BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ) BİLGİ FELSEFESİNİN TEMEL PROBLEMLERİ A-Kesin doğru bilginin imkanı problemi (Kesin doğru bilgi mümkün müdür?) a) Kesin doğru bilgi mümkün değildir (sofistler ve septikler) 1-Sofistler: *M.Ö 5. yy da Antik Yunanda yaşamışlardır. *Kelime anlamı gezgin öğretmen demektir. *En önemli temsilcileri Protagoras ve Georgiyas’tır. *Bilginin kişiden kişiye ve zamandan zamana değiştiğini savunmuşlardır. Bu nedenle kesin doğru bilgi yoktur. Bilgi görecelidir. *Duyu organları insanı yanıltabileceği için ve insan bilgiye duyu organları aracılığıyla ulaştığından bilgi özneldir ve kişiden kişiye değişir. Protagoras: “İnsan her şeyin ölçüsüdür.” diyerek bunu anlatmak istemiştir. *Doğru bilgi mümkün değil dedikleri için şüpheci, ideal devlet düzenini reddettikleri için ilk anarşistlerdir. * Her şeyi sorgulamaları olumlu bir rol oynamıştır. 2- Septikler(Şüpheciler) *Felsefe tarihinde doğru bilginin, varlığın, ahlakın ve ideal devletin mümkün olmadığını savunan görüştür. *Bilgi, doğruyu ve gerçekliği bize veremez. Çünkü her bilginin hem doğruluğu, hem de yanlışlığı sağlam kanıtlarla ortaya konabilir. *Bu nedenle nesnelerin özüne ilişkin doğru yada yanlış şeklinde yargıda bulunmamak gerekir. Bu insanı gereksiz korku ve kaygılardan uzaklaştırır. *Şüphecilik, bir bilginin doğru ya da yanlışlığına ait yargıyı kabul etmediği gibi inkâr da etmez. Sadece bu bilgilerden şüphe eder. *Şüphelerine kaynak olarak şunları göstermişlerdir: Günlük deneyim ve duyumun değişkenliği, bilimsel önermelerin güvenilmezliği,her şeyin değişiyor olması *Temsilcileri: Pyrrhon(M.Ö 365-275) ve Timon(M.Ö.320-230) b)Doğru Bilgi Mümkündür (Dogmatikler) Doğru bilginin varlığından şüphe duymadıkları için bu adı almışlardır. Doğa filozofları ilk nedene kesinlikle inandıkları için dogmatiklere dahil edilebilirler. Doğru bilgiye ulaştıkları kaynağa göre doğmatikler şunlardır *Akılcılık (Rasyonalizm) *Deneycilik (Empirizm) *Kritisizm (Eleştiricilik) *Fenomenoloji (Görüngübilim) *Faydacılık (Pragmatizm) *Analitik felsefe B-Bilginin Kaynağı Nedir? 1-Rasyonalizm (Akılcılık) *Bilginin kaynağı akıldır. *Doğa ile akıl arasında bir uygunluk vardır *Gerçek bilgi değişmez olanın bilgisidir. *Temel bazı doğrular ve ilkeler doğuştandır *Bilginin mükemmel örneği matematiktir. * Tümdengelim yöntemini uygularlar *Duyusal ve deneyimsel bilgiler konusunda şüphecidirler. *Başlıca akılcı filozoflar şunlardır: a-Sokrates(M.Ö.469-399) • Sokrates’e göre herkesin doğru olarak kabul edeceği bilgiler vardır. • Bilgiler doğuştan gelir(doğuştancılık, inneizm) ve karşılıklı konuşma(diyalog) yöntemiyle ortaya çıkar. Buna sokratik yöntem yada düşünce doğurtma da denir. • Atina sokaklarında insanlara sorular sorarak bilgilerini açığa çıkarmaya çalışmıştır. • Atinanın tanrılarına karşı gelmek ve gençleri kötü yola sürüklemek suçlamalarıyla yargılanmış ve idam edilmiştir. Savunması, öğrencisi Platon tarafından kitap haline getirilmiştir. b-Platon(M.