Kök hücreler vücudumuzda bütün dokuları ve organları oluşturan ana hücrelerdir.Henüz farklılaşmamış olan bu hücreler sınırsız bölünebilme ve kendini yenileme, organ ve dokulara dönüşebilme yeteneğine sahiptir.Bu özellikleri bakımından kök hücreler kanser, sinir sistemi hastalıkları(alzheimer)ve hasarları, metabolik hastalıklar(diyabet),organ yetmezlikleri,romatizmal hastalıklar, kalp hastalıkları,kemik hastalıkları vedaha bir çok alanda kullanıma sayiptirler. Günümüzde bu hastalıkların tedavisinde organ veya doku nakilleri yapılmaktadır. Ancak, organ veya doku nakli gerektiren hastaların çokluğu, uygun organ ve dokunun her zaman bulunamaması gibi sorunlarla sürekli karşılaşılmaktadır. Bilim ve teknolojideki son gelişmeler doğrultusunda kök hücrelerin bu alanda kullanılması gündeme gelmiştir. Genel olarak üç tür kök hücre vardır.Bunlar; - totipotent kök hücreler - multipotent kök hücreler - pluripotent kök hücreler Bu hücrenin totipotent olması bütün vücudun tüm organ ve dokularına dönüşebilmesi anlamına gelir. Bu hücreler plasenta ve amnios kesesi zarları gibi embriyo dışı dokulara da farklılaşma yeteneğine de sahiptirler. Totipotent hücreler gelişmenin ileri evrelerinde pluripotent hücrelere dönüşebilirler. Pluripotent hücreler, totipotent hücreler gibi vücudun bütün hücrelerine dönüşmezler. Pluripotent bir hücre vücudunun bir çok hücresine dönüşebilecek yetenektedir. Multipotent hücreler gelişmenin daha ileri evresine ait hücrelerdir ve özelleşmiş hücre tiplerine farklılaşabilirler. Örneğin; multipotent bir kan hücresi diğer özelleşmiş kan hücrelerine dönüşebilme kabiliyetine sahiptir. Bu açıklamaya bir örnek verecek olursak, totipotent hücreler ilkokul öğrencileri gibidir, gelecekte her türlü mesleğe yönelebilirler. Pluripotent hücreler üniversite öğrencileridir. Hangi okulda okuyorsa o mesleği yapmak üzere hazırlanmaktadırlar. Multipotent hücreler ise üniversiteden mezun olduktan sonra bir meslek grubuna alt dallara ayrılan uzmanlara benzetilebilir. Totipotent hücreler embriyonun en erken evresindeki kök hücrelerdir. Pluripotent hücreler embriyonun blastokist evresinden itibaren ve fetusta bulunabilen hücrelerdir. Multipotent hücreler ise kordon kanı ve yetişkin kan hücreleridir. KÖK HÜCRE TÜRLERİ 1- Embriyonik kök hücreler 2- Fetal kök hücreler 3- Teratokarsinom kök hücreler Embriyonik kök hücreler Embriyonik kök hücreler blastokist evresindeki bir embriyonun içi hücre kitlesinden elde edilirler. Embriyonik kök hücrelerin 1998 yılında Thomson ve arkadaşları tarafından üretilebilmesi ile birlikte embriyonik kök hücre konusunda bir çığır açılmıştır. Günümüzde insan embriyolarındaki çalışmalar in-vitro fertilizasyon kliniklerinde artan ve bağışlanan embriyolarda yürütülmektedir. Embriyo potansiyel bir canlı olarak kabul edildiğinden bu hücrelerin araştırmada veya tedavide kullanımı ile ilgili etik sorunlar ortaya çıkmıştır. Bazı ülkelerde araştırma için kullanılmaları yasaklanmıştır. Embriyonik kök hücreler pluripotent hücrelerdir; vücutta yaklaşık 200 hücre tipine dönüşebilirler. Çekirdeği çıkartılmış bir yumurtayla kaynaştırılarak elde edilmiş olan (klonlanmış) bir embriyodan elde edilebilirler. Klonlanmış bir embriyodan elde edilen kök hücreler hastanın bağışıklık sistemiyle uyum gösterirler. Embriyonik kök hücreden elde edilen hücre kümeleri embrioid cisimcikler olarak adlandırılmaktadır. Bu kümeler üç ana germ tabakasından kaynaklanan çeşitli hücre tiplerine yönlenmiş hücrelerden farklılaşmış olanaklara kadar değişen hücreleri içermektedir. Destek Kültüründe Üreyen Embriyonik Hücreler Günümüzde, kök hücrelerin farklılaşmasının kontrolü üzerinde durulmaktadır. Bu amaçla kültür ortamına çeşitli büyüme faktörleri, sitokinler ve kimyasallar eklenmiş, farklı destek hücreleri