Kamu Etiği 1

advertisement
TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ
KAMU ETIGI
SEMPOZYUM
BİLDİRİLERİ
25-26 Mayıs 2009
TODAİE-ANKARA
1
TODAİE Yayın No: 347
ISBN 978-975-8918-29-4
© 1. Basım, Mayıs 2009
Kam u Etiği
Sempozyum Bildirileri 1-2
© 2009, TODAÎE
B u kitabın bütün haklan Türkiye v e Ortadoğu A m m e İdaresi E nstitüsü’ne aittir.
Y ayınevinin yazılı izni olm aksızın, kitabın tümünün veya bir kısmmıri
elektronik, m ekanik veya fotokopi yoluyla basım ı, yayım ı, çoğaltm a v e dağıtım ı yapılam az.
B u kitapta yayım lanan bildiriler yazarın k işisel görüşünü yansıtır.
. Y ayım lanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir.
d iz g i
Çiğdem Gülmez
KAPAK TASARIMI
Hilal Görgülü
Baskı ve C ilt
D esen O fset A .Ş.
B irlik M ahallesi, 4 4 8 . Cadde, 47 6 . Sokak, N o: 2 Çankaya A N K A R A
Tel: 0 3 1 2 4 9 6 4 3 43
Bu yayın TÜBİTAK’ın desteği ile basılmıştır.
Türkiye v e Orta D oğu A m m e İdaresi Enstitüsü
85. C adde (Eski 1. C adde), N o: 8 ,0 6 1 0 0 Y ücetepe A N K A R A
Tel: O 3 1 2 231 73 60
Faks: O 312 231 38 81 ,
e-posta: etik2009@ todaie.gov.tr
URL: w w w .todaie.gov.tr/sem pozyum
B ÎLtM KURULU
Prof. D r. Ahmet ÎNAM
ODTÜ
Prof. Dr. Bilal ERYILM AZ
Sakarya Üniversitesi - Etik Kumlu Başkanı
Prof. D r. Eyyup Günay İSBİR
TODAİE
Prof. D r. Feyzi ULUĞ
TODAİE
Prof. Dr. Gencay ŞAYLAN
Doğu Akdeniz Üniversitesi
Prof. Dr. İlhan TEKELİ
ODTÜ
Prof. Dr. İnayet AYDIN
Ankara Üniversitesi
Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ
Hacettepe Üniversitesi (E)
Prof. D r. Kamil Ufuk BİLGİN
TODAİE
Prof. Dr. Kenan GÜRSOY
Galatasaray Üniversitesi
Prof. Dr. M eral TECER
TODAİE
Prof. Dr. Oya ÇİTÇİ
TODAİE
Prof. D r. Turgay ERGUN
Lefke Avrupa Üniversitesi
Prof. D r. Ümit BERKMAN
Bilkent Üniversitesi
Prof. Dr. Veysel SÖNMEZ
Hacettepe Üniversitesi
DÜZENLEME KURULU
Prof. Dr. Feyzi ULUĞ
Dr. Ayşegül SABUKTAY
D r. Başak BEYDOĞAN
Çiğdem ADEM
Yeliz ŞANLI
SUNUŞ
Adil ve güvenilir bir kamu hizmeti sunumunda kamu sisteminin yapı ve
işleyişi yaşamsal önemdedir. Son dönemlerde kamu etiğine verilen önem ve
duyarlılığm giderek artmakta oluşu da bımunla ilgilidir. Bu durumun
ülkemizdeki somut sonuçları arasında; Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik
Kurulu’mm oluşturulması, kamu kurum ve kuruluşlarmda Etik Komisyonlannin
kurulması ve konuyla ilgili bilimsel etkinliklere duyulan ilgi gösterilebilir.
Kamu kesiminde yaşanan etik sorunlarm bilimsel bir çerçevede ortaya
konulup tartışılması ve daha sağlam bir etik kültürünün oluşturulabilmesi,
konunun, hem akadertıisyenler hem de kamu kurum ve kuruluşlarmdaki
uygulayıcılarca farklı düzlemlerde irdelenmesine duyulan gereksinimini
artırmaktadır.
Söz konusu gereksinimi karşılamak ve kamu yönetiminin etkinleştirilmesinde
varolan durumun analizi ile yeni açılmıları bilimsel bir platform ortamına
taşımak üzere, TODAİE tarafından düzenlenen Kamu Etiği Sempozyumu’mm
somut ürünlerinden birisi bu bildiriler kitabıdur. Sempozyımun kamu etiği
alanma açılım kazandıran kuramsal çalışmalar ile alan araştırmalarına ve kamu
yönetimindeki uygulayıcılann deneyimlerini yansıtan iyi uygulama örnekleri için
sağlıklı bir tartışma platformu olması amaçlanmıştır. Elinizdeki bildiriler kitabı
bu amaca yönelik temel kaynaktır.
İki ciltten oluşan Kitap, adım oturum başlıklarından alan 16 bölümden
kuruludur. Bunlar sırasıyla; Yönetim-Bürokrasi ve Etik, Kamu Etiği Alanmda
Kuramsal Tartışmalar, Karşılaştırmalı Kamu Etiği, Kant ve Kamu Etiği, Çevre
Etiği, Kamu Etiği ve Denetim, Uygulamalı Meslek Etiği, Yerel Yönetimler ve
Etik, Kamu Etiği ve Siyaset, Kamu Personel Yönetimi ve Etik, Siyaset Kültürü
ve Etik, Örgüt Kültürü ve Etik, Etik Değerlerin Güçlendirilmesi, Eğitimde
Meslek Etiği, Kamu Etiği Alamnda Hukuksal Sorunlar ve Örgütlenme, Kamu
Yönetiminde Yolsuzluk başlıklarım taşımaktadır.
Sempozyum düzenlemesi tasanm aşamasından başlayarak zor ve zahmetli bir
süreçtir. Bunun bir halkasını akademik işler, İkincisini ise sürece yönelik
yönetsel etkinlikler kapsamaktadır. Emek, özveri ve zaman isteyen bu sürecin
başansı, başta işbirliği ve eşgüdüm olmak üzere her aşamada katılımcılık düzeyi
yüksek ekip çahşmalanm gerektirmektedir.
Bildiriler kitabı anılan çalışmaların bir ürünüdür. Buna katkı sağlayan başta
bilini kurulu üyeleri olmak üzere, bildiri sahibi bilim insanlarına, her aşamada
sürece yakm destek veren Enstitü yönetimi ile akademik ve idari personeldeki
çalışma arkadaşlarımıza, yayırun ortaya çikmasma mali destek sağlayan
TÜBİTAK’a ve basım sürecinde emeği geçen matbaa çalışanlanna teşekkürü
borç biliyorum.
ICitabm, ortaya koyduğu saptama, açılım ve yeni düşünce düzlemleriyle
kamu yönetiminde etik kültürünün yaygınlaşmasma katkılar sağlamasını dilerim.
Prof. Dr. Feyzi ULUĞ
Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkam
İÇİNDEKİLER
AÇILIŞ BİLDİRİSİ
Yönetim ve E tik ......................................................................................................... 3
Prof. Dr. Feyzi Uluğ
YÖNETİM, BÜROKRASİ VE ETİK
Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları........................................ 17
Araş. Gör. Çelin Erdoğan
Kamu Kurumlannda Çalışma E tiği ....................................................................... 35
Araş. Gör. Sabri Güngör
Müzakere Yönetiminde Etik.................................................................................... 57
Öğr. Gör. Dr. Murat Yusuf Uçan
Seçilmiş Uluslararası Kamu Yönetimi Dergilerinde Etikle ilgili Kuramsal ve
Kavramsal Tartışmalar..................................................................... ........................75
Yrd. Doç. Dr. F.Neval Genç - Doç. Dr. Hüseyin Özgür - Yrd. Doç. Dr. Gökçen Kdınç
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davramşlarımn Kamu Hizmetine ve
Hizmet Tatnıinine Yansımaları
(Elazığ Valiliği Örnek Alan Araştırması)............................................................. 101
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yatkın
KAMU ETİĞİ ALANINDA KURAMSAL TARTIŞMALAR
Karmaşık ve Bütünselci Yaşamm Kaynağmda Etik Algısı ve Kamu Etiği..... 125
A. Hıdır Eligüzel
Kamu Alaıunda Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi................141
Doç Dr. Işıl Bayar Bravo
Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi...,.............................................................149
Araş. Gör. Görkem Birinci
Türk - İslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı El - Mâverdi Örneği............................................................................................... 165
îsa Akalın
Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş O lm ak......................... :................. 175
Dr. A. Turan Öztürk
KARŞILAŞTIRMALI KAMU ETIGI
Dünyada Kamu Etiği Uygulamalan.......................................................................187
Öğı\ Gör. İlkay Güler
Avrupa Birliğinde Etik ve Türkiye’ye Yansımalan............................................ .195
Araş. Gör. Nalân Demiral
Türkiye ve İran’da Kamu Yönetiminde Etik Değerleri.......................................209
Uzm. Morteza G. Aghdami
KANT VE KAMU ETİĞİ
Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği.......................................................................221
Yasemin Koç
Erdem Ahlakı ve Kamu Etiği................................................................................. 229
Doç. Dr. Sedat Yazıcı - Yrd. Doç. Dr. Aslı Yazıcı
Evrensel Değerlerin Işığmda Yerel Değerlerin Anlamlandmlması
Olanaklı mıdır? Kant’m Ahlak İlkesinin Uygulanmasına Dair Ö neriler.........235
Öğr. Gör. Dr. İsmail Serin
ÇEVRE ETIGI
Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavranma Yeni Bir B akış.....................239
Araş. Gör. Canan Emek Sarıgül
Çevre Etiği Açısmdan Bireyin Doğayla İlişkisinde
Özdenetim Küçük Sandığımız Eylemlerin Büyük Sonuçlan Küçükten Büyüğe Yolculuk..:................................................................................253
Araş. Gör., Dr. Ayşe Özcan
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet..................... .-........... 267
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Demirci
KAMU ETİĞİ VE DENETİM
Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiğine Genel Bir B akış..............................285
Seyit Koçberber
/
Türk Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvetin Öıüenmesinde
Bir Kontrol Aracı Olarak İç Denetimin R o lü .......................................................301
£>r, A. Turan Öztürk
Kamusal Etik Açısmdan 5018 ve Mali Saydamlık.............................................. 317
Yrd. Doç. Dr. Serpil Ağcakaya - Araş. Gör. Düriye Toprak
İlköğretim Müfettişlerinin Etik Rol Davramşlarma İlişkin A lgılar....................339
Fethi Turan
Kolluk (Polis) Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi.................................353
Dr. Fevzi Erdoğan
UYGULAMALI MESLEK ETİĞİ
Meslek “Etikleri” Etikten Bağımsız mıdır?.......................................................... 375
Araş. Gör. Zeynep İspir Toprak
Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri................................................... 383
Yrd. Doç. Dr. Filiz Tepecik
Bilgi ve Belge Yönetiminde (Kütüphanecilikte) Etik;
Kuramsal Bir Yaklaşım .................................................... ..................................... 395
Prof. Dr. Bülent Yılmaz
Kastamonu’daki Kamu Çalışanlarmm İnternet ve Sohbet (Chat)
Programlarım Kullanma Alışkanlıklarmm Değerlendirilmesi............................ 405
Yrd. Doç. Dr. Ersin Kavi
YEREL YÖNETİMLER VE ETİK
Türkiye’de Yerel Yönetimlerde İmar ve Planlama E tiği.....................................413
Yrd. Doç. Dr. Gökçen Kılınç - Doç. Dr. Hüseyin Özgür
Yrd. Doç. Dr. Fatma Neval Genç
Belediye Ölçeğinde Etik Değer Algılamaları Üzerine Bir Denem e................... 431
Doç. Dr. Uğur Yıldırım - Yrd. Doç. Dr. Şerif Öner
Yerel Yönetimlerde Etik Sorunlar ve Etik Algılaması;
Ankara Büyükşehir Belediyesi Ö m eği..................................................................457
Doç. Dr. Hanife Güz - Dr. Murat Akçakaya
Hemşehri Gözüyle Yerel Yönetimlerde Etik; Konya İlinde
Uygulamah Bir Çalışma......................................................................................... 481
Araş. Gör. Erhan Örselli
y ö n e t im v e e t ik
Feyzi ULUĞ*
Ö zet
B u bildirinin am acı, gerek makro gerekse örgüt boyutuyla kam u yönetim inde etiğin yeri ve
önem in e dikkat çekm ek, etik kültür altyapısı için toplum sal duyarlığın artınim asına katkı
sağlamaktır. Bu doğrultuda, bildiride kavramsal bir tem ellendirm e yapılm aya çalışılmaktadır.
B ir yandan yeni dünya düzeninin ortaya çıkardığı küreselleşm e olgusu, öte yandan da teknolojik
gelişm elerin tetiklediği değişim gerekleri, tüm sosyal,sistem ler gibi kamu sistem ini de yenileşm eye
itmektedir. Kamu etiği, y enileşm e alanlarından biridir. Kamu yönetim ine duyulan toplum sal güveni
artırma beklentisi, etiği önem li kılmaktadır. Etik kültür bileşenlerinin başında da etik değer ve ilkeler
gelm ektedir. A nılan ilkejerin kamu yönetim ini kuşatarak, onun ayn im az bir öğesi durumuna
getirilm esi, h izm et kalitesi yönü yle yaşam sal önem dedir. N itekim , etik kültür v e iklim , etiğe saygı
davranışlarını özendirirken; tersi de etik sapm ayı, yani, toplum sal anlam da, insan kiriiliğini
artırmaktadır. O bakım dan, etik davranışta kam usal yönelim belirleyicidir. Bu noktada , kamu
sistem inin işleticisi olan yöneticilerden, etik lideriik rollerini öne çıkararak öm ek davranışlar
sergilem eleri beklenm ektedir. Y önetsel etiğin geliştirilm esinde, etik liderlik rolleri kadar; etik dışı
yönelim leri çek ici kılan psiko-sosyal ortam lann m in im ize ed ilm esi, bu am açla da hem genel hem de
kurum ölçeğ in d e yerel program v e stratejilerin işe koşulm ası sağlanmalıdır.
A n a h ta r K elim eler: Etik, yönetim etiği, kam u etiği, kam u yönetim i, etik kültür, etik iklim , etik
eğitim i.
GİRİŞ
Etik, yakın geçmişten bu yana çeşitli disiplinlerin ilgi alanında giderek daha
geniş ölçüde yer alan bir konudur. Yönetim alamndaki yozlaşma, kayırma ve
verimsizliğin ciddi sorunlar olarak algılanmaya başlamasıyla birlikte, yönetsel
etik de son yıllarda üzerinde önemle durulan konular arasmdadır. Türk kamu
yönetiminde yaşanan genel sorunlar göz önüne alındığında, kamu kesiminde
etiğin daha özel bir anlam taşıdığı kolayca söylenebilir. Ancak, yönetsel anlam­
daki etik sorunlar Türkiye ile sınırlı değildir. Konu, başka ülke yönetimlerini de
yakından ilgilendirmekte, yeni yönetim yaklaşımlarıyla birlikte etik kapsamlı
yeniden düzenleme çalışmalarma girişilmektedir.
Konuya ilgiyi artıran nedenlerden birisi, değişmedir. Günümüz dünyası he­
men her alanda smır tanımaz bir değişmeyle yüz yüzedir. Öyle ki, değişme başlı
başına bir toplumsal olgu olarak ortaya çıkmakta, bu niteliğiyle de nisanları ve
insan yapısı sistemleri yenileşmeye zorlamaktadır. Nitekim, toplumsal yaşamda
kendisini gösteren değişme olgusu; başta değerler olmak üzere, anlayışlan, ahşkanlıkları, ilişkileri, tutum ve davramşlan, beklentileri, yaşam standartlanm
etkilemekte, birey ve toplum yaşamında köklü dönüşümlere yol açmaktadır.
Bilim ve teknolojinin başım çektiği değişme, insansı sistemler üzerinde kalıcı
etkiler yaratırken; toplumsal kurumlan, bunlarm kültürel yapılarım, ilişkilerini,
işleyiş düzenlerini de derinden etkilemektedir.
* Prof. Dr., Türkiye v e Orta D oğu A m m e İdaresi Enstitüsü Öğretim Ü yesi.
4
Kamu Etiği
Değişimin etkisini gösterdiği temel alanlardan birisi de kuşku yok ki„ kamu
yönetimidir. Kamu siyasalarmın yaşama aktanlabilmesi için gerekli etkinlikleri
düzenleyip yürütmekle görevli kamu yönetim sisteminin var oluş amaçlarmm da
sorgulanmaya başlandığı yirminci yüzyılm son çeyreğinde, yaklaşım ve
uygulama düzeyinde açığa çıkan çok boyutlu dönüşümler yaşanmaktadn:. Bu
gelişmeleri siyasal ve ekonomik coğrafyadaki gelişmelerden ve bütünleşme
eğilimlerinden bağımsız düşünmenin olanağı yoktur. •
Devletin kalkınma sürecindeki yeri ve rolünün tartışıldığı bu son dönemde,
kamu
bürokrasisinin
geleneksel
yapısmdan
kurtanlarak
değişime
uyumlaştırılması; eş deyişle, kamu sisteminin amaç, nitelik ve işlevlerinin yeni
baştan tammlanrnası yönünde bilimsel, teknik ve yönetsel tartışmalar
yaşanmakta; değişim ve yenileşme adına yeniden yapılanma ve özelleştirme
uygulamalarına girişilmekte, toplumsal gereksinimlere hizmet edecek daha etkili
yapı arayışlan sürmektedir. Küreselleşmenin doğal sonuç ya da yansımaları
biçiminde ortaya çıkan bu gelişmeler; kurumsal yapı, süreç ve işlevlerdeki teknik
dönüşümlerle birlikte, değerler sistemini de yeni duruma uymaya zorlamaktadır.
Stratejik yönetim, toplam kalite yönetimi, süreç yönetimi, değerlerle yönetim,
öğrenen örgütler gibi kuramsal ve uygulamalı modeller ile benzeri yeni
paradigmik arayışları da aym kapsamda düşünmek gerekmektedir. Gerçekten de
yaşanan süreçte, teknik kültür ile değerler kültürü arasında kendisini gösteren
kesişmeler, yeni değer tammlamalanna gitmeyi, örgütsel kültür üzerine daha çok
eğilmeyi; değişime uyumda yeni etik kodlan da işe koşarak, içine düşülen
anomik durumdan yeiıi bir düzen ve denge durumuna ulaşmayı gerektirmektedir.
Değişimin ortaya çıkardığı toplumsal/kurumsal/bireysel değer aşınmaları
karşısmda, yönetimlerce üstlenilmesi gereken sorumluluk ve duyarlılık alanları
da dönüşüme uğramaktadn. Bu anlamda, kamu yönetiminin etidlilik düzeyini
arturmada, etik kültürün güçlendirihnesi beUd de bütün zamanlardan daha çok
duyarlılık isteyen konulardan birisi durumuna gelmiş görünmektedir (Ergun,
1997: 5).
Geleneksel kamu yönetiminin yerine ikame edilmek istenen yeni kamu
yönetimi anlayışımn etkisiyle, günümüzde daha etkin, esnek, saydam, sorunları
yerinde görüp çözümleyen bir devlet beklentisi ağır basmaktadır. Kuşku yok ki,
böylesi bir yönetim düzeninde yöneticinin de sorunlara daha geniş boyutta
yaklaşması, yaratıcı, yemliğe açık, iletişim becerileri gelişmiş, değişimci,
enerjik, içten ve kişilikli, takım çalışmasma yatkın, kurum kültürüne duyarlı ve
onu geliştirici olması beklenecektir.' Bütün bu özellikler içinde, en belirleyici
öğelerden birisi ise, etiktir. Kurumsal sistemlerin iç ve dış çevrelerinde ortaya
çıkan değişmeler, yöneticileri sürekli olarak etik sorunlarla yüz yüze
getirmektedir. Amlan sorunlarm kaynağı bir yana, yönetimleri etik süreçleri
geliştirme arayışına iten, daha çok; kayırma, çıkar sağlama, kötüye kullanma,
rüşvet gibi pratik nedenlerdir. Yönetim yazunnda sınırlan açıklıkla
tammlanabilmiş olmasa da bunlar kabaca ‘yolsuzluk’ başlığı altında
toplanabilirler (Svenson, 2005: 21). Bir kural sapması olarak kamu gücünün
Yönetim ve Etik
5
çıkar amaçlı kötüye kullanımı anlamında yolsuzluk, etik sorunların en dikkat
çeken yanım oluşturmaktadır.
E tik ve Kamu Yönetimi
Etiğin yönetim yazmında yer alıp ağurlıklı olarak önem kazanması değişim
sürecine koşut bir çizgi içindedir. Bu anlamda, ne kurumsal işleyişte son
dönemlerde gözlenen etik karar verme ve davranışa ilişkin artan ilgi, ne de bu
konuda sürekli yeni modellerin ortaya çıkmakta oluşu kendiliğinden bir
gelişmedir (Brass, Butterfield ve Skaggs, 1998:14). Sorunun gerisinde yatan,
değişim ve onun tetikleyip ivme kattığı yeni dünya düzenidir. Nitekim
değişimin yoğunluğu ve değer sistemleri üzerindeki etkileri ile orantılı olarak
amlan konunun yönetimin ilgi alanları içindeki göreli ağırlığımn önümüzdeki
dönemde de süreceğini söylemek bir kehanet olmayacaktır.
Etik, insan ve insan gruplarımn törel ilişkilerini, tutum ve davramşlara ilişkin
değer sorunlarım ele alan bir felsefe dalı olmanm yanmda, günümüzde daha
yaygın bir kullanım kazanarak çalışma yaşamı içinde kendine özgü değer ve
normlara vurgu yapan kuşatıcı bir kavram durumuna gelmiştir (Kuçufadi, 2001:
16). Pieper (1999)’in kavramsal açılımından hareketle, etik, toplumsal süreçte
insan ilişkilerinin özünü oluşturan değer, norm ve davramşlara ilişkin törel
uzantılı ölçütler olarak almabilir. Örgütsel açıdan ise, etik, törel nitelildi ilke ve
standartlardır. Böylece, yönetsel bağlamlı bu çalışma açısmdan etik, “ahlaki
eylemler temelinde” bir eylemi iyi/doğru/geçerli bir eylem yapan çerçeve
kurallar bütünü olarak konumlanmaktadır (Freeman, Engels ve Aitekruse, 2004:
164). Amlan konumlamada etiğe uygun yönetsel davranışm iç bileşenleri ise;
bireysel, toplumsal ve kurumsal değerler etkileşimiyle açığa çıkmaktadır.
Etik ilkeler, genel değerlerden beslenen; kurumsal yapı içinde hareket tarzı
ve amaçlan tammlayan, alman kararlarm bunlara uygunluğu içiri kılavuzluk
yapan kültürel yapı taşlan olarak düşünülebilir. Söz konusu değer ve ilkeler
sistemi uzun dönemli kazanımlar biçiminde ortaya çıkar ve kurumsal siureçler
yoluyla benimsenebilir davramşlarm kuşatıcı özelliklerini ortaya koyan ölçütleri
vurgular. Demek ki, etik ilkeler, amaca ulaşmak için kullamlacak araçlara,
almacak kararlara yön verip kılavuzluk yapan, yol gösterici çerçeve kurallar
olmaktadır. Bu anlamda, yasal düzenlemeler de etikten bağımsız değildir;
genellikle, etik tartışmalardan sonra gerçekleşmektedir.
Etik kültür açıdan önemli olan, insan davramşmda doğruyla yanlışın, değerli
ile değersiz olanm ne olduğudur. Eş deyişle, bir eylem için olumlu/olumsuz ya
da doğru/yanlış yargısmın açık kılınmasıdır (laninska ve Garcia-Zamor, 2006).
Bunlar durumsal olarak görelidir, içine konulan anlamın her durumda aym
olması beklenemez. Etik, ahlaka genel anlamda yaklaşır; insanlann toplum
içindeki davramşlanm ve birbirleri ile olan ilişkilerini düzenleyen kuralları
sistemleştirir; söz konusu kavramlarla ilgili çelişkileri ortadan kaldıracak
ilkelerin belirlenmesi sürecine ilişkin tartışmalar üzerine odaklaşır (Pehlivan,
1998: 7). Belirtilen açıklamalar yönüyle etik ve ahlak birbirinden ayn kavramlar
6
Kamu Etiği
olsalar da örgütsel bağlam içinde etiğin giderek ahlak karşılığı olarak
kullanılmaya başlandığı görülmektedir.
Etik, yalnızca kamusal yapılar için değil, özel işletmeler için de önemli
örgütsel konular arasındadır. İşletme yönetiminde, yönetimin daha etkili
işleyebilmesi, kurumsallaşma ve karın daha “kararlı” bir biçimde maksimize
edilmesi için gerekli ölçüt gereksinimi, etik değerleri önemli yapmaktadır. Kamu
kesiminde yönetsel amaç, hizmet verimliliğini artırmak, bunun için de yönetimi
daha etkili kılmaktır. Etkililiği sağlamanın ön koşulu ise, etik standartları
gelişmiş bir örgütsel yapı ve işleyişin egemen kıhnmasıdn:.
Genel çerçeveden bakıldığmda, kamu yönetiminin ilgi alanındaki genişlik
nedeniyle, alınan kararlarm çok geniş alana yayıldıkları görülmektedir. Kararlar
kamu hizmetinden yararlananlara, kamu görevlilerine ve kurumsal
gereksinimlere yamt verirken; bu sırada kamu yarannm gözetilmesi ve eldeki
kaynaklarm daha ussal biçimde kullamiması da gerekmektedir. Hiç kuşkusuz ki,
kamu yöneticisinin kararları üzerinde örgüt içi ve dışı çok sayıda etmen rol
oynar. Ancak, yine de alınan kararlar bireysel ve mesleki değerlerin bir karışımı
olarak düşünülebilir. İşte, etiğin belirleyici ya da yönlendirici işlevi tam da bu
noktadadır.
Etik kaymaya yol açan kirlilik etmenleri bireysel, toplumsal ya da
durumsaldır. Durumsallık açısmdan kurumsal ilişkinin türü, yönü ve yapısı da
önemlidir. Burada hemen belirtilmelidir ki, yönetimde etik dışı yönelimler
kaçmılmaz biçimde bir genel güvensizlik doğurmaktadu:. Dolayısıyla, kamu
yönetimindeki güven açığı, sistemin yapı ve işlev kalitesini zedelemektedir
(Baydar ve Akgün, 2007). Yönetime duyulan güvensizliğin gerisinde, etik dışı
uygulamalarm ara sıra olması değil, bunlarm sıradanlaşması vardır. Güvensizlik
tek yönlü bir duygu da değildir. Kendisine karşı oluşan güvensizlik, korunma
içgüdüsüyle kamu yönetim örgütünü çözümler üretmeye iterken, o sırada daha
merkeziyetçi çözüm arayışlarına da yöneltebilmektedir. Bu noktada, kamu
yönetiminde güvenirliği sağlamanm bir yolu yönetimi geliştirme sürecinden
geçmekte, etik değerler sistemini ortaya koymak kadar, onu kuram kültürünün
ayrılmaz parçası yapacak stratejilerin yaşama geçirilmesi gerekmektedir.
Kamusal kararlarda, kamu yarannm gözetilmesi, kamu görevlileri için belli
bir değerler setine bağlılığı öne çıkarır. Yönetimde dürüstlük, adalet ve eşitlik
gibi kavramları da anılan set açısmdan değerlendirmek gerekir. Bu noktada, etik
ilkelerin kamu yararmın gerçekleşmesinde belirleyici işleve sahip olduğu
belirtilmelidir. Yönetsel davramşta kamu yararı anlayışı, etik ilkeler setine; bu
set de kamu yararmın kökleşmesine yön verir. Dolayısıyla, kamu yönetiminde
etik değerleri çıkış noktası alan davramşm, kamu yararma bir davramş olması
beklenir (Öztürk, 1988: 86). Böylece, etik ilkeler yönetime, etkileşim içinde
bulunduğu topluluklarm destek ve güvenini sağlama, kuşkulan giderme,
uygulamamn yasallığmı pekiştirme olanağı vermektedir.
Kurumsal düzeyde benimsenmiş olan değerler seti, yönetsel davramşm karar
sürecindeki toplumsal/lomımsal temelini oluştmıır, olay ve olgulara etik açıdan
Yönetim ve Etik
1
bakılmasını sağlar. Etik kodlar, yönetimin daha etkin ve verimli işlemesi için,
yasalara ek ve destekleyici olmak üzere, etik değerlere uygun olarak
geliştirilmişlerdir. Ne ki, kural etiğine aşurı bağlılığın bireysel/kurumsal
yaratıcılık üzerinde kimi sınırlayıcı etkiler yaratabileceği yönünde görüşler
bulunduğunu da söylemek gerekir. Bu aşırı bağımlılık, karar sürecinde kamu
görevlisini korkak, kuralcı ve edilgin kılabilir. Böylesi yöneticiler, etik sorunlara
daha dar bir pencereden bakma eğilimindedir.
Yönetsel kararlann almmasmda hulcuka uygunluk temeldir. Yasalar,
yöneticinin etik olarak ne yapması gerektiğini her durumda tam olarak ortaya
koyamasalar da davramşın en azmdan alt ölçütlerini vurgularlar. Hukuka
uygunluk da etik kararsızlık durumlarında yöneticilerin en önemli başvuru
kaynağıdır. Değişme ve çelişen değerlerin ivme kazandığı durumlarda ise, bunlar
yetersiz kalabilir.
Kültürel Etkileşim ve Etik
Etik konusu, kurumun çevresel ilişkileri yönüyle toplumsal boyutlu, iç
süreçleri açısmdan ise örgüte özgüdür. Toplumsal dinamikleri açısmdan alınırsa
örgütsel kültür ile etiği birbirinden ayrıştırmak hiç de kolay değildir. Sonuçta,
davramşlara yön veren etik kurallar, kültürün ürünleridir. Buradan hareketle, etik
dışı davranış yönelimleri tek bir değişken ile açıklanamaz. Sorunun bireysel
yönleri kadar; başta örgütsel ve toplumsal olmak üzere diğer yanlanmn da
bulunduğu gözardı edilmemelidir (Brass, Butterfield ve Skaggs, 1998: 16).
Örgütsel kültür, niteliği her ne olursa olsun, örgüt üyelerinin paylaştığı değer,
inanç ve ülküleri açıklar. Bir davramşın benimsenebilirlik ölçütleri ve toplumsal
yükümlülükleri de anlamım kültürde bulur. O bakımdan, birey için kişilik ne ise,
örgüt için de kültür odur. Etik ilke ve uygulamalar bu kültürden beslenirler. Bu
noktada, etik ilkeler olarak anlam kazanan adalet, dürüstlük, sorumluluk gibi
kavramlardan ne anlaşılması gerektiğinin yönetimce tanımlanmış, bunlarm
kurumsal kültürün bir parçası durumuna getirilmiş olması beklenir. Çoğu
yönetici, kurum çalışanlarmca sergilenen davramşlan onlarm sahip olduğu
kişisel değerlerin bir ürünü olarak görme eğilimindedir. Oysa, kurumsal etik
konusunu da kapsamak üzere örgütsel kültür, tek tek bireylerden bağımsızdır ve
ortak davranış kalıpları ile kendisini gösterir (Reitz, Wall ve Love, 1998:7),
Göreve yeni atanan bir işgörenin yamnda getirdiği değer, yargı ve öteki bireysel
davramş kalıplan, örgütsel toplumsallaşmayla -var olan yapı içinde- yeni baştan
harmanlamp yoğrulur. Bu da, işgörenin kurumda etkileşimde olduğu, içinde yer
aldığı gruplar yoluyla gerçekleşir. Etik ilkelerin kurum kültürünün yerleşik
öğeleri olduğu durumlarda, gruba yeni katilan işgörenlerin de toplumsal
yaptırımlar gereği bunları benimseme ve uymada titizlik göstermeleri beklenir.
Etik sapma içindeki davranışlarm yoğunluk kazandığı örgütlerde ise, ister
istemez, etik değerler dışlanacak; tersine elek (negative selection) sistemi
çalışacaktır. Böylece, erdem yerini erdemsizliğe bırakacak, dürüst ohnayan
dürüst olanm yerine geçecektir. Kamu kurumlannda nitelikli, sorumlu, birildmli,
olgun, kendini adamış insanlar giderek yerlerini daha az başanlı, yetersiz
işgörenlere bırakırken ya da en azmdan bunlarm yükselmelerinin önüne etik dışı
8
Kamu Etiği
engeller konulurken, bu olgunun nedenleri üzerinde ciddi biçimde düşünülmesi
gerekmektedir.
Kamu yönetim düzeni, kamu gücünü yönleiidirerek yaşama geçiren, ona
gerçeklik kazanduran organik bir yapıyı vurgulamaktadır. Böylesi geniş kapsamlı
bir düzenin hemen her alanmda, kamu görevlileri, sürekli olarak mesleki
dürüstlük ve erdemlerinin sınandığı durumlarla j^y ü ze d ir. Siyasal kararları
yönetsel kararlara dönüştürerek uygulamakla görevli kamu yönetiminde yağma,
savurganlık, kayırmacılık türü etik dışı davramşlarm somut ürünü yetersiz,
niteliksiz hizmettir. Bedeli ağır olan böylesi davramşlara yönetimde yer yoktur.
Kamu kurumlanndaki etik dışı tutum, alışkanlık ve eylemler, toplumu daha
düşük kalitede aldıkları hizmetler ile yetinmeye zorlarken, yönetime olan
güvensizliği de artırmaktadır. Bu nedenle, kamu örgütlerinde genel ve özel
durumlan gözeten etik kodlann ortaya konuhnası kadar, bunlarm kurum,
kültürünün ayrılmaz bir parçası durumuna getirilmesi de ayrı bir önem
taşımaktadır. Kamu kesiminde geçerli olan etik kültürü geliştirme çalışmalarımn
ABD gibi kimi batılı ülkelerde yüz yılı aşkm bir geçmişi olduğu ammsandığmda,
Türkiye’de bu konuda ne kadar geriden gelindiği daha kolayca görülebilecektir.
Yönetimde etik ilkelere uygun olmayan davramşlarm sınırca kapsamı
geniştir. Yöneten ve yönetilenlerle ilgili olarak sıklıkla karşılaşılan bu
davramşlar, alt boyut ve içeriklerine girmeden, kayırma/aymmcılıktan,
yıldırmaya; rüşvet ve yaranmadan, istismar etmeye; duyarsız kalmaktan, kötüye
kullanmaya vanncaya kadar geniş bir davramş yelpazesi oluşturmaktadır. Amlan
yelpaze içerisinde türü ne olursa olsun etik dışı uygulamalar, düzey düzey
yönetim sistemim felç ederek tıkar; verimsiz, işlevsiz bir duruma getirirler. Bir
yönetim örgütünde kural tanımazlık bir kez başladıktan sonra, önüne geçmek de
giderek zorlaşır. Bu durum, kısa sürede en yerleşik ve güvenilir kurallarm
varlığmı tehlikeye düşürür, aşmmalara neden olur.
Etik kural tanımazlığm nedenleri çeşitlidir. İdeolojik yakınlık, bilgisizlik,
güvensizlik, bencillik, güç sağlama hırsı gibi bireysel nedenler, değer
uyuşmazlıklarından doğan kurumsal, toplumsal yabancılaşma bunlar arasında ilk
göze batanlardır. Sıradan kamu görevlilerinde etik sapmamn en belirgin
nedenlerinden birisi, etik davramşm “kısa dönemli bedelini ödemekten sakınma”
duygusudur. Kamu işgöreni üzerinde yoğunlaşan baskılar, alacağı kararlarda
onu kendi etik algısıyla karşı karşıya getirir. O noktada, yapılan karar seçimi
belirleyicidir ve seçimin türüne göre ödenecek bedel de değişiktir
(Augustine,1988: 17). Etik davramştan kopmamn kısa dönemli getirisi, tüm etik
denklemin en can alıcı bölümünü oluşturur.
Kamuya yaşam yeren genel geçer değerlerden kopma kamu yönetimini
güçsüzleştirip toplumsal çürüme sonucunu doğuracakür. Buna göre, etik ilkelere
bağlılık, yaşama anlam katan öteki durum ve nesnelere ödenen bedelden daha
farklı değildir. Dolayısıyla, etiğe bağlıhğm maliyeti asla düşük değildir. Tersine,
etik kültürün yeşerme sorunu yaşadığı topluluklarda bu maliyet son derece
yüksektir. Sonuçta, etik, kolayı değil, zom seçmeyi öngörür. Bu seçimin uzun
Yönetim
ve Etik
9
dönemde değil, ama kısa dönemdeki sonuçlan çokça olumsuz ve yıpratıcı
olabilir.
Etik davramşı tanımlayan yasa ve kurallar, yönetimde dürüstlüğü korumayı
amaçlarlar. Bu anlamda, etikten sapmalan önlemenin öncelikli yolu, etik ilkelere
boyutlandıncı bir tammsal açıklık kazandırmaktır. Sonuçta, bunlar, kamu
görevlisinin neyi yapıp yapmaması gerektiğine yol gösteren anahtar
kavramlardır. Kamu örgütleri söz konusu olduğunda kamu yaran temeline
oturması beklenen etik ilkeler, istenmeyen davranışa ayna tutması yanmda, -ceza
yasalarında yer almasına gerek duyulmayan durumlar için- örgütsel inşam
biçimlendiren, ona ölçüt oluşturan kök tammlar olarak almabilirler (Steinberg ve
Austem, 1996).
Kamu yönetiminde geçerli olması beklenen etik ilkelere yol gösterici
olabilecek ya da ilke olarak almabilecek başlıca kavramlar şunlardır:
adalet/eşitlik, sorumluluk, yasallık, dürüstlük/doği'uluk, yansızlık/nesnellik,
saydamlık, tutumluluk, duyarlık, saygınlık. Kuşku yok ki, bu kavramlara yenileri
de eklenebilir. Önemli olan, etik yoluyla, yönetimi etkinleştirerek kurumsal
amaçlara ulaşmada daha verimli, üretken bir işleyişi gerçekleştirebilmektir.
Birey ve Etik Kalıplar
Kurumsal anlamda etik ilkeler hem yönlendirici işleve hem de kendine özgü
yaptmma sahiptir. Ancak, kurumsal ilkelerin bir kılavuz olmasımn yamnda,
bireysel davranış kalıpları açısmdan alındığına, bunlann her kurum çalışara
tarafmdan aym biçimde anlaşılıp yorumlanması beklenemez. Başka deyişle,
birey algılamasmda etik ilkeler her durum için yeterli açıklıkta görülemez.
Birey boyutunda ona özgü etik kalıplar, sonuçta, kendisi üzerinden açığa
çıkan değer sistemiyle, kurumsal kültür etkileşiminin ürünüdür. Örgütsel kültür
bireyi grup davramşma yöneltse de davramşm nitehği, bireyin kendi değerler
süzgecinden geçtikten sonra anlam kazanır. Bu noktada, kişisel değer sistemini
vurgulaması bakımmdan, işgörenin kişisel etik açısmdan sahip olduğu
donamrmn da aymcı olduğunu söylemek gerekir.
Çağdaş demokrasi paradigması, kişisel etik algısına yeni bir bakış
sunmaktadır. Buna göre, özgür ve yaratıcı düşünce üzerine kumlan bilgi
toplumu, bireysel özgürlük alamnm genişletilmesini zorunlu kılarken, özgürlük
adma, bireyde dış denetim yerine iç denetim odağmm oluştumlmasmı öngörür.
Genişleyen bireysel özgürlük alamnm dışandan denetiminde yaşanan güçlükler
de bu öngörüyü desteklemektedir. Dolayısıyla çağdaş toplumda, kurumsal
etikten önce, erdemli olma anlammda kişisel etiğin yerleştirilmesi gerekir ki, o
da toplumsal yapı ve eğitimle ilgihdir. Böylece birey bir yandan toplumsal değer
yargılan kazammıyla çevreye uyum sağlarken, öte yandan da insan hakları,
eşitlik, hak, adalet, özgürlük gibi etik temelli evrensel değerleri içselleştirerek
kişiliğinde yeniden yoğurmakta, kendi doğra ve ilkelerini geliştirmektedir.
Açıklanan bağlamda, bireysel etik kalıplar, aym örgütsel etkiye karşı
işgörenlerin gösterdikleri tepkileri birbirinden çokça uzaklaşturabilmektedir.
10
Kamu Etiği
Bireysel davranış kalıpları üzerine odaklaşmanın etiğin toplumsal anlarmm
örtmesine karşın, kurum baglamlı davraraşlann çözümlenmesinde işgörenlerin
etik karşısmdaki tepkileri kimi kavramlaştırmalar açısmdan özel önemdedir.
Buna göre, kurumsal anlamdaki işgören davranışları örgüt etiği düzlemi içinde
incelendiğinde, bunlar, başlıca üç başlık altmda ele almabilirler (Steinberg ve
Austem, 1996:76-79). Burada söz konusu olan davramşlardaki öbeklenme
eğilimidir.
Bu kümelemenin ilkinde, etİk değerlere saygılı insan tipi yer aln:. Kamusal
etiğe önem verme davramşlarımn gerisinde; doğruluk, yansızlık, sorumluluk gibi
etik değerlere, ilkelere ve göreve bağlılık vardır. Etiğe saygı odaklı kamu
işgöreni, davramşlarmda kamu yararının gözetilmesini her şeyin üstünde tutar;
görevini olanaklar ölçüsünde en iyi biçimde yapmaya çalışır; açık iletişimden,
insancıl ilişkilerden, kamusal kaynaklarm en etkin biçimde kullammından,
tutumluluktan, insan onuruna saygıdan, erdemden yana tutum sergiler.
Meslek/kurum etiğine bağlı kimse; işi savsaklamayı, boşa zaman geçirmeyi,
kurumunu zarara uğratmayı görev anlayışı dışmda görür, benzer davramşlarda
bulunanları eleştirmekten çekinmez. Davramşlarmda düzen anlayışı vardır. Hak
ve sorumluluklarnun bilincindedir. Bunlan koruma adma, üstleri ile çatişmayı,
yanlış olam söylemeyi, etik dışı istemlere direnmeyi göze alabilir. Etik değerlerle
örtüşme anlamında özü sözü birdir. Eleştirileri kişilere değil, davramşlara,
eylemlere yöneliktir. Yıkıcı değil, yapıcı tavırlar içindedir. Kurumun
geliştirilmesinde kendisine de sorumluluklar düştüpnün bilincindedir. Bu
nedenle de kurumsal sorunlara duyarlıdır.
İkinci kümede, öncekine karşıt özelliklerde etik tanımaz işgören vardır.
Değer duygulan gelişmemiş ya da aşınmış olduğundan, değer yoksunudur. O
nedenle de bu tipteki kamu çalışam açısmdan etik ilkelerin pek anlaım yoktur.
Kişisel amaçlarma ulaşmada onları ayak bağı olarak görür, et& dışı
uygulamalarda bulunmaktan çekinmez. Bireysel kazanç ve başarıyı her şeyin
üstünde tutar, kendisi için kullanır. Örgütsel güç ve konumunu çıkarları yönünde
kullanmayı, ondan yararlanmayı doğal sayar. Her insamn satm almabilecek bir
değeri olduğunu düşünür. Toplumsal ilişkilerinde fırsatçı, ben merkezcidir.
Davramşlarmda yanlı, ilkesiz, kayırmacı, dalkavuk, astlarmı sömürücü ve
ikiyüzlüdür. Kimi zaman, moda kavramlarm arkasına gizlenerek ya da etik
savunucusu kesilerek, kimi zaman da yasaya karşı hile yoluyla, yaptığı kuraldışı
davramşları perdelemeye çalışır. Mesleki bilgisini kamusal amaçlar yerine kendi
çıkan için kullanır, bunları paylaşmaktan kaçınır, gizler.
Üçüncü kümede ise, etiğe ilgisiz tip yer alır. Bu tip, örgütsel davramşları
açısmdan “aradaki” insandır. "Bana karışmayan yılan bin yıl yaşasın ”
söylemine uygun davramşlar sergiler. Toplumsal büinci gelişmemiştir. Düzeni
bozmaz, yanlış olduğunu görse de örgütsel işleyişe kanşmaz. Korkak
olduğundan güçlüden yanadır. Örgütü, maddi gereksinimlerini giderdiği yer
olarak görür. Kurumundaki kültürel çözülmeler karşısmda duyarsızdır. Verilen
görevi kendi yetenekleri ölçüsünde yerine getirmeye, kendisinden isteneni “ne az
ne çok” ölçüsünde yapmaya çalışır. Etik temelli çahşmalarda risk üstlenmez.
Yönetim ve Etik
11
başkalarını eleştirmekten kaçınır. Üste bağımlı olduğundan, etik ilkelerin değil,
yönetsel üstün beklentilerine göre davranır. Karşıt tepki gelmediği sürece etik
ilkelere uygun davranma çabası gösterir. Kendi başına sorumluluk üstlenmekten,
kurumsal sürece ilişkin sorunları tanımaktan kaçınır.
Yönetimde etik ilkelerden sapmak ne ölçüde tehlikeliyse, ona duyarsız
kalmak da tehlikeli ve istenmedik sonuçlara açıktır. Dolayısıyla, etiği yok
sayanlar kadar, onu göreceli bir temele oturtup ilgisizleşmek de örgütsel olarak
kamu çıkarma hizmet etmez. Bu anlamda, kamuda etik sistem kalitesi için karara
varmada, etik dışı uygulamalardan yola çıkmak yararh olabilir. İkinci ve üçüncü
grupta sayılan işgörenler özellikle yönetsel konumlara gelerek “köşe başlanm”
tutabildikleri ölçüde, yönetimde başıbozukluğun, yetersiz hizmet ve etik
güvensizliğin önüne geçmenin olanağı yoktur. Kuşku yok ki, Türk kamu
yönetim sistemi de bu eğilimin dışmda değildir. Aksine, kamu sistemi sosyopolitik etkenler ve insangücü istihdam anlayışmdaki aşınmalar nedeniyle son iki
kümedeki davramş kalıplarma son derece aşinadır.
E tik Temelli Paradigm ada Yönetici
Bir örgütün nasıl işlediğinin yamti, örgüte yön veren , ilke ve değerlerde
gizlidir. Bunlar hem kurumun dışanya yansıyan görüntüsünü hem de kültürünü
biçimlendirir. Örgüt içinde etik değerlerin yerleşip kökleşmesinde kurumsal
kültürün çok özel ve belirleyici bir rolü bulunur. Nitekim, kamU yararım temel
alması bakımından etiğe bağlılık da sonuçta, kurum kültürüne bağımlı ve onun
bir fonksiyonudur.
Etik ilke ve değerlerin kamu yönetiminde egemen kılınması, yönetsel bir
sorumluluktur. Etik kodlarm, yönetim sıradüzeninin her düzeyindeki yöneticiler
ve işgörenler açısından titizlikle gözetilmesi gerekir. Bu ise etik liderlik ile
ilgilidir (Arsİantaş ve Dursun, 2008).
Güçlü yönetsel önderlerin ortak
noktalanndan birisi, etiği önemsemeleri, onu her şeyin üstünde tutmalandır.
Değer ve ilkeleri örgüte yaymada en çok başarılı olan yöneticiler; bunları tutum,
tavu: ve davramşlarıyla dile getirmekten çekinmeyenlerdir (Goldberg, 1988: 21).
Bu noktada, denilebilir ki, insanları aym amaçlar yönünde harekete
geçirilebilmenin belki de en etkili yolu, saygı kültüründen geçmektedir.
Yönetimde insan öğesine önem verme anlarranda saygı kültürü, çalışanın
kurumsal süreçlere katılumm öngörür. Nitekim, böylesi bir kültür için; eleştiriye
açıklık, bilgi ve deneyimlerin paylaşılması, özeleştiriden yararlanma,
karşısmdakine saygı, sorumluluk üstlenme gibi çok yönlü ve katılımcı ihşkilere
gereksinim vardır. Yapıcı ilişkilere dayalı, uygun kurumsal kültürü oluşturup
geliştirme ve koruma görevi ise, herkesten önce elbette lider yöneticilerin işidir.
Yönetim, kurumsal etik düzeninin kurulup işletilmesi için uygun ortamm
yaratilmasmın baş sorumlusudur. Yönetimin etik değerlere verdiği önem,
gösterdiği duyarlık bütün işgörenler için yönlendiricidir. Bıma göre, etiğe
bağlılığı, en tepeden başlayarak bütün yöneticilerin uygulamalannda görebilmek
gerekir. Yöneticilerin etik değerlerden ayrılmama konusunda özel sorumlulukları
vardır. Bu da onlarm davranışlarmda açığa çıkar, örnek davramşlar sergilemeyi
12
Kamu Etiği
gerektirir. Çalışanlar etik duyarlığı öncelikle liderlikten bekleme eğilimi
içindedir. Etiğe bağlılık, kurumsal kültürü güçlendirme anlamında, siradan
işgörenden önce, yöneticilerce yaşama geçirilmelidir. Bu bakımdan, kurumsal
değerlerde bir yozlaşma varsa, onun ilk adresi yönetim sıra düzeninin
altmdakilerde değil, tepe noktalarmda aranmalıdır.
Kamu yöneticisi etik sapmalar sergilerken, astlarm etiğe bağlılık göstermesi
beklenemez. O bakımdan, vurgulamak gerekirse, kurumsal sistemin başarısı için
evrensel referanslar ışığında etik ilke ve değerleri önemseyen, dürüst, güvenilir
etik liderlere gereksinim vardır. Yönetim kademelerini dolduranlar açısından etik
duyarlılık ön koşuldur. Yönetime güven olmadan eylemlerde ne işbirliği ne de
bütünlük sağlıklı biçimde gerçekleşebilir. Güven yokluğunda bütünün her
parçası yalnızca kendi çıkarlarım kollamaya yönelecek, dolayısıyla da sistemin
varlığma, işleyişine zarar verecektir. Böylesi bir durumda ise, kurumda ne
sağlıklı bir iletişim ve bilgi akışı ne de eşitlik, yansızlık, yardımseverlik gibi etik
ilkelere dayalı bir kurum kültürü yaratılabilir. Dolayısıyla, eii/c temelli yönetim
açısmdan yöneticinin öncelikli görevi, başmda olduğu işgörenlere karşı ne yolla
olursa olsun uygun güven ortammı yaratmaktır. Bu ise, etik sapmaları önleyici
yönde astlarm bağlılık duygularım geliştirici bir, rol seti öngörmektedir.
Yinelemek gerekirse, yönetimde etik ilkelerin korunup güçlendirilmesinde
belirleyici güvencelerden birisi, kamu örgütlerinde en üstten başlayarak her
düzeydeki yöneticilerin etik liderlik rollerini benimseyip sahip çıkmasıdır. Bu
anlamda, etiğin korunması, onun ilkelerini oluşturmaktan çok daha güç ve kritik
önemdedir.
Kamu yönetiminde etiğe bağlılık, kuşkusuz, çevre sistemlerden bağımsız
değildir. Tersine, özellikle siyasal, toplumsal sistemlerdeki etik aşınmanm kamu
yönetimim de dolaysız biçimde etkileyeceği ortadadır. Dolayısıyla, -bir
biçimiyle de olsa- siyasallaşmış ya da siyasallaşmaya yüz tutmuş bürokrasiden
etiğe bağlılık beklenemez. Bu noktada, etik sapma bağlamı içinde yolsuzluk
olgusunun ağırlıklı olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ana sorunu
olduğu yönündeki genel algı da dikkate almdığmda (Berkman, 2009), konunun
Türk kamu yönetimi açısmdan önemi daha iyi anlaşılmış olacaktır. Özetie,
kamuda etiğe bağlılık konusu, ister seçilmiş isterse atanmış olsun, her tür ve
düzeydeki yönetim kadrolarmca içselleştirilemediği sürece, etik sapmalar
azaltilamayacaktır.
Sonuç: Etik Kültürü Güçlendirıne
Kamu yönetim örgütlerinde etik kültürün egemen kıhnabilmesi üç aşamalı
bir işlemsel süreci öngörmektedir. Bu sürecin ilk halkası, kamuya ve kuruma
özgü değerlere açıklık kazandırarak bunlara dayalı ilke ve standartlann
tanımlanmasıdır (Kaptein, Huberts ve Lasthuizen; 2005:301). Etik bir ilke,
kaynak anlamında gücünü kimsenin karşı çılcamayacağı değerlerden alnr.
Kurumsal bağlamda amlan değer, ilke ve standartlann ortaya konulması sürecin
ilk adımı içinde düşünülebilir. Temel ilkelerin tanımlanması demek, yönetimin
varlık nedenini bilmesi, yapılacak uygulamalarda izleyeceği yaklaşımı bu
misyonla uyumlaştırmak için bir tür dayanak oluşturması demelctir. Sürecin
Yönetim ve Etik
13
ilcinci adım ise, etik ilkelerin, yukarıdan aşağıya aşama aşama bütün çalışanlara
ve ilgili öteki kesimlere aktarılması, herkesçe bilinir duruma getirilmesidir. Bu
bir benimseme, içselleştirme ya da etik iklim yaratma aşaması olarak görülebilir.
Üçüncü adımda ise, saptanan değerler seti ile varolan uygulamalar arası uyumun
kurulup geliştirilmesi yer aknakifadır. Son iki adım ilkinden çok daha zor ve
karmaşıktır.
Etik kültür geliştirme sürecine daha geniş ve makro açıdan yaklaşıldığmda
ise, yapilması gereken; bir yandan kamu yönetimi alammn bütününü kuşatıcı, bir
yandan da alt alanların özelliklerini gözeten etik uygulama sistemlerinin
katılımcı bir anlayışla oluşturulmasıdır. Bu süreçte kimi ilkelerin, yasal
yaptırımlarla desteklenmesi de zorunludur. Etik denetimi genel olduğu kadar,
kurumsal düzeyde titizlikle yapılması gereken bir görevdir. Etik kurallara uyma
ve uymamanın karşılığı olmak gerekir. Tersi, amlan ilkeleri işlevsizleştirir. O
nedenle, etik dışı davramşlar için yönetimin karşılık düzenlemelerine gitmesi
beklenir. Aym düzlemde, etiğe uygun davramşlar da ödül sistemi içinde dikkate
almmak durumundadır. Bu yönüyle, kurumsal denetim sistemleriyle etik sistem
arasmda güçlü bir bağm kurulması gerekmektedir. Başbakanlık bünyesinde
yapılandmiımş bulunan Etik Kurulun yapı ve işleyiş yönüyle yeniden gözden
geçirilmesi de bu noktada üzerinde dumiması gereken bir başka konudur.
Kamuda etik kültürü güçlendirerek bağlılığı artırmamn önemli yollarından
birisi de isdihdam anlayışmm yeterlik ilkesine dayandırılmasıdır. Yeterlik,
başarılı olmayı; kayırma ise, yanlılığı anlatır. Yeterliğe dayalı işgören seçme
yaklaşımı, etik dışı uygulamalara karşı ciddi bir ön güvencedir. Öte yandan,
kamusal etik açısından sağlıklı işleyişi güvenceye almada,' kurumsal anlamda
benimsenmiş olan etik ilke ve değerler setinin çalışanlara daha başlangıçta açık
kılınması büyük önem taşımaktadır. Bunun arka plamnda da etik eğitimi vardır.
Gerçekten de etik tartışmalan yaygınlaştırarak bu konudaki toplumsal/bireysel
bilincin ve ‘etik iklimin ’ geliştirilmesi, etik eğitimini zorunlu kılmaktadır. Burada
amaç; etik duyarlık kazandırmak, etiğe uygun kararlarm verilmesinde
çözümleyici beceriler geliştirmek ve yönetimde etik ölçütlere bağlılığı
güçlendirmektir. Buna göre, program uygulamalarında etik kurallann ortaya
konulması kadar, bunların hangi amaçlara hizmet ettiklerinin de işgörenlerce
anlaşılması gerekmektedir.
Kamu yönetiminin bütününde etik liderlik gereksinimi son derece yüksektir.
Bu anlamda etik ilke ve değerlerin örgüt kültürüne yerleştirilebilmesi için
dikkate almabilecek pek çok yol vardır; Lider yöneticinin davramşlanyla
asüarma ömek olması, etik değerlerin öneminin çeşitli yer ve zamanlarda sıklılda
vurgulanması, etik eğitimi yoluyla belirsizliklerin azaltılması, yönetsel
işlemlerde etik kurallara duyarlığm sağlanması, etik sapmalar için dönüt
sağlayıcı iletişim kanallarımn oluşturulması ve son olarak da etik dışı davramşlar
için yaptırım uygulamalarma gidilmesi bunlar arasındadn.
Sonuç olarak vurgulamak gerekirse, görevin nasıl yürütüleceğini tammlayan
öncül değişkenlerden birisi etiktir. Kamu yönetim sistemi, uygulayacağı strateji
ve politikalar yoluyla kurumsal başarıyı güvence altma almada etik kültürü
14
Kamu Etiği
yönetim anlayışmm doğal, canlı, etkin bir parçası kılacak toplumsal/örgütsel
bilinci geliştirmekle yükümlüdür.
KAYNAKÇA
Arslantaş, C. ve M. Dursun (2008) “Etik Liderlik Davramşmm Yöneticiye
Duyulan Güven ve Psikolojik Güçlendirme Üzerindeki Etkisinde Etkileşim
Adaletinin Dolaylı Rolü", Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
8;1:111-127.
Augustine, N.R. (1988) “Etik Davramş”, Executive Excellence, 2;19.
Baydar, T. ve S.B. Akgün (2007) “Yönetim Etiği Açısından Seçilmiş Ülke
Uygulamaları: Portekiz Deneyimi" Türk İdare Dergisi, 456.
Berkman, Ü.(2009) Gelişmekte Olan Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve
Rüşvet, Ankara: TODAİE Yayınları.
Brass, J.D., K.D. Butterfield, and B.C. Skaggs (1998) “Relationship and
Unethical Behavior: A Social Netvvork Perspective”, The Academy o f
ManagementReview, 23;1.
Ergun, T (1997) “Postmodemizm ve Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi,
30;4.
Freeman, S.J., D.W. Engels, and M.K. Altekruse (2004) Foundations for Ethical
Standards and Codes: The Role of Moral Philosophy and Theory in Ethics”,
Counselling and Values, 48:163-173.
Goldberg, B. (1988) “Etik Bir Kültür Yaratmak”, Executive Excellence, 2;19.
laninska. S.,and J.C. Garcia-Zamor (2006) “Morals, Ethics, and Integrity: How
Codes o f Conduct Gontribute to Ethical Adult Education Practice”, Public
Organization Review, 6:3-20.
Kaptein, M., L. Huberts, and K, Lasthuizen (2005) “Demonstrating Ethical
Leadership by Measuring Ethics: .A Survey of U.S. Public Servants”, Public
Integrity, 1\A: 299-311.
Kuçuradi, 1.(2001) (Açılış Konuşması) I.Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi
Kitabı, Ankara: ODTÜ Felsefe Bölümü.
Öztürk, N.K.(1988) “Kamu yöneticilerinin Kararlarmda Etik Değerler”, Amme
İdaresi Dergisi, 31;2.
Pehlivan,!. (1998) Yönetsel-Mesleki Örgütsel Etik, Ankara: Pegem Yaymları.
Pieper, A. (1999) Etiğe Giriş (Çev.: V.Atayman ve G.Sezer), İstanbul: Ayrmtı
Yayınlan
Reitz,H.J., J.A. Wall, and M.S. Love (1998) “Ethics in Negotiation: Oil and
Water or Good Lubrication?”, Business Horizons, 41 ;3.
Yönetim ve Etik
15
Svenson, J. (2005) “Eight Questions About Corraptions”, Journal o f Economic
Perspectives, 19;3:19-42..
Steinberg, S.S. ve D.T. Austem (1996) Hükümet Ahlak ve Yöneticiler, (Çev.:
T.Ergım), Ankara: TODAÎE Yayınlan.
YÖNETİM, BÜROKRASİ VE
ETİK
KAMU Y ö n e t i c i l e r i n i n e t I k k a r a r
VERME YAKLAŞIMLARI
Çetin ERDOĞAN*
özet
Y önetim , bir karar verm e işi olarak ele alındığında verilen kararların örgütsel açıdan etkili
sonuçlar doğurm asının yanında etik açıdan da uygun olm ası beklenir. Çünkü etik bir örgüt ortamının
oluşm asında yöneticiler, belirledikleri önceliklerle v e aldıkları kararlarla örgüte yön verirler.
Kararlarıyla toplum sal kültürün şekillenm esi v e taşınm ası gibi konularda önem li rolü olan kamu
yöneticileri, karar alma süreçlerini kendilerine özel etik bir çerçeveye oturtmalı v e bu etik çerçeve
dışına çıkmamalıdırlar. B u çalışm ada, kamu yöneticilerinin kararlannm etik açıdan değerlendirilm esi
v e gerekçelerinin belirlenm ek amaçlanm ıştır. B u am açla, A nkara’da Bakanlıklarda görev yapan
daire başkanı v e genel müdür düzeyindeki yöneticilerin görüşlerine başvurulmuştur. N itel yöntem le
yapılan araştırmada veriler yöneticilerden e-posta yoluyla toplanmıştır. Araştırmaya 14 kam u
yöneticisi katılmıştır. Y öneticilere bazı etik ilkeleri içeren örnek olaylar'sunulm ıiş, o durumda neye
karar verecekleri ve bu kararlarının gerekçeleri belirlenm eye çalışılm ıştır. Y öneticilerin kararları
değerlendirildiğinde araştırmaya katılan kamu yöneticilerinin büyük çoğunlukla etik davranışlar
sergiledikleri, yönetm elikle belirlenen etik ilkeleri benim sedikleri v e bu ilkeleri dikkate alarak karar
verdikleri anlaşılm ıştır. İkilem de kalınan durumlarda bazı yöneticilerin bireysel ilkelerini dikkate
aldıkları görülmüştür.
A n a h ta r K elim eler; Kamu yöneticileri, etik karar verm e, etik ikilem ler.
YÖNETİMDE ETİK KARAR VERME
Kamu yönetiminde etik karar verme konusunım açıklaımıası için öncelikle
yönetim ve etik arasında bir ilişki kurulmaya çalışılmışür. Daha sonra yönetimde
etik karar verme konusu ele almmış ve buna ilişkin yöntem ve prosedürler
tamtılmaya çalışılmıştır.
Yönetim ve E tik İlişkisi
Etik kavramımn anlamı hakkmda çokça tartışmalar yapılagelmiştir. Bazı
durumlarda etik, yasadışı ve kötü davramşlar, ahlaksızlık ve hilekarlık gibi etik
olmayan kavramlarla açıklanırken bazı durumlarda ise etiği açıklamak için
doğruluk, dürüstlük, bireysel değerler ve mesleki ilkeler gibi kavramlar
kullamlu:. Sonuç olarak etik, bir problem veya durumla ilgili insanın ahlaki bir
yargıya varmasmı gerekli kılar (Cranston, Ehrich ve Kimber, 2003:137).
Etik kavramı, insan davramşlarmı doğru veya yanlış, iyi veya kötü olarak
belirleyen bir takım ilkeler veya standartlar bütünü olarak tammlanabilir (Owens,
1982:46). John Dewey (Akt. Shapiro ve Stefkovich, 2001:1) etiği, doğru veya
yanlış, iyi veya kötü olarak düşünülen davranışlarla ilgilenen bilim dalı olarak
tammlamıştır.
" Araş. Gör., Ankara Ü niversitesi Eğitim B ilim leri Fakültesi E ğitim Y önetim i v e T eftişi A nabilim
Dalı
/
18
Kamu Etiği
Başka bir ifadeyle etik, insan davranışlarım özel bir problem sahası olarak
araştıran, bu sahayı belirleyen değerlerin karakterini ve insan davramşlannm
bağımlı veya bağımsız olduklarmı inceleyen disiplin olarak tanımlanmıştır
(Mengüşoğlu, 1968: 262).
Etik denilince akla felsefe, değerler ve ahlak kavramları gelmektedir.
Yönetim ise bir kararlar ve eylemler dünyasıdır. Etik doğru ve yanlışı
araştırırken yönetim, yapılacak olan işin yapılıp bitirilmesiyle ilgilenir. Etik
tamamıyla soyut iken yönetim uygulamaları kaçımimaz olarak somuttur
(Fredericicson ve Walling, 2001: 37).
Yönetim, örgütün ilgilileri arasmda bir denge kurma durumundadır. Pek çok
farklı kesimin beklentilerini karşılamak örgütün başlıca görevidir. İşgörenler,
hükümet organları, müşteriler ve kainuoyu gibi farklı kesimlerin örgütten farklı
beklentileri vardır. Yönetici, örgütten beklentileri olan farklı gruplarm çıkarları
arasmda. nasıl denge kuracağını bilmelidir. Bazı durumlarda yönetici belli
değerlere, standartlara veya normlara göre kolayca karar verebilir ancak bu kadar
açık ve belirgin olmayan durumlarda yönetici nasıl karar vereceğini
bilemeyebilir (Jones, 2004: 46).
Yönetim siurecinde yöneticinin kararlarmdan, uygulamalarından ve
davramşlarmdan başta örgüt ve işgörenler olmak üzere örgütün ilişki içinde
olduğu tüm kesimler doğrudan veya dolayh olarak etkilenmektedir. Bu süreç
içinde yerine getirilmesi gereken işlevler bazı ilke ve kurallarm davramşlara
rehber olarak almmasım zorunlu kılar. Davramşlara yön veren ve iyi-kötü,
doğru-yanlış aynmmm kişiye görelikten çok, evrensel kabul gören ölçülere göre
belirlenmesinde etik ilkeler çok önemli bir işlev görmektedir (Aydın, 2001: 39).
Öyleyse yöneticilerin karar verirken etik açıdan da kararlarım değerlendirmesi ve
etik ilkelere uygunluğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Etik Karar Verme
Karar verme, yönetimin doğası gereği, yöneticilerin en sık yaptığı ve bununla
beraber en önemli işlerindendir. İleriyi düşünerek hesaplanmış kararlar,
yöneticiyi ileride oluşabilecek sorunlardan armduracaktır. İyi ve doğru kararlar
hemen ve hızlı bir şekilde verilmez. Hızlı karar veren yöneticiler bu nedenle
hemen sonuca ulaşamazlar. Sorunu irdelemek ve seçenekleri değerlendirmek
belirii bir zaman alır. Bu nedenle yöneticinin kararlarım iyi düşünerek, pek çok
faktörü hesaba katarak vermesi gereklidir (Folirio, 2003:14).
Yönetimin kararlarım etkileyen faktörler çok çeşitli olabilmektedir. Örgütün
işgörenleri, içinde bulunulan çevre ve toplum, örgütün bağlı bulunduğu üst
sistemler ve yasal çerçeveler karar vermede dikkate alınması gereken
faktörlerdendir. Bunlann yamnda örgüte yönelik siyasal baskılar ile ekonomik ve
toplumsal sorunlar da dikkate almdığmda yönetim ortamının yüksek düzeyde
bozulduğunu araştırmalar göstermektedir. Elverişli bir ortamdan yoksun olan
yönetimin etkililiğinin yoksunluk oranında düşme göstermesi kaçımimazdır
Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları
19
(Başaran, 1996: 177). Bu anlamda etik bir örgüt ortanmun sağlanması etik
kararların alınmasında' önemli bir etken olarak görülmektedir.
Karar kurarmmn öncülerinden Simon (1957: 45) karan etik ile
ilişkilendirirken kararm iki temel öğesi olan “değer” ve “gerçek” öğelerine
dikkat çekmiştir. Gerçeklere dayalı önermeler gözlemlenebilir dünya ile ilgili
ifadelerdir. Bu önermelerin doğra ve yanlışlığı test edilebilir. Karar ise
gerçeklere dayalı önermelerden biraz daha farklıdır. Kararda “gerçek” öğesinin
bulunmasımn yanında bir de değerleri içeren etik bağlam yer almaktadır. Etik
bağlam, olması gerekenlerle ilgilenmektedir. Etik bir önermenin veya değerin
doğruluğunu gerçek önermelerde olduğu gibi test etmek mümkün değildir.
Örneğin, insanlarm birbirine hoşgörülü davranmasının gerekliliği etik bir
önermedir ve bunun doğmiuğu tartışılmaz ancak, doğru kabul edilir.
Simon’un öne sürdüğü, kararm “değer” ve “gerçek” öğelerini Onaran (1971:
48) şöyle açıklamaktadır: Her bir kararm gerçekleştirmek istediği bir değer
vardır. Örneğin bir şehrin sokaklanmn temizlenmesi gerekir ve bunun için
temizlikçiler görevlendirilir. Burada şehrin sokaklarmm temiz tutulması
gerektiği bir değer yargısıdır; ne yapılması gerektiğini söylemektedir. Bu değerin
doğraluğu veya yanlışlığı ispatlanamaz; ya kabul edilir ya da reddedilir.
“Sokakların temiz olması için şu sayıda temizlikçi çalıştırılmalıdır” önermesi ise
bu değere dayah bir gerçek önermesidir. İşte bu önermeye dayamlarak verilen
karar, “sokaklarm temizlenmesinin gerekliliği” değer yargısına ulaşmak için
verilmektedir. Yani her bir karar bir değeri gerçekleştirmek için verilmektedir
(Simon, 1957. Akt: Onaran, 1971: 48).
Yöneticiler bir takım değerleri gerçekleştirmenin yamnda örgütün dikkate
alması gereken dengeleri gözeterek karar verme çabalan esnasmda hangi
davramşm etik olup olmadığı konusunda bir takım kararsızlık veya ikilemler
yaşayabilirler. Bireyin ailesinden aldığı ahlaki önseziler etik karar vermeyi
sağlamaya yetmeyebilir. Bu durum özellikle etik ilkelerin çatıştığı ikilemlerle sık
sık karşılaşan yöneticiler için geçerlidir. Bunun için yöneticiler böyle durumlarda
etik ilkeleri ahlaki sezgilerine uygulayarak kendileri için yüksek etik standartları
geliştirmelidirler (Strike, Haller ve Soltis, 2005).
Etik bir örgüt ortamımn oluşmasmda yönetim sürecinin önemi büyüktür. Bu
sürecin bir parçası olarak yöneticiler belirledikleri önceliklerle, aldıkları
kararlarla örgüte yön verirler. Bir örgütün genel olarak etik açıdan performansı o
örgütün liderinin etik standartlarma ve davramşlanna bağİıdu- (Longenecker,
1985:65).
Yönetimde etik kararlarm alınması ve etik bir örgüt ortamımn oluşturulması
açısmdan yöneticilerin etik düşünme ve karar verme becerilerinin geliştirilmesi
ve güçlendirilmesi büyük önem taşmıaktadır. Alınan etik kararlarm toplumsal
açıdan da önemli bir rolü olduğu unutuknamalıdır. Aldıkları kararlarla toplumsal
kültürün şekillenmesi ve taşınması gibi konularda önemli rolü olan yöneticiler,
karar alma süreçlerini kendilerine özel etik bir çerçeveye oturtmalıdırlar ve
alman kararlar bu etik çerçeve dışma çıkmamalıdır (Daniel, 2001:14-18).
20
Kamu Etiği
Yöneticilerin etik kararlar almalarında etik ilkeler yol gösterici rol
oynamaktadır. Etik ilkeler, en doğra davranışın belirsiz olduğu durumlarda
ahlaki tepkilerin nasıl olması gerektiği konusunda insanlara yardım eder. Ayrıca
etik ilkeler yöneticiye örgütseL gruplarm çıkarlan arasmda nasıl karar vermesi
gerektiği konusunda da yol gösterir (Jones, 2004:45).
’ Calabrese (1989:16-19) yönetimde etik karar verme konusunda şu ilkelere
dikkat çekmiştir:
*
Herkes tarafından istenen kararlar herzaman doğra kararlar değildir. Yö­
neticiler sıklıkla herkesçe istenen kararla etik açıdan doğra kararları ayırt etmek
durumunda kalırlar. Herkesçe istenen kararlar doğra olduğunda etik açıdan bir
sorun olmaz. Ancak istenen kararlarla doğra kararlar bazen birbiriyle çakışır.
Akıllı yöneticiler soranları bütün yönleri ile ele alırlar ve etik soranları gözönünde tutarlar.
» Kararlannda belirleyici olarak yalmzca örgüt için iyi olanlan alan yöneti­
ciler, örgütlerin, bir yandan da üyelerinin gereksinimlerini karşılamak zorunda
olduklarım unuturlar. Etkili yöneticinin temel amacı hizmet etmektir. Buradaki
hizmetin amacı, “Örgütün üyelerine bireysel gereksinimlerini karşılama konu­
sunda nasıl yardımcı olabiliriz?” sorasunu da içerir.
® Ahlaki cesaret yönetici rolünün bir parçasıdır. Ahlaki cesaret olmadan etik
davranmak mümkün değildir. Yöneticiler etik ilkelerin ihlali konusunda baskıya
maraz kaldığmda “hayır” diyebilecek ahlaki cesarete sahip olmalıdır.
Yöneticinin etik standartlara göre davranması ve etik kararlar alması
imkansız değildir. Bu konuda yapılan çalışmalarda ve araştırmalarda bilim
insanları etik kararlarm almmasmda dikkat edilmesi gereken kriterleri ortaya
koymuşlar; etik karar vermek için çeşitli sistematik yöntemler ve modeller
geliştirmişlerdir.
Yönetimde etik davramşlarm sergilenmesiyle ilgili olarak James Rest (1986.
Akt. Klinker, 2000:43), “Dört Bileşenli Etik Davramş Modeli”ni geliştirmiştir.
Bu modeldeki boyutlar etik duyarlılık, etik yargı, etik motivasyon ve etik
cesarettir. Bu boyutlar aşağıda açıİdanmıştu: (Rest, 1986. Akt. Klinker, 2000:43):
Etik duyarlılık bileşenine göre birey, belirli bir konuda karar verirken bazı
durumlar hakkmda yorum yapabilmelidir. Söz konusu duramla ilgili yapılması
mümkün olan, eylemler, her bir eylemden etkilenecek olanlar ve ilgili tarafların
bu eylemleri nasıl karşılayacakları düşünülmeli ve yorumlar yapılmalıdır.
Etik yargı bileşeninde birey, etik açıdan hangi eylemin doğra, adil veya iyi
olduğu hakkmda bir yargıya ulaşabihnelidir. Böylece söz konusu durumda her
hangi bir bireyin nasıl davranması gerektiğine ilişkin bir etik davramş örneği
oluşturabilir.
Etik motivasyon bileşenine göre, etik değerler, diğer kişisel değerlerin
üstünde tutulmalıdır. Bıma göre karar verilirken, öncelikle etik açıdan doğra olan
hedeflenmelidir.
Kamu Yöneticilerinin Etik K arar Verme Yaklaşımları
21
Etik cesaret bileşenine göre ise birey, tükenmişlik, isteksizlik ve olası
engeller karşısında yeterli düzeyde azim, güçlü bir benlik ve kararları uygulama
becerisine sahip olmalıdır.
Yönetimde etik davramşlarm gerçekleşebilmesi için yöneticilerin bu dört
özelliğe sahip olması gerekli görülmektedir.
Toplumun, yöneticilerden etik davramş beklentilerinin giderek arttığmı
savunan Andrews (1989:6) ise etik kararlarm, bulması ve geliştirmesi imkansız
olmayan üç niteliğe bağlı olduğunu belirtmektedir. Bunlardan birincisi, etik
sorunları fark edebilme ve alternatif çözüm yollarımn sonuçlarmı düşünebilme
yeteneğidir. İkincisi, farklı bakış açıları geKştirip o an için yer, zaman, ilişkiler
ve şartlara bağlı olarak doğru karar verebilecek özgüvene sahip olmaktır.
Üçüncüsü ise tüm ihtiyaçlar bilinemediği veya sorunlara tartışılmaz ve net
çözümler üretilemediği durumlarda bile karar vermeye istekli olabilmektir. Bu
şartlar sağlandığmda yönetim etik kararlar alma konusunda standartlarım
artırmış olacalctır. Yönetimin sahip olduğu etik standartlar ve sergiledikleri etik
davramşlar kısa zamanda örgütün tamarama yanşıyacak ve etik bir örgüt kültürü
oluşturulacaktır.
Etik karar verme konusunda Josephson Etik Enstitüsü (JIE, 2008) daha iyi
kararlarm verilebilmesi için yedi adımdan oluşan bir yöntem önermiştir. Bu
adımlar şu şekilde açıklanmaktadır:
1. Dur ve düşün: Olaylarm gelişimi ve sürecin işleyişi durdurulmalı ve olay­
ları sakin bir şekilde analiz edebilecek kadar düşünülmelidir. Çok bilinen bir
yöntem olan, sinirliyken lO’a kadar saymak, mantıksız ve düşüncesizce davra­
mşlar sergilemeyi önleyecektir. Baskı altında veya telaş halinde bulunduğunda
insanlar önemli gerçekleri görememekte; yanlış ve mantıksız kararlar vermekte­
dirler. Durup düşünmek inşam aceleci kararlardan alıkoyacak ve olayları daha iyi
anlamayı sağlayacaktır.
2. Amaçlannı belirle: Karar vermeden önce kısa ve uzun vadeli amaçlar be­
lirlenmelidir. Ayrıca kararm etldleyeceği “istenenler” ile “istenmeyenler”den
birey için en önemli olanlar belirlenmelidir. Buradaki büyük tehlike ise anlılc
arzu ve heveslerle alman kararlarm, daha önemli olan amaçları engellemesidir.
3. Gerçekleri kararlaştır: Karan destekleyecek yeterli bilgiye ulaşıldığından
emin olunmalıdır. Gerçekler bilinmezse iyi kararlar verilemeyecektir. Neyin
bilindiği ve neyin bilinmesi gerektiği belirlenmelidir. Kesin olmayan bilgileri ve
varsayımlan doğrulamak ve ek bilgiler edinmek için hazırlamlmalıdır. Gerçekle­
ri belirlerken bu gerçekleri sunan kişilerin güvenirlikleri dilckate alınmalıdır.
Aktarılan bilgiler söz konusuysa aktaranlarm doğmiuklarma, dürüstlüklerine ve
hafızalarmın iyiliğine dikkat edilmelidir. Varsayım, dedikodu ve duyumlar ger­
çeklerle kanştırılmamalıdır. Bireysel değer ve ilgilerin gerçeği etkilemesine izin
verilmemelidir. Son olarak elde edilen bilgilerin tamlığı ve doğmiuğu değerlen­
dirilmelidir.
22
Kamu Etiği
4. Seçenekler geliştir. Ulaşılmak istenen ve gerçekler dikkate almarak seçe­
nekler listesi oluşturulmalı ve hedefe ulaşmak için yapılacaklar belirlenmelidir.
Önemli bir karar söz konusu ise güvenilir kişilerden yardım alınmalıdır. Bu sa­
yede yeni bakış açıları edinilecek ve yeni seçenekler oluşturulabilecektir. Eğer
sâdece bir veya iki seçenek oluşturulmuşsa yeterince iyi düşünülmemiş demektir.
5. Sonuçlarını düşün: Potansiyel sonuçları belirlemede iki teknik kullanılabi­
lir. Birincisi seçeneklerin karakter süzgecinden geçirilmesidir. Seçenekler karak­
terin temel öğeleri olan güvenirlik, saygı, sorumluluk, adaletli olma, ilgili olma
ve yurttaşlık öğelerine göre değerlendirilmelidir. Ayrıca temel etile ilkelere aykm
olup olmadığına bakıbnalı, etik ilkelere uymayan seçenekler ayıklanmalıdur.
İkinci teknik, paydaşlarm tanımlanması ve karardan nasıl etkileneceklerinin
belirlenmesidir. Seçenekler paydaşlar açısından değerlendirilmieli, bu seçenekle­
rin kimin iyiliğine ve kimin zararma' olacağı düşünülmelidir.
6. Seçim yap: Bu noktada seçim yapıirr. Neyin seçileceği net değüse bazı
stratejilere başvurulabilir. Yargılarına güvenilen kişilere başvurulabilir. Güçlü bir
karaktere ve en sağlam etik yargılara sahip bilinen bir kişinin böyle bir durumda
nasıl davranacağı düşünülebilir. Bu kişi dini veya siyasi bir lider olabilir. Karar
vereni tamyan herkesin bu karardan haberdar olacağı düşünülebilir. Bu durum
daha dikkatli seçimler yapmaya yöneltecektir. Son strateji olarak etik kararlarm
verilmesinde altm kural olarak bilinen “Sana nasıl davramimasım istiyorsan
başkalarına da öyle davran” ilkesidir.
7. Gözden geçir ve değiştir: Etik karar vericiler kararlarının etkilerini izler
ve değerlendirir. Eğer istenen sonuçlara ulaşılmarmşsa veya karar, istenmeyen
yeni durumlara yol açmışsa durumun yeniden değerlendirilmesi ve yeni kararla­
rm alınması gereklidir.
Bu adımlara göre dikkatli bir şekilde hareket edildiğinde etik dışı kararlarm
alınması çok düşük bir ihtimal olarak görülmektedir. Bu adımlardan her biri
önemlidir ancak gerçeklere tam olarak ulaşılması ve yeterince seçeneğin
oluşturulabilmesi etik karar açısmdan hayati önem taşıyan adımlar olarak
görülebilir.
Etik İkilemler
İnsan, yaşamı boyunca sıklıkla seçeneklerle karşılaşır ve böyle durumlarda
bü: karar vermesi gerekir. Seçenekler arasmda hangisinin en uygun olduğuna
karar
verilemediği
durumlar
ikilemler
yaşanır.
Seçeneklerin
değerlendirilmesinde etik ilkeler söz konusuysa ve bu ilkelerin çatışması durumu
varsa o zaman etik ikilemle karşı karşıya bulunulmaktadır. Etik ikilemler
insanlann birbiriyle çelişen ilkeler arasmdan bir seçim yapmaları gerelctiğinde
ortaya çıkarlar. Buna göre etik ikilem, genellikle kafa karıştırıcı durumlarda,
çelişen ilkeler arasında bir seçim' yapmak zorunda kalman durum olarak
tammlanabilir (Cranston, Ehrich ve Kimber, 2003:137).
Etik ikilem, zor ve karmaşık bir problemden daha kapsamlı ve çözümü daha
çok emek isteyen bir durumdur. Bazı durumlarda bir tarafm memnun edilmesi
Kamu Yöneticilerinin Etik K arar Verme Yaklaşımları
23
diğer tarafın feda edilmesi anlamına gelmektedir. Bunun gibi bazı etik
ikilemlerin çözümünde bir değeri seçmek diğer bir değeri yok saymak anlamına
gelebilmektedir. Buna rağmen yine de etik ikilemler etkili ve uygun bir yöntemle
çözülebilir. Bunun için durumun her yönüyle ele alınması, alternatiflerin
sistematik bir yolla belirlenmesi, durumla ilgili değerlerin herbirine gereken
önemin veribııesi gerekmektedir (Makrydemetres, 2002:254).
Foster (1986, Akt: Shapiro ve Stefkovich, 2001: 3), etiğin yönetimdeki yerini
belirtirken “Yönetimdeki her bir karar insan hayatımn yeniden
yapılandırılmasıdır. Bu j ^ d e n yönetimin kalbinde etik ikilemlerin çözümü yer
alır.” sözleriyle etik ikilemlerin çözümünün önemine dikkat çekmiştir.
Makrydemetres’e (2002:255) göre yöneticilerin etik ikilemlerin çözümü
sürecinde dikkate alması gereken dört temel kriter bulunmaktadır. Bunlar;
yönetimde demokratik hesap verebilirlik, yasalara uygunluk ilkesi, mesleki
dürüstlük ve topluma karşı sorumluluktur. Hesap verebilirlik ilkesi yöneticinin
kararlarmdan ve kararlarmm sonuçlanndan sorumlu olmasmı, gerektiğinde bu
kararları nedeniyle üst makamlara ve ilgililere hesap vermesi gerektiğini ifade
etmektedir. Alman kararlarm yasalarla çelişmemesi ve illegal nitelik taşımaması
yasalara uygunluk iUcesinin gereğidir. Mesleki dürüstlük, o mesleğin ilkelerine
ve meslek ahlakına uygun davramşlar sergilenmesini gerektirir. Topluma karşı
sorumluluk ise örgütün topluma yönelik rollerine işaret etmektedir. Kararlarda
toplumun genel iyiliği ve kamu yararı göz önünde bulundurulmalıdır.
Etik ikilemlerin nasıl çözüldüpnü yöneticinin eğitimine, değer sistemine ve
ahlaki kararlara karşı yaklaşımına bağlayan Denig ve Quinn (2001:2-3) bu ahlaki
kararsızlıklarm çözümünü karar vericinin yararcılık prensibi ve kişisel çıkarlar
arasmdaki dengeyi koruyabilme yeteneğine bağlamaktadır. Burada yararcılık
prensibi, “Hangi karar en j ^ s e k sayıda kişi için iyidir?” sorusuna cevap
aramaktadır.
Bu görüşe paralel olarak Strike, Haller ve Soltis (2005)’e göre ise birden
fazla etik ilkenin çatiştiğı durumlarda ikileme düşen yönetici bu ikilemi çözmek
için öncelikle her bir etik ilkeyi açık ve net olarak ortaya koymalı, bunlarm
gerekçelerini düşünmeli, öncelikleri belirlemeli ve buna göre karar vermelidir.
Etik ikilemleri çözmek için başka bir yöntem geliştiren Nash (1996:Akt.
Kalinich, 2005), yönteminde çeşitli sorularla etik durumu her yönüyle ortaya
koymayı ve bu şekilde karar vermeyi hedeflemiştir. Buna göre etik kararlar
vermek için şu sorulara cevaplar bulunmalıdn-:
1- Bu durum neden bir etik ikilemdir?
2- Birbiriyle çeUşen seçenekler nelerdir?
3- Etik açıdan konuyla ilgili aktörler kimlerdir?
4- Davramş nerede gerçekleşmiştir? Bu yerin konuyla etik açıdan bir ilgisi
var mı?
24
Kamu Etiği
5- Davranış ne zaman gerçekleşmiştir? Zamanm konuyla etik açıdan bir ilgi­
si var mı?
6- Davramşın tarzı veya biçiminin konuyla etik açıdan ilgisi nedir?
7- Her bir kararm önceden kestirilebilir sonuçları nelerdir?
8- Her bir kararda dikkate alınması gereken, önceden kestirilebilir ilkeler ne­
lerdir?
9- Uygulanabilir bazı alternatifler nelerdir?
10- Etik ilkeler bu konuda ne demektedir?
11- Bu konudaki kararmız nedir?
Bu sorularla yazar, ikilem durumunu ortaya koymaya, ikilemi etkileyen ve
ilişkili faktörleri (ilgili şahıslar, yer, zaman vs.) belirlemeye çalışmaktadır. Bu
sayede karar verici kararmda daha çok faktörü dikkate alacak ve daha az ikilem
yaşayacaktır.
Türk Kamu Yönetiminde Etik Çalışmaları
Türkiye’de, Cumhuriyet tarihi boyunca kamu yönetiminde etik ile ilgili
çahşmalara rastlanmamakta, bu konu sadece yolsuzluk ve rüşvet gibi yasal
konularla smırlı kalmaktadır. Türk kamu yönetiminde etik çalışmaları ise
oldukça yenidir. Bu konuda 2004 yılında kamu yönetiminde uyulacak etik
ilkelerle ilgili çahşma başlatılmış ve 2005 yılmda “Kamu Görevlileri Etik
Davramş İlkeleri ile Başvum Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik”
çıkarılmıştu:. Bu yönetmelikle kamu yöneticilerinin uymaları gereken etik ilkeler
belirlenmiş, bu ilkelerin uygulanması ve etik kültürün yerleştirilmesine ilişkin
hükümlere yer verilmiştir. Bu kapsamda kamu kurumlarmda Etik Kurullan
kurulmaya başlanmış ve kamu görevindeki memurlarla Kamu Görevlileri Etik
Sözleşmesi imzalanmıştır.
Bugüne kadar, kamu yönetiminde etik ile ilgili yapılan en kapsamlı çalışma
olmasma rağmen söz konusu yönetmelik bazı noktalarda eleştiriye uğramaktadır.
, En önemli eleştiri söz konusu ilkelerin sadece belirli kurunolarla sımrh tutuhnası,
tüm kamu görevlilerini kapsamaması üzerine yapılmaktadu. Ömeğin
cumhurbaşkam, başbakan, ordu mensuplan ve bakanlar bu yönetmelik
kapsamma alınmamıştu'. Diğer önemli bir eleştiri etik konulardaki şikayetlerin
yapılabilmesinin zorlaştiniması üzerinedir. İsimsiz ihbarlarm kurülca kabul
edilmemesi pek çok etik dışı durumun gizli kalmasma neden olacaktn:. Ayrıca
etik kurullara yaptmm hakkı tamnmamış, sadece görüş bildirme yetkisi
verilmiştir. Bu eksiklikler ise kuramlarda etik kültürün yerleşmesinin önünde
önemli birer engel teşkil etmektedir.
Amaç
Bu araştirmamn genel amacı, kamu yöneticilerinin kararlarırun etik açıdan
değerlendirilmesidir. Bu sayede kamu yönetiminde etik ilkelere uygun kararlara
Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları
25
dikkat çekilmesi ve yanlış kararların ortaya konularak bımlann azaltılmasına
destek olunması hedeflenmiştir.
Araştırmanın genel amacı çerçevesinde şu sorulara yamt aranmıştır;
1. Kamu yöneticilerinin kararları etik ilkelere uygun mudur?
2. Kamu yöneticilerinin kararlarınm gerekçeleri nelerdir?
3. Kamu yöneticileri karar verirken hangi ilkeleri dikkate ahnaktadur?
Yöntem
Araştirmad'a nitel yöntem kullamimıştır. Araştırmamri çalışma grubu,
Ankara’da çeşitli bakanlıklarda görev yapan genel müdür ve daire başkanı
düzeyindeki kamu yöneticilerinden oluşmuştur. Araştırmamn amaçlarına
ulaşmak için gereken veriler, çalışma grubuna dahil edilen yöneticilerin
görüşlerinden elde edilmiştir.
Veri toplama aracı olarak bazı temel etik ilkeleri içerecek şekilde yedi örnek
olay yazılmış ve bu örnek olaylardan sonra üçer soru hazırlanmıştır. Hazurlanan
doküman e-posta yoluyla yöneticilere ulaştmimış ve soralarm aym doküman
üzerinde cevaplamp e-posta yoluyla geri gönderilmesi istenmiştir. Bakanlıkların
internet sitelerinden ulaşılabilen yaklaşık 180 yöneticiye belirli aralıklarla iki
defa e-posta gönderilmiştir. Gönderilen e-postalara 14 kamu yöneticisi cevap
vermiştir. Bu yöneticiler arasında çeşitli bakanlıklardan olmak üzere bir müsteşar
yardımcısı, dört genel müdür, bir genel müdür yardımcısı ve sekiz daire başkam
bulunmaktadır.
Görüşmelerden elde edilen veriler “içerik analizi” tekniğiyle analiz edilmiş
ve bulgular yorumlanmıştır.
BULGULAR VE YORUM
Araştırmanın bu kısmmda snrası ile önce örnek olay sunulmuş, daha sonra
örnek olaym içerdiği etik ilkeler kısaca açıklanmışta. Sorulara verilen yamtlar
ortak ifadelerle özetlenmiş ve bulgular analiz edilerek yorumlanmıştır.
“Gerçek Dışı Beyan” İlkesiyle İlgili B ulgular ve Yorum
Bağlı bulunduğunuz Bakanlık, bir anket göndererek yöneticisi olduğunuz
birimdeki tüm personelin performans ölçümünün yapılıp sonuçların
bildirilmesini istemiştir. Siz de anketi personelinize uygulatıp sonuçlara
baktiğınızda biriminizin performans düzeyinin oldukça düşük olduğunu
gördünüz. Yardmıcınız veya bir çalışma arkadaşınız sonuçlarm bu şekilde
Bakanlığa gönderilmesinin biriminizin itibarım zedeleyeceğini, sonuçlar
üzerinde biraz oynayıp, iyileştirmeler yapmak gerektiğini ileri sürmektedir.
Bunım hemen her birim tarafından yapıldığım, siz yapmazsanız Bakanlık’taki
performansı düşük tek birimin sizin biriminizmiş gibi bir sonucun çıkacağmı
söylemektedir.
26
Kamu Etiği
Bu örnek olayda temel vurgu “gerçek dışı beyan” ilkesi üzerindedir. Örnek
olayda yöneticinin etik ikilem yaşayabileceği bir durum söz koiıusudur. Diğer
birimler verilerle oynayıp, performanslarım yüksek gösteriyorlarsa, gerçek
sonuçlan göndermek kendi bilimi için haksızlık yaratacak, hak etmediği halde en
düşük performanslı birim olarak muamele görecektir.
Bu örnek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yamtlara
göre yöneticilerin tamamı, sonuçlar üzerinde değişiklik yapmayacağım ve
bulgulan olduğu gibi Bakanlığa ileteceğini belirtmiştir. Bazı yöneticiler işe bu
cevaba ek olarak, biriminde hizmet içi eğitime giderek veya motivasyonu
artırmaya çalışarak düşük olan performansı yükseltmeye çahşacaklarmı
belirtmişlerdir. Bir yönetici ise sonuçlar üzerinde oynama yapmayıp düşük
performansa gerekçe bulacağım ifade etmiştir.
Kararlarmm gerekçeleri sorulduğunda verdikleri yanıtlarda yöneticiler,
gerçeği gizlemenin veya yalan beyanda bulunmamn hem etüc hem yasal açıdan
doğru olmayacağmı, bımım ileride mutlaka açığa çıkacağını ve kendilerini zor
durumda bırakacağım belirtmişlerdir. Bunun yamnda, doğru verileri sımarak
Bakanhğı durumdan haberdar edip performansı artmcı tedbirler almmasım
sağlamak düşüncesi ön plana çıkmaktadır.
Bu kararlarım hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler, en
çok dürüstlük, şeffaflık, objektiflik, doğruluk, kamu hizmeti bilinci ilkelerini
dikkate aldiklarmı belirtmişlerdir.
Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri Yönetmeliği’nin 18. maddesinde
yöneticilerin aldatıcı ve gerçek dışı beyanat veremeyecekleri, 10. maddesinde ise
açık ve kesin kamtlara dayanmayan rapor düzenleyemeyecekleri ifade
edilmektedir. Ayrıca veriler üzerinde oynamak gibi bir durum yine ilgili
yönetmeliğin çeşitli maddelerinde yer alan doğruluk, dürüstlük, şeffaflık gibi etik
ilkelere aykırı bir davramş olacaktır. Yöneticilerin tamamı bu ömek olayda etik
açıdan doğru kararlar vermiş ve etik ilkelere uygun hareket etmişlerdir.
“Eski Kamu Görevlileriyle İlişkiler” İlkesiyle İlgili Bulgular ve Yorum
Yöneticisi olduğunuz birimde boşalan bir yere memurlar arasmdan bir şef
atamanız gerekmektedir. Kurumunuzda sizden önce yöneticilik yapmış ve
emekli olmuş, sizin de sevip, saygı duyduğunuz eski bir amiriniz sizi ziyaret
eder. Bu kişi emekli olmasma rağmen halen kurumla irtibatım kesmemiş ve
üst düzey yöneticilerin sözüne itibar ettiği, ricalarım larmadığı biridir.
Kendisi yöneticiyken, boşalan bu şeflik görevi için yeğeni olan Mehmet
Bey’i uygun gördüğünü, onun o görevi fazlasıyla hak ettiğini düşündüğünü
ve sizden Mehmet Bey’i o göreve getirmenizi rica etmektedir. Siz ise
Mehmet Bey’in bu görev için uygun olmadığını, Salim Bey’in bu görev için
daha yeterli ve başanh olacağmı düşünmektesiniz. Bir yandan da saygı
duyduğımuz eski amirinizi kırmak istemiyorsunuz.
Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları
21
Bu örnek olayda temel vurgu “eski kamu görevlileriyle ilişkiler” ilkesi
üzerindedir. Örnek olayda, eski bir kamu görevlisi şimdiki yöneticiden kendisi
için bir ayrıcalık yapmasım ve kendi karanmn uygulanmasını istemektedir.
Bu örnek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yamtlara
göre yöneticilerin tamamı eski kamu görevlisine ayrıcalık yapmayacağım ve
onun isteğine uymayacağım, görev için uygun olan Salim Bey’in atanmasını
sağlayacağmı ifade etmektedir. Yöneticilerin yarıya yakım ise buna ek olarak
eski kamu görevlisini nezaketle dinleyeceğini, bu iş için Salim Bey’in daha
uygım olduğu konusunda onu ikna etmeye çalışacağım ve eski yöneticiyi
kırmadan reddedeceğini belirtmiştir.
Kararlamun gerekçeleri sorulduğunda verdikleri yanıtlarda yöneticiler,
dışardan müdahalelere izin verilirse o birimin yönetilemeyeceğini, adam kayırma
ile başarıya ulaşılamayacağmı,- işin gereklerine göre personel atamanm
gerektiğini, yeterlik ve liyakatin atamalarda ön koşul olması gerektiğim
belirtmişlerdir.
Bu kararlarım hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler,
liyakat, tarafsızlık, hakkaniyet, adalet ilkelerini dikkate aldıklarmı
belirtmişlerdir.
Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri Yönetmeliği’nin 21. maddesinde
kamu görevlilerinin eski kamu görevlilerini kamu hizmetlerinden ayrıcalıklı bir
şekilde faydalandıramayacağı, onlara imtiyazlı muamelede bulunamayacağı
hükme bağlanmıştır. Ayrıca ilgili yönetmeliğin çeşitli maddelerinde adam
kayırmama, kamu hizmeti bilincine göre hareket etme, kamu yararım dikkate
alma ön plana çıkarılmıştır. Ayrıca nezaket ve saygı ilkesine göre (md.l 1) kamu
görevlilerinin meslektaşlarma nazik ve saygılı davranmaları, gerekli ilgiyi
göstermeleri gerekmektedir. İlgili yamtlardan anlaşıldığı üzere, araştırmaya
katılan kamu yöneticilerinin tamamı eski kamu görevlilerine ayrıcalıklı
davranmayı reddetmekte, liyakat ve hakkaniyet ilkesine bağlı kalmalctadurlar.
Bımım yarımda yöneticilerin bir kısmı eski kamu görevlilerine karşı nezaket ve
saygı ile davranacaklarım belirtmişlerdir. Yöneticilerin bu konudaki kararları ve
dikkate aldıklan ilkeler etik açıdan yerinde görülmektedir.
Bu örnek olayda temel vurgu “kamu kaynaklaruun kullammı” ilkesi
üzerindedir. Örnek olayda, bir personelin kamu kaynağmı kendi amaçlan için
kullanması ve yöneticinin bu durumu farketmesi söz konusudur. Ancak diğer
yandan suç işleyen çalışamn içinde bulunduğu iasani durum ve çaresizlik,
yöneticinin kararım zorlaştırmaktadır.
Bu örnek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yanıtlara
göre yöneticilerden sekizi doğrudan yasal süreci başlatacağmı, altısı ise istediği
süreyi çahşanına tamyacağmı ve birkaç gün içinde parayı yerine koymasını
bekleyeceğini ifade etmiştir. Süre tamyan yöneticilerin bir kısmı olaym gizli
kalmasım sağlayacağım, bir kısmı ise olayı örtbas etmeyip, soruşturma
açtrracağım veya meinuru başka bir göreve atayacağım belirtmektedirler.
28
Kamu Etiği
Yöneticilerin yedi tanesi ise böyle bir durumla karşılaşan çalışanına maddi
yardımda bulunmak için çalışacağım, bunun için bireysel girişimlerde
bulunacağım ifade etmektedir.
“Kamu Kaynaklarmm Kullanımı” İlkesiyle İlgili Bulgular ve Yorum
Yöneticisi olduğunuz birimin muhasebe memurlarmdan birisinin 10.000 TL
lik bir miktarı usulsüz olarak zimmetine geçirdiğini tespit ettiniz. Bu memur,
yıllardır bu kurumda çalışan, sizin de takdirinizi kazanmış, güvendiğiniz,
dürüst ve çalışkan biridir. Sizinle görüşmesinde bu parayı hasta olan
çocuğunun tedavi masrafı için kullandığım söylemektedir. Buna göre, çocuğu
az rastlanan, tedavi edilmezse ölümcül olabilecek bir hastalığa yakalanmış,
tedavi için gerekli olan pahalı bir ilacın acilen alınması gerekmektedir. O ise
çevresinden ve arkadaşlarmdan kısa sürede borç para bulamamış ve çaresiz
kalarak kurumun hesaplarmdan bu parayı kullanmıştur. Bu parayı alnken, kısa
sürede temin edip tekrar yerine koymayı düşündüğünü ancak parayı yerine
koyamadan fark ettiğinizi belirtmektedir. Memurunuz sizden ısrarla bu
durumun gizli kalmasmı, iş arkadaşlarma duyurmamamzı ve yasal işlem
yaptırmamanızı istemekte, parayı birkaç gün içinde bulup yerine koymaya söz
vermektedir. Aksi durumda bu utançla çalışamayacağım ve işinden istifa
edeceğini söylemektedir.
____
_______
Kararlarımn gerekçeleri sorulduğımda doğrudan yasal işlem yapmayı tercih
eden yöneticiler, hursızlığm gerekçesinin olamayacağım, kuralların bunu
gerektirdiğini, bu memura verilen hakkın diğer memurlar için de kazamlrmş hak
olacağım, olayı gizli tutmamn suça ortak olmak anlamına geldiğini ve kamu
görevinde keyfi uygulamalara yer olmadığım belirtmektedirler. Süre tammayı
tercih eden yöneticiler ise gerekçe olarak vicdani kanaaderinin bunu
gerektirdiğini, astlarım korumak ve kollamak gerektiğini, insanı kaybetmek değil
kazanmamn esas olduğunu belirtmişlerdir.
Bu kararlarım hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise doğrudan yasal
işlem yapan yöneticiler, kurallara ve mevzuata uyma ile hukuka saygı ilkelerini
dikkate aldıklarını; süre tanıyan yöneticiler ise toplumsal sorumluluk, insana
saygı, insan kazanma gibi ilkeleri ve vicdani duygularım dikkate aldıklarım
belirtmişlerdir.
Bu örnek olayda yöneticiler doğrudan kuralları uygulayanlar ve olaya insani
açıdan yaklaşanlar olmak üzere ikiye bölünmüştür. Çalışanm içinde bulunduğu
durumda her nekadar çaresizlik ve insani bir ihtiyaç söz konusu olsa da,
gerçekleşen eylem açıkça yasal bir suçtur. Kamu Görevlileri Etik Davramş
İlkeleri YönettneUği’nin 16. maddesinde kamu görevlilerinin kamu kaynaklamu
kamusal amaçlar ve hizmet gerekleri dışında kullanamayacakları veya
kullandıramayacakları ifade edilmiştir.
Ayrıca böyle bir durumla karşılaşan yöneticiler hizmet standartlarma uyma
(md. 7), yetkili makamlara bildirim (md. 12), hesap verme sorumluluğu (md. 20)
ilkelerine uymakla da sorumludur. Bu açıdan olaym örtbas edilmesi hem yasal
Kamu Yöneticilerinin Etik K arar Verme Yaklaşımları
29
olarak hem de etik açıdan uygun görülmemektedir. Yöneticilerin kararları
değerlendirildiğinde çoğunluğun bu yasal suçu görmezden gelmediği, buna
rağmen vicdani kanaatlerinin gereği olarak zor durumdaki çalışana bireysel
yardım girişimlerinde bulumnaya çalıştıkları gözlenmektedir. Sadece iki yönetici
olayı gizli tutma)a tercih etmiştir.
“Hediye Alma ve M enfaat Sağlama Yasağı” İlkesiyle İlgili Bulgular ve
Yorum
Yöneticisi olduğunuz kurum yakmda bir ihale açmaya hazırlanmaktadır. Bu
ihaleye girme olasılığı yüksek olan ABC firması yetkilileri ihale henüz
açılmadan sizinle bir görüşme talep etmiştir. Bu görüşmede ellerinde bir
miktar masa, sandalye, dolap gibi malzemenin bulunduğunu, bunu
kurumunuza bağışlamak istediklerini, bundan dolayı da hiçbir beklentiye
girmediklerini, girmeyeceklerini ifade etmektedirler. Kurumun bu
malzemelere şiddetle ihtiyacı bulunmakta ve u ^ n zamandır ödenek sıkmtısı
yüzünden temin edilememektedir.
Bu ömek olayda temel vurgu “hediye alma ve menfaat sağlama yasağı” ilkesi
üzerindedir. Ömek olayda, kurumla ticari bir faaliyet yapma olasılığı yüksek
olan bir firmanın kuruma maddi değeri yüksek malzemeleri bağışlamak istemesi
söz konusudur. Kurumun bu malzemelere şiddetle ihtiyaç duyması ve firmamn
ihaleye gireceğinin netleşmemiş olması yöneticinin kararuu zorlaştırabilecektir.
Bu ömek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yamtlara
göre yöneticilerin 10 tanesi doğmdan bağışı reddetmektedir. Bir yönetici, firma
yetkilileriyle görüşmeyi kabul edip akima yatarsa bağışı kabul edebileceğini, bir
yönetici bağışı kabul edip kurumun ihtiyacım karşılayacağım v e ' ihaleyi
erteleyeceğini, bir yönetici ise bağışı kabul edip bağıştan haberi olmayan bir
ihale komisyonuyla ihaleyi objektif yapmaya çahşacağmı ifade etmiştir. Bir
yönetici ise bağışlamak istiyorlarsa ihaleden sonra kabul edeceğini ifade
etmektedir.
Verdikleri yamtlarda doğmdan bağışı reddeden yöneticiler kararlarma
gerekçe olarak, ihaleye gölge düşeceğini, bağışçı firmamn doğal olarak ayrıcalık
talep edeceğini, kuralların bunu gerektirdiğim, kurumun itibarınm
zedeleneceğini, diğer firmalarda rahatsızlık oluşacağnu ve etik ilkelerin fiziksel
ihtiyaçlardan önde geldiğini ifade etmişlerdir. Bağışı kabul edebileceğini
söyleyen yöneticiler ise ihaleye gölge düşürmeden kummun ihtiyaçlarım
karşılamayı hedeflediklerini belirtmektedirler.
Bu kararlaruu hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler,
şeffaflık, dürüstlük, kamu yaran, saygmlık, güven ve tarafsızlık ilkelerine dikkat
çekmektedirler.
Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri Yönetmeliği’nin 15. maddesinde
kamu görevlisinin tarafsızhğım, performansım, karannı veya görevini yapmasım
etkileyen veya etkileme ihtimali bulunan, ekonomik değeri olan ya da olmayan,
doğmdan ya da dolaylı olarak kabul edilen her türlü eşya ve menfaat hediye
30
Kamu Etiği
kapsamında kabul edilmiştir. Burada bağışlanmak istenen eşyalar da bu
kapsamda değerlendirilebilir ve alınacak kararlan etkileyebilir. Bunun yamnda
kamu hizmeti bilinci, dürüstlük ve tarafsızlık, saygınlık, ve güven ilkeleri de
böyle bir durumda bagışm kabul edilmemesini gerekli kılmaktadır. Kararlar
incelendiğinde yöneticilerin büyük çoğunluğunun yerinde karar verdikleri, etik
ilkeleri dikkate aldıkları görülmektedir. Kurum ihtiyaçlarını bu bağış yoluyla
gidermeyi arzu eden yöneticiler de söz konusu etik ilkeleri gözden kaçırmamakta
ve ihaleye gölge düşürmekten kaçınmaya çahşmaktadır.
“Yetkili Makamlara Bildirim” İlkesiyle İlgili Bulgular ve Yorum
Kurumda sizinle aym düzeyde yöneticilik yapan bir meslektaşınız hakkında
sürekli olumsuz haberler duymaktasınız. Siyasi açıdan kendisiyle karşıt
görüşlü memurlarma baskı yaptığına, angarya denilebilecek işleri onlara
verdiğine ve bir çok konuda yanlı davrandığına dair şikayetlere şahit
olmaktasınız. Onun birimindeki tamdığımz memurlarla konuşmalarınızda da
bu tür şikayetlerin haklı olduğunu anladınız. Ancak, sizin gibi pek çok
yöneticinin de bu durumdan haberdar olduğunu ve kimsenin olaya müdahil
olmak istemediğini görmektesiniz.
Bu örnek olayda temel vurgu “yetkili makamlara bildirim” ilkesi üzerindedir.
Ömek olayda yönetici, meslektaşınm etik davramş ilkeleriyle bağdaşmayan
eylemlerinden haberdar olmaktadn. Bu durumu yetkili üst makamlara bildnip
bildirmemesi konusunda karar vermesi söz konusudur.
Bu ömek olayla ilgili ‘TSfeye karar verirdiniz?” somsuna verilen yamtlara
göre yöneticilerin sekizi durumu üst makama bildirmeyip meslektaşmı uygım bir
şekilde uyarmayı tercih etmektedir. Geri kalan yöneticiler ise genel olarak bir üst
makamı durumdan haberdar etmeyi tercih etmektedir.
Kararlanmn gerekçeleri sorulduğunda her iki gruptaki yöneticiler, durumun
iyi yöneticilik anlayışlarına uymadığmı, kurumun itibarmm zedeleneceğini,
sorumluluk bilincinin bunu gerektirdiğini, doğruyu bilip eylemsiz
kalamayacağrm ve vicdani hislerinin bunu gerektirdiğini ifade etmişlerdir.
Bu kararlarını hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler,
eşitlik, adalet, dürüstlük, saygı, sorumluluk ilkelerine dikkat çekmişlerdir.
Kamu GörevUleri Etik Davramş İlkeleri Yönetineliği’nin 12. maddesine göre
kamu görevlileri, etik davramş ilkeleriyle bağdaşmayan iş ve eylemlerle
karşılaştıklarmda veya bu tür eylemlerden haberdar olduklarmda durumu yetkili
makamlara bildirmekle yükümlüdürler. Bunun yamnda kamu hizmeti bilinci,
amaç ve misyona bağlılık, saygınlık ve güven ilkelerinin gereği olarak etik dışı
eylemlerle karşılaşıldığmda üst makamlann haberdar edilmesi gerekmektedir.
Yöneticilerin kararlarma bakıldığmda ise üst makamlara bildirmekten kaçımidığı
ve gerekli uyarıyı kendilerinin yapmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu durum
yöneticinin meslektaşım koruma ve çatişma yaşamak istememe gibi eğilimlerde
olduğunu göstermektedir.
Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları
31
SONUÇ VE ÖNERİLER
Kamu yöneticileri konumlan gereği hem işgörenlere, hem üstlerine ve hem
de toplumsal çevreye karşı birtalom sorumluluklar taşMar. Çünlcü aldıklan
kararlar bunlann tamamım doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir.
Yöneticiler herhangi bir konuda karar verirken tüm bu sorumlulukları
değerlendirmeli, olabildiğince dengeli kararlar vermelidirler.
Yöneticiler etkili kararlar verebilmek ve bu kararlarmdan dolayı pişman
olmamak için çok dikkatli davranmak durumundadırlar. Örgütte hemen her
kararm verilmesinde dikkate almması gereken kriter çok fazladır. Bu karardan
etkilenecek olanlarm yamnda kararm etik açıdan niteliği de bu kriterler arasında
önemli bir yere sahiptir. Yöneticilerin etik açıdan uygun kararlar verebilmesi
onlarm etik ilkeleri ve standartları bilmesine ve bunları uygulayacak şekilde
benimsemesine bağlıdır. Etik ilkeleri davramşlarma rehber edinen ve bu ilkelere
göre hareket eden yöneticiler etik açıdan daha az yanlış kararlarm verilmesine ve
örgütlerin daha yüksek etile standartlara ulaşmasma yardımcı olacaktır.
Bu araştırmaya katilan yöneticilerin etik kararlan incelendiğinde olumlu
sonuçlardan söz etmek mümkün görünmektedir. Ancak araştrrma nitel yöntemle
yapıldığı ve sadece 14 yöneticinin görüşleriyle sınırh olduğu için bu sonuçları
tüm kamu yöneticilerine genellemek mümkün değildir. Araştırmaya katilan
kamu yöneticilerinin büyük çoğunluğu sunulan örnek olaylarda etik açıdan doğru
kararlar vermişler ve etik ilkelere uygun hareket etmişlerdir. Az sayıdaki bazı
yöneticiler ise bazı durumlarda etik ilkeler yerine bireysel ilkelerini dikkate
almayı tercih etinişlerdir. Bunun nedeni olarak ikilem içeren örnek olaylarda
hangi kararm daha doğru olduğu konusundaki kararsızlık düşünülebilir. Örneğin
bireysel ilkeler bazı durumlarda etik ilkelerin dışma çıkılmasma neden
olabilmektedir.
Türkiye’de kamu kurumlarmda etik kültürün benimsenmesi ve yerleşmesi bu
konuda yapılan çalışmalann titizliğine ve etkinliğine bağhdır. Mevzuatta yapılan
çahşmalanü ve belirlenen ilkelerin hayata geçirilmesi ve davrâmşlara rehber
ohnası bu konuya önem verilmesi ve üzerinde ısrarla duruhnası ile mümkün
olacalctır. Bu nedenle herşeyden önce ilgili mevzuatm ihtiyaçlara karşılık
vermesi gerekmektedir.
Yönetmelikle belirlenen etik ilkelerin tüm kamu yöneticilerini kapsaması ve
hiçbir kurum ve makama etik ilkeler konusunda bir ayrıcalık tamnmaması
önemli bir gerekliliktir. Aynca ihbar mekanizmasının kurallarmm
yumuşatilması, ihbar edenin kimlik açıklamak zorunda bnrakılmaması bazı
önemli etik sorunlan gizli kalmaktan kurtaracak ve kamu görevlilerim etik
ilkeler konusunda daha duyarlı hale getirecektir. Kamu etik kumllannm
komisyonlarmın tüm kamu kurumlarmda yaygınlaştırılması ve etkinliğinin
artınlmasmı sağlayıcı çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu kurullara ve
komisyonlara ilgili olduğu kurumun özelliklerine göre çeşitli yaptmm
yetkilerinin tanınması bu kurullarm etkinliğim artuması açısmdan önemli
görülmektedir.
32
Kamu Etiği
KAYNAKÇA
Andrews, K. R. (1989). Ethics in Practice: Managing The Moral Corporation.
On beşinci Basım. Boston: Harvard Business School Press.
Aydın, İ. (2001). Yönetsel, Mesleki ve Örgütsel Etik. 2. Baskı. Ankara: PegemA
Yayıncılık.
Başaran, İ.E. (1996). Türkiye Eğitim Sistemi. Üçüncü Basım. Ankara: Yargıcı
Matbaası.
Calabrese, R. L. “Ethics for Principals” TheEducation Digest. 54{1). 16-19.
Cranston, N.; Ehriclı, L. ve Kimber, M. (2003). The “Right” Decision? Towards
an Understanding of Ethical Dilemmas for School Leaders. JVestminster
Studies in Education. 26{2). 135-147.
Daniel, R. E. “Ethics in Educational Administration: That Which is Expected vs,
That Which is Required”. Doktora Tezi.University o f North Carolina, Faculty
of the Graduate School. North Carolina: 2001.
Denig, S. J. ve Quinn, T. (2001). Ethical Dilemmas for School Administrators.
High School Journal. 84{A).
Folino, D. F. (2003). Etkili Karar Verme. (Çeviren: E. Sabri Yarmalı). İstanbul:
Hayat Yaymcılık.
Josephson Institute of Ethics. The Seven Steps For Better Decision.
http://downloads.cas.psu.edu/leadership/pdf/decisiomnaking.pdf 19.12.2008.
Jones, G. R. (2004) Organizational Theory, Design, and Change: Text and
Cases. Dördüncü Yazılış. New Jersey: Pearson Prentice Hail.
Kalinich, K. M. (2005). From Angst ta Art: Ethical Issues Educational Leaders
(Principals) Confront and The Resources They Use to Solve Them. Peabody
College of Vanderbilt University. Doktora Tezi.,
Kamu Görevlileri Etik Davraraş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esaslan Hakkmda
Yönetmelik (Resmi Gazete: 13.04.2OO5/25785)
Klinker, J. L. F. (2000). An analysis o f responses to ethical narratives by State
Principals o f the Zear. Iowa State University, Doktora Tezi.
Longenecker, J. G. (1985). Management Priorities and Management Ethics.
Journal o f Business Ethics (4). Febraary, 1985.
Makrydemetres, A. (2002). Dealing With Ethical Dilemmas in Public
Administration: The “ALIR” Imperatives of Ethical Reasoning. International
Review o f Administrative Sciences. 65(2). 251-266.
Mengüşoğlu, T. (1968). Felsefeye Giriş. İkinci Basmı. İstanbul: İstanbul
Matbaası.
Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları
33
Onaran, O. (1971). Örgütlerde Karar Verme. Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi Yayınları No;321.
Owens, J. (1982). Ethical Theory and Business Decisions. ,Washington:
Management Education Ltd.
Shapiro, J. P. ve Stefkovich, J. A. (2001). Ethical Leadership and Decision
Making in Education: Applying Theoretical Perspectives to Complex
Dilemmas. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates,.
Simon, H.A. (1957). Administrative Behavior. Second Edition. New York: The
Macmillan Company.
Strike, K. A.; Haller, E. J. ve Soltis, J. F. (2005). The Ethics o f School
Administration. (Kitap Özeti: Paul Kelleher). New York: Teachers College
Press.
KAMU KURUMLARINDA ÇALIŞMA
ETİĞİ
Sabri GÜNGÖR*
özet
B u çalışm a, Türkiye’deki kam u çalışanlannm , “etik eğitim ciler” perspektifinden, çalışm ayla
ilgili etik sorunlann neler olduğunu ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Araştırmada kamu
görevlilerinin çalışm ayla ilg ili yaşadıkları etik sorunlar çalışm anın doğası, çalışm a koşulları ve
çalışm adan kaynaklanan etik sorunlar boyutlarında ele alınm ıştır. Araştırmada, kam u kurumlannda
çalışm ayla ilgili etik sorunlar, b eş farklı kamu kuruluşunda görev yapan v e etik eğitim cisi olarak
görevlendirilenlerin bakış açılanndan nasıl gerçekleştiği yansıtılm aya çalışılarak “m aksim um
çeşitlilik” sağlanm ıştır. B u kurumlarda etik eğitim cisi olarak görevlendirilen yedi katılım cı
araştırmanın çalışm a grubunu oluşturmuştur. V eriler, yarı yapılandırılm ış görüşm e formu
kullanılarak, “derinlem esine görüşm e” tekniği ile toplanm ış ve katılım cıların görüşleri birbirieriyle
karşılaştm larak raporlaştırılmıştır.
Etik eğitim ciler, kam u kurumlannda çalışm aya yeterince önem verilm ediğini çok çalışanla az
çalışan aynm ı olm adığını hatta çalışana daha çok iş verildiğini, kamu görevlilerinin haklarının yeterli
olm adığını, haklarına, kurum lanna ve çalışm a koşullan na yönelik yeterince eleştiride
bulunam adıklannı belirtm işlerdir. K atılım cılar çahştıklan kurumlarda eşitsizliklerin v e hem şericilik,
b ölg ecilik , siyasi parti, cinsiyet, din gibi aynm cılıklann olduğunu vurgulamışlardır. Katılım cılar
kamuda genel olarak adaletli davranılm adığını, ücretlerinin yetersiz v e adaletsiz olduğunu, kamu
görevlilerine zaman zaman politik baskıların olduğunu, kamuda liyakate göre atama yerine siyasi
tercihe göre atam alann olduğunu belirtmişlerdir.
A n a h ta r K elim e le r ; Etik, Ç alışm a Etiği, Kamu Kurum lan, Etik Eğitim ciler.
GİRİŞ
Toplumdaki bireyler çok farklı nedenlerle, birbirieriyle, çeşitli grup ve
örgütlerle, doğayla ve nesnelerle ilişki ya da iletişimde bulunurlar. Çalışan
bireyler açısmdan düşünüldüğünde bu ilişki ya da iletişim, bireyin iş ortamındaki
diğer çalışanlar ve farklı örgütlerle olabileceği gibi yapılan işin sonucundan
etkilenenleri (hizmet ya da ürünü alanlar) ve yaptığı işin kendisini ve iM nü de
kapsamalctadır. Bu ilişki ve iletişimden kaynaklı yaşanan çeşitli ikilem ve
sorunlann çözümü için başvuru yerlerinden biri değerler sistemidir. Böylece
bireyler değerler sistemine başvurarak soranlarının çözümünü kolaylaştırmış
olur. Ancak başvurulan değerler sisteminde, etik sorunlar varsa, çözüm rasyonel
bile olsa ilişki kuralan veya sorundan etkilenenler açısmdan zarar verici
olabilmektedir.
Badiou’ya (2004: 17) göre etik Yunanca’da “varoluş tarzı”, bilgece bir eylem
yolu arayışı anlamındadır. Billington (1997: 45) etiği, doğra ve yanlış davramşm
teorisi, ahlakı ise doğm ve yanlış davramşm pratiği olarak tammlarmştn-. Akarsu
’ Araştırma G örevlisi, Ankara Ü niversitesi, E ğitim B ilim leri Fakültesi, E ğitim Y önetim i ve Politikası
B ölüm ü, C ebeci/Ankara. E-mail: sgungor@ education.ankara.edu.tr.
36
Kamu Etiği
(1998) ahlakı, bir kişi ya da bir insan grubunca benimsenen davranış kurallarının
toplamı, etiği ise insamn kişisel ve toplumsal yaşamdaki ahlaksal davramşlan ile
ilgili sorunları ele alıp inceleyen felsefe dalı olarak belirtmiştir. Nuttall da (1997:
11) etiği, ahlak felsefesi olarak değerlendirmektedir. O, ahlakı, yanlış ve doğru,
iyi ve kötü, erdem ve kusur ile yaptıklarımız ve yaptıklarımızın sonuçlarım
değerlendirmekle ilişkilendirir. O, etiğin uğraş alamm ise, kullamlan ahlak
terimleri ve ahlaki yargılarm statüsünü analiz eden, talamlan ahlaki tutumların
ardmda yatan yargılan ele alan felsefenin bir dalı olarak belirtmiştir. Brenkert’e
(1998: 43) göre etik, somut ve pratik olarak toplumun nasıl değişmesi gerektiğini
göstermelidir. Bu etik betimlemesi gerçekte etiğin ahlaka yol gösterici olması
anlaınmdadır. Etik, insan varlığı için doğru ve yanlışın ne olduğunu araştırmak
olarak tammlanabilir (Hofftnan ve Frederick, 1995: 1). Frederick, Post ve
Davis’e (1992: 52) göre etik, doğru ve yanlış davramş ayrımım içerir. Etik bu
bakımdan bize insan davramşlarmın ne zaman ahlaki, ne zaman ahlak dışı
olduğunu gösterir. Etik prensipler, ahlak davramşlarma rehberlik eder.
Velasquez (1998: 7-11) etiği, “söylendiğinde iyi hissedilen doğru” olarak
tanımlamıştır. Etik, birinin ya da bir toplumun ahlak değerlerinin incelenmesi
etkinliğidir. Hitt’in (1990: 97) de vurguladığı gibi etik, bütün etkinlik ve
amaçların yerli yerine konulması, neyin yapılacağı ya da yapılmayacağınm,
neyin isteneceği ya da istenmeyeceğinin, neye sahip olunup olunmayacağınm
bilinmesidir (Akt: Aydın, 2002: 8). Yukandaki tammlardan yola çıkıldığında
etik, ideal nedir? sorusunun araştmimasım içerir. Çahşma etiği ise ahlaki doğru
ve yanhşm özel bir çalışma alamdu-. Çahşma etiği, çahşma politikaları, çalışma
gelenekleri ve çalışma davramşlarma özgü ahlak değerlerine yoğunlaşır
(Velasquez 1998: 13). Çalışma etiği, etiğe başvuran bir alandır ve çalışma için
doğru ve yanhşm ne olduğunun ilişkisini açıklamaya çalışır (Hoffman ve
Frederick, 1995: 1). Frederick, Post ve Davis’e (1992: 53) göre çalışma etiği,
çahşma davramşlarma genel etik düşüncenin uygulanmasıdır. Çalışma etiği
genel ve sadece işe uygulanabilir etik formlanndan farklı, etik düşüncenin özel,
bir kurulumu değildir. İşyerinde de msanlar dışanda oldukları gibi etik
prensiplere başvururlar. Çahşma etiği, çahşma ile ilgili kararlan ahlaki
standartlara göre değerlendirme süreci (Aşcıgil, 2001: 2) olarak da
tammlanabilir.
ÇALIŞMA ETİĞİNİN İLGİLENDİĞİ KONULAR
Örgütlerin amacı, (1) toplumun üyelerinin ihtiyaç duyduğu ve istediği mal ve
hizmetlerin üretimim ve (2) toplumun çeşitli üyelerine bu mal ve hizmetlerin
dağıtimmı gerçekleştirmektir. Bu nedenle kurumlar üretim işini kimin yapacağı,
işin nasıl örgütleneceği, iş kaynaklarmm nasıl harcanacağı ve ürünlerin en yararlı
bir şekilde toplum üyelerine nasıl dağıtilacağı konularıyla ilgilenmektedir
(Velasquez 1998: 14). Bu amaçlardan yola çıkıldığmda çalışanlarm işteki etik
prensiplerini Josephson (1995: 84), dürüstlük, doğrulıik, sözünü tutma, sadakat,
adaletlilik, başkalarına yardım, başkalarına saygı gösterme, sorumlu vatandaşlık,
üstünlüğü gerçekleştirmeye çalışma, hesap verilebilirlik olarak sıralamaktadır.
Kamil Kıınımlannda Çalışma Etiği
37
Çalışma etiğinin ilgilendiği üç konu vardır, bunlar; sistemsel, kolektif ve
bireysel konulardır. İş etiğinin sistemsel konuları yönetim işlerindeki ekonomik,
politik, yasal ve diğer sosyal sistemler hakkında etik sorulan yöneltmektir. Bu
sorular, çalışmanm ahlaki yönüyle ilgili kuralları, düzenlemeleri, endüstriyel
yapıları ve sosyal uygulamaları içerir. İş etiğinin kolektif konuları belirli bir
kurumla ilgili sorulardır. Bu sorular kurumlarm örgütsel yapısı, politikaları,
etkinlikleri ve uygulamalarım içeren sorulardır. İş etiğinin bireysel konuları ise,
örgüt içindeki birey ya da bireyler ile ilgilenir. Bu ilgi bir bireyin Idşiliği,
eylemleri ve kararlannm ahlaklılığıyla ilgili sorulara odaklamr (Velasquez 1998:
13). Carroll ve Buchholtz (2003; 166) ise işteki etik konuları, çalışan-işveren
ilişkileri, işveren-çalışan ilişkileri, örgüt-müşteri ilişkileri, örgüt-ortaklar ilişkileri
ve örgüt-toplum ilişkileri olarak incelemiştir. Görüldüğü gibi çalışma etiğinin
ilgilendiği konular farklı sunflandmlmaktadur.
Frederick, Post ve Davis’e (1992: 57) göre örgütlerde yöneticilerin ve
çalışanlarm işten bekledikleri kişisel değerler farklılaştığında anlaşmazlık olur.
Bu farklılıklar, işe girmede rüşvet ve hediye verme, diğerleriyle ilgilenmede
haksız ayrımcılık yapma, haksız ücretlendirme, işten çıkarmalardır. Carroll ve
Buchholtz (2003: 166; Ewing, 1995: 261) örgütlerde çalışma etiği ile ilgili
konulan şöyle suralamaktadn:
® Cinsel ya da etnik olarak ücret, özendirme ya da ödemelerde ayrımcılık
yapma,
® Çalışanların özel mahrem alanlarma girme,
a Çalışma koşullarmm güvensiz ve sağlıksız olması,
® İçsel eleştirilerde cesaretleri kırma (adaletsizliğe, yasa dışılığa ye uygun­
suz etkinliğin eleştirilerine karşı),
o Dürüstlük, adalet ve zamamnda takdir etme davramşlarında yetersizlik,
® Çalışanlann şikâyetleriyle ilgilenmeme,
• Çalışanları tamma, takdir ve diğer psikolojik ödüllendirmelerde yetersizlik
® Atama ve ücretlerle ilgili çahşanları sağlıksız rekabet ettirme,
® Bölümler ve birimler arasmda yetersiz iletişim kurma,
o Yasaya aykın olarak lobicilik yaparak politik süreci etkileme,
® Politikacılara ya da çahşanlara rüşvet verme.
ÇALIŞMA ETİĞİ SORUNLARI
Çalışmadaki etik problemlerin kaynakları olarak, kişisel kazanç elde etme ve
bencillik, örgütün amaçlarına karşı kişisel değerler, karşı-kültüı-el çelişkiler
sıralanabilir. Kişisel kazanç elde etme ya da hırs bazı etik problemlere neden
olur. Örgütlerde işe alman insanların bazen kişisel değerleri arzu edilen oranda
38
Kamu Etiği
değildir. Onlar kendi istek ve arzularım diğerlerinin arzu ve istelderinden üstün
tutar, bu diğer çalışanlann, örgütün ya da toplumun zaranna bir durum ortaya
çıkmasma neden olur. Zimmete para geçiren, faturalan şişiren, rüşvet alan ve
diğer etik dışı davramşları gösteren kişiler her zaman olabilir. Terfi lursı
bencilliğe neden olabilir (Frederick, Post ve Davis, 1992: 59).
Çalışmadaki etile anlaşmazlık, bazen bir örgütün amaçlan ya da kullandığı
yöntemlerin çalışaıüarm bazıları tarafmdan kabul edümemesi ile olur. Çalışanlar
örgütteki diğer çalışanlara ve dolayısıyla örgütün amaçlarına uymadıklarında
diğerleri tarafından örgüte zarar vermekle suçlanabilirler. Bu durumda örgütün
değerleri ile kişisel değerler çelişir. İşteki etik problemlerin bir diğer ortaya
çıkma nedeni de kültürel çelişkilerdir. Etik problemlerin bazıları, işteki etik
değerlerin evdeki veya toplumdaki etik değerlerden farklı olduğunda meydana
gelir. Günümüzde çokkültürlü hale gelen örgütler etik ikilemlerle karşı
karşıyadır. Bu durum hem bir ülkenin kendi içindeki kültürel değerleri farkh
olanlann örgütlerde bulunmasıyla o örgüt içinde, hem de uluslararası örgütlerde
yaşanan bir etik problemdir (Frederick, Post ve Davis, 1992: 67).
Çahşmadaki Etik Problemlerin Analizi
Yukarıda nedenleri belirtilen çalışmadaki etik problemler, maliyet fayda
analizi, haklar ve adalet bağlamında incelenebilir. Bu tür bir analizle
problemlerin çözümü kolaylaşacak ve pratik durumlardaki etkileri
anlaşılabilecektir.
