T.C. Sağlık Bakanlığı Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 4.Göğüs Hastalıkları Kliniği Şef: Doç. Dr. Veysel Yılmaz OPERE KÜÇÜK HÜCRELİ DIŞI AKCİĞER KARSİNOMUNDA ÖSTROJEN RESEPTÖRÜNÜN PROGNOSTİK DEĞERİ Dr. SELİM KAHRAMAN ( UZMANLIK TEZİ ) İstanbul-2008 1 TEŞEKKÜR Tezimin bitişi asistanlığımın da bitişinin yaklaştığına işaret ediyor sanırım. Her ne kadar çok güzel geçen asistanlık yıllarımın geride kalışı, daha da güzel olmasını umduğum uzmanlık yıllarımın başlangıcı olsa da, bitişler insanı hep hüzünlendiriyor. Bu sebepten olsa gerek, teze son noktayı koymak asistanlığımın en zor işi oldu. Tezimin hazırlanması da dahil olmak üzere tüm asistanlık hayatım boyunca gösterdiği destek, sevgi, sabır ve anlayış, verdiği bilgi, emek ve katkılarından dolayı hem bilimsel hem etik yönlerini hep takdir ettiğim, asistanı olmakla kendimi şanslı saydığım ve daima örnek alacağım çok değerli hocam Sayın Doç. Dr. Veysel Yılmaz’a, Yine asistanlık eğitimim süresince bilgilerine başvurduğum deneyimlerin den çok şey öğrendiğim şef yardımcılarımız Dr. Figen Kadakal ve Dr. Uğur Çıkrıkçıoğlu’na, Hastanemiz değerli klinik şefleri Dr.Saadettin Çıkrıkçıoğlu’na, Doç. Dr.Güngör Çamsarı’ya, Doç. Dr. Pınar Yıldız’a, Dr. Emel Çağlar’a, Doç. Dr. Filiz Koşar’a, Doç. Dr. Sedat Altın’a, Doç. Dr. Esin Tuncay’a, Doç. Dr. Atilla Gürses’e, Doç. Dr. M. Ali Bedirhan’a, Dr. İbrahim Dinçer’e Rotasyonlarım sırasında bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi 5. Dahiliye Klinik Şefi Dr. Fuat Şar’a, Enfeksiyon Hastalıkları Klinik Şefi Dr. Özcan Nazlıcan’a, Haseki Hastanesi Radyoloji Klinik Şefi Doç. Dr. Murat Ulusoy’a, 2 Servis çalışmalarında bilgilerinden faydalandığım, yardım ve desteklerini hissettiğim başasistan ve uzmanlarımızdan Dr. Atilla Uysal’a, Dr. Akif Özgül’e, Dr. Gülfidan Aras’a, Sevgili Asistan arkadaşlarım; Dr. Handan Kocadağ’a, Dr. Nebibe Bekar’a, Dr. Aysun Aynacı’ya, Dr. Fadime Keleşoğlu’na Tezime katkılarından dolayı patoloji Uzmanı Dr. Nur Ürer ve Dr. Nur Büyükpınarbaşılı’ya Desteği ve sevgisiyle her zaman yanımda olan eşim Dr. Mediha Kahraman’a ve hasret çektiğim aileme Sonsuz, teşekkür, saygı ve sevgilerimi sunarım. Dr. Selim Kahraman 3 İÇİNDEKİLER GİRİŞ ve AMAÇ 1 GENEL BİLGİLER 4 MATERYAL ve METOD 30 BULGULAR 32 TARTIŞMA 40 ÖZET 45 KAYNAKLAR 46 4 KISALTMALAR KHDAK: Küçük hücreli dışı akciğer kanseri KHAK: Küçük hücreli akciğer kanseri ER: Östrojen reseptörü ERα: Östrojen reseptörü alfa ERβ: Östrojen reseptörü beta YGHH: Yedikule Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi A-S: Ad soyad SCC: Skuamöz hücreli karsinom A: Adenokarsinom BH: Büyük hücreli karsinom AS: Adenoskuamöz karsinom 5 GİRİŞ VE AMAÇ Akciğer kanseri, yapılan istatistiklere göre, erkek ve kadınlarda, diğer kanserlerden daha fazla ölüme neden olmaktadır(1). Amerika Birleşik Devletleri’nde, kanserden ölen her üç hastadan biri akciğer kanseri nedeni ile ölmektedir(1). Akciğer kanserine karşı, uzun zamandır yapılan deneme ve araştırmalar ile çeşitli tedavi şekilleri uygulanmaktadır. Ancak, bunların hiç biri ne yazık ki, çoğu kez tek başına yeterli olmamakta, tam tedavi sağlanamamaktadır. Eğer hastalık, belirli bir ölçüde ilerlemiş ise en etkili tedavi cerrahi tedavidir(1,2,3). Ancak, ne yazık ki hastaların yalnızca %20 kadar bir bölümü cerrahi tedavi görebilmektedir(3). Diğer yerleşmiş tedavi şekilleri ise, kemoterapi, radyoterapidir. Bununla birlikte, lazer tedavisi, immünoterapi, fototerapi gibi tedaviler de bazı çalışmalarda etkileri gösterilmiş, ancak, halen deneysel nitelikte tedavilerdir(1,3). Tüm bu çalışmalara karşın, son 20 yılda, kanser tedavisinde anlamlı, ancak, tüm çalışmalara kıyasla küçük adımlar atılabilmiştir(3). Eğer, bir akciğer kanserli hasta tedavi edilecekse, önce, hastalığının durumu bilinmelidir; çünkü çalışmalar, hastalığın durumuna ve tümörün tipine göre uygulanan tedavinin başarısının değiştiğini göstermektedir. Hastalığın durumu ise, hastalığın teşhisi ile birlikte, tümörün tipi ve hastalığın evresi’dir. Sağkalım tahmini ve prognoz saptanması önemli konulardır(1,2,3). Çünkü, hasta ve hekime hastalığın sonucu konusunda bilgi vermekte, daha da önemlisi, deneysel tedaviler de dahil, en uygun tedavi ve bunun sonucu konusunda yol gösterici olmaktadır(1,2,3,4). Her ne kadar, evre I ile IIIa arası, 1 cerrahi tedaviye uygun görülmekte, evre IIIb ve IV de kemoterapi ve/veya radyoterapiye refere edilmekte ise de, bazı evre IIIb ve evre IV olgularda cerrahi tedavi kabul edilebilir sağkalım süreleri sağlamakta, I ile IIIa arasındaki olgularda cerrahiye ek olarak adjuvan tedavi, neoadjuvan tedavi gibi tedavilerin uygulanması ile cerrahiye göre daha iyi sonuçlar elde edildiğini bildiren çalışmalar yayınlanmıştır(1,2,3). Bütün bu çalışmaların ortak olarak vardığı bir sonuç vardır: Her bir evre içindeki hastalar da kendi arasında sağkalım süreleri ve prognoz açısından heterojenlik göstermektedir(2). Bu göz önüne alınarak, etkili prognostik faktörler araştırılmaktadır . Bunlar, göğüs ağrısı, nefes darlığı, bol balgam çıkarma, ateş, hemoptizi, önemli kilo kaybı gibi basit klinik parametreler, anemi, lökositoz, sedimentasyon, CRP yüksekliği, LDH düzeyi gibi laboratuar parametreleri olabilmektedir. (1,3) Bu parametreler, herhangi bir evrede olduğu saptanan hastalarda, tümörün yayılma eğilimi, agresifliği, damarlar gibi invaze ettiği dokular, organizmada meydana getirdiği biokimyasal değişiklikleri göstermekte ve bu hastalarda daha ayrıntılı ve homojen bir sağkalım ve prognoz tahminine olanak sağlayabilmektedir(3). Bundan başkada, yapılan bazı çalışmalarda, tümörde sentezlenen onkogen ürünleri, PCNA, cyclinler, kromozomal anomaliler, bazı büyüme faktörü reseptörleri, hücre iskeleti komponentleri, tümör hücresi bölünme dinamiği ve kromozom içeriği (diploidi, hiperploidi), immün sistem yanıtı gibi 2 parametreleri inceleyerek, daha doğru bir prognoz tahmini yapan bulgular sunulmuştur(1,2,5). Başta meme ve endometrium karsinomu olmak üzere, bir grup neoplastik hastalıkta yapılan çalışmalarda östrojen reseptörlerinin prognostik önemi belirlenmiştir(51,52). Sağlıklı akciğer dokusunda ve akciğer tümörlerinde östrojen reseptörleri eksprese edildiğine ve akciğer kanserinin östrojenlere proliferasyonla yanıt verdiğine ilişkin oldukça fazla kanıt mevcuttur. Bu çalışmada amacımız, opere edilmiş küçük hücreli dışı akciğer kanserli (KHDAK) olgularda, ER’nün prognostik değerinin olup olmadığını ortaya çıkarmaktır. 3 GENEL BİLGİLER Akciğer kanseri dünyada en sık tanımlanan major kanserlerdendir. Kuzey Amerika ve dünyada erkek ve kadınlarda kansere bağlı ölümlerin en sık nedenidir(6). 2004 yılında Akciğer kanserine bağlı 160.000 den fazla ölüm gerçekleşmiştir. Tümör insidansı 20. yüzyılda ilerleyici bir artış göstermiştir. Sigara içen kişiler arasında, akciğer kanser gelişim riski %17,2 ve kadınlarda %11,6’dır(7). 1957-1960 yılları arsında Lahey Kliniği’nden bildirilen serilerde erkek- kadın oranı 6.8:1 iken, şimdi bu oran 1.5:1’dir(8). İçilen sigara miktarı ve vücut yüzeyi için kontrol sağlandıktan sonra, kadınların erkeklere göre akciğer kanseri geliştirmek için daha duyarlı olduğu gözlenmiştir(9,10). Ülkemizde, 2001 yılında yayınlanan topluluğa dayalı ilk kanser kayıt çalışmasına göre, yaşa göre standartlaştırılmış insidans 61.6/100.000’dir(11). En sık olarak 5070 yaş arasında görülmektedir. Sigaraya başlama yaşı düştükçe ve içilen sigara miktarı artıkça, görülme yaşı daha da aşağılara inmektedir. Türk Toraks Derneği- Akciğer ve Plevra Maligniteleri Çalışma Grubu’nun çalışmasında olguların %86,7’si ileri evrede yer almaktadır. Başvuru sırasında akciğer kanserli olguların %80’i inoperabl olup, sadece %20 olgu da cerrahi tedaviye adaydır(12). Klinik ve tedavi açısından, primer akciğer kanserleri, küçük hücreli akciğer kanseri (KHAK) ve küçük hücre dışı akciğer kanseri (KHDAK) olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 4 ETYOLOJİ Her ne kadar akciğer kanserli hastaların %85-90’ının öyküsünde direkt tütüne maruz kalma varsa da, akciğer kanserinin nedenleri muhtemelen multifaktöriyel olup, tütün dışındaki maddelerle de ilişkilidir(13). Yaş: Akciğer kanseri, insidansı yaşla artan bir hastalık olup, en sık 5070 yaşlarında görülmektedir(14,15). Cinsiyet: Histolojik tipler ve sağkalım açısından da cinsiyetler arasında farklıklar vardır. Kadınlarda adenokarsinomların biraz daha sık görüldüğü, biraz daha geç evrede tanı aldıkları ve erkeklere kıyasla ana karsinojen detoksifiye eden bir genin eksik olduğu bildirilmiştir(15). Irk: Zencilerde daha sık görülmektedir. Sigara: Akciğer kanserinin en sık nedeni sigara dumanıdır. Kuzey Amerika ve Avrupa’daki olguların yaklaşık %90’ı sigara kullanım öyküsü içerir(6). Sigara dumanında 4000’den fazla madde tanımlanmaktadır; sigara kendisi bu maddelerin 2250’sini içermekte ve geriye kalan maddeler ise katkı maddeleri, böcek ilaçları ve diğer organik ve metal karışımlarından oluşmaktadır(16). Sigara sayısı ve içim süresi artıkça risk artmakta, bırakıldıktan sonra 5. yıldan itibaren risk azalmaktadır. 