Foeniculum vulgare (Mill.) GeartnRezene, Razyane, Raziyene, Arapsaçı, Irziyen KÖKENİ Akdeniz Bölgesi ve Batı Asya kökenli olan rezene, ya kültürü yapılarak veya yabanileri değişik yollarla hemen dünyanın her tarafına yayılmıştır. Kültürü daha çok Batı ve Orta Avrupa'da, Habeşistan'da, Güney Afrika'da ve Balkan ülkelerinde yapılmaktadır. Ülkemizde Tatlı rezene Güney ve Batı'da yetişir. Şekerli ve unlu ürünlerde yöresel olarak kullanılır. Taze sap ve yapraklar balık yemeklerinde, genç bitkiler sebze şeklinde tüketilir. Meyvesi bazı yörelerde anason yerine rakı imalinde kullanılır. Etken Maddeleri Meyvede İyi bir rezene tohumu (meyvesi) %4-6 uçucu, %18 kadar sabit yağ (%10-20, %60-75 Petroselinik, Oleik, Linoleik), %5 şeker, %20 azotlu madde içermektedir. Uçucu yağ oda sıcaklığında anetol miktarına bağlı olarak kristallenir ve donar. Tatlı rezenede %2-4, acı rezenede %3-6 oranında renksiz-açıksarı renkte uçucu yağ bulunur. Tatlı rezene uçucu yağında bütün değerler daha yüksek ve aroma daha yumuşaktır. Uçucu yağın bileşiminde, Tatlı rezene'de %60-80 , Acı rezene'de %30-60 anetol, Acı Rezene'de %15-20, Tatlı rezene'de %5-10 fenkon, anis asidi, anis aldehid, anis keton, estragol, pinen, kampten, mirsen, limonen, cis-anetol afelandren, metilkavikol, terpenler vs. bulunur. Toksik etkisinden dolayı cisanetolün olmaması istenir. Genel olarak uçucu yağ oranı ile meyve uzunluğu arasında bir ilişki vardır. Yapraklarda: Çok miktarda vitaminler bulunur. En çok C vitamini, karotin (Provitamin) A, B1, B2, B3, vs. vitaminler bulunmaktadır. Baharat olarak çoğunlukla tatlı rezene kullanılır. Hafif kararırsa lezzeti artar, mutfaklarda; çorba, ekmek, sosis, makarna, köfte, domates, balık, salata, tavuk ve tatlılarda kullanılır. Gıda sanayinde meyve veya türevleri, alkollü ve alkolsüz içecek yapımında, et, fırın ürünü, jelatin puding ve çeşni yapımında kullanılır. Droglar: Droglar tohum, yaprak, kökleridir. Herba ve meyve uçucu yağları cinslere göre değişmektedir. Ayrıca herbada, meyvede ve kökteki uçucu yağın bileşimi türlere özgü bileşikler bulunmaktadır. Özellikle kökte büyük oranda (%90'dan fazla) Apiol bulunmaktadır, buna karşılık Anetol oldukça az bulunmaktadır. Rezene eskiden beri gaz söktürücü, midevi ve göz kuvvetlendirici olarak kullanılmıştır. Bu gün halk arasında midevi ve gaz söktürücü olarak rezene; iyice dövülmüş tohumdan 1 çay kaşığı alınır, 1 çay bardağı kaynar suda haşlanır, 10 dakika sonra süzülür, soğutulur ve içilir. Yada meyveleri kavrulur, dövülür ve balla karıştırılarak sabahları birer tatlı kaşığı alınarak kullanılır. Bebekler için gaz giderici olarak kullanılır. Rezenenin, sindirimi kolaylaştırıcı, yatıştırıcı, kalp çarpıntısını giderici, analarında süt arttırıcı, çocuklarda karın ağrısını giderici özellikleri de vardır. Süt çocuklarında verilmesinde, şeker ilave edilerek tatlılaştırılabilir. Yaşlılarda yukarıdaki miktarın 2-3 katı kullanılabilir. Rezene'den elde edilen uçucu yağ parfümeride, çeşni vermede, konserve, likör, sabun ve ekmek sanayinde, anethol ise, ispirto sanayinde, mastika imalinde kullanılır. Katı yağ sabun sanayinde kullanılır. Küspe %22 kadar albümin ve diğer kıymetli besin maddelerini kapsar, çiftlik hayvanları için mükemmel gıdadır. Rezene'nin kökü, sap ve yaprakları turşuculukta aroma ve dayanıklılık sağladığından geniş ölçüde kullanılır. Rezene yemeklere çeşni vermede de kullanılır. Arılar için bal verici bir bitkidir. BİTKİ ÖZELLİKLERİ Rezene tek yıllık, iki yıllık veya çok yıllık kokulu otsu bir bitkidir. Kök: Bir yıllık bitkinin kökü kalın ve uzun olup iğ şeklindedir, ikinci yıl bu köklerden kuvvetli yan kökler çıkar. Yaşlı bitki köklerinden, bir kaç adet bir yıllık saplar çıkar ve 2m kadar yükselir. Kökler 1-2 m derinliğe kadar gidebilirler. Sap: Sap dik uzunlamasına çizgili, yuvarlak, çıplak, iç kısmı boş, mavi yeşilimsi renklidir. 