Maliyet fayda karşılaştmnası yapılan işin etik yararını bulmada
kullanılmaktadu:. Bu karşılaştırma hem örgütler hem çalışanlar tarafından
uygulanmaktadır. Maliyet ve fayda ekonomik (kazancm parasal miktarı), sosyal
(geniş anlamda topluma etkileri), insansal (psikolojik ve duygusal etkiler)
olabilir. Toplam maliyet toplam fayda ile karşılaştırılır. Şayet fayda maliyetten
çoksa bu durum etiktir. Bu durumum tersi ise etik dışıdnr (Frederick, Post ve
Davis, 1992: 88). Üretilen mallarm satışı, maaşlar ve kar ölçülebilir ancak
çalışanlarm duygulan, psikolojik memnuniyet, bir insanm değeri gibi bazı şeyler
doğrudan hesaplanamaz. Maliyet fayda analizi geniş bir şekilde işte
kullamimıştır. Çünkü bu metot ekonomik ve finanssal çıktılann ölçülmesinde
kullamidığında iş için iyi bir yöntemdir, aynı zamanda yöneticiler bazen maliyet
faydaya bakarak kararlarınm etik olup olmayacağına karar verir (Velasquez,
2003: 76).
Etik karar için insan hakları belirleyicidir. Birisi için yapılanlarm herkes
içinde aym olma koşulu, insan haklanmn belirleyicisidir. Bir örgütte yapılamn
gelecekte de böyle olacağımn kanıtıdır. Hak herkese eşit dağıtılmalıdır
(Frederick, Post ve Davis, 1992: 88). İnsan haklanmn ayrımcılık gözetmeden
herkese eşit davranma kuralı işte de geçerlidir. İşe alırken veya işte, cinsiyet, ırk,
inanç gibi özelliklerden dolayı ayrım yapılamaz, bu yasal bir kuraldır. Etik
kurallar ilk olarak işte çalışanlarm görevini tam olarak yerine getirmeyi önerir.
Bu tek bir çalışanla da sınırlı değildir. İşlerin birbirleriyle ilişkili olduğu
düşünüldüğünde çalışanların bütününün etik kurallara göre görevmi yerine
Kamil Kummlarında Çalışma Etiği
39
getirmesi beklenir. İkinci olarak etik kurallar özgürlük sağlar. Bu aynı zamanda
özel alamn gizliliğim getirir. Üçüncü olarak etik Icurallar, diğerlerinin ya da
birinin yardımı ya da korumasmı istemek için temel bir yapı oluşturur
(Velasquez, 2003: 87).
Adalet nedir? sorusu yaygın bir sorudur. Çalışanlar ödemelerin adaletli olup
olmadığını bilmek isterler (Frederick, Post ve Davis, 1992: 89). Adalet üç
kategoride incelenebilir. Bunlar (Velasquez, 2003: 104): 1. Adaletli dağıtırn,
faydaların ve sıkmtılarm çalışanlara eşit dağıtılmasıdır. 2. Cezanm adaletliliği,
yanlış yapmışsa herkesin aym cezayı almasıdır. 3. Adaletin düzelticiliği,
birilerinin yanlış yapması durumunda bu yanlışlığın sonuçlarmdan doğan
zararlarm giderilmesidir. Bu bedel haksızlığa uğrayan bir insamn çektiği
sıkmtılarm oramna uygun olmalıdır.
MATERYAL VE YÖNTEM
Kamu kurumlannda çahşma etiği problemlerini ortaya çıkarmak amacıyla,
araştırmaya katılan kamu görevlilerine, çalışmamn doğası, çalışma koşulları ve
çalışmadan doğan temel soranlar olarak üç kategori altmda, yan yapılandırılmış
görüşme formuyla, toplam 12 sora yöneltilmiştir. Katıhmcılarm görüşleri
kendilerini temsil eden kodlamalara göre yorumlanmaya çalışılmıştır.
Katılımcılara verilen kodlarda ilk harf cinsiyeti (K-Kadm, E-Erkek), sonra gelen
harf ya da harfler mesleğim (Y-Yönetici, U-Uzman, ÎD-İç Denetçi), sayı ise
kaçmcı görüşmeci olduğunu temsil etmektedir.
Bu başlık altmda araşürmamn deseni, çahşma grabu ve verilerin toplanması
ve analizi konularında bilgiler verilmiştir.
Araştırma Deseni
Araştırma, Başbakanlılc Etik Kuralu, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim
Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’ndaki çahşma etiği
. problemlerini kuramlarında “Etik Eğitimci” olarak görev yapanlann
perspektifinden ortaya koymayı amaçlayan ve kamu görevlilerinin görüş ve
değerlendirmelerinden yola çıkarak ayrmtılı ve kapsamlı olarak çözümlenmesine
yönelik betimsel bir çalışmadır. Araştırma kapsamına giren kamu kuramlarında
farklı görevlerde bulunan fakat kendi kuramlarmda etik eğitimleri verenlerin
çalıştıkları kuramlardaki çahşma etiği problemlerini belirlemeye çalışan bu
araştırmada nitel araştırma yöntemi kullamlmıştur. Böylelikle konuya ilişkin
ayrmtılı ve kapsamlı verilere ulaşılmaya çalışılmıştır.
Çahşma Grubu
Araştırmamn çahşma grabunu. Başbakanlık Etik Kuralu, İçişleri Bakanlığı,
Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’ndaki
“Etik Eğitimci” olarak görev yapan yedi kişi oluşturmaktadır. Araştırma
kapsamına giren kamu görevlilerinûı belirlenmesinde ölçüt olarak “Başbakanlık
Kamu Görevlileri Etik Kuralu” nun düzenlediği “Eğiticilerin Eğitimi”
programına katılma kullamimıştır. Başbakanlık Etik Kuralu’ndan üç, diğer
40
Kamu Etiği
kuramlardan birer kişi araştırmanın çalışma grubunu oluşturmuştur. Araştırmada
5 kamu kurumundan toplam yedi kişi ile görüşülmüştür. Katılımcılar genel
müdür yardımcısı, iç denetçi, şube müdürü ve uzman düzeyindedir. Araştırmada,
etik eğitimcilerinin perspektifinden etik sorunlar, görev yaptıldan kurumlar
temelinde yansıtılmaya çalışılarak “maksimum çeşitlilik” sağlanmaya özen
gösterilmiştir.
Verilerin Toplanması ve Analizi
Bu araştırmada veriler, yan yapılandırılmış görüşme formu kullamlarak,
“derinlemesine görüşme” tekniği ile toplanmıştır. Bu teknikle, araştırma
konusuyla ilgili detaylı bir şekilde bilgi edinilmeye çahşılımş ve elde edilen
bilgiler nitel araştırma ilkeleri çerçevesinde raporlaştırılmıştır. Araştırmanm
amacına uygun olarak, araştırmamn yapıldığı kamu kurumlarmdaki etik
eğitimcilere tek bir görüşme formu hazırlanmıştur. Görüşme formu, araştırmacı
tarafmdan, çalışma etiği literatürü taranarak hazırlanmış ve alan uzmanlanmn
görüşleri alındıktan sonra uygulammştır.
Görüşme formunda yan yapılandırılmış açık uçlu sorulara yer verilmiştir.
Çeşitli kamu kurumlarmda çalışan etik eğitimcilerin konuya ilişkin görüşleri
Kümbetoğlu’nun (2005; 88) da belirttiği gibi açık uçlu sorularla kendi sözcükleri
ile yansıtılmaya çalışılmıştır. Görüşmeler sırasında, önceden belirlenen sorular
dışmda, görüşmede ortaya çıkan ve görüşmeyi derinleştirmek için gerekli
görülen yeni sorular da görüşmecilere yöneltilmiş ve böylelikle görüşülen
kişilerin doğal olarak ortaya çıkacak katkıları sağlanmaya çalışılmıştır.
Görüşmeler ses kayıt cihazı kullamlarak kaydedilmiş, kaydedilerek toplanan
veriler orijinalliği bozulmadan yazılı hale getirilmiştir. Sonrasında görüşme
formunda yer alan sorular önceden belirlenen başlıklar altında smıflandmhmştır.
Araştırmamn amacma uymayan ve ilgili olmayan görüşme metinleri ayıklanmış,
bu amaca uygun olan veriler çözümlenmiş ve konuyla ilgili yorumlar yapıhmştır.
Bu raporlaştırma sürecinde, görüşme yapılan kişilerin özgün fikirlerinin
yansıtılabilmesine özen gösterilmiştir.
ARAŞTIRMA BULGULARI
Araştırma bulgulan, görüşme formunda yer alan kategorilere göre
smıflandmimış ve farkh kurumlarda görev yapan etik eğitimcilerin cevapları
birbirleriyle karşılaştmlarak analiz edilmeye çahşılmıştır.
Çalışmanın Doğası
Araştırmamn bu kategorisi altmda. Çalışma neden önemlidir? Çalışmayla
insanlarm kazammlan her zaman doğru orantılı mıdır? İdeal çalışma nasıl
olmalıdır? Kurumunuzda bu gerçekleşiyor mu? Neden? Çalışmayla ilgili
haklarınızın (kamu görevlilerin) yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Ne tür
haklarınız olduğunda yaptığınız işi daha iyi ve adalet çerçevesinde
yapabilirsiniz? Çalışanlarm sorumluluklarmı yerine getirdiklerini düşünüyor
Kamu Kunım lannda Çalışma Etiği
41
musunuz? Neden? Kummunuzda çalışmayla ilgili etik ilkeler var mıdır?
Nelerdir? gibi sorulara yamt aranmaya çalışılmıştır.
Araştırmaya katılanlardan EYİ Türkiye’de çalışmaya yeterince önem
verilmediğini belirterek iş tammlarmm bile belirsiz olduğunu, kamu
kunımlannda dört çalışandan ancak birinin iş yaptığım, işi iyi yapanm ise
hakkımn verilmediğini, çalışanla çalışmayan ayrımmın yapılmadığım hatta iyi
çalışana daha çok iş verildiğini belirtmiştir. EYİ çalışmanın önemini, lise
yıllarında yaşadığı şu olayı anlatarak vurgulamıştır:
...Olmanla ilgili bir ödev nedeniyle orman işletmesine gittiğinde ağzında
sakız elinde bir el örgüsü bir bayana sorular sorduğumda cevap alamıyordum,
beni başından kovmak ister gibiydi. Bir iki saat soru sormak için yetkili
bekledim. Neticede bir adam geldi. İşletmenin müdürüydü yanılmıyorsam.
Ondan da olumlu cevap alamadım. O nedenle ben orman çalışanı olayım
bunların başına geleyim müdür olayım çalışmak nasıl olur göstereyim dedim. O
nedenle çalışmak bizim için önemlidir. (EY2)
EY2 ise çahşmanm önemini, “bulunulan kuruma katkı vermek, kurumu
ilerletmek” şeklinde ifade etmekte, çalışmayı “sorunlara yönelik çözüm üretme”
olarak değerlendirmekte ve çalışmayla kazanımlarm aynı oranda olmadığım
şöyle belirtmektedir:
...Siyasiler belli makamlara atama yapmak için kendi tercihleriiıi
kullanıyorlar. Bu normal. Altı yıldır bakanlıktayım. Ama mevki makam sahibi
olmadım. Okulda olsam özel ders vs. daha çok para kazanırdım. Özlük haklarım
gelişmedi. Daire başkanı seviyesinde söz sahibi oldum. Fikirlerimi
söyleyebildim. Çalışkansanız dinlenebiliyorsunuz, dikkate alınıyorsunuz. Ama
makam mevki anlamında olmuyor. İdareciler çalışanı takdir ediyorlar sözünüzü
dinliyorlar. (EY2)
EY3 çahşmanm önemli olduğunu ve çalışmayla elde edilecek kazanımlarm
beklentilere göre değiştiğim vurgulamıştır. EY3 kendisinin kaymakamlığı
isteyerek seçtiğini, bu meslekte tatmin sağladığmı, arzu ettiği performansı
gerçekleştirdiğini bu nedenle kendi çalışmasıyla kazammlarmm doğru orantılı
olduğunu belirtmiştir. EU4 ise çalışmayla kazammlarm orantısuu “hiçbir çalışma
kamuda cezasız kalmaz, çok çalışursanız çok iş verirler” şeklinde ifade etmiş ve
IMF ile kredi pazarlığı yapmamn ülkedeki çahşmamn nasıl olduğunun bir
göstergesi olduğunu ve kamuda çahşma disiplinin olmadığım belirtmiştir.
Araştırmaya katılan EY5 ise Türkiye’de çalışmanın, herkesin mesleğiyle
ilgili iş bulamadığı gerçeğinden hareketle, öncelikle parayla ilgili olduğunu
belirtmiştir. İşe girdikten sonra ise işi sevip sevmemekle çahşmamn orantılı
olduğunu ifade etmiş ve çalışmayla kazammlarm arasmdaki ilişkiyi şu
cümlelerle vurgulamıştır:
...Kamuda hemen hemen kazanmaktan söz etmek çok zordur. Çalışmanızın
karşılığını almak çok zor, kendi kendinizi değerlendirdiğinizde bile bunu yaptım
sonucu iyi diyebilmek çok zordur. Kamunun sisteminde takdir edilme,
42
Kamu Etiği
ödüllendirme yok. Kamu gelişime açık bir alan değil, ciddi tıkanıklıklar var.
Dolayısıyla çok çalışmakla kazanmak doğru orantılı değil. (KUS)
KU6 ise çalışmada kendisi için paranm geri planda kaldığım, hayatında en
çok yoğımlaştığı alanın çalışma alam olduğunu ve vatandaş olarak çalışmayı
önemsediğini belirterek şöyle devam etmiştir:
...Avukatlığı bıraktım. Orada daha yüksek ücret alıyordum. Etik konusunda
çalışmalar yaparak ülkem için yararlı olmaya çalışıyorum. Ben KPSS de derece
yaparak bu işe girdim. Çok emek sarf ettim. Şu anki gelirim Türkiye
ortalamasından yüksek ama uluslararası standartlardan düşük. Manevi getirisi
fazla o nedenle bu benim için daha önemlidir. Kamuda çalışanlara verdiğim
eğitimler sonunda anket uyguluyorum. Bunlara yazılanları okudukça
rahatlıyorum. (KU6)
Araştırmaya katılan EİD7 kendi biriminde .liyakatinden, çalışmasmdan dolayı
genel müdür, daire başkam gibi görevlere getirilmenin oldukça zor olduğunu, bu
tür görevlere getirilmenin çok çalışmayla değil siyasi bir karar olduğunu
belirtmekte ve bunun yerine çalışmanın önemli olması gerektiğini
vurgulamaktadır.
Kamuda ideal çalışma gerçekleşiyor mu? Gerçekleşmiyorsa nedeni nedir?
sorusuna EYİ ideal çalışmanm ekip çalışmasma bağlı olduğunu, kamuda ekip
çalışmasmm oldukça zor olduğunu, kamuda ön plana çıkma, birilerinin gözüne
girme gibi olumsuzluklar nedeniyle ekip çalışmasında zorlamidığı cevabını
vermekte ve şöyle devam etmektedir:
...Devletin işinde işler bir şekilde yürür anlayışı var. Sistemi tıkayan
noktalardan birisi de bu. Verimsiz personelin değiştirilmesi gerekir. Verimli
çalışanlarında prim kazanması gerekir. Bu şekilde ideal çalışma ortamları
oluşur. Üreten bir ekiple üretmeyen bir ekip, neticede hepsi devlet memurudur,
alacağı maaş, döner sermaye vs. aynıdır. Çalışanla çalışmayan arasında ayrım
y o k (EYİ)
EY2 de E Y l’e benzer bir şekilde ideal çalışmanm takım oyunuyla
sağlanacağı görüşündedir. Bu takım oyunun ise daire başkanlarmm, genel
müdürlerin sık sık değişmesiyle bozulduğunu vurgulamış ve kendi biriminde
ideal çalışma koşullarmm yakalandığım ancak bireylerin duygusal davrandıkları
için ideal çalışmanm tam anlamıyla gerçekleşemediğini belirtmektedir. EY3 ise
ideal çalışmanm tam anlamıyla gerçekleşememesinin nedenlerini şöyle
sıralamaktadır:
...İlk olarak kamu kaynaklarının kıtlığı sizin üreteceğiniz şeylerde engel
çıkarabilir. İkincisi mevzuat engel olabilir, üçüncüsü siyasi manipülasyonlar
engel olabilir. Dolayısıyla bu tür engeller arzu ettiğiniz idealleri
gerçekleşmemesini sağlayabilir. (EY3)
Kamu Kurumlannda Çalışma Etiği
43
EU4 ise tarihin hiçbir döneminde kamuda ideal çalışmamn
gerçekleşemediğini, kam unm yapısı itibariyle efektif bir çalışma yapamadığmı
özel sektörün daha başarılı olduğunu belirterek şöyle devam etmiştir:
Kamuda patron denetimi yok. Kamuda patron millet ama o örgütlü değil
denetim yok. Millet bir heyula. Ortada yok. Devlet hantal ve kamuda
hesapverilebilirlik yok. Devlet bir güç ve bireyin onu dönüştürmesi çok zayıf
olmaktadır. Çalışmanın verimliliğinin düşüklüğü bu durumda normal oluyor. Bu
sadece bizde böyle değil diğer ülkelerde de böyle. Özel sektörde çalışanlar
kamudakilere göre daha iyi çalışıyor. (EU4)
KU5 ise görev, yetki ve sorumluluk kavramlarımn kamuda tam olarak
oturtulmadığmı, görev verilip sorumluluk verilmediğini, kişinin kazanım elde
etmesi için görev, yetki ve sorumluluğun dengeli olması gerektiğini belirtmekte
ve kamuda yanlış uzmanlaşmarun ideal çalışmayı olumsuz etkilediğini, işin ehli
olanlar değil sınava girip kazananlarm o işi yaptığım vurgulamıştır. KUS kamuda
çalışanlarm kendilerine ve etrafmdakilere değer vermediğini, hizmet içi
eğitimlerin iyi otellerde verildiğinde ne gereği vardı gibi yakınmalar olduğunu
belirterek kendi biriminde ideal çalışmamn olmadığım şu ifadelerle belirtmiştir:
...El yordamıyla çoğu şeyi yapıyoruz. Aslına bakılırsa bizim huzurlu bir
ortamımız ve güzel bir arkadaşlığımız var. Bunun için yürüyen şeyler var.
Planımız programımız tam oturmuş değil. Çalışanlarla yöneticiler arasında
düşünce farkları var. Etik kurulun eğitim konusunda çok ciddi sürdürülebilir
olmasını düşünüyoruz. Ama yöneticilerimiz bunu böyle görmüyor. Arkadaşlık
ilişkimiz olmasa işler yürümeyebilir. Bu düşünce farklılığı hem yönetici
yetldsinden hem de kişiliğinden kaynaklanıyor. Tipik büroh-at davranışı
verimliliği azaltıyor. (KUS)
KU6 kamuda bürokrasi hastalığımn verimliliği azalttığım, başbakanlıkta
çalışıyor olmalarma rağmen bilgisayar, çahşma masası ve oda gibi teknik
ihtiyaçların yeterli olmamasınm, yurt dışı yüksek lisans kontenjanınm
sınırlılığmın ideal çalışmayı zorlaştırdığmı vurgulamıştır. EİD7 ideal çalışmamn,
hizmet birimlerine göre değişebildiğim, bazı birimlerde ideale ulaşmanın
zamanlı işler olması nedeniyle gerekli olduğunu bu nedenle ideal çalışmamn
yakalaması gerektiğini belirterek şöyle devam etmektedir:
...İdeal çalışma konusunda kamu kurumlan son zamanlarda daha iyi oldu.
KPSS sınavı bunda etkili oldu. Nitelik arttı. Siyasiler alımlara karışmıyor. Daha
iyi oldu. Ücret ideal çalışmayı engelliyor. Belli niteliklere sahip olanlar kamuda
daha iyi maaş veren kurumlara geçiyorlar. Tabi başlangıçta girilen bir
kurumdan başka bir yere geçiş ne kadar etiktir bu tartışılır. Bunlar çalışmanın
niteliğini düşüren şeyler. İdealist insanlar için bu geçerli değildir. Düşük ücretle
görevini aksatmadan yapan çok kişiler var tabi. Bizim kurumda 4 te 3 ideal
çalışmaya ulaşılabiliyor diyebilirim. (EÎD7)
Kamu kurularında çalışanlarm ve kendinizin haklarım yeterli buluyor
musunuz? sorusunu EYİ, kamuda ücretlerin yeterli olmadığım, çalışanla
44
Kamu Etiği
çalışmayan arasında ücret farkı olmadığım, aynı işi yapanlar arasmda kamuda
farklı kurumlarda çalışanlarm farklı ücretler aldığı şeklinde cevaplayarak hakları
ücrete indirgemektedir. EYİ çalışanların soramluluklarmı yerine getirmesi
konusunda ”işi bilmeyenlerin işe alınmasından ve işe almdıktan sonra da hizmet
içi eğitimlerin verilmemesinden” kaynaklı sorunlar yaşandığım “ ...bizde ne iş
insana uyduruluyor ne de insan işe uyduruluyor” cümlesiyle vurgulamaktadır.
EY2 ise kamuda çalışanların haklarımn çok iyi olduğunu ancak görev
tammlarmm ve sımrlanrun belli olmamasınm sıkıntı yarattığım, görevini
yapmayanlarm herhangi bir yapürıma uğramadığım vurgulamaktadır. EY2
çalışanlarm sorumluluklarını yerine getirmesi için performansa dayalı
değerlendirmemn olmasım ve işten atmamn bile olması gerektiğim
belirtmelctedir. EY3 kamu görevinin niteliğinden, tabiatmdan kaynaklanan hak
smırlamasımn olduğunu, bunu ise kamu görevlisinin yapmak istediği şeyleri
yapmasma engel teşkil ettiğini belirtmektedir. EU4 ise kamu görevlisinin
Türkiye’de “memur” olduğunu yani amirinin emrini yerine getiren olduğunu
ifade ederek şöyle devam etmektedir:
...Memur riske girmez. Kamu görevlisinin böyle bir derdi yok. Bir hak derdi
yok menfaat .derdi var. Başbakanlıkta 2500 kişi çalışıyor ancak 200 civarında
sendikalı var. Arkadaşından önce terfi etmek vs gibi derdi var. Meclise günde 7
bin kişi giriyor bunlarda hak aramak için değil haksız bir menfaat için gidiyor.
Tayin terfi
için gidiyor. Bunlar oraya gitmenin yanlış olduğunun bilincine
varmalıdırlar. Bu tek yönlü de değil karşılıklı, sistemde de bir hata var.
Sistemde yine bireylerden oluşuyor. Bireyler buna neden oluyor. (EU4)
KUS çahşanlarm haldarımn yeterU olmadığmı, herhangi bir haksızlığa
uğradığmda hakkım aramak için uğraşamadığmı şu ifadelerle belirtmektedir:
Ülkenin ekonomik şartlarındarı, eğitimsizlikten kaynaklanan sorunlar var.
Evde 4 çocuğu olan biri ben işyerinde şu haksızlığa karşı çıkayım diyemez. Hadi
sen Şırnak’a git denilebiliyor. O yüzden haksızlığa razı oluyor. Sicil deyine bir
tehdit ımsurudur. (KUS)
KU6 ise EYİ gibi kamuda çalışanlarm haklarmı ücreüerinin düşüklüğü ve
adaletsizliği ile iHşkilendirerek şu açıklamalarda bulunmuştur:
Birkaç yıl öncesine göre hâkimlerin maaşı düşüktü, bizden de düşüldü bu çok
haksızlıktı, olumsuzdu. İyileşti bunun olumlu yansımalarını şimdi görüyorum.
Geçim kaygısı olmayan daha iyi iş yapar. ...kamu kurumlarında çalışanların
ücretleri yetersiz. Özellikle iyi eğitim almış kişilerin ücretleri yetersiz. Bu da
olumsuzluklara neden oluyor. Ücretler çalışanların işlerini etkileyebilir. Rahat
kafa yapısına sahip olmadığından istemese de kararlarını etkiler: Bu
davranışlara da yansır. Asgari ücretle benim aramda çok fark var. Asgari ücret
açlık sınırının üstüne getirilmeli. Yurt dışına gidenler yüksek ücretlerle
çekilebilir. Aynı işi yapanlara da aynı ücret verilmelidir. (KU6)
KU6 çahşmamn bir sorumluluk olduğunu, maaş için çalışmaktan ziyade
sorumluluk duygusuyla çalışılması gerektiğine işaret ederek, sadece amirinin
Kamu Kurumlannda Çalışma Etiği
45
\
emirlerini yerine getiren “memur” zihniyetinden vatandaşa, kamuya hizmet eden
kamu hizmetçisi zihniyetine geçilmesi gerektiğini vurgulamıştır. EİD7 ise şu
ifadelerle kamu görevlilerinin haklarınm yetersiz olduğunu ifade etmektedir:
Haklar yeterli değil. Ücretlerin düşüklüğü en çok şikâyet edilen konudur.
Verdiğim eğitimlerde harcırahların düşüklüğünden yakınılıyor. "Harcırahlar
düşük. Müteahhit yemeğe götürüyor oda ayarlıyor yapmayayım mı? Bunlar etik
değil mi? " diye yakınmalar oluyor. Harcırah yetmiyor. Sorumluluğunu yerine
getirmeye çalışan kamu görevlileri de fazla. Ama kamu da çoğu zaman çalışan
belli kişilerdir. İşleri de genelde onlar yapar. Diğerleri de onun yaptıklarını
seyreder. Kamuda maalesef testiyi getirenle kıran ayrımı yok. Bu da amirlerin
adaletli olmamasından kaynaklıdır. (EİD7)
Kurumunuzda çalışmayla ilgili etik ilkeler var mıdır? sorusuna EYİ etiğin
“insamn ahlaki kuralı” olduğunu, kamu kurumlarmda etik ilkelerin
yerleşmediğini, toplumun ahlak anlayışmda “...ben yapmasam başkası yapacak,
bal tutan parmağmı yalar” gibi düşüncelerin hakim olduğunu çalışanlarmda bu
düşünceleri benimseyebildiğim, üst yöneticilerin etik dışı davranışları nedeniyle
çalışanlarm etik anlayışlanmn zedelendiğini “ ...yukarısı böyle ben neden etik
davranayım...” şeklinde bir yaklaşım olduğımu belirtmektedir. EY2 ise kamu
kurumlarıhda etik ilkelerin kâğıt üzerinde kaldığım, bunlar bilinse bile
saydamlık, hesapverilebilirlik, dürüstlük, adalet gibi ilkelerin içeriği hakkında
bilgi sahibi olunmadığmı ve başbakanlık genelgesiyle devlet memurluğuna yeni
başlayanlara etik eğitimi verilmelidir ibaresinin olmasına rağmen hala aileden
getirilen ilkelerin çalışma yaşarmnda da aynen devam ettiğini vurgulamaktadır.
EY3 etik ilkelerin kurumunda oluşturulması konusımda şunları ifade etmiştir:
Etik mevzuat kapsamında bazı tespitlerin yapıldığı ve komisyonların
oluşturulduğunu söyleyebilirim. Bizim bakanlıkta da etik mevzuat kapsamında.
komisyon oluşturulmuştur ve etik mevzuat kapsamındaki kişilerin bundan
haberdar edilmesi ve bir taahhüt altına girmeleri sağlanmıştır. Etik ihlal
sebebiyle herhangi bir tespit veya işlem yapılmamıştır. Bu yapıldı da kurumun
görevlileri tespit etmedi mi değil muhtemelen etik ihlaller yapılmamıştır. Ama
kurum etik mevzuattan haberdar ve onun gereklerini yerine getirmeye
çalışmaktadır. (EY3)
EU4 ise kurumlarm kendi etik ilkelerini belirlemesinin şart olmadığım sadece
tavsiye olduğunu, kurumlarm henüz buna hazır olmadığını, hatta başbakanlıkta
bile etik ilkelerinin belirlenmediğini, Cımıhurbaşkam, milletvekilleri, TSK,
üniversite, bakanlar kurulu ve yargı mensuplan gibi bazı kişi ve kurumlarm
kapsam dışı bırakıldığım oysa buralarda yapılmasınm daha önemli olduğunu
belirtmiştir. KUS ise kurumlarm etik ilkeler konusunda gayretli olduklarım ve
ilkelerin hayata geçirileceğini umduğunu vurgulamıştır.
Araştmnaya katılanlardan KU6, 5176 sayılı kanunla kurumuna etiği
yerleştirme görevinin verildiğini belirterek şöyle devam etmiştir:
46
Kamu Etiği
Bizde 17 ilke var onları tanıtıyoruz. Bizim ilkeler geneldir. Her kurumun
kendi etik ilkelerini oluşturmasına da yardımcı oluyoruz. Her kurum kendi etik
ilkelerini oluşturur. Kurumlar taslak ilkelerini düzenliyor bize gönderiyor biz
onaylarsak onlar ürürlüğe giriyor. (KU6)
EİD7 etik çalışmaların kuramımda daha önce hiç yapılmadığmı, başbakanl±
etik kumlu çahşmaları başlamadan önce kendisinin de bilmediğitti, tesadüfen
oradaki eğitimlere katılmca öğrendiğini belirterek şöyle devam etmiştir:
...Burada eğitim daire başkanı gayretli bir arkadaş. Burada da eğitimlere
başladık. Yüksek oranda, benim tahminim %50 y i geçkin etik davranma ve
kabullenme isteği var. Etik ilkeler yazılı hale gelmedi ama ilgi çeksin çalışanlar
okusun diye genel etik ilkeleri içeren broşürler asıldı. Büyük faaliyet yok. Etiğin
yerleşmesi için kararlılık önemli. Bunun için siyasi kararlılık yok. Üst
kademeden yeterince yardım göremiyorsunuz. Müsteşar bile bunlar ne yapıyor
pek bilgi sahibi değildir. Eğitim dairesinin bağlı bulunduğu müsteşar yardımcısı
yapılacaklara imza atıyor ama müsteşarın haberi bile belki olmuyor. Yani
sahiplenilmiyor. Kamuda bu tip şeyler hep ikinci üçüncü planda kalır. Kurumlar
ana hizmetlerini önemsiyorlar, insanın doğasında etik vardır diye düşünülüyor.
Tabiri caizse bu günlerde dini yüksek olanların görevde olması sanki etik zaten
var diye düşündürüyor. (EÎD7)
Çalışma K oşullan
Bu kategori alfanda, Kurumla ve çalışma koşullarıyla ilgili eleştirileri özgürce
yapabiliyor musunuz? Eleştirilerden zarar göreceğinizi düşünüyor musunuz?
İşyerinizde adaletsiz uygulamalar yapılmakta mıdır? Örnekler verebilir misiniz?
(ücret, verilen görev vs) Adil olmayan uygulamalarm nedenleri konusundaki
görüşleriniz nelerdir? Görevini iyi yapanlar takdir, terfi vs edilir mi? Bu tür
uygulamalar adil yapılmakta mıdır? gibi sorular yöneltihniştir.
EY İ, devlet memurluğunda oluşturulmuş ve oturtulmuş bir kural olarak üst
amire itaat olduğunu, bunun üstleri eleştirmeyi engellediğini belirterek şöyle
devam etmiştir:
...Bu olgu eskiden gelen bir kültürdür. Devlet adabı olarak lanse edilir.
Makama oturanlara değil makama saygımız vardır. Bu oluşturulmamış.
Makamdaki kişinin etik olmayan davranışlarını eleştirdiğimde bu hoş
karşılanmıyor. Bu bizde çok yaygın bir durumdur. Etik olmayan davranış
dediğimiz budur. Kralcı zihniyet iyi değil. Sevilen idareci eleştirileri kabul eden
ona göre davranandır. Amirimi eleştirdiğimizde bu işi sen mi biliyorsun ben mi
biliyorum dediğinde ben kenara çekilirim ve eleştiri yapmam. Amir doğru
alternatifleri geliştirelim dediğimizde insanlar üretici olur. (EYİ)
EY2 kamu kurumlarmda eleştiri ve özdeğerlendirmenin yaygın olmadığım
ancak kendi birimindeki bazı toplantılarda olumlu anlamda yapılan katkıların
tepkiyle karşılanmadığını belirtmektedir. EY3 ise kendi genel müdürlüğünün
daha çok idari bir birim olmasmdan kaynaklı çok fazla eleştirinin olmadığım,
Kamu Kurumlarinda Çalışma Etiği
47
mali kaynak kullanan birimlerde bunun daha çok olduğunu ifade ederek şöyle
devam etmiştir:
...Burada sık sık toplantılar olur. Genel yaklaşımımız toplantı ve kararlarda
konsensüs sağlamaktır. Herkes sağlam argümanlarla fikrini beyan eder. Biri
fikrini "d" şeklinde biri "b" şeklinde beyan eder. Neticede herkes fila-ini ortaya
koyduğunda bir anlaşmaya varılır. Aykırı fikirler hoş karşılanır. Bu yöneticinin
görevidir. Ve bu tür toplantılarda bu olamazsa sağlam bir karar olmaz. Onun
için her türlü fih 'e saygı önemlidir. (EY3)
EU4 ise kamu kurumlarmda etik dışı olan eylemlere karşı eleştiri yapılması
gerektiğini, eleştirilerin bireysel kaldığında etkisinin az olduğunu bu nedenle
namuslu çalışanlarm' örgütlü bir şekilde davranması gerektiğim, “...ekiple
yapılan, özellikle Avrupa Birliği projelerinde eşini, çocuklanm projede yer
verenler bulunuyor. Bunlar etik değil. Bireysel olarak ne kadar uğraşsanız da
engelleyemiyorsunuz” şeklindeki ömeklendirmesiyle açıklamıştır. KUS
kendisinin laf olsun diye söylemeyeceği, gerçekten yaranna inandığı şeyleri
çekinmeden söylediğini, ancak kamu kurumlanmn tümü için bunun geçerli
olmadığım “...gözlemlerimden ve duyduklarımdan eleştiriye açık yönetici
bulmak çok zor” ifadesiyle açıklamaktadır. Aynı kurumda görev yapan KU6 üst
yönetimlerin eleştiriye açık olmasımn çalışanların performansım etkilediğini
belirterek kendi birimindeki durumu şöyle ifade etmiştir: ,
...Başkan bizi destekler. Güven ilişkisi oldu mu, arkanızda başkanı
hissettiğiniz mi rahat oluyorsunuz. Ama başka birilerinde direnç etkisi
olabiliyor. Eleştiriye açık olma, başkanımızda var. Diğer yönetimde olanlar
direnç gösterebiliyor. Eleştiriye açıklık kişisel bir şeydir. Başkanla aramızda
açık bir diyalog var eleştiriyorum. Örneğin başkana, etik sorunla ilgili bir
başvuru vardı. Kurul üyelerinden birinin yakınıydı. Onun katılmaması
gerektiğini söyledim ve dikkate aldı. Ama her eleştiriyi her düşündüğünüzü
söyleyemezsiniz. (KU6)
EİD7 insanlarm eleştiriye pek açık olmadıklarım, denetimde olduklarından
yönetimleri yalandan bilmediklerini ancak eleştirenlere “ben ona bir gün bunu
yediririm” düşüncesinin olduğunu ifade etmekte ve eleştiri kültürünün
oluşmamasmı bakanlığmm kurum kültürünün yerleşmemesine ağlamaktadır.
EİD7 kurum kültürünün oluşamamasım ise şu cümlelerle belirtmektedir:
...Bizim bakanlığın yöneticileri genelde dışarıdan gelen insanlar. İçimizden
yetişip de üst kademeye gelen insan çok nadirdir. Bu üst düzey yöneticiliğe gelen
insanların kummlarma çok fazla değer vermesini de engelliyor. Uç beş sene bu
hükümetle kalırım sonrası Allah kerim diyor herhalde. İdare-i maslahat yapıp
gidiyorlar. (EÎD7)
İşyerinizde adaletsiz uygulamalar yapılmakta mıdır? Ömek verebilir misiniz?
Sorusuna EYİ, ücretlerin kamu kurumlarinda adaletli olmadığım ve iş yapanlara
çok iş verilmesinin, iş yapmayanlara iş verilmemesinin adaletsizlikte temel
48
Kamu Etiği
konular olduğu cevabım vermiştir. EY2 ise çalıştığı kurumda adaletsiz
uygulamalar olduğunu;
...Bazen yönetici sizin evrakınızı okumadan imzalıyor, başkasının evrakını
bu önceki iktidar dönemden kalmıştır sıkıntı olabilir diye imzalamayabiliyor.
Bazen sizin kursa ihtiyacınız varken başkası gönderilebiliyor. Üstlerinizle
görüşmede bile sıkıntılar olabiliyor. Sizi yakından tanıyorsa daha çabuk
görüşebiliyorsunuz. Bunlar da işteki moral motivasyonunuzu bozuyor. (EY2)
EY3 ise genel olarak kamuda yaşanan özliİk adaletsizliğinin olduğunu
“...genel idari hizmetlerdeki çalışanlar diğer bazı bakanlıklarda aym işleri
yapanlara oranla daha az özlük haklan vardır” şeklinde belirtmektedir. KUS
kamuda adaletsiz görev dağılımınm olduğunu şu ifadelerle belirtmektedir:
...En büyük adaletsizlik budur. Yetkili kişi çalışana daha çok iş verir çünkü o
da başkasına hesap verir. Kendini düşünür altta ne olur ne biter onu
ilgilendirmez. Ücret ve kadro dağıtımı adaletsizdir. Şeffaflık deriz ama
kurumlanıl hangi kadroları boş kimse bilemez. (KUS)
KU6 çahştığı kurumda adaletsizlerin olduğunu belirtmekte, bu
adaletsizliklerin “.. .bakış açılarına yakın olanlann korunması, menfaat sağlamak
amacıyla taraftar toplama” şeklinde olduğunu ve yapılan adaletsizliklerle
insanların birbirine borçlandırıldıklarmı, bir yerlere gelmek için adaletsizliklerin
yapıldığım, lobiciliğin çok olduğunu ifade etmektedir. EİD7 özellikle müsteşar
ve genel müdür gibi üst düzey atamalarda adaletsizliklerin olduğunu, idarecilerin
genel olarak takdir yetkisini objektif olarak kullanmadığım, bakanlıklarda destek
hizmetlere yeterince önem verilmediğini, mesai saatlerinde adaletsiz olduğunu
belirtmektedir.
EYİ görevini iyi yapanlarm takdir alma, terfi edilme gibi uygulamaların nasıl
olduğunu açıklarken kamuda bunlara ilişkin objektif kriterlerin olmadığını
belirterek kamu kurumlannm bazı birimlerinde hak edenlerin takdir edilip terfi
aldıklarım bazı yerlerdekiler ise bunun olmadığım vurgulamaktadır. EY2 ise bu
tür uygulamalarm birim amirlerine göre değiştiğini belirterek adil olmayan
atamalarda kamu görevlisinin mahkemelere bile başvurduğunu ifade ederek
kimsenin “...takdir edileyim” diye iş yapmadığım vurgulamaktadır. EY3 zaman
zaman belli kişilerin takdir teşekkür ve aylıkla ödüllendirilmesinin şikayet
konusu olduğunu ifade etmektedir. KUS ise konuyla ilgili şunları belirtmektedir:
...Takdiri pek anlamıyorum. Buraya ben geliyorsam bir şeyi düzgün olarak
yapmak için geliyorum. Yoksa takdir edilme gibi bir şey olmasa da olur.
Yaptığım işi nitelikli yapıyorsam teşekkür edilmesi (yöneticinin) yeterli olur.
Ekstra bir ödül beklemem. (KUS)
Çalışmadan Doğan Temel Sorunlar
Bu kategori altında, Kurumunuzda çalışmayla ilgili olarak karşılaştığınız etik
sorunlar genellikle nelerdir? Bunun nedenleri konusundaki görüşleriniz nedir?
Çalışmalarınızda politik baskılar olmakta mıdır? Bunları nasıl karşılıyorsunuz?
Kamu Kurumlannda Çalışma Etiği
49
Görevini ihmal edenler, kişisel çıkar sağlayanlar vs. hakkında herhangi bir
yaptınm uygulanmayan var mıdır? Yaptırım uygulanmama nedenleri nelerdir?
(politik, hemşehricilik, adamı olma vs bakımmdan) îşyerinizde ayrımcılık var
mıdır? Varsa nelerdir? îşyerinizde kişisel çıkar elde etme ve bencillik var mı?
Bunun nedenleri nelerdir? Nasıl yaşanmaktadır? soruları yöneltilmiştir.
Kurumunuzda en çok etik ihlaller nelerdir? sorusunu E Y İ,,etik ihlallerin
kişilerden kaynaklandığım, çahşanlann iş akışım, işlerin nasıl olduğunu
genellikle bilmediğini etik ihlallerin bunlardan başladığım, atamalardaki
liyakatsizliklerin kamuda önemli bir etik ihlal olduğunu belirterek kamuda en
büyük sorunun belli seviyedeki idarecilerin siyasi parti atamalarıyla geldiklerini,
bunları alt kademedekilere göre liyakatsiz olduğunu ve kurumuna yön
veremediğini, çalışanların haklarmı ve iş adabmı bilmediğini vurgulayarak
cevaplamıştır. EY2 ise gelen yazılara cevap verilmesinin kamu kurumlannda son
gtine burakılmasmı etik ilke ihlali olarak görmekte ve konuşmasına şöyle devam
etmektedir:
...Biri referansla gelir yol gösterirsiniz, ilgilenirsiniz. Hemşeridir, tanıdıktır,
adamımdır gibi. Bir başkası gelir tanımadığımızdır, ilgilenmeyiz. Bunar en
büyük etik sorunlardır. Şark zihniyetidir bu. (EY2)
EY3 günlük gazetelerin açıldığmda, kamu görevlilerinin kamu kudretini
kullanarak birisine menfaat temin ettiği, birinin hakkı olam vermediği,
akrabasma, eşine, dostuna menfaat, rant sağladığınm okunabildiğini
belirtmektedir. EU4 ise en büyük etik ihlallerin kamu kurumlarınm ihalelerinde
yaşandığım şöyle ifade etmektedir:
...İhalelerle ilgili çok sıkıntılar var. İhale kanunu değişti ve bu değişiklikler
daha çok nemalananlara yarar sağladı. Bunu kim yaptı TBMM yaptı. Siyasetin
finansmanı her şeyi bozuyor. Siyaset kampanyaları müteahhitlerin finanse
etmesiyle oluyor. Bunu hayrına mı yapıyor. Zannetmiyorum bir koyup üç almak
için yapıyor. Yozlaşma yukarıdan aşağıya doğru oluyor. Türkiye demokrasisi
müteahhitler demokrasisi. Orta kademedeki memura dürüst çalış demek zor.
Bunlar dürüst çalışırsa bedel öder, bedel de ödemeleridir. Bir ihale eğer uygun
değilse komisyon üyeleri reddetsin, yerine gelen komisyon ya da komisyonlar da
reddetsin o zaman medyaya yansır ve bir daha komisyon ihaleyi reddetti diye
değiştirilmez. (EU4)
Konuşmasına devam eden EU4 kendilerine gelen en çok etik ihlalin torpil
olduğunu belirtmekte kendilerinin genel müdür ve üst düzey incelemeleri
yaptığım, ufak çaph yolsuzluklarm yerleşik olduğu kurumlarm tapu, gümrük ve
trafik gibi kurumlar olduğunu vurgulamakta ve şu örneği vermektedir:
... Valiye bir müteahhit geliyor. îki yıldır siz buradasınız ben ihale alamadım
diyor. Vali ihalede bir yolsuzluk mu var neden şikayetçisiniz der. Müteahhit ben
şu an şu görevde olan milletvekilinin seçim kampanyasında 2 trilyon harcadım
benim bunu çıkarmam lazım der. Valinin karşısına çıkan manzara budur. İhale
komisyonuyla vali bunu kabul ederse komisyon üyeleri bunu bilerek yapacak.
50
Kamil Etiği
Dolayısıyla buna onay verenler aşınıyorlar. Vali bunu reddettiğinden merkeze
alınıyor yerine giden de ihaleyi dürüstçe ihale yaparsa üç beş görev
değişikliğinde konu kamuoyuna taşınır. Böylece durum düzeltilmeye
başlayabilecek. Siyaset, bürokrat ve işadamı üçlüsünün yolsuzluk işbirliği
kırılmalıdır. (EU4)
KUS atamalarda etik ihlaller ciddi bir şekilde olduğunu belirtmektedir. KU6
ise en çok üst düzey yöneticilerin takdir yetkisinde olan alanlarda etik ihlallerin
yapıldığım belirterek şöyle devam etmektedir:
...Etik ihlaller konusunda çıkar çatışması önemli bir kavramdır. Bir
yöneticinin kendi menfaati ve kamu menfaatiyle karşı karşıya gelmesidir. Bir
kamu kurumundasınız bir ihale açacaksınız, ihale açmaya yakın bir zamanda
müteahhit sizi otelinde tatile gönderiyor. Ama muhtemel sizin ihale ilişidniz iş
ilişkiniz olacak bir kişiyle bu tür bir şeyi kabul etmemelisiniz. Gelecekte bir iş
ilişkisi olacak biriyle bu tür ilişkiye girmemelisiniz. Bu çıkar çatışması
ilişkisidir. Bizim yaptırım yetkisi ayıplamadır. Yani resmi gazetede ayıplanır.
Örneğin bir kamu kurumunun genel müdürü böyle bir duruma düşmüştür.
Denetlemekle görevli bir şirket genel müdürü otelinde ağırlatnıştır. Biz resmi
gazetede yayınladık. Burada bir yasal boşluk vardı o bizim yönetmelikle
giderildi. (KU6)
EİD7 ise kamu kuramlarında en büyük etik sorunun savurganlık olduğunu,
kamu kaynaklarımn israf edildiğini çıkar çatışmasınm ise nadiren gerçekleştiğini
belirterek konuşmasma şöyle devam etmiştir:
...Genelgelere rağmen hediye alınması yaygındır. Yılbaşında gömlek, kravat
koli koli gelir. Genellikle otobüs firmaları, haberleşme şirketleri bu hediyeleri
gönderebilir. Sivil havacılık uçak firmalarından, bedava uçak seyahatleri,
otobüs firmalarından bedava ya da düşük ücretli biletler alınabiliyor. İndirimli
gitmek olabilir ama bedava olması kötü. Mesela biz bölge denetimine
gittiğimizde "efendim otobüs biletinizi ben ayarlayayım " deniyor yani bedava
alayım anlamında kullanıyor. Tabi biz müdahale ediyoruz. Gerelcsiz yurt dışı
seyahatler vs. bunlar da etik ihlallerdir. (EÎD7)
Politik baskılar olmakta mıdır? sorasunu EYİ kendi yaptığı işin özelliğinden
dolayı politik baskılar olmadığım ama kamuda politik baskılann olmadığım
söyleyemeyeceğim vurgulayarak cevaplamıştır. EY2 ise politik baskı olmasınm
normal olduğunu, politikacılarm oy aldıkları insanlara karşı hesap vermeleri
gerektiğinden dolayı bunlarm olduğunu ama kendilerine pek olmadığını ancak
taşrada olduğunu şu ifadelerle belirtmektedir ”....ama okul yapıldığmda il genel
meclisi istere bir mahalleye yapılacak okulım yerini başka mahalleye alabilir.
İhtiyaç olmayan bir yere okul da yapılabilir”. EY3 ise politik baskılar konusunda
şunlan vurgulamıştır:
Politik baskılar kamu görevlilerinin objektif olarak hizmet yapılmasını
engelleyen bir vakadır. Burada pek karşılaşmayız. Ama kamu görevlileri
yaptıkları çalışmalarda politik baskılarla karşılaşılır. Bunlar ahlaki, hukuki ve
Kamu Kıırumlarında Çalışma Etiği
51
etik değil. Hiçbir mazeret bir kamu görevlisine politik baskıyı haklı gösteremez.
Biz bakanlığa, müsteşara bağlı olarak çalışıyoruz bize olmaz en azından intikal
eden yok. (EY3)
EU4 biriminin yeni olması dolayısıyla henüz politik baskılarm çok
olmadığını ama zamanla olabileceğini belirtmekte, çalıştıklan etik ihlal olayıyla
ilgili olarak baskı telefonu geldiğinde bunu da dosyaya eklemek gerektiğini ifade
etmektedir. Açıklamalarma devam eden EU4, etik kurulu baskılardan uzak
tutacak olanm etik davranmak olduğunu vurgulamaktadır. KUS ise politik basla
yaşamadığım belirterek açıklamalarma şöyle devam etmektedir:
...Politik baskıya kişilerin kendileri neden olur. Ben iş hayatımda politikayı
çıkarıyorum. O nedenle politik olarak birilerine yaranmıyorum, politik baskı da
gelmiyor. O tür baskılar kamuda duyduğumdan ibaret (KUS)
KU6 ise politik baskılarm kamu kurumlarmda yaygm olduğunu kendi
kurumunda da benzer baskılarm olduğunu özellikle bu baskılarm aym politik
görüşe sahip olanlarm birbirlerini desteklemesi şeklinde gerçekleştiğini
belirtmektedir. EİD7 ise bu konuda şunları ifade etmektedir:
...Var tabi. Yıllardan beri onun mücadelesini teftiş kurulu veriyor. Teftiş
kurulu başkanlığının özerk olması gerekiyor. Bazen teftiş kurulu başkanı siyasi
olarak bir yerde yönetici oluyor. Bakanın emirlerini dinlemeye başlıyor. Bu
bozulmaya uğratıyor. Tabi bu emirleri reddetmek de var ama böylelerini bulmak
biraz zor. Denetim elemanları raporu yazıp veriyor. Teftiş kurulu başkanı onu
bakana rapora ek görüş yazıp gönderebiliyor. Bunu siz görmüyorsunuz.
Tesadüfen görüyorsunuz. Anlıyorsunuz ki bakan böyle istiyor. Eğer zaten
başkan size sözünü geçiriyorsa direk size raporu değiştirmenizi söyleyebiliyor.
(EİD7)
Kamu kurumlarmda ayrımcılık (cinsiyet, din, mezhep, etnik köken. vs.)
konusımdaki neler yaşanmaktadır? En çok hangi konularda ayrımcılık
yaşanmaktadır? sorusımu EYİ kamu kurumlarmda ayrımcılığın çalışanla
çalışmayan arasında olduğunda bunu olumlu karşılayacağını belirterek, siyasi
görüş ayrımcılığımn oldukça yaygm olduğu şeklinde cevaplamıştir. EY2 ise
ayrımcılığm olduğunu şu ifadelerle belirtmektedir:
...MEB' nin atamalarını kontrol ederseniz yaklaşık % 50’si Yanlıdır. Belki bu
da normaldir. Bayındırlık bakanlığında %90 'ı Karadenizlidir. Bakanlar o ilin,
bölgenin milletvekillerinin desteğiyle geliyorlar. Bu da normal. O da şundan
kaynaklanıyor üst düzey yönetici 12 yıllık memursanız olabiliyor. O da ben
bakansam kendi genel müdür ve yardımcımla çalışabiliyorum diyor. Particilik,
ab'aba, dernek, etnik kökken, spor kulübü bağlantısı vs. ayrımcılıkta esas
olanlar. Çalışmayla ilgili etnik köken de etkili olmaktadır. Örneğin Çerkezler ve
Çeçenler diğer etnik gruplara oranla daha çok ayrımcılık yapmaktadırlar. (EY2)
EY3 ise ayrımcılığın kamu sektörünün bir hastalığı olduğunu vurgulamakta
ve objektif kamu hizmetlerinin eşit uygulamalarım engellediğinden dolayı bunu
yapan kamu görevlisinin uyarılması, ıslah edilmesi ve önüne geçilmesi
52
Kamu Etiği
gerektiğim belirtmektedir. EU4 ise kamu kurumlarmda ayrımcılığı toplumsal
aynmcılıkla ilişkilendirerek açıklamış ve şu ifadeleri kullanmıştır:
... Ülkemizde papaz cinayetleri var. Bunlar başka politik saiklerle tetiklenmiş
olabilir. Sizin toplumımuz farklı kültürlere açık olsa, farklı kültürleri değer
kabul etse bu insanlar öldürülmezdi. Neonazi değiliz ama yine de yapabiliyoruz.
İdeal bir noktada değiliz. 6-7 eylül olayları var. Yaptığımız bir eğitimde orta
kademe yöneticiler arasında 30 kişi arasında bir kadın daire başkanı vardı.
Başbakanlıkta tarih boyunca bir kadın müsteşar olmuş. Bunlar da cinsiyet
ayrımcılığıdır. Askerde farklı dindenseniz sakıncalı piyade olursunuz. Etnik
köken işe almada bir b ite r olabiliyor. Bu yasal olarak olmasa da böyledir.
Kamuda okunulan gazete hile saklanabiliyor. İnsanlar belki farklı düşünüyor.
Ekonomi, terör, eğitim gibi konularda fikirlerini söyleyip teşvik edilmede sorun
var. Dolayısıyla ayrımcılık şiddeti düşük ama yaygın ve kitlesel değil. Ayrımcılık
var sürüyor. AB müttessebatında iki ayrımcılık karşıtı anlaşma var bunan
uygulamalıyız. Ama sokakta bile ayrımcılık var. (EU4)
KUS kamu kurumlarmda ayrımcılığın olduğunu buna neden olan konuların
başmda hemşericilik geldiğini bunun politik görüşlerden bile önce gelebildiğini
ifade etmekte ancak kendisinin herhangi bir ayrıma uğramadığım belirtmektedir.
KU6 ise konuyla ilgili şu açıklamaları yapmıştır:
...Biri siyasi ayrımcılıktır. Örneğin yöneticinin kendi politik inancıyla aynı
olanlara ayrıcalık tanıması, yurt dışı eğitime onları göndermesi vardır.
Yöneticiler karar verirken politik görüşü dikkate alır. Hemşericilik de var,
cinsiyet ayrımcılığı da var. Bazı görevlerde kadınlar yerine erkekler tercih
ediliyor. Zaten kamuda kadın çalışanın azlığı bir cinsiyet ayrımcılığıdır. Din
çeşitliliğine kamu sahip değil beklide kamuya girişte ayrımcılık yapılıyor. Aynı
dinin içinde dindar olanlar olmayanlar gibi ayrımlar da olmaktadır. (KU6)
EİD7 ise ayrımcılığm yıllardan beri olduğunu en çok hemşericiliğin
yapıldığım, “ ...bakanlıkların personel yapısmın incelendiğinde hangi ilin
bakanları görev yapmışsa o dönemlerde o ilden kişilerin işe alındığı tespit
edilebilir” ifadesiyle açıklamakta “.. .benim insamm diğer illere göre daha işsiz”
diye doğu illerinden gelen bakanlarm bunu daha fazla yaptığım
vurgulamaktadır. Konuyla ilgili açıklamalarına devam eden EİD7, bu siyasi
iktidar döneminde hemşericiliğin yerini siyasi yandaşlık ve belediyeden gelen
insanlarm aldığmı, KPSS sınavlarmm, memur alımında bu tür ayrımcılıkları bir
nebze olsun engellediğim ancak mülakatta yine olduğunu ifade etmiştir.
Kurumunuzda kişisel çıkar elde etme^ ve bencillik var imdir? Nasıl yaşanır
sorusunu EYİ kişisel çıkar elde etme amacıyla bakanm adamı olma, bakamn
yönetimine yakın olma gibi bir davramşlar olduğunu, bazılarımn görevi olmadığı
halde çıkar için bir işi üstlendiğini, kişinin oradaki amacımn bakamn gözüne
girme olduğunu, “...bazen bizim birimin yapacağı işi, farklı bir birim yapmakta
bunun amacı çıkar elde etme, bakamn takdirini alma ya da bakamn adamı olma
ve bundan çıkar elde etme söz konusu olabiliyor” şeklindeki ifadesiyle
örneklendirmektedir. EY2 işe kişisel çıkar elde etmeyi maddi olarak ele almış ve
Kamu Kıınım lannda Çalışma Etiği
53
kendi kuramunun merkez örgütünde bunların olmasının denetimin çok sıkı
olmasmdan ve bakanlığm ihale yetkisini taşraya devretmesinde dolayı
olmayacağım belirtmiştir. EY3 kamu kurumlarmda kişisel çıkar elde etme ve
bencillikle ilgili sıkıntılar olduğunu bunun da liyakatle ilgili olduğunu
vurgulamaktadır. KUS ise konuyla ilgili şu açıklamaları yapmaktadır;
...İşin ucunda koltuk kapmak varsa, “amaca giden her yol mubahtır"
anlayışı var. Özel sektörde daha serbest fikirler söyleniyor, amir de daha açık.
Kamuda sıkı bir resmiyet var. Resm iyet. devreye girince fikirler
söylenmeyebiliyor. Özel şirkette arkadaşlarım var bunlar üstlerine karşı çok
rahat ben de kamuda böyle olmasını isterdim. (KUS)
KU6 aynı ımvana sahip olan meslektaşların arasında kişisel çıkar ve
benciUiğin olabileceğini vurgulayarak şöyle devam etmektedir:
...Mesela yurt dışı eğitim sınırlı, sizin önünüze geçmek isteyenler olabiliyor
bunun için etik olmayan yollara başvurulabiliyor. Postlar (makam) sınırlı,
bunları kapmak için bir yarış var. Üst düzey yöneticilikler sınırlı. Rekabet iyidir
ama bir noktadan sonra zararlı olur. Yarışma değil çalışmanızla öne
çıkmalısınız. Adil olmayan, emeği olmadan öne geçmeye çalışan, lobicilik ve
benzeri şeylerle öne çıkmaya çalışanlar oluyor. (KU6)
Araştumaya katılan EÎD7 kurumunda kişisel çıkar elde etmeye çalışanlara
pek rastlamadığım, 13 yıl önce teftiş kurulu başkanlığı için 3 adayın olduğunu
onlann bakan tamdığı ve torpili aradıklarım belirtmiştir. EÎD7 bakanlığımn üst
düzey yöneticilerinin kurum dışından atandığım bunlarm siyasi iktidarlar
bağlarmm olabileceğini vurgulamaktadır.
TARTIŞMA VE SONUÇ
Etik, toplumu düzenleyen kurallar bütünü olarak, iş yaşamım ve işle ilgili
eylemleri de kapsamaktadır. Kamu Icurumlannda etik değerlerin incelenmesiyle,
neyin iyi neyin kötü, neyin doğra neyin yanlış olduğuiıa karar verme
kolaylaşacaktır. Bu çahşmada da kamu görevHlerinin yaşadığı etik sorunlar, etik
eğitimcilerin perspektifinden incelenmiştir. Araştırmaya katılanlar, kamu
kurumlarmda çalışmaya ve çalışana yeterince önem verilmediğini, görevini tam
anlamıyla yerine getirenlerin yeterince ödüllendirilmediğini, çahşmayla
kazammlarm her zaman doğru orantıh olmadığım, kamuda ideal çalışmamn
yakalanamadığım belirtmişlerdir. Katılımcılar, ideal çalışmamn gerçekleşmeme
nedeni olarak kamu kaynaklarımn yetersizliği, mevzuat ve siyasi engeller, ekip
çalışmasımn gerçekleşememesi, patron (millet) denetiminin olmaması, katı
bürokrasinin olması, ücretlerin düşüklüğü, yanlış uzmanlaşmayı görmektedirler.
Araştırmaya katılanlar, kamu görevlilerinin haklarmm yeterli olmadığım
ifade etmişlerdir. Katılımcılar yeterli görmedikleri haklar arasmda özellikle
ücretlerin düşüklüğünü vurgulamışlar, kamu görevlilerinin haklarını,
cezalandırılacakları endişesiyle arayamadıklanm ifade etmişlerdir. Katılımcılar
kamu kurumlarmda iş tammımn olmamasımn çalışanlar arasmda haksızlığa
54
Kamu Etiği
neden olduğunu ifade etmişlerdir. Araştranaya katüanlardan biri ise kamu
görevlilerinin haklarmm yeterli olduğunu belirterek iş garantisinin çalışanları
tembelliğe ittiğini vurgulamıştır. Katılımcılar kurumlarında etik ilkelerin yeni
yeni oluşmaya başladığını henüz oturmadığını ve yerleşmesi için üst düzeyde
sahiplenilmesi gerektiği açıklamalarında bulunmuşlardır.
Kamu görevlilerinin en çok sıkmtı yaşadığı konular arasmda, kurumlannda
yaşanan soranlara ilişkin eleştiri yapamama bulunmaktadır. Araştırmaya
katılanlar, eleştiriye açıklığm kişisel olduğunu, bunun kurumsal olarak
yerleşmediğini ifade etmişlerdir. Carroll ve Buchholtz’un (2003: 166) çalışan ve
yönetici arasındaki ilişkilerde yöneticilerin ya da üst konumda olanlarm
eleştirilere açık olmalarım etik değerler çerçevesinde görmekte ve çahşanlarm
adaletsizliğe, yasa dışılığa ve uygunsuz etkinliğe karşı eleştiri yaptıldannda
cesaretlerinin kırılmaması gerektiğim vurgulamaktadu'. Bu durum yukarıda dâ
ifade edildiği gibi bu araştmnamn yapıldığı kamu kurumlarmda geçerliliğim
bulamamaktadır. Oysa sorunlar tartışılarak ve açığa çıkartılarak çözülebilir.
Araştırmaya katılanlar kurumlannda, özellikle adaletsiz davramşlardan
sıkmtı çektiklerini vurgulamışlardır. Bir diğer yakınma konusu da ücret
adaletsizliğidir. Velasquez’in (2003: 440) de vurguladığı gibi çalışanlar
yaptıkları işin karşılığmda adaletli ücret almak isterler. Bu duramda kamu
görevlilerinin adaletli ücret almadıklanna olan inançları onlarm çahşmalarmı da
etkileyecektir. Katılımcılardan biri atamalarda büyük adaletsizlikler yapıldığım
bir diğeri ise adam kayırmanm, siyasi yandaş kayırma gibi adaletsizliklerin
yaygın olduğunu belirtmektedir. Araştırmaya katılanlardan biri şu örnekle
kendilerinin verdiği hizmette eşitsizlik olduğunu vurgulamakta ve öz eleştiri
yapmaktadır:
"...Bana Erzurum'da bir çocuk, "yandaki sınıfın matematiğine branş
öğretmeni giriyor benimkine branşı matematik olmayan bir öğretmen giriyor.
Haksız rekabet var. Benim hak ihlalimi nasıl engelleyeceksiniz” sorusunu
yöneltti. Demek ki daha birçok şeyi yapamıyoruz. (EY2) ”
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi kamu Icurumları hem çalışanlarma
hem de kendilerinden hizmet alalara karşı adaletli davranmakta zorlanmaktadu:.
Araştırmaya katılanlar genel olarak terfi ve takdirlerde kamu kurumlannda
sorunlar olduğunu bu gibi yararların adaletli olmadığım belirtmektedirler.
Araştırmaya katılan biri ise takdirin önemli olmadığıiu, takdir edilmek için
çahşmadığmı, ancak çalışmalarmın sonunda hak ettiğini almalc istediğini
vurgulamaktadır. İşteki etik prensipleri dürüstlük, doğruluk, sözünü tutma,
sadakat, adaletlilik, başkalarma yardım, başkalarma saygı gösterme olarak
sıralayan Josephson (1995: 84), bunlarm eksikliğinde çahşanlarda da etile değer
inancınm kaybolacağım vurgulamaktadu:. O halde kamu görevlilerine yapılan
adaletsiz davramşlar, onlarm işle ilgili düşüncelerini de olumsuz yönde
etkileyecektir.
Katılımcılar kurumlarmdaki etik sorunları, atamalarda liyakate göre
yapılmaması, atamalarda politik kararların etkili olması, görev ihmali,
Kamil Kunımlarında Çalışma Etiği
55
referansla gelenlere daha çok ilgi, yakınlarına menfaat ya da rant sağlama,
yolsuzluk, torpil, çıkar çatışması, hediye alınması, hemşericilik yapılması olarak
sıralamaktadırlar. Araştırmaya katılanlardan bazılan politik baskıların kamuda
yerleşik olduğunu belirtmekte, bir katılımcı bu baslalann normal olduğunu ifade
etmektedir. Araştırmaya katılanlar kurumlarmda ayrımcılık yapıldığım, bu
ayrımcılıklarm, siyasi parti yandaşhğı, hemşericilik, bölgbsel ve etnik
ayrancılık, cinsiyet ayrımcılığı, din aynmcıhğı olduğunu belirtmişlerdir. Ancak,
Velasquez (2003; 440) ve Carroll ve Buchholtz’in (2003: 550) de vurguladıkları
gibi iş yerlerinde yaşanan aynmcılıklarm etik olmadığı ve bu durumların
çalışanlarm eşitlik anlayışım zedelediği şeklindedir. Katılımcılar kamu
kurumlarmda kişisel çıkar elde etmenin de yaygm olduğunu belirtmişlerdir.
Katılımcılar kişisel çıkar elde etmenin de en çok üstlere yaranma amacıyla
yapıldığmı belirtmektedirler.
KAYNAKÇA
Akarsu, B. (1999), Felsefe Terimleri Sözlüğü, Türkiye Felsefe Kurumu Yayım,
Ankara.
Aşcıgil, S. F. (2001), îş Etiği: Eski sorunlar. Yeni Kavramlar, Yeni Yaklaşımlar,
Ekonomi Forumu, Friedrick Ebert Stiftung Yaymı, İstanbul.
Aydın, İ. P. (2002), Yönetsel, Mesleki ve Örgütsel Etik, (3. Basun), Pegem A
Yayıncılık, Anicara.
Badiou, A. (2004), Etik, Kötülük Kavrayışı Üzerine Bir Deneme, Çev. T. Birkan,
Metis Yayınlan, İstanbul.
Billinton, R. (1997), Felsefeyi Yaşamak, Ahlak Düşüncesine Giriş, Çev. A.
Yılmaz, Ayrmtı Yayınları, İstanbul.
Brenkert, G. G. (1998), M arx’ın Özgürlük Etiği, Çev. Y. Alogan, Ayrıntı
Yayınlan, İstanbul.
Carrol, A. C. ve Buchholtz, A. K. (2003), Büssiness And Society: Ethics and
Stakeholder Management, 5th. Ed., Thomson. South-Westem.
Ewing, D. (1995), An Employee Bili O f Rights. Büssiness And Society: Ethics
and Stakeholder Management, 5th. Ed., Thomson, South-Westem.
Frederick, W. C., Post, J. E., ve Davis, K. (1992), Business And Society:
Corporate Strategy, Publick Policy, Ethics, Seventh Edition, Mcgraw-Hill,
New York.
Hoffrnan, W. M. ve Frederick, R. E. (1995), Business Ethics: Readings And
Cases in Corporate Morality, Third Edition, Mcgraw-Hill, Ne w York.
Josephson, M. (1995), Teaching Ethical Decision Making And Principled
Reasoning, Ethics And Busuness Decision Making. Business Ethics:
Readings And Cases in Corporate Morality, Third Edition, Mcgravv-Hili,
Inc., Ne w York.
56
Kamu Etiği
Kümbetoğlu, B. (2005), Sosyolojide Ve Antropolojide Niteliksel Yöntem Ve
Araştırma, Bağlam Yayıncılık, İstanbul.
Nuttall, J. (1997), Ahlak Üzerine Tartışmalar, Etiğe Giriş, Çev. A. Yılmaz.
Ayrmtı Yayınları, İstanbul.
Velasquez, M. G. (1998), Business Ethics: Concepts and Cases, Fourt Edition,
Prentice-Hall, Inc., New Jersey.
MÜZAKERE YÖNETİMİNDE ETİK
Murat Yusuf U Ç M
özet
B u çalışm anın am acı, müzakere sürecinin yönetim i esnasında etik açıdan doğru olmayan
davranışlan eleştirm ek değil, etik ikilem lerle karşılaştıklannda onlara uygun davranış seçeneklerini
sunmak, etiğin önem li boyutlarını belirtm ek v e bu boyutlann m üzakerecinin strateji, taktik ve
manevra seçim ini nasıl etkileyebileceğini teorik olarak açıklamaktır. Bununla birlikte müzakere
yöneticilerine etikle ilgili sorunlaria karşılaştıklannda bunlan nasıl değeriendirecekleri v e bunlar
karşısında nasıl davranacaklarını anlatmak da amaçlanmaktadır.
M üzakere yönetim inde etik açıdan yanlış seçilen strateji veya taktiklerin kısa vadeli başanlar
için kullanıldığı görülmektedir. B u yanlış eğilim ler gelecekte de devam ettiğinde, m üzakere sürecinin
uzun vadeli ilişkilerini, m üzakere yapan tarafların im ajlannı v e güvenilirliklerini zedeleyecekleri
görülmektedir. B u sürecin m üzakereciler tarafından başanlı bir şekilde uygulanm ası için etik
konusunun m üzakerelere nasıl uygulanabileceğini bu çalışm ada basit bir teoriksel m odel etrafında
açıklanm ış v e birtakım önerilere yer verilmiştir.
A n a h ta r
O rganizasyon
K elim e le r :
M üzakere
yönetim inde
etik,
M üzakereci,
Etik,
Kamu
yönetim i,
GİRİŞ
Müzakere yönetimi etiği açısından öncelikle etilsel boyutun içeriği konusun­
da bazı ön bilgiler verilerek çalışmanın yönünü belirleme daha doğru olacaktır.
Amaç, etiğin felsefi boyutunu veya etik açıdan doğru olmayan davramşları eleş­
tirmek değil, etik ikilemleri belirleyerek, bu sürecin temel öğelerini basit bir
teoriksel model çerçevesinde açıklamaktır. Aym zamanda müzakere yönetiminin
etik boyutu konusunda yeni çalışmalarm şekillenmesine yardımcı olmaktır. 21.
Yüzyılda oluşabilecek küresel sorunlarm çözümünde müzakere çalışmalarında
belirlenecek temel etik kodlarmm oluşturulmasmda ve bu sürecin yönetilmesinde
de temel bir yaklaşım belirlemektir. Bu amaçla çalışmada, ilk önce, müzakere
yönetiminde etik ikilemlerin tanımı, etik karar, mantıklı karar ve etkin kararlan
açıklamaktır. Daha sonra etik karar verme modeh içerisinde, etik olmayan davramşlan isteklendiren etkenler, bu da-vramşlarm amacı, sonuçlan, algılanma
boyutları ve müzakerecinin bu davramşları seçmesinde etkileyen diğer faktörleri
ele alınrmştır. Sonuç bölümünde ise tüm bu sürecin faktörleri birbiri ile ihşkilendirilerek bir takım öneriler dile getirihniştir.
MÜZAKERE YÖNETİMİNDE ETİK İKİLEMLER
Konunun içeriğini belirlemede bir ömek olay analizi üzerinde gidilirse daha
belirgin olabilecektir.
‘ Dr., Süleym an D em irel Ü niversitesi, Gönen M eslek Y üksekokulu, K öy Enstitüsü K am pusu, İktisadi
v e İdari Programlar B ölüm ü Öğretim G örevlisi
58
Kamu Etiği
Bil kamu organizasyonu müzakere kurulu, sendika temsilcilerinden oluşan
müzakere yetkilileriyle yeni bir iş sözleşmesi üzerinde çalışmaktadır. Sendikamn
müzakerecileri eğer çalışanlarm tatil ücretlerini % 4 ’ten % 6’ ya yükseltilmezse
yeni iş sözleşmesine imza aymayacaklarım beyan ederler. Bu durumda organi­
zasyonun yönetimi bu konuda bir takım hesaplamalar yapar ve sonuçta her tatil
gününün organizasyona olan maliyetin 10 bin TL olduğımu görür ve bunu sendi­
ka müzakere heyetine açıklayarak bu ücreti ödemek için yeterli bütçeye sahip
olmadığım açıklar. Ayrıca burada pararun bir mesele kaynağı olarak görülmeme­
si de önemlidir. Önemli olan çalışanların ihtiyaçlanna cevap verilmesi istenen
taleplerin tatminidir. Bu durumda sendika çalışanlarm ikna edilebilmesinde bir
müzakereci veya müzakere heyeti bir seçeiıekli liste hazırlayabilir. Bunlar:
(Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 235; Lewicki, Saunders ve Minton,
1997:215-216)
1. Sendikanm isteklerinin imkânsız olduğu ve tatil ücretlerinin neden %6
olmasım istediklerini anlaşılmadığı ileri sürülebilir.
2. Sendika müzakere heyetine açıklama yapmadan organizasyonun mali gü­
cünün bunu karşılayamayacağım dile getirilebilinir.
3. Hatalı mali belgeler hazırlanır. Bu belgelerde her tatil günü başma 20 bin
TL maliyet düştüğü anlatılır ve buradan organizasyonun mali gücünün yetersiz­
liği belirtilebilinir.
4. Sendika liderlerine, eğer çahşanların isteklerinin karşılanamayacağı konu­
sunda ikna ederlerse, ülkenin herhangi bir yerinde hiçbir ödeme yapmayacakları
bir tatil teklifi ileri sürülebilir.
Bu durumda şu soru sorulmahdır: Bu ileri sürülen stratejilerden herhangi biri
etik açısmdan bir mesele teşkil eder mi? Ederse hangisi? Neden eder?
Organizasyon yöneticileri ve bunlara bağlı olarak seçilen müzakereciler
amaçlarım başarmak için birtakım kararlar alarak strateji, taktik ve manevralanm
belirler.( Wall, 1985: 32) Müzakere yönetiminin önemli süreçleri olan bu
faaliyetleri yerine getirmeye çalışan müzakere taraflan bazen etik ikilemlerle
karşılaşırlar. Etik ikilemler, bir karar verirken rasyonel’ davramşlarm dışma
çıkarak bazen doğru ile yanlış, bazen ise doğra ile doğra veya yanlış ile yanlış
arasmda bir seçimi gerektirme duramunda karar vericinin vicdanına yani
gönlüne burakılan durumlardır. (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 236237; Lewicki, Saunders ve Minton, 1997:216)
Bu konuda şöyle bir örnek verilebilir. Bir kişi İsparta’ dan Ankara’ ya
gitmeğe karar versin. Kişi bu isteğine etkin bir şekilde yani rasyonel bir ölçüt
olarak en az maliyetle en kısa zamanda ulaşmak isteyecektir. Akıl bu konuda
değişik seçenekli ulaşım imkânlarım belirler ve hesaplar. Otobüs, tren, uçak ve
binek hayvanlar olarak kısıtlanan ulaşım araçları olsun. Elişi, maliyet açısmdan
uçağın biletini karşılayamayacağmı karar vererek bu seçeneği eler. Zaman
açısmdan 10 saatlik bir kısıdı olduğunu tespit eder. Bu duramda herhangi bir
aksaklık olmazsa otobüsle 6 saatte/10 TL, trenle 8 saatte/6 TL varacaktn:. O
Müzakere Yönetiminde Etik
59
zaman diğer etmenler sabit olduğu düşünüldüğünde kişi rasyonel olarak
hangisini seçebilir? İlk bakışta en az maliyetle treni, zaman maliyeti açısmdan da
otobüsü seçebilir. İkinci soru ise şöyle olur. Bu durumda karan akıl mı yoksa
gönül mü verir? İşte basit bir hayatta önemli görülmeyecek bir durumun iş
yaşamında ne kadar etkili olabileceği düşünülmesi gereklidir. Bu durumda treni
parasal maliyet açısmdan seçen kişi gönül açısmdan trendeki serbestliği veya
çevreyi daha rahat görebilme faktörlerim koyarak belirleyebilir. Otobüsü zaman
maliyeti açısından seçen kişi de, trenin çok rahatsız verici bazı durumları bahane
ederek de seçebilir. Bu durum gibi, müzakere sürecinde de nasıl davranmak
zorunda olacağı konunun ne kadar karmaşık ve önemli olduğunu göstermesi
açısmdan dikkate değerdir.
Müzakere sürecinde müzakereciler uyguladıkları strateji ve taktikleri
değerlendirirken üç temel standardı göz önüne alırlar: Bunlar, etik, mantık ve
etkinliktir. (Lewicki, Saunders ve Minton, 1997: 216). Etik kararlar, müzakere
sürecinde strateji, taktik ve bunlann uygulanmasmdaki manevraları ahlaki
değerler veya neyin doğru neyin yanlış olduğu açısmdan değerlendirilerek
verilir. Mantıklı kararlar başarı açısmdan hangi eylemlerin daha etkili olduğu
değerlendirmesine dayanır. Etkinlik kararlarmda, amaçları başarmak için en
basit, en kolay, en ucuz veya en hızh yani minimum kaynak ve çaba sağlayan
yolun değerlendirilmesidir. (Missner, 1980: 40)
Örneğin, yeni bir hizmetin reklamım hazırlayan organizasyon, stratejisini
belirlemek amacıyla değerlendirme ölçütlerinden birini veya birkaçım aym anda
kullanabilir. Etik açıdan karar vermek isteyen organizasyonun yetkilileri şu
sorulan cevaplayabilir: “Bu yeni hizmet baklandaki gerçekler nedir?” veya “Bu
hizmeti piyasadaki rakip hizmetlerle doğru bir şekilde nasıl daha cazip
gösterebilinir?”. Mantık açıdan karar vermek isteyen organizasyonun yetkilileri
şu soruları cevaplayabilir: “Bu hizmet en iyi şekilde nasıl sunulabiluür?” veya
“Alıcmın ilgisini çekmek için hizmet hakkında neler söylenebilinir?”. Son olarak
da etkinlik standardma uymak isteyen organizasyon yetkilileri şu soruları
cevaplayabilir: “Bu hizmetin reklamı nasıl yapılacak?” veya “Bu hizmeti satmak
için en kolay yani en düşük maliyetli yol hangisidir?” (Lewicki, Saunders ve
Minton, 1997: 217).
İş ahlakı tartışmalarında etik, genellikle mantık ve etkinlik standartları ile
karıştırılmaktadır. Dolayısıyla mantık ve etkinlik kararlarında çoğu zaman etik
kararlardan ayrı tutulabilmektedir.
Bazı araştrrmalarm sonucunda, bazı insanların “kendilerini daha iyi
hissetmeleri” için, bazılarırun ise ortaya “iyi biri iş-iyi bir etik” ortaya
çıkarabilmek için etik açıdan doğru olam yapmak istediklerini belirttikleri
göiülmüştür (Bucaro, 2009a). Bu durumda mantıklı karar veren insanlarda etik
açıdan doğru veya yanlış arasmdaki çizginin nerede olması gerektiği konusunda
net bir fikir olduğu tam olarak bilinmeyebilinir. Çünkü bu durum müzakere
sürecinde de müzakereciler arasında ne kadar bilindiği tartışma konusudur. Fakat
bu durum etik konusunun önemsiz veya göz ardı edihnesi gerektiği anlamına
60
Kamu Etiği
gelmemelidir. (Lax ve Sebemus, 1986: 145-146) Bugünkü 21. Yüzyılda bu
konunun önemi gittikçe artmaktadır.
BASİT B t e TEORİK ETİK KARAR VERME MODELİ
Neden bazı müzakereciler etik olmayan taktik veya stratejileri kullanırlar? Bu
soruya genel olarak verilebilecek cevap, bu müzakerecilerin ahlaksız, yozlaşmış
veya ilkesiz olduklarıdır. Ancak bu cevap çok basittir, ayrıca bu cevap
müzakerecilerin ne yaptıklarım ve neden yaptıklarmı açıklamaya engel
olabilecek sistematik yamlgılan da aksettirmektedir (Bucaro, 2009d;Lax ve
Sebemus, 1986: 146-147).
Bu yamlgılar müzakereciyi, diğer müzakerecilerin davramşlarım, onlarm
kişilikleri ile bağdaştırmasına teşvik eder, ancak kendi davramşlarım sosyal
çevresiyle ilişkilendirir. Bunun sonucu olarak, müzakereci diğer dost
müzakerecinin neden yanlış bir taktik veya strateji veya manevra uyguladığım
açıklamak isterse, bu müzakerecinin ilkeleri olmayan veya istediği bir şeyi elde
etmek için her türlü faaliyetleri uygulayabilecek bir insan olduğunu söyler.
Kendisinden, neden aym faaliyetleri kullandığmm açıklanması istenirse, ilke
sahibi olduğunu, fakat kendisine bağlı olmayan bazı sosyal çevre etkenlerinden
dolayı bu ilkeleri bir kez çiğnemek için çok iyi bir nedeni olduğunu söyleyebilir
(Bucaro, 2009c; Cohen, 2009a).
Bireysel Faklılıklar
-DemoBrafik faktörler
vKişIsel karakterler
-Ru hsal gelişim' '.f i l ;
Durumdan Kaynaklanan
Bağlam sal Etkiler
-Müzakerecinin karşı tarafla olan llişklslr;
>lki,tarafı:m(Jzakerecllenarasındakl:güç llişkis
-gnjp ve organizasyon normları
Etik o lm a ya n taktiklerin'seçim inin
niyetleri v e isteklondirm eieri
SO N U Ç L A R
1.
^tkiiem e
durum u
E tik olm ayan
davran ışla rın
belirlem ede
etkili olan
stratejilerin
se çim i '
Etik o lm ayan
davran ışları
belirlem ede
; etkili olan
taktiklerin
se çim i
Taktik veya
taktiklerin
u yg u la n m a sı
A
Açıklamalar ve Bahaneler
Taktiğin etkisi: işe
y a rıyo r m u ?
2.
D iğe r tarafın
m üzakerecisinin,
seçm e n le rinin
v e destekleyicilerin
tepki ve geribildirim leri
3. M üzakerecinin
ke n d isin i
değerlendirm e
O
Şekil 1: Etik Olmayan Davranışları Kullanma Karar Sürecinin Modeli
Kaynak: L ew icki, Barry, Saunders v e M inton, 2 0 0 3 ,2 6 1 .
Müzakere Yönetiminde Etik
61
Müzakere yönetimde müzakerecinin, etik açıdan doğra olmayan davranışlan
kullanma karanm vermesi sürecini açıManmasma yardımcı olmak için Şekil l ’de
oluşturulan sade bir model incelenmeye çalışılacaktır. Bu model üç temel
parçadan oluşur: Etik olmayan davramş isteklendirmeleri, etik olmayan
davramşlarm amacı ve bu davramşlarm sonuçlarıdır. Ayrıca çalışmalarda bu
davramşlann seçiminde etkili olabilen diğer faktörlerde ayrıca ele almarak
modele eklenmiştir.
E tik Olmayan Davranışları İsteklendirmede Temel Üç Etken
Bireysel davramşlar, ekonomik sistemler ve bunlarla birlikte etkili olan
sosyal, siyasi ve eğitimin temel şekillendirmeleri sonucunda bireyin bireyci,
kolektif veya rekabetçi gibi önemli birçok boyut (Scanlon, 2000; 34-35) etik
olmayan davramşları isteklendirebilir. Bunlardan kazanç yani kar veya fayda,
rekabet ve adalet etik dışı davramşlar üzerinde en etkili olanlarıdır. Bu etkenler
önemli olduğundan kısaca bahsedilecektir.
Kazanç, kapitalist ekonomik sistemin temelidir. (Cohen, 2009b) Burada
kazanç yalnızca parasal olarak algılanmamalıdır. Organizasyonun parasal dışmda
da amaçları olabilir ki, fayda gibi, bunlarm başaniması da kazanç olarak
nitelendirilir. Dolayısıyla bireyler, gruplar veya organizasyonlar amaçlarım
başarmak için çaba gösterirler. Kazanç bu durumda müzakere yönetimi
sürecinde de önemli bir isteklendirme unsurudur. Taraflar müzakere yaparken
kendi sonuçlarım attırmaya, fayda veya kar açısmdan avantajlı duruma geçmeye
çalışırlar. Aynı zamanda kazanç, amaçlann başarılmasmda bir strateji olarak
taraflan müzakere yapmaya teşvik eder. Çünkü bir müzakereci veya müzakere
heyeti kazançlan arttumak için müzakere yapmazsa, diğer tarafin onları
üsteleyebileceklerini düşünerek kaybedeceklerini tahmin edebilirler. (Craver,
2009)
Bu kazanç etkeni son zamanlarda sık sık eleştirilmektedir. Fakat konumuzun
mahiyeti ve sınırları açısmdan bu tartışmalar ayn bir araştmna konusu olacaktır.
Rekabet, kazanç davramşları mevcut kaynaklarm tarnamının bir yapmın
elinde olmaması ve insanlarm ihtiyaçlanmn tatmin edilmesi açısmdan da yetersiz
birçok durum sonucu yapılır ve böylece rekabet meydana gelir. (Fisher ve Ury,
1981:43)
Müzakere de bu durumda başlar. Eğer bir organizasyon veya birey her şeye
sahip olsaydı müzakereye girer miydi? Bu sorunun cevabı “hayır” olacaktu:.
(Uçan, 2008: 18, 24)Dolayısıyla müzakere taraflar arasmdaki bağımlılık
ilişkilerinden dolayı yapılmak zorundadn. Bu durumda müzakerede ortaya çıkan
rekabetin genellikle zorunlu rekabet biçiminde olduğu söylenebilir. Kazanma
hırsı ve rekabet, kısa vadede müzakereci için etkili bir hareketlendirici olmakla
beraber, etik kurallarm dikkate alınmaması uzun süre ilişkilerin etkiliğini
tehlikeye sokacaktn.(Kennedy, 1987: 82)
Algılanan adalette, taraflan etik açıdan doğru olmayan davramşlarda
bulunmaya isteklendiren üçüncü unsurdur. Dürüstlük hakkmdaki sorular
62
Kamu Etiği
müzakere sonuçları, bu sonuçların yönlendirilmesi için kullamlan süreçler veya
müzakerenin ilerlediği sistemle ve kurallanyla ilgilidir. Adil sonuç meselesi,
müzakere sonuçlannm adil bir şekilde paylaşılması ile ilgilidir. Kıt bir kaynağı
örneğin bir para havuzunu paylaşmak gerektiğinde ortaya çıkabilen meselelerden
biridir (Lewicki, Saunders ve Minton, 1997: 218-219). Lax ve Sebenius bu
meseleyi “dağıtıcı adalet (Distributive faimess) ” olarak adlandırmakta ve
müzakerede yaşanabilecek en önemli etik mesele olarak görmektedirler.
Örneğin, yeni bir iş projesinin başanimasmda üç kişi çalışmıştır. îlk sene elde
edilen kazancm nasıl paylaşılacağı müzakere edilsin. Bu durumda üç paylaşım
çıkabilir: 1. Kazanç üç eşit parçaya bölünebilinir; 2. Biri daha fazla katkı
yaptığmı düşünerek daha fazla para ahnasmı düşünebilir ve 3. Biri daha fazla
ihtiyacı olduğu için daha fazla paradan pay alması gerektiğine inanabilir.( Lax ve
Sebenius, 1986:150-151)
Sonuçta, müzakerede de bölüşüm kararlan şu üç ilkeden birine dayanarak ele
alınabilir: 1. Eşitlik: herkese aym payı vermedir;2. Adalet: fazla katkısı olana
daha fazla pay düşmesidir; 3. İhtiyaç; daha fazla ihtiyacı olana daha fazla
vermektir. (Lewicki, Saunders ve Minton, 1997: 219)
Müzakere yönetiminde etik açıdan bu kararın verilmesinde ya en adil bir yol
belirlenmeli veya üçüncü taraf ki, bir arabulucu veya hakem gibi, yardıımna
başvurulmalıdır.
Bu tür meselelerin nasıl çözüldüğü henüz kesin olarak araştmimamıştu:.
Genellikle müzakerecilere çoğu zaman süreçlerin adil olup olmadığmı
belirlemeleri için objektif kriterleri kullanmaları önerilse de, bu kriterlerin ve
süreçlerin neler olduğu ve nasıl kullamiması gerektiği henüz araştmimamıştır.
Bazen de adil olma müzakerecileri etik ohnayan davramşlara, örneğin dürüst
olmama gibi, yönlendirebilir. Bireylerin veya grupların haksızlığa karşı tepkileri
çok faklıdn. Müzakereci haksızlığa uğradığım düşünürse kızabilir, güvenini
kaybedebilir veya intikam almak isteyebilir. (Nierenberg, •1986: 45)Bu etiksel
duruma Davosta (http: // stargazete.com/dunya/erdoğan-peresi-topa-tuttu-vedavostaki-zirveyi-terk-etti-165643.htm,2009)
rastlamimıştır.
Türkiye
Cumhuriyeti Başbakam Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki Dünya Ekonomik
Forumu kapsammda düzenlenen “Gazze Orta Doğu için Model” panel
oturumunda panel başkaıunm gösterdiği sözlü ve beden dili davramşı sonucu
Başbakan istem veya istem dışı olarak kızma davramşmı yansıtmış ve sonunda
da “.. .bir daha Davos’ a gelmem...” sözüyle güveninin kaybettiğini belirtmiştir.
Sonuç olarak etik olmayan davramşlarla karşılaşan müzakereciler de, aynı
davramşlan kullanarak etik kuralları bir tarafa itebilirler. Böylece,
müzakerecinin kazanç elde etme, rekabet etme veya bazı yasal standartlan
çiğneme isteği ne kadar güçlü olursa, etik açıdan yanlış davranışlan seçme
eğilimi de o kadar artabilir.
Müzakere Yönetiminde Etik
63
Etik Olm ayan D avranışların Amacı
Etik olmayan davramşlarm uygulanuıasmm amacı müzakere sürecinde
müzakerecinin gücünü arttırmaktır.(Stark ve Flaherty, 2009). Bu davramşlar
temel olarak iki gruba ayrılarak incelenebilir: Doğruyu yani gerçeği söyleme ki
bu “güven” ilişkisini belirleyen davramşlardır. Diğeri de, amaç-sonuç
davramşlarıdır (Bucaro, 2009b; Hartman, 1998: 488; Lewicki, Barry, Saunders
ve Minton, 2003: 237-239).
Bu tartışılan davramşlar müzakere yapısmm karakteristik özelliklerinden biri
olan “bağımlılık” ilişkisine dayanır. Sosyal hareketliliğin temeli olan bu ilişki
aym zamanda yeterli olmayan arz ve karşılanması gereken talep ilişkisinin bir
sonucudur. Bu ereğin etkilenme çekim dengesi olarak da adlandmlır (Uçan,
2008: 24).
Doğruyu söyleme taktiklerini ele almdığmda, bilgi müzakeredeki en önemli
güç kaynaklarından birisi olmaktadır. Müzakere yönetim sürecinde bilgi güçlü
bir faktördür, çünkü müzakere tamamen bilgi değişimine dayanır. Bu yüzden
taraflardan biri doğruyu söylememe yolımu seçerse, bilgi alış veriş süreci
olumsuz etkilenir. Yalan söyleyen taraf müzakerecinin “dürüstlük ve güven”
dengesini bozar. Müzakere yönetim sürecinde “seçilen amaç ve stratejilerine
göre belirlenen” bazı taktiklerden, blöf yapma, tehdit etme, yanlış bilgi verme
gibi yalan söyleyen müzakereci, bu davramşlan rasyonel temellere
dayandmnaya çalıştırır. Fakat bu seçimler müzakerecilerin belirlediği amaçlara
göre şekillenmektedir. Seçilen bu davramşlar diğer müzakereci karşısında
avantajlı duruma geçmek içim yapılır. Diğer müzakereci bir kez böylesine bir
taktikle karşılaşırsa, müzakereciye olan güvenini kaybeder ve her söylediğine
inamp inanmama çelişkisine girer (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003:
246-251).
Amaç-sonuç taktikleri müzakereciye ek güç verir ve doğruyu söyleme
taktiklerinden faklı olarak gücün çeşitli şekillerim kazandmr. Bunlar algılanan
imaj, deneyim, pozisyon, karşı tarafı ödüllendûme veya cezalandırma
yeteneğidir. Karşı tarafın pozisyonunu yumuşatabihnek için ona ödül, hediye
veya rüşvet teklif etmek, diğer tarafm bilgilerini öğrenebilmek için casuslar
kullanmak, müzakerecinin seçmenlerini kandmnak gibi onlara yanlış bilgiler
vermek, diğer müzakerecinin ofisini veya seçmen toplantılarım elektronik
cihazlarla gözetlemek veya dinlemek veya karşı tarafı suçlayarak küçümsemeye
çahşmak gibi örnek taktikler verilebilir (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton,
2003:251-255).
Sonuç olarak, müzakereciler etik olmayan davramşlan güç kazanmak için
kullanırlar. Bu gücü ise, ya bilgiyi değiştirerek ya da diğer müzakerecinin
pozisyonunun otoritesini sarsarak avantaj elde ederler. Bu taktikleri kullanmanm
sonuçlarma diğer taraf, müzakereci ve gözlemciler katlanmak zorunda kalırlar.
64
Kamu Etiği
E tik Olmayan D avranışların Sonuçlan
Etik olmayan davranışları kullanan bir müzakereci olumlu veya olumsuz
sonuçlarla karşılaşabilir. Bu sonuçlar, taktiğin etkililiğine; diğer müzakereciye,
seçmenlere ve destekleyicilerin tepki ve geri bildirimlerine ve müzakerecinin
kendi taktiklerini nasıl değerlendirdiğine göre değişir (Bucaro 2009c; Lewicki,
SaundersveMinton, 1997: 220).
Birinci tür sonuçlar, taktiğin etkililiğidir. Yani amacma ulaşıp ulaşamadığma
bağlıdır. İkinci tür sonuçlar, diğer müzakere katıluncılannm bu taktikleri nasıl
değerlendirdiklerine bağlıdır. Diğer tarafm müzakerecisinin, seçmenlerinin ve
destekleyicilerinin uygun veya uygun değil değerlendirmeleri müzakereci için
önemli geri bildirimler sağlayabilir. Son olarak üçüncü tür sonuçlar,
müzakerecinin kendisinin kullandığı taktikleri nasıl değerlendirdiğine bağlıdır.
Bu davramşlar sonucunda suçluluk, güvensizlik veya gerginliğin oluşup
oluşmadığının bilinmesidir. Yine bu taktiği kullanmayı engelleyecek bir durum
görmemesine bağlıdır (Bucaro, 2009c, 2009d; Cohen, 2009a).
Birinci tür soiıuçlar taktiğin başansma bağlıdır. Eğer bu durumda müzakereci
istediği sonucu elde eder ve onu bu etik olmayan davramşlarmdan dolayı
cezalandıran veya uyaran yoksa bu şekilde devam edebileceğini düşünebilir.
Temelde bu davramş sonucunu basit bir öğrenme ve pekiştirme süreci olarak
adlandınlabilinir. Sonuçta, bu davramşı kull'amp kullanmama sonucunda ortaya
çıkabilecek ödül veya cezalar müzakerecinin sadece şu anki davramşlanm teşvik
etmez, aym zamanda müzakerecinin gelecekte de benzer durumlarda ayra şekilde
davranmasına neden olur (Cohen, 2009b).
İkinci tür sonuçlar, müzakerecinin hedef bireyin veya grubun tepkileri ile
karşılaştığmda ortaya çıkar. Eğer bu davramşlara maruz kalan taraf bu taktiğin
farkında değilse, hiç tepki vermeyecektir; fakat farkmdaysa, çok sert bir şekilde
tepki gösterebilir. İnsanlar aldatıldıklarını düşündüklerinde çok kızabilirler.
Çünkü bu aym zamanda aptal durumuna düşürülmesinden de kaynaklanır. Buna
ek olarak müzakereyi kaybetmenin etkisi de bulunur. Maruz kalan taraf intikam
almak isteyebilir. Böylece, müzakereci etik olmayan davramşlan kullanarak kısa
süreli bir başan yakalasa da, intikam alma tehlikesi ile de karşı karşıya kalabilir.
Aynca bu davramşlann sonucunda, mağdur taraf müzakereciye bir daha
güvenmez, gelecek müzakerelerde bir araya geldiklerinde intikam almaya çalışır
ve bu müzakerecilerin başka taraflarla müzakereye oturmasmı engelleyebilir ve
gelecek ilişkilerde sarsılmış olur ( Lewicki, Saunders ve Minton, 1997; 221).
Üçüncü tür sonuçlardan olan müzakerecinin kendisinin kullandığı taktikleri
nasıl değerlendirdiğiyle ilgili henüz bir araştırma yapılmamıştır. Bir takım
koşullarda, ömeğin diğer tarafm acı çektiğinde müzakereci suçluluk, gerginlik,
güvensizlik hissedebilir. Diğer taraftan, eğer davramş işe yararsa, müzakereci
kendini iyi hissedebilir ve haklı olduğu düşünen birtakım sebepler bularak
kendini savımabilir. Müzakereci etik olmayan davramşlan kullandığmda bunları
kullanma kararım savunmak için de hazır olmalıdır. Etik olmayan sosyal
davramşlann sonımda müzakereci tarafmdan mağdurlara anlatılan bazı
Müzakere Yönetiminde Etik
65
açıklamalar ve bahaneler şu şekilde sıralanabilir (Lewicki, Barry, Saunders ve
Minton, 2003, 255-258):
1. Bu taktik kaçınılmazdır: Bir başkası tarafından etkilendiği durumuna sığı­
nır. Bu durumda müzakereci kendi davramşlanm tam olarak kontrol edememek­
te ve bu yüzden de sorumlu tutulamayacağı düşünülür. Belki de hiçbir zaman
incitmek istememiş, bir hata yapmış veya bu davramşı kullanmak için birisi
taraflından baskı görmüştür.
2. Bu taktik zararsızdır: Müzakerecinin burada yaptığı küçük ve önemsiz bir
şey olarak adlandınlır. Zaman zaman “beyaz yalanlar” söylenmesinin kötü ol­
madığı fikri anlatılır. Fakat müzakerecinin zararsız olarak gördüğü bu tür davramşlardan diğer dost taraf fazlasıyla etkilenmiş, zarar görmüş, belki de çok değer­
li maddi varlıklamü kaybetmiş olabilir.
3. Bu davramş olumsuz sonuçlardan kaçınmaya yardım edecektir: Bir amaçsonuç taktiği olarak görülür. Bu açıklamayı yaparken müzakereci, zararlı sonuç­
lan engellemek için uğraştığım göstermeye çalışır. Ömeğin, silahlı bir hırsıza
paranm nerede olduğu konusımda yalan söylenebilinir, çünkü doğru söylenirse
para çalmabilir. Aym şekilde, müzakereci de bu yolla kendim istenmeyen sonuç­
lardan korumaya çalışabilir.
4. Bu davramş iyi sonuçlar getirecek veya çok iyi isteldendirme sağlayacak­
tır: Burada da müzakereci davramşlann sonuçlarına katlanır, fakat bu kez sonuç­
lar olumludur. Ömeğin, Robin Hood’ un davramşlarmda temel amaç zenginden
çalıp fakire vermektir. Buradaki asıl anahtar nokta yalnızca karşı tarafa yardım
ettiği açıklamasıdu:. Müzakereci çoğu zaman bu davranışı genel bir iyilik yap­
mak için değil, kendi avantajlan için kullanır. Bu durumda diğerleri onların faa­
liyetlerini olumsuz sonuçlardan kaçınma taktiklerinden daha affedilir bulubilir.
5. Onlar bunu hak etti, hakkımı koruyorum veya onlar buna mecbur etti: Bu­
rada hak koruma açıklaması yapılır. Tüm bu bahaneler geçmişle ilgilidir. Daha
önce müzakereciye kıyasla daha avantajlı duruma düşen birisine, “sisteme” veya
bazı otorite sahibi kişilere karşı kullamlır. Sistemde vergi kaçırılmasma sebep
olan değişik yolların bulunması veya reklâmdaki çarpıklıklar ömek olarak veri­
lebilir.
6. Bu davramş adil ve bu duruma uygundur: Bu davranış durumsallık duru­
munu veya oyunun kurallan yaklaşunuu yansıtn. Müzakereciler bazen kendile­
rini haklı çıkarmak için, durumun onları bu davranışa ittiğini söylerler. Müzake­
reler de dâhil birçok sosyal yapı süreci, genel kabul gören kurallar ve davranış­
larla yönetilebilir. Bu kurallar bazen iki sebepten dolayı kuşku uyandırabilir:
Bazılanmn kurallan çiğnediğine, bozduğuna inamlu: ve bazılarınm kuralları
çiğneyeceği, bozacağı tahmin edilir. Ömek olarak, “göze göz, dişe diş” veya
“bunu o başlattı ve ben de bitireceğim” gibi ifadeler, genellikle birinci tür du­
rumlarda kullamlan açıklamalardır. İkinci dumm diğer tarafm nasıl algılandığına
bağlıdır ve bir nevi kendim komma güdüsüne dayanır. Ömeğin, müzakereciler
66
Kamu Etiği
karşı tarafın da etik olmayan bir davranış kullanacaklarına inanır ve önceden
karşılık verirler.
Yapılan açıklamalar ve bahaneler, müzakerecinin kendisini doğra yaptığına
inandırmaya yönelik davramşlardur. Fakat bu davramşlar, öncelilde güç
kazaımıak için kullanılsa da, onlan kullanan müzakerecinin zamanla gücünü
kaybettiği görülür. Çünkü müzakerecinin güvenirliği azalacak ve fırsat oldukça
tehdit edilecektir. Bu durumda yapılan müzakereler de başansız olacaktır. Bu
davramşları kullanan müzakereciler, onları gelecekte de kullanma eğilimi
gösterecek, fakat bunu yaparkeiı imajlannı ve diğer tarafla hatta potansiyel diğer
taraflarla uzun vadeli ilişkilerim yıpratacaktır (Kennedy, 1987: 82).
Etik Olmayan Davranışlarm Algılanma Boyutu
Müzakerecilerin kullandıkları davramşlarm etik olup olmadığma karar
verebilmek için bazı araşürmacılar, îş idaresi yüksek lisans öğrencilerinden on
sekiz taktiği yedi puanlık bir ölçekle değerlendirmelerini istemişlerdir. Bu on
sekiz taktik doğrayu söyleme ve amaç-sonuç ilkelerine dayanmaktadır.
Aşağıdakilerin gerçeği saptıran taktikler olarak algılanmasıyla beraber,
müzakereciler tarafmdan avantaj kazanmak için genellikle kullamldığı ortaya
çıkmıştır (Lewincki ve Spencer, 1990; 55):
1. Gerçek alt sınır çizgisini diğer taraftan saklanmasıdır.
2. Diğer tarafa, seçmenlerine ve medyaya bilgileri yanlış sunulmasıdur.
3. Yanlış tehditler yapılması veya yanlış sözlerin verilmesidir.
4. Belirli bir zaman sınırlamasının varhğma rağmen, hiçbir acelenin olmadı­
ğım gösterilerek yanlış baskı uygulanmasıdır.
5. Açılış talebini gerçekte istenilenden daha yüksek veya daha düşük yap­
mak ve böylece karşı tarafın kendi hedeflerini gerçekleştirebileceklerine olan
güvenlerinin sarsılması olarak tespit edilmiştir.
Bir başka çalışmada da müzakere taktiklerinin karşılaştırmah
ölçeldendirilmesi yer almaktadır. Hedef kitlenin dört etik olmayan duramu
değerlendirihnesi istenmiştir. Bunlar: 1. diğer tarafa doğru bilgi vermeme; 2. blöf
yapma; 3. hile yapma ve 4. yalan söylemedir. Doğru bilgi vermeme çoğu kişi
tarafmdan kabul edilebilir bir davramş olarak algılamrken, bazıları da bunım etik
açıdan yanlış olduğunu kabul etmiştir. Değerlendirme yelpazesinde blöfler etik
açıdan doğra ve yanhş uçlan arasmda yer almış, hile yapma ve yalan söyleme ise
tamamen ahlaksız olarak değerlendirilmiştir. Hedef kitle yaş açısından
incelendiğinde, yaş arttıkça blöfün daha çok, hile yapmamn ise daha az kabul
edilebilir bir davramş olarak değerlendirildiği tespit edilmiştir (Anyon, 1990:
275).
Sonuç olarak batı literatürü açısmdan yapılan bu çalışmalar, müzakerelerde
oyunun kurallarma göre oynanmasım gerektiren bazı davramşlarm olduğunu
göstermiştir. Bu kurallarda, diğer tarafa yanlış bilgi vermek ve blöfler etik
Müzakere Yönetiminde Etik
67
davranış olarak kabul edilirken, Hle yapma ve yalan söyleme tamamen etik dışı
davramş olarak görülmüştür. Bu çalışmalarm benzeri ülkemiz açısmdan da
yapılarak gelecek açısmdan ve ayrıca karşılaştırmalı olarak da değerlendirmeler
yapılması gereklidir.
Etik Olmayan Davranışlarm Seçilmesini Etkileyen Diğer Faktörler
Etik olmayan davramşlarm seçiminde etkili olan diğer faktörleri temelde iki
kategoride incelenebilir. Bunlardan birincisi bireysel farHıIıklardır. Bunım
içinde; demografik faktörler, kişisel karakterler ve ruhsal gelişim bulunur.
İkincisi, durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerdir. Bunlardan bazıları,
müzakerecinin karşı tarafla olan ilişkisi, iki tarafm müzakerecileri arasmdaki güç
ve statü farklılığı ve grap ve organizasyon normlar ve baskılardır. Bunlardan
kısaca bahsedilecektir. (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 260)
Bireysel farklılıklardan biri demografik faktörlerdir. Birçok çalışma etik ile
bireyin özgeçmişi, dini, cinsiyeti, yaşı, eğitimi, milliyeti ve eğitimi gibi
demografik faktörler ile iHşkisini incelemiştir. Örneğin, yaşh ve dini eğitim
veren okuldan mezun olan kişilerin etik olmayan davramşlarda daha az
bulunduğu ortaya çıkmıştır. Güçlü kişiliğe ve ruhsal yapıya sahip olanlarm da
etik davramşları daha çok göstermeye meyilli oldukları görülmüştür. Yine blöf
yapmamn orta yaş grubu bireyleri tarafmdan diğer yaş gruplarma oranla daha
çok kabul edilebilir bir davranış olarak kabul ettiklerini ve kadınların erkeklere
oranla daha az blöf yaptıklarım göstermiştir. Mesleki gruplara bakıldığında,
rakip pozisyondaki yöneticilerin etik konusunda daha katı olduklan, yüksek
lisans öğrencilerinin ise bazı etik dışı taktikleri kabul edilebilir olarak
algıladıkları ortaya çıkmıştır (Hartman, 1998: 419).
Bireysel farklılıklardan diğeri de kişisel karakterdir. Burada iki kişilik
özelliği ele almacaktır. Bunlardan birincisi “Machiavellianism” dir. Bu özelliğe
sahip kişiler “inanlan kontrol etmenin en iyi yolu, onlara duymak istediklerini
söylemektir” düşüncesine sahiptirler. Birçok çalışma bu kişilerin ihtiyaçları
olduklarında ve işlerine geldiğinde, hiç suçluluk duymadan yalan söylediklerini
ve yalan söylerken de daha inandmcı, ikna edici ve etkili olduklarım
göstermektedir. Böylece, bu kişilik özelliği etik alamnda güçlü bir gösterge
olarak kabul edilmektedir. Bazı bireyler ise, davramşlarmdan doğan sonuçların
onlarm yetenek ve çabalannm sonucu olduğuna(iç kontrol) ya da şans veya
kader işi olduğuna(dış kontrol) inanmaktadırlar. Çalışmalar iç kontrolü yüksek
bireylerin genellikle doğra düşündüklerini yaptıklarmı ve etik olmayan
davramşlarda daha az bulunduklarım göstermektedir. Aynca işbirliği davramşı
yerine saldırgan davramşı seçenlerin daha fazla etik dışı harekete
başvurrnaktadır. Yine araştırmalarda, müzakerecinin kendi isteklendirmenin,
rekabetçi veya işbirlikçi ohnası, bu davramşlan kullanmaya uygun bulup
bulmamasma göre değil, diğerlerinin beklentilerine göre farklılaştığım
göstermektedir. Kısaca müzakereciler, karşı tarafm rekabetçi olduğunu
düşündüklerinde etik olmayan davranışları kullanmaya daha fazla eğilimli
olduklan iddia edilmektedir (Stark ve Flaherty, 2009).
68
Kamu Etiği
Bireysel farklılıHarm sonuncusu ruhsal gelişim seviyesidir. Etik dışı
davranışların kullamimasma karar vermenin ruhsal gelişimle ilişkisinin de
olduğu belirtilmektedir. Kohberg, kişinin kişisel etik kararlar vermesinde
bulunduğu ruhsal gelişim basamağına bağlı olduğunu iddia etmektedir. Bu
basamakları altı basamak olarak belirlemiş ve bunları üç seviyeyle
smıflandırmıştır (Hinman, 2008: 299-300; Craig ve Baucum, 1999: 315-318):
1. İUcel seviye: 1. ve 2. basamaklan kapsar. Burada birey davramşlarda bu­
lunurken kendi kişisel ve öncelikli ihtiyaçlarım karşılayan kesin sonuçlarla, özel­
likle ödül ve cezalarla ilgilenmektedir.
2. Basmakalıp seviye: 3. ve 4. basamakları içine alır. Burada birey sosyal du­
rumunun veya arkadaş grubunun onayladığı “doğrulan” veya “genel olarak top­
lumun istediklerine” uygun olarak davranır.
3. İlke sahibi olduğu seviye: 5. ve 6. basamaklardan oluşur. Burada birey da­
ha geniş değerler ve ilkeler çerçevesinde neyin doğru neyin yanlış olduğuna
karar verir.
Sonuç olarak ruhsal gelişimin üst basamaklarına ulaşmamn etik karar verme
oranmm arttiğmı ve etik olmayan davramşlarda bulunanlara karşı direniş
göstermenin de yükseldiği görülmektedir.
Durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerden biri müzakereci ile karşı taraf
arasmdaki ilişkidir. Bu ilişki iki açıdan incelenebilir. Müzakere tarafların
geçmişte yaşadıkları ve gelecekte yaşamaya istedikleri ilişkilerdir. Eğer taraflar
daha önceki müzakerelerde rekabetçi veya işbirlikçi, dostça veya düşmanca
davraımuşlarsa, birbirini desteklemiş veya birbirine karşı cephe almışlarsa,
müzakerecilerin geçmiş ilişkilerinin niteliği, gelecekteki davranışlarım
etkileyebilecektir. Örneğin, müzakereciler işbirliği içerisinde çalıştiklannda
genellikle daha uzun süreli müzakerelerde ilişkilerini devam ettirirler. Eğer
müzakereci diğer müzakerecinin dürüst olmadığım, rekabetçi olduğunu
düşünürse, o zaman savunma stratejilerinin kendi davramşlarmı etkilediğini ileri
sürebilir. Burada ilginç ve kaçırılmaması gereken bir nokta vardır.
Müzakerecinin isteği, karşı taraftan rekabet hissini duyabilmek veya bumm
olacağım hayal etmek de olabilir. Doğal olarak bu, karşı tarafı intikam almaya ve
kesin olarak müzakerecinin beklediği şekilde davranmaya motive edecektir. Bu
ilişki içerisinde kendini savunma dinamiklerini dengeleyebilen bir başka faktör,
müzakerecinin ilişkisinin kısa veya uzun vadeli olacağı beklentisidir. Bir ampirik
çalışma müzakerecinin etik davramşlanmn diğer tarafla ilişkisinin kısa vadeli
mi, uzun vadeli mi olacağı beklentisine göre nasıl değiştiğini ölçmüştür.
Sonuçlar kısa vadeli ilişkilere kaülanlarm uzun vadeU ilişkilere katilanlara göre
daha fazla etik olmayan davramşları uygun gördüklerini belirtmiştir (Cohen,
2009b). Bu, araştırmanm en önemli bir sonucu olarak görülebilir. Fakat aslında
müzakereye süreç yaklaşımı açısmdan bakıldığmda bugünkü dünyada ilişkilerin
bağımlılığı gittikçe arttiğından yine de başansızlık getireceği görülebilecektir.
Müzakere Yönetiminde Etik
69'
Durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerden diğeri de müzakereciler
arasmdaki göreceli güç ilişkisidir. Göreceli güç, bir müzakerecinin diğer
müzakereciye oranla ne kadar güce sahip olduğudur. Genellikle güçlü
müzakereciler ellerindeki gücü suistimal ederek etik açıdan doğru olmayan
davramşlan kullanabilirler. Ömeğin, bir çalışmada güçlü müzakerecilerin daha
fazla blöf yaptığı ve güçsüz tarafla daha az iletişim kurduğu belirlenmiştir.
Aslında bu sonuç bazı insanlar için çelişkili görülebilir. Buradan belki şu sonuca
ulaşabilinir. Güç, müzakerecilerin, güçlü olarak düşünmelerini veya neyin
yapılabilir ve neyin yapılamaz olduğu arasındaki dengenin sağlanmasmı
engellemektedir. Ancak güç dengesi dengesizlikten çok, tutarlı ve etik
davramşlara götürmelidir (Cohen, 2009b).
Bağlamsal etkilerden sonuncusu grup ve organizasyon normlar ve
baskılardır. Normlar, kısaca sosyal davramşı yöneten ve nelerin yapılabilir
nelerin yapılamaz olduğunu belirleyen resmi ve resmi olmayan sosyal
kurallardır. Müzakerede Icurallar iki yolla tammlanabilir: Kurallar, insanların
müzakerede uygun olduğuna inandıkları ve uygun olduğunu söyledilderidir. İlk
durum için bazı müzakereciler, müzakereyi oyun olarak tammlayabilir ve
böylece müzakerede oyunun kurallarım uyguladıklarım düşünürler. Bir poker
oynarken blöf yapma veya diğerini oyımdan çıkarama ömek olarak verilebilinir
(Lev/icki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 268-269). Bazı yapılan araştırmalar
ve teorik çalışmalar dünya tarihi açısmdan birçok acı olaylarda bu etkinin izlerini
göstermiştir. 2. Dünya Savaşı bıma verilecek en önemli örnektir. Çünkü
organizasyon normları ve baskılar uygun olmayan davramşlan meşrulaştırmada
anahtar rol oynayabilir. Bu etki organizasyon açısından birkaç şekilde
görülebilir. Birincisi, organizasyonlar, farklı etik koşullarma ve kültürlerine
sahip oldukları görülmüştür. İkincisi, bir organizasyonun güçlü etik değerlere
sahip olmasma rağmen, belirli iş gruplan, bölümleri veya bölümleri içerisinde
işe bağlı baskılar hoş görülmekle kalmaz, bu tür davramşlann bizzat nedeni de
olabilirler. Yapılan çalışmalara göre, birey organizasyona ne kadar çok ilgi
duyarsa, sadakati o kadar istismar edilebilir, çünkü birey kendi etik kararlarmdan
şüphe duyabilir ve sadakatini gösterebilecek her türlü davramşlarda bulunabilir.
Bunu dışında organizasyonlar amaçlarma ulaşmak için bireyler üzerinde
doğrudan baskı uygulayabilirler. Bu durumda bireyler karar verme
yeteneklerinden bile şüphe ederler. Bu etkiler bireyin bütünlüğünü koruma
açısmdan değerlendirilebilinir, fakat bu baskılar bireylerin insanlığa karşı önemli
suçlar işlemeye de itebilir (Craver, 2009; Lewicki, Barry, Saunders ve Minton,
2003, 270-271).
SONUÇ
Müzakere sürecinin yönetiminde uygulanan stratejiler ve taktikler sonucunda
meydana gelen davramşlar etik açıdan karar verme sürecinin teorik bir modeli
çerçevesinde incelenmiştir. Bu süreçte müzakere tarafları etik ikilemlerle
karşılaşırlar. Etik ikilemler, bir karar verirken rasyonel davramşlarm dışına
çıkarak bazen doğru ile yanlış, bazen ise doğra ile doğru veya yanlış ile yanlış
arasmda bir seçimi gerektirme durumunda karar vericinin vicdamna yani
70
Kamu Etiği
gönlüne bırakılan duramlardır. Karşılaşılan bu durum mantık ve etkinlik
değerlendirmeleriyle birbirine karıştmlmamalıdır. Ancak bu konuda
müzakereciler arasmda da yeterince bilinmediği tartışma konusudur. Çünkü bazı
çalışmalarda etik olmayan davramşlarm uygulandığı görülmektedir. Bazı
müzakerecilerin bu davramşlarmm seçimindeki etken olan isteklendirmelerin
temelinde kazanç, rekabet ve adalet bulunmaktadır. Bunlar aym zamanda
müzakerecilerin amaçlarmı harekete geçiren etkenlerden olmaktadır. Etik
olmayan davramşlarla karşılaşan müzakereciler de, aym davramşlan kullanarak
etik kuralları bir tarafa itebilirler. Böylece, müzakerecinin kazanç elde etme,
rekabet etme veya bazı yasal standartları çiğneme isteği ne kadar güçlü olursa,
etik açıdan yanlış davramşlan seçme eğilimi de o kadar artacaktır.
Müzakereciler etik olmayan davramşlan güç kazanmak için kullanırlar. Bu
gücü ise, ya bilgiyi değiştirerek ya da diğer müzakerecinin pozisyonunun
otoritesini sarsarak avantaj elde ederler. Bu taktikleri kullanmamn sonuçlarına
diğer taraf, müzakereci ve gözlemciler katlanmak zorunda kalırlar. Etik olmayan
davramşlan kullanan bir müzakereci olumlu veya olumsuz sonuçlarla
karşılaşabilir. Bu sonuçlar, taktiğin etkililiğine, diğer müzakereciye, seçmenlere
ve destekleyicilerin tepki ve geri bildirimlerine ve müzakerecinin kendi
taktiklerini nasıl değerlendirdiğine göre değişir. Müzakereciler kullandıkları bu
davramşlan bazı açıklama ve bahanelerle de savunurlar. Yapılan açıklamalar ve
bahaneler, müzakerecinin kendisini doğru yaptiğma inandırmaya yönelik
davramşlardır. Müzakerecilerin kullandıkları davramşlarm etik olup olmadığma
karar verilmesinde yapılan bazı ampirik çahşmalardan önemli sonuçlar çıkmıştn-.
Bunlar kısaca özetlenirse: 1. Bazı taktikler ki, gerçek alt sınır çizgisinin
saklanması, yanlış bilgi verilmesi, yanlış baskı uygulanması, tehditler yapılması
veya yanlış sözlerin verilmesi veya açılış talebindeki yanlış bilgilerin sunulması,
müzakereciler tarafından avantaj kazanmak için genellikle kullamldığı ortaya
çıkmıştır; 2. Doğru bilgi vermeme çoğu kişi tarafmdan kabul edilebilir bir
davramş olarak algılanırken, bazıları da bunun etik açıdan yanlış olduğunu kabul
etmiştir. Değerlendirme yelpazesinde blöfler etik açıdan doğru ve yanlış uçları
arasmda yer alrmş, hile yapma ve yalan söyleme ise tamamen ahlaksız olarak
değerlendirilmiştir. Hedef kitle yaş açısmdan incelendiğinde, yaş arttikça blöfün
daha çok, hile yapmamn ise daha az kabul edilebilir bir davramş olarak
değerlendirildiği tespit edilmiştir.
Sonuç olarak bati literatürü açısından yapılan bu çalışmalar, müzakerelerde
oyunun kurallarma göre oynanmasım gerektiren bazı davramşlarm olduğunu
göstermiştir. Bu kurallarda, diğer tarafa yanlış bilgi verme ve blöfler etik
davramş olarak kabul edilirken, hile yapma ve yalan söyleme tamamen etik dışı
davramş olarak görülmüştür. Bu çalışmaların benzeri ülkemiz açısmdan da
yapılarak gelecek açısmdan ve ayrıca kârşılaştmnalı olarak da değerlendirmeler
yapılması gereklidir.
Etik olmayan davramşlarm seçilmesini isteklendiren ve niyetiendiren bazı
faktörlerde açıklanmaya çahşılmıştu:. Müzakere yapısında müzakerecileri
etkileyen bu faktörlerde dikkatlice incelenmesi gereklidir. Etik ohnayan
Müzakere Yönetiminde Etik
71
davramşlann seçiminde etkili olan bu faktörler temelde iki kategoride
incelenmiştir. Bunlardan birincisi bireysel farklılıklardu". Bunun içinde;
demografik faktörler, kişisel karakterler ve ruhsal gelişim bulunur. îkincisi,
durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerdir. Bunlardan bazıları, müzakerecinin
karşı tarafla olan ilişkisi, iki tarafm müzakerecileri arasmdaki güç ve statü
farklılığı ve grup ve organizasyon normlar ve baskılardır. Bu faktörlerin etik
karar sürecinde etkileri hakkmda bazı değerlendirmeler ortaya atılmıştır. Bunlar
kısaca özetlenirse: 1. Yaşlı ve dini eğitim veren okuldan mezun olan kişilerin
etik olmayan davramşlarda daha az bulunduğu ortaya çıkmıştır. Güçlü kişiliğe ve
ruhsal yapıya sahip olanların da etik davranışları daha çok göstermeye meyilli
oldukları görülmüştür. Yine blöf yapmanm orta yaş grubu bireyleri tarafından
diğer yaş gruplanna oranla daha çok kabul edilebilir bir davramş olarak kabul
ettiklerini ve kadınların erkeklere oranla daha az blöf yaptıklanm göstermiştir.
Mesleki gruplara bakıldığmda, rakip pozisyondaki yöneticilerin etik konusunda
daha katı oldukları, yüksek lisans öğrencilerinin ise bazı etik dışı taktikleri kabul
edilebilir olarak algıladıkları ortaya çıkmıştır; 2. MachlavelUanism özelliğine
sahip kişilerin ihtiyaçlan olduklarmda ve işlerine geldiğinde, hiç suçMuk
duymadan yalan söyledikleri ve yalan söylerken de daha inandırıcı, ikna edici ve
etkili oldukları tespit edilmiş ve bu kişilik özelliği etik alanmda güçlü bir
gösterge olarak kabul görmüştür. Çalışmalar iç kontrolü yüksek bireylerin
genellikle doğru düşündüklerini yaptıklarını ve etik olmayan davramşlarda daha
az bulundukları belirtilmiştir. Ayrıca işbirliği davramşı yerine saldurgan davramşı
seçenlerin daha fazla etile dışı harekete başvurduğu tespit edilmiştir. Yine
araştumalarda, müzakerecinin kendi isteklendirmenin, rekabetçi veya işbirlikçi
olması, bu davramşları kullanmaya uygun bulup bulmamasına göre değil,
diğerlerinin beklentilerine göre farklılaştığım göstermiştir. Kısaca müzakereciler,
karşı tarafm rekabetçi olduğunu düşündüklerinde etik olmayan davramşlan
kullanmaya daha fazla eğilimli oldukları iddia edilmektedir; 3. Ruhsal gelişimin
üst basamaklarma ulaşmamn etik karar verme oramrun arttığmı ve etik olmayan
davramşlarda bulunanlara karşı direniş göstermenin de yükseldiği görülmektedir;
4. Kısa vadeli iUşkilere katılanlarm uzun vadeli ihşkilere katılanlara göre daha
fazla etik olmayan davramşları uygun gördüklerim belirtmiştir; 5. Güçlü
müzakerecilerin daha fazla blöf yaptığı ve güçsüz tarafla daha az iletişim
kurduğu belirlenmiştir; 6. Birey organizasyona ne kadar çok ilgi duyarsa,
sadakati o kadar istismar edilebilmektedir. Çünkü birey kendi etik kararlarmdan
şüphe duyabilir ve sadakatini gösterebilecek her türlü davramşlarda bulunabilir.
Bunu dışında organizasyonlar amaçlanna ulaşmak için bireyler üzerinde
doğrudan baskı uygulayabilirler. Bu durumda bireyler karar verme
yeteneklerinden bile şüphe ederler.
Sonuç olarak, etik olmayan bu davramşlar, öncelikle güç kazanmak için
kullamisa da, onlan kullanan müzakerecinin zamanla gücünü kaybettiği görülür.
Çünkü müzakerecinin güvenirliği azalacak ve fırsat oldukça tehdit edilecektir.
Bu durumda yapılan müzakereler de başansız olacaktn. Bu davramşlan kullanan
müzakereciler, onlan gelecekte de kullanma eğihmi gösterecek, fakat kısa vadeli
72
Kamil Etiği
başarılar için yapılan bu davranışlar imajlarını ve diğer tarafla hatta potansiyel
diğer taraflarla uzun vadeli ilişkilerüıi yıpratacaktır.
KAYNAKÇA
Anton, J.R., (1990), “Dravraing The Line: An Expolarity Test of Ethical
Behavior in Negotiations” International Journal O f Conflict Management,
Volüme 1, Issue 3, s.265-280.
Bucaro, F. CSP,CPAE, (2009), “Practical Ethics: Four Paths to Greater Virtue”,
http://www.negotiatormagazine.com/article297 l.html (06.01. 2009).
Bucaro, F. CSP,CPAE, (2009), “Sales Ethics: Oxymoron or Opportımity?”,
http://www.negotiatormagazine.com/articlel98 l.html (06.01. 2009).
Bucaro,, F. CSP,CPAE, (2009), “ How Do You Spell - E- T- H- I- C- S ”,
http://www.negotiatormagazine.com/article38_ 6.html (25.02. 2009).
Bucaro, F. CSP, CPAE, (2009), “ What Do You Do ”, http://www.
negotiatormagazine.com/article68_ 2.html (01.03. 2009).
Cohen, S. P., (2009), “ Negotiation Ethics; A Matter of Common Sense ”, Steven
Cohen and The Gotiation Skills Compony, Ali Rihts Reserved, (2004),
http://www.negotiatonnagazine.com/article217 2.html (06.02. 2009).
Cohen, S. P., (2009), “ Negotiaiton as a Paradigm for Business Ethical
Negotiations Lead to Ethical Business ”, Steven Cohen and The Goöation
Skills Compony, Ali Rihts Reserved, (2004),
http://www.negotiatormagazine.com/article2172.html (10.02. 2009).
Craig, G.J. - Baucum, Don, (1999), Human Development, Prentice Hail, Inc.,
Eighth Edition, New Jersey.
Craver, C.B., (2009), “NegotiationEthics”,
http://www.negotiatormagazine.com/article3012.html (10.02. 2009).
Fisher, R. - Ury W., (1981), Getting to Yes: Negotiating Agreement Without
Giving In, Houghton Mifflin Company, Boston.
Hartman, L. P., (1998), Perspectives in Business Ethics, McGraw- Hili Int. Edit.
Singapore.
Hmman, L.M., (2008), Ethics , A Pluaralistic Approach to Moral Theory,
Thomson Wadsworth, Four Edition, USA.
(http://www.culture-at-work/ethics.html, 12.03.2009)
(http://stargazete.com/dunya/erdogan-peresi-topa-tuttu-ve-davostaki-zirveyiterk-etti 165643. htm)
Kennedy, G., (1987), Pocket Negotiator, Basil Blackwell and The Economist
Publlications, UK and USA.
Müzakere Yönetiminde Etik
73
Lax, D.A. - Sebemus, J.K. (1986), The Manager as Negotiator: Bargaining for
Cooperation and Competitive Gain, The Free Press A Division Of
Macmillan, Inc., New York and London.
Lewicki, R.J., Barry, B., Saunders, D.M. - Minton, J.W. (2003), Negotiation,
Irwin McGraw-Hill, Fouth Edition, USA.
Lewicki, R.J., Saunders, D.M. - Minton, J.W. (1997), Essentials of Negotiation,
Irwin McGraw-Hill, USA.
Lewicki, R.J.,- Spencer, G., Lies and Dirty Tricks, Paper Presented at the
Meeting O f the International Association for Conflict Management,
Vancouver, USA.
Missner, M., (1980), Ethicks o f the Business System, Alfred Pub. Co. Sherman
Oaks, USA.
Nierenberg, , G.I., (1986), The Complete Negotiator, Nierenberg & Zeif
Publishers, New York.
Scanlon, T.M., (2000), What We Owe to Each Other, The Belknap Pres of
Harvard University Pres, Massachusetts and London.
Stark, P.B.-Flaherty, J., (2009), “Ethical Negotiations: 10 Tips to Ensure WinWin
Outcomes”,http://www.negotiatormagazine.com/showarticle.php?file=article
106&page=l (12.03. 2009).
Uçan, M. Y., (2008), Müzakere Yönetimi ve Bir Model Denemesi,
Yaymlanmarmş Doktora Tezi, Süleyman Demire! Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İsparta
Wall, J.A. Jr., (1985), Negotiation: Theory and Practice, Scott, Foreasman and
Company, London, England and USA.
ŞEÇÎLMÎŞ ULUSLARARASI KAMU
YÖNETÎMÎ DERGİLERİNDE ETÎKLE ÎLGÎLÎ
KURAMSAL VE KAVRAMSAL
TARTIŞMALAR
F. NEVAL GENÇ*
HÜSEYİN ÖZGÜR**
GÖKÇEN KILINÇ***
özet
B u çalışm ada ISI-W eb o f Scien ce (SSC I expanded) veri tabanında yer alan kam u yönetim i
ve/v ey a kam u politikası alanı ile ilg ili uluslararası dergiler içinden etki değeri/faktörü (im pact factor)
en yüksek altı tanesi seçilm iş v e bu dergilerin son yıllardaki erişim e açık sayılan içinde yer alan
m akaleler taranarak, başlıklan, özetleri ve anahtar kelim eleri içinde etik ve etikle doğrudan ilgili
kelim eler (örneğin, ethic, ethos, ethical) geçenler İncelenm ektedir. B u dergiler arasında özellik le
Administration and S o ciety , International Journal o f Public A dm inistration, Journal o f Public
Administration R esearch and Theory, Public Administration, Public Administration R eview ve
A m m e İdaresi D ergileri öne çıkmaktadır. Bu in celem e çerçevesind e etik konusunun kamu yönetim i
yazınında nasıl tartışıldığı, hangi boyutlannın ele alındığı v e özellik le alan araştırmasına dayalı
olarak yapılan çalışm alar, bunlarda kullanılan yöntem ler hakkında genel bir çerçeveye
odaklanılm aktadır. B ö y lece, etik konusunda son yıllarda Türkiye ve uluslararası yazında süregelen
tartışmalar üzerinden benzerlik v e farklılıklar ortaya konulm aya çalışılm aktadır. Bu. çalışm ada ilk
olarak kam u yönetim inde etik konulannı araştıran akadem isyenler tarafından yapılan çalışm alarda
etik konusunun nasıl e le alındığı v e tanımlandığına ilişkin bir çerçeve v e yol haritasının ortaya
konm asına çaba gösterilm ektedir.
KAMU
YÖNETİMİ
ÇALIŞMALARI
LİTERATÜRÜNDE
AMPRİRİK
ETİK
Etik teori ve kamu yönetiminde etik üzerine yapılan çok sayıda çalışma
olmasına rağmen, aym konuda yapılan ampirik etik çalışmaları sınırlı kalmıştır.
