SMILEY Öğrenme Toplumunda Sosyal Bilinç Formatör Öğretmen Kursu 2.0 Bu proje Avrupa Komisyonu desteği ile fonlanmıştır. Bu doküman sadece düzenleyenlerin görüşünü yansıtmakta olup, burada bulunan bilgilerin kullanımından, Komisyon sorumlu tutulamaz. BT Potansiyeli Sosyal Bilinç YourTown Oyunu SMILEY Çerçevesine Tüm Yönleriyle Oyun Mantığı ve Talimatları Kısa bir Giriş Değişim nasıl olur? Bu bölümün temel amacı SMILEY projesi tarafından ortaya atılan oyun temelli öğrenme süreci potansiyelinden bahsetmektir. Günümüz eğitimcileri ve öğrencileri tamamen farklı dünyalardan gelen bireylerden oluşmakta. Bugün eğitimde ve öğretimde en temel dinamik, geçmişin stilleriyle eğitilmiş dijital-öncesi nesilde yetişmiş eğitimciler ve öğretmenler ordusuyla; Ipod, MTV, Facebook, Twitter, MySpace, duraksamayan video ve sosyal video oyunlarıyla yetişen öğreniciler topluluğunun beklenmedik ve hızlı karşılaşmasıdır. Bu husus dikkate alındığında, eğitim sistemlerinin gelişimi eğitimde BT’nin yoğun olarak kullanılması sayesinde öğrenme araçlarının yeniden icadıyla gerçekleşir. Bu süreç, hem öğretmenler hem de öğrencilerin bakış açısıyla “katılımlı öğrenme” nin bir tanımına bağlı olması durumunda mümkündür. Katılımlı öğrenme, aktif öğrenmenin yeni kavramlarında kendine yer bulmaktadır ve burada öğrenciler kendi öğrenmelerinde sorumluluk üstlenirler. Öğrenciler konuşmalarda ve başkalarıyla çalışırken aktif bir şekilde öğrenme stratejileri geliştirirler, yeni fikirler ve yeni bir anlayış formüle ederler. Aktif katılım, öğrenme sürecine katılma, deneyimden bilgi inşa etme, yorum yapma ve öğrenciler ile öğretmen arasında etkileşimler oluşturma şeklinde tanımlanır. Arka Plan Sir Ken Robinson Değişen Eğitim Paradigmaları İçinde bulunduğumuz zamanda Yeryüzündeki her bir ülke halk eğitiminde yenileştirmeler yapmakta. Bunun iki sebebi var... Videoyu seyret. Yapılandırıcı öğrenme kavramları ile uyumlu olarak, bilgi bir anlam yapısı ve yorum süreci olarak ortaya çıkar ve burada insanlar gerçeğin çoklu algısı ile ilişkili olarak birbirleriyle müzakere içerisindedirler. Eğer yanlış yapmaya hazırlıklı değilseniz, hiçbir zaman orjinal bir şey bulamazsınız. Ken Robinson Katılımlı Öğrenme ve Yerleşik Biliş SMILEY’ in arka planını oluşturan ana kavramlardan ikisidir. Peki bu terimler ne anlama gelmektedirler? Katılımlı veya anlamlı öğrenmenin izleri, yerleşik biliş kavramına dayanmaktadır. Yerleşik biliş, katılımcı öğrenmeyi bireysel bir zihin yerine katılımcı bir çerçeve dâhilinde tutar. Öğrenme genellikle sosyal bir ortamda, toplulukta veya bağlamda gerçekleşir. Bu bakış açısından değerlendirildiğinde, insanlarda öğrenme en iyi diyalog, sahiplenme ve sosyalleşme ile olur. Yerleşik bilincin bir diğer göstergesi ise, bilgi ve düşünmeyi sosyal ve fiziksel bağlamlarda yerleşik olarak kabul edersek, öğrenilen şeylerin çoğu üstü kapalı bir şekildedir. Öğrencileri aktiviteler ve zengin kavramsal anlamları olan özgün problemler ile işin içine sokarak ve onları keşfetme ve ortaya çıkarmaya teşvik ederek öğretmenler öğrencilerin disiplin söylemine katılmalarını sağlayacak becerileri ve mizacı kazanmalarını sağlarlar, bu da odaklanılan bir konuya ilişkin bilgi olarak adlandırılabilir; burada da bu sosyal bilinçliliktir. Eğitimciler ve öğretmenler 1970 ve 1980’lerden bu yana eğitim ve öğretimde bilgisayar oyunlarının gücü ve potansiyelinin farkındadırlar. Bilgisayar oyunlarının eğitim amacıyla kullanılmasının potansiyel olarak yararlı olduğu varsayılmış ve aşağıdaki farklı faydalarının olduğu kabul edilmiştir; (a) öğrenme süreçleri ve sonuçlarına ilişkin karmaşık ve çeşitli yaklaşımlar; (b) inter aktivite (c) bilişsel ve etkili öğrenme konularında beceri ve belki de en önemlisi; (d) öğrenmede motivasyon. Yukarıda belirtilen faktörlerin ağırlıklı ortalaması, halkın öğrenme araçları olarak oyunlara yönelik ilgisinin artmasını sağlamıştır. Oyun tasarımı, teorik modelleme ve öğrenme değerlendirmesine yönelik devam eden araştırma faaliyeti, günümüzde “net jenerasyonu”nun veya “dijital insanlar”ın eğitimin geleneksel modellerinden ayrı olarak ortaya çıkmaya başladığını göstermektedir. Bu kişiler, çoklu bilgi akışına ihtiyaç duyarlar, tümevarımlı usavurmayı tercih ederler, içerik ile sık sık ve hızlı bir şekilde etkileşim isterler, özel görsel edebi becerilere sahiptirler- bütün bu özellikler Dijital Oyun Bazlı Öğrenmeye uygundur. SMILEY’de oyuncunun oynayacağı oyun somut bir sorun çözme durumu konusunda öğrencinin bunu yorumlama ve karar verme becerisini içeren bir öğrenme sürecine ilişkin olacaktır. Oyuna ilişkin büyün durumların, sosyal bilinçlilik kavramına göre tasarlandığını da vurgulamak gerekir. Şimdi SMILEY’in genel çerçevesini daha iyi anlamak için sosyal bilinçlilik kavramına daha dikkatli bakalım. Bir “Şemsiye Kavramı” Olarak Sosyal Bilinç Sosyal bilinç, geniş toplumun refah düzeyine bağlı olarak, diğerlerinin sosyal koşulları ve menfaatleri ile ilgili bireysel tutumdur Sosyal bilincin tanımı, şu cümle ile ifade edilebilir: “Sosyal bilinç, geniş toplumun refah düzeyine bağlı olarak, diğerlerinin sosyal koşulları ve menfaatleri ile ilgili bireysel tutumdur”. Bilimsel bir kavram olarak sosyal bilinci şekillendiren ve önemli bir katkı sağlayan, sosyal bilince çok yakın bir kavramın - toplumsal gömülmüşlük- tanımını yapan Alfred Adler’in teorik tutumu olmuştur. Kesin bir psikolojik bakış açısı ile başlayacak olursak, “toplumsal hayatın demir mantığı” adlı analizinde, Adler’in bir sosyolojik söyleme kaydığı görülmektedir. Başka bir deyişle, yazardan sonra, soysal yaşamın toplumsal boyutunu düşünmeden bireysel gerçeği anlamak mümkün değildir. Yazarların sözünde, toplumda soysal ilişkilerin önemi açıktır: «Eğer yaşam şartı, birinci derecede kozmik etkiler ile belirleniyorsa, ikinci derecede sosyal olarak belirlenir. 1. Ayrıca, pazarlama literatüründe tutumlar genellikle şu şekilde tanımlanır “nesnelerin, konuların veya kişilerin küresel ve nispeten sürekli hale gelmiş gelişimleri”.2 Bu teorik uyarıdan başlayarak, bir sosyal bilinç deneyimi insanların herkesin kendi potansiyelini kullanma hakkı olduğu, sürdürülebilir ve barış dolu bir dünyanın sağlanmasında gerekli bilgilerini, becerilerini, değerlerini ve tutumlarını geliştirmesini sağlar. Sosyolojik bakış açısından bakacak olursak, değerler ve sosyal yeterlilikler bireylerin bütünleşme, uyum ve toplum duygusunu fark etmesini sağlar: bu, sosyalleşme sürecinde öncelikle ve genel olarak okul gibi eğitim ortamlarında ve ailede gerçekleşen bir deneyimdir. SMILEY HBÖ projesinin hedeflerine göre, gençlik döneminde sosyal bilince yol açan çözülmeyi tanımlamaya ve BT ile okuldaki sivil katılım arasındaki olası bağlantıyı genişletmeye çalıştık. Okul katılımcılarında soysal bilincin geliştirilmesi amacıyla özel bir Temelli Öğrenme programı oluşturulmuştur. Bunun nedeni, oyunların özellikle eğitim veya aktivite programlarını desteklemeye çok uygun olmasıdır ve sonraki bölümlerde de göreceğimiz gibi, bu programlarda duygunun sosyal boyutunun güçlendirilmesi, anahtar yöntem veya hedeftir. Sosyal bilinç, küresel bilinç, bütünsel dahil olma duygusu, bütünleşme ve gruplar arası tolerans ile de ilişkilendirilebilir. Bu yüzden, sosyal bilinç kavramının çok boyutluluğu, belirli teorik hususları içerir: sosyal bilimler, sosyal meyilli davranışın öğretilip öğretilmeyeceği ve nasıl öğretileceği konusunda zengin bir literatür oluşturmuştur. 