ıı. meşrutiyet döneminde izmit hapishanesi

advertisement
II. MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE
İZMİT HAPİSHANESİ
Kurtuluş DEMİRKOL*
Giriş
Osmanlı’da Tanzimat ve Sultan II. Abdülhamit dönemleri modern anlamdaki
hapishanelerin imparatorluğa giriş yaptığı ve yapılandığı dönemlerdir. II. Meşrutiyet
dönemi ise Osmanlı Devleti’nde hapishane ıslahatının başladığı ve dönem boyunca devam
ettiği yıllardır. Dönem içinde üç ayrı evreye ayırabileceğimiz bu ıslahat çabaları 19111912 Islahatı, 1914 Islahatı ve 1916 yılının sonlarında Dr. Polliç’in Almanya’dan getirilip
Hapishaneler Genel Müfettişi olarak atanmasıyla başlayan 1917 Islahatı’dır. Her üç evre
hapishaneler hakkında çok kapsamlı verilerin dönemin şart ve ihtiyaçlarına göre değişik
bakış açılarıyla toplandığı dönemlerdir.
Yukarıda bahsettiğimiz dönemleri izleyebileceğimiz hapishanelerden en önemlileri
“Hapishane-i Umumi” olarak adlandırılan vilayet hapishaneleridir. Vilayetlerin yanı sıra
bağımsız mutasarrıflık olarak yapılandırılmış sancaklarda da hapishane-i umumiler
vardır. Bunlardan biri olan İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi yapılmaya çalışılan ıslahatın
tüm başarı ve başarısızlıklarının izlenebildiği hapishanelerdendir. İmparatorluğun diğer
hapishanelerinde gözükmeyen uygulamalara da imza atılan İzmit Sancağı Merkez
Hapishanesi izdihamın, hastalıkların ve buna bağlı olarak yapılan mücadelelerin en yoğun
olduğu hapishanelerdendir. Diğer sancaklardan farklı olarak birden fazla binada aynı
anda varlığını sürdüren sancağın merkez hapishanesi dönem boyunca yeni bir hapishane
binasına kavuşturulmaya çalışılmış, fakat bu konuda İttihatçıların yoğun çabasına rağmen
başarı sağlanamamıştır. Dönemin başında hükümet konağının avlusunda köhne bir binayla
karşımıza çıkan İzmit Hapishanesi bir ara ilk binasıyla birlikte üç ayrı yerde varlığını devam
ettirmiş ve nihayet I. Dünya Savaşı’nın son yıllarında biri şehrin içinde diğeri şehrin dışında
iki binayla dönemi kapatmıştır.
1908-1914 Dönemi
1911 yılının Ağustos ayında İttihatçılar tarafından Dâhiliye Nezareti’ne bağlı olarak
Hapishaneler İdare-i Umumiyesi kuruldu. 31 Ağustos 1911 tarihinde idarenin kurulduğu
imparatorluk hapishanelerinin tamamına bildirildi1.
* Yrd. Doç. Dr., Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, İşletme Fakültesi, Strateji Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi.
e-mail: kdemırkol@gyte.edu.tr
1 Kurtuluş Demirkol, II. Meşrutiyet Döneminde Edirne Vilayeti Hapishaneleri, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012, s. 89.
989
Kurtuluş
DEMİRKOL
Bu durum aynı zamanda İttihatçıların 1911-1912 Hapishane Islahatı’nı başlattığını
gösteriyordu. Hapishaneler İdare-i Umumiyesi’nin kurulması ve arkasından yaptığı
çalışmalar, İttihatçıların hapishane ıslahatı konusunda gerçekten samimi ve hevesli olduğunu
ispat eder nitelikteydi2. Nisan 1912’de Hapishaneler İdare-i Umumiyesi kaldırılarak yerine
Mebani-i Emiriye ve Hapishaneler İdaresi Müdüriyeti kuruldu3.
Bahsi geçen tarihlerde İzmit, Osmanlı idari sistemi içinde bir mutasarrıfın yönetiminde
bağımsız bir sancak olarak yapılandırılmıştı. 25.000 nüfusa sahip İzmit sancağı,
mutasarrıflığın merkezi idi. Karamürsel, Adapazarı, Sapanca ve Geyve ise sancağa bağlı
kazalardı4. Tebliğimizin konusunu oluşturan İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi, II. Meşrutiyet
Dönemi’nin başlarında İzmit Hükümet Konağı’nın avlusu içinde bakıma ihtiyaç duyan köhne
bir yapıydı. Hapishane, aylık 500 kuruş maaş alan bir müdürün yönetimindeydi. Müdürün
dışında 300 kuruş maaş alan bir kâtip ve aylık 183’er kuruş maaş alan 7 gardiyan görev
yapmaktaydı. Bir de nisa yani kadın hapishanesinde görev yapmakta olan ve aylık 100
kuruş maaş alan bir kadın gardiyan vardı5. Ağustos 1910 tarihi itibarıyla ihtiyaç duyduğu
tamirattan dolayı İzmit hapishanesi 1.000 kuruşluk bir ödeneğe kavuşmuştu. İttihatçılar
yalnızca İzmit hapishanesi için değil, adı geçen tarihte imparatorluğun çoğu hapishaneler
ve hükümet konaklarının tamir ve inşaatında harcanmak üzere 73.000 kuruş ödenek
çıkarmıştı6. Tamirata ihtiyaç duyan imparatorluk hapishaneleri II. Abdülhamit döneminde
inşa edilmiş ya da farklı binalardan hapishaneye dönüştürülmüş yapılardı7. Esasında
İttihatçılar II. Meşrutiyet döneminde yeni hapishaneler inşa etmeye karar vermişlerdi.
Hatta yapmayı planladıkları bu hapishaneler İmparatorluk genelinde aynı tarz ve stilde inşa
edilecek, ihtiyaca göre üç farklı büyüklükte yapılabilecekti. Bunun yanı sıra ana plandan
sapmamak kaydıyla yerel ihtiyaçlara göre tadil gerçekleştirilebilecekti8. İşte bu yapılması
düşünülen hapishanelerden birinin de Rumi 1327, Miladi 1911-1912 yılları içinde İzmit
Sancağı’nda yapılması kararlaştırılmıştı9. Yukarıda belirttiğimiz gibi yerel ihtiyaçlara göre
tadil edilecek olan hapishanenin arazi şartlarına uygun bir şekilde inşa edilmesi için
Mebani-i Emiriye ve Hapishaneler İdaresi Müdürü Asım Bey İzmit’e gelmişti10. Müdüriyetin
gerçekten yapmaya kararlı olduğu yeni hapishanenin projesi aşağıda gözüktüğü gibi
döneminin ihtiyaçlarına cevap verebilecek modern bir yapı idi.
2 Demirkol, a.g.t.; Kent Schull, Fielding Penal Institutions, Nation-State Construction and Modernity in the Late
Otoman Empire, 1908-1919, A Dissertation Submitted in Partial Satisfaction of the Requirements for the
Degree Doctor of Philosophy in History, University of California, Los Angeles 2007.
3Demirkol, a.g.t., s. 93.
4 Binbaşı M. Nasrullah, Kolağası M. Rüştü, Mülazım M. Eşref, Osmanlı Atlası, 20. Yüzyıl Başları, Hazırlayanlar:
Rahmi Tekin, Yaşar Baş, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul, s. 111.
5 BOA. DH.MB.HPS.M. 26/63, lef 8.
6 BOA. DH.MB.HPS. 1/32, lef 1, 2.
7 Tanzimat’tan II. Meşrutiyete İmparatorluk hapishaneleri için bkz. Gültekin Yıldız, Mapusâne, Osmanlı Hapishanelerinin Kuruluş Serüveni (1839-1908), Kitabevi Yayınları, İstanbul 2012.