Kamu yönetiminde etik anlayışı demokrasi için çok önemlidir. Kamusal yararı
yorumlamada yöneticilerin önemli rolleri olmasma rağmen, çok az çalışma
kamusal olaylarda yöneticilerin çağdaş etik problemlere ilişkin tavırlarmı
incelemiştir. Algıya dayalı bu veriler önemlidir çünkü etik kamu yönetimi eylem
demektir. Kamu yönetiminde etik konusunda oldukça dağımk, parçalı ve
büyüyen bir yazın/literatür vardır. Mevcut bilimsel malzemelerin çoğu yönetsel
etik ve örgütsel reformun sistematik analizlerinden oluşur.
‘ Yrd. D oç.D r., A dnan M enderes Ü niversitesi, N azilli ÜBF Kamu Y önetim i B ölüm ü, N azilli-A yd ın
** D oç.D r., Pam ukkale Ü niversitesi, lİB F Kamu Y önetim i B ölüm ü, D enizli
**‘ Y rd.D oç.D r., Erciyes Ü niversitesi, M ühendislik v e M imarlık Fakültesi Şehir ve B ölge Planlama
B ölüm ü, Kayseri
76
Kamu Etiği
Bowman’a göre (1990: 345) 1990 öncesinde Bowman (1977) ve HejkaEkins’in (1988) kamu yöneticileri ve kamu yönetimi lisans programlan üzerine
yaptıkları çalışmalar dışında, kamu yönetiminde etik konusuyla ilgili
çalışmalarda ampirik araştmnalarm çoğunun işletme etiğiyle ilgili olduğundan
ve cevaplayan sayısımn azlığmdan dolayı güvenirlik sorunları bulunduğundan,
.araştırma yönteminden kaynaklanan yetersizliklerden dolayı önemli bilgi
birildmi oluşturamamaktadır. İşletme, psikoloji, eğitim, siyaset gibi yakın
ilgili/komşu disiplinlerde önemli bir yazın/literatür birikimi sağlanmıştır.
Örneğin, siyaset alanmda savaş ve insan haklan konulanyla ilişkilendirilerek etik
konusu İncelenmektedir. Yolsuzluk konusunda da önemli miktarda ampirik
çalışma vardır.
Bamett ve Karson (1989) 513 yöneticinin ilişkileri, etiği ilgilendiren kararları
ve bunlarm sonuçlarım incelenmiş ve kişisel değerleri, kuruluşun rolü ve düzeyi,
kariyer aşaması on adet senaryodaki kararla birlikte tahlil ederek cinsiyetin rolü,
öznel değerler, diğer araştırma değişkenleri, kariyer aşamalarıyla ilgili sonuçlar
elde etmişlerdir.
Bowman’m (1990) 1989’da Amerikan Kamu Yönetimi Demeği (ASPA)
üyesi 750 yöneticiden oluşan ömeklem üzerinde yaptığı çalışması,
katılıyorum/katılmıyorum ifadeleri ve çoktan seçmeli ve açık uçlu sorulardan
oluşan ankete dayanmaktadır. Anket, kısmen yazarm 1977 yılında aym kuruluş
üzerinde yaptığı taramadan ve iş dünyasındaki diğer çalışmalardan seçilmiş
sorulardan oluşmaktadır. Araştmnada toplum ve hükümette etikle ilgili algılar,
kamusal kurumlardaki güvenilirlik ve dürüstlüğün doğası ve ahlaki standartlara
ilişkin genel yaklaşımlar üzerinde odaklamimaktadır. Bu ikinci konu kuruluş
politikalarımn tartışılması, ASPA yasası, etik ilgileri canlandırmak için önemli
teknikleri de içerir. Bir kamu kurumunun saygınlığımn artırılması için yapılması
gerekenler de çalışmada incelenmiştir.
Menzel ve Benton (1991) yerel düzeydeki etik şikâyetleri analiz etmektedir.
Etik şikayetler de dahil olmak üzere Florida Etik Komisyonuyla birlikte
dosyalanmış veritabam üzerinden Florida’daki görevlilerin diğer yerlerdekilere
göre neden daha az ya da daha çok etik şikayet aldıkları incelenmiştir. Bulgular
göstermiştir ki nüfus artış baskısıyla karşı karşıya olan ve yerleşenlerin yüksek
bir eğitim düzeyine sahip oldukları bu eyaletler zıt karakterdeki eyaletlere göre,
görevlileri hakkında daha çok etik şikâyet almaktadırlar. Sadece Florida’yla
smırlı olmasma ve kesin olmamasına rağmen bu bulgular daha bütüncül
çahşmalarm ve etik şikâyetleri kendi bağlamlarında anlamarun gereğine işaret
etmektedir. Aynca, çalışmanm sonuçlan etik suçların, yapılan açıklamalarm
bulgu hatalarımn ve bu suçları işleyen bireylerdeki ve kamusal iş yapan
kurumlardaki zayıflıklarm ötesine geçmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır.
Bruce (1994) belediye görevlilerinin etik çalışanlar olabilmelerini neyin
belirlediğini bulmak için bir tarama geliştirmiştir. Anket, on ülkede 7335 üyesi
olan Belediye Görevlileri Enstitüsünün 1286 görevlisine gönderilmiştir.
Muhataplar, %40,4’ü “şehrimde çahşması için bir insan yüksek etik standartlara
sahip olmahdır” diyen büyük ölçüde etik gruplardır. Cevaplayanların %91,5’i
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
77
“şehrimdeki görevliler genellikle etik”tir görüşündedir ve “mesleğimi nasıl
yaptığım, nasıl yaşadığım kadar önemlidir” demişlerdir. Yine de saf değillerdir
ve %52,4’ü “yozlaşma muhtemelen olur, fakat açıkça değil” demektedir, %35’i
de “son bir yılda etik olmayan bir davranışa şahit olduğunu” söylemiştir. Bu
bulgu Menzel’in Florida’mn yerel yönetimdeki etik üzerine çahşmasıyla
tutarlılık göstermektedir. Taramada, vatandaşlarm rüşvet ve yozlaşmaya
müsamaha göstermediği, kişisel standart ve eğitimli çalışanlarm değer gördüğü,
denetçilerin teşvik edildiği ve çalışanlarm etik sorunları tartışmak üzere biraraya
geldiği şehirlerde etik davranışlarm ortaya çıktığı görülmektedir. Etik davramşı
oluşturmak için yasa ve yaptınmlann olması yeterli değildir; vatandaş desteği ve
örgütsel destek olmadığmda çalışanlar etik olmayan biçimde davranabilir.
Sadece yasanm olduğu durumda yozlaşma, yaygın rüşvet ve diğer etik olmayan
davramşlar ortaya çıkabilir. Sonuçlar yüksek beklentileri olan vatandaşlarm
yüksek etik standartları olan yönetime katkı sağladığmı göstermektedir. .
Warburton ve Baker (2005) kamusal ödevler ve özel çıkarları ayırmadaki
zorluklar yüzünden yerel yönetimlerdeki seçilmiş ve atanmış görevliler için
dürüstlüğü başarmamn karmaşık ve zor olduğunu ifade etmektedir. Karar verme
sürecinde etkili olan aile, arkadaşlık, akrabalık, iş bağlantılan okul ve spor gibi
unsurlara dayanan sıkı bir ilişkiler ağı vardır. Seçilmiş meclis üyeleri de yerel
yönetim şuurları içinde yaşar ve çalışırlar, meclis üyeliği dışında bir işleri veya
yerelde çıkarları vardır. Yerel yönetimin bu özelliği, sistemin kendi içindeki
meydan okumaları güçlendirir. Meclis üyeleri aynı zamanda beklentileri olan
seçmenleri temsil ederler; kendi seçmenlerinin avukatı olmak ve onaylanması
çeşitli planlama araçlanyla uyum içerisinde, nesnel ve ideal biçimde yapılması
gereken bireysel planlama kararlan gibi yasal düzenleme konulannda hüküm
vermek zorundadır. Bireysel planlama uygulamalarmda avukat ve yasal
düzenleyici gibi çatışan roller yerel yönetim düzeyinde dürüstlük için gerçek bir
çatışma alam oluşturur.
Kamu yöneticilerinin etik konusundaki değişen davramşlan ve algılamalarım
1989 ve 1996 yılları itibariyle inceleyen Bowman ve Williams (1997) ulusal
taramayla toplumda etiğe yönelik bakış açısını ve ASPA’nm yeniden gözden
geçirilmiş Etik Yasasma vurgu yapılarak kamu kuraluşlannda güvenilirlik
konusu çerçevesinde yönetim ve toplumda etikle ilgili algılamalar, kamu
kurumlarmda güvenilirliğin doğası ve ASPA’mn etik yasasmı araştırmışlardır.
Sonuçlar, geçen yedi yıl içerisinde görüşlerde istikrar ve tutarlılık olduğunu,
ancak kişilerin gittikçe daha da güçlendiğini, kuruluşların değişimi etkilediğini
ve toplumun yasalarmm yönetim uygulamalarım şekillendirdiğini göstermiştir.
Homett ve Fredricks (2005) özel bir dini okulda ve bir devlet
üniversitesindeki iki grup kolej öğrencisini karşılaştınmşlardrr. Buna göre
öğrencilerin en son iş skandalları hakkmdaki yoramlan özel ve kamusal davranış
arasmda aynm görülmektedir. Öğrenciler dolandıncılık yaptığı ortaya çıksa bile
“aile adamları”na hayrandırlar ve onlarm yorumlan etik teorideki bir boşluğu
, göstermektedir: Kolektif vatandaşhğa karşı bireysel aile değerleri açısmdan grup
perspektifinin faydaları. Çoğu liderlik teorisi bu uyumsuzluğu ele almamaktadır.
78
Kamu Etiği
Makale liderlik ve etik arasındaki teorik ve deneysel bağlantısızlıkların altında
yatan dinamik güçleri konumlandırmak için etik literatürü incelemektedir.
Nigro ve Richardson (1990) Public Administration Review’u son elli yıldaki
yönetsel etik uygulamalarım içeren çalışmalar açısından incelemişlerdir. Bu
dergide, 1940’da yayma başladığmdan beri sürekli olarak üç temel konu ortaya
çıkmaktadır: (1) takdir yetkisi üzerindeki içsel ve dışsal kontrollerin göreceli
üstünlükleri; (2) tarafsızlık yeteneğin yeterliliği ve esas değerler olarak
kamuoyuna duyarlılık; (3) takdir yetkisinin kamusal çikann belli tarumlanm
geliştirme çabasında uygulanmasmın ya da uygulanmamasının gerekliliği. Etik
konusunda^ tartışmalar genel olarak, 1940’larda idari sorumluluğa; 1950’ler ve
1960’lar etik yasalarma ve diğer dışsal kontrollere odaklanmaktadır. Daha
sonraki iki on yıla ise ahlaki karakter sorunu ve vatandaşlarm kamu yönetimine
güvenini geliştirme ihtiyacı hâkim olmuştur.
Hem kamu hem de özel sektörde örgütsel etik ve değerler üzerine yapılan ve
iki sektör arasmdaki benzerlik ve farklılıklara dikkat çeken çahşmalar son
onyıllarda artmıştır. Buna rağmen, kamu ve özel sektör değerlerini oluşturmada
ahlaki farklılıkları inceleyen az sayıda çalışma vardn. Bu türden çalışmalara olan
ihtiyaç son dönemlerdeki kamu-özel sektör tartışmalarıyla daha da artmaktadrr.
Ahlak ve değer temelli yaklaşımlar hem kamu hem de özel sektörde örgütsel
çahşmalar içinde önem kazanan bir konu olmaya başlamış ve yazarlar her bir
sektörün örgütlenme şekilleri ve fonksiyonlarmdaki temel değerlerin
farklıliklannı ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak, kamu ve özel sektörde örgütsel
değerlerin içerikleri üzerine yapılmış karşılaştırmalı ampirik çalışmalarm sayısı
azdır (Graff ve Wal, 2008).
Menzel (2003) çahşmasmda ABD’de yönetişim ve etik üzerine yürütülen
ampirik araştmnaları incelemiş, değerlendirmiş ve bu literatür taramasım beş
tana tema üzerine yerleştirmiştir: 1) Etik karar verme ve ahlaki gelişme, 2) etikle
ilgili yasal düzenlemeler, 3) örgütsel performans ve etik, 4) etik yönetim
tecrübeleri ve stratejileri, 5) topluluk, kültür ve etik çevre. Ampirik etik
araştırmalarım inceleyen bir başka çalışmada Lawton ve Doig (2005: 11) ise
Menzel’in çalışmasmdan esinlenerek şu dört soruyu sormaktadır: 1) Kamu
yönetiminde etikle ilgili önceki çahşmalar neler üzerinde odaklanmıştır? Hangi
araştırma sorulan sorulmuştur? 2) Ampirik araştırmalar etik teori konusunda ne
kadar bilgilendiricidir? Etik teori ampirik araştırmalan ne kadar
bilgilendirmektedir? 3) Araştırma bulgulan toparlayıcı mıdır? Bu gelişmeler, bir
bilgi birikimi ortaya koymak için yeterlimidir? 4) Yeni araştırma alanları ve
çalışmalarm ihmal edilen taraflan var mıdır?
2. Araştırma Yöntemi
Bu literatür incelemesi çalışmasında Administration and Society,
International Journal of Public Administration, Journal of Public Administration
Research and Theory, Public Administration, Public Administration Review ve
Amme İdaresi dergilerinin son on yılda (1999-2009) yayımlanan erişime açık
sayılan, “ethic”, “ethical”, “ethos” anahtar kelimeleriyle başlık, özet ve anahtar
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavram sal Tartışmalar
79
kelimeler temelinde taranmıştır. Bu tarama sonucunda ulaşılan makaleler içinde
ampirik/alan araştumasma dayalı makaleler bu çalışmanm temelini
oluşturmaktadır. B u dergilerde yer alan işletme, psikoloji, eğitim, siyaset gibi
yakın ilgili/komşu disiplinlerle ilgili makaleler ile yolsuzluk konusu ise bildiri
formatında kaynaklanan kapsam ve sımrlılıklar nedeniyle değerlendirme dışı
bırakılmıştır.
Menzel’in (2003) ABD üzerinde odaklanan çalışması ile Lawton ve Doig’in
(2005) Avrupa’daki etik sorun ve tartışmalara odaklanan benzer çalışmalan bu
çalışmaya çerçeve çizme açısmdan esin kaynağı olmuştur. Bu çalışmada da
Menzel’in ampirik etik araştumalan literatüründe üzerinde durduğu beş ana tema
boyutunda inceleme yapılmıştır. Bunlar: 1) Etik karar verme ve ahlaki gelişme,
2) etikle ilgili yasal düzenlemeler, 3) örgütsel performans ve etik, 4) etik yönetim
tecrübeleri ve stratejileri, 5) topluluk, kültür ve etik çevredir.
2.1. Etik Karar Verme ve Ahlaki Gelişme
Etik karar verme ve ahlaki gelişme, kamu yöneticileri kadar etik
teorisyenlerinin uzun zamandır ilgilendikleri bir konudur. Bu, deontolojik ve
teolojik etik yaklaşımlamun, J. S. Mili veya J. Bentham tarafmdan desteklenen
faydacılığm veya Kantçı etiğin uygulanmasma dair incelemenin odağında yer
almaktadır. Etik karar verme ve ahlaki gelişme, Kolhberg’in (1980) iyi bilinen
yazı ve araştırmalarının, Thomson’un (1985) yönetsel etiğin olabilirliği
açıklamalarmda da yer almaktadır. Bu nedenle ampirik araştırma yöntemlerini
araç olarak kullanan araştırmaların sayısmdaki artış süpriz değildir (Menzel,
2003). Bunlar arasmda Stewart ve Sprinthall (1993), Stewart, Siemienska ve
Sprinthall (1997); Stewart, Siemienska ve Kem (2002), Wittmer (1992, 2000),
Jurkiewich ve Brown (2000) ve White’m (1999) çahşmalan sayılabilir.
White (1999: 477) Kohlberg’in cinsiyetin ahlaki gelişme üzerindeki etkilerini
inceleyen modelini kullanmış ve ABD Sahil Güvenlik üyesi olan 299 erkek ile
kadım karşılaştırmıştır. Çahşmamn sonuçlarma göre kadınlar, Defining Issues
Test’te erkeklerden daha fazla puan elde etmişlerdir; kadınlar erkek
meslektaşlanna göre daha yüksek bir etik mantığa sahiptir.
Stewart, Siemienska ve Kem (2002: 249) 1998 yılmda yaptıkları çalışmada,
Rus Kamu Hizmeti Akademisinde çalışan 113 memur üzerinde anket çalışması
yapmış, karar verme ile demografik, davramşsal, örgütsel ve profesyonel
fa^örler arasmdaki ilişkileri incelemişlerdir. Araştırma sonuçlanna göre
cinsiyet, etik karar vermede temel belirleyici faktördür ve kadınlarda erkeklerden
daha yüksek oranda ortaya çıkmaktadır.
Allmendinger, Tewdwr-Jones ve Morphet (2003) 1990’dan buyana kamu
sektöründe hesap verebilirlik, yönetim, etkinlik ve hizmet sunumu konularma
artan ilgi olduğundan söz etmekte ve çok sayıda çalışmayla kurumsal, politika ve
yönetim aynlığmm çeşitliliğine dayanan analizleri sayesinde .kendi
manifestolarım ve bireysel değişikliklerin birçoğunu analiz etmeye çahştığmı
söylemektedir. Yazarlar makalede planlamaya özel referans göstererek ve daha
80
Kamu Etiği
açık, araştırma, saydamlık ve etkililiği düşünerek, profesyonellerin değişen ahlak
anlayışma özel referans göstermeye çalışmaktadırlar. Makalede yazarlar
öncelikle yerel yönetimler üzerindeki temel etkiler, kamu hizmeti etiği,
modernizasyon gündemi, özgürlük ve esneklik önceliklerinin sonuçlan olarak
planlama profesyonellerini ön plana çıkarmaktadırlar. Makalede bu
değişikliklerin etik ve kamu hizmeti ve planlaması üzerinden nasıl etki yaptığı
incelenmişlerdir.
Rizzo ve Swisher (2004) Kohlberg’in çalışmasma dayanan Rest’in
Tammlama Soruları Testi (James Rest's Defining Issues Test - DİT) ve StewartSprinthall Management Survey (SSMS) çahşmalamu kullanarak kamu
yöneticilerinin ve çalışanlarmm etik karar verme sürecini incelemiştir. Çalışma,
SSMS ve d i t yöntemlerini kullanarak kamu yönetimi üzerine yapılan ve
yayınlanan çalışmaları özetlemekte; kamu yöneticileri üzerinde bu iki yöntemi
kullamlarak yapılan çahşmanm sonuçlanm karşılaşturmakta ve bu araçların
pratikte ve araştırmada kullamım konusunda öneriler getirmektedirler. ASPA
üyeleri örneğinde çalışmada bu iki yöntemin sonuçlan karşılaştmidığmda etik
mantık oranlarmda önemli bir farklılık gözlenmezken, kurallarm sürdürülmesi
oranlan açısmdan ciddi farklılıklar görülmektedir.
Stackman, Connor ve Becker (2006) 884 kamu ve özel sektör yöneticisi
üzerinde yaptıkları çalışmalarmda kişisel değer sistemlerini, karşılaştırmışlardır.
Bu karşılaştırma çerçevesinde her bir sektörün kendi etik değerleri ve
yöneticilerin potansiyel farklılıklan tartışılmıştır. Her iki sektördeki kişisel değer
sistemleri oldukça benzer olmalanna rağmen, sonuçlar kamu sektörü etiğinin
özel sektör etiğine göre çok daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır.
Çahşmamn sonuçlarmdan biri de kadm ve erkek yöneticilerin kişisel değer
sistemleri açısmdan önemli bir farklılık ohnadığıdır.
2.2. Etikle İlgili Yasal Düzenlemeler
Etik ve kanun dışı uygulamalar, ABD’de 1970’lere Watergate, İran karşıtı
hareketler ile yayıhmya başlamış ve bu durum merkezi ve yerel düzeyde kamu
yöneticilerini etik konusunda çahşma yapmaya yöneltmiştir. ABD’de neredeyse
tüm eyaletler etik konusunda düzenleme yapmış ve 38 eyalette etik büroları veya
etik komisyonlan oluşturmuşlar ve etikle ilgili sorunlan araştırmışlardır. ABD
hükümeti de 1978’de yasayla etik komisyonları kurmuş ve o zamandan buyana
yaklaşık 15.000 memur bu birimlerde istihdam edilmiştir (Menzel, 2003).
Smith (2003: 286) Florida, Connecticut ve New York Eyalet Etik
Komisyonunun çalışmalarmı incelediği kanlaştırmah çahşmasında bu
eyaletlerdeki 60 etik bürosunda kurallar, düzenlemeler ve kanunlann
uygulanmasma ilişkin görüşmeler yapmıştır. Bu çahşmada öne çıkan esas
paradigma uygulama boyutudur. Smith makalesinde yeni bin yıla girerken, etiğin
önemli bir konu ohnayı sürdürdüğünü ifade etmektedir. Walker Araştırma
Enstitüsünün anketine göre, son iki yılda kamu çahşanlarmm %57’si etik
ihlalinin farkmda olduklarım; benzer şekilde, Etik Görevlileri Birliği destekli bir
anket özel sektörde çahşanlarm %48’inin 1996’da etik dışı veya yasadışı
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
81
eylemlerde bulunduklarını kabul ettiklerini ortaya koymaktadır. Pek çok
hükümetin etik kurulları veya komisyonları; şirketlerin etik veya uyum ofisleri
olmasma rağmen, etik ihlalleri devam etmektedir. Etikle ilgili bu birimler ne
yapmalıdır? Makalede bu sorunun cevabı yanmda kamu ve özel sektör
çalışanları arasmdaki farklılıklar ortaya konulmaya ve dersler çıkarılmaya
çalışılmaktadır.
Blijswijk ve diğerlerine (2004) göre, hükümete güven iflas etmektedir. Etik
kodlar, halkın güvenini desteklemede sınırlı fayda sağlamaktadır ve bu kodlarla
değişen davramş arasmdaki ilişki hala oluşturulmaya ihtiyaç duyuhnaktadır. Etik
kodlar, dışandan baskı unsurları sağlamalarına rağmen, içsel bir ahlaki çerçeve
oluşturmamaktadur. Hükümete güveni tesis etmek için çahşanlar ahlaklı çalışmak
zorundadn, ancak bu yeterli değildir. Bu durumu açıklamak içia Hollanda Vergi
Yönetimi, paylaşılan değer ve davramşlar kadar örgütün operasyonel etiğini
sistemleştirmek anlammda iki boyutlu bir yaklaşımla İncelenmektedir. Bu
yaklaşım sokak seviyesindeki sağduyuyu korurken davramşa rehberlik ettiğinden
önemlidir. Aym zamanda bu sadece kontrol değil, kendi kendini yansıtma,
etkileşim ve birlikte de hem demokrasi hem de etkililiğe hizmet eden sürekli bir
ahlaki bilinç yaratan sıradan iHşkiler bürokrasisinin oluşturalmasmm da ilk
adımıdır. Makalede esas olarak 1999 yılından başlatılan Hollanda Vergi
Yönetiminde Risk Yönetimi, Veri Koruma ve Dürüstlük konularını içeren geniş
kapsamlı bir program İncelenmektedir. Bu programda birbirleriyle, fiziksel
güvenlik, veri ve personel güvenliği, iletişim konularım içeren ilişkili 9 proje
vardır. Programm özü, Hollanda Vergi Yönetinin etik yönetimi ve dürüstlük
yönetimi konusunda gelişmesini sağlamaktır.
Bowman ve West (2009) kamu görevlilerinin siyasi faaliyetlerini düzenleyen
yasalann etik içeriğiıu incelemişlerdir. Bu analiz sonuç odaklı faydacı etiğin
bağımsızlığım kapsayan kural temelli görev etiği ve erdem/virtue temelli
karakter etiği boyutlanyla “etik üçgen”i kullanmaktadur.
2.3. Örgütsel Performans ve Etik
W. Wilson’dan bu yana etkinlik, ekonomi ve etkiUlik modem kamu
yönetiminin en önemli ilkelerinden kabul edilmektedir. Zaman içinde etik
konusu da bu kavramlar kadar önem kazanmış ve bu kavramlarla iUşkileri
çerçevesinde, örgütlerde etik iklim boyutu incelenmeye başlanmıştır.
Bu çalışmalardan bazılan; Berman ve West’in (1997) kent yöneticileri ve
kendi kentlerinde etik yönetim stratejilerini uygulamalanna yönelik çalışmaları;
Bohte ve Meier (2000), Bowman (1990), Bmce (1994, 1996), Burke ve Black’in
(1990) kamu ve sivil toplum örgütlerinde çalışan 69 yönetici üzerinde yaptıkları
ve örgütsel etikle verimliliği inceledikleri çalışmaları; Jurkievncz ve Brown
(2000), Menzel’in Florida ve Texas’ta farklı nüfuslardaki kent yöneticileri
üzerinde yürüttüğü, etik-performans ilişkisini; kamu kurumlarmda etikle
uyarılmış baskıyı araşturdığı çahşmaları; Zajac ve Comfort’un (1997) üç eyalette
üç sağlık kurumunda gözlem,, görüşme ve ankete dayalı, etik başansızlıklara
82
Kamu Etiği
cevap vermek için geliştirilen örgütsel öğrenme stratejileri üzerine yaptıMan
çalışmalan; Zajac ve Al-Kazemi’nin (2000) çalışmalandur (Menzel, 2003).
Selden, Brewer ve Brudney (1999) makalelerinde yönetsel rol kavramı
üzerine araştrnnalarım aktarmaktadır. Yazarlar 69 kamu yöneticisinin kendi
yönetsel rolleri ve sorumlulukları hakkmdaki inanç sistemini araştırmak için
indüktif araştırma tekniği, Q yöntemini kullanmışlardır. Sonuçlar bu
yöneticilerin beş farklı rol kabul ettiklerini göstermektedir; kamu yaranmn
komyuculan, realistler, işletme benzeri faydacılar, istifa eden sorumlular, pratik
idealistler. 1883 Pendleton Yasası, Woodrow Wilson ve diğerleri tarafmdan
önerilen doğal liyakat/yetenek konusunda zayıf bir delil temeli sunar. Ancak
önlejdci yönetsel rolün desteklenmesi konusunda daha fazla destek vardır ki, bu
son yıllarda Blacksburg (Manifesto) Grubu gibi akademisyenler tarafından
tammlanan rollerle de örtüşmektedir. Bir başka önemli bulgu bu üç rol
kavramlaştırmasınm seçilmiş yönetime karşı duyarlı olmayı reddettikleridir.
Çalışmada Q-ömeklem kullamlarak uygulayıcılar ve bilim adamlarma bürokratik
sorumluluk rolleri hakkında ifadeler içeren bir soru kağıdı uygulanmıştır. 75
kişisel görüşmeden elde edilen 135 ifade, kamu sektörü çalışanlarmdan altı odak
grup ve çok sayıda makale ve kitaptan derlenmiştir. Bundan sonra beş boyutun
her biri için sekiz ifade seçilmiştir: yönetsel etkinlik, politik sorumluluk,
tarafsızlık, proaktif yönetim, sosyal eşitlik.
Bohte ve Meier (2000: 178) Teksas kamu okullarında örgütsel
hile/dolandırıcılık konusunu incelemiş ve bımun toplum için eğitimli insanlarm
yetiştirilmesi gibi önemli örgütsel hedeflerin ortadan kaldmidığmı ve
performansı düşürdüğü sonucuna ulaşmıştır. Bu çalışmada ayrıca örgütsel hileye
teşvik eden unsurlar tanımlanmaya çalışılmaktadır. Yazarlara göre hilenin
nedeni, yeterli olmayan performans ölçümleri, kaynak kıtlığı, işyükü taleplerini
karşılayamama ve hesap verebilirliğin yetersizliğidir.
Bohte ve Meier’in örgütlerdeki etik başansızhğı araştumaya yönelik
çalışmalarına benzer çalışma, Zajac ve All-Kazemi (2000: 22-23) tarafmdan
yapılmıştır. Yazarlar, 1996 yılmda Kuveyt’te altı kamu sağlık kurumunda
yaptıkları ve 254 çalışana uyguladıkları ankette etik başansızlık ve örgütsel
öğrenme konularım araştırmışlar ve şu sorulara cevap aramışlardn: 1) Kuveyt’te
kamu kurumlan etik başansızlıklara nasıl yamt veriyor? 2) Başansızlıkla
mücadele edilirken ne kadar çaba sarfediliyor? 3) Örgütsel öğrenme nerede
ortaya çıkıyor ve spesifik yönleri nelerdir?
Yang’a (2000) göre, kamu kurumlarmın paydaşlanndan performanslanna
dair elde ettikleri bilgiler performans temelli sorumluluk ve politika geliştirme
açısmdan önemlidir. Ancak, kamu yönetimi literatürü dürüstlük performans
raporlamanm belirleyicilerine nadiren önem vermektedir. Bu çahşma çok aktörlü
ilke temelU bir model önerir ve bürokratik politikalarm (iç ve dış) ve örgütsel
uygulamalarm (katılım ve kültür) örgütsel performansı nasıl etkilediğini araştım.
Tayvan’dan elde edilen araştırma sonuçları şunu göstermektedir ki; destekleyici
dış çevre ve uyumlu iç çevre katılım ve yenilik kültürünü geliştirecek; dürüstlük
performansım artıracaktır. Bulgular hem Amerikan Eyaletleri ve Kuveyt
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
83
kurumlarmdaki etik başarısızlıklardan öğrenilenler örgütsel çabaları orta
seviyede yönlendirmekte; önleyici etik öğrenme çabaları, her örnek kurumda her
ülkede yüksek çıkmakta, ülkelerdeki kurumlarm hiçbirinde formal etik gözlemle
ilgilenmemektedir. Bu çalışmamn önemi hem halk hem de kamu kurumlan için
etik başarısızlığm neden olduğu yüksek maliyet üzerinde durmasıdır. Bu
maliyetler, kamu kaynaklaruun israfı, kurumlarm ek harcamalar yapması, zaman
kaybıdır.
Romzek’e göre (2000), seçilmiş memurlarm hesap verebilirliği popüler bir
konudur ancak kongre üyelerinin hesap verebilirliği yetersiz bir sistematik
inceleme alam olmuştur. Makalede bu boşluğun doldurulması amaçlamaktadır.
Kongre üyeleri önemli ölçüde bağımsızdırlar ve kamu politikalarım etkileme
güçleri vardn. Makale Kongre’de yasama üyelerinin çalışma ilişkilerinin
hösapverebilirliği arasındaki ilişkileri açığa çıkarmaktadır. Veriler açık uçlu
sorulardan oluşan yapılandmimış görüşmelere dayanarak elde edilmiştir. Elde
edilen sonuçlara göre, kongrenin hız ve kesin sorumluluğu destekleyen
söylemine karşılık, pratikte durum çok daha karmaşıktır. Kongre çalışanları çok
sayıda performans standardınım çeşitliliği altında çoklu bir sorumluluk ağmda
çahşırlar. Kongre çahşanlan farklı paydaşlara hizmete hazırdırlar. Kongre
üyeleri öncelikli grup olmalarma rağmen tek grup değildir. Kongre çalışanları
karşılaştıkları problemler karşısında hangi standartlarm kullammımn hangi
zaman uygun olacağmm farkına varmışlardır.
Vigoda (2002) çahşmasmda kamu sektörünün performansım artırmayı
amaçlayan etkinlik ve etkililik kavramlarıyla ilgilenir. Sorunun önemi
vatandaşm/müşterinin kamu sektörünün uygulamalanm örgütün halkın
ihtitaçlarım ne derece karşıladığım nasıl algıladığma bağlı olmalıdır. Çalışmada
kamu yönetiminin sorumluluğu ve vatandaşın talepleri arasmdaki ilişki teorik ve
ampirik olarak araştınlmaktadır. 281 İsrail vatandaşımn yerel yönetim hakkında
hissettikleri ve yerel yönetimlerin farklı alanlardaki uygulamalan hakkındaki
algılarım incelediği çalışmamn sonuçlanna göre; kamu yönetiminin sorumluluğü
konusundaki algılar girişimcilik, etik, örgütsel politikalar gibi hem siyasi hem de
kültürel faktörlerden etkilenmektedir.
Schneider’a (2004) göre, profesyonel hakimlerin sabil/belirli bir gelirleri
vardır ve etkili yaptırımlardan geniş ölçüde muaftırlar. Yönetim hakimleri
mesleki rollerini daha iyi gerçekleştirmek için nasıl teşvik edebilir? Hakimler
profesyonel topluluk içindeki duruşlanndan kaynaklanan işle ilgili kurallar ve
değerleri-paylaşırlar. Bu nedenle ABD Ulusal İş İlişkileri Kurulu Hakimler
bölünmesi ve temyiz Alman İş Mahkemeleri kapsayan ampirik çalışmada
görüldüğü gibi performans yönetimi örgütsel kültürün yönlendiricisi olarak
kabul edilebilir. Her iki yargıda da personel seçimi gibi idari görevleri grup
üyelerine delege edilir, normları ve değerleri bilen adaylar istihdam edilir
kantitatif'nicel karşılaştırmalarla hakimin normları ve değerlerine başvurulur.
Geleneksel modeller başarısız olurken kültür odaklı performans yönetimi modeli,
tüm bu pratikleri açıklayabilir.
84
Kamu Etiği
Miller ve diğerleri (2005) makalelerinde siyasi baskı ve özel talepler
karşısında kamu sektöründeki finans müdürlerinin başa çıkmak zorunda
kaldıkları etik sorunları incelemişlerdir. Ülke genelinde tüm finans müdürleri
üzerinde yapılan araşürmaya göre mali baskı çoğu finans yöneticisi için etik
baskı yaratmaktadır. Finans müdürleri etik boşluk içinde çalışamazlar, etik
koşulları teşvik eden üstlerine ve yüksek kişisel dürüstlük standartlarına sahip
astlarma karşılık verirler. Zamamnda yapılan geribildirim etik baskıları
azaltırken, çalışanları değerlendirirken siyasi sorumluluk konusuna vurgu yapan
finans müdürlerinin amirleri onlarm etik davramş konusunda tehdit oluşturabilir.
Şurasıyla amir olarak finans müdürleri çalışma hayatmda mali stresten
kaynaklanan çatışmaları etik faaliyetler ve onlara rapor verenlere yeterli
geribildirim sağlayarak uyumlu hale getirebilirler.
Houston (2006)’un çalışmasmda kamu, özel ve gönüllü örgütlerde
çalışanların faaliyetleri İncelenmektedir. 2002 Genel Toplum Anketinden elde
dilen veriler kullamlarak çok değişkenli regresyon modelleri yardımıyla hayır
kurumlan için zaman, kan ve para bağışım tahmin etmeye çalışmıştır. Sonuçlara
göre kamu görevlileri, özel sektörde çalışanlara göre hayırseverlik, kan bağışı
konusunda daha isteklidir. Yine, gönüllü çalışanlar da özel sektörde çalışanlara
göre gönüllü ilişkilere daha meyillidir. Kamu hizmetleri ve özel sektörde
çahşanlann bireysel hayırseverliği arasında ise bir farklılık bulumnamaktadır.
■Wilkins ve Williams (2008) “azınlık olmaları halinde bürokratlarm aktif
temsili daha az mı mümkündür” sorusuyla polis teşkilatmda ırk ve aktif ve pasif
temsil arasındaki ilişkiyi ve özellikle ırkçılık profilini belirlemeye çalışmışlardır.
Bu çalışmada ırkçılık profili, temsili bürokrasi ve polis sosyalizasyonu
konularmdaki literatür birlikte kullamimıştır. Bulgular, örgütsel sosyalizasyonun
pasif ve aktif temsil arasmdaki bağlantıyı gizleyebileceği hipotezini
desteklemiştir. Aynca, yazarlar siyah polis memurlarmın varhğımn bölümlerinde
ırkçılığın artmasıyla bağlantıh olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu bulgular
beklenmedik sonuçlardır ve aktif temsil ve ırk konularma bakışta önemli
sorularm sorulmasına zemin hazırlar.
Bowman ve Knox (2008) yüzyıllık bir dönemde Amerikan yönetiminde
etikle ilgili davramşlan incelemişlerdir. Ulusal bir araştırmanm sonuçlarmdan
faydalanarak yazarlar, toplumdaki etik ve kamu kuramlarmdaki dürüstlük bakış
açısmı ortaya koymuşlar, ASPA Etik Kodlarım incelemişlerdir. Sonuçlar sadece
yıllar içinde önemli bir devamlılık olduğunu göstermemiş, aym zamanda bireysel
olarak yöneticilerin giderek güçlenmesinin pozitif bir değişim olduğunu ve
ASPA’mn etik kodlamun yönetim uygulamalarım etkileyebileceğini ortaya
koymuştur. Çahşmada, yöneticilerin genel olarak toplum ve hükümet hakkmda,
etik konusundaki düşüncelermi açığa çıkarmayı, özel olarak da örgütsel ve
yönetsel standartları incelemek için çoktan seçmeli, açık uçlu somlardan oluşan
soru kâğıdı 750 kişiye uygulanmıştır. Çahşmamn sonuçlan, etiğin hala kamu
yönetiminin ana konulanndan biri olduğunu ortaya koymaktadır.
Brewer ve Walker
çerçevesinde
yönetsel
(2009) çalışmalarında İngiliz yerd yönetimleri
performans
üzerinde
bürokrasinin
etkilerini
Etikle ilgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
85
araştımuşlardır. Çalışmada hem bürokrasi hem de performans yapısmm farklı
boyutları detaylı biçimde incelenmelctedir. Sonuçlar göstermektedir ki, farklı
bürokrasi/kırtasiyecilik türleri yönetsel performans üzerinde çeşitli etkiler
yapmaktadır; fakat bu etkiler kamu yönetimi teorisinde sözedilen etkilerden biraz
daha zayıfbr. Aynca, bazı bürokrasi türleri şaşırtıcı şekillerde performans
boyutlarım etkilemektedir. Örneğin, örgüt içi kntasiyecilik etkililik üzerinde
suurh etki yaparken, eşitlik üzerinde ciddi etkiler yapar. Sonuçlar,
kırtasiyeciliğin konuya bağlı bir kavram olduğunu göstermektedir.
2.4. Etik Yönetim Tecrübeleri ve Stratejileri
Etik yönetimi yeni bir konu değildir; yeni olan bunu nasıl düşüneceğimiz/ele
alacağımızdır.- Eğer bunu örgütsel etiği artırmak için sistematik ve bilinçli bir
çaba olarak ele alırsak etik yönetim ortaya çıkar; ancak sadece kontrol aracı
olarak görür ve böyle ele alursak, etkili bir kriz yönetimi yaklaşımı olduğunu
iddia etmek güçleşecelctir (Menzel, 2003). Bowman’ın (1990) araştırması, etik
yönetim deneyimleri ve stratejileri konusunda faydalı bir çalışma olmuştur.
Bowman, 1989’da kamu yöneticilerine kendi kurumlarınm etik soranlarla ilgili
sürekli/tutarlı bir yaklaşımlarının olup olmadığım sorduğunda, neredeyse 2/3’ü
herhangi bir yaklaşımlarının olmadıklarmı söylemiştir.
Bu alandaki ampirik araştırmalar son on yıllarda büyük ölçüde artmıştır.
Özellikle yerel yönetimlerden uluslararası alana kadar etik yönetim deneyimleri
ve strateji geliştirme çahşmaları, özellilde Berman, West ve Cava’nm (1994)
nüfusu 25.000’in üzerindeki belediyelerde insan kaynakları biriminde çalışan
1.000’in üzerinde yönetici üzerinde yaptıkları ve hangi etik stratejileri
uyguladıklarını, hangilerinin etkili olduğunu araştırdıkları ve formal-informal
etik yönetim ilkelerini belirlemeye çalıştddan çalışmaları; Glor ve Greene’in
(2003) Kanada’da etik yönetim reformunu inceleyen çalışmaları, Holland ve
Fleming’in (2003) Hollanda ve Avustralya örneklerinde etik öncelikleri
karşılaştırdıkları çalışmaları gibi. Huberts (2000) 25 yılhlık dönemde Hong
Kong Bağunsız Yolsuzluk Karşıtı birimini ve yolsuzluk karşıtı stratejileri
incelemiştir. Kim (2000), Kı^ey Kore örneğinde devlette etiği geliştirmek için
gereken stratejilerin uygulanması konusunda çalışmıştır. Quah (1999), Smith’in
(2003b) kamu kuramlannda etik yönetim ve özel sektördeki etik çahşanlar
üzerine yaptığı çahşması; West ve Berman (2003) gibi yolsuzluk üzerine yapılan
çalışmaları kamu yönetiminde etik çalışmaları arasındaki yerini almaya
başlamıştır (Menzel, 2003).
West ve Berman (2003) ABD’de nüfusu 65.000’in üzerindeki 338 kent
yöneticisi üzerine yaptıkları çalışmada belediye denetim komitelerinin kullammı,
etkinliği ve denetim komitelerinin hesap verebilirliği artmp artırmadığı ve
finansal yönetimle ilgili etik sorunları çözmeye yardımcı olup olmadığım
araştırmışlardır. Bulgulara göre denetim komitelerinin faaliyetleriyle
belediyelerde etik eğitiminin varlığı arasında pozitif ilişki vardır ve .denetim
komiteleri etik yanlışlıkları etkili biçimde araştırmışlardır.
86
Kamu Etiği
Duım ve Legge (2001) çahşmalarmda ABD’de yerel yöneticilerine
başvurarak hesapverebilirlik ve sorumluluk konusunu araştırmaktadır. FriedriclıFiner tartışması, hesap verebilirlik ve sorumluluk arasmdaki tezatı
tanımlamaktadır, Finer seçilmiş memurları, Friedrich profesyonelleşmeyi;
atanmış memurlar için sorumluluk ve hesapverebilirlik konusunda kamusal
duyarlılığı önermektedir. Son zamanlardaki akademisyenler Friedrich ve Finer
tarafından daha önceden tanımlanan şekline ek olarak mahkemeler, medya ve
haUc duyarlılığım daha net biçimde çahşmaktadırlar. Bu çalışmada yerel
yöneticilerden sorumlululdanıun belirleyicisi olan, yeni politika seçeneklerini
düşünürken; işleriyle ilgili rutin konulara cevap verirken hesap verebilirlik
kaynaklarunn önemim belirtmeleri istenmiştir. 488 cevaplayıcı sorumluluklarım
belirtirken, uzmanlığm diğer kaynaklara göre daha önemli olduğunu
belirtmişlerdir, ancak yeni politika seçeneklerini veya rutin konulara yamt
verirken, yönetim birimlerini diğerlerinden daha önemli görürlerken, ardmdan
mahkeme kararlarları ve medya gelmektedir. Bu çalışma şu sonucu ortaya
çikarmıştir ki; hem Friedrich hem de Finer sorumluluk ve hesap verebilirlik
kavramına oldukça yakın bir tammlama ortaya koymuşlardır. Seçilmiş
görevliler, kamu yöneticileri ve halk arasındaki hesapverebilirlik-sorumluluk
ilişkileri çok ve karmaşık şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bu ilişkilerin
karmaşıklığı kendiliğinden güçlendirilmiş ve sınırlandırılmış yöneticilere olan
ihtiyaç olarak belirtilmiştir. Bu tezat kavramlar paradoksal olmalanna rağmen,
akademisyenleri birini de ikiye bölmektedir.
Maesschalck (2004) son yıllarda kamu görevlileri etiği üzerinde Yeni Kamu
Yönetimi reformlamun önemli etkileri olduğunun görülmekte olduğunu, ancak
bu konuyla ilgili akademik literatürün hala önemli ölçüde karmaşık olduğunu
söylemektedir. Literatürdeki tüm iddialar önerilen kavramsal çerçeve içine
yerleştirildiğinde, örgütsel süreçler ve kamu çalışanlan etiği arasmdaki nedensel
iUşkiler hakkındaki konulann birleştirilmiş şeklini ifade etmektedir. Böyle bir
birleştirilmiş teori mümkündür, çünkü yazarlar tarafmdan alınan normatif
pozisyonun açıkça rakip olmalarma rağmen, onların ampirik iddiaları birbirlerini
tamamlayıcı niteliktedir. Farklı iddialarla birlikte böylece tek bir teori içine
yerleştirilebilir. Çalışma ampirik araştırmalar ve Yeni Kamu Yönetimi etiği
tartışmalarmın daha açıklayıcı ve sistematik bir şekilde bir temel sunar.
Graaf ve Wal (2008) kamu ve özel sektörde çahşanlar arasmda değerler
açısmdan farklılık olup olmadığım incelemektedir. Bünu belirlemek için yazarlar
Hollanda’da daha önce özel sektörde çahşan 30 kamu görevlisi ve daha önce
özel sektörde çalışrmş 30 özel sektör çahşam, toplam 60 çalışanla görüşme
yaprmştır. Çahşmada “kamu ve özel sektör değerleri farklı mıdır? Farklıysa ne
şekildedir?” sorusunun cevabı aranmıştır. Çahşmanın sonucuna göre, karlılık,
rekabet, müşteri odaklılık değerleri özel sektörde yönetsel kararlar üzerinde etkili
iken yasallık, kurallara uygunluk, hesap verebilirlik ve tarafsızlık gibi değerler
daha büyük rol oynamaktadn. Bunun yamnda, kamu ve özel kurumlan arasmda
ciddi farklılıklar vardır.
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
87
2.5. Topluluk, Kültür ve Etik çevre
Topluluk, kültür ve etik çevre üzerine yapılan ampirik araştumalar, teoriden
metodolojiye, coğrafyadan ekonomiye ka:dar geniş bir alana yayılmış
durumdadur. Bazı araştırmacılar sistematik, kurumsal, kültürel veya sosyo­
ekonomik faktörlerin yolsuzluk ve etik dışı davramşı etkileyip etkilemediğini;
hata yapma ihtimalinin yerel yönetünlerde diğerlerine göre daha yüksek olup
olmadığını; kişinin kentinin veya topluluğunun etik çevresinin kamu
görevlilerinin etik davramşına işleyip işlemediğini; kişinin kurumu ve topluluğu
içinde güven oluşturmasıyla etik arasmda bir ilişkinin olup olmadığını
araştırmışlardır (Menzel, 2003). Bu çalışmalar, etik toplumun etik
yönetimin/kamu yönetimini ölçmek için tek başma bir ölçme aracı sunmaz;
ancak, yine de toplum üzerine yapılan bu ampirik araştırmalar etik konusunu
sadece kurumsal veya kural temelinde tartışmamıza farklı zeminler kazandırır.
Jorgensen (1999) Danimarka’da devlet, sivil toplum ve piyasa arasındaki
ilişkinin farklı boyutlarım incelemektedir. Jorgensen piyasa ekonomisini
güçlendirmeye yönelik müdahalelerin, sözleşmenin, özelleştirmenin klasik kamu
kaynaklarmm önemini artırdığım iddia etmektedir. Jorgensen değişim ve
değerleri barmdırabilen kurumsal düzenlemelerin ne olduğunu net biçimde
ortaya kojmamn gerekli olduğunu düşünmektedir.
Hood ve diğerleri (2000) 1990’lardan günümüze bir yönetim biçimi olarak
düzenlemenin Birleşik Krallığı karakterize ettiğim iddia etmektedir. Düzenleyici
mekanizmalarm ve düzenleyici kuramlarm sayısı ve boyutları giderek
artmaktadır. İngiltere Standartlar Enstitüsü ve Kamusal Hayat Standartlan
Komitesi (Nolan Komitesi) yerel ve merkezi yönetim düzeyinde etik ilkeleri
yöneten bir sistem ortaya çıkarmıştır. Yazarlar, bu türden gelişmelerin Birleşik
Krallıkta bir itaat etme/uyma şeklindeki düzenlemelerden ayrıldığım ifade
etmektedirler.
Maesschalck (2002) kamuoyunda/kamusal alanda skandallan incelemek ve
açıklamak için iki çerçeve kullanmaktadır. Skandal gibi bir itici kuvvetin
hükümet gündemine girmesini beklemeden yapılması gereken ilk iş, politika,
problem ve politik rüzgârların tartışıldığı bir gündem çerçevesinin geliştirilmek
üzerine odaklanmaktır. îldnci iş, siyasi konular açısmdan genel bir bakış açısı
oluştururken, kültür teorisi, değişen değerlerden faydalamlarak bir çerçeve
hazırlamaktır.
De Vries (2002) 11 Amerikan eyaletinde yerel politikacılann ve yöneticilerin
dürüstlüğünü araştırmıştır. Çalışma, aynca geleneksel etik teorisiyle ampirik
çahşmalar arasmda bir bağlantı kurmaya çahşmaktadır. Dört felsefi bakış açısı
(teolojik, deontolojik etik teorileri, virtue etik ve dialojik etik) çalışmanm
çerçevesini çizmek için kullamimıştır. Öncelikle deontolojik, sonuç temeüi,
virtue ve dialojik etik üzerinde durmakta, 1990’da yapılan geniş ölçekli bir
araşürmamn sonuçlarma dayanarak genel anlamda dürüstlük erdeminin evrensel
bir değer olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Araştırmada 9993+408 kişiden bilgi
almmıştır. Genel anlamda etik konusu ve etiğin pratikteki uygulamalan
88
Kamu Etiği
incelendiğinde yerel ölçekte farklılıklar görülmektedir. Bu farklılıklar, bireysel
ve örgütsel seviyede incelenebilir. Örgütsel faktörler çok sayıda farklı değişkeni
işaret etmekte olup özellikle meslektaşların fikirleri önemlidir. Dürüstlük
ampirik olarak yerel yönetici ve politikacılar üzerinde iç ve dış baskı yapan
sosyo-kültürel bir kavram olarak görülebilir.
Kakabadse, Korac-Kakabadse ve Kouzmin (2003) etik liderlik
perspektifinden İngiltere, Kanada ve Avustralya’da kamu kurumlannda
karşılaştırmalı bir çalışma yapmışlardır. Yazarlar, liderlik konusunda yapılmış
olan önceki çalışmalara dayanarak etiği örgütsel düzenleme ve kültür
çerçevesine yerleştirmişler ve kamu sektörü etiğini oluşturmada bu ikisinin de
önemli olduğunu iddia etmişlerdir. Önceki liderlik çalışmalarma dayanarak kamu
sektörü etiğim oluşturmada bir düzenleme ve kültür çerçevesine
yerleştirmişlerdir. Kamu hizmeti sunumunda benzer önceliklere, bileşimlere ve
reformlara sahip bu üç topluluğun hızlı değişim çağında kamu hizmeti etiği ve
kamu kurumlannda etik yaklaşımı ve güveni yerleştirmek için kullandıkları
farklı yaklaşımları incelemişlerdir. Etik kamu hizmeti sunma konusundaki
düzenlemeleri içeren çabalar değişimi etkiU biçimde yönetmek için dört temel
ölçüt etrafında incelenmiştir. Kamu hizmeti değerlerindeki değişim de kamu
görevlileri üzerindeki etkileri de incelenmiştir. Etkili biçimde etik uygulamamn
esas dayanaklanndan biri olarak kabul edilen uygulamalı liderlik, liderlik
gelişimine olan ihtiyacı belirlemektedir. Yasal düzenlemelerin etik yapıyı
oluşturmak için gerekli olduğu düşünülmesine rağmen, gidiş yolu, güven ve etik
konusunda titiz olma, yöneticilerin ve kamu çalışanları için ömek almacak
davramşlar olarak teşvik edilmektedir.
Jurkiewicz’e (2007) göre, ABD’nin Louisiana Eyaleti rüşvet olayları
açısmdan oldukça renkli bir tarihe sahiptir. Makalede Katrinâ Tayfimunda ortaya
çılcan federal yardım skandallan İncelenmektedir.
Wang ve Wart (2007) çalışmalarmda halk katılımımn devlete güveni artmp
artırmadığım ampirik araştırmaya dayalı olarak incelemişlerdir. Model, katılım
ve güvenle ilgili beş arabulucu unsura dayanmaktadır: konsensüs oluşturma, etik
davramş, hesap verebilirlik uygulamalan, hizmet sunma kapasitesi ve yönetim
kapasitesi. Ancak, path analizini kullanarak sadece iki arabulucu faktörün, etik
davramş ve hizmet kapasitesinin devlete güveni önemli biçimde artırdığı
görülmüştür. Başarılı bir konsensüs oluşturma faaUyeti bile muhtemelen yönetsel
performans artırıcılar olmadan güveni artırma konusunda başarılı olamayacaktır.
Bu sonuçlar, göstermektedir ki, halkm güvenini artırmak esas amaçsa, esas hedef
yönetsel ahlak ve performans göstergeleri olmalıdır.
Vigoda-Gadot (2007)’a göre, son on yıllarda örgütsel siyaset yönetim
araştırmalannda önem kazanan bir konu olmaya başlamıştır. Bu güne kadar esas
akademik çaba çalışanlarlarm algılarma dayanan örgütler arası siyasetin
araştmiması konusuna adanmış durumdaydı. Ancak, bu kavramsallaştırmanın en
önemli yönlerinden biri, müşteriler, devlet kurumlan ve genel olarak halk
tarafmdan nasıl algılandığıydı. Bu makale vatandaşm kamu yönetimi sisteminde
örgütsel siyaseti ve etiği nasıl algıladığım incelemektedir. Makale algılama
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
89
hizmetlerden memnuniyet, kamu kurumlarma güven gibi modem bürokrasinin
esas konulan ile algılama arasmdaki ilişki üzerinde odaklanmaktadu:. Çalışmanm
verileri İsrail’de beş yıl süren bir ulusal araştırmanın sonuçlanndan elde
edilmektedir. Sonuçlar, kamu sektöründe örgütsel siyaset ve etik, tatmin, güven
arasmdaki doğrudan ve dolaylı ilişkiyi işaret etmelctedir
Vigoda-Gadot ve Mizrahi (2008)’nin makalesi yönetim uyumlu bir kamu
sektöründe bürokrasi ve demokrasi arasındaki bağlantı noktasıyla
ilgilenmektedir. Makale kamu yönetiminin vatandaşlarm siyasi davramş ve
eylemlerinin belirlenmesinde kamu yönetiminin önemli rol oynadığı fikrine
dayanmaktadur. Beş yıllık araştmna sonucunda (2001-2005) 2.281 İsrail
vatandaşmdan elde edilen verilerin sonuçlan vatandaşların yönetsel kararlara
katılım algısımn algılanan yönetsel kaliteyle yakından ilgili olduğunu; ancak
algılanan kamu sektörü performansıyla ilgili olmadığım göstermektedir. Ayrıca,
algılanan yönetsel kalite, siyasi katılım ve halk katılımıyla olduğu kadar kamu
kurumlarma güvenle de pozitif biçimde ilişkilidir. Bu bulgular modem
yönetimde, teorik ye pratik implikasyonlar, demokratik ve bürokratik ahlak
arasmdaki ilişki konusunda tartışmalara yol açmaktadır.
Needham (2006) makalesinde Birleşik Krallık’ta 1997’den beri iktidarda olan
İşçi Partisi hülcümetinin kamu sektörü ahlakım yemden kavramlaştırdığım,
başbakanlann kamu hizmetinin faklı kültürünün daha yüksek seviyede bir
müşteri memnuniyetine önem verdiğini ifade etmektedir. Bu makale kamu
hizmetinde etik boyutu ortaya çıkarmak için görüşmelerden ve içerik analizi
yöntemlerinden, etikle ilgili müşteri dilinden faydalanmaktadır. Cevaplayıcılar
vatandaşların politik rolü kadar kamu sektöründe müşteri hizmetlerinin
geçerliliğiyle de ilgilenmektedir.
Seçilmiş uluslararası dergilerde atik konusunda yapılmış alan araştırmalannın
incelendiği bu çalışmada, çalışmamn önceki bölümlerinde üzeriode dumlan
dergiler yanmda, Türkiye’de 2007 yılmdan itibaren SSCI İndeksine girmiş olan
ve kamu yönetimi alamnda en önemli dergilerden olan TODAİE’nin Amme
İdaresi Dergisi de 1999-2009 yılları ağırlıklı olmak üzere, aynı anahtar
kelimelerle taranmıştrr. Tarama sonucunda genel olarak etik konusunda yapılan
çalışmalardan hiçbirinin alan araştırmasına dayanmadığı görülmüştür. Amme
İdaresi Dergisinde yapılan çalışma daha ziyade etik konusunun kavramsal ve
kuramsal boyutu üzerinde yoğunlaşrmştu:.
Amme İdaresi Dergisi etik, etos ve ahlak anahtar kelimeleriyle
incelendiğinde 8; yolsuzluk anahtar kelimesiyle incelendiğinde 8 makale
bulunmaktadır‘. Bu makalelerden büyük bölümü, 2006 ve 2004 yıllarmda
yayınlanan sayılardadır.
Tataroğlu (2002) “Kalkınma Sürecindeki Toplumlarda Politikacının Ahlaki
Çıkmazı” adlı makalesinde politikacılarm sommluluklanmn yönettikleri
toplumlar olmasından dolayı, politikacılarm sık sık açmaza düştüklerinden,
özellikle gelişmekte olan ülkelerde gelişme ve kalkınma ile mücadele eden
90
Kamu Etiği
politikacmm aynı zamanda yozlaşncıa ve yozlaşmadan menfaat sağlayan
kesimlerle de mücadele ettiğinden bahsetmektedir.
Öztürk (2001) “Yolsuzluklarla Mücadelede İtalya’dan Ders Almabilir mi?”
adlı makalesinde İtalya’da ömeği üzerinden yolsuzluklarla siyasi istikrasızlık ve
ekonomi; bozulmaya karşı zayıf siyasi ve idari kontrol; hâkim ve savcıların rolü;
yasamanın bağımsızlığı; özel sektör denetimi; etik ilkelerin uygulanması ve
bunlarm etik dışı uygulamaları azaltmadaki rolleri üzerinde durmaktadır.
Akçay (2004) “Yolsuzluklarla Mücadelede Dünya Bankasırun Rolü” adlı
makalesinde, küresel ekonomik entegrasyon sürecinde uluslarrası rekabette pay
elde etme yarışı ve benzeri nedenler yolsuzluğun küresel bir olgu haline
getirmiştir. Bunun sonucunda hükümetler, hükümet dışı kuruluşlar ve sivil
toplum örgütleri kadar IMF, BM, OECD, AB, AK, Dünya Ticaret Örgütü,
Dünya Bankası, Dünya Gümrükler Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar da
yolsuzlukları kontrol etmek, azaltmak için harekete geçmişlerdir. Çünkü
uluslararası örgütler yaptıkları yardımlarm ve sağladıkları kredilerin en etkili
biçimde kullamimasmı; yardım ettikleri ülkelerin yolsuzlukla mücadele
programlarmı desteklemek; uluslararası mali suçlar konusunda işbirliği yapmayı
istemektedir. Yazar, bu örgütler içinde Dünya Bankasuim rolünü incelemektedir.
Akçay’a göre DB, yolsuzluğu bir yönetim sorunu olarak ele almakta ve
yolsuzluklar engellenmeden yoksulluğun azaltılamayacağım ileri sürmektedir.
DB’mn yolsuzlukla mücadele stratejileri dört temel ımsurdan oluşmaktadır;
finansör olunan projeleri yolsuzluktan korumak, ülkelere yolsuzlukla
mücadelelerinde yardım etmek, yolsuzlukla mücadelede uluslararası çabalan
desteklemek, ülkelere kredi sağlarken ve yardım yaparken yolsuzlukları dikkate
almak.
Sayan ve Kışlalı (2004) “Yolsuzluk Üzerine Ekonometrik Bir Çalışma” adlı
makalelerinde, yolsuzluğun kişisel, örgütsel ve toplumsal etmenleri arasından
toplumsal olanlarm yolsuzlukla ne derece ilgili olduklarmı ampirik olarak ortaya
koymaya çalışmaktadır. Sayan ve Kışlalı, yaptıkları çalışmada, 90 ülke için 8
kategoride 12 değişkeni yolsuzlukla ilgili olarak değerlendirmişler ve
yolsuzluğun yüksekliğiyle kamu kesiminin büjoiklüğü arasında ters bir orantı
bulmuşlardır. Bunun yanında, kamu bütçesi ne kadar büyükse o ülkede yolsuzluk
o kadar düşük çıkmaktadır; ülkelerin ticaret sistemlerinin açık veya kapalılık
durumu yolsuzluk endeksi üzerinde herhangi bir etki yapmamaktadır; kişi başına
geliriu yüksek olduğu ülkelerde yolsuzluk düşük çıkmaktadur; eğitim düzeyinin
yüksek olması da yolsuzluğu düşürmektedir; gelir dağılmundaki eşitsizliğin ve
enflasyonun yolsuzluk üzerinde orta derecede etkisi vardır.
Top (2004) “Yolsuzluk ve Sağlık Hizmetleri” adh çahşmasmda özellikle
sağlık ve eğitim gibi sosyal özellik arzeden sektörlerde piyasa başarısızlıklarmda
devlet müdahalesinin genellikle başarısızlıkla ve yolsuzlukla sonuçlandığmdan
hareketle, makalesinde sağlık hizmetlerindeki yolsuzlukları teorik modeller
çerçevesinde ele ahnaktadır. Makalede sağlık sektöründeki yolsuzluklar, hekimhasta ilişkisi yamnda sağlık personelinin kendi içlerindeki ve hastalarla ola
ilişkilerinde, sağlık piyasasmdaki üçüncü taraflarm (sağlık sigorta şirketleri.
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
91
eczaneler, medikal firmalar, sağlık araç-gereç üreticileri vb.) arasındaki karmaşık
ilişkilerinde incelenmesi gerektiğine dikkat çekmektedir.
Ballı (2004) “Yolsuzlukla Mücadelede Bağımsız (Özerk) Kamu Kuruluşları
ve Hong Kong ICAC Örneği” adlı makalesinde söz konusu kurumu örgüt yapısı,
personel durumu ve kurumun başarı durumu itibariliyle incelemektedir.
Demirbaş (2006)’m “Yolsuzlukla Mücadelede Ulusal Dürüstlük Sisteminin
Temel Direği: Yüksek Denetim Kurumlan” adlı makalesinde literatürde “Ulusal
Dürüstlük Sistemi” ve bımun esas unsuru konumundaki, tüm kamu gelir ve
giderlerinin bağımsız bir şekilde denetlenmesinden sorumlu olan ve sağlıklı bir
mali denetim sisteminin kurulmasmda fayda sağlayan anti yolsuzluk birimleri,
ombudsman ve Yüksek Denetim Kurumlannm rolleri incelenmiştir.
Arap ve Yılmaz (2006) “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışmın “Yeni” Kurumu:
Kamu Görevlileri Etik Kurulu” adlı çalışmalarında 2004 yılında yönetim
sistemimize giren Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulunu incelemekte,
kurumu, işlevleri ve etkinliği açısmdan değerlendirmektedir.
Demirci ve Genç (2008) “Türkiye’de Kamu Yönetimi Reform Sürecinde Etik
Yapılanma” adlı makalelerinde Kamu Görevlileri Etik Kurulunun oluşumunu
uyuma dayalı etik yönetimi sisteminin temel unsurlarım korurken Türk kamu
Yönetiminde etik yönetimini geleneksel uyuma dayalı etik yönetimi sisteminden
dürüstlüğe dayalı etik yönetime doğru kaydığım ifade etmektediler.
Okçu (2008) “Kamu Yönetimi ve Ahlak: Yönetsel Ahlak Üzerine Düşünmek
mi Yoksa Modem Kamu Yönetimini Yeniden Düşünmek mi?” adlı makalesinde
kamu yönetimi için neyin neyin ahlaki olduğunu tammlamaya çalışan etik
yaklaşımlarm sınırlı ve bürokratik etos ve demokratik etos şeklinde birbirine
rakip iki teorik çerçeve etrafmda kümelendiğini söylemektedir. Yazara göre
yönetsel etik kavrammı açıklamada temel-arayıcı karşıtı ahlak anlayışı kamu
yönetimi kimliğinin yeniden düşünülmesi için gereklidir.
Bunlarm yamnda Amme İdaresi Dergisinde sözkonusu dönem içinde
yayınlanımş olan Tataroğlu’nun (2006) kamu yönetiminde istifa mekanizmasım
incelediği “Kamu Yönetiminde Etik Açıdan İstifa” adh çahşması; Öztürk ve
Coşkun ‘un (2002) “Yerel Yönetimlerde Etkinlik ve Etik”; Öztürk’ğn (2004)
“Machiavelli-Weber Perspektifinde Siyasal Liderlik Etiği”, Çoban’ın (1999)
“Organize olmayan Sosyo-ekonomik Sistemin Organize Bir Kurumu: Rüşvet”
adlı çalışmaları da vardır.
SONUÇ
Uluslararası literatürde kamu yönetimi alamnda etik konusuna olan ilgi
artmakla beraber, bu konuda yapılan çahşmalar daha ziyade teorik boyutta
yoğunlaşmaktadır. Oysa konunun uygulama boyutuna nasıl yansıdığı veya
uygulamadaki görünüm de önemlidir. Kamu yönetiminde etik konusu üzerine
yapılmış olan alan araştırmalarına dayalı çalışmalar 1990’lı yıllardan itibaren
artış göstermekle beraber, yeterli olduğu söylenemez.
92
Kamu Etiği
Literatür bu açıdan incelendiğinde son on yıllarda kamu yönetimi alamnda
etilde ilgili olarak yapılımş olan çalışmalarm cinsiyet, uzmanlık, farklı
sektörlerle etik arasındaki ilişkiler; etikle ilgili yasal düzenlemelerin etkililiği,
örgütsel verimlilikle etik arasmdaki iişkiler, farklı etik kodlar ve stratejiler gibi
konularda alan araştumalanna dayanan çalışmalar oldukları görülmektedir.
Uluslararası alanda konunun ele alımş şekli böyle iken Türkiye açısmdan
değerlendirildiğinde etik konusunun özellikle son on )allarda admdan sıklıkla söz
edilmeye başlanmasma rağmen kamu yönetiminde etik konusunda yapılan
çalışmalarm uluslararası alanla karşılaştırıldığında yeterli seviyede olmadığı
görülmektedir. Ulusal literatürdeki eksikliğin giderilmesinde uluslararası
literatürde konunun ele alımş şekilleri ve yöntemleri bu konuda yol gösterici
olabilecektir.
Etik konusu ülkemizde bilimsel alanda tartışılmaya başlanmış olmakla
beraber bu duyarlılık literatüre henüz tam olarak yansımamıştır. Sakarya
Üniversitesi’nde 1997 ve 2005 yıllarmda düzenlenen “Siyasette ve Yönetimde
Etik Sempozyumu” ve 2001 yılında “1. Uygulamalı Etik Kongresi” ve İkincisi
2006 yılında ODTÜ Felsefe Bölümü tarafından düzenlenen kongreler; Etik
Kurulu’nun kurulmuş olması ve Kurulun yaptiğı çalışmalarla teorik ve alan
araştırmasma dayalı çabşmaları teşvik etmesi özellikle 2007-2009 döneminde
yürüttüğü “Yolsuzluğun Önlenmesi için Etik Projesi”, TESEV’in 1999 yılından
bu yana sürdürdüğü yolsuzluk araştirmaları (Hanehalkı Gözünden Türkiye'de
Yolsuzluğun Nedenleri ve Önlenmesine İlişkin Öneriler; özel sektörün merkezi
devlet ve yerel yönetim bürokrasisiyle olan ilişkilerinde ortaya çıkan yolsuzluk
görüntüleri; “Toplumun Kamu Yönetimine, Kamu Hizmetierine ve Reforma
Bakışı”); TEPAV’m “Bir olgu Olarak Yolsuzluk: Nedenler, Etkiler ve Çözüm
Önerileri” adlı raporu; 2005, 2006, ve 2007 yıllarmda düzenlediği “Yolsuzlukla
Mücadele Konferansı”; TÜSİAD’m Kamu Yönetimi / Etik Altyapı ve
Yolsuzlukla Mücadele “Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik”
Raporu bu alandaki önemli adımlardandır.
‘ 1999 öncesinde de Amme İdaresi Dergisinde yolsuzlukla doğrudan veya dolaylı olarak
ilgili makaleler de vardır: Refik Çulpan (1980) “Bürokratik Sistemin Yozlaşması” AİD,
C. 13, S. 2,31-45; Turgay Ergun (1978) “Yönetimde Yozlaşma Olgusu Üzerine”, AİD, C.
11, S. 1,24-30; Gencay Şayian (1975) “Toplumsal Değişme, Yönetsel Bozulma ve
Yolsuzluk”, AİD, C.8, S. 4, 83-96; Gencay Şayian (1995) “Değişim ve Yolsuzluk”, AİD,
C.28, S. 3, 3-18; İlhan Tekeli ve Gencay Şayian (1978) “Rüşvet Kuramı”, AİD, C. 7, S. 3,
92-113.
KAYNAKÇA
Akçay, Selçuk (2004), “Yolsuzlukla Mücadele: Dünya Bankası’mn Rolü”, Am­
me İdaresi Dergisi, Cilt 37, Sayı 3, ss. 111-120.
Allmendinger, Philip, Mark Tewdwr-Jones, Janice Morphet (2003), “Public
Scrutiny, Standards and the Planning System: Assessing Professional Values
Etikle ilgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
93
within a Modemized Local Government”, Public Administration, Vol. 81,
Issue 4, pp. 761-780.
Arap İbrahim ve Levent Yılmaz (2006), “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışımn
“Yeni” Kuramu; Kamu Görevlileri Etik Kurulu”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt
39, Sayı 2, ss. 51-69.
Ballı, Kamuran (2004), “Yolsuzlukla Mücadelede Bağımsız (Özerk) Kamu Ku­
ruluşları ve Hongkong ICAC Örneği”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 17, Sayı 2,
ss. 51-73.
Bamett, J. ve Marmin J. Karson (1989), “Managers, Values and Executive
Decisions; An Exploration of the Role of Gender, Career Stage,
Organizational Level, Function, and the Importance o f Bthics, Relationships,
and Results in Managerial Decision-making”, Journal o f Business Ethics,
Vol. 8, pp. 747-771.
Berman, Evan M. and Jonathan P, West (1997), “Managing Ethics to ImproVe
Performance and Build Trust.” Public Integrity Annual, 23-31.
Berman, Evan, Jonathan West, and Anita Cava (1994), “Ethics Management in
Municipal Govemments and Large Firms; Exploring Similarities and
'Differcnces.” Administı-ation &Society, vol. 26 (August), 185-203.
Blijswijk, J. A. M. van, Breukelen, R. C. J. van, Franklin, A. L., Raadschhelders,
J. C.N., Slump, P. (2004), Beyond Ethical Codes: The Management of
Integrity in the Netherlands Tax and Customs Administration. Public
Administration Review, Vol 64, No 6
Bohte, John ve Kenneth J. Meier (2000), “Goal Displacement: Assessing the
Motivation for Organizational Cheating”, Public Administration Review, Vol.
60, March/April, pp. 173-182.
Bowman, James B. ve Russell L. Williams (1997), “Ethics in Government: From
a Winter o f Despair to a Spring of Hope”, Public Administration Review,
Vol. 57, No. 6, November-December, pp. 517-526.
Bowman, James S. (1990), “Ethics in Government: A National Survey o f Public
Administrator”, Public Administration Review, Vol. 50, No 3, pp. 345-353.
Bowman, James S. ve Claire Connolly Knox (2008), “Ethics in Government: No
Matter How Long and Dark the Night”, Public Administration Revieyv, Vol.
68, Issue 4, July-August, pp. 627-639.
Bowman, James S. ve Jonathan P. West (2009), “To "Re-Hatch" Public
Employees or Not? Ah Ethical Analysis of the Relaxation o f Restrictions on
Political Activities in Civil Service”, Public Administration Revieyv, Vol. 69,
Issue 1, January - February, pp. 52-63.
94
Kamu Etiği
BowmaB, James S. (1977), “Ethics in the Federal Service: A Post-Watergate
View.” Midwest, Review o f Public Administration, vol. 11 (March), 3-20.
Brereton, Michael ve Michael Temple (1999), “The New Public Service Ethos:
An Ethical Environriıent for Govemance”, Public Administration, Vol. 77,
No 3, pp. 455-474.
Brewer, Gene A. ve Ricfaard M. Walker (2009), “The Impact o f Red Tape on
Govemmental Perfonnance: An Empirical Analysis”, Journal o f Public
Administration Research and Theory,
Bruce, Willa (1994), “Ethical People are Productive People”, Public Productiyity
& Management Review, Changing Government: Pressures, Reality,
Responses: Proceedings o f the Sixth National Public Sector Productivity
Conference, Vol. 17, No 3, Spring, pp. 241-252.
Bruce, Willa (1996), “Codes of Ethics and Codes o f Conduct: Perceived
Contribution to the Practice of Ethics in
Local Government.” Public Integrity Annual, 23-39.
Burke, F. and A. Black, (1990), “Improving Organizational Productivity: Add
Ethics.” Public Productivity and
Cava, Anıta C., Jonathan West and Evan Berman (1995), “Ethical DecisionMaking in Business and Goverrmıent: An Analysis o f Formal and Informal
Strategies.” The Journal o f State Governments, vol. 2 (March), 28.
Çoban, Orhan (1999), “Organize Olmayan Sosyo-ekonomik Sistemin Organize
Bir Kurumu; Rüşvet”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 32, Sayı 2, ss. 3-13.
De Vries, Michiel S. (2002), “Can You Afford Honesty? A Comparative
Analysis of Ethos and Ethics in Local Government”, Administration &
Society, Vol. 34, July, pp. 309-334.
Delmer D. D um ve Jerome S. Legge, Jr. (2001), “U.S. Local Government
Managers and the Complexity of Responsibility and Accountability in
Democratic Govemance”, Journal o f Public Administration Research and
Theory, Vol. 11, January, pp. 73-88.
Demirbaş, Tolga (2006), “Yolsuzlukla Mücadelede Ulusal Dürüstlük Sisteminin
Temel Direği: Yüksek Denetim Kurumlan”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 39,
Sayı 2, ss. 71-95.
Demirci, Mustafa ve F. Neval Genç (2008), “Türkiye’de Kamu Yönetimi Re­
form Sürecinde Etik Yapılanma”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 41, Sayı 2, pp.
43-58.
Duım, Delmer D., Jerome S. Legge, Jr. (2001), “U.S. Local Government
Managers and the Complexity o f Responsibility and Accountability in
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
95
Democratic Govemance”, J. Public Adm. Res. Theory., January 2001; 11: 73
-
88.
Glor, Eleanor D. And lan Grene (2002-03), “The Government o f Canada’s
Approach to Ethics: The Evolution of Ethical Government.” Public Integrity,
vol. 5 (Winter), 39-65.
Graaf, Gjalt de, Wal, Zeger van der (2008), “On Value Differences Experienced
by Sector Switchers”, Administration & Society, Volüme 40 Number 1
March 2008 79-103.
Graaf, Gjalt, L. W. J. C. Huberts (2008), “Portraying the Nature of Corruption
Using an Explorative Case Study Design”, Public Administration Review,
Vol. 68, Issue 4, July-August, pp. 640-653.
Hejka-EUdns (1988),. “Teaching Ethics in Public Administration.” Public
Administı-ation Review, vol. 48 (September/October), 885-891.
Holimd, lan and Jenny Fleming (2002-03), “Reforming Ministerial Ethics:
Institutional Continuity and Change.” Public Integrity, vol.5 (Winter), 67-82.
Hood, Christopher, Oliver James, Colin Scott (2000), “Regulation of
Government: Has It Increased, Is It Increasing, Should It Be Diminished?”
Public Administı-ation 78, no. 2:283-304.
Homett, Andrea ve Susan Fredricks (2005), “An Empirical and Theoretical
Exploration of Disconnections between Leadership and Ethics”, Journal o f
Business Ethics, Vol. 59, pp. 233-246.
Houston, David J. (2006), “Walking the Walk’ o f Public Service Motivation:
Public Employees and Charitable Gifts of Time, Blood, and Money”, Journal
o f Public Administration Research and Theory, Vol. 16, January, pp. 67-86.
Huberts, Leo W.J.C. (2000), “Anticorruption Strategies: The Hong Kong Model
in International Context." Public Integrity, vol. 2 (Summer), 211-228.
Jacques A. M. Blijswijk, Richard C. J. Breukelen, Aimee L. Franklin, Jos C. N.
Raadschelders, Pier Slump (2004), “Beyond Ethical Codes: The Management
of Integrity in the Netherlands Tax and Customs Administration”, Public
Administration Review, Vol. 64, Issue 6, November, pp. 718-727.
James S. Bowman, Evan M. Bernıan, Jonathan P. West (2008), “The Profession
of Public Administration: An Ethics Edge in Introductory Textbooks?”,
Public Administration Review, vol. 61 (March/April), 194-205.
Jorgensen, Torben Beck (1999), “The Public Sector in an In-Between Time:
Searchingfor New PubUc Values”, Public Administration, Vol. 77, No 3, pp.
565-584.
96
Kamu Etiği
Jos, Philip H. (1993), “Empirical Comıption Research: Beside the (Moral)
Point?”, Journal o f Public Administration Research and Theory: J-PART,
Vol. 3, No 3, July, pp. 359-375.
Jurkiewicz, Carole L. (2007), “Louisiana's Elliical Culture and Its Effect on the
Administrative Failmes Following Katrina”, Public Administration Review,
Vol. 67, Issue 1, December, pp. 57-63.
Juxkiewicz, Carole L. And Roger G. Brown.(2000), “Power Does Not Comıpt
Absolutely: An Empirical Study.” PubUc Integrity, vol. 2 (Summer), 195210 .
Kakabadse, Andrew, Nada Korac-Kakabadse ve Alexander Kouztnin (2003),
“Ethics, Values and Behaviours: Comparisons of Three Case Studies
Examining the Paucityof Leadership in Government”, Public Administration,
Vol. 8 1 ,N p 3 ,p p . 477-508.
Kim, Ho-Seob (2001), “Organizational Structure and Ethics Attitudes o f Public
Offıcials.” Public Integrity, vol. 3 (Winter), 69-86.
Kohlberg, Lawerence (1980), The Meaning and Measurement of Moral
Development. Worcester, MA: Clark University Press.
Lawton, Alan, Alan Doig (2005-6), “Researching Ethicsfor Public Service
Organizations The View from Europe”, Public
Winter, Vol. 8, No
l,p p . 11-33.
Lynch, Thomas D. ve Cynthia E. Lynch (2003), “Corruption, Reform, and Virtue
Ethics”, Public Administration Review, Vol. 63, Issue 3, May, pp. 370-374.
Maesschalck, Jeroen (2004), “The Impact o f Ne^f PubHc Management Reforms
on Public Servants’Ethics: Towards a Theory”, Public Administration, Vol.
82, No 2, pp. 465-489.
Maesschalck, Jeroen (2002), “When Do Scandals Have an Impact on Policy
Making? A Case Study of the Poliçe Reform Following the Dutroux Scandal
in Belgimn.” International Public Management Journal 5, no. 2:169-193.
Menzel, Donald C. (2003), “State of the Art of Empirical Research on Ethics and
Integrity in Govemance”, Paper prepared for presentation at the Annual
Conference o f the European Group o f Public Administration, Oeiras,
Portugal, 3-6 September 2003.
Menzel, Donald C. ve J. Edwin Benton (1991), “Ethics Complaints and Local
Government; The Case of Florida”, Journal o f Public Administration
Research and Theory: J-PART, Vol. 1, No 4, October, pp. 419-435.
Miller Gerald, J, Samuel J. Yeager, W. Bartley Hildreth, Jack Rabin (2005),
“Hovi^ Financial Maoagers Deal with Ethical Stress”, Public Administration
Review, Volüme 65, Issue 3, Date: May 2005, Pages: 301-312
Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
97
Moon, M. Jae ve Stuart Bretschneiber (2002), “Does the Perception of Red Tape
Constrain IT Innovativeness in Organizations? Unexpected Results from a
Simultaneous Equation Model and Implications”, Journal o f Public
Administration Research and Theoiy, Vol. 12, April, pp. 213-292.
Needam, Catherine E. (2006), “Customer Care And The Public Service Ethos”,
Public Administration, Volüme 84, Issue 4, pp. 845-860.
Nigro, Lloyd G. ve William D. Richardson (1990), “Between Citizen and
Administrator: Administrative Ethics and PAR”, Public Administration
Review, Vol. 50, No 6, November-December, pp. 623-635.
'Okçu, Murat (2008), “Kamu Yönetimi ve Ahlak: Yönetsel Ahlak Üzerine Dü­
şünmek mi Yoksa Modem Kamu Yönetimini Yeniden Düşüomek mi?” Am­
me İdaresi Dergisi, CAl ,S. 2.
Öztürk, Nanuk Kemal (2001), “Yolsuzluklarla Mücadelede İtalya’dan Ders
Ahnahilü m iT ’, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 34, Sayı 1, ss. 1-13.
Public Administration: Understanding the Administrative Role Concept”,
Administration & Society
Quah, Jon S. T (1999), “Corruption in Asian Countries: Can It Be Minimized?”
Public Administration Review, vol. 59 (November/December), 483-494.
Rizzo, Ann-Marie ve Laura Lee Swisher (2004), “Comparing the StewartSprinthall Management Suryey and the Defining Issues Test-2 as Measures
of Moral Reasoning in Public Administration, Journal o f Public
Administration Research and Theoiy, Vol. 14, July, pp. 335-348.
Romzek, S. Barbara (2000), “Accountability of Congressional Staff’, Journal o f
Public Administration Research and Theoiy, Vol. 10, April, pp. 413-446.
Sayan, İpek Özkal, Mustafa Kışlalı (2004), “Yolsuzluk Üzerine Ekonometrik Bir
Çalışma”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 17, Sayı 2, ss. 31-50.
Schneider, Martin (2004), “Performance Management by Culture in tiıe National
Labor Relations Board’s Division of Judges and the German Labor Courts of
Appeal”, Journal o f Public Administration Research and Theory, Vol. 14,
January, pp. 19-32.
Selden, Sally Coleman, Gene A. Brewer and Jeffrey L. Brudney (1999)
“Reconciling Competing Values in
Local Government.” Public Integrity Annual, 23-39.
Smith, Robert W. (2003), “Enforcement or Ethical Capacity: Considering the
Role of State Ethics Commissions at the Millennium”, Public Administration
Review, Vol. 63, May/June, pp. 283-295.
98
Kamu Etiği
Stackman, Richard W., Patrick E. Com or ve Boris W. Becker (2006), “Sectoral
Ethos: An Investigation o f the Personal Values Systems of Female and Male
Managers in the Public and Private Sectors”, Journal o f Public
Administration Research and Theory, Vol. 16, October, pp. 577-597.
Stewart, Debra W., and Noraıan A. Sprinthall (1993), “The Impact of
Demographic, Professional, and Organizational Variables and Domain on the
Moral Reasoning of Public Administration.” In H. George Frederickson, ed.,
Ethics and Public Administration. Aımonk, NY: M.E. Sharpe, pp.205-219.
Stewart, Debra W., Norman A. Sprinthall ve Jackie D. Kem (2002), “Moral
Reasoning in the Context of Reform: A Study of Russian Offîcials”, Public
Administration Review, Vpl. 62, May/June, pp. 282-297.
Stewart, Debra W., Renata Siemienska, and Norman Sprinthall (1997), “Ethical
Reasoning in a Time of
Tataroğlu, Muhittin (2002), “Kalkınma Sürecindeki Toplumlarda Politikacuun
Ahlaki Çıkmazı”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 35, Sayı 3, ss. 75-89.
Thompson, Dennis F. (1985), “The Possibility of Administrative Ethics.”, Public
Administration Review, vol. 45, 555-561.
Vigoda, Eran (2002), “Administrative Agents of Democracy? A Structural
Equation Modeling of the Relationship betvveen Public-Sector Perforrnance
and Citizenship Involvement”, Journal o f Public Adminastrion Research and
Theoıy., April 2002; 12: 241 - 272.
Vigoda-Gadot Eran ve Shlomo Mizrahi (2008), “PubUc Sector Management and
the Democratic Ethos: A 5-Year Study of Key Relationships in Israel”,
Journal o f Public Administration Research and Theoıy, Vol. 18, January, pp.
79-107.
Vigoda-Gadot, Eran (2007), “Citizens’ Perceptions of Politics and Ethics in
Public Administration: A Five-Year National Study of Their Relationship to
Satisfaction with Services, Trust in Govemance, and Voice Orientations”,
Journal o f Public Administration Research and Theoıy, Vol. 17, April, pp.
285-305.
Wang Xiao Hu ve Montgomery Wan Wart (2007), “When Public Participation in
Administration Leads to Trust: An Empirical Assessment o f Managers’
Perceptions”, Public Administration Review, Volüme 67, Issue 2, MarchApril, pp. 265-278.
Warburton, John ve Geoff Baker (2005), “Integrity Systems and Local
Government”, Australian Journal o f Public Administmtion, Vol. 64, No 2,
June, pp. 62-68.
Etikle îlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar
99
West, Jonathan P. ve Evan M. Berman. (2003), “Audit Committees and
Accountability in Local Government: A National Survey”, International
Journal o f Public Administration, Vol. 26, pp. 329-362.
White, Richard D. Jr. (1999), “Are Women More Ethical?: Recent Findings on
the Effects of Gender Upon Moral Development”, Journal o f Public
Administration Research and Theory, Vol. 9, July, pp. 459-471.
WiUdns, Vicky, M. Brian ve N. Williams (2008), “Black or Blue: Racial
Profiiing and Representative Bureaucracy”, Public Adtninistration Review,
Volıune 68, Issue 4, July-August, pp. 654-664.
Wittmer, Dennis (1992), “Ethical Sensitivity and Managerial Decisionmaking:
An Experiment”, Journal o f Public Administi-ation Research and Theory, vol.
2 (October), 443-462.
Wittmer, Dennis (2000), “Individual Moral Development: An Empirical
Exploration of Public- and Private-Sector Differences.” Public Integrity, vol.
2 (Summer), 181-194.
Yang, Kaifeng (2009), “Examining Perceived Honest Performance Reporting by
Public Organizations: Bureaucratic Politics and Organizational Practice”,
Journal o f Public Administration Research and Theory, January, Vol. 19. pp.
81-105.
Zajac, Gary and Louise K. Comfort (1997), “The Spirit of Watchfulness: Public
Ethics as Organizational Leaming.” Journal o f Public Administi'ation
Research and Theory, vol. 7 (October), 541-569.
Zâjac, Gary ve Ali A. Al-Kazemi (2000), “Administrative Ethics and
Organizational Leaming in Kuwait and the United States: An Empirical
Approach”, International Journal o f Public Administration, Vol. 23, pp. 2152.
KAMU YÖNETİCİLERİNİN ETİK
DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLAMNIN KAMU
HİZMETİNE VE HİZMET TATMİNİNE
YANSIMALARI: ELAZIĞ VALİLİĞİ
ÖRNEKALAN ARAŞTIRMASI
Ahmet YATKIN*
özet
Günüm üzde yönetim anlayışına hakim olan geleneksel değerlerin dünya çapında hızlı ve önem li
ölçüde d eğişim e uğraması, yeni v e çağdaş yönetim teknikleri, bilgi ve iletişim teknolojisindeki
gelişm eler v e teknolojik yenilikler, insani değerler v e dem okratikleşm e gibi değişim ler, yurttaşın
merkezi v e yerel yönetim lere bakış açılann ı, kamu hizm etlere ilişkin beklentilerini büyük ölçüde
değiştirmiştir.
Vatandaşın devletten gittikçe artan v e çeşitlenen m odem v e kaliteli h izm et talepleri ve
beklentileri, devleti bu beklentileri karşılayabilecek yapılanma v e düzenlem e yapmalarını v e bu
beklentiye cevap verebilecek yeteriilikte v e donanımda bir yapı kurm alannı gerekli ve zorunlu hale
getirmiştir. Kamu Y önetim inin bu yeterliliğe sahip olm asında, etkin ve verim li işleyişin i sağlama
çabalarının başında etik düşünm e, etik davranma ve etik uygulam anın yaygınlaştm lm ası v e kurum
politikası olarak benim senm esi gelm ektedir.
B u politikalar, atanmış görevlilerin niteliklerini v e görevlerini yerine getirm e koşuUanm
geliştirm eyi, İcamu hizm etlerinin dem okratiklik v e etkinlik ilkelerine göre yürütülmesini ve halkın
kam u yönetim ine karşı duyduğu güven ve bağlılığı arttırmayı amaçlamaktadır. Bu düzenlem eler
sonucunda elde edilecek başarı, Kamu Y önetim inde ahlak düzeyinin yük selm esine büyük katkılar
sağlayacaktır.
Bu çalışm a ile am aç, bir kamu kurumu olan E lazığ V aliliğin de üst v e orta kadem e yöneticilerin
etik düşünce v e davranış anlayışım v e uygulanabilirlik düzeyini ölçm ektir. B u am açla, kamu
personelinin etik düşünce ve davranış konusundaki durumu v e tutumu yapılacak olan anket çalışm ası
ile ölçüm lenerek elde edilen veriler istatistiki yöntem le değeriendirilecek, bulgular ve verilerden elde
edilen sonuçlara göre öneriler geliştirilecektir.
A n a h ta r K e lim eler; Kamu Y önetim i, Etik, Kamu H izm eti, Performans, H izm et Tatmini
1. GİRİŞ
Kamu Yönetiminde ahlaklı ve dürüst davraıuşlan egemen kılabilmek, her tür
kişisel ve toplumsal ilişkilerde olduğu gibi temelde insana, onun haklarma,
kutsallığına, onuruna ve tüm ana değerlerine yönelmekle ve bunları sürekli
olarak geliştirmekle mümkündür. Etik dışı tutum ve davranışlar, Kamu Yönetimi
ve yöneticilerinin yasallığmı ve saygınlığım azaltmakta, hizmetlerin verimliliğini
ve kaynakların rasyonel kullammmı engellemektedir.
Yrd. D oç. D r., Fırat Ü niversitesi, İletişim Fakültesi, E lazığ, E-M ail: avatkin@ firat.edu.tr
102
Kamu Etiği
Bu çalışmada, kamu yönetiminin mevcut durumu gözlemlenmeye, güven ve
paylaşmia dayalı bir yönetim anlayışmm çalışarun performansı üzerinde etkisi
araştınimaya çalışılmıştır.
Araştırmada temel amaç kamu yönetiminde sosyal sermayenin düzeyini
ortaya çıkarmaktır. Araştumanm Elazığ Valiliği’nde uygulanması kamu
yönetiminde temel paradigma haline gelmiş olan sosyal değerlerin aktarıldığı ve
kazamidığı düzey olarak merkezi yönetim birimi olma düşüncesine
dayanmaktadır.
Araştırmada tarama modelinde betimsel bir çalışma ortaya konmuş, ankette
yer verilen önermeler uzman görüşlerinden yararlanarak şeMIlendirilmiş ve 70
orta ve üst düzey yönetici üzerinde ön uygulama yapılmıştır. Ön uygulama
sonucunda anketin uygulanmasma karar verilmiştir. Anket likert tipinde
hazırlanmış olup deneklerden önermeleri “Tamarnen Katılıyorum, Genellikle
Katılıyorum, Kısmen Katılıyorum, Katılmıyorum, Tamamen Katılmıyorum”
derecelerinden cevaplamalan istenmiştir.
Araştırmanm ülkemizde kamu hizmeti etkinliklerini yürütmekte olan Elazığ
Valiliği’nde yapılması planlanmıştır. Araştırma evreni Elazığ Valiliği’nde kamu
hizmeti yürüten 70 orta ve üst düzey yönetici (3 Vali Yardımcısı, 6 İl Müdürü,
21 Müdür Yarduncısı, 12 Şube Müdürü, 28 Şef) olarak seçilmiştir.
Araştmnada yüzde, aritmetik ortalama ve standart sapma yöntemleri
kullanılmıştır. Yöneticilerin kamu kurumundaki sosyal sermaye birikimi
düzeyini ortaya koyan görüşlerinden yararlamimıştu-. Anket, 2008 Aralık aymda
uygulanmış, kısa bilgilendirme notu ile birlikte yöneticilere dağıtıhmş, elde
edilen veriler SPPS 11.0 istatistik paket programında analiz edilerek
yorumlanmıştır. Güven Duygusu ve takım çalışması setinde farklılıklarm hangi
gruplar arasmda olduğunu tespit etmek için Tukey testi kullanıirmştır.
2. ETİK
“Etik” kavrarm göreceli bir kavramdır. Tıpkı etik gibi “ahlak” kavramımn da
herkes için aym anlamı taşımaması, tartışmalarm başlamasına yol açmaktadır.
“Kime göre etik veya neye göre ahlak” sorularmın çoğu zaman, içinden
çıkılamaz bir hal almıştır. Bunun nedeni, bu konuda ortak bir anlayış, bir fikir
birliğinin olmamasıdır. Etik kavramımn çeşitli alanlarda uygulama sorunlanndan
birisi ve belki de en başta geleni, kavramın tamm ve içeriğinin üzerinde tam bir
konsensusım bulunmamasıdır.
Türk halk dilinde “ahlak” ile aym anlamda kullamlan etik, Türk Dil
Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde ise “törebilim, ahlakbilim” (TDK, 1983: 387)
olarak tanıtilmaktadır. Aym sözlüğün ahlakbilim maddesinde ise
“yarar, iyi,
kötü gibi sorunları inceleyen, töresel bir davranış yasası geliştiren, neyin uğrunda
savaşılmaya değer, neyin yaşama anlam kazandırdığı, hangi davramşm iyi ve
hangisinin kötü olduğu gibi sorunları kendine konu edinen bilim; etik” (TDK,
1983: 24) ifadeleri yer almaktadır.
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 103
“Yunanca kökenli bir sözcük olan etik “ahlak” anlamına gelip, ilk örneğinden
bu yana özünü ve doğasını küçücük bir parça bile değiştirememiş olan insamn,
yaşadığı dünyada biçimsel değişiklikler yapmak amacıyla eski sözcüklerin
yerine kullandığı daha da eski bir sözcüktür” (Gereci, 2003: 11). “Latince
‘ethicus’tan gelen sözcüğün, dilimizdeki karşüığı ise ‘törebilim’ olarak ortaya
konmuştur. Buna göre, Törebilim, iyi-kötü, yararlı-yararsız, sorunları inceleyen,
töresel bir davramş yasası geliştiren inceleme dalıdır. Bir başka yazar ise, bu
tammı daha geniş bir çerçevede şu şekilde ifade etmektedir: “İnsan
davramşlarmın nasıl olması gerektiğini inceleyen disiplindir” (Avşar ve Demir,
2005: 42).
“Etik, ‘davramş kuralları’ olarak tammlanmca kökenlerinin de ‘bireysel ve
toplumsal’ olmaları gerekiyor. Onun için de, ‘etiğin kökenleri’ arasmda hem
kendi isteklerimiz, kendi beklentilerimiz;, kendi doyumumuz yer alacaktır, hem
de toplumun ‘iyi-doğru-uygun’ bulduklan önem taşıyacaktır” (Büyükbaykal,
2005: 49). “Etiğin tamım, genellikle olması gereken şeylere duyulan ilgi şeklinde
yapılır. “Oysa bilim (sosyal bilim dâhil olmak üzere), fiilen var olduğu haliyle
gerçekliği yansıtmaya uğraşmaktadır. Sosyal bilimin değer özgürlüğü ya da
değer bağımsızlığı sergileyen bir alan olması gerektiği yolunda bir düşünce
doğmasımn nedeni bu ayrımdu:. Pratikte ise, sosyal bilimin araştnrma araçları ve
hedefleri, etik etkenlerle kopmaz biçimde bağlıdır” (Marshall Gordon, 1999:
211 ).
Etik, Yunanca “ethike” sözcüpnden, o da “ethikos” sıfatmdan türemiştir. Bu
sıfatm kökü ise “ethos” sözcüğüdür. Ethos’un ilk anlamı: hayvanlarm ya da
insanlann yaşayageldiği yer, yurtluk, ikinci anlamı: gelepek alışkanlık, çoğul
kullamidığmda: görenek, görgü, üçüncü anlamıysa: bir kişinin yaradılışı, çoğul
kullamidığmda: öz nitelikleri” anlamma gelmektedir (Özön, 1967: 129).
Kökeni kuşkulu olmakla birlikte, “ölçü” anlamındaki Sanskritçe “ma”
köküne bağlanabileceği düşünülür. Mos sözcüğü de, “yol yordam, alışkanlık,
yasalarda değil de Idşinin gönlüne göre belirlenmiş tutum,” gibi anlaınlara gelir.
Felsefi olarak “etilç”in kapsama alam, çok genellemek gerekirse, karar vermede
iyi ve kötü fikirler arasmda seçim yapabilmektir. Ansiklopedik olarak etik,
“insanlar arasmda var olan ahlaki değerlerden, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış
olanlarmm, niteliklerini ve temellerini araştıran felsefe dah” olarak
tanımlanmaktadır (Girgin, 2003: 145).
“Etik görev ile ilgili bir kavram olup insamn kendisine ve diğer insanlara
karşı olan görevlerini içine alır. Bu da, hem bireysel hem toplumsal alanda
ortaya çıkan, hem kendi içimizde birey olarak, hem dış dünyada diğer insanlann
bize karşı yaptıkları davramşlara tepki verirken, iyi ya da kötü eylemlerde
bulunduğumuzda ortaya çıkmaktadır. Etik kavrammın temelinde bahsettiğimiz
bu bireysel ve toplumsal ahlak ikiliği ya da sentezi yatmaktadır. Başka bir
ifadeyle etik, İnsanlar arasmdaki davranış standartlarmm belirlenmesi, ahlaki bir
yargı ya da felsefe çalışmasıdır. Etik olarak adlandırılan ahlak felsefesinin
çalışmalarma konu olan tutum ve davramşlarm genel özelliği, aym zamanda
ahlakm da temel özelliğidir. Etik çalışma alam olarak kendine, baskı altmda
104
Kamu Etiği
kalmaksızın yapılan eylemleri seçmiştir. Ahlak eylemlerinin zorlama dışmda
olan eylemlerden oluşması, ya da bir başka anlatımla, zorlama altında ortaya
konulan tutum, davramş ve hareketlerin ahlakın çalışma alanı içinde yer
almaması, etik alanındaki çalışmalarm da bu ilkeye bağlı kahnası koşulunu,
zorunlu olarak ortaya çıkarmıştır”(Özgen, 2003: 40). “Etik Yunanca’da iyi bir
‘varoluş tarzı’, bilgece bir eylem yolu arayışma karşılık gelir. Bundan dolayı etik
felsefenin bir parçası, pratik varoluşu, iyi tasarımı etrafmda düzenleyen
parçasıdır” (Atabek, 2007: 15).
“Etiğin, her meslekte belli bazı hedefleri vardır. Yani, etiğin hedefleri
içerisinde belli bir mesleğe ilişkin davramş kuralları oluşturmak fikri
yatmaktadır. Girgin, söz konusu bu hedefleri; barışa, özgürlüğe, özel yaşama
saygıya, adil davramşa, zarar vermekten kaçınmaya ve kamu yararına ilişkin
duyarlılıklar geliştirmek olarak ifade eder ve şunları kaydeder: "Bazı insan
faaliyetlerinin, kendi içsel hedefleri vardır ve bu hedefler o faaliyetin, o mesleğin
icrasmın, doğrudan varlık nedenleridir... Eğer kurallar, yapılacak işlerin kolektif
gayelere uygun olması için tutulacak yolu göstermezse, ferdin toplum düşmanı
olmasınm, topluma karşı gelmesinin önüne geçilemez. Bu sebepten, her meslek
faaliyetinin bir ahlakı olmaması imkânsızdır” (Girgin, 2003: 146- 147).
Etik kavramı her ne kadar göreceli bir kavram olsa da, insanlık için ortak
anlam ve tammlarda yatmaktadır. Etik kavramım, insanm yaşamım
sürdürmesinde etkin bir rolü olan değer ve inançlar, hayatı anlama ve hayata
anlam katabilme uğraşı olarak tammlayabiliriz. Etiğin asıl yapturun yeri kişinin
kendi vicdamdnr.
3. AHLAK
Ahlak, bireyin kendisine ve çevresindekilere karşı bireysel görevleri,
sorumluluğudur. Kendi davramşlanndan sorumlu olan insanlann, etik değerlere
uyması olanaklı olduğu gibi kendi davramşlanndan sorumlu olmayanların ise;
etik değerlere uymak ya da uymamak konusunda yargılanmaları olanaksızdır.
Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz ki, bazı davramşlarm ve tutumların iyi,
bazılarmm da kötü oldukları konusundaki inanışlar, fikirler binlerce yıl öncesine
kadar uzanır. Bunlara iUşkin sorunlar, uzun zamandan beri tartışılagelmekte ve
bu konudaki sorulara ve soranlara yamtlar aranmaya devam edilmektedir.
“Ahlak kavramı da pek çok kavram gibi günümüzde çağrıştırdığı anlamın
ötesinde çok farklı anlamlar taşır. Bir nevi ahlak, tarihin ilk çağlarından
başlayarak ele alınmış ve irdelenmiştir. Bu kavramın ele alınıp incelenmesiyle
birlikte ahlakla ilgili tartışmalar da ortaya çıkmıştır. Ahlakı tanımlamaya
çalışanlar ve arayanlardan bazıları onu doğrudan doğruya toplumda aramış,
kimi de insan psikolojisinde aramıştır. Ahlak ile ilgili farklı görüşler de
olmuştur. Bu noktada Özgen ahlaki değerleri, insanların ahlaka biçmiş olduğu
önem ve değeri şu şekilde ifade etmektedir." Ahlak değerlerinin başlı başına bir
varlık alam olduğunu kabul edenler olduğu gibi, bir toplum tarafmdan iyi olarak
kabul edilen şeylerin «iyi» olduğunu savunanlar, «toplumun iyi bulduğu şey
iyidir» diyenler de var. insanla ilgili olayları, kültür olaylarım açıklamada sadece
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 105
tek motiften hareket etmenin açıklamayı eksik bıraktığı ve tek yanlı bir görüşe
vardırdığına kuşku yok. "Burada üzerinde duralınası gereken nokta, ahlakın iyikötü ayrımı konusunda bir olguyu ortaya koyması gerçeğidir. Her ahlaki
düşüncenin kendine özgü bir iyi-kötü anlayışı vardır. “İyi ile kötüyü ayırmak pek
öyle kolay değil. Bunun için önce iyinin ne olduğunu bilmek gerek. «îyi» nedir?
Bu iyi sözünden her birimizin bir şey anladığına kuşku yok. Ama bu iyinin ne
olduğunu tammlamak söz konusu olunca, bunun pek de kolay olmadığı görülür.
Nitekim çeşitli ahlak öğretilerinin iyiyi tammlaması değişiktir. îyi, haz olur,
mutluluk olur, ödevi yerine getirme olur” (Özgen, 2002: 23).
Toplumsal yaşam, insanların içinde yaşadıkları süreci temsil eder. Her insan
topluluğu, kendi içinde var olan birtakiın kuralları, bu sürece uygulayarak bir
düzen içinde yaşamak gereğini duymaktadn. Yapısı gereği insanoğlu, bu düzenin
değişmesine ya da değiştirilmesine karşı koymaktadır. “ ... Zü-a insan
toplulukları ne kadar kültürlü ve uygar olurlarsa olsunlar genellikle
tutucudurlar, yeni düşünceleri, dolctrinleri kolayca benimsemezler. Aslında,
düşünce bakımından, insan denilen yaratık tembeldir, zorlukla karşılaşmaktan
korkar, geleneksel fikirleri, atadan, babadan kalma yasaları ve töreleri olduğu
gibi kabul eder, kurulu düzenin değişmesini gerektirecek, statü quo ’y u bozacak
yeni akımlara karşı içgüdüsel bir davranışla direnir. Bu açıdan ele alındığında
ahlak, toplumdan topluma değişiklik gösteren bir yapıya sahip olmasına karşın,
genelde anlayış olarak değişmesi/ değişime uğraması zaman alan toplumsal ve
insana özgü bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır... Ahlak, insana özgü bir
toplumsal
kurum
olarak
tanımlanırken,
aynı
zamanda
"onun ”
toplumsallaşmasında da önemli bir işlev üstlenmektedir. Daha değişik bir
anlatımla ahlak, insanın toplumsallaşma sürecinde etkili olan bir öğedir"
(Özgen, 2002: 20).
Bu konuda ahlak kavramı, oldukça soyut ve özgül olmayan bir anlamı hariç
tutulacak olıursa, evrensel bir kavram değildir; her toplum kendi ahlak biçimini
inşa eder... Ahlak kurallarmm, zaman içinde ve var oldukları toplumlara göre
değişebilir olması, onlann göreceliğini de beraberinde getirmektedir. Ancak
ahlâkta değişmeyen bir ana öğe vardır, o da ahlaki eylemlerin “iyi eylemeyi”
hedef alarak iyiye yönelmeleri özelliğidir. Ancak her ahlaki anlayışta, “iyi”nin
bağlı olduğu değer ya da değerler değişiklik gösterebilir. Bu durumda ortaya
çıkan olgu ahlakın göreceliğidir. Bu açıdan ele alındığında ahlak, toplumdan
topluma değişiklik gösteren bir yapıya sahip olmasma karşm, genelde anla5mş
olarak değişmesi, değişime uğraması zaman alan toplumsal ve insana özgü bir
olgu olarak ortaya çıkmaktadır (Girgin, 2003: 147- 152).
Ahlak kavraımyla ilgili pek çok tammlamaya gidilmiştir. “Genel bir
anlatımla ahlak; “belli bir dönemde belli insan topluluklarmca benimsenmiş
olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davramş kurallarmm,
yasalarımn, ilkelerinin” bütünü veya farklı toplumlarda ve zamanlarda «kapsamı
ve içeriği değişen” ahlaki değerler alanı olarak tanunlanabileceği gibi, şöyle de
tammlanabilir. “Bir kişi ya da bir insan öbeğince benimsenen” eylem kurallarmm
bütünüdür. Daha kısa olarak; “davramş kurallarmm araştırılması” şeklinde de
106
Kamu Etiği
tammlanabilir” (Özgen, 2002: 21). Pek çok kişi ahlakı, Konfîiçyüs’ün sözlerine
göndenne yaparak tanımlamaya çalışır: “Kendine yapılmasnu istemediğin
şeyleri başkalarma da yapmamak.” (Gereci, 2003: 11). Bodur ise ahlak
kavramımn tanımlanması zor bir kavram olduğunu, ahlâkla ilgili bir tanımda
davramşların ölçüsünün belirlenmesinin ve kesin kurallarmm konulmasuun
oldukça zor olduğunu belirtir. Diğer tanımlamalara ek olarak ahlak “iyinin ve
kötünün bilimi; etik ilkeler tarafmdan yönlendirilmeleri bakımmdan ele alınan
insan davramşlarının kuramı” olarak tanımlanmaktadır (Bodur, 2007: 2). Aym
kavram için Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde ilgili değişik tanımlamalarda
bulunulmuştur (Türk Dil Kurumu Sözlüğü, 1988: 30):
1. Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda olduklan
davramş biçimleri ve kuralları.
2. Belli bir toplumun beUi bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış
kurallarım tespit eden ve inceleyen bilim: “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi,
Devlet gözetim ve denetimi altmda yapılır.”
3. İyi nitelikler, güzel huylar: Ahlak işlerini belirleyen, kendine uyuhnası
ahlak açısmdan gerekli olan genel ve geçer kural... Ahlak kavrarm moral
kelimesiyle de ifade edilir ve bu kavram Sosyoloji ile olduğu kadar Felsefe ile de
ilgilidir. Konuyla ilgilenen birçok sosyal bilimci konuya farklı açıdan bakmıştır:
Sosyal ahlak, dini ahlak, psikolojik ahlak, biyolojik ahlak, şüpheci ahlak. Aynı
eserde ahlak bilimi, yarar, iyi, kötü gibi sorunlan inceleyen, törelere dayanan bir
davramş yasası geliştiren, neyin uğrunda savaşılmaya değer, neyin hayata anlam
kazandırdığı, hangi davramşm iyi ve hangisinin kötü olduğu gibi sorunları
kendine konu edinen bilim, etik olarak tanımlanmıştır.
Erkal ve Baloğlu ahlakı, insan ve sosyal gruplarmm davramşlarmı toplumda
yerleşmiş değer hükümleri ve normlar olarak tammlar. Eğer davramşlar bu norm
ve değerlere uyuyorsa ahlaki, uymuyorsa gayri ahlakidir. Ahlakm toplumlara
göre değişebileceği üzerinde durulmuş ve “ahlaki (etik) davramş, toplumla uyum
halindeki davramştn” denilmiştir (Erkal, Baloğlu, 1977: 28- 29).
Ahlak, insanm yaşam sürecinde onun hem toplumsal hem kişisel vicdamyla
ilgili bir olgudur. İlk düşünüldüğünde kolayca tanımlanabilecekmiş gibi görünen
ahlakm, derinine inildiğinde oldukça karmaşık bir kavram biçimine geldiği
görülmektedir. Ahlakm bu karmaşık yapısı omm göreceliğinden ileri gelir.
Günümüzde ahlak anlayışı toplumdan topluma değişiklik gösterirken insanlar
arasmdaki ahlaksal tutum ve davramşlar da zaman sürecinin onlara
kazandnrdıklanna koşut olarak değişim göstermektedir. Ahlak yanlış ve doğru,
iyi ve kötü, erdem ve kusur ile yaptıklanmızı ve yaptıklarımızm sonuçlarım
değerlendirme ile ilgilidir (Özgen, 2002: 19).
Bireyin kendisine ve vicdanma karşı görev ve sorumlulukları kapsayan ahlak
kurallan, aym zamanda çevresindekilere ve topluma karşı bir görev gibi
görülmektedir. Ahlak tek yanlı bir kavramdır, dolayısıyla da yalnızca kişinin
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 107
kendi vicdan ve bilincine ilişkin bir durumdur, Bımun yaptmmı da doğal olarak
kişinin kendi vicdamdur.
4. KAMU YÖNETİMİNİN MEVCUT DURUMU
Kamu yönetiminde kuruluş, işleyiş, örgütlenme, hizmete bakış, kamu
personeli, liyakat konularmdan kaynaklanan sorunlar yaşandığı, hem kamu
çalışanları hem de vatandaşlar tarafmdan gözlenen ve kabul edilen bir gerçektir.
Kötü yönetimin ortaya çıkması ve gelişmesinin nedenlerinden biri toplumım
kamu otoriteleriyle özdeşleşememesi veya kamu görevlilerinin kendilerim
toplumdan uzak tutmalarıdır. Bu tür durumlarda toplum dışlanmış olmakta ve
toplum ile kamu yönetimi ilişkilerinde “yabancılaşma” ortaya çıkmaktadır.
Yabancılaşmaya yol açan bir takun nedenler bulunmaktadır ( Eken, Tuzsuzoğlu;
2005:118):
Gizlilik: Kamu yönetiminde birçok iş gizlilik içinde sürdürülmektedir.
Ayncalıklı olmayanlarm bilgi ve belgelere ulaşması mümkün olmamaktadır.
Kamu kurum ve kuruluşlarunn ellerindeki kayıtlar ve karar süreçleri çoğu zaman
gizlidir. Gizlilik ilkesi, katılımı engellediği için doğal olarak toplumun dışanda
tutulmasma neden olmaktadır.
Yönetimde açıklık. Kamu Yönetiminin elindeki bütün bilgi ve belgelere
ulaşma imkâmmn bulunduğu, ilgililerin karar alma sürecine “yetki ile donatılmış
bir biçimde katılmaları ile o mekanizmamn başlangıcmdan son aşamasına kadar
izleyeceği yol ve yöntemin önceden yasalarla belirlenmiş bulunduğu düzeni
ifade etmektedir (Özay, 1996; 6). Tanımdan yola çıkarak yönetimde açıklığın
temel politikalarmı belirlemek .mümkündür: Yönetim halka hizmet ve işleyişle
ilgili bilgi vermeli, toplantıları halka açık yapmalı, kamu hizmetlerinden
yararlanan halka, kendisini ilgilendiren bilgi ve belgelere ulaşma serbestliğini
tanımalı, uygulamalarda, yönetilenlerle ilgili aldığı bireysel nitelikli işlemlerde
bu kararı almasında etkih olan gerekçeyi açıklamalıdır.
Seçkincilik: Güçlü merkeziyetçi bürokrasilerin olduğu ülkelerde ve
bürokrasinin egemenlik alam bulduğu bütün ortamlarda, toplumun yönetime
katılması ve toplumun bütün kesimlerinden gelen bireylerin yönetim
kademelerinde yer alması istenilen bir durum değildir. Yönetim kademelerinde
yer alabilmek için belli bir eğitim sisteminden geçmiş olmak, belli bir öğrenim
kurumundan mezun olmak, belli demeklere üye olmak, belli bir aileden gelmek
gibi özellikler aranmaktadır.
Ayrıcalık: Kamu görevlileri, her zaman kendilerini toplumun üstünde
gördüklerinden veya yaptıkları işlerin kutsal olduğuna inandıMarmdan
kendilerinin toplumun geri kalamyla aym olmadıklarını düşünmektedirler. Bu
düşüncelerini, kendilerine tamdıkları bazı özel ayrıcalıklarla uygulamaya
dökmektedirler. Toplumdan farklı bir yaşam biçimini, farklı ortamlarda ikamet
etmeyi ve alış-veriş yapmayı tercih etmektedirler. Onlarla ilgili suç ve ceza
sistemi de farklılık göstermektedir.
108
Kamu Etiği
Kamu yönetimi ile toplumun yabancılaşmasma neden olan faktörleri,
toplumlarm yapışma ve kamu yönetimi geleneklerine göre çeşitlendirmek
müınkündür. Söz konusu faktörlerin hemen hemen tümü kötü yönetimin
oluşmasmdâ ve gelişmesinde rol oynamaktadır. Kamu yönetimi ile toplumun
yabancılaşmasına yol açan etkenlerin azaltılması ve giderek yok edilmesi,
yakınlaşmayı sağlayacaktır. Dolayısıyla kötü yönetim uygulamalarım da
azaltacaktır. Yabancılaşmamn azaltılması ve buna karşılık yakınlaşmanm
sağlanması için bazı faktörler etkili olabilecektir. Bunlar, saydamlık, liyakat,
güven unsurunun tesisi ve eşitlik olarak belirtilebilir.
Saydamlık: Kamu kurum ve kuruluşlarımn eylemlerinde, işlemlerinde ve
karar süreçlerinde egemen olan gizliliğin ortadan kaldmlarak bütün bunlarm
toplum tarafmdan görülebilir kılınması, saydamlığı ifade etmektedir. Böylece,
hukuka aykm, hukuka uygun ama yerinde olmayan, keyfî, toplum yarannı
gözetmeyen, çıkar çatışmalarmm kamu çalışanlan lehine sonuçlandığı bütün
faaliyetler gün ışığına çıkabilecektir. Saydamlık kuralıyla birlikte gelecek
kamuoyu denetimi, kamu çalışanlannm işlemlerinde, eylemlerinde ve
kararlarmda daha dikkatli davranmalarım sağlayacaktır. Böylece, kötü yönetim
uygulamalarmm da önüne set çekilebilecektir.
Liyakat: Kamu görevlilerinin istihdamında liyakat ilkesine uyulması,
kayırmacılık ve nitelik yetersizliğinden kaynaklanan kötü yönetim
uygulamalarmı azaltacaktn. Ayrıca, kamu yönetimi içerisinde kamu
çalışanlarımn oluşturduğu “seçkin” yapıyı yıkarken toplumla bütünleşmesinin
sağlanmasında rol oynayacaktır.
Güven U nsurunun Tesisi: Kamu yönetiminin toplumla bütünleşmesini
sağlayacak en önemli faktörlerden birisi de güven tesisidir. Toplumun önemli bir
kısmı kamu yönetimine ve onun çalışanlarına güvenmemektedir. Güvensizliğin
temelinde, kayırmacılık, rüşvet, yolsuzluk gibi kötü yönetim uygulamaları
bulunmaktadır. Söz konusu kötü yönetim uygulamalarmm azalınası ve toplumun
güvenin artması, gelecekte kötü yönetim uygulamalarmm tekrarlanma riskini
azaltacaktır. Çünkü toplumdaki kötü yönetimin normal bir uygulama olarak
görme alışkanlıkları yerini iyi yönetim alışkanlıklarına bırakacaktır. Böylece,
toplumun kamu yönetimine olan desteği artarken, kamuoyu denetimi de
etkinleşebilecektir.
Yönetimlerde arzu edilen ortam, karşılıklı olarak güven içinde yaşanabilecek
bir kültür ve iklimdir. Günümüz yönetimlerinde güven, güvenilirlik ve sadakat
problemleri önemli boyuttadır. Çalışanlar ve vatandaşlar bunun bedelini çatışma,
hoşgörü, dayanışma, işbirliği gibi kavramlarla oluşturulmuş bir yaşam felsefesi
ve ortamı oluşturapıamamn verdiği sikmtılarla ödemektedirler.
Güven, insanlarla birlikte iş yapma ve yaşama olanağı sağlayan her türlü
sosyal faaliyetlerin en temel kolaylaştırıcısıdır. Şebeke ve toplulukları bii' arada
tutan tutkalm karışımında değişik bileşenler vardır. Çıkar ve görev paylaşımı
güvenin gelişimine yardımcı olabilir fakat güven yoksa bu konuda sağlanmış
coşku ya da ortak çalışmanın avantajları ne kadar büyük olursa olsun bunlar bu
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce
ve Davranışları
109
kollektif varlıkları bir arada tutmaya yetmez (Cohen ve Pmsak, 2001: 51). Kamu
yönetiminde ilişkileri kurumsal hedef çerçevesinde koordine etmek,
çalışmalardan verim almak ve işbirliğini güçlendirmek isteniyorsa yönetimlerde
güveni güçlü bir şeldide tesis etmek amaçlar ve verim açısmdan zorunluluk arz
etmektedir (Eldnci, 2008:56).
Güven, bireylerin ilişkilerinden doğan sosyal sermayenin geliştirilmesi ve
üretilmesine katkıda bulunan önemli bir unsurdur. Örgütsel yapılanmalarda
güvene dayalı ilişkilerin beslediği yülcsek düzeyde sosyal sermaye birildmiyle
işgörenlerin iş doyumu ve işe devam düzeylerini, çalışan-yönetici ilişkilerinin
niteliğini arttırarak iş ve işlem maliyetini azaltıcı ve performans arttırıcı bir işlev
görmektedir. Çalışanlar arasmdaki güvene dayalı sağlam ilişkiler çalışma
ortamındaki belirsizlilderin,. ekonomik ve sosyal risklerin önemli bir kısmım
telafi edecek çözümler sunarak örgütsel amaçlara hizmet eder. Sağlam ve sağlıklı
ilişkiler, örgütsel ortamdaki birtakım istismar edilebilecek çatışma durumları
karşısmda bir sigorta işlevi görecek ve aynı zamanda birtakım bilgi ve
becerilerin gelişimine de makul düzeyde katkıda bulunacaktır. Bu niteliklere
sahip örgütsel ortamlarda iletişim kanallanmn açık olmasımn sağlayacağı katkı
ile bireylerin grup yapısına ilaveten insani sermayelerini, beceri ve mesleki
yeterliliklerini geliştirebilmeleri mümkün olacak ve yeterlik artışı çalışma ortamı
ve koşullarına önemli katkı saplayacaktır (Leane ve Buren, 1999: 542).
Kamu kurumlan, insani ilişkiler ve etkileşimlerin ve her düzeyde işbirliğinin
en yoğun yaşandığı ortamlardan biridir. Her ne kadar yasal düzenlemeler,
yönetmelikler ve yasal yöneticiler, kurumsal yaşamı oluşturan temel unsurlar
olarak görülse de çoğu zaman sosyal ilişkilerin oluşturduğu dinamikler, özgün
bir karmaşıklıkla ve bazen kurum mensuplanmn açıklayamadığı bir şekilde
formel yapmm etkililiğini, örgütsel performansı ve diğer sonuçları önemli ölçüde
etkilemektedir. Bu açıdan aym amaca yönelik ve benzer yapılanmalara sahip
olan kurumsal yönetimlerden bazılarmm diğerlerine oranla daha kolay
işbirliklerine giderek am açlam a ulaştıkları ve daha etkili oldukları, örgütsel yapı
ve teknik yeterliliklerinden ziyade, yönetimlerin beşeri nitelikleri ile ilgilidir. Bu
beşeri niteliğin düzeyini belirleyen işbirliği ve örgütsel etkililik üzerinde temel
belirleyici olan unsur da çalışanm yöneticiye, yöneticinin çalışana olari
güvenidir.
Güven sorunu, temelde karşı taraftan emin olmamakla birlikte buna bağlı
olarak sağlıklı bir iletişimin oluşnıası önündeki en büyük engeldir. Bu engel,
çalışanlarda özellikle işbirliğine ve ortak yaşama dair eylemlerin geliştirilmesine
bir set niteliği taşır. Örgütsel güven, temelde örgüt üyelerinin içinde yer aldığı
örgütü güvenilir bulmasıdır. Toplumsal değerler ve kurumsal yapılar bireylerin
güvene dayalı davramşlar sergilemelerini özendirici rol oynamakta ve
gerektiğinde müeyyideler uygulayarak güveni besleme yönünde bir işlev
görmektedir (Farel ve Knight, 2003: 538).
Güvene dayalı bir örgütsel kültüre sahip. kamu yönetimlerinde, işlem
maliyetinin azaltılması, dış çevre çatışmalarmm azaltılması, çalışanlar arası
işbirliği; yasa ve yönetmeliklere uyumun kolaylaştırılması, kurum içi ve dış
110
Kamu Etiği
çevre çatışmalarmm azaltılması, yöneticilere destek ve güçlü örgütsel bağlılık,
kamu görevlilerinin örgütsel normlar, değerler ve amaçlarla özdeşleşmesi,
çalışanlar arasmda güçlü duygusal ve sosyal bağlann oluşması, kamu
görevlilerinin kurumsal
aidiyet ve bağlılıklarının
güçlenmesi
ve
performanslarmm artması kolayca sağlanmış olacaktır. Güven düzeyi düşük
kamu kuruluşlannda ise, örgütsel yabancılaşma, üyelerin kendilerim koruma ve
meşrulaştırma çabaları ile zamanm israfi, risk üstlenmeden kaçınma, karar alma
süreçlerine katılmama ve uygulayamama, yenilik ve değişime karşı kuşkucu
yaklaşım ve direnç gösterme, düşük performans, düşük aidiyet duygusu gibi
olumsuzluklarm yaşanması kaçımlmazdır.
Kamu yönetiminde güven ortaim oluşturmada en etkili olacak kişiler, lider
davramşı gösteren yöneticilerdir. Liderlerin göstereceği davramşın temelinde
yönetimde çalışanla güven temelli ilişkiler geliştirmek, öncelikle güvenilir olmak
ve insanlara güven duymak olmalıdır. Bu anlamda yönetici, çalışanlanna karşı
istikrarlı bir şekilde adil davramşlar sergilemeli, sosyal ilişkileri güçlü tutmalı,
performans değerlendirmeleri adil ve doğru değerlendirmelidir. Güven inşa edici
davramşlar, liderlerin en önemli sosyal sermaye yatırımlandu:. Bu güven
talimatla veya dayatmayla yaratılamaz. İşbirUğini özendirmeli, söylem ve
davramşlarda tutarlı olmalı, bireysel çıkartan örgüt çıkarlarma tercih
etmemelidir.
Eşitlik: Kamu çalışanlannm toplumun geri kalamna oranla ayncaliklı bir
konumda olması, toplumla bütünleşmesinin önünde engeldir. Gerek kamu
hizmetlerinden yararlanma, gerek yargı karşısmdaki konumlan, gerekse
kurumlanmn onlara sunduğu lojman, servis, yemek gibi avantajlar toplumun
kamu çalışanlarma bakışım farklılaştırmaktadır. Kamu çalışanlanmn da
toplumdaki diğer bireylerle eşit konumda bulunmalan, onlarla aym mekânlan
paylaşmalan, aym alış veriş merkezlerini kullanmaları, kamu hizmetlerinden
yararlanmada aym kuyruğu beklemeleri, konusu suç teşkil eden benzer
davramşlarda aym koşullarda soruşturmaya tabi tutulmaları toplumla
bütünleşmeyi sağlayacak faktörler arasmdadır. Kamu yönetiminin toplumla
bütünleşmesi, ortak değerleri paylaşması anlamma gelmektedir. Eğer toplum
içinde kötü yönetim uygulamalanm hoş karşılamayan ahlaki temeller varsa kamu
görevlileri de bu ilke ve değerler içerisinde hareket edeceklerdir ( Eken,
Tuzsuzoğlu; 2005 ;118).
Etik dışı davramşlann bir diğer nedeni, kamu görevlilerinin iyi niyetli
olmalarıdır. Kamu görevlileri, kimi kez kendi düşüncelerine göre, devletin
çıkarım korumak amacıyla kurallan esnek olarak uygulayabilmektedir. Bu ise,
hukuk devletini tehlikeye düşürmektedir. Bir diğer neden, kamu görevlilerin
kurallan iyi bilmemesidir. Çünkü kamu görevlileri yasalar, yönetmelikler,
yönergeler ve çeşitli düzenleyici işlemler sağanağı altındadırlar. Bu durum kamu
görevlilerini kimi zaman mevzuat dışı davranmaya itebilmektedir. Bilinen bir
diğer neden de “benlik, güç gösterisidir”. Zaman zaman kamu görevlileri
özellikle devlet, ulus ve yurt gibi kavramlar söz konusu olduğunda, kendi
bildikleri yolun en iyisi olduğuna inanmakta ve bu uğurda yasal olmayan yollara
Kamu Yöneticilerinin Etik D ü şm ce ve Davranışları 111
sapabilmektedirler. Kamu görevlilerinin “açgözlü” olmaları da önemli
değişkendir. Diğer bir deyişle bazı kamu görevlileri kısa yoldan zengin olmak
için ahlak dışı kimi eylemler içerisine girebilmektedirler. “Arkadaşlık” ise, kamu
görevlilerini etik dışı davramşlar sergilemeye iten bir diğer önemli nedendir.
Bazı kamu görevlileri kimi zaman bir dosta yardım etmek amacıyla, yasalara
aykırı bir biçimde, kamusal araç, gereç ve malzemeyi işe koşabilmektedir. Diğer
yandan bazı kamu görevlileri emeklilik ya da başka nedenlerle işten ayrıldıktan
sonra kamu yönetiminden çıkar sağlamak yönünde tutum ve davramş içerisine
girebilmektedir. Özellikle devletle bağmtılı bir sektörde iş gören kimi özel sektör
kuruluşlan bu kamu görevlilerini işe almak suretiyle kendi işlerini daha hızlı
gerçekleştirebilmektedir. Bunlarm dışında kimi kamu görevlileri üstlerinin gittiği
yoldan gitmeyi ve onunla birlikte hareket etmeyi benimsemişlerdir. Kamu
görevlilerini etik dışı davranmaya iten diğer bir neden, bu kamu görevlilerinin ne
pahasına olursa olsun kendi yönetsel konumlarım devam ettirmek amacıyla her
türlü ahlak dışı tutum ve davramş içerisine girmeleridir (Ergun, 2004:360).
5. DEĞİŞİME OLAN İHTİYAÇ
Türk kamu yönetiminin içinde bulunduğu bu yönetim, yasal ve insan
kaynaklı sorunlar toplumda siyasi, toplumsal ekonomik nitelikli sorunlara yol
açmakta ve çok büyük bir kitle bu oluşumdan olumsuz etkilenmektedir. Karar
alma süreçlerindeki yavaşlığı, hantal yapısı, çalışanlar arasında dengesiz görev,
yetki ve sorumluluk dağılımı, engelleyici ve etkisizleştirici bürokratik engeller
ve anlayış, yönetim, siyaset dengesinin kurulamamış olması, toplumsal gelişime
ve değişmeye öncü olmak yerine engelleyici bir durumda olması gibi sorunlan
ortadan kaldırmak için kamu yönetiminin görevleri, amaçlan, örgütsel yapısmda,
kaynaklar ve kullanımı konusunda mevzuatla ilgili değişme, gelişme ve düzeltim
amacıyla yeni yönetim anlayışlan geliştirilmektedir.
Kamu yönetimi, küreselleşme sürecinde önemli değişimlere sahne olmakta
ve günümüzün farklılaşan koşullarma ve yeni gereksinimlere uyma/uydurma
çabalan içinde görülmektedir. Yönetime katılma, demokratik yönetim,
özerkleşme ve yerelleşme, yönetişim, optimal hizmet sunumu, performans
yönetimi vb. kavramlarla ifade edilen yani fenomenlerin ise, temelde işletme
yönetimi alanında yerleşen yeni yönetim tekniklerinin kamu yönetiminin yapısal
ve işlevsel süreçlerine dahil edilme girişimleri, bugün ulus devletlerin siyasi ve
yönetsel gündeminin başmda yer almaktadır (Parlak ve Sobacı, 2005: 12).
Günümüzde, yahuz siyasette, yargıda ve kamu yönetiminde değil, toplumun
her alanında genel anlamda etik problemlerle karşı karşıya bulunuyoruz. Siyasal
ve yönetsel alanda ortaya çıkan yozlaşmamn temelinde, toplumsal etiğin
erozyona uğraması yatmaktadur. Sorun sadece “etiğe aykırı” sayılan
davramşlarm toplumda yaygınlık ve saygınlık kazanması değildir. Daha da ciddi
olan ve bunlara yol açan sorun, artık neyin etik, neyin etik dışı olduğu
konusımdaki ölçülerin yitirilmeye başlaması ya da duyarsızlıktır ( Eryılmaz,
2007).
112
Kamu Etiği
Kamu yönetimindeki kayumacılık, verimsizlik, etkinsizlik, israf,
sorumluluktan kaçma, değişime gönülsüzlük, direnç, yönetime karşı güvensizlik,
hizmetin maliyeti, kamu görevlilerinin liyakatsizliği, etik değerlerin itibar
kaybetmesi, yozlaşma, aşm rnerkeziyetçilik ve bürokrasi gibi sorunlar, halkm
kendisini çok yakmdan ilgilendiren ve etkileyen kamu hizmetlerini alma
konusunda yönetimle bağmı koparmakta, katılım ve sorgulama zayıflamakta,
böylece hizmet etkinliği kaybolmakta ve kıt kaynaklar verimli
kullamlamamaktadır. Bu yönüyle demokratik saptanmış standartlara ve hukuka
uygun, saydam ve verimli bir yönetim anlayışı dışma çıkılmaktadır.
