış ve
“Rum Rumluğunu, Ermeni Ermeniliğini yapıyor” diyerek, Türkiye aleyhtarı olmayı bu doğal
kimliklere sahip olmanın zorunlu bir gereği olarak sunmuştur. Dolayısıyla asıl şaşılacak olan,
yazara göre, bir Türk parlamenterin nasıl olup da Rum ve Ermenilerle aynı tasarıya destek
vermesi olmuştur.
Yazı, Rum ve Ermeniliği doğrudan Türkiye karşıtlığıyla ilişkilendirmesi ve olumsuz çağrışımla
kullanması bakımından Simgeleştirme kategorisinde değerlendirilmiştir.
28
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
29
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Düşmanlık/ Savaş Söylemi
Başlık: Utanmazlık, aymazlık; alçaklık ve küstahlık
Gazete: Anayurt
Tarih: 09.05.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Mustafa Nevruz Sınacı
Yazar, Türkiye’de Kürt sorunu olmadığını iddia ettiği yazısında, aksini iddia edenlerin farklı
amaçları olduğunu ve aralarında bir tek Kürt olmadığını öne sürmüştür:
“Bu organize serseri takımı, dahili bedhah ve sergerdelerin tamamı her ne kadar T.C.
vatandaşı olsalar bile, hakikatte Ermeni, Rum ve İbrani asıllı dönme-devşirme, ajan
provokatör ve kripto olup, AB-ABD’nin beyinleri iğfal edilmiş, ihanet erbabı, göbekten
düşmana bağlı, bindirilmiş kıt’alardır”.
Yazıda Kürt sorunu olduğunu savunan kesim açık biçimde “ihanet eden, düşmana bağlı” taraf
olarak nitelenmiş, bu çerçevede T.C. vatandaşı olsalar dahi Ermeni, Rum ve Yahudi olmaları
bu durumu tamamlayan unsurlar arasında sayılmıştır. Dolayısıyla doğal bir kimlik öğesi,
Türkiye düşmanlığıyla özdeşleştirilmiş ve söz konusu gruplara yönelik olarak Düşmanlık/
Savaş Söylemi üretilmiştir.
30
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
31
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
Başlık: Kürdistan Rüyası Görenlerin 12 Eylül 1980 Öncesinden Alması Gereken Dersler
Gazete: Ortadoğu
Tarih: 24.06.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Ender Gökdemir
Yazar, bölücü olmakla itham ettiği BDP’li milletvekillerine tehditler ve hakaretler savurduğu,
hükümeti ve hukukçuları göreve çağırdığı yazısında milletvekillerine şöyle seslenmiştir:
“Bu ülkeyi böldürtmedik, böldürtmeyeceğiz. Sahi siz gerçekten Kürt müsünüz? Siz sakın kılıç
artığı Ermeni dölleri olmayasınız? Sizleri Kürtlerin temsilciliğine kim tayin etti?”
Yazı boyunca BDP’li milletvekilleri aşağılanmakta (“bunu olmayan kafa ve beyinlerinize
yerleştirseniz iyi olur”), Türk olmayan dolayısıyla karşı cephede tanımlanan “düşmanla”
işbirliği içinde olmakla suçlanmakta (“Türk milleti sizi kardeş bildi, bağrına bastı. Siz Türk
milletini kardeş saymayıp, ya İvan’ı, ya Sam Amca’yı ya Hans’ı ya da Jan’ı kardeş
biliyorsunuz”) ve tehdit edilmektedir:
“Bu milletin ayranı ne zaman kabarır bilemiyorum. 1991’de size tanınan müsamahayı çok
kötü kullanmıştınız, hatırlayın. Kaç gün sürdü Meclisle hapishaneler arasındaki mesafe…”
Belli bir etnik kimlik olarak Kürtler’i değil ama o kimliği temsil eden siyasi grubu hedef alması
bakımından yazı, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmiştir. Buna karşın yazar, bu kadar
ağır hakaretlerde bulunduğu BDP milletvekillerine hitaben “kılıç artığı Ermeni dölü” ifadesini
kullanarak bir doğal kimlik öğesini bölücülük ve Türkiye topraklarının bütünlüğüne tehditle
ilişkilendirmiş, ayrıca savaş veya katliam sonrası sağ kalanlara göndermede bulunan “kılıç
artığı” ifadesiyle Ermeniler’e yönelik aşağılayıcı bir dil kullanmıştır. Dolayısıyla yazarın BDP’li
milletvekillerine yönelttiği tüm hakaretler aynı zamanda Ermeniler’e atfedilmiş, “Siz
gerçekten Kürt müsünüz? Siz sakın kılıç artığı Ermeni dölleri olmayasınız?” sorusu, Kürtler’in
değil ama Ermeniler’in ancak bu kadar “hain” ya da “düşman” olabileceği anlamını
pekiştirmek üzere sorulmuştur.
Bu nedenle yazı Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir.
32
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
33
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Simgeleştirme
Başlık: CHP de artık bölücü mü?