8 BOA. DH.MB.HPS. 1/24; Yasemin Saner Gönen, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Hapishaneleri İyileştirme Girişimi, 1917 Yılı”, Emine Gürsoy (Editör), Hapishane Kitabı, İstanbul 2005, s. 175; Demirkol, a.g.t., s. 95.
9 BOA. DH.MB.HPS. 146/16.
10 BOA. DH.MB.HPS.M. 71/33.
990
Kurtuluş
DEMİRKOL
Bu hapishanenin İzmit sancağında inşa edilebilmesinin önündeki en büyük engel
ödeneksizlikti. Bu sorun sadece İzmit için değil, imparatorluk genelinde inşa edilmesi
kararlaştırılmış tüm hapishaneler için geçerliydi. İttihatçılar bu duruma çözüm üretebilmek
adına bir proje geliştirmişlerdi. Projeye göre harabe halini almış, fakat arsası değerli olan
hapishane bina ve arsaları satılarak bir kaynak elde edilecek ve buradan gelecek parayla
yeni hapishane binaları inşa edilebilecekti11. Bu amaçla İzmit Hapishanesi’nin değeri de
mahalline sorulmuştu. 2 Ekim 1911 tarihinde sancaktan verilen cevapta hapishanenin
11 BOA. DH.MB.HPS.M. 2/117; DH.MB.HPS. 35/4; Schull, a.g.t., s. 85; Demirkol, a.g.t., s. 95.
991
Kurtuluş
DEMİRKOL
10.000 ila 16.000 lira arasında bir fiyata satılabileceği bildirilmişti. Fakat bu değer
hapishane binasına biçilmişti, hapishanenin satışından gelir getirebilecek bir arsası yoktu12.
İttihatçılar zorluklara rağmen imparatorluk genelinde olduğu gibi İzmit’te de bu projeyi
hayata geçirmeye kararlıydılar. Aslında İzmit hapishane projesi İttihatçıların başlattıkları
1911-1912 Hapishane Islahatı’nın13 İzmit Sancağı’na yansımasıydı. Fakat 1911-1912
Hapishane Islahatı, 1912 yılının sonunda aniden askıya alındı. Devam etmekte olan
Trablusgarp Savaşı’nın getirdiği mali yük zaten hapishane ıslahatının önündeki engellerden
biriydi14. Bundan da öte 1912 yılının sonunda ıslahatın aniden askıya alınmasının nedenleri
Balkan Savaşı’nın patlak vermesi15 ve 1912 yılında İttihat ve Terakki Partisi’nin desteklediği
hükümetin istifa etmesi nedeniyle yerine “Büyük Kabine”nin yönettiği ulusal birlik
koalisyonunun geçmesi olmuştu. Adı geçen hükümet Osmanlı siyasetini İttihat ve Terakki
Partisi üyelerinden arındırmış ve bunun sonuçlarından biri olarak yeni hükümet hapishane
ıslahatına son vermişti16. Dolayısıyla inşasına karar verilmiş olan İzmit Hapishanesi hayata
geçirilememişti.
Mevcut hapishane ise 1912 yılının sonlarında gayet köhne hatta neredeyse yıkılmak
üzere olan virane bir yapı halini almıştı. Hapishanenin bu durumu mahkûmların
muhafazasını da zorlaştırıyordu. Her an mahkûmların firar etme tehlikesi vardı. Adliye
Nezareti bir an önce gereğinin yapılması için durumu Dâhiliye Nezareti’ne bildiriyordu17.
1913 yılı sonu itibarıyla da durum değişmemiş ve hapishane binası ciddi anlamda tamire
ihtiyaç duyan, hava ve ışıktan mahrum bir harabe görüntüsündeydi. Hapishanenin bu
durumundan istifade etmek isteyen bazı mahkûmlar hapishanede yangın çıkarmaya dahi
teşebbüs etmişlerdi. 200’ü aşkın mahkûmun cezasını çektiği hapishane için bu sayı çok
fazlaydı. Mahkûmları muhafaza etmek, inzibatı sağlamak bu şartlar altında çok zordu. İlk
akla gelen çözüm yolu bir kısım mahkûmların başka hapishanelere nakil edilmeleriydi18.
Sonrasında ise hapishane bir tamirat geçirmeliydi. Gerçekten artık hapishanenin tamir
edilmesi zorunluluktan öte bir hal almıştı. En nihayetinde Maliye Nezareti 14.647 kuruşu
hapishanenin tamiratında kullanılmak üzere Ekim 1913’te İzmit’e gönderiyordu19. I. Dünya
Savaşı’na girmeden evvel 1913 yılı sonu itibarıyla İzmit Hapishanesi her ne kadar tamirat
geçirse de yıkık dökük virane bina görüntüsünde gözle görülür bir düzelme olmamıştı.
I. Dünya Savaşı Yılları
1914 yılı hapishane ıslahatının yeniden başladığı yıldır. 28 Ocak 1913 tarihinde
İttihatçılar Bab-ı Âli baskınını gerçekleştirip iktidarı yeniden ele geçirmişler ve 1912 yılında
görevinden alınan İttihatçılar tekrar eski görevlerine dönmüşlerdi. İttihatçıların en etkin
üç isminden biri olan Talat Paşa 22 Aralık 1913 tarihinde yeniden Dâhiliye Nazırı olmuş
ve İttihatçılar yarım bıraktıkları hapishane ıslahatını tekrar başlatmışlardı20. 1914 yılı
itibarıyla imparatorluk hapishanelerinin durumu pek iç açıcı değildi. İzdiham en genel ve en
büyük sorundu. İzdihamın hafifletilmesi için az mahkûm olan hapishanelere mahkûm nakli
düşünülmüşse de, hapishanelerin neredeyse tamamının kapasitelerinin üzerinde mahkûm
barındırması bu durumu mümkün kılmamıştı. İkinci olarak ise yeni binalar kiralanarak
mahkûmların bir kısmının buralara nakilleriyle izdihamın hafifletilmesi amaçlanmıştı. Fakat
bu da pek mümkün gözükmüyordu. Çünkü vilayet ve sancakların çoğunda hapishane olarak
12 BOA. DH.MB.HPS.M. 2/117, lef 2, 5.
13 1911-1912 Hapishane Islahatı için bkz. Schull, a.g.t., s. 66-97; Demirkol, a.g.t., s. 89-90.
14Demirkol, a.g.t., s. 107.
15Gönen, a.g.m., s. 175.
16Schull, a.g.t., s. 91-92.
17 BOA. DH.MB.HPS.M. 7/87.
18 BOA. DH.MB.HPS. 35/14, lef 35, 30.
19 BOA. DH.MB.HPS. 35/14, lef 34.
20Schull, a.g.t., s. 92-94; Demirkol, a.g.t., s. 113.
992
kullanılabilecek ya da hapishaneye dönüştürülebilecek binalar yoktu21. İzmit Sancağı’nda
ise, yukarıda öngörülen mahkûmların başka hapishanelere nakilleri 1913 yılında da
gündeme gelmiş, fakat izdihamın imparatorluk hapishanelerinin genel sorunu olmasından
dolayı hayata geçirilememişti. Aynı durum 1914 yılında da gerçekleşmiyordu. Nakil,
izdihamın hafifletilmesi için istense de ayrıca İzmit Hapishanesi’nde bulunan 14 mahkûm
düzeni bozdukları gibi her an için potansiyel tehlike oluşturduklarından dolayı hassaten
bu mahkûmlar için de isteniyordu. Fakat imparatorluk hapishanelerinin tamamının dolu
olması maalesef sorunun bu şekilde çözümüne engel oluyordu22.