Ö.427-347) • Sokrates’in öğrencisidir. Sokrates’in ölümünden sonra ilk üniversite de sayılabilecek Akademia’yı kurdu • Platon bilgi ile ilgili görüşünü idealar kuramıyla açıklamıştır • İdealar kuramı: Platona göre iki ayrı evren (dünya) vardır. İdealar evreni ve duyular evreni. • Duyular evreni: İçinde yaşadığımız dünyadır. Buradaki tüm varlıklar idealar evrenindeki gerçeklerinin birer kopyasıdır. Duyularımızla bize gelen bilgiler ideaların sadece birer kopyalarıdır (doxa). Bu nedenle duyularımızla gerçeğin bilgisini edinemeyiz. • İdealar evreni: ezeli ve ebedi olan ve akılla kavranan gerçeklik evrenidir. Gerçeklik burada idea, form şeklinde bulunur. İdealar asıl gerçek varlıklardır. İnsan ruhu insan doğmadan önce idealar dünyasından geldiği için ideaların bilgisi unutulmuştur. Bunların ancak zamanla hatırlanabilir. • İdeaların bilgisine ancak akılla ulaşabiliriz ve bunu en iyi filozof yapar. • Önemli Eserleri: Devlet, Şölen, Sokratesin Savunması c-Aristoteles(M.Ö.384-322) • Platonun öğrencisidir. Sistematik felsefenin kurucusu kabul edilmektedir. • Kendi okulu Lyceum’u kurmuştur. • Büyük İskender’e de hocalık yapmıştır. • Platonun iki evren ayırımını reddetmiştir. • Ona göre bilgi doğuştan gelmez, bilgiyi üreten akıldır. İnsana doğuştan sadece işleme ve kavrama yeteneği gelir. • İnsan duyu organlarıyla elde ettiği verileri bu yetenekleriyle işleyerek bilgiye ulaşır. • Ona göre gerçek bilgi tümelin bilgisidir ve evrenseldir. Yani bilimsel bilgidir. • Önemli eserleri: Poetika, Metafizik, Politika, Fizik d-Farabi(870-950) • İslam felsefesinin kurucusudur. Akıl ile imanı, felsefeyle dini uzlaştırmaya çalışmıştır. • Bilginin kaynağı olarak duyu, akıl ve nazarı kabul eder. • Akıl, tanrının yarattığı ilk varlıktır. İnsan aklında doğuştan bazı bilgiler vardır. • Bilgi insanı tanrıya ulaştıran en yüce erdemdir. • Platon ve Aristoteles’ten etkilenmiştir. e-Rene Descartes(1536-1650) “Düşünüyorum, öyleyse varım” (Cogito ergo sum) *Modern felsefenin ve analitik geometrinin kurucusudur. En mükemmel yöntem matematiksel yöntemdir. *Şüpheyi yöntem olarak kullanır. *Amacı, açık seçik, kesin bilgiye ulaşmaktır. *Bunu akılla yapar. *İnsan zihninin iki temel gücü vardır. Bunlar sezgi ve tümdengelimdir. *İnsan aklında doğuştan bazı fikirler vardır. Bunlar tanrı fikri ve matematiğin objeleridir. *Düalisttir(İkici): Beden ve ruh iki ayrı şeydir. *Önemli eserleri: Yöntem Üzerine Konuşmalar, Felsefenin İlkeleri f-Hegel (1770-1831) *Rasyonalizmin zirve noktası olarak kabul edilir. *Deney ve gözleme hiç başvurmadan, salt akıl (geist) yoluyla her türlü bilgiye ulaşılabilir *Her şeyin özünde evrensel varlık olan saf akıl vardır. *Doğru bilgiye mantık yoluyla ulaşılabileceğini savunur. *Felsefesinin temeline diyalektik (tez, anti-tez, sentez) yöntemi koyar. *Başlıca eserleri: Tinin Görüngübilimi, Mantık Bilimi, Hukuk Felsefesi, Tarih Felsefesi. 