kök hücre - WordPress.com

advertisement
Kök hücreler vücudumuzda bütün dokuları ve
organları oluşturan ana hücrelerdir.Henüz
farklılaşmamış olan bu hücreler sınırsız
bölünebilme ve kendini yenileme, organ ve
dokulara dönüşebilme yeteneğine sahiptir.Bu
özellikleri bakımından kök hücreler kanser,
sinir sistemi hastalıkları(alzheimer)ve hasarları,
metabolik hastalıklar(diyabet),organ
yetmezlikleri,romatizmal hastalıklar, kalp
hastalıkları,kemik hastalıkları vedaha bir çok
alanda kullanıma sayiptirler.
 Günümüzde bu hastalıkların tedavisinde organ
veya doku nakilleri yapılmaktadır. Ancak,
organ veya doku nakli gerektiren hastaların
çokluğu, uygun organ ve dokunun her zaman
bulunamaması
gibi
sorunlarla
sürekli
karşılaşılmaktadır. Bilim ve teknolojideki son
gelişmeler doğrultusunda kök hücrelerin bu
alanda kullanılması gündeme gelmiştir.
Genel olarak üç tür kök hücre
vardır.Bunlar;
- totipotent kök
hücreler
- multipotent kök
hücreler
- pluripotent kök
hücreler
Bu hücrenin totipotent olması bütün vücudun tüm
organ ve dokularına dönüşebilmesi anlamına
gelir. Bu hücreler plasenta ve amnios kesesi
zarları gibi embriyo dışı dokulara da
farklılaşma yeteneğine de sahiptirler. Totipotent
hücreler gelişmenin ileri evrelerinde
pluripotent hücrelere dönüşebilirler.
Pluripotent hücreler, totipotent hücreler gibi
vücudun bütün hücrelerine dönüşmezler.
Pluripotent bir hücre vücudunun bir çok
hücresine dönüşebilecek yetenektedir.
Multipotent hücreler
gelişmenin daha ileri
evresine ait
hücrelerdir ve
özelleşmiş hücre
tiplerine
farklılaşabilirler.
 Örneğin; multipotent bir kan hücresi diğer özelleşmiş
kan hücrelerine dönüşebilme kabiliyetine sahiptir. Bu
açıklamaya bir örnek verecek olursak, totipotent
hücreler ilkokul öğrencileri gibidir, gelecekte her türlü
mesleğe yönelebilirler.
Pluripotent hücreler üniversite öğrencileridir. Hangi
okulda okuyorsa o mesleği yapmak üzere
hazırlanmaktadırlar. Multipotent hücreler ise
üniversiteden mezun olduktan sonra bir meslek
grubuna alt dallara ayrılan uzmanlara benzetilebilir.
 Totipotent hücreler embriyonun en erken evresindeki
kök hücrelerdir. Pluripotent hücreler embriyonun
blastokist evresinden itibaren ve fetusta bulunabilen
hücrelerdir. Multipotent hücreler ise kordon kanı ve
yetişkin kan hücreleridir.
KÖK HÜCRE TÜRLERİ
1- Embriyonik kök hücreler
2- Fetal kök hücreler
3- Teratokarsinom kök hücreler
Embriyonik kök hücreler
Embriyonik kök hücreler blastokist evresindeki bir
embriyonun içi hücre kitlesinden elde edilirler.
Embriyonik kök hücrelerin 1998 yılında Thomson
ve arkadaşları tarafından üretilebilmesi ile birlikte
embriyonik kök hücre konusunda bir çığır
açılmıştır. Günümüzde insan embriyolarındaki
çalışmalar in-vitro fertilizasyon kliniklerinde artan
ve bağışlanan embriyolarda yürütülmektedir.
Embriyo potansiyel bir canlı olarak kabul
edildiğinden bu hücrelerin araştırmada veya
tedavide kullanımı ile ilgili etik sorunlar ortaya
çıkmıştır. Bazı ülkelerde araştırma için
kullanılmaları yasaklanmıştır. Embriyonik kök
hücreler pluripotent hücrelerdir; vücutta yaklaşık
200 hücre tipine dönüşebilirler. Çekirdeği
çıkartılmış bir yumurtayla kaynaştırılarak elde
edilmiş olan (klonlanmış) bir embriyodan elde
edilebilirler.
Klonlanmış bir embriyodan elde edilen kök hücreler
hastanın bağışıklık sistemiyle uyum gösterirler.
Embriyonik kök hücreden elde edilen hücre
kümeleri embrioid cisimcikler olarak
adlandırılmaktadır. Bu kümeler üç ana germ
tabakasından kaynaklanan çeşitli hücre tiplerine
yönlenmiş hücrelerden farklılaşmış olanaklara
kadar değişen hücreleri içermektedir.
Destek Kültüründe Üreyen
Embriyonik Hücreler
Günümüzde, kök hücrelerin
farklılaşmasının kontrolü üzerinde
durulmaktadır. Bu amaçla kültür ortamına
çeşitli büyüme faktörleri, sitokinler ve
kimyasallar eklenmiş, farklı destek
hücreleri kullanılmış ve gen aktarımı ile
farklılaşmanın yönlenmesi yönünde
çalışmalar yapılmaktadır.
