Slayt 1 - İdris YAVUZYİGİT

advertisement
Hicret Edebilmek
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke'de bunalırsan
Medine'ye göçerdin.
Biz dünyadan nereye
Göçelim ya Muhammed?
VAAZ DOKUMANLARI
/idrisyavuzyigit
Hicret:
Davada birliğe, imanda sadakate,
kardeşlikte zirveye çıkmanın adıdır.
25 Ekim 2014 Cumartesi
1 Muharrem 1436
VAAZ DOKUMANLARI
‫َ َّ ُ َن ا َ َّ ُ َن َ ا ُ‬
‫َ َ ا َا‬
‫ين َّات َب ُع ُ‬
‫صار َو َّالذ َ‬
‫َ‬
‫وهما‬
‫َ‬
‫والس ِابقو اْلولو ِمن اْله ِاج ٖرين و َاْلن َ ِ ٖ‬
‫ضوا َع ان ُه َوا َع َّد ل ُه ام َجنَّ‬
‫اّٰلل َع ان ُه ام َو َر ُ‬
‫با اح َسان َرض َى ه ُ‬
‫ات َت اجرى َت اح َتهاَ‬
‫ِِ‬
‫ٍ ا َِ‬
‫َ ً ٰ َ اَ ُ ا ٍ ٖ‬
‫اْل ان َه ُار َخالد َ‬
‫ين ٖف َيها ا َبدا ذ ِلك الف اوز ال َع ٖظيمُ‬
‫ِٖ‬
‫َّ‬
‫ال بالن َّيات َو َّإن َما ل ُكل ْامرئ َما َن َوى‪َ ،‬ف َم ْن َك َان ْت ه ْج َرُتهُ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫ُ‬
‫إنما االعم ِ ِ َ ِ‬
‫ِ‬
‫ِ‬
‫ٍ‬
‫ِ‬
‫ِ‬
‫َ َ ْ َ َ ْ ْ َُ‬
‫ْ َُ‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫َ‬
‫ُ‬
‫ُ‬
‫اّلل ورس ِول ِه‪ ،‬ومن كانت ِهجرته الى‬
‫اّلل ورس ِول ِه ف ِهجرته الى‬
‫الى‬
‫ِ‬
‫ِ‬
‫ْ َ َْ ُ َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ َ‬
‫ُْ‬
‫ُ‬
‫َ‬
‫ْ‬
‫َ‬
‫ُ‬
‫دنيا ي ِصيبها ِأو امر ٍأة ين ِكحها ف ِهجرته الى ما هاجرإلي ِه‪.‬‬
1. Hicret nedir?
2. Kuranda hicretle ilgili hangi bilgilere rastlamaktayız?
3. Peygamberlerin ortak özelliklerinden birisi de hemen hemen
her peygamberin hicreti yaşamalarıdır. Bu hususta hangi
örnekleri zikredebiliriz?
4. Müslümanlar neden önce Habeşistan’a hicret etmişlerdir?
5. Hicreti hazırlayan sebepler nelerdir?
6. Hicret esnasında Müslümanların karşılaştıkları sıkıntılar
nelerdir?
7. Efendimizin hüzün yılında taife gitmesi bir hicret midir?
8. Efendimizin hicret hazırlıkları nasıldır? Hicret konusunda
almış olduğu tedbirleri nasıl değerlendirmek gerekir?
9. Hicret safhalarını ve bu yolculuk esnasındaki hangi olaylarla
karşılaşmıştır?
10. Hicret bugün ne anlama gelmektedir? Nasıl anlamalıyız?
Bizlerde hicret ederek hicret sevabına nail olabilir miyiz?
HİCRET NEDİR?
HİCRET NEDİR?
Sözlükte, "terketmek, ayrılmak, ilgisini kesmek" anlamına
gelen hicran mastarından isim olan hicret "kişinin herhangi
bir şeyden bedenen, lisanen veya kalben ayrılıp
uzaklaşması" demektir. Ancak kelime daha çok "bir yerin
terk edilerek baş kabir yere göç edilmesi" anlamında kullanılır.
Terim olarak genelde gayri Müslim ülkeden İslam ülkesine göç
etmeyi, özelde ise Hz. Peygamberin ve Mekkeli
Müslümanların Medine’ye göçünü ifade eder. Medine'ye göç
eden Müslümanlara "Muhacir", Rasülü Ekrem'e ve
Muhacirlere yardım eden Medineli Müslümanlara da "Ensar"
unvanı verilmiştir. (TDV İslam Ansiklopedisi, "hicret" maddesi, c. 17)
HİCRET NEDİR?
“Hicret” bir beldeden diğerine iş bulma veya daha iyi yaşam
şartlarına kavuşma vb. gibi bir göç hareketi değildir. Kişi,





Doğduğu, büyüdüğü topraklardan,
Kültür ve geleneklerden;
Alıştığı yaşam şeklinden,
Arkadaşlarından, dostlarından, ailesinden;
Malından
mülkünden
ve
topraklarından
ayrılmaktadır.
"göçebe olmayan (yerleşik)
bir kimse için felaketlerin en büyüğü" olarak
Hz. Peygamber hicreti
tavsif eder (Nesai, Sünen, Bey’at, 12).
HİCRET NEDİR?
Bütün bunlar Niçin?
Allah ve Rasulü için,
Dini Mübin'i İslam'ı yaşamak, yaşatmak, neşretmek ve
yeni bir İslam topluluğu oluşturmak ve oluşan bu toplumu
sayıca çoğaltarak koruma ve desteklemek için çıkılan bir
yolculuk.
Gittikleri yerde neyin kendilerini beklediğini, başlarına
nelerin geleceğini bilmeden, ev, iş, aş olmadan bir
yolculuktur bu.
HİCRET
KUR’AN-I KERİMDE
NASIL
GEÇMEKTEDİR?
HİCRET KUR’AN-I KERİMDE NASIL GEÇMEKTEDİR?
1.
İmanın gereği İnkar edenlerin iman edenleri yurtlarından çıkarmakla
tehdit etmeleri (İbrahim 13)
2. Peygamberleri yurtlarından çıkaran kavimlerin örnekleri
(Araf
88, Hud 80, Hicr 65)
3. Hicret edenlerin ve onlara yardım edenlerin büyük
mükafat elde edecekleri. (Tevbe 20, Enfal 74, Haşr 9)
4. Hicret edenlerin günahlarının örtüleceği (Ali İmran195)
5. Ganimet mallarında hicret edenler için hak bulunduğu (Haşr 8)
6. Hz. İbrahim ve Hacer validemizin samimiyet ifadesi (Ankebut 26)
7. Kafirlere boyun eğmektense hicret edilmesi gerektiği, Hicret
etme hususunda bahane ileri sürenlerin durumu hakkında
meleklerin ne diye hicret etmediniz Allah’ın arzı geniş değil
miydi? Sorusu (Nisa 97-100)
8. Efendimizi yurdundan çıkaracakları haberi (İsra 76-77, Enfal 30,
Tevbe 40, Kasas 85)
HİCRET
PEYGAMBERLERİN
ORTAK ÖZELLİĞİ
GİBİDİR
HİCRET KUR’AN-I KERİMDE NASIL GEÇMEKTEDİR?
Hz. Adem ve Havva ebeveynimizin
cennetten yeryüzüne adım atışlarıyla
başladı insanlığın ilk hicret hikayesi.
TARİHTE PEYGAMBERLERİN HİCRETİ
ََ
َ ‫ال َّال‬
‫ذين َك َف ُروا ل ُر ُسله ام َل ُن اخر َج َّن ُك ام م ان َا ارض َنا َاوا‬
َ
‫وق‬
ِ
ِ
َِ َ ِ
َِّ
ِ
َ‫َلتع‬
َ‫ود َّن فى م َّلت َنا َف َا اوحى ا َل ايه ام َ ُّب ُه ام ل ُن اهلك َّن الظاْلين‬
ُ
ُ
‫ِ ِ ر‬
ِ ِ
ِ
ِ
“İnkâr edenler peygamberlerine dediler ki:
"Ya sizi mutlaka yurdumuzdan çıkaracağız, ya da
mutlaka dinimize döneceksiniz!" Rableri de onlara:
"Zâlimleri mutlaka helak edeceğiz" diye vahyetti.”
(İbrahim, 14/13)
HİCRET: PEYGAMBERLERİN VE İNANANLARIN YOLCULUĞU
Hicret bütün peygamberlerin ve onlara iman eden insanların ortak kaderidir.
Allah peygamberleri ve onlara iman eden Mü'minler kafirler tarafından hicret
edilmeye zorlanmışlar, onlar da imanları uğruna vatanlarını yurtlarını bırakıp
hicret etmişlerdir.
PEYGAMBERLERİN HİCRETİ
•
•
Hz. Nuh, hicretin gemisini karada yapmayı öğretti. Tuğyan olan yerde
tufan olurdu. Nitekim tufan isyan edenler için bir felaket, iman edenler
için bir hicret oldu.
Hz. İbrahim muhacirlerin piriydi. İnsanlığa küfürden, zulümden ve
şirkten nasıl hicret edileceğini öğretti. Nemrud'un zulüm diyarından
ّ َ ََ
inancını özgürce yaşayabileceği bir toprak arayışı için çıkarken; ‫وقال ِانى‬
ُ ‫" ُم َهاجر ِالى َرّبى ِا َّن ُه ُه َو اال َع‬Doğrusu ben Rabbimin emrettiği
ُ‫زيز اال َحكيم‬
ِ
•
•
yere hicret ediyorum.”(Ankebut, 29/26) demişti. Hz. İbrahim Urfa’dan Babil’e,
Babil'den Harran'a, Mekke’ye Harran'dan Mısır'a oradan da Suriye'ye
hicret etmiştir.
Hz. Hacer, hicretin kutlu gelini, Şam diyarlarından Mekke’ye gelmiş,
Hz. İsmail hicretin bebeğiydi. Bebeğin hicreti, kendisini babasının
elindeki bıçağın altına kadar getirdi. O hicretin teslimiyet olduğunu
öğretti.
PEYGAMBERLERİN HİCRETİ
Hz. Lut kavminin azgınlık ve ahlaksızlıkları karşısında Cenab-ı Haktan aldığı
emirle bir gece vakti inananlarla birlikte yurdundan çıkmış, arkasına dönüp
bakmadan gitmesi istenilen yere gitmiştir. (Hud, 11/80-81; Hicr, 15/65) Sodom ve
Gomore’ye gitmiştir.
َ
َ‫ين َام ُنوا َم َعك‬
َ ‫اس َت اك َب ُروا م ان َق اومه َل ُن اخر َج َّن َك َيا ُش َع اي ُب َو َّالذ‬
َ ‫ال ااْلَ َ َُل َّال‬
‫ذين ا‬
َ
‫ق‬
ِ
ِ
ِ
َ ‫ا َ اَ َ َ ا‬
َ َ َّ
َ
َ‫ال َا َو َل او ُك َّنا ََا هين‬
َّ
ُ
ُ
َ
‫ِمن قري ِتنا او لتعودن فى ِمل ِتنا ق‬
‫ِر‬
Hz. Şuayb'in kavmi
“Kavminden ileri gelen kibirliler dediler ki: "Ey Şu'ayb! Ya mutlaka seni ve
seninle beraber inananları kentimizden çıkarırız, ya da dinimize dönersiniz!"
Dedi ki; "İstemesek de mi (bizi yurdumuzdan çıkaracak veya dinimizden
döndüreceksiniz?)” (Araf, 7/88) diyerek onu ve Mü'minleri hicrete zorlamışlardı.
PEYGAMBERLERİN HİCRETİ
•
•
•
•
•
•
•
Hz. Yakub'un gözü, kaybettiği Yusuf'un ardından hicret etti; Yusuf'un iffet
gömleğiyle tekrar dönmek üzere.
Hz.Yusuf'un hicreti ise Kenan topraklarından kuyulara atılmak, köle
diye satılmak, iffet, liyakat, hikmet, hizmet ve gayretle Mısır'a sultan
olmaktı. Hz. Yusuf, “Bir muhacir ne yapabilir?” sorusunun en çarpıcı
cevabıydı.
Hz. Musa, prenslikten çobanlığa, saraydan ağıla, imkândan
mahrumiyete hicreti öğretti. Hz. Musa'nın hicreti, “Sen muhacir olmayı
seçersen, denizler sana yol verir, dağlar önünde eğilir, çöller sofranı
hazırlar” demekti. Hz. Musa muhacir doğdu, muhacir öldü. Mısır'dan
Medyen'e oradan Mısır'a, Mısır'dan da Filistin'e hicret etmiştir.
Hz. Davud iktidarın hicretin atı olduğunu,
Hz. Süleyman güç ve servetin hicretin ayakkabısı olduğunu öğretti.
Hz. Zekeriyya ve Yahya, şehadetin bir hicret olduğunu öğrettiler.
Hz. İsa, insanlığı nefret ve zulümden sevgi ve merhamete hicrete çağırdı.
KUR’AN KISSALARI HİCRET ALTYAPISINI OLUŞTURUYOR
Zaten Kur'an'da, özellikle Mekkî ayetlerde sık sık geçmiş peygamberlerin
kavimleri tarafından yurtlarından çıkarılmış olması hususuna ithafta
bulunulması da, esas itibariyle gerek Hz. Peygamber'i, gerekse Mekke'li
Müslümanları psikolojik olarak hicret olgusuna hazırlama hedefini
taşımaktaydı.
O, bilindiği gibi Hz. Peygamber tevhidin dejenere olmasına bağlı olarak şirkin
egemen olduğu, adaletin herkes için geçerli ve uygulanabilir olmaktan
uzaklaştığı, kabilecilik anlayışının baskısıyla toplumsal bünyenin parçalandığı
ve kabileler arası çatışmalarla insan hayatının heder edildiği, kan davalarının
genel manada bir toplumsal kaynaşmayı imkansız kıldığı, güçlünün gücü
nedeniyle haklı, güçsüzün zayıflığı nedeniyle haksız olarak görüldüğü,
Servetin zenginler arasında döndüğü, köleliğin bir kader olarak kabul edildiği,
kişinin bir gün mutlaka hesaba çekileceği endişesiyle kötü davranışlardan
kaçınmasında ve iyi davranışlar sergilemesinde son derece etkili bir faktör olan
ahiret inancının hemen hemen yok olduğu bir toplumsal yapı ve çevrede
ortaya çıktı.
HİCRETİN
HABEŞİSTAN YOLU
MÜSLÜMANLARIN İLK HİCRETİ: HABEŞİSTAN
Müslümanların başına gelenlere çok üzülen Peygamberimiz (a.s), bir grup
Müslüman'ın Habeşistan'a hicret etmesine izin verdi.