kullanılmış ve gen aktarımı ile farklılaşmanın yönlenmesi yönünde çalışmalar yapılmaktadır. Embriyonik kök hücrelerin diğer molekül veya başka türlerden elde edilen hücrelerle temas etmeksizin üreyebileceğini gösteren son araştırmalar bu hücrelerin daha sağlıklı ortamlardan elde edilebileceklerini ve klinik kullanımları konusunda güvenilirliğin artabileceğini göstermektedir. Embriyonik kök hücrelerinin tedavide kullanılabilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir. Tedavi amaçlı kullanımda bugün aşılması gereken engel farklılaşmanın istenilen yönde kontrol edilmesidir. FETAL KÖK HÜCRELER 1998 yılında Gearthart ve arkadaşlarının çalışması sonucunda 5-9 haftalık fetusun gonadal kıvrım ve mezenter bölgesindeki primordial germ hücrelerinin kültürü ile embriyonik germ hücreleri elde edilmiştir. Ancak immun başkalaşmış farelere enjeksiyon sonrasında teratoma oluşumu gösterilmiştir. Fetustan elde edilen kök hücrelerinin araştırma veya tedavide kullanımı uygun doku ve gruplarına ait fetus kaynaklarının oluşturulması gibi etik açıdan ciddi sorunlar doğurabilir. Ancak, kendiliğinden düşük yapmış kişilerde bu hücreler bağışlanarak araştırma ve tedavi amacıyla kullanılabilir. Gerekli fetus kaynağının az olması nedeniyle fetus kaynaklı germ hücreleri araştırmaları eski hızını kaybetmiştir. Günümüzde çeşitli kalıtsal hastalıklar fetal karaciğer kaynaklı kök hücre nakilleriyle tedavi edilmektedir. EMBRİYONİK KORSİNOMA (TERATOKARSİNOM) HÜCRELERİ Embriyonik karsinoma hücreleri teratokarsinom olarak adlandırılan germ hücre tümörlerinde bulunan kök hücrelerdir. Teratokarsinomların öncü germ hücrelerinin malign halinden kaynaklandığı düşünülmektedir. İnsanda daha sık olarak testis tümörlerinde rastlanmaktadır. Bu tümörler tek bir tümör hücresi tipinden çok, farklılaşmış hücre tipinden oluşmaktadır. YETİŞKİN KÖK HÜCRELER Yetişkin kök hücreler uzun süre kendini yenileyebilme kapasitesine sahip ve yetişkin dokulardaki öncü hücrelere farklılaşma özelliğinde olan hücrelerdir. Yetişkin kök hücrelerin kullanımı etik açıdan sorun oluşturmaktadır. Bu hücreler kişinin bağışıklık sistemine uyum gösterirler. Günümüzde, tüm hücre tipine dönüşebildikleri için yetişkin kök hücrelerin kullanımlarının sınırlı olduğu düşünülmektedir. Bu hücreler, plasenta olarak adlandırdığımız bebeği besleyen organdan, göbek kordon kanından ve yetişkin kişilerin vücutlarından elde edilebilirler. Göbek kordonu kesilip bebek ayrıldıktan sonra ilk yarım saat içerisinde anne rahminden düşen plasenta ve göbek kordon kanı yetişkin kök hücreler için önemli bir kaynaktır. Bu hücreler, yetişkin vücudundaki hücrelere göre daha genç bir dönemde elde edildiklerinden diğer yetişkin hücrelere göre kullanım açısından bazı avantajlara sahiptirler. Kordon kanı kök hücrelerinin avantajları şöyledir: Alıcıya daha kolay uyum sağlarlar. Genç hücrelerdir. Yaşayabilme yetenekleri daha yüksektir. Daha fazla sayıda elde edilebilirler. Göbek kordon kanı kök hücre kaynağı olarak dünyada, özellikle çocuklarda 1988 yılından beri çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmaktadır. Kordon kanı elde edildikten sonra bir dizi işlemden geçirilir ve kırmızı kan hücreleri elimine edilir. Daha sonra dondurma işlemi için kullanılan özel eriyiklerin içerisinde sıvı nitrojen içerisinde dondurularak saklanır. Bu işlem kordon kanı bankacılığı olarak adlandırılır. Yetişkin bir insanın vücudunda da kök hücre kaynakları bulunmaktadır. Bu hücreler vücutta az miktarda bulundukları için saflaştırılmaları da ayrı bir sorun olarak görünmektedir. Vücut dışında embriyonik kök hücreler kadar çoğalma yetenekleri yoktur. Kemik iliğinde bulunan kök hücreler yetişkin kök hücreler için iyi bir örnek oluşturmaktadır. Örneğin; yetişkin bir insanda her gün 