20 yıl veya daha fazla, günde 1 paketten fazla sigara içenlerde, akciğer kanseri içmeyenlere oranla 20-25 kat fazla gelişmektedir. Ayrıca pasif sigara maruziyetinin de risk artışına neden olduğu kesindir(12). Sigara ile ilişkili olarak en sık görülen tip skuamöz 5 hücreli olup, %90’ı sigara ile ilişkili bulunmuştur. Küçük hücreli karsinomun da önemli bir kısmı sigaraya bağlı iken adenokarsinomda bu oran %40 olarak saptanmıştır(14,17,18). Mesleki ve Çevresel Maruziyet: Yanma sonucu ortaya çıkan maddeler, fırından, ısıtıcılardan, sigaradan yayılan karbonmonoksit, aerosoller, uçucu organikler, sülfür ve nitrojen oksitler, inşaat materyalleri, formaldehitler, asbest, böcek ilaçları, topraktan yeryüzüne çıkan radon gazı gibi gazlar hava kirliliği yaratan kanserojen maddelerdir. Bilinen Karsinojenler: Arsenik Asbest Nikel Berilyum Polisiklik aromatik hidrokarbonlar Bis (Chlormethyl) eter Radon Kadmiyum Vinil klorid Olası Karsinojenler Akrinonitril Formaldehid Dizel eksoz 6 Geçirilmiş Akciğer hastalıkları: KOAH, Tbc, silikozis, fibrozis alanları bir başka risk faktörünü oluşturur. Daha önce geçirilmiş Akciğer kanseri hikayesi ve radyasyon da etyolojide önemlidir(19). Genetik: Sitokrom p 450 sisteminde yer alan hidrokarbon hidroksilaz enziminin yüksek aktivite gösterdiği kişilerde akciğer kanseri riski 8 kat artmaktadır(14,17,18). Tablo1: AKCİĞER VE PLEVRA TÜMÖRLERİNİN 1999 WHO/IASLC SINIFLANDIRILMASI 1) Epitelyal tümörler a) Benign i) Papillomlar (a) Skuamoz hücreli papillom Ekzofitik Inverted (b) Glandüler papillom (c) Mikst skuamoz hücreli ve glandüler papillom ii) Adenomlar (a) Alveoler adenom (b) Papiller adenom (c) Tükrük bezi adenomları Müköz gland adenomu Pleomorfik adenom Diğerleri (d) Müsinöz gland adenomu 7 (e) Diğerleri b) Preinvaziv Lezyonlar i) Skuamoz displazi/karsinoma insitu ii) Atipik adenomatöz hiperplazi iii) Diffüz idiopatik pulmoner nöroendokrin hücre hiperplazisi c) İnvaziv / Malign i) Skuamöz hücreli karsinom Varyantları (a) Papiller (b) Şeffaf hücreli (c) Küçük hücreli (d) Bazaloid ii) Küçük hücreli karsinom Varyant (a) Kombine küçük hücreli karsinom iii) Adenokarsinom (a) Asiner (b) Papiller (c) Bronkoalveoler karsinom Non-müsinöz (Clara hücresi / Tip II pnömosit tipleri) Müsinöz (Goblet hücre tipi) Mikst müsinöz ve non-müsinöz veya belirsiz (d) Müsin yapan solid adenokarsinom (e) Mikst (f) Varyantlar İyi diferansiye fetal adenokarsinom Müsinöz ( kolloid ) Müsinöz kistadenokarsinom Taşlı yüzük hücreli Şeffaf hücreli iv) Büyük hücreli karsinom 8 Varyantlar (a) Büyük hücreli nöroendokrin karsinom Kombine büyük hücreli nöroendokrin karsinom (b) Bazaloid karsinom (c) Lenfoepitelyoma – benzeri karsinom (d) Şeffaf hücreli karsinom (e) Rabdoid fenotip içeren büyük hücreli karsinom v) Adenoskuamöz karsinom vi) Pleomorfik, sarkomatoid veya sarkomatöz elemanlar içeren karsinomlar (a) Spindle ve / veya dev hücre içeren karsinomlar Pleomorfik karsinom Spindle hücreli karsinom Dev hücreli karsinom (b) Karsinosarkom (c) Blastom ( Pulmoner blastom ) vii) Karsinoid tümör (a) Tipik karsinoid (b) Atipik karsinoid viii) Tükrük bezi karsinomları (a) Mukoepidermoid karsinom (b) Adenoid kistik karsinom (c) Diğerleri ix) Klasifiye edilemeyen karsinom 2) Yumuşak Doku Tümörleri a) Lokalize fibröz tümör b) Epiteloid hemanjiendotelyoma c) Plöropulmoner blastoma d) Kondroma e) Plevranın klasifiye fibröz psödotümörü f) Konjenital peribronşial myofibroblastik tümör 9 g) Diffüz pulmoner lenfanjiomatozis h) Desmoplastik küçük yuvarlak hücreli tümör i) Diğerleri 3) Mezotelyal Tümörler a) Benign i) Adenomatoid tümör b) Malign i) Epiteloid mezotelyoma ii) Sarkomatoid mezotelyoma (a) Desmoplastik mezotelyoma iii) Bifazik mezotelyoma iv) Diğerleri 4) Çeşitli Tümörler a) Hamartom b) Sklerozan hemanjiom c) Şeffaf hücreli tümör d) Germ hücreli neoplaziler i) Teratom (matür veya immatür) ii) Malign germ hücreli tümör (a) Timoma (b) Melanoma (c) Diğerleri 5) Lenfoproliferatif hastalıklar a) Lenfoid intersitisyel pnömoni b) Nodüler lenfoid hiperplazi c) Mukoza ile ilişkili lenfoid dokunun düşük grade’li marjinal zon B- hücreli lenfoması d) Lenfomatoid granulomatozis 6) Sekonder Tümörler 7) Klasifiye Edilemeyen Tümörler 8) Tümör Benzeri Lezyonlar 10 a) Tümörlet b) Multipl meningoteloid nodüller c) Langerhans hücre histiostozisi d) İnflamatuar psödotümör ( inflamatuar myofibroblastik tümör ) e) Organize pnömoni f) Amiloid tümör g) Hyalinize granülom h) Lenfanjioleiomyomatozis i) Multifokal mikronodüler pnömosit hiperplazisi j) Endometriozis k) Bronşial inflamatuar polip l) Diğerleri Tablo: 1999 WHO (Dünya Sağlık Örgütü) / IASLC ( International Association for the Study of Lung Cancer- Uluslararası Kanser Çalışma Grubu ) Histological Classification of Lung and Pleural Tumours- Akciğer ve Plevra Tümörleri Histolojik Sınıflaması(14,20,21). HİSTOLOJİ Skuamöz Hücreli Karsinom En sık görülen akciğer kanseri tipidir. Erkeklerde daha sıktır. Sıklıkla segmental ve lober bronştan kaynaklanır. Trakeobronşial ağacın proksimalinde yerleşme eğilimindedir. Yıllar süren karsinogenezis sonucu bronş epitelinde yavaş yavaş gelişir. Bu nedenle radyolojik ve klinik bulgu olmadığı halde balgam ve bronş lavaj örneklerinde atipik hücreler görülebilir. Histolojik olarak intersellüler köprüleşme ve/veya keratinazasyon varlığıyla tanımlanır. Metastaz yapmadan endobronşial kitle lezyonu oluşturup ana 11 bronşları tıkayarak semptom verdiğinden, teşhisi daha erken konur ve prognozu daha iyidir. Az diferansiye formunda metastaz daha sık iken , iyi ve orta diferansiyasyon gösterenlerde direkt yayılım ve lenfojen yayılım sıktır(21). Adenokarsinom Sigara etyolojide rol oynasa da skuamöz hücreli karsinomda olduğu kadar riski artırmamaktadır. Kadın ve erkeklerde eşit sıklıkta görülmektedir. Asiner karsinoma, papiller karsinoma, müsin yapan solid karsinoma ve bronkioloalveoler karsinoma şeklinde farklı histolojik görünümde alt gruplara ayrılmıştır. Çoğu pulmoner adenokarsinomlar akciğer periferinde, subplevral alanda nodüller olarak karşımıza çıkarlar(22). Sıklıkla iyi sınırlıdırlar, fakat spiküler uzantıları ve iyi sınırlı olmayanları da mevcuttur. Tümörün santralinde fokal nekroza sıkça rastlanır. Daha önce geçirilmiş hastalıklara bağlı oluşan skar zemininde de gelişebilmektedir. Neoplastik hücreler küboidal ve kolumnar olup sıklıkla müsin salgılarlar. Tipik olarak tubuler, asiner, veya papiller yapılar oluştururlar. Özellikle plevraya, karşı akciğere, hiler veya mediastinal lenf nodlarına yayılma eğilimindedirler. Metastazlarını sıklıkla kemik, santral sinir sistemi , adrenal bezler ve karaciğere yaparlar(21). Küçük Hücreli Akciğer Karsinomu Erkeklerde daha sık görülmektedir ve sigara içimi yakın ilişkilidir. Daha çok lober ve ana bronşlar gibi proksimal hava yollarıyla ilişkilidir. Erken evrede sınırları belirgin olmayan bir tümör yapısında, submukozal ve peribronkovasküler yumuşak dokularda yerleşim gösterir. Büyüdükçe