T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI AKÇABAAT-DARICA İHTİSAS EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ GÜNÜMÜZE KADAR YAPILAN HANEFİ USULÜ FIKIH ÇALIŞMALARI BİTİRME TEZİ Ali KAŞIKIRIK TRABZON-2005 1 T.C. DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI AKÇAABAT-DARICA İHTİSAS EĞİTİM MERKEZİ MÜDÜRLÜĞÜ GÜNÜMÜZE KADAR YAPILAN HANEFİ USULÜ FIKIH ÇALIŞMALARI BİTİRME TEZİ Ali KAŞIKIRIK TEMEL KACIR TRABZON-2005 2 ÖZET Tezimizin ilk bölümünde önce, Hanefi mezhebinin kurucusu İmam-ı Âzam Ebu Hanife’nin kısa bir biyoğrafisini, iki meşhur talebesinin biyoğrafilerini, Hanefi mezhebinin ortaya çıkışını ve özelliklerini, kısaca Hanefi mezhebinin fetva usûlünü, usûlu fıkhın tanımını ve tarihi gelişimini ele aldık. İkinci bölümünde ise araştırmamız esnasında bulduğumuz usûlu fıkha dair eserleri, yazarlarının ölüm tarihini göz önünde bulundurarak kronolojik sıraya göre derledik. Üçüncü bölümde ise, ölüm tarihleri hakkında bir bilgiye ulaşamadığımız müelliflerin veya henüz hayatta olan Hanefi müelliflerin eserlerini verdik. Dördüncü bölümde ise, mezheplerine dair her hangi bir bilgiye ulaşamadığımız müelliflerin eserlerini yazdık. خالصة وصاحبيه موجزا القول- وهواالمام ابو حنيفة-قد بدءنا فى هذه الرسالة اوال بحياة ماْسس المذهب الحنفية ْ و بالتالى تحدثنا عن ظهور المذهب وعن خصوصيته التى تتميز بها عن ا.فى ذلك و زدنا على ذلك تعريف.الخرين و بعد ذلك كتبنا ما وجدنا من الكتب فى.اصول الفقه و تطوره فىالعصور و تطور اصول الفتوى على مر العصور و بعد ذلك اتممنا الرسالة بمزيد من الفقهاء.اصول الفقه الحنفى ابتداء من القديم الى الحديث على حسب تاريخ الوفاة .الذين لم نعثر على تاريخ وفياتهم 3 ÖNSÖZ Hanefi usûlü fıkıh eserlerini bir araya toplamaya gayret ettiğimiz bu mütevazi çalışmamızın, bu alanda yazılmış fihrist türü eserlere bir katkı sağlayacağını umuyorum. Ancak bu çalışma içinde de mutlaka bir takım kusur ve yanlışların olması kaçınılmazdır. Burada büyük usûlcü Abdülaziz el-Buhari’nin şu sözlerini nakletmek yerinde olacaktır. “Her ne kadar kitabın yazımında tüm gayretimi göstermiş olsam da, içinde mutlaka bir takım eksiklikler ve noksan bulunacaktır. Bu yüzden kitapta hata ve kusur gören kimse hayrete düşmesin. Çünkü kimse hatadan ve yanılgıdan kurtulamaz. Buveyti İmam Şafii’den şunu nakletmektedir; Ben bu kitapları tasnif ederken doğrudan başka bir şeye yönelmedim. Buna rağmen bu kitaplarda Allah’ın kitabına Peygamberin sünnetine muhalefet edecek unsurlar bulunacaktır. Allah’ü teala şöyle buyurmaktadır; Şayet bu kitap Allah’tan başkası tarafından olsaydı onda pek çok tutarsızlıklar bulurlardı.( Nisa 82 )”. Biz değil bilgimizde, gayeretimizde dahi zikri geçen âlimlere denk olamazken nasıl kemal ve mükemmellik iddia edelim. Biz sadece onlara tâbi olmaya çalışan ve onların izlerini arayan hikmete ram olmuş taliplerdeniz. Bu naçizane eser de bu gayretin bir ürünü olarak telakki edilmelidir. Buna ilâveten 30 ay süren uzun ve meşakkatli bir öğrenim süreci içerisinde tatlısıyla acısıyla her hâlime sabreden değerli eşime, doğumuyla bana en büyük sevinci yaşatan, farkında olmasa da bana, hayata ve inanca dair en önemli bilgileri öğreten biricik kızım Elnura’ya, oğlum Muhammed’e, cömert yardımlarını benden esirgemeyen ve yardım talebime tereddütsüz icâbet ederek DİB kütüphanesinde bulunan Hanefi usûlü fıkıh kitaplarının listesini Trabzon’a gönderen DİB kütüphane müdürü sayın Zâkir Köseoğlu beye, ilmi tekâmülümüzde ellerinden geleni esirgemeyen değerli hocalarımız sayın İdris Bozkurt, Hayati Doksanoğlu, Şenol Tiryaki, Kadir Dinç, Enver Kaan, hoca efendilere, bu tez çalışmasında bana rehberlik eden değerli hocam Temel Kacır hoca efendiye ve bize elinden gelen tüm imkanları seferber eden okul müdürümüz sayın Zeki Yavuzyılmaz beye en içten teşekkürleri borç bilirim. 4 ÖZET…………………………………………………………………………………….1 ÖNSÖZ…………………………………………………………………………………..2 GİRİŞ ................................................................................................................................ 6 Araştırmanın Metodu .................................................................................................... 6 Birinci Bölüm.................................................................................................................... 8 Günümüze Kadar Yapılan Hanefi Fıkıh Usûlü Çalışmaları: ............................................ 8 A ) Mezhebin adı .......................................................................................................... 8 B ) Kurucusu ................................................................................................................. 8 C ) Kitapları ................................................................................................................ 14 D ) Talebeleri .............................................................................................................. 15 1. Ebu Yusuf, Yakup b. İbrahim Ensari; ................................................................. 15 Eserleri: ................................................................................................................... 16 2. İmam Muhammed b. Hasan b. Ferkad eş-Şeybani, ............................................ 16 Eserleri: ................................................................................................................... 17 E ) Hanefi Mezhebinin Kuruluşu ve Yayılması .......................................................... 19 F ) Doktirinin Gelişimi................................................................................................ 22 G ) Genel Anlamda Fıkıh Usûlü ................................................................................. 25 Bir İsim Tamlaması Olarak Fıkıh Usûlünün Tanımı: ................................................. 26 H ) Fıkıh Usûlünün Tedvin Metodları ........................................................................ 27 I ) Hanefi Mezhebinde Fetva Usulü ............................................................................ 32 İkinci Bölüm ................................................................................................................... 35 Eserler: ............................................................................................................................ 35 Üçüncü Bölüm ................................................................................................................ 79 Müelliflerinin ölüm ve doğum tarihleri ile ilgili bilgi bulunmayan eserler: ............... 79 Dördüncü Bölüm ............................................................................................................. 83 Araştırmalarımız esnasında mezheplerine dair bilgi bulamadığımız eserler: ............. 83 SONUÇ…………………………………………………………………………………87 KAYNAKÇA…………………………………………………………………………..88 5 GİRİŞ Günümüze kadar yazılan Hanefi fıkıh usûlu eserlerini araştırma konusu edindiğimiz bu çalışmamızda, Hanefi fıkıh usûlu kitaplarını mevcut yazılı literatür ansiklobedilerinden taradık ve dağınık olarak bulunan bu eserleri konuyla ilgili olan araştırıcılara bir kolaylık olsun diye bir araya topladık.Sadece Hanefi fakihlerinin eserlerini derlemeyi amaç edindiğimizden dolayı yalnızca hakkında Hanefi ekolüne mensub olduğuna dair kayıt bulunanları veya bölge itibarıyla Hanefi olduğuna kanaat getirdiklerimizi yazdıkları eserler de bunu teyid ediyorsa çalışmamıza aldık.Çalışmamız esnasında dikkatimizi çeken diğer bir konu da 20. yy. da fıkıh usûlü alanındaki eserlerin çoğunun Mâliki ve Caferi âlimler tarafından yazılmış olmasıdır. Bu ayrıca incelenmesi gereken bir konudur. Şurası bir gerçekki literatür çalışmaları diğer tüm çalışmalar içinde belki de en zor olanıdır. Uzun uzadıya ansiklobedileri tarar ve topladığınız donelerin sizin fikri olgunlaşmanıza pek de fayda sağlamıyacağını bilirsiniz, ancak bu gibi çalışmaları sizden çok daha önce yapanların yolunu takip ederek, bu alanda da birşeyler yapılması gerektiğine inanırsınız. İşte bu çalışmamızda bizi motive eden anlayış da budur. Başarı ALLAH’tandır. Araştırmanın Metodu Araştırmamızda Katip Çelebi’nin Keşfu’z-zunun isimli eseri ile Hayreddin Zirikli’nin el-Âlâm isimli eserinden faydalandık. Başlangıçtan 1331 H./1912 M. yılına kadar olan dönemi Keşfu’z-zunun’ dan, sonraki dönemi ise el-Âlâm’ dan takip ettik. Böylece hem aynı şeyleri tekrar etmemiş hem de tarihi süreci, zamandan da tasarruf ederek takip etmiş olduk. Hanefi olup olmadığından şüphelendiğimiz bazı isimleri kontrol etmek için de Kasım b.Kutluboğa’nın Tacu’t-teracim’i ile Ahmet Özel’in Hanefi Fıkıh Alimleri isimli eserlerinden faydalandık.Ayrıca Hanefi olduğuna dair bir bilgi edinemediğimiz ancak Hanefi olduğunu zannettiğimiz kişileri de, şayet doğum yerleri hanefilerin yoğunlukla bulundukları bölgeler ise ve eserleri içinde de Hanefi olduklarına delil teşkil edebilecek bir işaret varsa hanefiler içine kattık. Yirminci yy. alimlerinde ise daha farklı bir metod kullandık.Burada Maliki, Şafii veya Hanbeli oldukları açıkça zikredilenleri çalışmamız dışında bırakırken, hangi 6 mezhebe mensub oldukları açıkça zikredilmeyenleri Hanefi usûlcülerle beraber çalışmamıza dahil ettik ve bunların bağlı oldukları mezhebe dair elimizdeki kaynak kitaplarda bir bilgi olmadığını da belirttik. Bununla da okuyucuya, son yy. da yazılan fıkıh usûlü kitaplarından Hanefi ekolüne ait olanları ve en azından diğer üç mezhebe ait olmıyanları tanıtmak istedik. Ta ki bu dönemle ilgili araştırma yapmak isteyen okuyucuya da bir kolaylık olsun. Ayrıca yukarıda anlattıklarımıza ek olarak çalışmamız sırasında bulabildiğimiz Hanefi usûlü fıkıh kitaplarının metodlarını daha detaylı bir şekilde anlatmaya çalıştık. Burada da ya bizzat müelliflerin kendi metodlarıyla ilgili olarak anlattıklarından ya da şârihlerin o kitap hakkında anlattıklarından yararlandık. Ancak okuyucu tarafından da takdir edileceği üzere toplam sayı içerisinde bunlar gerçekten azdır. Çünkü bir çoklarının nerede, hangi kütüphanelerde dahi olduğu bilinmeyen ve üzerlerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan bu eserleri tek tek bularak metodlarını araştırma konusu yapmak, bizim şu mütevazi çalışmamızın tâkatini kat kat aşacaktır ki, biz de böyle bir yükümlülüğü üzerimize almış değiliz. Daha önce de belirttiğimiz gibi bizim amacımız, İslam hukukunun gelişimine kendilerine özgü bir metodla katkıda bulunmuş olan Hanefi bilginlerinin eserlerini, derli toplu bir şekilde konuyla ilgilenen araştırmacılara sunmaktır. Bu noktada şunu da belitmemiz gerekmektedir ki, gerek fıkıh gerekse, usûlü fıkıh bizim henüz yeni ilgilenmeye başladığımız bir alandır. Bu yüzden ortaya çıkan eksiklikler veya hatalardan ötürü okuyucunun bizi mâzur görmesini ve bir hata ile karşılaştığında onun yukarıda söylediğimiz nedenlerden dolayı olduğunu bilmesini istiyoruz. Araştırmamız esnasında bulduğumuz eserleri, elden geldiğince İslam Ansiklopedisi’nden ve DİB kütüphanesinden aldığımız usûlü fıkıha dair kitap listesinden de kontrol ederek kitaplar hakkında mümkün olan en fazla bilgiye ulaşmaya çalıştık. 7 Birinci Bölüm Günümüze Kadar Yapılan Hanefi Fıkıh Usûlü Çalışmaları: Başlıktan da anlaşılacağı üzere bu çalışmamızı özellikle Hanefi ‘Usûlü Fıkıh’çalışmalarına hasretmiş bulunuyoruz, ancak araştırmamızda bulduğumuz fıkıh usûlü eserlerinin isimlerini tek tek burada sunmadan önce, Hanefi mezhebi ve bu mezhebin kurucusu, fıkıh usûlünün tarih süreci içindeki gelişimi hakkında,- bu çalışmanın konusu olmamasına rağmen- okuyucuya özlü bir bilgi verilmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Hanefi Mezhebi Dört büyük Sünni fıkıh mezhebinden biridir A ) Mezhebin adı Fıkıh ve itikadi mezheblerin çoğunluğu kurucusu sayılan kişilerin isimlerine nisbetle adlandırıldığı ve öylece meşhur olduğu için, hicri ilk iki yüzyılda Kufe merkezli olarak Irak bölgesinde başlayan ve daha sonraki yüzyıllarda giderek gelişip yaygınlaşan Irak fıkhı, bu fıkhın metodoloji, doktrin ve sistematiğinin oluşmasında en büyük paya sahip bulunan İmam-ı Âzam Ebu Hanife’ye nispetle Hanefi mezhebi olarak adlandırılmış, bu mezhebe mensub olan fakihlere ve bu mezheb görüşüyle amel eden kişilere de Hanefi denilmiştir.1 B ) Kurucusu Numan b. Sabit ,ataları, Horasan’dan Kufe’ye göçmüştür. Kendisi Hicri 80 yılında Kufe’de doğmuştur. Alimlerin çoğunluğu bu tarih üzerinde birleşmektedirler. İyi bir tahsil gördü. Birçok ulemadan ders aldı. 16 yaşında Hacca gitti. Kabe’nin etrafındaki ders halkalarını görmesi ondaki ilim aşkını tetikledi ve böylece Kufe’ye döndüğünde oradaki ders halkalarına katıldı. Başlangıçta Kelam münakaşaları onu cezbetse de sonunda fıkıha yöneldi ve 40 yaşına kadar 18 sene üstadı Hammad b. Ahmet Özel, TDV.İslam Ans., c. 16, s. 1, İstanbul 1997 1 8 Ebi Süleyman’ın derslerine devam etti. Fıkıh silsilesi ,hocası Hammad, daha sonra İbrahim Nehai, Alkame ve Esved aracılığıyla Abdullah b. Mesud’a uzanır2 Bu konuyla ilgili olarak Ebu Hanife şunları söylemektedir. ‘‘Birgün müminlerin emiri Ebu Cafer’in huzuruna girdim. Bana ey Ebu Hanife, ilmi kimlerden aldın? dedi. Dedim ki, Hammad aracılığıyla İbrahim’den o da Ömer b.Hattab’tan, Ali b.Ebu Talib’den ve Abdullah b.Mesud’dan almıştır. Bu cevap karşılığında Ebu Cafer ‘‘yeter yeter’’ dedi.3 Kendilerinden hadis rivayet ettiği ve ders aldığı kişilerin arasında muhtelif fırkalardan da âlimler bulunmaktadır. Zeyd b. Ali Zeynelabidin ve Cafer Sadık gibi Şii imamlarından ve ric’atı savunan bazı Keysaniye ulemasından da ders almıştır. Hammad’ın ölümünden sonra kendi müstakil tedris halkasını kurmuş ve otuz yıl boyunca derslerine devam ederek pek çok talebe yetiştirmiştir.Derslerinde, hocanın meseleyi sonuca götürdüğü metot yerine meseleyi ortaya koyarak münazara edilmesi metodunu benimsemiş ve ortak aklı kullanmaya, meselelerin değişik yönleriyle de incelenerek araştırılmasına çaba göstermiştir. Bu yegane üslûbun bir sonucu olarak da Ebu Hanife’nin mezhebi: a) Bir cemaat mezhebidir. Çünkü onun mezhebinde hüküm/sonuç ilim ehlinden oluşan elit bir grubun çabasının sonucudur. b) Ebu Hanife ashabına şeri’ delillerden hüküm çıkarma eğitimi vermiş, bütün akla gelebilecek ihtimalleri ortaya koyarak, onların en uygun çözüme ulaşmalarını sağlamıştır. c) Onun öğrencileri bu ders halkasında teslimiyetçi bir dinleyici konumunda değildir. Bilakis mezhep görüşünün oluşumunda katılımcı ve yapıcı bir konumdadır.4 Osman Keskioğlu, Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku, DİB.yay, Ankara 2003 Dr. Muhammed İbrahim Ahmed Ali, el-Mezheb İnde’l-Hanefiyye, Mekke, s. 61 4 Ahmed Ali, a.g.e , s. 62 2 3 9 d) Meseleler uzun münakaşalar sonucunda çözülmüş ve yazılmıştır. Bu konuyla ilgili olarak İbni Ebi’l-Avvâm şöyle demektedir:‘‘Ebu Hanife’nin kendisiyle birlikte fıkıh kitaplarını tedvin eden seçkin kırk talebesi vardı.” e) Yeni olayların hükümlerini açıklamakta ard arda gelen topluluklar sürekli çabalar harcamıştır.5 Hicretin 150. yılında öldüğünde çoğunluğun ittifakı vardır.Ancak vefat ettiği ayın hangi ay olduğunda ihtilaf edilmiştir. Şevval Recep veya Şaban ayında öldüğüne dair rivayetler vardır. Bağdat’ta zindanda iken zehir içirilerek şehit edilmiştir.6Ebu Hanife hakkında onun çağdaşlarından zühd ve takvasıyla meşhur Fudayl b. İyaz şunları söylemektedir; “Ebu Hanife fakih ve muttaki bir zattı. Fıkıh ilminde meşhurdu. Çok servet sahibi idi. Etrafındakilere iyilik yapmakla tanınmıştı. Gece gündüz ilim öğrenmekle meşguldü. Kendisine müracât edenler ilminden ve malından istifade ederdi. Geceleri ibadetle geçirirdi. Az konuşur çok sükut ederdi. Hakka delalet hususunda en güzel tavrı takınırdı. Saltanat malından kaçar sultanların hediyesini almazdı”. Yine Cafer b. Rabi diyorki;‘‘Beş sene Ebu Hanife’nin yanında bulundum. Onun kadar uzun uzun sükut eden birini görmedim. Fıkıhtan bir şey sorulunca açılır coşkun ırmak gibi akar, çağlar yüksek sesi etrafı tutardı.”7Bir defa İmam Malik’e Osman b. Betti’yi sordular,‘‘orta bir adamdır” dedi.İbni Şübrüme’yi sordular, “orta bir zattır”dedi. Ebu Hanife’yi sordular, “O size şu direkler ağaçken onların altın olduğunu kıyas yoluyla ispat etmeye kalksa sizi ikna edebilecek dirayette bir zattır” cevabını verdi. İmam Şafii de Ebu Hanife hakkında şu meşhur sözü söylemiştir;‘‘İnsanlar fıkıhta Ebu Hanife’nin çocukları konumundadır.”8 O düşüncesinde özgürdü. Başkasına kendini verip uymazdı. Üstadı Hammad b. Süleyman bunun farkında olmuştu. Zira Ebu Hanife her meseleyi onunla münakaşa eder, inceden inceye sorar kendi aklı yatmadan hiç bir fikri kabul etmezdi. İşte bu fikir özgürlüğü sebebiyledirki o, Kitap ve Sünnetin naslarıyla, ashab-ı kiramın fetvalarından Muhammed Zahid el-Kevseri, Hanefi Fıkhının Esasları ( çev. Abdülkadir Şener ),TDV, Emel matbaası, Ankara 1991, s. 47-48 6 Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmet b. Osman Zehebi, Menakıbu’l-İmam Ebu Hanife ve Sahibeyhi (Tah.Ebu’l-Vefa el-Afgani ve Muhammed Zahid el-Kevseri), Kahire, s. 30 7 Muhammed Ebu Zehra (çev.Osman Keskioğlu), Ebu Hanife, DİB yay. Ankara 2002, s. 73 8 M.Ebu Zehra, a.g.e, s. 74 5 10 başka akval hususunda kendini serbest görüyor, tabii’nin kavline bakıp incelemeye kendini selahiyetli buluyor hata ve doğrusunu araştırıp ona göre kabul ediyordu. İbni Abdulber el-İntika isimli eserinde konuyla ilgili olarak şu rivayeti aktarmaktadır. Said b. Arube diyorki; Kufeye geldim ve Ebu Hanife’nin meclisine katıldım.Birgün Osman b.Affan’ı andı ve ona acıyarak bol bol rahmet okudu. Ben de “Buralarda senden başka, Osman(r.a) a rahmet okuyan kimseye rastlamadım” dedim. Görüldüğü gibi o ne halka uymakta ne de yöneticiler ve elit tabaka arasında eriyip yok olmakta, ne sevgi ne de nefretin tesiri altında kalmaktadır. Kendi bildiği doğru yolda yürümektedir.9 O kendi metodunu ve uygulamasını şu şekilde anlatmaktadır; “ Peygamber (s.a.v) den gelen başımın üstündedir. Sahabeden geleni seçeriz. Bunun dışındakilere gelince, onlar da ehil biz de ehiliz.” Yine Yahya b.Main’den gelen bir rivayette, Sevri ile bir başka kişi arasında geçen diyalogta Ebu Hanife’nin şöyle dediği rivayet edilmektedir. “(Önce) Allah’ın kitabına bakarım. Orada bulamazsam Resulullah(s.a.v) ın sünneti ile (amel ederim) orada da bulamazsam Peygamber(s.a.v) in ashabının sözlerine bakar ve dilediğimi alırım. Ancak mesele İbrahim’e, Şabi’ye, Hasan’a, Atâ’ya varırsa ben de onlar gibi ictihad ederim.10Bu, Ebu Hanife’nin kendisinin de beyan ettiği gibi mezhebini üzerine bina ettiği usûldür. Daha sonra gelen Hanefi fıkıh usûlcüleri bu çizgileri daha belirgin hale getirmişlerdir. Buna göre Hanefi fıkıh usûlünün delilleri tertip usûlü şöyledir. 1-Kitap 2-Mütevatir ve Meşhur sünnet. Âhad habere gelince, râcih kıyasa muhalif olmadığı sürece muteberdir. 3-İcma 4-Rey ileri sürülemeyecek meselelerde sahabe görüşü. 5-Kıyas,örf ve istihsan 9 M.Ebu Zehra, a.g.e, s. 78 Zehebi, Menakibü’l-İmam Ebu Hanife (Tah. M. Zahid ve Afgâni), Kahire, s. 20 10 11 Ebu Hanife kıyasa ve reye özel bir konum vermiştir. Mezhebinde kıyasa itimat etmesinin de ötesinde onu bazı âhad haberlerin de önüne geçirmiştir. Kıyasa bu derece önem vermesinin ve onu bazı âhad haberlerin önüne geçirmesinin sebebi, sahih hadise değer vermemek değil, aksine ictihad ve istinbatlarında sadece sahih hadise yer vermeye gösterdiği itinadandır.11Kendisi rey fukahasının başı sayılır. Bunun sebebini daha sonraki ulema Irak’ta hadis rivayetinin az olmasına bağlamışlarsa da Zahid el-Kevseri bu meseleyi farklı bir şekilde değerlendirmektedir. Kevseri’ye göre Irak hadis açısından fakir bir bölge değildir. Ancak Ebu Hanife’nin hadisleri kabul şartları diğerlerinden farklıdır. O sadece, hadisle, hadis ricaliyle, hadis ezberi ve rivayetiyle ilgilenen muhaddis taifesinden değildir. Yine Kevseri Te’nibü’l-Hatip adlı eserinde (s. 152-154 ) bu konuyla ilgili olarak şöyle der: “Ebu Hanife’nin az hadis bildiğini ve hadislere muhalefet ettiğini, ya da zayıf hadisleri aldığını zanneden kimseler, imamların hadisleri kabul için ileri sürdükleri şartları bilmemekte ve müctehid imamların ilimlerini ayarı bozuk bir teraziyle ölçmektedirler. İmam Ebu Hanife’nin hükümleri istinbat konusunda gelişmiş bir kısım prensipleri vardır. Onu suçlayanlar, onun prensiplerini bilmeyenlerdir. Bu prensiplerin en önemlileri şunlardır”: 1-Kendisinden daha kuvvetli bir delil ile çatışmadığı takdirde güvenilir kimselerin mürsel haberlerinin kabulü 2-Ebu Hanife âhad haberleri İslam hukukunun kaynaklarını tek tek inceledikten sonra elde etmiş olduğu müşterek esaslara göre değerlendirir. Eğer âhad haberler bu esaslarla çatışırsa, Ebu Hanife iki delilden daha kuvvetlisini alır, muhalif haberi terkederek söz konusu esaslara dayanır ve böyle bir haberi şaz sayar. Tahavi’nin Meani’l-Asar isimli eserinde bu konuyla ilgili bir çok örnek vardır. Burada sahih habere değil, ancak müctehide göre illetli olan bir habere muhalefet söz konusudur. 