Peygamberliğin 5. Yılında 1. Habeşistan hicreti
Hz. Osman ve
Rukayye’nin de dahil olduğu 16 kişilik bir grup tarafından
gerçekleştirildi.
Peygamberliğin 7.Yılına gelindiğinde işkenceler daha da artınca 2.
Habeşistan hicreti gerçekleştirildi. Bu hicrete Ca’fer b. Ebî Tâlib
başkanlığında 77 erkek 13 bayan katıldı.
Bu günkü Etiyopya dediğimiz ülke Müslümanları bağrına basan Necaşi’nin
memleketi Habeşistan
4000 KM
HİCRETİ
HAZIRLAYAN
SEBEPLER
PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) HİCRETİ
َّ َ َ َ َ ُ َ ‫ُ ا ُ َ ا َ َ ً َ َ ا‬
َ ‫َ ا َ ُ َ َ ا َ ُّ َ َ َ ا‬
‫ا‬
‫ض ِليخ ِرجوك ِمنها وِاذا ْل يلبثون ِخَلفك ِاْل‬
‫وِان َادوا ليست ِفزونك ِمن اْلر‬
ِ
ً ‫ُ َّ َ َ ا َ ا َ ا َ ا َ َ ا َ َ ا ُ ُ َ َ َ َ ُ ُ َّ َ َ ا‬
ً َ
‫قليَل () سنة من قد ارسلنا قبلك ِمن رس ِلنا وْل ت ِجد ِلسن ِتنا تحويَل‬
“(Ey Muhammed!) Yakında seni yurdundan
çıkarmak için, muhakkak ki rahatsız edecekler ve o
takdirde onlar da senin ardından pek az
kalacaklardır. Bu, senden önce gönderdiğimiz bütün
peygamberlerimiz hakkındaki sünnetimizdir. Bizim
sünnetimizde herhangi bir değişme göremezsin.”(İsra,
17/76-77)
PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) HİCRETİ
Allah elçilerinin sonuncusu, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz
Hz. Muhammed de insanları, şirki ve küfrü, vahşet ve zulmü terk edip sadece
Yüce Yaratana ibadete, adalete, merhamete, insanî erdemlere davet etmekteydi.
Hz. Peygamber daha yeni peygamber olmuşken peygamberliğin ileriki
yıllarında
yurdundan hicret etmek zorunda kalacağını
Varaka b. Nevfel tarafından söylenmiştir.
Peygamberimiz Mekke'de doğmuş ve İslâmiyet'i tebliğ etmek üzere burada
görevlendirilmişti. Peygamberimizin çağrısını duyanlar ona inanıyor ve
etrafında toplanıyorlardı. Çünkü Peygamberimiz o toplumda “el-Emîn Güvenilir'' diye tanınmış, güzel ahlâkıyla herkes tarafından sevilmişti.
Yalan konuşmadığı ve kimseyi aldatmadığı herkesin ortak inancı idi. Onun için
de söylediği dinleniyor ve herkese güven veriyordu.
PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V) HİCRETİ
Müslümanların sayısı günden güne artıyor ve Allah'ın dini gönüllerde yer
ediyordu. Ancak Mekke'de söz sahibi olan Kureyş kabilesi ileri gelenleri
bundan endişe duyuyor, toplum üzerindeki etkinliklerini yitireceklerinden ve
çıkarlarının sona ereceğinden korkuyorlar, bunun için de bu duruma engel
olmak istiyorlardı.
Günbegün Müslümanların çoğaldığını görünce;
 Kurulu müşrik düzenlerinin bozulacağını,
 Haksız kazancın önleneceğini
 Değirmenlerinin suyunun kesileceğini,
 Keyfi muamele ve zulümlerinin önleneceğini,
 Makam ve mevkilerini kaybedeceklerini anlayınca ezmeye başladılar.
Abdullah b. Abbas (ra) işkencelerle ilgili olarak şu özet bilgiyi vermektedir:
“Müslüman olmuş kimseye öyle dayak atar, öyle aç ve susuz
bırakırlardı ki uğradığı bu feci durumdan sebep (ayağa
kalkmak şöyle dursun) doğrulup oturamazdı bile…”
Yasir ailesinden Yasir’i, Sümeyye’yi, Ammar’ı, Bilal’i hatırlamak hiçte zor
olmasa gerek…
İŞKENCE ÖRNEKLERİNDEN BİRİ: HABBAB B. ERET (R.A.)
Ebû Abdillah künyesiyle maruf olan Hz. Habbâb b. Eret, Cahiliye devrinde esir
alınmış, ancak bu esaret onu, Allah Resûlü nün memleketine getirmiş, Mekke
de bir köle olarak satılmıştır. Nübüvvetin 6. senesinde İslâm ı kabul eden ve
Müslümanlığını ilk açığa vuranlardan olan Hz. Habbâb (r.a.), bazı rivayetlere
göre ise, İslâm ı ilk kabul eden 6 kişiden biridir.
Hz. Habbâb ın (r.a.) İslâm a girdiği dönemde Müslüman olup da İslâmiyet ten
bahsetmek, Mekke de büyük suç sayılıyordu. Müslümanlığını söyleyebilmek
malını, canını, izzet ve haysiyetini ayaklar altına almayı göze almak demekti.
Fakat Hz. Habbâb, kimseden korkmadan, kimseden çekinmeden Müslümanlık
tan bahsetmeye başladı.
Hz. Habbâb (r.a.) demirci idi. Kılıç yapardı. Resûlullah (s.a.s.) onu çok severdi.
Ara sıra yanına çağırırdı. Bu durum Habbâb ın (r.a.) efendisi Ümmü Enmar’a
haber verilince, bu kadın, kızgın demiri alıp Habbâb’ın (r.a.) boynuna sürerek
ona işkence etmeye başladı.
Habbâb (r.a.), Resûlullah a (s.a.s.) şikayette bulundu. Bunun üzerine kadın, baş
ağrısına yakalandı. Istırabından feryâdu figâna başladı. Kendisine dağlama
yapmasını tavsiye ettiler. Kadın, Habbâb’a (r.a.) emreder, o da kızgın demir ile
onun başını dağlardı. Böylece Allah, Resûlü’nün duasıyla kadını yaptığının
misliyle cezalandırıyordu.
İŞKENCE ÖRNEKLERİNDEN BİRİ
İlk Müslümanlardan Habbab Bin Eret (R.A.)
Habbâb ın (r.a.) boynuna kızgın demirler
takılmış, kızgın güneşte bırakılmış, sırtına
kızgın taşlar konulmuş, bu şekilde sırtının
bütün etleri gidinceye kadar eziyet edilmiş
ama o, kafirlerin bütün eziyetlerine karşı
sabretmiştir. (Meryem/19: 78€-81; Kehf/18: 18)
İmam Şa’bî anlatıyor:
Bir defasında Hz. Ömer (r.a.), Bilâl’e (r.a.) (Mekke
devrinde) müşriklerden çektikleri sıkıntı ve ızdırabları
sormuştu. Habbâb (r.a.), ileri atılarak şöyle dedi:
Ey Emirel€Mü minîn! Şu sırtıma bak.
Hz. Ömer (r.a.), Habbâb’ın (r.a.)’ın sırtındaki yara izlerini
görünce, «Hiç bugüne kadar böylesini görmemiştim»
mukabelesinde bulundu.
Habbâb (r.a.), şöyle devam etti. «Müşrikler, benim için
bir ateş yaktılar ve beni ateşin içine attılar. Ateşi
vücudumda eriyen yağlar söndürmüştü.»
PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED’E (S.A.V) İŞKENCE
Mekkeli müşrikler bütün insanlığa rahmet
olarak gönderilen bu Yüce Elçi’ye ve
ashabına akla hayale gelmedik işkence ve
zulmü reva gördüler.
O’na kucak açma, O’nunla insanlık
onuruna yeniden ulaşma yerine; O’nu
dışladılar, hayatına kastettiler.
Hz. Peygambere neler yapmadılar ki:
HİCRETİ HAZIRLAYAN SEBEPLER NELERDİR?
HİCRETİ HAZIRLAYAN SEBEPLER NELERDİR?
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Müşriklerin Baskı Ve İşkencelerinin Artması, Öldüresiye Dövmeleri
Hz. Peygamberi Öldürme Teşebbüsleri (Ömer'in Gelişi Ve İmana Ermesi
616)
İlahi Tebliğin Yayılmasını Engelleme Gayretleri
Müslümanlara Ve Muttalipoğullarına Uygulanan 3 Yıllık Boykot (617-620
Kız alıp verme, Selam verme, hal hatır sorma, Yiyecek satmak, vermek
yasaklandı ve Açlıktan karınlarına taşlar bağladılar. Buldukları ağaç
yapraklarını ve kemik parçalarını kaynatarak çocuklarına çorba diye
içirdikleri günler yaşandı)
Hz. Peygamberin 4 Yaşındaki En Büyük Oğlu Kasım’ın Vefat Etmesi (620)
Henüz Acısı Dinmeden Diğer Oğlu Abdullah’ın Vefatı Ve As B. Vail, Ebu
Cehil Gibi Adamların Efendimizi Ebter Diye Alaya Almaları
Amcası Ve Koruyucusu Ebu Talip’in Hastalanarak Vefatı
3 Gün Sonrasında Eşi Hz. Hatice Annemizin 65 Yaşında Ramazan Ayında
Vefatı (Senetü’l Hüzn)
Taif’e Sakif Kabilesini Ve Süt Annesi Halime’nin Kabilesi Beni Sa’d’ı İslam'a
Davet Etmek Üzere Zeyd B. Harise İle Gitmesi. Ancak Burada Da 3 Km
Boyunca Taşlanması
HİCRETİN
TAİF
YOLCULUĞU
TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA
Hüzün Yılının Ardından Taif’te Umut Arayışı
Hz. Peygamberin hayat arkadaşı, Allah’ın kendisini
selamıyla şereflendirdiği Hz. Hatice validemiz ve en
büyük destekçisi olan amcası Ebu Talib'in ölümleri,
müşriklere fırsat verdi, onların işkence ve baskıları
dayanılmaz hale geldi.
Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellern), Şevval ayının
bir gününde, yanına Zeyd İbn Harise'yı de alarak Taif'e
gitti. Taif, bağ ve bahçeleriyle meşhur, yeşillikler içinde
bir yerdi. Mekke'ye
yaklaşık doksan
kilometre mesafede idi ve Efendimiz'in anne
tarafından akrabaları yaşıyordu. Aynı zamanda
burası, ömrünün ilk yıllarında gelip yanında kaldığı
Efendimiz'in süt annesi Halime-i Sa'diye'nin
memleketine de yakın bir bölgeydi.
90 km
TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA
Taif yolunda, önce Sakiflilerin yanına gitti. Çünkü o gün için Sakifliler, Taif'in ileri
gelen eşrafı olarak biliniyor ve çevrelerinde itibar görüyorlardı. ilk muhataplan, Amr
İbn Umeyr'in üç oğlu idi.
Allah'ı bir bilip davasına sahip çıkmaya ve risalet vazifesinde kendisine yardımcı
olmaya onları davet etti.
Ancak Taif, Mekke'yi aratmayacak kadar çetin gözüküyordu.
Kardeşlerden birisi: «Allah, Senden başka peygamber olarak gönderecek
birisini bulamadı mı,» diye Peygamberi alaya aldılar.
Halbuki, onca mesafeyi, belki bir şeyler anlarlar düşüncesiyle yürüyerek gelmiş; onların
önlerinde, cennete giden bir kapı aralamak istemişti. Efendiler Efendisi, Taif'te
on gün kaldı ve bu süre zarfında kendisine inanan çıkmadı.
- “Ey Muhammed! Bizim yurdumuzdan uzak dur da, nereye gidersen git”,
diyorlardı.
Hz. Zeyd, kendini siper etmiş, yağmur gibi başlarına düşen taşlara karşı Allah
Resülü'nü korumaya çalışıyordu. Başlanna yağan taşların ardı arkası kesilmiyordu.
Neredeyse tam üç kilometrelik mesafeyi taş yağmuru altında geçtiler.
Allah'ın Habibi Resül-ü Kibriya'nın da ayaklanndan kan damlıyordu. Zeyd ise, zaten
başı ve gözü yarılmış; kan-revan içinde kalmıştı.
TAİF’E GİDİŞ VE TAŞLANMA VE DUAYA SARILMA
Efendiler Efendisi, bir ağacın altına çekilip kendini Allaha arz etmek üzere
namaz kıldı ardından da Allaha dua ederek yalvardı. Daha duasını bitirmemişti
ki, yanında Cibril-i Emin ve dağlara hükmeden melek beliriverdi.
- Ya Muhammed! Şüphesiz Allah (celle celaluhü), kavminin Sana
söylediklerinden ve yüz çevirip yapa geldiklerinden haberdar
oldu. Ve işte, Sana bunları reva görenlere istediğin her şeyi
yapması için dağlara hükmeden meleği gönderdi!
Bu arada dağlara hükmeden melek de Efendimiz' e selam vermiş ve ardından
da:
- Şayet istersen ya Muhammed! Ben, şu iki dağı bunların üzerine
geçirmek için geldim, diyordu.
Rahmet Peygamberi Allah Resülü, ani bir refleksle hemen tepki verdi:
- Hayır,
asla! Umuyorum ki ben, Allah (celle celaluhü),
bunların da neslinden kendisine ibadet eden ve O'na
hiçbir şeyi ortak koşmayan kullar yaratacak!
BESMELEYLE ALLAH’A GİDEN YOLDA TAŞLANMA VE DUAYA SARILMA
Taif’te bir köle: Üzüm Salkımı ve Addas
Efendimiz'in namaz kılıp dua edişini uzaktan seyreden iki kişi vardı; bunlar, aleyhte komplo
kurmada çoğu zaman önsafta yer alan Rebia'nın iki oğlu Utbe ve Şeybe idi. Ancak o gün Allah
Resülü'ne reva görülenler karşısında Utbe ve Şeybe bile insafa gelmişlerdi, bu kadarı da olmaz
dercesine, başından bu yana Resül-ü Kibriya'yı seyrediyorlardı. Nihayet yanlanna, köleleri Addas'ı
çağırdı ve:
- Şu üzümlerden bir parça topla ve şu tabağa koy da orada duran adama götür de yesin, diyerek,
salkımlan Efendiler Efendisi'ne götürmesini söylediler. Addas, kalktı ve topladığı üzüm salkımlannı
alıp Efendimiz'in yanına geldi.
- Buyurun, yiyin, diye ikram etti. Allah Resülü, çok tabii olarak, üzümlere elini uzatırken, 'Bismillahirrahmanirrahim' demiş ve ardından yemeye başlamıştı. O'nun bu sözünü duyan Addas,
olduğu yerde donakalmıştı; zira bu sözü, buralarda bilip söyleyen kimseye rastlamamıştı. Önce
Allah Resülü'nü iyice süzdü ve ardından da:
- Allah'a yemin olsun ki bu sözleri, bu beldelerde söyleyen kimse yoktur, dedi.