altındaki havayolu ve damarları oblitere eden kötü sınırlı bir kitleye dönüşür. Klinik 12 morfolojik özellikleri ,kemoterapi ve radyoterapiye duyarlı oluşları nedeni ile diğer akciğer kanseri alt tiplerinden ayrılırlar. Klasik oat cell (yulaf hücreli ) karsinomdan başka spindle veya fusiform hücreli de olabilirler. Hızlı büyüyen geniş infiltrasyon yapabilen ve erken yayılan lezyonlar olup nadiren rezektabl durumda yakalanırlar. Doubling time yaklaşık 30 gündür. Bu durum tümörün KT ve RT’e duyarlı oluşunu açıklar. Tanı konduğunda %80 uzak metastaz yapmıştır. Nöron spesifik enolaz, elektron mikroskopide nörosekretuar granüller görülmesi, nöroflament bulunması; ACTH, calcitonin, chromogranin A gibi hormonları sekrete etmesi gibi nöroendokrin özellikler gösterirler. Uygunsuz ADH Sendromu, hiperkalsemi, Cushing Sendromu gibi paraneoplastik sendromların en sık görüldüğü akciğer karsinomudur(21). Büyük Hücreli Akciğer Karsinomu Tipik olarak küçük hücreli karsinoma görüntüsünde olmayan ve ışık mikroskopik düzeyde skuamöz veya glandüler diferansiasyon göstermeyen tümörlere büyük hücreli karsinoma tanısı verilmektedir. Hücreler anaplastik olup büyük veziküler nükleusları vardır. Periferik yerleşim gösteren büyük hacimli tümörlerdir. Erken metastaz yaptığından prognozu kötüdür(21). Karsinoid Tümörler Küçük hücreli akciğer karsinomu gibi Kulschitsky hücrelerinden kaynaklanır. Tipik karsinoidler metastaz olasılığı düşük olan iyi prognozlu tümörlerdir. Beş yıllık sağkalım %95-100 olarak bildirilmektedir. Karsinoid sendrom bulguları nadir olarak görülmektedir. Mitoz, nekroz ve sitolojik atipinin 13 görüldüğü atipik karsinoid tümörler erken dönemde metastaz yapabilirler. Atipik karsinoid tümörde iki yıllık sağkalım %53-70, beş yıllık sağkalım ise %25 olarak bildirilmiştir. AKCİĞER KANSERİNDE KLİNİK ve TANI YÖNTEMLERİ 1-Anamnez ve fizik muayene Lokal hastalık semptomları: Öksürük, hemoptizi, göğüs ağrısı, dispne, lokalize wheezing, kilo kaybı. Lokal ileri hastalık semptomları: Ses kısıklığı, frenik sinir paralizisine bağlı bulgular, yutma güçlüğü, stridor. Ekstratorasik yayılım: - Beyin metastazı - Kemik metastazları - Karaciğer ve böbrek üstü bezine metastaz - Paraneoplastik sendromlar - Kaşeksi 2-Biyokimyasal tetkikler 3-Radyolojik İncelemeler -PA, Lateral akciğer grafileri,Floroskopi -Ultrasonografi -Bilgisayarlı tomografi (spiral, konvansiyonel, yüksek rezolüsyonlu) 14 -Nükleer Tıp Yöntemleri (Talyum 201, Galyum 67, Teknesyum 99 sintigrafileri,PET) -Manyetik Rezonans görüntüleme. 4-Sitolojik, Histopatolojik İnceleme -Balgam sitolojisi -Bronkoskopi: Bronş biyopsisi, endobronşiyal iğne aspirasyonu, transbronşiyal iğne aspirasyonu (TBİA), bronş lavajı, fırçalama, transbronşiyal biyopsi(TBB). -Transtorasik ince iğne aspirasyonu ve biyopsisi -Plevra sıvı aspirasyonu ve plevra biyopsisi. -Mediastinoskopi, mediastinotomi -Torakoskopi, torakotomi. -Lenf nodu biyopsisi 15 AKCİĞER KANSERİ EVRELEMESİ Akciğer kanseri şüphesi ile değerlendirilen bir olguda, doku tanısı ve hastalığın yaygınlığı bilinmelidir. Kesin doku tanısına ulaşmak invaziv tekniklerin kullanımını gerektirir. Amaç en uzun sağkalımı elde etmek ve en iyi teropatik yaklaşımlara ulaşmaktır. Doğru evreleme yapmanın sorumluluğu cerrah, göğüs hastalıkları uzmanı, radyolog ve patolog tarafından paylaşılmalıdır. Tedavi stratejilerinin planlanmasında, prognostik subgrupların tanımında ve klinik çalışmaların sonuçları ile toplanan dataların karşılaştırılması için evrelendirme büyük önem taşır. Son 20 yıl içinde KHDAK için evrelendirme sistemi; her grup içinde prognoz değişikliklerinin minimize etmek ve değişik evrelerdeki hasta grupları için farklı tedavi stratejilerini belirleyebilmek amacıyla anlamlı değişikliklere uğramıştır. Evre klasifikasyonu içinde spesifisiteyi arttırmak, sonuçların heterojenitesini düşürmek amacı ile Mountain 1997 yılında TNM evrelendirme sistemini yenilemiştir. Bu sistem temel olarak 1975-1988 yılları arasında M.D. Anderson Kanser Merkezi’nde ve 1977-1982 yılları arası “North America Lung Cancer Study Group” tarafından izlenen 5319 hastayı almıştır. Böylece KHDAK hastaları için ortak bir değerlendirme kriteri oluşturulmuştur(23) TNM SINIFLAMASI PRİMER TÜMÖR(T) Tx:Primer tümörün belirlenememesi veya balgam yada bronş lavajında malign hücrelerin tespit edilip, görüntüleme teknikleri yada bronkoskopi ile tümörün gösterilememesi. 16 To:Primer tümör belirtisi yok. Tis:Karsinoma in situ T1: En geniş çapı ≤3 cm , akciğer ve visseral plevra ile çevrili, bronkoskopik olarak lob bronşundan daha proksimale (ana bronşa ) invazyon göstermeyen tümör. Ana bronştan köken alan bronş mukozası ile sınırlı bulunan herhangi bir boyuttaki yüzeyel tümörler karinaya 2 cm’den daha yakın yerleşim gösterseler bile T1’dir. T2: Tümörün aşağıdaki özelliklerden en az birine sahip olması : -En geniş çap >3 cm -Ana bronş invaze ancak ana karinaya uzaklık ≥2 cm -Visseral plevra invazyonu -Hiler bölgeye ulaşan ancak tüm akciğeri kapsamayan atelektazi yada obstrüktif pnömoni. T3:Tümörün herhangi bir büyüklükte olup göğüs duvarı ( superior sulcus tümörleri dahil) diafragma , mediastinal plevra, parietal perikard gibi yapılardan herhangi birine direkt invazyon göstermesi veya karinaya 2 cm’den daha yakın ancak karinayı tutmayan ana bronştaki tümör ve bütün bir akciğeri kapsayan atelektazi veya obstrüktif pnömoni ile birlikte olan tümör. T4:Tümörün herhangi bir büyüklükte olup mediasten , kalp , büyük damarlar , trakea , Özefagus, vertebral kolon , karina gibi yapılardan herhangi birini invaze etmesi veya malign plevral veya perikardiyal sıvı ile birlikte olan tümör veya tümörle aynı lob içinde satellit tümör nodül ve nodülleri 17 BÖLGESEL LENF NODU (N) Nx: Bölgesel lenf nodlarının değerlendirilememesi. N0:Bölgesel lenf nodu metastazı yok. N1:Aynı taraf peribronşiyal ve / veya aynı taraf hiler lenf nodlarına metastaz ve primer tümörün direkt yayılması ile intrapulmoner bezlerin tutulması. N2: Aynı taraf mediastinal ve / veya subkarinal lenf bezlerine metastaz. N3: Karşı taraf mediastinal , hiler ; aynı veya karşı taraf supraklavikuler veya skalen lenf nodu metastazı. Resim 1:Mediastinal lenf nodu haritası(24). Resim2: Mediastinal lenf nodu haritası AP pencere (24). N2 LENF NODLARI Superior Mediastinal Lenf nodları No:1 : (En üst mediastinal) Sol brakiosefalik venin üst kenarının, trakeanın orta hattını çaprazladığı noktadan geçen horizontal hattın üzerinde kalan lenf nodları 18 No:2: (Üst paratrakeal) 1 nolu lenf nodlarının alt sınırının altında ve aort kavsinin üst kenarından geçen horizontal hattın üzerinde kalan lenf nodları. No:3: (Prevasküler/retrotrakeal) Tümör ile aynı taraf olduğu kabul edilen orta hat lenf nodları. No4: (Alt paratrakeal) Sağda: Trakea orta hattının sağında, aort kavsinin üst kenarından geçen hattın altında, üst lob bronşunun en üst kenarı hizasına kadar ana bronşu da kapsayan alanda yer alan ve mediastinal plevra içerisinde kalan lenf nodlarıdır. Solda: Trakea orta hattının solunda, aort kavsinin üst kenarından geçen hattın altında, üst lob bronşunun en üst kenarı hizasına kadar ana bronşu da kapsayan ligamentum arteriosumun solundaki alanda yer alan ve mediastinal plevra içerisinde yer alan lenf nodlarıdır. Aortik Lenf Nodları No5: (Subaortik) Ligamentum arteriosumun ya da aortanın ya da sol pulmoner arterin lateralinde, sol pulmoner arterin ilk dalının proksimalinde ve mediastinal plevra içerisinde yer alan lenf nodlarıdır. No6: (Para-aortik) Çıkan aortanın ve aort kavsinin ya da brakiosefalik arterin önünde ve yanında yer alan lenf nodlarıdır. Üst sınır aort kavsinin üst kenarı hizasındadır. No7: (Subkarinal) Karinanın alt seviyesinde yer alan lenf nodlarıdır. No8: (Paraözefagial) Özefagusa komşu lenf nodları, subkarinal nodlar hariç. 