60- 200 cm kadar yükselebilir. Dallanma özellikle bitkinin üst kısmında olur. Gövde üzerinde sarmal durumda bulunan mavimsi yeşil renkteki tüysüz yapraklar uzunca kın biçiminde genişlemiş yaprak sapına sahiptirler. Yapraklar: Yaprak ayaları ince ipliksi parçalara ayrılmış 2-3'lü tüysü tiptedir. Alt yapraklar uzun, iplik şeklinde ve saplı, üst yaprakları ise gövdeye oturmuş durumda sadece döl yataklı üçer bazende birkaç misli tüysü ip şeklinde uzun ve çatallıdır. Renkleri koyu yeşile kadar değişir. Çiçekler: Rezenede çiçekler uzun saplı bileşik şemsiye tipinde oldukça küçüktür ve bu küçük çiçeklerin taç yaprakları uç kısımları içeriye doğru kıvrık, yumurtamsı şeklinde 5 tane, sarı renklidir, kaliks 5 yapraktan ibaret olup, yumurtalığın üst kısmında kalınca bir kenar oluşturur. Erkek organların sayısı 5'tir. Hermafrodit olan çiçeklerde protandri vardır. Önce açan ve protandri bulunan hermafrodit çiçeklerin çiçek tozları daha önce açmış ve döllenme olgunluğuna ulaşmış olan çiçekleri döllemektedir. Çiçekleri birleşik şemsiye durumundadır. Çiçek topluluğunun çapı ortalama 15 cm'dir. Meyve: Meyvesi iki tohumlu, silindirik, oval 6-11 mm boy ve 4 mm kalınlıkta tüysüz, yeşilimsi, sarımsı, esmer renkli, uzunluğuna küttür. Meyve birbirlerinden ayakla ayrılan iki parçadan oluşmuştur yani olgunlaştıkları zaman 2 merikarpa ayrılan şizokarp tipindedir. Her mikrokarp 6 kanal içerir. Rezene yaz aylarında çiçek açar, meyve de sonbaharda olgunlaşır. Bitkinin şiddetli ve hoş kokusu vardır. TÜR VE ÇEŞİTLERİ (Umbellifera familyasında) Foeniculum vulgare Mill: Rezene, Razyane, Adi Rezene Foeniculum vulgare: Adi Rezene F. vulgare'nin veya benzerlerinin bitki ve meyveleri çok yönlü kullanılmaktadır. En az %4-5 uçucu yağ içermektedir. Çok hoş kokuludur. Boyu 1,10 m'ye ulaşır. Tıpta idrar söktürücü olarak kullanılır. İştah açıcı ve gaz giderici olan tohumları anason gibi içkilere katılır. Bu F. officinale formu özellikle kuzey ülkelerine yayılmıştır. F. vulgare türünün iki önemli varyetesi vardır. 1. Foeniculum vulgare var. dulce = Tatlı Rezene Güney ülkelerine yayılmış durumdadır. Kısa kalın bir yıllık bir bitkidir. Özellikle acı ile aynıdır ancak boyu daha kısaca kültürü yapılanlar yıllık veya iki yıllıktır. 2. Foeniculum vulgare var. vulgare = Acı Rezene, Akdeniz kökenli, iki veya çok yıllık otsu, 1-2 m boyunda, silindirik gövdeli, iplik şeklinde, çok parçalı yapraklı, küçük sarı çiçeklidir. Ilıman ve sıcak iklimde doğal olarak yetişir, tohumla üretilir. 3. F. vulgare var. azoricum = F. vulgare var. vulgare ile F. vulgare var. dulce 'nin melezinden meydana gelmiş olup çok usareli soğanımsı ana sap oluşturmaktadır. F. vulgare var. dulce ile F. vulgare var. azoricum ' da kodekslerde öngörüldüğü kadar uçucu yağ bulunmamaktadır. Ayrıca bunlar donlara karşı hassastır. Bu nedenle üretimde daha çok F. vulgare daha çok kullanılmaktadır. TARIMI İklim ve Toprak İstekleri Rezene verimli, derin, kireççe zengin toprakları tercih eder. Humuslu ve kumlu-tınlı topraklarda rezene için uygundur. Ancak rutubetin çok fazla olmaması gerekir. Genellikle meyveler geç olgunlaştığından ılıman iklimlerde sonbaharları uzun geçen bölgeleri tercih eder. Tohumluk Büyük tohumlu rezenelerde 1000 dane ağırlığı ortalama 6.6 g'dır. Ancak, 1000 dane ağırlığında varyasyon çok büyük olup, bunun 3.8-8.7 g arasında değiştiği bilinmektedir. Tohumluğun safiyeti %90-100 arasında değişir. Ancak safiyetin %95'ten aşağı olmaması istenir. Çimlenme gücü %70'ten aşağı düşmemelidir. Çimlenmede değişen sıcaklığın olması, ayrıca ışıklı ve karanlık devrelerin bulunması gerekir. Çimlenme genellikle 14 günde son bulur. Ekim:Rezene değişik şekillerde üretilir. 