- Sen nerelisin, hangi dine mensupsun ey Addas, diye sordu.
- Ninovalı ve Hristiyan'ım, diyordu. Bu ismi duyunca Allah Resülü
- Salih kardeşim Yunus İbn Metta'nın memleketi, diye iç geçirdi. Gözleri dört açılmıştı Addas'nı ve
hemen sordu:
- Sen, Yunus İbn Metta'yı nereden biliyorsun?
- O, benim kardeşimdir; o da bir nebi idi, Ben de bir Nebi'yim!
Bunun ötesinde sorulacak başka bir soru olamazdı ve işin burasında Addas, önce Efendimiz'in
ayaklarına kapandı; belli ki buna muktedir olamayacaktı. Ardından ellerinden öpmek istedi,
doyasıya ... Sonra da, mübarek başından öptü, defalarca ... Günün bütün sıkıntısını unutturacak bir
neticeydi bu ... Bir insan daha gelmişti ya, dünya bomba olup patlasa ne önemi vardı?
HİCRETİN
MEDİNE
HAZIRLIĞI
AKABE BİATLARI
MEDİNEYE HİCRET HAZIRLIĞI VE AKABE
Mekke müşriklerinin yaptıkları dayanılmaz hale gelince Peygamberimiz İslâm
güneşine başka ufuklar aramayı düşündü. Hac münasebetiyle Mekke'ye gelmiş
olan Yesrip (Medine) lilerden bazılarıyla Akabe denilen yerde toplantı yaptı.
Onlara islamı anlattı ve müslüman olmalarını istedi.
Tebliğin 10. Yılında ilk görüşme gerçekleşmiş ve burada 6 kişi , 11. Yılında
ikinci görüşme gerçekleşir ve 12 kişi Müslüman olduğunu ifade ederler. Buna
ilk biat denir ve efendimiz daha önce Habeşistana hicret etmiş ve
dönmüş olan Mus’ab b. Umeyr’i ilk öğretmen olarak
medine’ye gönderir. Böylece İslâmiyet Medîne'ye girmiş olur. Ve Orada
Müslümanlar Mus'ab b. Umeyr'in gayretiyle çoğalmaya başladılar.
Bu arada efendiler efendisini Allah teala huzuruna kabul eder ve kutlu mucize
Mirac gerçekleşmiş olur. Allah peygamberine darlıklar içerisinde rahatlama ve
huzura kavuşma imkanı verir.
Ve risaletin 12. yılında 75 kişi hac zamanı Mekke'ye gelir ve 2. biat
gerçekleştirilir. Bu biatta Medineliler Hz. Peygamber ve ashabını Medine’ye
davet ederler.
MEDİNEYE İLK HİCRET
Peygamberimiz de Mekke'den Medîne'ye göç etmek isteyenlere izin verdi ve
şöyle buyurdu:
َ ‫يت َد َار ه اج َرت ُك ام َذ‬
ُ ‫إ ّني ُأ‬
َ ‫ات َن اخل َب اي َن َْل َب َت اين َو ُه َما اال َح َّرَتان َف َه‬
َ‫اجر‬
‫ِ ِ ِر‬
ِ ِ
ٍ
ِ
َِ َ ‫ا‬
َ
‫ا‬
َ
َ
َ
َ
‫َمن هاجر ِقبل اْل ِدين ِة‬
“Sizin hicret edeceğiniz yerin iki kara taşlık arasında hurmalık bir yer
olduğu bana gösterildi.'' (Buhari, Menakıp, 45)
Peygamberimizin bu izin ve teşviki üzerine Medine'ye hicret başladı. 1
muharrem 1 / perşembe 15 temmuz 622 de başlayan hicret kafile kafile tam 3
ay sürdü (temmuz, ağustos, eylül). Kısa zamanda pek çok kimse Hz. Ömer de
dahil olmak üzere Medîne'ye göç etti.
HİCRET ÖNCESİ
EFENDİMİZİN
HAZIRLIKLARI
HİCRET ESNASINDA YAŞANAN OLAYLARDAN BAZILARI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Medine'ye ters istikamette olan Sevr mağarasına gidilmesi ve orada 3 gün
boyunca saklanma kararı ve bu esnada bütün tedbirlerin alınması
Yolları en iyi bilen ve iyi bir kılavuz olan Abdullah b. Uraykıt’ın yolculuk için
tutulması
Sürecek uzun yolculuk için develerin satın alınması, beslenmesi ve yol
kılavuzu olarak tutulan Abdullah b. Uraykıt’a teslim edilmesi
Yolculuk için gerekli azığın Ebu Bekir’in kızı Esma tarafından hazırlanması
Efendimizin yanında bulunan ve müşriklere ait olan emanetleri Hz Ali’ye
teslim etmesi
Yolculuğa kimsenin fark edemeyeceği gece saatlerinde çıkmaları
Ayak izlerinin fark edilmemesi için Hz. Ebu Bekir’in azatlısı Amir B.
Füheyre’nin koyunları geçtikleri yerlerde otlatmasının kararlaştırılması ve
aynı zamanda sütten istifade etme imkanı bulmaları
Hz. Ebu Bekir’in oğlu Abdullah’ın geceleri Sevr mağarasına gelerek gün
içerisinde yaşanan olayları haber vermesi
HZ. PEYGAMBER, HZ. ALİ’Yİ EMANETLERİ TESLİM ETMEK ÜZERE
GÖREVLENDİRDİ
Peygamberimiz Hz. Ali'yi çağırdı ve: Ben Medîne'ye gidiyorum, sen
bu gece benim yatağımda yat, örtünü üzerine al. Sabahleyin
bu emânetleri sahiplerine ver ve sonra da hemen gel, buyurdu.
HZ. EBU BEKİR’İN HİCRET İSTEĞİ
Mekke'de Hz. Ebû Bekir, Hz. Ali ve Mekke'de müslüman oldukları için aileleri
tarafından hapsedilmiş olanlarla köle ve cariyelerden başka kimse kalmamıştı.
Hz. Ebû Bekir de hicret etmek istemiş, Peygamberimiz kendisine;
– «Acele etme, bana hicret için izin verileceğini umuyorum,
diyerek ona izin vermemişti.
Hz. Ebû Bekir: – Anam babam sana fedâ olsun, gerçekten bunu umuyor
musun? diye sordu.
Peygamberimiz: – Evet, umuyorum, diye cevap verdi ve Hz. Ebû Bekir buna
çok sevindi." (Buhari, Menakıp, 45)
Hz. Ebu Bekir’in kızı Esmâ (r.anh.) seyahat için gerekli hazırlığı yapmaya
başladı.
DÂRÜ'N- NEDVE'NİN KORKUNÇ KARARI
Mekke'de müslümanlardan kimsenin kalmadığını, hepsinin Medîne'ye göç ettiğini
gören Mekke ileri gelenleri telâşlanmaya başladılar. Hz. Muhammed de Medîne'ye
hicret eder müslümanların başına geçerse kendileri için iyi olmayacağını, Şam ticaret
yolu Medîne'den geçtiği için kapanabileceğini düşündüler.
Mekke'de hemen hemen yalnız kalan Peygamberimiz için bir şeyler düşünmeli dediler.
Bu amaçla Kureyş ileri gelenleri Ebu Cehil, Ebu Süfyan, Ebu’l Bühteri, Utbe B.
Rebia, Cübeyr B. Mutim, Nadir B. Haris, Ümeyye B. Halef, Hakim B. Hizam Vb.
"Dârü'n-Nedve" denilen önemli kararların alındığı yerde toplandılar. Toplantı son
derece gizlilik içerisinde yapıldı.
Toplantıda çeşitli görüşler ileri sürüldü, tartışıldı. İçlerinden bir kısmı,
Muhammed (s.a.v.) in başka bir beldeye sürgüne gönderilmesini teklif ettiler.
Bazıları da, onu bağlayıp her tarafı kapalı bir yerde ölünceye kadar hapsedelim,
dedi. Bu görüşlerden hiçbiri kabul görmedi.
Nihâyet Ebû Cehil şöyle dedi: Kureyş kabilesinin bütün kollarından birer temsilci
seçelim. Bunlar aynı anda Muhammed’e hücûm edip öldürsünler. Kimin vurduğu
belli olmasın. Böylece kanı bütün Kureyş kabilesine dağılmış olur. Haşimîler bütün
Kureyş kollarına karşı çıkamıyacaklarından kan davasına kalkışamazlar, çaresiz diyete
razı olurlar. Bu iş de böylece kapanmış olur, dedi.
Ebû Cehil'in bu teklifi kabul edildi. Bu işi yapacak kırk kişi seçilerek toplantıya son
verildi. Bir an evvel bu kırk kişinin görevlerini yerine getirmeleri istendi.
DÂRÜ'N- NEDVE'NİN KORKUNÇ KARARINI ALLAH BİLDİRİYOR
َ ‫ين َك َف ُرو اا ل ُي اثب ُت‬
َ ‫وك َأ او َي اق ُت ُل‬
َ‫وك َأ او ُي اخر ُجوك‬
َ ‫َوإ اذ َي ام ُك ُر ب َك َّالذ‬
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
َ‫اّٰلل َخ اي ُر ااْلَاكرين‬
ُ ّ ‫اّٰلل َو‬
ُ ّ ‫َو َي ام ُك ُرو َن َو َي ام ُك ُر‬
ِ ِ
“Dârü'n-Nedve” de alınan kararla ilgili Kur'an-ı Kerîm de şöyle buyuruluyor:
"Hani bir vakitler kâfirler, seni tutup bağlamak veya
öldürmek veya (Mekke'den) sürüp çıkarmak için tuzak
kuruyorlardı da onlar tuzak kurarken Allah da
tuzaklarını bozuyordu. Öyle ya Allah tuzakların en
iyisini kurar.'' (Enfal, 8/30)
Allah, müşriklerin kararını Cebrâil (a.s.) aracılığı ile
Peygamberimize bildiriyor ve Mekke'yi terkedip
Medîne'ye hicret etmesini emrediyordu.
HİCRETİN
KUTLU YOLCULUĞU
BAŞLIYOR
HİCRET ESNASINDA YAŞANAN OLAYLARDAN BAZILARI
1. Peygamberi öldürene 100 deve verileceğinin ilan edilmesi
2. Müşriklerin Sevr mağarasının önün kadar gelmeleri ve Allah’ın yardımı,
mağaranın kapısına örümceğin ağ kurması, güvercinin yumurtlayarak
kuluçkaya yatması
3. Kinane kabilesine mensup müdlic oğullarında Süraka ile karşılaşma hadisesi
ve Süreka’nın atının kumlara batması
4. Huzaa kabilesinden Ümmü Mabed (Atike Binti Halid)’in çadırına misafir
olmaları ve burada zayıf ve sütten kesilmiş bir keçiyi efendimizin besmele
çekerek sağması mucizesi
5. Medineye 3 km mesafede bulunan Kuba’ya ulaşmaları, burada Amr B. Avf
oğullarına 14 gün misafir olmaları ve Kuba Mescidini inşa etmeleri
6. Hz. Ali’nin Kuba’da efendimize yetişmesi ve Cuma günü medineye hareket
etmeleri
7. İlk Cuma namazını Ranuna denen vadiye geldiklerinde kılmaları
8. Sevinç gösterileri arasında Medine’ye giriş
9. Efendimizin devesinin ilk durduğu yerin yetim olan iki kardeş Sehl ve
Süheyl’den satın alınması, ikinci durduğu Ebu Eyyub El Ensari’nin (Halid
B. Zeyd) evinde 7 ay misafir kalması
10. Yesrib şehrinin isminin “Medinetu’r Rasul, El Medinetu’l Münevvere”
olarak değiştirilmesi
HZ. EBU BEKİRLE YOLCULUĞA ÇIKIŞ
HZ. EBU BEKİRLE YOLCULUĞA ÇIKIŞ
Hânei Saadetinden çıkan Resûli Ekrem Efendimiz,
doğruca Hz. Ebû Bekir'in evine vardı. Kendileri için
acele sefer malzemesi hazırlandı ve bir dağarcığa bir
miktar azık kondu.
Sonra, Resûli Ekrem Efendimizle Hz. Ebû Bekir, evin
arkasındaki küçük kapıdan çıktılar ve Mekke'nin
aşağısındaki, güneybatısına düşen, şehre üç mil
(takriben bir buçuk saat) uzaklıkta bulunan Sevr
Dağına doğru yol aldılar.
Hz. Ebû Bekir, Efendimizin bazen önüne geçerek
yürüyor, bazende arkasında kalarak yol alıyordu.
Efendimiz, "Yâ Ebû Bekir! Niçin böyle yapıyorsunuz?"
diye sordu.
Hz. Ebû Bekir, "Önünüzü arkanızı gözetlemek, sizi
korumak için yâ Resûlallah!" diye cevap verdi.
SEVR MAĞARASINDA 3 GÜN
SEVR MAĞARASINDA 3 GÜN
Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir Mekke'nin güneyinde bir buçuk saat
mesafedeki Sevr dağına vardılar. Dağı tırmanarak zirvesindeki mağaraya
gizlendiler.
Mekke müşrikleri guruplar halinde her tarafta efendimizi arıyorlardı. Bulana
yüz deve vereceklerini ilân etmişlerdi.
Bazıları mağaranın ağzına kadar gelmişti. Hz. Ebû Bekir endişelenmeye
başladı ve kulağına eğilerek efendimize: "Düşmanlar çok yaklaştı, o kadar
ki, ayaklarının dibine bir baksalar bizi görecekler" dedi.
Peygamberimiz ona cevap verdi:
"Üzülme! Allah bizimle beraberdir.“
O esnada mağaranın ağzına kadar gelenlerden biri mağaranın içine girip
aramak istemiş. Umeyye b. Halef ona: “Orada ne işin var? Aklını mı
yitirdin. Baksana Muhammed doğmadan önce orada
örümcekler ağ germiş, kuşlar yuva yapmış,” dedi ve içeriye
girmesine engel oldu.