Yönetimi geliştirmenin dar ve biçimsel anlamada algılanması, yeterli
örgütlenmeye kavuşturulamaması, gelişmelerin kurumsallaşmasım engelleyerek,
olaym kişisel boyutta kalmasma neden olmuştur. Yemden düzenleme
çahşmalarmda yaraticılıktan ziyade taklide önem verilmesi “yerel” moral
değerlerinia ve insan faktörünün ihmal edilmesi sık sık yönetimin yeniden
düzenlenmesine gerekçe olmuştur. Bir yandan yönetim sistemimizin çağdaş bir
yapıya kavuşmamış olması, diğer yandan sosyo-ekonomik ve siyasal koşulların
yarattiğı ortamın olumsuz yönde gelişmesi, yönetime duyulan güvenin
sarsılmasına neden olmuştur. Partizanlık, kayırma, rüşvet, rant kollama, otorite
boşluğu, yasaların uygulanmasmda fiili aynmcılık kamu yönetimimize karşı
daimi bir hoşnutsuzluk doğurmaktadır (Aykaç, 2003: 160).
Devletin ve demokrasinin yozlaşması sonucuna yol açan iki temel neden
erdemlilik yönetiminin temel ölçütleri olan yeteneklilik ve yeterlik ilkelerinin
terk edilmesi ve gerek devletin gerekse demokratik kurumlarm yönetiminde
başarım yönetimi ilke ve yöntemlerinin uygulanma olanağı bulamamalarıdır.
Oysa bir siyasi irade altmda yozlaşmamn önlenmesi olanaklıdır. Ülkenin en
büyük talihsizliği ise, olayı bu bojmtları ile görebilecek ve gerekli önlemleri
uygulamaya koyabilecek yeterU sayıda devlet adanundan yoksun bulunmasıdır
(Yaşamış, 1997: 131).
Halk, kamu yönetimi karşısmda yönetimle ilgili bütün işlerinde yasalara
uygun, adil, tarafsız, eşit ve sosyal adalete uygun muamele görme, kamu
yönetimi aleyhine dava açabilme, (idarenin her türlü eylem ve işlevine karşı
yargı yolu açıktir) ulusal ve yerel düzeyde yönetimden hesap sorabilme ve
yönetime katilabilme, yönetimin faaliyetleri, işlemleri, politikalan hakkında
bilgilendirilmesini istemesi maddi ve manevi varlığınm gelişmesi için uygun
ortam ve şartları işleyebilme, hizmetlerin etkin, verimli, kaliteli ve ekonomik
olarak yürütülmesini isteme haklan vardır.
Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasmda verimlilik, etkinlik,
tutumluluk dolayısıyla da performansın artırılması, kamu kurum ve
kuruluşlannda görev ve teşkilat yapdarı arasmda uyum sağlanması gerekli sayı
ve nitelikte personel istihdamı, personelin bilimsel ve teknolojik gelişmeler
ışığmda eğitiminin sağlanması çahşanlarm performansım etkin bir şekilde ölçen
bir sisteme kavuşturulması, yetki devri ve esneklilikle beraber hesap verme
sorumluluğunun ve yönetsel saydamlığm güçlendirilmesi, kamu yöneticilerinin
ve çalişanlannm politika ve strateji oluşturma kapasitesinin geliştirilmesi ve
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 113
kamu hizmetlerinin sımumunda kalite anlayışımn ve bu amaca yönelik yönetsel
yöntemlerin yerleştirilmesi temel ilkeler olacaktu: (Uzun Vadeli Strateji Ve Beş
Yıllık Kalkınma Plam).
Stratejik ve vatandaş odaklı yönetim, katılımcılık, açık olma ve hesap
verebilirlik gibi anlayışlarm yaşama geçirilebilmesi için öncelikle kamu
yönetiminin merkeziyetçi yapısınm ve yetki devri uygulama usul ve esaslannda
radikal değişimlerin yaşanması gerekir. Bunun yanında değişimin, yeniliğin
yaşanabilmesi için kendi gelir, sosyal ve statü çıkarlanm korumayı amaçlayan
bürokratik kültürü, kaynakları verimli kullanma, katılım ve sorumluluğu
paylaşmak için, devleti kendi çıkarları için “baba” olarak görmeyi anlamlı bulan
vatandaş kültürünü değiştirmek gerekir.
HaUan ihtiyaçlarımn karşılanarak memnuniyetinin sağlanması kurumlarm
dışa açık olması ile yakından ilgilidir. Dışa açık kurumlar, kendi varlıklarmı.
koruyabihnek için değil, temel işlevlerini yerine getirmek için var oldukları
gerçeğinden yola çıkarak, hizmet verdileri kesimlerin öncelilderine duyarlı
olmak zorundadırlar. Söz konusu yaklaşımlarm sergilenmesi, yasal bir takun
düzenlemelerin yanmda kamu yöneticilerinin kamuya bakışları ve duyarlılıkları
ile mümkün olacaktır.
6. UYGULAMA
6.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi
Bu çahşma ile kamu yönetiminde hizmet kalitesini, bu hizmetten yararlanan
yurttaşın hizmet tatminini ve memnuniyetini üst seviyeye çıkarabilmek için
kamu yöneticilerinin düşünce, tutum ve davramşlarmda ahlaki standartlar,
geleneksel değerler ve etik düşüncelerin hizmete, maliyete ve memnuniyete
yansıma ölçüsü araştmlmıştur.
6. 2. Araştırma ile İlgili Bilgiler
Toplam 70 adet anket formu dağıtılrmş ve 69 anketin geri dönüşümü
sağlanmıştır. Aritmetik ortalama tüm ana kitle ortalamasım temsil etmektedir.
Standart sapma, ana kitleyi oluşturan her birimin aritmetik ortalamaya olan
uzaklığım vermektedir. İki satırlık değerlendirmeden üstteki değer, seçeneğe
cevap veren toplam rakamı, parantez içi ise; cevap verenlerin toplam kitleye
yüzde olarak oramm vermektedir.,
6 .3. Katılımcılarla Ait Demografik Bulgular
Tablo 1. Demografik Bulgular
F
%
Erkek
46
6 6 .6 6
Kadın
23
3 3 .3 4
Y aş
2 5 -3 5
3 6 v e Üzeri ■
M edeni Durum
Bekar
E vli
27
42
8
61
Lise
29
39.13
6Û.87
11.60
88.40
4 2 .0 2
E ğitim
Ö nlisans, Lisans
33
4 7 .8 2
Lisansüstü
7
10.14
D e ğ işk en ler
C insiyet
114
Kamu Etiği
29
4 2 .0 2
Ö nlisans, Lisans
33
4 7 .8 2
Lisansüstü
7
10.14
L ise
E ğitim
Elazığ Valiliğindeki anket çalışması toplam 167 memur arasmdan 70 çalışan
üzerinde uygulanmıştır. Ankete cevap verenlerin 23’ ü bayan, 46’ sı erkek
çalışandır. Araştırmamıza cevap veren katılımcıların % 88’i evli, % 11.60’ ı ise
bekardır. % 42’lik oram orta öğrenim, % 57.94’ lük oram üniversite mezunudur.
% 39 ‘luk oram 25-35 yaş aralığı ve % 60 oram ise 35 ve üzeri yaş arasıdır.
Tablo 2. Yöneticilerin Adalet ve Yasallık Durumları
O r t(x )
D e ğ işk en ler
St.
Spss
A d a le t, Y a sa llık
Y öneticim
kuralları h e r k e se '
eşit uygular
23
(3 9 .8 )
(1 6 .3 )
14
(2 2 .4 )
Astların haklannı
kullannia
özgürlüğünü
kısıtlam az
26
(4 4 .9 )
13
(1 8 .4 )
11
11
(1 4 .3 )
(1 4 .3 )
Ödülü hak edene
verir
19
(3 0 .6 )
18
(2 8 .6 )
12
11
( 10.2)
(1 6 .3 )
(14.3)
M eslek ilkelerine
içten bağlıdır
27
(4 8 .9 )
(12.8)
16
(2 5 .5 )
7
(6 .4 )
7
(6 .4 )
Y etkisini yasal
sınırlar içinde
kullanır
26
(4 5 .8 )
14
(2 2 .4 )
11
(1 4 .3 )
9
(1 0 .4 )
(8 .3 )
A m açlan
gerçekleştirm ek
için yasa dışı
yollara başvurm az
29
(5 2 .1 )
9
(1 0 .4 )
12
12
6
(1 6 .7 )
(1 6 .7 )
(4 .2 )
12
10
13
(1 8 .0 )
6
(4 .1 )
(8.2)
3.73
1.27
3.73
1.38
3.45
1.44
4.0 4
1.21
3.8
1.33
3.96
1.30
Kısaltmalar: (1). K esinlikle K atılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).BCatıhyorum (4).K atılm ıyorum
(5).K esinlikle Katılm ıyorum
Tablo T de yöneticilerin adil olma ve yasalara uyma durumunu belirlemek
için sorduğumuz değişkenler içinde “Yöneticim ödülü hak edene verir”
değişkenine verilen 46 olumlu cevaba karşılık 23 katılımcı olumsuz cevap
vermiştir. Bu da toplam alana oranlama olarak %30.6 gibi yüksek bir orana
tekabül etmektedir.
Yönetim açısmdan ödül, başarmın teşviki ve devamlılığı açısmdan son derece
önemli bir motivasyon aracıdır. Ödüllendirilmeyen başarı başarısızlığı getirir.
Yöneticilerin bu konuyu daha titizlikle ele alıp, performans ölçümünü kriterlere
uygun ve objektif olarak değerlendirmeleri gerekir.
Yine birinci derecede önemli olarak görülen “yasa dışı yollara başvurmama”
50 kişi (%79.2) çalışaıdar üzerinde yöneticilerin güvenilir olduğu inancıyla
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 115
olumlu görüş bildirmiş ve yöneticilerinin işlem ve eylemlerinde yasalara uygun
hareket ettiklerini ifade etmişlerdir.
Tablo 3. Yöneticilerin Eşitlik ve Tarafsızlık Durumu
Değişkenler
O rt
St. Sp
Eşitlik, T arafsızlık
(X)
SS
3.78
1.045
3.65
1.24
3.65
1.34
3.78
1.33
3.90
1.43
3.94
1.39
A stlannı rakip değil aynı
sistem in parçalan olarak
görür____________________
B aşkalannm görüşlerine
d e |e r verir
A stlan arasındaki
anlaşmazlıklara taraf
olm az
11
19
(3 0 .6 )
16
(2 4 .5 )
19
(3 0 .6 )
(1 4 .3 )
20
16
(2 5 .0 )
15
(2 2 .9 )
(12.5)
7
(6 .3 )
16.
(2 5 .0 )
11
(14.6)
(8 .3 )
16
(2 4 .5 )
( 12.2)
( 8.2 )
(3 3 .3 )
10
21
12
(3 5 .4 )
(1 6 .7 )
Ç ahşanlann yasal
haklannı kullanm alannı
sağlar__________________
24
(4 0 .8 )
(1 4 .3 )
Ç alışanlanna hiçbir
a yn ca lık tanımaz
30
(5 4 .2 )
10
10
(1 2 .5 )
(1 2 .5 )
9
(10.4)
9
(10.4)
A stlannı kişisel işlerinde
kullanm az
31
(5 6 .3 )
(1 6 .7 )
(8 .3 )
9
(1 0 .4 )
(8 .3 )
11
12
10
Kısaltmalar; (1). K esinlikle Katılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum
(5).K esinlikle Katılm ıyorum
Tablo 3’de yöneticilerin eşitlik ve tarafsızlık durumları sorulmuştu, “ Astları
arasmdaki anlaşmazlıklara taraf olmaz ” değişkenine toplam 19 katılımcı (%
22.9) yöneticilerinin astlan arasmdaki anlaşmazlıklara taraf olduğu yönünde
görüş bildirmişlerdir. Çalışanlar arasmda dil, din, etnik, köken ve cinsiyete
dayalı bir aynma tabi tutmama, yöneticiler için etik sorumluluktur. Yöneticilerin
çalışanlara yönelik olarak ayrımcılığa gitmemesi, tüm davramşlarmm adil,
tarafsız ve eşit olması gerekmektedir.
Tarafsızlık, yöneticilerin, çalışanları ve çalışma ortamlarım olduğu gibi
görebilmesi ve bu görüntüyü bireyin kendi istek ve korkuları ile oluşturduğu
görüntüden ayırabilmesidir.
Yönetici, çalışanlarla ve jmrttaşla ilişkilerinde yansız olmak, tarafsız
davranmak ve hizmet vermek zorundadır. Özellikle belediyelerde siyasal
tarafsızlık (benden olan ve olmayan aynım yapmama) yöneticinin en önemli
sorumluluklarmdan biridir.
“Hediye ve rüşvet kabul etmez” seçeneği birinci derecede önemsenmiş ve
toplam 52 katılımcı (%83.3) gibi bir oranla yöneticilerinin hediye ve rüşvet
kabul etmediklerini belirtmişlerdir.
Tabloda yöneticilerinin “kamu kaynaklanm kendine çıkar sağlamak için
kullanmaz” Seçeneğine toplam 49 katılımcı %77.1 olumlu cevap vermiş ve
116
Kamu Etiği
ikinci sırada önemsemiştir. Bunun yanında 19 katılımcı (%22.9) olumsuz görüş
bildirmişlerdir. Hiçbir kamu görevlisi doğrudan ya da dolaylı olarak kar amaçlı
bir sözleşmeye taraf olamaz, bu sözleşmelere taraf herhangi bir kişiden tazminat,
ikramiye, hediye gibi maddi bir şey kabul edemez. Hiçbir kamu görevlisi resmi
sıfatıyla maddi çıkar amacı güden görevlilerle birlikte bir işleme katılamaz.
Tablo 4. Yöneticilerin D ürüstlük Durum u
Değişkenler
D ürüstlük
insan
yapıcıdır
ilişkilerinde
10
30
(4 9 .0 )
17
(2 6 .3 )
( 12.2)
(8.2)
A stlarını korkutmaz baskı
aracı olarak kullanm az
26
(4 4 .9 )
13
(1 8 .4 )
13
(1 8 .4 )
( 10.2)
Kamu çıkarlarını kendi
çıkarlannm üstünde tutar
25
(4 5 .7 )
11
12
10
(1 5 .2 )
(1 7 .4 )
(1 3 .0 )
(8 .7 )
İnsan gücünü v e zamanı
iyi kullanır
(3 8 .3 )
13
(1 9 .1 )
18
(2 9 .8 )
(6.4)
(6 .4 )
Kamu
kaynaklarını
kendine çıkar sağlam ak
için kullanm az
30
(5 4 .2 )
9
10
(1 4 .6 )
(8 .3 )
(10.4)
(1 2 .5 )
H ediye v e
etm ez
32
(5 8 .3 )
6
14
(4 .2 )
( 2 0 .8 )
(10.4)
7
(6.3)
23
(3 9 .6 )
13
(1 8 .8 )
15
(2 2.9)
9
(10.4)
(8,3)
25
(4 3 .8 )
15
(2 2.9)
12
11
5
(1 6 .7 )
(14.6)
( 2 . 1)
28
(5 0 .0 )
10
12
11
6
(1 3 .0 )
(1 7 .4 )
(15.2)
(4 .3 )
rüşvet kabul
Y önetici,
doğruluk
ve
hakkaniyet
ilkelerini
yaşam a geçirm eye çalışır
Y ön etici,
çalışanlann
sorunlarına duyarlı farklı
görüşlerin
ifade
edilm esin e olanak tanır
Ç alışkanlığa,
dürüstlüğe
v e yüksek performansa
değer verir
____________
22
11
4
(4.1)
9
( 8.2 )
St.
O rt
_Şe_
W
ss
3.94
1.21
3.82
1.33
3.78
1.38
3.78
1.19
3.81
1.49
4.15
1.27
3.75
1.31
3.85
1.20
3.93
1.28
Kısaltmalar; (1). K esinlikle Katılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum
(5).K esin1ikle Katılm ıyorum
Kamuda çıkar çatışması çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Çıkar
çatışması hallerinin etidli bir hukuki çerçeveyle düzenlenip, yaptırım
mekanizmalanyla desteklenmesi kamu yönetiminde etik ilkelerin yerleştirilmesi
için oldukça büyük önem arz etmektedir. Kamu görevinin suistimali sebebiyle
icrai faaliyetin dürüstlüğünün tehlikeye atılması bu konuda yasal düzenlemelerin
yapılmasım gerekli kılmaktadur. Nihayetinde memuriyet görevinin suistimali
vakalan kamu hizmetinin bağlı bulunması gereken tarafsızlık, eşitlik, nesnellik,
dürüstlük gibi temel etik değerleri ihlal etmekte, kişisel çıkarları kamu
çıkarlaruun önüne geçirmektedir.
Etik davramş, çalışanlarla ilişkilerde dürüst olmayı ve içtenliği gerektirir.
İçten ve dürüst davranmayan yöneticiler, çahşma ortanunda güvene dayah
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 117
İletişim ve etkileşimi ortadan kaldırırlar. Yöneticilerdeki başarısızlık, genellikle
güvensizlik ve korkudan kaynaklanır.
/
Kamu yönetiminde etik uygulamaların hakim olması, kamu gücünün keyfi
kullammına karşı önemli bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Devletin bu
unsuru lehine kullanabilmesinin birincil şartı ise, bireylerin yönetenlere ve
yönetime karşı güvenlerinin sağlanmasıdır. Bu amaçla, toplumsal anlamda sivil
örgütlenmenin sağlanması, vatandaşlarm sokak bürokratı niteliklerinden
hareketle hem hizmetlerin alıcısı hem de denetleyicisi rolünü üstlenmeleri
noktasmda istekli olmalarmm sağlanması gereklidir. Yine katı kuralcılığın,
yoğun hiyerarşik denetimin hakim olduğu, modası geçmiş yönetsel anlayış
yerine, hizmetsel etkililiğin, verimliliğin, sosyal sorumluluk olgusunun,
ödüllendirme ile desteklenmiş bir moral motivasyonun sağlandığı ve etiğe dayalı
bir yönetim anlayışımn kamu yönetiminde uygulanması bir gerekliliktir. Fakat
tüm bu çözüm önerileri için, kamu yönetimi sistemi hizmet edilen kitlenin,
vatandaşlarm etkisini hissetmeli ve onlarm isteklerini önemsemelidir. Bunun
için, bilinçli, aktif ve katılımcı vatandaşlarm varlığı sistem açısından büyük bir
öneme sahiptir (Kılavuz, 2002: 264).
Tablo 5. Yöneticilerin Sorumluluk ve Mesleğe Bağlılık Durumu
D eğ işk en ler
1
2
3
4
5
O rt
S or u m lu lu k , M esleğ e
B a ğ lılık
W
S t. Sp
ss
A stlan ile takım
çalışm ası yapar
22
(3 6.7)
15
(2 2 .4 )
14
(2 0 .4 )
13
(1 8 .4 )
5
(2.0)
3.71
1.20
A stlan ile ilişkilerinde
güven vericidir
22
(3 6 .7 )
10
(1 2 .2 )
18
(2 8 .6 )
13
(1 8.4)
5
(4 .1 )
3.76
1,25
31
(5 6 .3 )
10
(1 2 .5 )
11
(1 4 .6 )
9
(1 0.4)
7
(6 .3 )
4 .0 4
1.30
31
(5 6 .3 )
11
(1 4 .6 )
12
(1 6 .7 )
7
(6.3)
7
(6.3)
4 .1 0
1.24
Sorum luluk almaya
isteklidir
23
(3 9 .6 )'
14
(2 0 .8 )
14
(2 0 .8 )
11
(1 4.6)
6
(4.2)
3.77
1.24
Kurumun kaynaklannı
gereksiz yere
harcamaz
28
(5 0 .0 )
12
(1 6 .7 )
12
(1 6 .7 )
7
(6 .3 )
9
(10.4)
3.90
1.37
Y öneticim görevini
layıkıyla yapabilir
27
(5 0 .0 )
9
(1 0 .9 )
14
(2 1 .7 )
10
(1 3.0)
6
(4 .3 )
4 .0 4
1.24
Y önetici, kurum ve
çahşanlann çıkarlannı
düşünür
21
(3 6 .2 )
13
(1 9 .1 )
14
(2 1 .3 )
11
(1 4.9)
7
(6 .4 )
3.60
1.39
24
(4 4 .4 )
11
(1 5 .6 )
14
(2 2 .2 )
10
(1 3.3)
6
(4.4)
3 .89
1.24
25
(4 5 .7 )
12
(1 7 .4 )
11
(1 5 .2 )
13
(1 9.6)
5
(2.2)
3.83
1.27
Ç alıştığı kurumun
sosyal statüsünü
yükseltm eye çalışır
M esleğini insanlara
hizm et etm enin aracı
olarak görür
Kurumsal başarı için
kim lik, katılım ve
yetkinlik ilkelerini
tem el alır
Çalışanları m otive
eder v e çalışkanlığa ve
çahşanlann kim liğine
değer veren bir
^
118
Kamu Etiği
Değişkenler
Sorum luluk, Mesleğe
Bağlılık
O rt
St. Sp
(X)
SS
çalışm a kültürü
oluşturarak onlara
yaklaşır___________
Etik ilke sınırlan
14
11
5
içinde kurumun tüm
24
12
1.19
3.89
(1 7 .4 )
(21.7)
(1 5 .2 )
(2 .2)
potansiyelini harekete
(4 3 .5 )
geçirir
Y öneticinin etik
düşünce v e davranışı
12
17
12
5
20
çalışanlara yüksek
3.76
1.17
(1 7 .4 )
(28.3)
(2 .2)
moral verir v e kendine
(1 7 .4 )
(34.8)
güven duym asını
sağlar
Kısaltmalar: (1). K esinlikle K atılıyorum (2).K ısm en K atılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum
(S).K esinlikle Katılm ıyorum
Tabloda sorumluluk ve yöneticilerin mesleğine bağlılığı ile ilgili değişkenlere
ilişkin verilen cevaplar arasında en yüksek derece itibariyle yöneticinin “çalıştığı
kurumun sosyal statüsünü yükseltmeye çalışır” ve "mesleğini insanlara hizmet
etme aracı olarak görür” seçeneklerine toplam 52 kişi (%83,4) gibi bir oranla
olumlu cevap vermiştir.
Sorumluluk, herhangi bir görevi yerine getirme yükümlülüğü veya
zorunluluğudur. Belli bir görevin istenilen ve şuurları çizilen nitelikte yerine
getirilmesidir. Sorumluluğun temeli, sahip olunan yetkiyi kullanma
zorunluluğudur. Eğer yönetimde bir sorun varsa bunun iki temel nedeni olabilir.
Sorumluluk sahibi olanlar sahip olduğu sorumluluğu küllanamıyor veya
sorumluluk sahibi olmayanlar, sahip olmadığı sorumluluğu kullanmaya çalışıyor.
Yönetici planlamalı, en yüksek verimi ve en düşük kaybı yakalayacak
biçimde yönetimi birim ve bölümlere ayırmalı ve koordine etmeli, çalışanlarm
birbirleri ile ve kendisi ile işbirliği yapmasmı sağlamahdır. Yönetici, çahşanlarm
istekli çalışmaya ve kaliteli hizmet üretmeye yöneltmeli, zaman, bilgi, yetenek
ve davranış düzlemlerini birleştirebihneli, adil, sorumluluk sahibi olmalı ve
sorumlu davranmahdır.
Tabloda yönetimde liderliğin önemi ve etik düşüncenin kaynağma ilişkin
değişkenler sorulmuştu. 52 katılımcı yönetimde liderliğin önemini vurgulamış,
12 katılımcı ise olumsuz cevap vemniştir.
Toplam 54 katılımcı (%93,4) etik doğmiüğun standartlar ve yasalar
tarafmdan belirlendiğine ilişkin görüş belirtmişlerdir. Toplamda 46 katılımcı ise,
vicdamn önemini vurgulamışlar, 18 katılımcı (%22.8) “Bir davramşm etik
doğruluğu kişinin vicdam tarafmdan belirlenir” önermesine olumsuz görüş
bildirmişlerdir.
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 119
Tablo 6. Çalışanların Etik ile İlgili Düşüncelere Katılma Dereceleri
D e ğ işk en ler
2
1
Ç a lışa n la rın
D ü şü n cesi
H izm et, kalite ve
yönetim de verim lilik
için üst yönetim in
liderliği şarttır
Bir davranışın etik
doğruluğu,
standartlar
tarafından belirlenir
B ir davranışın etik
doğruluğu,
standartlar ve
yasalar tarafından
belirlenir
B ir davranışın etik
doğruluğu toplumsal
değerler v e normlar
tarafından belirlenir
Bir davranışın etik
doğruluğu kişinin
vicdanı tarafından
belirlenir
4
3
5
O rt
S t. Sp
(X)
ss
31
(6 3 .0 )
10
(1 3 .0 )
11
(1 5 .2 )
6
(4 .3 )
(4 .3 )
24
(4 4 .4 )
15
(2 4.4)
13
(2 0 .0 )
7
(8.4)
5
(2.2)
3.86
1.02
21
(3 7 .8 )
16
(2 6 .7 )
17
(2 8 .9 )
6
(4 .4 )
5
(2.2)
3.96
1.12
22
(4 0 .0 )
12
(1 7 .8 )
17
(2 8 .9 )
9
(1 1 .1 )
5
(2 .2 )
3.93
1.11
29
(56.8
10
(1 3.6)
7
(6 .8 )
9
(1 1 .4 )
9
(11.4)
3.86
1.48
6
4
1.12
Kısaltmalar: (1). K esinlikle K atılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum
(5).K esin lik le Katılm ıyorum
Tablo
7.
Çalışanların
Etik Düşünceler
D eğişkenler
C insiyet
Bayan
25-35
Y aş
36 ve
üzeri
Beİcar
M edeni
D urum
E ğitim
D üzeyi
Özelliklere
X
SS
46
4.64
.08
23
3.80
.75
27
3.18
.50
t
P
3.33
.
42
4.52
.20
8
3.10
.00
-11
-3.4
Evli
61
4.07
.67
Lise
29
3.86
.11
Önlisans,
Lisans
33
4.04
.63
Lisansüstü
7
4.70
.11
F:12.9
Göre
Adalet,
Dürüstlük, Eşitlik,
Tarafsızlık
Adalet, Yasallık, Sorumluluk
N
B ay
Demografik
P<
0.05
P<
0.05
P<
0.05
P<
0.05
X
t
SS
3.88
53
2.56
.33
2.18
.41
3.31
.54
1.50
.00
2.93
.69
1.55
.09
4.16
.27
2.82
.54
P ■
-7.0
P < 0.05
-6.9
P < 0.05
-2.8
P< 0.05
F:23
P < 0.05
120
Kamu Etiği
Yöneticilerin demografik özelliklere göre adalet, yasallık, sorumluluk ve
dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık algı düzeyleri sorduğumuz Tablo 7’de tüm
değişkenler arasında önemli bir farkın anlamlı olduğu görülmüştür.
Bu fark, erkek katılımcılar 4.64, bayan katılımcılar 3.80 ortalama ile
sonuçlanmıştır. Buna göre erkek kaülımcılarm adalet, yasallık, sorumluluk ve
dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık algı düzeyleri içinde algılâmalan bayanlara göre
daha yüksek düzeydedir.
Yaş değişkeninde 36 yaş ve üzeri katılımcıların 4.52 ortalama ile adalet,
yasallık, sorumluluk ve dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık algı düzeylerini
önemsedikleri sonucuna varılmıştır. Bu da tecrübe ve kıdem arttıkça, kurumla ve
hizmetle özdeşleştikçe etik değerler konusunda daha olgun bir düşünce içinde
oldukları ile ifade edilebilir.
Evli yöneticiler bekarlara göre daha olumlu bakmaktadır. Eğim düzeyi
yükseldikçe etik değerler algılamalarınm da yükseldiği sonucuna varılmıştır.
Tüm kategorilerdeki farkm p<0.05 düzeyinde önemli bir fark olduğu
görülmüştür.
Erkek, tecrübeli, kıdemli, evli ve eğitim düzeyi yüksek katılımcılar, etik
değerleri daha yüksek düzeyde algılamakta ve önemsemektedir.
7. SONUÇ
Günümüzde yönetim anlayışma hakim olan geleneksel değerlerin dünya
çapmda hızlı ve önemli ölçüde değişime uğraması, yeni ve çağdaş yönetim'
teknikleri, bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve teknolojik yemlikler,
insani değerler ve demokratikleşme gibi değişimler, yurttaşm merkezi ve yerel
yönetimlere bakış açılarım, kamu hizmetlerine ilişkin beklentilerini büyük
ölçüde değiştirmiştir.
Vatandaşın devletten gittikçe artan ve çeşitlenen modem ve kaliteli hizmet
talepleri ve beklentileri, kamu yönetiminin bu beklentileri karşılayabilecek
düzenleme yapmalarım ve bu beklentiye cevap verebilecek yeterlilikte ye
donanımda bir yapı kurmalarım gerekli ve zorunlu hale getirmiştir. Kamu
yönetiminin bu yeterliliğe sahip olmasında, etkin ve verimli işleyişini sağlama
çabalarının başında etik düşünme, etik davranma ve etik uygulamanm
yaygmlaşturıhnası ve kurum politikası olarak benimsenmesi gelmektedir.
Sorunun çözümü için. Kamu Yönetimi, hizmet edilen kitlenin, vatandaşlara
etkisini hissetmeli ve onlann isteklerini önemsemehdir. Bunun için bilinçli, aktif
ve katilımcı vatandaşların varlığı sistem açısından büyük önem taşımaktadır.
Hizmet, kalite ve yönetimde verimlililc için üst yönetimin liderliği şarttn.
Yöneticinin etik düşünce ve davramşı çalışanlara yüksek moral verir ve kendine
güven duymasım sağlar. Çalışanların motive edilmesi ve çalışkanlığa ve
çahşanlarm kimliğine değer veren bir çahşma kültürü oluşturulması üst
yönetimin liderliği ile oluşturulabilir.
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 121
Yeni Kamu Yönetimi Reformu Yasa Tasansı bu değişimin doğal ve zorunlu
bir sonucu olsa da anlaşılması ve uygulanması için hazır bir zeminin söz konusu
olmadığım ifade edilebilir.
8
.
ö n e r ile r
Kamu yönetiıninde, halkı pasif bir topluluk olmaktan çıkaracak, yönetime her
aşamada katılan, yerel sorumluluklara ortak olan, denetleyen, bilinçli ve
sorumluluk sahibi insanlar haline gelebilmesi, demolaasinin işler ve etidn
kılınması için etkili ve düzenli işleyen bir halkla ilişkiler sistemi Icurulmalı ve
işletilmelidir.
Kamu Yönetimi kuruluşları; ekip çalışmasına öncelik veren, adalet ve
tarafsızlık ilkesini uygulamayı amaç edinen, politika, program ve projelendirme
sürecinde kaynaklarm yerinde kullamimasım sağlayabilen, kolaylaştıran,
kucaklayan, birleştiren, yolsuzluk ve savurganlığm olmadığı, ilkeli, diklenmeyen
ama dik durabilen bir yönetim olmalıdır. Hukuktan ve dürüstlükten ödün
vermeden herkese adil davranabilen, toplumun tüm kesimlerini kamu yönetimine
katılımım sağlayabilen, şeffaf, denedenebilir, gelişmeye açık, sürekli öğrenen öğreten ve çözüm üreten bir kurum olmalıdır.
Organizasyonlarda ürün ve hizmetin niteliğini olumlu yönde etkileyecek
katılımcı bir yönetim, basit-yahn, az kademeli bir organizasyonda gehşmiş
teknoloji ve tekniklerin kullammı, bilgi tabamna dayalı karar, politika ve
stratejiler kullamlmalıdu-. Bilgi tabanma ve iletişime dayalı bilgisayar destekli
sistemlerin geliştirilmesi ve sistem bütünlüğünün sağlanması için, kurumlarm
plan ve stratejilerini tespit etmeleri ve gözden geçirmeleri gerekir.
Genel olarak yöneticilerin çalışanlara karşı etik sorumlululdarı aşağıdaki gibi
sıralanabilir (Şimşek, 2002: 69): Çalışma hakkına saygı gösterme sorumluluğu,
adil ücret ödeme sorumluluğu, çalışanlarm özgür konuşma hakkım sağlama
sorumluluğu, işçilerin demek sendika kurma ve grev yapma haklana engel
olmama sorumluluğu, özel hayatm gizliliği hakkmda saygıh olma sorumluluğu,
güvenli ve sağlıklı koşullar yaratma ve çalışma hayatının kalitesini yükseltme
sorumluluğu, çalışanlar arasmda aymmcılık yapmama ve cinsel tacizden
sakınma sorumluluğu, çalışanların kararlara katılma hakkım sağlama
sommIuluğu.
Yöneticiler yukarıda sıralanan sorumluluklanm yerine getirerek adil ve eşit
ücret, güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı, insan kaynaklarmı geliştirme ve
kullanabilme fırsatı ve işletmenin içinde bütünleşmeye yönelik politikalar
hazırlayarak, çalışma hayatım daha insani işletebilir. Bu durumun sonucu olarak
(Dinçer, 1997:118-119 ). Kendi hayatım etkileyen konularda çalışanlarm daha
çok söz sahibi olmalarım olanaklı kılan bir yönetim, daha üst düzeyde bir
işbirliği, yüksek üretim ve artan karlılıktan herkesin yararlanmasmı sağlayan
ücret sistemi, çalışanların haklarım genişleterek daha iyi iş güvenliği, çahşanlarm
gelişme ve uyum şartlarma olanak tamyan bir iş ortamı hazırlanmış olacaktır.
122
Kamu Etiği
Hukuksal düzenlemelerin yapılması ile ortaya konan kura:llarla, bir taraftan
Kamu Yönetimi birimlerinde çalışan görevlilere rehberlik etmek, diğer taraftan
etik dışı davramşlara engel olacak yaptrrımlann yürürlüğe konması
gerçekleştirihnelidir.
Kamu Yönetiminde altyapı ve etik davramşı etkileyen unsurları; siyasi irade,
etkili bir yasal altyapı, etkin hesap verme mekanizmaları, uygulanabilir davramş
kurallan, mesleki sosyalleştirme mekanizmaları, kamu yönetiminde uygun
çahşma koşullan, etik konularda eşgüdüm sağlayan kuruluşlarm varhğı ve kamu
görevlilerini denetleyen etkin bir sivil toplum (medya dahil) olarak sayılabilir.
Bu unsurlarm daha güncel ve işler hale getirilmesi gerekir.
Yöneticilerin eylem ve işlemleri ile ilgili olarak dava açma hakkının
yaygınlaştırılması, yargılama usulünü kolaylaştırıcı, hızlandmcı ve ucuzlatıcı
düzenlemeler yapılması gibi yollarla yargı denetimi etkinleştirilmelidir. Kamu
yönetimi hukuka uygunluk açısmdan etkili bir denetime tabi tutulmalıdır.
Kamu Yönetiminde kontrol edilemeyen unsurlardan biri kişisel bütünlüktür
(personal integrity). Kamu çahşanlarınm kişisel etik değerleri büyük önem arz
etmektedir. Bunun nedeni kamu adma kamu gücünü kullanma rolünü
üstlenmeleridir. Sahip olmaları gereken kişisel etik özellikler, diğer vatandaşlara
nazaran üstün olmalıdır. Bir diğer önemli konu, kamu çalışanlarımn tabi
oldukları mesleki etik değerler ve bunların en önemlisi profesyonelliktir.
Profesyonellik, yüksek düzeyde eğitim ve uzmanlıktan çok daha öte bir
kavramdır. Mesleki kültür, kamu görevlilerinin kamusal kararlan belli bir ahlaki
muhakeme sonucunda vermelerini gerekli kılar. Kamu görevinin ifası sırasında
vatandaşlarla etkileşimde bulunmak ve karar alma sürecinde kamuoyunun fikrini
almak; kamu yönetiminde etik bilincin yerleşmesi ve haUan kamu yönetimi
birimine güveninin sağlanması açısmdan gerekli görülmekte ve mesleki etiğin
bir parçası olarak kabul edihnektedir.
Eğitim sayesinde, etik davramş kodları ve kuralları işlevsel hale gelmektedic.
Bir etik , altyapmm en önemli işlevlerinden biri, sadece
dayatma
mekanizmalarıyla etik rejimini kuvvetlendirmek değildir. Bilakis, kamu
görevlilerinin ve hatta toplumun bütününde etik bilincinin gehştirilmesidir.
Çağdaş demokratik ülkelerin yıllar önce terk ettikleri ayrıcalıklar sisteminin
kaldmiması, kamu yönetiminde etik davramş ilkelerinin yerleşmesi yönünde
atılmış ciddi bir adım olacaktır. Kamu adma kamu gücünü
ellerinde
bulunduranlann bu gücü suistimal ettiklerinde hesap verebilir kılınmamalan ya
da kanunlarla sağlanan ayncahklardan yararlanmaları kamu yararı amacma
hizmet etmemektedir. Özel çıkar ile kamu çıkan arasmda bir “çatışma” olan tüm
alanlarda kamu görevlilerinin davramş' kurallarma ilişkin yasal düzenlemeler
yapılmalıdır. Kamu görevlilerinin kendisi ya da yakınlarmm özel çıkarlarının
olduğu alanlardan uzak kalması sağlanmalıdır. Bu çerçevede, kamu
görevlilerinin özel çıkar ve kamu çıkarınm çatıştığı alanlardaki görev ve yetkileri
mutlaka daraltılmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarmda Ombudsman Kurumu
oluşturulmalıdır. Çıkar çatışması yoluyla maddi ya da başkaca bir menfaat elde
Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 123
eden kamu görevlileri cezalandırılmalı, işlenen suçun derecesine göre kamu
görevinden men cezası da verilebilmelidir. Bu ayncalıklarm kaldırılmasıyla
birlikte kamu idaresi daha saydam, daha hesap verebilir ve daha etkin olacaktır.
Bu, verimliliği etkileyecek, kalkınmaya da katla sağlayacaktır.
Kamu Yönetiminde ahlaklı ve dürüst davramşlan egemen kılabilmek, her tür
kişisel ve toplumsal ilişkilerde olduğu gibi temelde insana, onun haklanna,,
kutsalhğma, onuruna ve tüm ana değerlerine yönehnekle ve bunlan sürekli
olarak geliştirmekle mümkündür. Bu düzenlemeler, görevlilerin niteliklerini ve
görevlerini yerine getirme koşullarım geliştirmeyi, kamu hizmetlerinin
demokratiklik ve etkinlik ilkelerine göre yürütülmesini ve halkm kamu
yönetimine karşı duyduğu güven ve bağhhğı arttırmayı amaçlamaktadu:. Ayrıca
yönetimde dürüstlük, açıklık, kamu malmı korumak gibi ilkelerle birlikte,
adalete ve eşitliğe bağlı değerlerin yaratılması ve uygulanması da amaçlanmıştır.
Bu düzenlemeler sonucunda elde edilecek haşan, Kamu Yönetiminde ahlak
düzeyinin yükselmesine büyük katkılar sağlayacaktn:.
KAYNAKÇA
Atabek, G., (2006), “Türk Romanında Gazetecilerin Etik Anlayışı” Küreseli
letişim Dergisi, AntalyaGlobalmedia.tr. emu.edu.tr /guz2006 /Gülseren
%20Atabek%Romanda%Onayli.pdf:, 14.05.2007
Avşar, Z., ve Demir, Vedat (2005), Düzenleme ve Uygulamalarla Medyada
Denetim Piramit Yaymcılık, Ankara
Aykaç, B.,(1997) Türkiye’de Kamu Yönetimi, Yargı Yayınları, Ankara
Büyükbaykal, C., (2004), “Basmda Etik Anlayışı”, İstanbul Üniversitesi İletişim
Fakültesi Dergisi, Sayı 20, İstanbul
Büyükbaykal, C., (2005), “Günümüzde Basm Özgürlüğü” İstanbul Üniversitesi
İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 23, İstanbul
Gereci, S., (2003), Medya Etiği, Metropol Yayınları, İstanbul
Cohen, D,. Prusak, L., (2001), Kavrayamadığımız Zenginlik Kuruluşlann Sosyal
Sermayesi, Mess Yayınları, İstanbul
Eken, M., Tuzsuzoğlu; Femıh (2005), “Kötü Yönetimi Tedavi Etmek”, Siyaset
ve Yönetimde Etik Sempozyumu Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari
Bilimler Fakültesi, Sakarya
Ekinci, A., (2008), Genel Liselerdeki Sosyal Sermaye Düzeyinin ÖSS Başarısma
Etkisi, Basıhnamış Doktora Tezi
Ergun, T., (2004), Kamu Yönetimi: Kuram, Siyasa,Uygulama, Todaie Yayınlan,
Ankara.
124
Kamu Etiği
Farrel, H., Rnight, J., (2003), Turs, Instititians and Instituional Change:
Industrial Districts and The Social Capital Hypothesis Politics and Society
V ol:31,N o:4,pp:537-566
Girgin, A., (2003), Yazılı Basında Haber ve Habercilik Etik’i, İnkılâp Yayınları,
İstanbul
Kılavuz R., (2002), Yönetsel Etik Ve Halkın Yönetsel Etik Oluşumuna Etkileri,
Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi C ilt; 26 No:2, 255-266
Leana, C, Buren, H., (1999), Organizational Social Capital And Emplorimeût
Protices, The Academy of Management Reiew, Vo: 24, No; 3, pp: 538-556)
Marshall G., (1999), Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara
Mutlu O., ve Yolcu Ergün (2005), “Holdingleşen Medya, Yeni Haber Söylemi
ve Etik: Hürriyet ve Star Gazetesi Örneği”, İstanbul Üniversitesi İletişim
Fakültesi Dergisi, Sayı 21, İstanbul
Özay., İl Han (1996), Günışığtnda Yönetim, Alfa Yayınları, İstanbul.
Özgen, M., (2002), “Gazetecinin Etik Kimliği”, İstanbul Üniversitesi İletişim
Fakültesi Yayınlan, İstanbul
Özgen, M., (2003), “Basmda Bir Özdenetim Uygulaması Olarak Ombudsman”,
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, Sayı 16, İstanbul
Özön, M., (1967), Resimli Türk Dil S özlüp, Arkın Kitabevi, İstanbul
Parlak, B., Sobacı Z. (2005), Kuram ve Uygulamalarda Kamu Kamu Yönetimi:
Ulusal ve Global Perspektifler, Alfa Yayınlan, Ankara
Şimşek, M. Şerif (2002), İşletme Bilişimine Giriş, Günay Ofset, Konya
Türk Dil Kurumu Sözlüğü (1988), Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek
Kurumu, 1.Cilt, Ankara
Türkçe Sözlük (1983), Türk Dil Kurumu Yayınlan (505/1) Yedinci Baskı,
Ankara.
Uluç, G., (2001), “Basın ve Etik”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi
Dergisi, Sayı 11, İstanbul Uzun Vadeli Strateji ve Beş Yıllık Kalkınma Planı.
Yaşamış, F. D., (1997), “Kamu Yönetimi Kuramında ve Uygulamasmda Yeni
Gelişmeler: Administration’ dan Management’a” Türk İdare Dergisi, Sayı:
417.
KAMU ETİĞİ ALANINDA
KURAMSAL TARTIŞMALAR
KARMAŞIK ve BÜTÛNSELCİ YAŞAMIN
KAYNAĞINDA ETİK ALGISI VE
KAMU ETİĞİ
A. Hıdır ELİGÜZEL*
özet
"cihan-ârâ cihan içindedir ârâyı bilm ezler ol m ahiler ki derya içredir deryayı bilm ezler'"
Hayali
Etik^ em patik bir bağlam sal ilişkiyi kendinde taşır. Empati insanın kendini kendisinde görm esi
olarak betim lendiğinde, etik yalın haliyle, insanın özgürlüğünü kendisinden başlayarak
tartışabilm esini im leyecektir. Y aşam kılgısı içinde süreli v e k esintisiz bir olgu olarak özne-nesne ve
öznelerarasıhk ilişkisi içinde bulunan “bireysel etik” ile sadece yurttaşlarına hizm et sunum una içkin
bir örgütlenm e olm ayan kamunun etiği arasında ciddi v e kesinleşen uçurumlar yaratılmıştır. Bu
yaratımlar, bireyin v e toplum lann tarih içinde doğrusal şek ild e konum landıklan m od em yaşam ve
m od em yaşam ın kategorik ö ğesi olan kapitalist sistem in epistem olojik v e etik yapı-üretim
ilişkilerinden soyutlanam az. Küresel ölçekte sözü edilen insan haklannm içerik v e uygulam alannın
bağlam sa! bütüncüllüğüne bakıldığında insan haklarının v e etik kavramının birer silah olarak
kullanıldığının görülm esi şaşırtıcı olmayacaktır: “A sıl soru ‘Tokadı y iy ecek olan k im ?’ olduğunda
ahlakın v e yasal inceliklerin bununla p ek ilgisi bulunm asa gerekir.”
‘Kam unun’ yaşam içind e ulaştığı alan m od em zam anm ekanda devlet örgütlenm esinin sınırlılığı
ile kısıtlanam ayacak kadar yaşam ın kendisi gibi ‘karm aşıklaşm ış v e bütünselleşm iştir.’ İnsanlık
yaşam ın bu karmaşık v e bütünselciliği içinde özgürlüğünü etikle sorgular, kullanır v e savunur.
Küresel bağlam salhğa sahip etikten aynlam ayacak olan kamu etiği de bu referans ile işe
koyulm aktadır. A ncak, etiğe yapılan bu vurguya karşın etiğin insanın özgürlüğünü sınırlayacak
yapılar, kurumlar, değerler üretmesi bu etikle hareketlenen insanlığın özne-nesne matrisinde
“silik leşm esin e” y o l açabilecektir. İnsanlığın er olarak ettiği/ettirildiği etik, bu bakımdan kam u etiği,
sorunlu bir alanı oluşturmaktan kendini alamayacaktır.
YAŞAMM KARMAŞIKLIĞI ve BÜTÜNSELCİLİĞİ
a. Modern Yaşamın Örüntüleri Üzerine
"Bu sabahta, bana yitirilmiş insanlığımı düşündürten ne var?"
(Herbert, 1999, 171)
Kendi yaşanülanmızla deyimlemelcte olduğumuz günümüz zamanmekam
kendine özgül iletişimini ve etkileşimini her daim gerçekleştirmektedir.
Günümüz zamanmekanınm bendeliğindeki bu özgüllük, yaşama bakış ve
yaşamda bulunma tavrmm; bu balamdan yaşamın bilgisinin bö}ünemeyecek
niteliğiyle sağlanmaktadır. Günümüz, yaşadığımız 20.yüzyılm ve yaşamakta
olduğumuz 21.yüzyılm tarihsel belleğinde taşman ve bizleri içinde
bulunduğumuz dünya sistemin birer aktörü haline getiren Modem Çağ'm bir
' D okuz Eylül Ü niversitesi Sosyal B ilim ler Enstitüsü
Ç alışm am ı anne ve babam a sev g im le v e saygım la ith a f ediyorum .
126
Kamu Etiği
ürünüdür. Modem Çağ'm birer ürünü olduğumuzm kabulü, yaptığımız ancak
bilmediğimiz pek çok şeyin bendeliklerimize nasıl da yerleştiğim, onlarm nasıl
da 'tartışılması dahi önerilmeyeceklere' dönüştüğünün farkındalığı için gerekli
bir adımı oluşturmaktadır. Bu haliyle çalışma öncelikle bir reçete olarak değil,
sorunlaştırdığı konunun ortaya serilmesini önemsemektedir.
Mesele, bu çalışmamn sınırlılığında öncelikle bir farkındalığı duyumsatmak
ve umulduğu gibi bu farkındalığı tüm katılımcılarla 'zenginleştirmektir'.
Bahsettiğim farkmdalık. Modem Çağ’m şimdinin pek çok kurumuna -evlerden
okullara, hastanelerden semt pazarlarına, organik tarımcılardan yöneticilere,
hapishanelerden psikiyatr odalarına, gişelerden güvenlik güçlerine, hatta
sokaklara değin- sızdığı; bu sızmtıdan insanların, 'mutlu' bir azınlığin dahi,
kaçmamadığıdu:. Yapıyoruz ancak bilmiyoruz. Bir fmdıkkabuğu gibi sonlu bir
uzamda dahi, kralıymışız gibi hissettiğimiz uzaym bir parçası olduğumuzun;
yaşaımn toplumsal ağ ilişkileri içinde sadece bir örüntü olduğumuzun; bu
yamisamayı yaşatamnsa yıllardır edinmek için, çabaladığımız bilgilerimizin,
kanıksadığımız önkabullerimizin olduğunun farkmdalığıdır.
Modem Çağ'm zamanmekan betimlemesinde vurgulanan en önemli aktör,
günümüz yaşarmm pek çok şekilde ve farklı şiddetlerde kendisi üzerinden
duyumsatan modem devletin kendisidir. Siyasi birlikteliği imleyen modern
devletlerin ortaya çıkışım Modem Çağ'm varlığına ilişkin başlangıç değeri olarak
ele almabilineceğini düşünüyoram. Çünkü uluslaşma (De Landa, 2006, 317:
Moore Jr. 2003) biçiminde yaşanan süreç, modem devletlerin uymğun yaşam
kılgısında ve yaşama yaklaşımmda çağma dönük olarak ciddiye almması gereken
bir takım kopuşlar yaratma gizilgücüyle donanmaktadır. Bu bakımdan modem
devletlerin uyruk üstünde onu biçimlendirme ve bu biçimlendirmeye dönük
kabul ve red üzerinden onu kimliklendirrnesf söz konusudur. Bu özellik modem
devletlerin olduğu kadar öncesindeki ve sonrasındaki tüm iktidarlar için de ileri
sürülebilir. Modem devletleri ve Modem Çağ’ı aynksılayan bunun bir bütün
olarak tüm epistemolojik ve aksiyolojik alanlarda kullamimasıyla 'siyasi
birlikteliğin' sürekliliği adma olmasıdır. Bu temel ayrım sonrasmdaki aktörler iktidar sahibi ve/veya bunu hedefleyenler- için değişmemişse de bu bütünsellik
ilkeselleşmiştir (Poggi, 2005, 113-123). Modem Çağ böylesi bir etkiyle
insanlığm tüm yaşam ve düş alanlanna öylesine sızmış ve içselleştirilmiştir ki,
bilgi yapılarmdan, insani ilişkilerin nitelikleri ve çeşitliliğine; bir bütün olarak
düşünme, düşleme ve tavır alma biçimlerinde kendini her dem
duyumsatmaktadır. Standartlaşmamn siyasi birlikteliğe dönük olduğundan aynca
ve derinlemesine bahsetmeye girişmek lafı dolaştırmaktır yalnızca. Modem
çağm önemli buluşlarından olan 'siyasi birlik' olarak devlet diğer buluşlarla bu
siyasi birlikteliğin “bir sonraki gün dönümüne değin” daha 'iyi ve güzel' bir ■
konumda olacağım bildiren kehanet/umut söylemi ve bu kehanetin /umudun
gerçekleşmesi adma mutlak iktidar ve iktidarm mutlak bilgisinin/hikmetinin
sorgulanmadan kabul edilmesiyle tamamlanabilmiştir.
Bilginin üretilmesi ve yaşam kılgısmda bir gösteren olarak ‘ölçülebilinmesi’
için gerekli standartlaşmamn siyasi birlikteliği imlediğini; bu bakımdan siyasi
Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı
127
birliktelik ile karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi içinde olduğu ifadelenmiştir.
Bilginin ve bilmenin böylesi bir ağ ilişkisi içinde bulunması modem çağ
bütünselliği içinde ‘tutarlıdır’. Bu tutarlılık bilmenin epistemolojik ve aksiyolojik
bağlantıları içinde belli başlı kişilere referans edilebilinir. Platon-Descartes-Kant
üçlüsü biçiminde bilginin kaynak ve ‘doğruluk’ sorunsalı Copemicus-NewtonGalileo üçlüsünün -özellikle bilimsel bilginin olmazsa olmazı kabul edilenbilginin ölçülebilirlik sorunsalı ile birlikte düşünülmelidir (Eligüzel, 2007). Saf
bilginin ‘daha uygun'* ve doğru’ olduğunu vurgulayan bu düşünme, bilme ve
bilgi paradigması yetkinin yeryüzünde siyasi birliğin göstereni olarak
hükümdarda bulunduğunu belirterek bilginin bulamk haline, bu hal dolayısıyla
yerjmzündeki yetkinin kullamimasmda da bulanıklığa yol açabilecek olan sanat,
kültür, dil, ‘ruh’, duygular, gelenekler ve din^ kurumlarma ‘güvenmenin’
güvensizliğinden bahsetmiştir. Güvenin ancak hesaplanabilinen, ölçülebilinen,
sayılabilinen özellikle görülebilen (Arslan, 2005, 63-89) bilgiler üzerinden
sağlanabileceğini; bu bakımdan bilgiler dünyasmda bu niteliklerin boyut ve
yoğunluğıma bağlı olarak hiyerarşik bir örgütlenmenin varlığım; hiyerarşide en
üst bilgi alanma egemen olanm, toplumsal ağ ilişkileri ve/veya toplumsal yapıüretimin de en üst noktasmda olduğunu imleyen bir yaşam ve dünya betimlemesi
ile karşı karşıyayız.
Bilgi alanmdaki üçleme; determinizm ve empirizm bilgikuramsal ve
yöntembilimsel öncülü, pozitivizm ise kültürel/ideolojik parçayı oluşturur
(Eligüzel, 2007). Bilmenin bu modem varyantı siyasi birlik olarak devlet ile
ortak amaç ve yapı-üretim ilişkilerine sahiptir. Emprizim ve determinizm
bilginin bu noktadan hareketle de bilme kalıplannm kaynağma dönük ‘saflık ve
doğruluk’ taraması yaparak güvenilir -bilimsel- bilginin özellikleri araşma
‘deneyi’ de katmış; böylece bilgi alanlan arasındaki hiyerarşik yapı-üreten
mekanizma kendi içinde de netleşmiştir®. Bulanık bilgi alanlarmm kesin kes
dıştalanmasını ifade eden modem düşüncenin bilme paradigması mutlak doğm
bilginin 'evrensellik''’ ve ‘nesne/M-akılcılık“ söylemleri üzerinden bulanık
bilgi/bihne alanım sorgulayabilecek olan felsefeyi ve siyasi birlikteliği zor
durumda bırakabilecek olan ideolojiyi dıştalarm'ştır. Böylelikle, pozitivist tavırla
ve kültürel kodlarla korumaya pek çok kez de saldmya hazır bilim dünyası
Bacon’m söyleminin ışığmda gücü de kendisine sahip çıkan adma kullanmaktan
geri durmamıştır. Bu bakımdan her türlü ‘yeni bilgi’ modem bilim
paradigmasmın yöntembilimsel ve bilgikuramsal önsel alanlarmdan törpülenerek
ve/veya başkalaşarak var olabilmektedir (Kuhn, 2003, 92). Böylece modem
çağm ve düşüncesinin bilme/bilgi edimindeki tarihsel belleğinin bu karartısı,
yapı-üretim mekanizmasımn evrenini tastamam gözler önüne sermektedir:
Hiyerarşik, uzmanlaşmacı, insanmerkezli, tersinebilir, mekanik ve ilerlemeci,
doğrasalcı, nesnel-akılcı, evrenselci (Stremlin, 2007, 17-50).
b. Yaşamın Karm aşıklığı Üzerine: Kelebek Etkisi
Heisenberg, “Kartezyen -beden ve zihin- ayrımın” takip eden üç yüzyıl
boyunca insan zihninin derinlerine sindiğini ve onım yerine gerçeklik problemine
yönelik gerçekten farklı bir tutumu geçirmemizin uzım zaman aldığından
128
Kamu Etiği
yakımmştır (Capra, 1992, 20). Zorunlu olan, uçunmılann varlığmı sürdüren
Çalışmalar değil, uçurumların yaşam sahalarmdan kurtulmuş "başka bir
yaşamamn mümkün olduğunu' kanıksamaktır. Bu bakımdan değişmesi gerekli
olanlar listesi epeyi kalabalık olmasına karşm değişimden kasıt tavır, düş ve
düşünme değişimleridir. Bu nedenledir ki, doğrusal neden ve sonuç sistemlerini
tanımlamak için Aristoteles mantığı 'uygun' bir araç olabilmesine karşm,
nedensel ardışıklıklar canlılar âleminde olduğu gibi döngüsel hale geldiğinde,
onlarm halen Aristoteles mantığma dayanarak açıklanması paradokslara yol
açmaktadır (Capra 1992, 99). Paradoksun varolmasımn temel krizi, yaşamm
kendisinde, parçalarla bütün arasındaki ikirciklikte vurgunun parçalara yapılarak
indirgemeciliği,
mekanizmacılığı,
uzmanlaşmayı,
hiyerarşiyi
güçlendirmesindedir. Bu hamleyle canlı bir düzenlenişi/kurguyu parçalarına
bölerek çözümler hale getirme deneyimi sonrasında yok olan şey desendir,
desenin yaşam içindeki efsunudur (Capra,2001,83). İnsanlığm usundan,
edimlerinden ve/veya edimsizliklerinden soyutlandığı için katledilmiş bulunan
yeryüzünün efsununu 'karmaşıklık bilimi' araştırmacıları, ilgilileri, takipçileri
birbirlerinden kimi zamanmekanda haberli kimi zamanmekanda da habersiz
olarak geri kazandırmıştır (Gulbenkian Komisyonu, 2005, 72: Prigogine, 2004).
insanlığm farkına vardığı bu efsunla beraber, sistem olarak yeryüzü, öznelerarası
ve özne-nesne arasmda sürekli bir ihşki akışmın ve zamanmekan ölçütlerinde
ilişki boyutlarınm, aktörlerinin değişiminin sonsuzluğuyla 'sistem açıklığı
kararlı' bir haF olarak kabullenilmiştir. Böylece modem bihne/bilgi/bilim
paradigmasımn bulamklaştırarak dıştaladığı
kültür, dil, ‘ruh’, duygular,
gelenekler ve din kurumlan ve bilgileri sistem içinde yok sayılamayan; ancak
ölçme gayretinden uzak, yaşamın kendisinde ve özne-nesne, öznelerarası
ilişkilerin bir öğesi olması dolaysıyla kendisiyle birlikte anlaşılmaya,
kavranılmaya çahşılmaktadır. Çünkü bir özne-nesne olarak kişi/kişiler topluluğu
modem düşünce algısmdaki gibi 'bağımsız ve nesnel' davranamamaktadır. Bütün
özne-nesneleri ve öznelerarası karmaşık ağ ilişkilerinin sahip olduğu bendelikleri
'doğrusal olmayan' ve 'belirlenemezci' nitelikleriyle beraber nedensellik
bağmdan öte öyküler biçiminde oluşmaktadır. Her şeyin bir nedeni değil, bir
öyküsünün varhğmı imler ki, bu öykü bizlere, yaşamın bölünemeyen bilgisini
bütünselci şekilde longue druee"' algısıyla eşlik ettirir.
Bir reçeteye bağlı olarak hangi durumun ve sistemin 'kaotik ve karmaşık'
olduğundan bahsedebilmek, bahsedilen durumun ve/veya sistemin özgül
bilgisinden ve öyküsünden bağımsız söz konusu değildir. Ancak, bahsedilen
olguda/öyküde olguya/öyküye özgül bir 'doğrusal olmamadan, başlangıç
değerlerine bağlılıktan, tersinemezlikten ve bütünsellikten söz edilebiliyorsa;
kaotik bir öyküden bahsedilebilinir. Doğrusal olmama” ve zamanoku, modem
düşüncenin tersinebilir dünya algısı içinde özne-nesnenin tüm tarihi içinde bir tür
gezintiden bahsettiği düzlemde, modemizmin kurtarıcı ve kendini duyumsatan
'umut' söyleminin böğrüne saplanmış bir bıçak kıvammdadır. Özne-nesnenin
öyküsünden bahsedilebilmekle birlikte mesela ileri ki süreçte ne konumda
olacağma dair kehanetler, aşamalı gelişim tabakalaşmaları vb. söylemler
haczedilmiş umut söylemlerine denk gelmektedir. Bu noktada tersinemezliğin
Karmaşık ve Biitünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı
129
eşliğine de ihtiyaç vardır. Karmaşıklık çalışmalarından bakıldığında, kendi
kendini örgütleyen süreçlerde, yayılımcı ağlarda 'zamamn tek yönünü' (Prigogine
ve Stengers, 1998, 284) belirten zamanoku kavramı bıçak yarasım
derinleştirmektedir. Modem tarih yazımının, karmaşık toplumsal ağ ilişkisine
sahip bir’olayı ve/veya olguyu geleceğin umut yükü kadar geçmişin çıkarımları,
yargılan, 'doğrulan', kehanetleri üzerinden var etmesi ‘yaşanrmşlıklann’
tecavüzdür ve kaçunlmazdu-.
Başlangıç değerlerine bağlılık bütünselci bağlantiyı bu noktada kurmaktadır.
Modem düşüncenin Laplace özelinde tersinebilir bir dünya önkabulünün aksine,
sadece 'büyük şeyler'.- nedenler- büyük sonuçlar yaratmamakta, başlangıç
değerlerinde ufacık bir değişme 'küçük şeylerin -kelebeklerin kanat çırpışmıntoplumsal ağ ilişkilerinin bir öyküsü olarak tersiıuneksizin davramr ve olasıdır ki
kendisinden beklenilmeyen -doğrusal- 'büyük bir şey' gerçekleşebilir -kasırga-.
Bu küçücük etkiler modem zamanmekanm her amnda varlığım duyumsatmış,
olmasına karşm 'ihmal edilebilinir' aktörler olarak kabul edilmiş ve yapı-üretim
modelleri bu kurgu üzerine inşa edihniştir. Böylelikle 'gelecek vaadi'
ekonomiden siyasete kadar bir meta zinciri ağımn parçası olmuştur.
ETİK’İN MODERN KULLANIMI İLE KARMAŞIK ve BÜTÛNSELCt
YAŞAMDAKİ YERİ
Beni yitirin ve kendinizi bulun ve ancak hepiniz beni inkâr ettiğinizde, ben
size döneceğim... Nietzsche (Kuçuradi, 1999, 4)
Admı ne koyarsak koyalım, gerçeklik ancak bizim de katıldığımız bir yaşama
kültürü aracılığıyla - bize malum olur. İçinde özne-nesne nitelikleriyle
bulunduğumuz yaşamın bu efsunlu kültüründe 'şeyler', evreninin bilgisinde,
insan
anlayışlarmdan,
değerlendirmelerinden,
edimliliğinden
ve/veya
edimsizliğinden, sessizhklerinden oluşan bir takımyıldızıdır (Eligüzel, 2007).
însanlığm tamamnun katkısı olması bakımından bilgi, estetik, sanat, politika;
hukuk, bilim, tarih, atom bombası, küresel ısınma, Afrika yoksulluğu, Avrupa
zenginliği, Bob Marley, Âşık Veysel, Don Kişot, yağmur ormanlan, tapmaklar,
savaşlar, bankalar, borsalar, mahkemeler vb. bu takımyıldızımn farklı ancak
bendeliği içinde özgül birer yanını oluşturmaktadır. Bu isimler özelinde resmin
bütününde kimi öğelerini olumlama veya olumsuzlama, sessiz kalma hali olarak
yaşamak karar vermeyi, değerlendirmeler yapmayı gerektirmektedir. Gregory
Bateson’m şiirsel söylemiyle, 'örümcek ağım ıstakoza, orkideyi çuha çiçeğine ve
bu dördünü bana bağlayan ve beni sana bağlayan' (Capra, 1992, 92) yaşam, var
olmak için bir yandan üretirken ve üretebilmek için, aym anda üretim koşullarım
da yemden üretmesi gerektiğinden (a) üretici güçlerini ve (b) üretim ilişkilerini
(Althusser, 1991, 18) dünyamn açık haliyle uyumlu oluşturmahdır.
Karmaşık yaşanun bu yeniden düşlenmesindeki başarısızlıktır ki, insanlık
sadece kendini değil bir parçası olduğu doğayı da Samanyolu’nda yıldızsız, su
küresinde susuz kalma barbarlığına sürüklemiştir. Freud'un’* belirttiğinin aksine
korunmaya ve yeniden hatırlanmaya ihtiyacı olan 'uygarlık' değil, yeryüzünün
kendisidir. Mesele yeryüzüne dokunmaktır. Yeryüzüne dokunmamn modem
130
Kamu Etiği
hali, doğayı yalnızca gözlemlemek ve açıklamak değil, dişil bir meta olarak, onu
dönüştürmek veya en azmdan dizginlemekti; üzerinde durulan bu noktamn
kapitalist girişimlerde bağırlarma basılan bir nokta olduğuna da dikkat çekmek
gerekir (Lee, 2007, 139). Böylelikle modem insanm doğa ile karşılıklı kurduğu
ilişkinin sonucu tarımın ticarileşmesi, kapitalist yapı-üretiminin doğayla kurduğu
empatik bağm .neliği noktasmda aydınlatıcı bir öykü vermektedir. Yirminci
yüzyılda adun küresel ısınma koyduğumuz ekolojik krize modem devletlerin
üretebildikleri çözüm hava kütlesinin satılabilirliğidir (Eligüzel, 2008). Bu
çözüm, siyasi birlik olarak devletlerin dar algılamalannm ötesinde bir şeyi ifade
etmektedir: Modem aklın ürünlerini kapitalist insanm sahip olduğu etikle ele
almak, o ürünlerin zararım en aza indirmede etkili olamamaktadır (Sanbay,
2007, 55).
Modem insanm etik algısmm, birinci bölümde betimlediğim insanm algısı
olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü onun 'anlamı ve değeri', onu yapan
insanm bütünlüğüyle, öz yapısıyla ilgilidir; ancak onu yapan insamnm
bütünlüğüyle göz önünde bulunduralduğunda anlaşılabilir ve değerlendirilebilir
(Kuçuradi, 1999, 21). Ahlaki kimlik, kültürel, toplumsal, metafiziksel,
ekonomik, ekolojik ve bireysel etkileri yam sıra edimlerimizle,
edimsizliklerimizle ve suskunluklarımızla bir bütünlük oluşturur. Modernliğe
özgü kültürel eğilimlerinin ve teknik başarılarmın oluşturduğu bağlam dışmda
anlaşılamayacak bir insan modelinden bahsetmekteyim. Modernleşme, Aydınlanma da unutulmadan- toplumsal düzenin yasalarmm akıl yoluyla
keşfedilebilir olduğuna dair bir iddiayı yansıtmaktaydı. İnsan akima tamnan bu
araçsallık ve mutlaklık, son tahlilde özne-nesneyi dışlayıcı bir yönde çahşarak
(Sanbay, 2007, 60); insanm zenginliğini artıran metafizik bilgileri
değersizleştirerek insansızlaştırmıştır. Bu tür bir insansızlaştırma, metafiziği
yadsımak, insanm bilgisini ayırma anlamında modem çağın kartezyen temeline
uygun olmakla birlikte; etiği, sadece kişiler arası bir ağ ilişkisiyle sınırlayıp
yeryüzüne dokunmadaki önemli bir tabuyu da gözler önüne sermiştir;
İnsanmerkezcilik. Özellikle yeryüzü ve evrene ilişkin türlü kaygılarm, patolojik
yargıların görünen yerlerinde insanm üstlüğüne atfedilen niteliğin alalla
cisimleştiğini görüyoruz; ancak kirlenme ve kaynaklar sorununa değin
tartışmalarda 'bunlar insanlar için olduğu kadar sincaplar için de gerekli değil
mi?' (Naess, 1994, 13) diye soralduğunda 'zihinlerde çakan', romantik bir sesin
ortamda olduğudur. Sonuç olarak, ıssız plajları ve kirlenmemiş denizleri sevse de
özel aracm rahatlıklarım ve uçakla yapılan yolculuklan reddetmesi kolay
olmayacaktır (Ferry, 2000, 30).
Samimiyeti yeryüzünün kıt kaynaklan arasmda gösterirken, sadece kişiler
arası ihşkilerin olduğu bir yapıya değil, evrenin tüm varlıklarıyla içinde olduğu
bir ağa göndermede bulunuyorum. Yeşil ve mavinin ortasmda emeklilik
düşleriyle yaşarken, insanlığın kendi rahatı, huzura ve estetiği için yarattığı
dışsalldclarm sorumluluğunu taşımaması felakete karşı kaygılanmızm önemini
vurgulamaktadır; Modem yaşamın bu kirU ve sorunlu, insanmerkezci, hiyerarşik,
eşitsiz, nükleer yüklü, savaşçı ve erkek düşünme, düşleme ve davranma
paradigmasım terk etmek gerekmektedir. Paradigmayı terk etmek onun
Karmaşık ve Biitünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı
131
tanımladığı yaşam kültürünü bırakmakla özdeştir (Kuhn, 2003, 93). Kendi içinde
tutarlı kapitalist yapı-üretimin her yerde bulunduğuna bakarak, dünyada bulunan
hiyerarşik terimler dışmda başka terimlerle düşünmenin neden bu kadar zor ve
gerekli olduğunu merak edebiliriz. Bu sorunun yamtlanndan biri; nedensel
ilişkilerin en basit biçimini, nedenden sonuca giden basit oklan içermesidir (De
Landa, 2006, 88-89).
Yeni paradigmanm inşam, yaşamın bu karmaşık ve bütünselci dokusunun
sürekliliği adma içinde bulunduğu yapı-üretiminin işleyişini kavramak
zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Çünkü bir paradigmayı terk etmek, ondan
kurtulmak anlarmna gehnemektedir. Çağımızda yüceltilen, 'insan hakları',
'demokrasi', 'çoğulculuk', 'eşitlik', 'kardeşlik, özgürlük, adalet vb. kavram ve
değerlerin ne gibi niyetleri örtmeye, meşruiyet kazandırmaya aracılık ettiğini;
kimi ülkelerin ve kuruluşlarm artlarma bıraktıkları izler takip edildiğinde
gözlemleyebiliyoruz (İnam, 2007, 100). Cem Eroğul'un Devlet Nedir? (1990)
kitabmda modem devletlerin işlevlerine ilişkin verdiği betimleme siyasi birlik
olarak devletin temel amacım ortaya koymaktadır. Devletin işlevleri, “toplumun
ortak çıkarına hizmet" (Eroğul, 2002, 52), "egemen sınıfın çıkarına hizmet"
(Eroğul, 2002, 52-53) ve bu iki işlevi yerine getirmek adma devletin güçlü
olmasını "zorunluluk" olarak tarifler. Böylece toplumun çıkarma ve egemen
suufm çıkarma hizmet edecekse, devletin toplumun üstünde yer alması
; kaçınılmazdır (Erbaş,2000,34; Eroğul,2002,55).
Modem devletlerin zenginleşmesi, batıh olmayan kabilelerin, batılı işgalciler
tarafından baskı altına alınmasıyla eşzamanlı olduğunu; kabilelerin yahnzca
fiziksel olarak değil, kültürel bağımsızlıklarım yitirdiklerini biliyoruz
(Feyerabend, 1991, 314). Sömürgeci devletlerin, ülkelerarası kamuojnındaki
kemikleşen tezi, “yerli haUdan ahlaki açıdan kaUandırmak” ve “medeniyeti, iyi
ahlakı” sömürgeleştirilen bölgelere taşımak olmuştur (Özdek, 2000, 67).
Yirminci yüzyılm başlarmda, iosani müdahale (Özdek, 2000, 66), müdahale
yasağı (Özdek, 2000, 12) ve 1960'lardan sonra insan haldarı üllcelerarası eşitsiz
yapı-üretimin araçlan olarak merkez ülkelerin ve kumluşlarm politik, ekonomik,
kültürel, askeri çıkarlan için kullamimışür. İnsan haklarmm yaygınlaşması ve
genişlemesi adma yapılan mücadelelerde devletin güvenlik güçlerince haddi
bildirilenler, ölüm çukurlarmda kaybedilenler; öğrenim, cinsiyet seçimlerini elde
etmeye çahşanlar; doğum, yaşama ve ölüm haklarımn bulımduğunu iddia
edenler; eriyen buzullara, nesli tükenen kaplumbağalara, safarilerde öldürülen
canlılara ve uydularla işgal edilmiş uzaya karşı sorumluluk duyan insanlar için
insan hakları halen elle tutulur bir kamttır. Kapitalist yapı-üretiminin içindeki
, devletlerin, insan haklan kavramm sosyal boyutundan uzaklaşması yönündeki
tüm kararlan, buıjuvazinin taleplerine indirgemektedir. İnsan haklarımn adaletsiz
ve eşitsiz dünyalarının yeni inşası için araçsallaştığımn bilincinde olmak, devlet
smırlarma çekilmeyi gerektirmediği gibi devletlerin ihlal sicillerinin ve evrensel
insan haklarmm smırlarımn farkında olmayı da zoranlu kılmaktadır (Özdek,
2000,61.63-64).
132 Kamu Etiği
KARM AŞIK ve BÜTÜNSELCİ YAŞAMIN KAYNAĞINDA KAMU ETİĞ İ
ALGISI
İnsan haklarının modem devletin yurttaşlığına yapmış olduğu örtük işaret,
kültürel, ekonomik ve sembolik deneyimlerle medeni, siyasal ve sosyal hak Ve
yükümlülüklerle belirlenen yasal ve siyasal bir kimliktir” (Uçar, 2005, 421). Bu
Bauman'm (2005, 60-61) insanlarm istekU olarak aradıkları ve talep ettikleri
“yumuşak bağımlılık” dediği olguya denk gelir. Modem devletin sınırları ve
güvenliği içinde insanlar pazarlama şirketleri, teknolojik veya bilimsel uzmanlar,
psikologlar, psikiyatrlar vb. ile memnuniyetle, isteyerek ve güle oynaya
bağımlılık ilişkisine girmektedirler. Baımıan, bu bakımdan özgürlüğün
bağımlılığm zıttı olamayacağım söyler. Benzer bir ifadeyi modem devletin
ülkelerarası yapı-üretiminin içinde talep edilecek herhangi bir insan hakkı ve bu
hakkın kamusal alanda kullammı için de kullanabiliriz. Özgürlük bağımlılığı
arttmr. Modem ohnayan paradigmadan hareketle, toplumsal ağ ilişkisinde
bulunan herhangi bir örüntü sahip olacağı hak ile mesela mülkiyet hakkı ile
yeryüzünün dinamik çevruninde bir takım arazlara yol açabilecektir. Yazılı
antlaşmalar noktasmda her ülke başka bir ülkenin insan hakları, çevre, korunaklı
alanlar vb. konularmdaki üılallerine taraf olup küresel çapta takipçilik
yapabilmekteler. Ancak açık olan şu ki bu ilke sadece politik bir araç olarak
bulunmakta ve küresel çapta bir güçlerin etkili kullanabileceği bir içeriğe
sahiptir. Yasama organlarmm elde ettiği acı güç, etiğin ne şekilde
biçimlenebileceği ve ülke çapmda veya ülkelerarasında ortaya çıkabilecek
meselelerle nasıl ilişkilendirileceğidir.
Kamu etiği tam da bu noktada, hem yasamaca elinde bulundurduğu ve
kamusal alana ait düzenlemeler yoluyla hem de muhatabımn taşıdığı 3
mrttaşlık
ile öncelikli olarak ilgiUdir. Hedefi, kapsamı ve boyutu, yöntemi belirlenmiştir
onun. Sokaklan gözetleyen kameralarla bir yandan güvensizliğin boyutunu
aşılarken, Foucault'un terminolojisiyle panoptikon, toplumun normalleşmesidir.
Bu bakımdan rahatlıkla dillendirilebüecek olan, kapitalist yapı-üretimin merkezi
ülkelerinin son birkaç yüzyıllık tarihi itaati sağlamamn disiplin gücüne giderek
daha da bağımlı hale geldiğinin kamtıdır (De Landa, 2006, 195). Eylemlerde
güvenlik güçlerinin başvurduğu şiddette, Hrant Dink'in ölmesiyle sonuçlanan
kolektif çabadaki 'övgülerde', devlet dairelerinde yaratılan kuyraklarda,
Erzuram'da Lala Paşa Camisi’nin bozulan peyzajmdan dolayı sonraki günlerde
de 2011 kış olimpiyatlan için kesüen ağaçlarda (hurriyet.com.tr; 2009) devlet,
memurlarım ve belediyeleri görüyoruz. Gerçekleştirilen somşturmalardan sonra
kimileri sadece görevi ihmalden cezalandmimıştır” (bianet.org, 2008a). Benzer
bir konumda Eichmann, mahkemede savunmasım Hitler'in emirlerine uyduğunu,
uymasaydı kurşuna dizileceğini söyleyerek yapmıştır’® (Billington, 1997, 52;
bianet.org, 2008b). Hareket alanlarım sadece hukuksal kaynaklarm
belirlemediğini, kurumlar içi yazısız ilkelerin çatallanma eşiğinde daha baskın
olduğunu söyleyebilmek gerekir. Özellikle devletin sokaktaki yüzü olarak
polislerin eylemcilere olan genel bakışım yansıtması açısmdan Gustave Le
Bon'un "kalabalık" Ted Gurr'un “göreliyoksunluk" kuramları polislere öğretilen
başlıca iki kuramı oluşturmaktadır (Uysal, 2006, 87). Her haliyle yasaya 'uygun'
Karmaşık ve Biitünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı
133
olduğu için 'iyi' olan, belirlemniş olan, yargıyı son noktaya taşımayan
örgütlenmenin elemam 'görevini yerine getiren bir yurttaştır' da. Haklılık ve
görev dışsal bir onayı gerektirirken, kişinin onunla yaşamak zorunda olduğu
vicdan içseldir. Kierkegaard, insandan mekanik bir evrenin kölesi olarak değil,
verdiği kararlarla kendi geleceğini sonuçta kendi “özünü” tayin etme
kapasitesine sahip, özgür istençli bir kişilik olarak bahsetmiştir (Billington, 1997,
224).
Etiğin, özellikle de kamu etiğinin özgür istençli bireyleri sakatlayan noktasını
ve buna yatkınlığı oluşturan kimi noktalar bireyin ve modern devletin tarihi
olarak milli eğitim ve tümn tarihi olarak siyaset etme halleri hem kendileri
kamusal bir alan olarak etiğe bağlıdır, hem de bu bağlı etiğin yenilere yeniden
aktarılmasımn, üretilmesinin konumlarım oluşturmaktadır. Toplum karşıtı
davramşlarm bastmiması ve ahlaki eğitimin yam sıra karşılıklı yardımlaşmarun
da belli bir ahlak düzeyinin sürdürülmesinde araçlardan biri olabilmesi
(Kropotkin, 2001a, 38-39); modem paradigmayı ve modem etiği terk etmenin
hareket noktasım oluşturmaktadır. Karşılıklı yardımlaşmayı ve dayamşmayı
yalnızca ahlaki içgüdülerin insan-öncesi kökenini destekleyecek bir kamt olarak
değil, bir doğa yasası ve evrimin bir faktörü olarak ele almak, (Kropotkin,
2001b, 9) yaşamm karmaşıklığım ve bütünselliğini yakalamada etiğe farklı bir
gözle bakmak anlamındadır. İnsamn özgürlüğünü kendisinden başlayarak
tartışabilmesini imleyen etik, 'kamusal alamn’ modem devlet örgütlenmesinin
sınırlılığı ile kısıtlanamayacak kadar yaşamm kendisiyle sınırsızlaştığı
zamanmekanda bir tür meslek kodlarma dönen yapı-üretimin etik algısmdan
kurtulabilinir. Tersinin de olanaklı olduğu gibi, yaşamın karmaşık ve bütünselci
özgürlüğü, insanm kendisini dünya yurttaşlığı bağlamında yeryüzüne ait olan bir
özne-nesne biçiminde kimliklendirmesi, zaten yer5âizüne ve kendisine sorumlu
hale gelmesi demektir (Sanbay, 2007, 59).
SON DEYİŞLER
Kapıda bir Balıkla Konuşan Muhafız ötekisine fısıldadı:
"Tanrı'nın bir derdi mi var? ’’
Arkadaşı yanıtladı:
"Bu evrendeki günahlar herkesi derde sokar. ”
(Herbert, 1999, 301)
Geldiğimiz noktada sadece yurttaşlarına hizmet sunmaya içkin bir
örgütlenme olmayan kamunun, etiği de kendisini somniu bir alan oluşturmaktan
alıkoyamayan “er kültüründen” ve bu kültüre yaslanan insanlık adına bireylerin
ve kolektif birliklerin silikleşmesinden sakınmak zorandadur. Çünkü bir öznenesne olarak, insamn, karmaşıklık derecesinde olmayan çözüm sanrılarıyla yola
çıktığımızda yaşamakta olduğumuz 'krizler', arazlar tesadüfi olmasmm ötesinde
rastlantısaldır. Ayrıcalıklı insanlar azmlığmm egemen olduğu kapitalist yapıüretiminin yaşanan krizlere vermiş olduğu tepkilerle 'umut vaatlerinin'
samimiyetten uzak olduğu ortadadır. Her ne şekilde tokadı yiyenin belirli olduğu
134
Kamu Etiği
yaşamlarda etik, halen bu samimiyeti kuracak küresel ve bireysel bir güçse de,
bizler büyüyene kadar dünyanın kirlendiğinin farkma vanlmalıdır. Çünkü
yapılamu tekrar üreten bir düzen olarak kapitalizm ve modemizm sadece
kapitalistlerden ve modemistlerden oluşmamaktadır. Karşıtlarmm söylemlerine
karşm, kendilerini, egemen azmlığm yaptıklarım yapmaya istekli, yapabilselerdi
korkunç derecede 'mutlu' ve 'becerikli' kişiler olarak düşlemekten
kaçmamamaktalar. Bir insan, toplumunım ahlaksal törelerine inamp uyarsa ve o
toplumun işleyen bir parçası olarak içinde yer ainsa, onun 'iyi sosyalleşmiş'
olduğu söylenmektedir. Bu bakımdan, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet,
kamusal alan, yurttaşlık vb. kavramlarm yaşamın karmaşıklığında ve
bütünselliğinde demlenmiş etikle yeniden yorumlanması gerekir. Kimi
kavramlann yaptıklan çagrışunlar bu noktada sembolik önem atfetmektedir.
Erkek biraderlerin birliğini imleyen kardeşlik, Devrim'e rağmen kadınlarm
çağımızda da içinde oldukları 'çemberi' kavramada giriş kıvammdadır. 'Beyaz
Kapitalist Ataerkilliğin' (Erkızan, 2001, 127) yaratabildiği çözüm, kadınlarm
Margaret Thatcher’i, Sophia Loren'i veya Alpay'm yorumladığı fabrika kızı’nı
dışarıda örnek almalandır. Kadmlık halleri üzerinden üretilen estetik ilkeler,
ifadeler de bu kapsamda değerlendirmeye almmahdır.
Estetik, çevremizi kuşattığı kadar, kişinin bendeliğinin karmaşık ve
bütünselci yaşamda 'kendinde bir yol' bulabilmesi için etik, felsefe, siyaset kadar
ağırlığa sahiptir. Ancak, kişisel alana sıkıştırılmış olmasmda; estetik bir nitelik
ifade eden yapıtın sanatçısıyla izleyenin özelde yapıt üzerinde, modem yaşaimn
hiyerarşik algısmı bir kez daha kurmasmm önemi büyüktür. Böylelikle, yapıt,
toplumsal bağlamda hiyerarşinin başka bir biçimde üretilmesine indirgenmiş;
sanatsevicileri ve kapitalist yapı-üretimde 'ekonomik' bir artı olarak da
örgütlenmiştir. Estetik, yapıtm anlamlarım ve ona gösterilen tepkileri
denetleyecek eleştirmen rahiplere gereksinim duyduğundan, insanlara
“mükemmel” sanatı nasıl değerlendireceklerini öğreten yerleşik eğitim
süreçlerine gereksinim duymaktadır (Fiske, 1999, 160). Böylelikle, yapıtm tüm
'çift anlam' yaklaşunlarma karşm tektipleşmiş bir anlamıyla karşı karşıya kalmz.
Böylelikle yapıt, kapalılığı ile kendisine dair mutlak tek anlamım modem
yaşamın mutlakçı, doğmsalcı zihinlerine ve tüketimine hazır hale gelir. Yapıtın
yaşamıyla ilgili kararlan verecek olan izleyici, genel estetik cemaatin belirli
kişileri olsalar da olmasalar da kodlanmış estetik değerlendirmesiyle birlikte
vardır. Eşanlı olarak bir değer yargısmı banndırması nedeniyle, estetik cemaatin
ve/veya kişilerin, birliklerin amaçlanyla alakalıdır (Timuçin, 2005, 50).
Estetiğin, yaşamm karmaşıklığı ve bütünselliği içindeki yeri, diğer bilgi
alanlan gibi özelde insamn sonrasında da yeryüzünün hatta uzayın bilgisinin bir
bütün olarak bölünemeyeceği düşüncesinde ve estetiğin bu yeni düşüncenin tek
tek kişilerinde ve/veya kolektif, çevrimsel ağmda bir örüntü olmasmda aramak
zorunludur. Yaşamın kendisine içkindir çünkü. Karşılıklı etld ve iletişimin,
devingenliğin süreklilik gösterdiği yaşam çevriminde yapıt da yaşamm kendisi
gibi açık ve her karşılaşmamn özgüllüğüyle biriciktir. Umberto Eco'nun Açık
Yapıt (2001) çalışması yapıtm açıklığmı ve yapıtla karşılaşan kişilerce
biricikliğini hem örneklerle hem de nitelikleriyle açıklamıştır. Ancak, modem
Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı
135
aklın ürünlerini kapitalist insanın sahip olduğu estetikle ele alındığında yapıtın
açıklığım kavramak imkânsızlaşmakta hatta kara bir leke olarak amlmasına
neden olunacaktır. Aksine, estetik, bir bütün olarak insanm kendisinin ve bir
örüntüsü olduğu yaşamın, yerküresini hatta Samanyolu'nun kendi sınırlılığı
içindeki “halinden” memmmiyetin ve/veya memnuniyetsizliğin dillendirmesi
olduğundan bir tavn, düşünmeyi ve düşlemeyi içermektedir. Bu bakışla,
yaşamdan ve yaşamın bütünüyle örtüşen kamusallıktan soyutlanabileceğini
düşünmek büyük bir hatadır.
Betimlemeye çabaladığım, etrafımızı kuşatan ve gerçekliğimizi (dağlan,
hayvanları ve bitkileri, insanlarm konuştuğu dilleri, toplumsal kurumlan)
oluşturan bütiin yapılarm belli tarihsel süreçlerin, belleklerin ürünü olduğu tezine
dayanan felsefenin yaşamıdır (De Landa, 2006, 9).Yeryüzüne dokunmada empati
ahlaki sezginin gerçekliğine doğru yol kat etmenin ilk adımlarım oluşturur. Her
yaşam paradigmasımn, yaşamm başka bir yorumuna işaret ettiğinin farkmda
olarak; yaşamm açıklığmı ve zenginleştiriciliğini sürdürmede empati ilk etik
ilkeyi ve ahlaki davramşı imler: Yaşamı bir bütün olarak kendinde görmek ve
görebildiğince davranmak. Karşılıklı yardımlaşma ve dayamşma, insanlar ve
türler arasmdaki farklılıklara saygı gösterilen, böylelikle onlan çoğaltan bir
toplumım zorunluluğu olan adaleti sağlanabilinmesi için gereklidir. Toplu
yaşama denk düşen sosyal duygularm ve özellikle de belli bir alışkanlık
geliştirmeye yönelik kolektif bir adalet duygusunun gelişimi olmadan topluluk
halinde yaşamın tamamen imkânsız olduğu açıktır. Eğer her birey kendi kişisel
avantajlarım sürekli kötüye kullamr ve diğerleri de, zarar gören kişimn haklarım
korumak için mücadele etmezse, hiç bir sosyal yaşam mümkün olaınaz
(Kropotkin, 2001b, 62). Hazel Henderson'm yapı-üretiminin “enerji
bunalımlan”, “çevre bunalımlan”, “şehir bunalımlan” olarak nitelendirdiği,
köklerinin daha geniş kapsamlı olan gerçekliğe dair elverişsiz dar algılamalarm
bunalımında yattığım belirttiği” kavrayış modem dünyanm 'güçlünün hayatta
kalacağı' ilkesinin karşılıklı yardımlaşmaya ve dayamşmaya karşın yeğ
tutulmasıdır (Capra, 1992, 306). Yoksulluğun sürekliliğinin (Haralambos ve
Holbom, 2001, 88) yeryüzünün büyük çoğunluğu için önsel bir bilgi biçimindeki
devamlılığı karşılıklı yardımlaşmayı ve dayamşmayı güdükleştirmiştir. Bu
süreklilik içinde karşılıklı yardımlaşma ve dayamşma, günü kurtarmada sadece
bir taktik haline gelerek, yeryüzünün ağ çevrimindeki yerinin kavramimasım
zorlaştırmaktadır.
Wilhem Reich'm “sevgi, çalışma ve bilgi canımızın ana kaynaklandır.
Öyleyse yaşama onlar yön vermelidir." tümcesine benim katkım, yaşamm
karmaşıklığımn ve bütünselliğinin şerbetinde dinlendirilmiş etiğin, karşılıklı
yardımlaşmanın ve yaşamm herhangi örüntüsünden biri olduğumuzun bilgisinin
de unutulmamasıdır.
136 Kamu Etiği
NOTLAR
' "dünyanın süsii /g ü zelliğ i düiıya içindedir süsü bilm ezler /... /o balıklar İd denizin içindedirler denizi
bilmezler" anlam mdadır.\
'
^ M etin içinde etik v e ahlak sözcük leri, hem epistem olojik v e etim olojik öyküleri dolaysıyla hem de
metnin bendeliğinden aynı anlam alan çağnştırm ası am acıyla kullanılm ıştır. A ksi halde, yaşamın
karmaşıklığı v e bütünselliği noktasında, düşünm eyi -etik- edim den -ahlak- ayırm ak m od em kültürün
ikiliğinin yeniden üretilm esi olacaktır.
^ B ir kim likle adlandınim ak, kim i gerçekten varolan özelliklerin ortak ve/v ey a farklı olm asının bir
ürünü olduğu gibi, aslında var olm ayan 'soyut bir takım kavram lann v e değerlendirm elerin de ürünü
olabilm ektedir. Hatta som ut olanla so y u t olanın birlikte bir 'kimliğe' işaret etm esi, günüm üz kim lik
bulanıklığının öyküsünü oluşturmaktadır.
"* “ U ygunluk” terimi tarihsel b elleğin d e pek çok öyküyü banndırm asına karşın; ortamlarına uygun
bir b içim de uyum sağlam ış bitki v e hayvan bedenlerini 'doğal seçilim in' şekillendireceği
düşüncesinin paralel boyutunda yaşam ın talgısalh ğı içinde saklı tuttuğu totaliter ve hiyerarşik
görüntünün farkında olm ak gerekm ektedir. “D oğru” m utlaklaştırıcı gücün reçetesi olarak uygunluğu
nitelem ektedir (D e Landa,2 0 0 6 ,1 1 -1 3 ).
® B u metnin A vrupam erkezci hali dolayısıyla ö n celik burada k ilise olm asına karşın; 'kendi m odem
çağında' bulunan tüm
'M odem D evletler baskın dinsel kanıtlanna; törenlerinin, yapılannın
ihtişam ına karşın dinsel kurumu kendi yaranna dönük olarak desteklem iş veya kösteklem iştir. Bu
yargıya verileb ilecek örneklerin insanlık tarihinde p ek çok zam anm ekanda b ulunabileceği de açılrtır.
‘ Sosyal bilim lerin v e beşeri bilim lerin doğa bilim lerin astı olarak algılanm ası v e toplum sal saygınlık
vb. bu hiyerarşik bilinçaltının gösterenleri durumundadır.
’
Evrensellik p ek ço k noktanın aksine fe lsefe bağlam ında k esinkesliği, yaşam ın içinde de tartışılam az
olan bir otoriteyi v e sorgusuz itaati örtükler.
“ N esn ellik -A k ılcılık , nesnel olanın sadece akıl olduğunu savunan Kartezyen F elsefe’nin tem el ilkesi
olm ası bakım ından v e bu fe lsefe bağlam ında ilerlem iş olan egem en bilim in yöntem bilim sel olarak
nesnelliği ölçülebilir olanla özdeşleştirm esi açısından birbirlerini im lem ektedir.
’ H al, burada ç ift anlam ıyla biriikte ele alınmaktadır. Anlam alardan birinde, hal, dünyaya karşı
yön elm işliği, tutumu taşım ası bakımından bir yaşantıya v e ahlakiliğe açılır (İnam,2 0 0 7 ,1 0 6 ). İstenen
diğer anlam aysa, m addenin fa z durumlanndan da çıkarsanabileceği durumdur.
Feraand BraudeTin kuram ının zaman sorununa değin kendisinin kavramlaştırdığı v e uzun dönem li,
yapısal zamanı betim lem ek için kullandığı ifadededir.
" Bu kavrama b en zeşik olarak
'çizgisel olm am a'kavrarm
da kullanılabilmelctedir.
Freud’un Y anılsam anın G eleceği (Freud,2 0 0 6 ,1 8 1 ) çalışm asında insanın doğa üzerindeki kontrolü
ile oluşturduğu uygarlığın, iktidara sahip azlık ve hastalanan çoğunluk üzerindeki etkileri üzerinden
imler; şim dilerde olduğu gibi g eçm işte de bu 'uygarlığın' korunması noktasında soruların oluştuğunu
belirtir.
M etin U çar bu alıntıyı, kaynakçada belirtilen çalışm asında, Engin F. İsın v e Patrica K. Wood'un
ortak çalışm asından (Citizenship and M entity, I999,London :Sage Publications) yapmıştır.
'■*http://bianet.org^ianet/kategori^ianet/108413/dink-cinayeti^de-mufettislerin-trabzon-raporu-bizede-verilm eli
http://bianet.org/bianet/kategori^iamag/110125/kudusteki-eichmann-ve-kotulugun-siradanligiustune-bir-calism a
KAYNAKÇA
Althusser, L. (1991), İdeoloji Ve Devletin İdeolojik Aygıtları, (Çev. Yusuf Alp Mahmut Özışık), İletişim Yayınlan, İstanbul
Arslan, H. (2005), Bilimi Bilimsel Bilgi ve İktidar, Doğu Batı, Sayı 7-Akademi
ve İktidar, Eylül, s.63-89.
Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı
137
Bamnan, Z. (2005), Modemite, Postmodemite ve Etik, (Çev. Aytaç Yıldız),
Doğu Batı, Sayı 19 -Yeni Düşünce Hareketleri- Ağustos, s.53-65
Billington, R. (1997), Felsefeyi Yaşamak Ahlak Düşüncesine Giriş, (Çev.
Abdullah Yılmaz), Ayrıntı Yayınlan, İstanbul
Capra, F. (1992),Yeni Bir Düşünce, (Türkçesi Mustafa Armağan), Ağaç
Yayıncılık, İstanbul
Capra, F. (2001),Yaşamın Örgüsü Zihnin ve Maddenin Yeni Bir Sentezi, (Çev.
Beno Kuryel), Yapı-Merkezi
Coady, C. A. J. (2002), The Ethics of Armed Humanitarian Intervention, United
States Institute of Peace, Washington D.C. Peacevvorks No 45
http://www.usip.org/pubs/peaceworks/pwks45 .html (01.04.2009)
De Landa, M. (2006), Çizgisel Olmayan Tarih Bin Yılın Öyküsü, (Çev. Ebru
Kılıç), Metis Yayınları, İstanbul
Eco, U. (2001), Açık Yapıt, (Çev. Pınar Savaş), Can Yayınları, İstanbul
Eligüzel, A. H. (2007), Fen Bilgi Alanı ve İnsani-sosyal Bilgi Alam Birliği:
Kozmos'un Bilgisi, 2.Karaburun Bilim Kongresi, 7-9 Eylül 2007,Karaburun
-İzmir
I
Eligüzel, A. H. (2008), Küresel Ismma Bir Fursattır: Kozmos İçin Bir “İnsan
Modeli” Denemesi, 11. İktisat Öğrencileri Kongresi (Uluslar arası), 8-9
Mayıs 2008,Ege Üniversitesi-İzmir
Erbaş, H. (2000), Küreselleşme ve Ulus-Devletin Aşınımı' Sürecinde Toplumsal
Eşitlik/Adalet, Doğu Batı, Sayı 13-Hukuk ve Adalet Üstüne, Kasım, s.213224
Eroğul, C. (2002), Devlet Nedir? İmge Kitabevi, İstanbul
Erkızan, H. N. , (2001), Feminizm ve Çağdaş Aristotelesçi Feminizm,
Felsefelogos, 5ayı 15 -Feminist Felsefe- Temmuz, s. 125-140
Feyerabend, P. K. (1991), Yöneteme Hayır Bir Anarşist Bilgi Kuramının Ana
Hatları, (Türkçesi Ahmet İnam), Ara Yayıncılık, İstanbul
Ferry, L. (2000), Ekolojik Yeni Düzen, (Çev. Turhan İlgaz), Yapı Kredi
Yayınları, İstanbul
Fiske, J. (1999), Popüler Kültürü Anlamak, (Süleyman Irvan), Bilim ve Sanat
Yayınları, Ankara
Freud, S. (2006), Uygarlık, Din, Toplum, {Selçuk Budak),Ötey± Yaymevi,
İstanbul
Gulbenkian Komisyonu (2005), Sosyal Bilimleri Açm Sosyal Bilimlerin Yeniden
Yapılanması Üzerine Rapor, (Çev. Şirin Tekeli), Metis Yayınları, İstanbul
138
Kamu Etiği
Gürsakal, N. (2007), Sosyal Bilimler Karmaşıklık ve Kaos, Nobel Yaym
Dağıtım, Ankara
Herbert, F. (1999), Dune'un İmparator Taımsı, (Çev. Süha Sertabiboğlu), Sarmal
Yayınevi, İstanbul
Habermas, J. (2005), “Öteki” 01mak,”Öteki”yle Yaşamak Siyaset kuramı
Yazıları, (Çev. İlknur Aka), Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul
Haralambos, M. ve Holbom, M. (2001), Yoksulluk Kuramları, (Çev. Nurgün
Öktik), Felsefelogos, Sayı 14 -Sefaletin/Dayamşmamn Felsefesi- Nisan, s.
85-94.
İnam, A. (2007), Halsiz Kalmış Bir Ahlakın Cehenneminde: Ahlakı Hak
Saklasm Bir Yârim Var İçinde, Doğu Batı, Sayı 4-Etik- Mart, s.97-110.
Kropotkiu, P.(200la). Anarşi Felsefesi-İdeali, (Çev. Işık Ergüden), Kaos
Yayuılan, İstanbul
Kropotkin, P. (2001b), Evrimin Bir Faktörü Karşılıklı Yardımlaşma, (Çev. Işık
Ergüden- Deniz Güneri), Kaos Yayınlan, İstanbul
Kuçuradi, İ. (1999), Metzsche ve İnsan, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara
Kuhn, T.S. (2003), Bilimsel Devrimlerin Yapısı, (Çev. Nilüfer Kuyaş), Alan
Yayıncılık, İstanbul
Lee, R. E. (2007), “Karmaşıklık Çahşmalan” Richard E. Lee - Immanuel
Wallerstein (Koord.) İki Kültürü Aşmak Modern Dünya Sisteminde Fen
Bilimleri İle Beşeri Bilimler Ayrılığı, (Çev. Aysun Babacan), Metis
Yayınlan, İstanbul
Moles, A. (2004), Belirsizin Bilimleri însan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemoloji,
(Çev. Nuri Bilgin), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul
Moore Jr, Barrington (2003), Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal
Kökenleri: Çağdaş Dünyanın Yaratılmasında Soylunun ve Köylünün Rolü,
(Çev. Şirin Tekeli-Alâeddin Şenel),İmge Kitabevi, Ankara.
Mutlu, A. (2008), Ekoloji ve Yönetim Toplumsal Ekoloji ve Sürdürülebilir
Gelişme'nin Karşılaştırılması, Turhan Kitabevi, Ankara
Naess, A. (1994), “Derin Ekolojinin Temelleri” Günseli Tamkoç (Der.) Derin
Ekoloji, Ege Yayıncılık, İzmir
Özdek, Y. (2000), Uluslar arası Politika ve İnsan Haklan, Öteki Yayınevi,
Ankara
Poggi, G. (2005), Modem Devletin GeUşimi Sosyolojik Bir Yaklaşım, (Çev. Şule
Kut- Binnaz Toprak), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul
Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik AIgısı
139
Prigogine, I. - Stengers, I. (1998), Kaostan Düzene, (Çev. Senai Demirci), İz
Yaymcılık, İstanbul
Prigogine, I. (2004), Kesinliklerin Sonu Zaman, Kaos ve Doğa Yasaları, (Haz.
İbrahim Şener, İzdüşüm Yayınlar, İstanbul
Sarıbay, A. Y. (2007), Politik Teori, Modemite ve Etik, Doğu Batı, Sayı 4-EtikMart, s.55-60.
Stremlin, B. (2007), “Otoritenin Kuruluşu: Modem Dünyada Bilimin Yükselişi”
Richard E. Lee - Immanuel Wallerstein (Koord.) İki Kültürü Aşmak Modern
Dünya Sisteminde Fen Bilimleri île Beşeri Bilimler Ayrılığı, (Çev. Aysun
Babacan), Metis Yayınlan, İstanbul
Timuçin, A. (2005), Estetik, Bulut Yajonlan, İstanbul
Uçar, M. (2005), Post-Ulusal Yurttaşlık ve Etik, 2.Siyasette ve Yönetimde Etik
Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 18-19 Kasım 2005 Esentepe Kampüsü Sakarya, S.419-431
Uysal, A. (2006), Cop Gölgesinde Politika: Türkiye'de Toplumsal Olay Polisliği
ve Sokak Eylemleri, Mülkiye Dergisi, Cilt XXX Sayı 253, Aralık, s. 79- 94.
www.bianet.org (2008a) (http://bianet.0rg/bianet/kateg0ri/bianet/l 08413/dinkcinavetinde-mufettislerin-trabzon-rapom-bize-de-verilmeli fO1.04.2009~>
(2008b) (http://bianet.org/bianet'kategori/biamag/l 10125/kudusteki-eichmannve-kotulugım-siradanligi-ustune-bir-calisma_(01.04.20099
www.hürrivet.com.tr (2009)
(http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=l 1194578 (01.04.2009)
KAMU ALANINDA KARŞILAŞILAN ETİK
SORUNLARA FELSEFİ ÇÖZÜM ÖNERİSİ
IşılBAYAR BRAVO*
özet
Y asalann uygulayıcıları olan kamu görevlilerinin karşılaştığı etik sorunlar, fe lsefe kadar eski bir
konudur. Bu sorunlar teorik bakımdan norm lann epistem olojik ve aksiyolojik özellik leriyle, yani
onlann nereden türetildikleri v e nasıl değerlendirilm eleri gerektiği konusuyla ilgilidir v e belirli bir
norm ile belirti bir durum arasında bağlantı kurulması gerekm ektedir. Kamu alanında uygulanan
hukuk norm lannm türetildiği öncüllerin epistem olojik v e aksiyolojik özelliklerine baktığım ızda bu
öncüllerin büyük bir çoğunlukla ya iktidarda bulunanlann grupsal çıkartan ya da yerel v e kültürel
normlar olduğunu; istisnai olarak da insan haklan olduğunu görürüz. Bu durum, pratikte birbirinin
uygulanm asını olanaksız kılan çelişik norm lann aynı anda geçerii kılınm asına yo l açmaktadır. Bu
sorun en başta felsefecilerin ele alm ası gereken etik bir sorundur v e aynı zam anda kendisini izleyerek
kamu hayatında felsefen in rolünü g ö reb ileceğim iz bir ipucudur.
Kamu alanında karşılaşılan etik sorunlar da, onlarla kim karşılaşırsa karşılaşsın veya kim
uğraşırsa uğraşsın, insan uğraşılannın diğer alanlannda karşılaşılan sorunlardan türce farklı değildir.
Bu sorunlar, A ristoteles’in deyim iyle, “insanın iş i” yle ilg ili sorunlardır.
Bu bildiri kam u alanında karşılaşılan etik sorunlara, kavramsal ayrımlar yaparak çözü m
önerisinde bulunmajn v e kam u alanında karşılaşılan etik sorunlann, insanın her etkinlik alanında
karşılaştığı etik sorunlarla tür bakım ından aynı olduğunu gösterm eyi am aç edinm ektedir.
A n a h ta r K e lim eler: N orm , ahlak, etik, kamu
Kamu yönetimi alamnda eskiden beri evrensel olarak yapısal, işlevsel ve
davramşsal ilkeler geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu
çalışmalar kamu yönetimi alamnda karşılaşılan sorunlar nedeniyle yapılmaktadır.
Ancak çağımızda yaşanan siyasal ve toplumsal alandaki gelişmeler, kamu
alamnda kurulan ilişkileri daha karmaşık hale getirmiştir. Bu alandaki ilişkileri
düzenlemek ve karşılaşılan sorunları çözebilmek için etiğe duyulan ihtiyaç
artrmştır. Bu çalışmalara ömek olarak Heady’nin Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı,
“kamu yöneticilerinin değerler, etik ve ahlakla ilgilenmesi ve toplumım
sorunlarım çözmek üzere bir eylem stratejisi izlemesi yükümlülüğü üzerinde
durmuştur” (Heady, 1990: 3). Kemaghan da, yetmişli yılları kamu yönetimi
disiplininin ve uygulamalarmm tarihsel gelişiminde “etiğin on yılı” olarak
tanımlamaktadır (Kemaghan, 1980: 207). Bu yaklaşımlarda da açıkça görüldüğü
gibi Kamu Yönetiminde etik ilkelerin önemi, daha önceleri tanık olmadığmuz
kadar fazladur. Burada etik ilkelerden çoğunlukla iş alanlannda uyuhnası gereken
ilke, değer ve norm bütünü anlaşılmaktadır. Bunlarm da genellikle ilgili olduğu
toplumun değer dizgeleriyle bağlantıları vardır. Appleby’a göre “bütün insan
örgütleri dizgeli biçimde türlü değerlerin arayışmdadır. Örgütün işleyişi değer
arayışmm giderek daha önemli bir yönü haline gelir. Kamusal örgütlenme bütün
örgütsel kompleksin dizgeli bir biçimde kamusal değer peşinde farklılaşmış bir
' D oç.D r., Süleym an D em irel Ü niversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi F elsefe B ölüm ü
142
Kamu Etiği
parçasıdır” (Appleby, 1952: 1-2). Cooper’a göre de etik ilkelerle kültürel
değerlerin, ahlaki kodların bağlantıh olması, ortaya çıkan sorunların çözümü için
son derece önemlidir. Yönetimin etik boyutlarınm incelenmesinde, işlevlerini
gördüğü toplumsal ve kültürel bağlam açısmdan yönetsel rolü anlamamn yararlı
olacağım öne sürer. Ona göre bu bakış açısı etik sorunları yeterince
tanımlayabilmede ve onlarla başa çıkmada oldukça etkili olacaktir (Cooper,
1990:31).
İster kamu yönetiminde ister hayatm farklı alanlarında olsun ortaya çıkan etik
sorunların çözümü için önerilen belirli ahlaki kodlar içeren normlara göre
davramiması gereği, insan hayatim kolaylaştırıcı işleve sahiptir. İnsanlar
davramşlarım ortaya koyarlarken, çok fazla düşünmeden, hatta bazen hiç
düşünmeden, yalnızca öyle öğretildiği için, öyle hareket ederler (Key, 1999: 217225).
Yukarıda kısaca anlatilmaya çalışılan görüşlerde etiğin öneminden
bahsedilmekte, etiğin de ahlakla ve kültürle bağlantıh norm getiren bir disiplin
olduğu kabul edilmektedir. Etik ve ahlak anlamdaş görülerek birbirinin yerine
kullamlmaktadrr. Ama ‘ahlak’ sözcüğünün farklı bağlamlarda kullamşlanna,
farklı şeyleri nitelemek için kullamidığma dikkat edilirse, onu “etik”ten
ayırmamn yerinde, hatta zorunlu olduğu görülecektir (Tepe, 1992: 4-8). Çünkü
sözcüğün çeşitli kullamşlanna bakıldığında ahlakm üç ayrı anlamda kullamidığı,
bunlardan ancak birinin tam olarak etikle örtüştüğü, diğer iki anlamda
kullanılışmın, özellikle çok yaygm olan bir kullamşmm ise temelde felsefenin bir
dalı olan etikten aynidığı görülmektedir (Tepe, 1998: 9-24).
Birinci anlamıyla ahlak “insanlararası ilişkilerde kişilerin uymaları beklenentalep edilen- davramşlardır. Yapılması-yapümaması gereken (izin verilenverilmeyen, teşvik edilen-yasaklanan) davramşlardur; başka bir deyişle, belirli bir
grupta ya da genel olarak iyi sayılan- kötü sayılan davramşlardu-.
Böylece ahlak: kişilerarası ilişkilerde davramşlara ilişkin geçerli (bir grupta,
belirli bir zamanda ya da genel olarak geçerli olan, olması istenen) çeşitli değer
yargılan sistemleri olarak karşımıza çıkıyor.
Bu genel değer yargılan ise, kişilerin belirli koşullarda başka insanlarla
ilişkilerinde yaptıklannm; her biri tek-eşsiz ve karmaşık bir bütün olan
eylemlerimizin değeri konusunda yargıda bulunmak için kullamlıyor (Kuçuradi,
1994: 20-21).
Ahlaktan bu anlamıyla belli bir kültüre ait değer yargısı sistemi
anlaşıhnaktadır. Böyle olunca aym eylemin bir kültürün içindeki farklı gruplarca
ve farklı kültürlerce birbirinden çok farklı şekilde, hatta Ijirbirine tam olarak zıt
biçimde değerlendirilmesi olanaklı olabilmektedir. Böylece aym eylem aym anda
farklı gruplarca ya da kültürlerce hem “iyi” hem de “kötü” olarak
değerlendirilebilmektedir. Dolayhsıyla bu anlamıyla ahlakm ve tabi etiğin de
göreli olduğu sonucu çıkmaktadır.
Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sonatlara Felsefi Çözüm Önerisi
143
İkinci anlamıyla ahlak, belirli bir ahlaktan bağımsız olarak “ahlaklılık”
anlamında kullamlmaktadır. Bu anlamda ahlak ya da ahlaklılık, “insanlara, insan
olarak eşit muamele yapmak gerekir”, “sözünde durmak gerekir”, “urk ayrımı
yapmamak gerekir”, “işkence yapmamak gerekir” gibi doğrudan ya da dolayh
olarak “insanm değerinin bilgisf’nden çıkarılan ilkelerin dile getirdiği şeydir. Bu
ilkelerin bir kısmı, insamn değerinin bilgisinden doğrudan doğruya yapılan
çıkarımlardır: örneğin “insanlara, insan olarak eşit muamele yapmak gerekir”, bir
kısmı ise dolaylı olarak- bu değeri harcayan tarihsel koşullar aracılığıyla
çıkardığımız ilkelerdir: “ırk aynım yapmamak gerekir”, “işkence yapmamak
gerekir” gibi.
Bu ilkelerin bize söylediği şudur: bir insan (siz-ben) başka insanlarla
ilişkilerinde o ilkenin talep ettiği gibi davranırsa, insamn yapısal olanaklarım
gerçekleşebilmesini engellememe olanağı artar. Başka bir deyişle, belirU bir
durumda bir insan doğru değerlendirme yapamıyorsa ve elinden geldiği kadar
insamn değerine zarar vermemek istiyorsa; ilgili ilkenin dile getirdiği gibi
davranırsa, bu değere zarar vermemesi daha olasıdır, demektir bu (Kuçuradi,
1994: 29-30).
Üçüncü anlamıyla ahlak, “etik”tir. Bir felsefe disiplini olarak etik, bilgisel bir
alandır. Bu nedenle “doğru” ve “yanlış”tan sözeder, bu nedenle ahlaki değer
yargıları gibi göreli değildir. Etiğin sorulan “doğrudan kendi yaşamımızda veya
kamu yaşamında kararlar aldığımızda ve eylemde bulunduğumuzda yüz yüze
geldiğimiz veya görmezlikten geldiğimiz etik sorunlarla ilgili sorulardır
(Kuçuradi, 1999: 1). Etik sorular, eylem ve değerlendirmeyle ilgili yaşanan
sorunlara felsefeyle ya da felsefi bakışla bakmamn ürünü olan sorulardır. Her
birimizin yaşammm çeşitli anlarmda farklı eyleme olanaklan arasında
bocaladığmuz, o anda neyi yapmamn doğru olacağına karar vermede güçlük
çektiğimiz olmuştur. “Karşı karşıya bulunduğumuz belirli bir anda ne yapmamn
doğru olacağı” sorusu, yalmz o durumu yaşayanın yamtlayabileceği bir soru
olup, yamtlanması kimi olgusal ve felsefi bilgi gerektirse bile, yanıtm kendisi hiç
de felsefe bilgisi olmayacaktır. Buna karşılık belirli bir dunumm ötesinde
“değerli olamn” ya da “doğru ve değerli eylemin ne olduğunu soran sorular”
etiğin sorularıdır; bu sorulann yamtı da doğal olarak felsefe bilgisi olacaktır.
Çünkü kişilerin tek tek durumlarda verdikleri doğru kararlarm, belirli
durumlarda yaptıklan doğru eylemlerin ötesine geçerek, bütün bu bağlamlarda
kullamlan “doğru değerlendirme”nia, “doğru eylem”in ne olduğunu sormak, tüm
bu eylem ve değerlendirmelere felsefeyle, felsefece bakmayı gerektirir, bunun
sonucu da -eğer başarılabilirse- “doğru eylem”in ne olduğunun belirlenmesi
olacaktır. Bu da halis bir felsefe bilgisi örneği olacaktır (Tepe, 1998: 9-24).
Burada felsefeye düşen, bilgi ortaya koymak, yolu aydınlatmaktır. Bu yolu
yürümek ya da yürümemek her kişinin kendi vereceği bir karardır (Kuçuradi,
1996: 170).
Kişiler karşılaştıklan her tek durum için doğru değerlendirme yapmak yerine,
haznr normlan kullanabilir. Ancak “insanm değerinin bilgisinden türetilmiş olsa
da, hazu: normlarla değerlendirmelerde bulunmak, değerlendirmede bulunan
144
Kamu Etiği
kişiyi zaman zaman çıkmazlarla karşı karşıya bırakabilmekte, kişi ikisi de bu
türden olan iki normdan birisini seçmek zorunda kaldığında ne yapacağmı
belirlemede çaresiz kalmaktadır. Bu nedenle normlar ortaya koymak ya da
konulan normları temellendirmek, günümüzde sıkça yapıldığı gibi, etikle
özdeşleştirilse de -normlarm türetildikleri yer ya da normlarm niteliği ne olursa
olsun- normlarla yapılan değerlendirmeler ezbere değerlendirmeler olacak,
değerlendirilen şeyin değerini bize gösteremeyecektir. Bu nedenle “belirli bir
ahlaktan çıkarılan normlarla “insamn değerinin bilgisi”nden türetilen normlar
arasmdaki fark çok önemli olmakla birlikte, norm getirmek felsefenin işi
değildir; bu anlamda etik norm getiren, normlara değerlendirmeler öneren bir
alan hiç değildir. Etiğin olsa olsa normlann temellendirilmesiyle ilgisi olabilir,
bu da etik bir etkinlik olmaktan çok, etiğin içinde yer alabilecek bilgikuramsal
bir etkinlik olur (Tepe, 1998: 9-24).
Kamu alanında karşılaşılan durum, bu alana ilişkin ahlak kodları (ilkeleri)
geliştirme çabalan olarak karşımıza çıkmıştır. Kamu alamnda da diğer meslek
alanlannda olduğu gibi yapılması ve yapılmaması gereken davramşları saptayan
normlardan oluşan bir liste ortaya konulmaktadn. Meslek mensuplarmdan bu
normlara ya da temel ilkelere göre değerlendirme yapmaları ya da davramşta
bulunmaları beklenmektedir. Bu kodlar etik sorunları gidermede her zaman tek
araç olarak görülmese de temel enstrüman olarak görülmektedir.
Ne var ki, bu normlarla değerlendirilmesi beklenen her eylem, her durum
tektir, biriciktir. Her ilke, her norm ise bir genelleme, genel olarak yapılması
gerekene ilişkin bir belirlemedir. Genel olarak ya da belirli durumlarda ne
yapılması gerektiğini, nasıl değerlendirme yapılması gerektiğini belirlemeye
yöneliktir normlar. Yukarıda da belirtildiği gibi her tek duruma uygun bir
normdan söz edilemeyeceği gibi, belirli bir durumda yapılması gerekene ilişkin
farklı, hatta birbiriyle çelişen normlar da söz konusu olabilmektedir. Normlar
arasında bir tercih yapmak gerektiğinde, her zaman bir normun diğerine göre
insamn değerini daha fazla koruduğunu söylemek zordur. Ama günümüzde
sıkça yapıldığı gibi etik, bu arada “meslek etikleri” de normlardan oluşan bir
alan olarak görüldüğünde, bu tür içinden çıkılması güç bir sonmla karşılaşılması
kaçımimaz olmaktadur. Örneğin, ‘doğruyu söyle' ve ‘görevini iyi yap’ gibi iki
norm çatışırlarsa, hangi norma göre davranacağım kestiremeyen kişi durum
karşısmda çaresiz kalacaktır. Belki bir norm tercih edilebilir ve tercih edilen
norma uygun eyleminin gerekliliği de bir biçimde ussal . olarak
temellendirilebilir, ama bu, yine de her tek durumu doğru değerlendirmemizi
sağlayamaz (Tepe, 2002: 53-60). Deney kaynaklı olanlardan tümüyle farklı
epistemolojik ve aksiyolojik değere sahip olan insamn değerinin bilgisine
dayanarak çıkarılan ilkeler bile bizim doğru değerlendirme yapmamızı
sağlayamazlar. Onlar bize "belirli bir durumda bir insan doğru bir
değerlendirme yapamıyorsa ve elinden geldiği kadar insamn değerine zarar
vermek istemiyorsa, şöyle şöyle davranırsa, bu değere zarar vermemek daha
olasıdır" (Kuçuradi, 1988: 29-30) derler. “Bu ilkeler de genel geçer değildir.
Tarihsel oluş içinde bu tür bir ilke ortaya konduğunda, [bu] her zaman için
geçerli bir ilkedir, ama her tek durum için değil” (Kuçuradi, 1980: 187). Ama
Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi
145
içinde bulunulan duruma ilkelerin, normların ötesinde bakmak da olanaklıdır.
Bu, söz konusu tek durumu, değer yargılarını ya da değerlendirme normlanm
bir yana bırakarak, olduğu gibi görmeyi, bu durumda o tek durum için neyin
yapılmasımn doğru olduğuna karar verebilmeyi gerektirir. Kısaca doğru
değerlendirme yapabilmeyi gerektirir. Doğra değerlendirme yapabilme ise her
şeyden önce bilgi soranudur, hem de farklı türden bilgilere sahip olmayı
gerektiren bir bilgi sorunudur. Çünkü "doği'U değerlendirmelerde bulunmak ve
yapılmış değerlendirmeleri smamak için değer yargılarma ve genellikle
normlara gerek yok, bilgilere gerek vardır: değerlendirilmesi söz konusu olanla
ilgili bilgilere, değerlendirilenlerin ait olduğu alanda değerlendirme etkinliğinin
özelliğine ilişkin bilgilere, insamn değerinin bilgisine, değerlere ilişkin bilgilere
vb. İlkelerin belirlemesi, eylemde bulunurken kişinin içinde bulunduğu
koşullarla ilgili bilgisi doğru bir değerlendirme yapmaya yeterli olmadığı zaman
-ve kişinin yaşamında sık sık olur bu- değer harcama ya da yararma-çıkanna
zarar verme olasılığım azaltabiliyor ancak” (Kuçuradi, 1980: 189).
Kamu alamnda uygulanan hukuk kurallan da birer normdur. Bu normlar
kimi zaman iktidarda bulunanların grapsal çıkarlarından kimi zaman kültürel
normlardan nadiren de üısan haklarmdan türetilirler. Bu durum çoğu zaman
değerlendirilmesi gereken duruma ilişkin birbirini çelen yargılarm ortaya
çıkmasına neden olur. Böylece de karar alma ve uygulamada bulunmak
güçleşir. O halde hukuk değerden bağımsız bir alan olarak mı düzenlenmeli?
Elbette hayır. Hukukun etik temellerini doğra biçimde ortaya koyabilirsek,
hukuk kurallanm uygularken etik sorunlarm ortaya çıkma olasılığım azaltmış
oluruz.
Bunun için öncelikle değerlerin yapısal özelliklerinin ortaya konması gerekir.
Değerlerin varlıksal özelliklerine ilişkin kanştırmalardan ve varolmamn yalnızca
bir tür varolma biçimine- real ya da zamanda mekanda olmayaindirgenmesinden kaynaklanan değerlere ilişkin saptamalar, değerlerin bilgisine
ilişkin kimi sonuçlann da ortaya çıkmasma yol açmış, değerlere ilişkin “nesnel
bilgi” olanaksız görülmeye başlanmıştır. Değerlere ilişkin söylenenlerin öznel
kalacağı, birer duygu ifadesi olmaktan öteye geçemeyeceği söylenmiştir. Bunun
sonucu olarak da nasıl mutlak, her yerde ve zamanda geçerli değerler yoksa,
değerlere ilişkin nesnel bir kuramın da olamayacağı çıkarımı yapılmıştır.
Değerlerden söz etmek, değerlere ilişkin bilgi ortaya koymak hukuki pozitivizm
savunucularmca metafizik çabalar olarak nitelenip, hukukun dışma itilmiştir. Bu
türden çalışmalarm “bilimsel” olmadığı, bu nedenle hukukun içinde yer
alamayacakları, onlarm hukuktan ziyade felsefenin ya da ideolojilerin -felsefe de
dinsel, metafizik ya da ideolojik türden bir etkinlik olarak görülerek- konusu
olduğu düşünülmüştür. Böylece değerlerden, daha genel olarak da ahlaktan
arınmış bir hukuk bilimi kuralmaya çalışılmıştır (Tepe, 2006: 182-197).
Değerlerin varolma tarzlannm farklılığı, yani onlarm real şeyler gibi
varolmadıklan, ama insan yaşamım etkileyen, hatta insan eylemlerini belirleyen
şeylerin başında geldikleri görülürse, onlara ilişkin bilgi ortaya koymamn da
mümkün olduğu, sadece real şeylerin bilgisinden kimi farklılıklar gösterdikleri
146
Kamu Etiği
de açıklığa kavuşmuş olur. Değerlerin farklı türden bir varolmaya sahip olduklan
görülünce de değerlerden kurtulmaya çalışmak gibi gereklilik de ortadan kalkar,
en azmdan önemini yitirir (Tepe, 2006: 182-197).
Hukuk biliminin bu anlamda değerlerden bağımsız olması mümkün değildir;
çünkü hukuk alanı değerlerden bağımsız olamaz. Ama hukuk, yüklemleri daha
çok iyi- kötü olan ve içinde bulunulan toplumsal koşullarm ürünü olan değer
yargılarmdan bağımsız olabilir. Hukuk bilimiyle uğraşırken kişiler içinde
bulundukları toplumdan gelen değer yargılarmı -bunlar gelenekler, inançlar,
siyasal görüşler, toplumsal kanaatler vb. şeyler olabilir- bir yana bırakabilir. Bu
hem mümkün hem de gereklidir. Bilimsel tavır bunu gerektirir. Aksi durumda
kişi kendi toplumsal değerlerinin iyi bir savunucusu ya da temsilcisi olabilir, ama
bilim adamı olamaz. Bilim adamlığı, ilke olarak, içinde bulunulan topluma ait
değer yargılanm, inançları geçici olarak da olsa, ayraç içine alabilmeyi, ona
mesafe alarak bakabilmeyi gerektirir. Nasıl dinle ilgiU konulan, kendi dinsel
inançlaruu bir yana koyarak bakamayan kişi bir teolog ya da din bilgini değil de,
vaiz ya da papaz olursa, kendi toplumsal değer yargılarmı hukukla ilgili
araştrrmalarma kanştıran, hukuka bu değer yargılarıyla bakan kişi de hukukçu
olamaz. Bu genellikle bilimin nesnelliği, bilim adamlarnun nesnel olmasıyla
kastedilen şeydir.
Nesnellikten bilim adamlarnun toplumsal veya kişisel değer yargılarmdan
bağımsız olması anlaşılırsa, bu yukarıda da anlatmaya çalıştığımız gibi, bu
mümkündür; ama “nesnellikten” her türlü değerden bağımsız olma anlaşılırsa, bu
mümkün değildir; çünkü bu durumda “nesnel olmanı”mn kendisine bir değer
ile n m e k te , nesnel olmak değerli bir şey sayılmaktadur. Bu nedenle hiçbir
insan etkinliği, bu arada bilim yapma da değerlerden bağımsız, değerlerin
dışmda gerçekleştirilemez. Yaptığunız her eylemle değerlerle ilintilidir. Eylemle
istenen şeyin değerli olup olmaması söz konusu olduğu gibi, eylemin sonucunda
da, o eylemle değerler korunmuş da çiğnenmiş de olabilir (Tepe, 2006: 182-197).
Hukuk normlan değerden bağımsız düşünülemez. Çünkü her hukuksal
düzenlemede bir değerlendirme, her değerlendirmede bir tercih, her
değerlendirme sonımda bir yargı verme söz konusudur. Hukukun adaletle
bağlantışmı koparmak, adil olup olmamayı, haklı ile haksızı birbirinden ayırt
etmeyi amaçlamayan bir yasal düzenlemenin hukuk sayılması mümkün müdür?
Her hukuksal düzenleme örtük olarak da olsa “doğru” ve/veya “adil” olanı
bulmayı ya da gerçekleştirmeyi amaçlamaz mı? En azmdan her hukuk normunun
yapılmasımn arkasmda “doğra sayılam” gerçekleştirme, onun gerçekleşmesini
sağlama çabası yok mudur? (Tepe, 2006: 182-197).
Bunun ötesinde hukuksal ilkelere ya da hukuk normlarma türetildikleri yer ya
da kaynaklan açısından bakıldığında, bunlarm bir kısmmm “farklı tarihsel
gerçeklik koşullannda deneyden induksiyonTa (bir çeşit tümevanmla)
türetildikleri”ni; bir kısmınmsa “insanlann içinde bulunduğu, en az iki tarihsel
durumun, insanm bazı yapısal olanaklarınm değerinin bilgisi ışığmda (ya da
insan onum dediğimizin ışığmda) karşılaştmlmasmdan türetildikleri”ni görürüz.
“İlk türden normlar, istatistiksel olarak temellendirilebilir, ikinci türden normlar
Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi
147
ise bir çeşit absürde indirgemekle” (Kuçuradi, 2000a; 8). “İlk türden olan,
kültürel adını verdiğim normlarm kaynağı, belirli doğal-toplumsal koşullar ve
farklı kültürlerin insan anlayışlarıdır. Bunlar, belirli bir tarihsel anda mevcut
koşullarla ilgili davramş normlarıdır. .. .İkinci türden normlar, insamn değerinin
bilgisinden türetiliyor; bu değere zarar veren insansal ve tarihsel koşullar
karşısmda doğrudan ya da dolaylı olarak bu bilgiden türetiliyorlar -‘öldürmemek
gerekir’, ‘ırk ayrımı yapmamak gerekir’ normlan gibi” (Kuçuradi, 2000a; 8-9).
Hukukun ahlaki normlan veya belli bir grubun çıkarlarım gözetmeyip, etik
ilkelerden ya da yasaların belirli tarihsel koşullarda insamn değerinin bilgisinden
yapılan çıkanmlardan veya türetilen ilkelerden- yani temel insan haklarmdan ve
bunlardan türetilen toplumsal-siyasal düzenleme ilkelerinden- hareketle
oluşturulduğu ve işletildiği durumlarda hukuk ile etik arasmda asli ilgi
gerçekleşmiş olmaktadır. Hukuk da bir insan kurumu olarak işlevini ancak böyle
yerine getirebilmektedir. Bunun gerçekleşebilmesi “hukuk ile etik arasmda ilgi
kurma çalışmalarımn başarılı olabilmesi için, insan haklarına ilişkin açık felsefi
bilgi (kavramsal bilgi) gerekiyor. Bu bilginin olmadığı yerde yasa türetiminde
çeşitli ahlaklann -ya da kültürel normlarm- rol oynaması; etik ilkelerin yerine,
çok defa ahlaklann belirleyici olması doğal oluyor.
Bu durumda felsefeye ve felsefeciye düşen iş, yasa türetiminde hareket edilen
normlan didiklemek ve somut yasa türetimlerinde hareket edilen normlan felsefi
değer bilgisiyle değerlendirmektir. Bunu başarabilmek için, insamn neliğinin
ortaya konulması ve bundan sonra onun değerinin bilgisini hesaba katan
hukuksal düzenlemelerin yapıhnası, kamu alamnda karşılaşılan etik sorunları
büyük ölçüde çözecektir (Kuçuradi, 2000b; 298-299).
Kamu alamnda uygulanan hukuk normlarmın belli bir grubun çıkarlanm
yerine getirmek için türetilmesi ya da belli bir kültürün ahlaki kodlarma uygun
olarak türetilmesi, hukukun genel geçer normlar içermesi gerektiği savma ters
düşmektedii'. Çünkü burada korunan belli bir grubun çıkarları ya da belli bir
kültüre mensup olanlar olacalctır. Yukarıda yapılmaya çalışıldığı gibi normlarm
yapısal özelliklerine felsefeyle bakmak, kimi aynmlar yapmayı gerekli
kılmaktadır. Bu ayrımlara uygun olarak getirilen hukuk kurallan öncelikle kamu
alamnda, ama genel olarak “insamn işi”yle ilgili her alanda karşılaşılan etik
sorunlara çözüm olabilecek gibi göninmektedir.
KAYNAKÇA
APPLEBY, P.H. (1952), Morality and Administration
Government, Louisiana State University Press, Louisiana.
in
Democratic
COOPER, T.L. (1990), The Responsible Administrator, Jossey-Bass Publishers,
San Francisco.
HEADY, Ferrel (1990), Public Administration: A Comperative Perspective,
Marcel Dekker Inc., New York.
148
Kamu Etiği
KÜBRNAGHAN, Keımeth (1980), “Codes of Ethics and Public Administration:
Progress, Problems and Prospects”, Public Administration, Vol.59, Summer.
KEY, Susan, “Organizational Ethical Culture: Real or Imagined”, Journal of
Business Ethics, Vol.20, pp. 217-225.
KUÇURADÎ, İoanna (1980), “Normların Bilimsel Temellendirilebilirliği”,
Çağın Olayları Arasında, Türkiye Felsefe Kurumu Yaymlan, Ankara.
KUÇURADÎ, 1. (1988), “Ahlak ve Kavramları”, Uludağ Konuşmaları, Türkiye
Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara.
KUÇURADÎ, î. (1994), Uludağ Konuşmaları, Türkiye Felsefe Kurumu
Yayınları, Ankara.