3-Ebu Hanife âhad haberleri Kur’an’ın genel ifadelerine ve lafızlarına (zâhirlerine) göre değerlendirir. Eğer haber, Kur’an’da bulunan bir lafza veya genel (âm) bir ifadeye ters düşerse, haberi terkederek Kitapla amel eder. Burada da iki delilden daha kuvvetli olanı tercih vardır. Çünkü Kitabın sübutu katidir. Ebu hanifeye göre delâlet yönünden Kur’an’ın zahirleri ve âm ifadeleri kesindir. Haber, Kur’an’ın âm 11 Ahmed Ali, a.g.e, Mekke, s. 63 12 ve zâhirine aykırı olmayıp onun mücmelini beyan sadedinde ise haberi kabul eder. Çünkü böyle bir açıklama olmaksızın mücmelin neye delalet ettiği anlaşılmaz. 4-Ebu Hanife âhad haberleri kabul ederken onların kavli veya fiili olsun, meşhur sünnete muhalif olmamasını göz önüne alır. 5-Ebu Hanife âhad haberi alırken onun, kendine denk bir habere zıt olmamasını şart koşar. İki haber çatıştığı zaman birisi diğerine bazı sebeplerle tercih edilir. Bu gibi durumlarda ravilerden birinin diğerine nazaran fakih veya daha bilgili olması gibi müctehidlerce benimsenen farklı bir takım tercih sebepleri vardır. 6-Ebu Hanife âhad haberleri alırken, ravinin kendi rivayet ettiği habere zıt olmamasını şart koşar 7-Ebu Hanife, İbni Receb’in de belirttiğine göre, iki haberden birinde senet yahut metin yönünden bir farklılık bulunursa, ihtiyat bakımından bu fazlalığı kabül etmez. 8-Ebu Hanife âhad haberle, kaçınılması imkansız olan ‘‘ umumu belva” yani sık sık vuku bulduğu için herkesin yapmak zorunda kaldığı konularda amel etmez. Bu gibi durumlarda haberin meşhur veya mütevatir olması gerekir. 9-Ebu Hanife’ye göre, herhangi bir hükümde ihtilafa düşen sahabilerden biri âhad haberi terketmemelidir. 10-Ebu Hanife’nin âhad haberler konusunda diğer bir prensibi de, seleften hiç kimsenin onları tenkit ve ta’n etmiş olmamasıdır. 11-Ebu Hanife ceza ve hadler konusunda değişik rivayetler bulunduğu zaman hafif olanını tercih eder. 12-Ebu Hanife’ye göre ravinin, haberi işittiği andan rivayet ettiği âna kadar unutmaksızın ezberinde tutması şarttır. 13-Ebu Hanife, ravinin haberi kimden aldığını hatırlamaması halinde yazısına itimat etmemesini esas olarak alır. 13 14-Ebu Hanife diğer haberlerle desteklenen âhad haberleri tercih eder. 15-Ebu Hanife’nin esaslarından biri de haberin, bulundukları memleket veya şehir neresi olursa olsun sahabe ve tabiilerce tatbik edilegelen şeylere aykırı olmamasıdır. Leys b. Sad da, İmam Malik’e yazdığı risalede şunu söylemektedir: “Ebu Hanife’nin kabul ettiği bir kısım hadisleri sonraki bazı âlimlerin sözlerine dayanarak, senetleri yönünden zayıf saymak doğru değildir. Çünkü Ebu Hanife hadis rivayet ettiği üstadlarının durumlarını yakından biliyordu. Genellikle kendisiyle sahabi arasında iki ravi bulunuyordu. Ebu Hanife’nin çok hadis bildiği fıkıh bablarında dayandığı delillerden anlaşılmaktadır. Bu hadisler seçkin talebeleri ve diğer hadisçiler tarafından tedvin edilmiş olan on yedi müsnedde mevcuttur. Ayrıca Hatib elBağdadi Şam’a geldiğinde yanında Darekutni ile İbni Şahin’in Müsnedü Ebi Hanife adlı eserlerini getirmiştir ki bu iki müsned sözü edilen on yedi müsnedden ayrıdır. Muvaffak el-Mekki Menakıp adlı eserinde (1/96) şöyle der: “Hasan b.Ziyad, Ebu Hanife’nin dörtbin hadis rivayet ettiğini, bunun ikibininin Hammad’dan diğer ikibinini de diğer hadis bilginlerinden naklettiğini söylemiştir.”12 İdeal bir ahlak görüşü onun doktrinlerine hakimdir. Akrabalık hibeden rucuya engeldir. Mantığın kuru kaideleri engel olunca istihsana gider.Akılcı ve rasyonalisttir.13 Ebu Hanife insan hürriyetine, aklına, şahsiyetine hürmetkardır. Fertçidir, borçluyu, sefihi hacir altına almaz. İctihada önem verir. Taklidin aleyhindedir. Tabiini bile taklit etmez. Kendisinin de onlar gibi ictihad edebileceğini söyler. C ) Kitapları Kendisinin akaide ait Fıkh-ı Ekber adlı bir eseri mevcuttur. Fıkıha dair yazılı bir eseri yoktur. Onun hükümlerini talebesi Muhammed b. Hasan eş-Şeybani toplamıştır. Bilinen eserleri: 12 Kevseri a.g.e, s. 89-91 Keskioğlu, a.g.e, s.111-113 13 14 1.Fıkh-ı Ekber 2.Fıkh-ı Ebsat 3.El-Alim ve’l-Müteallim 4.Er-Risâle 5.Vasiyyet (oğlu Hammad’a ve Ebu Yusuf’a ) 6.Kaside-i Nûmaniye 7.Marifetu’l- Mezahib 8.El- Müsned D ) Talebeleri 1. Ebu Yusuf, Yakup b. İbrahim Ensari; Kufede Hicri 113 yılında doğmuştur. Başlangıçta İbni Ebi Leyla’nın derslerine katılmıştır. Daha sonra Ebu Hanife’nin derslerine katıldı ve Ebu Hanife vefat edinceye kadar onun derslerinden ayrılmadı. Rey ve kıyas taraftarı olmakla beraber hadis ilmini de iyi bilirdi. Hadis ilmini Medine’de İmam Malik’ten almıştır. Böylece görüşlerini hadislerle takviye etmiştir. Üç halife, Mehdi, Hâdi ve Harun Reşit zamanında kadılık yapmıştır. Ebu Yusuf’un bir devlet adamı olması bu mezhebi tatbiki sahada geliştirmiş, diğer mezheblere nazaran bu mezhebe daha beşeri, daha pratik bir şekil vermiştir. Kadınlar, zımmiler, müste’menler hakkındaki telakkileri daha müsamahalıdır. Örf ve âdet nasla çatıştığında, “Zamanında nas da örfe göreydi” diyerek örfü öne geçirmesi halka kolaylık sağlamıştır.14 Ebu Yusuf hakkında Ebu Hanife, onu hastalığında ziyaret ettiğinde şöyle demiştir: “Eğer bu genç ölürse ki o-dünyaya ima ederek- onun üzerindeki en âlim kişidir.” YineYahya b. Main onunla ilgili olarak: “Rey ehli içinde rivayet itibariyle Ebu Yusuf’tan daha bilginini görmedim.”demiştir. Ebu Yusuf hicri 182 de vefat etmiştir. 14 Keskioğlu, a.g.e, s. 115-116 15 Eserleri: 1-Kitabu’l-Harac, Harun Reşid’in emriyle yazmıştır. Kitap devlet gelirleri ve arazi vergileri hakkındadır. 2-Er-Reddü ala Siyeri Evzai 3-İhtilafü Ebi Hanife ve İbni Ebi Leyla ( kitabı Ebu Yusuf’tan Muhammed Hasan eş-Şeybani rivayet etmektedir.) 4-Âsar, oğlu Yusuf’un babası aracılığıyla Ebu Hanife’den rivayet ettiği bazı hadisleri ve fıkhi görüşleri ihtiva etmekte olup Ebu Hanifenin müsnedi mahiyetindedir. Kaynaklarda Ebu Yusuf’a nisbet edilen eserler de şunlardır: 1-Edebü’l-Kadı, Katip çelebi ile diğer bazı müellifler tarafından zikredilen eserin bir nüshası Tunus milli kütüphanesinde kayıtlıdır. Üzerinde Ebu Yusuf’a ait olduğuna dair bir ibare bulunan ve Fuat Sezgin tarafından da ona nisbet edilen eserin, Mahmud Matlub tarafından yapılan incelemeden sonra Ebu Yusuf’a nisbetinin doğru olmadığı kanaatine varılmıştır. Zira kitapta Hassaf (ö. 261 ), Tahavi (ö. 321 ), Kerhi (ö.340 ), Cassâs (ö. 370 ), Serahsi (ö. 483 ) gibi âlimlerin görüşlerine de yer verilmiştir. 2-el-Meharic, M. Zahid el-Kevseri, müsteşrik J. Schacht tarafından Muhammed b. Hasan’a nisbet edilerek basılan kitabın Ebu yusufa ait olduğunu söylemekteyse de bu görüşünü teyid edecek bir delil bulunmamaktadır. Bunlardan başka Mebsut, Kitabü’l-Cevami, Kitabü’r-Red ala Malik b.Enes, Kitabü İhtilafi’l-Emsar, Kitabü’l-Emali, Kitabü’n-Nevadir, Müsnedü’l-İmam Ebi Yusuf, adlı eserler de ona nisbet edilmektedir.15 2. İmam Muhammed b. Hasan b. Ferkad eş-Şeybani, hicri 132 yılında Vâsıt’ta doğmuş, Kufe’de yetişmiştir. Kısa bir müddet Ebu Hanife’den ilim almıştır. Ebu Hanife’den sonra Ebu Yusuf’un ilim gurubuna katılmış ve fıkıhta elle gösterilir hale gelmiştir. Ebu Yusuf’a ek olarak Misar b. Kidam, Mâlik b. Muğavvel, Ömer b. Zer 15 Salim öğüt, İslam Ansiklobedisi, TDV, c.10, s. 264 16 el-Hemedâni, Süfyan es-Sevri, Evzai, gibi âlimlerden ders almış üç yıl kadar da İmam Mâlik’den ders alarak ondan, Muvatta’yı rivayet edenlerin en meşhurlarından biri olmuştur. Ayrıca kendisinin lugat ve edebiyatta da geniş bilgisi vardır. Ebu Yusuf vefat ettikten sonra Irak’ta fıkıh riyaseti ona tevdi edilmiştir. Yanında pek çok âlim yetişmiş ve kendisi de pek çok kitaplar yazmıştır. Irak fıkhını sonra gelen nesillere nakleden odur. Şafii, Ebu Ubeyd el-Kasım b. Sellam, Hişam b. Ubeydullah Râzi, Ali b. Müslim Tusi, Yahya b. Main, Muhammed b. Semaa ve daha pek çok tanınmış âlim kendisinden rivayette bulunmuştur. Ebu Ubeyd, İmam Muhammed hakkında şöyle demektedir: “Allah’ın kitabını Muhammed b. Hasan’dan daha iyi bileni görmedim.” Şafii ise şöyle demektedir: “İmam Muhammed’in fesahatından dolayı, şayet Kur’an onun lugatı ile inmiştir demem gerekseydi, derdim.” Hicri 189 da Rey’de vefat etmiştir.16 Eserleri: 1-Mebsut, asıl olarak da bilinir. Muhammed b. Hasan’ın kitaplarından bize ulaşanların en büyüğüdür. 2-Camiü’s-Sağir, yaklaşık olarak 1532 meseleyi, Ebu Yusuf’un Ebu Hanife’den rivayet ettiklerini kapsamaktadır. 3-Camiü’l-Kebir, Ebu Hanife’den vasıtasız olarak rivayet ettiklerini cem etmiştir. 4-Ziyâdât 5-Siyerü Sağir 6-Siyerü Kebir M. Ebu Zehra, Ebu Hanife, s. 233, ayrıca bkz. Zehebi, Menakıb, s. 50 ,ve bkz. O. Keskioğlu, Fıkıh Tarihi, s. 115 16 17 Bu altı kitap Zahiru’r-Rivaye olarak bilinmektedir. Bu eserlere Zahiru’rRivaye denilmesinin sebebi ise, sabit bir şekilde, meşhur veya mutevatir olarak İmam Muhammed’den rivayet edilmesidir. 7.Keysaniyyat, Leknevi bu kitabın İmam Muhammed tarafından Ebu Amr Süleyman b. Şuayb Keysâni’ye imla ettirildiğini söylemektedir. 8.Rakkıyyat 9.Haruniyat 10.Nevadir 11.Cürcaniyyat 12.el-Hücce ala Ehli’l-Medine17 13-Kitabü’l-Âsâr, bu kitabında Irak fukahasınca bilinen ve Ebu Hanife’nin rivayet ettiği hadisleri ve eserleri toplamıştır. Bu eserde rivayet olunanların çoğu Ebu Yusuf’un Kitabü’l-Âsâr’ında olanlarla birleşir. Ve her ikisi de Ebu Hanife’nin müsnedi sayılır. Ebu Hanife’nin hadislere, sahabe ve tabiin eserlerine vukufuyetini göstermesi bakımından her iki eserin de önemi büyüktür. Ebu Hanife’nin hadis ve eserle istidlale itimadının derecesini, rivayette aradığı şartları, Hanefi mezhebinin neye dayandığını gösterir.18 Muhammed Zahid el-Kevseri, Buluğu’l-Emâni isimli eserinde şunları söylemektedir: “İmam Muhammed’in kitapları diğer mezheb ehlince tedvin edilmiş olan kitapların da dayanağıdır. Diğer mezheblerle ilgili yazılmış olan kitapların İmam Muhammed’in kitaplarını kaynak ve örnek alma dereceleri gözden kaçmayacak derecede açıktır. Mâliki mezhebinde yazılmış olan Müdevvene’nin aslı olan Esediyye Muhammed’in kitapları esas alınarak yazılmıştır. Ahmed b. Hanbel kendisine sorulan meselelere Muhammed’in kitaplarından cevaplar vermekteydi.”19 17 Ahmed Ali, a.g.e, s. 65 Ebu Zehra, a.g.e, s. 243 19 Ahmed Ali, a.g.e, s. 117 18 18 İmam Muhammed’in bunların yanı sıra daha pek çok kitabı vardır. Hiç şüphe yokki İmam Muhammed Hanefi mezhebinin gerçek anlamda ikinci müessisi sayılır. Hanefiler her bakımdan onun kitaplarına itimad etmişlerdir. Onun kitapları Hanefi mezhebinin resmi sözcüsü gibidir.20 E ) Hanefi Mezhebinin Kuruluşu ve Yayılması Hanefi mezhebinin doğuşunun Ebu Hanife’den önce Irak bölgesinde ortaya çıkan rey ekolüyle sıkı bir bağlantısı vardır. Kufe şehrinin Hz. Ömer devrinden itibaren giderek artan bir hızla ilim ve kültür merkezi hüviyeti kazanmasında şüphesiz en büyük pay, başta Abdullah b. Mesud ve Hz. Ali olmak üzere buraya yerleşen 1500 civarında sahabeye aittir. Bölgede sahabenin öğretimini başlattığı Kur’an ve hadis bilgisi, hoca talebe münasebetine dayanan ve giderek genişleyen ilmi halkalarla sonraki nesillere aktarılmış, yeni nesiller tarafından farklı usluplarla da olsa rey ve ictihadla zenginleştirilerek devam ettirilmiştir. Bölgede oluşan fıkhi gelenek ve anlayışın, tabiin dönemi fakihlerinden İbrahim Nehai’den (ö. 96 ) itibaren Irak fıkhı olarak anılması ve Medine merkezli Hicaz fıkhına (ehli hadis) alternatif bir ekol olarak görülmeye başlanması böyle bir gelişmenin sonucudur. Hadis ve rey ekolleri arasındaki ihtilaf, sadece rivayet geleneği ve malzeme farklılığından doğan bir guruplaşmadan ibaret olmayıp metot ve prensip itibarıyla da aralarında bazı temel farklılıkların bulunduğu görülür. Irak fıkıh ekolünde ilk dönemlerden itibaren göze çarpan en bariz özellik, meselelerin çözümünde Kur’an ve sünnete dayalı bilginin rey ve ictihadla zenginleştirilmesi suretiyle cevap aranmasıdır. Bu geleneğin oluşmasında bölgenin kendine has şartlarının da etkisi vardır. Ancak Irak fıkhının tabiin neslinde değil, ikinci yy. ortalarında tebeüttabiin ve müteakip nesil sayılan Ebu Hanife ve öğrencilerinin döneminde sistemleşip ekolleşmesinin, uzun bir süre daha Irak fıkhı ve mensupları ehli rey olarak anılsa da, ilerki dönemlerde ve neticede Ebu Hanife’ye nisbet edilen bir mezheb olarak çıkmasının makul sebepleri de olmalıdır. 20 Abdülvehhab İbrahim, a.g.e, s. 72 19 Bu sebeplerden biri, Ebu Hanife’nin etrafında oluşan ictihad şurası ve fıkıh akademisinin, önceki nesillerden kendilerine intikal eden Kur’an ve hadis bilgisini, rey ve yorumları dikkatlice inceleyip özümseyerek hayatın bütün alanını kapsayacak şekilde geliştirip genişletmeleri, böylece gerek fert gerekse toplum ve yönetim açısından ihtiyaca cevap verebilir bir bütünlük ve zenginliğe kavuşturmalarıdır. Ebu Hanife, İbrahim Nehai’den kalan mirası zenginleştirmiş ve sistemleştirmiştir. Diğer sebep ise, Ebu Hanife’nin, talebeleri, Osman el-Betti, İbni Şübrüme, İbni Ebi Leyla gibi akranları içinde, öne çıkan bir kişi olmasıdır. Öte yandan tabiin döneminde rey ve ictihad faaliyetinin, biraz da olsa yeni coğrafyalara taşma ve yeni kültürlerle karşılaşmanın tabii sonucu olarak alabildiğine genişlemesi ve uç noktalara doğru açılma istidadı göstermesi, bu hareketin kontrol altına alınması ve belirli bir disiplin ve metoda kavuşturulması ihtiyacını doğurdu. Çünkü metodu ve ilmi geleneği bulunmayan cürete ve tepkiye dayalı bir rey ve yorum faaliyetinin Kuran ve hadis merkezli geleneksel dini bilgi ve birikimi ciddi ölçüde tehdit ve tahrif edebileceğinin ,ümmet içinde kargaşa ve ayrılıklara yol açabileceğinin ipuçları vardır. Bu dönemde reye karşı “mezmum rey” şeklinde belli bir tepkinin oluşmasının temelinde de serbest rey hareketinin geleneksel dini öğretiyi ve yaşantıyı temelden değiştireceği kaygısı ve buna karşı önlem alma çabası yatmaktadır. bu kaygı ve çabanın Irak bölgesinde tebeuttabiin döneminden itibaren daha da artmış olması tabiidir. Bölgede hadisçilerin zayıf bir sesle de olsa temsil ettiği hadis fıkhı, genelde rey ve yoruma kapalı özelliği sebebiyle, değişen şartlar ve meseleler karşısında yetersiz kalırken Ebu Hanife ve öğrencilerinin temsil ettiği rey fıkhı, geleneksel dini öğretiyi mâkul bir yorumla geliştirip naslarla rey arasında dengeyi kurması ve serbest rey hareketini de belirli bir çizgiye oturtması sebebiyle döneminde ilgi odağı olmuş, sonraki dönemin âlim ve müctehidleri arasında rağbet görmüş, fıkhın bu metod ve çerçevede geliştirilmesi fikri ağırlık kazanmıştır. Ebu Hanife’nin fıkhi alandaki rey ve yorumculuğuna karşı itikâdi alanda selefilik sayılabilecek orta ve muhafazakar bir yol takip etmesinin de ona duyulan güveni artıdığı söylenebilir. Fıkıh mezheblerinin ve İslami ilimlerin diğer alanlardaki mezhep ve ekollerin, adına nisbet edildikleri müctehid ve önderlerden bazen bir kaç yüz yıl sonra belirli 20 âmillerin etkisiyle ve tabii bir seyir içinde teşekkül ettiği bilinmektedir. Hanefi mezhebi de gerek Ebu Hanife’nin gerekse ilk nesil öğrencilerinin vefatlarından çok sonra bu adla anılmaya ve mezheb olarak belirginleşmeye başlamıştır. Bu sebeple Ebu Hanife ve öğrencilerine mezheb kurma niyet ve girişiminin izafe edilemeyeceği açıktır. Öte yandan Ebu Hanife merkezli ikinci yy. Irak fıkhının ekolleşip sonraki dönemlerde hem müslüman halk hem de âlim ve yöneticiler tarafından mezhep olarak algılanması ve giderek İslam coğrafyası üzerinde yayılmasının bir takım sebeplerinin bulunulması kaçınılmazdır. Bu sebepleri de şu alt başlıklar altında incelemek mümkündür. 1) Öğrencilerin faaliyetleri: Ebu Hanife’nin bir bakıma ictihad şurası da sayılabilecek ders halkasında ve ilmi muhitinde bulunan arkadaş ve öğrencilerinin faaliyetleri, Hanefi mezhebinin oluşmasının ve yayılmasının temel sebeplerinden biridir. Ebu Hanife’nin hocası Hammâd’dan sonra yaklaşık otuz yıl ders okuttuğu, ilim meclisinin başında bulunduğu düşünülürse, onun ders halkasına iştirak ederek ilmi müzakerelerde bulunan ve kendisinden fıkıh öğrenen öğrencilerinin sayısının bir kaç bine ulaştığı yönündeki rivayetler mübalağalı sayılmaz. Gerek Ebu Hanife’nin gerekse mezhebin ilk neslini oluşturan, Ebu Yusuf, İmam Muhammed, Züfer, Hasan b. Ziyad gibi müctehidlerin yetiştirdiği öğrenciler özellikle Harezm, Batı Türkistan, Horasan ve Mâveraünnehir gibi halkı yeni müslüman olmuş bölgelere giderek hocalarının görüşlerinin taşınmasında ve benimsenmesinde etkin rol oynamışlardır. 2) Tedvin faaliyetleri: Hanefi mezhebinin kurulup yayılmasının başta gelen bir diğer sebebi de, Ebu Hanife ve öğrencilerinin ortaya koyduğu fıkhi birikimin kendi dönemlerinden itibaren tedvin edilmeye başlaması ve bu faaliyetin ilerki dönemlerde artarak devam etmesidir. 3) Kadılık ve resmi mezheb uygulaması: Abbasi halifesi Harun er-Reşid’in Ebu Yusuf’u kadılkudat olarak tayin etmesi ve bütün kadı tayinlerinde onu yetkili kılması esasen, yargılamada düzen ve birliğin sağlanması, ülke genelinde hukuki istikrar ve güven ortamının kurulması yönünde atılmış ciddi bir adım olması yanında, Hanefi mezhebinin tanınmasına ve yayılmasına hizmet etmiştir. Ancak İslam toplumunda dördüncü ve beşinci yüzyıla kadar fıkıh alanında bugünkü anlamda bir mezheb ve mezhebe intisab kavramı bulunmadığı düşünülürse Ebu Yusuf’un, aralarında bazı usul 21 ve görüş ayrılığı olsa da Ebu Hanife’nin müşavere ve ilim meclisinde bulunan, Irak fıkhına vâkıf kimseleri kadı olarak tayin ettiği, bununla da ilk planda yargılamada birlik ve istikrarı gerçekleştirmeyi amaçladığı söylenebilir. Bununla birlikte Abbasi hilafetinin Ebu Yusuf ile başlattığı kadılkudatlık uygulaması amaç itibariyle olmasa da sonuç itibariyle, özellikle de yeni fethedilen ve halkı yeni müslüman olan bölgelerde Hanefi mezhebinin tanınıp benimsenmesini kolaylaştırmıştır. Hanefiliğin teşekkülü ve yayılışında kadıların oynadığı rolü, bu kişilerin mezheblerini görev bölgelerine empoze ettikleri ve bölge halkını Hanefileştirdikleri şeklinde değil, Irak fıkhının özünü ve metodolojisini iyi kavramış, rey ve ictihadda dirayet kazanmış ve gittikleri yerlerde bu çizgide bir fıkhi düşünceyi başlatmış veya güçlendirmiş olmaları ile açıklamak daha doğru görünmektedir. Öte yandan özellikle ileri dönemlerde kadıların bölgelere gönderilirken o bölge halkının mezhebinin göz önünde bulundurulduğu, bilhassa ahvali şahsiye ve muâmelat hukuku alanında mezhebler açısından çoğulcu bir hukuk sisteminin uygulandığı düşünülürse, kadı tayinlerinin her zaman bir mezhebin yayılmasının sonucu olmadığı, bazen de bu yayılışın sonucu olduğu görülür. Bundan dolayı devlet başkanının belli bir mezhebe mensub olmasını bir fıkıh mezhebinin yayılmasının temel sebebi olarak göstermek yerine bu etkiyi sınırlı ölçüde kabul etmek daha isabetlidir.21 F ) Doktirinin Gelişimi Hanefi fıkıh ekolü ilk iki yüzyılda Irak bölgesinde doğup gelişen ehli rey ve Irak fıkhı içinde tabii bir seyir takip ederek meydana çıktığı için mezhebin hukuk doktrininin ve metodolojisinin oluşmasında ilk dönemlerin belirgin bir etkisinin bulunması tabiidir. Bununla birlikte Hanefi fıkhı asıl Ebu Hanife ve öğrencilerinin görüşleri etrafında oluşmuş, Ebu Yusuf’un telifleri ve özellikle İmam Muhammed’in Zahiru’r-Rivaye eserleri doktrinin tesbitinde ve belirginleşmesinde önemli katkıda bulunmuş, çeşitli bölgelere dağılarak eğitim tedvin ve kadılıkla meşgul olan sonraki nesil Hanefi fakihlerince de bu doktrin zenginleştirilerek geliştirilmiştir. Ancak Hanefi mezhebinin bölgelere yayılışı değişik vesilelerle farklı zamanlarda gerçekleştiği, mezhebin hukuk doktrininin gelişimi de geniş bir coğrafya üzerinde ve birkaç yüzyılı 21 Ali Bardakoğlu, İ.Ans, c. 16, s. 1-8 22 bulan değişik çaba ve katkılar sonucu tamamlandığından doktrinin tarihi gelişimini ana çizgilerle belirli zaman dilimlerine ayırarak açıklamak oldukça zordur. Literatürde Hanefi fakihlerinin mütekaddimin-müteahhirin, selef-halef, meşayih gibi ayırımları, şeiatta, mezhepte veya meselede müctehit, ashabü’t-tahric, ashabü’t-tercih, ashabü’t-temyiz şeklinde bir gruplandırma ve derecelendirilmeye tabi tutulması, bir yönüyle bu fakihlerin mezhep fıkhının oluşumuna katkılarını ve fıkhi dirayetlerini belirlemeyi amaçlar. Üçüncü yüzyılın sonuna kadar olan Hanefi fakihleri mütekaddimin olarak adlandırılır. Ve bunlardan Ebu Hanife ve müctehid öğrencilerine selef, sonrakilere de halef denilir. Ebu Hanife ve ilk nesil Hanefi fakihlerinin görüşleri etrafında oluşan fıkıh kültürünün üç ve dördüncü yüzyıllarda Irak’ta ve Kufe’nin doğusunda kalan İslam coğrafyasında hızla yayılmasının ardından her bölgede bu fıkhi mirasın bölgenin kültür ve problemleriyle zenginleştirilerek geliştirilmeye başlandığı ve fakihlerin bulundukları bölge ve şehirlere nisbetle meşayihu Belh, Buhara, Irak alimleri gibi bir grublandırmaya tâbi tutuldukları görülür. Bu tarz adlandırma, bölgelerde tedvine ve muhakemeye dayalı fıkıh bilgi ve kültürünün hoca-talebe bağı içinde bir sonraki nesle aktarılması geleneğini ifade ettiği gibi, önceki nesillerden devralınan Irak fıkhının her bölgede ihtiyaç ve şartlara bağlı farklı yönlerde ve zenginlikte geliştiğinin ve Hanefi fıkhı içinde alt ekollerin teşekkülünün de bir habercisi olmuştur. Literatürde yer alan “meşayih” tabiri genelde bir bölgede belirli bir fakihin etrafında toplanan veya benzer fıkhi tercihlere sahib bulunan fakihler grubunu ifade etmekte olup meşayih dönemi, mütekaddiminin son halkasını teşkil eden üçüncü nesil fakihlerle mesala üçüncü yüzyılın ikinci yarısında başlayan ve yaklaşık dördüncü yüzyılın sonlarına kadar devam eden bir zaman dilimi olarak belirlenebilir. Klasik veya müteahhirin dönemi Hanefi fıkıh literatürüne malzeme teşkil eden doktirinel görüşlerin ve farklı yorumların önemli bir kısmı bu meşayih devrindeki fıkhi gelişmelerin ürünüdür. 