Gazete: Ortadoğu
Tarih: 02.06.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Seyfi Şahin
Yazar, yeni CHP ve partinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştirdiği yazısında, partinin
PKK ile işbirliği içinde olduğuna yönelik göndermelerde bulunmuş, parti içinde yaşanan son
gelişmeleri özetleyerek bu durumun “Türkiye devletinin bütünlüğüne yönelik bir tehdit
oluşturduğu” yorumunda bulunmuştur. Yazıda, bu çerçevede gelişen olaylar arasında
Kılıçdaroğlu’nun “Alevi ve Kürt asıllı olması” da tehdit unsurları arasında sayılmış ve söz
konusu topluluklar bölücü olmakla ilişkilendirilerek kriminalize edilmiştir.
Yazıda, doğal bir kimlik öğesinin suç-tehdit ya da olumsuz herhangi bir çağrışım yapacak
şekilde kullanılması nedeniyle Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi üretilmiştir.
34
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
35
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma
Başlık: AKP Kürdistan’ı kuruyor
Gazete: Sözcü
Tarih: 17.05.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Emin Çölaşan
Yazar, köşesinin “Azeri Bayrağı-Türk Bayrağı” başlıklı ikinci bölümünde Ekim 2009’da
Bursa’da yapılan Türkiye-Ermenistan maçını hatırlatıyor ve maça Azerbaycan bayraklarının
sokulmasına izin verilmemesini eleştiriliyor:
“Dostumuz ve kardeşimiz Azerbaycan, bizim hükümetin bu saygısızlığına büyük tepki
gösteriyor”
Yazar, bu duruma, hükümetin “Ermenistan açılımının” neden olduğunu kinayeli bir dille
anlattıktan sonra Eurovision yarışmasını kazanan Azerbaycanlı şarkıcıların sahneye ellerinde
Türkiye bayraklarıyla çıktığını ve bu durumun utanç verici olduğunu söylüyor:
“Biz onların bayraklarını bundan 1,5 yıl önce Bursa Atatürk stadına ‘Ermenistan açılımı’
safsatası uğruna sokmamıştık. (…) Acaba Ankara’da birileri utandı mı?”
Yazar, hükümetin Ermenistanla ilgili dış politikasını eleştirirken Azerbaycan-Ermenistan
karşıtlığı kurmuş, “dostumuz ve kardeşimiz Azerbaycan” nitelemesinde bulunurken dolaylı
olarak Ermenistan’ın dost ve kardeş olmadığını ima etmiştir.
Yazım ve noktalama işaretleri de yazarın tepkisini yansıtacak şekilde “Ermenistan açılımı!!!
Artık Ermenistan’a da ‘Dostluk elimizi’ uzatacağız, sınır komşumuzla kardeşçe yaşayacağız”
olmuştur. Dolayısıyla Ermenistanla dostluk içinde yaşamak “hayretle karşılanacak, hatta
ciddiye alınmayacak ölçüde gerçekdışı bir durum” olarak sunulmuştur. Bu çerçevede yazar,
Azerbaycan dostluğunu kaçınılmaz olarak Ermenistan düşmanlığıyla ilişkilendirmiş ve
yaşananları milli hassasiyetler bakımından “utanılacak” bir durum olarak yorumlamıştır. Bu
nedenle yazı, Abartma/ Yükleme/ Çarpıtma kategorisinde değerlendirilmiştir.
36
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
37
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Düşmanlık/ Savaş Söylemi
Başlık: Benim neslim…
Gazete: Hürriyet
Tarih: 29.07.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Yılmaz Özdil
Yazar, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın Ağrı Dağı ile sözlerinden cımbızlayarak
aktardığı “Bu sizin neslinize bağlı. Benim neslim, üzerine düşen görevi başarıyla yerine
getirdi” şeklindeki sözleriyle başladığı yazısında, Sarkisyan’ın sözlerine cevaben “Benim
neslim ise bunları yaptı” şeklinde Ermenistan ve Ermenilerle ilgili olarak yaşanan gelişmeleri
kinayeli bir dille aktarmıştır:
“Benim neslim ise ‘Hepimiz Ermeniyiz’ diye sokaklarda yürüdü. (…) Benim neslimin
gazetecileri soykırım anıtına çiçek koydu. (…) Benim neslimin ‘1 Milyon Ermeni’yi öldürdük’
diyen yazarı, ‘onur konuğu olarak Çankaya’ya davet edildi. (…) Benim neslim, video
kliplerinde Atatürk’ün fotoğrafını gösterip ‘katillll’ diye bağıran Ermeni rock grubu Sysyem of
a Down için fun kulübü kurdu.”
Yazar, Sarkisyan’ın sözlerine atıfla sıraladığı bu gelişmeleri, şikayet eder bir üslupla ifade
etmiş, kendi nesline yönelik eleştirisini yazının tamamına hakim olan biz-onlar anlayışıyla
aktardığı bu gelişmelere dayandırmıştır. Bu anlamda kendi nesline yönelik eleştirisini,
gelecek kuşakları tam aksi yönde davranmaları için cesaretlendirmek adına kullanmış ve
onlara “Bundan sonrası sizin neslinize bağlı!” diye seslenmiştir.