Embriyonik kök hücrelerin diğer molekül veya
başka türlerden elde edilen hücrelerle temas
etmeksizin üreyebileceğini gösteren son
araştırmalar bu hücrelerin daha sağlıklı
ortamlardan elde edilebileceklerini ve klinik
kullanımları konusunda güvenilirliğin
artabileceğini göstermektedir. Embriyonik kök
hücrelerinin tedavide kullanılabilmesi için
çalışmalar sürdürülmektedir. Tedavi amaçlı
kullanımda bugün aşılması gereken engel
farklılaşmanın istenilen yönde kontrol
edilmesidir.
FETAL KÖK HÜCRELER
1998 yılında Gearthart ve arkadaşlarının çalışması
sonucunda 5-9 haftalık fetusun gonadal kıvrım ve
mezenter bölgesindeki primordial germ hücrelerinin
kültürü ile embriyonik germ hücreleri elde edilmiştir.
Ancak immun başkalaşmış farelere enjeksiyon
sonrasında teratoma oluşumu gösterilmiştir. Fetustan
elde edilen kök hücrelerinin araştırma veya tedavide
kullanımı uygun doku ve gruplarına ait fetus
kaynaklarının oluşturulması gibi etik açıdan ciddi
sorunlar doğurabilir. Ancak, kendiliğinden düşük
yapmış kişilerde bu hücreler bağışlanarak araştırma ve
tedavi amacıyla kullanılabilir.
Gerekli fetus kaynağının az olması nedeniyle fetus
kaynaklı germ hücreleri araştırmaları eski hızını
kaybetmiştir. Günümüzde çeşitli kalıtsal hastalıklar
fetal karaciğer kaynaklı kök hücre nakilleriyle
tedavi edilmektedir.
EMBRİYONİK KORSİNOMA
(TERATOKARSİNOM)
HÜCRELERİ
Embriyonik karsinoma hücreleri teratokarsinom
olarak adlandırılan germ hücre tümörlerinde
bulunan kök hücrelerdir. Teratokarsinomların öncü
germ hücrelerinin malign halinden kaynaklandığı
düşünülmektedir. İnsanda daha sık olarak testis
tümörlerinde rastlanmaktadır. Bu tümörler tek bir
tümör hücresi tipinden çok, farklılaşmış hücre
tipinden oluşmaktadır.
YETİŞKİN KÖK HÜCRELER
Yetişkin kök hücreler uzun süre kendini
yenileyebilme kapasitesine sahip ve
yetişkin dokulardaki öncü hücrelere
farklılaşma özelliğinde olan hücrelerdir.
Yetişkin kök hücrelerin kullanımı etik
açıdan sorun oluşturmaktadır. Bu
hücreler kişinin bağışıklık sistemine
uyum gösterirler.
Günümüzde, tüm hücre tipine dönüşebildikleri için
yetişkin kök hücrelerin kullanımlarının sınırlı
olduğu düşünülmektedir. Bu hücreler, plasenta
olarak adlandırdığımız bebeği besleyen organdan,
göbek kordon kanından ve yetişkin kişilerin
vücutlarından elde edilebilirler.
 Göbek kordonu kesilip bebek ayrıldıktan sonra ilk
yarım saat içerisinde anne rahminden düşen
plasenta ve göbek kordon kanı yetişkin kök
hücreler için önemli bir kaynaktır. Bu hücreler,
yetişkin vücudundaki hücrelere göre daha genç bir
dönemde elde edildiklerinden diğer yetişkin
hücrelere göre kullanım açısından bazı avantajlara
sahiptirler.
Kordon kanı kök hücrelerinin avantajları
şöyledir:
Alıcıya daha kolay uyum sağlarlar.
Genç hücrelerdir.
Yaşayabilme yetenekleri daha yüksektir.
Daha fazla sayıda elde edilebilirler.
Göbek kordon kanı kök hücre kaynağı
olarak dünyada, özellikle çocuklarda
1988 yılından beri çeşitli hastalıkların
tedavisinde kullanılmaktadır. Kordon
kanı elde edildikten sonra bir dizi
işlemden geçirilir ve kırmızı kan
hücreleri elimine edilir. Daha sonra
dondurma işlemi için kullanılan özel
eriyiklerin içerisinde sıvı nitrojen
içerisinde dondurularak saklanır. Bu
işlem kordon kanı bankacılığı olarak
adlandırılır.
Yetişkin bir insanın vücudunda da kök hücre
kaynakları bulunmaktadır. Bu hücreler vücutta
az miktarda bulundukları için saflaştırılmaları
da ayrı bir sorun olarak görünmektedir. Vücut
dışında embriyonik kök hücreler kadar çoğalma
yetenekleri yoktur. Kemik iliğinde bulunan kök
hücreler yetişkin kök hücreler için iyi bir örnek
oluşturmaktadır. Örneğin; yetişkin bir insanda
her gün 200 milyon kadar kırmızı kan hücresi
bu ana hücrelerin farklılaşması ile elde
edilmektedir.