KUÇURADÎ,1. (1996), Etik, Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara.
KUÇURADÎ, î. (1999), Philosophical Ethics and Professional Ethics", Ethics of
the Professions: Medicine, Business, Media, Law, Springer-Verlag, Berlin Heidelberg, s. 1-15
KUÇURADÎ, i. (2000a), “Etik İlkeler ve Hukukun Temel İlkeleri Olarak İnsan
Hakları”, Ankara Barosu Hukuk Kurultayı 4, s.5-10.
KUÇURADÎ, î.(2000b), “Hukuk ve Etik”, Bedia Akarsu Armağanı, Haz. Betül
Çotuksöken-D.Özlem, İnkılap Kitabevi, İstanbul.
TEPE, Harun (1992), Etik ve Metaetik, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları,
Ankara.
TEPE, H. (1998) “Bir Felsefe; Dah Olarak Etik: “Etik” Kavramı, Tarihçesi ve
Günümüzde Etik” Doğu Batı Dergisi, Yıl 1, Sayı 4, s.9-24.
TEPE, H. (2002) "Meslek Etikleri: Temelleri ve Sorunlan": Polis Meslek Etiği,
î. Bal-M. B. Eryılmaz (eds.). Polis Akademisi Başkanlığı Yaymlan, Ankara,
s. 53-60.
TEPE, H. (2006) "Değerlerden Bağımsız Bir Hukuk Mümkün müdür? Hukukun
Etik Temelleri", Ankara Barosu Hukuk Kurultayı 2006 Bildirileri, 2. Cilt,
Ankara, s. 182- 197. (2. Baskı Cilt 2, s. 165-178).
ETİK, İNSAN HAKLARI VE KAMU
YÖNETİMİ
Görkem BİRİNCİ*
Ö zet
Etik, felsefen in en eski disiplinlerinden biridir. Günüm üzde, genellikle, kamu görevlilerinin
davranış v e kararlannı b elirleyecek ilkeler ya da kodlar olarak anlaşılan kamu etiğin e ilişkin
tartışmalar da geçm işte, ahlak, siyaset v e dev let felsefesin in büyük düşünürlerince kapsam lı olarak ve
ustalıkla ele alınm ıştır. A ncak, kamu yönetim inde etik ilkeleri egem en kılm a çabasında bugün
geçm işte dile getirilenlere ek olarak gözönünde bulundurulması gereken önem li bir husus, düşünce
yaşam ım ıza büyük oranda yirm inci yüzyılda giren insan haklan fikridir. O ysa, insan haklanm n etikle
ilgisinin kurulmaması v e insan haklarının devlet ya da kamu yönetim iyle kurulan çarpık ilgisi
n edeniyle bu konu çoğu zaman gözden kaçmaktadır. B u yazıda, etik, insan haklan v e kamu yönetim i
ya da devlet idesi arasındaki güçlü bağın serim lenm esine çalışılacak v e kamu etiğine tem el olabilecek
ilkelerin ö ncelikli olarak insan haklan filerine de kaynaklık eden insanın değerinin bilgisinden
türetilen ilkeler olduğu gösterilm eye çalışılacaktır. B u doğrultuda insan haklarının, etik ile kamu
yönetim i ya da kamu görevlileri arasında nasıl bir köprü oluşturduğu vurgulanacak ve bu sayede
kamu etiğine ilişkin kavramsal kargaşanın aşılm asına katkı sağlanm aya çalışılacaktır.
A n a h ta r K e lim eler; Etik, İnsan H aklan, Kamu Etiği, Kamu Y önetim i
GİRİŞ
Kamu yönetiminde, “kamu etiği”, “kamu hizmeti etiği”, “kamu yönetimi
etiği” ya da “yönetsel etik” olarak adlandmlan alamn «akademik bir disiplin ve
çalışma alanı olarak belirginleşip yoğun bir biçimde sosyal bilimler literatüründe
yer alması» (Nohutçu, 2004: ,397), meslek etiklerinin moda olduğu -her
mesleğin kendine ait etik kodlarının olması gerektiği fikrinin yaygınlaştığıyirminci yüzyılm özellikle son çeyreği ile paralellik gösterse de, kamu yönetimi
ile etik arasmdaki ilgi bundan çok daha eskilere uzanır. Felsefî düşüncenin
ortaya çıktığı Antik Yunan medeniyetinin en önemli temsilcilerinin -Sokrates,
Platon ve Aristoteles’in - eserlerinde kamu yönetimiyle (devlet, rejim, politeid)
etik değerler arasında vazgeçihnez ve güçlü bağlarm kurulduğunu görmekteyiz.
Bu büyük düşünürler devlet idaresini hiçbir zaman adaletten, halckaniyetten,
erdemlerden ya da genel olarak etik sorunlardan ayrı düşünmemişlerdir.
Platon, Devlet ve Yasalar adım taşıyan siyaset ve devlet felsefesinin iki temel
eserinde kamu yönetimi ile etik arasmdaki ilginin mahiyetini açık bir şekilde
ortaya koyar. Ona göre, devletin nihai amacı ile kişinin nihai amacı veyahut
devletin iyisi ile kişinin ya da yurttaşın fy/si asimda aynıdır. Platon için, devletin
(varoluş) amacı adaleti egemen kılmaktır. Ancak böyle bir toplum, insanm en iyi
şekilde kendim gerçekleştirmesine olanak sağlayan toplumdur. (Strauss, 1965:
134) Platon’a göre, yöneten kişiler «uğruna çalıştığı kimsenin işine geleni gözetir
ve buyıirur. Bu kişi her söylediğini, her yaptığını bu amaçla, yani yönetilenin
Araştırma G örevlisi, H acettepe Ü niversitesi, I.Î.B.F., Siyaset B ilim i ve Kamu Y önetim i B ölüm ü.
150
Kamu Etiği
İşine geleni gözeterek söyler ve yapar.» {Devlet, 342e^'®) Ona göre her yönetim,
«yönettiği, bakımım üzerine aldığı şeyin iyiliğini gözetir.» {Devlet, 345d^'®)
Platon’un adalete dayanan yasa/hukuk devleti idealini Aristoteles de sürdürür.
Ona göre, «siyaset, yuttaşları nitelikli ve iyi insan kılmaya, insanlarm iyi
eylemde bulunmasma çaba gösterir.» {Nikomakhos’a Etik, lOPPb^”) Tüm
yurttaşlarm iyiliğini esas alan bu devlet ideali ya da “ideal devlet” anlayışı
düşünce tarihi boyunca diğer başka pek çok filozof tarafmdan da işlenmiş ve
çeşitli katkılarla günümüze kadar ulaşmışür.
Bu nedenle günümüzde kamu etiğinin akademik bir disiplin olarak ortaya
çıkmasınm sebebinin sadece, son yıllarda rüşvet, yolsuzluk ya da genel olarak
kötü yönetimin yaygınlaşması (Öztürk, 2008:255; Nohutçu: 2004: 389; BaUcır,
2008: 1) olduğunu düşünmek pek de doğru görünmemektedir. Etik ilkelerin
egemen olduğu bir kamu yönetimine duyulan ihtiyacı son birkaç on yıl ile
sınırlamak, daha öncesinde bu türden sorunlarm olmadığım düşündürtmektedir.
Oysa, kötü yönetim ve bu kötü yönetimden çıkış yollarının araştmlması daha
önce de vurgulandığı gibi düşünce tarihiyle yaşıttır.
Dolayısıyla, kamu etiğinin bir çahşma alam olarak ortaya çıkışımn
nedenlerini başka yerlerde aramak daha doğru olacaktır. Kamu etiğinin
akademik bir disiplin olarak ortaya çıkmasına neden olabilecek ve genel olarak
kamu yönetimi (ya da yönetim bilimi) içinden kaynaklanan bazı sorunlardan
bahsetmek mümkündür. Bu sorunların başmda, ondokuzuncu yüz;yıl sonlarmda
ve yirminci yüzyıl başlarmda bir (sosyal) bilim olarak ortaya çıkan “yönetim”in,
o dönemin (özellikle Weber’in bürokrasi modelinin) pozitivist bilim -değerden
bağımsız (value-free) bilim - anlayışımn da etkisi altında “değer’lerin yönetim
biliminin dışında tutulmasınm kamu yönetiminde yarattığı problemler sayılabilir:
«Klasik “ideal-tip” bürokrasi modelinde madalyonun bir yüzünde ussal, tarafsız
yol göstericiliğin yeterli olacağı varsaymu kabul edilirken, diğer yüzünde
personelin bilgi, uzmanlık, liyakat özelliklerinin yeterli olacağmdan hareketle
kişisel ahlaki özellikleri, karakter nitelikleri ve etik değerleri göz ardı
edilmektedir.» (Nohutçu, 2004: 394) «Woodrow Wilson’ın “yönetim-siyaset
dikotomisi”, Luthur GuUck, Frederick Taylor ve onun bilimsel yönetim
yaklaşımının takipçileri, ayrıca, 1920’lerin ve 1930’ların Belediye Reform
Hareketi liderlerinin tümü, kamu yöneticilerinin görevlerini nötr bir şekilde
yerine getirirken tabi olacakları ilkeleri verimlilik, etkililik ve uzmanlık olarak
kabul etmişlerdir.» (Cohen ve Eimicke, 1995: 98; Karasu, 2001: 244) Oysa,
sadakat (loyalty) ve hesap verebilirlik (accountability) gibi ilkelerin de eklendiği
(Goss, 1996: 579) ve bûroh-atik ethos olarak da adlandırılan bu yönetim
anlayışımn, -kam u yönetiminin içinde ve dışında yaşanan gelişmelerin de
neticesinde-, yetersizliği görülmüştür. Bu durumun kamu yönetiminde yeni etik
ilke arayışlarım hızlandırdığını söyleyebiliriz.
Günümüzde kamu etiği tarüşmalarmın yaygınlık kazanmasımn bir başka
nedeni, son birkaç on yılda meslek etikleri olarak adlandırılan etik disiplinin
özellikle Anglo-Sakson dünyasında yaygınlık kazanması ve meslek etiği
. alamndaki çalışmalann kamu yönetimi alamna uyarlanması çabasıdır. Meslek
Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi
151
etiklerinin akademik bir disiplin olarak büyük oranda Amerika Birleşik
Devletleri’nde ortaya çıkmış ve tüm dünyaya yayılmıştır. Akademik bir disiplin
olarak kamu etiğine ihtiyaç duyulmasmm nedeni olarak, yine özellikle ABD’de
kamu vicdanım yaralayan Watergate skandab, Vietnam Savaşı, 1980’lerin Wall
Street-HUD-Capitol Hili skandallan gösterilir. (Goss, 1996: 573; Menzel, 1997;
224; Cohen ve Eimicke, 1995: 97; Steinberg ve Austem 1996: 3)
KAMU E T İĞ İM )E KAVRAMSAL SORUİNÖLAR
Kamu etiği, özellikle yeni bir çalışma alam olması nedeniyle birbiriyle
bağlantılı birtakım kavramsal sorunlarla yüz yüzedir. «“Kamu yönetiminde etik”,
pek çok yazara göre teorik çerçeve yokluğu nedeniyle sıkmtı yaşamaktadır.»
(Cohen ve Eimicke, 1995: 99) Bu sıkmtılan bazı ana başlıklara göre
smıflandmnak mümkündür. İlk olarak, kamu etiğinin neliği ya da kapsamı
konusundaki belirsizlik gelmektedir. Bunun başlıca nedeni, genel olarak felsefi
etiğe -etikten anlaşılan şeye- ve özelde meslek etiklerine ilişkin sorunlardır.
Başka bir ifadeyle, kamu etiğini felsefî etikten ve meslek etiklerinden ayıran
şeyin ne olduğu -bunlarm ayrışan ve örtüşen yanlarmm ne olduğu- sorunudur.
İkinci olarak, kamu yönetiminin (devletin) amaç ve işlevlerine farklı
yaklaşımlardan kaynaklanan sorunlar gelir. Çünkü kamu etiğini kamu
yönetiminin amaç ve işlevlerinden ayn düşünerek içeriklendirmek mümkün
görünmemektedir. Bu noktada ise, -ideolojik tartışmaları da içeren- “kamu
yaran”, “kamu hizmeti”, “takdir yetkisi” gibi kamu yönetiminde çok temel
kavram ya da ilkeler ön plana çıkmaktadır. Bu ikinci sorunla bağlantılı bir başka
sorun “kamu görevlileri”nin kimler olduğu, yani, tammı sorunudur. Bugün dahi
kamu yönetiminin bir meslek olup olmadığı tartışma konusudur. Ancak günümüzde anlaşıldığı şekliyle- kamu etiği ancak, kamu yönetimini bir meslek
olarak varsayılması durumunda olanaklıdır. Ayrıca, kamu etiğinin meslek
etiklerinin bir alt dalı olarak görülmesi de kamu yönetiminin bir meslek
sayıldığmm göstergesidir. Meslek etikleri, aym meslek mensuplarımn sıkça
karşılaştıkları sorunlara yol gösterici davramş kodlan getirme çabasmdadır.
Dolayısıyla, kamu görevlilerinin tanımmdaki belirsizlik ve kapsamındaki
genişlik ortak davramş ilkeleri ya da kodlanmn ortaya konmasında soranlar
yaratabilmektedir.
Meslek etilderi ve kamu etiği olarak adlandırılan akademik disiplinlerin
konulan, (felsefi) etik bilgi olmaksızm açıklanamaz. Eğer, birinin neden etik kişi
olması gerektiği ya da doğra eylemin ne olduğu sorasu bilgisel olarak
açıklanamazsa, kişinin (kamu görevKsinin) neden rüşvet almaması (ya da
vermemesi) gerektiği de -e n azmdan bilgisel olarak- izah edilemez. Dolayısıyla
kamu etiği de olanaksız hale gelir.
Oysa kimi yazarlar, “etik bilgi”nin olanağına karşı çıkmaktadırlar. Bu
yazarlarca (felsefi) etik, “gereken”e ilişkin; başka bir ifadeyle deney ve gözlemle
doğralanma imkam olmayan ve salt “gereklilikler” bildiren normatif bir disiplin
olarak görülmekte, bu nedenle de göreli olmakla dolayısıyla da, bilgisel
nitelikten uzak bir alan olarak değerlendirilmektedir. Etiğe ilişkin bu türden
152
Kamu Etiği
eleştirilerin meslek eliklerine de yöneltildiğim görmekteyiz. Çünkü «son yirmi
yılda gördüğümüz çeşitli meslek etikleri patlamasına yol açan en önemli etkenin,
ortak normlar getirme arayışı ile felsefede metaetiğin egemenliğinin biraraya
gelmesi olduğu söylenebilir.» (Kuçuradi, 2000: 22) Meslek etikleri, bir mesleğe
mensup olan herkes için mesleklerim icra ederken uyacaklan “genel geçer”
normlar getirme iddiasmdadır. Bu açıdan, asimda her meslek dah için genelgeçer normlar getirme peşinde olan meslek etikleri ile bu türden normlann
olabilirliğini redde dayanan postmodem düşüncenin gelişiminin eşzamanlı yirminci yüzyılın son çeyreği- olması da dikkat çekicidir. Değerlerin
göreliliğinin dolayısıyla bu alanda teorik bilgi ortaya konamayacağı
düşüncesinin temel nedeni, etiğin sadece normatif bir disiplin olarak
görülmesidir; normlarm kültürden kültüre farkhiıklar gösterdiği olgusundan
hareket edilerek evrensel normlarm olamayacağı düşünülür. Oysa felsefî etik,
«felsefenin diğer alt alanları gibi bilgi üreten bir alan olarak karşımıza çıkıyor:
etik problemleri -yani insaıüararası ilişkilerle ilgili problemleri- bir insan
fenomeni olan e t i k f e n o m e n i n i n çerçevesi içinde ele alan ve
doğrulanabilir-yanlışlanabilir bilgi üreten bir alandır.» (Kuçuradi, 2007a: 123)
Kamu etiğinin olanağma ilişkin bir başka itiraz “etik tarafsızlık” (ethic
neutrality) olarak adlandırılan yaklaşımdan gelir. «Ahlaklılığın sadece özel
yaşamda olanaklı olabileceğini, örgütsel yaşamda olanaklı olamayacağını kabul
eden bu yaklaşıma göre, yöneticiler örgütün karar ve politikalarım ve amirlerinin
emirlerini kendi değer yargılarım katmadan tarafsız (nötr) bir şekilde
uygulamalıdır.» (Thompson, 1985: 555) Dolayısıyla, amirlerinin emirlerini
uygulamakla yükümlü olan kamu görevlilerinin etik sorumluluğundan
bahsetmek olanaksız olacaktır. Bu yaklaşım, daha önce de vurgulandığı gibi
yasal/ussal yönetim anlayışımn bir yansıması olarak görülebilir. Kamu etiğinin
olanağma bir diğer itiraz ise, “örgüt etiği” (ethic structure) olarak adlandmlan ve
etik sorumluluğu gerçek kişilere değil de kurumlara ya da bir bütün olarak
devlete ait olduğunu düşünen yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre «idareciler belli
bir bağımsız ahlaki yargı alamna sahip olsa da, devletin karar ve politikalanndan
ahlaken sorumlu tutulamazlar.» (Thompson, 1985: 559)
Kamu etiğine ilişkin bir başka kavramsal sorun, kamu etiği ile meslek etikleri
arasmdaki ilişki sorunudur. Kamu etiğini meslek etiklerinin bir alt dah olarak
görmek ve meslek etiklerine egemen ilkeleri kamu etiğine uyarlamaya çahşmak
bazı sıkıntılan da beraberinde getirmektedir. Bunlarm başmda özel sektörde
faaliyet gösteren ve hizmet veren kuruluşlar ile kamu sektöründe hizmet veren
kuruluşların yapısal özellikleri bakımından bazı önemli farklılıklar göstermesi
gelir. Kamu yönetimi işletme yönetiminden; kamu yöneticiliği de işletme
yöneticiliğinden farklı ilkelere ve normlara dayanır. «Özel kesimde temel am aç.
kâr azamileştirmesidir; kamu kesiminde ise ilke olarak kâr temel saik değildir.
Özel kesim sermaye, işgücü ve mal piyasalarmdaki eşit ve özgür (serbest)
değişimi esas alır; kamu gerekli durumlarda kökenini devletin zor kullanma
yetkisinden alan ayncalıklar kullamr. Özel kesimde kararların oluşturucusu
piyasa iken kamu kesiminde kararlar siyasal süreçlerle oluşur.»
(Karahanoğulları, 2004:11)
Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi
153
Devletlerin organlan aracılığıyla faaliyet gösterdiği alanların başında
güvenlik, adalet, eğitim, sağlık, konut, enerji, sosyal güvenlik ve belediye
hizmetleri gelmektedir. Devlet, tüm bu hizmetleri -çoğunlukla uzmanlık
bilgisine sahip- kamu görevlileri aracılığıyla gerçekleştirir. Dolayısıyla, çok
çeşitli meslekler kamu etiği disiplininin kapsammda yer alır. Kamu yönetiminde
yer alan meslekler başlıca iki grupta değerlendirilir. Birinci grupta, «üyeleri hem
kamuda hem de özel sektörde işlendirilen bu nedenle de personelin işe alınması
ve işte tutulmasma yönelik konularda kamunun, özel sektör ile rekabet etmek
zorunda olduğu avukatlık, mühendislik ve hekimlik gibi “genel meslekler” yer
alrr. İkinci grupta ise, kamu yönetiminde yer alan ve kamu hizmetlerinin
sunulmasmda esas olan askerlik, polislik, dışişleri, kamu mâliyesi gibi “kamu
hizmeti meslekleri” yer alır. Bunlarm ortaya çıkışında neredeyse tamamen
devletin rolü bulunmaktadır.» (Karasu, 2001: 176-177) Ayrıca, devletlerin kamu
hizmeti verdiği alanlarm çeşitliliğine ve bu hizmetlerin planlanmasmda,
sunulmasmda ve finansmamnda aldığı rollere bağh olarak kamu yönetiminde yer
alan mesleklerinin çeşitlenmesi de kaçmıhnazdır. Devletlerm işlevleri daraldığı
ya da genişlediği oranda kamu görevlerindeki ve görevlilerindeki
(mesleklerdeki) çeşitlilik de azalacak ya da artacaktır. Buna paralel olarak, kamu
görevlilerinin karşılaşacakları etik sorunlarm kapsamı da aym oranda artacak ya
da azalacaktır.
Ayrıca, «bir uğraşm profesyonelleşmesi, meslek olarak değerlendirilmesi için
gerekli nitelikler arasında o uğraş alanımn, üyelerin davramşlanm
biçimlendirecek normları, değerleri ve standartları ifade eden “profesyonel etik”e
sahip olması» (Karasu, 2001: 193) gerekliliği kamu etiği ve kamu görevlisi
tartışmalarım daha fazla açmaza sokmaktadır. Bu durumda kamu etiğinin amacı,
kamu görevliliğini profesyonelleştirmek, bir meslek haline mi getirmektir, yoksa,
bir meslek olan kamu yönetiminin etik ilkelerini ifşa mı etmektir?
Tüm bunlara “kamu görevlisi”nin kimler olduğu konusunda literatürdeki
muğlaklık da eklenince soran daha da karmaşıklaşmaktadır. “Geniş anlamda”
kamu görevlisi tanmımı bir yana bnrakıp, kamu görevlisini “dar anlamda” alsak
dahi, kapsam oldukça geniştir. Hatta kamu görevlileri arasmdan Weber’m de
söylediği şekilde sadece «memuriyeti bir “meslek” olarak» (Weber 1993: 194)
alıp, bunun kapsamım da üst düzey memurlarla daraltsak dahi sorun aşılmış
görünmez. «Özetle, bu heterojen insan grubu için homojen karakterde etik kodlar
bulmak» (Beyer, 1922: 153) oldukça zor görünmektedir. Bu çeşitliği göstermek
açısmdan bir kamu kurumu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nı örnek vermek
belki de yeterli olabilir. Halihazırda, polis etiği, tıp etiği, akademik etik, yargı
etiği gibi meslek etiklerinin de olduğu düşünüldüğünde sorun daha da
karmaşıklaşmaktadır. Yani, kamu etiği olarak adlandırılan disiplin içinde meslek
etikleri disiplininde yer alan meslekler de bulunmaktadır. Ayrıca, kamu yönetimi
altmda ne kadar meslek varsa her meslek için ayrı etik kodlar getirilmesi kamu
etiğinin bir gereği olarak mı düşünülmelidir? Bir “itfaiye etiği”nden ya da
“diyanet etiği”nden bahsetmek ne derece doğru olur?
154
Kamu Etiği
Bu belirsizliğin yansunasım “Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’.’da da görürüz. Bu
yönetmeliğe göre kamu görevlileri şunlardır: «Genel bütçeye dahil daireler,
katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri, döner sermayeli kuruluşlar,
mahalli idareler ve bunlarm birlikleri, kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kurul, üst
kurul, kurum, enstitü, teşebbüs, teşekkül, fon ve sair adlarla kuruhnuş olan bütijn
kamu kurum ve kuruluşlannda çahşan; yönetim ve denetim kurulu ile kurul, üst
kurul başkan ve üyeleri dahil tüm personel.» Aynı yönetmeliğe göre,
Cumhurbaşkam, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri. Bakanlar Kurulu üyeleri,
Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı ve üniversite mensupları “kamu görevlileri”
kapsammı dışında tutulur. Bu “etik” muafiyetin haklı bir gerekçesinin olup
olmadığı tartışmalıdır: Kanunu yapan yasama organmm kendini -yani
milletvekillerini- etik denetimin dışında tutması ne kadar “doğra”dur; başka bir
ifadeyle bu muafiyet ne kadar “etik”tir? Herhalde, hiçbir uğraş, yukanda sayılan
görevlilerin kararlan kadar büyük oranda ve doğrudan doğruya kamımun
yaşamım etkileyemez.
Etiğin, sadece norm sorunları olarak görülmesinin yanmda, normlar
arasmdaki türce farkhiılarm görülmemesi, hukuk normları ile ahlaki normlar
eşdeğer' kılınmasma yol açmakta, bu da kamu etiği açısmdan sorunlar
doğurmaktadır. Örneğin, «haksız mal edinme, irtikap, ihtilas, zimmete para
geçirme, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, yetkiyi kötüye kullanma,
aynmcılık, hakaret, yolsuzluk, rüşvet kamu yönetiminde en sık karşılaşılan etik
dışı davramşlar arasmda sayılmaktadır.» (Özdemir, 2008; 187) Oysa bunlar, etik dışı davramşlar olmamn yamnda- daha çok hukuk dışı ve konusu suç teşkil
eden, ya da uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin
durdurulması, devlet memurluğundan çıkarma gibi cezai yaptırımı olan
davramşlardır.
Kamu etiği literatüründe ilke, değer, kod ve norm gibi kavramlar içiçe
geçmiş ve birbirinin yerine kullamimaktadır. Başka bir ifadeyle, kamu etiğinde
bir kavram kargaşası gözlenmekte ve etik davramş ilkeleri olarak adlandırılan
ilkelerde bir kategorileştirme sorunu göze çarpmaktadır. “Kamu Görevlileri Etik
Davramş İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları Hakkmda Yönetmelik”te dile
getirilen etik davramş ilkeleri arasmda “güven”, “saygı”, “dürüstlük” gibi etik
değerler (ya da erdemler) yanmda “yetkili makamlara bildirim”, “bağlayıcı
açıklamalar ve gerçek dışı beyanlarda bulunmama”, “mal bildiriminde
bulunma”, “kamu mallan ve kaynaklarımn kamusal amaçlar ve hizmet
gereklerinin dışında kullanılamayacağı” gibi kamu görevinin gereği olan ve çoğu
mevzuatla düzenlenen hukuk normları da yer alır. Zaten Yönetmelikte etik
davramş ilkeleri denen bu kurallarm bir kısnu 657 Sayılı Devlet Memurları
Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ve hukuki/cezai yaptmmı olan
kurallardır.
Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi
155
KAMU ETİĞİNDE TEM ELLENDİRM E SORUNU
Kamu etiğine ilişkin yukanda dile getirilen kavramsal sorunlarm yanmda ve
onun kadar önemli bir başka sorun kamu etiğinde temellendirme problemidir.
Literatürde kamu etiği normlarnun ve kodlarmm türetilmesinde sıkça başvımılan
-v e kamu etiğine meslek etiklerinden transfer edilen- belli başlı iki yaklaşım
vardır: «Birincisi, karar ve eylemleri sonucuna, başarısına ve faydasma göre
değerlendiren teleolojik/subjektivist yaklaşım. İkincisi ise, eylem ve kararlan iyi
niyet değer, ödev ve sorumluluk gibi temel ahlaki ilkelere dayandıran
Deontolojik/objektivist yaklaşımdır.» (Nohutçu: 2004: 389; Öztürk, 2008: 257)
Kamu etiği yazmmda egemen olan ilkeler, noımlar ya da kodlar her iki
yaklaşımın bir sentezi olarak görünür.
Kamu yönetimi etiğinin dayandmidığı ve joıkanda adı geçen bürokratik
ethos’ım yanmda, bir ikinci ethos, demokratik ethos’tm'. «Rohr’un “anayasal
değerlef’i, Cooper’m “sorumlu yönetici”si, Lipmann’m “kamu yaran” ve
Rawls’un “toplumsal eşitlik” anlayışlarmın oluşturmuş olduğu yurttaşl±, kamu
yaran, toplumsal eşitlik, bireysel haklar gibi rejim değerlerine dayanan yaklaşım
demokratik ethos olarak adlandmiır.» (Karasu, 2001: 244; Goss, 1996: 579)
Kamu etiğini teleolojik yaklaşunla temellendirme çabasını demokratik ethos ile
ilişkilendirmek rtıümkündür. Teleolojik yaklaşım kamu etiğinde çok daha fazla
“kamu yararı” ilkesi bağlamında “yararcı” öğreti olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu görüşe göre «“doğru eylem”, insamn doğal ve toplumsal gereksinimlerim
gidermeye yönelik, bu anlamda yarar getiren eylemdir; doğru eylemin ölçütü
yarardır.» (Özlem, 2004: 34) Yararcıl±, her ne kadar ondokuzuılcu yüzyılda
Bentham ve sonrasında M ill’le birlikte sistemli bir düşünce hale gelmişse de,
kökleri Batı felsefe geleneğinde çok eskilere gider. Eski Yunan’da Platon ve
Aristoteles’te, Roma’da ise Marcus Aurelius’in eserlerinde “ortak çıkar/yarar”
(public interest, common good) ilkesi temel amaç olarak hep önemli bir yer tutar.
Aristoteles Politika’smâd. «Devlette amaçlanan iyilik adalettir, bu ise bütün
toplumun çıkan için olandır» diyerek “adalet” ve “toplumsal yarar” kavramlarım
özdeşleştirir. (Hume’a göre de “kamu yararı adaletin biricik kökenidir.”)
Aristoteles’ten yaklaşık beşyüz yıl sonra Roma’da, imparator ve Stoacı bir
düşünür olan Marcus Aurelius da, Düşünceler adh eserinde benzer bir şekilde
«ne yaparsam yapayım (...) tek bir amaca ortak yarara ve toplumla uyuma
yönehneliyim» (Düşünceler, VII, 5) diyecektir. Aurelius’a göre, «İnsan
doğasmm birincil ilkesi, toplumsal yarardır.» {Düşünceler, VII, 55) Hükümet
Üzerine İkinci İnceleme'sinde Locke da, «hükümetin yasalan yapmak ve
uygulamak gücüne sahip olduğunu ama bunu sadece kamu yararma (public
good) yapabileceğini» söyler. (Akt. Cohen ve Eimicke, 1995: 98) Bentham’m da
esinlendiği ve İngiltere’de yararcı düşüncenin gelişimine katkı sağlamış olan
Joseph Priestly, «herhangi bir devletin işlerinin kendisine göre yargılanacağı
ölçütün devletin üyeleriınn çoğunluğunun mutluluğu olduğunu söylemektedir.»
(Copleston, 2000: 10) Kamu yararma ilişkin düşünce tarihinden bxma benzer
sayısız ömek vermek mümkündür. Bu durum, söz konusu ilkenin ne kadar
yerleşik ve önemli bir ilke olduğunun göstergesidir. Ortak/genel yarar ilkesi,
«Fransız Devrimi’nden sonra Fransız kamu hukukuna yerleşmiş ve daha
156
Kamu Etiği
sonrasında çağdaş kamu hukuku tarafından benimsenen bir ilke haline
gelmiştir.» (Saraç, 2008: 2) Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin
birinci maddesinde “doğal haklar” ve “ortak yarar” kavramları yanyaiıa yer alır:
«İnsanlar haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar, özgür ve eşit yaşarlar.
Toplumsal farklılıklar ancak ortak yarara dayanabilir.» “Kamu yararı”
kavramının bugün kamu yönetiminde en köklü ve egemen ilke olduğunu
söylemek olanaklıdır. Pek çok yazar kamu yönetiminin amacımn ve işlevinin
“kamu yaran”mn sağlanması olduğunu söyler. Onlara göre «yönetimin temel
amacı, kamuya yararlı olmadır. Kamu yönetimi kamu yararı için vardır.»
(Gözübüyük, 2007: 10; Özdemir, 2008: 180) Kamu yönetimine bu
sonuçcu/yararcı
yaklaşım,
-devletin
amaç
ve
işlevlerinden
ayrı
düşünülemeyecek olan- kamu görevlilerinin davramşlanm belirleyecek ilkelerin
kamu yaran ilkesine göre belirlenmesiyle sonuçlanır. Buna göre, kamu
görevlilerinin karar alırken ve eylemde bulunurken dikkat edecekleri temel ölçüt
kamu yararmm sağlamp sağlanmaması olacaktur. “Kamu Görevlileri Etik Kurulu
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkmda Kanun”un amaç
bölümünde “kamu yararım gözetme”, kamu görevlilerinin uymaları gereken etik
davramş ilkelerinden biri olarak sayılmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar
Komitesi tarafmdan 2000 yılmda kabul edilen “Avrupa Konseyi Kamu
Görevlileri İçin Davramş Kuralları” da «...kamu görevlilerinin yalnızca kamusal
yararı ve ilgili koşullan dikkate alarak (...) görevlerini ifa etmelerini»
beklemektedir. Hatta, kimi yazarlar için kamu hizmeti ya da kamu yaran “bir
toplumsal ahlak duygusu”dur. (Cohen ve Eimicke, 1995: 98)
Deontolojik etik (formalist/normatif etik), kamu etiğini temellendirmede
çabasmda başvurulan ikinci yaklaşımdır. «Bir etiğin “formalist” olması, bir
eylemin ahlaksal değerinin, bu değerin içeriğine değil de, yapı ve formuna
dayanmış ohnası demektir.» (Delius, 2001: 334) Esasmda kamu etiğine
teleolojik yaklaşun da normatif bir nitelik taşn:. Normatiflik meslek etiklerinin
ortak bir özelliğidir. Geleneksel olarak deontolojik ya da formalist etik, Kant
etiği ile özdeşleştirilir. Bundan kastedilen ise, karar ve davramşlanmıza
kaynaklık edecek olan istemenin -sonuçlarından bağımsız olarak- “iyi”
olmasıdır. Bir eyleme ahlaksal değerini veren budur. Kant’m “ahlak yasası”
olarak nitelendirdiği bu ilke, «insamn kendisine kendisi için koyduğu ve
eylemlerini yönlendiren bir ilkenin, aym zamanda başkalarmm da isteyebileceği
bir ilke olmasıdır.» (Delius, 2001: 335) Kısacası, etik, «ancak genelgeçer bir
yasaya dayandığı taktirde biricik ve evrensel bir etik olabilir.» (Özlem 2004: 70)
Felsefi etikle ilgili bu genel tartışmalardan -meslek etikleri için olduğu kadarkamu etiği için de bazı sonuçlar çıkarılmaya çalışılır. Bu amaç doğrultusunda
kamu görevlilerinin sahip ohnalan istenen bazı etik değerler ya da erdemlerin
arayışma gidilir; dürüstlük, tarafsızlık, saygı, güvenilirlik, nezaket gibi etik
değerler ya da erdemler kamu görevlilerinin her birinin sahip ohnalan istenen
değerler olarak dile getirilir. Kamu görevlilerinin “doğru karar” alabilmesi
“doğru eylem”de bulunabilmesi için bu niteliklere sahip olması gerektiği
düşünülür.
Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi
157
Ancak, her iki yaklaşım da kamu etiğine esas olacak normlann
türetilebileceği ilkeleri tam olarak- ortaya koyacak niteliklere sahip
görünmemektedir. Bu sorunun nedeni hem her iki felsefi etik yaklaşmun
kendisinden hem de kamu yönetiminin kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanır.
Kamu etiğim etikte sonuçcu yaklaşım ile temellendirme çabasımn temel
handikapı öncelikle “yararcı” öğretiden kaynaklanır. Yararcı öğreti «bir ahlak
felsefesi olarak irdelendiğinde aşın yalınlaştmlmıştır ve zor sorulara değinmeden
geçer. Yararcı öğretiler kendi doğalcı tutundan doğrultusunda, tüm ahlak
ilkelerinin, tüm değerlerin temelinde psişik etkenlerin yattığım ileri sürerler.»
(Özlem, 2004: 62) Bu öğretinin amacı temel olarak kılgısaldır ve hukuki, cezai
ve politik reforma yöneliktir.» (Copleston, 2000: 8) «Yararcı yaklaşımı ahlaksal
yaşaım ve ahlaksal yargıyı anlamak olan Hume’dan farklı olarak, Bentham’m
yararcı görüşten temel beklentisi herkesçe kabul edilen ahlaksal düşünceleri,
yasal ve politik kurumlan, -onlan iyileştirmeyi amaçlayarak- yargılamak için
ölçüt sağlamaktı.» (Copleston, 2000: 8) Antik Çağın “mutlulukçu” öğretilerinin
aksine modem “yararcı” öğretide tek kişinin mutluluğunun toplum içinde ve
toplumsal yarar çerçevesinde gerçekleşebileceği düşünülür. Ancak “En çok
sayıda insanm en büyük oranda mutluluğu” olarak formüle edilen ve buradan
hareketle geliştirilmeye çahşılan bir toplumsal yarar etiği (Özlem, 2004: 66) bir
ölçme ve değerlendirme sorunuyla karşı karşıyadır. “Yararm” -hazzm ya da
mutluluğun- göreli olması, onun ölçülmesinin bireysel düzeyde bile olanaklı
olmaması, toplumsal düzeyde bir yarar hesaplamasmı nasıl mümkün olabilir?
Bentham’m hazzı ya da mutluluğu, yoğunluk, süre, pekinlik ya da pekinsizlik,
yakınlık ya da uzaklık ile hesaplamaya çahştığı tablo bu alandaki belki de tek
ömektir.
Dolayısıyla, “kamu yaran” ilkesi tüm olumlu çağnşımlarma rağmen oldukça
muğlak ve sorunlu bir kavramdır. Kamu yararı düşünce geleneğindeki Uzun
geçmişine rağmen kavramsallaştmlamamış, filozoflar bu ilkeyi çok sık anmasma
rağmen, mahiyeti hakkında çok az şey söylemişlerdir. Bu ilke totaliterizmi
çağrıştırması nedeniyle de eleştiri konusu olur. Bireyin çıkannm kamusal yarar
ve toplumun genel mutluluğuyla uyumlu olması düşüncesi öncelikle kendilerini
özgürlükçü-liberal olarak nitelendiren yazarlar tarafmdan eleştirilir. Bireysel
çıkar ile kamusal çıkar arasmdaki çizginin nerede başlayıp nerede bittiği hiç de
net değildir. Bu belirsizliğin nedenlerinden biri “kamu” (genel, ortak)
kavramındaki muğlaklıktır. “Kamu kununu”, “kamu sektörü” ve hatta “kamu
görevlisi” gibi kullammlarda kamu, devlet teriminin karşılığı kullanılsa da, kamu
yaran ya da kamu hizmetinden hep halkın, yönetilenlerin yararı anlaşılır. Ancak,
halkm ya da yönetilenlerin kimler olduğu uygulamada bu derece açık olarak
görülememektedir. «Yasama faaliyetlerinin ana amacı ve sonucu olarak görülen
kamu yararı kavramı, bir yandan kamusal işlerin hukuka uygunluğunun
ölçülmesinde kullamlnrken, diğer taraftan temel haklann smırlandnImasmda
başvurulan başlıca nedenlerden biridir.» (Saraç, 2008: 2) Bu oldukça paradoksal
bir durumdur: Kamu yaran ilkesi bir yandan yönetilenlerin -kamunun-- yararım
gözeten, başka bir ifadeyle “adalef’i sağlayan bir iUce olarak düşünülürken, diğer
yandan aym ilke, insan haklannm smırlandmlmasmda ölçüt olarak
158
Kamu Etiği
kullamlmaktadır. Dolayısıyla, kamu yaran ilkesindeki “kamu” teriminin zaman
zaman “devlet” ya da “çıkar gruplan” yerine kullamidığı sonucu çıkmaktadır. Bu
nedenle, kamu yaran kavramı «uygulamada baskı ve çıkar gruplarımn lehine
sonuçlar doğuran bir araç olarak kullamlabilmektedir.» (Nohutçu, 2004: 394)
Kamu etiğini deontolojik etiMe temellendirme çabası da bazı problemleri
içinde barındırır. «Kamu görevlilerinin şuradan insanlar ya da diğer yurttaşlardan
farklı olarak bu şekilde kendine özgü etik değerlere sahip olmalan gerektiği
düşüncesi literatüründe “aynlikçı tez” (seperatist thesis) olarak adlandmiu:.»
(Goss, 1996: 574) Oysa, kamu görevlilerinden sahip olmalan beklenen -saygı,
dürüstlük gibi- erdemler ya da etik değerler ne sadece bu mesleğe özgü, ne de
sırf bu mesleğe girildiği için -sonradan- edinilebilen erdemlerdir. «Erdemin
öğretilmesine çocuklukta başlanır ve bu bütün ömür boyunca devam eder.»
(Protagoras, 325c^'®) Bu değerlere sahip olmak yaşamın bütününe yayılan,
çocukluktan, aileden başlayarak edinilen, yani eğitimle aktarılan değerlerdir. Bu
eğitim, Platon’a göre, «erdem yolunda mükemmel bir yurttaş olma tutku ve
heyesi uyandıran, hakça yönetmeyi ve yönetilmeyi bilen kişi olmayı sağlayan bir
eğitim olmalıdır.» {Yasalar 463e) O, böyle bir eğitime, eğitim demeyi uygun
görmektedir. Ayrıca Platon, bu erdemlere sadece yöneticilerin değil tüm
yurttaşların sahip olması gerektiğini söyler: «Bir devletin yaşayabilmesi için tüm
yurttaşlann paylaşması gereken» (Devlet, 324e'"^) şeylerdir bunlar.
Erdemlerin ya da etik değerlerin sadece meslek yaşammda değil, yaşamm her
anmda kişilerin karar ve davramşlan belirlemesi gerekir. îster kamu görevlisi
olsun, ister özel sektörde çalışsm ya da işsiz olsun bu niteliklere herkesin sahip
olması arzulanır. Normal yaşantısmda saygısız, kaba ya da yalan söylemeyi
alışkanlık haline getirmiş birinden kamu görevini icra ederken saygıh, nazik ya
da dürüst olmasım beklemek fazlaca iyimser olur. Kimi kamu etiği yazırunda
rastlandığı gibi kimse sadece “mevzuatla” ve bu mevzuatın uygulanmasma
yönelik kamu kurumlan oluşturmakla dürüst, nazik, adil kılınamaz. Bu nedenle
bir “Etik Yasası” çıkanp dürüstlüğü, nezaketi, saygıyı yasa (tüzük, yönetmelik,
yönerge) hükmü yapmak pek de “etik” görünmemektedir. «Herhangi bir ilkeye
ya da buyruğa isteyerek (iradi olarak) bağlanmadan ve sadece bu ilkeye baskı,
korku gibi nedenlerle istençsizce uyulan eylemlerle yetinildiğinde, böyle bir
durum olsa olsa bir legalite durumu olabilir, bir ahlâksallık, moralite durumu
olamaz.» (Delius, 2001: 345) Başka bir ifadeyle, «insanlar normlara göre
davranmaya zorlanabilirler, ama etik eylemde bulunmaya zorlanamazlar. Bu, her
kişinin ancak kendi hesabma öğrenebileceği birşeydir.» (Kuçuradi, 2000: 32)
Kamu etiğini deontolojik yaklaşımla temellendirme çabası problematik olsa
da, bir akademik disiplin olma çabasında olan kamu etiğinin Kant’tan
öğrenebileceği çok şey olduğu şüphesiz. Özellikle, onun «akıl sahibi varlıklann
hepsi kendilerine ve diğer bütün akıl sahibi varlıklara hiçbir zaman s ı r f a r a ç
o l a r a k davranmaması, her defasmda aynı z a m a n d a k e n d i l e r i a m a ç
o l a r a k davraninası gerektiği»ni (Kant, 1982: 51) bildiren “pratik yasa”sı tüm
yurttaşlarca ama özellikle kamu görevlilerince akılda tutulması gereken bir
ilkedir. «Kamu hayatı kişiselliğin değil en başta bilginin egemen olacağı
Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi
159
farzedilen alanlardır. Kamusal alanla ilgili iddiaları olan hiçbir örgüt ya da
kurum, kendim inkar etmeden insana araç olarak davranamaz, araç olarak
muamele edemez; çünkü bu, insan baklandaki bilgiye aykm olur. Kamusal
alanda söz konusu olan bilgi de en başta değer bilgisidir.» (Kaygı 2006: 256)
İNSAN HAMLAM VE KAMU ETİĞ İ
Yukanda bahsedilen hususlar gözönüne almdığmda çıkmaz sokak gibi
görünen kamu etiği nasıl olanaklı olabilir? Bu sorunun yamtı kamu yönetiminin
ve dolayısıyla kamu görevlilerinin amaç ve işlevlerinde saklı görünmektedir. Bu
nedenle kamu etiği, sadece kamu yönetimi ve etik disiplininin değil, başta
hukuk, siyaset ve devlet felsefeleri olmak üzere felsefenin diğer disiplinlerinin de
konusudur.
Aristoteles, «değişik eylem ve sanatlarda iyinin, her birinin iyisinin farklı
olduğunu» söyler. Ona göre bu, «tıpta sağlık, askerlikte utku, mimarlıkta ev, her
eylem ve tercihte ise amaçtır.» {Nikomakhos’a Etik, 1091
Aristoteles’e
göre «devletin de, diğer doğal nesneler gibi bir amacı vardır. Bireylerle bir olan
bu amaç iyi yaşamdır.» (Bames 2002: 120) Daha önce de vurgulandığı gibi, bu
iyi yaşam düşüncesi tüm topluma yayılan bir yaşam, genel iyidir. Kamu
yönetiminin amacı olarak “kamu yaran” ilkesi, Aristoteles’ten bu yana kamu
yönetiminde temel ilke olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak, insan haklanmn
özellikle yirminci yüzyılda gösterdiği gelişme çizgisi onu, bugün, “kamu yaran”
ilkesinin yerini almaya aday bir fikir haline getirmiştir.
Kayramsal muğlaklığı nedeniyle “kamu yaran” ilkesi, insan haklanyla zaman
zaman çatışu: duruma da gelebilmektedir. Gözübüyük’e göre, «kamu yönetimi,
bireye göre güçlüdür: toplumsal çıkarla, bireysel çıkar çatıştığmda kamu
yönetimi toplumsal çıkardan yanadır.» (Gözübüyük, 2007: 10) Birey ve toplum
arasmda mevcut olduğu düşünülen bu çıkar çatışması kamu yararı kavramımn
başlıca sorunlarmdan biridir. İnsan haklanmn birey ile toplum ve devlet arasmda
varolduğu düşünülen (ideolojik) bir çatışmaya indirgenmesi ise, bu karşıthğm
temel nedenidir.
Gerek insan haklanna gerekse devlet idesine ideolojik çekişmelerin ötesinde
felsefi bilgiyle bakan, devlet idesi ile insan haklan arasmda, devletin amaç ve
işlevleri arasmda ilgi kuran ender düşünürlerden biri de Kuçuradi’dir.
Kuçuradi,’ye göre devlet, temelini tür olarak insamn varlık koşullarında/yapısal
özelliklerinde -biopisişik, toplumsal, kendine etik istemler getiren v.b. bir olarak
yapısmda- bulur. «Bu temeli de devletin bir insan kurumu olarak amacım
belirler. Bu amaç, a) grup halinde yaşayan insanlar arasmdaki şu veya bu şekilde
kendiliğinden kurulan toplumsal ilişkileri -: hak-ödev ya da rol ilişkilerinihukuk ilişkilerine -;adalete dayanan ilişkilere- çevirmek ve b) kamuyu
bir
grupta herkesin ve herbirinin olan herşeyi- işletmektir.» (Kuçuradi 2007: 42)
Sokratik filozoflar gibi devletin amacmı adaletle ilişkilendiren Kuçuradi,
devletin iki ana işlevinden bahseder: «Yurttaşlann insan haklarım güvence altma
almak ve yaşanabilmesini sağlamak.» (Kuçuradi: 2007: 42) Buna göre.
160
Kamu Etiği
adalet/sosyal adalet ya da kamu yaran gibi ilkeler ancak insan haklan
dolayırmyla egemen kılınabilir. Başka bir ifadeyle, bir devlette insan haklan
güvence altma alımr ve yaşanabilmesi sağlannrsa ancak, orada adaletten ya da
genel iyi/ortak çıkardan söz edilebilir.
Devletlerin uluslararası belgelerde de ifadesini bulan insan haklanna ilişkin
üç tip soruniluluğundan bahsedilir. Bunlar “saygı gösterme”, “koruma” ve
“gerçekleştirme”dir. Saygı gösterme yükümlülüğü, devletlerin belli haklarm
kullanmum engellememesi anlamına gelir. Koruma yükümlülüğü, devletlerin
diğer insanlar tarafından gerçekleştirilebilecek hak ihlallerini önlemek için
gerekli tedbirleri almasıdır. Gerçekleştirme yükümlülüğü ise, devletlerin bu
haklarm yaşama geçirilmesi için uygun hukuki, idari, mali ve diğer araçları
kullanmasıdır.
Devlet, bu işlevlerim organlan ve görevlileri aracılığıyla yerine getirir. Bu
yüzden her kamu görevlisi, çeşitli düzeylerde ve doğrudan ya da dolaylı olarak
insan haklamu korunmasıyla, -çiğnenmesini engellemekle- ya da
yaşanabilmesini sağlamalda yükümlüdür. Bir kamu görevi, -v e bir kamu
görevlisinin “işi”- , ister kişi güvenliğini -ve buradan türetilen yaşama hakkı,
işkence görmeme hakkı gibi kişi güvenliğine iHşkin haklan-sağlamakla ilgili
(kolluk kuvvetleri) olsun, işter bu insan haklarınm yaşanabilmesini sağlayacak
diğer koşulları -beslenme, barınma, sağlık, eğitim gibi haklan- sağlayan
kurumlarda görev alsm yaptıklan iş hep insan haklanna ilişkindir. Dolayısıyla,
kamu görevlilerinin en başta insan haklarınm açık bilgisine, özelde de kendi
görevleriyle tek tek insan haklan arasmda ilgi kurabilmelerine olanak sağlayacak
-salt mevzuatla sınırh olmayan- bir eğitime ihtiyaçları vardır. Bu eğitim de
öncelikle etik eğitimi olmalıdır. Çünkü «tek tek insan hakları aynı zamanda
toplumsal düzenlemeye, hukuka ve siyasete etik talepler getirme girişimidirler.»
(Kuçuradi, 2007: 72)
Kamu yönetimine egemen kılmacak bir “değer”den söz edümesi gerekiyorsa,
bu değer “demokratik” olarak adlandmlanlardan ziyade “insanm değeri”dir.
Kamu etiğine esas olması gerektiği düşünülen insan haklan normlarmm
türetilebileceği yegâne yer insanm değerinin bilgisidir. Sadece «muamele görme
ilkeleri değil, aym zamanda muamele etme ilkeleri olarak insan haklan, aynı
zamanda kamu yaşamında insanlararası ilişkiler için davranış normlandır. Kamu
yaşarmnda bütün insanların etik olarak başka insanlara nasıl muamele etmeleri
gerektiğini, yani kamu yaşarmnda doğru eylemlerin asgari koşullarım dile
getirirler.» (Kuçuradi, 2007: 67) Amacı, insan haklarım egemen kılmak olan
kamu yönetiminin bu amacım gerçekleştirecek insan unsuru olan kamu
görevlilerinin öncelikli olarak bu ilkelere göre “davranması” diğer kişilere
kıyasla çok daha önemlidir.) Özellikle uzmanlık gerektiren ve yönetici
konumunda olan kamu görevlilerinin kendi görevleriyle ilgili «her bir hakkın
neyi talep ettiğinin (kavramının) açık bilgisine sahip olmalan; aym zamanda da,
belirli bir durumda bir insan hakkımn nelerin yapılmasım gerektirdiğini
bulabilme yeteneklerini -b u bilgisel yeteneği- geliştirmeleri gerekir.» (Kuçuradi
2007: 67) Bu durum karar ve eylemleriyle çok sayıda insanm yaşamma yön
Etik, İnsan Hakları ve Kamu Yönetimi
161'
veren yönetici konumundaki kamu görevlileri söz konusu olduğımda çok daha
önemlidir. Aksi taktirde, etik değer bilgisinden yoksun -değer yargılarıyla dolukamu görevlilerinin sahip olduğu uzmanlık, yetkileriyle birleştiğinde kararlarmm
başka hiç kimsenin veremeyeceği bir tahribata yol açması ihtimali çok daha fazla
olacaktır.
Kamu yönetiminin amacı esas almarak soruna yaklaşıldığında, kamu
yönetimi etiğinin hedeflediği kamu görevlilerinin kimler olduğu daha fazla
açıklık kazanmaktadır, insan hakları çerçevesinden kamu etiğine yaklaşıldığmda
iki hatta üç boyutlu bir yapı söz konusudur. Bunlardan birincisi, mevzuatın
oluşturulması sürecidir. Çünkü kamu görevhlerinin davramşlarım belirleyen
temel unsur mevzuattu:. «Kamu görevlileri kamu faaliyetlerini, başta anayasa
olmak üzere kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge ve benzeri mevzuata
uygun olarak yapmakla mükelleftir.» (Özdemir, 2008: 180) Mevzuatm
oluşturulması sadece yasamanm değil, aym zamanda yürütmenin de
tasarrufundadur. Bu nedenle kamu etiği kapsamma hem yasama organım hem de
yürütme organımn ve görevlilerinin girmesi doğaldır. İkincisi ise, mevzuatm
uygulanması aşamasıdır. Kamu görevlileri mevzuatı uygularken iki şekilde
davranabilirler: «Yönetimin belli bir şey yapması, ya da belli bir davramşta
bulunması kesin bir şekilde buyrulmuş ise, bu durumda “bağlı” yetkiden söz
edilir. Yönetime belh bir davramşta bulunurken, ya da belli bir görevi yerine
getirirken az ya da çok hareket serbestliği tamnmış ise, “takdu: yetkisi”nden söz
edilir., Takdir yetkisinde yönetimin elinde birden çok çözüm yolu vardır.»
(Gözübüyük, 2007: 330) “Takdir yetkisi”nin kullamimasmm etik sorunlarla en
sık karşılaşılan yer olması ise doğaldır. Ancak mevzuatta takdir yetkisini
sınırlarım belirleyen ilke olarak karşımıza gene “kamu yaran” çıkar; «yönetim,
bu ilkeyi yasalann gösterdiği sınırlar içinde, eşitlik ilkesine önem vererek, kamu
yaran için ve gerekçeli olarak kullanmak zorundadır.» (Gözübüyük, 2007: 330)
Mevzuatta takdir yetkisi de kamu yararı amacı ile sınırlanmıştır. Ancak, Avrupa
Konseyi Bakanlar Komitesi 1980 tarihli tavsiye kararında takdir yetkisiyle
«kişilerin hak, özgürlük ve çıkarları ile izlenen amaç arasmda dengenin
korunması» (Gözübüyük, 2007: 330) gerekliliğini vurgular. Takdir yetkisinin
kullamimasmda da gözetilmesi gereken tek tek insan hakları olmalıdır. Üçüncü
olarak da, yasama ve yürütmenin karar ve uygulamalarmı -insan haklarma
uygunluğunu-denetlemekle yükümlü olan yargı ve yargı mensuplan yer alır.
SONUÇ
Günümüzde insan haklannm kamu yönetiminin (devletin) amacı ve işlevi
haline gelebilmesi önündeki en önemli engelin -çoğu zaman ezbere kullamlan“kamu yaran” ilkesi olduğu görübnektedir. insan haklan, kamu yaran ilkesi ile
karşılaştmidığmda oldukça yeni bir fikir olmasına ve bazı kavramsal sorunlarma
rağmen kamu yararı ilkesiyle kıyaslandığmda çok daha az muğlak ve
gerektirdikleri çok daha açıktır. Aynca insan hakları literatürü kamu yaranna
ilişkin literatürle kıyaslanamayacak oranda zengindir. İnsan haklan diğer taraftan
çok sayıda uluslararası belgeye konu olmuş ve ulusal mevzuatlara girmiştir.
Üstelik, insan haklannm kamu yarannı ilkesini kapsadığmı da söyleyebiliriz;
162
Kamu Etiği
İnsan haklan normlarının her tek insana ve tür olarak insana yarar sağladığı da
muhakkaktır. Bu nedenle, insan hakları ilkelerinden türetilen bir kamu yönetimi
etiği inşa edebilmek için öncelikle kamu yönetimine -v e bu arada hukuka ve
siyasete d e- egemen olan kamu yararı ilkesinin yeniden gözden geçirilmesine
ihtiyaç vardır.
Kamu etiğinin konusunu oluşturan sorunlar ayrıca «hukuk normlarım türeten,
yürürlüğe kpyan ve uygulayan herkesi ilgilendirirler.» (Kuçuradi 2000: 31)
Böylelikle, en azmdan kamu etiği açısmdan kamu görevlilerinin kimler
olduğuyla ilgili -hukuki ve etik—sorunlar da aşılabilir.
Son olarak, insan hakları normlan kamu yönetiminin amacı gereği kamu
görevlilerinin asli olarak yerine getirmekle yükümlü oldukları normlardır. Bu
nedenle, kamu etiği büyük oranda bir legalite sorunudur. Dolayısıyla kamu etiği
meslek etikleriyle kıyaslandığmda mevzuatla çok daha fazla ilgilidir. Diğer
taraftan, insan haklan normlarınm “davramş ilkeleri” olmalan ve bu normların
aym zamanda “kişiler” olan kamu görevlilerinin davramşlan için de esas teşkil
edecek normlar olması kamu yönetiminin moralite boyutunu oluşturur. Kantçı
terimlerle ifade etmek gerekirse, kamu görevlilerinin mevzuatı uygulamakla
yükürnlü olmalan, yani kamu görevlilerine tanman “‘bağh’ yetki” onlarm
heteronomisi] kararlarmda -mevzuatla düzenleninediği için- belli bir özgürlük
alamnın tanmdığı “takdir yetkisi” ise, onlarm otonomisi olarak
değerlendirilebilir. Kamu görevlilerinin kendi meslekleriyle ilgili karşılaştığı etik
sorunlar da en başta bu otonomiyle, yani, takdir yetkisinin kullanımıyla ilgilidir.
Kamu yönetiminde tarafsızlık, sadakat, dürüstlük gibi erdemlerin de insan
haklanyla ilgisinde düşünülmesi gerekmektedir. Taraf olunacak, sadakatsiz
olunabilecek durumlarla karşılaşılabileceği hep akılda tutulmahdır; “doğru
değerlendirme” yapıp “doğru kararlar” verecek olanlar ve “doğru eylemler”de
bulımacak olanlar, insan haklarıyla, (insamn) değer(inin) bilgisiyle donanmış
kişiler -tek tek kişiler olarak- kamu görevlileridir.
KAYNAKÇA
Aristoteles (1983), Politika, (Çev. M. Tunçay), Remzi Kitabevi, İstanbul.
Aristoteles (1988), Nikomakhos’a Etik, (Çev. S. Babür), Hacettepe Üniversitesi
Yayınlan, Aıikara.
Aurelius, M. (2004), Düşünceler (Çev. Ş. Karadeniz), Yapı Kredi Yayınları,
İstanbul.
Balkır, Z. G. (2008), “Kamu Yönetiminde Yeni Boyut; Kamusal Etik”,
http://www.kocaelibarosu.org.tr/dergi/?islem=goster&makale==44.
(3/04/2008).
Bames, J. (2002), Aristoteles, (Çev. B. Ö. Düzgören), Altm Kitaplar Yaymevi,
İstanbul.
Beyer, W. C. (1922), “Ethics in the Public Service: Proposals for a PubUc
Service Code”, Annals o f the American Academy o f Political and Social
Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi
163
Science, Vol. 101, The Ethics of the Professions and of Business, pp. 152157.
Cohen, S. - Eimicke, B. W. (1995), “EtMcs and
Public Admüıistrator”,
Annals o f the American Academy o f Political and Social Science, Vol. 537,
Ethics in American Public Service, pp. 96-108.
Copleston, F. (2000), Yararcılık ve Pragmatizm, (Çev. D. Canefe), İdea
Yayınevi, İstanbul
Delius, H. (2001), “Etik”, Günümüzde Felsefe Disipilinleri, (Der./Çev. D.
Özlem), İnkılap Kitabevi, İstanbul.
Goss, P. R. (1996), “A Distinct Public Administration Ethics?”, Journal o f
Public Administration Research and Theory: J-PART, Vol. 6, No. 4, pp. 573597.
Gözübüyük, A. Ş. (2007), Yönetim Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara
Kant, I. (1982), Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, (Çev. İ. Kuçuradi),
Hacettepe Üniversitesi Yaymları, Ankara.
Karasu, K. (2001), Profesyonelleşme Olgusu ve Kamu Yönetimi, Mülkiyeliler
Birliği Vakfı Yayınları, Ankara.
Kaygı, A. (2006), “Yaşama Hakkı Kavramı”, Uluğ Nutku'ya Armağan, inkılap
Kitabevi, İstanbul, s. 239-258.
Kuçuradi, İ. (2000), “Felsefi Etik ve Meslek Etikleri”, Etik ve Meslek Etikleri,
(Yay. Haz. H. Tepe), Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara
Kuçuradi, İ. (2007), İnsan HaklarıKavramlan ve Sorunları, Türkiye Felsefe
Kurumu Yayınlan, Ankara.
Kuçuradi, İ. (2007a) “Etiğe Yaklaşımlar, Etikte Yaklaşımlar ve Bir ‘Evrensel
Etik’ Düşüncesi”, Prof. Dr. Nihat Nirun 'a Armağan, (Ed. N. G. Ergan, E.
Burcu, B. Şahin, M. Kamanhoğlu), Hacettepe Üniversitesi Yaymları, Ankara,
s. 119-128.
Menzel, C. D. (1997), “Teaching Ethics and Values in Public Administration:
Are We Making a Difference?”, Public Administration Review, Vol. 57, No.
3, pp. 224-230.
Nohutçu, A. (2004), “Etik ve Kamu Yönetimi”, Çağdaş Kamu Yönetimi II, (Ed.
M. Acar & H. Özgür), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”,-Ziîrt/ Sosyal Bilimler Dergisi,
Cilt4, Sayı 7, s. 179-195.
Özlem, D. (2004), E tik - Ahlak Felsefesi, İnkılap Kitabevi, İstanbul.
Öztürk, N. K. (2008), “Etik ve Kamu Yönetimi”, Kamu Yönetiminde Çağdaş
Yaklaşımlar: Sorunlar, Tartışmalar, Çözüm Önerileri, Modeller, Dünya ve
164
Kamu Etiği
Türkiye Yansımaları, (Ed. A. Balcı, A. Nohutçu, N. K. Öztürk, B. Coşkun)
Ankara: Seçkin Yayıncılık.
Platon (1992), Devlet, (Çev. S. Eyüboğlu & M. A. Cimcoz), Remzi ICitabevi,
İstanbul.
Platon (2001), Protagoras, (Çev. N, Ş. Kösemihal), Sosyal Yayınlar, İstanbul
Platon (2007), Yasalar, (Çev. Candan Şentuna & Saffet Babür), Kabalcı
Yayınevi, İstanbul
Saraç, O. (2002), Kamu Yararı Kavramı, Maliye Dergisi, Sayı; 139.
Steinberg, S. S. - Austem, T. D. (1996), Hükümet, Ahlak ve Yöneticiler, (Çev. T
Ergun), TODAÎE, Ankara.
Strauss, L. (1965 ), Natural Right and History, The University o f Chicago Press,
London.
Thornpson, F. D. (1985), “The Possibility of Administrative Ethics”, Public
Administration Review, Vol. 45, No. 5, pp. 555-561.
Weber, M. (1993), Sosyoloji Yazılan, (Çev. Taha Parla), Hürriyet Vakfı
Yayınlan, İstanbul.
TÜRK-İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİNDE
KAMU ETİĞİ ANLAYIŞI EL-MÂVERDÎ
ÖRNEĞİ
h a AKALm*
Ö zet
Y önetim alanında etik bozulm a v e çöküntü, toplumun tem el dinamiklerini sarsıcı bir etkiye sa­
hiptir. İdeal yönetim ve. yönetici konusu tarih boyunca b ilim ve düşünce adam lannı m eşgul etm iş ve
onları bu konuda eserler üretm eye yöneltm iştir.
E l-M averdi, Türk-İslam düşünce tarihinde ö zellik le kamu yönetim inin birçok alanında yazdığı
eserlerle dünya çapında bir üne sahiptir. E l-A hkam u’s-Sultaniyye, K itabu’l-V ezara/E debü’lV ezir/K avaninü’l-V üzera v e S iy a setü ’l-M ülk, Tuhftü’I-M ülukiyye, T esh ü ’n-Nazar v e T a’c ilü ’zZafer, N asihatü’l-M üluk, E debü’l-K adi vb kütaplannda, devlet başkanı, üst düzey devlet yöneticileri,
adli m ekanizm adaki bürokratlar v e diğer alt düzey kam u yöneticilerinin nitelikleri, yönetim de dikkat
etmeleri gereken konular, kamu yönetim i teorisi v e uygulam ada karşılaşılan güçlükler vb konuları
derin bir vukufıyetle e le almıştır.
Kamu yönetim inde etik anlayışı v e uygulam ası, el-M averd i’nin üzerinde önem le durduğu bir
konudur. Çünkü el-M averd i’ye göre toplumun v e devletin huzur ve m üreffeh bir şekilde yaşam ası,
kamu yönetim inin etik olarak olgun ve yetkin olm asına bağlıdır.
GİRİŞ
Siyaset, ahlâkî esaslara uygun olarak yapılabilir mi? Siyasetçiler bir ahlâkî
kurala tabi midirler? Siyaset ve ahlâk münasebetleri nasıl düzenlenebilir? Vb
sorulara aranan cevaplar ve kamu yönetiminin nasıl ve yöneticilerinin hangi
niteliklere sahip olması gerektiği konusu ilk çağlardan itibaren birçok düşünür
tarafından tartışıhmş ve değişik görüşler ortaya konmuştur. Platon’un Devlet’inden Fârâbî’nin el-Medînetü’l-Fâdıla’sma, Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu
Bilig’inden Koçi Bey’in
Risale’sine,
el-Mâverdî’nin
el-Ahkâmü’sSultâniyye'sinden İbn Haldûn’ım Mukaddime’sine, Machavelli’nin Hükümdar’mdan Rousseau’nun Sosyal Sözleşmesi’ne, Locke’un Hükümet Üzerine
İkinci İnceleme’sine kadar çok bilgin, filozof ve bürokrat; devlet ve devlet adam­
lığı üzerine kafa yormuş, görüş ve tecrübelerini eserlerinde sunmuşlardır.
Etik ve Kamu Yönetiminde Etik
Etik, ahlakilik kavramı karşıhğmda kullamlan bir kavram olup, felsefi bir di­
siplin (ahlâkbilim) olarak ahlâk eylem bilimi; insanm bireysel ve toplumsal iliş­
kilerini nasıl yönlendirmesi gerektiğini, iyi ve kötü söz ve davramşı belirleyecek
ölçütlerin neler olabileceğini inceleyen bilim dalıdır (Bolay, 1987: 6; Demir ve
Acar 1992: 18). Bir kişinin ya da grubun dâvramşlarma rehberlik eden, doğrunun
veya yanlışm, iyi veya kötünün standartlarım oluşturan (dürüstlük, güvenirlik.
’ Doktora Ö ğrencisi, Marmara
A nadolu L isesi
O. Sos.
B il. Ens.; Ö ğretm en, M illi E ğitim Bakanlığı, İstanbul/Eyüp
166
Kamu Etiği
adaletli olmak vb) moral ilkelerin kodu, olarak da tammlamnaktadır (Kılavuz
2004: 16).
, Siyasetin genel, amacı toplumda “iyi”yi, “ortak iyi”yi ve toplumsal mutluluğu
(saadeti) yakalamaktır. Özel amacı ise, toplumlann siyasi birlik iradesini, dış
güvenlik ve iç mutabakatlarla, yine toplumun bütünlüğü ve bağımsızlığı içinde
gerçekleştirmek ve muhafaza etmektir. Siyaset, ahlâk veya değer üretmemesine
rağmen; toplum, sosyal yapı ve doku ahlâklı insan istemektedir. Olması gereke­
nin üzerinde araştırma yapıp onu düzenlemeye çalıştığına göre, ahlâk, siyasetin
iyi toplum yaratma amacma mutabakat göstermektedir (Bolay 1997:1303-1305).
Strauss’un tanımıyla siyaset felsefesi, hem siyasal olan şeylerin, hem de doğru ya
da iyi siyasal düzenin doğasını gerçekten bilmek isteyen bir girişimdir (Severcan
1999: 123).
Siyaset felsefesinin en önemli alanlarmdan biri “evren-birey ve siyasi meka­
nizmalar” arasmdaki anlamlı ilişkinin nasıl kurulacağıdır. Siyaset felsefecileri,
. yönetim ilkeleri ve mekanizmaları arasmda kurulan anlamlı bir ilişki ürünü olan
bu ahengin, diğer bir ifadeyle erdemli ideal toplumun nasıl kurulacağma dair
teorik ve pratik bir çaba içinde olmuşlardır (Davutoğlu 1997: 1298).
Kamu yönetiminde etik, kamu yöneticilerinin, karar alırken ve kamu hizmet­
lerini yürütürken uymaları gereken tarafsızlık, dürüstlük, sosyal adalet, saydam­
lık, hesap verebilirlik, kamu yararı gözetme gibi birtakım ahlâkî ilke ve değerler
bütününe denir. Bu ilke ve değerleri benimseyen, karar ve işlemlerinde uygula­
yan yönetime “etik yönetim” adı verilmektedir (Eryılmaz, 2008: 330 vd.).
Etik ilkeler geliştirilirken göz önünde bulundurulan genel ölçüler adalet ilke­
si, insan haklan ilkesi, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir. Kamu yönetimi örgüt­
lerinde kamusal hizmetleri sunmakla yükümlü kamu görevlilerinin, eylem ve
işlemlerle ilgili kararları alırken, ortaya koyacakları hareket tarzı ya da düşünce­
nin dayanağınm ne olacağma dair farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bu yakla­
şımlardan birisi; iyi niyet, değer, ödev ve sorumluluk gibi kavramları, yapılan
eylem ve işlemlere temel dayanak olarak gören ve öncülüğünü Kant’m yaptığı
deontolojik yaklaşımdır. Bir diğer yaklaşım ise yapılan eylem ve işlemlerin so­
nucunu ve faydayı temel alan ve öncülüğünü Mili ve Bentham’m yapüğı teleolojik yaklaşımdır (Kılavuz 2004: 26-27).
E tik Yozlaşma ve Yolsuzluk
Yozlaşma, kamu görevlilerinin görevleriyle ilgili menfaat sağlamalarım,
hizmet sunumunda bazı kişi ve gruplara ayncalık tamnmasmı ve her tür kayır­
macılığı ifade eden bir kavramdır. Siyasal kararlarm almması aşamasında, siya­
sal yönetimin, elindeki yetkiyi, çıkar gözeterek, yasal düzenlemelere aykırı bir
şekilde kullanmasına ise siyasal yolsuzluk denmektedir. Yönetsel yolsuzluk ise
yönetsel işlevlere ilişkin kamu yetkisinin, kamu yönetimi ya da politika uygula­
ma sürecinde çıkar gözetilerek yasal düzenlemelere aykırı olarak kullaralmasıdır
(Eken. - Şen 1997: 1077-1078; Aktan 1997: 1064 vd).
Türk-İslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı
167
Sosyal denetimi sağlayan mekanizmalar, kendileriyle tutarlı bir zihniyet te­
meline dayanmıyorlarsa, hiçbir sosyal ve ekonomik tedbir aracılığıyla adalet
terazisinin kötü kuUammmın doğuracağı yolsuzluk ve ahlâksızlığm önüne
geçemez (Davutoğlu 1997: 1297 vd).
Mâverdî’nin Hayatı ve Eserleri
Siyaset ve ahlâk teorileriyle tanınan Şâfîî hukukçusu el-Mâverdî’nin tam adı
Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habîb el-Basrî el-Mâverdî’dir. 364/974-75’te
Basra’da dünyaya gelen el-Mâverdî 450/1058’de Bağdat’ta vefat etmiştir. Babası
gülsuyu (“mâü’l-verd”) imalatıyla uğraştığmdan el-Mâverdî lakabıyla şöhret
bulmuştur. Mâverdî, döneminin klasik eğitimini aldıktan sonra değişik şehirlerde
kadılık (“kâdî”/hâkim) ve baş kadılık (“kâdi’l-kudât) yapmış, Büveyhîler’in
sarayında müsteşarlık ve diplomatlık görevlerinde bulunmuş, ömrünün son on iki
senesini tedris ve telifle geçirmiştir (Kallek, 2003; 180 vd). el-Mâverdî’nin başlı­
ca eserleri şunlardır:
1. İslâm hukuku, tefsir, dil ve hadîse dair olanlar:
el-Hâvi’l-Kebîr, el-İknâ‘, Tefsîrü’l-Kur’ân, Emsâlü’l-Kur’ân, A ’lâmü’nNübüvve (Delâilü’n-Nübüvve);
2. İslâm kamu hukukunun klasikleri ve ilk müstakil kitaplan olarak gösteri­
lenler:
el-Ahkâmü ’s-Sultâniyye,
Kavânînü’l-Vüzerâ/Edebü’l-Vezîr/el-Vezâra,
Kitâbu Nasihati’l-Mülûk, Teshîlü’n-Nazar ve Ta’cîlü’z-Zafer,
Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn (Hatîb el-Bağdâdî,1349/1931: 1/53-54, 12/102103; Zehebî, 1985: 18/64-67; Kallek, 2003: 185-186; Kallek 2004: 227; Littie
2004: 191).
MÂVERDÎ’NİN KAMU ETİĞİ ANLAYIŞI
Mâverdî’nin kamu etiğine dair görüşlerini el-Ahkâmü’s-Sultâniyye
(1405/1985: s. 21-29, 33-34, 45-46, 79-80, 101-135, 184-199, 231-249 272285; el-Ahkâmü’s-Sultâniyye Türkçe’si (1994: 31, 52-60, 71-86,111-113,127136, 144-193, 209-210, 218-269, 393-413, 448-481)), Kavânînü’l-Vüzerâ/
Edebü’l-Vezîr/el-Vezâra (1414/1994: s. 140-144, 190-214), Kitâbu Nasîhati’lMülûk/ Yöneticilere Tavsiyeler Kitabı (2005), Teshîlü’n-Nazar ve Ta’cîlü’zZafer (1987: s. 140-150, 190-230, 240-250, 250-290) ve Edebü’d-Dünyâ ve’dDîn (1987: s. 60-75, 150-165, 200-210, 422-435) adlı eserlerini taramak sure­
tiyle tespit etmeye çahştık:
1.
Kamu otoritesi, devletin devamlıhğım sağlayan en temel unsurun “adalet”
olduğunu unutmamalıdır. Zira “mülkün (devletin/otoritenin) esası (temeli) ada­
lettir”. Devlet adma hizmet veren kurumlann yöneticileri/kamu görevlileri adale­
tin tam, yerinde ve zamamnda sağlanması için gerekli tüm tedbirleri almalıdu'.
168
Kamu Etiği
2.
Kamu görevlileri, temel hak ve hürriyetlerin (akim, canm, neslin, dinin ve
malm) körunnıası konularmda gerekli hassasiyeti göstermelidir.
3 . Kamu otoritesi, güvenlik ve asayişin sağlanması için gerekli tüm tedbirleri
alır.
4. Siyasetin amacı sosyal ahengi sağlayıp, vâtandaşlarm uyumlu bir şekilde
bir arada yaşamalarım temin etmektir. Devlet, gelir ve servet dağılımında sosyal
dengeyi gözetmek zorundadn.
5. Kamu görevlileri, genel ahlâkm korunması için tedbirler alrr ve gerekli
düzenlemeleri yapar.
6. Toplumun doğru bilgilendirilmesi, kamu hizmetlerinin güvenirliğim ve
verimini artıracaktır.
7. Ahlâk ve vicdan eğitimine gereken önem verilmelidir.
8. Yönetimde açıklık/şeffaflık, halkın devlete ve yöneticilerine olan güven
ve bağlılıklarım pekiştirecek, aksi durumlar toplumda ahlâk bunalunma yol aça­
caktır.
9. Kanun önünde eşitlik ilkesi âdil devletin en bâriz niteliklerindendir. Dini,
dili, etruk kökeni, mezhebi, meşrebi, cinsiyeti, sosyal mevkii ne olursa olsun
herkes kanun önünde eşittir.
10. Kamu hizmetlerini sunan kurumlar ve kişiler, kontrol mekanizmalannm
işlerliği sayesinde daha verimli ve etkili bir düzeyde faaliyet yapmalan, ilgili
denetim organlarımn tam ve özgür olarak çahşmasma bağlıdır.
11.Kamu görevlilerine yapılacak atamalarda ilk ve en önemli kriter ehliyet ve
liyakattir. Ehliyet ve liyakat sahibi olmayanlarm kamu görevlerine getirilmesi,
devlet kurumlarımn bozulmasına yol açacaktır.
12.Kamu görevlileri, kamu görevliliğİQe yakışmayan davramşlardan kaçmmalıdır.
13.Kamu görevlileri, rüşvet ve rüşvet anlamma gelebilecek hediye ve her tür­
lü menfaatten uzak durmahdırlar.
14.Kamu görevlileri güvenilir, doğru sözlü, gözü tok, zeki ve kavrayışlı ol­
malı, halka saygdı ve iyi davraiımalıdu:.
15.Kamu görevlilerinin iyi ve güz:el ömek davranışları ödüllendirilerek motivasyonlan artınimahdır.
lö.Kamu görevlileri israftan kaçınmalıdır. Kamu kaynaklannm verimli ve
etkili,kullanımı, kamu görevlilerinin israftan kaçınmalarına bağlıdır.
17.Kamu görevlileri, görevleriyle ilgili iş ve eylemlerinde cezai ehliyete sa­
hiptirler. Yani iş ve eylemleri dolayısıyla cezai yaptırımla karşı karşıyadırlar.
Türk-îslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı
169
SONUÇ VE ÖNERİLER
İslâm kamu hukukunun klasik dönem önemli isimlerinden biri olan elMâverdî, kamu hukukunun teorik ve pratik bilgisine sahip bilge bir şahsiyettir.
el-Mâverdî, eserlerinde, aldığı eğitim ve meslekî tecrübesinin doğal bir uzantısı
olarak, kamu yönetiminin ilkelerini büyük bir vukûfiyetle incelemiş ve çağlan
aşan ölümsüz eserler ortaya koymuştur.
el-Mâverdî, kamu yönetiminde ahlâkın, yani kamu görevlilerinin ve kamu
hizmetlerinin sahip olması gereken nitelikleri, yaşadığı dönemi ve şartlan göz
önünde tutarak, ifade etmiştir. el-Mâverdî’nin belirttiği ilkelerin büyük çoğunlu­
ğunun hâlâ geçerli olduğunu görmekteyiz. Bu durum bize, bilginin ve tecrübenin
evrensel olduğunu göstermektedir.
el-Mâverdî’den hareketle, günümüz Türkiye’sinde kamu etiğinin istenen dü­
zeyde sağlanabilmesine katkı yapacağını düşündüğümüz önerilerimizi şöylece
sıralamamız mümkündür:
1. Temiz toplum, her şeyden önce, “kirlenmeye” neden olan ahlâkî yozlaş­
manın önüne geçilmesiyle mümkündür.
2. Evrensel ahlâkî değer yargılarmm, kişilerden ve konjonktürden bağımsız
olarak ve bila-istisna her kişi ve grup/zümre için geçerli olduğu; bunun istisnasınm düşünülemeyeceği özümsenmelidir.
3. Kamu görevlilerinin ilk göreve başlamaları esnasmda tabi tutuldukları
“hazırlayıcı, temel ve uygulamalı” hizmet içi eğitim faahyetlerinde; yapılacak
görev/sunulacak hizmetlerin niteliğine göre tamamlayıcı bilgi ve beceriler ka­
zandırılmalıdır.
4. Kamuya hizmet sunan resmi ve özel tüm kurum ve kişiler, “insan merkez­
li” bir anlayışı esas almalıdırlar.
5. Kamu hizmetlerinin verimli ve etkili sunulması, bu hizmetlerden faydala­
nan vatandaşlarm, yaşadıklan topluma ve sorunlarma duyarlı olmalarıyla büyük
bir paralellik arz etmektedir. Bireylerin duyarlı olmaları ise ahlâk ve vicdan
eğitimi almış ve onu özümsemiş olmalarma bağlıdır.
6. Modem zamanlarm en büyük problemlerinden biri olan bilgi kirhliğine
karşı, toplumun doğru bilgilendirilmesi hayati bir önem taşımaktadur. Kamu
yönetimi, toplumun sağlıklı ve doğra bilgilenmesini sağlamalıdur.
7. Kamu görevlilerioin ahlâk ve vicdan eğitimlerine özel bir önem verilmeli­
dir. Türk-İslâm düşünce tarihi çerçevesinde ahlâk ve vicdan eğitiminin temelinde
“Allah inancı” yer almaktadır. Medeniyet anlayışımızın bu özelliğini M. Akif
Ersoy şöylece dile getirmektedir (Doğan 1997: 1280):
"Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır;
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan ’ın
170
Kamu Etiği
Ne irfanın kalır te ’siri kat ’iy yen, ne vicdanın ”
8.
Ahlâk ve vicdan eğitim ve öğretimi, aileden başlamalı, okul öncesi eğitimi
ve özellikle ilköğretim ve lise düzeylerinde ciddi anlamda yapılmalıdır. Bunu
sağlamak üzere Millî Eğitim Bakanlığı gerekli müfredat değişikliğini ve ahlâkî
değer yargılannm eğitim ve öğretimine imkân sağlayacak miktarda ders saatini,
milletimizin tarih, inanç ve kültür değerlerini göz önünde bulundurarak her smıf
düzeyinde yapmalıdır. Ancak bu müfredat değişikliği ve ders saati miktarı dü­
zenlenirken, Din K. Ve A. B. Derslerinde olduğu gibi “zevahiri kurtarmak” veya
“dostlar alışverişte görsün” hesabmca işler yapıknamalıdır.
Ayrıca Yüksek Öğretim Kurulu, ilgili kurümlarm (Millî Eğitim Bakanlığı,
Başbakanlık Etik Kurulu) ve bilim adamlarmın (ilahiyat fakülteleri ve felsefe
bölümleri hocalanmn) katkılanyla üniversitelerin fen, sosyal, mühendislik yani
tüm bölümlerine konulacak “Ahlâk” dersleriyle, etik/kamu etiğinin eğitim ve
öğretimini üst düzeyde tamamlamahdır. Böylelikle ister kamuda, ister özel sek­
törde çalışacak olan üretim ve hizmet sağlayıcılarm ahlâkî donanımlarım tamam­
lamalarına yardımcı olmalıdır.
KAYNAKÇA
Adahoğlu, H. H. (2004), “Siyasetnâmelerin Klasik Kaynaklan”, Osman Gazi Ü.
Sos. Bil. Dergisi, c. 5, s. 2, Aralık 2004, s. 1-22
Aktan, C. C. (1997), “Siyasal Patoloji ve Siyasal Yozlaşma”, Yeni Türkiye, y. 3,
s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1063-1076
-------, C. C. (1997), “Politikada Liyakat Üzerine Kutadgu Bilig ve Koçi Bey
Risalesi’nden Öğreneceklerimiz” Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997,
s. 1389-1392
Akyüz, V. (1999), İslâm Kamu Hukukunda el-Ahkâmü’s-Sultâniyye Literatürü”,
Makâlât, s.l. Temmuz 1999,
s. 295-304
Alkan, T. (1993), Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık, Bilgi Yaymevi, Ankara
Argüden, Y. (2003), “Kamu Yönetimi ve Etik Değerler”, Dünya Gazetesi,
11.07.2003
Ateş, H. - Oral, B. (2003), “Kamu Yönetiminde Etik: kültürel Temeller ve “Ör­
gütsel Ruhçuluk” Kuramı Ekseninde Bir Analiz”, Kocaeli Ü, S. B. E. Dergi­
si, (5) 2003/1, s. 55-71
Aydm, H. (2001) İslam Hukuku, Devlet ve Ahkâm-ı Sultaniye İlişkisi, Cumhuri­
yet Ü. İlahiyat F. Der., c. V, s. 2, 2001, s. 57-80
Aydm, M. (1989), “Ahlâk”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 10-14, İstanbul
Bakkaloğlu, A. (1998), “İslâm’da Siyasetin Etik Temeli: Adalet”, Siyasette ve
Yönetimde Etik Sempozyumu bildirisi, s. 115-128, Adapazarı
Türk-İslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı
171
Bedri, A. (t. y.), İslâm’da Göre Devlet Adamı, (Çev. Mehmet Bıyıklı-Kemal
Solak) Şamil Yaymevi, İstanbul
Bolay, S. H, (1987), Felsefî Doktrinler Sözlüğü, Akçağ Yaymlan, Ankara
-------, S. H. (1997), “Siyasî AMâk Olabüir mi?”. Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart
Nisan 1997, s. 1303-1307
Buttenvorth, C. E. (1993), “Vahiy ve Siyaset Felsefesi: Bilginin
İslâmîleştirilmesi Ne Demektir?”, (Çev. Akif Demirci), İslâmî Sos. Bil. Der­
gisi, c. 1, s. 2, Kış 1414/1993, s. 84-85
Cemaleddin, S. A. (1995), İslâm’da İdare ve Siyaset, (Çev. A. Kadir KabakçıErol Bayraktar), Kayıhan Yaymlan, İstanbul
Cihan, A. K. (2004), “Fârâbî’nin Siyaset Felsefesinde Türk Devlet Anlayışmm
İzleri”, Bilimname, y. 2, s. IV, 2004/1, s. 17-31
Çağmcı, M. (2003), “Mâverdî’de Siyaset Ahlakı”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, OcakM art2003,s.71-92
---------- , M. (1989), “Ahlâk”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 1-9, İstanbul
Çiçek, K. (1997), “Siyasetname Kültürümüze Göre Siyasetteki Yozlaşma ve
İdeal Siyaset”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1384-1388
Çaha, Ö. (2003), “Modem Dünyada Siyasi Etik”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart
2003,8.119-128
Davutoglu, A. (1997), “Zihniyet Dönüşümü ve Erdemli Toplum Arayışı”, Yeni
Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1297-1302
Demir, Ö. - Acar, M. (1992), Sosyal Bilimler Sözlüğü, Ağaç Yayıncılık, İstan­
bul
Doğan, L. (1997), “Din-Ahlâk-Siyaset Üzerine”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart
Nisan 1997, s. 1276-1283
Eken, M. - Şen, M. L. (1997), “Yönetimde Yozlaşmaya Karşı Yönetsel Etik ve
Açıklık”, Yeni Türkiye, y. 3,
s. 14, M artNisan 1997, s. 1077-1111
Eker, A. (1997), “Yozlaşmamn Boyutlan ve Giderilmesine İlişkin Çözüm Öneri­
leri”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, MartNisan 1997, s. 1032-1038
Erdoğan, M. (2007), Anayasa Hukuku, Orion Yaymevi, Ankara
Erturhan, S. (1999), “Mâverdî ve el-Hâvi’l-Kebîr Adlı Eseri”, Cumh. Ü. İlahiyat
F. Der., s. 3, 1999, s. 471-490
Eryılmaz, B. (1997), “Bürokrasi ve İktidar”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Ni­
san 1997, s. 1356-1365
----------- , B. (2008), Kamu Yönetimi, Okutman Yaymcılık, Ankara
\1 1 Kamu Etiği
Güney, S. (2007), “Yönetim ve Organizasyonun Bazı Temel Kavramlan” Salih
Güney (Ed.), Yönetim ve Organizasyon, Nobel Yaym Dağıtmı, Ankara, s.
25-58
Hamidullah, M. (1998), İslâm’da Devlet İdaresi, (Çev. Hamdi Aktaş), Beyan
Yaymlan, İstanbul
Hatîb el-Bağdâdî (1349/1931), Târîhu Bağdâd, Beyrut
İbn Haldun (1988), Mukaddime, (Çev. Süleyman Uludağ), Dergâh Yaymlan,
İstanbul
Kallek, C. (2003), “Mâverdî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 28, s. 180-186, İs­
tanbul
--------j C. (2004), “Mâverdî’nin Ahlâkî, İçtimaî, Siyasî ve İktisadî Görüşleri”,
Dîvân, y. 9, s. 17, 2004/2,
s. 219-265
Kılavuz, R. (2004), “Etik Sistemleri ve Kamu Yönetimi Etiği Açısından Görü­
nümleri”, İst. Ü. S. B. F. Dergisi,
s. 30, Mart 2004, s. 15-30
Korkut, Ş. (2003), “Fârâbî’de Siyaset ve Ahlak”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart
2003, s. 43-58
Littie, D. P. (2004), “el-Ahkâmu’s-Sultâniyye’ye Yeni Bir Bakış”, (Çev. Ahmet
Turan Yüksel), İSTEM, y. 2,
s. 3, 2004, s. 191-202
Mâverdî,
el-Ahkâmü’s-Sultâniyye ve’l-Velâyeti’d-Dîniyye
(1405/1985),
Mektebetü Dâri’bni Kuteybe, Kuveyt; Türkçe çevirisi: İslâm’da Devlet ve
Hilafet Hukuku (1994) (Çev. Ah Şafak), Bedir Yaymevi, İstanbul
---------- , Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn (1987), Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut
---------- ^ Edebü’l-Kâdî (1391/1971), Dâru İhyai't-Türasi'l-İslâmî, Beyrut
-------, Kavânînü’l-Vüzerâ veSiyâseti’l-Mülk/Edebü’l-Vezîr/el-Vezâra (1993),
Dârü’t-Talîa, Beyrut
---------- Teshîlü’n-Nazar ve T a’cîlü’z-Zafer fî Ahlâki’l-Melik ve Siyâseti’lMülk, (1987), Dâru’l-Ulûmi’l-Arabiyye, Beyrut; Türkçe çevhisi: Devlet Yö­
netimi, (2003), (Çev. M: Ah Kara), İlke Yayıncıl±
---------- j Yöneticilere Tavsiyeler Kitabı/Kitâbu Nasîhati’l-Mülûk, (Çev. Mustafa
Sarıbıyık)
Menekşe, Ö. (2005), “Ehl-i Sünnet Düşüncesinde Devlet Anlayışı: el-Mâverdî
Ömeği”, Marife, y. 5, s. 3, Kış 2005, s. 135-147
Türk-îslâm Düşünce Tarihinde Kamu E tiği Anlayışı
173
Öktem, M. K. - Ömürgülşen, U., “Kamu Yönetiminde Etik Çalışmalanna Yöne­
lik Genel Bir Çerçeve Arayışı”, Hacettepe Ü. S. B. E. Dergisi, s. 231-237
Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”, Zonguldak K. Ü. S. B. E. Der­
gisi, c. 4, s. 7, s. 179-195
Pickl, V. (1997), “Ombudsman Sistemlerinin İslâmî Temelleri”, (Çev. Taykan
Ataman), Yeni Türkiye, y. 3,
s. 14, Mart Nisan 1997, s. 800-805
Sarıbıyık, M. (2003), “Siyasetnâmeler Bağlamında Siyaset-Ahlak İlişkisi”,
İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart 2003, s. 105-118
Severcan, S. (1999), “Âlî’nin Siyaset Felsefesi”, İslâmiyât, c. 2, s. 4, EkimA ral± 1999, s. 123-144
Taşçı, S. (2002), Siyaset Felsefesi, Metropol Yayınlan, İstanbul
Toktaş, F. (2003), “İbn Rüşd’ün Siyaset Ahlakı”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart
2003, s. 59-70
Toku, Neşet (2005), Siyaset Felsefesine Giriş, Kafcnüs Yayınlan, İstanbul
Uydu, M. (1992), “Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i ile Nizâmü’l-Mülk’ün
Siyaset-Nâme’sinin Karşılaştmiması”, Türk Kültürü, y. XXX, s. 351, Tem­
muz 1992, s. 428-436
Yağan, H (2005), “Kamu Yönetiminde Etik Davramş İlkeleri”, Gümrük Dünyası
Dergisi, Yaz 2005, s. 46
Yılmaz, C. (1993), “Nizâmü’lmülk’ün Siyasetoâme’sine Göre Büyük Selçuklu
Devletinin Yönetim İlkeleri”, İlim ve Sanat, s. 35-36, Temmuz 1993, s. 99107
--------, C. (1997), “Siyasetnâmelere Göre Siyasetin Yozlaşması ve Temiz Siya­
set İlkeleri”, Yeni Türkiye, y. 3,
s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1366-1383
Zehebî (1985), Siyerü ATâmi’n-Nübelâ, Beyrut
ETİK BAKIŞ İLE YEREL
YÖNETİMLERDE YURTTAŞ OLMAK
A. Turan OZTURK
özet
T oplum a en yakın siyasal alan,halkın günlük yaşam ını sürdü rd ü p .h er türlü siyasal, kültürel
sosyal v e ekonom ik deneyim lerini gerçekleştirdiği y erel a la n la rd ır. Y önetim e katılmanın farklı bir
boyutunu oluşturan yerel yönetim e katılm a, demolcratik toplumlarda her geçen gün giderek daha
fazla öne çıkmaktadır. Y önetim e katılma konusunda en önem li ilerlem e, İkinci D ünya Savaşını
izleyen yıllarda ortaya çıkm ıştır.Bugün artık tüm ülkelerde yasam a hakkından sonra yönetim e
katılm a,toplum un ö ncelikli konusu olmuştur. Y u rtta ş o lm ak ,salt sorum luluklan olan bir, varlık
olmaktan öte,aynı zamanda yönetim karşısında haklan da olan birey dem ektir.T üzel k işiliğ e sahip bir
organizm a olan kamu yönetim inin esas am acı, vatandaşlanna hizm et sunmaktır. Vatandaşlar, kamu
hizm etlerinin tüketicisidirler v e her tüketici gibi onların da haklan bulunm aktadır. Pierson, devletin
temel özelliklerini dokuz grupta toplamıştır: Bunlarda ikisi; “kişisel o lm a y a n ik tid a r ” v e
“y u r tta şlık ” olarak ifade edilm iştir.K işisel olm ayan iktidar,yurttaşların katılım ı ile sağlanır. O bsom e
ise;devletin dikkatini, yanlıca kam u hizm etlerinin üretilmesi ve sunulm asına odaklanm am asını, fakat
aynı zam anda toplum sal sorunlan çözm ek için “k am u ”, “ö z e l” ve “g ö n ü llü sek tö r ler ” arasında
katalizör görevini de yerine getirm esi gerektiğini ifade etmişlerdir.
Ç alışm ada, yönetim de sö z sahibi olm anın endişelenecek bir durum olm adığı;aksine yönetim e
katılmanın önündeki engellerin kaldırmasının, kamu yönetim i için e tik b ir z o r u n lu lu k olduğuna
değinilerek, demokrasi kavramının vazgeçilm ezleri arasında olan yurttaş katılım ının yerel yönetim ler
için önem i vurgulanmıştır. Bu bağlam da, “y u r tta ş In siy a tifleri” gibi, yasal katılm a biçim lerinin
içinde yer alm ayan katılım şekillerinin önem ine de değinilerek, yönetim e katılmanın asgari koşullan
ortaya konulm uş, bugün gelinen noktada yerel yönetim lerin bir siy a sa l to p lu m ku ru m u m u? Y oksa
siv il to p lu m k u ru m u m u ? olduğu savlanna açıklık getirilm eye çalışılm ıştır.
A n a h ta r K e lim e le r : Y erel alan, yurttaş, gönüllü sektör
1. GİRİŞ
Yönetim-yurttaş ilişkisi çok eskiden beri var iDİmuştur.Ancak en önemli
gelişme, İkinci Dünya savaşmı izleyen yıllarda olmuştur. Önceleri insanlar,kralm
ya da monarkın malı olarak görülmüş, daha sonraları bu ilişkide insan, teba, kul
gibi kavramlarla, özdeşleştirilmiştir. Bu dönemde, yönetimin “ilahi bir fonksiyon
“olduğu görülmüştür. Daha sonralan insanlar yönetimin” ilahi bir fonksiyon
değil,beşeri bir iş olduğunu anlayarak,tebaahktan yurttaşlığa geçiş için çaba
göstermişlerdir.Böylece yurttaş olmak,inşam salt sorumluluklan olan bir varlık
olmaktan,aym zamanda yönetim karşısmda haklan da olan bir birey konumuna
taşımıştir (Eren ve Kılıç, 2008: 41). Bugün,özellikle yerel yönetimlerde sıkça
olmak üzere, yurttaşlarm “müşteri” rolünden de söz edilmekte, yurttaşlar
yönetimden daha çok hizmet beklemekte, yönetimin sunduğu hizmetlerin daha
kaliteli olmasını .istemektedirler. Günümüzde, yurttaşlarm yönetime katilma
alanları gidererek artmaktadır.
* Dr. (Kam u Y önetim i), Çankaya Ü niversitesi Rektörlüğü
]76
Kamu Etiği
2. KAVRAMSAL VE TEO R İK ÇERÇEVE
Çalışmamn teorik çerçevesini oluşturan yönetime katılmanın esaslı öğesi olan
yerel yönetim, kainu yönetimi,iyi yönetişim, demokratikleşme ile yurttaşlık hak
ve yükümlülüklerini incelemeden önce, bazı tanım ve kavranılan açıklamakta
fayda umulmaktadır: (Saran, 2004: 21-24)
Yerel Yönetim; kısaca,bir idarenin kendi işlerinin yönetimini bizzat
kendisinin üslenmesidir.(ingilizcede “selfgovemment”, Fransızcada “auto
administration” sözcükleri ile ifade edilir). Genel kural olarak yaslarla yerel
idarelere verilen tüm işler yerel iş veya hizmet niteliğindedir.Avrupa Konseyi
üye ülkelerince kabul edilen özerklik şartma göre “başka bir yönetime veya
kuruluşa bırakılmayan bir hizmetin yerine getirilmesini, yerel idarelerin
üslenebüeceğini” kabul etmiştir.Bu duruma'göre; eğer bir yerel idare, başka bir
yönetime bnrakıhnayan bir hizmeti yapmaya karar verirse, bu iş yerel nitelikte
olacaktır. Türkçeye,” hizmette halka yakmiık” olarak çevrilebilecek olan“adem-i
merkeziyetçilğin” (sübsidiarite) uygulama alam olarak görebiliriz (TODAÎE,
2002 : 12).
Yönetime Katılma; anayasal demokratik ülkelerde yurttaşlarm siyasal
sistemde alman çeşitli kararları etkilemek amacıyla yapmış oldukları eylemlerin
tümü anlaşılmaktadır. Bu kavram içerisinde politik katılım,belli amaca yönelik
davramş olarak öne çıkmaktadır (Kaase, 1995: 521).
Kamu Yönetimi, yönetimin belirU sımrlan olan spesifik bir alamdır. Bu
alanda daha çok temsil yönü güçlü olan siyasal organlarca belirlenen kamu
politikalarımn yürütülmesi süreçleridir.Kamu yönetimi sadece teknik terimlerle
ifade edildiği üzere “’yönetim” (management) ya da sadece geniş anlamıyla
“idare” (administration) değildir.Doğmdan yürütme eyleminden sorumlu
kamusal meselelere ilişkin kamu liderliğidir (Appleby, 1947: 93-97).
Gönüllülük; katılımın güçlendirilmesi,yerinden yönetimlerin desteklenmesi
ve yurttaşlara yönetimleri kontrol olanağı veren bir yapırun oluşturalmasım
gerektiren bir öneriler demetidir (Budaes ve Grüning, 1997: 7) Birçok ülkede,
gönüllülük esası ile; bir yanda halkın yönetime daha çok katılması sağlanırken,
diğer yandan önemli finansal birikimler sağlanmış ve yurttaşları daha çok
birbirine yaklaştırmıştır.
Kamu Politikası, toplumsal sorunlan ve bunların çözümlerini belirlemek
anlamma gelmekte ve kanun yapmak, yönetsel düzenlemeleri gerçekleştirmek,
altematif çözüm önerileri arasmda seçim yapmak, sorunları çözecek yöntemleri
belirlemektir.
Kamu Tercihi Teorisi, gerek kamu kesiminde, gerekse özel kesimde karar
alma ve uygulamaya ilişkin tercihlerin aym temel nedene göre belirlendiği, her
ikisinde de karar ve uygulama süreçlerinde yer alan aktörlerin özel çıkarlarmı
maksimize
etme
arayışları
doğmltusunda
şekillendiği
varsayımma
dayanmaktadır (Buchanan, 1991: 73)
Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak
177
Kamu Hizmeti, devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunlann
gözetim ve denetimleri altında genel ve kolektif ihtiyaçları karşılamak ve tatmin
etmek, kamu yaranm sağlamak için yürütülen ve kamuya sunulmuş devamlı ve
muntazam faaliyetler olarak tanımlanır.
Kamu Yararı, kişi ya da grup çıkarlarımn dışmda bunlardan farklı veya
bunların üstünde olup, kamu hizmetlerinin kamuya yönelik olarak
gerçekleştirildiğinin bir göstergesi olan kamu yararı, herkese ve ülkenin geneline
yönelik olarak sağlanan yarardır.
İyi yönetişim, vatandaşlarm birbirleriyle ve yönetim organlanyla karşılıklı
paylaşıma dayalı bir etkileşim içinde bulundukları; ülkenin ekonomik ve sosyal
kaynaklarmm kalkınma amaçlı olarak kullamidığı, yönetim mekanizmasmm
açık, öngörülebilir, hesap verme sorumluluğuna sahip, halkm taleplerine karşı
duyarlı ve hukukun üstünlüğüne olarak faaliyet gösterdiği bir ekonomik ve
siyasal sistemi ifade etmektedir.
Kamu yönetişimi ise;ulusal, bölgesel, yerel, siyasal,sosyal gruplardan,baskı
ve çıkar gruplarmdan, sosyal kuruluşlardan özel ve ticari organizasyonlardan
oluşan ağların yönetimini içermektedir. Burada yönetimin, dış yönetimi
yönlendirme fonksiyonu bulunmaktadır. Yönlendirme, kontrolden çok daha farklı
anlam taşımaktadır. Burada doğrudan etkileme söz konusudur. Kamu
yönetişimi, kamusal politikalar ağında, sosyal süreçlerin birbirlerinden doğrudan
etkilenmesini öngörmekte, ancak bu aktörlerin farkh ve çoğu zaman çatışan
amaç ve çıkarlar taşıyabildiğini de kabul etmektedir.
3. ARAŞTIRMANIN AMACI, KAPSAMI VE METODOLOJİSİ
Çalışmada, yönetimde söz sahibi olmamn endişelenecek bir durum
olmadığı;aksüıe yönetime katılmanın önündeki engellerin kaldırmasımn, kamu
yönetimi için etik bir zorunluluk olduğuna değinilerek, demokrasi kavramımn
vazgeçilmezleri arasında olan yurttaş katılırmmn yerel yönetimler için önemi
vurgulammştır.Bu bağlamda, “yurttaş insiyatifleri” gibi, yasal katılma
biçimlerinin içinde yer almayan katılım şekillerinin önemine de değinilerek,
yönetime katılmamn asgari koşullan ortaya konulmuş, bugün gelinen noktada
yerel yönetimlerin bir siyasal toplum kurumu mu? Yoksa sivil toplum
kurumu mu? olduğu savlarına açıklık getirilmeye çahşılrmştrr.
4. İNCELEME
4.1. Giriş:Küreselleşme ve Kamu Yönetimi Anlayışmda Değişmeler
Küreselleşme ile birlikte; geleneksel yönetim ve örgütlenme yaklaşımlarma
post modem bakış açısıyla getirilen eleştiriler ve bu bağlamda gerek örgüt
yönetimi, gerek kamu yönetimi alarmda demokratikleşmeye, esnekliğe
katilımcılığa, bireyin et}dnliğine ve yeteneklerinin ön plana çıkarılmasına
yönelik olarak sağlanan değişim hareketlerinin etkilerini,en çok geleneksel
178
Kamu Etiği
örgütlenmenin temel unsuru olan bürokrasi olgusu ve dolayısıyla hiyerarşi
üzerinde gösterriıesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bilgi çağmın zihniyet yapısmı yansıtan post modemizmin yansımalan ise;
evrenselliği reddetmesi,bütünselliğin yerine parçayı ve tekil özneleri koyması,
merkezde toplanma ve bütünleşme yerine çoğulculuğu ve çevreye yayılmaja
benimsemesi, genellik ve objektifliklerin yerine görselliği ve sübjektifliği
getirmesi; kamu yönetiminde merkeziyetçilikten uzaklaşan, yerelliği, yerinden
yönetimi, yatay örgütlenmeyi ve esnek uzmanlaşmayı ön plana çıkaran görev
örgütlenmelerini, geçici ya da kendiliğinden oluşan yapılanmaları gündeme
getirmiş bulunmaktadır (Ergun, 1997: 4)
Post modem toplumda, merkeziyetçi- bürokratik yönetim yapısımn
zayıflaması nedeniyle, önem ve işlevi azalacak olan kamu yönetiminin, yalnızca
devlet örgütü tarafından üstlenilip yönlendirilen ve denetlenen bir iişki alanı
olmaktan çıkıp; karmaşık bir ortamda kamu ve özel kesim örgütleri, STK ’lar,
uluslararası örgütler ve siyasal iktidarı kullanan yapılar arasmda, dinamik ve
karşılıklı etkileşim süreci içinde şekillenen bir ilişki ağı olan “yönetişim”
(govemance) teorisi adı altında ileri sürülen ve değişim çağınm yönetim
anlayışmı simgeleyen yeni yaklaşımla bütünleşmektedir (Şayian, 1996:
6).Küreselleşme ile birlikte, yeni kamu yönetim anlayışmda,aşağıdaki köklü
değişimler olmuştur:
Katılıktan, esnekliğe.
Tek boyutluluktan veya tek aktörlülükten, çok boyutluluğa ve çok aktörlülüğe.
Geçmiş yönelimli ve tepkiye dayalı anlayıştan,gelecek yönelimli ve so­
runlar ortaya çıkmadan önce önlemeye yönelik, pro-aktif anlayışa,
Aynnülarla uğraşmaktan asli işlerde yoğunlaşmaya,
ya,
Hizmeti bizzat sunucu olmaktan çıkıp, kolaylaştırıcı ve katalizör ohna.
Kapahhktan,şeffaflığa,
Edilgen ve yönetilir olmaktan, aktif ve katılımcı olmaya,
Sorumsuzluktan, hesap verebilirliğe.
Kaynakların kötü kullammından, etkili ve verimli olmaya.
Belirsizlik yerine, öngörülebilir olma.
4.2.Bilgi Çağında İnsan Merkezli Kamu Yönetimi
Bilgi ve iletişim çağmda yönetim olgusunun, geleneksel yöneten- yönetilen
aynnuna
dayanan
içeriği boşaltılmış
kamu
yönetimi;
“kamunun
yönetilmesinden”, "kamunun yönetmesi” anlayışına doğru yönelen değişim
süreci içerisinde, kendisine yeni anlamlar yüklenmiştir. Bu anlayış sonrasında
yeniden yapılanma arayışına giren kamu yönetimi; “sistem merkezli” ve “üretim
Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak
179
odaklı” kamu yönetiminden; “insan merkezli” ve ‘‘tüketim odaklı" kamu
yönetimine doğru yönelişe geçmiştir. (Saran, 2004: 21)
4.3.Kamu Yönetiminde Demokratikleşmenin Yeni Adı: Yönetişim
Kamu yönetimi literatüründe giderek yaygm kullamm alam bulan “iyi
yönetişim” (good govemance) kavramı, ilk defa 1989’da Dünya Bankası
tarafmdan yayımlanan bir raporda kullamhmştır.İyi yönetişim; ekonomik, siyasal
ve yönetsel boyutlan olan çok yönlü bir kavramdu:. İyi yönetişim; “vatandaşların
birbirleriyle ve yönetim organlarıyla karşılıklı paylaşıma dayalı bir etkileşim
içinde bulundukları, ülkenin ekonomik ve sosyal kaynaklarının kalkınma amaçlı
olarak kullamidığı, yönetim mekanizmasmm açık, öngörülebilir, hesap verme
sorumluluğuna sahip, halkın taleplerine karşı duyarlı ve hukukun üstünlüğüne
dayalı olarak faaliyet gösterdiği bir ekonomik ve siyasi sistemi” ifade etmektedir.
4.4 Demokrasinin Gelişimi İçin Yönetim Biliminin Sunduğu Alternatifler
Haşan Engin Şener’in, Fox ve Miller’in “Postmodern Public
Administration" adlı eserine ilişkin inceleme yazısmda; günümüzde
demokrasinin gelişimi için ortadoksluğun çeşitli alternatifler ürettiğini; ancak
demokrasi içinde çeşitli aksaklıklar nedeniyle (aksak demokrasi şartlanndan
dolayı) işeyemeyeceğini öne sürmüş ve alternatif olarak ortaya iki seçenek
koymuştur (Şener, 2006: 5):
Birincisi, meşrulaştırmaya cevap veren “anayasacılık" /yeni kurumsalcılık
yaklaşımı (Yaptıklarımızı ne meşrulaştırır?)
İkincisi, Toplulukçuluk/yurttaş alternatifi yaklaşımı (Yaptıklarımızı nasıl
meşrulaştırabiliriz?). Neticede,Fox ve Miller’in ortaya koyduğu sonuç, “bundan
sonra ne yapmalıyız?” sorusuna cevap aramak olmuştur.
Fox ve Miller, toplumda iki kategorinin varlığından bahsederek bahsederek;
Seçkinlerin baskm olduğu,diğerlerinin konuşturulmadığı, konuşsa da seç­
kinlerin ya da uzmanlarm maniplasyonuna maruz kalan “few-taW ' gruplarımn
varlıklarım ortaya koyuyor, diğer taraftan da
Herkesin konuşabildiği, hiçbir smırlamamn olmadığı, “many-talk’ grubu­
nun varlığıdu:.ÖnOT7e« ise; ne sadece uzmanlarm, ne de herkesin katıldığı, bu­
nun yerine dileyenlerin ve bu konuda konuşmak isteyenlerin katıldığı “sometalk"grubunun canlı tutulmasıdır. Ortaya konulmaya çalışılan ise, hiç şüphesiz,
“katılımcı dem oh'asr anlayışıdır.
Fox ve Miller,çıkarsamalarım aşağıdald basamaklar halinde felsefi bütünlük
içerisinde ortaya koyarak, kamu yönetiminde katılım ve karar alma sürecinde
“yapıcılık" (Constructivism) anlayışını da yerleştirmişlerdir (Fox ve Miller,
1995)
Kurumlar, toplumsal olarak inşa edilir
Özne, bedendir. Beden bizi dış dünyaya bağlar.
Önemli olan “beden” ve “durum” arasında “bilinçli” bir ilişki kurmaktır.
180
Kamu Etiği
v' Projesi olan birey, etkin bireydir.
Birinci önermeden hareketle, insan yaratısı olan kurumlara bağışıklık
tamnamaz( Şeyleştirilemez).
Kurumlar, insanlarm tekrarlı uygulamalan ve alışkanlüdarımn bir sonucu
ve yansımasıdır.
Alışkanlıklar değiştikçe kurumlar da değişir.
Eğer bir veri toplumsal olarak inşa ediliyorsa, yeniden inşa edilebilir.
4.5.Etik Bakış ile Kamu Yönetiminin Sorunlarını Görmek
Geniş tabanlı ve nasıl davramiması gerektiğini içeren “ahlald' kavramına
karşılık, soyut ve yazılı kurallan içermesi beklenen “etik, istenilir iyi” olup,
evrensel değeri vardır.Deyim yerinde ise günümüzde; “global ahlak”
oluşmaktadır. Politikada yazılı olmayan kurallara uymak,yazılı kurallara uymak
kadar önemlidir. Kamu yönetimi,aİLlaki sonuçlarm verimli kılınması için fırsat
yaratmalıdır. Bu sonuçlar, popüler siyasi süreçler tarafmdan tammlanır, yasama
süreci tarafmdan biçimlendirilir ve kendi değerlerini yaymaları için yöneticilere
devredilir (Appleby, 1947: 93). Zira bugün politikada etik;toplumun diğer
alanlarmdaki etik ilkelerin düzenlenme ve uygulamasmda önemli tartışma
alamdır.Toplumun kendini yönetenlere güvenini yitirdiği kuralsızlığın hakim
olduğu politik ortamda,toplumsal çöküş başlar ve entropi (sistemdeki bozulma,
dağılma eğilimi) etkisi kendisini gösterir Kamu yönetiminde, özel sektör
yönetiminden farklı olarak, kamu yönetim sorunlarmın çözümünde, etik
değerlendirmelere de yer verilmesinin önemi yadsmamaz.Kamu yönetimi
bilimim, ahlaki gayeler alanmda,ne olduğu belli olmayan karmaşık bir bilim
haline sokmamak için şu ilkelerden yararlanmak mümkündür:
Temel bir hipotez olarak, normatif olmayan kamu yönetimi bihmi;bilimin kapsadığı alandan, etik sorunları ayıklayan temel bir hipoteze dayan­
dırmak.
Amaçları, dürüst bir şekilde ortaya koymak (Kamu yöneticisi, “neyi ba­
şaracağım anlat bana, ben de sana amaçlarmı en iyi bir şekilde başarman için
hangi idari araçları kullanman gerektiğini anlatayım” diyecektir.
4.5.
Yönetime Katılma ve Yönetime Katılma Biçimleri
Katılma kavramı,dar ve geniş anlamda tammlanabilir. Dar anlamda
katılımdan, daha çok seçimlere katılma ve oy verme eylemi anlaşılmaktadır.
Geniş anlamda katılma ise, yurttaşlann kurumlarm oluşmasma,görevlerin
belirlenmesine, kararlarm alınmasına ve alınan karalan uygulanmasına katılması
anlaşılabilir.
Yurttaş açısından katılım, devletine sahip çıkma, onu daima nitelikli düzeye
getirme görevi ile eş anlamlıdır. Bu nedenle, yönetime katılma siyasal sistem
açısmdan endişelenecek bir durum olmayıp, aksine desteklenecek bir davranış
biçimi olarak görülmelidir.
Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak
181
Yönetime katılmanın biçimleri ise;siyasal sistemdeki hedefler doğrultusunda,
doğrudan-dolaylı; yasal-yasal olmayan gibi çok çeşitli şekilde smıflandınlabilir.
Doğrudan katılım kavramından, kararlan etkilemek amacı ile ortaya çıkan bütün
davramşlar ve seçimler gibi genellenemeyen davramşlar anlaşılır. Eğer yönetime
katılımda kurumsal bir bağlılık ilişkisi içerisinde ortaya çıkan bir davramş söz
konusu ise, yasal bir yönetime katılmadan bahsedilebilir. Bununla birlikte,
“yurttaş insiyatifleri” gibi yasal katılma biçimleri içinde yer almayan katılım
şekilleri de önem kazanmaktadır (Kaase, 1995: 522).
Siyasal Katılmayı Baykal, bireylerin ilgilenme sıklığmı göz önünde
bulundurarak üç kategoride toplamaktadır (Baykal, 1970: 33);
® Bireyin olayları izlemesi (Yerel ve genel yönetime ilişkin konularda birey
çeşitli şekillerde bilgilenmiş olmaktadır).
o Bireyin olaylar hakkında edindiği bilgilere göre tavır talonması (Bu aşa­
mada birey, bilgi edime düzeyinde kalan birinci kategoriye göre daha yoğun
siyasi olaylarla ilgilenmelctedir).
*
Bireyin olaylann içine fiili olarak katılması (Bu aşamada ise, bireylerin
her iki kategoriden daha yoğun bir şekilde siyasi olayları takip etmesi söz konu­
sudur).
Kişiler katılma eylemlerine birey, grup ya da örgütler içinde girerler.
Kuşkusuz yönetime katılmamn her biçimi, tarihsel süreç içerisinde kendine özgü
koşullar altmda ortaya çıkrmş ve gelişmiştir. Yönetime katılma biçimleri çeşitli
amaçlar doğrultusımda smıflandınlabilir.
Geleneksel katıltma türleri aşağıda belirtilmiştir (Eıtuğrul, 1999: 178-186)
® Oy verme,
a Seçimlerde aday olma,
a Kamu yönetimine girme,
9 Devlete karşı dava açma
Kamu yönetiminde geleneksel katılma biçimleri dışmda, özellikle
1970’lerden sonra yeni katıhna biçimleri ya da diğer bir ifade ile “sivil
itaatsizlik” olarak adlandmlan davramş biçimleri de dikkat çekici bir şekilde
artmıştır. Günümüzde sıkça kullanılan bu tür eylem biçimlerinden bazıları
şunlardır (Anbarh, 2001: 324):
e Oturma, işgal,
® Ağaçların kesilmesini engelleme, ağaçlara sarılma,
a Anket düzenlemek,
» Afiş, bildiri, para toplama, kendim zincirleme, yol kapatma
Yönetime katılma biçimleri ne türde olursa olsun,- yönetime katılma biçimleri
ile demokrasilerin gelişimi ve iktidarlann sınırlandırılması arasmda yakm bir
ilişki bulunmaktadır.Pierson, devletin temel özelliklerim dokuz grupta
182
Kamu Etiği
toplamıştır:Bunlardaıı ikisi; “kişisel olmayan iktidar” ve “yurttaşlık” olarak
ifade edilmiştir.Kişisel olmayan iktidar,yurttaşlann katılum ile sağlanır. Obsome
ise;devletin dikkatini, yanlıca kamu hizmetlerinin üretilmesi ve sunulmasma
odaklanmamasını, fakat aynı zamanda toplumsal sorunları çözmek için “kamu”,
“özel” ve “gönüllü sektörler” arasında katalizör görevini de yerine getirmesi
gerektiğini ifade etmişlerdir. J. S.Mill’in klasik yerel demokrasi savunusunda
ileri sürdüğü;yurttaşlığm geliştirilmesinde, siyasal süreçlere katılma
olanaklanmn sağlanmasında, değişik siyasal, etnik ve dinsel kesimlerin yönetime
katılması ve temsilinin sağlanmasında yerel yönetimlerin birey ve topluluk adına
özgürleştirici fonksiyonlarmın daha çok hayata geçirilebildiği batı ülkelerinde
bugün göreli olarak açık ve demokratik yönetsel sistemlerin hakim olduğu
bilinmektedir (Alada, 2000: 147).
4.6.Yönetime Katılmada Yerel Yönetim- Yurttaş İlişkileri
Yönetime katılmadan söz edebilmek için, aşağıdaki temel koşullarm
bulunması gerekmektedir. Bu koşullardan biri ya da bir kaçı var olmadığı
takdirde, gerçek bir katılnndan söz edilemez. (Ertuğrul, 1999):
« Bağımsız bir devletin varhğı ve katılacak bir nesnenin var olması
• Yönetilenlerin can güvenliğinin bulunması
• Belli bir eğitim düzeyinin varlığı
• Katılmaya olanak verecek düşünsel bir çerçeve
■ Katılmayı teşvik eden bir anlayış
e Taraflar arasmda asgari ölçüde bir iletişim düzeninin sağlanması
Yönetime katılımı smırlayan ya da diğer bir ifade ile katılımı olumsuz yönde
etkileyen faktörlerden en önemlisi, katılum sınırlamaktır .Yönetime katılma
deneyimi sayesinde,günümüzde kamu yönetimi ile yurttaşlar arasındaki ön
yargılar, giderek ortadan kalkmaktadur. Bu gelişmenin temelinde, yönetimyurttaş arasmdaki katılun ilişkisinin gelişmesi ile yönetimin kamu hizmetlerinde
daha nitelikli bir hizmet sunacağı düşüncesi bulunmaktadır (Eren ve Kılıç, 2008:
43)
Yurttaş ve yerel yönetimler arasındaki ilişki, modem toplum ilişkilerinin bir
sonucu olarak çok boyutlu bir görünüm arz etmektedir.Arük birey sadece kamu
yönetimince üretilen hizmetlerden yararlanan bir aktör olmayıp; aym zamanda
yurttaş, yerel yönetim karşısmda girişimci,vergi ödeyen, kira yardımı talep eden,
.gibi çok yönlü bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle yönetimyurttaş ilişkisinin boyutu, yurttaşm belli peryotlarla yapılan seçimlerde oy
vermek suretiyle hoşnutsuzluğunu ya da memnuniyetini göstermesinden çok
daha farklı dır (Bogumil, 1999a: 161).
Yönetim ile yurttaş arasındaki ilişki günümüzde çok boyutlu olarak kendini
göstermekle birlikte, genellikle üç bölüme aynlarak İncelenmektedir (Bogumil,
1999a: 161):
Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak
183
o Vekalet veren olarak yurttaş: Vekalet veren olarak yurttaşın rolü, bir yân­
dan politikanın belirlenmesi sürecine,diğer yandan politikanın uygulanması süre­
cine dayanmaktadır.Yönetim birimlerinin sevk ye idaresi,geleneksel olarak tem­
sili esaslara göre örgütlenmiştir; fakat yurttaşların doğrudan katılım olanaklannda bir artış sözkonusu olmuştur.Bu noktada en etkili katılım olanaklan, yönetsel
kararların hazırlanması aşamasmda ortaya çıkmaktadır.Yönetim için yasallık,
rasyonellik ya da verimlilik söz konusu olurken; yurttaşlar için daha fazla hemşeriye yalanlık, kendini gerçekleştirebilme, yaygın hukuksal koruma ya da denetim
ön plana çılonaktadır. Konuyla ilgili deneyimlere göre,katılım konusunda dört
temel problem alam bulunmaktadır (Bogumil, 1999b: 53):
o Meşruluk: Yönetilenlerin meşru bir biçimde temsil edilmesi,
o Motivasyon:Katılma sürecine destek için yurttaşların ilgilerinin artmlması,
o Bilgilendirme ve iletişim:Katıhmcı yurttaşlarm kapsamlı olarak bilgilen­
dirilmesi
o Liyakat:Katılımcı yurttaşlarm yetkin hale getirilmesi.
Özellikle 1990’lı yıllarda, vekalet veren rolü, temsili demokrasinin yerini
doğrudan demokrasinin almaya başlamasıyla ortaya çıkrmştu'.Daha sonraki
dönemlerde, yönetimin modernizasyonu çabaları çerçevesinde, kamusal
faaliyetlerde yeni meşruluk temeli olarak vekalet veren rolü kendini
hissettirmiştir
9 Kamu hizmeterinin alıcısı olarak yurttaş (Müşteri, vekil, uyruk): Müşteri
olarak yurttaş yaklaşımı, yurttaşın kamu hizmetlerinden yararlanırken özel sek­
törde olduğu gibi, kamu sektöründe de ilgi görmesi ve yurttaşa karşı kamu yöne­
timinin davranışlarımn değişmesini savunanaktadır. 1990’lı yıllarda müşteri
kavramı, işetine yönetimi doğrultusundaki modernleşme çabalarmın hareket
noktasmı oluşturmuştur.Kamu yönetimine müşteri kavramınm girmesiyle yurtta­
şın rolü, kamu hizmetlerinin kalitesini, zamamnda sunulup sunulmamasım, sunu­
luş biçimini ve verimliliğini denetlemek şeklinde değişmiştir (Çukurçayır,
2000a:44). Görüleceği üzere yurttaş, geleneksel yaklaşımdan farklı olarak bu
yaklaşımda “edilgen " konumdan, "etken” konuma geçmiştir.
« Ortak biçimlendirici (Mitgestaler) olarak yurttaş: Bu kavram, esld gönül­
lülük yaklaşımmm güçlü bir biçimde teşvik edilmesi anlamına gelmektedir.Bu
yaklaşım, 1990’h yıllardan itibaren kendisini hissettirmiştir.Özellikle kamu lıizmetlerinin finansmanı esnasında, artan kamu hizmetlerini karşılamak için yurt­
taşlardan yararlanma ve bir kısım kamu hizmetlerini yurttaşlarm üstlenmesi
kamu sektörü için bir çıkış yolu olarak görülmüştür (Örneğin ülkemizde, vakıflar
ve hayırsever yurttaşlarımızın yaptırdıkları okullar, yurtlar, derslikler bunun
örneğidir).
S. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Topluma en yalan siyasal alan, halkın günlük yaşamını sürdürdüğü,her türlü
siyasal, kültürel sosyal ve ekonomik deneyimlerini gerçekleştirdiği yerel
IB4 Kamu Etiği
aIanlardır.Zira yerel idarelerin h er türlü eylem ve işlemleri sorumluluk
alanlarmda yaşayan yurttaşları doğrudan ilgilendirmekte olup; bunlarm
karşılanmasmda,orada yaşayan yurttaşlann çıkar birliği vardır.Yönetime
katıhnanm farkh bir boyutunu oluşturan yerel yönetime katılma, demokratik
toplumlarda her geçen gün giderek daha fazla öne çıkmaktadır.Yurttaşlann yerel
siyasete katdmu ile demokrasi soyut bir kavram olmaktan çıkıp,
somutlaşmaktadır. Denilebilir ki artık yurttaş, “edilgen" konumdan, “etken"
konuma geçmiştir.
Bugün artık tüm ülkelerde yasama hakkından sonra yönetime
katılma,toplumun öncelikli konusu olmuştur .Y urttaş olmak,salt sorumluluklan
olan bir varlık olmaktan öte,aym zamanda yönetim karşısmda hakları da olan
birey demektir. Vatandaşlara demokratik tavır ve davramş kazandırma
alışkanlığı, yerel yönetimlerce sağlanır. Dolayısıyla, yerel yönetimler,
yurttaşlann zihinsel davramş değişikliği, sağlanmasma da katkıda bulunurlar.
Yerel düzeyde sağlanan bu olgunluk, ulusal düzey için de sağlam bir zemin
oluşturur.Tüzel kişiliğe sahip bir organizma olan kamu yönetiminin esas amacı,
vatandaşlarma hizmet sunmaktır.Vat'andaşlar,kamu hizmetlerinin tüketicisidirler
ve her tüketici gibi onlarm da haklan bulunmaktadır
Günümüz demokrasilerinin vazgeçilmezleri arasmda yer alan Sivil Toplum
Kuruluşları da gönüllü ve erdemli yurttaşların oluşturduğu birlikler olup;
yönetime katılmamn güzel ömeklerini sergilemektedirler. Yeter ki “sosyal
dilenci" olmasmlar ve vatandaşlarm güvenini kazamp, sürdürebilsinler. Milliyet
Gazetesi’nin 9 Şubat 2007 tarihli “6 Pilot ilde kamu harcamasmm röntgeni
çekildi” başlıklı bir haberine göre; “Türkiye Ekonomik ve Sosyal EtüdİĞr
Vakfı’nm” (TESEV) İyi Yönetişim ekibinin yaptığı bir araştırmada, kamu
harcamalannda keyfilik ve kaym m nm yam sıra aynmcılğm da olduğu ortaya
konulmuştur.Yaşanan bu ömek olayda da görüleceği üzere, sivil insiyatiflerin,
yerel yönetim sürecine katıhmlarmm desteklenmesi gerekmektedir.Reel
demokrasileri yaşamak ve yaşatmak için devlet-sivil toplum -kamusal alan
denkleminde (Üstel, 1999: 13), yerel yönetimler hak ettiği yeri almahdır.
Sonuçta kişisel ohnayan iktidar meşruiyetim sağlamlaştırırken yurttaş da
“istenilir iyi” olarak gördüğü yerel yönetim içerisinde yurttaş olmanın hazzım
hissedecektir. Zira yurttaşlık,bireyin üstleneceği en yüce ve mükemmel kimlik
değil, ama en mükemmel”ahlaki”kimliktir. Yurttaşlığın yaşama geçirme biçimi,
toplumdaki konsensüs ortamınm da belirleyicisi olacalctır. Son söz; güçlü
demokrasinin ideal zemini ise, “jaraftcî”konsensüs, başka bir deyişle
yurttaşlann aktif ve sürekli katılımına dayanan ortak karar alma sürecidir (Üstel,
1999: 73). Şüphesiz bu süreci, kesintisiz yaşatacak olanlar ise, aktif yurttaşlardır.
KAYNAKÇA
Alada, A.B, (2000), “Dönüşüme Açılan Kapı: “Mahalle”, Yerel Yönetimler
Sempozyumu, 1-2 Kasım, s. 147, TODAİE yayım, Ankara
Appleby, Paul H. (1947), “Toward Beter Public Administration”, Public
Administration Review, 7:2. Spring, s.93-99
Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak
Baykal, D. (1970), Siyasal Katılma -B ir Davranış
Üniverersitesi SBF Yayınlan, No.302
İnceleme,
185
Ankara
Bogumil, J. (1999a), “Aile Politik İst lokal.Kontımunales Handeln in der
modemen Bürgergesellschaft” Opladen, ss 159-169
Bogumil, J. (1999b), “Aufdem Weg Zur Bürgerkonunune? Der Bürger
alsAuftraggeber, Mitgestaler ımd Kunde” Heidelberg, ssl59-169
Buchanan, James M., “Kamu Tercihi ve Anayasal iktisat”. Eker, A.-Aktan, C.
Can, (Ed.) İzmir, s. 73-76.
Budaes, D. Grüning, G. “Kommunitarismus-eine Reformperspektive?”, s.7
Çukurçayır, A. (2000a), Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Yargı yayınları,
Ankara
Eren, V. -Kılınç, S. (2008), Niğde Üniversitesi ÎÎBF. Dergisi, Haziran, cilt:l,
Sayı:l, ss41-57
Ertuğrul, C. (1999), Devlet Yönetimine Katılma Hakkı, İmge Kitabevi, Ankara
Ergun,T. (1997),”Post modemizm ve Kamu Yönetimi “,Amme İdaresi Dergisi,
Cilt30, Sâyı4, Aralık,' s. 4 ve 12.
Fox.Charles J. ve Miller, Hugh T.(1995),Postmodem Public Administation:
Towards Discourse, Sage Publications, United States o f America.
Kaase, M. (1995), “Partizipation”, in: Dieter Nohlen (Hrsg); Wörterbuch Staat
und Politik, Bonn, ss.521-526
Milliyet Gazetesi, 9 Şubat 2007
Şayian, G. (1996), “Bağımsız Bir Disiplin Olarak Kamu Yönetimi: Yeni
Paradigma Arayışları”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt29, SayıS, Eylül, s. 6.