200 milyon kadar kırmızı kan hücresi bu ana hücrelerin farklılaşması ile elde edilmektedir. Kemik iliği kök hücreleri yaklaşık 30 yıldan uzun bir süredir kan hastalıklarının tedavisinde kullanılmaktadır. Tanım olarak yetişkin kök hücreler organizmanın yaşamı boyunca kendini yenileyebilme özelliğini koruyan hücrelerdir. Ancak, vücut dışında embriyonik kök hücreler kadar uzun süre özelliklerini koruyarak üretilememektedir. Yetişkinde bulunan hücreler öncü hücrelere ve daha sonra da özelleşmiş hücrelere farklılaşırlar. Bu açıdan yetişkin kök hücreleri incelerken, bu hücreleri dokuya özgü öncü hücrelerden ayırt etmek oldukça zor olmaktadır. Yetişkin kök hücreler insan vücudunda sadece kemik iliğinde değil özellikle yağ dokusu olmak üzere birçok doku ve organda bulunabilirler. Yağ dokusundan elde edilen kök hücrelerin kemik iliğinden elde edilen kök hücreler kadar dönüşüm yeteneğine sahip olduğu bildirilmektedir. Yağ dokusundan kemik iliğine göre daha fazla sayıda hücre elde edilebilmektedir. Bu hücrelerin bulundukları doku ve organlarda küçük hasarların giderilmesinde rol oynadığı düşünülmektedir. Günümüze kadar bu hücrelerin sadece belirli bir grup hücreye farklılaşabileceği düşünülüyordu. Ancak günümüzde bu hücrelerin başka değişik hücre tiplerine de dönüşebileceği bilinmektedir. Örneğin; kemik iliği hücreleri karaciğer, sinir, kas ve böbrek hücrelerine dönüşebilmektedir. Hatta günümüzde bir yetişkin kök hücrenin değişime uğrayarak pluripotent özellik taşıyan bir kök hücreye dönüşebileceği gösterilmiştir. Bu özellik karşılıklı farklılaşma olarak adlandırılır. Bu hücrelerin farklı doku tiplerine dönüşebilmelerini ve vücut dışında daha uzun süre yaşayabilmelerini sağlamak amacıyla günümüzde yoğun bir şekilde çalışmalar devam etmektedir. Burun boşluğunu örten dokudan elde edilen kök hücrelerin embriyonik kök hücreler gibi yüksek bir farklılaşma yeteneği olduğu gösterilmiştir. Bu hücreler embriyonik kök hücrelere göre daha kolay elde edilebilmeleri açısından önemli kök hücre kaynağı olarak değerlendirilmektedir. Kök hücreler,tüm vücut doku ve organlarında,kan dolaşımında bulunur.Fakat özellikle üç yerde daha fazladır.Bebeklerin göbek kordonu,kemik iliği ve damarlarımızda dolaşan kan.Tarihte ilk olarak kemik iliğinden ameliyatla alınan kök hücreler lösemi tedavisinde kullanılmıştır. Bu yöntem hala uygulanmakta ve cerrahi koşullar altında ameliyathanede yapılmaktadır. O nedenle bazı özel şartlara ve yetişmiş personele ihtiyaç vardır. İlerleyen yıllarda vücutta dolaşan kandaki kök hücrelerin kullanılabileceği anlaşılmıştır. Bunun için önce hastaya hormon verilerek kemik iliğindeki kök hücrelerin hızla çoğalıp kana geçmesi sağlanır. Daha sonra, filtre (aferez) yardımıyla kandan toplanır ve kalan kan vücuda geri verilir. Bu yöntem de hala uygulanmaktadır. Fakat bu yolla elde edilen kök hücre sayısı diğer yöntemler göre daha azdır. Son olarak,80’li yılların başında,yeni doğan bebeklerin kordon kanında da kök hücrelerin bol miktarda bulunduğu ve bu hücrelerin tedavide kullanılabileceği fikri ortaya atılmıştır.Elde edilen kordon kanı belirli koşullar altında toplanıp dondurularak saklanabilmekte,daha sonra gerek duyulduğunda çözülerek kullanılmaktadır. İlk olarak David Harris,1992 yılında oğlunun kordon kanını kendi laboratuvarında dondurarak sakladı.Daha sonra bu uygulamayı halka açması ile 1994 yılında dünyadaki ilk Kordon Kanı Bankası Amerika Birleşik Devletleri’nde kuruldu.Takip edilen yıllar içinde dünya üzerinde bir çok kordon kanı bankası kuruldu ve binlerce bebeğin kordon kanı bu bankalarda koruma altına alındı.Bahsi geçen yöntem kök hücre sağlama ve depolama açısından en kolay ve ucuz yöntemdir. BENİ DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM DİLBER BENGÜ 1011211038