Kemik iliği kök hücreleri yaklaşık 30
yıldan uzun bir süredir kan
hastalıklarının tedavisinde
kullanılmaktadır. Tanım olarak yetişkin
kök hücreler organizmanın yaşamı
boyunca kendini yenileyebilme özelliğini
koruyan hücrelerdir. Ancak, vücut
dışında embriyonik kök hücreler kadar
uzun süre özelliklerini koruyarak
üretilememektedir.
Yetişkinde bulunan hücreler öncü hücrelere ve
daha sonra da özelleşmiş hücrelere
farklılaşırlar. Bu açıdan yetişkin kök hücreleri
incelerken, bu hücreleri dokuya özgü öncü
hücrelerden ayırt etmek oldukça zor
olmaktadır. Yetişkin kök hücreler insan
vücudunda sadece kemik iliğinde değil
özellikle yağ dokusu olmak üzere birçok doku
ve organda bulunabilirler. Yağ dokusundan elde
edilen kök hücrelerin kemik iliğinden elde
edilen kök hücreler kadar dönüşüm yeteneğine
sahip olduğu bildirilmektedir.
Yağ dokusundan kemik iliğine göre daha fazla
sayıda hücre elde edilebilmektedir. Bu
hücrelerin bulundukları doku ve organlarda
küçük hasarların giderilmesinde rol
oynadığı düşünülmektedir. Günümüze kadar
bu hücrelerin sadece belirli bir grup
hücreye farklılaşabileceği düşünülüyordu.
Ancak günümüzde bu hücrelerin başka
değişik hücre tiplerine de dönüşebileceği
bilinmektedir.
Örneğin; kemik iliği hücreleri karaciğer, sinir, kas
ve böbrek hücrelerine dönüşebilmektedir. Hatta
günümüzde bir yetişkin kök hücrenin değişime
uğrayarak pluripotent özellik taşıyan bir kök
hücreye dönüşebileceği gösterilmiştir. Bu özellik
karşılıklı farklılaşma olarak adlandırılır. Bu
hücrelerin farklı doku tiplerine dönüşebilmelerini
ve vücut dışında daha uzun süre yaşayabilmelerini
sağlamak amacıyla günümüzde yoğun bir şekilde
çalışmalar devam etmektedir.
Burun boşluğunu örten dokudan elde
edilen kök hücrelerin embriyonik
kök hücreler gibi yüksek bir
farklılaşma yeteneği olduğu
gösterilmiştir. Bu hücreler
embriyonik kök hücrelere göre
daha kolay elde edilebilmeleri
açısından önemli kök hücre kaynağı
olarak değerlendirilmektedir.
Kök hücreler,tüm vücut doku ve
organlarında,kan dolaşımında
bulunur.Fakat özellikle üç yerde daha
fazladır.Bebeklerin göbek
kordonu,kemik iliği ve damarlarımızda
dolaşan kan.Tarihte ilk olarak kemik
iliğinden ameliyatla alınan kök hücreler
lösemi tedavisinde kullanılmıştır.
 Bu yöntem hala uygulanmakta ve cerrahi koşullar
altında ameliyathanede yapılmaktadır. O nedenle
bazı özel şartlara ve yetişmiş personele ihtiyaç
vardır.
 İlerleyen yıllarda vücutta dolaşan kandaki kök
hücrelerin kullanılabileceği anlaşılmıştır. Bunun
için önce hastaya hormon verilerek kemik
iliğindeki kök hücrelerin hızla çoğalıp kana
geçmesi sağlanır. Daha sonra, filtre (aferez)
yardımıyla kandan toplanır ve kalan kan vücuda
geri verilir. Bu yöntem de hala uygulanmaktadır.
 Fakat bu yolla elde edilen kök hücre sayısı
diğer yöntemler göre daha azdır.
 Son olarak,80’li yılların başında,yeni doğan
bebeklerin kordon kanında da kök hücrelerin
bol miktarda bulunduğu ve bu hücrelerin
tedavide kullanılabileceği fikri ortaya
atılmıştır.Elde edilen kordon kanı belirli
koşullar altında toplanıp dondurularak
saklanabilmekte,daha sonra gerek
duyulduğunda çözülerek kullanılmaktadır.
 İlk olarak David Harris,1992 yılında oğlunun
kordon kanını kendi laboratuvarında dondurarak
sakladı.Daha sonra bu uygulamayı halka açması ile
1994 yılında dünyadaki ilk Kordon Kanı Bankası
Amerika Birleşik Devletleri’nde kuruldu.Takip
edilen yıllar içinde dünya üzerinde bir çok kordon
kanı bankası kuruldu ve binlerce bebeğin kordon
kanı bu bankalarda koruma altına alındı.Bahsi
geçen yöntem kök hücre sağlama ve depolama
açısından en kolay ve ucuz yöntemdir.
BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN
TEŞEKKÜR EDERİM
DİLBER BENGÜ
1011211038
Download