Saran, U. (2004), Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Kalite Odaklı Bir
Yaklaşım”, Atlas Yaymcılık, s21-24, Ankara
Şener, Haşan E., “Kitap İncelemesi”,
site/default.asp, (13.04.2006)
http;//www.felsefe
ekibi.com/
TODAİE, (2002), “Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri”, TODAİE Yerel
Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi (YYAEM) yayım, s. 12, Ankara
Üstel, F. (1999),.Yurttaşlık veDemokrasi, Dost Kitabevi, s.l3, Ankara
KARŞILAŞTIRMALI KAMU
ETİĞİ
DÜNYA’DA KAMU ETİĞİ
UYGULAMALARI
'îlkay GÜLER*
özet
D ilim izd e etik sözcüğü ahiak sözcüğü ile eş anlam lı kullanılm aktadır. T oplum da yaşayan
bireylerin kendi kendine oluşturduğu v e yazılı m etine dayanmayan kurallara, etik kurallar denir. Etik
kurallan insanlann iş hayatında çalışm a v e çalıştırma prensiplerini belirlem ektedir. A y n c a etik,
toplum sal, siyasal v e yönetsel sistem in düzgün işlem esin i sağlkyan, yolsu zlu ğa giden y ollan
en gelleyen değerler v e davranışlar bütünüdür. İnsan davranışının etiksel tem elleri her sosyal bilim d e
farklı olarak yansır. Örneğin ekonom ide kıt kajmaklann sonsu z insan ihtiyaçlanni karşılam asını
içerdiği için, siyaset bilim inde gücün tahsisindeki görevi nedeniyle, hukukta etik yapılann ilk e ve
kanunsallaştınim ası nedeniyle, İTİminolojide etik davranışı yücelten etik olm ayan davranışı
kötüleyen durumu, p sikolojide de etik olm ayan davranışı tanım layışı ve tedavi edici rolüyle
m evcuttur. Etik davranış standartları kamu yönetim i açısından büyük önem gösterm ektedir. Kamu
yönetim inde etik, devlete v e devlet kuramlarına karşı güven oluşturmanın unsurudur. Kamu
yönetim inde etik bilincinin yerieştirilm esi, etik sistem inin tüm unsurlan ile kuralup etkili
uygulanm ası gerekm ektedir. Her ülkede doğru v e yanlışın ne olduğu konusundaki anlayışlar farklılık
gösterir. B ir ülkenin yaşam ına egem en olan inanç v e değerler başka bir ülke için tam karşıtı inanç v e
değerler olabilir. D olayısı ile D ünya’nın çeşitli ülkelerinde kam u yönetim inde uygulanan etik
kavramı da farklılık gösterm ektedir. B u çalışm anın am acı bu farklılıklan belirlemektir.
A n a h ta r K elim eler; Etik. Kamu, Ç eşitli Dünya Ülkeleri
GİRİŞ
Kamu yönetimi sisteminin, tüm yaşamımızda çok önemli bir yeri vardır. Bu
nedenle olumsuzluklardan uzak olup güven duyulması gerekmektedir. Devlet,
temel görevlerini kamu kurum ve kamu personeli ile gerçekleştirmektedir.
Devlet, görevlerini yerine getirebilmek için yetkiye ve maddi kaynağa sahiptir.
Ancak bu unsurlar bazen bireysel çıkarlar için kullanılmaktadır. Devletin
kaynaklannm bireysel çıkarlar için kullamimasımn önüne geçebilmenin, en temel
yolu etik değerlerin uygulanmasıdur. İnsanlığm varolduğu günden beri
davramşlara yön veren en önemli iki kavram iyi ve kötüdür. Dolayısı ile etik
değerler insanoğlumm yaradılışından bu yana süregelmektedir. Yüzyıllardır
insanlar arası ilişkilerin temelinde yer alan değerlerin ahlaki açıdan iyi veya kötü
olamn niteliğini araştıran etik konusunu ahlak felsefesi araştırmıştır. Günümüzde
ülkemizde ve dünyadaki pek çok ülkede yaşanan etik değerlerden sapma durumu
etik değerlerin öneminin taıtışılmasmı gerektirmektedir.
Kamu yönetiminde etik, devletin kummlanna karşı güven oluşturmamn en
önemli unsurudur. Bu nedenle etik bir alt yapmm oluşturulması amacı ile 5176
sayılı kamu görevlileri etik kurulu kurulması hakkmda kanım ve kamu
görevlileri etik davramş ilkeleri ile başvuru usul ve esasları hakkında yönetmelik
’ Öğr.Oör., Oazi Ü niversitesi, Ankara M eslek Y üksekokulu
188
Kamu Etiği
İle kamu yönetiırdnde etik davranış ilkelerinin yerleştirilmesi amacı ile önemli
bir adım atılmıştır.
Türk toplumu, geleneksel bir toplum olmaktan uzaklaşarak modernleşme
yolunda ilerlemektedir. Buna bağlı olarak görülen ani değişiklikler sonucımda
kamu yönetimi de bu süreçten etkilenmiştir. Gerek Türkiye’de gerekse Dünya’da
kamu yönetiminde meydana gelen değişiklikler sonucunda etik değerlerin
sorgulanması gerekmektedir. Bu çalışmada kamu yönetiminde etik açısından,
Dünya’mn en temiz ülkelerinden olan Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya,
Norveç’te uygulanan etik kurallar ve ortak özellikler ve farklılıklar
sunulmaktadır.
ETİK K A V R A M I
Etik kelimesi. Yunanca “ethos”dan gelmektedir. Ethos karakter anlanuna
gebnektedir. Etik kelimesi filazoflar tarafmdan iyi ve doğrunun ne olduğunu,
mutlak iyi ve mutlak doğru olup olmadığım ve .bu değerlere ulaşılıp
ulaşılamayacağmı araştıran zihinsel çaba olarak tammlanmaktadır. Etik
herşeyden önce, insan ve toplum için ideal olanm araştmlmasıdır.
Etik ifadesi, çoğunlukla ahlak ifadesi ile aynı anlamda kullamimaktadır.
Ancak anlam ve içerikte bazı farklılıklar vardır. Etik, nasıl davramhnası
gerektiğine ilişkin soyut kavramlara dayalı iken ahlak, yazılı olmayan
standartları içerir. Etik, uygulamaya konulan ahlaki görev ve ahlak ilkeri
anlayışıdır. Bir toplum içinde farklı ulusal, etnik, dinsel, cinsel kimlikler
bulunabilir. Bu durum farklı ahlak anlayışlarım gündeme getirebilir. Bunun
sonucu olarak her topluluk ve kurum için ahlaki değerler, normlar oluşmuştur.
Etik kavramı ise, daha evrensel ve genel geçerliliğe sahip ideal olma kavramı
önem taşımaktadır.
Etik değerler her zaman kültür ile bütündür. Kültür bir toplumda yaşayan
bireylerce paylaşılan anlamlarm bütünüdür. Kültürel bir unsur olarak etik, tüm
toplum açısından çok önemlidir. (Sakarya Üniversitesi İktisadi ve îdâri Bilimler
Fakültesi, 2005: 347-355)
ETİĞ İN UNSURLARI
Etik unsurlan oluşturan temel kavramlar bulunmaktadır. Bunlardan iUd ödev
ve yükümlülüklerdir. Ödev bir kişnün yapması, gereken yada kişiden yapması
beklenen eylemdir. İkincisi vicdan ve iyi niyettir. Vicdan, kişinin kendisini
yargılama yeteneğim kullanması sonucu, ahlaki değerleri bilincine varmasım
sağlayan ahlaki yeterliliktir. İyi niyet ise, kişinin toplumsal iUşkiler veya olaylar
karşısmda, ahlaki bakımdan eylemlerine yön vermek üzere benimsediği
düşüncedir. Sonuncusu ise, eylemlerimize yön veren öğelerdir. Bu öğeler iyilik
ve doğruluk, sevgi, bencillik ve onurdur. (Köprü, 2007: 25-30)
Dünya 'da Kamu Etiği Uygulamaları
189
KAMU YÖNETİM İ ETİĞ İ
devletin
Kamu yönetimi etiği, kamu hizmetlerinin sunulmasmda ve kamu
kaynaklarmm yönetiminde karşılaşılan etik ilişkileri inceler. Kamu çalışanları,
günlük çalışmalarında kamu kaynaklarımn yönetilmesi, vatandaşlarla ilişkiler
gibi bazı durumlarda takdir yetkisi kullanırlar.(Koçberber, 2006: 70-75). Kamu
yönetimi etiği, ilk olarak kamu gücünün keyfi şekilde kullamimasmı engeller.
İkinci olarak, devlete ve onun kurumlannda karşı güven sağlamanın en önemli
unsurunu oluşturur. Kamu yönetiminde etik ilkelerin oluşumunu iç ve dış
etkenler etkilemektedir. îç etkenler örgütsel yapı ve çalışanlann özellikleridir.
Dış eticenler ise toplumsal etmenler ve hukuksal yapıdu'. Burada sayılan iç ye dış
etkenler sonucu kamu yönetiminde etik ilkeler meydana gelmektedir. Bu ilkeler
şu şeldide suralanabilir:
Laiklik, İnsan hakları. Demokrasi, Eşitlik, Adalet, Tarafsızlık, Dürüstlük,
Sorumluluk, Bağlılık, Hümanizm, Hukukun üstünlüğü, Saygı, Sevgi, Hoşgörü,
Tutumluluk, Olumlu olmak, Açıklık,Hak ve özgürlükler. Emeğin hakkmı verme.
Yasa dışı emirlere karşı direnme.
Kamu yönetiminde sayılan etik ilkelerden bazıları evrensel kabul edilerek
tüm Dünya’da kullamimaktadır. Bu değerler şunlardır;
Hesap verebilirlik. Saydamlık, Tarafsızlık, Hukukilik, Dürüstlük, Bütünlük,
Liderlik, Eşitlik, Saygınlık ve güven, Sadakat, Profesyonellik, Nesnellik.
Etik ilkeler açısından değerlendirildiğinde iyi bir kamu görevlisinde
bulunması gereken özellikler şunlardır:
Doğra ve adil davranmaya özen göstermek. Hizmet sunduğu topluma karşı
sorumluluk duygusu hissetmek. Verilen hizmette, sürekli en iyiyi ve en yüksek
kaliteyi elde etme çabası içinde olmak, Demokratik mekanizmalarm
çözümleyiciliğine inanmak. Hoşgörülü ve yardımsever olmak Tüm hizmetlerde
dürüst ve saygılı olmak, îş hayatında iş birliğim, dayanışmayı ve işe saygıyı ön
planda tutmak. Kendini işe adamak. Çalışma arkadaşlarına ve yerel topluluk
üyelerine karşı iyi niyet göstermektir (Alada, A.1993: 21).
DÜNYA’DA KAMU YÖNETİM İ ETİĞ İ
Kamu yönetiminde etik davramşlar ve içerikleri her ülkede farklılık
göstermektedir. Ancak son yıllarda geliştirilen kodlar açıklayıcı nitelik
taşımaktadır. Etik dışı faaliyetlerin en az görüldüğü ülkelerdeki bazı eğilimlerin
vatandaşlarm devlete oİan güveniniı;ı sağlanmasmda olumlu etkileri vardır. Kamu
yönetiminde etik açısıdan. Dünya’nm en temiz ülkelerinden olan Kanada, Yeni
190
Kamu Etiği
Zelanda, Finlandiya, Norveç’de uygulanan etik kurallar ve ortak özellikleri ve
farklılıkları bu bölümde incelenecektir.
Kanada
Kamu yönetiminde yüksek etik standartlarm uygulanması için ilke temelli
yaklaşım benimsenerek etik davramş kodları ve ilkeler düzenlenmiştir. Ülkede
bir dizi ilkeye dayanan geniş ve açık standartlar kurma yaklaşımı
benimsenmiştir. Bu yaklaşımm amacı açık ve etik ilkelere bağlı karar alma
sürecini hızlandıran yöntemler kullanarak kamu sektöründe bütünlük sağlanması
konusunda çalışanlan motive etmek ve bu yol ile kamuda saydamlığı
sağlamaktır.
Ülkede uygulanan etik ilkeleri ile kamu çalışanlarmın ve karar alma sürecinin
bütünlüğü konusunda kamu güveninia sağlanması amaçlanmaktadır. Kamu
çahşanlan kamu görevlerinin uygulanması sırasmda dürüstçe davranmalı ve
devletin bütünlüğü, tarafsızlığı, konusımda kamu güveninin sarsılmaması için üst
düzey standartlar uygulanmalıdır.
Yeni Zelanda
Etik alanmdaki çalışmalar Yeni Zelanda’mn. yaygm ve kapsamlı kamu
yönetimi reformunu yansıtmaktadır. Etik çalışmalarımn hedefi dürüstlüğe dayalı
bir yaklaşımı benimseyerek, yetkinin alt birimlerle paylaşıldığı bir yönetim
sistemiyle tutarlı bir etik çerçeve meydana getirmektir. Ülkedeki görüş, kamu
hizmeti ilkelerinin ve değerlerinin yönetim sistemlerine bütünleştirilmeleri ve
kamu hizmetinin ruhuna işlemeleri için fonksiyonel bir anlam kazanmaları
gerektiğidir.
Finlandiya
Ülkenin en belirgin etik politikası, kamu hizmetinin tarafsızlığım tehdit eden
faktörlerin daha ortaya çıkmadan giderilmesidir. Çıkar çatışması taşıyan durum
ve faaliyetler ülkelerin mevzuatlarmda düzenlenmektedir. Bu durumlar menfaat
kabulü, hediye, boyun eğme, kamu görevi dışmdaki faaliyetler, iş çıkarlan,
şirketteki paylar, ailevi ilişkiler, kişisel iUşkiler, borçlar, yükümlülükler, mal
varlığı ile ilgili çatışmalardır. Gelişmiş ülkelerin çoğu bu olumsuz durumu
kanunlarla kısıtlamış ya da yasaklamıştır.
Norveç
Norveç’te özellikle ekonomik suçlara ilişkin yasalarda düzenlemeler
yapılmıştır. Kolluk içinde özel bir birim oluşturulmuştur. Bu alanda temel
sommIuluk îdari îşler Bakanlığma aittir. Meclisin genel bir denetçisi bulunmakta
olup Maliye Bakanlığı da benzer şekilde denetim yapmaktadır. Planlama
stratejilerine toplam kalite yönetimi ve değer yönetimi kavranılan girmiştir.
Birçok resmi kuruluş kendi alamyla ilgili etik kuralları, rehberler vs. hazırlama
sürecine girmiştir. Konu ile ilgili kurs ve hizmet içi eğitim imkânlan
sunulmaktadır.
Dünya ‘da Kamu Etiği Uygulamaları
191
Ücret azlığı, işsizlik ve kamusal istihdamda daralmamn kamu görevlilerinin
davramşlan üzerindeki etkisi araştmlmaktadır. Medyaya siyasilerin yolsuzluğa
yönelmemeleri ve meşru sınırlar içinde kalmaları konusunda görevler
düşmektedir. Norveç kamu yönetimi, idare hukuku ilkeleri çerçevesinde
yüriitühnektedir. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, açıklık, eşitlik, kamu
hizmetlerinden yararlananlara odaklanma gibi ilkeler idari işler hukukunun
sınırlan içerisinde ve usulünce işlemesinde önemli olmaktadır.
Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’in Etik Sistemlerinin Ortak
Özellikleri ve Farklılıkları
Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’in benimsediği kamu hizmeti etik
davramş ilkeri şu şekildedir:
Tarafsızlık, Nesnellik: Kanada, Finlandiya, Norveç
Yasallık: Kanada, Norveç
Dürüstlük: Kanada, Yeni Zelanda
Saydamlık, Açıklık,Uygun Bilgi Beyam: Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya,
Norveç
Etkililik: Yeni Zelanda, Norveç
Sorumluluk, Hesap Verebilirlik: Yeni Zelanda
Eşitlik: Norveç
Adalet: Yeni Zelanda, Norveç
Çıkar Çatışmalarından Kaçınma: Kanada
Kamu Kaynaklarına Saygı: Norveç
Sadakat: Norveç
Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya ve Norveç’in en önemli ortak özelliği
Dünya’nın kamu yönetiminde etik açısmdan en temiz ülkeleri arasmda yer
almalarıdnr. Uluslararası standartlar incelendiğinde. Kanada yolsuzluk algılama
indeksinde üst şuralarda yer almaktadır.
Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç, kamu yönetiminde etik ilkeleri
ve çıkar çatışması kuralarım bütün çalışanlar için yasalar ve kılavuz ilkeler
şeklinde düzenlemiştir
Kanada’da etik mevzuatımn uygulamasmı gözetleyen etik damşmam
bulunmaktadır. Finlandiya’da Parlamento Ombudsmam etik ilkeler ve çıkar
çatışması kılavuz ilkelerinin uygulanmasından sorumludur. Ombudsman, kamu
çalışanlarma karşı dava açılmasmı tavsiye etme yetkisine sahiptir. Yeni
Zelanda’da Sayıştay ve Kontrol Dairesi idareyle ilgili düzenli raporlar
yayınlamak ve kurum faaliyetlerin gözden geçirilmesi ile görevlidirler.
192
Kamu Etiği
Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç, kamu çalışânlannm işlerine
kamu faydasım sağlamak amacı ile yaklaşmalannı benimsemektedir. Kanada ve
Yeni Zelanda, kamu menfaatinin, sağlanması ilkesini, kamu yönetiminde
bütünlüğü sağlamak için etik ilkelerin ve davramş kurallarmm temeli olarak
kullanmaktadır. Finlandiya Anayasası, kamu yönetiminde etikle ilgili bir
çalışmalım gerekli olup olmadığma karar vermek için kamunun algılamasını
dikkate almaktadır. Böyle bir düzenleme başka ülkelerin hukuki çerçevelerinde
mevcut değildir.
Kanada, kamu yönetiminde, değerler ve etik ilkeler öncelikli olarak kabul
edilmektedir. Finlandiya’da etik ilkeler ve değerler kamu yönetiminin merkezi
olarak kabul edilmektedir. Etik ilke ve değerler, kamu çalışanlan arasında
gelenek haline gelmiştir.
Kanada ve Yeni Zelanda sorumluluğu ele alan, değer temelli sistemi kabul
etmeleri yönünde benzerken, Kanada’nm Etik Damşmam’na benzer bir araç
Yeni Zelanda’da görülmemektedir. Finlandiya diğer ülkelerdeki gibi kamu
yönetiminde etik davramş ilkelerinin uygulanması için dışsal bir çerçeve
geliştirmemiştir. Ancak vatandaşlanmn devlete olan güveninde olumsuz bir
etkisinin olmadığı araştırmalar ile belirlenmiştir.
Etik altyapmın etkinliği,, kavranması ve uygulanması tutarlılıkla doğrudan
ilişkilidir. Kamu yönetiminde etik alt yapı, etik kılavuz ilkeleri, çıkar çatişması
kuralları değişik unsurlar arasmdaki ilişki o ülkenin kültürel ve idari
geleneklerine, kamu yönetimine genel bakışına, tarih, çevresel faktörler ve
geçmişteki etik davramşlara verdiği desteğe bağlıdır (TÜSIAD, 2005: 237-265).
SONUÇ
Kamu yönetiminin iyi işleyişinin en temel garantisi, etik bilincinin toplumun
her kademesinde var olmasıdu:. Kamu yönetiminde etik bilincinin yerleşmesi
yasama, yürütme, yargı ortak çabası ile mümkün olabilmektedir. Etik altyapı
oluştuktan sonra hesap verme mekanizmalarıyla desteklenip uygulanmalıdır.
Kamu yönetiminde yürütmeyle birlikte yasama ve yargı sisteminde de etik
ilkeler belirlenmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Ancak bu şartlarda temiz
toplum ideaU gerçekleştirilebilir.
Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik, siyasi, sosyal sistemlerin gelişiminin
sağlanması amacı ile ilk atilan adım toplumda etik değerlerin yerleştirilmesi için
çalışmalar yapılmasıdır.
Bu çahşmada incelenen Dünya’nm en temiz ülkelerinden olan Kanada, Yeni
Zelanda, Finlandiya, Norveç’te uygulanan etik kurallar Tüık kamu yönetimi içio
ömek oluşturmalıdır. Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’te uygulanan
etik kurallar Türkiye’de yaşayan bireylerin etik değerlerine uygun şekilde
yorumlamp, uygulanmalıdır.
Dünya'da Kamu Etiği Uygulamaları
193
KAYNAKÇA
Alada, İ. (1993), “Yerel Yönetim ve Ahlak” s.21
Koçberber, S.(2006), “Dünya’da ve Türkiye’de Denetim Etiği ”, s.70-75
Köprü, B.(2007), “Türk Kamu Yönetiminde Etik Değerlerden Sapma ve
Yönetsel Yozlaşma”, s.25-30
TÜSIAD.(2005), Devlette Etikten Etik Devlete; Kamu Yönetiminde Etile, Cilt 1,
Kasrnı s.237-265
('httD://www.erkankaraaslan.org. (13.04.2009)
Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,2005 “Siyasette ve
Yönetimde Etik Sempozyumu” s.347-355
AVRUPA BİRLİĞİ’NDE ETİK VE
TÜRKİYE’YE YANSIMALARI
Nalân DEMtRAL*
Ö zet
G erek küreselleşen dünyada yerini v e gücünü sağlam laştırm ak, gerekse de kendi içinde
vatandaşlanndan gelen talepler doğrultusunda iyi yönetişim in gereklerini yerine getirm ek durumunda
olan A vrupa B irliği için etik altyapıyı oluşturmak, etik ilke ve standartlan ortaya koyarak bunların
uygulanm asını v e denetim ini sağlam ak büyük önem taşımaktadır. A vrupa K om isyon u ’ da bu
doğrultuda saydam y önetişim i gerçekleştirm ek için, A vrupa Saydam lık G irişim i gibi bazı
faaliyetlerde bulunm akta, personelini etik konusunda eğitm ekte, etik konusunda kendi içinde yaptığı
denetim in yanında dışarıdan denedm e de yer v e önem verm ekte, yolsuzluk ve rüşvete karşı m ücadele
etm ekte v e bütün bunları yaparken de A B üyesi v e aday ülke devletlerden de bu konuda çalışm alar
yapıp girişim lerde bulunm alarını istem ektedir (.e.c.europa.eu,2009a)
A day ülke olarak Türkiye de etik kamu yönetim inin kurulması v e geliştirilm esi için öncelikle
ken.di gereksinim leri v e yapm ası gerekenler ışığında, sonra da A vrupa B irliği’nden gelen talepler
doğrultusunda gerekli m evzuatı çıkararak, kurumsal yapıyı oluşturm a çalışm alarına devam
etm ektedir. B u çalışm aların hem kamu sistem inde etkinliği arttıracağı hem de adaylık sürecinde
T ürkiye’nin işini kolaylaştıracağı düşünülmektedir. B u nedenle bu konuya ilgi ve bu konuda yapılan
çalışm alar giderek artmaktadır.
B u çalışm ada, yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, ilk ö n ce A vrupa B iriiğ i’nde yaşam a
geçirilm eye çalışılan etik altyapı ortaya konm aya çalışılarak, A vrupa K om isyon u ’nun bu konudaki
çalışm alan e le alm acak; daha sonra ise bu çalışm aların Türkiye ‘y e yansım aları v e doğrultuda
yapılanlar ortaya konm aya çalışılacaktır.
A n a h ta r K elim e le r : A vrupa B iriiği, A vrupa K om isyonu, etik, iyi yönetişim
GİRİŞ
Küreselleşen dünya düzeninde söz sahibi ve etkin olma yolunda ilerleyen
Avrupa Birliği (AB) için iyi işleyen kamu yönetimi yapışma sahip olmak en
temel amaçlardan biridir. Çünkü ancak bu şekilde hem kendi kurumlan
kendilerine verilen yetki ve sorumlulukları yerinde kullanarak. Birliğin yerine
getirmesi beklenen görevleri etkin ve etik bir şekilde gerçekleştirecek; hem de
üye ve aday ülkelere örnek olarak, bu ülkelerin kamu yönetimlerinin de aym
şekilde işlemesine öncü olacaktır. Bu nedenle iyi yönetişim ve etik AB kamu
yönetimi yapısmın dayandığı temel ilkeler olarak öne çıkmaktadır.
AB’nin yürütme
yajanladığı Beyaz
katılımcılık, hesap
görevlerini yerine
ve denetim orgam olan Avrupa Komisyonu da 2002 yılında
Kitap’ta iyi yönetişim ilkeleri olarak sayılan açıklık,
verebilirlik, etkinlik ve tutarlılık ilkeleri çerçevesinde
getirmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede yolsuzluk kötü
' Araştırma G ö rev lisi, H acettepe Ü niversitesi, İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi, Siyaset B ilim i ve
Kamu Y önetim i B ölüm ü,
e-posta: nalan.dem iral@ gm ai1.com
196
Kamu Etiği
yönetişimin bir göstergesi sayılmakta ve hem bu sebeple hem de etik ilkeleri
çerçevesinde yolsuzluğmı önlenmesi konusuna büyük önem verilmektedir.
Avrupa Komisyonu etik çerçevesinde de; uluslararası uygulamalar
doğrultusunda temel ilkeleri ortaya koyarak bunları işleyişinde ve personel
sisteminde etkin kıhnaya çahşmaktadu:.
AVRUPA BİİRLİĞİ VE ETİK
Etik ilkelerinin ortaya konularak, bunlara işlerlik kazandırılması AB kamu
yönetiminin işleyişi ve özellikle personel yapısmda özellikle üzerinde durulan bir
konudur. Çünkü kamu personeli çeşitli kamu kaynaklarmm kullammı konusunda
önemli kararlar alıp, uygulamalar yapmakta, önemli bilgilere erişim yetkisini
elinde bulundurmakta ve kamu politikalarımn yasalara uygun şekilde
uygulanmasında kilit rol oynamaktadnrlar.
Ancak, AB’nin kendisi tarafmdan ortaya konmuş bir etik altyapısı
bulunmamaktadır. Bu yüzden çahşmanm çerçevesini oluşturmak amacıyla
OECD /PUMA tarafından ortaya konan ve genel kabul gören ilkeleri saymakta
fayda bulunmaktadır.
OECD/PUMA tarafmdan Şubat 1997’de yayınlanan “Managing Goyemment
Ethics” adh belgede kamu yönetiminde etik altyapmın bileşenleri, bunlarm
işleyişi ve aralanndaki ilişki şu şekilde açıklanrmştir:
Bu belgeye göre; etik altyapmm sekiz temel bileşeni bulunmaktadrr:
e Siyasal destek: İyi bir etik altyapı oluşturulması için siyasetçiler etiğin önemini vurgulayarak, kendi davramşlarıyla etik açısından iyi birer örnek olmalı­
dırlar.
« Etkili yasal çerçeve: Etik davramş standartlarım ortaya koyan ve bunlarm
uygulanmasım sağlayan yasa ve düzenlemeler
e Etkili hesap verebilirlik mekanizmaları: Yönetsel prosedürler, denetimler,
kurum içi performans değerlendirme mekanizmaları
• Uygulanabilir davramş kurallan: Görevlerin, yetki, sorumluluk ve yüküm­
lülüklerin ortaya konması
• Destekleyici personel yönetimi koşulları: Eşit ve adil uygulamalar, yeterli
maaş ve güvenlik
e Etik uygulamalarda eşgüdümü sağlayacak bir birim
e Kamu kuruluşlarm faaliyetlerini izleyip, denetleyecek, araştırmacı med­
yayı da içine alan etkin bir sivil toplum (OECD/PUMA, 1997:3).
OECD/PUMA’mn ortaya koyduğu bu alt yapı Cini (2007:18) tarafmdan
geliştirilerek bir tablo haline getirilmiştir:
Avrupa Birliği ’nde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları
197
Tablo: Etik Altyapının Temel Bileşenleri
Etik altyapının oluşturulması için
gerekli yasal çerçeve
Anayasal ve yasal çerçeve ve
düzenlemeler
Etik altyapının oluşturulması için
gerekli örgütsel altyapı
Davranış kodları, disiplin kuralları ve
uygulamaları
Örgütsel iklim
Etik altyapının örgütsel iklime uygun
olması, değilse; uygun hale getirilmesi
gerekmektedir.
Kamu ve özel sektör arasındaki
etkileşim
Kamu hizmetlerinin bir kısmının özel
sektöre yaptırılması nedeniyle etik
altyapının oluşturulmasında bu hususa
diklcat edilmesi gerekmelctedir.
Etik ilkelerin örgütsel yapıyla
bütünleştirilmesi
Etik ilkeler örgütün tamamlayıcı bir
unsuru olacak şekilde örgüt yapısıyla
bütünleştirilmelidir.
Denetim
Etik ilkelerin uygulanmasının hem
kurum içinde hem de dışında takip
edilmesi gerelcmektedir. Kurum dışı
takipten kasıt vatandaşlar tarafından
yapılan izleme ve denetlemedir.
Bu sayılan etik altyapı bileşenlerinin gerek AB gibi uluslararası kuruluşlar,
gerekse de ülkelerin kendi koşulları çerçevesinde ağırlığı farklı olacak ve her
yönetsel sistem kendine en uygun etile yapıyı oluşturacaktır.
Etik altyapı bileşenleri bu şekilde ortaya konulabilii'ken, aynı şeyi kamu
yönetiminde geçerli etik ilkeler için söyleyebilmek mümkün değildir. AB’nin
açık bir şekilde ortaya konmuş kamu etiği ilkeleri bulunmamaktadır. Bilim ve
yeni teknolojiler, sosyal araştırma teknikleri, tarım gibi pek çok alanda etik
ilkeleri ortaya koyan AB kamu etiği ilkeleri genel olarak ve tek bir belgede değil,
Avrupa Komisyonu üyeleri için yapılan düzenlemeler “Komisyon Üyeleri İçin
Davramş Kodları” {Code o f Conduct fo r Comissioners) ya da yine Avrupa
Komisyonu personeli için İyi Yönetsel Davranış İlkeleri {Code o f Good
Administrative Behaviour) gibi belgelerde ilgili Icurum personeline yönelik
olarak belirtmiştir.
Ancak yine de; bu belgeler incelendiğinde AB’de geçerli etik ilkeleri şu
şekilde sıralamak mümkündür: Doğruluk ve dürüstlük, sorumluluk ve hesap
verebilirlik, saydamlık ve tarafsızlık(Cini, 2007:17).
AB işte bu yukarıda belirlen etik altyapı ve ilkeler çerçevesinde öncelikle
Avrupa Komisyonu gibi kendi kurumlan içinde, sonra da AB üye ve aday
198
Kamu Etiği
devletlerinin kamu yönetimi sistemlerinde etik ilkelerin ortaya konularak,
uygulanmasma büyük önem vermektedir.
AVRUPA KOMİSYONU VE ETİK
Avrupa Komisyonu AB’nin bütünleşme politikasının destekleyicisi, AB
mevzuatımn uygulamasmm denetleyicisi ve AB tarafından alman kararlarm
uygulamp uygulanmadığnun takipçisi bir kurum olarak deyim yerindeyse
“AB’nin kalbi” niteliğini taşıyan bir organdu: (Sabathil, 2008:6)
Komisyon’un başlıca sorumlulukları şunlardır:
e Mevzuat önerilerini hazırlamak, Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Parlamentosu’nun incelemesine ve onayına sunmak,
• Birliğin yasalarım, bütçesini, programlarmı ve Konsey kararlarım uygu­
lamak,
« Birlik politikalarmı ve uluslararası ticareti yürütmek,
8
Adalet Divam ile birlikte AB antlaşmalarına uyulmasmı sağlamak, Birlik
hukukunun uygulanmasmı gözetmek,
* Birliği dışarıda temsil etmek, özellikle ticari ve ekonomik konulardaki anlaşmalan müzakere etmek (Tecer; 2007:36).
Kendisine verilen bu sorumluluklar çerçevesinde görevlerini yerine getiren
Komisyon’da AB üyesi ülkeler birer üye ile temsil edilmektedirler. 1 Ocak 2007
itibari ile Komisyon’un üye sayısı 27’dir. Bu 27 üyenin her biri bir ya da daha
fazla AB’nin farklı politika alanlanndan sorumlu Genel Müdürlük’ ten
sorumludur. Komisyon’da toplam 24 Genel Müdürlük ve farklı fonksiyonlara
sahip istatistik servisi “Eurostat” gibi servisler bulunmaktadır.
Komisyon’un bu yönetsel yapısmda 2004 yılı itibari ile 21,247 memur ve
geçici personel çalışmakta ve bu da AB kurumlarmda çalışan personelin en
büyük payım oluşturmaktadır. Avrupa Komisyonu çahşanları kural olarak AB
vatandaşı olmalı ve birden fazla dile hem yazılı hem de sözlü olarak hâkim
olmahdırlar( Sabathil, 2008:48).
İşte bu sorumlulukların çeşithiiği ve kalabalık personel yapısıyla Avrupa
Komisyonu içinde etik ilke ve uygulamaları son derece önem taşımaktadır.
Komisyon personelinin uyması gereken etik açıdan uymaları gereken kurallar ilk
olarakl968 yılmda yayınlanan “Personel Düzenlemeleri” (Staff' Regulations)
isimli belgede ortaya konulmuştur, Bu belgeye göre;
® Komisyon personeli görevlerini yerine getirirken hiçbir ülke, kurum ya da
şahsm değil, sadece Komisyon’un çıkarları doğrultusunda karar vermeli ve hare­
ket etmelidir.
® Komisyon personeli hiçbir hükümetten, kurumdan ve ya şahıstan herhangi
bir hediye ya da ayncalık kabul edemez.
A vnıpa Birliği ’nde Etik ve Türkiye ‘y e Yansımaları
199
• Komisyon personeli göreve geldikten sonra, daha önce yapmakta olduğu
kendisi ve ailesi ile ilgili gelir getirici her türlü faahyeti terk etmek zorundadır.
« Komisyon dışmda ücret alarak ya da almadan bir faaliyette bulunacak olan personel önceden izin almak zorundadrr.
® Komisyon personeli eşlerinin gelir getirici faaliyetleri ile ilgili olarak
Komisyon’u bilgilendirmek durumundadır (CEC,2004:12-13).
1968 yılmda ortaya konan bu kurallardan sonra, etik konusunda
Komisyon’un 2000 li yıllarm başmdan itibaren yaptığı reform çalışmaları
konumuz açısmdan asıl dikkat çekici noktayı oluşturmaktadır.
Bu çahşmalara geçmeden önce bu dönemde Komisyonu bu çalışmalara
zorlayan nedenleri ortaya koymakta fayda bulunmaktadnr:
• Komisyon yönetiminde ortaya çıkan yönetim zaafları sonucu Komis­
yon’un güvenilirliğinin azalması,
o Komisyon üyeleri ve personelinin sorumlulukları konusunda yaşanan be­
lirsizlik,
® Genel olarak Komisyon içinde ortaya çıkan iletişim problemleri,
« Kurum içi ihbar mekanizmasmın işlerlik kazanamaması, aksine bu yola
başvuran personelin olumsuz tepkilere maruz kalması,
e Planlama ve kaynak dağılımı konusunda yaşanan ve Komisyon’un üstüne
aldığı bazı yeni görevleri yerine getirme konusunda asimda yetersiz olduğu dü­
şüncesinin ortaya çıkması,
e Mali yönetimde ve denetim mekanizmalannda ortaya çıkan sorun ve ak­
saklıklar,
« Yolsuzluk konusunda yapılan denetimler konusunda ortaya çıkan ihmaller
ve bunun bu tür araştırmalar konusunda isteksizlik olduğu kamsım uyandırması,
® Personel yönetiminin etik dışı uygulamalara açık bir yapısı olduğu konu­
şundaki eleştiriler (Cini, 2007:201).
İşte bu sorunlar ve eleştiriler ve 1999 yılında yaşanan yolsuzluk skandah ve
krizin ardından Jacques Santer başkanlığındaki Komisyon’un istifası sonucu yeni
binyılm başlangıcında yeni başkan Romano Prodi başkanlığında Komisyon
içinde o güne kadar yapılan en kapsamlı reform süreci başlatılmıştır.
Bunun ilk adımı 5 Mayıs 2000 tarihinde yayınlanan “Komisyon’da Reform
Beyaz Kitabı” {Reforming the Commission A İVhite Paper) ile atılmıştır.
Bu Beyaz Kitabm ilk bölümünde Avrupa Komisyonu’nun 2000-2005 yılı
amaçlarmm başında “vatandaşlara yönetimde daha fazla söz hakkı tamyarak
Avrupa Yönetişiminin gelişimine katkıda bulunmak ve AB kuramlarının daha
saydam ve etkin bir şekilde çahşmastm sağlamak” yer almaktadır (CEC, 2000a:
200
Kamu Etiği
5) Kitabın ikinci bölümünde de reformun temel amaçlan arasmda, “AB
kurumlarma olan güveni arttırmak amacıyla Komisyon üyeleri ve personeli
arasmda yüksek standartlarda etik davramşlarm yaygmlaşmasmı sağlamak” yer
almıştu-( CEC, 2000b: 3).
Yalnız belgenin hem birinci hem de ikinci bölümünde saydamlığa ve etik
davramşlara vurgu yapılmasma ve bunlarm gerçekleştirilmesinin temel
amaçlardan olduğu belirtilmesine rağmen ne bu etik davramşlarm ne olduğu
açıkça ortaya konulmuş, ne de bunlarm nasıl gerçekleştirileceği konusu açık bir
şekilde belgede yer almıştır.
Beyaz Kitap da etik davramşlar konusunda “Komisyon Üyeleri İçin Davranış
Kodları” (Code o f Conductfor Commissioners) adh belgeye atıf yapılmıştır.
Bu belgede Komisyon üyelerinin etik açıdan uymak zorunda oldukları
kurallar şu şekilde sıralanrmştır:
o Komisyon üyeleri hiçbir şekildei ücret alarak veya almadan herhangi bir
mesleki faaliyette bulımamazlar.
» Kolnisyon üyeleri hiçbir şekilde katıldıldarı konferanslardan ve yaptıldarı
konuşmalardan ücret alamazlar. Fakat yönetim yapılarında görev almamaları
şartıyla siyasal, kültürel, sanatsal, eğitim ve yardım amaçlı vakıflarda faaliyette
bulunabilirler.
o AB’nin bütünleşme amacına uygun olarak ücretsiz olarak verilen eğitim­
ler Komisyon üyelerinin izin almadan ve bilgi vermeden yapabilecekleri yegâne
faaliyetlerdir.
® Komisyon üyeleri bir siyasal parti ya da sendikanın aktif bir üyesi olabilir­
ler ancak bu durum Komisyon içi görevlerini aksatmamalıdır. Yine böyle bir
durumda, bir seçim kampanyası söz konusu olduğunda Komisyon üyeleri bü
durum hakkmda Komisyon’u bilgilendirmeli ve kampanya kapsamındaki rolleri­
nin ne olacağı konusunda açıklama yapmalıdırlar. Bu durumda Komisyon Baş­
kam’mn durumu değerlendirme ve bu durumun Komisyon üyeliği ile bağdaşır
bir durum olup olmadığım takdir edip karar verme hakkı bulunmaktadır. Komis­
yon üyesi eğer seçim kampanyasında aktif bir rol oynayacaksa görevinden çe­
kilmek zorundadır.
e Komisyon üyelerinin her türlü kamu kurumımda görev almaları kesinlikle
yasaktır.
® Komisyon üyeleri kendilerinin ve eşlerinin her türlü mal varlıklarım gö­
revlerine başlamadan önce bildirmek zorundadırlar (CEC, 1999: 2-3).
Görüldüğü üzere bu belgede Komisyon üyelerinin uymak durumunda
oldukları etik ilkelerden ziyade kendileri için yasak olan faaliyetlerden
bahsedilmektedir. Bu nedenle bu belgenin etik açıdan aydınlatıcı bir belge
olduğunu söylemek zordur.
Avrupa B irliği’nde Etik ve Türkiye'ye Yansımaları
201
Beyaz Kitap da üzerinde çalışma yapıldığı söylenen ve 20 Ekim 2000
tarihinde yaymlanan Komisyon’da etik konusu ile ilgili diğer bir belge de “İyi
Davranış İlkeleri”(Code of Good Administrative Behaviour) işimli belgedir.
Bu belgede Komisyon’da reform çalışmalarından sorumlu en yetkili
isimlerden biri olan ve hatta reform sürecine adım veren Neil Kinnock tarafından
yazılan önsözde belgenin amacımn yayınlanan Beyaz Kitap’la beraber, AB kamu
yönetimini, işleyişini basitleştirmek ve kişisel hesap verebilirliği sistemle
bütünleştirmek suretiyle daha iyi bir hale getirmek olduğu belirtilmiştii'.
Belge “İyi Yönetimin İlkeleri”, İyi Yönetsel Davranışlar için Rehber”, “İlgili
Tarafların Haklan Hakkında Bilgi” ve “Başvurular ile İlgili Esaslar” başhkları
altında dört başlıktan oluşmaktadır.
“İyi Yönetimin İlkeleri” başlığı altmda, yasallık, eşit muamele, ölçülülük ve
tutarlılık ilkeleri ortaya konulurken; İlgili Taraflarm Haldan Hakkında Bilgi”
kısmında Komisyon’un görev alamna giren konularda konuyla ilgili bütün
taraflarm fikrinin alınması, verilen kararlarm nedenlerinin açıklanması ve bu
kararlara
karşı başvuru
yollarmın
açıklanması
konulan
üzerinde
durulmuş,“Başvırrular ile İlgili Esaslar” da ise AB vatandaşlarmm bilgi edinme
hakkını nasıl kullanacakları ve Komisyon’un bilgi edinme taleplerini nasıl
karşılayacağı anlatılmıştır (CEC, 2000c: 3-8).
Komisyon’da geçerli olması beklenen etik ilkeler konusunda fikir sahibi
olmamızı sağlayacağım umduğumuz “İyi Yönetsel Davramşlar için Rehber”
başlığı altında ise sadece tarafsızlık ilkesi ve bunun yanında Komisyon’un
yönetsel prosedürleri ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyenlere belirli bir zaman
dilimi içinde gerekli bilginin verilmesi gerekliliğinin ortaya konulması
Komisyon’da geçerli etik ilkeler konusundaki bilgi eksikliğini bir kez daha
ortaya koymaktadır.
Bu durum. Komisyon tarafından da fark edilmiş olmalıdır ki; 2007 yılımn
Şubat ayında Komisyon’da geçerli olacak etik illceleri ortaya koymak amacıyla
aşağıdan yukanya doğra bilgi akışım sağlayacak şekilde bir girişim başlatılmış
ve bunun sonucunda 2008 yümın Mart aymda yaymlanan “Komisyon Personeli
için Profesyonel Etik Standartlan ile İlgili 'BMm''{Communication on Standarts
o f Professional Etliics fo r its Staff) yayınlanmıştır. Bu belgede. Komisyon
personelinin görevlerim yerine getirirken uymaları gereken temel ilke ve
kuralları bilmeleri gerekliliği vurgulanarak, belgenin sommda “Profesyonel Etik
İlkeleri Bildirisi” yayınlanmıştır. Buna göre Komisyon personeli; “Personel
Düzenlemeleri” belgesinde yer alan düzenlemelere uygun olarak, görevlerini
yerine getirirken aşağıda sayılan ilkelere göre hareket etmek zorundadur:
o Kamu yararmı her şeyin üstünde tutmak ve hesap verebilirlilc:
Komisyon personeli görevlerini yerine getirirken her şeyden önce ve sadece
önce kamu yararım ve AB’nin çıkarlarım gözetmek ve kollamak
durumundadırlar.
202
Kamu Etiği
Komisyon personeli, Avrapa Komisyonu’nun işleyişinde en yüksek
tarafsızlık ve hesap verebilirlik standartlarına ulaşmasında yardımcı olur.
® Liyakat, sorumluluk ve tarafsızlık:
Komisyon personeli kamu hizmetini en iyi şekilde yerine getirmeye
çalışırken bunu sorumluluk bilinci içinde, en etkin ve verimli şekilde yeriae
getirmek durumundadır.
Yine kamu hizmetini yerine getirirken, personel her zaman tarafsızlık
ilkesine bağlı kalmalıdrr.
• Kamu kaynaklarım ve kamuya ait bilgileri korumak:
Komisyon personeli, AB’nin mali açıdan zarara uğramasmı engellemek için,
kamu kaynaklamun en etkin ve verimli şekilde kullanılmasına azami önem
göstermelidir
Personel, vatandaşların bilgi alma hakkı ve çerçevesini göz önünde
bulundurmak suretiyle, kendi sorumluluklanndaki bilgilerin güvenliğinden
sorumludur.
Personel yukarıda belirtilen bu ilkeler çerçevesinde yaptıkları hareketlerin
sonuçlarımn ne olacağım her zaman göz önünde bulundurmalı ve kamuoyunda
Avrupa Komisyonu hakkında negatif bir etki ve kanı uyandıracak davranışlardan
kaçınmalıdırlar (CEC, 2008: 6)
“Komisyon Personeli için Profesyonel Etik Standartlan ile İlgili Bildiri”de
aynca takip edilmesi gereken bir etik politikası gerekliliği üzerinde de durulmuş
ve bu çerçevede ilk olarak yukarıda açıklanan ilkelerin gerekliliği üzerinde
durulmuş ve ikinci adım olarak bir “Etik Web Sitesi” kurulması gündeme
getirilmiştir. Bu sitede etik konusu ilgili mevcut bütün belge ve bilginin bir araya
getirilmesinin amaçlandığı ve sitenin sık sık güncelleneceği bildirilmiştir. Ayrıca
Komisypn’ım mevcut olan eğitim programlarunn etik konusuna daha fazla
ağırlık verilecek şekilde yeniden düzenlenmesi de gündeme alımmştır(CEC,
2008:3-4).
Aynı bildiri de etik altyapı için yapılması gerekenler de ifade edilmiştir.
Bunun için, her Genel Müdürlük içinde Komisyon personelinin etik ile ilgih
konularda karşılaştıkları sorunlan hakkında bilgi alabilecekleri bir “Etik
Sorumlusu” atanması öngörülmüştür.(CEC, 2008: 3-4).
Görüldüğü üzere Avrupa Komisyonu en yakm tarihli etikle ilgili bu
belgesinde, etik ilkeleri olarak kamu yaranm ve bilgilerini koruma, liyakat,
sorumluluk ve tarafsızlık ilkelerini sayarak ,AB vatandaşlarmın yaranmn
gözetilmesini ve onlara karşı etik ilkelere uygun bir şekilde davramimasmı
sağlamayı hedeflemektedir. Bu hedefin ne kadar gerçekleştiği ise, bu ilkeler
çerçevesinde yapılacak uygulamalarm sonuçları değerlendirilerek zaman içinde
görülecektir.
Avrupa Birliği ’nde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları
203
Fakat etik altyapıyı oturtmak ve etik ilkelere geçerlilik ve işlerlik kazandırma
çalışmaları çerçevesinde Avrupa Komisyonu sadece belge ve bildiriler
yayınlamakla kalmamakta “Avrupa Saydamlık Girişimi” (European
Transparency Initiative) gibi bazı faaliyetlerde de bulunmaktadır.
Bu girişimin temelini Komisyon’ım, saydamlığın kamu yönetiminin
yasallığım sağlayan en önemli unsurlardan biri olduğu ve Avrupa vatandaşlanmn
etkin, hesap verebilir bir kamu yönetimini hak ettikleri düşüncesi
oluşturmaktadır(CEC, 2006: 2).
Bu temel üzerine 2005 yılmda başlanan bu girişimin amacı, Komisyon
tarafından, daha önce bu konuda yapılan yaklaşun ve girişimlerin bir
değerlendirmesini yaparak, üzerinde çalışılması gereken alanlarda bir tartışn^a
ortamı meydana getirmek ve Komisyon tarafından 1999 yılmdan beri yapılmakta
olan reformlara paralel ve bunlarm bir parçası olarak saydamlıkla ilgili ölçütleri
ortaya koymak olarak açıklanmıştır (CEC, 2006: 2).
Bu amaç doğrultusunda Komisyon, ilk aşamada
o AB fonlarınm denetimini en iyi şekilde sağlama amacına yönelik olarak
projeler ve programlar hakkmda detaylı bilgilerin yer aldığı bir web sitesini hiz­
mete sokmuştur. Bu sitede ayrıca AB üyesi devletlerin web sitelerine de bağlantı
verilerek, bu ülkelerde yürütülmekte olan çalışmalar hakkmda da isteyenlerin
bilgi sahibi olmasma imkân sağlanmıştır.
® Komisyon vatandaşların Komisyon hakkındaki bilgilere daha kolay erişe­
bilmelerini sağlamak amacıyla çalışmalar yapılmasma karar vermiş ve bu amaçla
daha çok belgenin İnternet ortamında erişilebilir olması için çalışmalar başlaımştır(CEC, 2006: 3).
İkinci aşamada ise Komisyon, diğer Avrupa kurumlanyla beraber;
e Kamu çahşanları için profesyonel etik kuralları ve standartlan hakkında
müzakereler yapmayı,
o Belgelere erişim ile ilgili yasal düzenlemeleri tekrar gözden geçirmeyi ve
e AB Sahtecilikle Mücadele Ofisi (European Anti-Fraud Office-OLAF) nin
yasal yapısmı gözden geçirerek, üye devletlerin ülkelerindeki sahtecilik ve yol­
suzluğun durumunu gösteren raporlan düzenli olarak Komisyon’a iletmelerini
garanti altına almak konusunda çalışmalar yapmayı hedeflediğini belirtmiştir
(CEC,2006:3).
Yolsuzlukla mücadele söz konusu olmuşken Avrupa Komisyonu’nun iyi
yönetişim çerçevesinde yolsuzluğu önleme konusunda yaptıklanna değinmekte
fayda bulunmaktadu:. Komisyon bu amaçla 1999 yılmda Sahtecilikle Mücadele
Ofisi’ni kurmuştur.350 personeliyle Ofis yaptığı çahşmalarda tamamen bağımsız
olarak AB kurumlarmı ve bütçesini etkileyen sahtecilik ve yolsuzlukla ilgili
araştırmalar yapmaktadır. Ofis ayrıca üye devletlere de yolsuzlukla mücadele
konusunda tavsiyeler de bulunarak yardımcı olmaktadır. Kendi içinde yolsuzluğu
204
Kamu Etiği
Önlemek amacıyla da hem bu konuda düzenlemeler yaparak, denetim yapmalcta
hem de personeline bu konuda eğitim vermektedir, (ec.europa.eu, 2009b).
Etik konusunda Komisyon’un yaptiğı ye son olarak bahsedilecek bir diğer
etkinlik ise, 2006 yılmdan beri kutlanan Etik Günü’dür. Bu günde Komisyon
personelinin etiğin önemini anlayarak, bu konuda aralarmda görüş alışverişinde
bulunmalarma imkân sağlanmaya çalışılmaktadır.
Bütün bu anlatilanlar, Avrupa Komisyonu’nun etiğe verdiği önemi açıkça
göstermektedir. Komisyon etik ilkelerini hem kendi içinde hem de genel olarak
Avrupa kamu yönetiminde kalıcı kılmak için gelecekte de halen devam etmekte
olan Avrupa Saydamlık Girişimi faaliyetinde olduğu gibi çalışmalanm devam
ettirecek gözükmektedir.
TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE E T İK İLE İLG İLİ ÇALIŞMALAR
Etik ilkelere sahip olma çabaları Türkiye’de AB’ye adaylık yükümlülüklerini
yerine getirme zorunluluğundan ziyade etkin ve etik bir kamu yönetimine sahip
olma gerekliliği ve bu yönde toplumun her kesiminden gelen isteklerine
dayanmaktadır. Bu gereklilik ve isteklere AB’ye üye oknak için yapılması
gerekenler de eklenince Türkiye ‘de etik altyapıyı oluşturup, etik ilkeleri
uygulamaya koyma ve bu doğrultuda yolsuzlukla mücadele ayrı bir önem
kazanmaktadn:.
Türkiye’de
mümkündür:
etik altyapmın hukuki temellerini
şu
şekilde
sıralamak
9 1982 Anayasası
• 657 sayılı IDevlet Memurları Kanunu
® 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
• 2531 sayıh Kamu Görevlerinden Aynlanlarm Yapamayacakları İşler
Hakkmda Kanun
e 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla
Mücadele Kanunu
• 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu
e 5176 sayıh Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkında Kanun
Hukuki temelleri bu şekilde oluşturulan Türk kamu yönetiminde aym AB ve
Avrupa Komisyonu örneğinde olduğu gibi yakm zamana kadar etik ile ilgili
doğrudan bir kurum kurulamamış ve etik ilkeler açık bir şekilde ortaya
konulamamıştır.
Ülkemizde etik yönetim için temel düzenleme 25.05.2004 tarih ve 5176 sayılı
Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkmdaki Kanun’la başlamıştır. Bu
kanunun 3.maddesine göre Kurulun;
Avrupa Birliği ‘nde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları
205
» Kamu görevlilerinin görevlerim yürütürken uymaları gereken etik davramş ilkelerini hazırlayacağı yönetmeliklerle belirlemek,
o Etik davramş ilkelerinin ihlal edildiği iddiasıyla re’sen veya yapılacak
başvurular üzerine gerekli inceleme ve araşürmayı yaparak sonucu ilgili makama
bildirmek,
e Kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmak veya yap­
tırmak ve bu konuda yapılacak araştırmalara destek olmak,
o Kanun kapsamındaki kurum ve kuruluşlardan başvuru konusu ile ilgili olarak bilgi ve belge istemek, ilgili temsilcileri çağırıp bilgi almak,
o Gerektiğinde mal bildirimlerini incelemek,
® Hediye alma yasağmm kapsamım belirleme ve en az genel müdür veya eşit seviyedeki üst düzey kamu görevlilerince alman hediyelerin listesini gerekti­
ğinde her takvim yılı sonunda bu görevlilerden istemek
9
Görev ve yetkilerine sahip bulunduğu belirtildikten sonra, kamu yöneti­
minde etik davramş ilkelerine uygunluğun iyi yönetişimin temeli olduğu bilin­
ciyle, kamu görevHlerinin uyması gereken etik davramş Icurallanmn hazırlanacak
yönetmelikle kamuoyuna duyurulacağı ifade edilerek, bu doğrultuda yaymlanan
2005 tarihli Kamu görevlileri Etik Davramş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları
Hakkmda Yötıetmelik ile aşağıda sayılan Etik Davramş İlkeleri ortaya konmuş­
tur (T.C. Başbakanlık, 2004).
Görevlerin yerine getirilmesinde kamu hizmeti bilinci, halka hizmet bilinci,
hizmet standartlarma uyma, amaç ve misyona bağlılık, dürüstlük ve tarafsızlık,
saygınlık ve güven, nezaket ve saygı, yetkili makamlara bildirim, çıkar çatışmasmdan kaçınma, görev ve yetkilerin menfaat sağlamak amacıyla kullanılmaması,
hediye alma ve menfaat sağlama yasağı, kamu mallan ve kaynaldarımn kullammı, savurganlıktan kaçınma, bağlayıcı açıklamalar ve gerçek dışı beyan, bilgi
verme, saydamlık ve katılımcılık, yöneticilerin hesap verme sorumluluğu,eski
kamu görevlileriyle ilişkiler, mal bildiriminde bulunma.
Görüldüğü üzere sayılan bu ilkeler Avrupa Komisyonu tarafından ortaya
konan ilkelerle hemen hemen aymdır. Bu da etik davranış ilkelerinin temel
çerçevesinin küçük farklarla hemen hemen bütün ülke ve kurumlar için geçerli
olabileceği, fakat bu konuda araşürma ve çahşmalarm yapılması gerekliliğüıi
ortaya koymaktadu:.
AB ve Avrupa Komisyonu tarafından yolsuzluğun önlenmesi konusuna
verilen önem ve üye ve aday ülkelere bu konuda yaptığı uyarılar da Türkiye için
büyük önem taşımaktadnr. Ülkemizde yolsuzlukla çeşitli denetim mekanizmaları
ile mücadele edilirken bu konuda Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından
“Yolsuzluğun Önlenmesi İçin Etik Projesi “hazırlanarak uygulamaya
konulmuştur.
206
Kamu Etiği
Proje AB Mali İşbirliği 2006 yılı programlaması içersinde uygun bulunmuş
ve bütçesi 1.500.000 Euro olarak belirlenmiştir. Bu miktann %90’ı AB ve
%10’u Avrupa Konseyi tarafından karşılanmaktadır. Projenin uygulanmasına
ilişkin yüklenici olarak Avrupa Konseyi belirlenmiştir. Projeye ilişkin onay
süreci 30 Kasım 2007 tarihinde tamamlanarak fiilen uygulama sürecine
geçilmiştir. Projenin uygulama dönemi 30 Kasım 2009 tarihinde sona erecektir.
(etik,gov.tr, 2009)
Proje çerçevesinde;
® Kamu Görevlileri Etik Kurulu sekreteryasımn idari kapasitesinin güçlen­
dirilmesi
® Kamu Görevlileri Etik Kurulu ve kamu kurum ve kuruluşlan tarafmdan
düzenlenecek hizmet içi ve diğer eğitim programlarında kullamimak üzere bir
eğitim paketi hazırlanması
e Kamu Görevlileri Etik Kurulu ve kamu kurum ve kuruluşlan tarafmdan
düzenlenecek eğitimlerde yararlamimak üzere 10 eğiticinin eğitilmesi
•
Valilik, kaymakamlık ve Belediyelerin Etik Komisyonu üyelerinin katılımlanyla 15 adet Bölgesel Etik Kültürün Geliştirilmesi ve Yolsuzluğun Önlen­
mesi Semineri düzenlenmesi
e Vali yardımcısı ve Kaymakamların Bölgesel Etik Kültürün Geliştirilmesi
ve Yolsuzluğun Önlenmesi Semineri düzenlenmesi
® Merkezi idare ile kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlanmn etik
komisyonlannm katılrmları ile 6 adet Etik Kültürün Geliştirilmesi ve Yolsuzlu­
ğun Önlenmesi Semineri düzenlenmesi
» Merkezi idarenin üst düzey görevlilerinin katılımı ile 4 adet Etik Kültürün
Geliştirilmesi ve Yolsuzluğun Önlenmesi Semineri düzenlenmesi
e Yolsuzluğun önlenmesi ve etik konularmda 10 adet araştırma yapılması
ve araştmna sonuçlannm kamuoyunda tartışılması
» Kurulun görev kapsamı dışmda kalan seçilmişler ve yargı mensuplarma
yönelik etik kurallarının geliştirilmesine katkı sağlanması
® Etik düzenlemeler ve yolsuzlukla mücadele mevzuatımn etkililiğinin ince­
lenmesi
» Etik Kurulu ve yolsuzlukla mücadele birimleri arasmda koordinasyonun
sağlanması hedeflenmektedir (etik.gov.ti', 2009).
Projenin hedefleri incelendiğinde öncelik ve ağırlığın etik ve yolsuzluğun
önlenmesi konusundaki bilgilendirme çalışmalarma verildiği ve bu konularda
hem kamu personelinin hem de kamuoyunun bilinçlendirilmesinin hedeflendiği
görülmektedir.
Avrupa Birliği ’ııde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları
207
Sonuç olarak, Türk kamu yönetiminde etik ile ilgili çalışmalarm ülke
gerekleri doğrultusunda ve AB desteği de alarak yürütüldüğü, ancak sonuçlarmm
ne olacağımn zaman içinde görüleceği söylenebilir,
SONUÇ
Etkin ve etik bir kamu yönetimine sahip olma hem AB hem de Türk kamu
yönetimi için hem bir ihtiyaç hem de zorunluluktur. Bu nedenle hem AB hem de
Türkiye de bu konuya büyük önem verilmekte ve etik konusunda çalışmalar
yapümaktadu:.
Bütün bu çalışmalarm temel amacı, etik ilkeleri kamu yönetiminde geçerli ve
uygulanabilir kılmak ve ortak bir kamu etiğine sahip olmaktır. Böylelikle, hem
vatandaşlara kamuya güveni arttmlacak hem de vatandaşlara kaliteli kamu
hizmeti sunumu mümkün olacaktır.
Avrupa Komisyonu’nun bu konuya verdiği önem ve yaptiğı ve yapmakta
olduğu çalışmalar göz önüne almdığmda Komisyon’un bu konuda yönlendirilen
değil, yönlendiren olma amacım taşıdığı görülmektedir. Yalnız her ülke kamu
yönetiminin kendine has özellikleri olduğu dikkate almdığmda yapılması etik
konusunda her ülkenin kendi sistemini oluşturması daha mantıklı görünmektedir
Türkiye’de işte bu doğrultuda kendi gerçekleri ve gereksinimleri
doğrultusunda çalışmalaraa devam etmeli ve bunların beklenen sonuçlara
ulaşması için azami gayreti göstermelidir. Çünkü bu ilk önce kendi ülkemizin,
daha sonra da AB’nin faydasına olacaktır.
KAYNAKÇA
Commission of the European Communities (1999), Code of Conduct for
Commissioners, CEC, Brussels.
Commission o f the European Communities (2000a), Reforming the Commission
A White paper -P art I, CEC, Brussels.
Commission of the European Communities (2000b), Reforming the Commission
A White paper -P art II Action Plan, CEC, Brussels.
Commission of the European Communities (2000c), Code of Good
Administrative Behaviour Relations with the Public, CEC, Bmssels.
Commission of the European Communities (2004), Staff Regulations of Officials
of the European Communities Conditions of Employment of other Servants
of the European Communities, CEC, Brussels.
Commission o f the European Communities (2006), Green Paper European
Transparency Initiative , CEC, Brassels.
Commission o f the European Communities (2008), Communication from Vice President Kalas to the Commission on Enhancing the Environment for
Professional Ethics in the Commission, CEC, Brussels.
208
Kamu Etiği
Cini, M. (2007), From Integration to Integrity Administrative Ethics and Reform
in the European Commission, Manchester University Press, UK.
(http:/Avww.ec.eüropa.eıı/commission barrosa/kallas/etlıic. integritv en.htm.
29.G1.2009~)
(http://www.ec.europa.eu/conmiission ban'osa/kallas/ethic integıitv/measures i
nstitu.... 29.01.2009)
(http:// www.etik.gQV.tr/etikilkeler/etik ilkeler.htm , 09.03.2009)
(http:// www.etik.gov.tT/guncell.htm . 09.03.2009)
OECD/PUMA (1997), Managing Government Ethics,Puma Policy Brief, USA.
Sabathil, G. (2008), The European Commission An Essential Guide to the
Institution, the Procedures and the Policies, Kogan Page Ltd, London.
T.C. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü (2004), Kamu
Görevlileri Etik Kurulu Hakkında Genelge.
Tecer, M. (2007), Avrupa Birliği ve Türkiye Sorular-Yanitlar TODAİE
Yayınları No: 340, Ankara.
TÜRKİYE VE İRAN’DA KAMU
YÖNETİMİNDE ETİK DEĞERLERİ
Morteza GHASEMYAGHDAMY
Ö zet
Hangi çağda v e hangi kültür çevresinde yaşarsa yaşasın, insan kendini değerler dünyası içinde
inşa eder. İnsan değerleriyle varolur. Değerleri yoluyla kendini inşa ederken kendini v e kendi
kim liğini geliştirir.
Her ülkede yolsuzluk, kötü yönetim v e benzeri olum suzluklann önlenm esi konusunda birçok
yöntem uygulanmaktadır. Y asal ve kurumsal yöntem lerin yanında, özellik le son yıllarda gelişm iş
ülkelerde, yolsuzluk v e yönetim de yozlaşm aya karşı etik değerierin uygulanm ası v e geliştirilm esine
özel önem verildiği gözlenm ektedir. Son zamanlarda yolsuzluklann boyutu v e miktarı üzerindeki
artış, çok boyutlu m ücadele stratejilerini gündem e getirm ekte ve bunlar içinde de etik değerier tüm
toplumun üzerinde odaklaştığı ilkelerin başında gelmektedir. Birçok özel sektör kuruluşu etik
değerlere ilişkin ilkeleri yayınlam akta ve kendilerinin bu değeriere göre değeriendirilm esini
kamuoyundan istemektedirier. Gerek kamunun gerek özel sektörün, toplum karşısındaki güven
unsurunu geliştirebilm eleri, etik değerierin içselleştirilerek bir yaşam biçim i haline gelm esiyle
ilgilidir. Etikle ilgili yeni gelişm eler bütün kültürlere saygı' talebinin ve postm od em izm in norm
sorunlanna rölativist yaklaşım sunan “her şey olur” ilkesinin yarattığı kargaşa karşısında; bazı
çevrelerde, evrenselleştirilebilir bir etik geliştirm e girişimleridir. “Evrensel bir etik” oluşturmaya
çalışanlar da normlar peşindedirler. B u makalede Türkiye v e İran’da kamu yönetim ini ele alarak etik
değerierinden bahsedilm ektedir.
A n a h ta r K e lim eler; Etik, Türkiye V e İran’da Karnu Y önetim , Etik Değerleri
GİRİŞ
Kamu yönetiminde etik konusu kökeni çok eski zamanlara gitse de, modem
anlamıyla etik 1970İerden itibaren yoğunlaştığını görmekteyiz.
Kamu alanmda yozlaşma, uzun bir süre azgelişmiş ülkelere özgü bir hastalık
olarak görülse de, gelişmiş Batı ülkelerinde 1970’lerde ortaya çıkan büyük
skandallar kamuoyunun dikkatini yozlaşma olgusuna çekmiş ve etik konusunda
tartışmayı alevlendirmiştir (Goss, 1996: 578; Bowman, 2000: 673). Bu yıllardan
itibaren kamu yönetiminin etik davranması konusu birçok Batı ülkesinin
gündemine girmiştir (Cooper, 1994). “îyi” ve “etik” bir yönetimin kurulması için
kamuoyundan artarak gelen baskılar karşısmda, Batılı hükümetler, etik kurallar
ve standartlar ile düzenleyici-denetleyici kurumlan oluşturma ve geliştirme
çabası içine giıınişledir. Bu makalede kamu yönetiminde etik tarihi gelişmeler,
kamu yönetimi ve etik kavramı, kamu yönetimde etik değerleri ve Türkiye ve
İran’da kamu yönetiminde etik den kısaca bahsedilecektir.
Kamu Yönetiminde Etik T artışm alarm m Tarihsel Gelişimi
Kamu yönetiminde etik tartışmalarmm ilk ömeklerini antik Yunan kent
devletlerinde görmek mümkündür. Örneğin, Atina kent-devletinde kamu
hizmetine alman kamu görevlileri işe başlamadan önce kenti, kendilerine teslim
edildiğinden daha da ileri götiirmek adma bir yemin etmekle mükellef
210
Kamu Etiği
kılınmışlardır. Yemin metninde kamu görevlilerinin, görevlerini yaparken
başkalarına karşı dürüst, saygılı ve hoşgörülü olmaları gerektiği yönünde ifadeler
yeralmıştır(Hunbury, 2004: 187).
Bu dönemde başta Aristo olmak üzere kimi düşünürler, etik konusunda
düşüncelerini dile geliştirmişlerdir. (Aristo, 2000: 194) mutluluğun ancak
“erdem” sayesinde gerçekleşebileceğini düşünmüştür. O’na göre insanı mutlu bir
yaşama götürecek etkenler akıl, erdem ve etik davramşlardur. Aristo’ya göre
erdem, ahlaki ve entelektüel alanlarda mükemmele ulaşmaktır. Dolayısıyla
ahlaksız ve entelektüel kapasitesi gelişmemiş olan insanlarm erdem sahibi olması
mümkün değildir. İnşam erdemli kıbnamn yolu ise bilgiden geçmektedir. Bilgi
ise, öğrenilen ve öğretilebilen bir bilişsel bir süreçtir. Bilginin öğrenilebilen bir
süreç olmasmdan dolayı da erdem ve etik öğrenilebilir ve öğretilebilir
gerçekliklerdir. Dolayısıyla, kamu yönetimi etiği de bilişsel süreçlerle ilgili
olmasmdan dolayı öğrenilebilir bir değerdir.
Doğu Mezopotamya’da ise bundan sekiz bin yıl önce Persliler tarafından
kurulan ve tarihin bilinen ilk kent-devletlerinden biri olan Susa kentinde ise,
kamu görevlilerinden etik değerlere uygun davranmaları yasal bir zorunluluk
olarak belirlenmiştir. Örneğin, bu dönemde kamu görevlilerinin yalan
söylemeleri yasaklanmış ve suç olarak kabul edilmiştir. Yöneticilerin etik
davranışları her türlü yönetsel uygulamanın ruhunu oluşturmuş; adalet ve eşitlik
ilkeleri kamu hizmetinin temeU haline gelmiştir (Hunbury, 2004: 187). Ne var ki,
antik dönemde kamu yöneticisi ve görevlilerinin etik ilkelere bağlı kalmalaruıa
yönelik yapılan çabalara rağmen, kimi araştırmalar Babil ve Roma gibi çeşitli
kentlerde bazı kamu görevlilerinin yolsuzluklara bulaştüdannı ve etik dışı
olarak tanımlanabilecek kimi davranışlar içerisine girdiklerini ortaya
çıkarmıştır (Palmier, 1983: 207). Bu durum, etik dışı davranışlar tarihinin, kamu
yönetimi tarihi kadar eski olduğunu göstermektedir.
Özellikle İslam’da da ahlak ve etikle ilgili çok tavsiyeler edilmektedir.
Kur’an-ı kerim’de de çok ayetler etikle ilgili mevcuttur (Bk., Kasas: 77).
Kam u Yönetimi
Kamu yönetimi, bir yönü ile kamu yararım gerçekleştirmeye çalışan yönetsel
bir eylem alam; diğer yönü ile bu eylem alamnı kendisine inceleme nesnesi
yapan bir bilim dahdrr (Dunsire, 1999: 360; Waldo, 1955: 3). Kamu yönetiminin
siyasetten bağımsız olarak incelenmesi gerektiğini öne süren ve böylece özerk
bir bilim dalı olarak gelişmesinde önemli bir rol oynayan Wilson ise (1961)
kamu yönetimini, kamu hukukunun sistematik uygulanması olarak
tammlamaktadır.
Devletin yürütme erki ile özdeş görülen kamu yönetimi, merkeziyetçi
bürokratik bir anlayışla örgütlenmiştir (Dunsire, 1999: 361). Geleneksel kamu
yönetimi, uzmanlaşmış ve disipline edilmiş kamu bürokrasisi üzerine oturmuş,
personel yönetiminde liyakat ilkesini benimsemiş ve işbölümü ve komuta birhği
anlayışına göre yapılandırılmıştır (Hood, 1990: 537).- Diğer bir deyişle kamu
Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik Değerleri
211
yönetimi Weber’m (1996; 81), “kurallara bağlı yetki”, “hiyerarşi”, “yazılılık”,
“uzmanlık”, “resmiyet” ve “kariyer” ilkelerinden oluşan bürokrasi modeline göre
örgütlenmiştir.
Kamu yönetimi, kimi bilim insamna göre özel sektör yönetimlerinden farklı
değildir ve benzer özellikler taşımaktadır (Murray, 1975: 364). Oysa bazı
yazarlar kamu yönetimi ile özel sektör yönetimler arasmda, hedeflenen sonuçlar
bakımmdan farklılıklar olduğunu öne sürmektedir. Örneğin, Baldwin (1987:
181) kamu yönetiminin amacmın kamu yararım gerçekleştirmek olduğunu oysa
özel sektör yönetimlerin ise temel amacmın kar elde etmek olduğu
belirtmektedir.
Kamu yönetiminin varlık nedeni, “kamu yararını” gerçekleştirmektir. Kamu
yararı, yönetim hukuku alamnda, toplumun günlük ihtiyaçlarım karşılamak ve
gündelik yaşamımn sürdürülmesini sağlamak amacıyla yapılan her türlü kamusal
faaliyet olarak tanımlanmaktadır (Günday, 2002: 14). Diğer bir deyişle kamu
yararı, toplumun ihtiyaç duyduğu hizmet ve mallarm kamu örgütieri tarafından
üretilmesidir.
Etik
Etik kavraım Yunanca, karakter ve davramş anlamma gelen “etos”
sözcüğünden türetilmiş olup, felsefenin, ahlaki değerleri inceleyen dahdır. Ahlak
kavramınm İngilizce karşılığı olan “morality” ise Latince “moralis” sözcüğünden
türetilmiş olup, görgü ve gelenek anlamlarma gelmektedir (Thompson, 1985:
555).
Ahlak, bireyin doğru ya da yanhş davranışlar arasmda bir ayrım yapması ya
da yapabilme becerisine sahip olması olarak da tammlanmaktadır. Bu haliyle
ahlaki davramş, bireyin, toplumun iyi ya da doğru saydığı kimi standartlara
uygun davranması olarak değerlendirilmektedir (Wart, 2003: 331). Ahlak,
genellikle insanların kendisine göre yaşadıklan bir ilkeler topluluğu, bir kurallar
toplamı anlamma da gelmektedir. Böylece bir meslek ahlakından, bir siyasal
ahlaktan ve hatta bir evlilik ahlakmdan söz etmek mümkündür. Etik ise ahlaktan
farklı olarak, bu tür davramşlan felsefi olarak inceleyen ve açıklamaya ve son
çözümlemede değerlendirmeye çalışan felsefi soruşturma alamdır (Arslan, 1994:
119).
Etik, insana ne yapması ya da ne yapmamasım öneren bir dizi değerler
bütünüdür. Bu değerleri ödevler, erdemler, ilkeler ve toplumun çıkarları olarak
dört kümede incelemek mümkündür. Ödev, kişinin işgal ettiği rolden beklenen
davramşlardır. Erdem, iyi bir inşam tanımlayan özelliklerin tümüdür. İlke,
davramşlan biçimlendiren temel doğrulardır. Toplumun çıkarı ise toplumun
genelinin yararma olan her türlü eylemdir (Svara, 2007: 10). Bir bütün olarak
incelendiğinde bu değerler bütünü, etik davramşm çerçevesini belirlemektedir.
212
Kamu Etiği
Kamu Yönetimi Etiği
Kamu yönetiminin davramşlarmda iki temel etken rol oynamaktadır.
Bunlardan biri yasalar, diğeri ise etik değerlerdir. Yasalar, kamu
göreylilerinin davramşlarım dışsal olarak belirlemekte ve denetlemekte iken, etik
değerler, davramşı içsel olarak yönetmekte ve denetlemektedir (Cooper ve
diğerleri, 1998: 91). Davramşlarm dıştan belirlenmesinde rol oynayan yasalar ve
kurallar, kamu yönetimini kamu yaran doğrultusunda eylemde bulunmaya
zorlamaktadır. Bu bakış açısına göre kamu yönetimi etiğini, kamu çalışamnm her
türlü davramşım yasalara, etik kodlara ve çeşitli kurallara göre yapması olarak
tanımlamak mümkündür. Kamu görevlilerinin davramşlarmm içsel belirleyicisi
olarak ele almdığında ise kamu yönetimi etiği, kamu görevlilerinin eylemlerim,
bireysel ahlaki değerleri referans alarak yapması anlamma gelmektedir. Bu
perspektifte önemli olan, kamu görevlisinin ahlaki gelişmişlik düzeyidir
(Maesschalcs, 2004: 21). Kamu yönetimi etiğine ilişkin bu iki farklı bakış açısı
bir birini tamamlar niteliktedir ya da öyle olması gerekmektedir (Gilman, 1999:
175). Diğer bir deyişle kamu yönetimi etiğini, kamu görevlilerinin görev alanları
ile ilgili her türlü eylemi, yasa ve bireysel ahlaki değerleri bir potada eriterek
yapması şeldinde tanımlamak mümkündür.
Diğer taraftan kamu yönetiminde bir etik hiyerarşisinden bahsetmek
mümkündür. Hiyerarşinin ilk basamağmda kamu görevlilerinin “bireysel ahlak”
yapıları yer almaktadır. Bireysel ahlak, kamu görevlisinin kendi öznel geçmişi
tarafmdan biçimlendirilmektedir. Ömeğin, aile etkisi, dini inancı, kültürel ve
toplumsal değerler etkisi ve bireysel tecıilbeler kamu görevlisinin alılaki yapısmı
belirleyen parametrelerdir. Hiyerarşinin ikinci basamağmda “mesleki etik”
bulunmaktadır. Mesleki etik ise, kamu görevhsinin görevini yaparken, mesleğin
gerektirdiği normlar çerçevesinde davranmasıdır. Üçüncü basamakta ise
“örgütsel etik” bulunmaktadır. Örgütsel etik, kamu görevlilerinin eylemlerini
örgütsel amacm gerçekleşmesi doğrultusunda belirlenmiş bulunan kurallara göre
yapmasıdır.
Hiyerarşinin son basamağım ise “toplumsal etik” oluşturmaktadır. Toplumsal
etiğin merkezinde ise kamu görevlilerinin bir taraftan bireyi koruyan tutum ve
davramşlar sergilemesi diğer yandan ise toplumun bir bütün olarak gelişmesine
katkı sağlayacak biçimde davranmalarıdır (â a fritz ve Russell, 2005: 186).
Bu bağlamda kamu görevlilerinin sorumluluk alanları ile ilgili olarak kimi
etik değerleri içselleştirmesi ve buna göre eylemlerde bulunmaları genel bir
beklentidir.
Bu bağlamda kamu yönetimine hakim olması gereken belli başlı etik ilkeleri
şu şekilde sıralamak mümkündür. Öncelikli olarak kamu görevlileri yasalara ve
örgütün misyonuna karşı sorumlu olmalıdır. İkinci olarak kamu görevlileri, kamu
çıkarmı sağlamaya yönelik tutum ve davramş içerisinde olmalı ve dolayısıyla,
sahip oldukları kimi yetkiyi kendi çıkarları için işe koşmamaları gerekmektedir.
Diğer yandan kamu görevlilerinin kendilerini kamu yararım gerçeldeştirmeye
Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik D eğerleri
213
adamaları ve bunu yaparken, adil, dürüst, açık ve hoşgörülü olmaları
gerekmektedir. Aynca kamu görevlileri yapmış olduklan eylemlerin
sorumluluğunu üzerlerine alabilmeli ve demokratik değerlere saygılı olmaları da
önem kazanmaktadır. Bımun dışmda kamu görevlilerinin etik değerleri, örgütsel
yaşaımn tümüne egemen kılmaları ve kararlarım ahlaki değerleri referans alarak
vermeleri gerekmektedir (Svara, 2007: 155).
Kimi durumlarda kamu yöneticileri karar alırken bazı etik açmazlarla
karşılaşabilmektedirler. Bu durumda yöneticilerin anayasaya, yasalara, ulusa,
mesleğe, aileye, kendisine, sivil toplum kuruluşlanna, kamu yaranna, genel
refaha ve insanlık değerlerine bağh kalarak karar almaları gerekmektedir
(Waldo, 1980: 103-107).
Diğer yandan kamu örgütlerinin yapısı ve etik arasmdaki ilişkiyi sorgulayan
farklı modellerden söz etmek mümkündür. Birinci model hiyerarşik örgütsel
yapıdır.
Bu modele göre örgüt üyelerinin davramşlarmda belirleyici unsur disiplindir.
Örgüt çahşanlarınm her türlü eylemi sıkı bir denetim altmdadır. Bu modelde
çahşanlar, örgütsel çıkan kendi çıkarlarmdan üstün tutmakla mükellef
tutulmuşlarda. Bu anlayış, hiyerarşik örgütlerin etik anlayışım oluşturmaktadır,
îkinci model, çoğulcu örgüt yapısıdır. Bu modele göre örgütteki gruplar arasmda
bir rekabet vardır. Bu tip örgütlerde etik değerler örgütteki gruplar arası
rekabetin bir sonucu olarak belirlenmiştir. Üçüncü model ise eşitlikçi modeldir.
Bu modelde “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” sloganı etik anlayışımn
özünü oluşturmaktadır. Son model ise diğer modellerin aksine bireyi merkeze
yerleştirmektedir. Bu modelde etik davranışın özünü, bireyin kendini
gerçekleştirmesi ve gizil yeteneklerim ortaya çıkarması oluşturmaktadır
(Hunbury, 2004: 187).
Kamu Yönetiminin Etik Değerleri
Kamu yönetimdeki “güven açığı” kamuoyun en önemli sorunu haline geliyor.
Bu durum, özellikle demokrasi ile yönetilen toplumlarda, sistemin yönetim ve
yönlendirme yetkinliğini de zedeliyor.
Tüm dünyada kamu yönetim ve kamu sektörün, özellikle son dönemde,
yitirdiği toplumsal güveni tekrar kazanabilmesi için etik değer ve davramşlara
özen göstermesi gerekiyor. Nitekim, Avusturalya, Yeni Zelanda, Hollanda,
Norveç, Finlandiya, Portekiz, İngiltere, A.B.D. ve Meksika gibi birçok ülkede
kamu yönetiminde etik değerler ve davramşlar konusunda önemli reformlar
gerçekleştiriliyor. Bu reformlarm özü kamu yönetim ve kamu sektörünün “kural
odaklı” bir yönetim anlayışmdan “değerler ve sonuç odaklı” bir yönetim
anlayışma yönelmesi olarak özetlenebilir.
Bu reformlarm özü kamu yönetim ve kamu sektörünün “kural odaklı” bir
yönetim anlayışmdan “değerler ve sonuç odaklı” bir yönetim anlayışına
yönelmesi olarak özetlenebilir. Bu reformlarm başarısı için etik değerler hayati
bir önem taşıyor. Çünkü hataları ve etik olmayan davramşları önlemek üzere
214
Kamu Etiği
detaylı kurallar oluşturma süreci kamu çalışanlarmm hareket kabiliyetini,
yaratıcılığmı ve dolayısıyla kamu hizmetlerinin performans kalitesini olumsuz
etkiliyor. Diğer yandan, yerinden yönetim için gerekli yetki devri, vatandaşların
yükselen beklentileri, teknolojinin getirdiği hızlı bilgilenme süreci ise kamu
çalışanları üzerindeki sorumluluk baskısını artırıyor. Bu sorumluluğun hakkıyla
yerine getirilebilmesi bir taraftan sonuçlar üzerine odaklanmayı gerektirirken,
diğer taraftan da davramş tarzmda kamu yetkilerinin haksız kullammıru
sınırlayacak bir yönetim anlayışmı gerektiriyor.
Kamu yönetiminden iyi yönetim için beklenenler ekonomik rasyoneli olan,
verimli, etkin, ve etik değerlere uygun kararlar ve uygulama olarak özetlenebilir.
Etik değerler, kanunların ötesinde toplumsal norm ve beklentilere uyumlu
davranmak için gerekli yaklaşımları ifade ediyor. Bu konuda reform yapan
ülkelerin deneyimleri sağlam bir “etik altyapısı” için gerekli şartlarm ortaya
konmasına yardımcı oluyor:
- Siyasi kararlılık ve seçilmişlerin ömek davranışlarda bulunması
- Güçlü bir sivil toplum örgütlenmesi
- Etkin hesap verme süreçlerinin oluşturulması
- Bağımsız bir etik koordinasyon kurulu kurulması
- Yön gösterici ancak kısıtlayıcı olmayan iş etiği kurallarımn oluşturulması
ve iletişiminin sağlanması
- Kamu çahşanları için etkin bir eğitim ve en iyi uygulamalarla kıyaslama
sürecinin oluşturulması
- Uygun çalışma şartlarımn varlığı
- Sağlam bir hukuki altyapının variiğı
Toplumsal güvenin kazamlabilmesi için hesap verebilirlik ilkesinin uygulanması
gereldyor. Aşağıdaki uygulamalar bu ilkenin hayata geçirilmesi için önemli
adunları özetliyor;
- Uygulamalarm yazıh ve kayıth olarak gerçekleşmesi
- Sonuç ve niyet odaldı denetim mekanizmaları
- Sivil toplum kuruluşları ile damşma mekanizmaları
- Etik olmayan davramşları ortaya çıkarmayı teşvik eden ve bu konuda
girişimde bulunanları koruyan bir sürece sahip olunması
- Kamu çalışanları için varlıklarım ve ilişkilerini açıklama zorunluluğu
getirilmesi
Ancak, unutulmaması gereken bir hususun da etik değerlerin sadece kontrol
mekanizmaları ile sağlanamayacağı, aym zamanda iyi davramşlann da teşvik
edilmesi gerektiğidir. Denetim mekanizmalarının iyi çahştmiması kamu
Türkiye ve İran ’da Kamu Yönetiminde Etik D eğerleri
215
yönetimi için özel öneme taşımaktadır. Olaylar gerçekleştikten sonra kararları
doğru, yanlış olarak sımflandırmak ve karar vericileri konunun bütününe
bakmaksızm her hata için cezalandırmanın, kamu yöneticilerini korkak, karar
alamaz ve kamu kaynaklarmm verimli kullanamaz bir konuma getirdiği birçok
ülkede kabul edilmektedir. Denetim mekanizmalarımn süreçleri iyileştirmek, etik
değerlere uygun davramşları teşvik etmek ve performans geliştirici hedefiyle
çalıştırılması yeni kamu yönetimi anlayışımn sürdürülebilirliği açısmdan önem
taşımaktadır.
Etik değerler, demokrasinin çalışabilmesi için siyasilerin ve kamu
çahşanlarmın dürüstlük ve tutarhlıklanm koruyabilmeleri için en önemli
girdilerdendir. Yönetimin kalitesi, toplumun güveni etik değerlerle sağlanır. Etik
değerlerin önemi, su gibi, cam gibi bulunamadıkları ortamlarda daha iyi anlaşılır.
Etile değerler, toplumsal güveni kazanabilmek için kamu hizmeti yapanlarm
dikkat etmesi gereken ilkelerdir:
- Toplpnun çıkarlarım kendi çıkarlarmm önünde tutma
- Kendilerini fınansal olarak başkalarma bağımlı halle getirecek bağlantılara
girmeme
- Tarafsız olma
- Hesap verebilir olma
- Şeffaflık
- Açıklık ve dürüstlük
- Davramşlarla bu ilkeleri yaşamak
Kamu yönetim reformunun sadece Icurallan değil, aynı zamanda değerler
zincirini ve davramşlan da değiştirmesi gerektiğini iyi anlamalıyız (Argüden.
2003: 9).
Türk Kamu Yönetimde Etik
Türk kamu yönetiminin en büyük sorunlarmdan biri etik dışı faaliyetlerin
yaygın ohnasıdu:, Türldye’de etik dışı faaliyetler, bireysel boyutları aşıp
kurumsallaşmaya başlamıştu:. Bu durum vatandaşların devlete olan güvenini
zedelemektedir. Türk kamu yönetiminde etile dışı faaliyetlerin yaygınlaşmasmm
ardmdaki temel nedenler ise, etik davramş standartlarımn eksik oluşu, hesap
verme mekanizmalarımn işlevsiz olması, kamuda hukuk devleti illcesinin
yerleşmemiş olması, kamuda etik Icültürünün yerleşmemiş olması, bürokrasinin
merkeziyetçi ve statükocu yapısı, siyasilerin bürokratik yapı üzerindeki etkisi,
takdir yetkisirun keyfî kullammı, kamu yönetiminde saydamlık elcsikliği,
ekonomik nedenler, eğitim yetersizUği ve etik konusuna yeterince önem
verilmemesidir (TÜSİAD, 2005: 24).
Türkiye, kamuda etile dışı faaliyetler konusunda uluslararası araştırmalarda
oldukça geride kalmaktadu-. TFmn (Transparency International)her yıl
216
Kamu Etiği
yayımlamış olduğu yolsuzluk indeksinde Türkiye, 159 ülke arasında 65.
sıradadır. Dünya Bankası’nın Global Yatmm İklimi- 2005 yılı raporuna göre
Türkiye’deki firmalar yıllık gelirlerinin binde 6’sım hediye olarak, müfettiş ve
denetimlerden kaçmak için, izin ya da ruhsat almak veya bürokratik süreci
hızlandırmak için ya da bir ihaleye kazanmak için gayri resmi bir biçimde
yaptıkları ödemelere harcamaktadırlar (TÜSİAD, 2005: 17).
İran K am u Yönetimde E tik Değerleri
Kamudald yolsuzluklara örnek verebileceğimiz başlıca nedenler arasında yer
almaktadır. Bununla birlikte, kamudaki yolsuzluklarm en önemli nedeni, idari
örgütlenme ve yapılarda görülmesi muhtemel şeffafsızlık halidir. îdari
yapılanmalardaki bu ürkütücü durumdan kaçmamn tek yolu, kamunun her şeyi
ile net ve şeffaf ohnasmdan geçmektedir. Kamu uzmam yazarlanndan birinin
ifadesine göre, artık günümüzde yöneticiler ve kamu yöneticileri, ortaya
koydukları tüm davramş ve eylemlerin net ve açıkça izlenebildiği akvaryumdaki
küçük balıklar gibidirler. Daysan açısmdan ise kamu yönetimi alam bir evin
aynası gibidir; tüm hareketler, bütün davramşlar, herkesin görebileceği şekilde
bu aynada yansımaktadır (DYSON, 1997: 145).
İran Devriminden sonra, devlet ve hükümet olarak bu ülkede şekillenen yeni
sistem, yani İslam Cumlıuriyeti ile birlikte kamu alam da ahlaki ilke ve temellere
dayalı yeni bir görünüme kavuşmuştur. İran’m İran- Irak savaşmda başarılı
olmasımn nedenlerini belki de bu ahlaki ilke ve temellerde aramak gerekir.
Devrimin ilk yıllannda, “Cihad-ı Sazendegi” (Yeniden Yapılanma ve
Kailanma Seferberliği) adı altmda kurulan kurum, ülkedeki geri kahmşlığm
izlerini silmek ve kalkınma sürecine girmek için başlattığı çalışmalarını yoğun
bir tempo ile sürdürmüş, söz gelimi ülkenin en ücra köşesindeki yerleşim
birimlerine, köylere su, elektrik ve telefon ağlan götürmüştür. Öte yandan,
devletin büyümesine paralel olarak baş gösteren kamu yolsuzlukları gibi bir
takım sorunlara çözüm buhnak için de 1998-2000 yıllanm kapsayan dönemde 7
programdan oluşan bir reform plam hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur. Kamu
Reformu admı taşıyan ve öncelikli hedefi, kamudaki yolsuzlukları azaltmak ve
kamuya daha çok şeffaflık ve saydamlık kazandırmak olan bu planm yedinci
paketinde, müşteri memnuniyeti ve saygınlığım amaçlayaiı idari sistemler için
ahlaki ve etik değerler ön görülmektedir.
İran’da kamuoyunda etik değerler aşağıdaki gibi snralanmaktadır
Bütünlük
Dürüstlük
Saydamlık
Açıklık
Hesap verme
AjTimcıhk Yapmama
Adil Olma
Kalite
Profesyonellik
Güvenilirlik
Genel Yarar
Güvenilirlik
Genel Yarar
Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik Değerleri 2 17
İran, kamuda etik dışı faaliyetler konusunda uluslararası araştırmalarda,
oldukça daha geride kalmaktadır. Transparencv International’nm her yıl
yayımlamış olduğu yolsuzluk indeksinde İran, 2005 yılmda 86, 2006’da
2,7puanla 105 ve 2007’de 2,5 puanla 180 ülkeler arasmda 133 şuradadır.
Maalesef bu bir gerçek İran İslam Cumhuriyeti Pakistan, bengiladiş gibi ülkelere
daha yakınlaşıyor.’
SONUÇ
Kamu yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmaları işler hale
getirilmelidir; kamıi personelinin hizmet içi eğitim faaliyetleri vasıtasıyla etik
davramşlar konusundaki duyarlılıklanmn canlı tutulması sağlanmalıdır. Yalnızca
bu iki tablonun incelendiğinde kamuoyunda etik ve etik değerlerinin Türkiye’de
ilerlemesi ve İran’da gerilenmesi gözükmektedir. Ancak uluslar arası ambargolar
ve özgürlük bedelini ödemek, İran’daki gösterilen çabalara rağmen, T l’mn
verdiği sonuçlan etkilemektedir.^
Tablo 1. Yıllara göre İra n ’m Yolsuzluk Algılama Endeksi
Y ılla r
20 0 0
2001
2002
Y o lsu z lu k
D e re c esi
Y o lsu z lu k
S ıra la m a
A n k ete
D â h il Ü lke
S a y ısı
2003
20 0 4
2005
2006
2007
2008
3.0
2.9
2.9
2.7
2.5
2.3
78
77
88
105'
131
141
133
145
158
163
179
180
Tablo 1. Yıllara göre T ürkiye’nin Yolsuzluk Algılama Endeksi
Y ılla r
Y o lsu z lu k
D e re c esi
Y o lsu z lu k
S ıra la m a
A n k e te
D â h il Ü lk e
S a y ısı
2000
2001
2002
2003
3.8
3.6
3.2
3.1
50
54
64
90
91
102
2004
2005
2 006
3.2
3.5
3.8
4.1
4 .6
77
77
65
60
64
58
133
145
158
163
179
180
2008
2007
NOTLAR
' T l (2 0 0 9 ), http://w ww .transparency.org.about_us, (Erişim Tarihi: 14.04.2009).
^ T l (2 0 0 9 ), http//w w w .Transparency.org.about
KAYNAKÇA
A. W. Rhodes, Theory and Methods in British Public Administration: the
Administration Review, 45, ss. 555-561.
Argüden, Yılmaz, “Kamu Yönetimi ve Etik Değerler” Dünya Gazetesi
11.07.2003.
Aristotle (2000), Nicomachean Ethics, Cambridge University Press, Cambridge.
218
Kamu Etiği
Arslan, A, (1994), Felsefeye Giriş, Vadi Yayınlan, Ankara.
Baldwin, J. N. (1987), “Public versus Private: Not That Different, Not That
Consequential”,Public Personnel Management, 16, ss. 181-193.
BOWMAN, S. James (2000), “Towards a Professional Ethos: From Regulatory
to Reflective Codes”, International Review of Administrative Sciences, Vol.
66, ss. 673-687.
College Publishers, Fort Worth.
Cooper, P., Brady, L., Hardeman, O. H., Hyde, A., Naff, K. C., Ott. J. S., WMte,
H (1998), Public Administration for the Twenty-First Century, Harcourt
Brace
COOPER, Terry L. (Ed.) (1994), Handbook of Administrative Ethics, New
York; Marcel Dekker
Dunsire, A. (1999), “Then and Now Public Administration: 1953-1999”,
Political
Education Inc, New Y ork.
Exploratory Essay”, Public Administration Review, 35, ss. 364-371.
Gilman, S. C. (1999), “Public Sector Ethics and Government Reinvention”,
. Public
GOSS, P. Robert (1996), “A Distinct Public Administration Ethics”, Journal of
Public Administration Research and Theory, Vol. 6, No. 4, ss. 573-597.
Günday, M. (2002), İdare Hukuku, îmaj Yayınları, Ankara.
Hood, C. (1990), “Public Administration: lost an empire, not yet found a role”,
InR .
Hunbury, G. L. (2004), “A Pracademic’s Perspective of Ethics and Honor:
Imparatives for Public Services in the 2 İst Century!”, Public Organization
Integrity, 1, ss. 175-192.
J. and Ott, J.S.), Harcourt Brace College Publishers, New York, ss. 81-86.
M. Clarke), Frances Pinter Ltd, London, ss. 207-219.
M.
Kemal ÖKTEM ve Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN,(2006), “ KAMU
Yönetimindeki Etik Çalışmalarma Yönelik Çerçeve Arayışı” ss230-236.
Maesschalck, J. (2004), “Approaches to Ethics Management in the Public
Sector”,
Murray, A. M. (1975), “Comparing Public and Private Management: An
Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik D eğerleri
219
Nonprofît Organization, Jones and Bartlett Publishers, Arizona.
Palmier, L. (1983), “Bureaucratic Comıption and Its Remedies”, Coıtuption,
(Der.
Public Integrity, 7, ss. 21-41.
Publisher, Novado.
Review, 4, ss. 187-204.
Shafntz, J. M. Russell. E. W. (2005), Introducing Public Administration, Pearson
Studies, 47, ss. 360-378.
Svara, J. H. (2007), The Ethics Primer for Public Administrators in Government
and
Şeffaflık yolsuzluğa karşı etkili bir yöntero (2004),Hemşehri gazetesi, 12.yıl,
3532 sayı, ( 3
5 3
2
» ‘ 83/7/30 “ULiaij
^ Sç^jluı ı_iüi5
j Llus
U
ûjjjûj
Thompson, D. F. (1985), “The Possibility of Administrative Ethics”, Public
Tl (2009), http://www.Transparency.org.about_us, (Erişim Tarihi: 13.04.2009).
TÜSIAD (2005), Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik,
TÜSİAD
viev^f from Political Science, Political Studies, Vol:- XXXDC, 1991, s. 537.
Waldo, D. (1955), The Study o f Public Administration, Random House Inc, New
Waldo, D. (1980), The Enterprise of Public Administration. Chandler & Sharp
Weber, M. (1996), “Bureaucracy”,' Cİassics o f Organization Theory, (Der.
Shafritz,Yaymlan, İstanbul.
York.
KANT VE KAMUETİGİ
KANTÇI ÖDEV AHLAKI VE KAMU
ETİĞİ
Yasemin Koç
özet
K ant’ın etik kavramında önem li olan eylem in başlangıç noktası; yani özerk bireyin s a f aklıyla,
özgür istenciyle, istem iy le başlattığı eylem dir. S a f akıl kavramı da am pirik dünyadan kopuşu ve
kendi içinde bir am acı ifade eder. K ant’ın etik kavramı, bireyin eylem e başlarken nasıl istem esi
gerektiğini ( ‘ough t’) yani eylem in ne tür bir istem eden kaynaklanm ası gerektiğini norm atif olarak
belirleyen bir ödev ahlakıdır. Kamu etiği açısından da temel olarak beklenen, bireylerin kendi k işisel
çıkarlarıyla değil, Kantçı anlamda aklın kategorileriyle hareket etmeleridir. Bir diğer d eyişle, K ant’ın
evrensel olarak tüm insanlık için öne sürdüğü bu etik (ahlaklılık) kavramı, Türkiye’deki kamu
sektörü için de uygulanabilir bir niteliktedir. K ant’ın öne sürdüğü ahlaklılık ölçütü her insanın
istem esi için geçerli nitelikte bir ölçüttür ve her kamu görevlisi de her şeyd en önce bir insan olduğu
için, sö z .konusu ahlaklılık ölçütü onun için de geçerlidir. Bu çalışm anın amacı da K ant’ın etik
kavramı v e teorisiyle Kamu Etiği arasındaki benzer noktalan ortaya koymaktır.
A n a h ta r K elim e le r : A hlak F elsefesi, Kamu Etiği, 1. Kant, Aydınlanm a.
GİRİŞ
Kamu yönetimi örgütlenmesinin kapsamında, kamu görevlilerinden beklenen
örgütü oluşturan ve örgütün sonucunda ortaya çıkan kural ve yasalara uygun
davranmalandur. Kamu etiği söz konusu olduğunda da bu durum geçerlidir fakat
‘etik’ kavramı kendi başma ele almdığmda sadece önceden belirlenmiş ve kağıda
dökülmüş kurallara uygun davranmamn felsefî anlamda her zaman etik sonuçlar
doğurmadığı öne sürülebilir. Diğer bir ifadeyle, “kamu yönetimi etiğini, kamu
görevlilerinin görev alanlarıyla ilgili her türlü eylemi, yasa ve bireysel ahlaki
değerleri bir potada eriterek yapması şeklinde tammlamak mümkündür”
(Özdemir, 2008: 183). Böyle bir analiz, büyük Aydınlanma filozofu Immanuel
Kant’ın ‘ödev ahlakı’ üzerinden yürütülebilir. Kant’m ‘etik’ kavramım ele
almadan önce bir anlamda onun teorisini temellendiren görüşlerim ortaya
koyduğu Was İst Âufklarung? (Aydınlanma nedir?) metninden bahsetmekte yarar
var. Çünkü, bu metin Kant’m Aydmlanma’dan ne anladığım ve bıma bağlı olarak
da insandan ve insan akimdan neler beklediğini en açık şekilde ortaya koyan
metinlerden biridir.
Kant, Aydınlanma’yı insamn kendi başma aklım kullanamadığı çocukluk
döneminden kurtulmak ve olgunlaşmak olarak tanımlar. Onun için
Aydmlanma’mn temel slogam: ‘kendi aklım kullanmaya cesaret et’tir. Böylece
insanlar kendi eylemlerini kendileri belirleyecek, kendi akıllanndan başka
kaynağa ihtiyaç duymayacaklardır. Burada vurgulanması gereken, Kant için
Aydınlanma’nm bir olay (event) değil bir süreç (process), zor ve yavaş ilerleyen
bir süreç olduğudur. Çünkü, insanlar kendileri için başkalarmın karar vermesine
* Dolctora Ö ğrencisi, O D T Ü Siyaset B ilim i v e Kamu Y önetim i B ölüm ü
222
Kamu Etiği
o kadar alışmışlardır ve böylece de tembelleşmişlerdir ki onları bu
alişkanlıklanndan kurtarmak zaman alacaktır. Burada Kant, aklın kamusal ve
özel kullammı arasında bir ayrım yaparak, ancak bu kamusal kuİlammla
Aydınlanma sürecinin ilerleyebileceğini öne sürer. Akim kamusal kullamnımdan
kastı ise insanlarm tüm kamuyu göz önünde bulundurması, bunun karşısmda
aklın özel kullammı ise kişinin sadece kendi görev ya da makamım göz önünde
bulundurmasıdır. Özgürlüğü yaratan da akim kamusal kullammıdır. Böyle bir
teoriyi, kamu sektörü etiğine uygularsak, kamu personelinden beklenen basitçe
yazılı kurallara ve makamma uygun davranması olarak ele almamaz. ‘Etik’
kavramı söz konusu olduğu sürece, beklenen kapsamı daha geniş ve Kantçı
anlamda özgürleştirici eylemlerdir. Etiğin konusu insan davramşı, insanlarm her
yaptığı değil, insanlarm kendi seçimleriyle, özgürce ne yaptıklarıdu:
(Bencivenga, 2007: 3). Bu bağlamda Kant'm teorisi de özerkliği ya da istencin
kendi yaptığı kurallara uymasuu vurgular (Höffe, 1997: 1), yani Kant’m etik
teorisinde tüm değerlerin belirleyeni özgürlüktür (Guyer, 2000: 129). Aym
zamanda Kant, etik teorisini sıradan insan akimdan çıkarır ve bu teorinin tüm
insanlar için geçerh olduğunu öne sürer, Kant, “herhangi bir ahlak felsefesi
kuramım değil, gündelik yaşamdaki ahlak duygusu ve yargılarım çılaş noktası
olarak alır. En yalm insanda bile ahlaksal yükümlülük bilgisinin, ödev
duygusunun bulunduğuna inanır” (Akarsu, 1999: 63). Kamu görevlileri de bu
durumda, her şeyden önce insan oldukları için Kant’m etile teorisi kapsammda
düşünülmelidirler. Yani, etik kapsammda onlardan beklenen basitçe ve sadece
önceden belirlenmiş kurallara uygun davranmalan değil, kendi akıllanyla
belirledikleri, evrenselleştirilebilen normlara da uygun davranmalandır. Bu
bağlamda aklın özel kullanımı verimli bir kamu etiği için yeterU değildir, akim
kamusal kullamım da hem bu etiğin yerleşmesi hem de Kantçı anlamda
bireylerin pasifçe kurallara uyan insanlar değil, aktif ve özgür olmaları için
gereklidir. Bu nedenle bir sonraki bölümde Kant’m ‘etik’ ve ‘ödev ahlakı’
kavranılan ele almacak, daha sonra da kamu etiği ile Kant’m teorisinin ilişkisi
ortaya konulmaya çalışılacaktır.'
Kantçı Ödev Ahlakı
Ahlak Metafiziğinin TemellendiribnesVııde Kant saf Ahlak Felsefesi'ni üç
bölümde ortaya koyar. İlk bölüme ahlakm temelini de oluşturan unsurlardan biri
olan ‘iyi isteme’^ ile başlar, iyi isteme her türlü koşul ve durumdan bağımsız
olarak kendi başına iyidir ve diğer her şeyin koşulu olmalıdır. Yani, iyi isteme,
bu istemeden kaynaklanan sonuçlarm iyi ya da kötü oluşundan bağımsız olarak
iyidir. Diğer bir deyişle, “bir eylemin ahlaksal değeri başansmda, sonucunda
değil, eylemin arkasmdaki düşünüştedir” (Akarsu, 1999: 88). Bunun yam sıra bir
karşılık beklemeyen, yarar peşinde koşmayan istemedir iyi isteme. İstemeyi
yönlendiren kapasite ise akıldır (Vernunft). Wood’un da belirttiği gibi. Kant için
akıl insanlarm en önemli kapasitesidir, akıl düşünme ve eylemenin kapasitesidir.
En geniş anlamıyla akıl, kendme kurallar koyma ve geçerU kurallara uyma
kapasitesi olan varlıklar için normatif olan her şeydir (Wood, 2008: 16). Kant’m
Ahlak Felsefesinde, akıl tarafmdan yönlendirilmiş iyi isteme beraberinde iyi
istemeyi kendi içinde taşıyan ‘ödev’i (Pflicht) de getirir. Burada Kant’m yaptığı
Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği İ l i
önemli bir aynm ise ödeve uygun (Pflichtmâfiig) davranmak ve ödevden dolayı
(aus Pflicht) davranmak arasmdadır. Kant’a göre ödeve uygun davranmanm
ahlaki bir değeri ve içeriği yoktur çünkü istenç burada belirlenmiştir. Yani,
eylemi başlatan istenç bağımsız değildir, bir amaca araç olarak kullamimaktadır.
“Eylemin tam nedeni özgür istenç kararıdır” diğer bir deyişle, “özgür eylemek,
yalnızca kendi istencine uyarak, hem de bilinçle eylemek demektir” (Akarsu,
1999: 59). Burada iki koşul ortaya çıkmaktadır, kişi (Person) ödeve göre
davranırken ödevden dolayı böyle davrandığım bilmelidir, bilinçle yapılmayan
davramşlar her ne kadar sonuçta ödeve uygun olabilseler de ahlaki değerleri
yoktur çünkü Kant için önemli olan eylemin ne ürettiği değil nasıl başladığıdır.
Ahlaki değeri olan ödevden dolayı davranmak başka hiçbir şey göz önünde
bulundurulmadatı saf isteme {reiner JViUe) ile eyleme geçmeyi ifade eder.
İsteme akılla yönlendirilir, yani eylemi harekete geçiren isteme tecrübelerden
değil akıldan kaynaklamr. “însanda her türlü deneyden önce var olan bir takım
kavramlar, bilgiler yoktur. Her bilgi zaman bakımından deneyden başlarsa da,
bütün bilgilerimiz deneyden çıkmaz. Akim kendisinden çıkardığı bilgiler vardır.
Bu bilgelere Kant a priori (önsel) der ve bunlan posteriori (sonsal) olan yani
kaynaklan deneyde bulunan empirİk bilgilerden ayırır” (Alcarsu, 1999: 21).
Yukarıda da belirtildiği gibi, Kant’ın etik kavramı amaç tartışmasını reddeder,
etik için önemli olan isteme kavramı ve isteme amdır. Bu durumda etik iyi ve
kötü ile ilgili sosyal değer yargılarıyla ilgilenmez, etiğin konusu yargı değil,
yargımn anlamı ve amacıdn: (Scheler, 1973: 45). îsteme, maddi nedenlerle değil
a priori olarak belirlenmelidir, böylece amaçlardan ve niyetlerden armabilir.
Norm ya da ödev kavramlannı verili bir amaca araç olarak kabul etmek Kant’m
etiğinin dışmdadır. Bu durumda ahlaki yasa eğilimleri kontrol edebilmektedir, bu
da bizim rasyonel prensiplere sorumluluğumuzu ortaya çıkarır (Reath, 2006: 9).
Kant, böylece eğilim (Neigung) ve ödevi de birbirinden ayırır hatta bir
anlamda zıt kutuplara yerleştirir. Ahlaki içeriği olan eylem, eğilime rağmen
ödevden dolayı davranmaktır (Kant, 2002: 14). Yani, ahlaklılık eğilimlerden,
amaç ve çıkarlardan arınmış kişilerin eylemleri değildir. Ahlak, eğilimlere
ihtiyaç duyar, kişinin aklı yoluyla duyular dünyasındaki eğilim ve isteklerine
karşı davranabilmesini gerektirir. Aynı zamanda “ödevden dolayı yapılan bir
eylem, ahlaksal değerini, onunla ulaşılacak amaçta bulmaz, onu yapmağa kara
verdirten maksimde bulur; dolayısıyla bu değer, eylemin nesnesinin
gerçekleşmesine değil, arzulama yetisinin bütün nesneleri ne olursa olsun,
eylemi oluşturan istemenin yalnızca ilkesine bağlıdır” (Kant, 2002: 15). “Kant’m
ahlakı bir ödev ahlakıdır. Ödev de temelini ahlak yasasma saygıda bulur. Bu
saygı duygusunu ahlak yasası belirler. Bu yasa karşısmda ‘yasaya saygı’
duygusunu yaşarız” (Akarsu, 1999: 7). İşte Kant için ödev de bu yasaya saygıyla
yapılan eylemin sonucu ve zorunluluğudur (Notwendigkeit). Bunların sonucunda
ise Kant genel bir yasa çıkarır “maksimimin^ aynı zamanda genel bir yasa
olmasım isteyebileceğun şekilden başka türlü hiç davranmamalıyım” (Kant,
2002: 17).
224
Kamu Etiği
îkinci bölümde ise Kant, ahlaklılık kavramının tüm akıl sahibi varlıklar için
geçerli olduğunu ve hatta zorunlu olduğunu öne sürer, yani ahlaklılık kavramı
hem evrensel hem de zorunludur. Kant için “isteme için zorlayıcı olduğu ölçüde
nesnel bir ilkenin tasarımına emir (akim ernri), bu emrin formülüne de buyruk
denir” (Kant, 2002: 29). Buyruklar, kişilerin nasıl eylemesi gerektiğini
belirttikleri ölçüde, hepsi ‘gerek’ {Sollen) ifade ederler. Bu durumda eylem başka
bir şey için değil de sırf kendisi için isteniyorsa ‘kesin buyruktur’ {kategorischer
Imperativ) Kant buna aym zamanda ‘ahlaklılık buyruğu’ da der. Kesin buyruk,
aym zamanda bir yasadır çünkü “bir yasadan beklediğimiz zorunluluğu kendinde
taşır” (Kant, 2002: 37). Kesin buyruk sadece bir tanedii-, yani yalnızca bir tane
evrensel yasa vardır, “ancak aym zamanda genel bir yasa elmasım
isteyebileceğin maksime göre eylemde bulun” (Kant, 2002: 38). Kant’m bu
yasası evrenselleştirilebilir istemeyi ifade eder, aym zamanda da
evrenselleştirilemeyen istemlerin ahlakilik açısından reddedilmesi gerelctiğini de
öne sürer.
Kant, ‘amaç’ (Zweck) ve ‘araç’ {Mittel) arasındaki ayrımı vurgularken, ahlak
için geçerli olan, akıl tarafmdan belirlenen amaçtan, “eylemin sırf olanağım
içeren” aracı ayırır (Kant, 2002: 44). Buna bağlı olarak da sadece insanların
değil, tüm ‘akıl sahibi varlıldarın’ araç olarak değil, birer amaç olarak var
olduklarım belirtir. Varlıklar sadece kendilerini değil, diğerlerini de birer amaç
olarak görmelilerdir. Çünlcü insanlar ‘şey’ değil ‘kişi’lerdir, yani akıl sahibi
varlıklardır. Bu durumun buyruğunu Kant şöyle ifade eder, “her defasında
insanlığa, kendi kişinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de, sırf araç
olarak değil, aym zamanda amaç olarak davranacak biçimde eylemde bulun”
(Kant, 2002: 46).
Her akıl sahibi varlık bir amaç olduğu ölçüde kendi istemlerini, kendi aklım
kaynak alarak belirleyebilmektedir. Bu durumda, isteme yasaya sadece bağımlı
değil, kendisi yasayı koyan olarak da ve her şeyden önce tam bunun için (kendini
yaratıcısı olarak gördüğü) yasaya bağımlı görülmelidir” (Kant, 2002: 49).
Kişilerin özgürlüğü ve özerkliği de buradan gelmektedir, yani insanlar ancak
kendi koydukları kurallara ve yasalara uydukları sürece özgürdürler. Bu nedenle
Kant bu buyruğu ‘istemenin özerkliği’ {Autonomie des JVillens) olarak adlandım
(Kant, 2002: 50).
Kant’a göre bu formüllerin hepsinin birleşmesi ve evrensel yasa bir arada bizi
‘amaçlar krallığı’na götürür, yani “çeşitli akıl sahibi varlıklarm, ortak yasalar
aracılığıyla kurulan sistematik birliğine” (Kant, 2002: 51). Bu kralhğm amaçlar
krallığı olmasının nedeni ise her insamn hem kendisini hem de diğerlerini birer
amaç olarak görmesidir. Her insan bu kralhğm hem bir üyesi hem de başıdır,
çünkü uyacağı yasaları kendisi belirler ve herkesle birlikte ortak evrensel
yasalara uyar.
Üçüncü ve son bölümde ise Kant, ahlaklılık ve özgürlük arasmdaki, ilişkiyi
incelemekle başlar. Herhangi bir eylemin ahlaki içeriğini belirleyen “isteme, akıl
sahibi olmaları bakımından, canlı varlıklarm bir tür nedenselliğidir ve özgürlük
bu nedenselliğin, onu belirleyen yabancı nedenlerden bağımsız olarak etkili
Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği 225
olabilme özelliği olur” (Kant, 2002: 64). Kant’ın özgürlük kavramı yasasızlık ya
da dışsal bir engelin olmadığı bir durum değildir, aksine özgürlük yasadan çıkar
denilebilir. “Ancak ve ancak özgürlük idesi altında eylemde bulunabilen her
varlık, tam bundan dolayı, pratik açıdan gerçekten özgürdür; yani özgürlüğe
koparılmazcasma bağlı bütün yasalar, onun için de geçerlidir” (Kant, 2002: 66).
K am u Etiği ve K ant
Kant’m teorisi ve kamu etiği arasmdaki bağlantıdan bahsetmeden önce, kamu
yönetimi ve kamu etiğinden bahsetmek yerinde olacaktır. Genel olarak kabul
gören ifadeye göre, “kamu yönetiminin varlık nedeni, ‘kamu yararı’m
gerçekleştirmektir” ve “kamu yaran, toplumun ihtiyaç duyduğu hizmet ve
malların kamu örgütleri tarafmdan üretilmesidir” (Özdemir, 2008: 181).
Herkesin ortak olarak tükettiği mal ve hizmetleri üreten örgütler ‘kamu
örgütleri’, kamu yönetimi ise kamu siyasalarmın uygulanmasında kamu
örgütlerinin yönetimi olarak tammlanmaktadır (Polatoğlu, 2000; 44-45). Bu
yönetim, verimlilik, rasyonalite, iş bölümü, etkinlilik gibi belirli prensipler ve
kurallar üzerinden işlemektedir, örgütsel bütünlüğü tamamlayanlar ise kamu
görevlileridir. Diğer bir deyişle, “kamu görevhleri, kamu yönetiminin insan
unsurunu oluşturmaktadur” (Özdemir, 2008: 181). İnsan unsuru ve örgütsel ya da
yönetimsel kurallar bütünü birbirini tamamlayarak kamu yönetimini oluştururlar.
Bu çalışmalım konusu nedeniyle üzerinde durulacak olan kamu yönetiminin
insan unsuru ve bu unsurun yönetimle ve kamu yani halkla olan iletişimi ve
etkileşimidir.
Kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken ‘kamu yaran’m hedefleyen
yönetimin koyduğu kurallara uygun davranması beklenir, fakat sadece bu
kurallara uygun davranmak yeterh değildir. Onlardan aynı zamanda etik
normlara da uygun davranmalan beklenmektedir. Denilebilir ki, “kamu
görevlilerinin davranışlarmda iki temel etken rol oynamaktadır. Bunlardan biri
yasalar, diğeri ise etik değerlerdir” (Özdemir, 2008: 182). Etik değerler, iki
anlamda düşünülmelidir, bu anlamda “kamu yönetimi etiğini, kamu çalışanmın
her türlü davranışım yasalara, etik kodlara ve çeşitU kurallara göre yapması
olarak tammlamak mümkündür. Kamu görevlilerinin davramşlarmm içsel
belirleyicisi olarak ele alındığında ise kamu yönetimi etiği, kamu ■görevhlerinin
eylemlerini bireysel ahlaki değerleri referans alarak yapması anlamma
gelmektedir” (Özdemir, 2008: 182). Bu çahşmada ele alman kısım da kamu
görevlerinin bireysel ahlaki anlayışlanyla kamu görevlerini yerine getirmeleri,
yani Kantçı anlamda bir ödev ahlakına göre davranmalarıdır. Çünkü Kant da
devletin kuralları ve kişilem kendileri koyduğu yasalar olan etik yasalar arasında
bir ayrım yapmaktadır. Kant, ‘hak’ [Reckt] ve ‘etik’ arasmda büyük bir ayrun
yapar, yani akim normatif kavramlanyla devletin baskıcı olan kuralları ve buna
bağlı olan ödevler arasında bir ayrun yapar (Wood, 2008: 193).
Daha önce de belirtildiği gibi, kamu görevlileri etik davranmak söz konusu
olduğunda, tüm kamuyu göz önünde bulundurarak karar vermelidirler. Böyle bir
gerekliliğin altında yatan ise Kant’m öne sürdüğü akıl ve amaç sahibi varlık
tasarımıdu:. Analizi soyut felsefi temelden somuta indirmek adma ömeklerle
226
Kamu Etiği
açıklamaya çalışmak yerinde olacaktır. Kant’m iyi isteme prensibi uyarmca
herhangi bir kamu görevlisinden öncelikle yaptığı her resmi işleniinde sonucu
değil, ne yapması gerektiğini düşünmesi beklenir. Örneğin, bir ihale söz konusu
olduğunda bu ihaleden kendi kazancım, yararım değil, bütün bunları bir kenara
bırakarak, kendisi için olumsuz bir sonucu olsa bile zorunlu olan karan vermesi
gerekmektedir. Yine Kant’tan çıkanınla, önemli olan işe, bu durumda ihale
kararına, nesnel kriterlerle, saf ve iyi istemeyle başlamasıdur ve söz konusu kamu
görevHsi böyle bir istemle başladığınm bilincinde olmahdff. Ancak bu durumda
kamu görevlisinin etik davrandığmdan söz edilebilir. Burada Kant’m
reddetmediği insanlarm kişisel çikarlan, istekleri ve eğilimledir ki bunlara göre
davranmayı Kant ahlaksızlık olarak nitelendirmemektedir, sadece bunlardan
ahlaki içerik çıkanlamayacağmı öne sürer. Her insan gibi kamu görevlilerinin de
kişisel eğilim ve istekleri vardır, ama onlardan beklenen, diğer insanlar gibi,
eylemlerinde ve kamu yönetimi özelinde bu eğilimlerine rağmen ahlaki ödeve
uygun davranmalandır. Yani, etik olan, ihale konusunda örneğin, kendisine ya
da bir başkasma yarar sağlama isteği duymasma rağmen, kamu görevUsinin
nesnel davranabilmesidir.
Kant’m ahlak teorisinin, kamu etiği noktasmda, önemli bir noktası, belki de
en önemli noktası, kişilerin diğer kişileri de kendisi gibi amaç sahibi varlıklar
olarak görmesi gerekliliğidir. Ahlaklı davranabilmesi için kimse bir diğer kişiyi
kendi amacında bir araç olarak görmemesidir, kimseyi kendi çikarlan uğruna
kullanmamasıdır.
Kant’m kendisinin de belirttiği gibi, ahlak teorisi tüm akıl sahibi varlıklar için
geçerlidir ve uygulanabilir niteliktedir. Kantçı anlamda ve kamu etiği
kapsamında kamu çalışanlarından beklenebilecek olan kendi çıkarlanyla değil,
genelin çıkarma göre eyleme geçmeleri ve sadece kendilerinin değil diğer
kişilerin de amaç sahibi kişiler olduklarım kabullenmeleridir.
NOTLAR
' Her n e kadar ‘etik ’ [Ethik) v e ‘ahlak’ {Moral, Sitten) tam olarak aynı anlam a gelm ese de
referans verilen kaynaklann kullanım lan arasında çelişk i yaratmamak için bu iki kavram
dönüşüm lü olarak kullanılacaktır.
* Güter Wille Türkçe’ye ‘iyi isten ç’ olarak da çevrilebilir fakat burada İ. K uçuradi’nin
çevirisinden ‘istem e’ kavramı kullanılacaktır.
^ “M aksim , istem enin öznel ilkesidir” (Kant, 2 0 0 2 :1 6 ).
KAYNAKÇA
Akarsu, B. (1999), Immanuel Kant’m Ahlak Felsefesi, inkılap, İstanbul.
Bencivenga, E. (2007), Ethics Vindicated: Kant’s Transcendental Legitimation
of Moral Discourse, Oxford University Press, New York.
Guyer, P. (2000), Kant on Freedom, Law, and Happiness, Cambridge University
Press, New York.
Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği
227
Höffe, O. (1997), “Outlook; Aristotle or Kant-against a trivial Altemative” Paul
Cobben-Ludwig Heyde (Ed.), How Natural is Ethical Law?, Tilburg
University Press, s. 1-19.
Kant, I. (1784), “What is Enlighternnent?”,
lıttD://www.english.uDemı.edu/~mgamer/Etexts/kaat.lıtnıl ( 14.04.20Q9~).
Kant, I. (2002), Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, Türkiye Felsefe
Kurumu, Ankara.
Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi,
Cilt 4, Sayı 7, s. 179-195.
Polatoğlu, A. (2000), Introduction to Public Administration: The Case of Turkey,
METU Press,
Ankara.
Reath, A. (2006), Agençy and Autonomy in Kant’s Moral Theory: Selected
Essays, Oxford University Press, New York&Oxford.
Scheler, M. (1973), FormaUsm in Ethics and Non-Formal Ethics of Values,
Northwestem University Press, Evanston.
Wood, A. W. (2008), Kantian Ethics, Cambridge University Press, New York.
ERDEM AHLAKI VE KAMU ETİĞİ
Sedat YAZICf
Aslı YAZICf*
özet
Bu yazının amacı K antçı-deontolojik v e yararcı etik kuram lannın yanı sıra belli başlı Uç ahlak
geleneğinden biri olarak sayılan erdem ahlakının kam usal etik açısından uygunluğunu ve ilişkisini
tartışmaktır. B u am açla ilkin yazının sınırlılıklan çerçevesinde genel ahlak kuramlarının kam u etiğine
uygulanabilir olup olm adığım tartışmak am acıyla literatürde “a y n lık tezi” olarak bilinen görüş ele
alınacaktır. İkinci olarak' erdem ahlakının kamu etiği için norm atif bir yüküm lülük
y ü k ley em ey eceğ in e ilişkin Kantçı yaklaşım ın tem el itirazlan karşılanmaya çalışılacaktır. Son olarak,
erdem ahlakının kam u etiği açısından bazı avantajlı v e avantajsız yönleri üzerinde durulacaktır.
A n ah tar Kelimeler: D eontolojik ahlak, yararcı ahlak, erdem ahlakı, kam u etiği, ayn lık tezi.
GİRİŞ
Bilindiği gibi, Kantçı ve yararcı ahlak kuramları ahlak yargısının temeline
eylemi koyarlar. Yararcı kuram söz konusu eylemin sonucuna bakarken, Kantçı
kuramlar eylemin ödevden dolayı yapılıp yapılmadığım temel ölçüt olarak
alnlar. Normatif açıdan bakıldığmda bu iki kuram birbirini dışlayıcı olduğu gibi
diğerinin geçerli olabileceği hiçbir ahlaki davramş türü dışta bırakmayacak
şekilde genel ve kuşatıcı olma iddiasmdadır. Ancak, gerçek hayatta insanların
ahlaki yaklaşımlarına baktığımızda bu tekçi yaklaşımın pek de geçerli olmadığını
görüyoruz. Yani, bazı durumlarda eylemin ahlak ilkesine uygunluğuna ve
eyleyenin niyetine, bazı durumlarda da sonucuna daha fazla önem veriyoruz. Bu
durum hukukta da büyük ölçüde kabul edilen bir yaklaşımdır.
Peki, pratik açıdan en az bu iki ahlak geleneği kadar eski, kuramsal ve felsefî
olarak onlardan yüzyıllar önce ilkin Aristoteles tarafmdan işlenen, son yıllarda
da yeniden önem kazanmaya başlayan erdem ahlakı kamusal etikle ne ölçüde
ilişkilidir? Böyle bir etik yaklaşımm tek başma kamusal etiğin temeli olup
olamayacağım savunmak iddiah bir konudur ve bir bildirinin kapsamım da aşar.
Bu yazıda konuyla ilgili genel bir çerçeve çizmeye çahşacağız. Bunun için ilkin
herhangi bir etik kuram ayrımı yapmaksızın genel normatif etik kuramlann
hukuk, siyaset, meslek etiği ile kamusal etik alanlarmda uygulamp
uygulanamayacağı sorunu üzerinde durmak gerekir.
Ayrılık Tezi: Özel Ahlak, Siyasi Ahlak ve Meslek Ahlakı
Etik kuramları kişilerin kamusal alan dışında özel iUşkilerinde ortaya çıkan
davramşları ahlaki bakımdan değerlendirmesine yönelik normatif ilkeleri
tammlarlar. Bu nedenle bazı uygulamah etikçiler özel alanda bireyler arasmda
geçerli olan etik ilkelerin profesyonel meslek etiğinde veya kamu etiğinde
* D oç. Dr., G aziosm anpaşa Ü niversitesi, E ğitim Fakültesi, Tokat
Yrd. D oç. D r.,G aziosm anpaşa Ü niversitesi, Eğitim Fakültesi, Tokat
230
Kamu Etiği
geçerli olamayacağım, çünkü bu alanlarm kendine özgü ilişkisi ve etik nonn
önceliği olduğunu savunmuşlardır. Literatürde “ayrılık tezi” olarak bilinen bu
görüşe göre profesyonel meslek mensupları sahip oldukları eğitim, uzmanlık ve
sosyal ve mesleki roller gereği kendi üyelerine özgü hak ve görevlere sahip
olduklan için özel alana ait etik ilkeler bu alanlara aynen uygulanamaz.’
Vurgulamak gerekir ki, ayrılık kuramı çift yönlü bir yapıya sahiptir. Yani,
özel ilişkiler alanmda etik bakımdan yapılabilir olan profesyonel mesleklerde
veya kamu alanmda yapılamaz; ya da bunun tersi, yani kamusal alanda
yapılabilir/yapılamaz olamn özel alanda etik bakımdan yapılabilir/yapılamaz
olması. Örneğin, kendi işyerinizde sırf bir yakınınız olduğu için bir kişiyi işe
almanız etik bakımdan kabul edilebilir olabilir, ancak aynı davramşı bir kamu
yetkihsi olarak yapamazsınız. Veya klinikte baygın bir şekilde yatmakta olan bir
hastanıza izni olmadan iğne yapabilirsiniz, ama bir kişinin rızası olmadan
yararma da olsa ona acı veren bir davranışta bulunamazsınız.
Aslında ayrılık kuramımn kökeni çok daha eskiye, Machiavelli’ye dayanır.
Machiavellici etikten söz eden birçok araştırmacı onun reel siyasetten hareketle
önerdiği etik bakımdan çoğu kabul edilemez görüşlerini devlet yönetimi için
öngördüğünü görmezlikten gelir. Bu yeni siyasi ahlak anlayışı özel ya da
bireysel ahlaktan farklıdır. Landi’nin de belirttiği gibi, Machiavelli’nin küstahlığı
da orijinalliği de bu aynmda yatar.*
Kant ise etik siyaset ilişkisinde Machiavelli’nin tamamen tersi görüştedir.
Ona göre, tüm siyasi temellendirmeler ve uygulamalar etik kontrole tabidir.
Kant’a göre, siyaset ve ahlak farklı alanlara ait olmakla birlikte, siyasi alana
ilişkin ilkeler ahlak ilkelerince belirlenmelidir. Kuramsal temelde siyasetle ahlak
arasmda herhangi bir çelişki olamaz. Ancak, eğer uygulamada ahlaki ilkelerle
siyasi ilkeler arasmda bir çeHşki veya uzlaşmazlık ortaya çıkarsa ahlaki ilkeleri
izlemeliyiz. Kendi ifadesiyle: “Gerçek siyasi sistem öncelikle ahlaka saygı
duymadan tek bir adım atamaz. Siyaset zor bir sanat olmakla birlikte, hiçbir
sanat onu ahlakla uzlaştırmamayı gerektirmez. Her ikisi çatıştığında, siyasetin
çözemediği düğümü etik çözebilir.”^
Bu düşünce Kant’m “ahlaki siyasetçi” ile “siyasi ahlakçı” ayrımı arasında da
kendini gösterir. Birincisi, yani “ahlaki siyasetçi”, siyasi amaç ilkelerini ahlakla
birlikte olabilecek şekilde anlar ve bu doğrultuda siyasi hak sorunımu ahlaki bir
görev olarak görerek siyasi eylemlerim ödev anlayışından çıkara. İkincisi devlet
adamuun ilgilerine uydurmak için bir ahlak tutar ve siyasi hak sorununu bir
teknik görev olarak görerek ahlakı siyasete uydurmak için onu büker.''
Kant’m siyaseti etiğe ikincil kılan bu sıkı ahlakçı yaklaşum yirminci yüzyılın
önde gelen siyaset felsefecilerinden Rawls ve Habermas’m ilk dönem siyasi
kuramlarmm yapı taşlanndan biri olmuştur. Ne var ki, etikle siyaset arasmdaki
bu sıkı birliktelik, yer yer siyaseti etiğe ikincil kılma yaklaşımı siyasi alamn
dışun da içine alan kuşatıcı bir doktrin ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenledir ki,
her iki düşünür son dönem yazılarında bu sorunu gidermeye yönelik önemli
değişiklikler yapmak zomnda kalmışlardır.®
Erdem Ahlakı ve Kamu Etiği
231
Ayrılık tezinin görüldüğü bir başka çatışma alanı doğal hukuk ve pozitif
hukuk ayrımında ortaya çıkar. Gerçekte bu iki hukuk yaklaşımım birbirinden
ayıran temel ölçütlerden biri hukukun kendi normatif sistemi dışmda harici bir
moral temellendirmeye tabi tutulup tutulmaması gerektiği tartışmasıdır/
Dworkin’e göre, pozitivizmin sandığınm aksine, çağdaş karmaşık hukuk
sistemlerinde neyin yasa olup olmadığım belirlememizi sağlayan nihai bir test
yoktur ve hukuki ölçütler ile etik ölçütler arasında nihai ayrım da yapılamaz.’
Dworkin, hukuk ile etik arasında zorunlu bir bağ olduğunu savımur. Hukuk-etik
ilişkisini zorunlu gören bir başka düşünür de Habermas’tır. Habermas’a göre,
modem toplumlarda hukuk ile demokrasi arasındaki tarihsel bir rastlantıhlık
değil, içsel ve kavramsal bir ilişki vardır. Hukuk bir yönüyle sosyal gerçekliğin,
bir yönüyle de normatif düzenin bir parçasıdır. Ona göre, hukukun pozitifliği
sadece tarihsel veya toplumsal olarak şu veya bu şekilde var olan keyfî
kararlarlarm üzerine temellendirilemez.® Hukukun etik değerlerin meşruluğuna
da ihtiyacı vardu:.
Görüleceği üzere, etik-siyaset, etik-hukuk, etik-meslek ilkeleri ve etikkamusal yönetim arasındaki ilişki karmaşık bir yapıya sahip olduğu gibi, bu
alandaki kuramsal yaklaşım ve temellendirmeleri derinden etkileyecek öneme
sahiptir. Dennis F. Thomson, paradoksal bir iUşki olarak gördüğü bu durumu
veciz bir şekilde şöyle ifade eder: “Diğer konular etikten daha önemli olduğu
için, etik herhangi bir konudan daha önemlidir.’”