1. Çelik/pençe üretimi: Mart en geç Mayıs başına kadar 30 cm sıra arası mesafesinde dikilir. 0.4 kg tohumluk 100 m2 için yeterlidir ve buradan elde edilecek pençe (çelik) 1 dekara yeterli gelir. Ekim ayı sonunda rezenenin toprak üstü kısmı biçilir. Pençeler erken Şubat veya Mart aylarında sökülerek üstlerinden biraz kesilir. Pençelerin dikimi genellikle 60x40cm ara ile yapılır. Pençeler teker teker, ancak zayıf pençeler ikişer ikişer dikilir. 2. Direkt ekim yapılacak ise Mart ayı ile Nisan sonuna kadar m2'de 6-12 bitki olacak şekilde, 50-60 cm sıra arası ile ekim yapılır. Çukurova bölgesinde sonbaharda ekim yapılmalıdır. Gübreleme Genel olarak Rezeneye ahır gübresi verilmesi önerilmez. Mineral gübre olarak 4-6 kg/da N, 4,5-7kg/da P2O5 ve 8-10kg/da K2O verilmesi öngörülmektedir. Özellikle azotlu gübre fazla verildiğinde vejetatif aksamı da fazla gelişeceğinden istenmez. Ancak ikinci yıl mutlak belirli miktarda azotlu gübrenin verilmesi öngörülmektedir. Bakım Ot alma, çapalama, seyreltme, sulama gibi bakım işlemleri yapılmaktadır. Tarımı yapılan ülkelerde yabancı ot için etki maddeleri Linoron, propanine, promatrine ve monolinuran kullanılmaktadır. Özellikle Cruciferea familyasına ait yabancı otlar ile Chenopodium türleri ve küsküt problem olmaktadır. Hasatı Rezenenin hasatı Haziran- Eylül aylarında meyvelerin büyüme olgunluğuna geldiği devrede yapılır. Tohumların balmumu kıvamına geldiği devre, uçucu yağ içeriğinin en yüksek olduğu devredir. İlkbaharda ekimi yapılanlar Ağustos ayı ile Ekim ayında hasat olgunluğuna gelirler. İlkbaharda ekimi yapılanlarda çiçeklenmeye kadar 100-137 gün, tohumların süt olumuna kadar 123-160 gün ve tohum olgunluğuna kadar ise 160-211 gün geçmektedir. Toplama işi; Meyvelerin sararmaya başlamasıyla bitkinin bütünü veya sadece şemsiyelerin biçimi şeklinde yapılır. Bu iş sabahın erken saatlerinde bitki henüz yumuşak iken veya akşamleyin orakla veya makina ile biçilir. Kuru havada tohumlar çabuk dökülür. Hasat edilen şemsiyecikler gölgede iyice kurutulur. Tarlada bırakılacak ise alt üst edilmelidir. Sonra elle dövülür veya harman edilir. Tohumlar elemekle veya savurmakla temizlenebilir. 200 kg/da Tatlı Rezeneden, 150 kg/da kadar da Acı Rezene'den tohum verimi elde edilir. Tohumlardan elde edilen anethol miktarı- 6.5 kg/da'dır. Tüm bitki hasadı yapılacaksa eğer yembitkileri hasat makinası ile biçilerek bitki küçük parçalara ayrılır. Tatlı Rezene'nin yaş ağırlığı 1600 kg/da, Acı Rezene'nin ki ise 2500 kg/da'dır. Bunlardan elde edilen anethol miktarı yaklaşık 5-7 kg/da'dır, Rezene'nin uçucu yağının %60'ı meyvelerinde % 15 şemsiyenin saplarında (ışın gibi) ve %25'i de bitkinin yeşil kısımlarındadır. Bundan dolayı tüm bitki hasat edildiğinde birim alandan elde edilen anetol miktarı yüksek olur. Kurutma Usulü Genellikle % 50 nemde hasat edilen tohumların kurutulması gerekir. Temizlenen tohumlar yaygı üzerine yayılır, gölgede veya fırında arasıra kürekle karıştırılarak kurutulur. Özellikle biçerdöver ile hasatta mutlaka kurutma gereklidir. Kuru Drogun Özelliği: Kuru tohumlar yeşil kestane renginde kolayca ikiye ayrılır, ayrılan tohumların uçlarında sap kalıntıları göze çarpar. Tohumların dış kısmı kabarık, iç kısmı ise yassıdır. Her tohum sathı kabarık 5 çizgilidir. Rengi yeşil kestane, koku karekteristik, tad ise tatlımsı ve yakıcıdır. İstenilen Kalite: Tohum dış görünüş itibarı ile olgun, sağlam, normal