Yazı boyunca Ermeniler karşı cephede konumlandırılmış ve yazar verdiği örneklerle
(Eurovision’da Ermenistan’a 12 puan verilmesinden soykırımı tanıyan taraflarla iyi ilişkiler
kurmaya) farklı alan ve seviyelerde yaşanan gelişmelerden memnun olmadığını ima etmiştir.
Bunu bir tür skor mantığıyla aktarmış ve son cümlesiyle özellikle genç kuşaklarda Ermeniler’e
yönelik düşmanlığı teşvik etmiştir. Yazı bu nedenle Düşmanlık/ Savaş Söylemi kapsamında
değerlendirilmiştir.
38
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
39
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Kadınlara ve Eşcinsellere Yönelik Nefret Söylemi İçeren Örnekler:
1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından kabul edilen nefret söylemiyle ilgili
Tavsiye Kararı’nda yer alan nefret söylemi tanımını:
"Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, anti-Semitizm ve hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret
biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi.
Hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret, saldırgan milliyetçilik ve etnik merkeziyetçilik, ayrımcılık ve
azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere karşı düşmanlık yoluyla ifade edilen
hoşgörüsüzlüğü içermektedir."
Yukarıdaki tanıma uygun olarak bu 10 içeriği ayrı olarak değerlendirmemizin nedeni, izlediği
yol, içerdiği söylem ya da genel olarak oluşturduğu anlam bakımından kadın, eşcinsel ve
travestilere yönelik ayrımcı, dışlayıcı veya hakaret içeren söylemler kurması ya da bu
çerçevede üretilen dışlama durumunu meşru kılacak, besleyecek yan anlamlar üretmesidir.
Bu kapsamda incelenen toplam 10 içeriğin 8’inde eşcinsellere yönelik nefret söylemi
üretilmiş, bunların 7’si ise Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir. Söz
konusu örneklerde ağırlıklı olarak doğrudan “cinsel sapkınlık, ibne, nonoş” gibi ifadeler
kullanılmış ya da eşcinselliğin “anormal” olduğunu savunan ya da ima eden anlatımlara yer
verilmiştir. Bunun dışında biri travestileri, diğeri kadınları hedefleyen iki içerik de yine çalışma
dışı bölüme dahil edilmiştir.
40
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Tarih
Gazete
Tür
Yazar
Başlık
Hedef
Grup
Nefret
Kategorisi
12.05.2011 Habertürk Köşe
Yazısı
Serdar
Turgut
Vallahi
Gücendim
Kadın
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
01.06.2011 Güneş
Köşe
Yazısı
Ahmet
Çavuşoğlu
Bu hangi devir
acaba?
Eşcinsel
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
02.06.2011 Güneş
Köşe
Yazısı
Vehbi
Dinçcan
Hakemlere ve
futbolculara iyi
bakın!
Eşcinsel
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
28.06.2011 Yeni Akit
Haber
Kaynak
Yok
Sırrı Süreyya ve
Ertuğrul
Kürkçü
eşcinsellere
destek verdi!
Eşcinsel
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
29.06.2011 Yeni Akit
Haber
Kaynak
Yok
Eşcinsel
destekçilerini
destekleyen
kompleksli
kadın
Eşcinsel
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
25.07.2011 Yeni Akit
Haber
Yeni Akit
İslam’a
hakaretle
ünlüydüler
Eşcinsel
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
25.07.2011 Yeni Akit
Köşe
Yazısı
Atilla
Özdür
Gıda
Bakanlığımız…
Eşcinsel
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
13.08.2011 Haber
Vaktim
Köşe
Yazısı
Hayrettin
Karaman
Bir olay bir yazı
daha
Eşcinsel
Küfür/
Hakaret/
Aşağılama
01.08.2011 Takvim
Haber
Kaynak
Yok
Travesti genç
kızı taciz etti
Travesti
Simgeleştirme
05.08.2011 Şok
Haber
Kaynak
Yok
Lezbiyen dayağı
Eşcinsel
Simgeleştirme
41
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
Başlık: Sırrı Süreyya ve Ertuğrul Kürkçü eşcinsellere destek verdi!
Gazete: Yeni Akit
Tarih: 28.06.2011
Tür: Haber
Yazar: Kaynak Yok
Vatan gazetesinin LGBT Onur Yürüyüşü’ne BDP’li milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve
Ertuğrul Kürkçü’nün destek verdiği şeklindeki haberini bir tür yorum yazısıyla alıntılayan
gazete, LGBT bireyleri doğrudan “cinsel sapkınlıkla” itham etmiştir:
“Bir yandan Kürtler’in ezilmesinden bahsederken, başörtüsünün bile tam olarak serbest
olmadığı bu ülkede, gidip cinsel sapkınlıklara destek vermeye kalkıyorlar. Uyanın alooo!