Kurtuluş
DEMİRKOL
1914 yılının hemen başında Ocak ayında İzmit Hapishanesi’ne baktığımızda İttihatçıların
ıslahatı tekrar başlatmak için tüm imparatorluk hapishanelerinden istedikleri sual
varakalarına göre durum şöyleydi: Hapishane hükümet konağının avlusu içinde, caddeye
cephesi olan kâgir bir bina ve ahşap iki koğuştan oluşuyordu. Yapılar iptidai, fakat mevkii
merkeziydi. Hapishanede 223 erkek mahkûm cezasını çekmekteydi; hâlbuki hapishanenin
kapasitesi 70 kişilikti. Bunun dışında sancakta cezasını çekmekte olan 4 kadın mahkûm
bulunmaktaydı. Kadınlar için ayrıca bir hapishane olmadığından, aylık 50 kuruş kira ile
tutulmuş başka bir yerde cezalarını çekmekteydiler23. 1912 yılının Haziran ayında da
İzmit’te bulunan kadın hapishanesi için aynı kira ödenmekteydi24. Aradan yaklaşık bir buçuk
yıl geçmesine rağmen hapishane kirasına bir zam gelmemişti. Asıl sorun ve izdihamın
yaşandığı hapishane erkek hapishanesi idi. Nitekim İzmit Hapishanesi’nin sağlık şartlarına
uygun bir yer olmadığı doktor raporlarıyla ortaya konmuştu. Bu köhne bina her sene
tamirata ihtiyaç duymaktaydı. Fakat bina o kadar köhne idi ki yapılan tamiratların hiçbir
faydası yoktu. Hapishanenin içinde bulunduğu arsada ise yeni bir hapishane inşa edilmek
istense dahi bunun için alan müsait değildi. İzmit Sancağı’nda yapılması gereken şey şehrin
dışında uygun bir arsanın tedarikiyle buraya yeni baştan bir hapishane inşa etmekti25.
1914 yılının Ocak ayında 223 olan mahkûm sayısı Haziran 1914’te 250’yi aşmıştı. Yani
hapishane, kapasitesinin yaklaşık dört katı mahkûmu barındırıyordu. Mahkûmlar için yatacak
yer yoktu. Hatta mutasarrıfa göre mahkûmların ayakta durabilecekleri yer dahi yoktu.
Doktorlar bu durumun her an için bir salgın hastalığa dönüşebileceği konusunda hapishane
yönetimini uyarmışlardı. Bu arada hapishaneye mahkûm akışı da devam etmekteydi.
Esasında mahkûmlar diri diri mezara konmaktaydılar. Yapılması gereken şey İzmit’e yeni
bir hapishane inşa etmekti. Fakat ödeneksizlikten dolayı bu mümkün değildi26. Yılın başında,
18 Şubat 1914 tarihinde Dâhiliye Nezareti, İzmit’te hapishane olarak kullanılması amacıyla
bir yer kiralanması için İzmit Mutasarrıflığı’na izin vermişti27. Fakat şehirde hapishaneye
dönüştürülebilecek bir bina bulunamamıştı. Şimdi ise yeni bir hapishane inşa edilene kadar
önerilen çözüm yine aynıydı: Mahkûmlar başka hapishanelere nakil edilmeliydi28. Yine başa
dönülmüştü; bu durum tüm hapishanelerde izdiham olmasından dolayı mümkün değildi29.
Esasında Hapishaneler Müdüriyeti durumun vahametinin farkındaydı. Eğer hapishaneler
inşaatı için bütçeye para konulursa özellikle İzmit’e öncelik verileceği İzmit Mutasarrıflığı’na
bildiriliyordu30. Bu arada İzmit Hapishanesi’nde yine yapılması gereken bir tamirat için
Haziran ayında 1.170 kuruşluk bir ödenek veriliyordu.31. Fakat az önce de ifade ettiğimiz gibi
bu tamiratların pek bir faydası yoktu. Nitekim 1914 yılının Kasım ayında İzmit Mutasarrıfı,
21Demirkol, a.g.t., s. 114.
22 BOA. DH.MB.HPS. 105/20
23 BOA. DH.MB.HPS.M. 9/106
24 BOA. DH.MB.HPS.M. 49/3, lef 3
25 BOA. DH.MB.HPS.M. 9/106
26 BOA. DH.MB.HPS. 150/38, lef 3
27 BOA. DH.MB.HPS. 43/30
28 BOA. DH.MB.HPS. 150/38, lef 3
29 BOA. DH.MB.HPS 14/34
30 BOA. DH.MB.HPS. 96/43
31 BOA. DH.MB.HPS. 113/13, lef 2, 8, 7
993
Kurtuluş
DEMİRKOL
Dâhiliye Nezareti’ne hapishanede gerçekleşen firar olayını rapor ettikten sonra bu tip olayların
önüne geçilmesinin tek yolunun yeni bir hapishane inşa etmek olduğunu söylüyor ve bunu
nezaretten talep ediyordu. Dâhiliye Nezareti bunun zaten planları arasında olduğunu, eğer
ödenek sağlanırsa İzmit Hapishanesi’nin ilk yapılacak hapishaneler arasında olduğunu, fakat
şimdilik bunun mümkün olmadığını belirtiyordu32. 1914 yılındaki izdiham ve hapishanenin
kötü şartları aslında meydana gelecek büyük bir felaketin ayak sesleri idi. Haziran 1914
yılına ait İstanbul Mülkiye Müfettişinin İzmit Hapishanesi hakkında tuttuğu rapor ciddi bir
tehlikeye dikkat çekiyordu. 70 kişilik kapasiteye sahip olan hapishanede Mülkiye Müfettişi
219 mahkûmun cezasını çekmekte olduğunu ve bu izdiham ile birleşen hapishanenin kötü
şartlarının muhtelif salgın hastalıkları beraberinde getirebileceğini söylüyordu. Hatta öyle
ki havaların ısınmasıyla birlikte salgın hastalıklar bütün şehri tehdit edebilecek boyutlara
ulaşabilirdi. Düşünülebilen en acil çözüm ise yeni bir hapishane yapılana kadar hükümleri
kesinleşmiş mahkûmları başka bir yere nakletmek ya da hapishanenin içinde ayrı bir yere
koymak olarak bulunmuştu33. İzmit Hapishanesi 1914 yılını bu şekilde tamamlamakla
birlikte müfettişin raporu 1915 yılında İzmit Hapishanesi yöneticilerinin en fazla meşgul
olacağı konuyu da haber veriyordu.
Esasında hapishanelerde görülen salgın hastalıklar sadece İzmit Mutasarrıflığı
yöneticilerinin değil, başta Hapishaneler Müdüriyeti olmak üzere dönemin ilgili bütün
yöneticilerinin başlıca sorunu olmuştu. Hapishanelerin sağlıksız ortamları ve yine
hapishanelerde görülen izdiham imparatorluk hapishanelerinin ortak sorunu idi. Dolayısıyla
yukarıda bahsi geçen durumun bir sonucu olan salgın hastalıklar 1913 yılının sonlarından
başlayarak 1914 ve 1915 yıllarının sorunları arasında başrolü üstlenmişti. 1914 yılının
Ağustos ayında Arnavutluk’un Avlonya şehrinden gelen muhacirler beraberlerinde “Lekeli
Humma” hastalığını da getirmişlerdi. Yavaş yavaş sivil halka ve askerlere bulaşan hastalık
daha sonra ciddi bir salgına dönüşmüştü. Hapishaneler Müdüriyeti’nin yaptığı tespite
göre bu hastalık ilk önce kışlalarda ve hapishanelerde ortaya çıkıp buralardan yayılıyordu.
İmparatorluk hapishanelerinin durumu göz önüne alındığında bu durum gayet doğaldı.