gelişmiş olmalı, cinsine uygun şekil ve renkte olmalı, koku ve tad itibarı ile taze rezene koku ve tadında olmalıdır. I., II. ve III. kalitede, rutubet bazında %12 kadarına izin verilir. Kızışmadan dolayı olan bozukluklar asla kabul edilmez. Yabancı karışımlardan ; I. kaliteye %1.5, II. kaliteye %2.5, III. kaliteye de %3 kadarına, Tohum karışımlarından; I. kaliteye %2 kadarına, II. kaliteye %2.5, III. kaliteye de %4 kadarına izin verilir. Ambar düşmanları tarafından hasara uğratılan bozukluklar hiç bir kaliteye alınmaz. ARTEMISIA ANNUA L. Familyası: Compositae Cinsi: Artemisia Türü: Artemisia annua Türkçe adı: Yıllık pelin, peygamber süpürgesi 2n: 18 ÖNEMİ Artemisia cinsine ait yaklaşık 100 tür ve 2 tip bulunmaktadır. Ülkemizde ise tek, iki veya çok yıllık vejetasyon sürelerine sahip 22 türü doğal olarak yayılış göstermektedir. Ülkemizin Doğu ve Orta Anadolu bölgelerinin step topluluklarını oluşturan ve halk arasında bozkırların sembolü olarak tanınan Artemisia cinsi bilim adamlarınca antitümör, antibakteriyel, büyüme düzenleyicisi, antialerjik ve en önemlisi antikanserojen olarak tanınan laktonik sesquiterpenleri içeren bir cins olarak bilinmektedir. Artemisia cinsinin tek yıllık türü olan Artemisia annua'nın doğal yayılış alanı Çin olup bunun yanı sıra Avrupa, Kuzey Amerika ve Hindistanda yetişir. Ülkemizde ise Kuzey, Orta ve Güney Anadolu’da doğal yayılış gösteren Artemisia annua kurak ve kumsal yerlerde harabelerde, bağ ve bahçelerde yetişmektedir. Değişik bölgelerimizde "Baytran, Kabe süpürgesi, Kabe kekiği, Peygamber süpürgesi" gibi yöresel isimlerle tanınır. Artemisia annua yapraklarında ve çiçeklerinde antimalaryal etkili ilaçların kaynağı olan laktonik sesquiterpenlerden "Artemisinin" isimli bir madde taşımaktadır Bundan dolayı malarya ve diğer ateşli hastalıkların tedavisinde yüzyıllardan beri ilaç olarak kullanılmaktadır. Artemisinin yayınlanmış birçok kaynakta "Arteannuin", "qinghaosu", "quinghaosu" ve "QHS" olarakta isimlendirilmektedir. Bunun yanısıra Artemisinin türevlerinden olan Artesunate ve Artemether de malarya ve bu hastalığın ileri devrelerine karşı oldukça etkilidir. Artemisia annua ülkemizde dahilen dizanteri ve vereme karşı infusyon (%2-3) halinde, haricen ise çıbanları iyileştirici, kaşıntı, uyuz ve deride çıkan ağrılara karşı kompres halinde halk ilacı olarak kullanılmıştır. Doğal Artemisia annua bitkilerinde % 0.01-0.5 arasında değişen oranlarda Artemisinin bulunmaktadır. Artemisia annua bu laktonik sesquiterpenlerin yanısıra % 3 civarında, sesquiterpenler, hydroperoksidler ve büyük kısmını içeren monoterpenlerden oluşan uçucu yağ taşımaktadır. Uçucu yağın ana bileşeni artemisia keton (%58.84) dür. Bunun yanısıra borneol, 1.8 cineol, a- pinen, thymol, carvacrol, comphon gibi monoterpenler, caryophyllene ve caryophyllene oxide gibi çok önemli sesquiterpenler, a-myrcene ve b-myreene gibi hydroperoksitler bulunduğu belirlenmiştir. Artemisia annua'dan elde edilen uçucu yağlar parfümeri, eczacılık, likör ve sabun sanayinde kullanılmaktadır. Artemisia annua bitkisi ayrıca flavonoidler, uzun zincirli hidrokarbonlar, asetilenler ve kumarinler içerir. Artemisia annua bu kullanımlarının yanısıra sapları avlu süpürgesi olarak kullanılır, elde edilen hulaslarla yün, ipek ve deriler sarı renge boyanır. Artemisia annua bitkisi halk arasında haşerelere karşı kullanılmaktadır. Botanik Özellikleri Artemisia annua tek yıllık ve otsu bir bitkidir. Kök sapı kısa, çok sayıda ince köklüdür. Tek gövdeli olan sap 1,5-2 m kadar yüksek, dik, tüysüz, genellikle üst kısmı çok dallıdır. Dalları karşılıklı olarak dizilmiştir. Bitkinin alt kısımlarında büyük