Herkes tek bir kimlikle dünyaya gelir!”
Sokak dili hatta argo denebilecek bir üslupla yapılan yorumda, LGBT bireylere doğrudan
hakaret edilmekle yetinilmemiş, herkesin tek bir kimlikle dünyaya geldiğine vurgu yapılarak
“onların” anormal olduğu ima edilmiştir. Bu anlamda haber, Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
kategorisinde değerlendirilmiştir.
42
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Simgeleştirme
Başlık: Travesti genç kızı taciz etti
Gazete: Takvim
Tarih: 01.08.2011
Tür: Haber
Yazar: Kaynak Yok
Haberde, travesti bir kişinin cinsel tacizde bulunduğu ancak daha sonra şikayetin geri
çekilmesi üzerine söz konusu kişinin serbest bırakıldığı anlatılıyor.Türkiye basınında özellikle
“3. sayfa” haberlerinde benzeri örneklerine sıklıkla rastladığımız bu haber, LGBT bireylerin
yazılı basında temsilinin tipik bir örneğidir. Tek başına bakıldığında sıradan bir cinsel taciz
haberi olarak okunabilecek haber, tacizde bulunmakla travesti olmak arasında bir bağlantı
olmadığı halde “Travesti genç kızı taciz etti” şeklinde başlığa çekilmiştir. Dolayısıyla haberdeki
yaklaşım, okuyucuda travestilere yönelik olumsuz bir algı oluşturmak yönünde olmuştur.
Türkiye basınında Haberi bu kapsamda değerlendirirken, okurun tek bir haberle tutum
değiştiren bir otomat olduğunu savunmayı elbette amaçlamıyoruz. Bu noktada yalnızca
söylem analizi çalışmalarında, haberin bağlamı, sınırları, oluşturduğu anlam bakımından
kendini tekrar edip etmediği gibi noktaların da göz ardı edilmemesi gerektiğini hatırlatmak
gerekecektir. LGBT bireylerin özellikle 3. sayfada ve ağırlıklı olarak cinayet, gasp, fuhuş, vb
başlıklar altında temsil edildiğini ortaya koyan çok sayıda çalışma yapılmıştır.1 Bu anlamda
söz konusu haber, LGBT bireylere yönelik yaygın anlayışa paralel bir yaklaşıma sahiptir ve
travestileri “suç ve tehlikeyle” ilişkilendirerek Simgeleştirme yoluyla nefret söylemi
üretmiştir.
1
http://www.kaosgl.com/sayfa.php?id=2107
43
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
Başlık: Bir olay yazı daha
Gazete: Haber Vaktim
Tarih: 13.08.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Hayrettin Karaman
Yazar, bir internet sitesinde yayınlanan “Tahammül mü hoş görmek mi” başlıklı yazısına
yönelik eleştirilere cevap niteliğindeki yazısında, sözlerine açıklık getirmek adına kendisini
anladığını düşündüğü okuyucularından birinin yorumuna yer vermiştir. Okur yorumunda,
yazarın “eşcinsel, zani, alkolik, lezbiyen, vs tarzı hayatı yaşam felsefesi yapmış, bunu bir de
savunup normalleştirmeye çalışan insanlara (…) –İslam toplumunda- onların aykırı fiilleri için
özel mekanlar ihdas edilmek gibi tedbirlere başvurulacağı” şeklinde sözleri aktarılmış ve yazı
şöyle devam etmiştir:
“Karşı komşunuz eşcinsel ve iki erkek aynı evde, alt komşunuz lezbiyen ve iki kadın ve hatta
bazen kadınlar aynı evde, üst komşunu da alkolik ve her gün başka bir hatunla, sizin de 16-17
yaşında kız ve oğlunuz var ise giderken onları evde bıraktığınızda gözünüz arkada kalmadan
emin olur musunuz?”
Okur yorumu, eşcinsel komşulara sahip olmanın “tehlikesine” işaret etmekte, bu durumun
genç yaştaki insanların etkileyeceği, “onlara benzeyebilecekleri” ya da çocuklarını “yoldan
çıkaracakları” ihtimali üzerinden eşcinsel komşulara güvenilemeyeceğini ima etmektedir. Bu
anlamda okur, yazarın “eşcinseller için özel mekanlar sağlanması şeklindeki tedbir önerisini”
desteklemiş ve bu öneriye meşruluk kazandırma yönünde bir açıklama getirmiştir.
Yazar ise kendisini daha iyi ifade ettiğini düşündüğü okuruna köşesini ayırarak bu yoruma
ortaklık etmiş, eşcinselleri dışlayan bu söyleme katkıda bulunmuştur.