2-Empirizm (Deneycilik) • Akılcılığa tepki olarak doğmuştur. • Doğuştan gelen bilginin varlığını reddeder. • Bilginin kaynağı, duyumlar ve deneyimlerdir. • En önemli temsilcileri: John Locke Davit Hume a- John Locke (1632-1704) Doğuştan bilgi yoktur ve insan zekası doğduktan sonra dolmaya başlayan bomboş bir levha (tabula rasa) dır.” • Zihnimizde doğuştan gelen hiçbir bilgi yoktur. İnsan zihni doğuşta boş bir levha (tabula rasa) dır. • Bilgilerimizin kaynağını deneyimler oluşturur. Bilgi iki tür deneye dayanır. • Dış deney: Dış dünyadan duyular aracılığıyla algılanan şeyleri dener. Örn: sıcaklık soğukluk • İç deney: Duyumlama yoluyla elde edilen izlenimlerin işlenmesi ve bilginin ortaya çıkarılmasıdır. • b- David Hume (1711 - 1776) *Zihnimizde bulunanları, izlenimler ve fikirler olarak ikiye ayırır. *İzlenimler: duyumlar ve duygulanımlardır. Algıladıklarımız ve hissettiklerimiz izlenimlerden oluşur. *Fikirler(ideler): Bu canlı duyum ve izlenimlerin canlılığını kaybetmiş kopyalarıdır. Hatırlama ve hayal gücü tasavvurlarıdır. *Nedenselliği(determinizm) reddetmiştir. 3-Eleştiri Felsefesi(Kritisizm) • Kurucusu İmmanuel Kant (1724-1804)’tır. • • • • • • • • Akılcılık ve deneycilik akımlarını uzlaştırma çabasının ürünü olarak ortaya çıkmıştır. Ona göre doğuştan gelen hiçbir bilgi yoktur. Bütün bilgilerimiz deneyle başlar. Deneyimlerimiz ancak aklın 12 kategorisinden geçtikten sonra bilgi haline gelebilir. *Aklın 12 Kategorisi: birlik, gerçeklik, töz, olanak, çokluk, olumsuzlama, nedensellik, varoluş, bütünlük, sınırlama, etkileşim, zorunluluk. *İnsan zihninde 3 ayrı parça bulunduğunu söyler: duyarlık, imgelem ve anlayış *Zihinde nesneleri bilmek için bir takım apriori(önsel) bilgilerimiz vardır. Örn: zaman ve mekan *Bilginin göreli(relativ) olduğunu söylemiştir. 4-Sensualizm (Duyumculuk): Bilginin kaynağının duyumlar olduğunu kabul eden görüştür. Önemli temsilcileri; G. Berkeley 1685-1753) ve E. Condillac(1715-1780)’tır. 5-Entüisyonizm (Sezgicilik): Bilginin kaynağının akıl ve deney olduğunu reddederler. Onlara göre gerçek bilgiye ancak sezgi ile ulaşılır. Önemli temsilcileri, Gazali ve Henri Bergson’dur. *Gazali (1558-1111): Sezgiyi insanı kesin bilgiye götüren bir araç olarak görmüştür. <Sezgiyi; kalp gözü (gönül gözü) olarak adlandırmıştır. Akıl dış dünyayı bilebilir ancak tanrı gibi metafizik kavramlar sadece sezgiyle bilinebilir. Henri *Bergson (1859-1941): Sezgi, zeka ve içgüdü ayımı yapmıştır. Zeka ile ancak dış dünya ve bilime konu olan alanları bilebiliriz. Ancak süre, akış ve hayatı sadece sezgi ile bilebiliriz. Sezgi , bütünü parçalara ayırmadan ve bozmadan bir anda kavrar. 6- Olguculuk (Pozitivizm): Bilginin kaynağı, deney ve gözlem sonucunda elde edilen olgulara dayanır. Kurucusu Auguste Comte(1798-1857) tur. Comte, bilginin gelişim sürecini “üç hal yasası” ile açıklar. Bu yasaya göre insan aklı her şeyin tanrısal güçlerle açıklandığı teolojik aşama(din), her şeyin doğaüstü güçlerle açıklandığı metafizik aşama(felsefe) ve her şeyin bilimsel pozitif olgularla açıklandığı pozitif aşama(bilim) denen 3 tarifsel aşama geçirmiştir. 7-Analitik (Çözümleyici) Felsefe: Neo-pozitivizm ve mantıkçı pozitivizm de denmektedir. Doğruluğu dil çözümlemesi ile test edilebilen bilginin doğru olduğunu savunurlar. Kurucusu Ludwig Wittgenstein’dir. *Ludwig Wittgeinstein (1889-1951): Dil ile gerçek aynı yapıya sahip olduğu için, dil analizi aynı zamanda gerçekliğin de analizidir. Metafizik konularla ilgilenilmemesi gerektiğini söylemiştir ve sembolik mantığa önem vermiştir. 