Hapishaneler kirlilik ve sefalet içindeydi; dolayısıyla kaçınılmaz olarak hastalık kendini ilk
olarak buralarda gösteriyor, sonra bitler vasıtasıyla yayılıyordu. Sonuç olarak 1915 yılının
Şubat ayında Konya, Eskişehir, Van hapishaneleri ve Konya Nisa tevkifhanesi ile birlikte
İzmit hapishanesi lekeli humma hastalığının salgına dönüştüğü yerlerdi34.
1915 yılının hemen başında Ocak ayının ilk günlerinde İzmit Hapishanesi’nde lekeli
humma hastalığı önceleri sadece birkaç mahkûmda görülmüştü. Tedbir olarak bu
mahkûmlar İstanbul Hapishanesi’ne gönderilmişlerdi. Fakat Şubat ayının başlarında
hastalık yeniden hortlamış ve bu sefer hapishaneyi istila ederek tam bir salgın halini
almıştı. Sıhhiye Müdüriyet-i Umumiyesi’nin gönderdiği Sıhhiye Müfettişi hapishanenin
ölüme mahkûm en faydasız hayvanların bile tıkılmasına gayri layık derecede sağlıksız
ve kötü şartlara sahip olduğunu söylüyordu. Hapishanenin ancak 10 kişinin kalabileceği
koğuşlarında 40-50 mahkûm barınıyordu. Mahpuslar yataklarda kucak kucağa yatıyorlardı.
Dolayısıyla böyle bir ortamda alınabilecek hiçbir sıhhi tedbir faydalı olamazdı. Öte yandan
eğer hapishane ve mahpuslar olduğu gibi bırakılırsa burada cezalarını çekmekte olan
300 kişinin tamamının telef olacağını sıhhiye müfettişi beyan etmişti. Dolayısıyla ne
hapishanenin temizlenip sağlıklı şartlara kavuşturulması, ne de mahpusların burada
iyileşmeleri mümkündü. Yapılması gereken geçici bir zaman için olsa bile mahpusların
buradan çıkarılarak tamamının temizlenip mikroplardan arındırılması ve akabinde yine
32 BOA. DH.MB.HPS. 8/2
33 BOA. DH.MB.HPS.M. 112/48, lef 5
34Demirkol, a.g.t., s. 133-134; 1914-1915 yıllarında hapishanelerde görülen salgın hastalıklar için bkz.
Demirkol, a.g.t., s. 129-136.
994
temiz ve münasip mahallere nakilleri için İzmit Mutasarrıflığı’na emir verilmesiydi. Sıhhiye
Müdüriyet-i Umumiyesi adına sıhhiye müfettişinin yaptığı teftiş neticesinde Dâhiliye
Nezareti’ne çözüm yolu olarak bu gösteriliyordu35. İzmit Mutasarrıflığı şehirde hapishane
olarak kullanılabilecek bir binayı önceki yıllarda da bulamamıştı. Fakat bu sefer İzmit’e
3036 dakika mesafede olan Soğucak Barakaları’nın hapishane için en uygun yer olacağı
bizzat müfettiş tarafından uygun görülmüştü. İzmit Mutasarrıflığı bu iş için gerekli olan
50.000 kuruşun bir an evvel gönderilmesini nezaretten talep ediyordu. Diğer yandan
Soğucak’taki barakaların şehrin dışında olması en az 30 kişilik bir jandarma kuvvetinin de
burayı korumasını gerektiriyordu37.
Kurtuluş
DEMİRKOL
1915 yılının Şubat ayının başında salgın halini alan lekeli humma hastalığından sonra
10 Şubat itibarıyla hapishanede tifo hastalığı da ortaya çıkmıştı38. Bu arada hapishanede
bulunan tüm mahpuslar İzmit Sancağı’na yarım saat mesafede olan Soğucak mevkiindeki
barakalara nakil edilmeye başlanmıştı. Fakat bu çözüm yolu beraberinde bir sorun
daha getirmişti. Soğucak Barakaları’nda cezalarını çekmekte olan mahpuslar adı geçen
hastalıklara duçar olduklarından hastalığı dışarıya taşıma riski sebebiyle dış dünya ile
tamamen ilişkileri kesilerek şiddetli bir karantina altına alınmışlardı. Bunun neticesinde iki
ayı aşan bir süre mahkemeye gidemedikleri için yargılanamıyorlar, dolayısıyla da davaları
bir türlü hükme bağlanamıyordu. Mahpusların Soğucak Barakaları’na nakillerinden
sonra merkezde bulunan eski hapishane tamamen dezenfekte edilerek mikroplardan
arındırılmıştı. Mahpusların tekrar eski hapishaneye nakilleri düşünülmüşse de hekimler
eski hapishanede en fazla 60 mahpusun kalabileceğini rapor etmişler ve bu rapor
doğrultusunda 60 mahpus eski hapishaneye konulmuştu. Fakat çok daha fazla mahpusun
merkeze dönmesi gerekiyordu. Yapılacak tek şey İzmit Sancağı merkezinde bir yer
kiralanarak mahpusların bir kısmının buraya taşınması ve buradan mahkemeye gitmesi
idi. Esasında İzmit Mutasarrıflığı defalarca durumu Hapishaneler Müdüriyeti’ne bildirmiş,
hatta yer kiralamak için teşebbüste dahi bulunmuştu. Fakat İzmit Sancağı’na tahsisat
verilmediğinden bu durum bir türlü gerçekleşemiyordu39. Nihayet durumun vahametinden
dolayı hapishanenin aylık 400 kuruş karşılığında altı aylık kirası olan 2.400 kuruş Nisan
1915 tarihinde İzmit Mutasarrıflığı’na gönderiliyordu40. Bu parayla bir an önce müsait bir
yer kiralanarak mahpusların bir kısmı buraya nakledilecekti. Eğer bu proje gerçekleşirse
İzmit hapishane ve tevkifhanesi 3 ayrı yerde varlığını devam ettirecekti.
Her ne kadar yeni bir yer kiralanması için yukarıda bahsettiğimiz para gönderilse de
1915 yılı sonu itibarıyla henüz bir yer kiralanabilmiş değildi. Yukarıda da anlattığımız
gibi lekeli humma hastalığı ve izdihamdan dolayı mahkûmların bir kısmı şehir merkezi
dışında olan Soğucak mevkiindeki barakalara yerleştirilmişti. Mahpusların muhakeme
edilememesinin yanı sıra barakaların harap vaziyette olması dolayısıyla mahpusları
muhafaza etmenin zorluğu merkezde yeni bir hapishane binası bulunmasını zorunluluk
haline getirmişti. Bu arada imparatorluk genelinde yalnızca İzmit ve Osmaniye’de örneği
görülen bir işe başlandı41. Ermeni tehcirinden sonra Ermenilerden geriye kalan binalar
atıl vaziyette durmakta idi. 24 Ekim 1915 tarihli rapora göre yukarıda da ifade ettiğimiz
gibi Soğucak Barakaları’nda cezalarını çekmekte olan mahpusların İzmit şehir merkezine
getirilmelerine karar verilmiş ve bunun için ödenek dahi çıkarılmıştı. Öte yandan İzmit
Ermenileri sevke tabi tutulmuş idi. İzmit’te bulunan Ermeni kilisesi civarında ve kilise
35 BOA. DH.MB.HPS. 57/50, lef 9
36 Bu mesafe üç ayrı belgede 20, 30 ve 60 dakika olarak verilmiştir. Biz de belgelerde diğer mesafelerden daha
fazla geçmesi dolayısıyla 30 dakikayı aldık.
37 BOA. DH.MB.HPS. 57/50, lef 10
38 BOA. DH.MB.HPS. 45/11, lef 2
39 BOA. DH.MB.HPS. 45/11, lef 7
40 BOA. DH.MB.HPS. 45/11, lef 3, 6
41Demirkol, a.g.t., s. 140-143.