19 No9 (Pulmoner ligament) Pulmoner ligamentin içerisindeki lenf nodlarıdır. Posterior duvarda ve inferior pulmoner venin alt bölümünde yer alır. (Resim1,2) N1 LENF NODLARI No10: (Hiler) Mediastinal plevranın distalinde lob bronşları ayrılmadan önceki alanda yer alan, sağda intermedier bronşa kadar uzanan proksimal lober lenf nodlarıdır. No11: (İnterlober) Lober bronşları arasında kalan lenf nodlarıdır. No12: (Lober) Lober bronşların distalindeki lenf nodlarıdır. No13: (Segmental) Segment bronşuna komşu lenf nodlarıdır. No14: (Subsegmental) Subsegment bronşu çevresindeki lenf nodlarıdır. UZAK METASTAZ (M) Mx:Uzak metastaz varlığının değerlendirilememesi MO:Uzak metastaz yok M1: Ayrı lobda satellit nodül ve uzak metastaz var. 20 Tablo 2: TNM sisteminde evreler. Evre Occult karsinom 0 (Karsinoma in situ) IA IB IIA IIB IIIA IIIB IV TNM Altgrubu TXN0M0 Tis N0M0 T1N0M0 T2N0M0 T1N1M0 T2N1M0 T3N0M0 T3N1M0 T1N2M0 T2N2M0 T3N2M0 T4N0M0 T4N1M0 T4N2M0 T1N3M0 T2N3M0 T3N3M0 T4N3M0 Herhangi T Herhangi N M1 Labalade ve ark .(27) yayınından alınmıştır. Resim 3: TNM evreleme sistemi (25,26,27) 21 EVRELEMEDE ÖZEL DURUMLAR 1.Direkt plevral invazyon şeklinde olmayan parietal veya visseral plevradaki tümöral lezyonlar, metastazın implantasyon şeklinde olduğu düşünülerek T4 olarak düzenlenmiştir. 2.Parietal plevra invazyonu olmaksızın oluşan göğüs duvarı veya diafragma lezyonları M1 olarak kabul edilmektedir. 3.Süperior sulcus tümörleri T3 (sempatik ganglionların invazyonundan kaynaklanan Horner sendromu dahil) kapsamında değerlendirilirken, brakial pleksusun geniş bir şekilde tutulmasından kaynaklanan Pancoast sendromu (Horner sendromu, C8-T1 düzeyinde ağrı ve elin intrensek kaslarında atrofi) T4 olarak değerlendirilir. 4.Frenik sinir tutulumu genellikle komşu tümörün direkt yayılması ile oluşur. Klinikte diafragma paralizisi olarak saptanan frenik sinir invazyonu sınırlı ekstrapulmoner yayılımı gösterir ve T3 olarak değerlendirilir. 5.Rekürren larengial sinir tutulum semptomları kötü prognoz bulgusudur ve genellikle hastalığın inoperabl olduğunu gösterir. Bu semptomlar primer tümör yayılımına veya mediastinal lenf nodu tutulumuna bağlı olabilir. Rekürren larengial sinirin nervus vagustan dallandıktan sonra direk invazyonu, üst lob tümörleri tarafından oluşturulur ve sol tarafta daha fazla görülür. Nadiren oluşan bu durumda ses kısıklığı gelişir. Bu lezyonlar T3 olarak değerlendirilir. Rekürren larengial sinirin tutulduğu olguların büyük kısmında ise; rekürren larengial sinir semptomları, aortapulmoner penceredeki lenf nodlarına metastazlara sekonder olarak gelişir.Tümör bu bölgede direk sinir invazyonu 22 da yapabilir. Aortapulmoner penceredeki rekurren larengial sinir invazyonları T4 olarak kabul edilirler ve kötü prognozu gösterirler. 6. Rekurren larengial sinir ayrıldıktan sonra vagus sinirine olan invazyon klinik belirtiye neden olmaz. Nervus vagus invazyonları T3 olarak tanımlanır. 7. Sempatik zincir ve stellate ganglionun tutulması T3 tümör olarak kabul edilir. 8. Azigos veni invazyonu T3 olarak değerlendirilir. 9. Mediastinal organlar tutulmadan sınırlı düzeyde sadece mediastinal yağ dokusu invazyonu T3 olarak değerlendirilir. 10. Akciğer kanseri evrelendirmesinde ana damarların tutulması T4 olarak değerlendirilmiştir. Ana damarlar olarak aorta, vena kava superior, ana pulmoner arter, sağ ve sol pulmoner arter gövdesinin intraperikardiyal kısmı , superior veya inferior, sağ ve sol pulmoner venlerin intraperikardiyal kısmı kabul edilmektedir. Pulmoner arter ve venlerin intraperikardiyal kısımları T4, perikardın dışındaki kısımları ise T3 olarak değerlendirilmektedir. 11. Tümöre bağlı trakea ve özefagus kompresyonu ve vena kava obstrüksiyonu T4 olarak kabul edilmektedir. Bu hastaların prognozu Evre IIIB grubuna benzerlik göstermekle birlikte, eğer primer tümör periferik ise ve mediastinal yapılarla devamlılığı belirgin değilse, mediastinal yapıların kompresyonu mediastinal lenf bezlerinin metastazına bağlı olabilir. Bu hastaların evrelendirilmesi mevcut T ve N kriterlerine göre yapılır. 12. Vertebraya komşu olan tümörlerde vertebra korpusu veya kostotransvers foramen invazyonu T4 olarak evrelendirilir. Radyolojik olarak vertebrada tümöre bağlı erozyon saptanmayıp, sadece çevre yumuşak dokuda (plevra, 23 paravertebral fasya veya periost ) invazyon varlığında tümör T3 kapsamında ele alınmalıdır. Ancak rezeke edilen dokuda periost invazyonu kanıtlanırsa, lezyon patolojik T4 olarak evrelendirilir. 13. Genellikle tümör invazyonu nedeniyle lenfatik drenajın bozulması neticesinde gelişen malign plevral efüzyon, nonküratif bir lezyonu gösterir ve T4 olarak değerlendirilir. Plevral sıvı bulunan akciğer tümörlü hastaların çok küçük bir kısmında ise sıvı malign karakterde değildir ve tümör rezektabldır. Farklı zamanlarda alınan en az iki plevral sıvı numunesinde sıvı sitolojik olarak negatifse, eksüdatif değilse ve kanlı değilse; efüzyon evrelemede dikkate alınmaz. Eğer sıvı sitolojisi negatif olmasına rağmen malign efüzyon şüphesi yüksekse, hastaya cerrahi rezeksiyondan önce parietal plevra biyopsisi yapılır. 14. Tümörün diafragmayı da geçerek batın organlarını direkt olarak invaze etmesi T4 kapsamında değerlendirilir. Diafragmayı tutan bir tümörün batın organlarında komşuluk yoluyla olmayan bir metastazı M1 olarak kabul edilmektedir. 15. Bronkoalveolar karsinomlu hastaların %60’ında soliter lezyon mevcuttur ve iyi prognoz gösterir. Hastaların geri kalan %40’ında ise bir lobu, bir akciğeri veya her iki akciğeri tutan multisentrik veya diffüz bir yayılım mevcuttur ve prognozu kötüdür. Multisentrik dağılım gösteren bronkoalveolar karsinomda lezyonlar bir lobla sınırlı ise T4, birden fazla loba dağılmış ise M1 olarak değerlendirilir. Her iki akciğeri tutan multisentrik lezyonlar da M1 olarak kabul edilmektedir(23,28,29,30). 24 ÖSTROJEN VE ÖSTROJEN RESEPTÖRLERİ Doğada varolan östrojenler östron (E1), 17 beta-östrodiol (E2) ve östriol (E3) şeklindedir. Kolesterolden sentez edilen 18 karbonlu steroidlerdir. Östrojen kanda büyük oranda bir beta-globulin olan seks hormonu bağlayıcı globulin ile taşınır. Albumin daha düşük bir afinite ile östrojeni taşıyan proteinden biridir. Yine %2-3 kadarı da serbest formda bulunur. Östrojenler sülfasyon veya glukuronidasyonla metabolize edilir, konjugatlar safra yolları veya idrarla atılırlar(31). Reseptör, bir hormona özel noktalarda bağlanarak, hormon-reseptör kompleksi oluşturan ve onun bilinen fizyolojik etkilerinden sorumlu ve onları düzenleyen, intrasellüler ya da membran proteini niteliğindeki molekül ya da moleküllerdir. Östrojen reseptörleri; intrasellüler proteinler olup konsantrasyon değişimine bağlı olarak, dolaşımdan hücre içine alınan, hormon molekülüne seçici olarak bağlanır ve hormon-reseptör kompleksi oluştururlar. Aktive olan hormon-reseptör kompleksi, spesifik olarak, nükleus içindeki, hormon yanıt elementleri olarak isimlendirilen kısa DNA sekanslarına bağlanır, fizyolojik hormon aktivitesini sağlayan transkripsiyonu gerçekleştirirler(32,33). Reseptör molekülü, ilk kez bu yüzyılın başında Langley ve Erlich tarafından ilaçlar için tanımlanmıştır. Hormonlar için reseptörlerin tanımlanması ise, 1960’lı yıllardadır. Bu dönemde Jensen ve ark., bazı hayvan dokularında otoradyografi yöntemi ile östrojen reseptörlerini göstermiştir(34). 25 Östrojen reseptörü ilk kez insanlarda, meme tümörü olgularında ve uterusta gösterilmiştir(35,36). Östrojen reseptörlerinin hücre içinde nükleus ve sitozolde lokalize olduğu gösterilmiştir. Ultrastrüktürel olarak ise, hormon reseptörlerinin nükleus içinde kromatin serpintileri arasında yada nükleus membranının yakınında yer aldığı belirlenmiştir(37,38). Tüm steroid hormonlarının hücre içi etki mekanizmalarını açıklayan genel model, transformasyon ve translokasyon aşamalarından oluşmaktadır. Belirli yoğunluk değişimine bağlı olarak dolaşımdan hücre içine alınan östrojen hormonu, sitozoldeki 8 S proteinine bağlanarak transformasyon aşamasından geçer. Bu aşamadan sonra nükleus içine alınan hormon molekülü; 4S proteinine bağlanarak, ısıya bağımlı translokasyon aşamasını tamamlar. Bu iki aşamalı işlemden sonra, reseptörün A komponenti DNA’ya, doku spesifitesinden sorumlu B komponenti ise asidik proteinlere bağlanır. Bu bağlanma sonucunda, RNA polimeraz aktive edilerek, m-RNA sentezinden sorumlu transkripsiyon işlemi gerçekleşir. Sonuçta hedef doku için gerekli olan protein sentezi tamamlanmış olur(39). Meme kanserlerinde, östrojen hormonu mutojenik ve promotor etki yapmaktadır. Östrojen hormonunun mutajenik etkisi reseptörler tarafından düzenlenmektedir ve kültürde de, fonksiyonel östrojen reseptörü taşıyan meme kanser hücrelerinde mutajenik etkisi kanıtlanmıştır(36). 