8-Pragmatizm (Faydacılık): Bir düşünce yaşamımız için elverişli olduğu sürece doğrudur. “Faydalı olan doğrudur, doğru olan faydalıdır.” Amerika’da doğmuş ve etkili olmuştur. Başlıca temsilcileri; William James ve John Dewey’dir. *W. James (1842-1910): Pragmatizmin kurucusudur. Ona göre ezeli ve ebedi yani evrensel doğrular yoktur. İşe yarayan ve fatdalı olan bilgiler doğrudur. *John Dewey (1859-1952): Onun düşüncesi aletçi görüş (enstrumantalizm) adını almıştır. Doğru, karşılaştığımız sorunları çözmede bir araçtır. Doğru olan, pratikte işe yarayan ve mutluluk veren düşüncelerdir. Bilimsel yasalar ve kuramlar uygulamada işe yarıyorsa iyi ve doğrudur, aksi halde yanlıştır. 9-Fenomenoloji )Görüngü bilim): Nesnelerin özünün bilinebileceğini savunan görüştür. Kurucusu Edmund Husserl (1859-1938)’dir. Bu görüşe göre öz, fenomenin içinde vardır ve bilinç onu yakalayabilir. Bunun için parantez içine alma yöntemi uygulanmalıdır. Yani insan; günlük yaşamdan edindiği bilgileri, önyargıları, din, bilim vb yolla elde ettiği tüm görüşleri bir tarafa bırakarak, duyularla algılanan nesnelerin ötesinde bulunan ideal özlükler alanına ulaşabilir. VARLIK FELSEFESİ (ONTOLOJİ) • Ontoloji varlığı konu alan felsefe disiplinidir. Varlığın ne olduğunu, anlamını, doğasını, yapısını, ilkelerini ve türlerini inceler. Onto: varlık ve loji: bilim kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiştir. • Varlık, evrende varolan her şeyin ortak adıdır. • Felsefesi açısından var olanlar iki biçimde ele alınır. • 1-Reel (Gerçek) Varlıklar: İnsan bilincine bağlı olmadan var olan varlıklardır.Gerçekte,nesnel olarak var olanlar: Gerçek varlık,gerçekliğini nesnelerden,olaylardan,kişilerden alan;belli bir zaman ve mekanda var olan varlıklardır. Örneğin:masa,sıra,kitap v.b. • 2-İdeal (Düşünsel) Varlıklar: İnsan bilincine bağlı olarak var olan varlıklardır. İnsanların zihinde oluşturdukları kavramlardır. Duyu organları ile kavranamazlar. Örnek: pi sayısı, geometrik şekiller, sayılar… • BİLİM VE FELSEFE AÇISINDAN VARLIK Bilim Açısından Varlık • Bilime göre varlık tartışmasız olarak vardır. • Varlığı parçalarına ayırarak inceler. Örneğin, biyoloji, canlıları, fizik maddeyi inceler. • Varlığı incelerken; deney ve gözlem gibi metotlar kullanır. Felsefe Açısından varlık • Felsefe varlığın var olup olmadığını da tartışır. • Varlığı parçalara ayırmadan, bir bütün olarak ele alır. Varlıkla ilgili genel bilgilere ulaşır. • Varlığı akıl yoluyla inceler. METAFİZİK • Varlığın ilk nedenlerini ve ilkelerini inceleyen felsefe dalıdır. Bugünkü anlamıyla metafizik, ispatlanması ve çürütülmesi mümkün olmayan, daha çok doğa üstü varlıklar alanına ilişkin sorularla ilgilenir. • Kelime anlamı, fizikten sonra gelen (fizik ötesi) dir. İlk kez Aristoteles’in kitabında bir bölüm adı olarak kullanılmıştır. • Başlıca soruları: varlığın ana maddesi nedir, tanrı, ruh ve ölümden sonra hayat var mıdır vb. VARLIK FELSEFESİNİN TEMEL PROBLEMLERİ 1-Varlığın Var Olup Olmadığı Problemi ( Varlık Var Mıdır? A-Nihilizm (Hiççilik): Maddi ve gerçek