44
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
45
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
Başlık: İslam’a hakaretle ünlüydüler
Gazete: Yeni Akit
Tarih: 25.07.2011
Tür: Haber
Yazar: Yeni Akit
Haberde, Norveç’te yaşanan ve 93 (76) kişinin ölümüne yol açan saldırının ardından ülkeye
ait bazı ayrıntılara yer verilmiştir. “Putperest Vikingler’in eşcinsel hamisi, intihar takıntılı
torunları terörle tanıştı” üst başlığı ve “İslam’a hakaretle ünlüydüler” başlığıyla verilen
haberde, Norveç’in yaygın olarak bilinenin aksine intihar oranının yüksekliği ve silah ticareti
nedeniyle huzurlu bir barış ülkesi olmadığı öne sürülmüş, atalarının putperest Vikingler
olduğu vurgulanmış, İslam karşıtı karikatürler yayınlanması nedeniyle “İslam’a hakaretle ünlü
oldukları” anlatılmıştır. Habere hakim olan, üst başlığa da yansıdığı şekilde, Norveç’e yönelik
olumsuz tutumdur ve bunun bir diğer ayağını da ülkede eşcinsel evliliğin serbest olması
oluşturmaktadır:
“Norveç halkı sapkın cinsel eğilimlere müsamaha gösteriyor, devlet de eşcinsellerin
rahatlaması için her türlü önlemi alıyor”
Haberde doğrudan “sapkın cinsel eğilimlere” sahip olmakla itham edilen eşcinsellerin
“anormalliğine” vurgu yapılmıştır. Eşcinsel evliliğin serbest olması, devletin aldığı bir önlem
olarak sunulmuş, “eşcinsellerin rahatlamaması” durumunda toplumun huzurunu bozacakları,
tehlikeli olabilecekleri yönünde imada bulunulmuştur.
Haberde, bütünüyle bakıldığında Norveç’e yönelik hakaret içeren ifadeler ve çarpıtmalar yer
almaktadır ancak ulusal kökeni hedeflemesi bakımından haberi bu yönüyle incelemek
çalışma kapsamı dışındadır. Bu nedenle yalnızca eşcinsellere yönelik nefret söylemine
odaklanılmış ve haber Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir.
46
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
47
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Küfür/ Hakaret/ Aşağılama
Başlık: Vallahi gücendim
Gazete: Haber Türk
Tarih: 12.05.2011
Tür: Köşe Yazısı
Yazar: Serdar Turgut
Yazar, internette yasaklanan kelimeleri kendisine iletmek üzere e-posta gönderen müdürünü
ne kadar sevdiğini tekrarlayarak anlattığı yazısında:
“Bu muhterem ve espritüel müdürüm, postasını evde kalmış ve azmış kadınların
mektuplarında kullandığı gülümseme işaretleriyle süslemişti. Bunu görünce duygulandım ve
Türkiye’ye döner dönmez bu müdürüme evde kalmış ve azmış kadınlara ne yapmayı
düşünüyorsam onu aynen uygulamaya karar verdim”
Yazar “koca bulamamak” anlamına gelen ve kadınları aşağılayan “evde kalmış kadın”
ifadesini kullanmış, bu durumun beraberinde “azmış” olmayı da getireceği yorumunu
ekleyerek, kadın bedenini tamamen erkeğin kontrolünde ve ona muhtaç olarak resmetmiştir.
Aksi takdirde kadınların aciz, hatta gülünç duruma düşecekleri iması taşıyan erkek egemen
anlayışla yazar, “…evde kalmış ve azmış kadınlara ne yapmayı düşünüyorsam…” ifadesiyle
taciz imasında bulunmuş ve kadınlara yönelik aşağılayıcı tutumunu sürdürmüştür.
Turgut’un yazısı bu nedenle Küfür/ Hakaret/ Aşağılama kategorisinde değerlendirilmiştir.
48
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
49
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
EK: AVRUPA KOMİSYONU NEFRET SÖYLEMİ EL KİTABI
Giriş
Avrupa’nın kültürel çeşitliliği çok olan toplum yapısı içinde ifade özgürlüğünün vicdan, inanç
ve din özgürlüğü gibi başka haklarla uzlaşma içinde olması gerekiyor. Bu zor bir mesele çünkü
bu hakların tamamı demokrasinin özünü oluşturmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10.Maddesi “herkesin ifade özgürlüğüne hakkı vardır”
der ve bu hakkın “kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz
konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerdiğinin” altını çizer.
Ne var ki Sözleşme bu özgürlüklerin görev ve sorumlulukları da içlerinde barındırdığının altını
çizer ve bu haklara belli durumlarda bazı kısıtlamalar getirilmesinin mümkün olacağını söyler.
Bunlar arasında “başkalarının şöhret ve haklarının korunması” da bulunmaktadır.
Kasım 2008’de «Avrupa Konseyi Nefret Söylemi El Kitabı » yayınladı. Yayının amacı bu
kavramı netleştirmek ve karar vericileri, uzmanları ve genel olarak toplumu Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi içtihatları konusunda bilgilendirmektir. İnsan hakları alanında uzman olan
Anne Weber kitabı hazırlamak için Konsey tarafından görevlendirilmiştir. 2
Sorular Cevaplar
1. Nefret Söylemi Nedir?
Evrensel düzeyde kabul görmüş bir tanım yoktur. Birçok ülke bu kavram kapsamına
girebilecek ifadeleri, aralarında ufak değişiklikler olsa da, yasaklamıştır.