995
Kurtuluş
DEMİRKOL
akaratından olan kâgir fırının üst katı 6.884 kuruş harcanarak tamir edilirse 60 kişilik
kapasiteye sahip gayet güzel bir hapishaneye dönüştürülebilirdi. Nitekim hekimler
tarafından bu yer incelenmiş ve buranın sağlık şartlarına uygun olduğu bizzat yine hekimler
tarafından onaylanmıştı. İzmit Mutasarrıflığı yeni bir yer kiralanmaktansa burasının
hapishaneye dönüştürülmesi için bir an evvel ödeneğin verilmesini Dâhiliye Nezareti’nden
talep ediyordu42. 24 Ekim 1915 tarihinde adı geçen binanın hapishaneye dönüştürülmesi
için ödenek istenmiş, akabinde 6.384 kuruşluk keşif varakası43 hazırlanıp gönderildiği halde
6 Şubat 1916 tarihi itibarıyla hala ödenek gönderilmemişti ve İzmit Mutasarrıflığı ödeneği
bir kez daha Dâhiliye Nezareti’nden talep ediyordu44. 22 Şubat 1916 tarihinde Mebani-i
Emiriyye ve Hapishaneler İdaresi Müdüriyeti adı geçen fırının tamiratı için 6.382 kuruş 30
para miktarındaki havalenamenin tanzim kılındığını İzmit Mutasarrıflığı’na bildiriyordu45.
Böylelikle Ermeni tehcirinden geriye kalan ve kullanılmayan Ermeni kilisesi akaratından
olan fırının üst katı hükümet konağının avlusundaki hapishane ve Soğucak Barakaları’ndan
sonra İzmit merkezinin üçüncü hapishanesi olmuştu.
İzmit merkez hapishanesine ait olan bu üç binanın ortak özellikleri korunaksız ve
sağlıksız oluşları idi. 16 Nisan 1916 tarihli Adliye Nezareti’nden Dâhiliye Nezareti’ne yazılan
belgeye göre 7 Eylül 1915 tarihinden Nisan 1916’ya kadar adı geçen üç hapishaneden
toplam 18 kadar mahpus firar etmişti. Bu kadar çok mahpusun firar etmesinin tek
sebebi hapishanelerin korunaksız oluşu değildi. Hapishanelerin güvenliğinden sorumlu
gardiyanların ehliyet ve liyakat sahibi olmamaları, jandarmaların ise işlerine yeteri kadar
özen göstermemeleri firar olaylarının diğer nedenleri idi. Esasında yapılması gereken
İzmit Sancağı’na yeni bir hapishane inşa etmekti. Fakat bu uzun süre alacağından en
azından şimdilik inzibati tedbirlerin arttırılmasına karar verilmişti46. Firar olaylarının yanı
sıra Soğucak Barakaları’nın uzak olmasından dolayı hasta mahpusların tedavilerinin
yapılmasında güçlük çekilmesi gibi sebeplerden dolayı buranın boşaltılması düşünülmüşse
de47 daha sonra bundan vazgeçilmiştir.
1916 yılının sonunda İzmit merkezinde Ermeniler tarafından terk edilen arazide bir
hapishane ve tevkifhane yapılmasına karar verilmişti. İzmit’in batısında olup bataklıklara
uzak, dört tarafı açık, havadar ve boş olan bu arazi sağlık koşulları açısından ideal bir
arazi idi. Fakat inşaata başlamak için gerekli işçi yoktu. Esasında işçi bulunmuş, fakat
işçiye verilecek ücret bulunamamıştı. Merkezden istenen ödenek verilmeyince bunun
üzerine İzmit Mutasarrıflığı 100 kadar işçinin mutasarrıflık emrine verilmesini istemişti.
İnşaat için gerekli olan malzemeler Ermeniler tarafından terk edilmiş olan eski Ermeni
mahallesindeki taş evlerden duvarları ve demirleri sökülerek bu malzemelerin inşaatta
kullanılmasıyla masraf bir hayli düşecekti. Nitekim gelen havalenamenin harcanmasıyla
duvar ve temel inşaatı kısmen ikmal edilmişti. Eğer mutasarrıflığın istediği işçiler amele
taburlarından sağlanır ve inşaat biterse ancak bu şekilde hapishanelerdeki hastalıkların ve
bu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin önüne geçilebilirdi48. Hapishane arazisinin planı
aşağıdaki gibiydi49.
42
43
44
45
46
47
48
49
996
BOA. DH.MB.HPS. 74/59, lef 5
BOA. DH.MB.HPS. 114/56, lef 2
BOA. DH.MB.HPS. 74/59, lef 6
BOA. DH.MB.HPS. 74/59, lef 4
BOA. DH.MB.HPS. 75/5
BOA. DH.MB.HPS. 106/40
BOA. DH.MB.HPS. 39/21, lef 6
BOA. DH.MB.HPS. 39/21, lef 5
Kurtuluş
DEMİRKOL
Esasında yukarıda bahsi geçen hapishane ve tevkifhane inşaatına 12 Temmuz 1916
tarihinde karar verilmişti. “12 Temmuz 1916 tarihinde Hapishaneler Müdüriyeti Ankara,
Adana, Beyrut, Bağdat Vilayetleriyle, Kudüs-i Şerif, Eskişehir, Canik (Samsun), İzmit, Kala-i
Sultaniye (Çanakkale) ve Kayseri mutasarrıflıklarına, oralarda birer merkez hapishane
ve tevkifhane inşa edilmesinin kararlaştırıldığını tebliğ ediliyordu. Aynı yıl içinde hafriyat
işlerine başlanılıp inşaatların temellerinin kesinlikle atılacağı, bundan sonra ise mümkün
olursa yine aynı yıl içinde inşaatların birinci katlarının yapımına devam edileceği bildiriyordu.
Gerekli altyapı çalışmaları yapılmış, Harbiye Nezareti inşaatların yapımında çalışmaları için
amele taburlarını sağlamayı ve inşaat malzemelerinin tedariki için gereğini yapmayı karar
altına almıştı. Şimdi ise bu inşaatların yapılacağı şehirlerde, hapishane ve tevkifhanelerin
inşasına başlanması için uygun yerlerin bulunması isteniyordu. Tevkifhane inşaatları için
mümkünse Adliye Daireleri’nin hemen bitişiğinde eğer bu mümkün değilse en azından
yakınında bir yerde 5.000 metrekare büyüklüğünde, hapishaneler için ise şehrin kenarında
başka bir deyişle şehrin dışında ama yakınında her biri 10.000 metrekare büyüklüğünde
arazilerin belirlenip hazır hale getirilmesi isteniyordu. Nitekim aynı yıl içinde, 1916 yılının
Aralık ayında İzmir, Adana, Mersin, Beyrut, Eskişehir, Samsun, İzmit, Kayseri, Yozgat,
Kal’a-i Sultaniye (Çanakkale) şehirlerinde tevkifhane inşa edilmek üzere işe başlanmıştır”50.
1917 yılı Osmanlı hapishaneleri için yeni bir dönemin başladığı yıldır. 1914 yılında
İttihatçıların yeniden başlayan hapishane ıslahatı 1917 yılında Dr. Paul Pollitz’in
Almanya’dan getirilip yeni ihdas edilen “Hapishaneler Genel Müfettişliği” kadrosuna
atanmasıyla yeni bir evreye girmiştir. Dr. Pollitz imparatorluk hapishanelerinin durumunu
tespit etmek adına imparatorluğun tüm hapishanelerine yeni sorulardan oluşan izahat
varakaları göndermiştir51. 1917 yılının hemen başında 9 Ocak’ta İzmit Mutasarrıflığı’ndan
gönderilen izahat varakasına göre İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi’nin durumunu
tespit edebilmekteyiz. Buna göre; 1916 yılının başında üç ayrı binada faaliyet gösteren
İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi artık iki binada faaliyet göstermekteydi. 1917 yılının
50 Demirkol, a.g.t., s. 165.
51 Dr. Paul Pollitz için bkz. Demirkol, a.g.t., s. 143-144; Schull, a.g.t., s. 99-100; Yasemin Saner Gönen, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Hapishaneleri İyileştirme Girişimi, 1917 Yılı”, Emine Gürsoy (Editör), Hapishane
Kitabı, İstanbul 2005, s. 176-177.