SEVR MAĞARASINDA 3 GÜN
Allah bir kulunu korumak istedikten sonra onun sebeplerini de yaratır. Konu ile
ilgili Kur'an-ı‫ ا‬Kerîm'de şöyle buyuruluyor:
َ
َّ
َ ‫اّٰلل إ اذ أ اخ َر َج ُه َّالذ‬
ُ ّ ‫ص َر ُه‬
ُ‫ين َك َف ُرو اا َثان َي ااث َن اين إ اذ ُه َما في ال َغار إ اذ َي ُقول‬
َ ‫نص ُرو ُه َف َق اد َن‬
ُ ‫إْل َت‬
ِ
ِ َ ِ َ َّ ِ ُ ِ ِ َ َ ِ َ ُ َ َ
ِ ّ َّ ‫َ َ ا‬
َ
َ
ّ
َ
َ ‫صاحبه ْل ت اح َزن إن‬
ُ
َ
‫ا‬
ُ
َ
ُ ‫اّٰلل َم َعنا فأنز َل اّٰلل َسكينته عل ايه َوأ َّيده ب‬
َ ‫ل‬
‫ود ل ام ت َروها َو َج َع َل‬
‫ن‬
‫ج‬
ٍ ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ّ َ َ ‫َ َ َ َّ َ َ َ ُ و ا ُّ ا َ َ َ َ ُ ّ َ ا ُ ا‬
ُ
َ
َ
‫اّٰلل ِهي العليا واّٰلل ع ِزيز ح ِكيم‬
ِ ‫َ ِلمة ال ِذين كفر ا السفلى وَ ِلمة‬
“Eğer siz ona (Allah'ın Resûlüne) yardım etmezseniz (bu önemli değil); Allah
ona yardım etmiştir. Hani kâfirler onu iki kişiden biri olarak (Ebu Bekir ile
birlikte Mekke'den) çıkarmışlardı; hani onlar mağaradaydı, O, arkadaşına,
üzülme, çünkü Allah bizimle beraberdir, diyordu. Bunun üzerine Allah ona
(sükunet sağlayan) emniyetini indirdi. Onu sizin görmediğiniz bir ordu ile
destekledi ve kâfir olanların sözünü alçalttı. Allah'ın sözü ise zaten yücedir.
Çünkü Allah üstündür, hikmet sahibidir.'' (Tevbe, 9/40)
SEVR MAĞARASINDAN AYRILIŞ!
Rebiülevvel ayının dördüncü Pazartesi günü idi. Mağaradan
hareket saati gelmişti. Hz. Ebû Bekir, iki devesinden en üstün
olanını Resûli Kibriya Efendimize takdim ederek, "Anam babam
sana feda olsun yâ Resûlallah, buyur bin!" dedi.
Resûli Ekrem, "Ben, benim olmayan deveye binmem!" diye
karşılık verdi. Hz. Ebû Bekir tekrar, "O senindir! Babam anam
sana feda olsun, buyur bin!" dedi.
Resûli Ekrem, yine, "Binmem." dedi, "Satın aldığın bedeli bana
söylemedikçe binmem!”Mecbur kalan Hz. Ebû Bekir, devenin
fiyatını söyledi ve Peygamberimiz de onu kabul etti.
Resûli Ekrem ve Hz. Ebû Bekir develerine bindiler.
Hz. Ebû Bekir, yolda kendilerine hizmet etsin diye terkisine âzadlı
siyah kölesi Amir b. Füheyre'yi de aldı.
Yol göstermekte oldukça mahir olan Abdullah b. Üreykit önlerine
düştü. Sevr Mağarasından ayrıldılar.
MEDİNE’YE HAREKET BAŞLIYOR
Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir Sevr mağarasında üç gün üç gece kaldılar.
Hz. Ebû Bekir'in küçük oğlu Abdullah geceleri gelir,
Mekke'de olup bitenleri onlara bildirir, şafak sökerken
şehre dönerdi.
Dördüncü gün olunca Kureyşin kendilerini takip etme işinin gevşediğine
inanarak mağaradan çıktılar.
Bu yolculuğun ne kadar güç şartlar altında yapıldığını bugün anlamak mümkün
değildir.
Yiyecek yok, su yok, serinleyecekleri bir gölgelik
yok. Her tarafı saran alev dalgaları çölü kasıp
kavuruyor. Yedi gün yedi gece bu kızgın
çöllerde, vâdilere dalarak, dağlara çıkarak
yürüdüler.
PEYGAMBERİMİZ HİCRETE BAŞLIYOR
Peygamberimiz Mekke'den ayrılırken şu duygu dolu sözleri söylüyordu:
َ‫َّ َ َ َ ُّ ا‬
َ‫َ َّ َّ َ َ ا ُ ا‬
ّ َ َ ‫َّ َ َّ َ َّ َ ا‬
‫اّٰلل لوْل أ ِني‬
‫اّٰلل وأحب أر‬
‫اّٰلل ِإن ِك لخير أ ُر‬
ِ ‫اّٰلل ِإلي و‬
ِ ‫ض‬
ِ ‫ض‬
ِ ‫و‬
ِ
ِ
ُ‫أ اخر اج ُت م انك َما َخ َر اجت‬
ِ ِ
ِ
"Ey Mekke, vallahi sen Allah katında yeryüzünün en
hayırlı yerisin. Bana da en sevimli yerisin. Vallahi eğer
buradan
çıkmaya
mecbur
bırakılmasaydım,
çıkmazdım." ( İbn Mâce, Menâsik, 103, 3099)
İstikâmet Güney: Sevr Dağı 1 Rebiü’levvel 1 / 12 Eylül 622 Pazar …
Kendisine İlk Vazifenin Verildiği Nur
Dağına Adeta Veda Ediyordu…
Mina’ya...
Müzdelife’ye…
Ve
Arafat’a… Hayvan Otlattığı Meralara
Da Elveda… Elveda Mekke! Diyerek
yola çıkıyordu.
PEYGAMBERİMİZE MEKKE’NİN MÜJDESİ VERİLİYOR
َُ ‫َّ َّ َ َ َ َ َ ا َ ا ُ ا َ َ َ ُّ َ َ َ َ ُ َّ ّ َ ا‬
َ
َ
‫ِإن ال ِذي فرض عليك القرآن لرادك ِإلى مع ٍاد قل رِبي أعلم من جاء‬
ََ
‫ا‬
َ
ُ
‫ا‬
َ
َ
َ
ُّ
ُ
‫ِبالهدى ومن هو ِفي ضَل ٍل م ِب ٍين‬
Mekke'den Medîne'ye giderken yolda şu âyet-i kerîme nâzil oldu.
“Kur'an-ı (okumayı, tebliğ etmeyi ve ona uymayı) sana farz kılan
Allah, elbette seni (Mekke'ye) iade edecektir. De ki: Rabbim,
kimin hidayeti getirdiğini ve kimin apaçık bir sapıklık içinde
olduğunu en iyi bilendir '' (Kasas, 28/85)
SÜRÂKA
Kafile Medine'ye doğru ilerlerken birkaç defa takibe uğrayıp sorguya çekilmek
istendi. Fakat bu teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlandı. Bunlardan birisi şu
şekilde gerçekleşti: Kinâne kabilesinin bir kolu olan Müdlicoğullarından Sürâka
b. Mâlik, Kureyş'in va’detmiş olduğu ödülden haberdar olmuştu. Hz.
Peygamber ve arkadaşlarının kabilelerinin yakınından geçtiğini öğrenir
öğrenmez silahlanarak atına bindi ve harekete geçti.
Resûl-i Ekrem ve arkadaşlarına yaklaşınca atının ayakları sürçtü. Tekrar
toparlanarak atını mahmuzladı; bu defa atın ayakları kuma saplandı ve
kendisi de yere düştü. Atını kendi çabasıyla kurtaramayıp olayda da fevkalade
bir durum sezince eman diledi. Çünkü durum kritik idi; Sürâka dengesini
kaybetmiş ve yaya kalmıştı.
Hz. Peygamber ve arkadaşları dört kişi idiler. İsteselerdi onu öldürebilirlerdi.
Ama bunu yapmayıp onu affettiler.
O, atının Hz. Peygamber’in dua ettiği bir esnada düştüğünü söylemiştir. Hz.
Peygamber Sürâka’nın yaklaştığını görünce “Allah’ım onu düşür”! diye dua
etmiş, atı kapaklanan Sürâka “Ey Allah’ın nebîsi! Ne dilersen emreyle” demiş,
Resûlullah da “Sen geride dur, arkamızdan gelenleri bırakma” demiştir.
Sürâka verdiği bu sözü tuttu. Ayrıca kendisine bir emannâme verilmesini
istedi.
MEDİNE YOLUNDA KUBA VADİSİ: İLK CUMA NAMAZI
Peygamberimiz
8 gün süren
yolculuğun sonuna doğru yaklaşık
450 km yolu katedip Kubâya Milâdî
622 yılı 20 veya 23 Eylül 622
perşembe günü ulaşmıştır.
Peygamberimiz burada ilk iş olarak
Gülsüm b. Hedm'in hurmalarını
kuruttuğu yerde bir mescid inşa
etmiştir. Bu mescidin inşasında
Peygamberimiz herkesle birlikte bir
amele gibi çalışmıştır. İslâm'da ilk inşa
edilen bu mescid kuba mescididir.
MEDİNE YOLUNDA RANUNA VADİSİ: İLK CUMA NAMAZI
Peygamberimiz Kuba’da 14 gün
kaldıktan sonra bir Cuma günü
Medîne'ye
hareket
etti.
Ranuna vadisinde Beni Salim
mahallesinden geçerken Cuma
vakti girdiği için burada Cuma
namazını kıldı.
8 ekim 622 İlk Cuma namazı
burada kılınan namazdır.
MEDİNE UFUKLARINDA YANKILANAN BÜYÜK COŞKU
Yolculuğun sonunda Sevgili Peygamberimiz, Hz. Ebubekir ve beraberindekiler
Medine’ye vardılar. Bu esnada bir iş için evinin yüksek kulesinden etrafı
seyreden bir Yahudi, beyazlar giyinmiş bir kafilenin uzaktan gelmekte
olduğunu gördü ve yüksek sesle: İşte günlerdir yolunu beklediğiniz devletli
geliyor, diye haykırdı. Yollara dökülen Müslümanlar özlemle haykırmaya
başladır.
Ay doğdu üzerimize
Veda tepesinden
Şükür gerekti bizlere
Allah'a davetinden
Sen güneşsin sen aysın
Sen nur üstüne nursun
Sen süreyya ışığısın
Ey sevgili Ey Rasul
Ey bizden seçilen elçi
Yüce bir davetle geldin
Sen bu şehre şeref verdin
Ey sevgili hoş geldin
Ey Rasul sana söz verdik
Doğruluktan ayrılmayız
Sen ey esenlik yıldızı
Senin sevginle doluyuz
HİCRETTE
ASHABI KİRAMIN
ÖRNEKLİĞİ
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Ashabtan Talha b. Ubeydullah ve Suheyb bin Sinan er-Rumi birlikte hicret yolculuğuna
çıkmışlardı. Suheyb sanatı ile ünlü biriydi. Müşrikler onun gidişini haber alınca
bırakmak istemediler. O ise “Biliyorsunuz ki; ben sizin en iyi ok atanınızım. Allah`a
yemin ederim ki; bir çoğunuz ölmeden bana ilişemez. Beni kendi halime bırakın
diyerek hicret konusundaki kararlılığını gösterdi.
Süheyb er-Rumi, hicrete karar verdiğinde Mekkeli müşrikler onun hiç bir şeyi
yok iken kendi memleketlerine yoksul biri iken geldiğini ve kendi
memleketlerinde varlıklı hale geldiğini eğer buradan göç ederse gideceği
memlekette bu imkanları bulamayacağını söylediklerinde Suheyb:
-Eğer tüm malımı-mülkümü size bağışlarsam hicret etmeme izin verir misiniz?
Dediğinde müşrikler evet dediler. Suhyeb de her şeyini onlara bırakmtı. Bu
haber Hz. Peygamber'e geldiğinde "Suhayb kazandı, Suhayb kazandı"
demiştir. (Şakir, Mahmud, İslam Tarihi, c.1, s. 328)
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Hz. Ömer, Hişam ve Ayyaş ile hicret etmeye karar verirler ve buluşma noktası ayarlarlar.
Vakit gelince Hz. Ömer evinden kılıcını kuşanıp yayını omzuna atmış ve
mızrağını bir eline, oklarını da diğerine alarak Kâbe’ye doğru yol alıyordu.
İnsanlar, Kâbe’nin avlusuna dolmuş onu seyrederken o, önce tavafa başladı ve yedi kez
tavaf etti Allah'ın evini. Ardından, Makam-ı İbrahim'e geldi ve burada iki rekât namaz
kıldı. Daha sonra da, orada bulunan her bir insan halkasının yanına gelerek,
Müslümanlara reva gördükleri bunca eziyet ve işkenceden dolayı önce onlara:
- “Kahrolsun şu kara yüzler! Şu burunları da Allah, sürüm sürüm süründürsün,” diye
çıkışıyor ve ardından da:
-“Sizlerden kim, annesini gözyaşına boğmak, çocuklarını yetim ve hanımını
da dul bırakmak istiyorsa, şu vadinin arkasında karşıma çıksın” diyerek, iman
karşısında cephe oluşturanlara açıktan meydan okudu. (İbn Abdi'l-Berr, Üsildü'l-Ğabe, 1/819)
Elbette onlar, Hz. Ömer gibi birisinin karşısına öyle kolay çıkılamayacağını çok iyi
biliyorlardı. Onların gücü, sadece zayıf ve korumasızlara yetiyordu ve yola koyulup da
bahsini ettiği vadiye doğru ilerlerken, sadece arkasından bakakalmışlardı.
Hz. Ömer, Hişam ve Ayyaş ile anlaştıkları yere geldi; orada kendisini bekleyen sadece
Ayyaş İbn Ebi Rebia idi. Ayrıca, Hz. Ömer'in gelişini bekleyen yaklaşık yirmi kadar insan
vardı. Hz. Ömer gibi birisine arkadaş olmayı yeğlemiş, zayıf ve güçsüz insanlardı.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Abdullah Bin Cahş el-Esedî
Rasâlullah (s.a.) ile yakın akrabalık bağı olan halasının oğlu ilk Müslümanlardan biridir.
Kardeşi Zeyneb binti Cahş Rasûlullah'ın (s.a.) sevgili eşi dolayısıyla kayınbiraderidir. Ve
o, İslâm'da sancaktarlığa tayin edilen ilk kişidir. Bütün bunlarla beraber o "Mü'minlerin
Emîri" olarak çağrılan ilk kişidir.
Önce Habeşistan'a daha sonra da Medine-i Münevvere'ye Hicret ederek iki Hicretin de
ecrini almıştı. Medine-i Münevvere'ye Ebû Seleme'den sonra ilk Hicret eden Abdullah
b. Cahş ve bütün ailesidir.
Abdullah b. Cahş (r.a.)'ın evi Mekke-i Mükerreme'nin en güzel ve en zengin evi idi.