26 Östrojen reseptörlerinin immündokukimyasal, dokulardaki biyokimyasal, varlığını otoradyogarfi belirlemek gibi için yöntemler bulunmaktadır(40,41,42). İmmündokukimyasal ve biyokimyasal yöntemlerin reseptör durumunu saptamada benzer sonuçlar verdiği,(43,44) ancak immündokukimyasal yöntemin seçici ve topoğrafik üstünlüğü bulunduğu,(45) prognoz yönünden daha gösterici olduğu belirtilmiştir(44). İmmündokukimyasal yöntemlerde, rutin olarak anti östradiol antikoru kullanılır,(44) monoklonal antikorlar poliklonallere yeğlenmektedir(46). Östrojen reseptörleri, önceleri frozen kesitlerde, daha sonra da parafin kesitlerde ve sitolojik yaymalarda uygulanmıştır(44,46,47,48,49). ER farklı dilüsyonlarda ve farklı antikorlarla, farklı sınır değerlerle uygulanmaktadır ve laboratuarlar arasında üniversal standardizasyon bulunmamaktadır(50). ER nükleer boyanma yapar, %30’dan fazla boyanma sınır olarak kabul edilir. Bazıları pozitifliği %5, bazıları da %10’dan fazla olarak kabul etmektedir. Sensitivite %76, spesifite %82’dir(44). Başta meme ve endometrium karsinomu olmak üzere, bir grup neoplastik hastalıkta östrojen reseptörlerinin prognostik önemi belirlenmiştir(51,52). ER (+) tümörler hormonal sağaltıma yanıt verir ve daha iyi prognoz gösterirler. 27 Primer meme kanserlerinin ortalama %55-65’i, meme kanseri metastazlarının yaklaşık %45-55’i ER (+)’dir.(44) ER (+) liği postmenapozal dönemde, premenapozal dönemden daha fazladır. ER (+) liği, postmenapozal kadınlarda %66-74, premenapozal kadınlarda %42-56 arasında değişmektedir(53,54). ER (+) tümörlerde, hormon sağaltımına %55-60, ER (-) tümörlerde ise %8 yanıt alınmaktadır. ER, evre I ve II meme kanserlerinde, sağkalım ve hastalıksız sağkalım ile ilgili bulunmuş(44). Sağlıklı reseptörleri akciğer eksprese dokusunda edildiğine ve ve akciğer akciğer tümörlerinde kanserinin östrojen östrojenlere proliferasyonla yanıt verdiğine ilişkin oldukça fazla kanıt birikmiştir. 1996’da ERβ adı verilen yeni bir ER klonlanmış ve insan dokularında belirlenmiştir ve 14. kromozomda lokalize olduğu bulunmuştur(55). ERβ’nın artık ERα olarak adlandırılan klasik ER’ ye benzer yapı ve fonksiyonu vardır. ERβ estradiole yüksek afinite ile bağlanmakta ve östrojen tarafından düzenlenen haberci genleri transaktive etmektedir, ancak bu transaktivasyon ERα’ya göre daha az etkindir(56). Bazı dokularda östrojen sinyal iletiminde ERβ’nın ERα’dan bağımsız bir rolü olabilir, fakat bazı dokularda östrojen sinyal iletimi için ERα ile etkileşimde bulunur ve bazı koşullarda ise bu etkileşim ERα’ya karşı baskın negatif yolla olur. ERβ transkripsiyonunun akciğerlerde yüksek düzeylerde olduğunun anlaşılması akciğer kanserinde ERβ’nın bir östrojen etki aracısı olduğu fikrinin gelişmesine yol açmıştır. ERβ’dan yoksun dişi farelerde anormal 28 alveolar gelişme görülmüş ve yaban türdeki aynı batında doğan yavrulara göre gen ekspresyonu değişmiştir ve bu durum akciğer hemostazında reseptörün bir rolü bulunduğunu düşündürmüştür(57). Çoğunlukla ERα’nın immünohistokimyasal analizi ile yapılan ER değerlendirmesinde akciğer tümörlerinde ER varlığına ilişkin bildirimler çelişkilidir(58,59). Kadınlardaki akciğer tümörlerinin erkeklere göre daha sık ER eksprese ettiği bildirilmiştir(60). Ancak, diğer çalışmalarda immünohistokimyasal analizlerde akciğer tümörlerinin çoğunda ER ekspresyonunun çok az olduğu veya hiç olmadığı bildirilmiştir(61). Bu tür tutarsız veriler ERβ antikorlarının değişken özgüllüğüne bağlı olabilir. ERβ’ya özgü antikorlar bu reseptörlerin KHDAK’de sıklıkla eksprese edildiğini göstermiştir(62,63). KHDAK dokusunda ERα’nın kısa varyantları sıklıkla saptanmış ve tam uzunluktaki ERα daha az gözlenmiştir(62,64). Veriler göstermektedir. ER’nin Östrojen akciğer kültürde kanserinde ve tümör fonksiyonel olduğunu ksenograftlarında hücre proliferasyonunu tetiklemekte ve kadınlardan ve erkeklerden elde edilen KHDAK hücre dizilerinde gen ekspresyonunu değiştirmektedir(62,65,66). 29 MATERYAL VE METOD YGHH’de 1. ve 3. göğüs cerrahisi kliniklerinde 2002-2004 yılları arasında küçük hücreli dışı akciğer kanseri tanısı konmuş hastalardan, lobektomi veya pnömonektomi uygulanmış ve Patoloji laboratuarında parafin doku bloklarına ulaşılabilen 108 hasta çalışma kapsamına alındı. Hastalar Eylül 2007 tarihinden itibaren retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışmanın amacı, küçük hücreli dışı akciğer kanserinde östrojen reseptör durumunun sağkalım ile olası ilişkisini araştırmaktı. Tüm hastaların yaşı, cinsi, operasyon tarihi, operasyon tipi, tümör histolojisi, evresi, son vizit tarihleri, son durumları (sağ veya ölü) dosya bilgilerinden elde edildi. Dosya bilgilerinden son durumu öğrenilemeyen hastalara telefonla ulaşıldı. Çalışmaya toplam 108 hasta alındı. Hastaların 97’sini (%89,8) erkekler, 11’ini (%10,2) kadınlar oluşturmaktaydı. Hasta grubunda minimum yaş 40, maksimum yaş 78 olup, yaş ortalaması 56±9 olarak tespit edildi. Histopatolojik preparatların tümü yeniden gözden geçirilerek tanıların doğruluğu kontrol edildi. Olguların tümörleri ait hemotoksilen eozin lamları tekrar incelenip uygun parafin bloklar seçilmiştir. Parafin bloklarda 3 mikron kalınlığında kesitler + şarjlı lamlara alınmıştır. Lamlar deparafinizasyon ve dehidratasyon işleminden geçirilerek avidin-biotin kompleks yönteminde immünhistokimyasal çalışmaya hazır hale getirilmiştir. Lamlar 4 kez 5’er 30 dakikalık periyotlarda mikrodalga fırında sitrat buffer’de kaynatılıp soğutulmuştur. 10 dakika %3’lük hidrojen peroksit, ardından 15 dakika süper blokta inkübe edilen kesitler oda sıcaklığında 60 dakika östrojen reseptör (RTU-ER-6F11 Nova Castra U.K.) reaksiyona bırakılmıştır. Ardından kesitler sırasıyla 20 dakika biotinylated, 20 dakika streptavidin ve 15 dakika AEC’de inkübe edilmiştir. (Sytek Utah. USA) Zıt boya olarak 15 dakika mayer hemotoksilen kullanılmıştır. Değerlendirme yaygınlık ve yoğunluk derecesine göre + %1-25, ++ %26-50, +++ %>51 nükleer boyanma ışık mikroskobunda aranmıştır. 31 BULGULAR Tablo 1- Hasta Dökümü A-S Yaş Cins Op.Zamanı Patoloji Evre SonDurum 1 Z. T. 55 K 2002 SCC 2B Sağ 2 H. P. 64 E 2002 A 3A Ex 3 Ş. Ö. 40 E 2002 A 2B Sağ 4 C. D. 78 E 2002 KHDAK 2A Ex 5 G. K. 40 K 2002 A 2B Ex 6 Ş. A. P. 75 E 2002 SCC 3A Ex 7 G. G. 51 E 2002 A 2B Sağ 8 N. B. 58 K 2002 A 3A Ex 9 M. Y. A. 69 E 2002 SCC 2A Ex 10 O. D. 69 E 2002 SCC 2B Ex 11 H. G. 63 E 2002 SCC 2B Sağ 12 V. İ. 44 E 2002 A 3A Ex 13 Y. A. 69 E 2003 A 2B Ex 14 M. K. 53 E 2003 SCC 2B Ex 15 G. S. 46 K 2003 KHDAK 1B Sağ 16 A. A. 55 E 2003 A 2B Ex 17 İ. S. 60 E 2003 SCC 3A Sağ 18 M. Ü. 56 E 2003 A 2B Ex 19 M. T. 41 E 2003 SCC 2B Sağ 20 M. A. 57 E 2003 SCC 2A Sağ 21 M. Ç. 60 E 2003 SCC 2B Ex 22 Ş. Ç. 65 E 2003 SCC 3B Ex 23 B. G. 63 E 2003 SCC 3A Sağ 24 H. G. 53 E 2003 SCC 2B Sağ 25 H. A. 49 E 2003 SCC 2A Sağ 26 Ş. C. 58 E 2003 AS 2B Sağ 27 H. K. 64 E 2003 A 2B Sağ 28 A. K. 43 E 2003 SCC 2B Sağ 29 H. G. 53 E 2003 BH 1B Sağ 30 S. D. 57 E 2003 SCC 3A Ex 31 M. A. 47 E 2003 A 2B Ex 32 M. Y. A. 55 E 2003 A 1B Ex 33 H. Ö. 70 E 2003 A 1B Ex 34 O. K. 65 E 2003 SCC 3A Ex 32 35 H. E. 49 E 2003 SCC 3B Ex 36 M. Ş. Y. 40 E 2003 SCC 2A Sağ 37 K. K. 54 E 2003 A 1B Sağ 38 F. T. 63 E 2003 A 2B Ex 39 H. Ç. 44 K 2003 A 1B Ex 40 S. I. 46 E 2003 SCC 1B Sağ 41 Z. K. 40 E 2003 KHDAK 3A Ex 42 A. T. 47 E 2003 SCC 2B Sağ 43 H. S. 53 E 2003 A 2A Sağ 44 A. Y. 56 E 2003 BH 3A Ex 45 R. Ş. 54 E 2003 SCC 2B Ex 46 H. K. 55 E 2003 AS 3A Ex 47 G. T. 50 K 2003 BH 2B Sağ 48 