23 Beş ve altıncı yüzyıllar, Hanefi fıkıh doktirininin klasik şekil ve muhtevasını kazandığı dönem olarak dikkat çeker. Bu dönem fıkıh mezheplerinin yayılmasının büyük ölçüde tamamlandığı, cami, külliye ve medrese gibi kurumlarda mezheb fıkıhlarının eğitim ve öğretiminin yapıldığı, mezheblerin fıkhi görüş esaslarıyla ilgili zengin bir kültür ve telifâtın biriktiği bir zaman dilimi görünümündedir. Beşinci yy. da Hanefi fakihleri arasında, Irak’ta mezhebin önemli el kitaplarından biri olan elMuhtasar’ın müellifi Kuduri (ö. 428 ) Mâveraünnehir’de mezhepler arası mukayeseli hukuk ( hilaf ) ilminin kurucularından sayılan Debusi, mezhep fıkhında hem yetiştirdiği talebeleriyle hem ictihad ve tercihleriyle belirli bir ağırlığı olan Şemsüleimme elHalvani, Nâtifi, Nâsihi, Ebu’l-Hasan es-Suğdi, Ebu Nasr Ahmed b. Mansur el-İsbicâbi, Ebu Bekir Hâherzade, Ebu’l-usr Fahrulislam el-Pezdevi ve Şemsüleimme Serahsi sayılabilir. Özellikle son iki fakih, usul ve furu alanındaki eserlerinin yanı sıra mezhep içi ictihad ve tercihleriyle de sonraki dönem Hanefi fıkıh literatürü ve fakihleri için önemli bir mesnet ve kaynak olmuştur. Bu dönem fakihlerinin bir çoğu, mebsut adı altında zamanına kadar gelen Hanefi fıkıh doktirinini, rivayet ve ictihadları toplayan kapsamlı eserler yazmış olup bunlardan Serahsi’nin otuz cilt halinde matbu olan eseri mezhep fıkhını delilleriyle birlikte aktarması yönünden ayrı bir önem taşır. Beşinci yy. da belli bir istikrar ve olgunluk kazanan mezhep doktirininin, çeşitli bölgelerde altıncı yüzyılda yetişen Hanefi fakihleriyle ve onların tedris ve telif faaliyetiyle daha da geliştirildiği, mezhep içinde o zamana kadar oluşan fıkhi görüş ve temâyüllerin değerlendirmeye ve tasnife tabi tutularak ibâdetler, ahvali şahsiye, yargılama ve kamu hukuku gibi alanlarda tutarlılık, uygulama birliği ve istikrarın sağlanmaya çalışıldığı görülür. Altıncı yüzyıl fakihlerinin son halkasını teşkil eden, sistem ve metodu itibarıyla klasik Hanefi literatürü içinde ayrı bir yeri olan Bedaiu’sSanai adlı eserin müellifi Kâsâni, Fetva adlı kaynak eserin müellifi Kadıhan ve yine mezhep fıkhının klasiklerinden biri sayılan Hidaye nin müellifi Burhaneddin elMerginani (ö 593 h)Hanefi hukuk doktrininin klasik şekil ve muhtevasını kazanmasında oldukça büyük pay sahibidirler. Hanefi fıkhı Kâsâni ve Merginani ile hemen hemen klasik gelişmesini tamamlamıştır. Daha sonraki dönemlerde ise geniş bir coğrafyada ve dört beş asırlık 24 uzun bir zaman diliminde oluşan bu mezhep doktirin ve kültürünün ihtisar, şerh, haşiye, nazım türü çalışmalara konu edilip ihtiyaç oranında işlenmeye ve zaman zaman yeniden ifade edilmeye çalışıldığı söylenebilir. Klasik dönemi takip eden asırlarda hem ilk dönemlerden itibaren zenginleşerek gelen farklı kültürünü ve fetva geleneğini, hem de kendi dönemlerindeki feri meselelere getirilen çözümleri fetava adıyla anılan hacimli eserlerinde toplayan Hanefi fakihlerinin sayısı artarak devam etmiştir. Bunlar arasında Burhaneddin el-Buhari (ö. 616 h),Şemsüleimme el-Kerderi (ö. 642), Âlim b. Alâ (ö. 786), Bezzâzi (ö. 827) gibi fakihler sayılabilir. Ayrıca çeşitli dönemlerde yukarıda sözü edilen gerekçe ve ihtiyaçtan hareketle mezhep doktirinini özetleyen eserlerin telifi ve bunlar etrafında oluşan şerh ve hâşiye çalışmaları da sürdürülmüştür. Müteahhirin devri Hanefi âlimlerinden Ebu’l-Fazl Abdullah b. Mahmud el-Mevsili’nin (ö. 683) el-Muhtar’ı ve onun şerhi el-İhtiyar’ı, Muzafferuddin İbnu’s-Saâti’nin (ö. 694) Mecmau’l-Bahreyn adlı eseri, Ebu’l-Berekât Nesefi’nin (ö. 710) Kenzü’d-Dekaik’i ve Tacüşşeria’nın (8. yy) Vikayetür-Rivaye’si, mezhebin o zamana kadar ki müteber kitaplarından bazıları esas alınarak hazırlanmış muhtasar metinler olup daha sonraki dönemde bir çok şerh ve haşiye çalışmasına konu olmuştur. Ancak bu tür metin, şerh ve haşiyeler, islam toplumlarında dini eğitim ve öğretimin önemli bir bölümünü teşkil eden fıkıh öğretiminin temel malzemesini teşkil ettiğinden, değişen şartlara göre fıkhın kazanacağı yeni muhtevayı ve getireceği çözümleri belirlemeden çok geleneksel hukuk doktrinini tanıtma ve bu çerçevede yeni nesillere hukuk formasyonu kazandırma amacı taşımışlar, bu da hukuk doktirininin donuklaşması ve bir çok alanda uygulama ile bağının kopması sonucunu doğurmuştur.22 G ) Genel Anlamda Fıkıh Usûlü Şeri hükümleri yine hukuken muteber kaynaklardan istinbat etmek, kişi ve şahıslara ve onların kendi subjektif bakış açılarına bağlı değildir. Bilakis müctehidin 22 Ali Bardakoğlu, İ.A, c. 16, s. 9-12, ayrıca bkz. Ahmed Ali, a.g.e, s. 57-60 25 burada belli uslup ve kaideleri kullanması gerekir. Sadece bu şekilde, yapmış olduğu ictihadlar kabul edilebilir. Hükümlerin kaynaklarını, delil olma mertebelerini ve istidlal şartlarını araştıran, istidlal metodları resmederek müctehidin tafsili deliller aracılığı ile ahkama ulaşmakta bağlı bulunduğu ilgili kaideleri ortaya koyan ilim dalı fıkıh usulüdür. Bu ilim, müslümanlar arasında ortaya çıkan yeni bir ilimdir. Selef bu ilme muhtaç değildi. Çünkü onlar dilde meleke sahibi olup kelime ve cümlelerin manalarını anlamak için başka bir şeye muhtaç değillerdi. Şeri hükümleri anlamak için gereken kaide ve kanunlara gelince bu kaidelerin çoğu kendilerinden öğrenilmiş olduğu için onlar bu kaideleri öğrenmeye de muhtaç değillerdi. Peygamber (sav)in ve selefi salihin zamanından uzaklaşıp da, bütün ilimler kesb ve tahsil ile öğrenilen ilim ve sanat kabilinden olduktan sonra, İslam hukukçuları ve müctehidleri şer’i delillerden hükümler çıkarabilmek için yukarıda anılan kaide ve kanunlara muhtaç oldular. Bu ihtiyaçların bir sonucu olarak, bu kaide ve kanunlar konuldu ve ayrı bir ilim şeklini aldı. Bu ilme de usûlü fıkıh adı verildi.23 Ancak usulcüler onu hukuk alanında belirli bir ilim dalı olarak tanımlarken, bu tanımda, “usûl” ve “fıkıh” kelimelerini bir isim tamlaması olarak ele alıp tarife de bu şekilde başlarlar. Bir İsim Tamlaması Olarak Fıkıh Usûlünün Tanımı: Bu tanımı yapabilmek için önce bu terkibin iki bölümünün de ayrı ayrı tarifinin yapılması gerekir. a) Usul: Asıl kelimesinin çoğuludur. Luğat itibarıyla, ister hissi isterse de akli olsun üzerine başkasının bina edildiği şey anlamına gelir. Alimlerin örf ve istimalinde “asıl” kelimesi pek çok anlama gelir. 1)Delil: “Bu meselenin aslı icmadır” yani delili icmadır. Bu kullanıma göre fıkıh usûlü, fıkhın delilleri anlamına gelir. 23 İbni Haldun, Mukaddime (çev. Zâkir Kadiri Ugan) , MEB, İst 1996, c. 2, s. 507 26 2)Râcih (tercihe şâyân): “Sözde asıl olan hakikat olmasıdır.” Yani sözde tercihe şâyân olan, o sözün mecaz olarak değil, hakikat olarak kabul edilmesidir. 3)Kaide (Kural) :“Mecbur kalan kimse için leşin mübah olması asl’a uygun değildir” Yani genel kurala uygun değildir. 4) Müsteshab (istishab):“Beraati zimmet asıldır” Yani aksi ispat edilmedikçe insan her türlü yükümlülükten âridir. b) Fıkıh:Lugat anlamı bir şeyi bilmek ve anlamaktır. Fakat Kur’an’daki kullanımından mutlak ilim anlamında değil de dikkatli anlama, konuşanın maksadını idrak etme gibi manalara geldiği anlaşılır. “Dedilerki ey Şuayb dediklerinin çoğunu anlamıyoruz.”(Hud 91) Fıkhın ıstılahi tanımı ise: “Tikel delillerden yola çıkarak pratik hukuki hükümlerin bilinmesidir.” Fıkıh usûlünün, belirli bir bilim dalının ismi olması itibarıyla yapılan terimsel tarifine gelince: “Kendisiyle fıkhın istinbat edildiği, tümel (icmali) delillerin ve kaidelerin bilinmesidir.”24 Hanefi’ler ise tanımı biraz daha kısa tutmuşlardır. Onlara göre fıkıh usulü: “Kendisi ile fıkha ulaşılan kuralların bilinmesidir.”25 H ) Fıkıh Usûlünün Tedvin Metodları Fıkıh usûlü tarihinden söz eden çağdaş müellifler, fıkıh usûlünün özellikle ilk dönemlerde kelamcılar metodu ve fakihler metodu şeklinde iki metodla tedvin edildiğini belirtirler. Buna göre genelde Şafii ve kısmen de Mâliki fakihlerinin takip ettiği kelamcı metodunda usul kuralları, mezhepte yerleşik fıkhi görüş ve örneklerden bağımsız olarak, mevcut deliller ve mantıki muhakeme ışığında tedvin edilmiş, usul kuralları bir bakıma furuya hakim olup ona yön vermiştir. Bu metodu inşa edenler ortaya attıkları kaidelerin, Abdülkerim Zeydan, el-Veciz fi Usulu’l-Fıkh, Müessesetü’r-Risale, Beyrut 2001, s. 7-11, ayrıca bkz. Dr. Muhammed Abdurrahman, Mucemü’l-Mustalahat ve’l-Elfazi’l-Fıkhıyye, Darü’l-Fâdile, Kahire trh. yok, c. 1, s. 207 ve bkz Şerif Ali b. Muhammed el-Cürcani, Kitabü’t-Ta’rifat, Darü’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut 1995, s. 28 25 Sadi Ebu Cib, el-Kamusu’l-Fıkhıyye, Darü’l-Fikr, Dimeşk 1998, s. 21 24 27 müctehid imamlardan nakledilen furu fıkıha muvafakat veya muhalefet edip etmediğine bakmaksızın, bu kaideleri yerleştirmişlerdir. Kelamcı metodu iki ana maddede özetlemek mümkündür. 1) Delillere ulaşmada aklı öne çıkarma 2) Ortaya atılan kaideleri fıkha uygulayarak bunların münakaşa edilmesi26 Bu metodla yazılan kitapların en güzeli, Ebu’l-Meâli İmamü’l-Haremeyn elCüveyni (ö. 478 h.)’nin kitabı olan el-Burhan’dır. Daha sonra öğrencisi Hüccetü’l-İslam İmam Ebu Hamid Muhammed el-Gazâli (ö. 505 h.) el-Mustasfâyı yazmıştır. Yine aynı metodla Mutezili, kadı Abdülcabbar (ö. 415 h.) el-Ahd ismini verdiği bir kitap yazmış, Ebu’l-Hasan el-Basri el-Mutezili (ö. 436 h.) bu kitabı şerhederek el-Mutemed ismini vermiştir. Bu dört kitap, Burhan, Mustasfa, Ahd, Mutemed, kelam metodunun kaide ve esaslarını ortaya koyan kitaplar kabul edilir. Sonra bu dört kitabı iki değerli âlim özetlemiştir. Birincisi; Fahrettin er-Râzi (ö. 606 h.) olup kitabının adı el-Mahsul dür ikincisi ise; Seyfeddin el-Âmidi (ö. 631 h.) olup kitabının adı el-İhkâm fi Usuli’l-Ahkam dır. Râzi, Mahsul’de daha çok delil getirmeye, Âmidi ise İhkam’da mezhepleri tahkik etmeye ve meseleleri tefri etmeye özen göstermiştir. Bundan sonra Mahsul’ü iki değerli âlim, Siracettin Urmevi (ö. 682 h.) ve Tacettin Urmevi (ö. 656 h.) muhtasar olarak düzenlemişlerdir. Siracettin Urmevi’nin kitabının adı Tahsil, Tacettin Urmevi’nin kitabının adı ise Hâsıl’dır. Daha sonra Şihabettin el-Karafi (ö. 684 h.) Tahsil ve Hâsıl dan bazı öncülleri ve kuralları iktibas etmiş ve onları yeniden düzenliyerek Tenkihü’l-Fusul’u yazmıştır. Âmidi’nin kitabını ise, Ebu Amr b. Hâcib (ö. 646 h.) özetlemiş ve el-Muhtasaru’l-kebir olarak isimlendirmiştir.27 Fukaha veya Hanefiyye metodu denilen ikinci usulün özelliği ise; Mezhep imamlarının ictihad ederken takip ettiğine kanaat getirilen usul kurullarının tespit Hüsamettin Muhammed b. Muhammed el-Ahıskiti, el-Mezheb fi Usulü’l-Mezheb ala’l-Müntehab ( tah. Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur ), Darü’l-Ferfur, c. 1, s. 23, ayrıca bkz. A. Bardakoğlu, İslam Ans. C. 16, s. 12 27 Ahıskiti,age, s. 23-24 ayrıca bkz, A.Zeydan, Veciz, s. 18 26 28 edilmesi, mezhepte mevcut fıkhi görüş ve çözümlere uygun bir usulün geliştirilmesi şeklinde özetlenebilir. Bunun sebebi olarak ilk Hanefi imamlarından derli toplu bir usul kuralları koleksiyonu yerine sadece çok sayıda ve çeşitli fıkhi meselelere ait çözümlerle bunlar arasına serpiştirilmiş bazı usul kurallarının bırakılmış olması gösterilir. Bu durumda sonraki dönem Hanefi fakihleri bu çözüm örneklerini dikkatlice inceleyip benzer olaylara getirilen çözümler arasındaki ortak bağı ve mezhep imamının bu ameliye esnasında esas aldığı ilke ve metodu bulmaya çalışmışlardır. Böylece hem mezhebin ilk müctehidlerinden nakledilen görüşleri birbirleriyle irtibatlandırma, destekleme ve savunma, hem de aynı ilke ve metodu işleterek yeni meselelere çözüm üretme, mezhep doktirininin canlılık ve bütünlüğünü sağlama imkanı elde etmişlerdir. Bu metod mezhep imamlarından nakledilen görüşleri bir temele dayandırıp delillendirme, bu çizgide bir usul kuralı üretme ve kural dışı kalan çözümleri açıklayan yeni kurallar geliştirme şeklinde bir faaliyeti bünyesinde barındırır. Bu sebeple Hanefi mezhebinde furu, hem kronolojik olarak hem de usulu belirleyici olması yönüyle kayda değer bir öncelik ve ağırlık taşır. Hanefi fakihlerinin zaman zaman usul ile furu eserleri arasında çelişki görüldüğünde furu eserlerinin esas alınmasını gerektiğini söylemeleri bu anlamdadır.28 Öte yandan Hanefi fıkhında furunun bu anlamda bir önceliğe sahip bulunmasının, bazı olumsuz sonuçları da bulunmakla birlikte Hanefi fıkhına, özellikle ilk dönemde toplumun gidişatını ve değişen şartları yakından izleyip her olayı katı bir kuralcılıkla değil kendi şart ve mantığı içinde çözme şeklinde bir esneklik kazandırdığı, fakat bunun ileriki dönemlerde furuya dayanarak hüküm çıkarma ve bunu yapamayanların furuyu nakletme faaliyetleri sebebiyle katı kuralcılğa dönüştüğü göz ardı edilmemelidir. İki gurup arasında bir metot karşılaştırması yapmak gerekirse, çok genel ve katı bir kural olmamakla birlikte, Hanefi’lerin feri ve münferid çözümlerden hareketle asıla ve asıllara, kelamcıların ise belirlenmiş asıllardan feri çözümlere yöneldiği, birinci ekolde reyin, genel hukuk mantığı ve kavrayışının, ikinci ekolde ise lafızlardan hüküm istinbatının öncelik taşıdığı söylenebilir. 28 A. Bardakoğlu, İ.A, c. 16, s. 12 29 Hanefi mezhebinde usul/furu ilişkisiyle ilgili olarak hemen hemen bütün çağdaş usul müelliflerince ifade edilen bu tespitler, ilk dönem Hanefi fakihlerinin ve mezhep imamlarının fıkhi meseleleri herhangi bir usule bağlı olmaksızın çözümledikleri, sonraki fakihlerin ise bunlara uygun kurallar ürettikleri şeklinde bir yanlış anlamaya veya furunun usule mutlak önceliği şeklinde katı bir iddiaya yol açmamalıdır. Başta Ebu Hanife olmak üzere ilk nesil Hanefi müctehidleri naslardan hüküm çıkarırken ve fıkhi meselelere çözüm ararken bazı temel tercihlerde bulunmuşlar, bir takım ilke ve metodlara bağlı kalmışlar, bir çok konuda ürettikleri çözümler ve getirdikleri yorumlar arasındaki bütünlük ve tutarlılığı da ancak böyle bir metodoloji ile koruyabilmişlerdir. Ancak Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’in eserleri de dâhil ilk tedvin edilen fıkıh kitaplarında, müctehidlere ait hüküm ve fetvalar aktarılırken hangi usulün takip edilip ne gibi ilkelerin esas alındığına ve o konuda mevcut nasların nasıl değerlendirildiğine hemen hemen hiç yer verilmeyip sadece hangi meselede hangi müctehidin ne görüşte olduğu ve varsa delil aldığı ayet ve hadisin zikredilmesiyle yetinilir. Belli fıkıh ekollerinin âlimler ve âvam nezdinde itibar görüp mezhep fıkhının tedvinine ve düzenli şekilde öğretimine başlanması, çözümlerin mezhep fıkhı içinde veya o çizgide aranması geleneğinin başlaması ve mezhepler arası ilmi münazaralar gibi gelişmeler, o zamana kadar biriken zengin fıkıh kültürünü metodolojik olarak tanımlama, temellendirme ve benzer meselelere getirilen çözümler arasındaki ortak bağı bularak mezhep fıkhında hâkim olan usul ve ilkeleri belirleme ihtiyacını da beraberinde getirmiştir.29 Hanefi uleması bu ilme dair pek çok eserler yazmış, usul ilminin kaidelerini inceleyerek bu kaideler hakkında söylenen sözleri ve ortaya atılan fikirleri daha ileri bir seviyeye götürmüşlerdir. Her ne kadar mütekellimin metodu üzere bu ilme dair eserler yazılmışsa da fakihler tarafından yazılan eserlerdeki örnekler ve meseleler daha fazla olup ve bu meseleler fıkıh ilmi uyarınca yazılmış olduğu için usul ilmiyle daha ilgili ve feri meselelere daha münasiptir. Mütekellimin ise bu meselelerin örnek ve şekillerini fıkıh ilmi çerçevesinde incelememişler daha ziyade akli istidlal metodunu kullanmışlardır. Hanefi mezhebi fakihleri ise fıkıh ilminin inceliklerine dalarak kaide ve kuralları bu fıkıh meselelerinden seçip almışlardır. Hanefi mezhebi âlimlerinden Ebu 29 A. Bardakoğlu, İ.A, c.16, s. 12-13 30 Zeyd Debbusi kıyasa dair, diğer Hanefi bilginlerine nisbetle daha geniş ölçüde bir eser yazarak bütün konuları ve kıyas ilminin bütün şartlarını eserinde toplamıştır. Kıyas ilminin tekâmül etmesiyle, usûlu fıkıh mükemmellik derecesine yükselerek, meseleleri seçkin ve belirgin bir hâle geldi ve kaideleri düzenlendi.30 Hanefi metodu üzere yazılan eserlere gelince: Ebu Yusuf’un bu konuda bir kitap yazdığı kaynaklarda zikrediliyorsa da böyle bir eserin mevcudiyeti bilinmemektedir. Ebu’l-Hasan el-Kerhi’nin Risale fi’l-Usûl’ü bazı umumi kaideleri ihtiva etmekte olup, Ebu Hafs Necmeddin en-Nesefi tarafından uygulama örnekleri verilerek bir tür şerhi yapılmıştır. Fıkıh usûlü konularının hemen hemen tamamına yer verilen ilk ve en kapsamlı eser Cessas’ın (ö. 370 h.) Usulu’l-Fıkhı’dır. Debbusi’nin Takvimü’l-Edille’si, Hanefi usûlünü sistemleştiren Ebu’l-Usr Fahrülislam Pezdevi ile Şemsüleimme es-Serahsinin temel kaynağıdır. Daha sonraki müellifler de genel olarak Usulu Serahsi’ye ve Pezdevi’nin Kenzü’l-Vusul ila Marifeti’l-Usul’üne dayanırlar. Bu son eserin çeşitli şerhleri arasında en meşhuru Abdülaziz el-Buhari’nin Keşfu’lEsrar’ıdır. Pezdevi ve Serahsi’den sonra Hanefi metoduna göre yazılan belli başlı eserler arasında Mahmud b. Zeyd el Lâmişi’nin Kitap fi Usulu’l-Fıkh’ı, Aladdin Semarkandi’nin Mizanü’l-Usul’ü, Ebu’l-Feth aladdin el-Üsmendi’nin Bezlü’n-Nazar fi’l-Usul’ü, Ahsikesi’nin el-Müntehab fi Usulu’l-Mezheb’i ve Habbazi’nin el-Muğni fi usulu’l-Fıkh’ı sayılabilir. Bunlardan özellikle son iki eser üzerine tanınmış Hanefi âlimleri tarafından çeşitli şerhler yazılmıştır. Müzafferüddin İbnü’s-Saati, Pezdevi ve Seyfettin el-Âmidi’nin eserlerine dayanan Bediü’n-Nizam isimli eserinde Hanefi ve Şafii metodlarını birleştirmiş, Mekke Ümmü’l-Kura üniversitesinde Sa’d b. Ğarir tarafından doktora tezi olarak neşre hazırlanan eser üzerine birkaç şerh yazılmştır. Ebu’l-berekat en-Nesefi’nin, Pezdevi ve Serahsi’nin eserlerine dayanan Menaru’l-Envar’ı bizzat müellifi ve tanınmış bir çok Hanefi âlimi tarafından şerh edilmiştir. Bunlar arasında İbni Melek’in Şerhu’l-Menar’ı 30 İbni Haldun, a.g.e, c. 2, s. 508 31 ve Haskefi’nin İfadatu’l-Envar’ı özellikle anılmalıdır. İbni Âbidin bu son esere Nesematu’l-Eshar adıyla bir hâşiye yazmıştır.31 Usûlü fıkıh dalında takip edilen bu metodlara ek olarak, biraz önce anılan iki metodu birleştiren bir üçüncü metot daha bulunmaktadır. Bu metot önceki iki metodun üstün görünen kısımlarını almakta, furu fıkıhtan soyut olarak bulunan usul kaidelerini müctehid imamlardan nakledilen furu fıkıh meseleleri ile birlikte ele alarak, bu furunun üzerine bina edildiği usulleri beyan etmeye, bu furu fıkıh üzerinde kaideleri işletmeye, furu fıkıhla kaideler arasındaki bağlantıları kurmaya ve böylece kaideleri furu fıkhın hizmetine sunmaya çalışmaktadır. Hanefi, Şafii, Mâliki, Hanbeli, Caferi gibi değişik mezheplere mensub pek çok âlim bu metodu takip etmiştir.32 Nesefi’den sonra önemli eserlerin hemen tamamı Hanefi ve Şafii metodlarını birleştiren (memzuc) bir tarzda kaleme alınmıştır. Sadrüşşeria’nın Tenkihü’l-Usul’ü, Pezdevi’nin Kenzü’l-Vusul’ü, Fahrettin er-Râzi’nin el-Mahsul’u, Cemaleddin İbnü’lHâcib’in Muhtasarü’l-Münteha’sına dayanmaktadır. Müellifin et-Tavzih adlı kendi şerhine Teftazâni’nin yazdığı et-Telvih ale’t-Tavdih adlı hâşiye meşhur olmuş, bunun üzerine özellikle Osmanlı uleması tarafından bir çok hâşiye kaleme alınmıştır. Molla Fenâri Füsulu’l-Bedâyi isimli eseriyle, İbnü’l-Hümmam et-Tahrir, İbn Emirü’l-Hâc etTakrir ve’t-Tahrir adlı şerhiyle ve İsnevi Nihayeti’s-Sul’ü ile, Emir Padişâh Teysirü’tTahrir adlı şerhiyle, Molla Hüsrev Mirkatü’l-Vusul ila İlmi’l-Usul ve şerhi Miratü’lUsul ile, Sadruşşeria’yı takip ettiler.Son dönemde bu tarzda kaleme alınan diğer iki eser de Muhibbullah b. Abdüşşekür el-Bihâri’nin (ö. 1119/1707 ) Müselemü’s-Sübut’u ve Ebu Said el-Hâdimi’nin Mecamiu’l-Hakaik’idir. Bihâri’nin eseri Abdüâli Muhammed b. Nizamettin el-Ensâri tarafından Fevâtihu’r-Rahamut, Hâdimi’ninki Mustafa Hulusi Güzelhisari tarafından Menafiü’d-Dekaik adıyla şerh edilmiştir.33 I ) Hanefi Mezhebinde Fetva Usulü Hanefilerin fetva usulune geçmeden önce, onların kendi mutemed kaynaklarında bulunan meselelere ve bu meselelerin sınıflandırılmasına bakalım: Ahmed Özel, İ.A, c. 16, s. 25-26 A. Zeydan, a.g.e, s. 18 33 Ahmed Özel, İ.A, c. 16, s. 26 31 32 32 1) Ayetlerde veya Peygamber efendimizin sünnetinde belirtilen şeri usule, icmai ümmete, veya din alimlerinin kıyaslarına muvafık olup gizli veya açık bir şekilde hilafına bir nas bulunmayan meseleler. 