3 Toplumun ilk fikri, üç temel ihtiyaca göre bağıntısal modellerde birbirini etkileyen bireylerden oluşan toplum insan davranışıdır: güvenlik ihtiyacı, kendini ifade etme ve memnuniyet, sosyal entegrasyon ve uyum (barışçı ilişkiler rol eğilimli). Bu bakış açısından bakıldığında, toplum herkesin katkısına ihtiyaç duyar, çünkü toplumun hedeflerinin başarıya ulaşmasında her bir bireyin rolü vardır.4 Bu kapsamda, sosyal entegrasyonun en az beş boyutu vardır: ait olma duygusu, başkalarına bağımlılığın fark edilmesi, ortak hedefler için işbirliği isteği, günlük hayatın alışkanlıkları ve gelenekleri.5 İnsan tutumlarının gelişimi, aile ve okulda başlar; bunlar eğitimdeki en önemli iki faktördür. Bu bağlamda, okul ve aile topluluk duygusunun, mutluluk değerlerinin, yardım ve dayanışmanın ilk öğrenildiği ve tecrübe edildiği yerlerdir.6 Sosyal bilincin Sosyal bilinç, empati, şefkat ve yumuşak huyluluk, yaratıcılık, heyecan, fedakarlık ve güven gibi duygu ve hisler ile ilişkilidir.7 Sosyal bilinç kavramı, sosyal sisteme atıfta bulunarak bireyler arası ilişki (mikro) ile sistemler arası ilişki (makro) arasında bir bağlantı kuran yetenek ve duygusal becerilerin birleşimi olarak kabul edilir. 8 Adım adım gidecek olursak, sosyal bilincin bu tanımını kabul ederek (sosyal koşullar ve toplum yararı ile ilgili veya ilişkili bireysel tutum) sosyal düşünceli hareketi, toplumu ayakta tutan ve bütün sosyal grup üyeleri arasında uyumlu ilişkiler yaratan toplum yanlısı olumlu davranışlar örneği olarak kabul ederiz. Bu varsayım, her bir boyutun bir sosyal düşünceli tutumu tanımlayan bir çift kutuplu beceride yoğunlaştığı, sosyo-duygusal yeterliliklerin (aşağıda gösterildiği gibi) “beş boyutlu modeli”nin kullanıldığı işlevsel bir kavrama dönüşmek zorunda kalmıştır. İsimlerine bakılmaksızın bu tür beceriler, temel beş boyutun bazı özelliklerini yansıtır ve her bir boyut, günlük hayattaki deneyimlerin genel veya belirli yönleriyle ilişkilidir. Küresel vatandaşlık için boyutlar ve beceriler Küresel eğitimin nihai amacı, bireysel ve genel düzeyde sorumlu küresel vatandaşlık için tutumların geliştirilmesi amacıyla küresel konularda ve ilgili becerilerde bilgiye dayalı uygulamaların geliştirilmesidir. 9 1936’da olduğu gibi, 1946’da da "dünya vatandaşlığı sadece daha uluslar arası değil aynı zamanda daha demokratik, daha hoşgörülü, daha soysal düşünceli ve daha liberal ….görünüyordu”. Yazar, makalesini psikologlara bir çağrıda bulunarak bitirir: "… atom krizi (kısmen) siyaset psikologları için bir iştir. Siyaset psikolojisinin özü, bireysel psikolojinin anlaşılmasıdır. … ."10. Bu değerler zinciri şunları içerir: kendine saygı, başkalarına saygı, çevresel sorumluluk, katılımcı topluma dahil olma, kültürel değişiklilik için istek, dayanışma. Bu açıdan bakıldığında, aşağıdaki bölümde sosyal düşünceli bir eylem için bir kriter olarak kabul edilmesi gereken duyguların sosyal boyutu vurgulanmaktadır. Bu sosyal bilinç kategorileri, paylaşma, rahatlatma, kurtarma ve yardım etme gibi farklı faaliyetlerden oluşur. Sosyal bilincin göstergesi olarak, çeşitli somut ve günlük durumlar gösterilir. Beş Boyutlu Model Bu durum, devlerin omuzlarındaki yükün analizlerini test etmemizi sağlar: deneme, melezleme, yenilik yapma ve açılıştaki argümanları eleştirisel olarak yeniden gündeme getirme. Epistemolojik önerimizde, sosyal bilinç kavramının gözlemlenmesini ve analiz edilmesini sağlayacak beş işlevsel boyutun oluşturulması amacıyla, sosyal düşünceli eylemi oluşturma sürecinde belirleyici olan bir grup faktör seçilmiştir: bunlar a) belirli bir çevreye bütünsel dahil olma duygusu; b) Sosyal aktörler arasındaki karşılıklı bağımlılığın tanınması; c) Bağıntısal ağların (sosyal sermaye)yapısının interaktif dinamikleri; d) Ortak hedeflerin başarıya ulaşması için işbirliği dinamikleri; e) Aile alışkanlıkları. Daha da basit ifade etmek gerekirse, sosyal bilinç tanımı psikolojik boyut ile toplum yanlısı davranışın arasındaki bağlantıyı gösterir. Bu çalışmada, toplum yanlısı davranış eğitimsel ilişkilerde ve uygulamalardaki hedeftir, psikolojik boyut ve süreçlerin yerine bir çeşit sosyal düşünceli eylem dizini oluşturmada yararlı içeriklerdir. Bu, Beş Boyutlu Modelin her bir boyutu için “duygusal ihtilaflara” yönelik olarak elde edilmiştir: a) Empati - ilgisizlik; b) Fedakarlık - bencillik; c) Güven – agresiflik; d) Sempati - güvenmeme; e) İsteklilik - uysallık. Bu modelde, duyguların sosyal boyutu ego merkezli eğilimden başkalarına odaklı eğilime doğru yönelerek sosyal bilinç ile ilgili eylem tercihlerini şekillendirir. Soysal bilinç kavramı, toplum yanlısı davranış ile bireysel boyutun oluşumu arasındaki bağlantıyı kurarak, yukarıda belirtilen bileşenleri içerir. SMILY projesindeki uygulama HBÖ projesinde neden sosyal bilinç kavramı kullanılır? SMILEY oyununda uygulanan sosyal bilinç öğrenicilerin çatışma ilişkilerinin üstesinden gelmesi için bilişsel ve duygusal - iki beceri kategorisine yaklaşmalarına yardımcı olur: Bilişsel beceriler şunladır: * Negatif klişe ve önyargıları tanımlar; * Takım çalışması ve işbirliği; * Diyalog becerileri ve kararlılık; * Problem çözme ve karar alma; * Bilim ve modern teknoloji ile ilgilenme. Duygusal beceriler ile ilgili olarak SMILEY oyunu, aşağıdaki beş çalışma alanına odaklanarak ve BT teknolojileri sunarak deneyimlerin görsel olarak detaylandırılmasını sağlar: 1. Görme 2. Ayırt etme 3. Oynama 4. Öğrenme 5. Karar alma kriterlerini değiştirme. Bu bölümde, kültürler arası gerçeğin asıl özüne devam edilen bu bölümde, günlük hayatımızda sosyal düşünceli eylemin merkezindeki belirli faktörler (anket maddelerindeki uygulamalar) gösterilmektedir. Belirli Bir Çevreye Bütünsel Dâhil Olma Duygusu Aidiyet sosyal ilişki ile bağlantılıdır. Sadece özne değil bağlam ile de alakalıdır. Sosyal ilişkiler, kişilik oluşumunsa çok önemlidir ve bireyin başkalarına bağımlık ile ait olma arasında doğru bir dengede her bir sosyal gruba dahil olmasına yardımcı olur. Aidiyetin olmanın farklı yolları Belirli gruplara aidiyetin önemi zamanla değişir. Farklı sosyal ağlara