997
Kurtuluş
DEMİRKOL
başında İzmit Hükümet Konağı’nın bahçesinde yer alan en eski hapishanede artık mahpus
kalmamaktaydı. Öte yandan sancağın nisa hapishanesi ise yine kiralık bir hanede varlığını
devam ettirmekteydi. 1880 Hapishaneler Nizamnamesi’nin52 birinci maddesi her kaza, liva
ve vilayet merkezinde birer tevkifhane ve hapishane bulunacağını belirtmişti53. 1917 yılının
başında dahi İzmit Sancağı’nda bağımsız bir tevkifhane binası yoktu. Sancakta hapishane
olarak hizmet veren iki binanın birer koğuşları tevkifhane olarak kullanılmaktaydı. Yine
1880 Nizamnamesi bir hapishanede görev yapacak personeli belirlemişti. Buna göre
sancak hapishanelerinin başında bir müdür olması gerekiyordu. İzmit Sancağı Merkez
Hapishanesi’nin başındaki müdür, sürmekte olan I. Dünya Savaşı’ndan dolayı silâhaltına
alınmıştı. Eğer müdür yoksa onun yerine vekâleten memur ya da başgardiyan görev
yapmalıydı. Fakat sancak hapishanesinin başgardiyanı da yoktu. Sancak hapishanesinde
olması gereken görevlilerden olan Yusuf Ziya isimli kâtip vekâleten müdürlük görevini
yürütmekteydi. Kâtibin haricinde hapishanede altı erkek, kadın hapishanesinde ise bir kadın
gardiyan görev yapmaktaydı. Erkek mahpus sayısı ise 166 idi. Bunlardan 89’u tevkifhanede
77’si ise hapishanedeydi. Başka bir deyişle mahpusların 89’u yargılama aşamasında
olan tutuklular, 77’si ise cezası kesinleşmiş mahkûmlardı. Kadın mahpus sayısı ise 9’du.
Bunlardan 6’sı tutuklu 3’ü ise mahkûmdu. Bunların haricinde 18 yaşın altında 6 erkek
mahpus daha vardı. Siyasi mahkûmların dışında cezalarını bitirmeye 6 ay kalmış çiftçilik ve
yol yapımı gibi işlerde kamu yararına çalışabilecek mahkûmların sayısı ise 9 taneydi. Fakat
bunların 6 tanesi yeniden mahkûm olmuş idi. Bunun yanında hâlihazırda kamu yararına
çalışan, hapishanenin kendi işlerinde çalışan, özel sipariş imalatıyla meşgul olan ve hiçbir iş
yapmayan mahkûm ve tutukluların sayısı sual varakasının soruları arasındaydı. Fakat İzmit
Hapishanesi’nde çalışan hiçbir mahkûm yoktu. Son soru ise mahpuslar için yemeklerin
nasıl tedarik edildiğiydi. İzmit Hapishanesi’nin bir mutfağı yoktu. Mahpuslar yemeklerini
koğuşlarda pişirmekte ve yemeklerin malzemelerini kendileri tedarik etmekteydiler.
Hapishane yönetimi tüm imparatorluk hapishanelerinde olduğu gibi mahpuslara sadece
ekmek vermekte ve ekmekleri dışarıdan bir müteahhit vasıtasıyla temin etmekteydi54.
Mahpuslara yiyecek olarak sadece ekmek verilmesi İzmit Hapishanesi’ne mahsus bir
durum değildi. İstanbul Hapishanesi dışında imparatorluk hapishanelerinin tamamında
uygulama bu yöndeydi. Hatta savaşın getirdiği ağır yükten dolayı çıkarılan iaşe kanuna göre
mahpuslara verilen ekmek miktarı azaltılmıştı. Hapishaneler Müdüriyeti, içinde İzmit’in de
olduğu tüm imparatorluk hapishanelerine bir tamim yayınlayarak verilen ekmeğin tekrar
eski miktarına çıkarılması emrediyordu55. 1917 yılının başından itibaren mahpuslara verilen
ekmek miktarı kuvvetle muhtemel ihtiyaca cevap veriyordu. Fakat 1917 yılının Temmuz
ayının başından itibaren mahpuslara günlük olarak verilen 800 gram ekmek 250 grama
düşürülmüştü. Mahpusların feryadı tahammül edilemeyecek bir hal almıştı. Bu durum İzmit
Hapishanesi’ne gönderilmesi gereken iaşe zahiresinin verilmemesinden kaynaklanmıştı.
Hapishaneler Müdüriyeti iaşe sorununu halletmiş ve Temmuz ayının 26’sından itibaren
tekrar mahpuslara 800 gram ekmek verilmeye başlanmıştı56.
İzmit Hapishanesi’nde açlık çeken mahpusların yanı sıra üzerlerine giyecek elbiseleri
olmayan suçlular dahi vardı. Nisan 1917’de yarı çıplak vaziyetteki dört mahpusun vücutlarını
52 Nizamname için bkz., Gültekin Yıldız, Mapusâne, Osmanlı Hapishanelerinin Kuruluş Serüveni (1839-1908),
Kitabevi Yayınları, İstanbul 2012, s. 475-489; 1880 Nizamnamesi altı bölüm ve doksan yedi maddeden
oluşmaktaydı. Nizamname’nin birinci bölümü hapishanelerin idaresini, ikinci bölümü hapishane görevlilerini,
üçüncü bölümü mahpusların yiyecek ve içeceklerini, dördüncü bölümü mahpusların çalıştırılmasını, beşinci
bölümü koğuşlar ve uyulacak kuralları, altıncı bölümü mahpusların ibadetlerini düzenlemekteydi. Bkz. Fatmagül Demirel, “Osmanlı Usul-ı Muhakemat-ı Cezaiye Kanunu’nda Hapishaneler”, Hukuk ve Adalet, Eleştirel
Hukuk Dergisi, (2005), Yıl: II, Sayı: VI-VII, Ekim, s. 70.
53 Demirkol, a.g.t., s. 26.
54 BOA. DH.MB.HPS.M. 26/63, lef 6
55 BOA. DH.MB.HPS.M. 97/2
56 BOA. DH.MB.HPS. 78/15
998
bitler istila etmişti. Bu mahpusların acilen birer yatağa ve ikişer kat çamaşıra ihtiyaçları
vardı. Hapishane yönetimi önce Sıhhiye Müdüriyeti’ne durumu ifade etmiş, sonra Müdafa-i
Milliye Cemiyeti’ne müracaat etmiş, fakat orada da para olmadığı anlaşılmıştı. Nihayetinde
ihtiyaç duyulan 1.900 kuruş için 2 Mayıs 1917 tarihinde Dâhiliye Nezareti’ne müracaat
edilmiş ve ihtiyaç duyulan paranın hapishaneler müteferrika tertibinden kullanılmasına izin
verilmişti57.
Kurtuluş
DEMİRKOL
1918 yılına girildiğinde İzmit Sancağı’ndan hapishane olarak kullanılan Ermeni kilisesi
akaratından olan fırının üst katı ve kasabaya yaklaşık yarım saat mesafedeki Soğucak
Barakaları tamirata ihtiyaç duymaktaydı. Her iki hapishane için gerekli olan 4.198 kuruşluk
havalename 2 Mart 1918 tarihinde hazırlanmış dolayısıyla tamirat için gerekli para
gönderilmişti58. Öte yandan 1917 yılında olduğu gibi hapishanede yatmakta olan fakir
mahpuslara giyecek, yatak, yorgan ve diğer masrafları için ödenek gönderilmişti59.