2) Şeri usule dahil olup bazı ayet ve hadislerin de kendisini teyit ettiği, bununla beraber hilafına delalet eden bazı ayet ve hadislerin bulunduğu ancak usule dâhil olmasının daha sahih olup aksine vârid olanın zayıf ve hafi olduğu meselelerdir. Bu birinci ve ikinci maddedeki meseleler, aklın ve naklin de işaret ettiği gibi makbuldur. 3) Şeri usule dâhil olup hilafına sahih ve kuvvetli vechile delil bulunan meseleler, bu meselelerde, ilim, hikmet ve nazar sahibi olanların kuvvetli olan görüşü tercih etme muhayyerlikleri vardır. 4) Kıyas yoluyla bulunan meseleler, bu meselelere kendisinden daha üstün ve göz ardı edilemeyecek bir delil muhalif olduğunda, burada hüküm daha kuvvetli olanın tercih edilerek, zayıf olanın terkedilmesidir. 5) Hakkında ne kitaptan ne sünnetten ne icmadan ne de hafi olsun celi olsun, sarahaten veya delâleten olsun kıyastan şeri bir delilin kendisine delâlet etmediği müteahhirunun sonradan ortaya attıkları meselelerdir. Bunların hükmü kabul edilmemek ve cerh edilmektir.34 Hanefilere ait furu fıkha dair meseleleri bu şekilde tasnif ettikten sonra şimdi hanefilerin fetva verirken takip ettikleri yolu incelemeye geçebiliriz. Tercih hususunda en eski görüş Abdullah b. Mübarek’e aittir. Ona göre her halukarda Ebu Hanife’nin ictihadı kabul edilir. Çünkü o sahabeyi görmüş, tabiinle bir arada bulunmuştur. Bundan dolayı onun sözü daha kuvvetlidir. Öğrencilerinden herhangi biri ona muvafakat etse de etmese de Ebu Hanife’nin reyi önce gelir. Sahibu’sSiraciye Ali b. Osman Muhammed et-Temimi el-Uşi el-Fergani (ö. 575 h.) bu konu hakkında şunları söylemektedir; “Mutlak manada fetva önce Ebu Hanife’nin sonra Ebu Yusuf’un sonra Muhammed’in sonra Züfer’in ve Hasan b. Ziyad’ın kavline göredir.” Denilmiştirki, bir konuyla ilgili olarak Ebu Hanife bir görüşte sahibeyn bir başka 34 Ebu’l-Hasenât Abdülhay el-Leknevi, Nafiü’l-Kebir ala Camiü’s-Sağir, Beyrut 1986, s. 22-23 33 görüşte olsalar, bu takdirde müftü muhayyerdir. Ancak bu hüküm müftü müctehid olduğunda geçerlidir. İmamlar ihtilaf ettikleri zaman müftünün durumuna göre işler değişir. Şayet müftü akval arasında tercih veya temyiz etmeye muktedir ise, imamların görüşlerinden kendince kuvvetli olanı tercih etme muhayyerliği vardır. Şayet müftü temyiz ve tercihe muktedir değil ise, kural; önce Ebu Hanife’nin sonra Ebu Yusuf’un sonra Muhammed’in sonra da Züfer ve Hasan b. Ziyad’ın kavlinin alınmasıdır. Bundan sonra mezhebin fetvayı kabul tasavvuru biraz daha farklılaşmaktadır. Kadıhan bu durumu bizlere şu şekilde açıklıyor: “Mesele ashabımız beyninde muhtelefün fih ise ve sahibeynden birisi de İmam ile beraberse şartlar uygun olduğundan dolayı ikisinin hükmü alınır. Şayet aynı meselede her ikisi de Ebu Hanife’ye ihtilaf ederlerse ve ihtilafları yaşadıkları çağ ve zamanla ilgili bir mesele hakkındaysa –zâhire bakarak tadil gibi-yaşadığımız şu çağda insanların ahvali değiştiğinden dolayı sahibeynin sözü alınır. Yine müzâraa, muâmele v.b. de müteahhirunun icmasına binâen sahibeynin hükmü alınır. Bunların dışındaki yerlerde müctehid muhayyer olup kendi reyiyle hüküm verir. Bu söylediklerimiz ışığında meseleyi şu şekilde toparlayabiliriz: 1) Zahirü’r-Rivaye’de İmam ve ashabının üzerinde ittifak ettikleri meseleler ittifakla alınır. 2) Zahirü’r-Rivaye’de İmam ve ashabından farklı rivayetler bulunuyorsa, talebeleri kendisine muvafık olsalar da olmasalar da Ebu Hanife’nin reyi takdim edilir. Ancak bu madde müteahhir ulema nezdinde biraz değişikliğe uğramıştır. Buna göre Ebu Hanife ve ashabından Zahirü’r-Rivaye’de farklı rivayetler geldiğinde, sahibeynden biri İmam’a muvafakat ederse İmam’ın kavli alınır. Sahibeyn bir meselede ittifak edip İmam’a muhalif kalırsa ve mesele de zaman ve örfe dayalı olarak değişebilen meselelerdense, sahibeynin hükmü alınır.Ancak mesele toplumsal değişimle alakalı değilse veya sahibeynden her biri bu mesele ile ilgili olarak İmam’a muhalif olmakla beraber farklı farklı fetvalar vermişlerse, müctehid kendi görüşüne binâen tercihte 34 bulunur. Müctehid olmayan ise bilinen kaideyi uygular o da İmam’ın görüşünün takdim edilmesidir.35 İkinci Bölüm Eserler: 1) Kitabü’r-Rey, İmam Âzam Ebu Hanife Numân b. Sâbit (ö. 150 h.). Ebu Hanife bu kitapta istinbat metotlarını açıklamıştır.36 2) İsbâtü’l-Kıyas, Ebu Musa İsa b. Ebân el-Hanefi (ö. 220 h.)37 3) İtilâlü Ebi Hanife, eş-Şeyh el-Edib Ebu’l-Abbas Muhammed b. Abdullah İbni Abdun er-Raini el-Hanefi (ö. 299 h.)38 4) İsbâtü’l-Kıyas ve’l-İctihad ve Haberi’l-Vâhid, Hanefi Fakih, Ebu’l-Hasan Ali b. Musa b. Davud el-Kummi (ö. 305 h.) 39 6) Me’hazü’ş-Şerai’ fi Usûlü’l-Fıkıh, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed el-Mâturidi (ö. 333 h.) Büyük, Kelâm imamı, Mâturidi mezhebinin kurucusu, bütün hocaları Ebu Hanife’nin talebelerinden ilim tahsil etmişlerdir40 7) el-Cedel fi Usûli’l-Fıkıh, Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed elMâturidi (ö. 333 h.)41 8) Usûl fi’l-Fıkıh, Muhammed b. İsa b. Ebi Musa Bağdadi Hanefi (ö.334 h.)42 35 Ahmed Ali, a.g.e, s. 72-73 Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl es-Serahsi, Usûlü Serahsi (tah. Ebu’l-Vefâ el-Afgani ), Darü’l-Marifet, Beyrut 1974, c.1, s. 3 37 el-Mevlâ Mustafa b. Abdullah el-Kostantini er-Rûmi el-Hanefi Katip Çelebi (h.1017/1067), Keşfu’zZunun an Esami’l-Kütübi ve’l-Funun, Darü’l-Kütübü’l-İlmiyye, Beyrut 1992, c. 1, s. 119 38 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 23 39 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 675 40 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1573 ve c. 6, s. 36 41 Hüsameddin Muhammed b. Muhammed el-Ahsikesi el-Hanefi, el-Mezheb fi Usûli’l-Mezheb ala’lMüntehab (tah. Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur), Darü’l-Ferfur, 1. Bsk, 1999, c. 1, s. 15-25 42 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 37 36 35 9) Usûlü’l-Kerhi ( Risâletü’l-Kerhi ), Ebu’l-Hasan Ubeydullah b. el-Hüseyin b. Delâlu’l-Bağdâdi (ö. 340 h.) 10) el-Akvâlü’l-Usûlüyye, Ebu’l-Hasan Ubeydullah b. el-Hüseyin b. Delâlu’lBağdâdi (ö. 340 h.) 11) Kitabü’l-Hamsin, Ahmed b. Muhammed b. İshak eş-Şâşi Ebu Ali Nizameddin el-Hanefi (ö. 344 h.)43 12) Usûlü’ş-Şâşi, Ahmed b. Muhammed b. İshak eş-Şâşi Ebu Ali Nizameddin el-Hanefi (ö. 344 h.). Kitabın hamişinde, Mevlâ Muhammed Feyzu’l-Hasen elKenkuhi’nin Umdetü’l-Havâşi’si bulunmaktadır. Usûlü Şaşi usûl alanında yazılan mutemed metinlerdendir. Âlimler kitaba pek çok şerh yazmışlardır. Kitap Hindistan ve pakistanda meşhur ve yaygın olup Arap alemi de kitaba yönelmeye başlamıştır. Kitap Âm ve hâs konularıyla başlamakta olup Hanefi metodu üzerine yazılmış eserlerin öncülerindendir.44 13) Usûlu’l-Fıkıh ( el-Fusûl fi’l-Usûl ), Ebu Bekir Ahmed b. Ali er-Râzi elCessâs (ö. 370 h.)45 Cessâs’ın usûlü fıkıha dair yazdığı ve el-Fusûl olarak isimlendirilen kitabı, Ahkâmü’l-Kuran’dan önce yazdığı son kitaplardandır. Bunun anlamı ise; Ahkâmü’lKuran’ın, usûlü fıkıha dair yazdığından ayrı olarak düşünülemiyeceğidir. Bu ikisi hüküm itibarıyla bir kitaptır. Cessâs, bizzat kendisi Usûlü Fıkıh’ının Ahkâmü’l-Kuran kitabının bir mukaddimesi olduğunu söylemiştir. Cessâs’ın usûl yazmasında Ehvaz, Nişabur, Rey ve Bağdat’ta yapmış olduğu ilmi yolculukların önemli bir etkisi olmuştur. Meşreb ve kültür olarak farklı pek çok âlimden ders aldı. Kerhi’den usûl ve fıkıh, Abdülbaki b. Kâni, Taberâni ve diğerlerinden hadis ilmini aldı. Bu, Cessâs’ın kitaplarında konuyla ilgili yerlerde onların sözlerini naklederek delil getirmesinden açıkca görülmektedir. Cessâs’ın yaşadığı asırda bulunan 43 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 62 Ahmed b. Muhammed b. İshak Ebu Ali eş-Şaşi, Usûlü Şaşi, Darü’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut 1982, s. 5 45 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 84 44 36 usul ve diğer telifâtın onun usûl kitabını telifinde önemli derecede etkisi vardır. O bazen usûl kitabında Muhammed b. Hasan’ın Câmiü’l-Kebir’inden bazı usûl nüktelerini nakletmektedir. Cessâs bu kitaptan çokca etkilenmiş, onu şerh etmiş ve onu nahivde önde gelen isimlerden olan Ebu Ali el-Farisi’ye okumuştur. Şeyhi Kerhi’den sonra usûl açısından etkilenip, en fazla nakilde bulunduğu kişi, İsa b. Eban’dır. Bundan da Cessâs’ın İsa b. Eban’ın kitaplarını etüd ettiği ve fıkıh usûlü ile ilgili meseleleri ondan aldığı anlaşılmaktadır. Cessâs İmam Şafii’nin Risâle isimli eserini de incelemiş, bazı yerlerde Şafii’yle uzun ve üslûbu sert münakaşalara girmiş, onun beyanı taksim etmesini eleştirmiştir. Yine kitabında Cessâs’ın dile getirdiği ve cevaplandırdığı itirazların çokluğundan, onun bu delilleri öne çıkaran kitapları incelediği anlaşılmaktadır. O, bu delilleri kendisine yapılan itirazlar olarak kabul ederek hepsine tek tek cevap vermektedir. İhtimaldirki bu itirazları Cessâs, mezhebini takviye etmek için kendisi dile getirmekte ve yine kendisi bunlara cevap vermektedir.46 14) el-İcma’, Ebu Bekir Ahmed b. Ali er-Râzi el- Cessâs (ö. 370 h.) 15) el-Bağdâdi, Ahmed b. Ali el-Bağdâdi (ö. 370 h.) Hanefi fakih, Kılâdetü’nNahr yazarı, Vefiyyatü Ayâni’d-Dehr isimli kitabında Bağdâdi’nin usûl ve furuyla ilgili pek çok tasnifinin olduğunu söylemektedir.47 16) el-Esrâr fi’l-Usûl ve’l-Furu’, Allâme Ebu Zeyd Ubeydullah b. Ömer edDebbûsi el-Hanefi (ö. 430 h./1039 m. )48 17) Te’sisü’n-Nazar fi İhtilafi’l-Eimme, Ömer ed-Debbûsi (ö. 430 h.)49 18) el-Envâr fi Usûli’l-fıkıh, Ömer ed-Debbûsi (ö. 430 h.), muhtasar bir eserdir.50 Ahmed b . Ali er-Râzi el-Cessâs, Usûlü’l-Fıkıh, (tah. Dr. Acil Câsim en-Neşmi), İrşad yay., İstanbul 1994, 2. baskı, c. 1, s. 21-37 47 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 66 48 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 84 49 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 648 50 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 196, ve bkz. Kasım b. Kutluboğa es-Suduni (ö.879h.), Tacu’t-Terâcim (tah. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf), Darü’l-Kalem, Şam 1992, s. 194, ve bkz. Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, TDV. yay. Ankara 1990, s. 37 46 37 19) Takvimü’l-Edille, Ömer ed-Debbûsi (ö. 430 h.), kitabı tek cilttir. Bu kitabı Fahru’l-İslam Ali b. Muhammed el-Pezdevi şerh etmiştir. Şerhi Hanefi âlimlerince muteberdir. Pezdevi’nin şerhini ise Ebu Cafer Muhammed b. el-Hüseyin el-Hanefi özetlemiştir.51 20) Usûlü’s-Serahsi, İmam Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl esSerahsi (ö. 450 h.) Kitabın gerçek adı, el-Fusûl fi İlmi’l-Usûl’dür. Ancak kitap ilim ehli nezdinde Usûlü Serahsi olarak meşhurdur. Kitap Hanefi metodu üzerine yazılmıştır. Pezdevi ile metodu aynıdır. Ancak Serahsi’nin usûlünde kavl metodu kullanılmıştır.52 21) el-Muharrer fi usûli’l-Fıkıh, İmam Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl es-Serahsi (ö. 450 h.) Müellif kitabının mukaddimesinde şunları söylemektedir; Fıkıh üç şeyin bir araya gelmesiyle tamam olur. a) Meşruat b) Meşruatı iyi bilmek için de manaları ile beraber naslara, furu ile beraber usûle vâkıf olmak c) Bunlarla da amel etmek, bunları eyleme dönüştürmek Maksat, ilim ile amel edilmedikçe hâsıl olmaz. Kim marifet olmaksızın meşruatı biliyorsa ruvât sınıfından sayılır. Eğer marifete de sahip ancak âmil değilse bir açıdan fakih sayılır. Amel de ediyorsa mutlak manada fakihtir. Ve Peygamberimizin de ( s.a.v ) belirttiği -“ Şeytana karşı bin âbidden daha etkilidir. ”- kimselerdendir. Bu Ebu Hanife ve talebeleri gibi mütekaddim imamlarımızın da vasfıdır. Onların bu şekilde olması, benim Muhammed b. Hasan’ın kitaplarına şerhler imla ettirmeme de etken olmuştur. Bu şerhlerden maksat hâsıl olunca, bu kitapları okuyanlar istifade etsinler diye, kitabı şerh ederken görüşlerimi temellendirdiğim usûlü beyan etmeyi gerekli gördüm. Ta ki usûle vâkıf olmak furuda bulunan hakikati anlamaya yardımcı olsun. Ve okuyuculara furuyu beyanda ortaya çıkan yanlışları da göstersin. Çünkü usûl sınırlı furu ise hudutsuzdur. Bu hususlarda mütekaddimun ve müteahhirun tarafından yazılanlar pek 51 52 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 467, ayrıca bkz. Kasım b. Kutluboğa, a.g.e, s. 192, ve bkz. Ahmet Özel, a.g.e, s. 37 Serahsi, a.g.e, c. 1, s. 3-8 38 çoktur. Ben bu alanda sadece onlara tabi olan biriyim. Böylece onlara benzemeyi umarım. İşlerin en hayırlısı ittiba en şerlisi ise ibtida’ dır. İlk etapta açıklanması gereken husus emir ve nehiydir. Çünkü ibtilanın çoğu onlardan meydana gelmekte ve onları bilmekle de ahkam bilinmekte ve helal ile haram ortaya çıkmaktadır. Serahsi’nin bu kitabı emir babı ile başlamaktadır.53 22) el-Yenâbi’ fi’l-Usûl, Ebu’l-Kasım Ahmed b. el-Hüseyin el-Beyhaki elHanefi (ö. 458 h.)54 23) Şerhü Takvimi’l-Edille fi’l-Usûl, Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed elHüseyin b. Abdülkerim Fahrü’l-İslam el-Pezdevi el-Hanefi (ö. 482 h.)55 24) Usûlü’l-Pezdevi ( Kenzü’l-Vusûl ila Marifeti’-Usûl ), Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed el-Hüseyin b. Abdülkerim Fahrü’l-İslam el-Pezdevi el-Hanefi (ö. 482 h.)56 Lafızları ve ibareleri kapalı olup muciz bir eser olduğu için pek çok âlim bu kitabı şerhetmiştir. a) …...., Kıvameddin Etrâri el-Hanefi (ö. 700 h.) b) Salim b. Ahmed es-Sündi’ye (ö. 704 h.) ait bir şerh c) Hüseyin b. Ali es-Sımâni’ye ait bir şerh d) el-Kâfi, İmam Hüsameddin Hüseyin b. Ali es-Sığnaği el-Hanefi (ö. 710 h.) e) Keşfu’l-Esrâr, Şeyh el-İmam, Alaeddin Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari elHanefi (ö. 730 h.) Ebu Sehl es-Serahsi, el-Muharrer fi Usûli’l-Fıkıh, Darü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1996, c. 1, s. 5-6 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 2051 55 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 693 56 Çelebi, a.g.e, c. 1, s.112, ve c.4, s. 388 ve c.5, s. 693 *Şeyh Kasım b. Kutluboğa Usulü Pezdevi’nin hadislerini tahric etmiştir. 53 54 39 f) Tenkihü’l-Usûl, Sadruşşeria el-Mahbubi’ye (ö. 747 h.) ait bir şerh. Bu şerh, kitap üzerine Sadeddin Mesud b. Ömer et-Teftâzâni tarafından yapılmış olan Telvih ile birlikte matbudur. g) Beyanü’l-Vusûl fi Şerhi’l-Usûl li’l-Pezdevi, Kıvameddin el-Kâki (ö. 749 h.) h) Bedreddin Muhammed b. Şemseddin’e ait bir şerh ı) Şâmil, Emir Katip b. Emir Ömer Farabi el-Hanefi’ye (ö. 758 h.) ait bir şerh i) et-Takrir, Ekmeleddin Muhammed b.Mahmud el-Baberti Hanefi(ö.786 h.) j) …....,Ebu’l-Beka Muhammed b.Ahmed b. Ziya el-Mekki el-Hanefi (ö.854h.) k) ……., Ömer b. Abdülmuhsin Erzincani l) ilhidad’a ait bir şerh m) el-Confûri şerhi n) Keşfü’l-Esrâr, Aladdin el-Buhari Usulu Pezdevi’ye yapılan talikât ise; a) İmam Humeydeddin Ali b. Muhammed ed-Darir el-Hanefi’nin (ö. 666 h.) taliki ile b) Celaleddin Resul b. Ahmed et-Tebâni el-Hanefi’nin (ö. 713 h.) talikidir. 25) Usûl fi’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl es-Serahsi el-İmam Şemsüleimme Ebu Bekr el-Hanefi (ö. 483 h.)57 26) el-Muharrer fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl es-Serahsi el-İmam Şemsüleimme Ebu Bekr el-Hanefi (ö. 483 h.)58 57 58 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 76 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 76 40 27) el-Kifâye Şerhü’l-Hidâye fi’l-Usûl, Nureddin Ahmed b. Mahmud b. Ebi Bekri’l-Buhari es-Sabuni el-Hanefi (ö. 508 h.) 59 28) Kifâyetü’l-Fuhûl fi İlmi’l-Usûl, Ebu Muhammed Abdülaziz b. Osman elUkayli el-Hanefi (ö. 533 h.) kendisi kadı Nesefi olarak maruftur 60 29) Talikü’l-Hilaf,Ebu Muhammed Abdülaziz b. Osman el-Ukayli el-Hanefi (ö. 533 h.)61 30) Usûlü’l-Fıkıh, Şehid, Ömer b. Burhaneddin el-Kebir Abdülaziz b. Ömer b. Mâze Hüsameddin Ebu Muhammed el-Horasani el-Hanefi (ö. 536 h.)62 31) Tılbetü’t-Talebe fi’l-Istılâhâti’l-Fıkhiyye ala Elfâzi Kütübi’l-Hanefiyye, Necmeddin Ömer b. Muhammed b. İsmail Nesefi (ö. 537 h.) 32) Minhâc fi’l-Usûl,Allâme Carullah Mahmud b.Ömer Zemahşeri(ö.538 h.)63 33) Usûlü’l-Kerderi, İmam Taceddin Abdülğaffâr(ğafûr) b. Lokman el-Hanefi (ö. 552 h.)64 34) Bezlü’n-Nazar fi’l-Usûl, Aladdin Ebu Bekr Muhammed b. Abdulhamid elEsmendi Semerkandi Hanefi (ö. 552 h.)65 35) Mizânü’l-Usûl fi Netâici’l-Ukûl, Aladdin Ebu Bekr Muhammed b. Abdulhamid el-Esmendi Semerkandi el-Hanefi (ö. 552 h.)66 59 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 371 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1497, ve c.5, s. 578 ve bkz. Tâcü’t-Terâcim, s. 191 61 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1497, ve bkz.age, s. 191 62 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 783 63 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1877 64 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 114 *Bediü’n-Nizam ve Nihayetü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl aynı kitaplardır. Ancak Bediü’n-Nizam adı daha meşhurdur. Bkz. a.g.e, c. 2, s. 1991 65 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 175. Eser Muhammed Zeki Abdülber tarafından tahkik edilerek Mektebetü Dari’tTuras tarafından Kahire’de basılmıştır. 66 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 92. Eser Abdülmelik Sadi tarafından tahkik edilerek Matbaatu’l-Hulud tarafından Bağdat’ta basılmıştır. 60 41 36) el-Lübâb fi Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed Alaeddin Semerkandi el-Hanefi (ö. 553 h.) Ayrıca İmam Ebu Hanife’nin mezhebi üzere yazdığı, Mizânü’lFusûl fi Netaicü’l-Ukûl adında da bir usul kitabı vardır.67 37) Usûlü’l-Fıkıh, Hanefi Fakihi Taceddin Ebu’l-Mefâhir Abdulğaffar b. Lokman b. Muhammed el-Havârizmi el-Kerderi (ö. 562 h.)68 38) el-Fusûl fi İlmi’l-Usûl, Necmeddin Tahir b. Muhammed b. Ömer b. Abbas el-Hafs Ebu’l-Meâli el-Hanefi (ö. 620 h.)69 39) havâşi ala Usûli İbni’s-Sirâc, Zeyneddin Ebu Zekeriya Yahya b. Abdulmuti el-Hanefi, İbnü’l-Muti (ö. 628 h.)70 40) el-Fusûl fi İlmi’l-Usûl, Ebu Müeyyed Sadreddin Muvaffak b. Muhammed el-Hâsi el-Hanefi (ö. 634 h.)71 41) el-Muvaddıh, Numan b. İbrahim ez-Zurnuci (ö. 640 h.)72 42) el-Müntehab fi Usûli’l-Mezheb, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed b. Ömer Ahsikesi (ö. 644 h.) Usûlü fıkıha dair eseriyle tanınmış Hanefi fıkıh âlimidir. Hayatı hakkında fazla bilgi mevcut değildir. Adı geçen eser, el-Müntehabü’l-Hüsâma veya Muhtasarü’lHüsâma olarak da bilinen meşhur bir fıkıh usûlü kitabıdır. 10 dan fazla şerhi vardır. Eser dil ve düzen olarak karışık olup hem öğrenen hem de öğreten onu mütalaâda zorluk çekmektedirler. eserin dört tane şerhi vardır. a) el-Vafi, Hüsameddin Hüseyin b. Ali es-Sığnaği (ö. 711 h.), Sığnaği, şerhi müellifle aynı mescitte imlâ ettirmiştir. Kitabın sonunda kitabla ilgili olarak şunları söylemektedir; “ Elimdeki şerhlerin nüshalarından anladımki, kitapta meçhul vezni Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1547 ve Kutluboğa, Tâcü’t-Terâcim, s. 257 ve Ahmet Özel, hanefi Fıkıh Âlimleri, s. 52 68 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 587 69 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 430 70 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 523 71 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1271 ve c.6, s. 483 72 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1905 67 42 üzere gelen sorular, müellifin başkalarından naklettiği sorulardır. Hitap şeklinde gelen sorular ise bizzat kitabın müellifi tarafından sorulmaktadır.” b) et-Tahkik veya Ğayetü’t-Tahkik, Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari (ö. 730 h.), Buhari kitapla ilgili olarak; “ Mezkür muhtasar, diğer muhtasar tasniflerden, tertip ve kurgusunun güzelliği ve sağlamlığı itibarıyla üstündür.” demektedir. Ancak muhtasar sadece usûl üzerinde yoğunlaştığından dolayı Buhari, Usûlü’l-Pezdevi’nin şerhi olan Keşfü’l-Esrâr’ı imlâ ettirdikten sonra bu muhtasarı da şerh etmiştir. et-Tahkik aleyhine Seyyid Semerkandi’nin itirazları bulunmaktadır. Ancak bazı âlimler bu itirazlara bir ciltlik bir kitapla cevap vermişlerdir. c) et-Tebyin, Kıvameddin Emir Katip b. Emir Ömer el-İtkani el-Hanefi (ö. 758 h.), ayrıca Müntehab üzerine Ahmed b. Osman Türkmeni’nin (ö. 744 h.) de bir taliki vardır. d) Müntehab’ı İmam Hafızüddin Abdullah b. Ahmed Nesefi’de (ö. 710 h.) şerh etmiştir. Şerhi muhtasar olmakla beraber faydalıdır. Nesefi kitaba bir tane de mutavval bir şerh yazmıştır.73 Ayrıca kitabı şârihlerinden olan Dr. Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur, Hanefi usulcülerinin usûle dair hükümlerini ( sözlerini ), Şâfiilerin söz ve usûlü ile karşılaştırmalı olarak zikretmiş, böylece okuyucunun bir mesele hakkında her iki ekolün de görüşünü öğrenmesini sağlamıştır. Ayrıca kendince delilini kuvvetli gördüğü bazı meselelerde tercihlerde bulunmuştur. Kitabı üç bölüme ayırmış, ilk bölümde edillei şeriyyeyi incelemiş, ikinci bölümde; Meşru hükümler ve onlarla ilgili olan meseleleri incelemiş, üçüncü bölümde ise; Harfleri ve onlarla ilgili meseleleri incelemiştir. Ahsikesi’nin Müntehab’ı yazarken istifade ettiği kaynaklar şunlardır; a) Kitap, sünnet b) Debbûsi’nin Takvimü’l-Edille’si, yine Debbûsi’nin Tesisü’n-Nazar’ı 73 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1849 ve c. 6, s. 123 43 c) Ebu Mansur el-Maturidi’nin el-Cedel fi Usûli’l-Fıkıh’ı, yine onun Me’hazü’ş-Şerai’si d) Ebu Hasan el-Basri’nin el-Mutemed’i e) ebu’l-Hasan el-Kerhi’nin Usûl’ü. Bunların yanı sıra kitabında, Ebu Hanife, İmam Şafii, Ebu Yusuf, Muhammed Hasan eş-Şeybani gibi müctehid imamların ve Ebu Zeyd Debbûsi, Ebu Hasan el-Kerhi gibi üstad ve meşayihin sözlerini de müstened olarak kullanmıştır. Ahsikesi Müntehab’da; Hukukun temel yapısını ve bunların üzerine bina edilen hükümleri ortaya çıkarmak için nazari ve pratik metodu aynı anda kullanmıştır. Kullandığı metodu altı maddede özetlemek mümkündür. a) Pek çok yerde, hükmün teşriine sebep olan unsuru kesin de olsa, zanni de olsa ibraz etmiştir. b) Muhtemel manalar içeren lafızların ardındaki gizli manaları açıkca ortaya koymuştur. c) Gerek başlangıçta ve gerek de sonuçta, fasıldan fasıla geçerken fasıllar arasındaki münasebete değinmiştir. d) Cümle kurmada kolay bir üslûbun gözetilmesi, ancak bazı yerlerdeki kapalı ifadeler bunu bozmaktadır. e) Gerek usûl kaidelerini sunarken, gerekse bu kaidelerin açıklanmasında, bir düşünce veya problemin ortaya atılmasında gösterilen uyum, insicam ve tutarlılık. f) Kitabın sonunda meâni harfleri için ayrı bir fasıl açarak, bu kısmı diğer usûl musanniflerinin hilafına kitabına eklemesi, bu harfler her ne kadar nahiv ilminin konusu ise de, pek çok hüküm onlarla alakalı olduğu için, bu harfleri kitabın sonunda getirdi. Müntehab Hanefi metodunda yazılmış, pek çok fayda içeren bir kitap olmasına rağmen, muhtasar olması, ibaresinin zorluğu, neredeyse kitabı anlaşılmaz bir hale 44 sokmaktadır. Katip Çelebi Keşfu’z-Zunûn isimli fihrist türü eserinde Müntehabla ilgili olarak şunları söylemektedir: “Usûlü mezheb hakkında yazılmış, güzellikleri mahzuf, benzer noktaları ve tenakuz noktaları iç içe girmiş, incileri örtülmüş, kendisini okuma ve okutmakta insanların oldukça meşekkat çektikleri bir kitaptır.”Yine Abdülaziz elBuhari de Katip Çelebi ile benzer ifadeleri kullanmış, bir yandan kitabı överken diğer yandan da onun aşırı muhtasar olmasından şikayet etmiştir. Müntehab’ın pek çok şerhi yapılmıştır; a) et-Tahkik, Abdülaziz el-Buhari (ö. 730 h.) b) et-Tebyin, Kıvameddin Emir Katip b. Ömer el-İtkâni el-Hanefi (ö. 758 h.) c) el-Vâfi, Hüsameddin Hüseyin b. Ali b. Haccâc es-Sığnâgi (ö. 711 h.) d) en-Nâmi, Ebu Muhammed Abdülhak b. Muhammed Emin, eser Hindistan’da h. 1310 da basılmıştır. e) Hafızüddin Abdullah b. Ahmed en-Nesefi’nin de (ö. 710 h.) Müntehab üzerine yaptığı, muhtasar ancak faydalı bir şerhi mevcuttur. Nesefi’nin bu kitaba yazdığı uzun bir şerhi daha vardır. Ayrıca Müntehab’ı İbnü Hacer el-Askalâni’nin torunu Yusuf b. Şahin de şerh etmiştir.74 43) Miftâhü’l-Usûl, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed b. Ömer Ahsikesi (ö. 644 h.) 44) Dakâikü’l-Usûl ve’t-Tebyin, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed b. Ömer Ahsikesi (ö. 644 h.) 45) Fusûlü’l-Ahkâm li Usûli’l-Ahkam (Fusûlü’l-İmâdi), Fakih Abdürrahim b. Ebi Bekir İmâdeddin b. Ebi Bekir Ali b. Abdülcelil el-Merğinâni el-Ferğani esSemerkandi el-Hanefi, 651 yılında sağ idi. Hidâye yazarının torunudur.75 74 75 Ahsekisi, a.g.e, c. 1, s. 15-25 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 560 45 46) es-Safve fi Usûlü’l-Fıkıh,İmam Necmeddin Ebu Reca Muhtar b. Mahmud b. Muhammed Zahidi el-Hanefi el-Ğizmini (ö. 658 h.) İtikat bakımından Mutezili olan Zâhidi’nin eserlerinde zayıf rivayetler çok olup diğer muteber fıkıh kitaplarıyla mutabık olmadıkça kabul edilmez.76 47) el-Mücteba fi Usûlü’l-Fıkıh, İmam Necmeddin Ebu Reca Muhtar b. Mahmud b. Muhammed Zahidi el-Hanefi el-Ğizmini (ö. 658 h.)77 48) Minhâc fi’l-Usûl ve’l-Furu ala Mezhebi Ebi Hanife, İbnü’l-Adim, Ömer b. el-Kadı Mecdeddin Ahmed b. Hibetullah b. Cerrâde el-Ukayli Kemaleddin Ebu Hafs el-Halebi el-Hanefi (ö. 660 h.)78 49) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Ali b. Muhammed b. Ali el-İmam Humeydeddin er-Râmşi el-Buhari ed-Darir el-Hanefi (ö. 666 h.)79 50) Keşfü’l-Esrâr fi Usûlü’l-Fıkıh, Hanefi Fakih Zahirüddin Muhammed b. Ömer b. Muhammed el-Buhari en-Nûhâbâzi (ö. 668 h.)80 51) Şerhü’l-Bedi li İbni’s-Sââti fi’l-Usûl, Muslihiddin Ebu’l-Feth Musa b. Muhammed et-Tebrizi el-Hanefi, İbnü Emir el- Hâc (ö. 669 h.)81 52) el-Muğni fi Usûli’l-Fıkıh, Şeyh Celaleddin Ömer b. Muhammed elHabbâzi el-Hacnedi el-Hanefi (ö. 691 h.) Usûle dair temel hukuk felsefesini ( külli makasıdı ) ve tikel pratik ( feri cüzi ) şevâhidi içermektedir. Talebeleri gayelerine ve usûlü fıkıh kaidelerinin özüne ulaştırmaktadır. Şemsüleimme Serahsi’nin ve Fahrulislam Pezdevi’nin usûllerini içerdiğinden dolayı kitap ilim ehli arasında yaygındır. Kitap pek çok âlim tarafından şerhedilmiştir: Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1080, ayrıca bkz. Tâcü’t-Terâcim, s. 295, ve bkz. Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, s. 66 * Ğizmin, Harzem bölgesinde bir kasabanın adı 77 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1592 ve c. 6, s. 423 78 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 787 79 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 711 80 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 355 ve c. 6, s. 129 81 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 479 76 46 Ebu Muhammed Mansur b. Ahmed b. Müeyyed el-Kaani el-Harezmi (ö. 705 h.) şerhi meşhur ve muteberdir. Şeyh Aladdin Ali b. Mansur el-Hanefi el-Makdisi (ö. 746 h.) Aladdin Ali b. Ömer el-Esved (ö. 800 h.) büyük bir şerhtir. Cemaleddin Mahmud b. Ahmed el-Konevi İbnü’s-Sirac ed-Dımeşki (ö. 770 h.) şerh üç cilt olup adı Münteha dır. Dımeşk kazaskeri Şihâbeddin Ahmed b.İbrahim el-Antebi (ö.767 h.) Siraceddin Ebu Hafs Ömer b. İshak b. Ahmed el-Şibli el-Hindi el-Ğaznevi (ö. 773 h.) iki ciltlik bir şerhtir. Muhammed b. Ahmed Türkmeni el-Hanefi (ö. 750 h.) iki ciltlik bir şerh olup bu şerh üzerine, Kıvameddin Mesud b. İbrahim el-Kirmani’nin (ö. 748 h.) kısa bir haşiyesi vardır. Şeyh Ahmed b. İbrahim b. İsmail ( İsmebki ) b. Eyyüb el-Hanefi Antebi’ye ait Fethü’l-Mecni Şerhü’l-Muğni Abdurrahman b. Muhammed b. Ahmed ez-Zümrüdi (ö. 778 h.), kendisi İbnü’sSayiğ el- Hanefi olarak da bilinmektedir. Bu kâle üslûbu ile yazılmış memzuc bir şerhtir.82 53) Şerhü’l-Müntehab li’l-Ahsikesi fi Usûli’l-Mezheb, Muhammed b. Muhammed b. Mübin Ebu’l-Fadl en-Nuri el-Hanefi Yazar bu şerhi el-Müntehab fi Şerhi’l-Müntehab’ı Mardin’de 694 de bitirmiş ve bu şerh üzerine de Ebu Mansur b. Ahmed b. yezid Kaani el-Hanefi’nin (ö. 770 h.) bir haşiyesi vardır.83 82 83 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1749 ve c. 5, s. 787 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 569 ve c. 6, s. 138 47 54) Bediü’n-Nizam el-Câmi Beyne Kitabeyi’l-Pezdevi ve’l-İhkam, Şeyh Muzaffereddin Ahmet b. Ali İbni Saâti el-Hanefi el-Bağdadi(ö. 694 h./1295 m.) Bediü’n-Nizam; Fıkıh usûlüne dair muhtasar bir kitaptır. Pezdevinin usûlünden şevâhid cüzü, Âmidi’nin usûlünden de külli kaideler alınarak telif edilmiştir. Bu kitap iki usûl metodunu bir araya topladığı için Hanefi ve Şafii’lerden bir gurup bu kitabı şerh etmiştir. Hanefilerden; a) İbni Emirü’l-Hâc Musa b. Muhammed et-Tebrizi el-Hanefi (ö. 736 h.), kitabı şerh etmiş ve er-Refi fi Şerhi’l-Bedi, olarak isimlendirmiştir. b) Osman b. Abdulmelik el-Kürdi el-Mısri el-Hanefi (ö. 738 h.) c) Şemsettin Mahmut b. Abdurrahman el-İsfehani eş-Şafii (ö. 749 h.), şerhi, Beyanü’l-Meani’l-Bedi’ olarak isimlendirmiştir. d) Şeyh Allâme Sirâcettin Ebu Hafs Ömer b. İshak el-Hindi el-Hanefi (ö. 773 h.), Kaşifü Meani’l-Bedi ve Beyanü Müşkilühü’l-Meni’, dört ciltlik bir şerhtir. e) Allâme Kemalettin Muhammed b. Abdulvâhid İbnü’l-Hümmam el-Hanefi (ö. 861 h.), kitabı şerh etmiş ve bu hususu Hidâye şerhinde, “Bedi’ye yazdığımızda bu meseleyi izah ettik” şeklinde ifade etmiştir. f) İbni Hatip Cibrin el-Halebi (ö. 739 h.) g) Bedi üzerine yazılan haşiyelere örnek olarak, Mevlanazade olarak tanınan, Muhibbüddin muhammed b. Ahmet el-Hanefi’nin (ö. 859 h.) haşiyesini verebiliriz.84 55) Şerhü Usûlü’l-Pezdevi, Şeyh Süleyman Ahmed es-Sindi, kitabın yazım tarihi hicri 698 dir.85 56) Camiü’l-Usûl fi Usûli’l-Fıkıh, Rükneddin Abdullah b. Muhammed esSemerkandi (ö. 701 h.)86 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 235, Ayrıca bkz. Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, TDV. yay. Ankara 1990, s. 70, ve bkz. Kasım b. Kutluboğa (ö. 879 h.), a.g.e, s. 194 85 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 91 84 48 57) Şerhü’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Müeyyededdin Ebu Muhammed Mansur b. Ahmed el-Havârizmi el-Hanefi, el-Kââni (ö. 705 h.)87 58)Şerhü’l-Müntehab li’l-Ahsikesi fi’l-Usûl, Müeyyededdin Ebu Muhammed Mansur b. Ahmed el-Havârizmi el-Hanefi, el-Kââni (ö. 705 h.)88 59) el-Kâfi fi Şerhi’l-Vâfi, Ebu’l-Berekat Hafızüddin Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefi (ö. 710 h.) Yine Nesefi’ye ait olmak üzere, usûle dair Menar, Umde ve Şerhü’l-Ahsikesi adlı eserler mevcuttur.89 60) Menârü’l-Envâr, Ebu’l-Berekat Hafızüddin Abdullah b. Ahmed b. Mahmud en-Nesefi (ö. 710 h.) Kitap güvenilir kaynak bir eser olup kapsamlı muhtasar ve faydalıdır. Kitap Nesefi’nin mebsut’u ve muhtasaratı arasında olup tedavülü fazla ve tenavülü kolaydır. Kitap hacminin küçüklüğüne ve nazmının vecizliğine rağmen derya mesabesindedir. Tüm bunlara rağmen ibare bozukluğu, gereksiz anlatım ve uzatmalardan hali değildir. Kitabı Akhisari semtü’l-vusûl isimli muhtasarında en güzel şekilde tahrir etmiş açıklama ve ayıklamalar yaparak güzel bir tertip ile kitabı takdim etmiştir. Menarü’l-Envâr’ı pek çok âlim şerh etmiştir: a) Sadeddin Ebu’l-Fadl Dehlevi (ö. 891 h.) kitabı kavl üslûbu ile şerh etmiş ve bu şerhi; İfâdatü’l-Envâr fi İdâati Usûli’l-Menâr olarak isimlendirmiştir. b) Nâsırüddin b. Rebve Muhammed b. Ahmed b. Abdülaziz el-Konevi edDimeşki de (ö. 764 h.) Menâr’ı şerh etmiştir. Ayrıca onun bu kitaba ait Kudsü’l-Esrâr fi İhtisari’l-Menâr isimli bir muhtasarı da vardır. c) Şeyh Şucaeddin Hibetullah b. Ahmed Türkistani’nin (ö. 733 h.) Tebsıretü’lEsrâr fi Şerhi’l-Menâr isimli şerhi 86 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 463 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 475 88 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 475 89 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1378 87 49 ç) Şeyh Ekmeleddin Muhammed b. Mahmud el-Baberti el-Hanefi’nin (ö. 786 h.) el-Envâr’ı d) Şeyh Cemaleddin b. Yusuf b. Kumâri el-Ankari el-Harati’nin İktibasü’lEnvâr fi Şerhi’l-Menâr ismli şerhi. Kitabın yazımını 752 senesinin Muharrem ayında bitirmiş olup kitabını Muğni ve haşiyelerinden ve Tenkih’ten pek çok faydalar seçerek yazmıştır. e) Kıvameddin Muhammed b. Muhammed b. Ahmed el-Kâki’nin (ö. 749 h.) Câmiü’l-Esrâr’ı. Bu kitap kavl üslubu ile yazılmış bir şerh olup Kâki kitabın sonunda; “ Bu faydalı bilgileri şeyhimiz Aladdin Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari’den ve Hafızüddin Nesefi’nin kitaplarından ve Allâme Şerefeddin b. Kemal Kırımi’den aldım” demektedir. el-Kâki bu kitapla ilgili kapsamlı bir şerhe başlamıştı ancak vazgeçti. Daha sonra hacca niyet edince kitabı Şam âlimlerine gösterdi.Onlar da kitabı çok beğenerek bu kitabı temize çekmesini istediler. el-Kâki de buna icabet ederek Hicaz yolunda Şaban ayının 20. günü h.810 da kitabı bitirdi. Ve bu kitap Menâr’ın en güzel şerhi oldu. f) Zeyneddin b. Nüceym el-Mısri (ö. 970 h.) ilk önce Talikü’l-Envâr ala Usûli’l-Menâr olarak isimlendirilen kitap daha sonra bazı âlimlerin de işaretiyle Fethü’l-Ğaffar olarak isimlendirilmiştir. kitap 965 yılında ve beş ay kadar bir zaman zarfında telif edilmiştir. Yine İbni Nüceym el-Mısri’nin Lübbü’l-Usûl isimli, bir Menarü’l-Envâr muhtasarı vardır. g) Hattab b. Ebu’l-Kasım el-Kara’nın (ö. 720 h.) ve Celaleddin Resula’bni Ahmed b. Yusuf et-Tebâni’nin de (ö. 793 h.) faydalı birer şerhleri vardır. ğ) Şeyh Zeyneddin Abdurrahman b. Ebi Bekri’nin (İbnü’l-Ayni olarak bilinir) memzuc metotla yazılmış veciz bir şerhi vardır. Kitabı çokca yolculuk yaptığı için, olabilecek en üst seviyeye kadar kısaltılmıştır. Ta ki taşıması kolay olsun. h) İbnü’l-Fasih el-hemedani olarak tanınan, Fahreddin Ahmed b. Ali (ö. 755 h.) Menâr’ı tanzim etmiş, Zeyneddin Ebu’l-İz Tâhir b. Hasan (ö. 808 h.) Menâr’ı muhtasar hale getirmiş, Kasım b. Kutluboğa da bu muhtasarı memzuc metoda göre şerh etmiştir. 50 ı) Ebu’s-Sena Ahmed b. Muhammed ez-Zeyli Sivasi, Menar’ı şerhederek Zübdetü’l-Esrâr Şerhü Menâr olarak isimlendirmiştir. Kitabını 974 yılında sivasta tamamlamıştır. i) İzzeddin Abdüllatif b. Abdülaziz b. Melek’in (ö. 797 h.) Şerhi üzerine yapılmış, ismi Envârü’l-Halek ala şerhi’l-Menâr li İbni’l-Melek olan, Muhammed b. İbrahim el-Halebi’ye ait bir haşiye mevcuttur. j) Mevlâ Abdurrahman b. Sâçlı Emir (ö. 987 h.),ve Kemaleddin Hüseyin elVezir’in şerhleri k) Mevlâ Abdüllatif b. Melik (ö. 885 h.), bu şerh halk nezdinde yaygın meşhur bir şerhtir. Bu şerh üzerine bazı haşiyeler yazılmıştır. Örnek olarak; Kasım b. Kutluboğa el-Hanefi’nin (ö. 879 h.) haşiyesi, Şeyh Şerefeddin Yahya b. Karaca’nın haşiyesi, Mevlâ Musatafa b. Pir Muhammed Azmizade’nin (ö. 1040 h.) haşiyesi olup, haşiyesini Netâicü’l-Efkar olarak isimlendirmiştir. Azmizade’nin haşiyesi üzerine de Yahya elA’rec (ö.1130 h.) bir haşiye yazmıştır. l) Koca Hüsam olarak tanınan, Hüseyin Amasi’nin de (ö. 961 h.) Menâr üzerine bir haşiyesi vardır. m) Şemseddin Muhammed Koçhisari de Menâr’ı şerh etmiş ve şerhi elFevâidü’ş-Şemsiyye li’l-Menâr olarak isimlendirmiştir. Mir Âlim, Nekrakâr, Kara Sinan, Semerkandi gibi âlimler de menâr’ı şerh etmişlerdir. n) Şeyh Ebu Abdullah Muhammed b. mübarek Şah b. Muhammed el-Herevi de Menâr’ı şerh etmiş olup şerhinin adı; Medârü’l-Fuhûl fi Şerhi Menâri’l-Usul dür. Herevi bu şerhinde Şerhü’l-Cündi’den, İtkani’den, Münevver isimli bir şerhten Semerkandi’nin şerhinden, Hibetullah Ahmed Türkistani’nin Tebsıratü’l-Ebsâr isimli şerhinden çokca nakiller yapmaktadır. Kadı Ebu’l-Fadl Muhammed b. Muhammed b. Şahne (ö. 890 h.) Herevi’nin şerhini kısaltmış ve bu muhtasarı Tenvirü’l-Menâr olarak isimlendirmiştir. 51 o) Şemseddin Muhammed b. hüseyin b. Muhammed Şah Nuşâbâdi’nin Zübdetü’l-Efkar isimli şerhi. Nuşâbâdi kitabını pek çok şerhten topladığını belirtmektedir. Şerhinde bu sanatla alakalı kısa bir mukaddime de bulunmaktadır. ö) Yusuf b. Abdülmelik b. Bahşayiş’in Zeynü’l-Menâr isimli memzuc metotla yazılmış olan şerhi. Abdülmelik şerhini 842 de bitirmiştir. ayrıca Minhac b. Bennan Tebani’nin de Menâr üzerine bir şerhi mevcuttur. p) Şeyh İsa b. İsmail b. Hüsrev Şah el-Aksari’nin (ö. 727 h.) Envârü’l-Efkar fi Tekmileti İdâati’l-Envâr isimli şerhi. Kitabında Menâr’ı Şerhetmesinin sebebini şu şekilde açıklamaktadır; “ İdâatü’l-Envar makul ve menkule şâmildir. Ancak özlü anlatım ve mücmel olması dolayısıyla bir takım tereddütte kalan kimseler, bu mücmel olanı tafsil etmemi istediler.” r) Nüzhetü’l-Efkar, iki ciltlik büyük bir şerhtir. s) Muhammed b. Mahmud b. Hüseyin el-Hüseyni’nin et-Tibyan isimli memzuc metotla yazılmış olan şerhi, İbni Melek’in şerhi gibi veciz ( özlü kısa ) bir şerhtir. elHüseyni şerhinde, Şerhü’l-Musannef ve Şerhü’l-Hubâri’nin içindeki meselelerin çokluğu sebebiyle ezberlenmesinin zor olduğunu söylemektedir. ş) Celaleddin b. Ahmed Rûmi el-Hanefi’nin (ö. 792 h.) şerhi oldukça güzeldir. t) Abdulâli b. Muhammed b. Hüseyin el-Bercendi’nin (ö. 932 h.) Muhtasarü’lMenâr isimli eserini Şah İsmail döneminde yazmıştır. u) Ali b. Muhammed Menâr’ı, Esâsü’l-Usûl adı altında özetlemiş ve daha sonra bu muhtasarı memzuc metotla şerh etmiştir. ü) Mevlâ Ebu’s-Suud b. Muhammed el-İmadi’nin Sevâkibü’l-Enzâr fi Evâili’lMenâr isimli risalesi. v) Menâr’ın muhtasarlarının şerhlerinden Şemseddin Sivasi’nin (ö. 1049 h.) Zübdetü’l-Esrar isimli şerhi. Yine üçüncü bölümden başlamak üzere, Divan katibi İsa b. Mahmud Menâr’ı Türkçe olarak şerh etmiştir. 52 y) Amasya müftüsü Hızır b. Muhammed Amasi, Ğusûnu’l-Usûl isimli muhtasarı 1062 de tamamlamış ve daha sonra bu muhtasarı memzuc metotla şerh etmiş ve şerhi de Tehyicü Ğusûni’l-Usûl olarak isimlendirmiştir. Yine Menâr’ı Bosna kadısı Abdülhalim Rûmi (ö. 1051 h.) ve Muhammed Emin b. Şeyh Muhammed Üsküdari Rûmi el-Hanefi de (ö. 1151 h.) şerh etmiştir. Ziyaeddin Abdürrahim b. Safâeddin İsa elBağdadi el-Hanefi de Menâr’ı şerh edenler dendir. 90 61) el-Müntehab fi Usûli’l-Mezheb li’l-Ahsikesi, Abdullah Ahmed b. Mahmud Hafızüddin Ebu’l-Berekât en-Nesefi el-Hanefi (ö. 710 h.)91 62) el-Kâfi Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Hanefi Fakih Hüsameddin el-Hüseyin b. Ali b. Haccâc b. Ali es-Siğnâgi (ö.711 h.)92 63) el-Vâfi, Hanefi Fakih Hüsameddin el-Hüseyin b. Ali b. Haccâc b. Ali esSiğnâgi (ö.711 h.)93 64) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Hattab b. Ebi Kasım Karahisari erRûmi el-Hanefi (ö. 730 h.)94 65) et-Tahkik fi Şerhi Müntehabi’l-Usûl, Abdülaziz b. Ahmed b. Muhammed el-Fakih Aladdin el-Buhari el-Hanefi (ö. 730 h.)95 66) Keşfü’l-Esrâr fi Şerhi Usûli’l-Pezdevi, Abdülaziz b. Ahmed b. Muhammed el-Fakih Aladdin el-Buhari el-Hanefi (ö. 730 h.)96. Kitap Fahrulislam Pezdevi’nin, Kenzü’l-Vusûl ila Marifeti’l-Usûl isimli eserini şerh etmektedir.Usûlü’l-Pezdevi, usûlü fıkıh alanında yazılmış olan önemli eserlerdendir. Usûlü’l-Pezdevi daha sonra gelen pek çok usulcünün de takip ettiği Hanefi metodu üzerine yazıldığı için de ayrıca bir ehemmiyete haizdir. Bu şerhle ilgili 90 Çelebi, a.g.e c. 2, s. 1823-27 ve c. 4, s. 554 ve c. 5, s. 464 Çelebi, a.g.e c. 5, s. 464 92 Çelebi, a.g.e c. 5, s. 314 93 Ahsikesi, a.g.e, c. 1, s. 15-25 94 Çelebi, a.g.e c. 5, s. 347 95 Çelebi, a.g.e c. 5, s. 581 96 Çelebi, a.g.e c. 5, s. 581 91 53 olarak Taşköprüzade; “ Usûlü Pezdevi üzerine pek çok şerh yazılmıştır. Ancak en güzeli Abdülaziz el-Buhari’ninkidir.” demektedir. Buhari kitabını yazma sebebini bizzat kendisi şöyle açıklamaktadır: “ Din’de kardeşlerim ve yakin’ı talep etmede yardımcılarım, onlar için Usûlü Pezdevi’deki kapalı manaları açan, kitaptaki gizli latifeler ( ince noktalar ) üzerindeki örtüyü kaldıran, anlaşılması zor işaretleri ve belirsiz rumuzları izah eden, müşkilatlı ibarelerini ve lafızlarındaki mücmelliği beyan eden bir şerh yazmamı istediler…Fahrulislam pezdevi’nin müsannefatının inceliklerini araştırmakla tanınmış olan amcam, Muhammed b. Muhammed b. İlyas el-Maymerği’den bu hususta çok şey öğrendiğimi düşünüyorlardı, daha sonra Allah’a güvenerek bu önemli işe başladım…Kitabın tahkik ve mükemmellik, tertip ve düzen açısından önceki kitapları geçmiş olacağını ümit ederim.” Buhari şerhinde Pezdevi’nin ifadelerini esas almış, yeri geldikçe onları şerh etmiştir. Buhari, pezdevi’nin usûlünü şerh ederken seleften ve haleften önde gelen âlimlerin kitaplarını uzun uzadıya mütalâa ettiğini, şerhinin hatimesinde bizzat belirtmektedir. Yine o, kitabındaki yeni latifeleri ihata eden ve açıklanan incelikleri iyice kavrayan kimsenin, onun bu kitabındaki tahkik metodunu anlıyacağını ve bazı zorlukları tahric etmesinin de kolay olacağını söylemektedir.97 67) Tebsiretü’l-Esrâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi, Şucâeddin Hibetullah b. Ahmed b. Muallâ b. Mahmud et-Türkistâni el-Hanefi, et-Tırâzi (ö. 733 h.)98 68) el-Minhâc ala Mezhebi’l-Hanefiyye, Hama kadısı Necmeddin Ömer b. Muhammed İbnü’l-Adim Halebi (ö. 734 h.) Kitap usûl ve furuyu kapsamaktadır. müellif kitapta Camiü’s-Sağir, Tahavi’nin Tasnif’’ini ve Kuduri’yi en özlü ve en açık şekilde cem etmiştir.99 69) Şerhü’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Ali b. Mansur Aladdin el-Makdisi el-Hanefi (ö. 746 h.)100 Aladdin Abdülaziz b. Ahmed el-Buhari, Keşfü’l-Esrâr, Darü’l-Kitabi’l-Arabi, Beyrut 1994, c. 1, s. 15 Çelebi, a.g.e c. 6, s. 506 99 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1877 100 Çelebi, a.g.e c. 5, s. 719 97 98 54 70) Tenkihü’l-Usûl, Sadruşşeria Ubeydullah b. Mesud el-Mahbubi el-Buhari el-Hanefi (ö. 747 h./ 1347 m.)101 kitap güzel ve meşhur bir metindir. Kitabı yazmasının sebebini kendisi şu şekilde açıklamaktadır; “ Değerli ulema, Pezdevi’nin kitabını araştırmaya yöneldiklerinde onlardan bir kısmı, Pezdevi’nin kitabındaki lafızların zahiri dolayısıyla, kitap aleyhinde aşırı eleştirilerde bulundukları için, kitabı açıklamak, makul kaideler uyarınca kitabı taksim etmek ( sınıflandırmak ) istedim. Bu meyanda İbni Hâcib’in Usûl’ünden ve Râzi’nin Mahsul’ünden derin araştırma ve inceleme yaparak bazı noktaları da aldım.” Kitap henüz müsvedde halde iken istinsah edilerek nüshaları yayıldı. Kitabın bir kısmının silinmesi sebebiyle memzuc metot üzere latif (küçük hacimli) bir şerh yazdı. Bu şerhte de maruf olduğu hal üzere metnin ibaresini