ve gruplara katıldıkça ve bu gruplardan çıktıkça sürekli sosyal etkileşim ve entegrasyon sürecinde kendimizi başkalarının yerine koyar, yeni bağlantılar geliştirir ve diğerlerini görmezlikten geliriz. Aslında, aidiyet duysusunu geliştirmek yaşamımız boyunca farklı gruplara dahil olmayı veya bu gruplardan çıkmayı içeren, devam eden bir süreçtir. Belirli gruplar içersinde o gruba dahil olmaya verdiğimiz önem (aile, eş, dini gruplar vs.) kişisel ve toplumsal kimliğimiz hakkında çok şey anlatır. Modern döneme ait olma Ait olma ihtiyacı insan oğlunun temel bir özelliğidir, ancak bu ihtiyacı karşılama şeklimiz zamanla önemli ölçüde değişmiştir. Endüstriyel toplumun gelişimi, topluluk duygumuzu kaybettiğimize dair bir takım korkular üretti: dünya kentinin meçhul, gizli yayılması sanki kendimizden daha büyük bir şeyin bir parçasıymışız gibi bizi temel ihtiyacımızdan yoksun bırakmaktadır. Psikolojik Topluluk Duygusu. Bazı tanımlar • “başkalarına benzerlik algısı, başkalarına bağımlılık duygusu ile kabul edildiği gibi, kişinin başkalarından beklediğini yapması şeklinde kişiler arası bağımlılığın sağlaması ve kişinin daha güvenilir ve daha istikrarlı bir yapıya ait olma duygusudur” (Sarason 1974). • “üyelerdeki aidiyet duygusudur, üyeler birbirlerine ve gruba karşı hisseder ve üyelerin ihtiyacı olan ortak inanç birbirlerine bağlılık ile karşılanacaktır.” (McMillan, Chavis 1986). Özellikle, sosyal aidiyet bir bireyin bir rol üstlenerek Gemeinschaft (cemiyet) olan sosyal topluma dahil olduğu (Weber 1922: 136) durumu ifade eder ve bu toplum aynı zamanda bir kurum ve/veya bir birlik olarak da görülebilir (Parsons 1959: 100). Üyeliğin vasıfları Üyeliğin beş özelliği vardır: • • • • • Sınırlar Duygusal güvenlik Kişisel yatırım Bir ortak sembol sistemi Aidiyet ve kimlik duygusu Sosyal Aidiyetin Yapısı Bağlılık Sadakat Derinlemesine… Parson’un çerçeve yaklaşımı Aidiyet veya Biz Duygusu Dayanışma Sosyal aidiyetin yapısı, Parson’un referans çizelgesi kullanılarak, aşağıdaki dört ana bileşen –bağlılık, sadakat, dayanışma ve aidiyet duygusu veya biz duygusu- arasındaki ilişkiden başlayarak tanımlanabilir. Bu yüzden, belirli bir gruba bütünsel üyeliğin anlamını daha iyi anlamak için bir taraftan üyeliğin vasıflarını teker teker anlatmak ve duygusal yakınlığın temel koşullarını vurgulamak gerekirken diğer yandan da her bir bireyin aidiyet ve kimlik duygusunu da belirtmek gerekir. Onların "alanı" Senin "alanın” " Sınır Eğer bugün, dün öğrettiğimiz gibi öğretiyorsak, çocuklarımızın geleceğinden çalıyoruz demektir John Dewey Sınırlar, dil, kıyafet ve alışkanlık gibi şeylerle birbirinden ayrılır ve kimin ait olduğunu, kimin ise ait olmadığını gösterir. Başkaları ile tanıştığımızda, bu diğer kişinin bir arkadaş olup olmadığını veya dostluk veya düşmanlık gösterip göstermeyeceğini derhal öğrenmek isteriz (Fiske, Yamamoto, 2005). Aidiyet duygusunu inceleme yöntemlerimiz kültüre göre değişmektedir, aslında, doğu ile batı arasında bazı farklılıkları aramaktayız. Son olarak, grup üyelerinin yakın sosyal bağlantılarını korumak amacıyla sınırlar konusundaki meşru ihtiyaçları sık sık görmezlikten gelinmiştir (McMillan, Chavis 1986: 9). Duygusal Güvenlik Kişinin duygusal ve fiziksel olarak iyi olması ile ilgilidir, birey böylece gruptaki tam potansiyelini fark edebilir. Duygusal ortam, aidiyet ve güvenlik duyguları nedeniyle grup üyeleri için çok önemlidir. Eğer grup üyeleri kendilerini güvende hissetmezlerse, başka kimseye veya kendilerine güvenemezler. Ayrıca, bu tür negatif düşünceler insanların o ortama ait olmadıklarını hissetmelerine neden olur. Kişisel Yatırım Kişisel teşvikler, benlik algısı ve algılanan seçenekler davranışı belirleyen önemli faktörlerdir (Maehr ve Braskamp, 1986). Kişisel teşvikler, bir faaliyete dail olmak için belirlenen sebepleri ifade eder ve tanınma, hüner, rekabet ve duygusal yakınlık gibi teşvikleri içerir. Benlik duygusu, kişinin bir faaliyete dahil olmak için kendisinde algıladığı yetkinlikten, kendine duyduğu güvenden, hedefe yönelik eğiliminden ve sosyal kimliğinden oluşur. Bir Ortak Sembol Sistemi Ortak sembol sistemlerini anlamak, toplumu anlamanın ön koşuludur. “Biyolojik dünyada hücre ne ise veya fizik dünyasında atom ne ise, sosyal dünya da sembol odur [...] Sembol, bildiğimiz sosyal dünyanın başlangıcıdır” (Nisbet, Perrin, 1977). Aidiyet ve Kimlik Duygusu Aidiyete ilişkin beklenti veya inanç ve toplum tarafından kabul ile ilgilidir. Kişinin kendi ihtiyaçlarını bilebilmek ve bunları yerine getirebilmek, insanın bir gruba dahil olmayı istemesinin iki nedenidir. Bir yere ait olmak ve bir kimlik sahibi olmak, kişisel ve toplumsal kimlik, özgüven ve güvenlik ile psikolojik muhtaçlık, başkalarına yararlı olacak ilgili bireysel ihtiyaçlarımızı karşılar. Üyelik duygusu, herhangi bir grubun varlığı için önemli bir koşuldur. Bağlılığın Temel Koşulları Bağlılığın insanların sık sık aidiyet duygusuna bağlandığı altı temel koşuldan bahsedebiliriz: 1. Aile. Modern toplumda ailenin etkisinin azaldığına ilişkin tartışmalara rağmen, aile aidiyet duygusunun hissedildiği en önemli yer olmaya ve en önemli beşeri soysal kurum kategorisi olmaya devam etmektedir. 2. Arkadaşlık. Büyük geniş ailenin çok yakın olması geçmişte sosyal destek için bir yapı teşkil ederken bu görev artık kısmen de olsa gittikçe daha çeşitli ve çok katmanlı hale gelen arkadaşlık ağı tarafından yerine getirilmektedir. 3. Yaşam tarzı tercihleri. Arkadaşlıklar ve sosyal ağlar geliştirirken aynı zamanda istediğimiz yaşam tarzını bu yaşam tarzına uygun sosyal sermaye türlerini – sosyal statü, ortak değerler ve kültürel uygulamalar– de tanımlarız. İlgilendiğimiz faaliyet türlerine, satın almak istediğimiz ürün türlerine ve bunların yer alacağı ortama göre tercihler yaparız. Belirli ürünleri tüketmemeyi tercih ederek veya belirli faaliyetlerde yer almayarak da yaşam tarzımız ile ilgili tercihler yaparız. Aidiyet duygumuz için, yapmadığımız şeyler en az aktif olarak yapmayı tercih ettiğimiz şeyler kadar önemlidir. 4. Milliyet. Kültürel küreselleşmenin savunucuları, ulusal kimliğin düşüşte olduğuna işaret etmektedirler. Dünya birbiriyle daha da bağlantılı hale geldikçe insanlar hem fiziksel hem de fiilen bireysel ülke sınırlarını aşmaktadır. Bir tarafta ulusal kimliklerin esnekliği ve bir kimliği çıkartıp onun yenine başka bir kimlik alma olanağı olmasına rağmen diğer yandan bireyler ile o bireyin doğduğu ulus arasında güçlü bir bağlantı hala vardır. 5. Mesleki kimlik. Sosyal statümüzün büyük ölçüde yaptığımız iş il ve daha da önemlisi kazandığımız para ile ölçüldüğü bir toplumda hem erkekler hem de kadınlar için mesleki kimliğin oldukça önemli olması hiç de şaşırtıcı değildir. 