1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nefret söylemiyle ilgili bir Tavsiye Kararı kabul
etti. Bu Karar’da nefret söylemi şöyle tanımlanmıştır: “ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, antiSemitizm ve hoşgörüşüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da
haklı gösteren her tür ifade biçimi. Hoşgörüsüzlüğe dayalı nefret, saldırgan milliyetçilik ve
entik merkeziyetçilik, ayrımcılık ve azınlıklara, göçmenlere ve göçmen kökenli kişilere karşı
düşmanlık yoluyla ifade edilen hoşgörüsüzlüğü içermektedir.”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, içtihatlarında net bir tanımı kabul etmemiş olsa da, bu
kavramı dini hoşgörüsüzlük dahil, hoşgörüsüzlükten kaynaklanan nefreti yayan, teşvik eden,
savunan ya da haklı çıkaran ifade biçimleri için kullanmıştır. Bu el kitabı, her ne kadar
Mahkemenin bu konuyla ilgili bir çalışması olmasa da, homofobik ifadenin de nefret söylemi
olarak kabul edilebilecek söylem biçimleri arasında olduğunun altını çizmektedir.
2
Kitapta yer alan görüşler yazara aittir ve Avrupa Konseyi’nin görüşlerini yansıtmayabilir. Bu kitabın Türkçe’ye çevirisi,
Uluslararası Hrant Dink Vakfı ve İnsan Hakları Ortak Platformu katkılarıyla sürmektedir.
50
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi nefret söylemiyle ilgili olarak, ifade özgürlüğüne
herhangi bir kısıtlama getirmekte midir?
Mahkeme içtihadına bakıldığında, mesela belli kişi ya da grupları aşağılamak gibi, nefret
söylemi içeren somut ifadelerin Sözleşmenin 10. Maddesinin3 korumasının kapsamında
olmadığı ve bu nedenle devletlerce ulusal yasalarla kısıtlanabileceğini görülebilir.
İfadelerin “nefret söylemi” olarak nitelenebilmesi bazen zor olabilir çünkü bu tür bir ifade
kendini her zaman nefret ve duyguların ifadesiyle göstermez. İlk bakışta son derece rasyonel
ya da normal algılanabilecek ifadelerin içinde de gizlenmiş olabilir.
3. Avrupa Konseyi nefret söylemini engellemek ve bu söylemle mücadele etmek için ne
yapmaktadır?
Nefret söylemiyle ilgili 1997 Bakanlar Komitesi Tavsiye Kararı bu tarz ifadeyi kınamakta ve
devletlerin ulusal yasalar çıkarması için ortak kriterler belirlemesini sağlamayı
amaçlamaktadır. Metinde diğer unsurların yanı sıra, bu ifadelerin medya aracılığıyla
yayılmasının daha zararlı olabileceğini vurgulamaktadır. Ayrıca devletlere nefret söyleminin
sahibini, bunu yayınlayan medyadan net olarak ayırt etmesini tavsiye etmektedir. Bu tavsiye
kararını başka açıklama ve tavsiyeler izlemiştir.
2007 tarihli Parlamenterler Meclisi (PM) Tavsiye Kararı, dini ya da başka nedenlerle kişi ya da
gruplara yönelik nefret, ayrımcılık ve şiddete tahrik eden açıklamaların yasalarla suç olarak
tanımlanması gerektiğini söylemektedir. PM, Avrupa Komisyonu Hukuk yoluyla Demokrasi
Komisyonu’ndan (Venedik Komisyonu) Avrupa ülkelerindeki küfr, dini temelli hakaret ya da
dini nefreti tahrik ile ilgili ulusal yasalara ilgili bir rapor hazırlamasını istemiştir.
Venedik Komisyonu raporunda şu sonuca varmıştır: demokrasilerde dini gruplar ve diğer her
türlü grup, çalışmaları, öğretileri ve inançlarıyla ilgili aleni ifadeleri –eleştiriler kasıtlı ve haksız
aşağılama ya da nefret söylemi içermediği, kamu düzenini bozmaya, belli bir dine inanan
kişilere yönelik şiddet ve ayrımcılığa tahrik etmediği sürece- müsamaha göstermelidir.
Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) da ırkçı söylem olarak
nitelendirilebilecek, özellikle de ırk, din, dil, renk, uyruk ya da ulusal veya etnik kökene dayalı
ayrımcılık, nefret ve şiddete kasıtlı ve alenen tahrik ettiğinde yasalarca suç sayılması gerektiği
yönünde tavsiyede bulunmuştur.
3
Madde 10 - İfade özgürlüğü
1. Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi
ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir almak ve vermek özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo,
televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir.
2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirler niteliğinde olarak,
ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin
önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının
sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir.