H. G. 53 E 2003 SCC 1A Ex 49 A. Ö. 63 E 2003 KHDAK 1B Sağ 50 Ü. U. 66 E 2003 A 1B Ex 51 K. K. 68 E 2003 SCC 3A Ex 52 A. R. A. 58 E 2003 SCC 3A Ex 53 O. K. 46 E 2003 A 1B Sağ 54 N. Ü. 61 E 2004 SCC 1B Sağ 55 O. K. 72 E 2004 SCC 3A Sağ 56 A. K. 69 E 2004 A 3A Sağ 57 T. K. 54 E 2004 SCC 3B Sağ 58 K. K. 50 E 2004 SCC 3A Sağ 59 B. Ş. 55 E 2004 SCC 1B Sağ 60 M. P. 53 E 2004 SCC 2B Sağ 61 H. S. 59 E 2004 SCC 3A Ex 62 Z. Ş. 42 K 2004 SCC 1B Sağ 63 N. A. 58 E 2004 SCC 2B Ex 64 N. T. 54 K 2004 A 1A Sağ 65 Ş. A. 58 E 2004 SCC 1B Sağ 66 M. G. 47 E 2004 SCC 2B Sağ 67 Z. K. 44 E 2004 A 1A Sağ 68 B. B. 44 E 2004 SCC 1B Sağ 69 Y. Y. 64 E 2004 SCC 1B Sağ 70 S. D. 48 E 2004 SCC 1A Sağ 71 S. Y. 48 E 2004 SCC 2B Sağ 72 E. K. 64 E 2004 SCC 3A Ex 73 İ. G. 55 E 2004 A 2B Sağ 74 M. S. 59 E 2004 SCC 3A Sağ 75 A. K. 62 E 2004 SCC 3A Sağ 33 76 D. A. A. 53 K 2004 A 2A Sağ 77 N. Ş. 57 E 2004 SCC 2A Ex 78 S. U. 50 E 2004 BH 1B Sağ 79 Z. P. 64 E 2004 A 1A Sağ 80 S. Ö. 69 K 2004 A 2B Sağ 81 M. A. 58 E 2004 SCC 1A Sağ 82 B. Ş. 44 E 2004 SCC 3B Ex 83 A. D. 48 E 2004 KHDAK 1B Sağ 84 A. Y. 58 E 2004 A 2B Sağ 85 M. Ç. 67 E 2004 SCC 2B Ex 86 N. K. 52 E 2004 SCC 2A Sağ 87 İ. Ö. 44 E 2004 A 3B Sağ 88 Ü. K. 54 K 2004 A 1A Sağ 89 A. K. 42 E 2004 SCC 3A Sağ 90 M. O. 69 E 2004 A 3B Sağ 91 C. Ç. 59 E 2004 A 2B Sağ 92 A. H. 48 E 2004 SCC 1B Sağ 93 H. A. 58 E 2004 SCC 1B Sağ 94 A. G. 64 E 2004 AS 3A Ex 95 M. A. B. 72 E 2004 SCC 1A Ex 96 Y. Y. 60 E 2004 A 2B Sağ 97 A. R. E. 44 E 2004 SCC 2A Sağ 98 N. E. 53 K 2004 SCC 2A Sağ 99 R. Y. 46 E 2004 SCC 1B Sağ 100 M. B. 65 E 2004 SCC 1B Sağ 101 Ş. A. 57 E 2004 SCC 2B Sağ 102 H. K. 66 E 2004 SCC 3A Ex 103 Y. Ç. 69 E 2004 SCC 1B Sağ 104 R. T. 64 E 2004 SCC 1B Ex 105 İ. M. 55 E 2004 SCC 3A Sağ 106 İ. K. 58 E 2004 SCC 2B Sağ 107 M. O. 55 E 2004 A 2B Sağ 108 A. Y. 54 E 2004 SCC 3A Sağ Çalışmamızda primer akciğer karsinomu nedeni ile opere olan 108 hasta retrospektif olarak incelendi. 34 Hastalarımızın 97’si erkek (%89,8), 11’i (%10,2) kadındı. Yaşları minimum 40 maksimum 78, ortalama 56±9 olarak bulundu. Cinsiyet 97 100 80 60 40 11 20 0 Kadın Erkek Çalışmaya alınan hastaların evrelere göre dağılımları evre IA 8 hasta (%7,4), evre IB 25 hasta (%23,1), evre IIA 10 hasta (%9,3), evre IIB 33 hasta (%30,6), evre IIIA 26 hasta (%24,1), evre IIIB 6 hasta (%5,5) olarak bulundu. Evre 33 35 30 26 25 25 20 15 10 10 8 6 5 0 IA IB IIA IIB IIIA IIIB 35 Çalışmaya alınan hastaların histolojik tipleri; 63 hasta skuamöz hücreli karsinom (%58,3), 33 hasta adenokarsinom (%30,6), 5 hasta KHDAK (%4,6), 4 hasta büyük hücreli karsinom (%3,7), 3 hasta adenoskuamöz karsinom (%2,8) bulundu. Histolojik Tip 80 63 60 33 40 20 5 4 3 0 Skuamöz Adenoca KHDAK Büyük Hücreli Adenoskuamöz 1Eylül 2007 tarihinde hastaların 68’i (%63) yaşıyor, 40’ı (%37) ölmüştü. Son Durum 80 68 60 40 40 20 0 Sağ Ölü 36 İmmünohistokimyasal yöntemle bakılan östrojen reseptör düzeyi olguların hiçbirinde saptanmadı. Östrojen Reseptörü Hasta Sayısı % Negatif 108 100 + pozitif 0 0 ++ pozitif 0 0 +++ pozitif 0 0 Östrojen Reseptörü 108 120 100 80 60 40 20 0 0 Pozitif Negatif 37 Östrojen reseptörü için pozitif kontrol olarak meme dokusunda invaziv duktal hücreli karsinom örneği kullanıldı. (Östrojen reseptör antikoru olarak RTU-6F11 Nova Castra UK kullanıldı.) 1X40 meme karsinomu östrojen + kontrol 3X200 meme karsinomu östrojen + yoğunluk 3 + yaygınlık 3 10X40 skuamöz hücreli karsinom östrojen reseptörü (-) 11X100 skuamöz hücreli karsinom östrojen reseptörü (-) 38 5X100 adenokarsinom hematoksilen eozin 12X100 büyük hücreli karsinom hematoksilen eozin 6X40 adenokarsinom östrojen (-) 13X100 büyük hücreli karsinom östrojen (-) 39 TARTIŞMA Akciğer kanseri, kadın ve erkekte sık görülen ve ABD’de en fazla ölüme yol açan kanserlerden biridir. Her yıl dünyada yaklaşık 1 milyon kişi akciğer kanseri nedeniyle ölmektedir. Akciğer kanserinde prognoz üzerine etki eden faktörlerin başında tümör evresi gelmektedir. Akciğer kanserli olguların yaklaşık yarısı başvuru anında uzak metastaza sahiptir. Uzak metastaz bulunan KHDAK’li olgular, tedavi edilmediklerinde 4-5 aylık ortalama sağkalım süresine sahiptirler ve bu olguların sadece %10’u 1 yıl yaşamaktadır(12). Beş yıllık sağkalım oranı evre IA’da %67, IB’de %57, IIA’da %55, IIB’de %39 ve IIIA’da %23 olarak bildirilmiştir. Sadece tümör çapının değiştiği evre IA ve IB olgular arasında bile 5 yıllık sağkalım oranı açısından %10 fark bulunmaktadır. Son yıllarda diğer organ tümörlerinde olduğu gibi akciğer tümörlerinde de prognozla ve yeni tedavi yöntemleriyle ilişkilendirilen onkogenlerin varlığı ve aşırı ekpresyonu araştırılmaktadır. Steroid hormon reseptörü deri, kemik, adrenal bez ve tiroid gibi normal dokularda ayrıca meme, endometrium, over, melanom, osteosarkom, menengioma, kolorektal, hepatosellüler, böbrek, pankreas tümörlerinde bulunmaktadır. Başta meme ve endometrium karsinomu olmak üzere, bir grup neoplastik hastalıkta yapılan çalışmalarda östrojen reseptörlerinin prognostik önemi belirlenmiştir(51,52). Bu çalışmalarda ER (+) tümörler hormonal 40 sağaltıma yanıt verir ve daha iyi prognoz gösterdikleri kanıtlanmıştır. ER (+) tümörlerde, hormon sağaltımına %55-60, ER (-) tümörlerde ise %8 yanıt alınmaktadır. Meme karsinomu ve endometrium karsinomanın tersine gastrik karsinomada ER(+)’liği kötü prognoza işaret eder. Bazı kaynaklarda, yüksek östrojen reseptör yoğunluğunun meme kanserlerinde olumsuz etkisi olduğu belirtilmektedir. ER konsantrasyonu 300 fmol/mg’den fazla olan olgularda ortalama yaşama süresinin,10 fmol/mg’dan daha az olanlara göre daha kötü olduğu belirtilmektedir(67). Sağlıklı reseptörleri akciğer eksprese dokusunda edildiğine ve ve akciğer akciğer tümörlerinde kanserinin östrojen östrojenlere proliferasyonla yanıt verdiğine ilişkin oldukça fazla kanıt mevcuttur. Çoğunlukla ERα’nın immünohistokimyasal analizi ile yapılan ER değerlendirmesinde akciğer tümörlerinde ER varlığına ilişkin bildirimler çelişkilidir(58,59). Kadınlardaki akciğer tümörlerinin erkeklere göre daha sık ER eksprese ettiği immünohistokimyasal bildirilmiştir(60). analizlerde akciğer Ancak, diğer tümörlerinin çalışmalarda çoğunda ER ekspresyonunun çok az olduğu veya hiç olmadığı bildirilmiştir(61). Bu tür çelişkili veriler ERβ antikorlarının değişken özgüllüğüne bağlı olabileceği ileri sürülmektedir. KHDAK’lı hastalardan alınan örneklerde ERβ’ya özgü antikorlar bu reseptörlerin KHDAK’de sıklıkla eksprese edildiğini göstermektedir(62,63). Cagle ve arkadaşları tarafından opere olan 19 KHDAK’ li olguda ER araştırılmıştır. Olguların 9’u skuamöz hücreli, 8’i adenokarsinom, 1’i büyük 41 hücreli, 1’i küçük hücreli karsinomdu. 2’si erkek 1 tanesi kadın olmak üzere 3 skuamöz hücreli karsinomada ER pozitif saptanmıştı. Bunların 2 tanesi zayıf pozitif boyanırken, 1 tanesinde şiddetli pozitif bulunmuştur. Şiddetli pozitif vakada meme invaziv duktal karsinoma hikayesi vardı. Diğer vakaların hiçbirinde ER saptanmamıştı(68). Kawai ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada 1995-1997 yılları arasında opere olan 132 KHDAK’lı hastanın preparatları retrospektif olarak incelenmiştir. Bunların 76’sı erkek, 56’sı kadındı. Örneklerin 96’sında ERα pozitif, 67’sinde ERβ pozitif saptanmıştır. ERβ pozitifliği skuamöz hücreli karsinomda adenokarsinomadan daha fazla bulunmuştur. ERα ekspresyonu iyi diferansiyasyondan ziyade kötü diferansiyasyonda pozitif tespit edilmiştir. ERα (+) ERβ (+) 45 (%34) vaka, ERα (+) ERβ (-) 51 (%38) vaka, ERα (-) ERβ (+) 22 (%17) vaka, ERα (-) ERβ (-) 14 (%11) vaka bulunmuştur. Sonuç olarak ERα (+) ERβ (-) hastaların, ERα (-) ERβ (+) hastalardan daha kötü prognoza sahip olduğunu ileri sürmüşlerdir(69). Wu ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada opere olan KHDAK’lı 301 hastada ER ekspresyonunu araştırmışlardır. Hastaların 138’inde (%45,8) ERβ saptamışlar, fakat hiçbirinde ERα bulanamamıştır. 124 kadın hastanın 69’unda (%54,3), 174 erkek hastanın 69’unda (%39,7) ERβ pozitif saptanmıştır. (p: 0.012) Evre II-III hastalarda ERβ ekspresyonunun iyi prognostik faktör olduğunu ileri sürmüşlerdir(70). 