6. Takım ruhu ve ortak menfaat. Spor takımı, din, sosyal sınır, etnik kimlik, siyasi yakınlık vs. daha güçlü aidiyet duysusu sağlayabilir (Sosyal Konular Araştırma Mekrezi, 2007). Belirli bir grup ve ortamdaki her bir üye için aidiyet ve kimlik duygusu Bir grup olmak kendimizin biz duygusu gibi bir takımın parçası hissetmezinde çok önemlidir. Grup üyeleri, bunu bir bütüncül bir şekilde parçası olan, yeni bir konu olarak görmek zorundadırlar. Her bir bireyin grupta kendi ihtiyaçlarını karşılama isteği ve grubun ihtiyaçlarını karşılama isteği eş zamanlı ve birbiriyle ilişkili olmalıdır. Bu nedenle, bir gruba üye olmak şunları ifade eder: - Aynı grubun diğer üyesine benzer olmak; - Diğer gruplardan farklı olmak; - “Diğer” insanlarca bir grup olarak görülmek. Sosyal Aktörler Arasında Karşılıklı Bağımlılığın Tanınması Sosyalleşmeden kültürler arası yetkinliğe Davranış, insan hareketlerinin en belirgin göstergesidir ancak her davranış anlamlı değildir. Sadece anlamlı olan veya “bir anlam ifade eden” insan davranışları sosyolojiye bir faaliyet olarak tanımlanır. Bu anlam, bilinçli veya bilinçsiz çeşitli şekillerde yorumlanabilir. Belirli davranış modelleri ve kalıpları sunan ve bunların yorumlanmasını sağlayan kültürdür. Örneğin, dil bir toplumda geliştirilen en kapsamlı anlam sistemlerinden birisidir ve genel olarak algılanış şekli üstlendiği iletişimsel fonksiyona bağlıdır. Hem dilimiz hem de davranışımızın çoğunluğu diğer insanlara yöneliktir ve bu diğer insanlara bir mesaj iletimidir. Bu şekilde, bir hareket sosyal bir faaliyet haline gelir. Bu, eğitim amaçlı, güç yönetimi, eğlence, bilgi amaçlı veya diğer anlamlarda olabilir. Genel olarak konuşacak olursa, dört çeşit sosyal eylem vardır: yaratıcı, taklit edici, alışılagelmiş ve yıkıcı. Fakat sadece performansımız diğer aktörlerin potansiyel tepkisine yöneldiğinde bir sosyal eylem ile ilgileniriz. En az iki kişi arasında karşılıklı sosyal tepkinin gerçekleştiği, tek ve geçici bir sosyal eylem bir sosyal sözleşmedir. Genellikle, bu tür sözleşmelerin büyük çoğunluğu geçici ve kısa sürelidir. Ancak sosyal sözleşmenin daha uzun süreli ve daha dinamik sıralık bir sosyal eyleme dönüştüğü yerlerde bir sosyal etkileşimden bahsedebiliriz. Bu tür bir bağlamda, iki birey arasında gittikçe daha açık, nesnel ve karşılıklı hale gelen bir ilişki gerçekleşir. Bu soysal etkileşim esnasında, birbiriyle etkileşim içersinde bulunan iki kişi arasında zamansal ve mekansal uzaklık ile bir sosyal uzaklaşma görülür ve bu kültürlere göre çeşitlilik gösterir. Bu, basitten “sivil uzaklığa yönelik” olarak, kamu ile uzak arasındaki bir sivil uzaklıktır. Sosyal etkileşimlerin dört temel sosyolojik açıklaması vardır: 1– Davranışsal 2– Mantıklı seçin (İşlevsel) 3– Sembolik etkileşimcilik 4– Dramacı Yaklaşım (ad 1) Etkileşim, etki ve tepki sonucunda ortaya çıkan bireysel davranışın karşılıklı eğilimi olarak görülür; davranış tepkiler dizisinin aktörlerinden birisi haline gelir ve diğer bir aktör de buna tepki verir. (ad 2) Etkileşim, ortaklar arasında eşya veya değerlerin karşılıklı değişimi olarak kabul edilir. Bu karşılıklı değişim, rasyonel ve birbiriyle bağıntılıdır. (ad 3) Etkileşim, fikirler, semboller ve anlamların bir değişimi olarak yorumlanır, bu şekil bir etkileşimde özellikle bireyin veya diğer aktörlerin bir durum hakkındaki görüşüne veya belirli bir olayın kişisel yorumuna vurgu yapılır. (ad 4) Bu yorum ışığında sosyal dünya özellikle de bunun günlük hayatımızdaki boyutu bir tiyatro ve bir dramadır. İnsanlar yaptıkları her şeyde başkaları üzerinde iyi bir etki bırakma isteği ile hareket ederler. Bu nedenle insanlar sadece pozitif mesajları ve işaretleri başkalarına iletebilmek için bu izlenimi idare etmeye çalışırlar. Tanımsal Özellik Fiziksel Hareket Anlam Diğerlerine karşı odaklanma Diğerlerinin Tepkilerine karşı odaklanma Karşılıklı durumsal tepkiler Karşılıklı Tepk,ler Dizisi Etkileşimin rastlantısal bölümleri Etkileşimin ritmik bölümleri Kuralsal olarak tanımlanmış olaylar akışı Pozisyonlar arası etkileşim şeması (rolller) Socsyolojik Terim Davranış + Aktivite + + Sosyal Aktivite + + + Sosyal Eylem + + + + Sosyal Bağlantı + + + + + Etkileşim + + + + + + Tekrarlanabilir etkileşim + + + + + + + Düzenli Etkileşim + + + + + + + + Düzenlenmiş Etkileşim + + + + + + + + + Sosyal İlişki + + + + + + + + + Sosyal gerçeklikte, dinamik ve çeşitli sosyal etkileşim ağları vardır ve buralarda belirli koşullar kendilerini tekrar eder ve ortaya çıkar. Bazı etkileşimler art arda gerçekleşir ve aktörlerin belirli kurallar uymaları nedeniyle düzenli bir hal alırlar, düzenli etkileşime dönüşürler. Sonuç olarak başkalarına karşı yükümlülük, sorumluluk, gerekçeli beklenti gibi şeyler ortaya çıkar ve buradaki bir hata cezalandırılacaktır. İki birey arasında düzenli olarak gerçekleşen ve tekrar eden düzenli etkileşimler sosyal ilişki olarak tanımlanır. + Bu nedenle, bir sosyal ilişki sadece bir dizi eylem ve tepki değil aynı zamanda axio-normatif olarak düzenlenmiş eylemlerdir. Yani, taraflardan birisinin bir norma uyması diğer tarafın da aynı norma uymasına veya tam tersi bir duruma neden olur. Şekil: İnsan faaliyetleri ve etkileşim şekilleri Sosyal çevre ve gruplar çeşitli sosyal ilişkiler döneminde ortaya çıkar. Sosyal çevre ve gruplar sosyal Derinlemesine… Elia’nın karşılıklı bağımlıkık zincirleri çevreyi oluşturur. Sosyal ilişkilerden ziyade insan etkileşiminin gerçekleştiği bütün diğer davranış şekilleri toplu davranış olarak adlandırılır; bu sosyal değil bütün faktörlerin ortak bir hedefe ulaşmak için bir araya geldiği toplu bir faaliyetin gerçekleşmesidir; ancak bu aktörler birlikte hareket etmemektedir. Bir sosyal çevre, belirli sayıda aktörün aynı sosyal ‘’Kabile Reisi, Diktatör ya da en güçlü insan bile olsa her birey bağımsızlık zincirinin bir parçasıdır. Özel yapılı her boyut temsilcisi birbirleriyle bağlantılıdır.” Norbert Elias tüm sosyal aktörlerin birer bağımsızlık zinciri olarak doğduklarını ve bunun bir parçası olmadan da tam anlamda bir birey olamayacağını vurgulamıştır. Sosyal aktörlerin fonksiyonel bağımsızlık zincirine ait olduğu ve alışkanlıkların ve bağımsız düşünmelerin çevresindekilerle etkileşimleriyle oluştuğu açıktır. Bağımsızlık zinciri tamamen güç etkisinin şekli ve zinciridir. statüye sahip olması (ortaklar çevresi örn. öğretmenler) ve farklı statüdeki başka aktörler ile etkileşim içersinde olmaları (örneğin öğrenciler) nedeniyle ayırt edilmiş bir sosyal gerçekliliğin bir parçasıdır. Bir sosyal grup , sosyal ilişkilerin ortak modelleri ve ortak bir kimlik duygusu şeklindeki ortak katılımın farkında olan ve birbirleriyle etkileşim halindeki bireyler topluluğunu ifade eder. Başka bir deyişle, bir taraftan sosyal ilişkiler ile bunlar/sosyal gruplar oluşturulurken diğer yandan