51
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Bir diğer Avrupa Konseyi belgesi ise Siber Suçlar Sözleşmesi Ek Protokolü’dür. Protokol
bilgisayar sistemleri yoluyla ırkçı ve yabancı düşmanı fiillerin kovuşturulması ile ilgilidir.
4. Mahkeme ifade özgürlüğünün kısıtlanabilirliğini nasıl belirliyor?
Mahkeme ifade özgürlüğünün bir başka hakla çatışıp çatışmadığını belirlemek için iki yol
izliyor: Bunlardan ilki 10.Madde’yi uygulamak –ki en fazla bu yol kullanılıyor; veya
Sözleşmede koruma altına alınan diğer hakların yokedilmesini hedeflediği takdirde ifade
özgürlüğünün Sözleşmenin korumasından faydalanmamasını öngören Madde 17. 4
17.Madde, Sözleşmenin temelini oluşturan demokratik değerler sisteminin korunmasını, yani
totaliter grupların sözleşmenin koruma altına aldığı hakları hak ve özgürlükleri yok edecek
biçimde kullanmamasını garanti altına almayı hedefler. Mahkeme bu maddeyi ırkçı nefret
mesajı ileten, nasyonal sosyalizmi savunan ya da Soykırımı (Holocaust) reddeden açıklamalar
için uygulamaktadır. Mahkeme, örneğin, holocaustu reddeden açıklamaların
yaygınlaştırılmasını önlemek için ifade özgürlüğünün kısıtlanabileceğini söylemektedir. Bunun
gerekçesi olarak, inkarın aynı zamanda insanlığa karşı işlenen suçların da reddi ve Yahudi
halka yönelik nefreti tahrik anlamına geleceğidir.
Eğer bir ifade, ilk bakışta 17.Madde uyarınca Sözleşmenin korumasından çıkarılacak nitelikte
değilse, Mahkeme, devletin ifade özgürlüğünü kısıtlama kararıyla ilgili aşağıdaki gereklere
uygun olup olmadığını control eder:
- ifade özgürlüğünün kısıtlanması ulusal yasalarda mevcut mu
- bu kısıtlamanın sebepleri 10.Maddede belirtilen meşru amaçlar arasında mı (bkz. Dipnot 3)
- Demokratik bir toplumda 10.Maddede belirtilen meşru amaçların bir ya da daha fazlasına
ulaşmak için bu kısıtlama gerekli midir ?
Mahkeme, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının sadece “acil bir sosyal gereksinime” (kamusal
yarar) cevaben ve alınan tedbirlerin orantılı olması halinde kabul edilebilir olduğuna
hükmetmiştir. Ancak, ulusal yetkililerin belli bir “takdir yetkisi” olduğunu ve bunun her bir
vaka için değişebileceğini, ancak her durumda Mahkemenin denetimine tabi olduğunu da
ifade etmektedir. Bununla beraber, Mahkeme 10.Maddenin yalnızca tehlikesiz (saldırgan
olmayan) ya da etkisiz “bilgi” ya da “fikirler”e değil, devleti ya da toplumun belli bir kesimini
incitici, şok ve rahatsız edici ifadelere de uygulanabilir olduğunu belirtmiştir.
İfade özgürlüğünü kısıtlayan her karar Mahkeme tarafından küresel bağlamda
incelenmektedir. Neye izin verilip neye verilemeyeceğine dair sınırın tespit edilebilmesi için
4
Madde 17 - Hakların kötüye kullanımının yasaklanması
Bu Sözleşme hükümlerinden hiçbiri, bir devlete, topluluğa veya kişiye, Sözleşme’de tanınan hak ve özgürlüklerin yok
edilmesine veya burada öngörüldüğünden daha geniş ölçüde sınırlamalara uğratılmasına yönelik bir etkinliğe girişme ya da
eylemde bulunma hakkını sağlar biçimde yorumlanamaz
52
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
net bir ayırd edici unsure olmadığı için her davada bir dizi unsurun birlikte dikkate alınması
gerekir.
5. Mahkemenin her davada dikkate aldığı unsurlar nelerdir?
Nefret Söylemi El kitabına göre Mahkeme aşağıdaki unsurları dikkate alır:
- İfade özgürlüğü kısıtlanan kişinin amacı
- İfadenin içeriği
- İfadenin bağlamı, yani açıklamayı yapan kişinin gazeteci mi siyasetçi mi olduğu
- Görüş ya da ifadelerin hedefi olan kişilerin profili
- İfadenin ne kadar aleni (erişilebilir) olduğu ve potansiyel etkisi –yani ifade yaygın bir
gazetede mi yayınlanmış yoksa mesela bir şiirin içinde mi
- Kısıtlamanın doğası ve ağırlığı
6. Bir ifadenin nefret söylemine varıp varmadığı ve yasaklanabilir olduğuna hangi temel
kriter kullanılarak karar veriliyor?
Mahkemenin, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasının kabul edilir olup olmadığını belirlerken
kullandığı temel kriter açıklamayı yapan kişinin asıl amacının ne olduğudur. Bunu tespit
etmek zor olabilir, bu nedenle Mahkeme açıklamanın bağlamına büyük önem atfetmektedir.