Bireysel etikle kamusal etik arasmdaki ilişkinin iki boyutu vardır. Kurumsal
anlamda bu ilişki devletin veya kamu kuruluşlarmın yurttaşlarla olan ihşkisi ve
uygulamalarmda etik ilke ve değerlere uymasım ifade eder. İkinci boyut, birey
olarak kamu görevlilerinin sırf kamu görevlisi olmaları bakımmdan uymalan
gereken etik ilkellerle ilgilidir. Bizim bu yazıda üzerinde duracağımız daha çok
kamu görevlilerinin etik davranışları hakkındadır.
Erdem Ahlakı ve Kamusal Etik
Üç ahlak geleneğim kamusal etik açısından değerlendirirsek genel anamda
şunlan söyleyebiliriz. Herkesi bir ve aym kabul ederek ahlaki eylemlerde genel
toplumsal ve kamusal yaran göz önünde bulundurması açısmdan yararcı ahlak
kamusal etiğin temel ilkeleri ile örtüşür. Ancak, bir eylemin genel toplumsal
yararım hesap etmenin güçlüğünün yam sura, yararcıhğı adalet ilkeleri ile
uzlaştırma noktasmda önemli eleştiriler söz konusudur.
Kantçı - deontolojik yaklaşım ise bireylere açık ve etik bakımdan zorlanabilir
yükümlülükler yüklemesi bakımmdan kamu etiği için en uygım yaklaşım gibi
görünmektedir. Kant’a göre iki tür ödev söz konusudur. Birincisi, yalnızca
bireyin kendi özgür smırlamasma dayanan erdem ödevleri; İkincisi ise, dışsal
sımrlamamn ahlaki yönden olanaklı olduğu hak ödevleri. Kant’a göre, yetkinolmayan ödevler arasmda yer alan erdem ödevlerinin üç özelliği vardu:. Biricisi,
bu ödevler ne yapılması gerektiğini açıkça belirlemezler; çünkü öznesi belirsiz
kişilerin yine öznesi belirsiz kişilere karşı gerçekleştirdikleri ahlaki davramşlan
tammlarlar; İkincisi, dışsal bir güçle (örneğin, yasal veya sosyal yaptırımla)
232
Kamu Etiği
zorlanamazlar; son olarak bu ödevler belirli bir hak iddia etmeye yönelik
yükümlülükler tammlamazlar. Kant’m bu smıflandırmasuıdan bakıldığmda
erdem eylemleri kamu etiği açısmdân ilgili ve ilişkili eylemler değildir.
Kant’m hak etiği ve erdem etiği ayrum bazı yazarlann sosyal ve ekonomik
haklarm bir insan hakkı kategorisi olarak görülemeyeceği savuımıasma temel
oluşturmuştur. Bu yaklaşmıa göre, bu tür yardmılar erdem türünde bir normatif
değere sahiptirler ve bunlara karşılık gelen “yükümlülüklerin ve yükümlülük
sahiplerinin belirsiz olduğu”, dolayısıyla söz konusu yükümlülükleri somut
olarak yerine getirmek mümkün değildir.'" Kısaca, sosyal ve ekonomik hak
yükümlülükleri diye tanımlanan yükümlülükler tıpkı Kant’m öngördüğü erdem
davranışları gibi sınırı ve öznesi belirsiz yükümlülükler öngördükleri için bir hak
kategorisi içinde görülemezler.
Bu görüş görünürde makul görünüyor olsa da birçok bakımdan temelsizdir.
Erdem türü davranışlarm birey açısmdan belli ölçüde smırı ve öznesinin belirsiz
olduğunu kabul etsek bile, aym durum kamusal açıdan söz konusu değildir.
Demokratik devletler sosyal devlet anlayışı çerçevesinde vatandaşlaruun sosyal
ve ekonomik haklamun kapsam ve sınırmı hukuksal temelde belirleyip bu
haklan sadaka kültüründen “hak temelli” insan hakkı anlayışına
dönüştürmektedirler. Günümüz insan haklan anlayışın kuramsal olarak büyük
ölçüde bu anlayış temeli üzerine kuruludur."
Kant’m ve bazı klasik liberal kurmacılarm yukarıda özetlemeye çahştığımız
aynmlan savunulabilir değilse, yani insan haklan açısmdan erdem türü
davraraşlar ile hak türü davrâmşlar kamusal yönetim açısından aym veya benzer
normatif temele sahipse, aym temellendirme erdem ahlakmı kamu etiği ile
ilişkilendirmede dayanak olabilir mi? Kanaatimizce olabilir. Bu görüşümüzü
genel batlarıyla göstermek için erdem ahlakmı diğer ahlak kuramlarmdan ayıran
özellikler üzerinde durmak gerekir. Kantçı ve yararcı görüşlere karşı üçüncü
alternatif ahlak kuramı olarak ileri sürülen erdem ahlakınm söz konusu
eksiklikleri gidermede ve ahlak gerçekliğini bütünüyle açıklamada başanh olup
olamayacağım anlamak için bu kuramın temel görüşlerini ortaya koymamız
gerekir. Michael Slote’un şu tanımından hareketle erdem ahlakmm ana
özelliklerini belirleyebiliriz. Slote’a göre,
“Erdem ahlakı, ‘yükümlülük’, ‘hak’ ‘gereklilik’ ve ‘ahlaki yanhş’ gibi
deontik kavramlar yerine ‘iyi’ veya ‘yetkin’ gibi aretik kavramlan esas olarak
alır ve eylemlerin ve seçimlerin değerlendirilmesinden daha çok eyleyenlere
(agents), onlann iç motivlerine ve karakter özelliklerine "vurgu yapar.”'*
Slote’un tanımı erdem ahlakının aymcı özelliklerinin tümünü içermemekle
birUkte “karakter”, “eyleyen”, “iç-motiV”, “iyi” ve “yetkinlik” gibi erdem
ahlakımn temel kavram ve özelliklerini vurgulaması bakımından doyurucudur.
Erdem ahlakma göre, erdemler kendinde iyi ahlaki değerlerdir, dolayısıyla bu
erdemlere sahip olmak iyidir. Bir eylemin ahlaki doğruluğu ilgili ve gerekli
motivasyona sahip olan Mşice yapılmasma bağhdır. Maddeler halinde vermek
gerekirse;
Erdem Ahlakı ve Kamu Etiği
233
1. Erdem ahlakında karakter normatif bir öneme sahiptir.
2. Erdem ahlakı eylem temelli değil, eyleyen temelli bir ahlak anlayışıdır,
3. Etik bakımdan nasıl eylemde bulunulduğundan ziyade nasıl bir insan
olunduğu önemlidir.
4. Ahlaki değer, iyilik, adalet, yardımseverlik, dayanışma, sadakat ve cesaret
gibi erdemler üzerine kumludur.
5. Her erdemin kendine özgü ayıncı duygusu vardır ve bu duygularla birlikte
yapıidıklannda erdemli davramş olurlar."
Birçok kamusal yükümlülük doğrudan erdem davramşı içerir. Sadakat,
dayamşma, yardımseverlik, hoşgörü, fedakarlık, ılımlılık gibi erdem davramşlan
kamusal etiğin temel değerleri arasmdadır. Erdem ahlakı, ahlaki yargılamada
eylemin sonucuna değil, bu eylemi gerçekleştirene ve onun karakter özelliklerine
bakar. Erdemli kişi, Aristoteles’in ifade ettiği gibi, doğru zamanda, doğru yerde,
uygun duyguyla hareket eden kişidir. Erdem ahlakı bu yönüyle ödev ahlakmm
tammlayamadığı yükümlülükleri tanımlaması açısmdan da kamu etiği için uygun
bir yaklaşımdır.
Erdem ahlakı cumhuriyetçi yönetim için de temeldir. Cumhuriyet
yönetiminin gerektirdiği vatandaş niteliğinin erdeme dayadığı düşüncesine
Montesquieu ve Rousseau’jm izleyerek Atatürk’ün de önemle vurguladığı
biliyoruz. Cumhuriyet bayramlannda sıklıkla duyduğumuz “Cumhuriyet
Erdemdir” sözü asimda Montesquieu’ya aittir. Çok azmuzm devamım merak
ettiğimiz veya bildiğimiz bu söz cumhuriyetin kendisini niteleyen bir söz değil,
cumhuriyet yönetiminin gerektirdiği yurttaşları nitelendirmek içindir. Üç
yönetim şeklinden söz eden Montesquieu bunlardan saltanat hükümetinin onura,
istibdat hükümetinin korkuya, cumhuriyetin ise fazilete dayandığım savunur.”
Ancak bu, “herhangi bir cumhuriyette kişilerin faziletli oldukları anlamına değil,
faziletli olmalan gerektiği anlamma gelir,”'® Çünkü hemen hemen tüm
cumhuriyetçi yazarlarm ifade ettiği gibi, cumhuriyet bir duygudur ve kişilerin
kamu adma özel tutkularmdan fedakârlık, hatta feragat etmelerini gerektir.
Kamusal erdemlerin kaynağı olarak tek başma aileye, piyasaya veya sivil
toplum örgütlerine güvenemeyeceğimizin farkına varan bazı liberal düşünürler
de bu tür erdemleri kazandırmamn en güvenilir ortamınm eğitim kurumlan
olduğunu savunmaktadır,’®Karakteri temele alan erdem ahlakmm en önemli
özelliği etik davramşı daha güvence altma alması, dolayısıyla kamusal güveni
artırmasından kaynaklanmaktadır. Dahası, erdem ahlakı, ahlaki davramşta
duyguya ve karaktere önem vermesi açısmdan doğmdan duyuşsal boyutla
ilişkilidir. Bu açıdan erdem ahlakı etik eğitimi açısmdan en uygun ve en etkili
sonucun almabileceği ahlaki yaklaşım gibi görünmektedir.
Erdem ahlakımn da tıpkı diğer iki ahlak geleneği gibi kamusal etikle
doğrudan ilgili ve ilişkili olabileceğini genel batlarıyla savunmaya çalıştığımız
bu yazıyı önemli olduğunu düşündüğümüz şu uyarıyla bitirmek istiyoruz.
234
Kamu Etiği
Kuşatıcı bir kamu etiği yaklaşımı her zaman özel alana müdahaleci olma
potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, erdem ahlakımn kamusal etikle ve meslek
etiğiyle ilişkisini kurarken bireysel özgürlüğün değerini, rneslek mensuplannm
ve hizmet alanlarm özerkliğini hiçbir şekilde zedelemeyecek duyarlılıkta olmak
son derece önemlidir.
NOTLAR
‘ Sam , E. v e Foss, L. (1 9 9 1 ), “Professional Ethics: An Empirical T est o f the Separatist T hesis”,
Journal o f Public Administration Research and Theory: J-PART, 1 (2):131-146.
^ Landi, Enesto, (1 9 9 5 ), “N ico la M achiavelli”, Batı Düşüncesinde Siyaset Felsefeleri içinde, M .Ü .
İlahiyat Fak. Y ay. (çev . N ejat M uallim oğlu), İstanbul.
^Kant, Kant, 1. (1 9 9 1 ), Political Writings, trans. H. B . N isbet, ed. B y H, R eiss, C am bıldge,
C am bridgeU niversityPresSjS 125.
Kant: 1991:118.
®B u konudaki açıklam alar için bakınız, Y a a c ı, Sedat, (2 0 0 2 ). Justice and Justification: The
Argument Against Kantian Subordination o f P olitics to M oralit (The Cases o f John Rawls and
Jurgen Habermas, O D T Ü F elsefe B ölüm ü, Y ayınlanm am ış doktora tezi.
®B akınız, H im m a, K. E. (2G06),,“P h ilosoplıy o f Law”, hltD://iev.utm.edu/l/law-phil.htm
’’ D w orkin, R. (1 9 7 8 ), TaİdngRights Seriousiy. M assachusetts: Harvard U niversity Press.
* Habermas, J. (1 9 9 8 ), Between Facts an dN on n s, The M IT Press, M assachusetts, s. 38.
®T hom son, D . F. (1 9 9 2 ), “Paradoxes o f G overnm ent E thics”, Public Administration Review, 52(3):
25 4-259.
Bu konudaki görüş v e karşı eleştiriler için bakınız, D avid B eetham , Dem okrasi ve İnsan Hakları,
(çev. B ilal Canatan, Liberte Y a y ın la n , Ankara, tarihsiz.
" B u açıklam aya Kant s ö y le itiraz edebilir. B ir erdem davranışı bireyin yapm ası gereken
tanım lanabilir bir görev olduğunda erdem ödevi olmaktan çıkacaktır. Erdem ahlakı açısm dan bu hiç
de bir sorun teşkil etm ez. A ksine bu yaklaşım ın öngördüğü gibi alanını genişletir.
Slote, M ichael (1 9 9 2 ), From M orality To Virtue, Oxford: O xford U niversity Pres, s. 89.
” Erdem ahlakının genel özellikleri v e duygu boyutu konusunda bakınız, A slı Y a zıcı, A n Inquiry
C on cem in g the Place o f E m otions in Virtue Ethics (A C om parison B etw een A ristotle and Kant),
O D T Ü Felsefe Bölümü, Yayınlanmamış doktora tezi.
M ontesquieu, Kanunların Ruhu Üzerine, Türkçesi: Fehm i B aldaş, S e ç Y ayın D ağıtım :lstan b u l,.
20 0 4 , s. 49.
'®fl. . g .e ., s. 51.
M akiniz, K ym lickai W . (2 0 0 4 ), Çağdaş Siyaset Felsefesine Giriş, İstanbul b ilgi Ü niversitesi
Y ayın lan , İstanbul.
EVRENSEL İLKELER IŞIĞINDA YEREL
■DEĞERLERİN ANLAMLANDIRILMASI
OLANAKLI MIDIR?
KANT’IN-AHLÂK İLKESİNİN
UYGULANMASINA DAİR ÖNERİLER
İsmail SERİN*
özet
İlk k ez derli toplu bir b içim de Aydınlanm a Çağının en önem li v e etkili filozofu İmmanuel
K ant’ın dillendirdiği evrensel ahlâk yasası uyannca insan ö y le eylem elidir k i, davranışıyla insanı araç
haline getirm esin. Kültürden, toplumun koşullanndan, geleneklerden v e dinsel etkilerden ann d ın lm ış
bu ilkenin buyurganlığı herhangi bir koşul ya da sınır tanım am asıyla ünlüdür. O ysa insanlar, hem
bireysel hem de toplum sal gerekçelerle bu formel ilk eyle kendilerini her zaman bir çek işm e içinde
bulurlar. K ant’m ahlâk anlayışı açısından etik değerlerin herhangi bir kültürel, toplum sal ya da
siyasal baskı ya da ilgi içerisinde anlaşılm am ası gerekir. B u ilke(ler) evrenseldir; ulusal ya da yerel
çerçeveyle sınırlı görülem ezler. O ysa ö zellik le ulusal sınırlarla belirlenm iş topraklarda yaşayan
topİum lann kendi kültürlerinden geleneklerinden süzülerek gelen değerler her zaman bu evrensel
ilkelerle uyum içind e değildirler. A ralannda gerilim arttığında genellikle evrensel ilk eler lehinde
çözü m e gid ilm ek istenir. Yani yerel değerler yeniden anlam landınlır. Topİumlann örgütlenm esinde
rol oynayan faktörlerin pek çoğunun devredışı bırakılmasının nedeni bunların, sorunları çözm ekten
ziyade artırdığının apaçık olmasıdır. S ö z gelişi Ortaçağ boyu nca A vrupa'da yaşanm ış m ezhep
çatışm alan, ahlâk ilkelerininin dinsel değerler tarafından tanımlanm asının önündeki en büyük
engeldir. Kant’ın ahlâk felsefesinin Hıristiyanlık idealleri üzerine kurulm adığı apaçıktır, ly i’nin
kökeninde günah/sevap ya da kutsal m etinlerin buyurganlığı yoktur. Bunun b ö y le olm asının bir
nedeni de ortaçağlar boyu nca Avrupa’da yaşanm ış olduğunu gözlem led iğim iz dinsel çatışm alann
ahlâk ilkelerinin ev renselleşm esini önlem esidir. İyi ya da doğrunun belirti bir inanç sistem inin
önceliklerine terk ed ilm esi fanatizm i azaltacağına güçlendirmiştir. Yani iyi bir Hıristiyan olm ak iyi
ahlâklı bir insan olmaktan ö n ce g elm esi eleştirilm ektedir. K ısacası ahlâkın tem eline dinsel bir
dayanak yerleştirm ektense, aklı koyan bir yaklaşım sö z konusudur. D insel çatışm alar bu tercihin
yapılm asını kolaylaştırm ıştır.
Bu noktada ulusal değerier ço k daha büyük güçlükler doğurmaktadır; çünkü tarihin kaydettiği
olaylar, hom ojen bir değerier bütünlüğü olm adığını düşündürmektedir. Sonuç olarak, evrensel bir
ahlâk ilk esine duyulan ihtiyaç ile içinde yaşadığım ız çağın gerçekleri arasındaki makasın açılm ası
tepeden dayatma tehlikesini artınrken; makasın kapanması toplum sal ilerlem enin v e gelişm enin
m eşruluğuna katkıda bulunmaktadır.
B u bildiride evrensel ilkelerin yerel değerieri anlam landırm asının olanak lılığı, K ant’ın ahlâk
felsefesi m odel alınarak sorgulanacaktır.
A n a h ta r K elim e le r : Kant A hlâk ı, Evrensellik, D eğer, Y erellik.
îlk on yılım bitirmek üzere olduğumuz yirmi birinci yüzyıl için genel bir
niteleyici üzerinde fikir birliği sağlanmamış olsa da en yalacı sorunumuzun
“Nasıl yaşamalı?” sorusu olduğuna herhalde pek itiraz gelmeyecektir. Bilimin
teknoloji desteğiyle yeniden örgütlediği toplumlar ve bu toplumlarm sunduğu
' Öğr. Gör. Dr., U ludağ Ü niversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, F elsefe B ölüm ü.
236
Kamu Etiği
olanaklarla uzayan insan yaşamı bizleri, kaçınılmaz bir biçimde kalabalıklaşan
bir gezegenle karşı karşıya bıraktı. Kıt kaynakların kullanımı için verilen
mücadeleler ve üretilen malların pazarlanması için harcanan çabalar dünyayı
olmadığı kadar küçülttü. Geçmişte çok uzun bir zaman dilimüıe yayılan
toplumlar arası ilişkiler artık anlık zaman dilimlerinde gerçekleşmektedir. Bu
haliyle küreselleşme, bir yandan günlük yaşamları kolaylaştırmasıyla olumlu
yüzünü ortaya koyarken, öte yandan atalarımızdan bize miras değerleri de -en
iyimser yorumla söylenecek olursa- aşmdırmaktadır.
Büyük ölçüde geleneklerin ve özellikle dinin tarif ettiği bir hayat süren
insanlar artık Ortaçağlardakini andıran bir çatışma içine girme tehlikesiyle karşı
karşıyadırlar. New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne düzenlenmiş saldırıyı
birkaç çılgm teröristin işi-diye görmek konu 3
nı küçümsemek demektir. Geri
kalmış ya da kapalı toplumlarm çözemedikleri sorunlarmm kaynağmı ararlarken
neden başka kültürleri ya da uygarlıklan suçlu gördükleri, üzerinde kafa
yorulması gereken bir sorundur. Açıkçası akla tamnan evrensellik, söz gelişi
dinlere de tamnabilecek midir? Hakikati arayan insan için, kutsal kitaplarda
zaten bu hakikat yazılı mıdır? İyi ve doğrunun ne olduğunu nasıl bilebiliriz?
Kant açısmdan özgtirlüğün yasalarıyla uğraşan ahlâk öğretisi (Kant, 1981: 1)
elbette insanının mutluluğunu gözeterek daha yaşanabilir bir dünyamn
koşullarım araştmr. Bu araştırma boyunca somut örnekler ya da durumlardan
yola çıkarak genel ilkeye ulaşılamaz; çünkü peşinde olduğumuz ilke her
durumda ve her zaman geçerli bir iDce olmalıdır. Böylelikle formel ve koşulsuz
olan bir ahlâk ilkesi doğallıkla geçerliliğini bir başka şeye borçlu olmamalıdır.
Özgürlüğün ve ahlâk yasasımn temellendirilmesi Kant’m bu konudaki iki temel
eseri olan Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi ve Pratik Aklın Eleştirisi’nâe
farkhiıklar gösterse de (Ameriks, 1981: 53-54) insanlara nasıl yaşamalan
gerektiğini söylemektense, sürdükleri yaşanun hesabım verebilmelerini sağlamak
daha doğru görünmektedir. Kuşkusuz bu hesap veriş akla mantığa uygun bir
süreçten oluşimaktadır. Öyleyse “maksimimin aym zamanda genel bir yasa
olmasım isteyebileceğim şekilden başka türlü hiç davranmamalıyım” (Kant,
1981: 17). Bu ilkenin en önemli varsayımı insanlarda akhn ortak ve sağlam bir
yargıç olmasıdır. Oysa insana özgü diğer kaynaklar bu kadar ortak ve sağlam
değildir.
Türkiye koşullan gözönüne almdığmda bu ahlâk anlayışınm ne kadar önemli
olduğu hemen anlaşılacaktır. İUdn geleneksel ve/veya dinsel bir otoritenin
belirleyici olmadığı ahlâk için dinlerin ötesine geçen genişlikte bir alan açılması,
(Pahnquist, 1992: 136) söz gelişi standart laiklik tartışmalarma olumlu bir
katkıda bulımacaktır. Açıkçası, dinin ahlâkça terbiye edilmesi, dinsel
etkinliklerin tarihsel/kültürel bir bağlama yerleştirihnesini kolaylaştıracağı için
dinler arası çatışma yerini diyaloga bırakabilecektir. İkinci olarak insamn
davramşlarma anlam katan bu ilke, modem insanm kendini herşeyden üstün
tutan bencilliğinin törpülenmesine de olanak tamyacakür. Schmidt açısmdan
Kant’m ahlâk anlayışı, insan doğasmın bütünüyle dışlanmadığı, insan bireyinin
kendi mutluluğunu ötekilerinkiyle çatışma içine sokmadan deneyimleyebileceği
Evrensel İlkeler Işığında Yerel Değerlerin Anlamlandırılması ITıl
bir alandır (Schmidt, 2005: 81). Ancak, koşulsuz buyruğun evrenselliğinin
altında yatan on sekizinci yüzyıla özgü boş bir insan sevgisi ise (Haezrahi, 1952:
167-168) işte o zaman insan doğasının bir kez daha araştırılması kaçınılmaz
olacaktır. Zira yerel değerlerin birbirleriyle çelişen, çarpışan kargaşa doğuran
güçlerinin önüne nasıl bir engel konulacağı hayati önemde bir sorundur. Söz
gelişi Hıristiyanlığın insana tamdığı biriciklik, yücelik ve diğer varlıklardan daha
üstün konum, dünyanm tüm kültürlerine aym nesnellikle taşmabilecek midir?
Kant, açıkça akıl sahibi insanların istemelerinin özelliği olarak özgürlüp
varsaymaktadır (Kant, 1981: 66-67). İnsarun özgürlüğü hiçbir kültürel, toplumsal
ya da dinsel ilkeye feda edilemeyecek kadar değerlidir. Öyleyse inşam
çevreleyen tüm değerleri, bizzat o insan kendi özerkliği içinde
deneyimleyebildiği oranda ahlâklılıktan söz edilebilecektir (Silber, 1981; 178).
Doğayı ancak doğayla açıklamanm olanaklı olduğunu bizlere gösteren modem
bilimin, felsefece karşılığım belki de en iyi ahlâk alanmda görebiliriz. Kant’m
ahlâk anlayışma, Batı metafiziğinin açmazları ile modemizmin çıkmazlan
arasmda sıkışıp kalmış bu görüşün, akla hiç olamayacağı kadar mükemmel bir
konum tamması nedeniyle ağrr bir formalizme neden olduğunu ileri sürerek karşı
çıkmak (Watson, 1986: 182), herhalde büyük kalabalıkların durumu
gözetildiğinde en fazla gerçekçi bir yorum olarak kabul edilebilir. Dürtüleriyle
yaşamaya, kalıplarla düşünmeye alıştınlmış insanlarm sayıca çokluğu asimda
Kant’m ahlâk anlayışım zayıflatmaktan ziyade haklılığım artırmaktadır.
Geçen yüzyıl iki büyük savaşa ve sayısız toplumsal altüst oluşlara sahne
oldu. Herşey bir kenara, özgürlük peşinde koşan milyonlarm mücadelelerine
tamklık ettik. Dünyamn her yerinde değilse bile bazı bölgelerinde düşüncenin
özgür olduğunda nelerin başanlabileceğini görüyoruz; ama hala dünyanm hemen
hiçbir yerinde vicdan özgürlüğünden söz edemiyoruz. Oysa tekil insamn birey
olabilmesinin yolu, onu vicdamyla baş başa bırakmaktan geçiyor. Ancak o
zaman kişi, ahlâklılık için meşru bir zemin bulabilecektir.
“İki şey, üzerlerine sık sık eğilip ısrarla düşünülürse, insanm ruhsal yapışım
hep yeni, hep artan bir hayranlık ve korkunç saygıyla dolduruyor: üzerimdeki
yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası.” (Kant, 1999: 174)
Kant’m Pratik Aklın Eleştirisi’m sonlandırrrken sarfettiği bu ünlü sözleri;
ahlâk felsefesinin, olan ile olması gereken arasmdaki kopukluğun ne kadar köklü
olduğunu göstermesinden başka, insan tekilinin yobazlık ve boş inançlardan
uzak durarak ve tıpkı bir kimyacı gibi deneysel olam akılsal olandan ayırmayı
su'adan anlama yetisi üzerinde yılmadan deneyerek, ona bilimin bilgeliğe açılan
dar kapısmdan geçiş yolunu da göstermektedir (Kant, 1999: 176). İnsana yaraşan
yüce değerlerin neler olduğunu sıralayıp bunlar için nelere yapılması gerektiğim
öğütleyip duran öğreticilerin değil, kapısında felsefenin bekçilik yaptığı bilimin
öğretileriyle geniş kitleler doğru dürüst aydmlatılabilir.
KAYNAKÇA
Ameriks, K (1981), “Kant’s Deduction of Freedom and Morality”, Journal o f the
History o f Philosophy, Cilt 19, s. 53-80.
238
Kamu Etiği
Haezrahi, P. (1952), “The Avowed and the Unavowed Sources o f Kant’s Theory
of Ethics”, Ethics: An International Journal o f Social, Political, and Legal
Philosophy, Cilt 62, s. 157-168.
Kant, I. (1981), Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi, (Çev. İonna Kuçuradi),
Hacettepe Üniversitesi Yayınlan, Ankara.
Kant, I. (1999), Pratik Aklın Eleştirisi, (Çev. İonna Kuçuradi, Ülker Gökberk,
Füsun Akatlı), Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara.
Palmqüist, S.R. (1992), “Does Kant Reduce Religion to Morality?”, KantStudien: Philosophische Zeitschrift der Kant-Gesellschaft, Cilt 83(2), s. 129148.
Schmidt, C.M. (2005), “The Anthropological Dimension o f Kant’s Metaphysics
of Morals”, Kant-Studien: Philosophische Zeitschrift der Kant-Gesellschaft,
Cilt 96, Sayı 1 s. 66-84.
Silber, J. R. (1981), “Kant and the Mythic Roots of Morality”, Dialectica:
International Journal o f Philosophy ofKnowledge, Cilt 35, s. 167-193 .
Watson, S. (1986), “Kant on Autonomy, the Ends of Humanity, and the
Possibility of Morality”, Kant-Studien: Philosophische Zeitschrift der KantGesellschaft, Cilt 77, s. 165-182
ÇEVRE ETİĞİ
ÇEVRE ETİĞİ: SÜRDÜRÜLEBİLİR
KALKINMA KAVRAMINA YENİ BİR
BAKIŞ
Canan Emek SARIGÜL*
O zct
Sürdürülebilirlik v e sürdürülebilir kalkınma, günüm üzde tüm disiplinlerde üzerinde en çok
tartışılan kavramlar arasında yer almaktadır. Dünya Ekonom ik K alkınm a K om isyon u ’nun tanımına
göre “g elecek kuşakların kendi ihtiyaçlannı karşılayabilm e olanaklarından ödün verm eksizin
bugünün ihtiyaçlannı karşılayabilecek kalkınm a” şeklinde ifade edilen kavram bir idealar ve
çelişk iler bütünüdür. B u bağlam da, sürdürülebilir kalkınm a ilkeleri çevre etiği açısından da tartışmalı
bir alan oluşturmaktadır. Çünkü; çevre etiği, insanın ve doğanın sürdürülebilir ge le ce ğ i için çevre
duyarlılığı bilinci oluşturm ayı am aç edinen bir söylem etiğidir. Çevre e tiği, ayn ca, doğanın
sürdürülebilirliği açısından var olan toplum sal v e ekonom ik politikaları çevre duyarlılığı bilinci ile
sorgulamakta da önem li bir araçtır.
B u çalışm ada, “karşılıklı bağım lılık” ilkesi üzerine tem ellenen, sosyal, kültürel, ekonom ik ve
çevresel boyu tlan olan sürdürülebilir kalkınm a kavramı, çevre etiği açısından sorgulanmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınm a, ekosistem in bütünlüğü v e ekolojik sürdürülebilirlik çerçevesinde
irdelenm ekte v e çevre etiği ilkeleri üzerinden değeriendirilmektedir.
A n a h ta r K elim e le r ; Sürdürülebilirlik, Sürdürülebilir K alkınma, Etik, Ç evre Etiği.
1. GİRİŞ
“Bütün canlı türlerinin ve doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınmanın
kurallarına uygun olarak yönetilmesinde dikkatli davranmak gerekir. Ancak bu
şekilde doğanın bize sağladığı paha biçilmez zenginlikleri koruyabilir ve sonraki
nesillere devredilebiliriz. Bizim ve bizden sonrakilerin refahı için şimdiki
sürdürülemez üretim ve tüketim kalıplarının değişmesi gerekiyor” (Birleşmiş
Milletler Bildirisi 6. paragraf, 5. satır başı).
Sanayi devrimi sonrasında insamn üretim ve tüketim faaliyetlerinin sonucu
olarak çevresel değerlerin tahrip edilmesi, doğal varlıklarm yok olmaya
başlaması, ekolojik dengenin bozulması ve bu bozulmamn nitelik ve nicelik
olarak artmasıyla birlikte çevre koruma, dünya genelinde en önemli gündem
maddelerinden biri haline gelmiştir. Kapitalist modelde kalkınma ekonomik
büyüme ve gelir seviyesinin' artması ile eş tutulmaktadur. Üretim kaynakların
sımrlı olduğu gerçeğinden hareketle kapitalist ekonomik modeldeki büyümenin
sürdürülemez olduğu açıktır.
Geleneksel etik felsefesinin bir alt disiplini olarak çevre etiğinin ortaya çıkışı
da çevre sorunlarımn artışı ve buna paralel olarak da çevre korumaya yönelik ilgi
ve örgütlenmeler ile eş zamanlıdır .
* Araş. Gör., İnönü Ü niversitesi İktisadi ve İdari B ilim ler Fakültesi Kamu Y önetim i B ölüm ü.
240
Katnu Etiği
Sürdürülebilir kaUonma kavramı sadece ekonomik boyutu olan bir kavram
değildir. Sosyal, kültürel ve çevresel boyutlan olan çok boyutlu bir kavramdır.
Ekonomik ve doğal çevrenin karşılıklı bağımlılığı üzerine temellenen, doğal
kaynaklan tüketmeden gelecek kuşaklarm da ihtiyaçlarım karşılamasma olanak
tamyan, bugünkü ve gelecek kuşaklarm dengeli kalkınmasmı amaçlayan bir
kalkmma modelidir. Kavram aym zamanda ekonomik büyüme ile çevre koruma
arasmda dengenin sağlanması gerekliliği üzerine temellenmektedir.
Çevresel kaliteyi ve beşeri sermayeyi de dikkate alan kaynakların en uygun
kullammını amaçlayan uzun dönemli bir kalkınma modeli olan sürdürülebilir
kalkınma literatürde tartışmalı bir alam oluşturmaktadır. Ekonomik ve doğal
çevrenin karşılıklı bağımlılığının kalkınma politikalarmda alınmasına gereksinim
olduğuna dair ilk kapsamlı uyan bilindiği gibi Roma Kulübü’nün “Büyümenin
Smırlan” başlıklı raporunda 1972 yılında yapılmıştır. Aynı yıl içersinde yapılan
Birleşmiş Milletler çevre konferansı ekoloji ve kalkınma arasmdaki dengeyi ön
plana çıkaran “eko kalkınma” politikası çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmamn
iki temel öğesi olan insan merkezlilik ve gelecek nesillerin kaynaklarımn
korunması konularım gündeme getirmiştir (îşgüden ve Ercan ve Türkay, 1995:
203-204).
Ancak kapitalist ekonomi kurallan çerçevesinde sürdürülebilirlik, ekonomik
kalkmma ve ekolojik denge gibi zıt kavramların uyumunun hangi koşullarda
mümkün olacağı henüz açıklık kazanmamıştır. Bu bağlamda, sürdürülebilir
kalkmma kavrammm çevre etiği açısından derlendirilmesi önem taşımaktadır.
2. ÇEVRE ETİĞİ
1. 1. Çevre Etiği Nedir?
Etik terimi köken olarak eski Yunanca’da, kişinin ahlaksal huy ya da
karakterine karşılık gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir. Etik, genel
anlamıyla; insanm dünyadaki var oluş amacına odaklanarak, insan doğası için iyi
olanla, kötü olamn neler olduğunu belirginleştiren; insanm gerek kişisel, gerekse
toplumsal yaşamında karşılaştığı sorunlan ele alıp, çözüm önerileri getiren;
temelleri ile yasaları başta olmak üzere, değere konu bütün yaşam alanım her
yönü ile inceleyen; her durumdaki var oluşla ilgili doğru ilke ve bilgilere
ulaşarak yeni ahlak anlayışları önermek amacı ile yürütülen ussal ve eleştirel
sorgulama biçimi (Karakoç, 2004: 59) olarak tanımlanabilir. Toplumsal yaşarm
hemen hemen her alanda hızlı değişim ve dönüşümlerin yaşandığı günümüzde
sıklıkla kullamlan etik kavaramı doğru-yanlış, iyi-kötü gibi ahlaki yargılan ele
alan, insan eylemlerinin ilkelerini sorgulayan bir bilim dalıdır.
Etik, felsefenin bir alt disiplini olarak, ne yapılması ya da yapılmaması
gerektiği hakkında genel bilgi sağlamaktadır. Nasıl yaşamalıyız? Ne yapmalıyız?
Hangi davramşlanrmz doğru ya da yanlıştır? Ahlaki anlamda zonınluluklanmız
neler olmalıdır? ve benzeri somlar etiğin konusunu oluşturmaktadır. Çevre etiği
ise, insamn içinde yaşadığı çevre ile onun doğal dengesini bozmadan, nasıl bir
ilişki geliştirilmesi gerektiğini araştıran bir felsefe disiplinidir. Klasik etik
Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına
Yeni Bir Bakış
241
anlayışı insanlar arası ilişkileri birbirlerine karşı davranış düzeyinde
incelemektedir. Çevre etiği ise klasik etik, anlayışına bir ölçüde farlılaşarak,
insanın doğa, ya da geniş anlamda kendi dışındaki dünya ile nasıl ilişkide
bulunması gerektiğini incelemektedir (Yağanak ve Önkal, 2009). Çevre etiği ise;
insanlar ile doğal çevreleri arasmdaki ahlaki ilişkilerin sistemli olarak
incelenmesi, bir başka ifadeyle ahlak kurallarmm insanlarm doğal dünya
karşısmdaki davranışlarım yönettiğini ya da yönetmesi gerekliliğini öngören,
insanlarm kimlere ve nelere karşı sorumlu' olduğunu ve bu sommluluklarm
haklılığmı açıklayan bir kuramdır (Mahmutoğlu, 2007:115-116).
Çevre etiğinin kökenleri Antik Yunan felsefecilerine kadar götürülebilir.
Çevresel hareketin yeni sayılabilir bir akım olduğu düşüncesiyle bu yargıya karşı
çıkılâbilirse de, insanm doğayı göz önüne alarak, doğaya uygun yaşaması
düşüncesi, insanlığm ilk dönemlerinden itibaren ifadesini bulmaktadur. Aşurı
zenginlikten kaçmma, doğal olana yaklaşma ve doğaya uymayan bir davramşla
başka insanlara zarar vermekten korunma şeklinde özetleyebileceğimiz
gerekçeleri ise birbirine benzemektedir (Fırat, 2003: 126).
Çevre sorunlarma felsefi ilgi 1960’larda Üçüncü Dünya Ülkelerindeki hızlı
nüfas artışmm yarattığı beslenme sorunu ve çevre üzerine yarattığı baskı, bu
ülkelere gelişmiş ülkelerden yapılacak yardım sorunu bağlamında gelişmiştir.
Nüfus artışı bağlanımda felsefî etik sorunlarda ortaya çıkmıştır. Zengin ülkeler
yoksul ülkelere yardım yapmalı mı? Yoksul ülkelerin insanları açlıktan ölürken
zenginlerin evde besledikleri hayvanlara büyük kaynaklar ayırması kabul
edilebilir mi? Zengioler yardım etmeye ahlaksal bakımdan yükümlü müdürler?
Nüfijs artışma devlet müdahale etmeli midir? Doğum kontrolü ahlaksal
bakımdan kabul edilebilir mi? Bunlar sorulan başlıca sorulardır. 1960’larm
sonlarma doğru ise çevre sonmlarımn asıl nedeninin kültürel olduğu fikri
gelişmeye başlanuş, çevre sorunlarım Batı uygarlığımn felsefi, metafizik veya
dinsel inançların bir sonucu olarak yorumlayan yayınlarm sayısı artmıştır
(Ünder, 1996: 12-13).
Bir felsefe disiplini olarak çevre etiğinin söylemi, öncelikle yaşanan çevre
sorunlarma kamuoyunun dikkatim çekmektii'. Bu boyutuyla çevre etiği, bir
eylem etiği olduğu gibi uygulanan çevre politikalarnun da takipçisidir. Çevre
etikçileri, insanoğlunun ve doğamn sürdürülebilir geleceğini tehdit eden
politikalarm çevre duyarhlığı bilüıcini gölgelemesini engellemek isterler. Bu
bağlamda bilimdeki ilerleme ile elde edilen bilginin teknolojide
kullamimasmdan kaynaklanan sorunlar da, çevre etiğinin temel konularmdandır.
Çevre sorunlarma artan ilginin doğal bir sonucu olarak, çevre etiğinde de çözüm
önerileri farklılık göstermektedir. Ancak, tüm biı farklılaşmalara rağmen,
hepsinin ortak ilgisinin, çevre sonmlarımn en aza indirilmesi olduğunu belirtmek
olanaklıdır (Çüçen, 2009).
Çevre etiği, genel olarak insanlar ile doğal çevreleri arasmdaki ilişkinin
sitemli olarak incelenmesidir. Ahlak kurallarım insanlarm doğal dünya
karşısmdaki davramşlanm yönettiğinin ve yönetmesi gerektiğini varsayımmdan
hareketle bu kuralların neler olduğunu, insanlarm kimlere ve nelere karşı
242
Kamu Etiği
sorumlu olduğunu ve neden haklı olduğunu açıklamak konusunda farklı çevre
etiği yaklaşımlan tarafmdan farkh yamtlar verilmektedir (Jardins, 2006: 46).
2 .2 . Çevre Etiği Yaklaşımları
Çevre hareketi yeni bir ahlak arayışı içinde iki farklı konum oluşturmaktadır.
Bunlardan ilki insan merkezli yaklaşım, İkincisi ise çevre merkezli yaklaşımdır.
Bu bakış açılan neyi, neleri denetleyerek başarmak istediklerine göre
farklılaşmaktadır (Tekeli, 2001: 731) .
2. 2 .1. tnsan Merkezli (Antroposentrik) Yaklaşımlar
İnsan merkezcilik, etik ilkelerin ancak insanlar içini söz konusu olabileceğini,
insanm gereksinim ve çikarlarin en yüksek ve hatta özel bir değer ve öneme
sahip olduğımu iddia eden görüştür. Bu görüşe göre insa dışmdaki diğer
varlıklar, insanların çıkarı ve iyiliği için kullamlabilecek araçlar olduğu için
özsel değerleri bulunmamaktadır (Ünder, 1996: 60) .
însan merkezli düşüncenin felsefi olarak ortaya çıkışı Antik Yunan’da sofist
geleneğe dayanmaktadır. İnşam düşüncenin odak noktasma yerleştiren Sofizm
hümanist bir anlayışa sahip olarak tanrı merkezli, doğa merkezli vb. eğilimlerden
kaçınmışlardır. Protagoras’m “...her şeyin ölçüsü insandır, var olan şeylerin
varlıklarm, var olmayan şeylerin yokluklan ölçüsüdür” deyişiyle insan merkezci
yaklaşım felsefe tarihinde yerini almıştır. 1960’larda çevre akımlanm güç
kazanmasıyla belirginleşen bu yaklaşım, doğanm insanlık için var olduğunu,
bunun ötesinde etik bir değer taşımadığım ileri sürmektedir. İnsan merkezli etik
daha sonraları Batı geleneğinde insanoğlunun doğadaki tüm varlıklardan ayrı ve
onlardan üstün olduğu ve bu açıdan da canlı ve cansız varlıkları da doğal kaynak
ya da insanlığm kendim yeniden üretebileceği estetik bir değer olarak kabul
edebileceği düşüncesine dönüşmüştür (Çmar, 2001: 266-267).
2. 2 .2. Çevre Merkezli (Ekosentrik) Yaklaşımlar
Çevre merkezciler,
insan olmayan varlıklar ve onlarm yaşadıkları
habitatlarla yani insanm sosyal ve kültürel çevresi ile değil, doğal çevresi ile
ilgilenirler. İnsamn kendine zarar veren eylemlerinden çok, doğal varlılara zarar
veren eylemlerini protesto ederler. Hava ve su kirlenmesi ile, birey olarak
kendileri etkilendikleri için ilgilenebilirler, ama çevreci olarak daha çok bitkileri,
kuşlan, balıklan, hayvanları, böcekleri ve doğal dengeyi etkilediği için
ilgilenirler Doğal çevreye inşam dahil edebilirler. Ancak doğal çevreye dahil
edilen insanlar, uygarlık tarafmdan bozulmarmş, doğa ile uyum içinde yaşayan
insandır. Çevre merkezcilerin korumaya değer gördükleri doğa, kültürün
etkisinde kalmamış, insan eli değmemiş veya insanileşmemiş doğadır (Ünder,
996: 7-8).
2. 2 .2 .1 . Canlı Merkezli Etik
Çevre merkezci görüş doğadaki canlı, cansız tüm nesnelere özsel bir değer
yüklerken, canlı merkezci etikte sadece canlı varlıklara bu değer yüklenmekte ve
ona göre ilkeler oluşturulmaktadır. Aldo Leöpold’un yeryüzü etiği yaklaşımı ile
Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni Bir Bakış
243
çevre etiğinin temelleri atılmıştır. Bu bakış açısma göre bireyler kendilerini
yeryüzünün hakimi olarak görmek yerine artık onun bir öğesi, bir parçası olarak
görmek durumundadırlar. Leopold, çevre etiğine ilişkin görüşünü “bir şey
biyotik topluluğun bütünlüğünün korunmasma yönelikse doğrudur, aksi takdirde
yanlıştır” cümlesi ile açıklamaktadn (Karakoç, 2004: 65). Bu görüşün
savunucuları insamn ve diğer seçilmiş türlerin iyi olmaları ve yaşamlarım
sürdürmelerim sağlama ötesinde doğamn kendi başma bir değer taşıdığmı ileri
sümektedir (Tepe, 1999: 46-47).
Canlı merkezli etik yaklaşımına dahil olan bir diğer isim de Schweitzer’dir.
Schweitzer’in “Yaşama Saygı” ilkesi tüm canlılarm bir içsel değeri olduğu,
yaşamın kendisinin iyi olduğunu vurgulamaktadır.
Paul Taylor’un geliştirdiği “Boğa’ya Saygı Etiği” canlı varlıkları daha çok
yabani bitki ve hayvanlan göz önünde tutmaktadır! Taylor, her canimin bir
yaşam merkezi olduğu görüşünden hareketle, her birinin özsel değeri
bulunduğunu ileri sürerek, insan merkezci yaklaşımdan bütünü ile kopmuştur
(Karakoç, 2004: 66).
Bu yaklaşımın diğer bir türünü de Bryan Norton, Peter Singer, Robin
Attfield, Tom Regan, Albert Schweitzer ve Paul Taylor’mda aralarmda
bulunduğu hayvan haklan hareketi oluşturmaktadır.
2. 2 .2 . 2. Derin Ekoloji
Çevre merkezli yaklaşnmn en uç ifadesi olan derin ekoloji akımı, insamn
kendisini doğal çevrede yabancılaşmış gibi değil, canlı ve cansız her şeyle
eşdeğer saymasıdır şeklinde özetlenebilir. Norveçli felsefeci Ame Naess’in ileri
sürdüğü derin ekoloji reformcu çevreciliğin tam tersidir. Yani inşam merkeze
alan bir düşünüş değil, doğayı merkeze alan bir görüştür (Tamkoç, 1994: 87-88).
Bu görüşe göre; insamn doğayla ilişkilerinin uyumlu hale gelmesi için insan
nüfusu azalmah, ekonomi büyümemeli, ileri teknolojiye umut bağlanmamalı ve
insan çevrede işgal ettiği aşırı alam, diğer canlılar lehine boşaltmalıdır (Tekeli,
2001: 732),
Derin ekoloji akımmm ilkeleri ise şunlardır:
(1) Yeryüzündeki her şey değerlidir ve insan merkezci düşünceden
uzaklaşmaya davet etmek.
(2) Ekosistemin tümüyle değerli olduğunu kabul edip, türlerin devamım
sürdürmek.
(3) İnsanlann yaşamaları için gerekli ihtiyaçlarım, çevreyi yok etmeden sade
bir biçimde doğadan alması gerekeni almaya davet etmek.
(4) Ekosistemdeki tüm yaşamın dengeli olması.
(5) İnsarüarm çevrelerine olan etkilerinin aşın olduğu ilkesine karşı
çıkabüecek çok az kişi olmasma rağmen, pek çok kişinin bu müdahaleyi
vicdanlan rahatsız olmadan yaptıkları inancı.
244
Kamu Etiği
(6) Yapılacak değişmeler, ekonomik ve ideolojik kurumlan mutlaka
etkileyecektir.
(7) Yaşarmn niteliği her şeyden önemlidir.
(8) Insanlarm derio ekoloji ilkelerini kabul etmeleriyle çok büyük
değişikliklerin yaşanacak olması. Buna gerekçe olarak; mekanistik dünya görüşü
ile gelişen endüstri toplumunun gereklerine göre yaşam felsefesinin maddeci,
faydacı ve inşam birbirinin kurdu olarak gören rekabet içinde görmesidir
(Gökdayı, 1997: 177) .
Derin ekoloji alomma yönelik en önemli eleştiri ise, kuram savunuculanmn
siyasal eleştiriden kaçınıyor olmalan ve kapitalist demokrasiyi veri olarak kabul
edip onu eleştirmemeleridir (Ünder, 1996: 204).
3. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA
3 .1 . Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı’nm Ortaya Çıkışı ve Gelişimi
Çevre sorunlarmm bir sorunsal haline gelmesi ve gelişmiş ülkeler ile
azgelişmiş ülkeler açısmdan farklı niteliğe bürünmesinin dinamiği kapitalist
gelişmede bulunmaktadır, iktisadi büyüme konusunda doğal kaynaklar ile
kalkınma arasmdaki ilişki içinde kaynaklarm sınırsız olmadığmın fark edilmesi,
kaklıma paradigmalan içinde sürdürülebilir kalkınmanm kavramlaştırılmasma
uzanan tammlarm başlangıcım oluşturmaktadur (Aslanoğlu, 1994: 40).
Sürdürülebilirlik kavramı ilk olarak 1977 yılında Dennis Pirages’üı
“Sürdürülebilir Toplum” adh kitabıyla gündeme gelmiştir (Tekeli, 2001: 729) .
1972 yılında Roma Kulübü tarafmdan hazırlanan Büyümenin Sınırlan (The
Limits of Growt) adh çalışma; çevıe sorunlarım uluslararası alanda tartışmaya
açarak, büyüme ile kaynak kıtlığı arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedir. Bu
rapora göre sorunları gidermek ya da en aza indirmek için yapılması gereken,
denetimsiz büyümenin durduruhnasıdır. Sıfur büyüme raporu olarak da amlan bu
rapor, geUşmiş ve gehşmekte olan ülkeler arasmda yaklaşım farklılıklar
nedeniyle yoğun tartışmalar başlattığı gibi, ekonomik gelişme, sanayi süreçleri
ve çevre arasmdaki sorgulamayı da tetiklemiştir (İncedayı, 2004) . Ekonomi ile
ekolojinin karşılıklı bağımlılığını vurgulayan ve çözüm olarak da büyümenin
yavaşlatılmasmm önerildiği rapor konuya ilişkin ilk uluslararası belge olması
açısmdan önem taşıdığı gibi sürdürülebilir kalkınma kavramm da temelini
oluşturmaktadır.
Aym yıl Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı
“çevreyi dışlamayan kalkınma stratejisi” üzerine temellenmektedir. Birleşmiş
Milletler Çevre Konferansı’nda, insan-çevre ilişkileri, insan faaliyetlerinin çevre
üzerindeki olumsuz etkileri, ülkelerin ekonomik gelişmeleri ve yaşam
koşullarınm iyileştirilmesi konuları ekonomik gelişmenin çevreye olan olumsuz
etkileri bağlamında ele alınmıştır. Bu konferansta; az gelişmiş ülkeler çevre
sonmlarma sanayileşmenin neden olduğunu ve bu sonmlann sanayileşmiş
ülkeler tarafmdan çözülmesi gerektiğim savunurken, kendi içinde bulunduklan
Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış
245
ekonomik ve toplumsal az gelişmişliğinde bir çevre sorunu olduğunu kabul
etmişlerdir. Raporda, geçmişte kaygılarm kalkınmanm çevreye etkileri üzerinde
toplandığı, oysa günün koşullarmda çevre bozulmamn ekonomik kalkınmayı
engelleyebileceği üzerinde toplanması gerektiğine dikkat çekmektedir.
(Yıkılmaz, 2003: 113-114).
1980 yılmda Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynaklan Koruma Birliği (UICN)
tarafmdan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Gıda ve Tanm Örgütü
(FAO), Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) ve
Dünya Vahşi Yaşamı Koruma Fonu (WWF) ile ortaklaşa olarak hazırlanan
Dünya Koruma Stratejisi (WCS)’nde ise koruma ve kalkınmanm ahlaki bojmtlan
"... İnsanoğlunun üzerinde yaşadığı ve refahının ona bağlı olduğu doğal dünya
ile ahenk içinde yaşayabilmesi için, bitkiler, hayvanlar ve insanları da
kucaklayan yeni bir ahlak gerekmektedir... " ifadesiyle ilk defa vurgulanmıştır
(Engel, 1999: 257).
Stockholm Konferansı’nda alman kararlarm uygulanmasında ortaya çıkan
sorunları gidermek amacıyla kurulan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun
1987 yılmda yayınladığı Ortak Geleceğimiz diğer adıyla Bruntland Raporu ile
sürdürülebilir kalkınma kavramı ve ilkeleri yaygın olarak kullamimaya ve
tartışılmaya başlanmıştır. Çevre duyarlılığım tetikleyen söz konusu raporda
sürdürülebilir kalkınma “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşaklarm
gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma”
olarak tammlanmaktadu' (Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, 1991: 31).
Stockholm’den 20 yıl sonra 1992 yılmda Rio de Janeiro’da toplanan
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı ile sürdürülebilirlik evrensel
olarak benimsenen bir ilke haline gelmiştir. Konferans sonrasmda geliştirilen
Gündem 21 (Agenda 21) de çevre eylem programm kavramsal dayanağım
oluşturmuştur. Sürdürülebilirlik kavrammm ancak küresel ortaklık anlayışı ile
gerçekleştirilebileceği kabulünden hareketle, bu ortaklığı yönlendirebilmek için
“Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu” kuruhnuştur (Tekeli,
2001: 729-730). Bu konferansa aym zamanda dünya ekonomik sisteminin çevre
değerlerine ve sürdürülebilir gelişme ilkelerine uygun yapılandmhnası da kabul
edilmiştir (Kaplan, 1999: 129).
Dünya çapında sürdürülebilir kalkınmanın ana eylem gündemi olarak sunulan
Rio zirvesinde imzalanan Gündem 21, sürdürülebilir kalkınmamn bütün
konularmı içermekte olup, sosyal ve ekonomik hayatm tüm alanları ile ilgili
hedefler, mekanizmalar ve araçlar ortaya koymaktadır (Yıkılmaz, 2003: 117).
Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda Gündem 21’in yam sıra;
Biyolojik Çeşithiik Sözleşmesi, İklimsel Değişiklikler Çerçeve Sözleşmesi
imzaya açılmış. Çevre ve Gelişme Üzerine Rio Bildirgesi kabul edilmiştir.
26
Ağustos - 4 Eylül,2002 tarihleri arasmda, Johannesburg’ta “BM Çevre ve
Kalkınma Konferansı Kararlarında On yıllık İlerleme ve Gelişme” konulu Dünya
Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde (WSSD) ise, 1992 BM Çevre ve Kalkmma
Konferansı kararlanmn uygulama aşamalannda daha etkili sürdürülebilir
246
Kamu Etiği
kalkınma
stratejilerini . oluşturmak
amaçlanmaktadır.
Johannesburg
Konferansı’nda; yoksullukla mücadele ve bu amaçla yapılacak küresel eylem,
doğal kaynakların kullanımı, yoksulluk ile çevre arasmdaki bağlantılar
irdelenmektedir. Biriyılın Kalkınma Hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir
kalkınma amaçlarmm belirlenmesi ve eyleme dönüştürülmesi hedeflerinde
anlaşma sağlanmıştır (Altunbaş, 2003). Rio’dan sonraki 10 yılm değerlendiği
Zirvede, tüm katılımcı devletlerin ve uluslararası örgütlerin, “Zirve Uygulama
Plam”mn hedeflerine bağlılık sözünü taşıyan küresel bir karar da almmiştır.
Zirve Uygulama Plam, sürdürülebilir kalkınma için ulusal stratejilerin
kurulmasım ve 2005 yılmda uygulanmaya başlamasım gerektirmektedir. Bu
stratejilerin sürdürülebilir kalkmmamn ekonomik, sosyal ve çevresel" yönlerini
entegre etmesi ve her ülkenin ulusal önceliklerine uygun olarak izlenmesi
beklenmektedir. Sürdürülebilir kalkınma için kurumsal çerçevelerle tutarlı ve
eşgüdümlü yaklaşımlar gösteren politikalar geliştirilmesi, koordine edilmesi,
kanunlar çıkarılması ve uygulanması tüm ulusal seviyelerde teşvik edilmektedir.
Tasarlama ve uygulama aşamalarmda nüfusun kadınlar gibi hassas kesimlerini
de içine alan, tam bir kamu katılımı sağlanması amaçlanmaktadn. Zirve
Uygulama Plam, aym zamanda sürdürülebilir kalkınma politikalanna daha üst
düzeyde odaklanmak için ulusal koordinasyon yapılanmn (ömeğin sürdürülebilir
kalkınma konseyleri), yerel düzey de dahil olmak üzere, kurulmasım veya
güçlendirilmesini teşvik etmektedir. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi
Uygulama Plam, çevresel sürdürülebilirliği sağlamak ve 2015 yılma kadar
yoksulluğu yanya indirme hedefi de dahil olmak üzere Binyıl Kalkınma
Hedeflerini içine almakta ve merkezileştirmektedir (Beyhan, 2004: 16).
Sürdtirülebilir
kalkınma
kavramı
çevre
kalkınma
ilişkilerinin
değerlendirilmesinde temel kavram olmakta, özellikle gelişmiş ülkelerde
kavraımn temeli ve yönteminin geliştirilmesi yönünde yoğun çalışmalar
yapılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, herkesin temel gereksinimlerini
karşılamayı ve herkesin daha iyi bir yaşam beklentisinin giderme firsatmı
sağlamalıdır. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma kavramı bir değişim sürecini
içermektedir. Bu süreçte kaynakların kullammı, yaturraılarm yönlendirilmesi,
teknolojik gelişmenin yönünün seçilmesi, kurumsal değişiklikler uyum içinde ve
insanlığm bugünkü ve gelecekteki gereksinimlerini, beklentilerini karşılama gizil
gücünü varsıllaştmcı ohnalıdnr. Görüldüğü gibi bu yaklaşım toplum, çevre ve
ekonomi arasmdaki ikiliklerin ikih bir etik varsayımla yeniden gözden
geçirilmesini öngörmektedir. Çağımızla eş zamanlı bir dayanışmayı, gelecek
kuşaklarla zaman bağlı olarak gerçekleştirmek kapsarmnda değerlendirildiğinde,
sürdürülebilir kalkmmamn amacı kalkınma stratejilerinin belirlenmesi
ölıriaktadu- (Keleş, Hamamcı, 2002: 165-167) .
3 .2 . Sürdürülebilir Kalkınmanm Uygulanabilirliği
Sürdürülebilir kalkınma ifadesi üzerine tartışmalar genel olarak üç temel
noktada toplanmaktadır. Bımlar; ekonomik basan, çevresel adalet ve sosyal
eşitliktir. Ekonomik açıdan sürdürülebilir bir sistem tarım ve sanayi üretimine
zarar veren aşın sektörel dengesizliklerden sakmabilen, iç borç ve kamu borcunu
Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış
247
yönetilebilir düzeylerde koruyabilen ve devamlılık temelinde mal ve hizmetler
üretebilen bir sistemdir. Çevresel olarak sürdürülebilir bir sistem, yenilenebilir
kaynak sistemlerinin aşın kullammından sakmarak ve yenilenemeyen kaynakları
yatırımlarla yerine ikamelerinin yapılması şartıyla tüketerek istikrarlı kaynak
yapışım sürdürebilen bir sistemi ifade etmektedir. Bu tanım biyolojik çeşitlilik,
atmosferik istikrar ve ekonomik kaynak olarak smıflandmlmayan diğer
ekosistem unsurlarım da içermektedir. Sosyal olarak sürdürülebilir bir sistem,
eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetlerin yeterliliği, dağıtmı eşitliği, cinsiyet eşitliği,
politik hesap verebilirlik ve katılum başarabilen bir sistemdir (Sankaya ve Kara,
2007: 224).
Brundtland Raporu’nda sürdürülebilir kalkınma “Bugünün gereksinimlerini,
gelecek kuşaklarm gereksinimlerim karşılama yeteneğinden ödün vermeden
karşılayan kalkınma” olarak tanımlanmakta ve “teknik ilerleme ve kurumsal
yapılarda, yatmmlarda ve doğal kaynakların kullanımmda bugünkü ve
gelecekteki gereksinimlerin uzlaştırıldığı bir süreç” olduğu belirtilmektedir.
Buradaki sürdürülebilirlik yalnızca ekonomi ile ekoloji arasmda uyum sağlamak
biçiminde anlaşılmaması gereken, tersine ayrıcalıMarm kaldmidığı siyasal
kurumsal süreçler içeren çok daha karmaşık ve çok boyutlu bir kavramdır.
Kavramı tanımında iki önemli unsur bulunmaktadır. Birincisi, niteliksel
ekonomik büyüme İkincisi de, zaman ve mekân boyutuna sahip adil bir paylaşım
sistemidir. Bu paylaşımın zaman boyutu ise, tüm bu öğeleri kuşaklar arasmdaki
paylaşımıdır. Kavrarmn temel mantığı gelecek kuşaklan da gözeten bir gelişme
biçimidir, ama bugünkü kuşaklar, gelecek kuşaklar içi bugün elde edebilecekleri
yarann ne kadarmdan vaz geçmek zorundadır. Bu paylaşımda ölçütün ne olacağı
belli değildir (Kaplan, 1999; 161, 163). Bugünün ve gelecek kuşaklarm
ihtilaçlanmn karşılanması bir hakkaniyet arayışıdır.
Zaman boyutundaki
hakkaniyet, mekân boyutu içerisindeki hakkaniyete de duyarlı ohnayı, düşünce
tutarlılığı açısmdan zorunlu kılmaktadır. Sürdürülebilirlik tanırm bu biçimiyle
kendisine esneklik tamyan bir görehlik ve belirsizlik içinde taşımaktadır.
Tamrmn dayandığı bugünün ve geleceğin ihtiyaçlan kavramlan görehdir.
Geleceğin ihtiyaçlanmn hangi teknolojiyle ve ne tür bir toplumsal örgütlenme ile
karşılanacağı da önemli belirsizlikler taşunaktadnr. (Tekeli, 2001: 732).
Gelişmiş ülkeler açısmdan bakıldığmda sürdürülebilir kalkınmamn, gelecek
kuşaklarm gereksinimlerini göz önüne alan, kaynaklann .sınırlılığmı gözeten,
çevreye duyarlı bir kalkınma olarak değerlendirildiği görülmektedir. Gelecek
kuşaklarm gereksinimlerini dikkate alan bir yaklaşımm daha az tüketme gibi
etiksel, çevreye duyarh kalkınma gibi ekonomik değişkenlerin sınırladığı bir
çerçeveye oturtulması gerekmektedir. Sürdürülebilir kalkınma kavramınm az
gelişmiş ülkeler açısmdan değerlendirilmesi ise; sürdürülebilirlik ve kalkınma
gibi birbirleriyle çelişen kavramlarm bir arada kullamhnasınm hangi koşullarda
mümkün olacağı ve sürdürülebilir kalkınma için hedeflenen ekolojik bütünlüğün
kapitalist ekonomi içmde nasıl gerçekleşeceği şeklindeki sorulann yamtlanması
gerektirmektedir (Aslanoğlu, 1994: 40-41).
248
Kamu Etiği
4. ÇEVRE ETİĞİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA İLİŞKİSİ
ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME
Sürdürülebilir kalkınma “bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşaklann
gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma”
şeklinde tanımlanmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma tanmu iki yaklaşıma dayanmaktadır. Birinci
yaklaşım ile insan merkezci yaklaşım (antroposentrik) gereği, insan merkeze
yerleştirilmiş, insanın ve özellikle de yoksul insamn bu gün ve gelecekteki temel
gereksinimlerinin karşılanmasına odaklanmıştır (Özyol, 2009). Sürdürülebilir
kaUanmamn insan merkezli olmasımn gerisinde, ahlakın oluşumunun insan
merkezli bir etik olmasımn bulunduğu söylenebilir. Dayanağım insanların
toplumsal yaşammdan alan ahlak, insanların karşılıklı ilişkiler içinde yaşarken
birbirleriyle ilişkilerini sürdürebilmeleri ve topluluk oluşturabilmeleri için,
insanların birbirlerine karşı sorumluluklar yüldenmelerini gerektirmektedir
(Tekeli, 2001: 732-733). İkinci yaklaşmı ile çevre merkezci (ekosentrik) bir
biçimde, çevre dengesi merkeze yerleştirilmiştir ve insamn gereksinimlerini
karşılamak amacıyla yapılan girişimler sonucu çevrenin bugünkü ve gelecekteki
gereksinimleri karşılayabilmeye yönelik doğal yeteneğinin engellenmemesi
amaçlanmıştır. Bu tammlama ile bireyler arası ekonomik eşitsizlik sorununa ek
olarak nesiller arasmda doğal kaynakların kullamimasmda fırsat eşitliği sorunu,
da ortaya çıkmıştu:. Yani, maıjinal ekonomik büyüme ile marjinal ekolojik
kaynak kullanma aym kapsamda görülmüştür (Özyol, 2009).
(1)
İnsan yaşamımn kalitesi arttmhnalıdır.
(2)
Dünyadaki biyolojik çeşitliliğinin korunması sağlanmalıdır.
(3) Yenilenemeyen eneq'i kaynaklarmın kullammı mümkün olan en az dü­
zeyde tutulmalıdır.
(4)
hdu:.
Dünyamn taşıma kapasitesinin aşılmaması için her türlü önlem alınma-
(5) Çevre etiği kavramm uygulanması için uygun davramş kalıpları gelişti­
rilmelidir (Karakoç, 2004; 65) şeklinde sıralanan sürdürülebilir kalkınma kavraımmn gelecek kuşaklar için etik ilkelerinin uygulamaya yönelik taşıdığı belirsiz­
likler, mevcut uluslararası ekonomik yapı içerisinde gelişmiş ve az gelişmiş
ülkeler arasmdaki aynm da dikkate almdığmda açıkça görülmektedir.
Diğer taraftan sürdürülebilir kalkınma konusunda dile getirilen, raporlara
yansıyan birçok konunun uygulaması olmayan parkla fikirler olarak (İklim
Değişikliği Sözleşmesi örneğinde olduğu gibi) Birleşmiş Milletler gibi
uluslararası örgütlerin bürokrasisinin evrakları arasmda kalmaktadır (Yıldmm
ve Göktürk, 2004: 476) .
Kalkınmamn sadece ekonomik büyüme ile eş anlamlı olmadığı ve beslenme,
barınma olanaklan, sağlık ve eğitim hizmetleri, insan haklan gibi göstergelerin
de kalkınma kavramnun içinde düşünülmesi gerektiği gerçeği göz önüne
Çevre Etiği: Siirdümlebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış
249
alındığında, ekonomik terimlerle tanımlanan “sürdürülebilir kalkınma”
paradigmasımn çevre sorunlarmm çözümünde yanlı ve yetersiz olduğu ortaya
çıkmaktadır. Ortak Geleceğimiz raporunda ‘yoksulluğun ve eşitsizliğin
varolduğu bir dünya her zaman için ekolojik ve diğer krizlere eğilimli olacaktır’
ifadesi yer almasına karşın, K uzeyli gelişmiş ülkelerin sürdürülebilir kalkınma
kavramına yükledikleri misyon çevreyle uyumlu yeni teknolojilerin
geliştirilmesi, nüfus artışımn kontrol edilmesi ve Güney ülkelerinde kaynak
kullanırmnın azaltılması ekseninde sınırlıdır. Bu bağlamda sürdürülebilir bir
çevre anlayışmın oluşturulması için atılması gereken ilk adım, çevreyi
ekonominin bir alt kümesi olarak kabul eden ve sınırsız üretim-sınırsız tüketimkar maksimizasyonu üçgenindeki Kuzey merkezli kalkınma kavramının tümüyle
reddedibnesidir. Sürdürülebilir kalkınma kavramınm günümüz insanlığmın karşı
karşıya olduğu çevre sorunlarını çözebilmesi için eşitlik, adalet, toplumsallık,
demokrasi, insani gereksinim ve çevresel değer kavramlarınm bütünüyle
kapsaması gerekmektedir (Torunoğlu, 2009).
Hızlı ekonomik büyümenin ve sanayileşmenin hem etik hem de çevre
açısmdân yıkıcı sonuçları görmezlikten gelinemeyecek boyutlara ulaşmıştn:.
Sınırsız ekonomik büyüme 19. Yüzyıl Avrupa’sından günümüzün Çin’ine kadar,
tarüı boyımca ekolojik ve toplumsal yönden yıkıcı olmuştur. Hem etik hem de
ekolojik ilkelerin yönlendirdiği sürekli ve dengeli gelişme bu açıdan bakıldığında
akla yakm bir seçenektir. Bununla birlikte sürdürülebilir uygulamalar tek bir
çevre ilkesi ya da kuramı açısmdan yeterli güvenceler sunmamaktadır. Bu
durumunda karşılıklı ödünçler kaçmılmazdır. İnsanlar analaşamadıklan zaman
ya da farklı değerler söz konusu olduğunda demokratik karar alma
mekanizmalan uzlaşma gerektirir. Sürdürülebilir gelişmenin erekleri bu
uzlaşmaların açık olmasım istemektedir. Her uygulama ya da politika
sürdürülebilir gelişme ile tutarlı olmayabilir. Bununla birlikte, sürdürülebilirliğin
doğal malları kaynak olarak kullanmakta kararlı olduğu görülmektedir ki, bu da
çevre etiği kuramlarımn ilke olarak reddettiği bir durumdur (Jardis, 2006: 520).
5. SONUÇ
Toplumsal yaşamın her alanında hızlı değişim ve dönüşümlerin yaşandığı
günümüz koşullannda, söz konusu değişim ve dönüşümlere paralel olarak
toplumsal yapıda ortaya çıkan sorunlar, ahlaki bakımdan iyi-kötü, doğru-yanlış
olamn niteUği üzerine temellenen etik yaklaşımlarla çözülmeye çahşılmakta,
dolayısıyla da etik kavrarm sıklıkla kullanıhnaktadur. Bu kapsamda insan doğa
ilişkilerini konu alan, insanm ve doğamn sürdürülebilir geleceği için çevre
duyarlıhğı bilinci oluşturmayı amaç edinen bir söylem etiği olan çevre etiğine
olan ilgi de artmaktadır.
Doğadaki canlı ya da cansız her şey mükemmel bir bütünü oluşturan ayrı,
fakat birbirine bağlı parçalardır. Bu parçalardan her birinia varhğı diğerine
bağımlı olduğundan, parçalardan herhangi birine yönelik müdahale ya da
parçalardan herhangi birindeki değişme bütünü etkilemektedir.
250
Kamu Etiği
Bir ucunda bugünün gereksinimleri, diğer ucunda ise gelecek kuşaklann
gereksinimlerini dikkate alan suurlamalanyla sürdürülebilir kalkmma, ekonomik
büjröne ile ekolojik değerlerin birlikteliği ve karşılıklı bağımlılığı üzerine
temellenmektedir. Kavram ayra zamanda bir idealar ve çelişkiler bütünü olma
özelliği de taşımaktadn. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ile ekolojik
değerler arasmda denge kurarak, gelecek kuşaklarm ihtiyaçlarını gözeterek,
bugünkü, kuşaklann ihtiyaçları karşılamayı amaçlayan bir kaynak kullammı
modelidir. Gelecek kuşaklann ihtiyaçlarım gözeterek bugünkü kuşakların
ihtiyaçlarım karşılayarak ekonomik büyümenin nasıl sağlanacağı yani mevcut
üretim süreçleri içerisinde kavramın uygulanabilirliği ise tartışmalı bir alan
oluşturmaktadır.
Sürdürülebilir kalkınma kavramma, geleneksel etik felsefesinin bir alt
disiplini olarak insan doğa ilişkilerim konu alan çevre etiği açısmdan
baktığımızda; söz konusu kavramın doğadaki diğer varlıklarm insanlann çıkan
ve iyiliği için kullamlabilecek araçlar olduğu için özsel değerleri bulunduğu ve
yaşamm sürmesi için doğadaki her varhğın özsel bir değeri olduğunu vurgulayan
gerek insan, gerekse çevre merkezli etik yaklaşımları açısından yeterli
görülmediği sonucu ortaya çıkmaktadır.
Sadece çevresel boyutta değil aym zamanda da ekonomik ve sosyal kültürel
boyutlan ile uzun soluklu bir süreç olan sürdürülebilir kalkınmanın günümüzün
üretim yapısı ile sağlanması mümkün görünmemektedir. Yaşam için vaz
geçilmez olan doğal varlıklarm smırh olduğu, yenilenemeyen kaynaklarm aşırı
tüketim dolayısıyla hızla tükendiği, ekolojik dengenin bozulmaya başladığı bir
ortamda doğal varlıklarm rasyonel yönetimini sağlayarak, kuşaklar arası
hakkaniyet ilkesi çerçevesinde gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bnrakma
amacı, ekonomik ve sosyal politikaların çevre politikalan ile uyumunun
sağlanması ile gerçekleştirilebilecektir.
' KAYNAKÇA ■
Alagöz, M. (2004), “Sürdürülebilir Kalkınmada Çevre Faktörü: Teorik Bir
Bakış”, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal ve
Ekonomik
Araştırmalar
Dergisi,
Sayı;
8,
http://www.sdcertificate.info/dvn fîles/sd/104. doc (14.03.2009).
Altunbaş, D. (2003), “Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma
Türkiye’deki
Kurum
Değişmelere
Bir
httD://biibf.comu.edu.tr/daltunbasmakale. pdf (11.03.2009)
Ekseninde
Bakış”,
Aslanoğlu, R. A. (1994), “Sürdürülebilirlik Kavramına Eleştirel Bakış”, Birikim,
Sayı 57-58, s. 38-43.
Beyhan, E. (2004), “Sürdürülebilir Kalkınma - Çevre ve Yerel Yönetimler”,
Yerel Siyaset, Sayı 35, s. 12-17.
Ceritli, I. (2001), “Çevreci Hareketlerin Siyasallaşma Süreci”, Cumhuriyet
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 25, No 2, s. 213-226.
Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış 2 5 1
Çmar, T. (2001), “Çevremerkezcilik ve Derin Ekoloji Akımı”, Füsun Çiçekoğlu
Oralalp (Ed;), Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Vakfi Yayınlan,
Yayın No:125, Ankara, s. 265-280.
Çüçen, A. (2009), “Derin Ekoloji”, http://dogaokulu.net/notlar/deriuekoloii.pdf
(14.02.2009)
Des Jardins, J. R. (2006), Çevre Etiği -Çevre Felsefesine Giriş- Ruşen Keleş
(Çev), İmge Kitapevi, Ankara.
Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, (1991), Ortak Geleceğimiz, Belkıs
Çorakçı (Çev.), Türkiye Çevre Vakfı Yayım, Ankara.
Engel, J. R. (1999), “Sürdürülebilir Kalkmmamn Ahlakı”, (Çev. İbrahim
Özdemir), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 40, s.255-267.
Fırat, S. (2003), “Çevre Etiği Kavramı Üzerine Yeniden Düşünmek”, Ankara
Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 58, Sayı 3, s.105-144.
Gökdayı, î. (1997), Çevrenin Geleceği Yaklaşımlar ve Politikalar, Türkiye Çevre
Vakfi Yayım, Ankara.
İncedayı, D. (2004), Sürdürülebilirlik Çevresel Duyarlık Bağlamında Davramş
Biçimi
01arak“Sürdürülebilirlik”, Mimarlık Dergisi,
Sayı
318,
http://old.mo.org.tr/
mimarlikdergisi/index.cfim?sayfa=mimarlik&DergiSayi=30 (17.02.2009).
İşgüden, T. - Ercan, F .- Türkay, M. (1995), Gelişme îktisad- Kuram, Eleştiri,
Yorum-ı, Beta Yayınları, İstanbul.
Kaplan, A, (1999), Kürsel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler Birliği
Vakfı Yaymlan Tezler Dizisi 3, Ankara.
Karakoç, A. G. (2004), “Çevre Sorunlanna Etik Yaklaşımlar”, Mehmet Marin,
Uğur Yıldurım (Ed.), Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar-Ekolojik,
Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler-, Beta Yayınlan, Yaym No 1483,
Ankara, s.59-72.
Keleş, R. ve Hamamcı, C. (2002), Çevrebilim, İmge Kitapevi, Ankara.
Mahmutoğlu, A, (2007), “Kırsal Alanda Çevre Sorunlarına Etik Yaklaşım:
Kırsal Çevre Etiği”, Türk İdare Dergisi, Sayı 455, s. 113-139.
Özyol, A. (2009), “Sürdürülebilir Kalkınma”, http://www.hvdra.com.tr/uploads/
kutup9. pdf (14.03.2009).
Sânkaya, M. ve Kara, Z. (2007), “Sürdürülebilir Kalkınmada İşletmenin Rolü;
Kurumsal Vatandaşlık”, Yönetim ve Ekonomi, Cilt 14, Sayı 2, s. 221- 233.
Tamkoç, G. (2004), “Derin Ekolojini Genel Çizgileri”, Birikim, Sayı: 57-58, s.
87-91.
252
Kamil Etiği
Tekeli, İ. (2001), “Sürdürülebilirlik Kavramı Üzerine İrdelemeler”, Füsun
Çiçekoglu Oralalp (Ed.), Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Vakfı
Yayınlan, Yaym No: 125, Ankara, s. 729-746.
Tepe, H. (1999), “Çevre Etiği”: ‘Toprak Etiği’ mi Yoksa ‘İnsan Etiği’ mi?,
Felsefelogos, Yıl 2, Sayı 6, s. 41- 56. .
Torunoğlu, E. (2009), “Sürdürülebilir Kalkınma Paradigması Üzerine NotlarTÜBİTAK Vizyon 2023 Panel İçin Notlar”,
http://www.tubitak.gov.tr/tubitak content fıles/vizvon2023/cslo'EK-l6.pdf
(14.02.2009).
Ünder, H. (1996), Çevre Felsefesi Etik ve Metafizik Görüşler, Doruk Yayıncılık,
Ankara.
Yağanak, E. ve Önkal, G. (2009), “Çevre Etiği”,
http://www.guncelonkal.com/PDF/cevre etiği maddesi.pdf f 14.02.2009\
Yıkılmaz, N. (2003), Yeni Dünya Düzeni ve Çevre, Sosyal Araştırmalar Vakfı
Yayınlan, İstanbul.
Yıldırım, U. ve Göktürk, İ (2004), “Sürdürülebilir Kalkınma”, Mehmet Marin,
Uğur Yıldıran (Ed.), Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar-Ekolojik,
Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler-, Beta Yayınları, Yaym No 1483,
Ankara, s. 449-488.
ÇEVRE ETİĞİ AÇISINDAN BİREYİN
DOĞAYLA İLİŞKİSİNDE ÖZDENETİM:
KÜÇÜK SANDIĞIMIZ EYLEMLERİN
BÜYÜK SONUÇLARI, KÜÇÜKTEN
BÜYÜĞE YOLCULUK
Ayşe ÖZCAN*
özet
B u çalışm ada, tarihsel v e betim sel araştırma yöntem lerinden yararlanılarak, insanın çevre
karşısındaki bireysel sorumluluklarının tartışılm ası amaçlanmaktadır. Her insanın küçük kabul ettiği
eylem lerinin “çevreyi korum a” açısından nasıl büyük yatırımlara dönüştüğü şu türdeki küçük
sorularla tartışılmaktadır; (1 ) Postaneden, bankadan veya herhangi bir kurumdan gelen zarflan
(k ağıtlan) ne yaparsınız? (2 ) Plastik bir bardakta su içtikten sonra bu bardağı ne yaparsınız? Ç öpe mi
atarsınız, yoksa geri dönüşüm e m i gönderirsiniz? (3 ) A ld ığ ın ız m eyve v e sebzelerin birinci, ikinci ve
üçüncü yıkam a suyunu ne yaparsınız? B ö y le ce çalışm ada, sayısı arttınlabilecek bu tür sorularla,
çevreye karşı her insanın kendi duyarlılığına, Ijirikimine, deneyim ine dayalı ve eğitim le
geliştireb ileceği davranışlar etik açıdan -örnek olaylaria- değerlendirilm ektedir.
A n a h ta r K e lim eler; Çevre, Çevre E tiği, Ö zdenetim , Çevre Koruma, D oğa Koruma.
1. GİRİŞ: Çevre-İnsan İlişkisinin Değişen Yüzü ve Çevre Sorunları
İnsanın varoluşundan bu yana, çevre ile olan ilişkileri değişik aşamalardan
geçmiştir. Bu ilişki genelde 18. yüzyılm ikinci yarışma kadar uyumlu olmuştur.
İnsamn evrimine koşut olarak, çevre-insan etkileşimi, insamn çevre karşısmda
güçsüzlüğünden, çevreyi denetlemeye, hatta çevre üzerinde egemen olmaya
doğru yol almışür. İnsanlığm yerleşik tarım toplumuna geçişi, özellikle neolitik
çağm sonunda kentlerin ortaya çıkışı, insanın çevresini denetlemesini ve ona
biçim vermesini de önemli ölçüde belirginleştirmiştir (Keleş ve Hamamcı, 1997:
37). 1960’larm sonlarmdan itibaren insan-çevre ilişkileri konusundaki
araştumalarm artmasıyla, çevrenin bazı davramşsal ve ekonomik amaçlarm
gerçekleşmesinde araç olabileceği görüşü yaygınlaşmaya başlamıştır (îmamoğlu,
1997: 287-288). İşte bu anlayış, insan-çevre ilişkilermi, 'çevreden yararlanmayı
aşarak çevrenin olanaklarını sınırsızca kullanma düşüncesi’ temeline
oturtmuştur. Önceleri bir avcı-toplayıcı olan insan, doğal dengeyi kendi yararına
bozmaya başlamıştır. însamn, ilkel dönemdeki bilinçsiz ve dar boyutlarda kalan
doğaya müdahalesi günümüzde bilinçli ve tüm doğayı kapsayan boyutlara
ulaşmıştır. İlkel dönemde doğaya müdahale etmenin ne gibi sonuçlar
doğuracağım bilmeyen insan, bugün bilim ve teknoloji sayesinde bunun
doğuracağı sonuçlan kavrayabilmektedir.
* Dr., İnönü Ü niversitesi İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi Kamu Y önetim i B ölüm ü
254
Kamu Etiği
1952 yılı Aralık ayında Londra’da kirli hava nedeniyle bir hafta içinde
yaklaşık 4000 kişinin yaşamını yitirmesi, çevre sorunlanmn niteliğini toplumlara
tanıtan ilk örneklerden biri olmuştur. Hava, su, toprak kirlenmesi ile başlayıp,
bitki örtüsü ve hayvan topluluklarımn yok olmasına kadar uzanan çevre sorunları
en azından sorunlarla karşılaşanlarda belli bir gelecek kaygısı uyandırmıştır
(Keleş ve Hamamcı, 1997: 15). Kendisi de çevrenin bir varlığı (değeri) olan
insan, çevre biliminin “doğayla birlikte gitme” ilkesini yıkarak, hem kendisini
hem de diğer çevre varlıklarmı yaşamm sorunlu bölgesi haline getirmiştir.
İnsamn “çevreyi” bir “sorun” haline getirdiğini fark etmesi son 40-50 yılın
öyküsüdür. Çevre kavramımn -özellikle 1960’tan günümüze kadar olan tarihsel
yolculuğunda- bir sorun olarak algılanmasınm üç temel nedeni vardır: Birincisi
çevre sorunlarını yaratanlara ve bunlara yol açanların neden oldukları çevresel
nitelik bozulmalannın maliyetini ödememek gibi bir olanağa sahip olmalarıdır.
Çevre bu nedenle bir sorun durumuna gelmektedir. Sorunu bir başkası
yaratmakta ancak maliyeti başkaları ve çoğu kez de toplum ödemektedir.
İkincisi, bu gezegende üretilen atıklann başka gezegenlere gönderilmesi
olanağının mevcut olmamasıdır. Atıklar, doğamn kendilerini taşuna smırmı
aştığı oranda, adma Dünya denilen bu gezegende yaşayanlara büyük zararlar
vermektedir ve verecektir. Üçüncüsü ise, kıt kaynaklar üzerindeki baskmm hızla
artmakta olması ve bu nedenle de bazı türlerin ortadan kalkmaya başlamasıdır
(Yaşamış, 1995: 11-12).
Bu Çalışmada insan davramşlan, doğaya saygı ölçütü çerçevesinde
değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmede amaç, bireyin hem kendisi ve hem de
kendisi dışındaki çevre varhklarmın iyiliği için önce kendi eylemlerini gözden
geçirmesi gerektiği konusu üzerine düşünmeyi sağlamaktır. Böylece Çahşmada,
“çevre sorunlarının” önlenmesinde- ‘'çevrebilimsel bilinde” tüm doğayı
savunmayı öngören (kağıt, plastik, cam ve benzeri atıklarm kullanımımn
azaltılması, atıkların türlerine göre sınıflandırılması, su kullanımma dikkat
edilmesi...gibi) küçük eylemlerin önemine dikkat çekilmesi istenmektedir.
2. ÇEVRE ET İĞ İ ÜZERİNE KAVRAMSAL TARTIŞMALAR
Etik, felsefenin bir alt disiplini olarak, ne yapılması ya da yapılmaması
gerektiği hakkmda genel bilgi sağlar. Bu çerçevede Etik konusu; “Nasıl
yaşamalıyız? Ne yapmalıyız? Hangi davranışlarımız doğru ya da yanlıştır?
Ahlaki anlamda zorunluluklarımız neler olmalıdır?...” gibi sorulan ve bu
sorularm yamtlarmı tartışmaktadır.
Çevre etiği, insanm içinde yaşadığı çevreyle, onun doğal dengesini
bozmadan, nasıl bir ilişki geliştirmesi gerektiğini araştıran bir felsefe disiplini
olarak tanımlanabilir. Çevre etiğinin felsefenin bir disiplini olarak
bilimsel/akademik alana taşınmasımn 1973 yılmda resmen başladığı söylenebilir.
1973’de Peter Singer Animal Liberation’ı, ardmdan Arne Naess Inguiry
dergisindeki ilk makalesini yayınlamıtır. Richarci Syivan Routley tartışmalara
olan ilgiyi doruk noktasına taşıyacak sorusunu 15. Dünya Felsefe Kongresi’nde,
Vama’da sormuştur: “Yeni bir etiğe, Çevre(ci) Etiğe ihtiyacımız yok mu?” Bu
Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim
255
soru 1979 yılında Eugene G. H argrove’un “Çevre Etiği” (Environmental
Ethics) dergisini yayınlamasıyla yepyeni kapıların açılmasını sağlarmştır
(Yağanak ve Önkal, 2009: 4).
Son 30-40 yıl, boyunca, özellikle son 10 yıl boyunca, çevre felsefesi biraz
belirsiz, düzensiz de olsa gelişmektedir. 1970’li yıllann başlanndaki çevre
felsefesi (ecophilosophical) türündeki çalışmalar, bu alamn ilk çalışmalan olarak
düşünülmüştür. Bu felsefenin temelini Amerika’da 1979’lardan beri çıkan,
akademik alanda merkez kabul edilen (bilimsel içerikli) Çevre Etikleri Dergisi,
Kanada da ise, 1983’ten beri çıkarılan ve yakın zamanlara kadar bu alamn en
önemli dergisi kabul edilen The Trumpeter adlı dergi oluşturmuştur (Fox, 1990).
Çevre etiği kuramlan, çoğu kaynakta, Ame Naess’in derin ekoloji görüşü
(Deep Ecology) ile başlatılır. Öyle ki, bu görüş aslında 20. yüzyılda tartışılmaya
başlanmadan önce H enry David Thoreau tarafından 19. yüzyılm ortalarmda
Walden adlı eserinde dile getirilmiştir. Thoreau eserinde sanayileşme ile gözü
dönen insamn, dogamn bütün şiirsel yamm, estetik özelliklerini bir kenara atarak
bir metre demiryolu için j^ le r c e ağacı acımadan kesmesini lanetler. İnsanların
doğayı duyma yetenekleri ile entelektüel kapasiteleri arasmda birebir ilişki
vardır. Thoreau, insanlann doğaya karşı değil onun içinde olmalarım 2 yıl 2 ay 2
günlük Walden eylemini yaparak sloganlaştınr: “Doğada yasadım ki öldüğümde
yaşamadığımın farkına varmayayım.” Thoreau, Walden gölü kıyısında kendi
elleriyle, emeğine yabancılaşmadan yaptığı kulübesinde tek başma yaşar
(Yağanak ve Önkal, 2009: 4-5).
Genel olarak düşünüldüğünde, “çevre etiği” insanın doğayla, ya. da geniş
anlamda kendi dışındaki dünya ile nasıl ilişkide bulunması gerektiğini
incelemektedir. Bu anlamda çevre etiği, insan ve doğal çevresi arasındaki
ilişkiden doğan etik sorunlan tartışmaktadır. Özellikle, doğal çevrenin
korunmasına yönelik insan çabalarım ele alan etik konular bu kapsamda
değerlendirilmektedir. Bazı önemli çevre etiği konulan, çevre değeri açısmdan
gerçek ya da araçsaldır. Örneğin biyoçeşitlilik kendi kendine değerlidir, ya da
öteki bazı değerlerin bir göstergesidir ve uygun zaman ölçekli çevre koruma
planlamasımn bir öğesi olarak kabul edilebilir (Colyvan, 2007). Tarihsel olarak,
çevre etiğinin konusunu genellikle vahşi doğal alanlar, bu alanlarda yaşayan
vahşi hayvanlar, organizmalar, ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik oluşturmasına
rağmen, özellikle son yıllarda insamn içinde yaşadığı yakın çevresi ve bu
çevreyle kurduğu yakın ilişki de çevre etiğinin konusunu oluşturmaktadır.
Çevre etiği, ahlak kurallarının insanların doğal dünya karşısındaki
davranışlarını yönettiğini ve yönetmesi gerektiğini varsayar. O halde, bir çevre
etiği kurarm bu kurallarm neler olduğunu, insanlann kimlere ve nelere karşı
sorumluluklan bulunduğunu açıklamak ve bu sorumlulukların neden haklı
olduğunu göstermek zorundadır. Bu sorulara farklı çevre etiği yaklaşınıları farklı
yamtlar verir. “İnsan merkezli etik” (“Antroposantrik”) yalmzca insamn ahlaki
bir değere sahip olduğunu öne sürer. Buna göre, her ne kadar doğal dünyaya
karşı sorumluluklarımız olduğu söylenirse de doğal dünyaya karşı doğrudan b k
sorumluluğumuz yoktur (Jardins, 2006: 46).
256
Kamu Etiği
İnsan merkezli felsefenin çevreye karşı tutumu, onu insanın iyiliği için araç
olarak görmesi; insan olmayan dünyaya özsel bir değer vermemesidir, insan
merkezci olmayana göre, bu da insan olmayan varlıklara karşı saygısız,
sömürgen, yıkıcı bir tutuma götürür. Bu felsefe, insan aklını, ayırt edici özellik
olarak algıladığmdan, ahlaksallığı da akıllı varlıklara özgü bir durum olarak ele
alur. Eğer bir ormamn yakılmasmdan, bir hayvamn öldürülmesinden, bir canlı
türünün ortadan kaldırılmasından herhangi bir insan zarar görmeyecekse, bu
eylemler ahlaksal bakımdan yanlış değildir (Ünder, 1996: 63-64). Çevre
merkezli felsefe Amo Leopold ve onu izleyenler tarafından, insamn çıkaran ön
planda tutan bireyci çevresel etiklerin eleştirilmesi ve değişime uğramasıyla
oluşmuştur (Taylor, 2004). Leopold’un Toprak Etiği üzerine çahşmalan bu
felsefenin temelinin oluşmasmı saglarmşür. Çevre merkezcilik, insan merkezci
eğilimleri giderilmiş ve ekolojik balamdan daha çok bilgilenmiş geniş kapsamlı
bir doğa korumacılığı olarak görülebilir. Bu felsefeye göre insan, diğer
canlılarla aym anlamda ve eşit ölçüde doğamn bir parçasıdır ve diğer türlerle
birlikte, karşılıklı bağımlılık dizgesinin bütünleyici bir öğesidir. İnsamn diğer
canlılar karşısmda özel bir üstünlüğü yoktur (Ünder, 1996: 28, 184).
Bu noktada meydana gelen felsefi değişikliği anlamamn yolu, ahlak sorunları
ile daha genel değer sorunlarım karşılaştırmaktır. Dar olarak almdığmda
ahlaklılık, daima insamn gönenciyle, onun temeli olarak insanlar arasmdaki
ilişkiler biçiminde anlaşılmıştır. Geniş anlamda anlaşıldığında ise felsefi etik, iyi
yaşam ve insamn gelişimi hakkında daha genel sorular sormaktadu:. O halde,
doğamn dikkate , alınması ve değerin kapsamı, geniş kapsamlı bir çevre
felsefesinin (ve özel olarak da çevre etiğinin) temelinde vardır (Jardins, 2006:
258).
Nasıl yaşamamız, nasıl davranmamız, nasıl bir insan obuamız gerektiği
sorularıyla ilgilenen etik, çevre değerleri açısmdan bireyi hem kendi “ahlaki”
ilkeleriyle hem de “toplumsal , ahlaki ilkelerle” yüzleştirmektedir. Bu
jÂizleştirmede “çevre etiği” açısmdan ana çıkış noktasmı “doğanın (veya
çevrenin) kendi içinde değerli olduğu düşüncesi" oluşturmaktadır. Bu bağlamda,
genel olarak, insan eylemleri sonucunda çevrenin bozulması, "'çevrenin
insanların gereksinimleri ve çıkarları için yaliıızca araçsal bir değer taşıdığı"
düşüncesinden kaynaklanmaktadır.
3. KÜÇÜK SANDIĞIM IZ EYLEM LERİN BÜYÜK SONUÇLARI: Bireyin
Doğayla İlişkisinde Özdenetim ve Özdenetimin Önemi
Kişi kayramı ahlak felsefesinin merkezim oluşturur. Bu kavram, ahlaki ve
gayri ahlaki değer arasında doğrudan bir bölünmeye yol açar. Çevre etiği doğal
yapılara, doğal kaynaklara, türlere ve insan dışmdaki öteki canlılara karşı
sorumlu kişisel davramşlarla yakından ilgilenir. Bu nedenle insamn çevresi ile
olan iUşkileri “çevre etiği” açısmdan büyük önem taşmıaktadur. Bu önem, her
bireyin “çevrebilimsel sorumluluk bilinci” çerçevesinde “çevre ile olan
ilişkisini” gözden geçirme zorunluluğundan kaynaklanmaktadır.
Çevre E tiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim
257
Marian K. Prokop (1994) bireyin çevre ile olan ilişkisinde “çevre duyarlılığı”
açısından 3T ilkesine [Tüketimi azalt (Reduce), Tekrar kullan (Reuse), Tekrar
kazan (Recycle) ilkelerine] dikkat çekmektedir. Bu üç ilke çevrecilik ve çevresel
sorumluluk açısmdan etik ilkelerdir. Bununla birlikte bu çalışmada asıl dikkat
çekilmek istenilen konu, çevreyi koruma adma ""tekrar kullan ve tüketimi azalt"
ilkeleridir. Dolayısıyla bu ilkeler “çevrenin geleceği” açısmdan sorumluluk
sahibi ve duyarlı bir birey olmaıun ilk ve önemli adımlarım temsil etmektedir.
Çevre korumacılık, devlet ve sanayiye düşen bir sorumluluk olduğu kadar,
kişisel bir görevdir (Prokop, 1994; 68). Bu nedenle toplumda hangi rolde veya
ünvanda olursak olalım, çevre konusunda üzerimize düşen sorumlulukları
“küçük gördüğümüz veya küçük olarak adlandırdığımız” eylemlerimizle yerine
getirebiliriz. Yaşamlan evden çalışılan iş ortamma ve oradan da tüm topluma
yayılan bu sorumluluk zinciri küçük eylemleri birbirine eîdeyerek “çevresel
duyarlılık” açısmdan önemli sonuçlann elde edilmesini sağlayabilir. Bu
değerlendirmeyi ayn paragraflar altında bazı örneklerle desteklemek
mümkündür;
(1)
Geri Dönüştürülebilir Ü rünler (Malzemeler) Konusundaki
Alışkanlıkların Gözden Geçirilmesi: Her bir ton tekrar kazamlacak kağıt, 17
ağaç, 26,271 litre su ve 4,1 kilovat elektrik enerjisinin kazamiması demektir
(Prokop, 2994: 29). 1 ton atık kağıdın kağıt hamuruna katılması ile 20 ağacm
kesilmesi önlenebilmektedir. Geri dönüştürülebilen her 1 ton cam için, 100 litre
petrol tasarrufu sağlanmaktadır. Cam ambalajlardan yeniden cam, m etal,
ambalajlardan yeniden metal, plastik ambalajlardan yemden plastik, kağıttan
yeniden kağıt üretimi sağlanmaktadır. Bu döngü, önemli ölçüde enerji
tasarrufuna da olanak vermektedir. Çünkü geri kazammda uygulanan işlem
sayısı, hammaddeden üretim işlemlerine göre daha azdır. Örneğin 1 alüminyum
kutunun geri dönüşümü ile yüzde 90, kağıdm geri dönüşümü ile yüzde 50
oramnda eneıji tasarrufu sağlanmaktadır. Ambalajları çöpten ayrı toplama
alışkanlığı, geri kazamm endüstrisinin ve istihdamınm gelişmesine de katkıda
bulunmaktadu: (Yönücü, 2009). Doğal kaynakların korunması ve enerji tasamıflı,
ülke ekonomisini geliştirmenin ötesinde gelecek kuşaklara karşı insanlığın
“çevresel sorumluluHan” yerine getirmiş olması açısından büyük önem
taşımaktadır.
Bir cam şişeyi tekrar kazammla elde edilen enerji, 100 mumluk bir ampulün
dört saat yanmasmı sağlar. Bir alüminyum kutuyu geri kazammla kar edilen
enerji ise, televizyonun üç saat çalışmasına yeterlidir. Buna karşı, bir alüminyum
kutuyu çöpe atmak, 2,5 litre kadar benzini sokağa dökmeye eşittir. Böyle bir
alüminyum kutu kazamidığı zaman, bir alüminyum kutu yapum için gereken
eneğinin yaklaşık %95’i tasarruf edilmiş olur (Prokop, 1994: 30).
Geri dönüşüm teknolojisinin sağladığı yararlar, her bireyin günlük hayat
akışım “çevresel sorumluluk” açısmdan belli sorularla gözden geçirmesinde
büyük önem taşımaktadır. Sayısı arttmlabilecek şu tür somlarla bir birey olarak
her insamn kendisini sorgulaması ve davranışlanm gözden geçirmesi, bir
anlamda “çevre için üstlenilmiş bir görev” olarak da kabul edilebilir: (1)
258
Kamu Etiği
Postaneden, bankadan veya herhangi bir kurumdan gelen zarflan (kağıtları) ne
yaparsınız? (2) Plastik bir bardakta su içtikten sonra bu bardağı ne yaparsınız?
Çöpe mi atarsınız, yoksa geri dönüşüme mi gönderirsiniz? (3) Aldığınız meyve
ve sebzelerin birinci, ikinci ve üçüncü yıkama suyunu ne yaparsınız? (4) Bir
tüketici olarak aldığınız ürünlerin geri dönüştürülebilir olmasına dikkat ediyor
musunuz?, (5) Evinizde veya işyerinizde çöpleri niteliklerine ve özelliklerine
göre ayrı ayn toplama konusunda gerekli duyarlılığı gösteriyor musunuz?, (6)
Ambalaj atıklarmı geri kazanmak için çöpten ayrı biriktiriyor musunuz?
Her biri ayrı bir başlık altmda tartışılabilecek bu sorulann ortak özelliği;
herkesin duyarlılığma açık ve alışkanlık haline getirilmesi için çok büyük çaba
gerektirmemesidir. “Evimize veya işyerimize giren sayısız kağıdm, aslında
binlerce ağaca can verdiği” bilgisine pek çok insan sahiptir. Bu bilgi, kağıtlarm
geri dönüşümü konusunda insanlarda uyancı bir işlev görmektedir. Bu işlevin,
bireyin “çevre koruma konusundaki” duyarlılık düzeyine etki etmesi için, bireyin
çevresi ile olan ilişkisindeki davramşlarmı sorgulaması gerekir.
(2) T ek rar Kullanım, T ekrar K azanm aktan Önce Yapılması Gereken
B ir İEylemdir: Çevre etiği açısmdan ‘yeniden kullanma', geri dönüşüm
teknolojileri aracılığıyla atıklarm yeniden kazamimasmdan daha önde ve önernli
bir eylemdir. Örneğin, kullamp atılan içecek kutusunun yerine geri
dönüştürülmüş camm kullamiması enerji kullamnunı yaklaşık üçte bir azaltnken,
yeniden doldurabilir cam şişe kullamidığmda enerji kullanımı onda dokuz
oramnda düşmektedir. Yeniden kullanma ve geri dönüştürmenin sağladığı
tasarruflar üründen ürüne değişse de bu rakamlar, yeniden kullanmamn çevre
açısmdan sağladığı yararları arttırmaktadır.
Pek çok şey tekrar kazamlabilir. Buna rağmen, tekrar kazanmak yerine,
malzemeleri bir defadan fazla kullanmak çevrecilik açısından daha sorumlu bir
davranıştır. Dolayısıyla tekrar kullanma, kullanma ile tekrar kazanma arasmdaki
adımdır. Atıkları değerlendirmeye pratik yaklaşım, kullamlan malzemeyi
azaltmakla ve aym malzemeyi mümkün olduğunca çok defa kullandıktan sonra
tekrar kazamma geçmekle başlar (Prokop, 1994; 26). Kağıtların iki yüzünün de
kullamlması, evde veya işyerinde ele geçen kutularm tekrar kullammda
değerlendirilmesi, alüminyum folyo ve folyo yerriek kaplarmın yıkanarak
yeniden kullamlması, cam kavanozlarm ve şişelerin yemden kullamlması,
okunmuş dergilerin çöpe atılması yerine okunması için herhangi bir kuruma
verilmesi gibi sayısı arttırılacak öneriler çevre koruma açısmdan daha yararlı
eylemleri temsil etmektedir.
(3) E -F atura Uygulamaları: 2008 yılı Şubat aymda başlayan Elelctronik
Fatura Kayıt Sistemi adh uygulama çerçevesinde, gerekli koşulları sağlayan ve
Maliye Bakanlığı ile protokol imzalayan 6 şirket (Türk Telekom, Avea, TTnet,
Turkcell, Vodafone, Bursa Şehiriçi Doğalgaz Dağıtım) e-fatura kayıt sistemi ile
“çevrenin korunmasına" önemli katkı sağlamaktadır. Türk Telekom’un ‘efa tu ra ’ uygulaması ile bir yılda yaklaşık 100 bin agacm yok edilmesini
engelleyecek 1 milyon 200 bin kilogram karbondioksitin emilmesinin sağlandığı,
böylece 100 bin ailenin yıllık ihtiyacı olan oksijenin atmosfere verilebildiği
Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim
259
belirtilmektedir. Bunun yatımda ‘e-fatura uygulaması’ kapsamında doğal çevreyi
korumak için ülke genelinde 100 bin ağaç dikilmesi hedeflenmiştir (Star, 4 Nisan
2009). 2009 3^11 Mart ayı itibariyle Türk Telekom müşterilerinin e-fatura
kullammı ile yeşeren ‘E-Fatum Ormanları’ projesi ile 20 ilde 25 bin ağaç
sayısına ulaşılmıştır (’www.vesilgündem.com. 14.03.2009). Böylece Türk
Telekom, “E-Fatura Ormanları" projesi ile tüm Türkiye’de çevre konusundaki
bireysel ve toplumsal farkmdalığın arttmbnasma, yeşil alanlarm ve ormanlarm
korunmasına katkı sağlamaktadır.
Türkiye’nin internet servis sağlayıcısı olan TTNET, ‘e-fatura’ uygulamasına
geçmekle birlikte, 1 yılda 780 ton kağıt tasarrufu sağlarken 13 bin ağacm da
kesilmekten kurtanimasım sağlarmştır (www.ttnet.com.tı~. 2009). E-Fatura
uygulamaları, bireyin çevre ile ilişkisindeki sorumluluğuna dikkat çekmesi
açısmdan önemlidir ve bu tür uygulamalann yaygınlaştmiması çevresel
sorumluluklara sahip çıkılmasmı belli ölçülerde kolaylaşürmaktadır.
(4) Bir Tüketici O larak “Kişisel Ev ve İş Çevreci Yönetim Planınız” V ar
mı?: Bir birey olarak “çevre ile iletişiminiz” “çevreci bir yönetim planı
üzerinden işleyebilir. Örneğin evdeki veya işyerindeki günlük hayat akışmızı ne
ölçüde “çevresel bilinçle” yönetebiliyorsunuz? Kendinize ait bir “geri dönüşüm
ve yeniden kullan planınız ” var ım?
Evinizde veya işyerinizde atıkları smıflandırıyor musunuz? Düşük enerjili
ampuller kullanmaya özen gösteriyor musunuz? Aşırı paketlenmiş ürüıileri
tüketmemeye dikkat ediyor musunuz? Plastik şişeler yerine yeniden
kullanılabilir olan cam şişeleri tercih ediyor musunuz? Gereksiz paketlemeden
kaçmıp, bunun yerine yeniden kullamlabilir paketleme yöntemlerini seçiyor
musunuz? Su tüketiminizde tasarruf etmeye özen gösteriyor musunuz? Tek
kullammiık piller yerine, tekrar doldurulabilir (şarj edilebilir) piUeri kullanmaya
özen gösteriyor musunuz? E-Fatura kullamyor musunuz? Bu sorularm sayısı
arttırılabilir. İşte bir tüketici olarak bu ve benzer sorulara “etik yamtlar”
verilebilmesi için “kişisel ev ve iş çevreci yönetim plammn” hazırlanmış ve
başanyla uygulamyor olması gereklidir.
Evlerden çıkan çöpler (evsel atıklar), toplum tarafından üretilen toplam atik
maddenin genellikle %5-10’unu oluşturmaktadır. DÎE verilerine göre bu oran
Türkiye için %2.5-5 civarmda gerçekleşmektedir. Bununla birlikte, bunlar
herkesin bireysel olarak denetleyebileceği, kolaylıkla denetim altina alabileceği
bir düzeydedir. Kağıt, karton ve türevleri, evsel atiklann yaklaşık olarak %2040’mı oluşturur. Sadece gazete kağıtian çöpe atilan atık maddelerin hacimsel
olarak %18’ini oluşturmaktadu-. Türkiye’de yılda yaklaşık 22.5 milyon ton evsel
atık, 14 milyon ton endüstriyel atık çıktığı tahmin edilmektedir. Evsel atiklarm
%64’u organik ve %12’si kazamlabilir niteliktedir ve mali değeri yaklaşık 40
milyon dolar civarmdadır (Dereli ve Baykasoğlu, 2002; 28-29).
260
Kamu Etiği
4. KIIRIJMLAKIN KÜÇÜK SANILAN UYGULAMALARINDAN ÇIKAN
BÜYÜK SONUÇLAR: İnönü Üniversitesi Örneği
Çevre ortak bir değer olduğuna göre Türkiye’de her kurum doğrudan ve
dolaylı olarak çevreyle ilgilidir, ilgilenmek zorundadır (Kartal, 2005).
Anayasa’nm (1982) 56. maddesi de Türkiye’de her kuınmu ve her bireyi çevreyi
korumakla görevlendirmiştir. Çünkü bu maddeye göre; “çevreyi geliştirmek,
çevre sağlığmı korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve
vatandaşlarm ödevidir.” Bu yasal dayanaklar ve “kurumlarm çevreye karşı etik
sorumluluğu” dikkate ahndığında, herhangi bir kurumun (üniversitenin),
“bulunduğu yerleşke içerisinde binalarm çatısmdan akan ve sokaklarda biriken
yağmur sularım değerlendirebihnesi mümkün müdür?” sorasuna “etik yanıtlar”
arayacak politikalar geliştirmesi kaçınılmaz görünmektedir. “Kar veya yağmur
suyunun en azından tuvaletlerde kullamlabilmesi için sifon sistemine
bağlanması” akla gelen ilk çözümlerden birisidir.
Çalışmada, “Yağmur sulanmn değerlendirilmesi mümkün müdür?” sorusuna
İnönü Üniversitesi örneği üzerinden yamtlar aranmaktadır. İnönü Üniversitesi
ömeğinin seçilmesinin nedeni, bu satırların yazarımn bu kurumda çalışıyor ve bu
kurumu yakından tamyor olmasıdır.
İnönü Üniversitesi örneği, yağmur sulannm yerleşke içerisindeki ağaç ve çim
alanınm sulanmasmda kullamlabileceği ve tuvaletlerde sifon sistemine
bağlanabileceği üzerine genel bir tartışmayı içermektedir. Bu tartışmada iki ana
çıkış noktası bulunmaktadır: (1) Üniversite’nin girişindeki Nizamiye’den
Karakol’a kadar uzanan hattaki suyun bir Havuz içerisinde toplanması
düşüncesi, (2) Binalann çatılarmdaki yağmur sulanmn bir depoda toplanması
düşüncesi.
(1)
Su Toplam a Havuzu’nun Oluşturulm ası: İnönü Üniversitesi 7000
dönümlük bir arazi üzerine kuruludur. Bu arazinin 500 dönümü çim alamdır.
Üniversite Yerleşkesi içerisinde yaklaşık 200 bin ağaç bulunmaktadır. Yağmur
yağdığında Üniversite’nin girişinde bulunan Nizamiye’den Karakol’a kadar
giden yaklaşık 800 metrelik bir hatta su birikmektedir. Bu hattm suyu için bir Su
Toplama Havuzu oluşturulabilir. Böylece biriken sular, yüksekliği ve genişliği 2
metre, uzunluğu 500 metre olan (toplam 2x2 = 4; 4x500 = 2000 m^) bir Su
Toplam a H avuzu’nda toplanır. Sulama için kullanılan traktörlerdeki
römorklarla bu havuzdan su almnr. Her bir römorkun hacmi 4 m^ su alır. Her
ağaca onda bir metreküp (1/10 m^) su gerektiği varsayılursa, 100 ağaca 10 m^
1000 ağaca 100 m \ 200 bin ağaca 20.000
(200x100 = 20.000 m^) su
harcanmaktadır. Ancak ağaçlarm hepsinin onda bir metreküp su kullanmadığım,
küçük ağaçlara daha az su verildiği gözönüne alınırsa, 200 bin ağaç için ortalama
10.000 m^ (200x50= 10.000 m^) su kullamimış olmaktadır. Çim alammn her
dönümü için de 2 m^ suya gereksinim olduğu varsayılursa, 500 dönümlük Çİm
alamna toplam 1000 m^ su kullamimış olacaktır (500x2 m^= 1000 m^). Böylece
1000 m^ çim alanlarma, 10.000 m^ ise ağaç sulamaya gitmektedir.
Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim
261
Ağaçlar ve çim alanlan ortalama dört haftada bir (ayda bir) sulanmaktadır.
Bu durumda 10.000 mHlOOO m^ = 11.000 m^ alamn her ay sulamnası
gerekmektedir. Bu sulamamn en yoğun olduğu beş ay (Haziran, Temmuz,
Ağustos, Eylül, Ekim) esas almdığmda Üniversite Yerleşkesi ağaç ve çim
alamnm sulanması için gerekli yıllık su ihtiyacı 55.000 m^’tür (11.000 m^x5 =
55.000 m^’tür.)
Su Toplam a Havuzu büyütülürse, sulama için elde edilecek su miktan da
arttırılmış olacaktır. Havuz, 10 metre eninde 4 metre yüksekliğinde ve 500 metre
uzunluğunda olduğu takdirde 20.000 m^ (10x4=40; 40x500 = 20.000 m^) su elde
edilecektir. Bu Havuz kış mevsimi süresi içerisinde (özellikle Nisan ayı sonuna
kadar) dolu olacaktır. Böylece Mayıs ayına 20 bin m^ su depolamış olan bir
Havuz ile girilecektir.
(2)
B inaların Çatılarm daki Yağmur S ulan Toplanabilir mi?: Üniversite
Yerleşkesi içerisinde, öğretim elemanlannın barındığı lojmanlar da dahil edilirse,
en az 100 çatı bulunmaktadır. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin (İİBF’nin)
çatısı ortalama 900 m^’dir. Bu değerden yola çıkılırsa, Yerleşke içinde toplam 90
bin metrekarelik (900 m^ xlOO çatı = 90.000 m^’lik) bir alanla karşılaşılmaktadır.
Buna göre binaların yakınına depo kurularak, bu sular sifon suyu elde
edilmesinde kullamlabilir. Çatılardan depolara aktarılan sudan elde edilen sifon
suyu sayesinde. Üniversite yerleşkesi içerisindeki su gereksiniminin önemli bir
kısmı da böylece karşılanmış olacaktır.
ÎİBF beş katlı bir binadır. Her katında 8 adet tuvalet bulunmaktadır. Bu
durumda öğretim üyelerinin yer aldığı “idari binada” toplam (5x8= 40) 40
tuvalet bulunmaktadır. Bu sayıya öğrencilerin eğitim gördüğü katları da dahil
edersek İİBF içinde ortalama 100 tuvalet bulunmaktadır. İİBF örneğini esas
aldığımızda, Üniversitenin tümüne ortalama 2600 sifon çekilecektir. Bu değer,
her Fakültenin sahip olduğu bina sayısma göre bulunmuştur [Mühendislik (1),
Güzel Sanatlar (1), ÎİBF (1), Eğitim (1), Fen-Edebiyat (5), Tıp Fak (7),
Lojmanlar (10)]. Ayraç içinde verilen bina sayılarmm toplarmna göre
(1+1+1+1+5+7+10 = 26) sifon sayısı 26x100=2600 olarak çıkmaktadır.
Yerleşke içinde yaklaşık 300 lojman bulunmaktadır. Her evde iki sifon olduğu
varsayılusa yalmzca lojmanlar için sifon sayısı 300x2=600’dür. Günde ortalama
her sifon 0,2 m^ su kullanır. Yani 5 sifona 1 m^ su düşmektedir. 2600 sifon için
ise 1 günde toplam 0,2 m^x2600 = 520 m^ su gerelonektedir. Bir yıllık (365
günlük) süre içinden tatil süreleri (yaz tatilleri ve hafta sonları) çıkarılırsa,
ortalama 200 gün için gerekli sifon suyu miktan 104.000 m^ (520m^x200=
104.000 m^) olacaktur. Bu hesaplamaya banyo ve mutfakta kullamlan ortalama su
miktan da dahil edilebilir. Mutfak ve banyoda kullamlan su miktan sifon
suyunun yaklaşık 2,5 katı kadarım oluşturmaktadu'. Bu durumda mutfak ve
banyo için 260 bin metreküp (104.000 m^x2,5 = 260.000 m^) su gerekmektedir.
Yukaridaki paragraflarda tartışılan iki öneriye dayanarak Üniversite
Yerleşkesi’nde toylanacak su miktarını sövle hesaplayabiliriz: Su Toplama
Havuzu’nun (veya Yol Boyu Havuzu’nun) yılda üç kez dolduğu varsayılu:sa.
Havuz bir yılda 60 bin metreküp su ile (20 bin m^x3= 60.000 m^) dolmaktadır.
262
Kamu Etiği
Malatya’da ortalama yıllık yağış miktan 382.6 mm’dir. Malatya’da yağış en
çok Nisan, bazı merkezlerde Kasun, Aralık ve Ocak aylannda, en az yağış ise
Temmuz, Ağustos aylannda kaydedilmektedir (İl Çevre Durum Raporu, 2007).
Hesaplamaları kolaylaştnrmak açısından ortalama yağış miktarı 382 mm
alınabilic. Bu değerden 82 mm’yi buharlaşma payı olarak düşersek geriye 300
mm kalmaktadır. Bu durumda metrekare başma düşen yağış miktarı 0,3 m^’tür.
Bu bağlamda 90 bin metrekarelik bir alandan toplanacak su miktarı [90.000
m^xMalatya’nın ortalama yıllık yağış miktan (300mm) hesabma göre] toplam 27
bin metreküptür (90.000 m^x0,3 m^ = 27.000 m^). Binaların çatılarmdan toplanan
27 bin metreküpe, bir yıl boyunca su toplama havuzunda biriken 60 bin
metreküp eklendiğinde toplam 97 bin metreküp su (27.000 m^+60.000 m^ =
97.000 m^) elde edilmektedir. Bu değer yaklaş± 100.000 m^ olarak alınabilir.
Üniversite Yerleskesi’nde harcanan sû miktarını ise şöyle hesaplamak
mümkündür: (1) Sifonlarda kullamlan su: 104.000 m^ (2) Mutfak ve banyoda
kullamlan su: 260.000 m^ (3) Çim alanlarmı sulamada kullamlan su: 1000 m^,
(4) Ağaç sulamada kullamlan su: 10.000 m^ Bu verilere göre harcanan toplam
su miktarı 375.000 m^’tür (104.000 mH260.000 m^+1000 mHlO.OOO m^=
375.000 mOSu konusunda küçük hesabın sonucu büvük olur. Toplam 375.000 m^ su
kullanan İnönü Üniversitesi’nin yaklaşık 100.000 m^ su İhtiyacı önerilen bu
çözümle sağlanabilir. Su tasarrufu bu durumda 100.000 m^’tür. Bu değer, toplam
su ihtiyacmm yaklaşık üçte birini oluşturmaktadn:.
İnönü Üniversitesi örneği yanmda, üniversitelerin bireylere “çevrebilimsel
bilinç” kazandırma konusımda önemli sorumluluklarla karşı karşıya
bulunduğunu da vurgulamak gerekir. Üniversitelerin insan gücü kaynağı
açısmdan en önemli üstünlükleri genç sayıda bir nüfus gizilgücüne sahip
olmasıdır. Öğrenci toplulukları, üniversitelerin özellikle çevre bilincinin
geliştirilmesi ve çevrenin korunması konularmda yararlanabileceği önemli bir
gizilgüç olarak değerlendirilebilir. Prokop’un (1994, 9) “tüketimi azalt, tekrar
kullan ve tek rar kazan” diye adlandurdığı insan-çevre ilişkilerindeki 3T
ilkesini yaşama geçirecek projeler (akıllı musluklar, ÇAÇA (çok amaçlı çeşme
altlıklan), akıllı çöp kutulan, akıllı elektrik düğmeleri,...gibi projeler)
üretilmesine olanak sağlayacak ortamlar (laboratuvarlar) yaratılmalı, bu türdeki
projeler özellikle desteklenmelidir. Bunun yamnda üniversiteler; özellikle Temiz
Ü retim yaklaşımını esas alan izlencelerin geliştirilmesi konusunda kurumsal
yapıyı güçlendirmeye önem vermelidir. Ömeğin Temiz Ü retim ve Kirliliği
Önleme Uygulama ve A raştırm a Merkezi kurulabileceği gibi, belediyeler
bünyesinde böyle bir birimin oluşturulması da sağlanabilir(Özcan, 2008: 289,
296).
5. SONUÇ: Kullam lan H er Şeyi Çöpe Atm adan Önce İki K ere Düşünmek
“Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını
karşılamaya yetecek olanı değil!" (Gandhi)
Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim
263
İnsanlar ile doğal çevreleri arasuidaki ahlaki ilişkileri dizgeli biçimde
inceleyen çevre etiği, pek çok açıdan tartışmalı bir alan olma özelliğini bugün de
korumaktadır. 1950’lerde Leopold’ım “Toprak Etiği” ve 1970’lerde Naess’in
geliştirdiği “Derin Ekoloji” gibi çevreci öğretiler şu soruya insanlığın dikkatini
çekmiş ve yamtlar aramıştır; “İnsanlarm belli haklan vardır, peki doğadaki öteki
canlıların haklan var mıdır ve bu haklara nasıl bakılmalıdır?” Bu bağlamda
insamn doğa karşısmdaki davramşlan “çevre etiği” açısmdan büyük önem
taşımaktadn. Birleşmiş Milletler öncülüğünde yürütülen uygulamaların çıkış
noktalarmdan birisi “gelecek kuşaklara” karşı “çevre sorumluluklarımıza” sahip
çıkmak ve bu konuda ortak bir dil geliştirmektir. Ortak dilin geliştirilmesinde her
bireyin çevreye veya doğaya karşı kişisel ve toplumsal sorumlulukları
bulunmaktadır. Özellikle 1972 yılmda Roma Kulübü tarafından “Büyümenin
Sınırları” (“The Limits to Growth”) adlı Raporun yayımlanmasından sonra
doğal kaynaklarm akıllıca kullamiması, savurganlıktan kaçmılması, atıklarm
tekrar kullamiması ve mümkün olduğunca yenilenebilir eneği kaynaklanmn
tercih edilmesi gerektiği konusunda uzlaşılmıştır.
Konuya insamn yaşam biçimi ve çevre üzerindeki etkileri açısmdan
bakıldığmda, “çevresel sorumluluk zincirinin” iUc halkasmı bireyin çevreye karşı
tutum ve davramşlarmm oluşturduğu söylenebilir. “Çevre koruma” konusunda
“etik ilkeleri” benimseyen “çevre bilinçli” bir birey, yahuzca kendi yaşamının
değil aym zamanda gelecek kuşaklarui yaşamımn da sorumluluğunu paylaşmış
olmaktadır. “Tek başıma ne yapabilirim ki..? Yahuzca benim ağaç dikmemle, su
kullammına dikkat etmemle bu sorunlar çözülmez ki?...” gibi bireyi çevre ile
ilişkilerinde yalnızlaştnran ve çözüm politikalanmn etkisiz bir öğesi konumuna
getiren sorular (veya sorgulamalar) “çevre etiği” açısmdan bireyi sorumsuzluğa
itmektedir. Bu nedenle artan toplumsal çevre duyarlılığı için ilk adım bireyin
doğa ile ilişkisindeki özdenetimi sağlaması ile atılabilir. Bireyin tek başma çevre
değerlerine karşı “çevre bilinçli” yaklaşımı, bütün toplumun ve hatta bütün
dünyamn iyiliği için çok önemli bir yatınmdır.
Çevre sorunları yalnızca üretim değil, aynı zamanda tüketim faaliyetlerinden
de kaynaklanmaktadır. Bu yüzden çevrenin kirlenmesinde “bireyin” tek başına
önemli etkisi bulunmaktadır. Üstelik sanayileşme ile birlikte artık üretim,
zorunlu gereksinimler yerine, zorunlu olmayan lüks olarak adlandınlan tüketime
yönlendirilmiş durumdadır. Tüketimin sürekliliği çevre kirlenmesinde de
sürekliliğine yol açmaktadır. Bu durum bireyleri tek başma veya topluca
tükettikleri her şeye dikkat etme, tüketilen her şeyi “çevresel bilinçle” kullanma
alışkanlığım geliştirme sorumluluğu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Nazhoğlu
(1991: 253-254) topluma çevre bilincinin aşılanması ve çevre sorunlanna karşı
önlemlerin alınması konusunda eğitimin önemine dikkat çekmektedir. Bu
konuda bilinçlenmemiş ve eğitibnemiş bir toplum, yaşadığı dünyayı kendinden
sonra başkalarımn da kullanacağım düşünmez. Çevrenin korunm ası, onu en
çok etkileyen insanm bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi ile mümkündür.
İnsamn (veya bireyin) evde veya işyeriade yürüttüğü küçük eylemleri “etik
ilkeler” adma gözden geçirmesi ve bu eylemleri denetim altma alması çevre
264
Kamu Etiği
korama açısından bir sonuç değildir. Ancak “çevrebilimsel bilinçle” doğayı
korumak açısından çok önemli bir başlangıçtır. Bu başlangıcm ilk ve en önemli
ilkesi mümkün olduğunca doğaya yakın yaşamayı öngörmektedir.
KAYNAKÇA
Colyvan, Mark (2007), “Environmental Philosophy: Beyond Environmental
Ethics” (This lecture was delivered to the Arts Association on 25 October
2007),
Erişim:22.03.2009,Web:
http://homepage.mac.coui/mcolwaii/papers/envpliil.pdf
Dereli, Türkay ve Adil Baykasoğlu (2002), “Atıklar ve Çevre Soranları:
Mühendislik Cephesinden Çevre Sorunlarma Bakış”, Endüstri Mühendisliği
Dergisi, Cilt-13, Sayı-1, s.28-35.
EUiot, Robert (1995), “Introduction”, Environm ental Ethics, Oxford University
Press, Oxford.
Fox, Warwick (1990), “The Meanings of Deep Ecology”,
1ıttp://tnıınpeter.athabascau.ca/content/v7.1/fox.html (11.04.2004).
Web:
İl Çevre D urum R aporu (Malatya) (2007), Malatya Çevre ve Orman
Müdürlüğü,
Web:
http://www.malatvacevreormaii.gov.tr/ced/rapor.htm
(22.03.2009).
İma^oğlu, Olcay (1997), “Psikolojik Açıdan İnsan-Çevre İlişkileri”, Ruşen
Keleş (der.), (1996), tnsan-Çevre-Toplum, İmge Kitabevi, Ankara, s. 287309.
Jardins, Joseph R. Dess (2006), Çevre Etiği (Çevre Felsefesine Giriş), Ruşen
/Keleş (Çev.), İmge Kitabevi, Ankara.
Kartal, S. Kemal (2005), Kamu Yönetiminde Araştmna, Doktora 2004-2005
İkinci Yarıyıl Ders Notlan (29.04.2005), İnönü Üniversitesi, Malatya.
Keleş, Ruşen ve Can Hamamcı (1997), Çevrebilim, İmge Kitabevi, Ankara.
Nazhoğlu, Meral Dinçer (1991), “Çevre Eğitiminin Önemi,” Çevre Üzerine,
Türkiye Çevre Vakfı Yayım, Ankara.
Özcan, Ayşe (2008), “Türkiye Üniversitelerinin Çevre İşlevleri ve Kentsel
Gelişmeye Katkıları”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Malatya.
Porritt, Jonathan (1988), Yeşil Politika, Alev Türker (Çev.), Ayrmtı Yayınevi,
İstanbul.
Star Gazetesi (4 Nisan 2009), “Türk Telekom’dan E-Fatura Dönemi”,
http://www.stargazete.com/gııncel/ (10.04.2009).
Taylor, Bron (2004), Environmental Ethics, Web:
bttP://www.clas.ufl.edu/users/bron/cm/Tavlor.Bron.EE.pdf (18.11.2004).
Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim
265
T.C. 1982 Anayasası, RG. 9.11.1982/17863.
Ünder, Haşan (1996), Çevre Felsefesi, Ankara: Doruk Yaymları.
Yağanak,
Eray
ve
Güncel
Önkal
(2009),
“Çevre Etiği”
httD://www.gunceİQnkal.com/PDF/cevre etiei maddesi.pdf
(11.03.2009),
(Felsefe Ansiklopedisi maddesi olarak yayımlanmıştir.)
Yaşamış, Firuz Demir (1995), Çevre Yönetiminin Temel Araçları, İmge
Kitabevi, Ankara.
Yönücü,
Emine
(2009),
“Ambalaj
Atığı
http://gelecegimiz.org/geridonusmn.pdf (20.03.2009).
Nedir?”,
http://www.vesilgundem.com/haber detav.php?haber id=1244
“E-Fatura 25 Bin Ağacı Kurtardı” (04.04.2009).
Web:
(14.03.2009),
http://www.ttnet.com.ti'/web/l 18-811-1-1/tr/evde ttnet/servisler/ttnet efatura/
(2009), “TTNET E-Fatura” (04.04.2009).
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ
YÖNETİŞİMİ VE DAĞITICI ADALET
Mustafa DEMÎRCf
özet
Etik açıdan küresel iklim değişikliği, birçok b ilim insanı tarafından dünyanın karşı karşıya
olduğu en büyük dağıtıcı adalet (tevzi-i adalet) sorunu olarak tanımlanmaktadır. D ağıtıcı adalet
açısından iklim değ işik liğ i m eselesinde üç tem el soruya (ne dağıtılacak, kim ler arasında dağıtılacak,
nasıl dağıtılacak?) verilen değ işik cevaplara göre devletler arasında ve devletlerin içinde iklim
sorum luluklannın/yüklerinin dağıtım ında birbiriyle çelişen/çatışan etik tercihler ortaya çıkmaktadır.
D evletler, bilim sel tavsiyenin öncülüğünde ortaya çıkan küresel iklim rejiminin oluşum unda,
işleyişin de v e devam etm esinde “adalet” kavramını kendi pozisyonlann â/çıkarlanna göre
yorumlamaktadır. K yoto Protokolü ile ulaşılan yük dağılım ı adalet açısından neredeyse hiçbir ülkeyi
tatmin etm em ektedir. Küresel iklim yönetişim i açısından, 2 012 sonrası için belirlenecek iklim
d eğişikliği politikasında “adil paylaşım ” en önem li tartışma konularından birini oluşturmaktadır.
B u çalışm ada küresel iklim değişikliğinin dağıtıcı adalet sorunu olarak analiz edilm esi
amaçlanmaktadır. Küresel iklim d eğişikliği dağıtıcı adaletin 3 tem el boyutu esas alınarak analiz
edilecektir: (1 ) A ralannda dağıtım yapılanlar (kuzey ülkeler, güney ülkeler, bugünkü nesiller, gelecek
nesiller, bireyler, şirketler v s.), (2 ) D ağıtılan (atmosfer, karbondioksit em isyonunun faydaları veya
em isyon haklan, g elecek nesillerin bugünkü nesillere em aneti, m itigasyon m aliyeti veya adaptasyon
m aliyeti v s.), (3 ) D ağıtım süreci (küresel iklim rejim inde karar süreçlerine e şit erişim hakkı vs.). Bu
analizin, devletlerin v e düşünce kuruluşlannın iklim değişikliğin e karşı geliştirdikleri farklı kamu
politikası önerilerinin (B rezilya önerisi-^tarihsel sorumluluklar, kısm a ve yakınsam a v s.) etik tem elini
ve konuyla ilgili etik açmazları anlam aya yardımcı olm ası beklenm ektedir.
A n a h ta r K e lim eler: İklim değişikliği, dağıtıcı şdalet, iklim adaleti
GİRİŞ
İklim değişikliği veya küresel ısınma gibi karmaşık bir sorunla (veya bir
yığm soranla) ilgili herhangi genel bir tartışmamn en azmdan aşağıdaki 5 soruyla
ilgiU olduğunu akılda tutmak gerekir: (1) Gerçekten küresel ısınma diye bir şey
var mı? (2) Eğer varsa, bımun soramlusu insanlar mı? (3) Eğer varsa, bu,
yeryüzündeki yaşam için ne gibi sonuçlar doğuracaktır? (4) Eğer küresel
ısınmamn sebebi insanlarsa ve kötü sonuçlar doğuracaksa, buna karşı ne
yapılabilir, alternatif politikalarm sosyal, siyasal ve ekonomik sonuçlan nelerdir?
(5) Küresel ısınmaya karşı koymak için dünya çapmda kolektif eyleme ihtiyaç
varsa ve bunlar fedakarlık gerektiriyorsa, bu külfetler nasıl dağıtılacaktur
(W esleyvePeterson, 1999: 167)?
1992 yılmda Rio'da Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve
Sözleşmesi'nin ortaya çıkışından itibaren meydana gelen gelişmeler, dünyada ilk
4 soraya verilen cevap bakımından şöyle ya da böyle bir konsensüsün
oluştuğunu göstermektedir. İklim değişikliği bazı “spekülatif’ unsurlar içeren
“belirsiz bir risk” olmasına rağmen (Schneider, 2006: 607), IPCC etrafmda
* Y rd.D oç.D r., Adnan M enderes Ü niversitesi N azilli tİBF Kamu Y önetim i
268
Kamu Etiği
toplanan bilim adamları ve bu konudaki iki önemli uluslararası sözleşmeye,
îklitn Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine 192 ve Kyoto Protokolüne taraf olan
183 tane dünya devleti böyle bir sorunun varlığma “kesin” olarak inaımuştn:.