Onların Hicretinden sonra Mekke'li müşrikler çıkıp dolaşıyor ve kimin Hicret ettiğini
kontrol ediyordu. Bu arada Abdullah (r.a.)'ın evine Ebû Cehil ve Utbe b. Rebîa'nın da
aralarında bulunduğu bir grup gelip onun ve ailesinin malına-mülküne sahip olduğu,
istediği şekilde hareket ettiği haberi kendisine ulaşınca Rasûlullah'a durumu anlattı.
Bunun üzerine ALLAH'ın Rasûlü (s.a.):
- Bunun karşılığında ALLAH'ın (c.c.) cennette sana daha güzel bir ev vermesi hoşuna
gitmez mi? diye Hz. Abdullah'a (r.a.) sorunca;
- Elbette ya Rasûlallah, dedi.
- Öyleyse o (cennet evi) senindir, dedi.
Böylece Hz. Abdullah'ın (r.a.) üzüntüsü geçti, gözleri sevinç gözyaşları ile parladı, kalbi
mutmain oldu.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Acılı Bir Hicret Olayı ve Ümmü Seleme
Asıl ismi Hind'di. Babası Mahzunoğullarından Ebu Umeyye, annesi Atike bint Amir'dir.
Ümmü Seleme, Abdullah bin Abdu'l Esed ile evlenmişti. İslam'ın ilk devirlerinde
müslüman olan bu İslam ailesi, Mekke'de zulüm ve işkencenin had safhaya varması
üzerine Habeşistan'a hicret etmişlerdi.
Mekke müşriklerinin Müslüman oldukları şayiasından dolayı, yeniden büyük bir umutla
Mekke'ye dönmüşlerdi. Allah Teala, hicret için seçilen yerin Medine olduğunu
bildirince Ebu Seleme derhal Medine'ye ulaşmak için hazırlanmaya başladı.
Ümmü Seleme anlatıyor: "Akabe bey'atından bir sene önce idi. Kocam Ebu Seleme,
Medine'ye hicret etmeyi kararlaştırdığında benim için de bir deve hazırladı, ve oğlum
Seleme'yi kucağıma koyup devenin yularını çekmeye başladı. Benim kabilem olan Beni
Muğire'nin adamları bizi görünce yanımıza geldiler ve ona:
- Bu genç hanımını memleket memleket dolaştırmana izin verir miyiz sanıyorsun"
diyerek devenin yularını elinden çekip aldılar ve beni ondan ayırdılar. Bu durumu gören
Ebu Seleme'nin kabilesi:
"Madem siz adamımızdan hanımını aldınız, biz de oğlumuzu sizin elinizde bırakmayız"
dediler ve oğlum Seleme'yi aralarında çekiştirmeye başladılar. Ta ki çocuğun eli
yerinden çıktı. Sonunda Ebu Seleme'nin kabilesi oğlumu aldı, Ebu Seleme Medine'ye
hicret etti. Böylece ben hem kocamdan, hem çocuğumdan ayrılmış olarak Mekke'de
kaldım. O ise, Mekke müslümanlarından Medine'ye hicret eden ilk kişi olmuştu.
Bir sene boyunca her sabah Ebtah denilen yere çıkar, akşama kadar gözyaşı döker,
akşamleyin de geri dönerdim.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Bir gün amca oğullarımdan birisi beni bu durumda görünce bana acıdı ve kabileme:
"Bu zavallı kadını kocasından ve oğlundan ayırdınız, ne diye hala serbest
bırakmazsınız?" diye çıkıştı. Onlar da bana:
"İstiyorsan kocanın yanına git" dediler. Abdul'Esed oğulları da yanlarında bulunan
oğlum Seleme'yi bana geri verdiler. Çocuğumu kucağıma aldım, deveme bindim ve
yanımda Allah'dan başka kimse olmaksızın Medine'ye doğru yola çıktım.
Ten'im'e vardığımda Abdü'd-dar oğullarından Osman bin Talha ile karşılaştım. Bana: Ey Ebu Umeyye'nin kızı, nereye gidiyorsun? dedi.
- Medine'ye kocamın yanına gitmek istiyorum, dedim.
- Yanında bir kimse yok mu? diye sordu.
- Allah'dan ve şu çocuğumdan başka kimse yok, dedim. Bunun üzerine:
- Vallahi sen kimsesiz ve yalnız bırakılamazsın, dedi ve devemin yularından tutup
benimle birlikte yola düştü. Allah'a yemin ederim ki Araplar içinde ondan daha hayırlı
ve efendi bir arkadaş görmedim. Her ineceğimiz yere varışımızda deveyi çöktürdükten
sonra arkasını dönüp uzaklaşıyor, ben inince gelip deveyi götürüyor ve onu bir ağaca
bağlıyor, kendisi de bir başka ağacın altına uzanıyordu. Hareket zamanı gelince de
kalkıp deveyi getiriyor, çöktürdükten sonra da arkasını dönüp:
- Haydi bin, diyordu. Küba görününce:
- Ebu Seleme buradadır, sen artık gidersin, güle güle git, dedikten sonra Mekke'ye geri
döndü. Medine'lilere, Ümmü Seleme'nin Mekke'den geldiği söylenince inanamadılar.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Bir gün amca oğullarımdan birisi beni bu durumda görünce bana acıdı ve kabileme: "Bu zavallı
kadını kocasından ve oğlundan ayırdınız, ne diye hala serbest bırakmazsınız?" diye çıkıştı. Onlar
da bana:
"İstiyorsan kocanın yanına git" dediler. Abdul'Esed oğulları da yanlarında bulunan oğlum Seleme'yi
bana geri verdiler. Çocuğumu kucağıma aldım, deveme bindim ve yanımda Allah'dan başka kimse
olmaksızın Medine'ye doğru yola çıktım.
Ten'im'e vardığımda Abdü'd-dar oğullarından Osman bin Talha ile karşılaştım. Bana: - Ey Ebu
Umeyye'nin kızı, nereye gidiyorsun? dedi.
- Medine'ye kocamın yanına gitmek istiyorum, dedim.
- Yanında bir kimse yok mu? diye sordu.
- Allah'tan ve şu çocuğumdan başka kimse yok, dedim. Bunun üzerine:
- Vallahi sen kimsesiz ve yalnız bırakılamazsın, dedi ve devemin yularından tutup benimle birlikte
yola düştü. Allah'a yemin ederim ki Araplar içinde ondan daha hayırlı ve efendi bir arkadaş
görmedim. Her ineceğimiz yere varışımızda deveyi çöktürdükten sonra arkasını dönüp uzaklaşıyor,
ben inince gelip deveyi götürüyor ve onu bir ağaca bağlıyor, kendisi de bir başka ağacın altına
uzanıyordu. Hareket zamanı gelince de kalkıp deveyi getiriyor, çöktürdükten sonra da arkasını
dönüp:
- Haydi bin, diyordu. Küba görününce:
- Ebu Seleme buradadır, sen artık gidersin, güle güle git, dedikten sonra Mekke'ye geri döndü.
Medinelilere, Ümmü Seleme'nin Mekke'den geldiği söylenince inanamadılar.
Allah Elçisinin mübarek hanımlarından ve tüm Müslümanların analarından biri olan Ümmü Seleme
duasının mana ve bereketiyle Ebu Seleme 'den sonra, ondan daha hayırlısının nasip olabileceğini
anlamış oldu. Kendisi kadın sahabelerin, fıkhı en iyi bilenlerindendi. Rasul'ü Ekrem'den 378 hadis
rivayet etmiştir. Cenaze namazı Baki kabristanında kılındı ve oraya gömüldü.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Hazret-i Rukiyye -radıyallahu anhâ- Resulullah'ın İkinci Kızı
Hazreti Rukıyye radıyallahu anhâ, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem efendimizin
ikinci kızı... Zâtü'l-Hicreteyn = İki Hicret sahibi lakabına mazhar çilekeş bir iman eri...
Aile olarak kocasıyla ilk Hicret eden muhâcirlerden... İslâm davâsı uğruna akla hayale
gelmedik eziyetlere ve çeşitli ibtilâlara maruz kalan ve o belâları sabırla geçiştirmesini
bilen örnek neslin örnek insanları... Peygamberimizin ilk vefat eden kızı...
Birgün büyük amcaları Ebû Talib ile birlikte bir heyet evlerine geldi. Amcazâdelerinin
akrabalığını arzu etmekteydiler. Hoşbeş ettikten sonra sadede gelindi ve Ebû Talib söze
başladı. Şöyle dedi:
"Yeğenim Zeyneb'i Ebü'l-Âs İbni Rebî'e verdin. O gerçekten şerefli bir hısımdır.
Rukıyye ile Ümmü Gülsüm'ü de amcanın Ebû Leheb'in oğulları Utbe ve Uteybe'ye
istemeye geldik. Şeref ve soy bakımından onlar da geri değillerdir. Vermeyeceğini
zannetmem." dedi.
Neticede bir takım endişelerle birlikte evlenmelerine karar verildi.
Rukıyye ve Ümmü Gülsüm'ün evliliğinin karara bağlandığı günlerden birgün sevgili
babaları Allah'ın elçisi seçilmişti. Aile efradı olarak Zeyneb, Rukıyye, Ümmü Gülsüm ve
Fâtıma inandı.
Kureyş müşrikleri Hz peygamberi engellemek için çeşitli çareler aradılar ve onu üzmek
için kızlarının boşanmasına karar verdiler. Kureyş'in azılı müşrikleri bir heyet halinde
önce Ebû Leheb'in çocuklarına nişanlarını attırdılar. Utbe Rukıyye'den, Uteybe'de
Ümmü Gülsüm'den ayrıldılar.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Allah Teâlâ, Rasûlü'nün iki genç yavrusuna eski kocalarından daha hayırlı sâlih, kerîm,
asîl bir aileye mensub, zengin, yumuşak huylu, iyi ahlâklı ve İslâm'a ilk giren sekiz
kişiden ve Cennetle müjdelenen on sahâbîden biri olan Osman İbni Affan (r.a.)'ı nasîb
etti. İki Cihan Güneşi Efendimiz onunla Rukıyye (r.anhâ)'yı evlendirdi.
İlk Hicret kafilesinde sevgili damadı Hz. Osman ile sevgili kızı Rukıyye'de vardı.
Vatandan, âileden ve rahmet pınarı Efendimiz'den ayrılmak onlar için ne kadar zordu.
Fakat müşriklerin zulmüne de dayanılacak gibi değildi
Medine'ye Hicret izini verilmişti. Onlar da aile olarak tekrar Medine'ye Hicret ettiler.
Böylece Allah yolunda iki Hicret sevabı kazandılar. Rukıyye (r.anhâ) ikinci Hicret yurdu
Medine'de oğlu Abdullah'ı dünyaya getirdi. Çileli hayat sona ermiş gibiydi. Birgün hiç
beklenmedik bir hadise oldu. Beşikteki çocuğun yüzünü bir horoz gagaladı. Abdullah'ın
yüzünü yaraladı. Yüz kısmındaki yaralar kısa zamanda yayıldı. Etrafı yara-bere içerisinde
kaldı. Mikrop kapan ve önü alınamıyan bu yaralardan çocuk kurtulamadı. Birkaç gün
içinde Abdullah dünyasını değiştirdi.
Bu sıkıntılar onun ateşinin yükselmesine ve Humma hastalığına yakalanmasına kadar
sağlığını etkiledi. Hz. Rukıyye Peygamberimizin ilk vefat eden kızıydı. Daha henüz 22
yaşlarındaydı. Cenazesini Ümmü Eymen (r.anhâ) yıkadı. Medine halkı Bakî kabristanına
taşıdı ve oraya defnedildi.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Mus'ab bin Umeyr
Hakk'ı kabulde ve kabul ettiği Hakk'ı tebliğde yıldızlaşan genç sahabelerin başında hiç şüphesiz
Mus'ab bin Umeyr gelmektedir.
Mus'ab b. Umeyr diğer bazı genç sahabeler gibi Mekke'nin ezilen sınıfından değildi. Aristokrat bir
ailedendi. Maddî refahın içinde yaşıyordu. Sosyal nüfuzu vardı. Peygamberimizin açıklamasına
göre Mekke'nin en güzel genciydi. Yolu gözlenen ve arzulanan bir mahbubdu.
İslamî davete muhatap olunca inananlardan oldu. O, bedenini zulümden kurtarmak için değil
ruhunu zulmetlerden kurtarmak için inandı.
İnandığı için kaderi alaya alınmak, yardımsız bırakılmak, işkenceye maruz kalmak ve hapsedilmek
oldu. Oldu ama yapılan zulümler ve sürdürülen tehditler Mus'ab b. Umeyr'i bir kat değil bin kat
daha İslam'a bağladı.
Manevî baskıların ve maddî işkencelerin tahammül edilemez boyutlara ulaştığı dönemde ilk
müminlerden bazılarıyla birlikte ve izn-i peygamberi ile Habeşistan'a Hicret eder.
Mekke'de insanı putlaştırma ve güçlüyü egemen kılma politikasını sürdüren Ebu Cehil gibi baş
Tağutların Müslüman olduğu şayiası üzerine Mekke'ye döner.
Gizlice gerçekleştirilen ilk akabe görüşmesinde Medineli Müslümanların İslam Dinini tebliğ edip
öğretecek bir muallim istemeleri üzerine Allah'ın Rasûlü Mus'ab'ı görevlendirir.
O, cahiliyetin değer yargılarına göre soylu bir aileye mensuptu. Hiç kimse onun Müslümanlığını
çıkar ve nüfuz sağlama gibi batıl bir sebebe dayandıramazdı. Uzun yıllardır İslami bilgi ve amel
içinde gelişmişti. İnancı uğrunda çileler çekmiş, yardan ve yurttan geçerek Hicret etmişti. İmanın,
bilginin amelin ve çilenin potasında yoğrulan Mus'ab hikmete dayalı bir metotla, güzel öğütlerle ve
yıldırmayacak bir azimle tebliğ yapabilirdi. Üstelik bilgisi ihlası ve sabrını taçlandıracak hitabet gücü
de vardı.
Mus'ab'ın tebliğ çalışmaları kısa sürede semeresini vermiş, Medine Allah'ın Rasülü'nü ve ilk
müminleri bağrına basacak şekilde Müslümanlarla hayatiyet kazanmıştı.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
İkrime'nin Hicreti Kin Diyarından Din Diyarına
Ebû Cehil'in oğludur.
İkrime'de düşmanlıkta babasından geri kalmayan, Peygamber'e eza ve cefa
eden birisiydi.
İkrime, Kafir babası île beraber Bedir cengine iştirak etmiş, Peygamber
ordusuna karşı savaşmış, sahabîlerden Rafi' bin Mualla'yı şehid etmişti. Uhud
cenginde de üç şanlı sahabînin hayatını söndürmüştü. Hakikaten kendisi büyük
bir cengaverdi. Ne var ki, kılıcını küfrün emrinde kullanıyordu. Kafir babasının
intikamını almak için her seferde İslam ordusunun karşısına çıkıyordu...