olan yapraklar, yukarı çıkıldıkça küçülür. Yaprak parçaları mızrak veya uzunca mızrak şeklinde, tarak gibi pileli veya kesiktir.2.5-5 cm boyunda ve aromatiktir. Çiçek başlıkları elips şeklinde, zarif adeta sarkık, kılıf parlak ve çıplaktır. Dışardaki çiçekler erkektir. Meyve uzunca ters, oval, kanatsız ve koronsuzdur. Bitkinin bütünü piramit şeklindedir. Temmuz ayından Ekim ayına kadar çiçek açar. Bitkinin hoş bir kokusu vardır. Artemisia annua, bir kısa gün bitkisidir. Tarımı Dikim (şaşırtma) Artemisia annua'da tohumların direk olarak araziye ekimi mümkün olsa da, en güvenilir metot, bitkilerin 5-6 yapraklı devredeki fidelerin araziye şaşırtılması şeklindeki dikimleridir. Tohumlar şaşırtma zamanından sıcaklığa bağlı olarak yaklaşık 8 hafta önce sıcak yastıklara veya seralara ekilir. 13-15 gün içerisinde çıkış sağlanır ve çıkıştan yaklaşık 6 hafta sonrada bitkiler sıcaklığa bağlı olarak 5-6 yapraklı devreye gelir. şaşırtma için en uygun dönem bu dönemdir. Hasat Zamanı Maksimum artemisinin içeriği genellikle çiçeklenme başlangıcından 1-2 hafta önceki tomurcuk devresinden çok kısa zaman önceki devrede bulunmuştur. Bununla beraber, maksimum kuru yaprak ve tam bitki verimi tam çiçeklenmeye kadar meydana gelmeyebilir. Yaprakların ve çok önemli bir kısmını oluşturan çiçeklerin karışımı yaprak verimlerini oluşturmaktadır. Yaprak (çiçek dahil) verimlerindeki büyük artış tam çiçeklenme zamanındaki maksimum artemisinin konsantrasyonundaki azalmayı önemsiz kılmaktadır. SALEP-ORKİDE Salep, Salep çiçeği, Şalep, Şalep çiçeği, Peynircik, Peynir çiçeği, Tavşanotu ,Tavşantopu, Tavşantopuğu,Yoğurtçuk yöresel adlarıyla da bilinir. Değişik Orchis, ophrys, Serapias, Dactyloryza ve diğer cinslerina ait türlerin çiçek açma mevsiminde toplanıp haşlandıktan sonra güneşte kurutulmuş yumrularıdır. Orkide, Orchidaceae familyasına ait taksonların tamamına verilen genel bir isimdir. Familya ismini Orchis cinsinden almıştır. Yeryüzünde Orchidaceae familyasının içerdiği tür sayıları ile ilgili farklı bilgiler vardır; Ancak, Orchidaceae familyasının yeryüzündeki çiçekli bitkiler aleminin en geniş familyalarından biri olduğu kesin olarak bilinmektedir. Orkideler çok yıllık monokotil otsu bitkilerdir. Özellikle tropikal kuşak ülkelerinde büyük çiçekli orkide türleri, orta kuşak ülkelerinde ise daha küçük çiçekli orkide türleri doğal yayılış göstermektedir. Türkiye’de doğal yayılış gösteren orkideler de orta kuşak orkideleridir. Bu orkideler toprakta yaşar, yaşadıkları bölge ve yer göz önüne alınarak orta kuşak orkideleri veya toprak orkideleri olarak adlandırılırlar. Orta kuşak orkideleri, morfolojik olarak toprak altı ve toprak üstü organlar taşımaktadır. Toprak altı organı olarak kök ve depo organ (yumru veya rizom) bulunmaktadır. Toprak altında yumru veya rizom bulundurmaları, toprak üstü organları (gövde, yaprak, çiçek) tek yıllık otsu olan bu bitkilere çok yıllık olma özelliği kazandırmaktadır. Ülkemizde doğal yayılış gösteren orkidelerin büyük çoğunluğu ototrof, az bir kısmı saprofittir. Türkiye orkide bakımından Avrupa ve Ortadoğu’nun en zengin coğrafyalarından biridir. Ülkemizin hemen her yerinde değişik orkide türlerine rastlanabilir. En son literatür bilgilerine göre; ülkemizde Orchidaceae familyası, 24 cinse ait 170 takson ile temsil edilmektedir. Bu taksonlardan 146’sı tür kategorisindedir. Son derece nadir ve pahalı bir bitki olan orkideler çok yüksek ekonomik değerlere sahiptir. bu türlerin en az %13’nün endemik olduğu bilinmektedir. Türkiye’nin Tehdit Altındaki Nadir Tür ve Endemik Bitkilerini risk kategorilerine göre sınıflandıran Türkiye Bitkileri Kırmızı Kitabına göre Orchidacea familyasından 3 tür (Ophrys isaura-33, O.lycia-07yüksek risk altında olup yakın bir gelecekte yok olma tehlikesiyle karşı karşıya (EN) bulunmaktadır. 