varlığın var olmadığını savunan felsefi görüştür. a) Antik Nihilizm: Temsilcileri Sofistlerden olan, Gorgias, Protogoras ve Hippias’tır. Varlığı bir duyum ve algı problemi olarak ele alırlar. İlk temsilcisi Gorgias: “Hiçbir şey yoktur. Olsa bile bilinemezdi. Bilinse bile iletilemezdi.” diyerek varlığı reddetmiştir. Bunun nedeni varlığın var olup olmadığını bilmenin imkazsız oluşudur. Duyum ve algılardan dolayı varlık görecelidir, kişiden kişiye değişir. b)Taoculuk: İlk çağda Çin’de Lao-Tse ‘nin kurduğu Taoizm; gerçeğin tüm çeşitliliğine karşın “bir”(tao) olduğunu ve bunun adının, biçiminin, maddesinin, görüntüsünün olmadığını savunur. Ona göre “Tao” evrendeki tüm karşıtlıkları kendisinde birleştiren tanımlanamaz bir şeydir.İyidir,aynı zamanda kötüdür; güzeldir, aynı zamanda çirkindir;vardır,aynı zamanda yoktur vb. O’na göre aldatıcı olan dünya, varlıktan yoksundur. B- Realizm (Gerçekçilik): Varlığın var olduğunu savunur. a) Ontolojik Realizm:Tümellerin ve kavramların insan zihninden bağımsız olarak var olduğunu savunan görüştür. ı. Kavram realizmi: Asıl varlık tümellerdir. ıı-Nominalizm (Adcılık): Varlık, tekildir. ııı-Konseptüalizm: Tümel, tekil sentezi. b) Epistemolojik Realizm: ünlü matematikçi ve filozof Bertrand Russel’ın temsil ettiği epistemolojik realizm,gerçek varlıkların duyu verilerinden ibaret olduğunu ileri sürer. Kısaca bu yaklaşıma gör gerçek varlık, dış dünyada insan bilincine bağlı olmadan varolan nesnelere ait duyu verileridir. 2.VARLIĞIN NE OLDUĞU PROBLEMİ (VARLIK NEDİR?) A-Varlık Oluştur (Oluşçuluk): *Herakleitos(M.Ö 540-480) ve A.Whitehead(1861-1947) tarafından temsil edilen bu görüşe göre varlık sürekli bir oluş yokoluş ve yeniden varoluş süreci içinde olduğundan özünü saptamak olanaksızdır. *“Her şey akar!..Bir derede bir insan iki kez yıkanamaz;hem dere hem de insan değişim içerisindedir.” (Heraklitos) Bu nedenle evrende değişmeden kalan hiçbir şey yoktur. Sadece ilk arche olan ateş değişmeden kalır. B-Varlık İdeadır, düşüncedir (İdealizm): *Varlığın özünün madde gibi sınırlı bir cevherden meydana gelemeyeceğini, ancak ideal bir varlıktan meydana gelebileceğini savunan görüştür. Başlıca temsilcileri; Sokrates, Platon, Aristoteles, Farabi, Hegel, Berkeley ve Kant’tır. Platon: İdealizmin kurucusu kabul edilir.Platon’a göre gerçek varlıklar idealardır. Aristoteles: Aristoteles, idea olarak belirttiği formu bu dünyadaki varlığın içinde görmüştür. İdealar tek tek nesnelerin özüdür. Madde, bu form sayesinde biçim kazanır ve gerçek olur. Örneğin bir heykelin ideası, sanatçının ona verdiği form, yani biçimdir. Aristoteles bir nesnenin varlığa gelebilmesi için 4 nedene ihtiyaç duyar: a)Maddi neden:Bir şeyin ham maddesi. Heykel için bakır. b) Formel (biçimsel) neden: Maddenin içinde değişime uğradığı şekil vaya formdur. Heykelin formu (ideası) sanatçının zihnindeki fikir, ona verdiği biçim. c) Hareket ettirici neden: Heykeltraş ve aletleri. d) Ereksel neden: Bir şeyin asıl varoluş nedeni. Heykelin yapılış amacı. Farabi: Varlığı zorunlu varlık ve mümkün varlık olarak ikiye ayırmıştır. Zorunlu varlık; varlığını hiçbir şeye