Mahkemenin baktığı asıl mesele, açıklamayı yapan kişinin nefret söylemi kullanarak olarak
ırkçı ve hoşgörüsüz fikirleri kasıtlı olarak yaymaya mı çalıştığı, yoksa kamu yararına bir konu
hakkında halkı bilgilendirmeye mi çalıştığıdır. Bu sorunun cevabı hangi ifadelerin (şok edici ve
incitici olsa da) 10.Maddenin korumasında olduğuna, hangilerinin demokratik bir toplumda
müsamaha gösterilmeyecek nitelikte olduğu ve bu nedenle Sözleşmenin 17.Maddesi
uyarınca koruma altında olmadığına cevap vermeye yardımcı olacaktır.
7. Nefret söylemi yayan kişinin profili Mahkemenin kriterlerinde etkili midir?
Genel olarak ele alındığında, Mahkeme hedef bir politikacıysa kabul edilebilir eleştiri sınırının
bir özel kişiden daha geniş olması gerektiğini söyler. Herhangi bir kişinin aksine, politikacı
kaçınılmaz olarak her kelimesinin ve hareketinin halk ve basın tarafından yakından izleneceği
bir konumda olduğunu bilir ve bu nedenle daha fazla hoşgörülü olmaz zorundadır.
Nefret söylemini yayma ile ilgili Mahkeme politikacılarla ilgili daha katıdır ve hoşgörüsüzlüğü
alevlendirecek bir dil kullanmamaları konusunda sorumlulukları olduğunu söyler. Medyayla
ilgili olarak ise, el kitabı iki durumu birbirinden ayırır: açıklamanın sahibi/yazarı gazetecinin
kendisi ise bu kabul edilebilir değildir; başkalarının yaptığı açıklamaları sadece bildiriyorsa ve
kendileri benimsemiyorsa durum farklıdır.
53
Medyada Nefret Söylemi: Mayıs-Ağustos 2011
Mahkeme, medyanın demokratik toplumlardaki önemli rolünü göz önünde bulundurarak,
basın özgürlüğünün kısıtlanması konusunda daha katı bir tutum alır. “Başkalarının şöhretinin
korunması” gibi belirlenmiş sınırları aşmadığı sürece, kamu yararına olan diğer tüm
konularda olduğu gibi siyasi meselelerde de bilgi vermek medyanın görevidir. Bu tür bilgi ve
fikirleri bildirmek medyanın görevi olduğu kadar, halkın da bu bilgileri öğrenme hakkı vardır.
8. Mahkeme farklı dinlere yönelik saldırılarla ilgili kısıtlamalarla ilgili nasıl tutum
almaktadır?
Mahkemenin bu konudaki yerleşik tutumu şöyledir: Azınlık veya çoğunluk grubuna mensup
olmalarına ve yaptıklarına bakılmaksızın dinini alenen gösterme özgürlüğünü seçen herkes
eleştirilebilir. Dini görüşlerinin başkalarınca reddedilmesine ve hatta inançlarına düşmanca
tutum alan doktrinleri yaymalarına tahammül göstermeli ve kabul etmelidirler
Ancak, saldırıların incitici ya da inananlarca kutsal sayılan konularla ilgili olduğu hallerde
Mahkeme içtihatlarında, 10.Maddede belirtilen gereklerin yerine getirilmesi halinde
(yasalarda yer alması, meşru bir amacı olması, demokratik toplumda gerekli olması)
devletlerin ifade özgürlüğüne belli kısıtlar getirmesinin mümkün olduğunu söylemektedir. Bu
anlamda, başkalarının dini duygularını Sözleşmenin 10.Maddesinde geçen “başkalarının
hakları” kapsamında görmektedir. Mahkeme bu tür saldırılar olduğunda devletlere geniş bir
takdir yetkisi tanımaktadır. Ancak bu yetki de Mahkemenin denetimine tabidir.
Bu konudaki kararların çoğunda Mahkeme, ilgili devletin ifade özgürlüğünü kısıtlama
kararının başkalarının haklarını korumak için gerekli olduğundan hareketle, 10.Maddenin
ihlal edilmediğine hükmetmiştir. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine hükmettiği davalarda ise,
“şok edici” ya da “saldırgan” olarak algılanabilecek bazı ifadelerin aşağıdakileri içerdiği için
kısıtlanmamaları gerektiği kararını vermiştir:
- Haksız/gereksiz saldırganlık içermedikleri
- Saldırgan tonun belli bir grup inananı doğrudan hedef almadığı
- İfadelerin ne inananlar için, ne de dini sembollere yönelik saldırganlık içermediği
- İfadelerin, inananların dinlerini açıklamaları ya da ibadet etmelerine yönelik saldırı
içermemesi ve inançlarını aşağılamaması
- Özellikle de, saygısızlık, nefret ve şiddete tahrik etmemesi
Güncelleme: Kasım 2008
54
Download