da – sosyal ilişkilerin oluşturulduğu ortak yaratılır. Yani bu diyalektik bir süreçtir. Yukarıda belirtilen kişiler arası bağlantılar sayesinde, bir çevre ve grubun yapıcı bir öğesi olan sosyal bağ gelişir. Bu bağ, üyelerini birleştirir, sosyal konumları belirler ve başka grup üyelerinin yanı sıra grup dışındaki aktörlere de yönelik davranış modellerini, örneğin sosyal rollerini tanımlar. Sosyal rol, belirli bir grup üyeliği ve sosyal konum ile belirlenen davranışlar zinciridir ve belirli bir aktörün kişisel özelliklerini dikkate almaz. Başka bir deyişle, belirli bir sosyal rolün bir parçası olmayan sosyal bir davranış yoktur ve belirli bir sosyal grubun bir parçası olmayan sosyal roller yoktur. Genel olarak, iki çeşit sosyal grup vardır: birincil ve ikincil sosyal gruplar. Birincil grup genel olarak daha küçüktür ve üyeleri arasındaki etkileşimler gayri resmi, eş zamanlı, doğrudan (yüz yüze) ve kişiseldir (arkadaşlar grubu gibi). İkincil grup ise daha büyüktür, insanlar arasındaki etkileşimler resmidir, karakterler belirsizdir ve belirli bir göreve odaklanır (örn. işyeri). Bu iki türün görevlerini birleştiren gruplar da vardır, örneğin aile veya okul. Sosyalleşme sürecinin gerçekleştiği yer yukarıda tanımlanan sosyal bağlam çerçevesindedir (özellikle aile, okul, arkadaş grubu gibi birincil gruplarda) ancak diğer yandan bireyin toplumu öğrendiği, örneğin başkaları ile birlikte nasıl yaşanılacağı, ve bireysel sosyal kimliklerin şekillendiği yer de yine burasıdır. Sosyalleşme süreci, ergenlik ile sınırlı değildir, bunun yerine bireyin yaşamı boyunca devam eder. Bir bireyin sosyal kişiliği tamamen geçmişteki ve mevcut rollere entegredir. Bu yüzden, zihinsel ve kültürel kişiliğin yanı sıra diğer kişilik türlerinden de oluşan bireyin kişiliğinin sadece bir kısmıdır. Sosyal kişilik bireysel davranışın temel modelleri ve kalıplarını, bunların başkaları ile etkileşimini şekillendirir ve onları sosyal sermayesini oluşturur. Ancak, sosyal sermaye kişinin bütün gerçek sosyal davranışını ve başkaları ile ilişkileri şekillendirmez. Bireyin sosyal bilinci gibi belirli tutumlar ve sosyal davranışlar da zihinsel faktörlerden ve daha çok kültürel faktörlerden etkilenir (örn. karakteri). Hem sosyal grupların hem de toplumların çeşitliliğine karar veren kültürel ortam veya kabul edilen değerler, semboller, inançlar/dinlerin çeşitliliğidir. Bu yüzden, temelde toplumların sosyal ihtiyaçlar konusunda benzer olduğunu (aile, iş, çocuk yetiştirme vs.), ancak bu ihtiyaçların kültürel çözümler düzeyinde karşılandığını söyleyebiliniriz. Farklı kültürel değerler, çeşitliliğin tanınmasını vurgular, ancak bu başkalarına karşı sosyal husumetin veya düşmanlığın ortaya çıkması anlamına gelmez. Aile Alışkanlıkları Aile Alışkanlıkları insan doğasının en önemli etkenlerindedir. Sosyal perspektiflerde aile ; Mülk paylaşımı olan, ortak mesken, sevgi ,sadakat ,yardımlaşma gibi paylaşımları içeren ve çocukların yetiştirilmesi ile ilgili sorumluluklar taşıyan bir gruptur. Kısaca aile ‘’biz’’ kimliğini fazlasıyla taşıyan bir statüdür. Aile ; anne, baba , kardeş, kayınbaba ,kaynana, amca,hala, teyze ve dayı gibi kavramları içeren bir sosyal gruptur ve evlilik , babalık, akrabalık gibi olguları da ortaya çıkarmıştır. Aile hayatı bireylerin tavırlarıyla karakterize edilir. Bunlar cinsel ilişki, doğum, ev işleri paylaşımı, çocuk yetiştirme , beslenme , ortak mesken ,karşılıklı sorumluluk paylaşımıdır. Kültürel perspektiften bakıldığında aile , sosyal normların, sembollerin , inançların yani aile kültürünü oluşturan tüm öğelerin bir arada bulunmasını ifade eder. Bireşimsel yaklaşımda biyolojik ve sosyal aile topluma yeni bireyler katar ve onları şekillendirir. Bu anlamda da aile ayrıcalıklı ve yeri doldurulamaz bir grup olarak ifade edilebilir. Yeni doğan birine yalnızca aile sosyal bir çevre sağlayabilir. Bunlar ilkel aile fonksiyonlarıdır; çünkü insanoğlu eksik , zayıf bir şekilde dünyaya gelir ve varlıkları ancak sosyal gruplarla devam ettirilir. 1.Ailenin sosyal hayat dinamikleri değişken ancak tekrarlanan ritme sahiptir ve bunlar aile üyelerinin rolleri, öte yandan da zaman içinde edinilen tecrübelere bağlıdır . En önemli nokta ise evliliği aileye dönüştüren çocuğun olmasıdır. Günlük rutin değişir ve aile bireylerinin rolleri de doğan yeni çocuğa bağlı olarak değişim göstermeye başlar ; yeni doğan çocuk ailenin temel figürü olur. Günlük yaşam takvime bağlı olarak çeşitlenir. Aile yaşam dinamikleri, dini ve ailevi kutlamalar, okul tatilleri, tatiller, seyahatler, iş seyahatleri ne göre şekillenmeye başlar. Dinamikler ve alışkanlıklar ise çocuğun büyümesiyle değişir; çünkü çocuk büyümeye , aile ise yaşlanmaya başlar. Bu iki sosyal süreç boşanma , ölüm veya hastalık gibi etkenlerden etkilenebilir hatta evliliğin bitmesi ile sonuçlanabilir. Yeni bir aile oluşumu da aile içindeki rolleri değiştirir. Çocuklar aileye dönüşürken babaanne ve anneanne,dede,kaynana, kayınbaba gibi kavramlar da oluşmaya başlar . Eğitim kovayı doldurmak değil, ateşi yakmaktır Willian Butler Yeats 2. Yukarda bahsi geçen aile dinamikleri genç neslin sosyalleşmesine etki eder ancak entegrasyon becerisinin düşük olması zıt sosyal etki yapabilmektedir. Aile içinde gençlerin sosyalleşmesine etki eden ikinci faktör daha kapsamlı sosyo-kültürel çevreye bağlıdır. Üç çeşit kültür vardır: Postfigüratif, Biçimlenmiş ve Prefigüratif . Postfigüratif Kültür geleneksel kültürün bir çeşididir. Bu kültürde genç nesil herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan yetişir; aile model oluşturur. Başka alternatif model yoktur ve her iki jenerasyon arasında sosyal ya da kültürel model farkı bulunmaz. Biçimlenmiş Kültürde, modern kültürlerin ortak özelliği olan eşitlik mevcuttur. Genç nesil ebeveynlerinin davranış modellerini almaz ; ancak akranlarını taklit eder ( bu tarz davranışlar asimile olmuş göçmen ailelerde baş göstermektedir). Son olarak Prefigüratif Kültür ise eski neslin kendini yenileme ihtiyacı duyduğu hızlı toplumsal gelişime ayak uydurabilmek amacıyla gençlerden kültürel ve teknolojik değişimleri öğrendiği yani sosyal konfigürasyonla karakterize edilen kültürdür. Bu tarz fenonemler batı toplumlarında daha sık görülürler. Mantığa aykırı biçimde, çocuklar büyüklerinin eğiticisi olurlar. Yukarıdaki tüm sonuçlara bakıldığında , jenerasyonlar arası gerçekleşen kültür transferi eski jenerasyonun kontrolü dışında gerçekleşmektedir. Yine de çocukların eğitim sürecine müdahale aşamasında etkileri hiçbir zaman kaybolmaz. Genç nesiller için olumlu ya da olumsuz etkilendikleri referans gruplar her zaman için ailelerinin dışında kalan diğer gruplardır. Hatta sosyalleşme aşamasında aileler reddedilen gruplar kategorisine girmektedir. Bu aşamada davranışlarda ve tutumlarda genel sosyal dengeyi sarsan kuşak farkı ortaya çıkar. 