14 takson, az tehdit altında (LR), 10 takson ise zarar görebilir (VU) türler grubunda yer almıştır. Diğer taraftan, CITES (The Conversion on International Trade in Endengered Species of Wild Fauna and Flora)’in listesinde ise Türkiye orkidelerinden 55 takson yer aldığı görülmektedir. Salebin Türkiye ve İran’da, az miktarda da Avrupa ülkelerinden, Fransa ve Yunanistan’da elde edildiği bilinmektedir. Türkiye’de bulunan orkidelerin yaklaşık % 85’i yumruludur. Bu orkidelerin ise yaklaşık % 90’ı salep elde edilmekte kullanılır. Her yıl 100 den fazla taksona ait yumrular salep elde edilmek üzere toplanmakta ve 40 tona yakın salep elde edilmektedir. Yapılan araştırmalara göre ortalama iki salep yumrusunun kuru ağırlığının yaklaşık 1 g olduğu belirlenmiştir. Buna göre her yıl yaklaşık 80 milyon orkide bitkisinin salep elde edilmek üzere doğadan toplandığı bilinmektedir. Diğer taraftan şehirleşme, aşırı otlatma ve ormanların tarım arazisine dönüştürülmesi ve diğer tarımsal faaliyetler ile de orkidelere zarar verilmektedir. Bu durum bazı orkide türlerini nesillerinin yok olmasıyla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenlerle, Türkiye orkideleriyle yapılan çalışmalara önderlik yapan Ekrem Sezik, ülkemizdeki bütün yumrulu orkidelerin IUCN risk kategorilerine göre EN kategorisine alınmasını ve salep elde edilmesinin yasaklanmasını önermektedir. Ülkemizde ticari salep elde edilen 6 ana bölge belirlenmiştir. Bunlar; Kuzey Anadolu (Kastamonu), Güney Batı Anadolu (Muğla), Güney Anadolu (Antalya, Silifke), Güney Doğu Anadolu (Maraş Salebi, Çayır Salebi), Doğu Anadolu (Dağ Salebi, Çayır Salebi) ve İç Anadolu (Akdağ Madeni Salebi)’dir. Orkidelerin toprak altı organları yumru veya rizomdur. Yumrulu orkidelerde her bitki genellikle iki yumru taşır. Bitki kışı bir önceki sene oluşan yumrunun aracılığı ile geçirir. Bahara doğru bitkinin et köklerinden biri kalınlaşmaya başlar ve ucunda bir yumru daha oluşturur. Bu yumru gelişirken diğer taraftan yukarı doğru bir tomurcuk vasıtası ile yeni yılın gövdesi oluşmaya başlar. Bitkinin gelişmesi ilerledikçe yeni yumruda gelişir. Eski yumru ise buruşup, yeni yumrunun yanında ona yapışık ve içi boşalmış halde kalır. Salep Orkidelerinin toprak altı organlarını bu tür yumrular oluşturmaktadır ve Salep bu yumrulardan elde edilmektedir. Salep bitkilerinin hemen hepsi belirli yasalarla koruma altına alınmasına rağmen Salep Orkideleri henüz çiçekte iken yumruları kullanılmak üzere topraktan sökülmektedir. Salep Orkidesinin toprak altında bulunan iki yumrusundan sadece yan yumrunun alınması doğru iken toplayıcılar bunu bilmedikleri için genellikle her iki yumruyu da almaktadırlar. Toplanan yumrular suyla iyice yıkanarak temizlenir, ipe dizilir ve su veya sütle kaynatılıp, açık havada kurutulur. Yumrular kurutulduktan sonra en fazla 3 cm uzunluğunda ve 2 gr. ağırlığında kalırlar. Kuruyan yumrulardan dövülerek elde edilen öğütülmüş materyal kullanıma hazır salep’tir. Bir kilo Salep için 1000 ile 4000 yumru kullanılmaktadır. Etken Maddeleri Nişasta %8-30, şekerler (glikoz ve Fruktoz % 1), Azotlu maddeler (%5) ve Glikomannan (Glukan ve Mannozlardan oluşur) yapısında olan müsilaj % 11-44 içerir. Salebin etkisi müsilajdan kaynaklanır. Bu maddeler süt ve su ile şişerek bir çözelti meydana getiriler. Salep oldukça yüksek değerli bir drog olması nedeniyle toz halde iken içerisine bir çok katkı maddesi ilave edilmektedir. En çok kullanılanlar buğday unu veya nişastasıdır. Kullanım alanları: 