kullanarak bu kitabı etTavdih fi Halli Ğavâmidi’d-Tenkih olarak isimlendirdi. Bu şerh dahi metin gibi olduğundan üzerine pek çok talikât ve şerhler yazıldı. Bu şerhlerden en büyüğü, Allâme Sadettin Mesud b. Ömer et-Teftazani’nin (ö. 792 h.) et-Telvih fi Keşfi Hakaiki’t-Tenkih isimli eseridir. Teftazani’nin bu şerhi çokca aranan bir şerh olduğundan dolayı pek çok âlim ders, haşiye ve talik yaparak ilgi göstermiştir. Teftazani’nin et-Tavdih’e yapmış olduğu şerhe (et-Telvih), Molla Hasan b. Muhammed Şah el-Fenari (ö. 886 h./ 1480 m.) tarafından bir haşiye yazılmıştır. Haşiyesi pek çok fayda içermektedir. Bu haşiyeye ek olarak; Allâme Seyyid Şerif Ali b. Muhammed el-Cürcani el-Hanefi’nin (ö. 816 h./ 1413 m.) haşiyesi Muhiddin Muhammed b. Hasan es-Samsuni’nin (ö. 919 h.) haşiyesi Molla Alaeddin Ali et-Tûsi’nin (ö. 887 h./ 1482 m.) haşiyesi Muhammed b. Feramuz Molla Hüsrev’in (ö. 885 h./ 1448 m.) haşiyesi 101 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 496, ve bkz. Kutluboğa, a.g.e, s. 203, ve Ahmet Özel, a.g.e, s. 77 55 Kadı Burhaneddin Ahmed b. Abdullah es-Sivasi’nin-el maktul-(ö. 800 h.) etTercih isimli haşiyesi. Kadı Burhaneddin’in haşiyesi muteber ve faydalı bir haşiyedir. Molla Aladdin Ali b. Muhammed el-Kuşi’nin (ö. 879 h.) haşiyesi Kasım b. Kutluboğa’nın (ö. 879 h.) haşiyesi ki bu haşiye 1 cilt olup sünnet bahsine kadar yazılmıştır. Mevlâ Yusuf Bali b. el-Molla Yakan’ın taliki ve oğlu Muhammed b. Yusuf Bali er-Rûmi’nin taliki İbnü’l-Berdei’nin haşiyesi Allâme Ahmed b. Süleyman b. Kemalpaşa’nın (ö. 940 h./ 1534 m.) taliki Hızır Şah el-Menteşevi’nin (ö. 853 h.) taliki Molla Abdülkerim’in (ö. 900 h.) taliki Muslihiddin Mustafa Hüsamzade el-Atik’in haşiyesi Ebu Bekir b. el-Kasım el-Leysi es-Semerkandi’nin haşiyesi Muiniddin et-Tevni’nin haşiyesi Mevlânazade Osman el-Hattabi’nin haşiyesi ki bu haşiyeyi Hasan Çelebi zikredip nakletmiştir. Muslihiddin Mustafa b. Şaban es-Sururi’nin (ö. 969 h.) haşiyesi Molla Muslihiddin Mustafa b. Yusuf Havacezade el-Bursevi’nin (ö. 893 h.) haşiyesi. Bu haşiye müsvedde halindedir. Şemseddin Ahmed b. Mahmud Kadızade’nin (ö. 988 h.) taliki Molla Hidayetullah el-Alai’nin (ö. 1039 h.) taliki Ayrıca haşiyeler üzerine de talikât yapılmıştır; 56 Molla Hasan Çelebi’nin haşiyesi üzerine Mustafa b. Mahmud b. Muhammed Mimarzade’nin (ö. 968 h.) taliki Ebu Suud b. Muhammed el-İmadi’nin (ö. 983 h.) kasru’l-âm mebahisi üzerine yapmış olduğu ve Ğamazâtu’l-Melih olarak isimlendirdiği taliki102 71) Tavdih fi Halli Ğavâmidi’d-Tenkih, Sadruşşeria Ubeydullah b. Mesud elMahbubi el-Buhari el-Hanefi (ö. 747 h./ 1347 m.)103 72) Bünyânü’l-Vusûl fi Şerhi’l-Usûl li’l-Pezdevi, Muhammed b. Muhammed b. Ahmed es-Sencâri Kıvameddin el-Hanefi el-Kâki (ö. 749 h.)104 73) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed b. Muhammed b. Ahmed es-Sencâri Kıvameddin el-Hanefi el-Kâki (ö. 749 h.)105 74) Mukaddime, Kadılkudat Alaeddin Ali b. Osman b. İbrahim b. Mustafa b. Süleyman Mardini İbnü’t-Türkmeni el-Hanefi (ö. 750 h.)106 75) Sa’diyye fi’l-Usûl, Kadılkudat Aladdin Ali b. Osman b. İbrahim b. Mustafa b. Süleyman Mardini İbnü’t-Türkmeni el-Hanefi (ö. 750 h.)107 76) Keşfü’l-Kâşifi’z-Zihni fi Şerhi’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Kadılkudat Aladdin Ali b. Osman b. İbrahim b. Mustafa b. Süleyman Mardini İbnü’t-Türkmeni elHanefi (ö. 750 h.)108 77) İktibâsü’l-Envâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Cemaleddin Yusuf b. Kumâri el-Hanefi, el-Harâti. Kitabın yazımını 752 yılında bitirmiştir.109 78) Şerhü Muhtasari’l-Menâr, Fahreddin Ahmed b. Ali, İbnü’l-Fasih elHemedâni (ö. 755 h.)110 102 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 497-498 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 496, ve bkz. Kutluboğa, a.g.e, s. 203, ve Ahmet Özel, a.g.e, s. 77 104 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 155 105 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 155 106 Kasım b. Kutluboğa, Tâcü’t-Terâcim, s. 211 107 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 720 108 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 157 109 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 557 103 57 79) Menârü’l-Envâr, Fahreddin Ahmed b. Ali, İbnü’l-Fasih el-Hemedâni (ö. 755 h.)111İbnü’l-Fasih bu kitabı tanzim etmiş, Zeyneddin Ebu’l-İz Tahir b. Hasan İbnü Habib el-Halebi bu kitabı ihtisar hale getirmiş, onun bu muhtasarını da Kasım b. Kutluboğa memzuc metot ile şerh etmiştir. 80) Şerhü Adududdin İci ala Şerhi Muhtasari’l-Münteha li İbni Hâcib, Abdurrahman b. Ahmed Adududdin İci (ö. 756 h.) 81) Tebyin fi Şerhi’l-Müntehab fi’l-Usûl, Lütfullah b. Emir Ömer b. Emirğâri el-Fârâbi el-Amidi Kıvameddin, Emir Katip el-Itkâni el-Hanefi (ö. 758 h.)112 82) el-Şâmil, Lütfullah b. Emir Ömer b. Emirğâri el-Fârâbi el-Amidi Kıvameddin, Emir Katip el-Itkâni el-Hanefi (ö. 758 h.)113 83) Şerhü Kudsi’l-Esrâr Muhtasari’l-Menâr fi’l-Usûl, Usulcü, Muhammed b. Ahmed Abdülaziz el-Konevi el-Hanefi Nâsırüddin, İbnü’r-Rebve (ö. 764 h.)114 84) Kudsü’l-Esrâr fi İhtisâri’l-Menâr, Usûlcü, Muhammed b. Ahmed Abdülaziz el-Konevi el-Hanefi Nâsırüddin, İbnü’r-Rebve (ö. 764 h.)115 85) el-Yenâbi’ fi Marifeti’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah eş-Şibli el-Kadı Bedreddin et-Trablusi el-Hanefi (ö. 769 h.)116 86) el-Şâmil fi’l-Usûl, Ömer b. İshak Ğaznevi. Kitapta Müntehabü’l-Menâr ve Muğni’yi cem ederek daha sonra bunu kavl uslubu ile 760 yılında şerh etmiş ve elKâmil olarak isimlendirmiştir.117 87) Şerhü Nihâyeti’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl li İbni’s-Saâti, Ömer b. Ahmed elĞaznevi Sirâceddin Ebu Hafs Hindi el-Hanefi (ö.773 h )118 Kutluboğa, a.g.e, s. 33 Kutluboğa, a.g.e, s. 33 112 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 839 113 Buhari, a.g.e, c. 1, s. 15-20 114 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 162 115 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 162 116 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 164 117 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1023 110 111 58 88) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Ömer b. Ahmed el- Ğaznevi Sirâceddin Ebu Hafs Hindi el-Hanefi (ö.773 h.)119 89) el-Münirü’z-Zehr mine’l-Feydu’l-Bâhir min Şerhi’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Ömer b. Ahmed el-Ğaznevi Sirâceddin Ebu Hafs Hindi el-Hanefi (ö.773 h )120 90) Usûlü’l-Lâmişi, İmam Bedreddin Mahmud b. Zeyd el-Hanefi,121 Hayatı hakkında bilgi yoktur. Kureşi’nin eserinde zikredildiğine göre ondan önce(h.775) yaşamıştır. Eseri 40 sayfalık usûlü fıkıha dair bir mukaddimedir. 91) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdullah b. Muhammed Cemaleddin el-Hüseyni Nekrakâr (ö. 776 h.)122 92) el-Münteha fi Şerhi’l-Muğni, Cemaleddin Ebu’l-Mehâsin Mahmud b. Ahmed Konevi,İbnü’s-Sirac Dimeşki (ö. 777 h.) şerh üç cilttir.123 93) Cevâhirü’l-Efkâr fi Muhtasari’l-Menâr, Ahmed b. Ali b. Abdurrahman el-Kenâni el-Belbisi el-Hanefi (ö. 779 h.)124 94) el-Envâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi, Muhammed b. Mahmud b. Kemaleddin Ahmed el-Bâberti Ekmeleddin el-Mısri el-Hanefi (ö. 786 h.)125 95) et-Takrir fi Şerhi Usûli’l-Pezdevi, Muhammed b. Mahmud b. Kemaleddin Ahmed el-Bâberti Ekmeleddin el-Mısri el-Hanefi (ö. 786 h.)126 96) Minhâcü’ş-Şeria fi Şerhi Menâri’l-Envâr fi’l-Usûl, Celaleddin Resula’bni Ahmed b. Yusuf et-Tebani el-Hanefi * (ö. 793 h.), yazarın Pezdevi’nin usûlü üzerine 118 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 790 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 790 120 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 790 121 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 111 ve 114, Ayrıca bkz. Kasım b. Kutluboğa, Tacü’t-Teracim, s. 290 122 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 467 123 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1858 ayrıca bkz. Kutluboğa,age, s. 289 ve c.6, s. 409 124 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 115 125 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 171 126 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 171 119 59 bitirmediği, adı Talikatün ala Şerhi’l-Erzincani li Usûli’l-Pezdevi 127 olan bir de taliki vardır. Celaleddin’in bu şerhi üzerine de bazı şerhler yazılmıştır. a) A’lâ el-Haskefi Muhammed b. Ali Dimeşki’nin İfadatü’l-Envâr fi Şerhi’lMenâr’ı, bu şerh üzerine de İbni Âbidin Muhammed Emin Dimeşki’nin bir haşiyesi vardır. b) Şeyh Ahmed Sıddıki el-Hindi Molla Ceyun el-Hanefi’nin (ö. 1130 h.) Nuru’l-Envâr ala Menâri’l-Envâr’ı, Nuru’l-Envâr üzerine de Muhammed Abdülhalim el-Leknevi’nin el-Akmâr ala Nuri’l-Envâr isimli bir haşiyesi vardır. c) Muhammed b. Cirbaş’ın Mirkâtü’l-Efkâr fi Şerhi’l-Menâr’ı 128 97) Hâşiyetü Teftâzâni ala Şerhi’l-Adudiddin İci ala Muhtasari’l-Münteha li İbni Hacib, Sadeddin Mesud b. Ömer Abdullah Teftâzâni (ö. 793 h.) 98) et-Telvih fi Keşfi Hakâiki’t-Tenkih, Sadeddin Mesud b. Ömer Abdullah Teftâzâni (ö. 793 h.) 99) Netâicü’l-Efkar, İbnü’s-Saiğ Muhammed b. Abdurrahman Zümrüdi elHanefi (ö. 797 h.)129 100) et-Tecih Şerhü’t-Tenkih fi’l-Usûl, Kadı Burhaneddin Ahmed b. Abdullah es-Sivasi el-Hanefi (ö. 800 h.)130 101) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Hanefi Fakih, İbni Melek Abdüllatif b. Abdülaziz b. Eminüddin er-Rûmi (ö. 801 h.)131 102) Şerhü’l-Muğni li’l-Habbâzi fi’l-Usûl, Ali b. Ömer el-Esved Aladdin erRûmi el-Hanefi (ö. 801 h.)132 127 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 367,368 * et-Tebani’nin adının Muhammed b. Kadı Şemseddin Ahmed Amasi olduğu da söylenmiştir. 128 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1872, ve Kutluboğa, age, s. 148 129 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1924 130 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 117 131 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 617 132 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 726 60 103) Muhtasarü’l-Menâr, İbnü Habibi’l-Halebi, Zeyneddin Ebu’l-İz Tahir b. Hasan b. Ömer (ö. 808 h.)* 104) Tenvirü’l-Menâr, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Kadı Ebu’lVelid Zeyneddin el-Halebi el-Hanefi, İbnü’ş-Şahne (ö. 815 h.)133 105) Hâşiyetün ala Evâili’t-Telvih li’t-Teftâzâni, Ali b. es-Seyyid Muhammed b. Ali el-Cürcâni el-Hanefi (ö. 816 h.)134 106) Hâşiyetün ala Şerhi Muhtasari’l-Münteha, Ali b. es-Seyyid Muhammed b. Ali el-Cürcâni el-Hanefi (ö. 816 h.) 107) Hâşiyetü Cürcâni ala’l-Mevâkıf li Adududdin İci, Ali b. es-Seyyid Muhammed b. Ali el-Cürcâni el-Hanefi (ö. 816 h.) 108) Fusûlu’l-Bedai’ li (fi) Usûli’ş-Şerai’, Şemseddin Muhammed b. Hamza el-Fenari er-Rûmi el-Hanefi (ö. 834 h.) Başlangıç ve bölümler şeklinde kitabı tertip etmiştir. Kitapta iki mukaddime iki bölüm ve bir de hatime vardır. Hatime ictihad ve ictihadla ilgili meselelere dairdir. Fenari bu kitapta Menar, Pezdevi, Râzi’nin Mahsul’ü İbni Hâcib’in Muhtasar’ı ve benzeri pek çok kitabı cem etmiştir. Kitabın telifi otuz yıl sürmüş olup oğlu Muhammed Şah (ö. 839 h.) bu kitap üzerine bir haşiye yazmış ve Telhisü’l-Fusûl ve Tersısi’l-Usûl olarak isimlendirmiştir. Bu şerhi Şeyh Yusuf b. İbrahim el-Mağribi ed-Dânevi’ elHanbeli ihtisar ederek, Ğayetü’t-Tahrir el-Câmi olarak isimlendirmiş, daha sonra bu muhtasarı da şerh ederek Keşfü’ş-Şevarid ve’l-Mevani’ olarak isimlendirmiştir.135 109) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Şemseddin Muhammed b. Hamza el-Fenari erRûmi el-Hanefi (ö. 834 h.) 136 133 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 180 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 728 135 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1267 ve c.6, s. 188 136 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 188 * Bas. Trh. Riyad 1989 134 61 110) Şerhü Fusûli’l-Bedai’ li Usûli’ş-Şerâi’, Ebu’l-Berekât, Muhammed Şah b. Muhammed b. Hamza el-Fenari (ö. 839 h.), metni Telhisü’l-Fusul ve Terhisü’l-Usul olarak isimlendirmiştir.137 111) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Ahmed b. Ebi’l-Kasım Ömer ez-Zevâli Şihabeddin ed-Devlet Âbâdi el-Hindi el-Hanefi (ö. 848 h.)138 112) Zeynü’l-Menâr fi Şerhi Menâri’l-Envâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Yusuf b. Abdülmelik b. Bahşâyiş er-Rûmi el-Hanefi, Kara Sinan (ö. 852 h.)139 113) Şâfi fi İhtiyâri’l-Kâfi mine’l-Usûli’l-Pezdevi, Ebu’l-Beka Muhammed b. Ahmed b. Ziyaeddin Muhammed b. Said b. Muhammed el-Ömeri el-Kureşi Behâeddin, İbnü’z-Ziya es-Sâğâni el-Hanefi (ö. 854 h.)140 114) Tibyân fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed b. Mahmud b. el-Hüseyin el-Hüseyni el-Hanefi (ö. 857 h.)141 115) Hâşiyetün ala Bediü’n-Nizam li İbni’s-Saâti fi’l-Usûl, Muhammed b. Ahmed Mevlânazade el-Hattâi Muhibbüddin el-Hanefi (ö. 859 h.) 142 116) et-Tahrir fi Usûlu’l-Fıkıh, Kemalettin Muhammed b. Abdülvahid, İbni Hümmam el-Hanefi, Sivasi (ö. 861 h./1457 m.) Kitap bir ciltten oluşmaktadır.Kitapta bir mukaddime ve üç makale olup bu makalelerde pek çok ilimden bahsetmektedir. Ancak o kadar veciz bir şekilde yazılmıştırki kitabın ibaresi neredeyse bir bulmaca gibi olmuştur. Kitabı talebesi, Muhammed b. Muhammed b. Emir el-Hâc el- Halebi el-Hanefi (ö. 879 h./1475 m. ) memzuc metotla şerh etmiş ve et-Takrir ve’t-Tahbir olarak isimlendirmiştir. Kitapta Hanefi ve Şafii ıstılahı bir arada kullanılmıştır. 137 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 193 ve c.6, s. 190 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 127 139 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 560 140 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 197 141 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 200 142 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201 138 62 Daha sonra kitabı, Muhammed Emin Emir Paşazade el-Buhari, memzuc metotla şerh etmiş ve Teysirü’t-Tahrir olarak isimlendirmiştir. Daha sonra Tahrir’i Zeynelâbidin İbni Nüceym el-Mısri ( ö. 970 h./1562 m. ) özetlemiş ve kitabını Lübbü’lUsul olarak isimlendirmiştir. Bu kitabında Tahrir’i hem özetlemiş, hem de ona bazı ilâveler yaparak kitabı, meşhur Hanefi metodu üzere tertip etmiştir.143Şeyh Cemalettin b. el-Kadı Zekeriya’nın bu muhtasar üzerine bir şerhi vardır.144 117) Şerhü Bedii’n-Nizam li İbni’s-Saâti, Kemalettin Muhammed b. Abdülvahid, İbni Hümmam el-Hanefi, Sivasi (ö. 861 h./1457 m.)145 118) Şerhü’l-Varakât fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Osman Mardini (ö.871h.) 119) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Rumeli Kazaskeri Abdülkerim b. Abdullah el-Hanefi (ö. 874 h.)146 120) Tahrir fi Şerhi Usûli’l-Pezdevi, Hanefi Fakih Aladdin Ali b. Muhammed eş-Şâhrûdi el-Bestami er-Rûmi(ö. 875 h.), Musannifin adıyla meşhurdur. Eser tamamlanmamıştır.147 121) el-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Hanefi Fakih Aladdin Ali b. Muhammed eşŞâhrûdi el-Bestami er-Rûmi(ö. 875 h.) 148 122) et-Takrir, Muhammed b. Muhammed b. Mahmud el-Baberti (ö. 876 h.)149 123) Hâşiyetün ala Şerhi Tenkihi’l-Usûl li Nekrakâr, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)150 124) Hâşiyetün ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)151 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 358, Ayrıca bkz. Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Âlimleri, s.96 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201 145 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201 146 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 611 147 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 735 148 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 735 149 Buhari, a.g.e, c. 1, s. 15-20 150 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830 143 144 63 125) Şerhü Muhtasari’l-Menâr li İbni Habib el-Halebi, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)152 126) Şerhü’l-Varakât li İmami’l-Haremeyn fi’l-Usûl, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)153 127) Tahricü’l-Ehadis min Usûli’l-Pezdevi, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.)154 128) Muhtasarü’l-Menâr li İbni Kutluboğa, Kasım b. Kutluboğa b. Abdullah el-Mısri Zeyneddin Ebu’l-Adl el-Hanefi (ö. 879 h.) 129) et-Takrir ve’t-Tahbir Şerhü’t-Tahrir, İbnü Emiri’l-Hâc, Şemseddin Ebu Abdullah Muhammed b. Muhammed el-Halebi el-Hanefi (ö. 879 h.)155 130)Hâşiyetün ala’t-Tevdih Şerhi’t-Tenkih, Muhammed b. Muhammed b. Ömer b. Kutluboğa et-Türki Seyfeddin el-Hanefi (ö. 881 h.), yine kendisine ait Şerhü’lMenâr li’n-Nesefi isimli bir usûl kitabı vardır.156 131) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Sadeddin b. Kadı el-Hayrâbâdi el-Hindi el-Hanefi ez-Zâhid (ö. 882 h.) 157 132) Mirkâtü’l-Vusûl fi (ila) İlmi’l-Usûl, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b. Ali, Molla Hüsrev (ö. 885 h.) Daha sonra bu kitabı şerhederek Mirâtü’l-Usûl olarak isimlendirmiştir. Kısa bir şerh olup mütekaddiminden menkul pek çok faydayı içermektedir. Mevlâ Riyadi kitap hakkında en uygun olanın metnin Mirâtü’l-Usûl, şerhin de Mirkâtü’l-Vusûl olarak isimlendirilmesi olduğunu söylemiştir. Molla Hüsrev kitabının girişinde 14 tane usûl kitabının ve 14 tane de furu kitabının ismini zikretmiştir 151 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830 153 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830 154 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 830 155 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 201 156 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 210 157 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 386 152 64 Mevlâ Carullah Veliyyüddin kitap üzerine, Osmanlı askeriyesinde kadı olan Hamid efendi (ö. 1098 h.) tarafından iki ciltlik büyükbir haşiye yazıldığını söylemiştir. Ayrıca Mustafa Efendi el-Bosnevi’nin de (ö. 1110 h.) bir ciltlik büyükbir haşiyesi vardır. Yine Mevlâ Muhammed Tarsusi’nin de (ö. 1117 h.) kitap üzerine küçük bir haşiyesi vardır. Süleyman İzmiri’nin de (ö. 1102 h.) kitap üzerine bir taliki vardır.158 133) Hâşiyetün ala’t-Telvih, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b. Ali, Molla Hüsrev (ö. 885 h.)* 134) Hâşiyetün ala’t-Tavdih, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b. Ali, Molla Hüsrev (ö. 885 h.)* 135) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Mevlâna Muhammed b. Ferâmüz b. Ali, Molla Hüsrev (ö. 885 h.)159 136) Şerhü’l-Menâr, İzzeddin Abdüllatif b. Ferişteh, İbnü Melek (ö. 885 h.) 137) Haşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, İbnü Muhammed Şah b. Aladdin Ali b. Yusuf b. Bâli Muhammed Şah b. Şemseddin el-Fenâri er-Rûmi el-Hanefi (ö. 886 h.)160 138) Vusûlü’r-Revâi’ ala Fusûli’l-Bedâi’ li’l-Fenâri, İbnü Muhammed Şah b. Aladdin Ali b. Yusuf b. Bâli Muhammed Şah b. Şemseddin el-Fenâri er-Rûmi el-Hanefi (ö. 886 h.)161 139) Hâşiyetü Hasan Çelebi ala’t-Telvih, Hasan Çelebi, Şemseddin Hasan b. Muhammed el-Fenâri (ö. 886 h.)* 140) Elfiye fi Aşereti Ulûm, Muhibbüddin Muhammed b. Ebi’l-Velid Muhammed b. Muhammed el-Halebi el-Hanefi İbnü’ş-Şahne (ö. 890 h.)162 158 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1657 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 211 160 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 288 161 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 288 159 65 141) Talikatün ala Mükaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Hasan b. Abdussamed Samsuni Rûmi el-Hanefi (ö. 891 h.)163 142) İfâdatü’l-Envâr fi İdâeti Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Abdullah b. Abdülkerim ed-Dehlevi Sadeddin Ebu’l-Fedâil el-Hanefi (ö. 891 h.)164 143) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdurrahman b. Ebi Bekir Zeyneddin es-Salihi el-Hanefi, Re’sülayn’a nisbetle Ayni de denilmektedir. (ö. 893 h.)165. Eser İstanbul’da 1897 de basılmış olup ayrıca DİB kütüphanesinde merkez salonda matbu olarak mevcuttur. 144) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Muslihiddin Mustafa b. Yusuf b. Salih el-Bursevi er-Rûmi el-Hanefi, Havecezade (ö. 893 h.)166 145) Şerhü’l-Menâr, İzzeddin Abdüllatif b. Feriştah İbni Melek (ö. 893 h.) 146) Talikatün ala Evâili’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Sinaneddin Yusuf Bâli b. Muhammed Yekân b. Ermiğân el-Aydıni, İbnü Yekân (ö. 895 h.)167 147) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Osman b. Abdullah Nizameddin el-Hattâi el-Hanefi Mevlânazade (ö. 901 h.)168 148) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Muhyiddin Muhammed b. Taceddin İbrahim er-Rûmi, İbnü’l-Hatib el-Hanefi (ö. 901 h.)169 149) Talikatün ala’l-Mukaddimâti’l-Erbaa mine’t-Telvih fi’l-Usûl, Rumeli Kazaskeri Muslihiddin Mustafa b. Muhammed el-Kastalâni el-Hanefi, Kestelli (ö. 901 h.)170 162 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 121 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 288 * Bas. Trh. Hindistan 1875 * Bas. Trh. Hindistan 1875 * Bas. Trh. İst. 1867 164 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 470 165 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 533 166 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 433 167 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 563 168 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 656 169 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 218 163 66 150) Zübdetü’l-Vusul ila İlmi’l-Usûl ( Zübdetü’l-Fusûl ), Yusuf b. Hüseyin el-Kirmasti (ö. 906 h.) Muhtasar bir metin olup 10 fasıl dan oluşmaktadır. Kitabın mukaddimesinde sultan Beyazıt hanın zikri geçmektedir. Daha sonra kendisi bu metni tekrar ihtisar etmiş ve bu ihtisarın üzerine de uzun bir şerh yazmıştır.171 151) el-Veciz fi’l-Usûl, Yusuf b. Hüseyin el- Kirmasti (ö. 906 h.) Bir mukaddime ve birkaç babtan oluşan muhtasar bir kitaptır. Radıyyüddin Muhammed b. Muhammed el-Hanefi es-Serahsi’nin (ö. 544 h.) Zübdetü’l-Fusul isimli metninden kısaltılarak yazılmıştır.172 152) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Kazasker Muhammed b. Muslihiddin Mustafa b. el-Hâc Hasan Balıkesiri er-Rûmi (ö. 911 h.)173 153) Şerhü Cemi’l-Cevâmi’ li’s-Sübki fi’l-Usûl, Abdulber b. Muhammed b. Muhammed b. Muhammed b. Mahmud İbni’ş-Şahne Seriyyüddin Ebu’l-Berekât elHalebi el-Kahiri el-Hanefi (ö. 921 h.)174 154) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Bağdat Kadısı Kıvameddin Yusuf b. Hasan el-Hüseyni eş-Şirâzi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 922 h.)175 155) Hâşiyetün ala Telvihi’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Muhammed el-Berdei Muhyiddin et-Tebrizi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 927 h.)176 156) Medârü’l-Fuhûl fi Şerhi Menâri’l-Usûl, Muhammed b. Mübarekşah b. Muhammed el-Herevi er-Rûmi el-Hanefi, Hakimşah el-Kazvini (ö. 928 h.)177 170 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 433 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 904 172 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 2001 ve c.6, s. 563 173 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 220 174 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 498 175 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 563 176 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 229 177 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 229 171 67 157) Şerhü Zübdeti’l-Usûl, Abdülaliy b. Muhammed b. Hüseyin el- Bercendi el-Hanefi (ö. 932 h.)178 158) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi, Abdülaliy b. Muhammed b. Hüseyin elBercendi el- Hanefi (ö. 932 h.)179 159) Tağayyürü’t-Tenkih fi’l-Usûl, İbni Kemal Paşa, Şemseddin b. Ahmed b. Süleyman b. er-Rûmi (ö. 940 h.)* 160) Nazmü’l-Ferâid ve cemü’l-Fevâid fi’l-Usûl, Şeyhzade Abdürrahim b. Ali el-Amasi er-Rûmi (ö. 944 h.) 180 161) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni, Mustafa b. Şaban el-Geliboli erRûmi el-Hanefi (ö. 962 h.)181 162) Lübbü’l-Usûl fi Muhtasarı’t-Tahrir li İbni Hümmam, Zeyneddin b. İbrahim b. Muhammed b. Muhammed b. Ebi Bekir Zeynelâbidin b. Nüceym el- Mısri (ö. 970 h.), eser Lübbü’l-Usûl fi Tahriri’l-Usûl li İbni Hümmam olarak da anılmaktadır. el-Mısri bu kitabında Tahrir’i özetlemiş ona bazı ilâveler yapmış ve kitabını meşhur Hanefi metodu üzere tertip etmiştir. Şeyh Cemaleddin b.el-Kadı Zekeriya’nın da bu muhtasar üzerine bir şerhi vardır.182 163) Talikü’l-Envâr ala Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Zeyneddin b. İbrahim b. Muhammed b. Muhammed b. Ebi Bekir Zeynelâbidin b. Nüceym el- Mısri (ö. 970 h.)183 164) Fethü’l-Ğaffâr fi Şerhi’l-Menâr, Zeyneddin b. İbrahim b. Muhammed b. Muhammed b. Ebi Bekir Zeynelâbidin b. Nüceym el- Mısri (ö. 970 h.)184Bu kitabın bir kısmı üzerine Şeyh Abdurrahman el-Bahravi el-Hanefi’nin hâşiyesi bulunmaktadır. 178 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 586 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 586 180 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 659 181 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 434 182 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1545 ve c. 1, s. 358 ve c. 5, s. 378 183 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 378 184 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 378 179 68 Menâr üzerine yapılmış, onun lafızlarını tahlil eden, manalarını açıklayan, bunu yaparken de lafı uzatmaktan kaçınan bir üslûp kullanılmıştır. Şerh esnasında Sadrüşşeria, Sadeddin Teftâzâni, İbnü’l-Hümmam, Ekmeleddin el-Baberti gibi Hanefi mezhebinin müteahhirun ulemasının, muhakkiklerinin sözlerini çoklukla almış, sahih ve itimada şayan olanı belirtmiştir. Müellif hamdele ve salvele ile kitaba başlamış, bu esnada hamd ve şükürün manaları üzerinde durarak netice itibarıyla ikisinin bir olduğunu belirtmiştir. Daha sonra lafız ve anlamın aynı veya ayrı olmasından bahisle usûlü fıkıh konularına girmiştir.185 165) Envârü’l-Halek ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, İbnü’l-Halebi, Radiyyüddin Muhammed b. İbrahim b. Yusuf b. Tazevi el-Hanefi (ö. 971 h.) 166) Talikatün ala Hâşiyeti’t-Telvih, Mustafa b. Muhyiddin Muhammed İbnü’l-Mimar er-Rûmi el-Hanefi (ö. 971 h.)186 167) Teysirü’t-Tahrir, Muhammed b. Emin b. Şerif Emir Padişah el-Buhari elHanefi (ö. 972 h.)187 168) Necâhü’l-Vusûl fi İlmi’l-Usûl, Muhammed b. Emin b. Şerif Emir Padişah el-Buhari el-Hanefi (ö. 972 h.)188 169) Talikatün ala Tağyiri’t-Tenkih li İbni Kemal fi’l-Usûl, İbni Celal Salih b. el-Kadı Celaleddin et-Tevgıi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 973 h.) 170) Sevâkibü’l-Enzâr fi Evâili Menâri’l-Envâr fi’l-Usûl, Şeyhülislam Ahmed b. Muhyiddin Muhammed b. Mustafa el-İskilibi el-İmâdi, Ebu’s-Suud er-Rûmi el-Hanefi (ö. 982 h.)189 171) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdurrahman b. Saçli Emir er-Rûmi el-Hanefi Alemşah (ö. 987 h.)190 Zeyneddin b. İbrahim İbni Nüceym el-Hanefi, Fethü’l-Ğaffâr bi Şerhi’l-Menâr, Mustafa el-Bâbi Matbaası, Mısır 1936, c. 1, s. 6 186 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 435 187 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 249 188 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 249 189 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 253 185 69 172) Tenviü’l-Usûl, Fudayl b. Ali el-Cemali el-Aksarayi el-Hanefi (ö. 991 h.) Muhtasar bir metin olup iki maksat üzere tertip edilmiştir. Birincisi; deliller hakkında, ikincisi; hükümlerle ilgilidir. Fudayl b. Ali 958 yılında kitabı bitirdi ve daha sonra kitabı şerh ederek Tevsiü’l-Usûl olarak isimlendirdi. Ayrıca metnin el-Vusûl fi Şerhi Tenviü’l-Usûl isimli bir şerhi daha vardır.191 173) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah b. Ahmed Şemseddin Timurtâşi el-Ğizzi el-Hanefi (ö. 1004 h.)192 174) Şerhü Muhtasari’l-Menâr, Muhammed b. Abdullah b. Ahmed Şemseddin Timurtâşi el-Ğizzi el-Hanefi (ö. 1004 h.)193 175) Kitâbü’l-Vusûl ila Kavâidi’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah b. Ahmed Şemseddin Timurtâşi el-Ğizzi el-Hanefi (ö. 1004 h.)194 176)Zübdetü’l-Esrâr şerhü Muhtasari’l-Menâr, Ahmed b. Muhammed b. İrfan Şemseddin Ebu’s-Sena ez-Zeyli er-Rûmi Sivasi el-Hanefi (ö. 1006 h.)195 177) Şerhü Muhtasarı Menâri’l-Envâr li İbni Habib el-Halebi fi’l-Usûl, Nureddin Ali b. Sultan Muhammed el-Kâri el-Herevi el-Hanefi (ö. 1014 h.)196 178) el-Usûlü’l-Mühimme fi Husûli’l-Mütimme, Nureddin Ali b. Sultan Muhammed el-Kâri el-Herevi el-Hanefi (ö. 1014 h.). Eser bir cilttir.197 179) Hakâikü’l-Usûl, Muhammed b. Mustafa Tirevi er-Rûmi el-Hanefi, elAyşi (ö. 1016 h.)198 180)Semtü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Hasan el-Kâfi Bosnevi Akhisari (ö1025 h.) 190 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 547 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 503, ve bkz. a.y. c. 2, s. 2010 ve c. 5, s. 822 192 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 262 193 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 262 194 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 262 195 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 150 196 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 555 197 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 751 198 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 267 191 70 Kitabı 1000 yılı civarında telif etmiş olup muhtasar bir kitaptır. Bir mukaddime iki bab ve sonuç bölümünden oluşmaktadır. Daha sonra kitabı memzuc metotla kısa bir şekilde şerh etmiştir.199 181) Keşfü’l-Esrar fi Şerhi’l-Menar, Hasan el-Kâfi el-Bosnevi Akhisari (ö. 1025 h.), kitap Nesefi’ye ait olan Menarü’l-Envar’ın şerhidir.200 182) Husûlu’l-Merâm min Usûlü’l-İmam, Muhiddin Muhammed b. Ahmed et-Tevgıi Kadı Rûmi el-Hanefi, Nişancızade (ö. 1031 h.)201 183) Teshilü Mirkati’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Mevlâ Osman b. Abdullah Geliboli Rûmi el-Hanefi (ö. 1036 h.) Molla Hüsrev’e ait olan el-Mirât ale’l-Mirkât isimli kitabın tercümesi olup bir cilt halinde yayınlanmıştır.202 184) Netâicü’l-Efkâr ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Mustafa b. Pir Muhammed Azmizade er-Rûmi el-Hanefi (ö.1040 h.)203 185) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Abdulhalim b.Lütfullah er-Rûmi elKadı (ö. 1051 h.)204 186) el-Kavlü’s-Sedid fi Ba’di Mesâili’l-İctihad ve’t-Taklid, Muhammed b. Abdülazim b. Mella Ferh el-Hindi el-Hanefi. Kitabı h.1051 de Tamamlamıştır.205 187) Tahkikü’l-Cüz bi Sureti’l-Kül ve Zuhuru’l-Fer’ ala Sureti’l-Asl, Ârif billah Abdullah Abdi b. Muhammed el-Bosnevi el-Bayrami (ö. 1054 h.)206 188) Mukaddimâtü’t-Telvih fi’l-Usûl, Hanefi Fakih Abdulhakim b. Şemseddin Muhammed es-Seyalkuti Pencabi el-Hindi (ö. 1067 h.)207 167 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1002 ve c. 5, s. 291 200 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1486 201 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 407 ve c. 6, s. 272 202 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 288 ve c. 5, s. 657 203 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 440 204 Çelebi, a.g.e, c. 5 s. 505 205 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 280 206 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 260 71 189) et-Tasrih bi Ğavâmidi’d-Telvih Şerhi’t-Tenkih fi’l-Usûl, Abdullah b. Abdulhakim es-Seyalkuti el-Hindi el-Hanefi (ö. 1080 h.)208 190) Gurretü Ayni’t-Tâlib fi Nazmi’l-Menâr fi’l-Usûl, Filipe Kadısı Abdüllatif Bahaddin b. Abdülbâki el-Baalbeki el-Hanefi el-Behâi (ö. 1082 h.)209 191) Hâşiyetün ala’t-Telvih li’t-Teftâzâni fi’l-Usûl, Mahmud b. Abdullah elMevsili el-Hanefi (ö.1082 h.)210 192) Tehyicü Ğusûni’l-Usûl fi Şerhi Muhtasari’l-Menâr, Hızır b. Muhammed Amasi el-Hanefi (ö. 1086 veya 1100 h.) Bu eserle, kendisine ait olan Ğusunü’l-Usul fi Muhtasari Menari’l-Usul li’nNesefi isimli eseri şerh etmiştir.211 193) Haşiyetün ala’l-Menâr, Abdulhalim b. Piş Kadem b. Nasûh b. Mustafa b. Abdulkerim b. Hamza er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1088 h.)212 194) İfâdatü’l-Envâr ala Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Muhammed b. Ali elHısni Alâ el-Haskefi el-Hanefi (ö. 1088 h.)213 195) Nazmü’l-Menâr, Muhammed b. Hasan el-Kevâkibi el-Halebi el-Hanefi (ö.1096 h.) 214 196) Şerhü’l-Mirât fi’l-Usûl,( Hâşiyetü Hamid ala Mirâti’l-Usûl ) Rumeli Kazaskeri Hâmid b. Mustafa Konevi Aksarayi el-Hanefi (ö. 1098 h.)215 197) Hâşiyetün ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Yahya b. Nuh b. Abdullah er-Rûmi el-Hatib, el-Vani (ö. 1100 h.)216 207 Çelebi, a.g.e, c. 5 s. 504 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 478 209 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 617 210 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 416 211 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 347 212 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 505 213 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 295 214 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 298 215 Çelebi, a.g.e, c. 5 s. 260 208 72 198) Şerhü Mirkâti’l-Vusûl ila İlmi’l-Usû li Molla Hüsrev, Hanefi müderris Süleyman b. Abdullah el-İzmiri,aslen Giritlidir. (ö. 1102 h.)217 199) Miftâhü’l-Husûl ala Mirâti’l-Usûl, Mustafa b. Yusuf Mostari Rûmi’ye (ö. 1110 h.) ait bir haşiye.218 200) Hâşiyetün ala’l-Mirât fi’l-Usûl, Muhammed Dede b. Abdullah elMevlevi el-Bursevi (ö. 1115 h.)219 201) Hâşiyetü Tarsusi ala’l-Mirâti’l-Usûl, Muhammed b. Ahmed Tarsusi (ö.1117 h.) 202) Müsellemü’s-Sübut, Muhibbullah b. Abdüşşekür el-Bihâri (ö. 1119 h.) 203) Nuru’l-Envâr fi Şerhi’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Ahmed b. Ebi Said Abdullah b. Abdürrezzak Sıddıki el-Hindi Molla Ciyven Dehli el-Hanefi (ö. 1130 h.)220 204) el-Müfessir fi’l-Usûl, Hafız Emanullah b. Nurullah b. Hüseyin el-Benari el-Hindi el-Hanefi (ö. 1133 h.), daha sonra kendisi bu kitabı şerh edip Muhkemü’l-Usûl fi Şerhi’l-Müfesser adını verdi. 221 205) Nefhâtü’l-Ezhâr ala Nesmâti’l-Eshâr, Abdülğani b. İsmail b. Ahmed b. İbrahim en-Nablusi el-Hanefi (ö. 1143 h.)222 206) Hulâsatü’t-Tahkik fi Hükmi’t-Taklid ve’t-Telfik, Abdülğani b. İsmail b. Ahmed b. İbrahim en-Nablusi el-Hanefi (ö. 1143 h.)223 207) Şerhü Makâsıdi’d-Tâlibin fi’l-Usûl, Ebu Abdullah Veliyyüddin b. Mustafa er-Rûmi Kadı Carullah (ö. 1151 h.) 216 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 534 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 469 218 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 524 219 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 309 220 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 170 221 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 530 222 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 590 223 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 434 217 73 Telhis’in şârihi Ebu’l-Abbas Ahmed b. Muhammed ed-Delai el-Mağribi bu kitabı şerh etmiştir.224 208) Şerhü Menâri’l-Envâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, Muhammed Emin İbnü’şŞeyh el-Üsküdâri el-Hanefi, Kasirizade (ö. 1151 h.)225 209) Hâşiyetün ala Mirâti’l-Usûl Şerhü Mirkâti’l-Vusûl li Molla Hüsrev, Ebu Naim Ahmed b. Mustafa b. Osman el-Hadimi Rûmi el-Hanefi (ö. 1165 h.)226 210) Hâşiyetü İzmiri ala Mirâti’l-Usûl, Muhammed b. Veli Kırşehiri İzmiri (ö. 1165 h.)227 211) Mecâmiü’l-Hakâik mine’l-Usûl, Ebu Said Muhammed b. Muhammed elHâdimi (ö. 1176 h.)228 212) Mecâmiü’l-Hakâik Tercümesi; Levâmiü’d-Dekâik, Ebu Said Muhammed b. Muhammed el-Hâdimi (ö. 1176 h.)229 213) Ikdü’l-Ciyd fi Ahkami’l-İctihad ve’t-Taklid, Ahmed b. Abdurrahim Şah Veliyyullah Dehlevi el-Hindi el-Hanefi (ö. 1180 h.)230 214) Zübedü’l-Esrâr şerhü Muhtasari’l-Menâr, Ebu Nâsır Abdunnâsır elKursâvi el-Kazani (ö. 1190 h.)231 215) Menâfiü’d-Dekâik Şerhi Mecâmii’l-Hakâik, Abdullah b. Ebi Said Muhammed b. Mustafa el-Hâdimi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1192 h.)232 216) Bedaiü’l-Efkar fi şerhi Evaili’l-Menâr li’n-Nesefi, Halep müftüsü Muhammed b. Yusuf b. Yakub el-Ğazali el-Hanefi (ö. 1194 h.)233 224 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 532 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 324 226 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 457 ve c. 5, s. 175 227 Çelebi, a.g.e, c.6, s. 328 Eser DİB. Merkez kütüphanede matbu olarak mevcuttur. 228 İ.A., c. 15, s. 24 229 İ.A., c. 15, s. 24 230 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 107 231 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 608 ve TDV., İslam Ans. c. 26, s. 447 232 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 485 225 74 217) el-Müstağni Şerhü’l-Muğni fi’l-Usûl, Halep müftüsü Muhammed b. Yusuf b. Yakub el-Ğazali el-Hanefi (ö. 1194 h.)234 218) Şerhü’l-Menâr li’n-Nesefi fi’l-Usûl, İslâhi Abdullah b. Abdulaziz Balıkesiri er-Rûmi el-Hanefi el-Halveti (ö.1197 h.) 235 219) Fethü’l-Esrâr fi Şerhi’l-Muğni fi’l-Usûl, Mustafa b. Yusuf b. Murad elMostari el-Bosnevi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1199 h.)236 220) Miftâhü’l-Husûl ala Mirâti’l-Usûl, Mustafa b. Yusuf b. Murad elMostari el-Bosnevi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1199 h.)237 221) Müntehabü’l-Usûl fi Şerhi’l-Müntehab, Mustafa b. Yusuf b. Murad elMostari el-Bosnevi er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1199 h.)238 222) eş-Şerhü’l-Veciz fi’l-Usûl, Seyyid Ömer b. Hüseyin Bozacızade elÂmidi(ö. 1200 h.)239 223) el-Cevâhirü’l-Münife fi Usûli Edilleti Mezhebi’l-İmam Ebi Hanife mimmâ Vâfeka fihi Eimmete’s-Sünne, Ebu’l-Feyz Seyyid Muhammed b. Muhammed Mürtedâ Hüseyni Zebidi (ö.1205 h.)240 224) Camiü’l-Fusûl fi İlmeyi’l-Furu ve’l-Usûl, Hanefi müderris Ziyaeddin Ebu Muhammed Abdullah b. Muhammed Ahıskavi (ö. 1212 h.)241 225) Şerhü’t-Tahrir li İbni Hümmam, Bahrululûm Abdülaliy Muhammed b. Nizameddin Muhammed el-Leknevi el-Hindi Ebu’l-Ayyâş es-Sehâlevi (ö. 1225 h.)242 233 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 169 ve c. 6, s. 342 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 169 235 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 486 236 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 443 237 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 443 238 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 443 132 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 47 240 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 380 ve c. 6, s. 347 241 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 356 ve c. 5, s. 487 242 Çelebi, a.g.e, c. , s. 586 234 75 226) Fevâtihü’r-Rahamût fi Şerhi Müsellemi’s-Sübut, Bahrululûm Abdülaliy Muhammed b. Nizameddin Muhammed el-Leknevi el-Hindi Ebu’l-Ayyâş es-Sehâlevi (ö. 1225 h.) 227) Şerhün ala’l-Mecâmii’l-Usûl li’l-Hâdimi, Seyyid Muhammed b. Mustafa el-Alâi el-Hanefi (ö. 1234 h.)243 228) Şerhü Neticeti’l-Usûl, Seyyid Muhammed b. Mustafa el-Alâi el-Hanefi (ö. 1234 h.)244 229) Kamerü’l-Akmâr ala Nuri’l-Envâr, Muhammed Abdülhalim b. Muhammed Leknevi (ö. 1239 h.) 230) Nazmü Menâri’l-Envâr fi’l-Usûl, Abdülhamid b. Abdullah er-Rahbi elBağdadi el-Hanefi (ö. 1247 h.)245 231) Şerhü Manzûmeti’l-Menâr, Abdülhamid b. Abdullah er-Rahbi elBağdadi el-Hanefi (ö. 1247 h.)246 232) Menâfiü’d-Dekâik fi Şerhi Mecâmii’l-Hakâik, Mustafa b. Muhammed Güzelhisari (ö. 1251 h.) 233) Nesmâtü’l-Eshâr ala İfâdati’l-Envâr Şerhü’l-Menâr fi’l-Usûl, Muhammed Emin Âbidin b.Abdürrahim Ömer b. Abdülaziz el-Hüseyni ed-Dimeşki, İbni Âbidin (ö.1252 h.)247 234) Neşru’l-Arf fi Binai Ba’di’l-Ahkâm ala’l-Örf, Muhammed Emin Âbidin b.Abdürrahim Ömer b. Abdülaziz el-Hüseyni ed-Dimeşki, İbni Âbidin (ö.1252 h.)248 235) Takrirü’l-Mirât Hâşiyetün ala Mirâti’l-Usûl, Havace Mustafa b. Abdullah el-Vidini er-Rûmi (ö. 1271 h.)249 243 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 359 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 359 245 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 506 246 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 506 247 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 644 ve c. 6, s. 367 248 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 644 ve c. 6, s. 367 244 76 236)Usûlü Fıkıh Dersleri, Ali Haydar Büyük (ö. 1281/1903 ) 237) Hâşiyetün ala Nuri’l-Envâr fi Şerhi’l-Menâr, Muhammed Abdülhalim b. Muhammed Eminullah el-Leknevi el-Ensâri (ö. 1285 h.)250 238) Şerhü Hatimeti’l-Usûl, Süleyman b. Abdullah Karaağaci (ö1287h)251 239) Enâmilü’r-Resâil Haşiyetün ala’l-Mirât, Sadi mahlaslı Edremit Müftüsü Ahmed b. Mustafa el-Konevi Nakşibendi el-Hanefi (ö. 1299 h.)252 240) Tevşihü’l-Usûl, Halil Fevzi b. Abdullah Filibevi er-Rûmi (ö. 1302 h.)253 241) Hâşiyetü’l-Fenâri, Hocazade, Abdullah Kilisli (ö.1303 h.) 242) Kamerü’l-Akmâr ala Nuri’l-Envâr Şerhü’l-Menâr, Muhammed b. Abdülhay b. Mevlevi el-Leknevi el-Hindi el-Hanefi (ö. 1304 h.)254 243) Kitabü’l-Usûl, Ebu’l-Mehâsin Seyyid Muhammed b. Halil el-Meşişi etTrablusi el-Hanefi, Kavkacı (ö. 1305 h.)255 244) Nazmü Mirkâti’l-Usûl li Molla Hüsrev, es-Seyyid Mahmud b. es-Seyyid Muhammed Nesib ed-Dimeşki el-Hanefi, İbnü Hamza (ö. 1305 h.)256 245) en-Nuru’l-Lâmi’ fi Usûli’l-Câmi, es-Seyyid Mahmud b. es-Seyyid Muhammed Nesib ed-Dimeşki el-Hanefi, İbnü Hamza (ö. 1305 h.)257 246) Mazbadatü’l-Fünûn ala Mirâti’l-Usûl, Hanefi fakih Ahmed Hamdullah b. İsmail Hâmid b. Ahmed Şükrü Ankaravi (ö. 1317 h.) 258 249 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 458 Hayreddin Zirikli,el-Âlâm, Darü’l-İlim li’l-Melâyin, Beyrut 1999, c. 6, s. 186 251 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 407 252 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 190 253 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 357 254 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 385 255 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 387 256 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 420 257 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 420 258 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 195 250 77 247) İktibâsü’l-Envâr fi Tercümeti’l-Menâr fi’l-Usûl, Muhammed Zihni b. Muhammed Reşid el-İstanbuli er-Rûmi el-Hanefi (ö. 1329 h.)259 248) el-Bedrü’s-Sâti’ ala Cemi’l-Cevâmi, Mısır müftüsü Muhammed Bahit b. Hüseyin el-Mutii el-Hanefi (ö. 1354/1935 ). Asyut’ta doğdu Muhammed Abduh’a ve onun islahatçı fikirlerine karşı çıktı.260 249) Hudûdu Usûli’l-Fıkıh, Halil Cevad b. Bedr b. Mustafa b. Halil b. Muhammed Sunullah Ebu’l-Vefâ el-Halidi el-Mahzumi ed-Deyri el-Makdisi (ö. 1360/1941 ). Hanefi fakihlerindendir.261 250) el-Makul fi İlmi’l-Usûl, Muhammed b. Abdullah Kûyi (ö.1362/1943 )262 251) Usûlü Fıkıh Dersleri, İzmirli İsmail Hakkı (ö. 1365/1946 ) 252) et-Tahrirü’l-Veciz fima Yebteğıhi’l-Müsteciz, Muhammed Zahid elKevseri (ö. 1371 h.).Eser DİB. merkez kütüphanesinde matbu olarak mevcuttur. 