3. Aile kültürünü belirleyen üçüncü faktör ise ailenin de içinde bulunduğu topluma ait kültürdür. Kültürler üzerinde yapılan son araştırmalara göre sosyal tutum ve davranışları etkileyen 5 farklı boyut bulunmaktadır ( ‘’Beş Büyük’’) : 1. Güç Mesafesi , 2. Toplumsallık Duygusu ve Bireysellik, 3. Erkeklik ve Kadınlık ( Cinsiyet) , 4. Belirsizliğin Önlenmesi , 5. Zaman Oryantasyonu . Bu boyutlar, aile grubu içinde kendini kararlı bir şekilde ispat etmektedir. Aşağıdaki şekillerde sunulabilir: - Güç mesafesi düşük çevrede çocuklara eşit davranılır, eş ilişkileri baskındır ve bu tarz çevrede çocukların evi bir an önce terk etmeleri amaçlanır. Güç mesafesi yüksek olan çevrede ise aileler çocuklarından koşulsuz itaat beklerler. Sosyal ilişkilerin çoğunluğunda genç neslin yetişkinlere aşırı bir bağımlılığı vardır. - Toplumsallık Duygusu ve Bireysellik çevresinde ise gençlerin tutum ve kararları başkalarınca kararlaştırılır; kararlar aile tarafından alınır ; kendi fikirlerini paylaşmak isteyen gençlere kötü gözle bakılır ve onlara ‘’biz’’ düşüncesi aşılanır .Bireyselliğin ağır bastığı ailelerde ise bireylerin tavırları önemlidir ve değerlidir; kendi fikri olmayan çocuklar zayıf olarak nitelendirilirler. Onlara ’’Ben ‘’ duygusu aşılanmıştır ; yapmaları gerekenler kendi iradelerine bırakılmıştır ve saygı duyulur. - Maskulin toplumlarda ,normlara göre erkek daha baskın rol oynar; babalar evin geçiminden sorumlu olurken, anneler duygusal alanlara daha fazla ağırlık verir; kızlar ağlayabilirken erkekler ağlayamaz ; erkekler kavga edebilir ancak kızlar edemez, erkekler yarışabilir; kızlar yarışamaz , kızlar bakire olmak zorundadır ; erkekler bakir olmak zorunda değildir gibi inançlar baskındır. Dişil toplumda ise hem erkek hem kadın eşittir; her iki cins de kimliksel standartları yaşarlar. - Belirsizliğin önlendiği zayıf toplumlarda çocuklara neyin yasak veya şeytani olduğu öğretilir. Üstbenlik gelişmemiştir ; aile bağları çok zayıftır ; farklı olan ilginçtir ; varlıklı ailelerin çok çocukları vardır. Belirsizliğin önlendiği güçlü toplumlarda iyi eğitilmiş çocuklar yasakların bilncindedir ve üst benlikleri gelişmiştir.Aile bağları güçlüdür, yabancı onlar için tehlikedir ; zengin ailelerin daha az çocukları vardır. -Kısa zamanlı oryantasyon toplumlarda evlilik ahlaki bir zorunluluktur; kaynana-kayınbaba ile yaşamak çatışma yaratır; eşler ve anneler mütevazi ve yumuşak başlı olmalıdır; okulöncesi çocuklar bakıcı tarafından büyütülebilir; çocuklara başkalrına saygı duymaları gerektiği öğretilmelidir; oyanayabilecekleri oyuncakalr hediye edilir; çünkü sevilirler; yaş hiyerarşisi gibi bir durum çocuklar için söz konusu değildir. Uzun zamanlı oryantasyon toplumlarda ise evlilik pragmatik bir ilişki şeklindedir; küçük çocuklar anneleri tarafından büyütülür ; çocuklara istikrarlı ve tutumlu olmak öğretilir; eğitimsel anlamda hediyeler verilir; yaşça büyük olan çocuğun küçük çocuk üzerinde güç etkisi vardır. İşbirliği İşbirliği birlikte çalışmak, inançları ve duyguları paylaşmaktır. Kültürler arası toplumda işbirliği İşbirliği veya iş-birliği bir arada çalışma veya bir arada hareket etme sürecidir. Bu tanım, bireysel veya genel konularda birlikte, yan yana çalışmaya ilişkin bütün davranışları ifade eder. Bu bağlamda bunun zıt anlamlısı ise rekabet kavramıdır. Sosyal bir iş olarak işbirliği çok farklı faaliyetleri içerir: kaynakların paylaşımı, ortak hedeflerin belirlenmesi, sosyal ihtiyaçların tanınması, kamı mallarına saygı. İnsan toplumlarında işbirliği, modern toplumlarda yasal düzenlemelerden kaynaklanan ciddi orandaki işbirliği çeşitleri de dahil olmak üzere genel olarak sosyal normlara dayanmaktadır. Sosyal normları anlamadan insanlar arasındaki işbirliğinin özelliklerini ve nedenlerini anlamak mümkün değildir. Bu nedenle insanlar arasındaki işbirliğini açıklamak için sosyal normları açıklamak gerekir. Sosyal normlar, bireysel grup üyelerinin belirli bir durumda nasıl davranmaları gerektiğine ilişkin genel olarak kabul edilen inançlara dayalı davranış standartlarıdır. Sosyal normların yaygın olduğu grup bir aile,bir arkadaş grubu, bir kurum veya toplumun tamamı bile olabilir. Grup üyeleri bireysel amaçları gerekli davranış ile uyumlu olması halinde gönüllü olarak norma uyabilirler veya normların ihlal edilmesinin bir cezaya tabi olduğu yerlerde gerekli davranış bireysel amaçlardan farklı olsa bile birey o norma uymak zorunda kalabilir. Genel olarak paylaşılan ancak kabul edilmemiş bir görüşe göre, sosyal norm talebi eylemler başka insanlar için pozitif veya negatif yan etkilere neden olduğunda ortaya çıkar. Çevre kirliliği veya bireysel işçinin çabası ekibin elde ettiği toplam sonuca göre ödeme alması durumunda bu tür yan etkilere neden olan örneklerdir. Bu nedenle, diğer üyelerin de çok çalışması her bir bireyin yararınadır. Fehr ve Fishbacher insan işbirliğinin genel olarak şartlı işbirliğine dayalı olduğunu belirtir. Bu norm, diğer grup üyelerinin de işbirliği yapması durumunda işbirliği haline gelir, burada diğerlerinin hatası ise bireysel hata için meşru bir özürdür [Ernst Fehr and Urs Fischbacher, Social norms and human cooperation, “TRENDS” in Cognitive Sciences, Vol.8 No.4 April 2004, pp. 185-190]. Aşağıda da gösterildiği gibi, sosyal işbirliğini çalışırken en az iki bakış açısı daha vardır. İnsan doğası ve sosyal işbirliği Doğada insan bir yırtıcı hayvandır ve davranışları hayatta kalma mücadelesine bağlıdır. Sosyal düzenin güçlü sosyal kurumların bir ürünü olduğuna inanan örneğin Hobbes’in yaklaşımı bu şekildedir. Her ne kadar duyguların işbirliğinde önemli bir rol oynadıkları bilinse de, bu sosyal kurumlar, kendi çıkarlarını düşünen birbirinden bağımsız bireylerin büyük ölçüde işbirliği yapmalarını mümkün kılar. Durkheim gibi bazı ilk sosyologlar, sosyal düzen oluşturabilecek daha temel mekanizmalar için toplumu incelemeye başlamışlardır. Durkheim, bireylerin kendi çıkarlarını kısıtlayan sosyal değerlerin içselleşme gücünün sivilleştiğini belirtmiştir. Sosyal düzenin oluşmasında içselleşmiş sosyal değerlerin rolü ise en açık Talcott Parsons’un eserinde ifade edilmektedir. Ona göre, bireyler sosyal değerleri içselleştirir ve kendi çıkarı ile sosyal değerler arasında çok az çatışma olacak şekilde sosyal kabul ihtiyacı duyar. Günümüzde, psikoloji, siyaset bilimi ve sosyolojideki deneysel yaklaşımlar sosyal düzeni sosyal düzeni bir kamu aracı şeklinde kabul ederek birçok ilginç araştırma sunmaktadır. Bu çalışmalar, “şartlı işbirliği” kavramı ile ilişkilidir, yani “bir ceza olanağının olmadığı yerde, güçlü bir şekilde birbirine karşı olanlar, başkalarının da işbirliği yapacağına inanırlarsa ilk başta