borçlu olmayan, maddi tarafı olmayan varlıktır. Yani Tanrı’dır. Mümkün varlık; var olmak için, zorunlu varlık olan Tanrı’ya ihtiyaç duyan bütün evren ve evrendeki varlıklardır. Hegel: Yöntem olarak diyalektiği (tez-antıtez, sentez) kullandığı için diyalektik idealizmin kurucusudur. Asıl ve gerçek varlık, insan zihninden bağımsız olarak var olan mutlak akıl (Geist)dır. Bu Mutlak akıl, evrensel ve manevi bir varlıktır. Tez aşamasında geist, bilgiden yoksundur, kördür. (Tez), sonra doğada kendini gerçekleştirir (antıtez), son olarak da insan ruhunda asıl kimliğine kavuşur ve felsefe, din ve sanat olarak ölümsüzleşir.(sentez) George Berkeley: Öznel idealizmin temsilcisidir. Ona göre her hangi bir şeyin var olabilmesi için zihinde tasarlanması ve algılanmış olması gerekir. Öyleyse gerçeklik algılarımızla sınırlıdır ve özneldir. “Var olmak algılanmış olmak tır”. (Berkeley) C-Varlık Maddedir (Materyalizm, Maddecilik): Materyalizm, evrendeki tek cevherin madde olduğunu, maddenin düşünceden bağımsız olarak varolduğunu ve bütün varlıkların maddeden türediğini ileri sürer. Bilinç, ruh gibi tinsel varlık da dahil, bütün varlığı madde olarak anlar ve maddenin dışında başka bir varlık olduğunu kabul etmez. Düşünme, hayal gibi olayları da maddenin kuvvet ve hareketleriyle açıklar. İkiye ayrılır. a) Mekanik materyalizm: Harekete dayalı maddecilik anlayışıdır. Demokritos, Hobbes ve La Mettrie gibi filozofların yer aldığı bu düşünce tarzı evreni bir makineye benzetir. Evren, makinenin parçalarının birbiri üzerine etkileriyle açıklanabilir. Demokritos M.Ö. 460-370): İlk Çağ felsefesinde, atomcu okulun kurucusu olarak kabul edilir. Varlığı atomların oluşturduğunu savunur. Atom; bölünemez anlamına gelmektedir. Atomlar, ezeli ve ebedidir, sonsuz sayıda ve küçüklüktedir. Birbirinden farklı şekilleri vardır. Boşlukta hareket ederek, birleşerek, ayrılarak ve çarpışarak farklı maddeleri oluştururlar. Ruh, ateş vb de atomlardan oluşur. Hareket mekaniktir ve rastlantısal değildir. Thomas Hobbes (1585-1679): Ona göre her varlık (ruhsal olanlar da dahil)cisimdir. Tüm cisimlerin paylaştığı tek özellik harekettir. Evrende herşey hareket yasalarına göre mekanik olarak ortaya çıkar. Cisimler; doğal (doğadaki nesneler), yapay (insan eseri olan şeyler) ve toplumsal (devlet, hukuk ve ahlak) olmak üzere 3 çeşittir. La Mettrie (1709-1751): Evrendeki herşey maddeden oluşmuştur. Maddeden bağımsız bir ruh düşünülemez. Temel eseri; “Makine İnsan”dır. İnsan da diğer canlılar gibi makinedir. İnsan ile hayvan özde aynıdır. Sadece insan daha karmaşıktır. İnsan evrimleşme sonucu mükemmelleşmiştir. Doğanın yasaları tüm varlıklar için aynıdır. b) Diyalektik materyalizm: Karl Marx (1818-1883): O da maddi olanın dışında ayrı bir gerçeklik tanımaz. Ancak onun maddeciliği mekanik değil, dinamik bir öz taşır. Hegel’in diyalektiğinden etkilenir ama temele düşünceyi değil maddeyi koyar. İnsan düşüncesinin tüm ürünleri maddenin ürünleridir. Her şey(tez), çelişiği (antitez) ile bir arada vardır. Bu ikisinin çatışmasından yeni bir şey (sentez) ortaya çıkar. Maddedeki niceliksel değişme, bir süre