253) Hanefi Fıkhının Esasları, Muhammed Zahid el-Kevseri (ö. 1371 h.).Eser DİB. merkez kütüphanesinde matbu olarak mevcuttur. 254) el-Fıkhü’s-Sâmi fi Tarihi’l-Fıkhi’l-İslami, Muhammed b. Hasan Hacevi (ö. 1376/1956 ) 255) Usûlü’l-Fıkhı’l-İslami, Muhammed Şâkir b. Râğıb el-Hanbeli edDimeşki el-Hanefi (ö. 1378/1958 ). Öğrenimini İstanbul’da tamamlamıştır.263 256) Hukuku İslamiye ve Istılahatı Fıkhiye Kamusu, Ömer Nasuhi Bilmen (ö. 1971 ), kitabın 1. cildi usûlü fıkıhla ilgilidir. 257) Fethü’l-Kadir Şerhü Tenkihi’t-Tahrir, Âmir osman (ö. 1408/1988 )264 259 Çelebi, a.g.e, c. 6, s. 400 Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 50 261 Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 193 262 Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 245 263 Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 157 264 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s.143 260 78 Üçüncü Bölüm Müelliflerinin ölüm ve doğum tarihleri ile ilgili bilgi bulunmayan esrler: Bu bölümde Müelliflerinin Doğum ve Ölüm Tarihleri İle İlgili Bilgi Bulunmayan eserleri, müelliflerinin isimlerini hece harflerine göre sıralayarak, sıralamaya esas aldığımız ismi de koyu fonla verdik. 258) ez-Zeria ila İlmi’ş-Şeria’, Efendizade Abdullah Sabri 259) İdâetü’l-Envâr ala Usûli’l-Menâr li’n-Nesefi, Safaeddin Abdurrahim Ziyaeddin b. İsa el-Bağdâdi el-Mendilâvi el-Hanefi265 260) İslam Hukuku Dersleri, Abdülkadir Şener, İzmir 1987 261) Miftâhü’l-Usûl Şerhü Mirkâti’l-Vusûl el-Mensube li Molla Hüsrev, Abdürrezzak b. Mustafa el-Antâki 266 262) Talikatün ala’t-Telvih fi Keşfi Hakâiki’t-Tenkih fi’l-Usûl, Şeyhülislam Kadızade Şemseddin Ahmed b. Bedreddin Mahmud el-Edirnevi er-Rûmi el-Hanefi267 263) Dairetü’l-Usûl, li’ş-Şeyh Şemseddin Ahmed b. Muhammed Sivasi268 264) el-Mebâhisü’s-Sibâiyye, Şiraz Müftüsü, Ebu Muhammed Ali b. Asil b. Mesud b. Mahmud b. Muhammed el-Hanefi el-Bermâi Kitap,ilmî yedi konuyu içermekte olup bunlar da; Tefsir, Kıraat, Hadis, Kelam, Fıkıh, Usulü Fıkıh, Meâni ve Beyan’dır.269 265) İslam Fıkhı ve Hukuku, Ali Fikri Yavuz 266) Fıkıh Usûlü, Burhan Erol, İzmir 1992 267) Fıkıh Usûlü, Fahreddin Atar 265 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 565 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 521 ve c.5, s. 568 267 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 148 268 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 729 269 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1577 266 79 268) Hâşiyetü Hamid ala Mirâti’l-Usûl, Hamid b. Mustafa, eser DİB Kocatepe kütüphanesinde matbu olarak mevcuttur. 269)Tarifâtü’l-Fuhûl fi’l-Usûl, Seyyid Ziyaeddin Hamid b. Şeyh Yusuf b. Hamid b. Emrullah b. Abdülmümin b. Mahmud el-Bandırmavi 270 270) Şerhü Münteha’s-Sûl ve’l-Emel fi İlmeyi’l-Usûli ve’l-Cedel li İbni Hâcib, İbnü’l-Mutahhir Hasan b. Yusuf el-Haliy eş-Şii.Kitabı Ğayetü’l-Vudûh ve İzahü’s-Sübül olarak isimlendirmiştir. Bu kitap üzerine yapılan şerhlere gelince; a) Seyyid Ömer b. Salih Feyzi Tokadi Rûmi’nin şerhi b) Tâib mahlaslı, Kadı İsmail b. Mustafa Erzurumi el-Hanefi’nin (ö. 1214 h.) şerhi c) Seyyid Halil b. Ahmed b. Himmet Konevi Rûmi el-Hanefi’nin (ö.1224 h.) şerhi d) Seyyid Şerif Cürcâni’nin Münteha’s-Sûl ve’l-Emel’e yaptığı şerh üzerine, Seyyid Hüseyin Rûmi Batâtzade’nin (ö. 1079 h.) şerhi 271 271) Hâşiyetü Fenâri Hasan Çelebi ala Hâşiyeti’s-Seyyid Şerif Cürcani ala Şerhi Adududdin İci, Hasan Çelebi Fenâri 272)Fıkıh usûlü,Hasan Karakaya 273) Fıkıh Usûlü, Hayreddin Karaman 274)Müsvedde fi Usûli’l-Fıkıh, Komisyon 275) Usûlü Fıkıh( 4. Sınıflar için ), İsmail Hakkı Manastırlı 276) Talikatün ala Mukaddimâti’t-Tevdih fi’l-Usûl, Lütfullah b. Hasan etTokadi, Lütfü272 270 271 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 260 Çelebi, age, c.4, s. 573 80 277) Usûlü Fıkıh 5. Sınıf , Mehmed Faik 278) Usûlü Fıkıh Dersleri ( Medhal, İrade, Kaza ve Kader ), Mehmed seyyid bey 279) Mizânü’l-Fusûl fi Tarihi’l-Ukûl min Usûli’l-Fıkıh, Aladdin Ebu Bekir Muhammed b. Ahmed el-Usûli el-Hanefi 273 280) Tadilü’l-Mirkât ve Celâü’l-Mirât-Hâşiyetün ala Mirâti’l-Usûl, Şeyh Muhammed b. Ali Tunusi et-Temimi274 281) el-Muhtasar fi Usûli’l-Fıkıh ala’l-Mezâhibi’l-Erbaa, Muhammed Hakimi el-Hüseyni el-Keylâni. Kitapta Takvim ve Mizân’ı cem ederek, Menhûl ve Câmi’den de bazı önemli yerleri kitabına eklemiş ve kitabı Hasan Ağa’ya ithaf etmiştir.275 282) Husûlü’l-Havâşi ala Usûli’ş-Şaşi, Ebu’l-Hasan Muhammed Hasan b. Muhammed es-Senbehli el-Hindi, 283) Risâletün fi Fenni’t-Tefsir ve’l-Usûl ve’l-Furu ve’l-Mantık, li’ş-Şeyh elFâdıl Muhammed b. Kemal Taşkendi. Timur’un meclisinde Sa’d ve Seyyid arasında cerayan eden tartışma hakkında, Mevlâ Ebu’s-Suûd’la beraber yaptığı bir araştırmadan sonra bu risâleyi telif etti.276 284) Nevâdirü’l-Usûl fi’l-Furu, İmam Ebu Bekir Muhammed b. Yunus elMerğâsuni el-Hanefi 277 285) el-Müstağni Şerhü’l-Muğni fi’l-Usûl, Halep Müftüsü Muhammed b. Yusuf İspiri el-Hanefi278 272 Çelebi, age, c.5, s. 839 Çelebi, age, c.4, s. 613 274 Çelebi, age, c.3, s. 295 275 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1629 276 Çelebi, a.g.e, c. 1, s. 880 277 Çelebi, a.g.e, c. 2, s. 1979 278 Çelebi, a.g.e, c. 4, s. 478 273 81 286) Husûlü’l-Me’mûl min İlmi’l-Usûl, Ebu’t-Tayyib Muhammed Sıddık Han el-Ganevci el-Hindi 279 287) Kur’an Hükümleri ve Modern Hukuk, Mustafa Reşid Belgesay, İstanbul 1963 288) Tertibü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Müstakim zade Süleyman er-Rûmi280 289) Şerhü’t-Tenkih fi’l-Usûl, Şeyh Osman b. Said Fethullah eş-Şumni erRûmi, Atpazari281 290) Şerhü Usûli’l-Pezdevi, Vecihüddin Ömer b. Abdülmuhsin Erzincani elHanefi282 291) Fıkhı Hanefiyye’nin Esâsâtı, Seyyid Nesib 292) Şerhü Hatimeti’l-Usûl, Süleyman Kırkağacı 293) Medhal Fıkıh, Süleyman Sırrı 294) Usûlü’l-Fıkhi’l-İslami, Şakir el-Hanbeli, Şam 1947 295) Hâşiyetü’r-Rahavi ala Şerhi’l-Menâr li İbni Melek, Rahavi Yahya Mısri 279 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 407 Çelebi, a.g.e, c. 3, s. 280 281 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 657 282 Çelebi, a.g.e, c. 5, s. 793 280 82 Dördüncü Bölüm Araştırmalarımızda mezheplerine dair bilgi bulamadığımız eserler: Bu bölümde, araştırmalarımız esnasında mezheplerine dair her hangi bir bilgi bulamadığımız ulemanın eserlerini sıraladık. 296) Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed b. Afifi el-Bâcûri el-Hudari (ö.1305/1927 ), mezhebine dair kayıt yok. Kitabı Sudan şeri’ mahkemelerine kadı yetiştirilmek üzere okuyan talebelere fıkıh usûlü dersleri verdiği dönemde yazmıştır. Pezdevi’nin usûl’ü, İbnü’l-Hâcib’in Muhtasar’ının çeşitli şerhleri, Karafi’nin Tenkihü’l-Fusûl’ü ve İsnevi’nin Minhac şerhinden faydalanarak açık bir ifade ile kaleme aldığı eserini Muhammed Abduh’a göstermiş, onun tavsiyesi üzerine Şatıbi’nin Muvafakât’ından çeşitli ilâveler yapmıştır. 297) Yüsrü’l-İslam Usûlü’t-Teşrii’l-Âm, Muhammed Reşid b. Ali Rıza b. Muhammed Şemseddin (ö.1354/1935 ). Aslen Bağdatlı olup Menâr dergisinin sahibidir.Mezhebine dair herhangi bir kayıt yok.283 298) Teshilü’l-Husûl ala Kavâidi’l-Usûl, Muhammed Emin b. Muhammed b. Ali Süveyd (ö. 1355/1936 ). Fakih ve munazır olup feraiz ilminde mütehassıstır. Mezhebine dair herhangi bir kayıda rastlanmadı.284 299) Feridetü’l-Usûl, Muhammed b. İbrahim el-Hüseyni (ö. 1359/1940 ). Mezhebine dair kayıt yok.285 300) Usûlü’l-Fıkıh, Ahmed Ebu’l-Feth Bey b. Hüseyin Ebi’l-Feth (ö.1365/1946 ) Usulü fıkıh âlimidir.Mısır’ın Munifiye şehrinde doğmuştur. Mezhebine dair herhangi bir kayıt Yoktur.286 301) İlmü Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Abdullah Ebu’n-Neca (ö. 1368/1949 ).Mezhebine dair kayıt yok.287 283 Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 126 Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 44 285 Zirikli, a.g.e, c. 5, s. 306 286 Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 193 284 83 302) İlmü Usûli’l-Fıkıh, Abdulvehhab b. Abdülvâhid Hallaf (ö. 1375/1956 ). Mezhebi hakkında bir kayıt yok.288 303) Nibrâsü’l-Ukûl fi Tahkiki’l-Kıyas inde Ulemâi’l-Usûl, İsa Mennun eşŞami (ö. 1376/1957 ) Mezhebi kayıtlı değil289 304) Süllemü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Cizân Ulemasından Hafız b. Ahmed b. Ali el-Hükmi (ö. 1377/1958 ). Mezhebi kayıtlı değil.290 305) Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed b. Ahmed Ebu Zehre (ö. 1393/1974). Asrının en büyük şeria islamiye bilginidir. 40 tan fazla telifi vardır. Mezhebine dair bir kayıt yok.291 306) Risâletün fi İlmi’l-Usûl, Abdürrezzak b. Abdülaziz b. Muhammed elHaffâr (ö. 1397/1977 ). Mezhebine dair kayıt yok.292 307) Meâricü’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Abdurrahman b. Muhammed ed-Devsiri (ö. 1399/1979 ). Mezhebine dair kayıt yok.293 308) Usûlü’l-Fıkıh, Muhammed Ebu’l-Yüsr b. Muhammed Ebi’l-Hayr b. Ahmed Âbidin (ö. 1401/1981). Mezhebine dair kayıt yok.294 309) el-Usûl ve’l-Külliyât, Muhammed Ebu’l-Yüsr b. Muhammed Ebi’l-Hayr b. Ahmed Âbidin (ö. 1401/1981). Mezhebine dair kayıt yok.295 310) el-Kıyas fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed Suâd Celal (ö.1403/1983 ).Mezhebine dair kayıt yok.296 287 Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 245 Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 184 289 Zirikli, a.g.e, c. 1, s. 109 290 Zirikli, a.g.e, c. 2, s. 159 291 Zirikli, a.g.e, c. 6, s. 25 292 Nizar Abaza-Muhammed Riyad el-Mâlih, İtmâmü’l-Âlâm, Darü’s-Sadr,Beyrut 1999, s.152 293 Ahmed el-Alavene, Zeylü’l-Âlâm, Darü’l-Minâre, 1998 Cidde, s. 117 294 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 276 ve el-Alavene, a.g.e, s. 198 295 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 276 296 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 237 288 84 311) en-Nesh ve’l-Beyân fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed Suâd Celal (ö.1403/1983 ).Mezhebine dair kayıt yok.297 312) Usûlü’l-Fıkıh, el-Arabi b. Ali Live b. Ömer el-Ammâreti (ö. 1408/1988 ). Mezhebine dair kayıt yok.298 313) Muhadarât fi İlmi’l-Usûl, Muhammed Ebu’l-Yüsr b. Muhammed Ebi’lHayr b. Ahmed Âbidin (ö. 1401/1981). Mezhebine dair kayıt yok.299 314) Usûlü’l-Fıkıh, Yusuf b. Hâmid (ö. 1409/1988 ). Mezhebine dair kayıt yok300 315) el-Fevâidü’l-Ceniyye fi Kavâidi’l-Fıkıh, Muhammed Yasin b. İsa elMekki el-Fâdâni (ö.1410/1990 ). Mezhebine dair kayıt yok.301 316) Şerhü’l-Luma li Ebi İshak eş-Şirazi fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed Yasin b. İsa el-Mekki el-Fâdâni (ö.1410/1990 ). Mezhebine dair kayıt yok.302 317) Tetmimü’d-Duhûl ila Medhali’l-Vusûl ila İlmi’l-Usûl, Muhammed Yasin b. İsa el-Mekki el-Fâdâni (ö.1410/1990 ). Mezhebine dair kayıt yok.303 318) Usûlü’l-Fıkhı’l-İslami, Zekeriya Ahmed Mebruk el-Berri (ö. 1411/1991 ). Mezhebine dair kayıt yok.304 319) Miftâhü’l-Usûl ila Binâi’l-Furu fi’l-Usûl li’ş-Şerif Tilmisâni, Muhammed b. Muhammed Şemmâm (ö. 1412/1991 ). Mezhebine dair kayıt yok.305 320) el-İşârâtü’l-İlâhiyye fi’l-Mebâhisi’l-Usûliyye li’t-Tûhi, Abdüzzâhir b. Abdülkerim Hüseyin (ö. 1413/1992 ).Mezhebine dair kayıt yok.306 297 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 237 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s.184 299 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 276 300 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s.317 301 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 275 302 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 275 303 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 275 304 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 101 305 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 266 ve el-Alavene, a.g.e, s. 200 298 85 321) ed-Dıya fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Dib Hamza Tavâşi (ö. 1414/1993 ). Mezhebine dair kayıt yok.307 322) el-İhkâm fi Usûli’l-Ahkâm li’l-Âmidi, ( Talik ve Tahkik ), Abdürrezzak Afifi b. Atiyye (ö. 1415/1994 ).Mezhebine dair kayıt yok.308 323) Hücciyyetü’l-İcma, Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994 ). Mezhebine dair kayıt yok.309 324) Buhus fi’l-Kıyas, Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994 ). Mezhebine dair kayıt yok.310 325) Buhus fi Usûli’l-Fıkıh, Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994 ). Mezhebine dair kayıt yok.311 326) Dirâsât fi Usûli’l-Fıkıh, , Muhammed b. Mahmud Ferğali (ö. 1415/1994 ). Mezhebine dair kayıt yok.Bu kitabı Celaleddin Abdurrahman’la birlikte yazmıştır.312 327) en-Nâmi, Ebu Muhammed Abdülhak b. Muhammed Emin, eser Hindistan’da h. 1310 da basılmıştır. 328) el-Veciz fiUsûli’l-Fıkıh, Abdülkerim Zeydan 329) Nazariyyetü’l-Hükm ve Masâdirü’t-Teşri fi Usûli’l-Fıkhi’l-İslami, Ahmed Husari. Mezhebine dair kayıt bulunamadı. 330) Usûlü’l-Fıkıh, Mahmud Esad 331) Usûlü Fıkıh, Mehmed Münci 332)Behcetü’l-Vusûl bi Şerhi’l-Luma fi Usûli’l-Fıkıh, Haseni Muhammed İsam Arar 306 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 155 ve el-Alavene, a.g.e, s. 120 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 234 308 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 152 ve el-Alavene, a.g.e, s. 118 309 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 201 310 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 201 311 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 201 312 Abaza-Riyad el-Mâlih, a.g.e, s. 268 ve el-Alavene, a.g.e, s. 20 307 86 333) el-Müntehab fi Şerhi’l-Müntehab, Ebu’l-Fadl Muhammed b. Muhammed b. Mübin en-Nûri313 334)İslam Hukuku Metodolojisi ( Fıkıh Usûlü ), Muhammed Ebu Zehre, Kahire 1957 335) Mebâhisü’l-Hükm İnde’l-Usûleyn, Muhammed Selam Medkur, Mısır 1964 336) Talilü’l-Ahkâm, Muhammed Mustafa Şelebi. Mezhebine dair kayıt bulunamadı. 337) Medhalü’l-Fıkhiyyi’l-Âm, Mustafa Ahmed ez-Zerkâ Mecelle’nin veya diğer islami hukuk metinlerinin, hukuk talebelerince anlaşılması zor olduğu, öğrencilerin bu kitaplarda mevcut olan furu meselelerin üzerine terkip edildiği, temelleri, asılları bilmeden bu meseleleri ezberlediklerini, bu gibi kitapların ancak hukuk ansiklobedileri olup yalnızca, hakimlerin davaları ile ilgili meselelerde müracaat kitabı olarak kullanılabilir olması, İslam âlimlerini üslûbu kolay, anlaşılır kitaplar yazmaya sevketmiştir. Böylece Mustafa Zerka, bu menhec üzere bu kitabı yazmış ve bu kitapta Mecelle ahkamından, günümüze kadar uygulananları ve Osmanlı zamanından bu güne kadar değişen maddeleri belirterek hepsini bir arada sunmuştur. İslam fıkhı araştırmalarında Hanefi mezhebini esas almış, araştırmanın gerektirdiği yerlerde diğer mezheblere de değinilerde bulunmuştur. Zerka’nın bu kitabı yazmaktaki amacı; İslam hukuk metodunu değiştirmek, onun kaide ve prensiplerinden, modern, ecnebi hukuk kanunlarında da olduğu minval üzere genel, bağlayıcı bir doktirin inşa etmektir. Böylece İslam hukukunun kadim üslûbu içinde bulunan cevherler ortaya çıkacak, İslam hukuku onu öğrenmek isteyenler için daha kolay bir hal alacaktır. Çünkü kendilerine medeni hukuk ta denilen medeni kanun bütün hukuka ait idrak ve araştırmaların temelidir. Ve bu hukukun eğitimi, basitten mürekkebe doğru giden 313 Ahsikesi, a.g.e, c. 1, s. 15-25 87 mevzui bir metoda ihtiyaç duymaktadır. Artık bu hukukta furu meselelerin, genel bir doktirin içinde asıllar üzerine oturmadığı, kadim furui üslûb yeterli değildir. Fıkhın üniversite eğitimleri boyunca talabelere kapalı olmasının en büyük sebebi, feri meselelerin külli usul ile bağlantılı olması ve genel, temel doktirinlerin fıkıh bablarının çoğuyla alakalı ve müşterek olmasıdır. Bu sebepten şu üç meseleyi içeren bir fıkhi medhal yazımını gerekli görmüştür. 1) İslam fıkhının tarihini ve tarifini içeren bir mukaddime, İslam fıkhının kaynakları, ictihadi mezheplerin ortaya çıkışı, ihtilaf sebepleri, bu ihtilafların kanun yapmada bir servet olması, İslam fıkhının tedvini-Mecelle ortaya çıkıncaya kadar-, İslam fıkıh müelliflerinin tabakaları, İslam fıkhındaki ictihadi genişliği, İslam fıkhının gelişimi ve kendisinden faydalanılmak istenildiğinde gelecek asırlar için de uygunolması durumu. 2) Fıkhi ahkamın bina edilmesinde kullanılan temel doktirinler 3) Mecellede zikri geçen külli kaideler314 338) Usûlü’l-Fıkhi’l-İslami, Vehbe Zuhayli. Mezhebine dair kayıt bulunamadı. 339) Usûlü’l-Fıkhi’l-İslami, Zekiyyüddin Şaban. Mezhebine dair kayıt bulunamadı. 314 Mustafa Ahmed Zerka, Medhalü’l-Fıkhi’l- Âm, 9. baskı, Şam 1968, c. 1, s. 11-16 88 SONUÇ Hanefi usûlü fıkıh eserlerini derlediğimiz bu çalışmamızda, giriş kısmında da beyan ettiğimiz üzere son dönem usûl çalışmalarının çoğu, Zirikli’de de müşahade ettiğimiz üzere Mâliki ve Şii ulema tarafından yapılmıştır. Son dönem âlimlerinin adı yanında onların mezheblerini beyan eden her hangi bir şey yazılmadığı için mezheblerini tesbit etmek mümkün olmadığından, mezheblerine dair kayıt bulunmayan âlimleri de bu çalışma içine kattık. Burada ifade etmekte fayda gördüğüm bir diğer husus da 20. yy. da yapılan çalışmaların yeniden gözden geçirilerek, ayrıca 20. yy. da yapılan çalışmalar başlığı altında toplanmasıdır. Biz bu çalışmamızda bu minval bir gayret içinde olmadığımız için sadece rastladığımız sınırlı sayıda eseri, burada zikretmekle yetindik. Asıl arzumuz sadece ismini zikretmekle yetindiğimiz bu eserlerin, ilim adamlarınca tahkik ve tahriçlerinin yapılarak, ilim talebelerinin faydalarına sunulmasıdır. 22 Zilhicce 1425 01 Şubat 2005 89 KAYNAKÇA Kitaplar: Abaza, Nizar, İtmâmü’l-Âlâm, Beyrut: Dârü’l-İlm li’l-Melâyin, 1999 Abdurrahman, Muhammed, Mucemü’l-Mustalahât ve’l-Elfâzi’l-Fıkhiyye, Kahire: Dârü’l-Fâdile, Tarihsiz Ahmed Ali, Muhammed İbrahim, el-Mezheb İnde’l-Hanefiyye, Mekke: Câmia’tü Ümmi’l-Kura, Tarihsiz Ahsikesi, Hüsameddin Muhammed b. Muhammed, el-Mezheb fi Usûli’l-Mezheb ala’lMüntehab, ( tah. Veliyyüddin Muhammed Salih Ferfur ) Dârü’l-Ferfur, Tarihsiz Alavene, Ahmed, Zeylü’l-Âlâm, Cidde: Dârü’l-Minâre, 1998 Buhari, Aladdin Abdülaziz b. Ahmed, Keşfü’l-Esrâr, Beyrut: Dârü’l-Kitabi’l-Arabi, 1994 Cessâs, Ahmed b. Ali er-Râzi, Usûlü’l-Fıkıh, ( tah. Dr. Acil Câsim en-Neşmi ) İstanbul: İrşad Yayınları, 1994 Cürcâni, Şerif Ali b. Muhammed, Kitâbü’t-Ta’rifât, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1995 Çelebi, Katip, Keşfu’z-Zunûn an Esâmi’l-Kütübi ve’l-Funûn, Beyrut: Dârü’lKütübi’l-İlmiyye, 1992 Ebu Cib, Sadi, el-Kamusu’l-Fıkhiyye, Dimeşk: Dârü’l-Fikr, 1998 Ebu Zehra, Muhammed, Ebu Hanife, ( çev. Osman Keskioğlu ) Dördüncü Baskı, Ankara: DİB. Yayınları, 2002 İbni Haldun, Mukaddime, ( çev. Zakir Kadiri Ugan ) Dördüncü Baskı, İstanbul: M.E.B. Yayınları, 1996 İbni Nüceym, Zeyneddin b. İbrahim, Fethü’l-Ğaffâr bi Şerhi’l-Menâr, Mısır: Mustafa el-Bâbi Matbaası, 1936 Keskioğlu, Osman, Fıkıh Tarihi ve İslam Hukuku, Altıncı Baskı, Ankara: DİB. Yayınları, 2003 Kevseri, Muhammed Zâhid, Hanefi Fıkhının Esasları, ( çev. Abdulkadir Şener- M. Cemal Sofuoğlu ) Birinci Baskı, Ankara: TDV. Yayınları, 1991 Kutluboğa, Kasım, Tâcü’t-Terâcim, ( tah. Muhammed Hayr Ramazan Yusuf ) Şam: Dârü’l-Kalem, 1992 90 Leknevi, Ebu’l-Hasenât Abdülhay, Nafiü’l-Kebir ala Camiü’s-Sağir, Birinci Baskı, Beyrut: Alemü’l-Kütüb, 1986 Özel, Ahmed, Hanefi Fıkıh Âlimleri, Ankara: T.D.V. Yayınları, 1990 Serahsi, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl, Usûlü Serahsi, ( tah. Ebu’l-Vefa el-Afgani ) Beyrut: Dârü’l-Marifet, 1974 Serahsi, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed b. Ebi Sehl, el-Muharrer fi Usûli’l-Fıkıh, Beyrut: Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1996 Şâşi, Ahmed b. Muhammed b. İshak Ebu Ali, Usûlü Şâşi, Beyrut: Dârü’l-Kitabi’lArabi, 1982 Zehebi, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed b. Osman, Menâkibü’l-İmam Ebi Hanife ve Sâhibeyhi, ( tah. Muhammed Zâhid el-Kevseri-Ebu’l-Vefa elAfgani ) Haydar Âbâd: Mektebetü Dari’l-Hidâye, Tarihsiz Zerka, Mustafa Ahmed, Medhalü’l-Fıkhi’l-Âm, Şam: 1968 Zeydan, Abdülkerim, el-Veciz fi Usûli’l-Fıkıh, Yedinci Baskı, Beyrut: Müessesetü’rRisâle, 2001 Makaleler: Bardakoğlu, Ali, Hanefi Mezhebi, T.D.V. İslam Ansiklobedisi, C. 16, s. 1-20 Öğüt, Salim, Ebu Yusuf, T.D.V. İslam Ansiklobedisi, C. 10, s. 260 Özel, Ahmed, Hanefi Mezhebi, Fıkıh Usûlüne Dair Eserler, T.D.V. İslam Ansiklobedisi, C. 16, s. 25-26 91