işbirliği yaparlar. [Ernst Fehr, Herbert Gintis, Human Motivation and Social Cooperation: Experimental and Analytical Foundations, “Annual Review of Sociology”, Vol. 33: 43-64, August 2007] Başka bir deyişle, bu çeşit bir güçlü karşılıklılık diğer grup üyelerinin işbirliği karşısında şartlı işbirliği yapmaya davranışsal olarak meyilli ve her ne kadar bu cezalandırıcı için bir bedel teşkil etse ve ekonomik bir kayba neden olsa da sosyal normların ihlal edilmesini cezalandırmaktır. Bu bağlamda, bireyler sadece kendi çıkarının davranışlarını şekillendirmesinden değil aynı zamanda şartlı işbirliği ve cezanın da motive etmesinden dolayı içselleşmiş müşterek sosyal değerlere sahip olmalıdırlar. Müşterek davranışın gerçekleştirilmesi için sosyal değerlerin içselleşmesinin bir diğer perspektifi ise Piaget tarafından önerilmektedir. Bu sosyal teori bireysel kimliğin sosyo-ahlaki ve entelektüel gelişiminde birey ile toplum arasındaki ilişkiye dayanmaktadır. Buna göre, işbirliği başkalarının duygularını ve bakış açısı ile kişinin kendi duyguları arasında bir koordinasyon sağlarken ortak bir amaç için mücadele etmeyi ifade eder. Örneğin işbirlikçi bir öğretmen öğrencinin bakış açısını göz önünde tutar ve çocuğu başka açılardan bakmaya teşvik eder. Piaget teorisinde, işbirliği güdüsü karşılıklı şefkat ve karşılıklı güven ile başlar ve daha sonra sempati ve kişinin kendisi ile başkalarının niyetinin bilinci şeklinde daha kapsamlı hale gelir. Konseptin tanımı zihinsel bir temele dayalıdır: Bu, kendilerini eşit gören ve birbirlerine karşı bu şekilde davranan bireyler arasındaki sosyal etkileşimdir. Bu tutum, yakın arkadaşlıkları arttırır, sorunların çözümünü sağlar. Başkalarına bağımlılık ve sosyal beceriler İşbirliği duygusu gayri şahsi değildir: herkes için önemli olan derin kişisel ilişkiler ağıdır ve ortak değerlerin ve toplum duygusunun oluşturulmasını sağlar. Aslında çatışmanın çözümünde işbirliği motivasyonu çocukların tehlikede olan ilişkiyi dikkate alıp almamalarına bağlıdır. Eğer dikkate alıyorlarsa, bakış açıları arasında bir uyum sağlamaya çalışırlar: öğretmenin karşılıklı mutabakat değerine destek vermesi, çocukların müzakere stratejilerini geliştirmesine yardımcı olacak önemli bir destektir. Bu varsayım, iki farklı bakış açısı ile analiz edilmiştir: oyun teorisi ve sosyal beceriler teorisi. Özellikle sosyal beceriler teorisi bireylerin (sosyal aktörler olarak) başkalarını işbirliğine motive etmesi gerektiği üzerine durmaktadır. Bu beceriler, toplu eylemde başkalarının da yer almasını sağlamakta ve sosyal düzenin yeniden oluşturulmasında (örneğin dünyanın korunması) yararlıdır. Sosyal yaşam, mikro ve makro ilişkilere odaklanmıştır: İşbirliği bir etkileşim modelidir. Mead, bazı bireylerin işbirliği başlamada diğerlerinden daha iyi olduğunu savunur, çünkü başkaları ile geri bildirimde kişiye pozitif bir duygu verebilmektedirler. Başka bir deyişle, sosyal aktörler bir taraftan başkaları için bir anlam oluştururken diğer yandan da kendileri için bir anlam oluştururlar [Neil Fligstein, Social Skills and the Theory of Fields in Sociological Theory, Vol.19, No. 2, July 2001, p.120; pp. 105-125]. Sosyal aktörler sosyal becerileri için araçları nerede bulurlar? Sosyal kaynaklarda ve sosyal kurallarda bulunabilecekler kısaca aşağıda özetlenmektedir 1. Çabaların koordinasyonu, iş bölümü, görevde başarıya yönelme, tartışmalarda düzenli olma; 2. Başkalarının fikirleri ile aynı görüşte olmak, inanç ve değerlerde temel bezerlik hissetme; 3. Kişinin kendi fikirlerine ve başkalarının bu fikirlere verdiği değere güven; 4. Ortak hedefler ve başkalarının ihtiyaçlarına yanıt vererek onlara karşı saygılı olma. SMILEY Projesinde Uygulama İşbirliği kavramının hitap ettiği temel sorun bireysel aktör için kısa sürede neyin iyi olduğu ve uzun sürede grup için neyin iyi olduğu arasındaki ortak gerilimdir. Her bir oyuncu kendi tercihini yaptığında, bu oyuncuların tercihlerine göre ortaklaşa belirlenen bir sonuç vardır. Bu oyuncular hikaye oyununda mevcut olan bilgilere dayalı bir strateji seçmek zorundadırlar. Oyuncular, oyunun ne zaman biteceğini bilmedikleri için kendi değerlerine dayalı olarak işbirliğini geliştirme cesaretine ve fırsatına sahiptirler. Sosyal Sermaye Sosyal Sermaye ekonomik anlamda “sermaye” değildir. Sosyal Sermaye ağların etkileşimli ve olumlu potansiyelini belirtir. Interaktif Dinamikler Sosyal sermaye, bireylerin yatırım için mali sermayenin kullanılması gibi sosyal destek için bireylerden alabileceği güven ağlarını ifade eder. aslında, mali sermaye gibi sosyal sermaye de arttırılabilir, yatırım yapılabilir ve bu yatırım yeniden değerlendirilebilir. [Giddens A., Third Way and its critics, 2000: 78]. Bourdieu’nun sosyal sermaye tanımındaki bakış açısı, bireylerin hem gruplara katılımları hem de gruplar arasındaki ilişkiler vasıtasıyla eriştikleri yararları anlamaktadır. Bir bireyin sahip olduğu sosyal sermayenin hacmi sonunda veya en azından kısmen kendisinde olan diğer sermaye şekilleri ile şekillenir (ekonomik, kültürel veya sembolik). Coleman teorisi ile üç çeşit sosyal sermaye tanımlanmaktadır: a) yükümlülükler, beklentiler, yapıların güvenirliği; b) bilgi kanalları; ve c) normlar ve etkili yaptırımlar. Bunlardan birincisi a) bireyin gelecekte bir gün karşılık verme beklentisiyle başka birileri için bir şeyler yapmasını ifade eder. İkinci sosyal sermaye çeşidi yani b), bireyin eylem hakkında bilgi edinebilmek için kullanabileceği doğru bilgiyi elde etmek için başka birisine güvenebilmesi fikrini ifade eder. Üçüncü sosyal sermaye türü c) ise, genel güven ortamına katkı sağlayacak etkili normları ve yaptırımları ifade eder. Bu sosyal sermaye türlerinin her biri toplu eylem sorunlarının çözümünü kolaylaştırır, bireyler diğer kişilerin gelecekte de aynı şekilde davranacaklarına emin oldukları için risk almaya hazırdır. Sosyal sermayenin en yeni ve en meşhur savunucusu olan Robert Putnam farklı bir yaklaşım sergilemektedir: Ona göre Sosyal Sermaye toplulukların, şehirlerin ve hatta ulusların bir malıdır. Putnam sosyal sermayeyi şu şekilde tanımlar “ağlar, normlar ve güven gibi sosyal organizasyonların karşılıklı çıkar için eylemleri ve işbirliğini kolaylaştıran özellikleri” [Putnam R., The prosperous community: social capital and public life, American Prospect, Vol. 13, 1993: 35-42; pp. 35-6]. Putman özellikle sosyal sermayeyi topluluk içersinde mevcut olan ilişkisel katılım ve dahil olma düzeyi ile bir tutmakta ve sosyal sermayenin bağ kurması ile sosyal sermayenin bir köprü kurması arasındaki ayrımı anlatmaktadır (benim tersime insanlar arasında bağlantı kurmaktadır). Son olarak Fukuyama sosyal sermayeyi “bir grubun üyeleri arasında işbirliğini mümkün olan gayri resmi değerler