sonra niteliksel değişmeye dönüşür. Diyalektik süreci Hegel gibi sadece düşünceyle sınırlamaz, maddeye, tarihe ve topluma da uyarlar. Kendisinden sonra gelen toplumsal hareketlilikleri düşünceleriyle etkilemiştir. D-Varlık Hem Madde Hem Düşüncedir (Düalizm): Varlığın düşünce ve madde gibi iki cevherden meydana geldiğini savunan anlayışa dualizm(ikicilik) denir. Descartes: Düalizmin en önemli temsilcisidir. Varlıkta iki töz vardır: Biri “ruh”, öteki de “madde”. Ruh, düşünen, madde ise yer kaplayan bir tözdür. Bunlar arasında hiçbir birleşme noktası yoktur; yalnızca insanda bir araya gelirler. Bunları bir arada tutan da Tanrı’dır. E-Tekçi (monist) Görüş: Spinoza (1632-1677): Tanrı ve doğayı aynı anlamda kullanarak tek bir töz olduğunu savunmuştur. Panteist bir filozoftur. (Panteizm: Tanrı ile evrenin aynı olduğunu savunan görüş, tümtanrıcılık). F-Varlık Fenomendir: Edmund Husserl tarafından temsil edilen bu yaklaşıma göre insan varlığa değerler yükleyerek yaklaştığından onun özüne hiç yaklaşamamaktadır. Varlığın özü değerlerden arındırılmış (parantez içine alınmış) salt varlığın kendisidir.Buna Husserl “fenomen” adını vermiştir.Kısacası “fenomen” insanın varlığa yüklediği tüm değerliklerin arındırılmasından sonra arta kalan özüdür. ÇAĞDAŞ VARLIK FELSEFESİ 1-Yeni Ontoloji: Nikolai hartman (1882-1950): Husserl’den etkilenmiştir. Görüşlerini Yeni Ontoloji adı altında ortaya koymuştur. Varlık biçimlerini reel ve ideal varlık olmak üzere ikiye ayırır. a)Reel varlık tabakası: 3 tabakadan meydana gelir. İnorganik tabaka (cansızlar): Fizik inceler. Organik tabaka (canlılar): Biyoloji inceler. Tarihsel tabaka (insan ve ürünleri): Psikoloji inceler. b)İdeal Varlık tabakası: Tinseldir (ruhsaldır). Bu alanda yer alan insan ve değerleri felsefenin konusudur. Realist bir metafiziği amaçlamıştır. İdealizmi ve monizmi reddetmiştir. Ateisttir. 2-Pragmatizm: William James: Varlık görüşünü radikal empirizm (köktenci deneycilik) olarak adlandırır. Köktenci deneyci için her şey “saf deneyim”dir. Monisttir. John Dewey: Metafizik ne gereklidir, ne de mümkündür. “Doğalcı fizik” olarak nitelediği varlık görüşünü geliştirmiştir. Doğada bir gerçeklik vardır ve bu gerçeklik değişime tabidir. 3-Varoluşçuluk (Egzistansiyalizm): Felsefeyi bir varoluş probleminin ortaya çıkarılması olarak görürler. Somut insanın yapısını ve varoluş olanaklarını felsefenin temel konusu yaparak, varoluşun özden önce geldiğini söylerler. Soren Kierkegaard (1813-1855): Varoluş terimini modern anlamda kullanan ilk filozoftur. Varoluş derken o ilkin; soyut düşünmeye karşı somut düşünmeyi koyar. Çünkü soyut düşünmede varoluşla ilgili kaygılarıyla birlikte insan unutulmuştur. İkinci olarak nesnel düşünceye karşı öznel düşünceyi koyar. Çünkü insan, nesnellikle duygularının öldüğüne inanır. Jean Paul Sartre (1905-1980): Ona göre insan diğer canlılardan farklıdır. “Varoluş özden önce gelir”. Yani insan önce var olur, daha sonra seçimleriyle özünü belirler. “Varlık ve Hiçlik” en önemli eseridir. Varlığı ikiye ayırır: Kendisi için varlık: bilinçli yaşayan insan. Kendinde varlık: İnsan dışındaki herşey.