Kainatın Efendisi ve onun nur ordusu Mekke'yi fethetmişlerdi. Artık dünya
İkrime'ye dar geliyordu. Ölüm korkusu bütün benliğini sarmış, çaresizlik belini
kırmıştı... Allah Rasulünün kendisinden intikam alacağını düşünüyor ve
gizlenecek delik arıyordu...
Yemen istikametinde doğru Mekke'den kaçtı. Zevcesi Ümmü Hakim, İslam'a
can atmış, iman nuru ile pırıldamış, ebedî saadeti elde etmişti. Derhal Rasûl-i
Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) efendimizin mübarek huzuruna çıktı ve:
- Ey Allahın Rasûlü, dedi, İkrime, kendisini öldüreceğinizden korkarak
Yemen'e kaçtı. Ona eman verir misiniz?
Rahmet Peygamber tatlı bir tebessümle buyurdular ki: - Ona eman
verilmiştir!...
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Ümmü Hakim yanına Rum kölesini alarak İkrime'nin ardınca yola düştü. Yolda
Rum köle Ümmü Hakime kötülük etmek istedi ise de Ümmü Hakim,
başkalarının da yardımıyla kendini ondan kurtardı ve köleyi bir yere bağlayıp
Tihame sahilinde İkrime'ye ulaştı. İkrime, bir gemiye binmiş gitmek üzereydi.
Geminin kaptanı ona: - Ey yabancı, dedi, canını kurtar!.. İkrime sordu: - Ne
söyleyeyim?
Kaptan gök gibi gürledi: - Allah'tan başka İlah olmadığını söyle!..
İkrime, rüzgar önünde savrulan kuru yapraklar gibi titreyerek: - Ah, dedi, ben
zaten bunun için kaçtım!..
Mekke'den ta buralara kadar kocasının ardınca koşan Ümmü Hakim İkrime'ye
seslendi:
- Ey amca oğlu!.. Ben, insanların en hayırlısının, en iyisinin, akrabalarına en
çok bağlı olanının yanından geliyorum. Canına kıyma, kendine yazık etme!..
İkrime bir an durdu. Bunun üzerine zevcesi yanına yaklaştı ve dedi: - Ey İkrime,
senin için Allah'ın Rasûlünden eman diledim!...
İkrime'nin gözlerinde bir ışıltı parladı, söndü: - Sen mi yaptın bunu?
- Evet, eman verdi. Artık ölüm korkusuyla kaçmana sebep yok. Zaten kaçsan da
ölümden kurtulamazsın ki...
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Onun geliş haberi Allah'ın Rasulüne ulaşınca Kainatın Efendisi'nin mübarek
dudaklarında bir tebessüm belirdi.
İkrime gelip karşılarında durduğunda Nebiler Sultanı, Cennetleri bile imrendirecek bir
bakışla gözlerinin içine bakıp: - Merhaba, ey süvari muhacir!.. dedi ve İkrime'yi
kucakladı...
İkrime Nebiler Sultanının önüne oturdu, kara kara gözlerini Allah sevgisine ayna olan
Habîb-i Zîşanın mübarek yüzüne dikip: - Ey insanların en hayırlısı, dedi, zevcem, senin
bana eman verdiğini söyledi, öyle midir?
Allah'ın Rasûlü buyurdular ki: - Doğru söylemiş, sen emniyettesin!.. İkrime, başını yere
eğip sordu:
- Ey affetmeyi seven!.. Beni neye davet ediyorsun?
Allah Rasûlü: - Seni, dediler Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın Rasûlü
olduğuma şehadet etmeye; namaz kılmaya, zekat vermeye davet ediyorum!..
İkrime Konuştu: - Yemin olsun ki sen, sadece Hakk'a ve güzele, iyiye ve doğru şeylere
davet ediyorsun... Allah'a yemin ederim ki sen, Nebiliğinden önce de bizim içimizde en
doğru konuşan ve en iyi olandın... İyilik ağacı senin sayende meyve verdi... Ey
güzelliklerin kendisinde toplandığı ve ihsanın kaynağı!.. Allah'tan başka İlah olmadığına,
Muhammed'in de Allah'ın kulu ve Rasûlü olduğuna şehadet ederim!..
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), ellerini şefkatle kaldırdı ve İkrime için dua
buyurdu: - Ey Rabbim!.. İkrime'nin bana yaptığı bütün kötülükleri, senin nûrunu
söndürmek için attığı her adımı affet!.. Yüzüme karşı ve gıyabımda söylediği sözleri de
bağışla!..
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Amir İbni Fuheyre -radıyallahu anhAmir İbni Fuheyre radıyallahu anh Hicrette canı pahasına büyük hizmet gören fedakar bir yiğit...
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ve Sıddîyk-Ekber efendimizle birlikte Hicret etme şerefine
eren bir bahtiyar.... İslam davetini ilk duyan ve ona ilk icabet edenlerden.
Aslen Ezd kabilesine mensup. Beni Teym kabilesinden Tufeyl ibn-i Abdullah'ın kölesi olarak tanınır.
Karın tokluğuna çobanlık yapardı. Rasûlullah (s.a.) efendimizi sordu ve buldu. Onu görür görmez
gönlü ışıyıverdi. Kelime-i şehadet getirerek İslam'a girdi. Müşriklerin acılı işkencelerine maruz
kaldı.
Kendisine yapılan işkencelere sabretti. Gönlünü şöyle teselli etti. Bu beden nasıl olsa çürüyecekti.
Bu işkenceler nasıl olsa bitecekti. Çünkü her şey geçiciydi. Ama ruh ölmezdi. O devamlıydı. Onun
gıdası ise imandı. İşte Amir ibni Fuheyre (r.a.) bu duygu ve düşüncelerle asla imanından taviz
vermedi. Tam bir ihlas ve samimiyetle Rasûlullah (s.a.)'a teslim oldu. İslam davasındaki bu ihlas ve
teslimiyeti ona nice kapılar açtı... Hz. Ebû Bekir (r.a.) onu satın aldı. İşkenceden kurtuldu. Azad etti
ve hürriyetine kavuştu.
Ashabına Hicret izni verilmişti. Bir müddet sonra da iki Cihan Güneşi efendimiz Hicret edecekti. Yol
arkadaşı Hz. Ebû Bekir (r.a.) olacaktı. Amir ibn-i Fuheyre (r.a.) da bu iki sadık dosta hizmet
edecekti.
Resûl-i Ekrem efendimiz bir gece yarısı Hz. Ebû Bekir (r.a.)'a vardı. İlahi iradeden izin çıkmıştı.
Hicret edilecekti. O da refiki olacaktı. Hazırlıklar yapıldı. Gece yarısı evden çıkıldı. Sevr
mağarasında izlerini kaybettirip ertesi gece yola devam edilecekti. Amir ibni Fuheyre (r.a) de o iki
sevgilinin yiyecek ve içecek ihtiyaçlarını temin edecek, ahvali onlara bildirecekti. Bu zorlu bir işti.
Fedakarlık isteyen bir hizmetli. Hatta can tehlikesi söz konusuydu. Ama o iki sevgiliye canlar feda
olsundu. Amir ibni Fuheyre sabah olunca sürülerini Sevr mağarasına doğru sürdü. Etrafı kollayarak
mağaraya yaklaştı. O iki can dosta süt ve yiyecek verdi. Orada kaldıkları müddet bu şerefli hizmeti
yerine getirdi. Cenab-ı Hak onun bu titiz, uyanık iş bilirliğine ve başarılı hizmetine karşılık büyük
mükafat verdi. O da onlarla birlikte Hicret etti.
SAHABENİN HİCRETLE İLGİLİ BİR ÖRNEK
Ne büyük mazhariyet!.. Ne saadet!.. Ne şeref!.. Allah'ın Resulü, Habibi ve Sıddîyk-ı
Ekber ile birlikte Hicret etmek... İnsan, teslimiyet, samimiyet ve hizmetteki titizliği
ölçüsünde ne büyük şerefe eriyor.... Böyle güzel nimetlere kavuşuyor... Sabır ve sebatı
sayes'inde ne yüce mertebelere ulaşıyor... Her hizmette samimiyet, fedakarlık ve iş
bilirlilik başta geliyor... Rabbimiz bizleri de kendine kullukta, dinine hizmette samimi,
fedakar ve işbilir yiğitler eylesin... Amin.
İki Cihan Güneşi efendimiz Medine-i Münevvere'ye Hicret edince Ensar ile muhacir
arasında kardeşlik kurmuştu. Amir ibni Fuheyre (r.a.) ile de Haris İbni Evs İbni Muaz'ı
kardeş ilan etti.
Bedir ve Uhud savaşlarına katılan Amir ibni Fuheyre (r.a.) İslam davasına gönül vermiş
bir kahramandı. Rasûlullah (s.a.) Efendimizin itimadını kazanmış fedakar bir yiğitti.
Necidlilere gönderilen irşad heyetî içindeydi. Bi'ri Maûne faciasında şehid edildi. Necid
şeyhi Ebû Bera, Medine'ye gelerek Rasûl-i Ekrem (s.a.) Efendimizden İslam'ı öğretecek
muallimler istedi. Sevgili Peygamberimiz de yetmiş kişilik bir irşad heyeti hazırladı. Amir
ibni Fuheyre (r.a.) de bu seçkin heyetin içindeydi. Hicretin dördüncü senesiydi.
Necidlilere gönderilen bu irşad heyeti Bi'ri Maûne'ye gelince tuzağa düşürüldü.
Umeyye oğlu Amr'ın dışında bütün sahabiler şehid edildi. Bu irfan ordusunun uğradığı
akıbet müslümanlar arasında unutulmaz bir acı oldu. Henüz kırk yaşlarında bulunan
Amir ibni Fuheyre (r.a.) de burada şehid edildi. Şehadeti şöyle oldu:
HİCRETİN
AMACI
NEDİR?
HİCRETTEN KAÇINMAK?
َ َ ُ َ ‫َ ُ ا ُ ا َ ُ ُ َّ ُ ا َ ا َ َ ا َ ا‬
َ ُ َ َ ‫َّ َّ َ َ َ ّ ُ ُ ا‬
ُ َ ‫َا ُ ا‬
‫ض قالوا ال ام‬
‫اْل‬
‫ى‬
‫ف‬
‫فين‬
‫ع‬
‫ض‬
‫ت‬
‫س‬
‫م‬
‫ا‬
‫ن‬
‫ك‬
‫وا‬
‫ال‬
‫ق‬
‫م‬
‫ت‬
‫ن‬
‫ك‬
‫يم‬
‫ف‬
‫وا‬
‫ال‬
‫ق‬
‫م‬
‫ه‬
‫س‬
‫ف‬
‫ن‬
‫ا‬
‫مي‬
‫ال‬
‫ظ‬
‫ِان الذين توفيهم اْلل ِئكة‬
‫ِ ر‬
ِ
ِ
ِ
ِ
‫َ ُ ا َ ا ُ ّ َ َ ً َ َُ ُ َ َ ُ َ َ ا‬
َ ‫ض َع‬
‫ا‬
‫) ا َّْل ااْلُ اس َت ا‬97( ‫صيرا‬
َّ
َ‫فين من‬
َ
َ
َ
َ
َ
ُ
‫ا‬
ُ
ً
َ
‫اّٰلل و ِاسعة فته ِاجروا فيها فاول ِئك ماويهم جهنم وساءت م‬
ِ
ِ ّ ‫تكن ارض‬
ِ
َ
‫ا‬
‫ا‬
َ
َ
َ
ُ
ً
َ
ً
َ
َ
ُ ّ ‫) فاولئ َك َع َس ى‬98( ‫طيعون حيلة َوْل َي اه َت ُدون َسبيَل‬
ُ ‫الر َجال َوالن َس ِاء َوالول َدان ْل َي اس َت‬
ّ
‫اّٰلل ا ان َي اع ُف َو‬
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
َ َ ُ ‫ّ َ ا ا َا‬
َ ََ ‫َع ان ُه ام َو‬
ُ ّ ‫ان‬
‫ثيرا َو َس َع ًة َو َمنا‬
َ ‫) َو َم ان ُي َهاج ار فى‬99( ‫اّٰلل َع ُف ًّوا َغ ُفو ًرا‬
ً ‫اغ ًما َك‬
‫ض مر‬
‫اْل‬
‫ى‬
‫ف‬
‫د‬
‫ج‬
‫ي‬
‫اّٰلل‬
‫بيل‬
‫س‬
‫ر‬
ِ َ ِ َ َِ ِ َ ‫ُ ِ ا ا‬
ِ
َ
َ
َ
َ
ّ
ّ
ّ َ ً َ ُ ‫َ ا ُ ا ا َا‬
ُ
َ
ُ ‫اّٰلل َو َر ُسوله ث َّم ُي ادرك ُه اْل او ُت فق اد َوق َع ا اج ُر ُه َعلى اّٰلل َوَان‬
‫اّٰلل غفو ًرا‬
ِ
ِ
ِ ‫يخرج ِمن بي ِته مه ِاجرا ِالى‬
ِ
ً ‫َر‬
‫حيما‬
"Melekler, kendilerine zulmeden kişilerin canlarını aldıklarında, onlara, "Ne
işte idiniz?" derler. Onlar da: "Biz yer yüzünde zayıf kimselerdik." derler.
Melekler: "Allah'ın yeryüzü geniş değil miydi, siz de orada hicret etseydiniz
ya?" derler. İşte bunların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü gidiş yeridir.
Ancak gerçekten aciz ve zayıf olan, çaresiz kalan ve hicret etmeye yol
bulamayan erkekler, kadınlar ve çocuklar hariç... Umulur ki, Allah bu
kimseleri affeder. Allah çok affedici, çok bağışlayıcıdır.
Her kim Allah yolunda hicret ederse, yeryüzünde gidecek çok yer de bulur,
genişlik de bulur. Her kim Allah'a ve Peygamberine hicret etmek maksadıyla
evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse, kuşkusuz onun mükafatı
Allah'a düşer. Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir." (Nisa, 4/97-100)
HİCRET!