veya ortak normlar dizisi” olarak tanımlamaktadır. [Fukuyama F., Social capital, The Tanner Lectures on Human Values, Vol. 19, 1997, 375-484; p. 378]. Sosyal sermayeyi oluşturan normlar yükümlülüklerin ve mütekabiliyetin yerine getirilmesini içerir. Sosyal Sermaye ve Öznel Kabiliyetler Fukuyama teorisine göre, güven aynı zamanda sosyal sermayenin bir önkoşulu ve bunun ürünlerinden birisidir. İnsanların işbirliği yaparak hedeflerine ulaşabilmeleri için, sadece birbirlerini tanımaları yeterli gelmez aynı zamanda birbirlerine güvenmeleri de gerekir, böylece ilişkilerinde birbirlerini aldatmayacaklar veya bunu istismar etmeyecekler, bu işbirliğinden gerçekten de bir yarar sağlamayı bekleyebileceklerdir [Field J., Social Capital, NY, Routledge 2003]. Aslında, psikolojik boyutta sosyal sermaye güven, ilişki ve irtibat ağları kaynaklarını ifade eder. ‘ Bu bağlamda, insan sermayesi kısaca bildiğiniz şeyler iken sosyal sermaye ise bildiğiniz kişilerdir. Sosyal sermaye bir firma içinde (bu sorunun çözümünde kimden yardım isteyebilirim) veya dışında (bu satın alma kararını verirken en uygun fiyat ve en iyi kaliteyi bulmanda kim bana tavsiyede bulunabilir ) kullanılabilir. Daha iyi bir iş performans için yönetilen dört pozitif psikolojik kabiliyet yani 1) güven, 2) umut, 3) iyimserlik ve 4) esneklik, rekabetçi kişisel avantaja önemli bir katkı sağlamada kullanılır: Ben kimin, ne biliyorum ve kimi tanıyorum kadar önemlidir. [Fred Luthans, Kyle W. Luthans, Brett C. Luthans, Pozitif psikolojik sermaye. Beşeri ve sosyal sermayenin ötesinde, Business Horizons 47/1 January-February 2004 (45-50)]. Bu durumda, yukarıda belirtilen bir başka teoriye göre, sempati içeren kişiler arası ilişkiler ile ilgili kaynakları tanımlarken soysal sermayenin uygun olacağını düşünüyoruz, çünkü bu ilişkiler diğer sermaye çeşitleri ile ilgili ortak özelliklerin neredeyse tamamını gösterebilir. Derinlemesine… J. Coleman Teorisi Coleman teorisi ile üç çeşit sosyal sermaye tanımlanmaktadır: a) yükümlülükler, beklentiler, yapıların güvenirliği; b) bilgi kanalları; c) normlar ve etkili yaptırımlar. Bunlardan birincisi a) bireyin gelecekte bir gün karşılık verme beklentisiyle başka birileri için bir şeyler yapmasını ifade eder. İkinci sosyal sermaye çeşidi yani b), bireyin eylem hakkında bilgi edinebilmek için kullanabileceği doğru bilgiyi elde etmek için başka birisine güvenebilmesi fikrini ifade eder. Üçüncü sosyal sermaye türü c) ise, genel güven ortamına katkı sağlayacak etkili normları ve yaptırımları ifade eder. Bu sosyal sermaye türlerinin her biri toplu eylem sorunlarının çözümünü kolaylaştırır, bireyler diğer kişilerin gelecekte de aynı şekilde davranacaklarına emin oldukları için risk almaya hazırdır YOUR TOWN Eğitimde Sosyal Bilinç Aracı SMILEY, YOURTOWN oyununda, öğrenci/oyuncu kendisini sanal bir günlük şehir yaşamı içerisinde düşünmeye ve karar verme yetkinliğini kullandığı bir ambians içerisinde bulur. Oyun içerisindeki bütün durumların yukarıda sunulan sosyal bilinç kavramından yola çıkılarak tasarlandığını belirtmek önem arz etmektedir. “Your Town” oyunu dört görevden oluşmaktadır. Her bir görevde olaylar, yukarıda belirtilen sosyal bilinç kavramının teorik bölümlenmesi ile bağlantılı olarak belirlenmiştir. Bu fatörler şöyle sıralanabilir: a) belirli bir bağlam için bütünsel üyelik duygusu ; b) sosyal aktörler arasındaki karşılıklı bağımlılık tanınması c) ilişkisel ağların yapısının interaktif dinamiği (sosyal sermaye) d) ortak hedeflere ulaşmak için işbirliği dinamikleri e) gelenekler ve aile alışkanlıkları Oyunun nihai amacı SMILEY Projesinin ana hedeflerinden birisine ulaşmaktır: Oyun deneyimine katılan öğrencilerde sosyal bilinç ve çatışma çözme yaklaşımını geliştirmek. Bir anlamda, dikkatimizi yönelttiğimiz nokta ilgi çekici bir oyun deneyimiyle araştırma temelli bir katılımlı öğrenme yaklaşımı arasındaki doğru dengeyi kurabilmektir. Yönlendirici öğretmen öğrencilere projeye katılmaları için gerekli olan yetkinlikleri ve becerileri kazanmalarında yardımcı olur. Somut olarak ‘’Your Town’’ oyunu 2 bölümden oluşmaktadır. a. ’’Your Town” ın amacı, şehir içinde gizlenmiş olayları ortaya çıkarmak, b. Oyun esnasında , oyuncunun olaylarla kendi tercihleri doğrultusunda başa çıkmaktır. Aslında , ‘’kurul toplantı safhaları’’ basamağında oyuncu daha önceden belirlenmiş,öğrenme ortamına kaydedilmiş ,oyun çıktıları açısından faydalı olan aşamalar hakkında olayların değerlendirmesini kendisi yapmaktadır. Şehir haritası dört adet tanımlanmış alana karşılık gelen dört bölümden (dört 'görev') oluşmaktadır. Bu alanlar farklı SMILEY Projesine dahil olan 5 ülkenin inşa yapılarından ilham alınarak oluşturulmuştur. Oyuncu MENÜsü • “Your Town” haritasında meydana gelen gizlenmiş olayları bulunuz. •Seçilen olayın ikinci aşama için dosyada bulunup bulunmayacağına karar ver. •En kısa sürede yap •Hızlı ol ekstra bonus kazan •İyi seçeneklere ekstra bonus Şehirde , birbirleriyle ilişkili 24 farklı olay gözlenmektedir. Oyuncu “Your Town” daki 4 farklı bölgede bu olayları bulmak zorundadır. Oyunun en önemli aşaması ise oyuncuların mümkün olduğunca kısa zamanda doğru olayları kendi dosyalarına almak zorunda olmalarıdır. 3 farklı olay çeşidi vardır: 1.Olumsuz 2.olumlu 3.Subjektif Olumsuz olaylarda sosyal fikir kutuplaşması olumsuz davranışlarla ilişkilendirilmektedir.Öte yandan sosyal fikir kutuplaşması ise dahil olunan boyutla bağlantılı olarak iyi tecrübe anlamına dönüşür. Subjektif olaylar ise daha özeldir.Aslında bu aşamalarda yapılan değerlendirme , objektif ayırıma bağlı olmaksızın yapılmaktadır. Bu olayları bulabilmek için ,oyuncu subjektif şekilde olayların anlamlarına karar vermek zorundadır. Oyuncu hızına göre puan almaktadır. Verdiği her doğru kararla ekstra puan alır. Web tabanlı oyundaki yeteneklerini vurgulamak açısından , oyuncunun negatif olayları seçmesi ve bunları da oyunun ikinci bölümünde ( grup toplantısı) tartışılabilecek olması gerekmektedir. Olay kutuplaşmaları her görevde farklılıklar göstermektedir. Örneğin görev 1’de oyuncu üç olumsuz etken ( üyelik,aile alışkanlıkları, işbirliği) ve iki olumlu etkenle ( bağımsızlık ve interaktif etkenler) uğraşmaktadır . Her görevin 6.olayı ise , oyuncu tarafından yapılan olayların subjektif ayırımına bağlıdır. Subjektif olaylar, sosyal mantık göz önünde bulundurularak formüle edilir. Bu yüzden de ilk görevde (Johnny Smithson ve Lucy) yani ‘’tartışmaya açık’’ ilk görev üyelik boyutu ile bağlantılı, ikinci görevde ise (Bayan Kowalska) ‘’tartışmaya açık’’ olay işbirliği boyutu ile bağlantılıdır. 4 ayrı görev ve ‘’interaktif dinamik ve bağımsızlık ‘’ anlamında olan sosyal mantık boyutları bulunmakta ve bunlar tek bir ‘’tartışmaya açık’’ olay olarak birleşmektedir.