5-10 gram toz salep 100 g su veya süt ile kaynatılarak sıcak içecek olarak kullanılır. Müsilaj içermesi nedeniyle kıvam verici olarak dondurma yapımında kullanılır. Suni salep: beyaz renkli çok ince bir tozdur. Nişasta ve kristal taşımaz. Suda kolaylıkla şişerek müsilajımsı bir kitle verir. İlaç sanayinde stabilizatör olarak kullanılır. Süs bitkisi olarak değerlendirilebilir. Salep, Dioscorides zamanından beri tıp kitaplarında kayıtlı bir drogdur. Sinirleri yatıştırır ve iştah artırır. Kalbi kuvvetlendirici özelliğe sahiptir. Vücutta çıkan yara iltihap ve çıbanlara zeytinyağı ile karıştırılarak sürülürse iyileştirir. Çocukların ishali iyileştikten hemen sonra kendilerini çabucak toparlayabilmeleri için de salep oldukça etkili bir içecektir. Yayılma Alanları Genel Dağılımı; Akdeniz Ülkeleri, K. ve O. Avrupa, Rusya, Kırım, Kafkasya, KB. ve K. İran olarak sayılabilir. Ormanlar ve çalılar altında bulunur. Türkiye de ise;. 2000 m yükseltiye kadar bulunur. Yayılış alanları: •Kuzey Anadolu: Kastamonu ve civarında , Kastamonu salebi olarak adlandırılır. • Güney Anadolu: Muğla’dan Gülnar-Silifke’ye kadar olan bölgede üç tip salep vardır. •Muğla salebi: Muğla-Milas-Yerkesik civarı • Antalya Salebi: Elmalıdan Antalya’ya kadar olan bölgede Toros Dağlarında •Silifke Salebi: Gülnar, Mut, Silifke, Ermenek civarında Toros dağlarındaki Salepler •Güney doğu Anadolu: Maraş, Adıyaman, Malatya civarlarından elde edilen salepler, Maraş salebi olarak satılır. •Doğu Anadolu: Van, Muş ve Bitlis civarından elde edilen salepler, Van salebi olarak adlandırılırlar. Bunların dışında, Adana, İstanbul, Siirt, Şırnak, Artvin, Bursa, Çanakkale, Denizli, Eskişehir, Isparta, İzmir, Kocaeli, , Samsun, Trabzon, Tunceli illerinde yetişir. Bölgemizde bulunan salep türleri Orchis coriophora L. İ Orchis italica POIRET Hİ Orchis laxiflora LAM. İ Orchis mascula (L.) L. subsp. pinetorum (BOISS. ET KOTSCHY) G. CAMUS Hİ Orchis morio L. subsp. morio L. AHİ Orchis morio L. subsp. picta (LOISEL.) K. RICHTER AHİ Orchis morio L. subsp. syriaca CAMUS ET AL. AHİ Orchis pallens L. İ Orchis palustris JACQ. Aİ Orchis papilionacea L. var. papilionacea L. İ Orchis papilionacea L. var. rubra (JACQ. EX MURRAY) BROT. İ Orchis punctulata STEVEN EX LINDLEY İ Orchis purpurea HUDSON İ Orchis tridentata SCOP. Hİ Orchis spitzelii SAUTER EX W. KOCH Aİ Orchis simia LAM. İ Orchis sancta L. Hİ Bitkisel Özellikleri Açık yeşil renkteki yapraklar şeritsi mızrak biçiminde, küçükçe olan çiçekler türlere göre değişen renkte, erguvan renginde ya da pek az olarak beyazdır. Sık çiçekli başak kuruluşundadır. Gevşek kireçli topraklarda yetişirler. Çok yıllık otsu bitkilerdir. Nisan-Haziran ayları çiçeklenme zamanlarıdır. Yumru veya rizom şeklindeki yumruları kullanılır. YETİŞTİRİLMESİ Kahramanmaraş yöresinde doğal florada salep bitkisinin yetiştiği topraklar genellikle kumlu killi, kireç miktarı çoğunlukla düşük, genellikle hafif alkali reaksiyonlu, azot yönünden yoksul, fosfor yönünden zengin, potasyumu ise yeter ve yüksek düzeyde içeren topraklardır. Türkiye genelinde düşünüldüğünde ise, salep elde edilen türler bilhassa kireçli topraklarda yetişmektedirler. Pratik anlamda yetiştiriciliği yapılmamaktadır. Doğadan toplanmaktadır. Menemen Tarımsal Araştırma Enstitüsünde Bu konuda yapılan bir çalışma aşağıda verilmiştir. Ön çalışmalar İzmir’in Urla ilçesinden toplanan 500 kadar Orchis sancta L., Orchis morio L. ve Serapias vomeracea (Burm.fill.) Brig. yumrusu ile yapılmıştır. Daha sonraki çalışma materyali Ege Bölgesi genelinde yapılan survey ve toplama programlarında toplanan yaklaşık 30 türden, 3000 adet bitki veya bunların yumrularından oluşmuştur. Bu bitkilerin sökümü için Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Bünyesinde Kurulan “Doğal Çiçek Soğanı Teknik Komitesi’nden izin alınmıştır. Daha sonra özel sektör desteği ile salep toplayıcılarından satın alınan 1300 kg (yaklaşık 150 bin adet) salep yumrusu çalışmalara dahil edilmiştir. Türkiye salep ticaretinin önemli bir bölümünün gerçekleştiği Burdur’un Bucak İlçesine gidilip, salep ticareti yapan esnaflarla görüşülmüştür. 