İbni Abbas (ra) 'dan şöyle rivayet edilmiştir: Hz Peygamber
döneminde, Müslümanlardan birtakım kimseler, müşriklerin
yanında kalıyor böylece müşriklerin topluluğunu çoğaltmış
oluyorlardı. Bir keresinde atılan bir ok gelip bunlardan birisine
isabet eder veya vurulur, bu yüzden ölür. Bunun üzerine Allah:
"Kendilerine yazık eden kimselere…" ayetini indirdi. (Buhari, Tefsir,
4230)
HİCRET ALLAH VE RESULÜNEDİR
Ümmü Kays adındaki hanım kendisiyle evlenmek isteyen adama „hicret teme
şartı“ koştu. Adam da kabul ederek hicret etti ve evlendiler. Sahabe bu adama
„Ümmü Kays’ın Muhaciri“ adını verdi. Bu olay kendisine sorulunca Efendimiz
(a.s) şöyle buyurdular:
ّ
ُ َ ‫َّ َ ا َ ُ ّ َّ َ َّ َ ُ ّ ا ئ َ َ َ ى َ َ ا َ َ ا ا‬
ُ
‫اّٰلل‬
ِ ‫الني‬
ِ ‫ فمن َانت ِهجرته الى‬، ‫ات وإنما ِلك ِل ام ِر ٍ ما َنو‬
ِ ‫إنما اْلعم َال ِب‬
ّ
َُ ‫ا‬
‫َ َ ا َ ا ا َُ ُ ُ ا‬
ُ
َ
َ
َ
َ
ُ
ُ
ُ
َ
َ
ُ
‫ر‬
‫ر‬
‫ ومن َانت ِهجرته الى دنيا ي ِصيبها ِأو‬،‫اّٰلل و س ِول ِه‬
ِ ‫و س ِول ِه ف ِهجرته الى‬
َ َ َ َ َ ُ ُ ‫ا َ َا ُ َ َ ا‬
‫ا‬
.‫امر ٍأة ين ِكحها ف ِهجرته الى ما هاجر إلي ِه‬
Hz. Ömer (r.a) anlatıyor: "Resûlullah (a.s) buyurdular ki:
"Ameller niyetlere göredir. Herkese niyet ettiği şey
vardır. Öyleyse kimin hicreti Allah'a ve Resûlüne ise,
onun hicreti Allah ve Resûlünedir. Kimin hicreti de elde
edeceği bir dünyalığa veya nikâhlanacağı bir kadına ise,
onun hicreti de o hicret ettiği şeyedir." [Buhârî, Bed'ü'l-Vahy 1,]
CİHAD DEVAM ETTİĞİ MÜDDETÇE HİCRET’TE DEVAM EDECEKTİR
َ َ َ ‫ّ َ َ ا ُ َ ا َ ا َ ُ ا َ ا ُ ُ َ َ َّ ا ا َ َ َ ا ا َ َ َ ا‬
‫ِإ ِني تركت من خل ِفي وهم يزعمون أن ال ِهجرة قد انقطعت قال ْل‬
ُ‫َت ان َق ِط ُع االه اج َر ُة َما ُقو ِت َل اال ُك َّفار‬
ِ
Abdullah b. Sa’d: “Ey Allah’ın Rasulü! Muhakkak ki ben, arkamda,
artık hicretin sona erdiğine inanan bir toplum bıraktım” dedim.
Peygamberimiz (s.a.v. ) “Küffarla cihad devam ettiği sürece,
hicret sona ermeyecektir” buyurdular. (Nesai, Bey’at 9 )
HİCRET
GÜNÜMÜZDE
NASIL
ANLAŞILMALIDIR
MEKKENİN FETHİNDEN SONRA FİİLİ HİCRET KALKMIŞTIR
Mekke'nin fethinden sonra İslam'ın artık takviye için muhacirlere
ihtiyacı kalmamış olması ve Müslümanların da her yerde dinlerini
istedikleri gibi tatbik edecek nüfuz ve kuvveti elde etmiş olmaları
sebebiyle, Hz. Peygamber (s.a.) "Hicret Müessesesi"ni kaldırmaya
karar vermiştir.
Bu sebeple ricacı olarak gelen amcası Abbas'a şöyle der:
"Mekke'nin fethinden sonra hicret mümkün değildir."
Benzer bir istekle Mücaşi b. Mes'ud da Resulullah'tan: "Hayır!
Artık seninle İslam üzere biat ederiz. Zira Fetihten sonra hicret
yok" cevabını alır.(Müslim, İmaret 20 )
Hz. Peygamberimizin kaldırdığı hicret, Mekke ve havalisinden Medine'ye olan
hicrettir. Ancak umumi manada hicret devam etmektedir. Zira Mekke
Fethi'nden sonra, hicret, belli bir hâdise değil, bir kavramdır. Her an, her yerde
ve her asırda kıyamete kadar baki kalacak bir mananın kavramsal ismi
olmuştur.
HİCRET HER TÜRLÜ GÜNAH VE KÖTÜLÜKLERDEN KAÇMAKTIR
َّ ‫َ َ َ ُ َ َ ُ َل‬
َ ‫اّٰلل َأ ُّي االه اج َرة َأ اف‬
َ ‫ض ُل َق‬
َّ‫ال َأ ان َت اه ُج َر َما َكر َه َرُّب َك َع َّز َو َجل‬
‫قال رجل يا رسو‬
ِ
ِ
ِ
ِ
‫ا َُ ا‬
َ َ ‫َ َ َ َ ُ ُل َّ َ َّ َّ ُ َ َ ا َ َ َّ َ ا ا َ ُ ا‬
َ
‫اض ِر‬
‫هجرة الح‬
‫ان‬
‫ت‬
‫ر‬
‫ج‬
‫ه‬
‫ة‬
‫ر‬
‫ج‬
‫ه‬
‫ال‬
‫م‬
‫ل‬
‫س‬
‫و‬
‫ه‬
‫ي‬
‫ل‬
‫ع‬
‫اّٰلل‬
‫ى‬
‫ل‬
‫ص‬
‫اّٰلل‬
‫و‬
‫س‬
‫ال‬
‫ق‬
‫و‬
‫ر‬
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
‫َ َ َّ ا‬
‫َ ا َُ ا‬
َ
َ‫يب إ َذا ُدع َي َو ُيط ُيع إ َذا ُأم َر َو َأ َّما اال َحاض ُر َف ُهو‬
َ
َ
ُ
ُ
ِ ِ َ ِ َ ِ َ ً ِ ‫و ِهجرة الب ِادي فأما الب َ ِادي َفي ِج‬
ِ
‫أ اعظ ُم ُه َما َب ِل َّية َأ اعظ ُم ُه َما أ اج ًرا‬
Amr B. Abdullah’tan rivayetle Bir kişi Peygamberimiz (s.a.v. )’e
“hicretin hangisi daha faziletlidir” diye sordu. Peygamberimiz
(s.a.v. ) şöyle buyurdular:
“Rabbinin hoşlanmadığı şeyleri terk etmendir. Hicret ikidir. Biri
yerleşik olanın hicreti, diğeri de göçebe olanın hicretidir. Göçebe
olana gelince, çağrıldığında icabet eder, emrolunduğunda ise itaat
eder. Yerleşik olanın hicretine gelince; Hicret o kimse için
felaketlerin en büyüğü olduğu gibi ecirlerinde en büyüğüdür.”
(Nesai, Sünen, Bey’at, 12 (4162) c.7 s.144)
HİCRET HER TÜRLÜ GÜNAH VE KÖTÜLÜKLERDEN KAÇMAKTIR
َ
‫اُا‬
َ
ُ
َّ
‫اس َع َلى َأ ام َواله ام َو َأ ان ُفسه ام َو ااْلُ َهاج ُر َمنا‬
‫ا‬
ُ
َ
ُ
‫اْلؤ ِمن من أ ِمنه‬
ِ
ِ ِ ُ ُّ ِ ِ َ َ ‫الن ا‬
َ‫َه َج َر الخط َايا َوالذنوب‬
“Mü'min, insanların canları ve malları konusunda kendisinden güvende
Muhacir (Hakiki hicret) ise
kötülüklerden ve günahlardan
uzaklaşan
(hicret eden)
kimsedir
.”
‫ا‬
‫ا‬
‫ا‬
olduğu
kimsedir.
‫اْلُ اسل ُم َم ان َسل َم اْلُ اسل ُمو َن م ان ل َسانه َو َيده َواْلُ َهاج ُر َمنا‬
ِ
ِ
ِ
ِِ ِِ ِ ِ
ِ
ُ‫اّٰلل َع انه‬
ُ َّ ‫َه َج َر َما َن َهى‬
(İbni Mace, Fitne, 2 (3924) )
“Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.
Hakiki muhacir, Allah'ın yasakladığı şeylerden kaçan,
onları terk (hicret) eden kimsedir” (Buhari, İman, 9)
BUGÜN HİCRETİ NASIL ANLAYACAĞIZ?
"Hicret ikidir,
biri kötülüklerden hicret,
diğeri de Allah ve Resulü'ne hicrettir".
(İbnu’l-Esir, Usdu’l-Gabe, Daru’l-Fikr, Beyrut 1994, c. 4 s 47)
“Hakiki muhacir,
Allahın üzerine haram kıldığı
şeyleri terk edendir”
( Müsnedi İmam Ahmed, 3/ 412)
BUGÜN HİCRETİ NASIL ANLAYACAĞIZ?
Sahabeden Füdeyk Ebu Beşir ez-Zebîdî (r.a.) Resulullah'a
gelerek:
“Ey Allahın Resulü!
İnsanlar zannediyorlar ki,
hicret
etmeyen helak olmuştur, (bu doğru
mu?)”.
Resulullah şu cevabı verir,
“Ey Füdeyk!
Namazı kıl, zekatı ver,
kötülüklerden hicret et, ondan sonra yeryüzünde
de dilediğin yerde otur.”
ALLAH’IN YASAKLADIĞI ŞEYLERDEN
UZAK DURMAK HİCRETTİR.
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Batıldan, boş şey ve boş sözlerden
Ömrü israf eden her türlü arzu ve istekten
Şirkten, küfürden, nifaktan
Günahın her çeşidinden
Nefsin arzu ve isteklerine boyun eğmemek
Dünyanın çekici arzularından
Haramlardan, israflardan uzak durmaktır
Bugün hepimiz Nuh’un gemisindeyiz. Kurtuluş ve selametimiz
ömür gemimizi tevhid rotasında yüzdürebilmemize bağlıdır. Lakin
gemi su almaya başlarsa, hepimiz bundan etkileniriz.
HİCRET HER TÜRLÜ GÜNAH VE KÖTÜLÜKLERDEN KAÇMAKTIR
O halde, bizler de Allah’ın yasakladığı şeylerden
kaçınıp nefsimizin kötü isteklerini frenleyerek her an
hicret halinde olabilir ve hicret sevabına nail olabiliriz.
Allah'a tam manasıyla inanan insan, gönül Medine'sine ulaşmak yolunda,
her haramdan sakınırken bir dağı geçer,
her farzı yerine getirirken bir ovayı aşar,
her iyilik yaptığında onun için bir adımdır.
Her doğan gün onun ümidini arttırır, her batan gün aşk ve şevkini güçlendirir.
O, kendi içinde hicreti yaşayandır.
• Babasının sulbümde hicretini beklerken, Ana rahminde hicrettedir.
• Ailesi ile iken, Toplum içinde iken hicrettedir.
• Dünyada hicrettedir, yaşadığı çağda hicrettedir.
• Namaz onun için Rabbinin yanına bir hicrettir.
• Oruç bedeninin kötü arzularından hicrettir.
• Hac bir hicret eğitimidir.
• Zekât dünyanın hengamesi içine daldığın an, eşyadan bir hicrettir.
HİCRET
EDENLERİN
MÜKAFATLARI?
َّ َ
ّ
ُ
ُ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
َ
‫اّٰلل ب َا ام َوالهما‬
ُ
‫الذين امنوا وهاجروا وج‬
ِ ‫اهد ّوا فى ُس‬
َِ ِ َ ‫بيل ُ ِ ِ ا‬
ً َ َ َ ُ َ ‫ََا ُ ا َ ا‬
َ
‫ا‬
َ
ُ
َ
ُ
‫اّٰلل واول ِئك هم الفا ِئزون‬
ِ ‫وانف ِس ِهم اعظم درجة ِعند‬
“İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler,
Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan
mutlu kullardır.” (Tevbe, 9/20)
‫َ َ َُ ا َ ُ ُ ا‬
‫َ ا َُ ُ ا‬
‫َ َّ َ َ َ ُ ا َ ُ ا ُ ا‬
َ
‫فال ِذين هاجروا وأخ ِرجوا ِمن ِديا ِر ِهم وأوذوا ِفي س ِب ِيلي وقاتلوا وق ِتلوا‬
َ ‫ُ َ ّ َ َّ َ ا ُ ا َ ّ َ ا َ ُ ا‬
ً َ َ ُ َ‫َ ا َ َا‬
َ
َّ
َّ
َ
‫ا‬
‫ا‬
ُ
‫ات تج ِري ِمن تح ِتها األنهار ثوابا‬
ٍ ‫ألك ِفرن عنهم س ِيئ ِات ِهم وألد ِخلنهم جن‬
َّ ُ ‫ّ َ ّ ُ َ ُ ُ ا‬
َ
ّ
‫الث‬
‫ن‬
‫س‬
‫ح‬
‫ند‬
‫ع‬
‫اّٰلل‬
‫و‬
‫اّٰلل‬
‫م‬
‫اب‬
‫و‬
‫ه‬
‫ند‬
‫ع‬
‫ن‬
ِ
ِ ِ ِ ِ
ِ
“…Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler,
savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah
katından bir mükafat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere
koyacağım. Mükafatın en güzeli Allah katındadır.” (Al-i İmran, 3/195)
HİCRETİN MÜKAFATI
Yüce Allah Kur’an’da; îmanları uğruna yurtlarını terk eden müminleri hakiki
mümin olarak şu ayette övmektedir:
‫َ َّ َ َ ُ ا َ َ َ ُ ا َ َ َ ُ ا‬
ّ
َ‫ص ُرو اا ُأ َولئك‬
َ ‫اّٰلل َو َّالذ‬
َ
َ ‫ين َآوو اا َّو َن‬
‫وال ِذين آمنوا وهاجروا وجاهدوا ِفي س ِب ِيل‬
ِ
ِ
ِ
َ ‫ُ ُ ا ُ ا ُ َ َ ًّ َّ ُ َّ ا َ َ ا‬
‫هم اْلؤ ِمنون حقا لهم مغ ِفرة و ِرزق ك ِريم‬
“İman edip hicret eden ve Allah yolunda cihat edenler ve (hicret edenleri)
barındırıp (onlara) yardım edenler var ya; işte onlar hakîkî müminlerdir.