42 K. Lau ve arkadaşları 55 akciğer adenokarsinomunda ER araştırmışlardır. Bu vakaların hepsine 1998-2004 yılları arasında cerrahi rezeksiyon (wedge rezeksiyon, lobektomi, pnömonektomi) uygulanmıştır. 8 kadın, 2 erkek olmak üzere 10 vakada ER pozitif bulunmuştur. 2 vaka %5’den az, 5 tanesi % 6-25 arası, 1 tanesi % 26-50 arası, 2 tanesi %51-75 arasında saptanmıştır. Hiçbirinde % 75’in üzerinde boyanma olmamıştır. 2 hastanın meme karsinomu hikayesi vardı. Birinci hastaya 9 yıl ve 3 yıl önce invaziv duktal karsinoma tanısı konulup % 5’den az ER pozitifliği saptanmıştır. İkinci hastada invaziv pleomorfik lobüler karsinoma tanısı olup ER pozitifliği %26-50 arasında bulunmuştur. Bu çalışmada primer pulmoner adenokarsinomada ER immünreaktivitesini göstermişler ve primer akciğer karsinomu ile meme karsinomunun akciğer’e metastazının ayrımında ER’nün kesin ayrım yapamayacağını ileri sürmüşlerdir(71). Dabbs ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada primer adenokarsinoma nedeniyle opere olan 45 hastada ER araştırılmıştır. Bunların 25’i bronşioloalveolar karsinom (15’i kadın, 10’u erkek), 20’si adenokarsinomdu ( 12’si kadın, 8’i erkek). 20 adenokarsinomun 16’sında (%56), 25 bronşioloalveolar karsinomun 14’ünde (%56) ER pozitif saptamışlardır. ER hem meme karsinomunun akciğer metastazında hem de akciğerin primer karsinomunda pozitif bulunacağı için bunların ayrımında ER’nün kullanılamayacağını ileri sürmüşlerdir(72). Di Nunno ve arkadaşları tarafından 1987 ve 1996 yılları arasında opere olan KHDAK’lı evre I- II (T1-2, N0-1, M0) 248 olgu retrospektif olarak 43 incelenmiştir. 248 vakanın 164’ü erkek, 84’ü kadın’dı. Vakaların 26’sı (%10,4) büyük hücreli, 82’si (%33) adenokarsinom, 97’si (%39,1) skuamöz hücreli, 43’ü (%17,3) bronşioloalveoler karsinom idi. ID5 östrojen reseptör antikoru ile yapılan araştırmada vakaların hiçbirinde ER tespit edilememiştir(73). Yapılan çalışmalarda KHDAK’de ER ekspresyonunun cinsiyetler arası farklılığı, histoloji ve prognoz üzerine etkileri araştırılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda çok geniş aralıkta ER ekspresyonu saptanmıştır (%0-96,8). Bizim çalışmamızda 108 hastanın parafin blokları immünohistokimyasal olarak 6F11 ile boyanarak incelendi, fakat hiçbir olguda ER pozitifliği saptanmadı. Bu tür çelişkili veriler bu çalışmalarda kullanılan ER antikorlarının değişkenliğine, örneklerin büyüklüğüne ve kullanılan tekniğin farklılığına bağlı olabileceğini düşünmekteyiz. 44 ÖZET Çalışmamızın amaçı opere edilmiş küçük hücreli dışı akciğer kanserli olgularda, ER’nün prognostik değerinin olup olmadığını ortaya çıkarmaktı. Çalışmaya 63 skuamöz hücreli karsinom (%58,3), 33 adenokarsinom (%30,6), 5 KHDAK (%4,6), 4 büyük hücreli karsinom (%3,7), 3 adenoskuamöz karsinom (%2,8) olmak üzere toplam 108 KHDAK’lı olgu alındı. Olguların hiç birinde ER saptanmadı. Sonuç olarak ER’nün KHDAK’da prognostik faktör olarak kullanılması konusunda çelişkili sonuçlar mevcut olsa da, bizim çalışmamız ER’nün prognostik faktör olarak kullanılamayacağı yönündeki görüşü destekler niteliktedir. 45 KAYNAKLAR 1. Skarin AT: Lung Cancer.in Scientific American Medicine. 1997 Scientific American Inc. 2. Minna JD: Neoplasms of the lung. In: Fauci, Braurwald, Isselbacher, Wilson, Martin, Kasper, Hauser, Longo (eds), Harrison’s Principles of Medicine. 14th edition. s. 552 - 562. McGraw-Hill co. 1998 3. Shields TW, Robinson PG, Radosevich JA: Lung Cancer: Etiology, carcinogenesis, molecular biology, and pathology in General Thoracic Surgery. Williams and Wilkins, 1994; Philalephia. 4. Mountain CF: Revisions in the International staging system for lung cancer. Chest 1986; 89 (suppl 4): 225S. 5. Mountain CF: New prognostic factors in lung cancer. Biologic prophets of cancer cell aggression. Chest 1995; 106 : 246 - 54. 6. Alberg AJ, Samet JM: Epidemiology of lung cancer. Chest 2003; 123:21S49S. 7. Villeneuve PJ, Mao Y: Lifetime probability of developing lung cancer, by smoking status, Canada. Can J Public Healty 1994; 85:385-388. 46 8. Travis WD, Lubin J, Ries L, et al: United States Lung cancinoma incidence trends: Declining for most histologic types among males, increasing among females. Cancer 1996; 77:2464-2470. 9. Weiss W: Cigarette smoking and lung cancer trends. A light at the end of the tunnel? Chest 1997; 111:1414-1416. 10. Payne S: ‘Smoke like a man, die like a man?’: A review of the relationship between gender, sex and lung cancer. Soc Sci Med 2001; 53:1067-1080. 11. Fidaner c, Eser SY, Parkin DM. Incidence in İzmir in 1993-1994: first result from İzmir Cancer Registry. Eur J Cancer 2001; 37:83-92 12. Scagliotti G. Symptoms, sign and staging of lung cancer. European Respiratory Monograph 2001;17:86-119 13. Rivera MP, Detterbeck FC, Loomis DP. Epidemiology and classification of lung cancer. In: Detterbeck FC, Rivera MP, Socinski MA, Rosenman JG; eds. Diagnosis and Treatment of lung cancer. 1 ed. Philadelphia: W.B. Saunders; 2001; 25-44 14. Halilçolar H, Tatar D, Ertuğrul E ve ark. Epidemiyoloji. In: Akkoçlu A, Öztürk C; eds. Akciğer Kanseri, Multidisipliner Yaklaşım. Ankara: Bilimsel Tıp Yayınevi; 1999:17-22. 47 15. Pavlakou G, Tsarouha A, Koza T, et al.: Lung Cancer 10 years after. Eur Res Journal ERS Annual Congress Abstracts Berlin, Germany, sep 20-24 1997, 113. 16. Burns d: Cigarete smoking. In Aisner J, Arriagada R, Green M, et al (eds): Comprehensive Textbook of Thoracic Oncology. Baltimore, Willams-Wilkins, 1996 17. Tanonue LT, Matthay RA.Epidemiology and Carcinogenesis.Lung Cancer 2000; 1215-1228. 18. Postmus PE.Epidemiology of lung cancer.Fishman AP,Elias JA, Fishman JA,Grippi MA, Kaiser LR.Senior R(ed. ) Fishman’s Pulmonary Diseases and Disorders.Nex York.Mc Graw- Hill Comp 1998;1707-17. 19. Carney DN. Lung cancer: time to move on from chemotherapy. N Engl J Med 2002;346:126-8. 20. Travis WD, Colby TV, Corrin B, Shimosato Y, Brambilla E. In Collaboration with Sobin LH and Pathologists from 14 Countries. World Health Organization International Histological Classification of Tumours. Histological Typing of Lung and Pleural Tumours. 3rd EdnSpringer-Verlag, 1999. 21. Aydanur Kargı, Ali Veral. Patolojik Tanı ve sorunları.In:Akkoçlu A, Öztürk C. Akciğer kanseri multidisipliner yaklaşım. Toraks Kitapları Sayı:1 Bilimsel Tıp Yayınevi; Ankara 1999: 1:17-21. 22. Edwads CW: Pulmonary adenocarsinoma: Review of 106 cases and proposed new classification. J Clin Pathol 1987; 40:125-135, 1987. 48 23. Mountain CF. Revisions in the international system for staging lung cancer. Chest 1997; 111:1710-7. 24) Emine Osma, Recep Savaş. Radyolojinin tanı ve izlemdeki yeri. In: Prof. Dr. Atilla akkoçlu, Prof. Dr. Can Öztürk. AKCİĞER KANSERİ Multidisipliner Yaklaşım 1999; 1:29-44. 25. Gerard A. Silvestri, MD, FCCP; Lynn T. Tanoue, MD; Mitchell L. Margolis, MD, FCCP; John Barker, MD and Frank Detterbeck, MD, FCCP. The Noninvasive Staging of Non-small Cell Lung Cancer: The Guidelines. Chest 2003; 123:147-156. 26. Eric M. Toloza, MD, PhD; Linda Harpole, MD, MPH and Douglas C. McCrory, MD, MHS. Noninvasive Staging of Non-small Cell Lung Cancer: A Review of the Current Evidence. Chest 2003; 123:137S-146S. 27. Lababede, O, Meziane, MA, Rice, TW TNM staging of lung cancer: a quick reference chart. Chest 1999; 115,233-235. 28. M. Patricia Rivera, Frank Detterbeck, and Atul C. Mehta Diagnosis of Lung Cancer: The Guidelines Chest 2003; 123:129S-136S. 29. Tuncay Göksel, Recep Savaş, Serdar Soyer. Akkoçlu A, Öztürk C. In: Akciğer kanseri multidisipliner yaklaşım. Toraks Kitapları Sayı:1 Bilimsel Tıp Yayınevi; Ankara 1999; 1:44-53. 30. Nesbitt JC ,Moores DWO.Staging of lung cancer .In:Roth JA, Ruckdeschel JC, Weisenburger TH.Thoracic Oncology, Philadelphia: WB Saunders Co,1995; 84-103. 49 31. Gruber CJ, Tschugguel W, Schneeberger C et al. Production and actions of estrogens. N Engl J Med 2002; 346:340-52. 