2 yıl içinde doğadan toplam 3000 adet bitki toplanmıştır. Nisan Ayı içinde gerçekleştirilen programlarda toplanan bitkiler önce fide yastıklarına dikilmiş, solmaya yüz tuttukları Mayıs ayında sökülerek yumruları alınmıştır. Yumrular 10 gün kadar gölge ve havadar bir ortamda soldurulduktan sonra adi depo koşullarında yaz boyunca depolanmışlar, eylül, ekim aylarında depodan çıkarılarak fide yastıklarına dikilmişlerdir. Öncelikle toplanan türler yumru verme kabiliyetleri ve kültür şartlarına uyumları bakımından incelenmiş, daha sonraki çalışmalar en iyi sonuç alınan türlerde gerçekleştirilmiştir. 1) İlk depolama denemesinde, yumruların yaz boyunca saklanmasında ortam olarak, toprak, torf, talaş, kağıt zarf ve kavanoz kullanılmıştır. Kurulan bir diğer denemede ise Orchis anatolica Boiss., Orchis sancta L. ve Serapias vomeracea (Burm.fill.) Brig. türlerine ait yumrularda ortam sıcaklığı olarak 0°C, 5°C, 10°C ve hiçbir sıcaklık uygulamasının yapılmadığı kontrol grubu birbiriyle kıyaslanmıştır. 2) Diğer bir çalışmada en uygun dikim sıklığını, yumru büyüklüğünün verime etkisini ve en uygun hasat zamanını belirlemek amacıyla her biri 3 tekrarlı ve tesadüf parselleri deneme deseninde toplam 1100 yumru ile üç ayrı deneme tesis edilmiş olup bu denemelerin tamamında Serapias vomeracea (Burm.fill.) Brig. türüne ait yumrular kullanılmıştır. Farklı yabancı ot ilaçlarının hangi yabancı otları ne oranda kontrol ettiği, salep bitkilerinde ise gelişmeyi ve verimi ne kadar etkilediğini belirlemek üzere Orchis sancta L. türü ile kurulan denemede Lenacil, Bentazon, Acetochlor, Aclonifen, Pendimethalin ve Trifluralin etkili maddeli ilaçlar kullanılmıştır. Diğer yandan ilk çalışmaların olumlu gitmesi sonucunda çok daha fazla sayıda bitki ile çalışarak kısa zamanda üreticilere üretim materyali temin edebilme hedeflenmiştir. Bu noktada özel sektörün desteği ile özellikle Orchis sancta L. ve Serapias vomeracea (Burm.fill.) Brig. türlerinin yoğun olduğu yerlerden vatandaşların doğadan topladıkları taze salep yumrularından yaklaşık 1300 kg yumru satın alınmış, depolanmış ve 2010 Eylül’ünde tarlaya dikilmiştir. ARAŞTIRMA SONUÇLARI : Yumrular yaz boyunca adi depo koşullarında saklandıktan sonra Sonbaharda EylülEkim aylarında fide yastığı şeklinde hazırlanan tarlaya m2’ye 50-60 yumru gelecek şekilde dikilip, Nisan ayı sonuna kadar yabancı otlarla mücadele ve sulama işlerine devam edilirse Nisan sonu veya Mayıs ayı başında hasat yapılabilmektedir. Yabancı ot mücadelesi elle veya kimyasal yolla yapılabilir. Diğer yandan, bazı kurak periyotlarda sulama yapılması verimi önemli ölçüde arttırmakla birlikte, hiç sulama yapılmadan da üretim yapılabilir. Bu amaçla milli veya kumsal bir arazi seçilmeli ve dikimden önce iyi yanmış çiftlik gübresi ile bolca gübrelenmelidir. Ayrıca Mayıs-Eylül arasında tarlanın boş kalması ikinci ürün için çok uygun bir fırsat sunmaktadır. Sonuç olarak, bu çalışmada elde edilen bulgular tarla şartlarında bir üretim için pratiğe aktarılabilecek ilk sonuçları barındırdığı gibi, çalışma sonrasında üreticilere dağıtılabilecek büyüklükte üretim materyaline ulaşılması sayesinde kısa zamanda uygulamadaki yerini alacaktır.