Onlar için bir bağışlanma ve bol bir rızık vardır” (Enfal, 8/74)
ُ‫ا ُ َ َ ا‬
‫ين ُا اخر ُجوا م ان د َياره ام َو َا ام َواله ام َي اب َت ُغو َن َف ا‬
َ‫ض ًَل من‬
َ ‫ين َّالذ‬
َ ‫اْل َهاجر‬
‫ِللفقر ِاء‬
ٖ
ِ َ ُ
ِ
ٖ
ِ ُ ِ َ ٰ ُ ُ ِ َِ ِ ِ َ ‫ِ َ ه‬
‫ه‬
ً
‫ا‬
‫ا‬
َ
َ
َ
َ
َ
َ
ُ
ُ
ُ
َّ
ُ
‫اّٰلل و ِرضوانا وينصرون اّٰلل ورسوله اول ِئك هم الص ِادقون‬
ِ
“(Allah'ın verdiği bu ganimet malları,) yurtlarından ve mallarından
uzaklaştırılmış olan, Allah'tan bir lütuf ve rıza dileyen, Allah'ın dinine ve
Peygamberine yardım eden fakir muhacirlerindir. İşte doğru olanlar
bunlardır.” (Haşr 8)
ENSARIN MUHACİRLERE OLAN BAKIŞI
Yüce Allah Kur’an’da; îmanları uğruna yurtlarını terk eden müminleri bağrına
basan Ensar’ı da şu ayette övmektedir:
َ‫َ َّ َ َ َ َّ ُ َّ َ َ ا َ َ ا َ ا ا ُ ُّ َن َ ا َ َ َ َ ا ا َ َ َ ُ ن‬
‫اْليمان ِمن قب ِل ِهم ي ِحبو من هاجر ِالي ِهم وْل ي ِجدو ٖفى‬
ٖ ‫وال ٖذين تبوؤ الدار و‬
َ ‫ُ ُ ر ا َ َ ً َّ ُ ُ َ ُ ا ُ و َ َ ٰ َ ا ُ ا َ َ ا َ َ ا‬
َ
َ
‫صدو ِ ِهم حاجة ِمما اوتوا ويؤ ِثر ن على انف ِس ِهم ولو َان ِب ِهم خصاصة‬
َ‫َ ُ ٰ َ ُ ُ ا ُ ا ُ ن‬
َ َّ ُ ‫َ َ ا ُ َق‬
‫ا‬
‫ومن يو شح نف ِس ٖه فاول ِئك هم اْلف ِلحو‬
“Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı
yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelenleri
severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık
hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları
kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa,
işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Haşr, 9)
HİCRETİN SONUCU: ALLAH’IN RIZASI
ُ ‫َ َّ ُ َن ا َ َّ ُ َن َ ا‬
‫َ َاا َ ا‬
ُ ‫ين َّات َب ُع‬
َ ‫صار َو َّالذ‬
َ
‫وهما‬
َ
ٖ ِ َ ‫والس ِابقو اْلولو ِمن اْله ِاج ٖرين و َْلن‬
َّ‫ضوا َع ان ُه َوا َع َّد ل ُه ام َجن‬
ُ ‫اّٰلل َع ان ُه ام َو َر‬
ُ ‫با اح َسان َرض َى ه‬
َ‫ات َت اجرى َت اح َتها‬
ِِ
ِ‫ٍ ا‬
ٖ ٍ ‫َ ٰ اَ ُ ا‬
َ
َ ‫اْل ان َه ُار َخالد‬
ُ‫ين ٖف َيها ا َب ًدا ذ ِل َك الف اوز ال َع ٖظيم‬
ِٖ
ilk
muhacirler ve ensar ile onlara güzellikle tabi
olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da
«(İslâm
dinine
girme
hususunda)
öne
geçen
Allah'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî
kalacakları,
zemininden
ırmaklar
akan
cennetler
hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.» (Tevbe 100)
HİCRETİN MÜKAFATI
Özetle Yüce Allah Hicret Eden Kişilerin;
1. Kötülüklerini Örteceğini (Âl-i İmr’an 3 / 195) ,
2. Onlardan Razı Olduğunu Ve Onlar İçin
Cennetler Hazırladığını (Tevbe 9 / 100),
3. Onların Hakiki Müminler Olduğunu (Enfâl 8 / 74),
4. Onların Allah (c.c.) Katındaki Derecelerinin
Büyük Olduğunu (Tevbe 9 / 20),
5. Onların Allah(c.c.)’ın Rahmetine Mazhar
Olacaklarını (Bakara 2 / 218) Buyurmuştur.
HİCRETİN
SONUÇLARI
NELERDİR?
HİCRETİN SONUÇLARI
1. Medine'de yeni bir medeniyetin inşası başlamış ve
devletleşme sürecine adım atılmıştır
2. Dünyada ilk kez gerçekleşen kardeşlik anlaşması
yapılmış, Ensar ve Muhacir aynı boyayla boyanmış
3. İslam daveti, dünyaya rahatlıkla açılacak bir
noktaya ulaşmış
4. Müslümanların güçlenmesine, ilerlemesine yol
açmış
5. Hicri takvimin başlangıcı sayılmış ve takvim
başlamıştır
HİCRETİN SONUÇLARI
Hicretle, 23 yıl süren peygamberlik devrinin 13 yıllık "Mekke Devri" sona
ermiş, 10 yıllık "Medine Devri" başlamıştır.
Hz. Peygamber (s.a.s.), Medine’ye geldiklerinde, burada yaşayan yabancılarla,
dayanışma temeli üzerine bir antlaşma imzalamıştı. Bu antlaşma, İslâm
Dini’nin müslüman olmayan topluluklarla barış içinde yaşamaya ve onlarla
daima iyi ilişkiler içinde olmaya ne kadar önem verdiğini göstermektedir.
Peygamberimiz, Mekke’den gelen göçmenlerle Medine’li Müslümanlar, yani
"Muhacirler" ile "Ensar" arasında kardeşlik kurmuştu. Bu kardeşlik esasına
göre, Medineli Müslümanlar mallarının yarısını göçmen kardeşlerine
vermişlerdi ki, tarihte bu dayanışma ve yardımlaşmanın bir benzerini daha
göstermek mümkün değildir. Böylece, Medine şehrinde ilk İslâm topluluğu,
kardeşlik ve dayanışma temelleri üzerinde oluşmaya başlamıştır.
HİCRET!
Mekke'de zulüm ve haksızlık içinde yaşayan Müslümanlar eğer
hicretle istiklâllerine ulaşmışlarsa, bizler de ruh dünyasında
kötülüklerden, başkalarına haksızlık yapmaktan, yaşadığımız
toplumda her türlü fitne ve fesattan, çocuklarımızı yaşadığımız
çağa göre yetiştirmeye, başkalarına iyilik yapmaya, haksızlıklar
karşısında mücadele etmeyi hicretle
gerçekleştirebiliriz.
ُ ‫ا‬
َّ َ
َ
َ َّ ‫اّٰلل إ َّن‬
َ َّ ‫اّٰلل َول َتنظ ار َن افس َّما ق َّد َم ات ل َغد َو َّات ُقوا‬
َ َّ ‫ين َآم ُنوا َّات ُقوا‬
َ ‫َيا أ ُّي َها الذ‬
َ‫اّٰلل َخبير بما‬
ٍ ِ
ِ
ِ
ِ ِ
َ‫َ ا َ ُ ن‬
‫تعملو‬
“Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne
hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah,
yaptıklarınızdan haberdardır.” [Haşr 59/18]
kavuşmayı Düşünen Salih Amel İşlemeli
‫َ َ َ َ َ ا ُ َ َّ َ ا َ ا َ ا َ َ ً َ ً ََ ُ ا‬
‫ا‬
ً‫ع َب َادة َ ّبه َأ َحدا‬Allaha
ِ ِ‫فمن َان يرجو ِلقاء رِب ِه فليعمل عمَل ص ِالحا وْل يش ِرك ِب ِ ِ ر‬
“…Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, işte o Allah’ı razı
eden imanına layık işler yapsın ve Rabbine kulluk ederken hiç
kimseyi O’na ortak koşmasın!” [ Kehf 18/110]
HİCRET KAÇIŞ DEĞİLDİR
Hicret, ilk Müslümanların, sıkıntılı günlerden kurtulmalarına ve
kardeşlik esası üzerine kurulan toplum hayatına kavuşmalarına
vesile olmuştur .
•
•
•
•
•
•
•
Hicret; Ensar ve Muhacirinin sergiledikleri dostluk ve kardeşliğin, milli
birlik ve bütünlüğün en güzel timsalidir.
Hicret; ilk müslümanların inançları uğruna gösterdikleri fedakarlığın doruk
noktasıdır,
Hicretle, İslâm güneşi dünyaya Medîne ufuklarından yayılmıştır.
Hicret, İslam’ın hükümlerini yaşatacak ve yaşayacak yeni şartların ve
mekanların aranışıdır.
Hicret; Hak'kın batıla galip gelmesi ve islamı tümüyle yaşamanın azmidir.
Hicret; tevhid inancının kalplerde kökleşmesinin, gerektiğinde mallardan
ve canlardan feragat etmenin sembolüdür.
Hicret; kaçış değil; hasrettir, ümittir, yüce hedefleri gerçekleştirme
azmidir. Kendi iklimini bulma arayışıdır.
HİCRET!










Hicret; İslâm davasının hedefe giden yolunda bir dönüm noktasıdır.
Hicret; İslam toplumunun teşkilatlanması, bir güç haline gelmesi ve çevresine
kendini kabul ettirmesi sürecinin ilk adımı olmuştur.
Hicret; her vesile ile birlik, beraberlik ve dayanışmayı vurgulayan İslam’ın hayat
bulmasına yol açan önemli bir olaydır.
Hicret; imanın maddi güç karşısında kazandığı zaferin simgesidir.
Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta
candan, evlattan vazgeçişin, ibretli ve meşakkatli kıssasıdır.
Hicret; her şeylerini Allah için, göz kırpmadan terk eden Mekkeli Muhacirler ile
onları bağırlarına basan, muhtaç oldukları halde onları kendilerine tercih eden
Medineli Müslümanların, Ensarın destanıdır.
Hicret; fedakarlık, kardeşlik, ahde vefa, birlik ve beraberlik, değerlerin paylaşımı,
özgürlük aşkı, adalet, saygı ve hoşgörü temelli bir kardeşliktir.
Hicret; Manevi olarak Allah’ a giden bir yolculuk adeta bireysel isyandan takvaya
bir geçiştir. Maddi olarak ablukaya alınmış engelli bir yerden özgürce inanmak ve
yaşamak için engelsiz bir yere, daha güçlü gelmek için zayıfken gitmektir.
Hicret; İmanın birikmiş bir su gibi akacak bir yol bulması ve karargah değişimidir.
Hicret birkaç inatçı günahkara takılıp kalmadan binlerce bekleyene imdat olmak
Ve onlara ilahi nuru taşımaktır.
HİCRET!
Hicret; İmkanların bittiği yerden imkan üretilecek yere gitmedir.
Hicret; Vahyi bir medeniyete doğru bir yürüyüştür.
Hicret; Genellikle korku diyarından ümit diyarına bir yolculuktur.
Hicret; İnsanın kendini Rabbine adamasıdır.
Hicret; Çok sevdiği diyarı çok sevdiği davası için terk etmedir.
Hicret; Aslında ezelden ebede giden bir yolculuktur.
Hicret; Allah sevgisini her şeyin üzerinde tutmadır.
Hicret; Allah rızası için ciddi bir eğitim yapma ve yardımlaşmadır.
Hicret; Işık, gölge ve su arayanlara yardıma koşmadır.
Hicret; Anam, babam, canım sana feda olsun diyenlerin de bir sınavıdır.
Hicret, gözü dönmüş, kana susamış canilerin arasından gönül dostlarına
gitmedir.
Hicret, peygamberin ve dostlarının yanıyorum, bitiyorum çığlığına bir imdattır.
Hicret, ölümden korkmadan her ortamda Resullulah ile hareket
ediyormuşçasına özdeşim kurma, onunla yolculuk yapma ve birlikte mana
alemine göçmedir.
SON SÖZ OLARAK HİCRET;
Cimrilikten cömertliğe,
Zulmetten nura,
Dalaletten hidayete,
Anarşiden sükunete,
Zulümden adalete,
Nefretten sevgiye,
Kinden şefkate,
Esaretten hürriyete,
Kölelikten efendiliğe,
Batıldan Hakk’a,
Şeytandan Allah’a,
Çirkinden güzele,
Taassuptan sağduyuya,
Zarardan kârâ göç etmektir.
SON SÖZ: KARDEŞ OLALIM
ّ َ َ ‫َ ا َ ُ ا َ ا ّ َ ً َ َ َ َ َّ ُ ا َ ا ُ ُ ا ا‬
‫اّٰلل َع َل اي ُك ام إ اذ ُك ُنتما‬
‫يعا وْل تفرقوا واذكروا ِنعمت‬
‫م‬
‫ج‬
‫اّٰلل‬
‫ل‬
‫ب‬
‫ح‬
‫ب‬
‫وا‬
‫م‬
‫ص‬
‫ت‬
‫اع‬
‫و‬
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
ِ
َ َ ‫َ ا َ َ َ َّ َ َ ا َ ُ ُ ُ ا‬
ً َ‫ا‬
ُ
‫ا‬
‫ا‬
َ
‫ا‬
َ
َ‫انا َو ُك ُنت ام َع َل َى َش َفا ُح افر ٍة‬
‫أعداء فألف بين قل ِوبكم فأصبحتم ِب ِنعم ِت ِه ِإخو‬
َ‫ّ َ َّ َ َ َ َ ُ ّ ا َ َ َ َ ُ َ ّ ُ ّ ُ َ ُ ا َ َ َ َّ ُ ا َ ا َ ُ ن‬
‫ِمن الن ِار فأنقذكم ِمنها كذ ِلك يب ِين اّٰلل لكم آيا ِت ِه لعلكم تهتدو‬
“Hep birlikte Allah’ın ipine (Kuran’a) sımsıkı sarılın.
Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani
sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti.
İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.” (Al-i İmran, 103)
Bu Sunum Vaaz İdris YAVUZYİĞİT Tarafından; “Hz. Muhammed’in
Hayatı” Martin Lings, “Peygamberimizin Hayatı” Hamidullah, “Efendimiz”
Reşit HAYLAMAZ, “Hz. Muhammed Ve Evrensel Mesajı” İbrahim
SARIÇAM, “Hz. Muhammed’in Hayatı” Salih Suruç, “Muharrem Ayı Ve
Hicret” Ahmet ÜNAL, “İslam Tarihinin En Önemli Olayı Hicret” Lütfi
ŞENTÜRK , “Hicret” Ahmet ÖZMEN, “Hicretin Arka Plânı” Mehmet
ÖZDEMİR , “Hicret Ve İslam Tarihindeki Yer” Tahir TURAL’a Ait Kitap, Makale
Ve Vaaz Örneklerinden İstifade Edilerek Hazırlanmıştır.
Hepsine Teşekkürü Bir Borç Bilir Rabbimden iki cihan saadeti ve Kamil
İman Dilerim.
Download