1918 yılının Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında Mülkiye Müfettişi Hüsnü Bey
İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi’ni denetlemişti. Hüsnü Bey yaptığı teftişin sonucunda
merkezde bulunan hapishaneler hakkında detaylı malumat veren bir rapor hazırlamıştı.
I. Dünya Savaşı ve II. Meşrutiyet Dönemi’nin sonu yaklaşırken İzmit Sancağı Merkez
Hapishanesi’nin durumu pek iç açıcı değildi.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi İzmit Hapishanesi bir müdürün idaresi altında
olması gerekirken hapishane müdürü silâhaltına alındığı için yerine hapishanenin kâtibi
olan Yusuf Efendi vekâlet etmekteydi. Esasında Yusuf Efendi hapishane müdürlüğünü
vekâleten yürütecek liyakate sahip değildi. Fakat müdürlüğe vekâlet edecek başka birisinin
bulunamaması yüzünden mecburen bu görev esas görevi hapishane kâtipliği olan Yusuf
Efendi’ye verilmişti.
İzmit’te mülkiyeti hükümete ait olan bir hapishane binası yoktu. İki erkek bir de kadın
hapishanesi vardı. Kadın hapishanesi olarak kullanılan yer Mazharcık Mahallesi’nde
kiralanmış olan bir binaydı. 150 kuruş kira ödenen bu yer tek odalı idi ve kadın mahkûmlara
çok dar gelmekteydi. Hapishanede 32 kadın mahkûm vardı. Dolayısıyla daha geniş bir
yer aranmaktaydı. Eğer başka bir yer bulunamazsa aynı binanın başka bir odası daha
kiralanacak ve eski oda badana edilip başta halıları olmak üzere baştan aşağı temizlenecek
ve mikroplardan arındırılacaktı. Çünkü kadın mahkûmların bazıları uyuz hastalığına
yakalanmıştı. Bunların dışında 3 kadın mahkûm da firar etmişti. Sebep olanlar hakkında ise
tahkikat başlatılmıştı. Binanın kirası daha sonra 200 kuruşa çıkmıştı. Binanın diğer odası
da kiralanmıştı. Fakat odanın tahkim edilmesi gerekiyordu. Bu haliyle mahkûmlar kolayca
firar edebilirlerdi. Dolayısıyla bu oda tahkim edilene kadar kullanılmayacaktı.
Erkek hapishanelerinden ilki şehir merkezinde emlak-ı metrukeden olan Kozluk
Mahallesi’ndeki bir yapıydı. Raporda belirtilmemiş olmasına rağmen muhtemelen bu
bina 1916 yılının başlarında hapishaneye dönüştürülen terk edilmiş olan Ermeni kilisesi
akaratından olan fırının üst katı olan yerdi. Binanın güneşi gören odaları geniş ve havadardı.
Fakat pencereler hafif demirlerle muhafaza edildiği gibi hapishane bahçesinin de aynı
şekilde muhafazasız olması nedeniyle mahpuslar buradan kolayca firar edebilirlerdi. Firar
tehlikesinden dolayı 55 kişinin cezasını çekmekte olduğu hapishanede ciddi sayıda güvenlik
görevlisi vardı.
57 BOA. DH.MB.HPS. 76/70
58 BOA. DH.MB.HPS. 13/56
59 BOA. DH.MB.HPS. 65/53
999
Kurtuluş
DEMİRKOL
Erkek hapishanesi olarak kullanılan ikinci yer ise yine 1915 yılının başında kullanılmaya
başlanan şehre yaklaşık yarım saat mesafede olan Soğucak Barakaları idi. Soğucak
Barakaları adından da anlaşılacağı üzere tek katlı ahşap yapılardı. Kış mevsiminde ve yağışlı
zamanlarda barakalar fevkalade rutubetli oluyordu. Bu durum mahpusların sağlıkların
ciddi şekilde tehdit etmekteydi. Öte yandan hapishanenin ahşap olması aynı zamanda
muhafazasız olması demekti. Hem Kozluk, hem de Soğucak hapishanelerinin muhafazası
için 23 jandarma görev yapmaktaydı. Bir jandarmanın devlete yıllık maliyeti yaklaşık 57
liraydı. Dolayısıyla devlet her iki hapishanenin korunması için senelik 1.300 liradan fazla
para harcamaktaydı. Masraflar sadece bununla sınırlı değildi. Kozluk Mahallesi’ndeki
hapishane emlak-ı metrukeden olduğu için her ne kadar kira ödenmese de bina sahibine
bir borç birikmekteydi ve sonuçta bu ödenecekti. Soğucak Hapishanesi için de daha
yeni tamirat masrafları yapılmıştı. İzmit merkezinde devlete ait bir hapishane binasının
olmayışının getirdiği maddi yükler ile birleşince İzmit Sancağı’nda maddeten meydana
gelen zarar gerçekten ciddi bir meblağ oluşturuyordu. Tabi ki buradaki zarar sadece maddi
değildi. Bundan da öte bu durumun getirdiği içtimai zararlar da vardı. Aslında tek çözüm
yolu öteden berri belliydi. Sancağa yeni bir hapishane yapılmalıydı. Her sene karar alınan
fakat bir türlü başlatılmayan yeni bir hapishane inşaatına başlanılması için 1918 yılında da
karar alınmıştı. Her ne kadar hapishane inşaatına başlanılmasına karar verilmiş olsa da
hâlihazırdaki her iki hapishane binasının tahkim edilmesi için tamire ihtiyacı vardı.
İzmit Hapishanesi’nin en büyük sorunlarından biri de imparatorluk hapishanelerinin
tümünde olduğu gibi mahkûmların bir arada olmasıydı. Mahkûmların işledikleri suçlara
göre ayrı ayrı koğuşlara konulması gerekirken fiziki şartlar buna imkân vermemekteydi.
Dolayısıyla en azılı suçlularla en hafif suçu işlemiş mahkûmlar aynı koğuşlarda cezalarını
çekmekteydiler. Bu durum hapis cezasının asıl gayesi olan suçluyu ıslah etme hedefinin
önündeki en büyük engel olduğu gibi diğer yandan da mahkûmların daha fazla ahlak
erozyonuna uğramasına neden oluyordu.
1918 yılında da mahkûmlara yiyecek olarak yine sadece ekmek verilmekteydi. 1917
yılında 800 gram olarak verilen ekmek günlük 720 gram olarak verilmekteydi. Esasında
miktar konusunda sıkıntı yoktu. Fakat verilen ekmeklerin belediye hekimine kontrol ettirilmesi
gerekiyordu. Bu kontroller yaptırılmamıştı. Müfettişin yaptığı kontrollerde ekmeklerin 26
ila 30 gram arasında eksik olduğu anlaşılmıştı. Bunun yanında verilen ekmekler yeteri
kadar pişirilmemişler ve hamur olarak kalmışlardı. Müfettiş Hüsnü Bey mahkûmların
sağlığı için başka tedbirlerin alınması için hapishane yönetimini uyarmıştı. Buna göre;
mahkûmlara kolera, tifo ve çiçek aşıları mutlaka yapılmalı, mahkûmlar sık sık muayene
edilmeli ve hasta olanlar mutlaka tedavi edilmeliydi. Bu hususlar Sıhhiye Müdüriyeti’ne de
bildirilmişti. Nitekim bir yıl önce mahkûmlara aşı yapılmıştı. Soğucak Hapishanesi’nde hasta
olan mahkûmlar vardı. Hasta olan mahkûmlar şehir hastanesinde tedavi ettirilmekteydiler.