32.Green S, Chambon P. The estrogen receptor: from perception to mechanism. In: Parker MG (Ed.) Nuclear hormone receptors. London: Academic Press, 1991; 15-33. 33. Klein-Hitpazz L, Schorpp M, Wagner V, Ryffel GV. An estrogen responsive element derived from the 5’flaking region. Cell, 1986; 46:1053-1061. 34. Jensen EV, Jacobsen HI. Estrogen receptors. In: Pingus G, Vollmer EP (Ed.) Biologic activities of steroids to cancer. New-York: Academic Press, 1960; 161-69 35. Pres MF, Grene GL. An immunocytochemical method for demostrating estrogen receptor in human uterus using monoclonal antibodies to human estrophilin. Lab Invest, 1984; 50:480-89. 36. King WJ, De Sombre ER, Jense EV, Gren GL. Comparison of immunocytochemical and steroid binding assays for estrogen receptors in human breast tumors. Cancer Res, 1985; 45:293-99. 37. Lippman ME, Bolan G, Huff KK. The effects of androgens and antiandrogens on hormon responsive human breast cancer in long term tissue culture. Cancer Res, 1976; 36:4595-4601. 38. Concongiu ML, Chambers JT, Voynick JM, Pirro m, Schwartz PE. Immunhistochemical evaluation of estrogen and progesterone receptor content 50 in 183 patients with endometrial carcinoma. Am J Clin Pathol, 1989; 94(3):24754 39. Giri DD, Dundas SAC, Nottingham JF, Underwood JCE. Estrogen receptors in bening epithelial lesions and intraductal carcinomas of the breast: an immunohistological study: Histopathology, 1989; 574-85. 40. McClellen MC, West NB, Tacha DE, Gren GL, Brenner RB. Immunhistochemical localization of estrogen receptors in the macaque reproductive tract with monoclonal antiestrophilins. Endocrinology, 1984; 114:2002-14. 41. Edwards DP, Martin PM, Horwitz KB, Chammnes GC, MCGuire WL.Subcellular compartmentalization of estrogen receptors in human breast cancer cells. Exp Cell Res, 1980; 127:197-202. 42. Perrot-Applanat Immunocytochemical M, Lageat study of F, Groyer-Picard mamalian MT, progesteron Milgrom receptor E. using monoclonal antibodies. Endocrinology, 1985; 116:1473-1481. 43. Molina A, Micciolo R, Turazza M, Bonneti F, Piubello Q, Corgnati A, Sperotto L, Recaldin E, Spagnolli P, Manfrin E, Bonetti A, Nortilli R, Tomezzoli A, Pollini GP, Modena S, Cetto GL. Prognostic significance of estrogen receptors in 405 primary breast cancers: a comparison of immunohistochemical and biochemical methods. Breast Cancer Res Treat, 1997; 45(3): 241-9. 44. Tavassoli F. Pathology of the breast. 2nd ED. Stamford, Connecticut: Appleton&Lange, 1999; 52-53. 51 45. Munck A. Autoradiographic localization of steroids. In: Pasqualini JR (Ed). Receptor and mechanism of action of steroid hormons. New York. Marcel Dekker Inc, 1976; 42-84. 46. Pertschuk LP, Eisenberg KB, Carter AC, Feldman JG. Immunhistologic localization of estrogen receptors in breast cancer with monoclonal antibodies. Cancer, 1985; 1513-18. 47. Paulsen HS, Ozello L, King WJ, Grene GL. The use of monoclonal antibodies to estrogen receptor (ER) in parafin sections of human breast cancer. J Histochem Cytochem, 1985; 33: 87-95. 48. Bur ME, Green GL, Pres MF. Estrogen receptor localization in formalin fixed, parafin embedded endometrium. Int J Gynecol Pathol, 1987; 6: 140-151. 49. Ozello L, DeRosa C, Habif DV, Grene GL. An immunohistochemical evaluation of progesterone receptor in frozen sections, and cytologic imprints of breast cancer. Cancer, 1991; 455-62. 50. Layfield LJ, Gupta D, Mooney EE. Asessment of tissue estrogen and progesterone receptor levels: A survey of current practice, techniques, and quantitation methods. Breast J, 2000; 6(3):189-196 51. Concongiu ML, Chanbers JT, Voynick JM, Pirro M, Schwartz PE. Immunohistochemical evaluation of estrogen and progesterone receptor content in 183 patients with endometrial carcinoma. Am J Clin pathol,1989; 94(3): 247-54. 52 52. Giri DD, Dundas SAC, Nottingham JF, Underwood JCE. Estrogen receptors in bening epithelial lesions and intraductal carcinomas of the breast: an immunohistological study. Histopathology, 1989; 574-84. 53. Akpolat MT, Baltalı E, Sungur A, Gülyanar İ, Ruacan Ş, Fırat D, Tekuzman G, Kars A. Relations between estrogen receptor statusi clinical nad histological findings nad their prognostic significance in breast carcinoma. Turkish Journal of Cancer,1992; 22(3): 91-97. 54. Canda T, Gökden N, Saydam S, Dicle O, Alanyalı H, Harmancıoğlu Ö, Yurtseven S, Kınay M, Soylu M, Karaasnlam M, Alakavuklar M, Şen M, Yılmaz U, Balcı P. Meme kanserlerinde klinik patolojik özellikler (221 olgu). Türk Patol Derg 1995; 11(2): 164-167. 55. Kuiper GGJM, Carsslon B, Grandien K, et al. Comparison of the ligand binding specifi city and transcript tissue distribution of estrogen receptors α and β. Endocrinology 1997; 138: 863-69. 56. Mosselman S, Polman J, Dijkema R. ERB: identifi cation and characterization of a novel estrogen receptor. 1996; FEBS Lett 392: 49-53 57. Patrone C, Cassel TN, Petterssoh K, et al. Regulation of postnatal lung development and homeostasis by estrogen receptor β. Mol Cell Biol 2003; 23: 8542-52. 58. Kaiser U, Hofmann J Schilli M, et al. Steroid hormone receptors in cell lines and tumor biopsies of human lung cancer. Int J Cancer 1996; 67: 357-64. 53 59. Mollerup S, Jorgensen K, Berge G, et al. Expession of estrogen receptors alpha and beta in human lung tissue and cell lines. Lung Cancer 2002; 37: 153-59. 60. Fasco MJ, Hurteau GJ, Spivack SD. Gender dependent expression of alpha and beta estrogen receptors in human nontumor and tumor lung tissue. Mol Cell Endocrinol 2002; 188: 125-40. 61. Su JM, Hsu HK, Chang H, et al. Expession of estrogen and progesterone receptors in nonsmall cell lung cancer: İmmunochemical study. Anticancer Res 1996; 16: 3803-06. 62. Stabile LP, Davis AL, Gubish CT, et al. Human nonsmall cell lung tumors and cells derived from normal lung express both estrogen receptor α and β and show biological responses to estrogen. Cancer Res 2002; 62: 2141-50. 63. Omoto Y, Kobayashi Y, Nishida K,et al. Expession, function, and clinical implications of the estrogen receptor β in human lung cancers. Biochem Biophys Res Commun 2001; 285: 340-47. 64. Pietras RJ, Marquez DC, Chen HW, et al. Estrogen and growth factor receptor interactions in human breast and nonsmall cell lung cancer cells. Steroids 2005; 70: 372-80. 65. Stabile LP, Lyker JS, Gubish CT, et al. Combined targeting of the estrogen receptor and the epidermal growth factor receptor in nonsmall cell lung cancer shows enhanced antiproliferative eff ects. Cancer Res 2005; 65: 1459-70. 54 66. Hersberger PA, Vasquez AC, Kanterewicz B, et al. Regulation of endogenous gene expression in human nonsmall cell lung cancer cells by estrogen receptor ligands. Cancer Res 2005; 65: 1598-605. 67. Struse K, Audretsch W, Rezai M, Pott G, Bojar H. The Estrogen Receptor Paradx in Breast Cancer: Association of High Receptor Concentrations with Reduced Overall Survival. Breast J, 2000; 6(2):115-125. 68. Cagle PT, Mody DR, Schwartz MR. Estrogen and progesterone receptors in bronchogenic carcinoma. Cancer Res. 1990; 50: 6632-35. 69. Hideki Kawai, Akiri Ishii, Kiyotada Washiya, et al. Estrogen receptor α and β are prognostic factors in non-small cell lung cancer. Clin Cancer Res 2005; 11(14): 5084-89. 70. Wu CT, Chang YL, Shih JY, Lee YC. The significance of estrogen receptor beta in 301 surgically treated non-small cell lung cancers. J Thorac Cardiovac Surg. 2005; 130(4): 979-86. 71. Sean K. Lau, Immunohistochemical Peiguo expression G. of Chu, and estrogen Lawrence receptor in M. Weiss. pulmonary adenocarcinoma. Appl Immunohistochem Mol Morphol 2006; 14: 83-7. 72. Dabbs DJ, Landreneau RJ, Liu Y, et al. Detection of estrogen receptor by immunohistochemistry in pulmonary adenocarcinoma. Ann Thorac Surg. 2002;73: 403-5. 55 73. Di Nunno L, Larsson LG, Rinehart JJ, et al. Estrogen and progesterone receptors in non-small cell lung cancer in 248 consecutive patients who underwent surgical resection. Arch Pathol Lab Med. 2000; 124: 1467-70 56