Fakat gerekli tedbirler yeterince alınmadığı için hastanede tedavi olan iki mahkûm firar
etmişti60. Görüldüğü üzere I. Dünya Savaşı’nın sonlarında dahi hala yeni bir hapishane
inşaatına başlanabilmiş değildi ve sancağın hapishanelerinin kronikleşmiş sorunları devam
etmekteydi.
60 BOA. DH.MB.HPS. 161/37
1000
Sonuç
İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi, II. Meşrutiyet Dönemi’nin başlarında, hükümet
konağının bahçesinde metruk bir bina olarak karşımıza çıkmaktadır. Dönemin ilerleyen
yıllarında ise, üç ayrı bina aynı anda hapishaneye ev sahipliği yapmıştır. Daha sonra ise
hapishane olarak iki binanın kullanıldığını görmekteyiz.
Kurtuluş
DEMİRKOL
Hapishaneye ev sahipliği yapan bu yapıların özelliklerini incelediğimizde, bunların
hiçbirinin hapishane olarak kullanılamayacağı anlaşılmaktadır. Hapishane olarak kullanılan
binalar; hükümet konağının bahçesinde metruk bir yapı, tehcir sonrasında kullanılmayan
Ermeni kilisesinin akaratından olan bir fırının üst katı bir diğeri ise şehir dışında barakalardan
oluşan bir yapıdır. Hapishaneler için oldukça korunaksız olan bu tür binaların, bir diğer
önemli eksiklikleri ise, gayri sıhhi olmalarıdır. Ayrıca yeterli kapasiteye sahip olmamaları
da, diğer hapishanelerde olduğu gibi, İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi’nde de izdiham
problemini ortaya çıkarmıştır. İzdihamın beraberinde getirdiği en büyük sorun ise salgın
hastalıklar olmuştur. Diğer taraftan korunaksız hapishaneler, firar olaylarının en önemli
nedenidir. Bunların dışında personel yetersizliği de, dönem içinde haledilemeyen sorunların
başında gelmiştir.
Mahkûmların profilini incelediğimizde ise, genel itibarıyla karınlarını dahi doyuramayan,
üzerlerine giyecek doğru dürüst elbisesi olmayan, yatak yorgan gibi temel ihtiyaçlarını
karşılayamayan sosyo-ekonomik olarak alt sınıfa mensup kişilerden oluştuklarını
görmekteyiz.
Yukarıda belirttiğimiz üzere, bahsi geçen dönemde İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi’nin
durumu her yönüyle çok kötüdür. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra, genel anlamda
hapishane şartlarının iyileştirilmesi adına İttihatçıların çok yoğun çaba sarf ettikleri sancak
örneğinde görülmektedir. Özellikle salgın hastalıklarla mücadele konusunda İttihatçılar
başarı sağlamışlardır. Ayrıca hapishanelerin fiziki şartlarını düzeltmek için de çok yoğun
çalışmalar yapılmış olmakla birlikte, İzmit Sancağı Merkez Hapishanesi adına olumlu
neticeler elde edilememiştir. Nihayetinde kesin ve kalıcı çözümün yeni hapishane binasının
inşasıyla mümkün olacağını düşünen İttihatçılar, 1916 yılında yeni hapishane binasının
temel atma çalışmalarına başlamışlar, fakat mali imkânsızlıklardan dolayı sancağa yeni bir
hapishane binası inşa edememişlerdir.
İttihatçılar, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra hapishaneler meselesini her yönüyle
yeniden ele almışlardır. Bu durum onların, mahkûmları suçludan ziyade önce insan
olarak gördüklerini ortaya koymaktadır. Zira hapishanelerin fiziki şartlarını düzeltme,
hastalıklarla mücadele ve mahkûmların yiyecek, giyecek gibi her türlü ihtiyacını karşılama
çabaları bunun en büyük göstergesidir. Nitekim yapılan çalışmaların tamamı, öncelikle
mahkûmların hayat şartlarını daha yaşanılabilir hale getirme çabasıdır. Ancak bununla
birlikte, kısa süre içerisinde Trablusgarb, I.-II. Balkan ve I. Dünya savaşlarının yaşanması,
çok zor şartlar altında hapishaneler adına yapılan çalışmaları daha önemli ve anlamlı
kılmaktadır. Buna karşılık bu şartlar altında, başarı oranının istenilen düzeyde olmamasını
da makul karşılamak gerekir.
1001
KAYNAKÇA
Kurtuluş
DEMİRKOL
Arşiv Kaynakları
•
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Dâhiliye Nezareti Mebani-i Emiriye Hapishaneler İdaresi Müdüriyeti (BOA.
DH.MB.HPS, BOA DH.MB.HPS.M)
•
BOA. DH.MB.HPS. 1/32
•
BOA. DH.MB.HPS. 1/24
•
BOA. DH.MB.HPS. 146/16
•
BOA. DH.MB.HPS. 35/4
•
BOA. DH.MB.HPS. 35/14
•
BOA. DH.MB.HPS. 105/20
•
BOA. DH.MB.HPS. 150/38
•
BOA. DH.MB.HPS. 43/30
•
BOA. DH.MB.HPS 14/34
•
BOA. DH.MB.HPS. 96/43
•
BOA. DH.MB.HPS. 113/13
•
BOA. DH.MB.HPS. 8/2
•
BOA. DH.MB.HPS. 57/50
•
BOA. DH.MB.HPS. 45/11
•
BOA. DH.MB.HPS. 74/59
•
BOA. DH.MB.HPS. 114/56
•
BOA. DH.MB.HPS. 75/5
•
BOA. DH.MB.HPS. 106/40
•
BOA. DH.MB.HPS. 39/21
•
BOA. DH.MB.HPS. 78/15
•
BOA. DH.MB.HPS. 76/70
•
BOA. DH.MB.HPS. 13/56
•
BOA. DH.MB.HPS. 65/53
•
BOA. DH.MB.HPS. 161/37
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 112/48
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 26/63
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 97/2
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 26/63
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 9/106
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 49/3
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 7/87
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 71/33
•
BOA. DH.MB.HPS.M. 2/117
Araştırma Eserler
•
Binbaşı M. Nasrullah, Kolağası M. Rüşdü, Mülazım M. Eşref, “Osmanlı Atlası, 20. Yüzyıl Başları”, Hazırlayanlar: Rahmi Tekin, Yaşar Baş, Osmanlı Araştırmaları Vakfı, İstanbul 2003.
•
Demirel, Fatmagül, “Osmanlı Usul-ı Muhakemat-ı Cezaiye Kanunu’nda Hapishaneler”, Hukuk ve Adalet,
Eleştirel Hukuk Dergisi, Yıl: II, Sayı: VI-VII (2005).
•
Demirkol, Kurtuluş, II. Meşrutiyet Döneminde Edirne Vilayeti Hapishaneleri, Basılmamış Doktora Tezi, Sakarya 2013.
•
Gönen, Yasemin Saner, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Hapishaneleri İyileştirme Girişimi, 1917 Yılı” edt: Emine
Gürsoy, Hapishane Kitabı, Kitapevi, İstanbul 2005.
•
Gültekin Yıldız, Mapusâne, Osmanlı Hapishanelerinin Kuruluş Serüveni (1839-1908), Kitabevi Yayınları, İstanbul 2012.
1002
•
Schull, Kent, Fielding Penal Institutions, Nation-State Construction and Modernity in the Late Otoman Empire, 1908-1919, A Dissertation Submitted in Partial Satisfaction of the Requirements for the Degree Doctor
of Philosophy in History, University of California, Los Angeles 2007.
Kurtuluş
DEMİRKOL
1003
Download