İklim değişikliği konusunda bilimsel otorite kabul edilen IPCC, bilimsel
belirsizlikleri kamu politikası tartışmalarmın dışında tutarak yüksek düzeyde
belirsizlik altmda bilimsel konsensüsü korumuştur (Hadjilambrinos, 1999: 524).
IPCC'ye göre küresel ısınmanın nedeni % 90 olasılıkla (ulaşılabilecek en yüksek
bilimsel kesinlik düzeyi) insan kaynaklı sera gazlan (karbondioksit, metan, nitrik
oksit, didroflorokarbon, hidrokarbur perflor, kükürt heksaflorit ve su buharı)
yoğunluğunun atmosferde artmasıdır (IPCC, 2007: 10). İnsan kaynaklı
seragazlannm artışı bu hızla devam ederse, 21. yy.da iklim değişikliği,
buzullarm erimesi, küçük ada devletlerin yok oknası, biyolojik çeşitliliğin
kaybolması, kuraklık, sel, aşm hava olaylarmm yaygınlaşması, açlık, göç gibi bir
sürü felakete yol açacaktur. Bu etkilerin bazıları zaten şimdiden görülmektedir.
Kısacası iklim değişikliği, sosyal, ekonomik, siyasal ve ekolojik birçok etkiyi
içine alan bir “şemsiye kriz:”e işaret etmektedir (Rosales, 2008: 1410). Bu
bakımdan küresel ısınma dünyanm karşı karşıya olduğu (nükleer tehlike ve
terörizmden dahi daha önemli) “en büyük tehdit” olarak kabul edilmektedir
(Harris, 2003: 149). İklim değişikliğinin getireceği felaketlerden kaçınmak için,
ikilim değişikliğinin sebebine (mitigasyon) ve sonucuna (adaptasyon) yönelik
küresel düzeyde iklim politikaları belirlenmiştir. Ayrıca, iklim değişikliğine
yönelik mühendislik çözümleri akademik düzeyde tartışılmaktadır.
Günümüzde küresel iklim değişikliği yönetişim sisteminin politika
gündeminde sıra yukarda yöneltilen beşinci soruya verilecek cevabm
tartışılmasına gelmiştir: Küresel iklim değişikliğinin getirdiği sorunlara karşı
uygulanacak politikaların fayda ve külfetler nasıl dağıtılacaktır? İklim
değişikliğinin etkileri ona karşı alınacak mitigasyon ve adaptasyon tedbirlerinin
maliyeti o kadar yüksektir ki hiçbir Mşi, şirket veya devlet tek başma altmdan
kalkamaz. Dolayısıyla, üdim değişikliğinin getirdiği külfetlerin adalet ilkelerine
uygun bir biçimde paylaşılması/bölüşülmesi/dağıtılması gerekmektedir. İklim
değişikliği kıt bir kaynağm (atmosferin atık gazları 3
oıtma kapasitesi) dağıtımım
içeren etik bir mesele olarak tammlanmaktâdır (Singer, 2006: 415).
Küresel ısınma bu açıdan bakıldığmda “uluslar ve nesiller arası adalet
sorunu” dur (Jagers ve Duus-Otterström, 2008: 576; Gmb, 1995: 464), Asimda
iklim değişikliği politikası ile insanlık tarihinin en büyük dağıtıcı politikası
oluşturulmaktadır (Meyer ve Roser, 2006: 223). Ne var ki, adalet ilkelerini
altematif iklim politikalarma uygulayarak küresel düzeyde üzerinde uzlaşı
sağlanabilecek bir çözüm' yaratmak son derece zor bir iştir (Page, 2007a: 14).
Zira adaletin ne olduğuna dair bir çok ilke vardır. Her ilkenin uygulaması bazı
ülkelere avantaj sağlarken bazı ülkelere yük getirmektedir. Taraflar kendi
çıkarlarma göre adaleti ve adaletin boyutlarım tanımlayarak, adalet kılıfı içinde
kendi ulusal çıkarlarım savunmaktadır.
Bu çalışmanm amacı küresel iklim değişikliği yönetişim sistemini adalet
açısmdan analiz etmektir. Bu amaçla ilk önce iklim adaletsizliği soranu ortaya
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve D ağıtıcı Adalet
269
konacak daha sonra adaletin ne olduğu adalet farklı boyutlan ortaya konarak
tartışılacaktır. Daha sonra daha adil bir küresel iklim yönetişimi sitemi
oluşturmada ildim değişikliği sorununda neyin kimler arasında nasıl
paylaştırıhnası gerektiğine dair farklı tammlamalarm yol açtığı açmazlar ele
aimacaktır.
İKLİM ADALETİSİZLİĞİ VE KYOTO PROTOKOLÜ
Dünyamn adil bir yer olmadığı genel kabul gören bir görüştür. Ne doğal
kaynaklar ne de deprem gibi felaketler yeryüzünde eşit biçimde dağıtılmamıştır
(Ashton ve Wang, 2003: 19). İklim değişikliği veya küresel ısınma sorununun
uluslararası ve ulusal gündemlerde yer bulmasıyla dünyadaki önemli
adaletsizliklerden biri olan “iklim adaletsizliği” daha görünür hale gelmiştir.
Ülkelerin iklim değişikliği sorununa katkılan ve iklim değişikliğinin etkilerine
maruz kalmaları balammdan büyük adaletsizlikler vardu:. İklim değişikliğinin
sebebi kabul edilen sera gazlan (özellikle karbondioksit) emisyonunun
atmosferde artışmâ en az veya hiç neden olmayan ülkeler, iklim değişikliğinin
zararlı etkilerine karşı en kmlgan ülkelerdir. Buna karşm karbondioksit
emisyonu artışma en çok neden olan ülkeler ise, teknoloji ve mali kaynaklar
bakımından iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum sağlamaya en hazırlıklı
gehşmiş ülkelerdir, İklim değişikliği meselesinde diğer ekonomik sosyal ve
siyasal gelişmelerde olduğu gibi uluslar arası ilişkilerde Güney-Kuzey
dengesizliğini gözler önüne sermiştir (Muhovic-Dorsner, 2005: 238; Parks ve
Roberts, 2006: 351). Çevrecilere göre, lüks karbondioksit emisyonu üreterek
refahım artıran gehşmiş Kuzey ülkelerin bu davramşımh sonucu ortaya çıkacak
iklim değişikliğinin faturasmı, az gehşmiş Güney ülkeler ödeyecektir. Çünkü
potansiyel iklim tehditleri dünyada eşit olarak dağılmamıştır. IPCC'ye göre en
çok risk altında olan ülkeler gelişmekte olan ülkelerdir. İklim değişikliğinin bazı
etkileri (buzullarm erimesi, biyolojik çeşitliliğin azalması vb.) şimdiden
görünmeye başlasa da, asıl felaket getirici iklim değişikliğinin etkilerine bu
sorunlann oluşmasma hiç katkısı olmayan gelecek nesiller maruz kalacaktır. Bu
sebeplerden dolayı küresel iklim değişikliği etik açıdan yaygın olarak “nesiller
arası ve ülkeler arası adalet” sorunu olarak tammlanmaktadır (Grubb, 1995: 464;
Harris, 2003: 151).
İklim değişikliğinin getirdiği maliyet ve faydalarm adil paylaşımı açısından
küresel iklim değişikliği yönetişim sisteminin geliştirdiği en önemli uluslar arası
politika belgesi olan Kyoto Protokolü birçok çevreci tarafmdan yetersiz
bulunmaktadır. Düşük emisyon düzeyine sahip olduğu ve tarihsel sorumluluğu
yok diye gelişmekte olan ülkeler karbondioksit emisyonunu azaltma bakımmdan
yasal olarak bağlayıcı yükümlülük altına girmemiştir (Kulkami, 2003: 262).
Gelişmiş ülkeler arasmda yapılan indirim dağıtımı ise bir kaza eseridir ve siyasal
açık gözlük neticesidir. Sorunun çözümüne yönelik küresel iklim değişikliği
yönetişiminde adaletli bir sistem geliştirilememiştir. Örneğin adalet açısmdan
Kyoto Protokolü ile Avustralya’ya % 8 artış tamimken Japonya'nm % 6 indirime
zorlanmasımn bir açıklaması yoktur (Sachs, 2006). ABD yönetimi, gelişmekte
olan ülkeleri içermediği için adaletsiz bulmuş ve Mart 2001'de Kyoto
270
Kamu Etiği
Protokolünden çıkmışto. Halbuki ortala ABD vatandaşı 8 Çin ve 20 Hindistan
vatandaşı kadar karbondioksit atmosfere salmaktadır (Parks ve Roberts, 2006:
338). Bağlayıcı emisyon sınırlaması ile karşılaşan çok az sayıda devlet vardır.
Halbuki IPCC'ye göre atmosferde sera gazlan yoğunluğunu dengelemek için
karbondioksit emisyonunda derhal % 50 - % 70 oranında indirime gitmek gerekir
(Bachram, 2004: 2). Bu ölçüye göre son derece yetersiz olan Kyoto'da emisyon
indirimi dağıtımı objektif ölçülere göre belirlenerek değil, müzakere sürecinin
sonucu olarak ortaya çıkmıştır. îklim değişikliği esasmda etik bir mesele
olmasına rağmen iklim değişikliği sorununun etik boyutlarma Kyoto
Protokolünün önemli politika belgelerinde çok az atıfta bulımulmuştur
(Femando, 2009). Gelecek nesilleri koruma bakıımndan Kyoto son derece
yetersiz kalmıştır (Gardiner, 2004b: 24).
İklim değişikliğinin maliyeti çok yüksektir. Sera gazlarım azaltmanm veya
küresel iklim değişikliğinin zararlı etkilerine uyum sağlamanın maliyetlerinin
genellikle çok yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Tahminlere göre küresel
olarak karbondioksit emisyonunu dengelemek dünyamn gayri safî milli
hasılasımn 21. yy.m ilk yarısmda % 1,5-% 2,5'ine ikinci yansmda ise %3'üne
mal olacağı tahmin edilmektedir. Bu mahyetler devletten devlete değişmektedir
(Hadjilambrinos, 1999: 522). Günümüzde dünyarun en büyük süper gücü olan
ABD'nin Kyoto Protokolünden çıkma gerekçelerinden biri, karbondioksit
emisyonu azaltımımn Amerikan ekonomisine vereceği büyük zarardır (Parks ve
Roberts, 2006: 338). Karbondioksit emisyonunun sınırlandmiması, ABD
vatandaşlarım iki şekilde etkileyebilir: Birincisi, karbondioksit emisyonu yaratan
enerji kullanunın sınırlandırılması, ekonomik büyümeyi ve dolayısıyla yaşam
kalitesini aşağı çeker (çevre hakkı-kalkınma hakkı çatışması). İkincisi emisyon
sınırlaması gibi daha katı çevre standartları ABD'nin rekabet üstünlüğünü azaltır
(adalet- ekonomik •verimlilik çatışması) (Wesley ve Peterson, 1999: 192).
Emisyon azaltırnı bedava (free riding) olsa idi, sorun çok kolay halledilebilirdi.
Ne var ki, iklim değişikliği enerji kaynağı olarak büyük ölçüde fosil yakıtlarm
kullamimasına dayanan batı medeniyetine daha önce hiç görülmedik bir meydan
okuma ile karşı karşıya bırakmaktadır. Ekonomik büyüme atmosferde sera gazı
yoğunluğu artışımn yaklaşık % 65'inden sorumludur (Rosales, 2008: 1411)!
Ekonomi perspektifinden iklim değişikliğine karşı rasyonel politikalar
belirlemek son derece zordur. Bu nedenle iklim değişikliğiyle ilgili soranları
halletmede iklim değişikliğini “ekonomik bir sorun”dan daha çok “etik bir
mesele” olarak görmenin önemi büyüktür (Schneider, 2006: 635).
Dünyamn süper gücü ABD pahalı ve adaletsiz diye Kyoto’dan çekiliyorsa,
dünyamn geri kalanı ne yaparsa yapsın sorun çözülemeyecektir. Çok az fayda
getirmesine rağmen büyük uygulama maliyetleri getiren Kyoto'nun yetersiz
olduğu artık tüm taraflarca kabul edilmektedir (Page, 2007a: 11). Kyoto
protokolü adil bir iklim değişikliği rejimi oluşturma yerine ekonomik anlamda
rasyonel iklim politikası üretmeye yönelmiştir. Kyoto Protokolü iklim
değişikliğine yönelik piyasa temelli bir yönetişim sistemidir. Ekonomik anlamda
verimli (efficient) emisyon yönetimi esas almarak sosyal adalet ve ekotojik
sürdürülebilirlik feda edilmektedir. Protokolün uygulanması sorunun çözümüne
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet
271
çok çok az katkı sağlamanın yanı sıra iklim adaletsizliğini artırıcı bir rol de
oynayabilir (Byme ve Glover, 2005: 4; Byme vd. 2002: 17).
Zaten en başanlı mitigasyon politikası bile gelecek nesiller boyunca ildim
değişikliğini engellemeye yetmeyecektir. Onun için mitigasyonun yam su-a
adaptasyon zorunludur (Paavola, 2008: 652). En büyük sorun. Kyoto'nun ilk
aşaması 2G12'de bittikten sonra iklim değişikliğinin fayda (emisyon hakkı) ve
maliyetlerinin (emisyon azaltımı ve adaptasyon maliyetleri) adil paylaşum
konusımda uluslar arası topluluğun ne yapacağıdır. Kyoto'nun mitigasyon
politikası derinleştirilerek kuvvetlendirilecek mi? Eğer cevap evet ise, emisyon
haklan (faydaları) veya sorumlulukları (yükümlülükleri) devletler ve nesiller
arasmda nasıl dağıtılacaktır? 2012 sonrası dönemde özellikle gelişmekte olan
ülkeler bağlayıcı yükümlülük altına girecek mi? Emisyon hakları özellikle ilk
aşamadakinden daha ilkeli bir biçimde dağıtılacak mı? Kısacası, iklim değişikliği
meselesinde adil dağıtımm ne olduğu cevaplandırılması gereken acil etik bir soru
olarak insanlığın karşısında durmaktadu: (Meyer ve Roser, 2006: 226). Aşağıda
adalet kavramımn boyutları ortaya konduktan sonra iklim değişikliği meselesine
aplikasyonu yapılacaktır.
ADALET KAVRAMININ BOYUTLARI
Bugün insanlığa karşı en büyük tehdit olarak görülen iklim değişikliği
meselesine etik açıdan yaklaşma iklim değişikliğini adalet teorisi açısından
incelemeyi gerektirmektedir. Zira iklim değişikliğinin etik açıdan inceleyen yeni
gelişmekte olan “iklim etiği” alam, iklim değişikliğini büyük ölçüde “nesiller
arası ve devletler arası adalet sorunu” olarak çerçevelemelctedir.
Adalet, hakkaniyet, nesafet, eşitlik gibi kavramlar aslında birbirinden farklı
olsalar da çoğu zaman birbirinin yerine eşanlamlı kullamlmaktadn-. Adalet
malların, haklarm, görevlerin, faydaların, yüklerin, fırsatlarm ve mülkiyetin
toplumda dağıtımım düzenleyen kurallar manzumesidir (Tucker, 2005). Adaletin
dağıtıcı adalet (sosyal adalet, ekonomik adalet), cezalandırıcı adalet, onarıcı
adalet, telafi edici adalet, gibi türleri vardır. İklim değişikliği telafi edici adaletle,
cezalandmcı adaletle, küresel adaletle ve çevre adaleti (ekolojik adalet) ile ilgili
olsa da literatürde büyük ölçüde dağıtıcı adalet (tevzi-i adalet) ile
ilişkilendirilmektedir (Moore, 2008: 503). Dağıtıcı adalet para veya fayda gibi
bir malm katılan taraflar arasmda eşitlik, ihtiyaç veya katkı gibi ilkeler ışığında
hakkaniyetli dağıtımı meselesi ile ilgilenir (Paavola, 2008: 650). Dağıtıcı adalet
kolektif fayda veya yüklerin yerel, ulusal veya küresel düzeyde bir topluluğun
üyeleri arasında tahsis etmede kullamlan genel standartlar olarak tammlanabilir
(Pan, 2003: 1). Dağıtıcı adalet, toplumsal ilişkilerde girdilere, sonuçlara ve
sürece uygulanabilir. Dağıtıcı adalet geriye dönük ve ileri dönük olarak
değerlendirilebilir.
Dağıtıcı adalet konusunda önemli sorunlardan biri, insanlarm dağıtıcı adaleti
farklı farklı anlamasıdır. Çünkü insanlar ilişkilerde adaleti değerlendirirken farklı
ölçütler kullanmaktadır. Örneğin dağıtıcı adalet sonuçlara uygulandığında
kimileri sonuçlann katkılarla orantılı olmasmı (equity) isterken, kimileri katkıları
272
Kamu Etiği
dikkate almaksızın herkesin aym düzeyde (eşit) sonuca sahip ohnasını
istemektedir (equality). Bazıları ise sonuçlarm dağıtımım ihtiyaçlarla orantıh
olmasım talep etmektedir. Dağıtıcı adalet ilkeleri sadece bunlardan ibaret
değildir. Yaygm adalet ve hakkaniyet görüşlerine örnek olarak aşağıdaki ölçütler
gösterilebilir:
(1)
Bütün insanlar eşit yaratılmıştır.
(2) Bir projeye ne kadar çok katkı yaparsan onun faydalarım elde etmeyi o
kadar çok hak edersin (Amerikan kapitalizmi).
(3)
Herkese ihtiyacma göre dağıtılmalıdır (komünizm).
(4)
Kazanan hepsini alrr.
Dağıtıcı adalette önemli olan birinin elde ettiği sonuçlan diğerleriyle
karşılaştırmasıdır (izafi mahrumiyet teorisi - relative deprivation theory). Ancak
karşılaştırmada kullamlan ölçütlerin farklı farklı olması (eşitlik, ihtiyaç ödeme
gücü vb.) farklı adalet değerlendirmelerine yol açacaktır. Dağıtıcı adalet
ilkelerinin belli durum veya ilişkilere uygulanması sonucunda üç farklı netice
ortaya çıkabilir: (1) Bazı insanlar hak ettiğinden daha fazla alır (sömürenler), (2)
Bazı insanlar hak ettiğinden daha az alu: (sömürülenler), (3) Bazı insanlar ise
adalete uygun muamele görür. İnsanlar adil veya hakkaniyetli olduğuna
inandıklan durumlarda veya etkileşimlerde kendilerini huzurlu hisseder.
Adaletsiz olduğıma inamlan durumlar veya ilişkiler ise insanlarda merhamet,
suçluluk, utanma, kızgmiık, öfke, gücenme gibi duygulann belirmesine neden
olabilir. Adaletsizlik durumuna veya adaletsiz ilişkilere karşı msanlar ya
psikolojik veya fiili olarak adaleti yemden tesis etmeye çalışır ya da ihşkiye terk
ederek tepki verirler (Hatfield ve Rapson, 2007).
İklim adaleti bağlamında adalet kavramının önemli bir boyutu da çevre
adaletidir. Çevre adaleti ulusal kökeni veya geliri ne olursa olsun hiç kimsenin
adaletsiz yük taşımaya zorlanmadığı, çevre regülasyonlamun uygulanması
bakımından herkese hakkaniyetli davramidığı durumdur. Çevre adaleti çevre
risklerinin ve çevresel faydalarm dağıtınunda hakkaniyetin sağlanmasına önem
verir. Çevre sorunları açısmdan adalet esas olarak çevreyi kullanma alanmın
(environmental space veya ecological space) getirdiği faydalarm adil
paylaşımıdır. Ekolojik adalet bugünkü ve gelecek nesiller, insan dışı varlıklar ve
ekosistem süreçlerinde adalet olarak da tanımlanabilir (Muhovic-Dorsner, 2005:
239).
Dağıtıcı adalet bir bakıma “kim, neyi, nasıl kazanmalı?” sorusuna verilen
cevap olarak tanımlanabilir ki bu, ünlü siyaset bilimci Harold Laswell tarafından
yapılan en meşhur siyaset bilimi tammıyla aynıdır. Kamu politikası
perspektifinden dağıtıcı adalet meselesine yaklaşıldığmda dağıtımm üç boyutu
büyük önem arz etmektedir (Stone, 2002: 39-53): (1) Alıcılar (kim bir şeyler elde
ediyor?), (2) Dağıtılan (dağıtılan ne?) ve (3) Dağıtım süreci (dağıtım nasıl
kararlaştırılmalı ve uygulanmalı?). Dağıtıcı adaletin bu boyutları neredeyse her
kamu politikası alamnda siyasal çekişme, çatışma veya mücadele konusudur.
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve D ağıtıcı Adalet TTi
Çünkü alıcılara, dağıtılan mallara ve dağıtım sürecine ilişkin ölçütlerin yeniden
tammlanması her zaman farklı dağıtımsal sonuçlar doğurur. Arâlarmda dağıtım
yapılacak grup üyelerinin hangi özelliğine göre sımflandırma veya farklılaştırma
(yatay adalet, dikey adalet, katkıyla orantılı adalet, pozitif ayrımcılık vb)
yapılacağı dağıtınun sonuçlarım etkiler. Gene aym şekilde dağıtılacak olan malm
sınırlarım yemden tanımlama ve malm taraflar açısmdan değeri her zaman
dağıtımsal etiklere sahip bir stratejidir. Dağıtım sürecinin hakkaniyetli olması da
önemlidir. Sonucu eşitliksizlik olan bir çok durumda (spor karşılaşmaları, loto,
seçim vb.) süreç adil olduğu müddetçe sonuca itiraz edihnez. Dağıtıcı adalet
açmazlarıyla dolu olan kamu politikası alanmda sorunu tam olarak ortaya
koyabilmek için şu üç soruya açık cevaplar bulmak gerekir: (1) Ahcılar kimdir,
alıcıları tammlamamn farklı yolları nelerdir? (2) Dağıtılan nedir, dağıtılam farklı
tammlamamn yolları nelerdir? (3) Dağıtımın belirlendiği sosyal süreçler
nelerdir? Aşağıda bu sorulara yanıt aranarak küresek iklim değişikliği
politikasınm dağıtıcı adalet açısmdan arz ettiği etik açmazlar açıklığa
kavuşturulmaya çalışılacaktır.
DAĞITICI ADALET SORUTSnU OLARAK İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN
ANALİZİ
İnsan kaynaklı iklim değişikliği önemli adalet meselelerinin ortaya çıkmasma
sebebiyet vermektedir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
(3. madde) iklim adaletini sağlama bakımmdan şu hükmü ihtiva etmektedir;
“Taraflar, iklim sisteminin, eşitlik temelinde ve ortak fakat farklı
sorumluluklarına ve güçlerine uygun olarak, insanoğlunun günümüz ve gelecek
kuşaklann yararı için korumalıdır. Dolayısıyla, Taraflardan gelişmiş ülkeler
iklim değişikliği ve onun zararlı etkileri ile savaşımda öncülük etmelidir”
(Ankan, 2006: 10). Ne var ki, bu hükümden yola çıkarak iklim adaletini sağlama
bir çok soruna yol açmaktadır. İkilim adaletim sağlama ile ilgili etik sorunlar
alıcılar (taraflar), dağıtılan (emisyon hakları ve mitigasyon sorumlulukları) ve
dağıtım sürecine ilişkin “farklılaştmnalann” adalet ilkeleri ışığmda nasıl
yapılacağı ile ilgilidir. İklim değişikliği meselesi ile ilgili dağıtıcı adalet
sorunlannm bir kısmı aşağıda üç altbaşlık altmda tartışılmaktadır.
İklim Adaletinde Alıcıların (Taraflann) Tanımlanmasına İlişkin Sorunlar
İklim değişikliği sorunu taraflar açısmdan yaklaşıldığmda nesiller arası ve
nesiller içi (devletler arası) bir adalet sorunu olarak tammlanmaktadır.
Nesiller arası adalet ve iklim değişikliği: Sorun nesiller arası adalet meselesi
olarak görüldüğü zaman iklim değişikliğinde ilgi alam, iklim değişikliğinin
getirdiği yüklerin ve faydaların bugünkü nesillerle gelecek nesiller arasmda nasıl
paylaştmlacağıdır. Çevrecilere göre oluşumunda hiç katkıları ohnadığı halde
henüz dünyaya gelmemiş gelecek nesilleri karbondioksit emisyonunu artırarak
bu günkü nesillerin ciddi iklim felaketlerine maruz bırakması adil değildir, hatta
ahlak dışıdır (Page, 1999: 54-55). Bugünkü nesillerin gelecek nesillere
yaşanabilir bir çevre bırakma sorumluluğu vardır ve bu yönde harekete
geçmelidir.
274 Kamu Etiği
Nesiller arası adalet görüşüne karşı çıkanlar, mütekabiliyetin olmaması (nonreciprocity) ve gayn muayyen kişilik sorunu (non-identity problem) argümanını
ileri sürmektedirler. Mütekabiliyet (karşılıklılık) temelli adalet anlayışına göre
sadece başkalannm refahma katkıda bulunan bireyler dağıtımda tam ve adil pay
sahibi olmayı hak etmiştir. Bu adalet anlayışında paylaşma sağlanan katkılara
göre yapılır (Page, 2007b: 226-227). Bu açıdan kuşaklar arası adalet tasavvur
edilemez. Çünkü farklı nesiller arasmda doğrudan karşılıklı faydalı işlemler
yoktur. Gayn muayyen kişilik sorununa göre de, adalet meseleleri gelecek
nesillerle ilişkih olarak düşünülemez. Nesiller arası adalet meselelerinde sebepsonuç zinciri çok sayıda ilgisiz tercih ve eylemle bulandınlmıştrr. Gelecek
nesiller geçmişteki eylemlerle çıkarlannm ve haklarımn ihlal edildiğini ileri
düremez, çünkü o geçmiş olaylar olmasaydı gelecek nesiller asla dünyaya
gelemezdi. Gayn muayyen kişilik sorunu henüz çözüme kavuşturulmuş bir sorun
değildir (Grasso, 2008: 185).
Gayrı muayyen kişilik sorununa rağmen, iklim değişikliğiyle ilgilenen tüm
etik paradigmalar gelecek nesiller için bu günkü nesillere sorumluluk
yüklemektedir (Grasso, 2008: 186). Ömeğüı kuşaklar arası vekilharçlık
(intergenerational stewardship) yaklaşımına göre gelecek nesiller uğruna çevre
kullamm alamnm korunması gerekir. Her neslin adalet gereği kendinden sonra
gelecek nesiller için iklim sistemini koruması ahlaki bir yükümlülükttir (Page,
2007b: 238). Bugünkü nesillerin ilk adımı atması gelecek nesillerin yaşamım
gelişmesinde etkili olacaktır (DeSombre, 2004: 41).
Bugünkü kuşaklar ve iklim değişikliği: iklim değişikliğinin fayda ve
maliyetleri bugünkü nesillerin omzuna yüklenecekse, bunu kimler üstlenecektir?
Küresel iklim değişikliği yönetişim sistemi, sorumluk öznesi olarak devletleri
seçmiştir (Harris, 2008: 482; Jager ve Duus-Otterström, 2008: 579). Milyonlarca
koordinasyonsuz bireysel eylem, kolektif olarak karbon kirliliği üretmiş ve bu da
küresel iMim değişikliğine zararlı etki yapmıştir. Fosil yakıt kullanımında
bireylerin etkisi ihmal edilebilir olduğu için geleneksel anlamda birey sorumlu
tutulmamıştır. îklim değişikliği sorunuyla uğraşmak için koordinasyon sağlayıcı
kurumlann ve uygulanabilir uluslararası antlaşmalann mevcudiyeti ön plana
çıkrmştır (Moore, 2008: 514). Gerek iklim değişikliğinin karmaşıklığı gerekse
bilimsel belirsizlikler iklim değişikliğine neden olan sorumluyu bulmada zorluk
yaratmaktadır. İklim değişikliğine tek bir neden yerine milyonlarca insan
neredeyse farkedilemez derecede küçük nedensel katkılar yapmıştır. Bugün şu
durumla karşılaşabiliriz: Küresel çevre tahrip edilmiş olabilir ama bundan hiç
kimse bireysel veya kolektif olarak sorumlu değildir (Jamieson, 1992: 149).
Bireylerin, şirketlerin ve diğer organizasyonlarm yerine iklim değişikliği
meselesinde sadece devletlerin sorumlu tutulması bir çok açıdan eleştirilmiştir
(Grasso, 2007: 229):
(1)
Devletler muadil kabul edildiği için emisyonlar da muadil kabul
edilmektedir. Emisyonlar farklı sosyal niteliğe (lüks tüketim için üretilen
emisyon hayatta kalabilmek için üretilen emisyon gibi) sahip olsa da aynı
Küresel iklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 275
fiziksel etkiyi yaratmaktadır. Tüm sera gazlaruu aym sepete koyma yüksek
düzeyde karbondioksit emdsyonu üreten ülkelerin işine gelmektedir.
(2) Devletlerin içi yapısuun görece türdeş kabul edilmesi ülkelerin içinde
smıflara arasmda mevcut büyük farklılıkları gizlemektedir. Brezilya, Meksika,
Hindistan veya Çin gibi gelişmekte olan ülkelerde zengin gruplar sanayileşmiş
ülkelerdeki benzerleri kadar enerji ve materyal kullanmaktadır. Eğer kirleten
öder ilkesi devletlere değil küresel orta sımfa uygulansa Güneyde bir çok orta
smıf mensubu indirim karlarmı kabul etmek zorunda kalır.
(3) Sadece devletleri sorumlu üıtma, uluslar arası büyük şirketler gibi
örgütlerin soramluluğunu gözden uzak tutmaktadır. Oysaki bu şirketler çoğu
zaman emisyon artışmdan devletlerden daha fazla sorumludur. Dünyadaki 100
büyük ekonomiden 49'u devlet, 51'i ise şirkettir. Bir çok şirket devletlerden daha
fazla emisyon üretmektedir.
(4) Küresel iklim adaleti hem yoksul hem de zengin ülkelerde yaşayan
zenginlerin atmosferdeki kirliliği sımrlandınnak için daha fazla sorumluluk
almalarım ister. Gelişmiş ülkelerde yaşayan herkesi zengin gelişmekte olan
ülkelerde yaşayan herkesi yoksul kabul edip bütün sorumluluğu sadece gelişmiş
ülkelere yüklemek doğru değildir (Harris, 2008:481).
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde açıkça
belirtildiği gibi iklim değişikliği ile mücadelede gelişmiş ülkelerin aşağıdaki
gerekçelerle öncülük etmesi beklenmektedir (Ott ve Sachs, 2000: 9):
(1) Geçmişte biriken karbondioksit enisyonunun büyük bölümünden
sanayileşmiş ülkeler sorumludur. 1800'lerden itibaren kümülatif karbondioksit
emisyonu artışmın % 80'ine gelişmiş ülkeler neden olmuştur.
(2) 1996'da gelişmiş ülkeler küresel karbondioksit emisyonunun %
61,5'inden sorumludur. Güneyin emisyonunun 2020 yılmdan sonra Kuzeyi
aşacak ohnası bu tabloyu değiştirmez.
(3) İklim değişikliğinin kötü etkileri Güney ve Kuzey arasmda eşitsiz
dağılacaktır. Soruna neden olanlar kazanan, soruna karışmadan kenarda duranlar
ise kaybeden olacaktır.
(4) Gelişmiş ülkeler iklim değişikliğine karşı koymada en azmdan mali ve
teknik beceri bakımından daha fazla imkan ve kabiliyetlere sahiptir.
Kimileri ise iklim adaletini sağlamamn birinci derecede sorumluluğu
gelişmiş ülkelere vermenin etik değil, pragmatik bir karar olduğunu
düşünmektedir. Soruna katkı argümam ile geçmişte yapılan yanlışlarm
sorumluluğunu geçmiş iklim adaletsizKğinde hiç katlası olmayan grup ve kişilere
isnat etmek adil değildir (Grasso, 2008: 108). Kaldı ki geçmişte karbondioksit
emisyonuna neden olan insanlar, bunun küresel ısınmaya neden olduğunu
bilmiyordu. Dedelerinin iklim değişikliği sonucunu doğuracağım bilmeyerek
yaptıkları tarihsel emisyonlardan bu günkü nesilleri sorumlu tutmak doğru
değildir (Baer, 2002: 402). 2012 sonrası.ikinci yükümlülük döneminde gelişmiş
276 Kamu Etiği
ülkeler gelişmekte olan ülkelerinde yükümlülük altma girmesini müzakere
gündemine alacakta. Örneğin AB, 2012 sonrası için gelişmekte olan ülkelerden
emisyon artışnu normal giden seyrine (business as usual) nazaran % 15 - % 30
oramnda indirime gitmesini talep etmektedir (Commission of the European
Coımtries, 2009: 2). Tarihsel sorumluluk bir kenara bırakılarak gelişmekte olan
ülkeler indirim yükümlülüğü altma sokulduğu zaman, “kirleten öder” ilkesinin
yerini “kirlenen öder” ilkesi almış olmaktadır.
İklim değişikliği sorununu karşısında devletler Kuzey- Güney ülkeleri olarak
iki eksene aynlmanm yam sıra, müzakerelerde çıkar birlikteliği easasma dayalı
çeşitli gruplaşmalar ortaya çıkmaktadır. Farklı adalet ilkeleri devletler arasmda
farklı yük paylaşumna yol açmaktadır. Örneğin kirleten öder ilkesine göre ikilim
değişiİdiği sorununu çözmesi gerekenler emisyonu artırarak sorunun ortaya
çıkmasma neden olanlardır. Ödeme gücü ilkesine göre ise sorumluluğun
dağıtımmda soruna neden olup olmamanm etik açıdan hiçbir önemi yoktur
(Jagers ve Duus-Otterström, 2008; 581). Güney ülkeler kalkınma hakkını Kuzey
ülkeler ekonomik verimlilik ilkesini öne çıkararak sorumluluktan kaçmak
peşindedir. İklim değişikliğinde daha adil hak ve sorumluluk paylaşımı için
sorumluluk öznesi olarak kabul edilen devletlerin kendi içlerinde ve kendi
aralanndaki farklann sosyoekonomilc göstergeleri ve bunların ölçümü
bakımmdan daha belirgin tammlar geliştirmeye ihtiyaç vardır.
İklim Adaletinde dağıtılanm (Atmosfer) Tanımlanmasma İlişkin Sorunlar
İklim değişikliği meselesinde asimda neyin dağıtımmm yapıldığı konusunda
görüş birliği yoktur. Farklı etik görüşler farklı şeylerin dağıtımı meselesi ile
uğraşmalctadır. Asıl paylaşılması geren şey atmosferdeki sera gazları
konsantrasyonu artışı olsa da farklı düşünceler ona farklı değerler atfetmektedir.
Aşağıda ildim değişikliği konusunda dağıtılana ilişkin farklı görüşlere birkaç
ömek verihniştir (Ott ve Sachs, 2000: 6-8);
(1) Doğal kaynak: Geleneksel ekonomik perspektiften doğal dünya ekonomik
değere dönüştürülmeyi bekleyen kaynaklar bütünüdür. Doğamn sunduğu
hizmetler bedavadır (free riding) ve potansiyel olarak smırsızdır. Doğaya verilen
dışsal maliyetler sadece birinin mülkiyetine zarar verdiğinde sorun kabul edilir.
Faydacı perspektiften küresel atmosfer bir yutak olarak görülür. Kyoto Protokolü
ile atmosferin kullammırun sınırlandırılması ekonomik ilerlemeyi engelleyeceği
için bu alanda regülasyon gerekir. Sosyalist açıdan ikilim değişikliği politikası
doğayı tahrip eden kapitalizm ile mücadeledir (Kovel, 2008; 4),
(2) Gelecek Nesillerin Emaneti: Atmosfer bugünkü nesillerin gelecek
nesillere miras bırakması gereken bir çevre değeridir. Bu yaklaşım insaiılar arası
adaletini zaman boyutunu gelecek nesillere kadar yayar. Bu yaklaşma doğa ile
insan arasmdaki iUşkijd değil, insanlar arası ihşkileri dengelemeyi amaçlar.
İnsanlık nesiller boyu ortaklıkta. İklim gelecek nesillere dengeli olarak emanet
etmemiz gereken insanlığm ortak mirasıdur. Bu günkü nesillerin küresel ortak
mallarm (global commons) gelecek nesiller için emanetçiliğim yapmalıdır.
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 277
(3) Kaçınılması gereken tehdit İklim değişikliği yaygın olarak insanlar için
felaket getirecek bir tehdit/teMike/risk olarak betimlenmektedir. Algılanan
kmlganlık harekete geçmek için etik kaygılar yaratmaktadır. Güvenlik ve hayatı
sürdürme kaygısı sera gazları emisyonunu smırlandmmayı kamu yaran haline
getirmektedir.
(4) Doğayı koruma: Buraya kadar dile getirilen yaklaşımlar insan merkezli
bugünkü ve gelecek nesillerin refahım esas alan yaklaşımlardır. Çevreci
yaklaşımda iklim değişkliği meselesinde paylaşılması gereken şey ekolojik bir
sorundur, insan refahı sorunu değildir (Müler, 2002: 38). İnsan merkezli ve
budun merkezli değerlerin söylem hakimiyeti kazanması uluslar arası rejim
oluşturmada atmosferin metalaştmimasma neden olmuştur. Kyoto Protokolü ile
küresel atmosfer parsellenerek almıp satılan bir mal haline dönüştürülmüştür
(Glover, 1999: 501-502). Oysa insan dışı varlıklar da haklara sahiptir. Bir çok
canlınm gelişmesi için gerekli bir unsur olan iklimin biyosferin dengesini
bozacak zararlı davranışlardan kaçmmak gerekir. Sorun insanlann atmosfere ait
çevre kullamm alamnda kritik eşiği aşmasıdır.
(5) Tanrının hediyesi: İklim değişikliği sorununa din adamları da büyük ilgi
duymaktadır. Dinsel açıdan ikilim tanrımn insanlara hediyesi olarak
görülmektedir. İklimi korumak için iki büyük sosyal kurum olan din ve bilimin
işbirliği yapması gerekir (Echlin, 2008: 715).
İklim değişikliği meselesinde dağıtılacak şeyi tammlama ve dağıtımda esas
almacak adalet ölçütünü (veya ölçütlerini) belirleme son derece önemlidir.
Esasında temel sorun, sera gazlan emisyon artışım sınırlamak sorumluluğunu
dağıtmak olsa da, pratikte yapılmaya çahşılan karbondioksit emisyon haklarım
paylaşürmaktır. Haklan veya sorumluluğun paylaşılmasmda taraflar farklı tavu:
takınmaktadur: Her devlet emisyon hakkım )^ se ltm e k isterken, emisyon
indirimi sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmaktadır. Tüm sera gazlarmm
indirime tabi tutulması ile sadece karbondioksitin indirime tabi tutulması
muazzam farklılıklar doğurmaktadır. Ancak, sorumluluklan bir yana bırakarak
sadece haklar üzerinden paylaşun yapmanm sorunun çözümüne yapacağı katkı
şüphelidir.
Hayward’a göre (2007: 432) göre emisyon hakkı diye temel bir hak olamaz,
çünkü kirletme hakkı diye bir insan hakkı olamaz. Tam tersine, insanlann
kirlilikten uzak temiz bir çevrede yaşaması bir insan hakkıdır. Paylaşılması
gereken emisyon hakları değil, emisyon faydalandır. Backram (2004: 5) ise,
emisyon hakkmm ticarileştirilmesinin karbon sömürgeciliği diye yeni bir
sömürgecilik türüne yol açtığım ileri sürmektedir.
Küresel üdim değişikliği yönetişiminde üç farklı alanda adalet ilkeleri
gehştirilebilir (Berk ve den Elzen, 2001: 467):
(1) Tahsise dayalı ölçüt; Emisyon haklarımn veya yüklerinin dağıtum ilkeleri
(2) Sonuca dayalı ölçüt: Yükümlülüklerin adil olarak farklıİaştrrılmasmda
özelliİde ekonomik etkileria dağıtımı bakırmndan tammlama.
278 Kamu Etiği
(3)
Sürece dayalı ölçüt: Emisyon külfetlerinin dağıtımında varılacak anlaşma
sürecinde adil farklılaştrana.
Her karar alanında farklı adalet tanımına göre potansiyel kazananlar ve
kaybedenler olacaktır (Ashton ve Wang: 2003: 6). Emisyon bölüşümü ne
uygulanabilecek çok sayıda adalet ilkesi vardır. Farklı adalet tammlarma birkaç
örnek aşağıda gösterilmiştir:
(1) Eşitlikçilik (egalitarianism); İnsanlarm atmosferi eşit kullamm hakkı
vardır.
(2) Egemenlik: Mevcut emisyon üretim oranları statüko hakları yaratır.
(3) Yatay: Benzer ekonomik durumdaki aktörler benzer emisyon azaltma
yükümlülüğüne sahiptir.
(4) Dikey: Ödeme gücü ne kadar yüksek ise hareket etme kapasitesi o kadar
yüksektir.
(5) Kirleten öder: Yükümlülükler problemin oluşumuna yapılan katkı ile
orantılı olmalıdır.
(6) ihtiyaç: Minimum düzeyde temel ihtiyaçlan karşılayacak miktarın
üzerinde kirletme permilerinde eşit hak tamnmalıdır (Berk ve den Elzen, 2001:
468).
Bode (2004: 301) emisyon tahsisinde adalet ölçütlerinin kullammında
karşılaşılan sorunlara şu şekilde dikkat çekmektedir: Bir defa adaletli tahsis için
taraflarm referans göstereceği adalet ilkeleri farklı farklıdır. Farklı ölçütler bir
çok durumda eşit derecede haklı gösterilebilir. Eğer farklı fikirler varsa hangi
ölçütün tercih edileceğini kimse dayatamaz. Farklı ölçütler veya yaklaşımlar
arasmda bir uzlaşı çözümü geliştirmek gerekir, ikinci sorun ilkeyi uygulayacak
referans (nüfus gibi) ilişkindir. Belli bir dağıtım formülü ile bir adalet ölçütü
arasmda bire bir ilişki yoktur. Bir formül birden fazla adalet ölçütü tarafmdan
desteklenebilir. Bir ölçüt birden fazla formül tarafmdan desteklenebilir.
Küresel İklim Politikası Oluşum (Müzakere) Sürecine İlişkin Sorunlar
Adalet kavrammm her bir boyutu farkh yönlere sevk etmektedir. Adaletin
bütün boyutlarmı karşılayacak objektif bir yol henüz bulunamamıştır. Farklı
tercihlerin karşı bedellerini (trade-offs) hesaplamanm da objektif bir yolu yoktur.
Adil bir antlaşma nihayetinde siyasal bir yargı meselesidir. Rekabet eden adalet
taleplerini dengelemek siyasetin görevidir. Bu açıdan uluslar arası bir antlaşmaya
ulaşmcaya kadar geçen süreçte adalet ilkelerine uyum büyük bir öneme sahiptir.
Katilım sürecinde eşit söz hakkı, şeffaflık, karşılıklı saygı ve tarafsızlık gibi
hakkaniyet ölçülerine riayet edilmelidir. Ciddi meseleler manipüle edilerek
olupbittiye getirilmemelidir (Ashton ve Wang, 2003: 11-12).
Bu açıdan müzakere sürecinde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Gelişmiş
ülkeler çok sayda donanımlı uzmanla müzakere sürecine katilırken bazı az
gelişmiş ülkeler konuyla dahi ilgisi olmayan tek bir temsilci gönderebilmektedir.
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 279
İklim değişikliği sorunu karşısında ülkeler gruplaşmıştır. Hiçbir taraf bir son
dakika golü yemek istememektedir. Uluslar arası politika kararlatma adaletin
etki yaptığım gösteren çok az kamt vardır. Uluslar arası karar alma süreci
bencildir. Tüm taraflar kendi dar ulusal çıtrlan perspektifinden konulara
yaklaşmaktadır. Bu da doğal olarak küresel düzeyde ortak eylem oluşturmayı
güçleştirmektedir (Park ve Roberts, 2006: 340). Uluslar arası müzakere sürecinin
adil yürütülebilmesi için zenginlik ve gücün devletler arasmda adil dağıtımı bir
ön koşul olarak karşımıza çıkmaktadn (Grasso, 2007: 228).
POST-KYOTO
ÖNERİLER
İKLİM
ADALETİNİ
SAĞLAMAYA
YÖNELİK
îklim değişkliği meselesinde paylaşılması gereken bir çok şey (tarihsel
sorumluluk, yük paylaşımı, uyum kapasitesinin dağılımı vs.) varken iklim
değişikliğinde paylaşım karbon emisyon haklarmının nasıl dağıtılacağı üzerine
odaklanmıştır (Adger, 2001: 923). Halbuki paylaşılması gereken emisyon hakkı
değil, emisyon indirimidir (Rose ve Stevens, 1998: 229). Kyoto Protokolü ile
yeni bir mal yaratılmıştır: Belli bir zaman zarfmda belli miktarda sera gazı
salımmda bulunma hakkı. İlk emisyon tahsisatı Ek B ülkeler arasında
(grandfathering kuralma göre) tarihi emisyon düzeyleri esas almarak
çıkarılmıştır. Çin ve Hindistan gibi ülkeler statükoyu veri kabul ederek tahsis
yapılmasım adil bulmamıştır. Kaynaklarm adil tahsisini yaparken sanayileşmiş
ülkeler öncelik istemiştir (& st in time, first in right kuralı). Bu taksim,
gelişmekte olan ülkeler açısından hakkaniyetli değildir. İhtiyaç, katkı, kapasite
gibi orantısal ölçütler dikkate alındığında günümüzde ortalama kişi başma
küresel emisyon düzejd ülkeler arasmda anormal derece farklıdır. Gelişmiş
ülkeler küresel ortalama kiş başma emisyon düzeyinin üstünde iken gelişmekte
olan ülkeler altındadır (Starkey, 2008: 53). Kyoto sonrası emisyon haklarmm
dağıtmama iişkin adalet ilkelerini gözeten veya gözetmeyen bir çok formül
gündeme gelmiştir. Aşağıda bunlara birkaç örnek verilmiştir.
Kısma ve Yakınsama: Kısma ve yakmsama (contraction and convergence)
yaklaşımımı kişi başma emisyon hakkımn adil dağıtımım savunan (eşitlikçi
adalet ilkesi) akademik alanda en yaygm kabul gören önerilerden biridir. Bu
yaklaşıma göre ilki önce karbondioksit emisyonu azaltım hedefinin (cap) uluslar
arası düzeyde belirlenmesi lazım (kısma). Daha sonra emisyon tahsisisinin bütün
insanlarm eşitliği temelinde yapılmalıdır. Çünkü atmosfer küresel bir ortak
maldır. Tüm taraflarm iklim rejimine katılması gerekir. Zamanla emisyon
tahsisleri kişi başma eşit düzeye gelecektir (yakmsama). Bu yaklaşım bir çok
açıdan eleştiriye uğramıştır. Diğer kamu mallarmm erişiminde eşitlik yok iken,
emisyon hakkmm eşit paylaşılmasınm sağlam bir dayanağı yoktur. Eşit
dağıtılması gereken emisyonun neden olduğu refah maliyeti olmalıdır. Farklı
ısınma ihtiyacı olan soğuk ve sıcak bölgelerde yaşayan insanlara aynı emisyon
hakkı vermek adil mi? Kırsal alanda yaşayan ve dolayısıyla seyahat ihtiacı olan
insanla şehir merkezinde yaşayan insanlar aynı emisyon hakkı vermek doğru
mu? İhtiyaçlardaki farklılıUara göre daha az veya fazla hak tanınmalı mı (Berk
ve den Elzen, 2001: 469)?
280 Kamu Etiği
Brezilya Önerisi-Tarihsel Sorumluluklar: 1997 yılında Berezilya tarafından
öne atılan öneride emisyon azaltım sorumluluğun ülkelerin tarihsel sorumluluğu
(sorunun oluşumuna katkı) esasma göre dağıtılmasım öngörülmektedir.
Kümülatif emisyona katkılarma göre ülkelerin sorumluluğu olmalıdır. Burda en
büyük yük sanayileşmiş ülkelere yüklenmektedir (kirleten öder ilkesi). Bu
öneride paylaşılan bir kirlilik kontrolü sorunu olarak görülmektedir. Kısma ve
yakmsama yaklaşımmda ise paylaşım kaynak sorunu olarak ele alınmaktadır
(Beq ve den Elzen, 2001; 475; Sachs, 2006).
Adil Çevre Kullanım Alanı: Çevre adaleti yaklaşımı ise paylaşımda çevre
kullamm alanım (environmental space) esas almaktadır. Çevre kullamm alanı
ilkesine göre dünya sadece belli ölçüde kirUliği ve kaynak kullammım
sürdürebilir ve dünyadaki her insanm dünya kaynaklanm kullanmak için aym
haklara sahip olması gerekir. Gelişmiş ülkeler dünyada üretilmesi gereken
sürdürülebilir emisyon düzeyinin üstünde seyrederken, gelişmekte olan ülkeler
sürdürülebilir düzeyin altmda kalmaktadır. Çevre alamm aşın kullananlann
(sömürenleria) bunu ödemesi gerekir. Çevre kullamm alamm aşm kullanan
Kuzey ülkelerin çevre kuUamm alamm yeterince kullanmayan Güney ülkelere
ekolojik borcu vardır. Bu borcun yoksullukla mücadele ve karbonsuz kalkınma
için lâıllamiması gerekir (Rocholl, 2001).
İklim değişikliği meselesinde taraflarm kendi çıkarlarım savunmak için farklı
adalet anlayışlanm kullanması meseleyi çıkmaza sokmaktadu:.
SONUÇ
Temelde etik bir sorun olarak tammladığı iklim değişikliğinin Gardiner
(2004a: 555; 2006: 397) küresel düzeyde harekete geçmeyi zorlaştıran “tam bir
ahlaki fırtma” yarattığım ileri sürmektedir. İklim değişkliği ile ilgili adalet
kaygıları hala giderilmeyi beklemektedir (Pandey, 2004; 272). Adaletin farklı
boyutlarına ilişkin her bir tanımlama fayda, maliyet ve haklarm nesiller arasmda,
devletler arasmda ve devletlerin içinde dağıtıhnasmda farklı sonuçlara yol
açmaktadır. Dolayısıyla küresel iklim değişikliği müzakerelerinin temelini
oluşturacak üzerinde görüş birliğine varılan ortak tanımlar oluşturarak fayda ve
maliyetleri adil dağıtmak mevcut uluslar arası iişkilerin karşılıklı güç dengesine
dayandığı da düşünülürse son derece zor görünmektedir. Her halükarda
kazananlar ve kaybedenler olacaktır. İklim değişikliği meselesinde bilimsel
belirsizliklerin yam sıra adalet kaygılarımn giderilmemesi, sorunlara karşı
küresel düzeyde kolektif eylem geliştirmenin önünde önemli engellerden bir
olarak durmaktadır.
KAYNAKÇA
Adger, W. Neil (2001), “Scales of Govemance and Environmental Justice for
^ Adaptation and Mitigation o f Climate Change”, Journal of International
Development, 13, 921-931.
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 281
Arıkan, Yunus (2006), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
ve Kyoto Protokolü Metinler ve Temel Bilgiler, Bölgesel Çevre Merkezi
REC-Türkiye, http://www.ttgv.org.tr/UserFiles/File/REC.pdf ('14.04.2009').
Ashton, John and Xueman Wang (2003) Beyond Kyoto: Advancing the
International Effort against Climate Change Equity and Climate Change, Pew
Çenter
on
Global
Climate Change,
http://stephenschneider.stanford.eduyPublicatioüs/PDF Papers/AshtonWang2
003.pdf (13.01.2009).
Bachram, Heidi (2004), “Climate Fraud and Carbon Colonialism: The New
Trade in Greenhouse Gases”, Capitalism Nature Socialism, 15(4), 1-16.
Baer, Paul (2002), “Equity, Greenhouse Gas Emissions, and Global Common
Resources”, in Climate Change Policy: A Survey, eds. S. H. Schneider, A.
Rosencranz, and J. Niles (Washington, D.C.: Island Press, 393-408.
Berk, Marcel M. and Michel G.J. den Elzen (2001), “Options for Differentiation
of Future Commitments in ClimatePolicy: How to Realise Timely
Participation to Meet Stringent
ClimateGoals?”, Climate Policy,1(4), 465480.
Bode, Sven (2004), “Equal Emissions Per Capita Över Time - A Proposal to
Combine Responsibility and Equity of Rights for Post-2012 GHG Emission
Entitlement Allocation”, European Environment, 14, pp.300-316.
Byme, John (2005), “Ellul and the Weather”, Bulletin o f Science, Technology
and Society, 25(1), 4-16.
Byme, John, Cecilia Martinez, and Leigh Glover (2002) “A
Brief in
Environmental Justice”, in Environmental Justice: Discourses in International
Political Economv. eds. John Byme, Cecilia Martinez and Leigh Glover,
Volüme 8 in the Energy and Environmental Policy series. New Brunswick,
NJ and London: Transaction Publishers, 3-17.
Commission of the European Communities (2009), Communication from the
Commission to the European Parliament, the Council, the European
Economic and Social Committee and the committee of the Regions Towards
a Comprehensive Climate Change Agreement in Copenhagen, Brassels,
208.01.2009, .
http://ec.europa.eu/environment/climat/pdf/future action/communication.pdf
(12.04.2009).
DeSombre, Elizabeth R. (2004), Response to the Global Warming Tragedy
Global Warming: More Common than Tragic”, Ethics and International
18(1), 41-46.
Echlin, Edward P. (2008), “Climate Change Theology”, New Blackfriars,
89(1024), 715-729.
282 Kamu Etiği
Femando, Mario (2009), “Going beyond Cliroate Ethics: Virtuousness in
Climate Change Initiatives”, Conference on the International Ditnensions of
Climate Policies 2 1 - 2 3 January 2009, University of Bem, Bem, Switzerland
http://www.nccrclimate.unibe.ch/conferences/climate policies/working papers/Femando.pdf
(19.01.2009).
Gardiner, Stephen M. (2004a), “Ethics and Global Climate Change”, Ethics,
114(3), 555-600.
Gardiner, Stephen M. (2004b), “The Global Warming Tragedy and the
Dangerous Illusion o f the Kyoto Protocol”, Ethics and Environmental
18(1), 23-39.
Gardiner, Stephen M. (2006), “A Perfect Moral Storm: Climate Change,
International Ethics and the Problem of Moral Corruption”, Environmental
Values, 15(3), 397-413.
Glover, Leigh (1999), “Atmosphere for Sale: Inventing Commercial Climate
Change”, Bulletin o f Science, Technology and Society 19(6), 501-510.
Grasso, Marco (2007), “A Normative Ethical Framework in Climate Change”,
Climatic Change, Sl(İ-4), 223-246.
Grasso, Marco (2008), “Edward A. Page, Climate Change, Justice and Future
Generations”, International Environmental Agj-eements: Politics, Law and
Economics, 8 (2), 183-186.
Grubb, Michael (1995), “Seeking Fair Weather: Ethics and the International
Debate on Climate Change”, International Affairs, 71(3), 463-496.
Hadjilambrinos, Constantine (1999), “For Richer or for Poorer? The Role of
Science, Politics, and Ethics in the Global Climate Change Policy Debate”,
Bulletin o f Science, Technology and Society \9{6), 521-531.
Harris, Paul G. (2003), “Faimess, Responsibility, and Climate Change”, Ethics
and International Ajfairs, 17(1), 149-156.
Harris, Paul G. (2008), “Climate Change and Global Citizenship”, Law and
Policy, 30(4), 481-501.
Hatfıeld, Elaine and Richard L. Rapson (2007), “Equity Theory”, Encyclopedia
of
Social
Psychology,
Sage
Publications,
http://www.sageereference.com/socialDSvhology/Article n l 87.html (24.03.2009).
Hayward, Tim (2007), “Human Rights vs Emission Rights: Climate Justice and
the Equitable Distribution of Ecological Space”, Ethics and Intemational
Affairs, 21(4), 431-450.
IPCC (2007), Summary for Policymakers in Climate Change 2007: The Physical
Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment
Report of the Intergovemmental Panel on Climate Change, Soloman, S., D.
Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 283
Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L.
Miller (eds), Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and
New York.
Jagers, Sverker C. and Göran Duus-Otterström (2008), “Dual Climate Change
Responsibility: On Moral Divergences between Mitigation and Adaptation”,
Environmental Politics 17(4), 576-591.
Jamieson, Dale (1992), “Ethics, Public Policy, and Global Warming”, Science,
Technology and Human Values, (17(2), .139-153.
Kovel, Joel (2008), Ecosocialism, Global Justice, and Climate Change”,
Capitalism Nature Socialism, 19(2), 4-14.
Kulkami, Jyoti S. (2003), “A Southern Critique of the Globalist Assumptions
about Technology Transfer in Climate Change Treaty Negotiations”, Bulletin
o f Science, Technology and Society,23{4), 256-264.
Meyer, Lukas H. and Dominic Roser (2006), “Distributive Justice and Climate
Change”, Analyse & Kritik, 28, 223-249.
Moore, Margaret (2008), “Global Justice, Climate Change and Miller’s Theory
of Responsibility”, Critical Review o f International Social and Political
Philosophy, 11(4), 501-517.
Muhovic-Dorsner, Karmala (2005), “Evaluating European Climate Change
Policy: An Ecological Justice Approach”, Bulletin o f Science, Technology
and Society 25{3),22,%-2A6.
Müller, Benito (2002), “Equity in Climate Change: The Great Divide”, Oxford
Institute for Energy Studies, http://www.oxfordenergv.org/pdfs/EV31.pdf
(18.01.2009).
Ott, Hermann E. and Wolfgang Sachs (2000), “Ethical Aspects of Emissions
Trading”, Contribution to the World Council of Churches Consultation on
“Equity and Emission Trading- Ethical and Theological Dimensions”,
Saskatoon,
Canada
May
9-14,2000,
http://www.studver.nnimaas.nl/critics/literature/WP 11 Q%20ET%20ethics.pdf
(19.01.2009).
Paavola, Jouni (2008), “Science and Social Justice in the Govemance of
Adaptation to Climate Change”; Environmental Politics, 17(4), 644-659.
Page, Edward (1999), “International Justice and Climate Change”, Political
Studies, XLVII, 53-66.
Page, Edward (2007a), “Equity and the Kyoto Protocol”, Politics, 27(1) 8-15.
Page, Edward A. (2007b), “Faimess on the Day after Tomorrow: Justice,
Reciprocity and Global Climate Change”, Political Studies, 55, pp.225-242.
284 Kamu Etiği
Pan, Jiahua (2003), “Emissions Rights and Their Transferability Equity
Concems över Climate Change Mitigation”, International Environmental
Agreements: Politics, Law and Economics, 3(1), İ-16.
Pandey, Deep Narayan (2004), “Equity in Climate Change Treafy”, Current
Science, 86(2), 272-281.
Parks, Bradley C. and J. Timmons Roberts (2006), “Globalization, Vulnerability
to Climate Change, and Perceived Injustice”, Society and Natural Resources,
19,337-355.
Rocholl, Martin (2001), From Environmental Space to Ecological Dept -a
Eııropean Perspective”, Conference 'Globalisation, Ecological Dept, Climate
Change and Sustainability', Republic of Benin, November 27-30 2001,
http://www.worldsunmiit2002.org/texts/EnvSpaceToEcoDeDt.pdf
(12.04.2009).
Rosales, Jon (2008), “Econonaic Growth, Climate Change, Biodiversity Loss:
Distributive Justice for the Global North and South”, Conservation Biology,
22(6), 1409-1417.
Rose, Adam and Stevens, Brandt (1998), “A Dynamic Analysis of Faimess in
Global Warming Policy: Kyoto, Buenos Aires and Beyond”, Journal o f
Applied Economics, 1(2), 329-362.
Schneider, Stephen H. (2006), “Climate Change: Do We Know Enough for
Policy Action?”, Science and Engineering Ethics, 12, 607-636.
Singer, Peter (2006), “Ethics and Climate Change: A Commentary on
MacCracken, Toman and Gardiner”, Environmental Values, 15(3), 415-22.
Starkey, Richard (2008), Allocating Emissions Rights: Are Equal Shares, Fair
Shares?”, Tyndall Centre for Climate Change Research, WorMng Paper 118,
http://www.tvndall.ac.uk/publications/worMngpapers/twp 118.pdf
(19.01.2009).
Stone, Deborah (2002), Policy Paradox The Art of Political Decision Making,
W.W. Norton&Company, New York, London, Revised Editon.
Tucker, Aviezer (2005), “Justice”, Encyclopedia of Politics: The Left and the
Right, Sage Publications,
http://www.sage-ereference.com/politics/Article n353.btml (24.03.2009).
Wesley, E. and F. Peterson (1999), “The Ethics of Burden Sharing in the Global
Greenhouse”, Journal o f Agricultural and Environmental Ethics, 11(3), 167196.
KAMU ETIGI VE DENETİM
TÜRK KAMU y ö n e t i m i n d e DENETİM
. ETİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ
Seyit KOÇBERBER*
özet
“Etik” günüm üzde en çok üzerinde durulan kavramlardan biridir. Kamu yönetim inde etik söz
konusu olduğunda ise iyi çalışm ayan kam u yönetim i v e artan yolsuzluklar akla gelm ektedir. B ilindiği
üzere yolsuzluklar etik kurallara uyulm am asıyla başlamaktadır. Bu seb ep le, kamunun etik kurallar
içinde yönetilm esi büyük önem taşımaktadır. Etik yönetim , çağdaş yönetim lerde demokratik
değerlerin geldiği bir noktadır. Çünkü, günüm üzde kamu yönetim i, sadece teknik v e siyasal bir olgu
olarak değil, aynı zam anda etik bir olgu olarak değeriendirilmektedir.
Bir yönetim fonksiyonu olarak denetim inde etik kurallar içinde yürütülm esi gerektiği
şüphesizdir. A ncak, burada önem taşıyan husus kamu görevlilerinin uym ak zorunda olduğu etik
kurallardan farklı olarak denetçiler için m eslek etiği kurallann yarlığıdır. Ç ağdaş denetim
sistem lerinin tecrübesi denetim in denetlenenden bağım sız yapılm ası gerektiğidir. B u sebeple
denetçilik, tüm dünyada bağım sız bir m eslek olarak kabul görmektedir. Bu kapsam da çeşitli denetim
kuruluştan tarafından uluslararasında genel kabul gören denetim standartlan geliştirilm iştir.
Türkiye de son dönem lerde gerçekleştirilen yasal düzenlem elerie denetim in uluslar arası genel
kabul görmüş denetim standartlanna uygun yapılm ası yönünde önem li adım lar atılmıştır. Bu
düzenlem elerin başanlı olm ası halinde Türk kamu yönetim inde görev yapan denetçiler dünyanın her
.yerinde m esleğini icra edebilen m eslek m ensuplan haline geleceklerdir. Uluslararası denetim
standartlannın önem li bir parçası da m eslek etiği kurallarıdır. B u bildiride, D ünyada v e T ürkiye’de
denetim m eslek etiği konusunda yapılan çalışm alar incelenm iştir. Bu am açla, öncelikle etik kavramı
irdelenm iş; sonrasında Dünyada v e Türkiye’de denetim etiği ile ilgili yapılan çalışm alar
incelenm iştir.
A n a h ta r K elim eler; Etik, D enetim Etiği, M eslek Etiği, D enetçi M eslek Etiği
ETİK KAVRAMI
Etik kavramı, Yunanca “ethos” sözcüğünden türetilen “davranış biçimini
ifade eden karakter” anlamına gelen, ahlaki değerler statüsü olarak tammlanır.
Çoğu zaman etikle eş anlamlı olarak Icullamlan ahlak, Arapça kaynaklı bir
sözcük olup, yaradıhş kökeninden gelmesi nedeniyle, yaratılıştan getirilen huy
biçiminde değerlendirilmişse de; zamanla anlarm değişime uğramış ve “bireyin
sosyal değerleri” olarak, Türkçe’de kullanılmaya başlamimıştır (Bal ve Beren,
2003: 10). Ahlak sözcüğünün İngilizce’de karşılığımn “ethics” olması nedeniyle
ahlak, Türkçe’de etik, anlamını da içerir şekilde kullamimaktadır (Arda ve Pelin,
1995: 324). Gerçekte ise ahlakla etik arasında genişlik-darlık, kuram ve
uygulama açısmdan farklılıklar söz konusudur. AMak, nasıl davramimasına
ilişkin, yazılı olmayan pratik kuralları kapsarken; etik, daha somut kavramları
içerir ve bu kavramlardan neler çıkabileceği üzerine çalışır (Pehlivan, 1998: 9).
Ahlak, temel olarak insamn değer ve tutumlarım içerirken; etik, bu alanda
yapılan bilimsel çalışmaları içermektedir. Başka bir anlatımla etik,
davranışlarımıza felsefi bir bakış açısıyla yaklaşarak doğru-yanlış, ödev* Sayıştay U zm an D enetçisi
286 Kamil Etiği
yüküınlülük, toplumsal ve sosyal sorumluluk kavramlanm sorgular. Bu sebeple,
etik ve ahlak kavranılan birbirinin yerine kullamlamaz (Kılavuz, 2003: 26).
Günümüzde etiğe olan ilgi artışı, bazı mesleklerde karşılaşılan etik soranların
artmasnun ya da artan sorunlann farkma vanlmasınm bir sonucudur. 20.yüzyılın
son çeyreğinde “etik” sözcüğü daha çok duyulmaya başlanmıştır. Başta “tıp
etiği” olmak üzere, çevre sorunlamnn insana ya da insanlığın geleceğine olası
etkilerini konu edinen “çevre etiği”, en geniş anlamıyla iş ya da ticaret
yaşamında ortaya çıkan etik sorunları ele alan “işletme etiği”, siyaset ve kamu
yönetimi alanmda karşılaşılan etik sorunları ele alan ”siyaset etiği” ya da
“yönetim etiği” günümüzde en fazla sözü edilen meslek etikleri olmaktadır
(Tepe, 2000).
Yönetim alamnda, hızlı değişim sürecinin, yaşandığı günümüzde,
yönetilenlerin beklentileri de değişim göstermektedir. Bu hızlı değişim,
sonucunda mesleki ve toplumsal değişmeler, yöneticileri etik sorunlara daha
duyarh olmaya sevk etmektedir. Yönetiminde etik; iş ahlakı, örgüt kültürü,
yönetsel ahlak gibi çeşitli kavramlarla ifade edilebilmektedir. Bu kavramlann
temelinde yer alan yönetim etiği, kişilerin algılamalanna göre değişen göreceli
bir kavram olan ahlakm belli bir örgüt içersinde, o örgütçe belirlenmiş kurallarla
beslenerek ortaya çıkmış biçimidir (Bilgin, 1997: 2). Hiç şüphesizdir ki;
yönetimin önemli bir fonksiyonu olan denetim de etik kurallar içersinde
yürütülmek zorundadır. Ancak, burada söz konusu olan, yönetim içinde genel
etik kurallardan çok denetçiler için ayrı etik kurallarm varlığıdnr. Çağdaş
dünyada hem özel sektör ve hem kamu kesimi denetçiliği meslek haline gelmiş
ve denetim mesleğine özgü etik ilke ve kurallar geUştirilmiştir.
Meslek etiği; bir meslek grubunun, mesleğe ihşkin olarak oluşturulup
koraduğu, meslek üyelerini belirli şekilde davranmaya zorlayan, kişisel
eğitimlerini sınırlayan, yetersiz ve ilkesiz üyeleri meslekten dışlayan, meslek içi
rekabeti düzenleyen ve hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler
bütünlüğüdür (Pehlivan, 1998: 4). Genel anlamdaki etik yaklaşımlarınm, meslek
alanlarında somutlaşan biçimlerine de, meslek etiği denilebilmektedir. Meslek
etiğinin en önemli özelliği dünyanm neresinde olursa olsun, aym meslekte
çalışan bireylerin bu davranış kurallarına uygun davranarak çalışmasım
sağlamasıdır (Kuçardi, 1998: 2). Küreselleşme sürecinde, para ve sermayenin
yamnda, emek gücünün de dünyamn her yerinde çalışma imkâm bulabiliyor
olması, ortak meslek etiği ohnasmı zorunlu kılmaktadır (Nişancı, 2003: 38-39).
Mesleki etik ilkelerinin temel işlevleri üç başlık altmda toplanabilir:
• Yetersiz ve ilkesiz üyeleri ayırmak,
• Meslek içi rekabeti düzenlemek,
• Hizmet ideallerini korumak (Pehlivan, 1998: 86).
Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 287
Görüleceği üzere Meslek etik ilkelerinin işlevlerinde, çalışanların kalitesine
göre başarılı çalışanlar ile başarısız çalışanları ayırmak ve sunulan ürünün
kalitesini yükseltmek amaçlanmaktadır (Bal ve Beren, 2003: 35).
DÜNYADA DENETİM ETİĞ İ İLKE VE KURALLARI
Denetim mesleğine özgü etik kurallar, uluslararası kunımlamun ve
uluslararası meslek örgütlerinin belirlediği ilkeler çerçevesinde şekillenmektedir.
Bu bölümde, Uluslararası Yüksek Denetim Kurumlan Örgütü (INTOSAI) Etik
Kurallan, bağımsız denetçi ve denetim kurumlan ile muhasebecilerin
uluslararası örgütü olan Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu’nun belirlediği
(IFAC) Etik Kuralları, Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsünün (IIA) Etik
Kurallan ve Amerikan Yeminli Serbest Muhasebeciler Enstitüsü (AICPA) Etik
Kurallan incelenmiştir.
Günümüzde, özel sektör üzerinde kamunun yaygm bir denetimi söz konusu
olabildiği gibi özel denetimin kamusal denetimi desteldeyici ve tamamlayıcılığı
niteliği de gün geçtikçe artmaktadır. Kamusal ve özel denetimde kullamlan
yöntem ve teknikler de gittikçe birbirine benzemektedir (Köse, 2007:6). Bu
sebeplerle, Dünyada ve Türkiye’de özel sektör denetçileri için belirlenmiş olan
denetim etiği ilke ve kurallanna da bu çahşma içinde yer verilmiştir.
U luslararası Yüksek Denetim K urum lan Ö rgütü (INTOSAI) Mesleki Etik
K uralları
ESfTOSAI, 1953’te Küba’mn başkenti Havana’da gerçekleştirilen uluslararası
kongre sonucunda oluşturulmuş; daha sonrasmda ise bağımsız ve siyaset dışı bir
organizasyon olarak Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelerin yüksek denetim
kurumlarmın üyesi olduğu uluslararası bir organizasyon haline gelmiştir. .
ESTTOSAI her üç yılda bir değişik ülkelerde kongreler düzenleyerek, yüksek
denetim alamnda ve ilgili mali ve yönetsel konularda, güncel gelişmelerin
tartışıhnasmı ve kararlar alınmasmı sağlayan bir forum oluşturmaktadır.
INTOSAI 1998 yılmda yapılan yönetim kurulu toplantısmda Kamu Sektörü
Denetçileri için Mesleki Etik Kurallan onaylammştır. Bu kurallar, INTOSAI
bünyesindeki çeşitli ülke Yüksek Denetim Kurumlarmın mesleki etik ilkelerini
ortak bir noktada buluşturmayı amaçlamaktadır (INTOSAI, 2005). INTOSAI,
üyesi bulunan tüm Yüksek Denetim Kurumlarmdan bu kurallara uygun
düzenlemeler yapmasım istemektedir. Söz konusu kurallar sadece meslek etiğine
ilişkin temel önermeleri içerecek şekilde hazurlanmış olup, ülkeler arasmdaki
kültür, dil farklılıklan ile yasal ve sosyal sistemler arasmdaki değişiklikler
nedeniyle bu kuraların her ülke koşullarma uyarlanması gerekmektedir.
INTOSAI Mesleki Etik Kurallarına yön veren ilkeler aşağıda yer verilen
başlıklar altmda incelenebilir (INTOSAI, 2005):
D ürüstlük: INTOSAI etik ilkelerinin en önemlisi dürüstlüktür. Dürüstlük
genel olarak doğruluk ve adalet kavramlanyla ölçülmektedir. Kamuoyunda
kendilerine duyulan güven duygusunu sürekli kılabilmek için denetçilerin
288 Kamu Etiği
davranışlan kusursuz ve şüphe uyandırmayacak biçimde olmalıdu:. Denetçiler
İşlerini yürütürken ve denetlenen kurum personeliyle ilişkilerini sürdürürken
yüksek standartlı davraraş biçimlerine bağlı kalmak zorundadır.
Bağımsızlık: Denetçiler denetledikleri kurumdan bağunsız olmak ve
inceledikleri konulan nesnel bir şekilde ele almak durumundadırlar. Bağımsızlık
ilkesini “nesnel davramş” ve “yansızlık” başlığı altmda üd alt ilke
şekillendirmektedir. Denetçinin bağunsızlığı, kişisel veya dış çıkarlar nedeniyle
hiçbir şekilde zedelenmemelidir. Denetçiler menfaatlerinin söz konusu
olabileceği her türlü konu ile ilgilenmekten kaçınmak zorundadırlar. Denetçiler
tarafından yürütülen her işte, özellikle eksiksiz ve objektif olması gereken
denetçi raporlarmda, nesnellik ve yansızlık gereklidir.
Tarafsızlık: Yüksek denetim kurumünun gerçekte var olan ve kamuoyu
tarafından da varlığı algılanan politik tarafsızlığımn korunması büyük önem
taşımaktadır. Bu nedenle denetçiler denetim sorumluluklarmı tarafsız bir biçimde
yerine getirebilmek için politik etkilerden uzak kalmaya özen göstermelidirler.
Yüksek Denetleme Kurumlan, yasama ve yürütme organlanyla veya raporlarım
görüşmek için yasayla yetki verilmiş diğer devlet kurumlan ile yakın çalışma
ilişkisi içinde olduklanndan, denetçilerin politik etkilerden uzak kalmaya özen
göstermeleri gerekmektedir. Denetçiler politik bir faaliyet içinde yer alurken veya
ahnayı düşünürken, böyle bir faaliyetin denetim görevlerini tarafsız olarak yerine
getirme yükümlülükleri üzerinde yaratabileceği etkileri veya dışarıdan böyle
görünebileceğini düşünerek hareket etmelidirler.
Ç ıkar Çatışm asından Kaçmılması: Denetçiler bağımsızlıklarmı ve
dürüstlüklerim zedeleyebilecek veya böyle bir görüntünün verilmesine neden
olabilecek hediye veya para ödüllerini reddederek bağımsızlıklarım korumalı ve
muhtemel bir çıkar çatışmasım önlemelidirler. Denetçiler, resmi konumlarını
özel amaçlar için kullanmamalı ve rüşvet riski içeren ilişkilerden veya
nesnellikleri ve bağımsızlıklan konusunda şüphe uyandırabilecek ilişkilerden
kaçınmalıdırlar. Görevlerinin ifası suasmda elde ettikleri bilgileri denetçiler
kendilerine
veya
başkalarma
kişisel
yarar
sağlamak
amacıyla
kullanmamalıdırlar.
Meslek Sırlarının Saklanması: Denetim süreci içinde elde ettikleri bilgiyi
denetçiler üçüncü şahıslara yazılı veya sözlü olarak açıklamamalıdırlar. Ancak;
Yüksek Denetim Kurumunun olağan çalışmasmm gereği olarak ve yasalar veya
diğer hukuki düzenlemelerle belirlenmiş sorumluluklarım yerine getirmek
amacıyla yapılan açıklamalar bunun dışmdadır.
Mesleki Yeterlilik ve Mesleki Gelişime Açık Olma: Denetçiler,
yürürlükteki denetim, muhasebe ve mali yönetim standartlarmı, politikalanm,
prosedürlerini ve uygulamalarım bilmeli ve bunları uygulamahdırlar. Ayrıca,
denetçiler denetlenen kurumun faaliyetlerini yönlendiren anayasal, yasal ve
kurumsal prensip ve standartlar hakkmda da yeterli bilgiye sahip olmalıdırlar.
Denetçiler denetimlerinde mümkün olan . en yüksek nitelikli metod ve
Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 289
uygulamaları kullanmalıdırlar. Denetçiler, yetersiz oldukları konularda hiçbir işi
üstlenmemelidirler.
Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) Etik Kuralları
Kısa adı IFAC (The International Federation Accountants) olan Uluslararası
Muhasebeciler Federasyonu 1977 yılında kurulmuş olup, 118 ülkeden 159
kuruluşa bağlı eğitim, endüstri ve ticaret konulannda çahşan ve bağımız denetim
faaliyetinde bulunan yaklaşık 2,5 milyon üyesi bulunmaktadır (TURMOB,
2005). Bağımsız denetim mesleğiyle ilgili olarak uluslararası uygulamaları
düzenleyen IFAC, kamuoyunun çıkarlarım dikkâte alarak muhasebe mesleğinin
geliştirilmesi ve güçlendirilmesi ve bummla ilgili oluşturulan standartlar arasında
uyumu sağlamak misyonunu üstlenmiştir. Bu misyonu gerçekleştirmek için;
diğer faaliyetlerle beraber uluslararası denetim standartlarım, etik ve eğitim
standartlarım, kamu sektörü muhasebe standartlarım oluşturmayı ve geliştirmeyi
hedef almaktadır.
IFAC Etik Komitesi tarafından, bağımsız denetçiler ve muhasebeciler için
hazırlanan etik standartlar (IFAC Code of Ethics for Professional Accoımtants)
üye kuruluşlarca benimsenmiş ve uyulması zorunlu hale getirilmiştir. Söz
konusu etik standartları objektiflik, ahlak ve mesleki yeterlik kavranılan ile
desteklemekte ve tüm meslek mensuplarma uygulanmaktadır.
Profesyonel Muhasebeciler veya Muhasebe Meslek Mensuplan için IFAC
etik kurallan veya yaygın deyim ile Uluslararası Muhasebe Etik kurallanmn tüm
meslek mensuplarma uygulanacak etik kurallar; Diirüstlük ve tarafsızlık. Etik
çatışmalanmn çözümlenmesi. Mesleki yeterlilik. Gizlilik Vergi uygulaması.
Sınır ötesi faaliyetler ve Tamtım başlıklan altmda ele alınmıştır. Tüm meslek
mensuplarma uygulanacak etik kurallarm yam sura bağımlı ve bağımsız çalışan
meslek mensupları içinde etik kurallar getirilmiştir.
Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsünün (HA) Etik Kurallan
Kısa adı IIA olan (The Institute of Intemal Auditors) Uluslararası İç
Denetçiler Enstitüsü 1941 yılında New York’da kurulmuş ve merkezi Amerika
Birleşik Devletleri'nde bulunmaktadır. EA ’ya 120'den fazla üllcenin ulusal
denetim kuruluşu üye olup; bu kuruluşlar içinde yaklaşık olarak 70 bin denetçi
çalışmaktadır. Enstitünün amacı, özel sektör içersinde işletmeyi yönetmekle
sorumlu kimselerin görevlerim etkin bir biçimde yerine getirmelerine yardımcı
ohnak için görev yapan iç denetçilerin dünya çapmda yaygın örgüt yapışma
sahip olmasmı sağlamak ve iç denetçiliği saygın bir meslek türü haline
getirmektir. 1995 yılında kurulmuş olan, Türkiye îç Denetim Enstitüsü,
Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsünde ülkemizi temsil etmekte ve çeşitli
sektörlerde görev yapan yaklaşık 700 üyesi bulunmaktadır (Seviğ, 2003).
Türkiye İç Denetim Enstitüsü, mesleki toplantılar, eğitim ve iletişim seminerleri,
uluslararası meslek standartlannm Türkçe'ye çevrilmesi, sertifikalı iç denetçi
smavı, kongreler gibi etkinlikler düzenlemekte; meslek bilinci ve etiğinin
oluşturulmasma katkı sağlamaya çalışmaktadır.
290 Kamil Etiği
Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsü, üyelerinin uyması gereken etik kurallar
hazırlamıştrr. Etik kuralları belirleme amacı, Enstitüsü tarafından, iç denetim
mesleğinde etik kültürü oluşturmak ye yaygmlaşürmak olarak açıklanmıştır. Etik
kurallar için dört temel ilke belirlenmiştir. Bunlar: Dürüstlük, Tarafsızlık,
Meslekî Ehliyet ve Sır Saklamadır. Bu dört ana ilke içerisinde, 11 davramş kuralı
belirlenmiştir. Bunlar:
a) Üyeler ve CIA (Certified Intemal Auditor)’ler görevlerini ve sorumluluk­
larım yerine getirirken dürüst, objektif ve gayretli olacaktır.
b) Üyeler ve CIA’lar kurumlarmın meseleleri ile ilgili tüm konularda veya
hizmet sunduklan kişilere bağlılık gösterecektir. Fakat üyeler ve CIA’1ar bilerek
herhangi bir uygunsuz veya yasal olmayan bir faaliyetin tarafı olmayacaktır^
c) Kurumlarma veya iç denetim mesleğine yakışmayan faaliyetlere bilerek
katılamazlar.
d) Kurumun çıkan ile çatışan veya görev ve sorumluluklarım objektif olarak
yerine getirmelerini engelleyici faaliyetlere girmekten kaçınırlar.
e) Mesleki kararlarına zarar verecek veya zarar verebileceği tahmin edilen,
çalışanlardan, müşterilerden, satıcılardan ve kurumsal iş ilişkisinde bulunduklarmdan değerli herhangi bir şeyi/hediyeyi kabul edemezler.
f) Sadece mesleki yeterlilikleri ile tamamlamayı bekledikleri hizmetleri yük­
lenirler.
g) “îç Denetim Uygulama Standartları” ile uyum sağlanması için uygun yön­
temleri kullanırlar.
h) Görevleri sırasmda elde ettikleri bilgileri kullanırken sağduyulu olurlar.
Gizli bilgileri, kişisel kazançlan için kullanamayacakları gibi, yasalara aykırı
veya kurum menfaatine zarar verecek şekilde kullanamazlar.
i) İşlerin sonuçlarını raporlarken, bildikleri tüm belgelere dayalı olarak ger­
çekleri ortaya koyarlar. Eğer bu gerçekler ortaya konmazsa, incelemede bulunan
faaliyet raporları çarpıtılabilir veya yasal olmayan uygulamalar gizlenebilir.
j) Uzmanlıklannda iyileşme ve hizmetlerin kalite ve etkinliği için sürekli olarak gayret gösterirler.
k) Mesleki uygulamalarda “enstitü” tarafından bildirilen yeterlilik, ahlaklılık
ve itibar yüksek standartlarım koruma yükümlülüğünün bilincinde olurlar. Üye­
ler, “kararnamelere” uyar ve enstitünün hedeflerini desteklerler.
Am erikan
K uralları
Yeminli
Serbest Muhasebeciler
Enstitüsü
(AICPA)
Etik
Kısa adı AICPA olan (American Institute of Certified Public Accountants)
Amerikan Yeminli Serbest Muhasebeciler Enstitüsü, bir meslek kuruluşu
olmamn yamnda muhasebe ve denetim konularında araştırma ve inceleme
raporları düzenleyen bir kuruluştur. AICPA’mn en önemli özelliği “Genel Kabul
Türk Kamu Yönetiminde Denetim E tiği 291
Görmüş Denetim Standartlarmı” ilk belirleyen kuruluş ohnasıdu:. Meslek
örgütlerince kabul edilen ve denetim kuruluşları ile denetçilerin uymak zorunda
olduklan standartlara “Genel Kabul Görmüş Denetim Standartlan”
denilmektedir. AICPA’nm belirlediği staiıdartlar, birçok ülkede benimsenerek
çok az değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelmiştir (BUMKO 2005). Söz
konusu standartlar en son şeklini 1988 yılmda Enstitünün Mesleki Davramş
Yasası’nda yapılan değişiklikle almıştır (Uyar, 2005). Söz konusu davramş
kurallan olması gereken davramşları içeren prensipler ve meslek ahlakma uygım
olmayan davramşları açıklamaktadır. Bu kurallara muhasebe ve denetim mesleği
ile uğraşan tüm üyelerin uyması zorunludur (Önder, 2001: 24).
AICPA Mesleki Davramş Yasası 6 prensibin belirlediği 11 etik kuraldan
oluşmaktadır (Önder 2001; 26-33). AICPA Meslekli Davramş Yasasına yön
veren 6 prensip ilke Sorumluluk, kamu yaran, dürüstlük, tarafsız ve bağımsız
olma, sunulan hizmetin kapsam ve niteliği başlıklan altmda düzenlenmiştir.
AICPA Mesleki Davramş Yasasma oluşturan 11 kural ise Bağımsızlık, Dürüst ve
Tarafsız Olma, Genel Standartlar Standartlara Uyma, Muhasebe Prensipleri,
Müşteriyle İlgili Bilgilerin Gizliliği, Şarta Bağh Ücret, Uygunsuz Davramşlar,
Reklâm Yapma ve Hizmet Satişına Yönelik Diğer Talep Biçimleri Komisyon ve
Damşma Ücretleri başlıkları altmda toplanmıştır.
TÜRKİYE’DE DENETİM ETİĞİNE İLİŞKİN İLKE VE KURALLAR
Türk kamu yönetiminde görev yapan denetim elamanlarmın büyük
çoğunluğu 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkmdaki
Kanunda belirlenen etik kurallara tabidir. Bımlarm dışmda bazı denetim
kurumlan mensupları için etik anlamda kurallar içeren bazı düzenlemeler
geliştirmiştisr. Bunlardan Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kurallan, Sayıştay
Denetçileri Hakkında Disiplin Kovuşturmasmı Gerektiren Hallerle Bunlara
Verilecek Disiplin Cezalarma Dair İç Yönetmelik, Maliye Bakanlığı Teftiş
Kurulu Etik İlkeleri ve Serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci mali
müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin mesleki faaliyetierinde uyacakları etik
ilkeler hakkında yönetmelik. Bağımsız Denetleme Kuruluşİan ve Denetçilerinle
İUşkin Genel Esaslar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Üyeleri ile
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Personelinin Uyacakları Meslek
İlkeleri aşağıdaki bölümlerde incelenmiştir.
Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kuralları
5018 sayılı Kamu MaU Yönetim ve Kontrol Kanununun 67 nci maddesinde
iç denetçilerin uyacaklan etik kurallarm İç Denetim Koordinasyon Kurulunca
belirleneceği ifade edilmiştir. Aynca, İç Denetçilerin Çalışma Usul ve Esasları
Hakkmda Yönetmelikte iç denetçilerin Kurul tarafından belirlenen denetim
standartlarma ve etik kurallara uymakla yükümlü olduğu, bu standart ve
kuraUann da uluslararası genel kabul görmüş standart ve kurallar dikkate
almarak belirleneceği ifade edilmiştir.
292 Kamu Etiği
Bu çerçevede, İç Denetim Koordinasyon Kurulunca Uluslararası İç
Denetçiler Enstitüsünün (IIA) Meslek Ahlak Kurallan esas almarak ve diğer
uluslararası mesleki kuruluşların metinlerinden de yararlamlarak Kamu İç
Denetçileri Meslek Ahlak Kurallan oluşturulmuştur.
5018 sayıh Kanununun 67inci maddesinde “etik” sözcüğü kullamimasma
rağmen İç Denetim Koordinasyon Kurulu “Ahlak” sözcüpnü kullanmayı tercih
etmiştir. Oysa ki, ahlakla, etik sözcükleri arasmda bazı anlam fârklılıklan söz
konusudur. Ahlak kavramı kültürden kültüre değişebilmektedir. Bu nedenle
meslekler söz konusu olduğunda evrensel ortak değerler içeren “etik
kurallardan” bahsedilmektedir. İç Denetim Koordinasyon Kurulunun bu aynm
üzerinde çok fazla durmadığı anlaşılmaktadır.
Kamu iç denetçileri meslek ahlak kurallan; iç denetim mesleği ve
uygulamasıyla ilgili ‘İlkeler’ ile iç denetçilerden beklenen davramş tarzım
tanımlayan ‘Davramş Kurallan’ndan oluşmaktadır. İç denetçiler meslek ahlak
kurallan aşağıda sıralanan ilkeler başlığı altmda belirlenen kurallardan
oluşmaktadır.
Dürüstlük: İç denetçilerin dürüstlüğü güven verir ve böylece vardıkları
kanaat ve değerlendirmelere itimat edilmesine zemin oluşturur.
Tarafsızlık, Nesnellik, Bağımsızlık: İç denetçiler, yaptıkları denetimlerle
ilgili bilgi toplarken, değerlendirirken ve raporlarken en üst düzeyde mesleki
tarafsızlık sergiler. İç denetçiler ilgili tüm şartlann değerlendirmesini adil ve
önyargısız bir şekilde yapar ve kendisi veya diğerlerinin menfaatlerinden
etkilenmez.
Gizlilik: İç denetçiler, denetim esnasmda elde ettikleri bilgilerin gizüliğine
saygı gösterir, hukuki ve mesleki zorunluluk olmadıkça bunlan yayınlayamaz ve
açıklayamaz.
Yetkililik (Ehil olma): İç denetçiler, iç denetim hizmetlerinin
yürütülmesinde gereken bilgi, beceri ve tecrübeyi ortaya koyarlar.
Kamu iç denetçileri meslek ahlak kurallan, iç denetçi tarafmdan mesleğe girişte
okunup imzalamnakta ve iç denetim birimi ile üst yöneticiye sunulmaktadır.
“Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kurallan” denetim etiği alarunda bir ilk
olmasına karşın bazı konularda belirsizliklerde söz konusudur. Örneğin etik dışı
davramşlan kimin tespit edeceği; eti dışı davranışlara karşı kimlerin ne gibi
yaptırımlar uygulayacağı konulannda açıklık yoktur.
Sayıştay Denetçileri H akkında Disiplin Kovuşturmasmı G erektiren Hallerle
B unlara Verilecek Disiplin Cezalarına D air İç Yönetmelik
1968 yılmda çıkarılan ve aym zamanda Sayıştay denetçilerinin disiplin
yönetmeliği olan “Başkan ve Üyeler Dışmdaki Sayıştay Mensuplan Haldanda
Disiplin Kovuşturmasmı Gerektiren Hallerle Bunlara Verilecek Disiplin
Cezalarma Dair İç Yönetmelik” denetçiler için etik anlamda bazı düzenlemeleri
Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 293
içermektedir. Anılan yönetmelikte etik anlamdaki düzenlemeler “Klılık ve
Kıyafet”, “Görevlilerle İlişkiler”, “Görevli Olmayan Kişilerle İlişkiler”, “Kişisel
Hal ve Hareketler” “Dava konusu olmuş hal ve hareketler”, “Hizmetin ve
görevin aksamasım mucip olan hal ve hareketler”, “Çalışma düzenim veya
düzenini bozan hal ve hareketler” başlıklan altında düzenlenmiştir.
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Etik İlkeleri
Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu, yürüttüğü denetim görevinde saydamlığm
sağlanması ve etik ilkelere dayalı bir denetim anlayışmm kummsallaştmiması
amacıyla etik ilkelerini belirlemiştir (Maliye Teftiş, 2008). Ancak, bu ilkeler
mevzuat hükmünde değildir. Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Etik İlkelerinin
dayanağı doğruluk, tarafsızlık, bağımsızlık ve topluma karşı sorumluluk duyması
olarak sıralanmıştır. Söz konusu ilkeler temel çahşma etiği, topluma karşı
sorumluluk, mesleğe karşı sorumluluk, mesleğe karşı sorumluluk başlıklan
altmda sıralanmıştır.
Serbest Muhasebeciler, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Ve Yeminli
Mali Müşavirlerin Mesleki Faaliyetlerinde Uyacakları Etik İlkeler
Hakkında Yönetmelik
Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler
Odaları Birliği tarafmdan hazırlanan Serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci
mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin mesleki faaliyetlerinde uyacaklan
etik ilkeler hakkında yönetmelik 19 Ekim 2007 Tarüı ve 26675 sayılı resmi
gazetede yayınlanarak yürürlüğe sokulmuştur. Yönetmeliğin amacı; tüm üyelerin
en üst derecede meslekî bilgiye sahip, sosyal sorumluluk bilinci olan, etik
değerlere bağlı, rekabet anlayışı daha kaliteli hizmet sunumu biçiminde oluşmuş,
güvenilir ve saygın bir meslek mensuplan kitlesi oluşturmak hedefine ulaşmak
için inuhasebe meslek mensuplannm meslekî ilişkilerinde uymaları gereken
asgari etik ilkelerin belirlemesi olarak açıklanmıştır.
Etik ilkeler üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm tüm meslek
mensuplanmn uyması gereken temel etik ilkeleri ve bu ilkelerin uygulanması
için gereken kavramsal çerçeveyi sunmaktadır. İkinci ve üçüncü bölümler
kavramsal çerçevenin belirli özel durumlarda nasıl uygulanacağım ortaya
koymaktadır. Tüm meslek mensuplanmn uyması gereken temel etik ilkeler
dürüstlük, tarafsızlık, meslekî yeterlilik ve özen, gizlilik, meslekî davramş
başlıklan altmda düzenlenmiştir.
Bağımsız Denetleme Kuruluşları ve Denetçilerine İlişkin Genel Esaslar
Bağımsız denetçilerin uyacaklan etik kurallara ilişkin ö n e ^ i bir düzenleme
de, 2499 sajalı Sermaye Piyasası Kanımu’nun 16 ncı maddesi uyannca yürürlüğe
sokulan "Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmelik”
uyarmca sermaye piyasasmda yaptmlacak bağunsız denetlemelerde, bağımsız
denetleme kuruluşlan ile denetçüer için geçerli olan, denetleme standartlannm
genel esaslannı ve mesleki moral ilkelerini belirleyen; 18 Haziran 1988 tarih ve
19846 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, “X-3 seri n o ’lu Bağımsız Denetleme
294 Kamu Etiği
Kuruluşları ve Denetçilerine İlişkin Genel Esasları Belirleyen Jeö/jğ”dir. Söz
konusu tebliğde denetçilerin uyacaklan etik ilkeler ve kurallar belirlenmiştir.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Üyeleri ile Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu Personelinin Uyacakları Meslek İlkeleri
4389 sayılı Bankalar Kanununun 3üncü maddesinin 5/b bendine dayanarak
çıkartılan 2000/730 sayılı Bakanlar Kurulu Karan; Bankacılık Düzenleme ve
Denetleme Kurulu Üyeleri ile Denetleme Kunraıu Personelinin, herhangi bir etki
veya baskı altında kalmadan görevlerini yürütmelerini, kamuoyunda ve mali
piyasalarda kurumun görevlerini tam bir tarafsızlık içinde yerine getirdiği
konusunda güven oluşturulması ve bu güvenin sürdürülmesini sağlamak üzere,
uyacaklan meslek ilkelerini düzenlemektedir. 22 Haziran 2000 tarih ve 24087
tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ilkeler Genel İlkeler, Meslek İlkeleri ve
uygulamaya ilişkin ilkeler başlıklan altmda sıralanmıştır.
TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN
ARAŞTIRMASI
DENETİMİNDE
ETİK
Denetim etiği kurallanmn özünü uluslararası denetim kurumlan ve meslek
örgütleri tarafından belirlenen etik ilkeler oluşturmaktadır. Bu ilkeler
incelendiğinde, hepsinin temelinde INTOSAI tarafmdan da benimsenen etik
ilkelerin yer aldığı görülmektedir. Çağdaş dünyadaki denetim kurumlannın
geçirdiği deneyimler sonucunda oluşan bu ilkeler; bağımsızlık, düriistlülc,
tarafsızlık, çıkar çatışmasmdan kaçınma ve mesleki yeterlilik olarak
sıralanmaktadır.
2006 yılmda INTOSAI tarafmdan belirlenen etik ilke ve kurallanmn Türk
kamu yönetiminde uygulanma düzeyine ilişkin Sayıştay Denetçilerinin
algılanmn saptanması amacıyla bir alan araştırması yapıirmştır (Koçberber 2007,
126-196). Araşürmaya 346 Sayıştay denetçisi katılmıştır. Araştrrmada
katılımcılara INTOSAI denetim ilkelerini içeren sorular sorulmuştur. Araştırma
bulgulanna dayanarak kamuda görev yapan denetçiler için uluslararası denetim
etiği kurallarma ihtiyaç olduğu söylenebilir. Çünkü ankete katılanlarm
uluslararası denetim etiği ilkelerinin uygulanma düzeyme ilişkin sorulara verdiği
cevaplara göre;
e Kamudaki denetçilerin hiçbir gücün etkisinde kalmadan bağımsız denetim
yaptıklamu düşünenlerin oram % 51.38,
» Kamudaki denetçilerin hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın dürüstlükle ob­
jektif ve adil olarak denetim yapabildiğini düşünenlerin oram % 55.36,
Kamudaki denetçilerin elde ettiği bilgileri tarafsız olarak değerlendirebildigini düşünenlerin oram % 60.69,
^ • Kamudaki denetçilerin denetimi yürütme biçimine, raporlarma ve sonuç­
lanana kamuoyunda güven d u y u ld u ğ u düşünenlerin oram % 45.66,
Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 295
• Kamudaki denetçilerin görevlerim yürütebilecek düzeyde mevzuat bilgisi
ve mesleki yeterliliğe sahip olduğunu düşünenlerin oram % 68.70’dir.
Bu sonuçlar içinde denetçilerin güvenilirliğine ilişkin düşünceye katılım
oramnm düşüklüğü dikkat çeMcidir. Kamudaki denetçilerin denetimi yürütme
biçimine, raporlarma ve sonuçlarma kamuoyunda düşük düzeyde güven
dujaılmasmm nedeni denetçilerin etik ilkelere uygım denetim yapmaması olarak
gösterilebilir. Gerçektende; uluslar arası denetim etiği ilkelerinden; bağımsızlık,
dürüstlük ve tarafsızlık ilkelerinin Türkiye’de uygulandığma inananlarm oram
yüzde elliler düzeyindedir. Başka deyişle, katılımcılarm yaklaşık yansı
kamudaki denetçilerin denetimlerini; bağımsızlık, dürüstlük ve tarafsızlık
ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmediğini düşünmektedirler. Sadece
denetçilerin mesleği yeterliliğine diğer ilkelere oranla daha yüksek sayılabilecek
bir kaülun (%68.70) söz konusudur. Ancak, bu rakamında tatmin edici olduğu
söylenemez. Bu sonuçlan doğrulayan şekilde ankete katılan Sayıştay
denetçilerinin % 91.62’i Türk kamu yönetiminde görev yapan denetçiler için
uluslararası denetim standartlarda etik kurallar olması gerektiği düşüncesine
katılmaktadn:.
Araştırmada katılımcılardan denetçilerin bazı özel durumlan ile etik kurallara
uygun denetim yapmalan arasmda bir ilişki olup olmadığı konusunda düşünceler
alınmaya çalışılmıştır. Bu somlara verilen cevaplara göre;
• Denetçilerin ücreti ile etik kurallara uygım denetim yapması arasmda doğm orantı olduğunu düşünenlerin oram %50,
• Denetçilerin sahip olduğu imkânlar ile etik kurallara uygun denetim yap­
ması arasmda doğra orantı olduğu düşüncesine katılanlarm oram %55,
« Denetçilerin terfi sistemlerinin adil ve objektif olmasıyla etik kurallara
uygun denetim yapması arasmda doğru orantı olduğu düşüncesine katılanlarm
oram % 83.53’dır.
Özellikle ilk üd düşünceye katılım oram denetçilerin kıdemi arükça
azalmaktadır. Bu bulgulara dayanarak denetçilerin aldığı ücretle veya sahip
olduğu imkânlarla etik kurallara uygun denetim yapması arasmda bir ilişki
olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak, araştırma bulgularına dayanarak
denetçilerin terfi sistemlerinin adil ve objektif olmasıyla, etik kurallara uygım
denetim yapmaları arasmda doğru orantı olduğu söylenebilir. Bu sonuç,
denetçilerin bağımsızlığı ilkesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Araştumada, denetim etiği kurallarım kimlerin belirleyebileceği ve
denetçilerin etik dışı davramşlar göstermesi durumunda kimlerin yaptırım
uygulayabileceği konularmda da katılımcılarm düşünceleri alınmaya
çahşılmıştır. Ankete katılan denetçilerin her üd soruya da verdiği cevaplar
denetimle ilgiU kurullarda yoğunlaşmaktadır. Bu durum, denetçi mesleğiyle ilgili
sorunlarda denetimle ilgili kurullarda çalışanlarm daha nesnel karar vereceğine
inamidığı şeklinde yorumlanmıştır.
296 Kamu Etiği
Kamu Görevlileri Etik Kıırulu Kurulması Hakkında Kanun uyarmca kamu
görevlileri bir Etik Sözleşme imzalamaktadır. “Kamu görevlileri etik
sözleşmesine benzer bir sözleşme denetçilere de uygulanırsa etik kurallara uygun
denetim sağlanır mı?” sorusuna verilen cevaplara göre katılımcılarm ortak bir
görüşte birleşemediği görülmüştür. Bu durum, geçmişte benzer bazı
uygulamalarm başansız olmasmm verdiği karamsarlıktan kaynaklandığı şeklinde
yorumlanmıştır.
Araştırmada Türkiye’de denetim etiğiyle ilgili problem olduğu düşünülen
bazı konularda sorular hazırlanarak katılımcılarm bu konularda algılan
saptanmaya çalışılmıştır. Katılımcılarm verdikleri cevaplara göre;
• Kamuda görev yapan denetçilerinin resmi konumlanm özel amaçları için
kullandıklanm düşünenlerin oram % 75.73’tür. Bu oran ilgili soruya, her zaman,
çoğunlukla ve bazen cevabı verenlerin toplarm abnarak hesaplanmıştır.
• Denetlenenlerce denetçilere ilgi gösterilmesinin ya da gösterilmemesinin
denetim sonuçlannı etkileyeceği görüşünde olanlann oram % 71.03,
® Hediye, yemek, ödül, v.b. maddi karşılığı olmayan değerlerin kabul edil­
mesini etik bulmadıklarım düşünenlerin oram % 80.63,
• Denetçilerinin görevleriyle ilgili mevzuat ve teknolojik gelişmeleri takip
etmemesini etik bir davramş olarak görmeyenlerin oram % 89.88,
• Denetçilerinin görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kitap, dergi, v.b. sa­
tışı yapmalarım etik bir davramş olarak görmeyenlerin oranı % 92.78,
• Denetçilerin denetlenen kuramlara denetimle ilgili soralarda damşmanlık
yapmasmı etik bulmayanların oram %65.9dur.
Bu sorular denetçilerin meslek etiği ilkelerine bakışmı farklı şekilde
sorgulayan kontrol sorularıdır. Cevaplardan elde edilen bulgulara göre
katılımcılar hediye kabul edilmesi ile unvan ve yetkiler kullamlarak kitap, dergi,
v.s. satışı yapılmasmı etik bulmamaktadır. Bu sonuca dayanarak; ankete
katılanlarm söz konusu davramşlarm çıkar çatışmasma yol açarak, denetçilerin
tarafsızlılığım ve dürüstlüğünü etkileyebildiğinin farkmda oldukları söylenebilir.
Ankete katılan Sayıştay denetçileri, denetçilerinin görevleriyle ilgili mevzuat ve
teknolojik gelişmeleri takip etmemesini etik bir davramş olarak görmemektedir.
Bu bulguya dayanarak, ankete katılan denetçilerin, mesleld yeterlilüc, mesleki
gelişime açık olma gibi denetim etiği ilkelerinin öneminin bilincinde olduklan
söylenebilir.
Araştırmada, kamuda görev yapan denetçilerin, bazı konularda uluslar arası
denetim etiği ilkelerine aykm tutum ve davramşlar içinde olabileceğine dair
bulgulara da ulaşılmıştu:. Örneğin, ankete katılanlarm büyük çoğunluğu
denetçilerinin resmi konumlarmı özel amaçları için de kullandıklanm
düşünmektedir. Denetçilerinin resmi konumlanm özel amaçlar için
kullanmalarım etik bir davramş olarak değerlendirmek mümkün değildir. Bu tür
davramşlar denetçilerin dürüstlüğüne gölge düşürdüğü gibi çıkar çatışmasma da
Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 297
yol açabilmektedir. Diğer bir anket sorusuna verilen cevaplara göre; ankete
katılan Sayıştay denetçilerinin büyük çoğunluğu, denetlenenlerce denetçilere ilgi
gösterilmesinin ya da gösterilmemesioin denetim sonuçlarım etkileyebileceğini
düşünmektedir. Denetçilere ilgi gösterilmesi veya gösterilmemesi denetim
sonuçlarım etkilemesi denetçilerin dürüstlüğüne ve tarafsızlığına gölge düşürür.
Uluslararası denetim etiği kurallarıyla bağdaşmayan bu sonuçlar, katılımcılann
kamudaki denetçiler için genel kabul görmüş uluslararası denetim standartlarma
uygun etik kuralların olması gerektiği düşüncesiyle örtüşmektedir.
SONUÇ
Türk kamu yönetiminde denetim; denetçi, müfettiş, uzman, kontrolör,
denetmen gibi değişik unvanlarla çeşitli kurumlarda görev yapan denetim
elamanlarmca gerçekleştirilmelctedir. Kamuda görev yapan ve on binlerle ifade
edilen sayıda denetim elamamna rağmen denetim mekanizmasınm iyi işlediği
söylemek mümkün değildir. Bu durumun en önemli sebebi uluslararasmda genel
kabul gören denetim standartlarma uygun denetim yapılmamasıdır. Denetim
mesleğinin kendisinden beklenen yararlan sağlayabilmesi ve üstün kalitede
ürünler üretebilmesi uluslar arası denetim standartlarma uyulmasma bağlıdır.
Son dönemde yürürlüğe sokulan bazı yasal düzenlemelerle denetime uluslararası
standartlar getirilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Bu yasal
düzenlemelerin başında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Ve Kontrol Kanunu
gelmektedir. 5018 sayılı yasayla kamu kumm ve kuruluşlarmda yapılan denetim
tanımlanımş; denetim türleri belirlenmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarmda
yapılan denetim, iç ve dış denetim olarak ikiye ayrılnrken; yapılacak denetimler
hulcuka uygunluk denetimi, mali denetim ve performans denetimi olarak
sayılmıştır. İç denetim, iç denetçilerce yerine getirilirken; dış denetim, Sayıştay’a
bırakılmıştır. İç ve dış denetim, genel kabul gören uluslar arası denetim
standartlarma uygun şekilde hazurlanan denetim rehberlerinde belirtilen kriterler
çerçevesinde gerçekleştirilecektir.
Denetimin uluslararası denetim standartlarma uygun gerçekleştirilmesinin
aıüamı kamuda görev yapan denetçilerin dünyanın her yerinde mesleğini icra
edebilir hale gelmesidir. Bir uğraşm uluslararasmda meslek olarak kabul
görmesinin kriterlerinden birisi meslek etiği ve disiplininin bulunmasıdır. Bu
kapsamda kamuda görev yapan denetçiler için kamu görevlilerinin uymak
zorunda olduğu genel etik kurallardan farklı denetçi mesleğine özgü etik
kuralların olması gerekmektedir. 5018 sayılı yasaya dayanarak hazırlanan
“Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kuralları”, bu konuda bir ilktir. Ancak,
uluslararası meslek örgütlerinin belirlediği denetim etiği kurallarmm sadece iç
denetçiler için sınırlı kalmaması, kamuda görev yapan tüm denetçiler için geçerli
olması gerekmektedir.
Denetim etiği kurallanmn özünü uluslararası denetim kurumlan ve meslek
örgütlerinin belirlediği ilkeler oluşturmaktadır. Söz konusu ilkeler
incelendiğinde, hepsinin temelinde INTOSAI tarafından kabul edilen etik
ilkelerin yer aldığı görülmektedir. Türk kamu yönetiminde görev yapan
298 Kamu Etiği
denetçiler için oluşturulacak meslek etiği kurallarının bu ilkeler çerçevesinde
şekillenmesi denetimden beklenen faydamn sağlanabilmesi açısmdan büyük
önem taşmıaktadır.
Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesine benzer bir sözleşmenin denetçiler içinde
geçerli olması etik kurallara uygun denetim yapılmasına katkı sağlayabilir.
Ancak, etik sözleşmesinin başanlı olabilmesi için denetçilerin etik dışı
davramşlarımn akil kişilerin oluşturduğu geniş katılımlı bir kurul tarafmdan
denetlenmesi ve gerektiğinde yaptınm uygulanması gerekmektedir.
Etik ilke ve kurallann belirlenmesi önemli olmakla birlikte yeterli değildir.
Önemli olan etik dışı davranışların hiç oluşmamasıdır. Bımun yolu da etik bilinci
oluşturulmasından ve etik eğitiminden geçmektedir. Denetçilere etik kurallann
hatırlatılması amacıyla belirli periyotlarla eğitim verilmesi, sempozyum gibi
bilimsel etkinliklerle etik eğitiminin desteklenmesi zorunludur. Denetçileirin etik
ilkeleri koruyabilmeleri tek başına meslek mensuplarmm gayretiyle mümkün
değildir. Bu konuda, kamu yönetiminde söz sahibi olan her kesimin desteği
gerekmektedir.
KAYNAKÇA
ARDA, Bema, PELİN, Serap Şahinoğlu, (1995), “Tıbbi Etik: Tanımı, İçeriği,
Yöntemi ve Başlıca Konuları”, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası,
C. 48,S.3, s.323-336.
BAL, İhsan, BEREN, Fatih, (2003), Polis Etiği, Siyasal Kitapevi, Ankara.
BİLGİN, Kamil Ufuk, (1997), “Kamu Yönetiminde Yönetsel Etiğin Yönetim
Ölçeğinde Değerlendirilmesi” TODAİE 21. Yüzyılda Nasıl Bir Kamu Yönetimi
Sempozyumu, Mayıs 1997, TODAİE Kütüphanesi, Ankara.
BUMKO,(2005),www.bumko.gov.tr/proje/proje4/dokuman/EtikMeslekAhlak.do
c (4.4.2005).
INTOSAI,(2005),www.intosai.org/Level3/Guidelines/3_AudStandConun/3_Cod
Eth_AudStand2001_E.pdf, (16.8.2005).
KILAVUZ, Raci, (2003), Kamu Yönetiminde Etik ve Bir Sorun Alanı Olarak
Yozlaşma, Seçkin Yayınevi, Ankara.,
KOÇBERBER, Seyit, (2007), Türk Kamu Yönetiminde Denetim E tiğ i: Sayıştay
Denetçileri Üzerinde Bir Çalışma, TODAİE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara.
KÖSE, H.Ömer, (2007), Dünya ‘da ve Türkiye 'de Yüksek Denetim, Sayıştay
Yayım, Ankara.
KUÇURADİ, İonna, (1998), Uludağ Konuşmaları Özgürlük, Ahlak, Kültür
Kavramları, Tmkxy& Felsefe Kurumu Yayınları, Felsefe Dizisi, Ankara.
MALİYE TEFTİŞ, (2008), www.mtk.gov.tr,(12.1.2008).
Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 299
NİŞANCI, Ensar, (2003), Küreselleşme, Ulus Devlet ve Etik, Osmangazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C.4, S.l,s.29-40.
ÖNDER, Türkan, (2001), Batan Bankalar, Bağımsız Denetim ve Meslek Ahlakı,
Beta Yayınlan, İstanbul.
PEHLİVAN, İnayet, (1998), Örgütsel ve Yönetsel Etik, Pagem Yayınlan,
Ankara.
SEVİĞ, Veysi, (2003), “İç Denetim Enstitüsü” Dünya Gazetesi,25.05.2003.
TEPE, Harun, (2000), Etik ve Meslek Etikleri, Türkiye Felsefe Kurumu Yayım,
Ankara.
TURMOB,(2005), www.turmob.org.tr/uluslararasi/EFACAHLAKYASASLdoc,
(28.4.2005).
UYAR, Süleyman, (2005), “Muhasebe Mesleğinde Etikle İlgili Düzenlemeler”
www.muhasebetr.eom/yazarlanmiz/suleyman/001/, (2.8.2005).
TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE
YOLSUZLUK VE RÜŞVETİN
ÖNLENMESİNDE BİR KONTROL ARACI
OLARAK İÇ DENETİMİN ROLÜ
A. Turan ÖZTÛRK*
özet
1 5 0 0 ’lü yıllarda yayım lanan “Prens” adlı kitabında M achiavelli.kam u erkinin elde edilm esi ve
d evam ettirilm esi ile başanh yönetim için her devirde geçerli olabilecek,akılcı çözüm ler üretmiştir.
Pratikte uygulam a alanı bulan bu öneriler, etik standartlardan uzaklaştığı için eleştirilm iştir.
M achiavelli:” Korku yerine, sev^i uyandırm ak mı?. Yoksa sevgi yerine, korku uyandırm ak
mı? sorusuna cevaplar anyor.lsten dik bir yaşam ın araştırılması v e anlaşılm ası olarak da
tanımlanabilen etik ilkeler, yıllarca süren bir gelişm enin sonucunda şek illenm eye devam etmektedir.
T ürkiye’de de yolsuzluk v e rüşvet, yıllar boyu kamudaki tahribatını artırarak varlığını
sürdürmüştür. Bu alanda 1990 yılında yayım lanan, “Mal Bildiriminde Bulunulm ası, Rüşvet vc
Yolsuzluklarla M ücadele K anunu” ile 2 0 0 8 yılında oluştum lan “Kam u Görevlileri E tik
K uruiu”olumlu gelişm elerdir, ancak uygulamalardaki kararlılık henüz görülememektedir.
T ürkiye’de şeffaflığı artırac a k vc yolsuzluğun en aza indirilmesini sağlayacak entegre
m evzuatın tam amlanm ası v e hayata geçirilm esi için kurulların oluşturulması v e kararlılıkla
faaliyetlerini sürdürmeleri yaşam sal derecede önem li bir kamu yönetim i sorunudur. Uluslar arası
Şeffaflık Ö rgütü’nün (T ransparency International-T I) her yıl gerçekleştirdiği Yolsuzluk
Algılama Endeksi’nin (C orruption Perception Indox-CPI) 2008 yılı sonuçlarına göre
Türkiye, araştırma kapsamında 180 ülke arasında 58. sırada yer alıyor. İç açıcı olm ayan bu
sonuç,yapısal eksiklikler ile sosyal v e siyasal m ekanizm a v e kurumların oluşturulm asını ve düzgün
işletilm esini gerekli kılmaktadır.
Ç alışm ada “Kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması “olarak
tanımlanabilen yolsuzluğa karşı,hızlı ve geçerli önlem ler alm ak için “norm atif b ir düzen“
içerisinde, kamu yönetişim” ilkelerini hayata g eçin iıed e “ denetim in” rolü ve'önem in e değinilerek ,
çıkarımlara yer verilm iştir.
A nahtar Kelimeler: A hlak, E tik,Y ozlaşm a v e Y olsuzluk, iç denetim .
1. GİRİŞ
Mahatma Gandhi, insanları yok edebilecek yedi ölümcül günahı şöyle sıralar:
“İş yapmadan refah, vicdan olmadan zevk, karakter olmadan bilgi, ahlak (etik)
olmadan iş, insanlık olmadan bilim, adanmışlık olmadan din, ilke olmada
siyaset”. Yaklaşık bin sene önce Wang An- Shih de Çin’deki yolsuzluğu “kötü
kanunlar” ve “Kötü insanlara” bağlamıştır. (Sherman, 1974) Küreselleşme,
birçok olumlu açılunm yam sıra; örgütler ile bazı toplumlarda iç barışı tehdit
eden virüsü de beraberinde getirmiştir. Değerler hastalanımş, ahlak ve erdem
ikinci plana atılmış, almmn teri ile ekmeğini kazanmaya çalışan insanların morali
bozulmuştur. Türkiye de 1980’li yıllardan itibaren bu virüsü kaprmştır (Öztürk,
2007: 7).
' Dr., (Kamu Y önetim i), Çankaya Ü niversitesi Rektöriüğü
302 Kamu Etiği
Kısaca, “toplumsal sorunları ve bunların çözümlerini üretmek olarak
tanımlanabilen kamu politikaları”; kanun yapılarak, yönetsel düzenlemeler
gerçekleştirilerek, alternatif çözüm önerileri arasmda seçim yapılarak sorunlarm
üstesinden gelebilir. Doğal olarak bu görevler, normatif bir düzen içerisinde
kamu görevlilerince yerine getirilecektir .Yönetimin performansı, onu çalıştıran
bireylerin niteliklerine, örgütün iç işleyiş düzeni ile doğrudan ilgilidir (İçsel
olarak oluşturulmuş kurallar düzeni).
Genel olarak; bir faaliyetin sonuçlanmn mümkün olduğu kadar planlara
uygun olmasım sağlamak amacıyla standartlar konması, elde edilen sonuçlam
bu standartlarla karşılaştırılması ve uygulamanm plandan ayrıldığı noktalarda
düzeltici önlemlerin alınmasım da içeren denetim (kontrol), gerek kamu
yönetimi, gerekse özel işletmeler için yaşamsal önem taşımaktadır. Sistemdeki
bozulmayı ifade eden “entropi” nin olumsuz etkisi, “düzeltici” olarak
niteleyebileceğimiz” iç denetim” ile giderilebilecektir.
Etkin bir iç kontrol sisteminin oluşturulması, gerektiği şekilde işetilmesi ve
izlenmesi, yönetimin sorumluluğundadır.İç denetimin yaptığı ■kontroller
sonucunda bilgi akışı kesintiye uğramaz. Yöneticiler değerli fikirler ile
buluşur.Ancak iç denetim, yöneticilere ne kadar işlenmiş bilgiler sunarsa sımsun,
etkin bir iç kontrol yapısımn ikamesi olarak görülmemelidir. Şüphesiz korkudan,
şaibeden arınmış, işleyiş düzeni iyi kurulmuş denetim sistemi, örgütlere dinamik
bir yapı kazandıracağı gibi; “ileri besleme” olarak da adlandırılan “yönlendirici
kontrol” ile de beklenen etkilerden fazlasmı elde etmek mümkün olacaktır.
Çalışmada; yolsuzluk ve yozlaşmaya karşı, hızlı ve geçerli önlemler almak
için “normatif bir düzen” içerisinde, “kamu yönetişim” ilkelerini hayata
geçirmede “iç denetimin” rolü ve önemi incelenecek ve çıkarımlara yer
verilecektir.
2. KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE
Kamu yönetiminde yolsuzluk ve rüşvetin etkileri, sonuçlan, maliyeti ve
almması gereken önlemlerin incelendiği çalışmada,kavram ve tanım birliği
sağlamak maksadıyla konu ile ilgili bazı tamm ve kavramları açıklamakta yarar
umulmaktadır.
Kamu vönetimi. yönetimin belirli sımrlan olan spesifik bir alamdır. Bu
alanda daha çok temsil yönü güçlü olan siyasal organlarca belirlenen kamu
politikalannm yürütülmesi süreçleridir (Herring, 1991: 78).
Kamu Politikası, toplumsal sorunları ve bunlarm çözümlerini belirlemek
anlamına
gelmekte
v e' kanun
yapmak,
yönetsel
düzenlemeleri
gerçekleştirmek,altematif çözüm önerileri arasmda seçim yapmak, sorunları
çözecek yöntemleri belirlemektir (Eryılmaz, 2000: 9).
Kamu Tercihi Teorisi,gerek kamu kesiminde,gerekse özel kesimde karar
alma ve uygulamaya ilişkin tercihlerin aynı temel nedene göre belirlendiği, her
ikisinde de karar ve uygulama süreçlerinde yer alan aktörlerin özel çıkarlarım
Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 303
maksimize
etme
dayanmaktadır
arayışlan
doğrultusunda
şekillendiği
varsayumna
Kamu Hizmeti, devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafmdan ya da
bunlarm gözetim ve. denetimleri altında genel ve kolektif ihtiyaçları karşılamak
ve tatmin etmek, kamu yararım sağlamak için yürütülen ve kamuya sunulmuş
devamlı ve muntazam faaliyetler olarak tanımlanır.
Kamu Yaran, kişi ya da grup çıkarlarmm dışmda bunlardan farklı veya
bunlarm üstünde olup, kamu hizmetlerinin kamuya yönelik olarak
gerçekleştirildiğinin bir göstergesi olan kamu yaran, herkese ve ülkenin geneline
yönelik olarak sağlanan yarardn.
İvi vönetisim. vatandaşların birbirleriyle ve yönetim organlarıyla karşılıklı
paylaşıma dayah bir etkileşim içinde bulunduklan; ülkenin ekonomik ve sosyal
kaynaklarmm kalkınma amaçlı olarak kullamidığı,yönetim mekanizmasmm açık,
öngörülebilir, hesap verme sorumluluğuna sahip, halkm taleplerine karşı duyarlı
ve hukukun üstünlüğüne olarak faaliyet gösterdiği bir ekonomik ve siyasal
sistemi ifade etmektedir.
Kamu yönetişimi ise;ulusal, bölgesel, yerel, siyasal,sosyal gruplardan,baskı
ve çıkar gruplarmdan, sosyal kuruluşlardan özel ve ticari organizasyonlardan
oluşan ağlarm yönetimini içermektedir. Burada yönetimin, dış yönetimi
yönlendirme fonksiyonu bulunmaktadır. Yönlendirme, kontrolden çok daha
farklı anlam taşımaktadır. Burada doğradan etkileme sözkonusudur. Kamu
yönetişimi, kamusal politikalar ağmda, sosyal süreçlerin birbirlerinden doğrudan
etkilenmesini öngörmekte, ancak bu aktörlerin farklı ve çoğu zaman çatişan
amaç ve çıkarlar taşıyabildiğini de kabul etmektedir.
E-Devlet CElektronik Tabanlı Yönetişim), kamu kuruluşlarmm vatandaşlarla,
özel sektörle ve diğer kamu kuruluşlarıyla olan ilişkilerinde bilgi teknolojilerinin
ve bu teknolojilere dayamlarak geliştirilen araçlann kullamiması ve devletin
vatandaşlara karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin elektronik
iletişim ve işlem ortamında (internet ortammda) yürütülmesidir.
Etik fEthics). geniş anlamda ahlak felsefesi olarak kullamlan etik, dar
anlamda iş ve meslek ahlakı kavramı ile eş anlamlı olarak kullamimaktadır.
Yönetim EtiSi. örgütierin amaç ve süreçlerini tammlayan yasalar,
yöneticilerin ve diğer işgörenlerin nasıl davranması ve neyi yapıp, neyi
yapmamalan gerektiğini belirleyen ilkeler bütünüdür.
İs Ahlakı, bu terim çahşma ve meslek ahlakım da içermektedir.Çahşma
ahlakı denildiğinde, bir toplumda işe ve çalışmaya karşı tutumlar ve bu konudaki
değerler anlaşılmaktadır. Bir toplumun işe yönelik tutumu, bir başka toplumda
farklılıklar gösterebileceği gibi toplumun çeşitli katmanları arasmda da farklı
yaklaşımlar söz konusu olmaktadır.
Anomi. Webster sözlüğüne göre “kuralsızlık, kurallarm erozyonu ve böyle
bir ortamda bireylerin ya da belirh bir sınıfm yaşadığı yabancılaşma
304 Kamu Etiği
durum udur.” (Webster’s, 1994: 111 ) Yunanca “Anomia” kavramından gelen
kelime,Euripides’e göre “acımasızlık”, Eflatun’a göre anarşi ve aşmiık,
Durkheim’e göre ise; “dengesizlik” içeren insan durumu anlamma gelmektedir.
Siyasal Yozlaşma fPolitical Corruption~): Siyasal ahlakı bozan pek çok
davramş ve eylemlerdir (HAK-İŞ, 2002: 53).
Yolsuzluk: maddesel kazanç için (ömeğiıı rüşvet) ya da parasal olmayan özel
amaçlara yönelik olarak (örneğin kayırma) kamusal yetkinin yasa dışı
kullammım içeren davramş ve eylemleri kapsamaktadır. İngilizce’deki
“corruption” sözcüğü yaklaşık oloarak bu anlamdadır (Berkman, 1983; 9)
Yolsuzluk,güçlü konumun, kişisel çıkarlar için kullamlmasıdrr (Wiehen, 2007: 1)
Rant Kollama (rent seeking); çıkar ve baskı gruplanmn ithalat izni için alman
lisans belgelerini elde etmek için giriştikleri faaliyettir (Krueger, A. 1976: 291303).
Denetim: bir kuruluşun faaliyetlerinin ve işlemlerinin hedeflere, bütçeye,
kurallara ve standartlara uygun olarak yürütülmesi ya da işlemesini güvence
altma almak üzere incelenmesidir.
Sistemci denetim: olasılık ve gereklilik esaslarıyla saptanmış hedef ve
standartlara karşı vanlan sonuçlarm verimlilik, etkinlik ve tutumluluk
derecelerim ölçmek, karşılaştırmak ve değerlendirmek amacıyla yapılan
denetimdir.
Teftiş: sözlük anlamı ile, bir şeyin doğrusunu bulmak için her tarafı arayıp
tarama veya araşürmadır.
Soruşturma (tahkik): bir şeyin doğru olup olmadığmı araştırma ve ortaya
çikarmadtr.
İnceleme (tetkik): belirU b k konunun ya da sorunun saptanması ve dummun
belirlenmesi için yapılan çalışmadır.
Murakabe: dış denetim birimlerince veya uzman denetim Icuruluşları
tarafindan yapılan bir denetim biçimidir.
Kontrol: genelde dar anlamda belli faaliyetlerin olması gereken biçimde
yürütülüp yürütühnediğinin saptanması amacma yönelik çalışmalardır.
Müfettiş: teftiş işini yapmakla görevlendirilen kişidir.
Murakıp (denetçi): murakabe işini yapmakla görevh denetim elemanıdn:.
Denetmen: daha ziyade belirli bir alanda ve daha alt düzeyde çalışan denetim
elemamdır.
Bağımsız denetçi: serbest meslek sahibi olarak, kendi adma çalışan veya bir
denetim şirketinin ortağı olan kişidir.
Türk Kamu Yönetiminde Bir Kontrol Aracı Olarak tç Denetim 305
Uygunluk Denetimi: tekli veya klasik denetim de denen uygunluk denetimi,
faaliyetlerin mevzuata uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini sağlamayı
amaçlayan bir denetim biçimidir. (Tipik örneği Sayıştay’dn.)
Performans Denetimi: maddi murakabe, ekonomik murakabe veya ekonomik
denetim gibi adlar verilen performans denetiminde, yönetimin bütün
kademelerini bunlarm programlama, uygulama ve izleme aşamalanndaki
çalışmalarmı tutumluluk, verimlilik ve etkinlik açılarmdan araştıran denetim
biçimidir. Performans denetiminde, işletmelerin ekonomik sonuçlarmdan
verimliliği, mali sonuçlanndan ise kârlılığı araştırmak esastır. Yatırımlarm
yürütülüşü, işletmelerin ulusal ekonomiye katkıları incelenir
Ombudsman Kurumunun Denetimi; genellikle yargı birliği sisteminin
uygulandığı ülkelerde,yönetimin hukuka uygunluğunu sağlamada, diğer denetim
yollanmn yanı sıra dilimize “kamu denetçisi” olarak çevrilen Ombudsman isimli
bir kuruma da yer verilmektedir. (ALTUö, 1968: 159)
Maliyet: Üretimde bir mal elde edilinceye değin, harcanan değerlerin
toplamıdu- (TDK Türkçe Sözlük, 2005: 1336) Diğer maliyet tammları ise”; mal
olma değeri, herhangi bir amaca ulaşmak için katlamlan fedakarlığın parasal
ifadesidir” (Uludağ Sözlük,2008)
Sosyal Maliyet: bir ekonomik faaliyetin topluma olan maliyetidir (Uludağ
sözlük, 2008)
3.ARAŞTIRMANIN
METODOLOJİSİ
AMACI,
KAPSAMI,
KISITLARI
VE
Çalışmada “Kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullamiması
“olarak tammlanabilen yolsuzluğa karşı,hızlı ve geçerli önlemler almak için
“normatif bir düzen “içerisinde, kamu yönetişim” ilkelerini hayata geçirmede “İ£
denetimin” rolü ve önemine değinilerek , çıkarımlara yer verilmiştir.Çalışmamn
sınırlan ,Türk Kamu Yönetimi ile sınırlı tutulmuş olup; rüşvet ve yolsuzluğun
önlenmesinde kontrol aracı olarak, "iç deiıetimin” caydirıcı rolüne dikkat
çekilmek istenmiştir.
4.
İNCELEME
4.1.Genel
Kamu görevlileri her gün,kendilerinin kişisel ve mesleki dürüstlüklerinin ve
erdemlerini denendiği durumlarla karşılaşırlar.Dolandmcılık,savurganlık ve
yetkiyi kötüye kullanma gibi etik dışı davramşlarm kamu yönetiminde yeri
yoktur.Şüphesiz, her kamu görevlisine düşen görev, etik olmayan davramşlardan
uzak durmasıdır.Bunun alternatif maliyeti, niteliksiz ve yetersiz hizmettir.
Demokratik yaşam tarzı, yurttaşlarm seçilmiş ve/veya ataramş kamu
görevlilerinin etik ilkelere uygun davranmalarmı ve bu yönde sivil toplum
örgütlerinin de baskı unsura olarak katılımlarım beklemektedir.
306 Kamu Etiği
4.2. Yönetim ve Etik
Yönetim, bir örgütte, önceden belirlenmiş işleri yapmak üzere bir araya
getirilen insanları örgütleyip, eşgüdümleyerek eyleme geçirme sürecidir. Klasik
yönetimde temel amaç, üretim ve verimin artırılması iken, çağdaş yönetim
anlayışmda üretim ve verim kadar, işgörenlerin gereksinimlerinin karşılanması
da temel amaçlar arasmdadır.
Mesleki gerekler ve toplumsal değişimler, yöneticileri sürekli olarak etik
sorunlarla yüz yüze getirmektedir .Yöneticilerin kendi etik ölçütlerini
geliştirmesi, uzun süre davramşlannı smamasım gerektirir.Bu değerlerin
bireylerce smanması ve tanımlanması sonucunda, birbirine eklenen etik davramş
ölçütleri oluşur.Etik davramşlara üst yönetimden başlamalı ve örgütün tamamma
yayılmalıdır.İşyerlerinde etik standartlarm korunmasımn garantisi,yöneticilerin
yüksek etik standartlara sahip olmasıdır.
4.3. Türk Kamu
Düzenlemeleri
Yönetiminde
Yönetim
Etiğine
İlişkin
Mevzuat
Geniş tabanlı ve nasıl davranılması gerektiğini içeren “ahlak” kavramına
karşılık, soyut ve yazılı kurallan içermesi beklenen “etik, istenilir ivi” olup,
evrensel değeri vardır.Deyim yerinde ise günümüzde; “global ahlak”
oluşmaktadn:. Politikada yazılı olmayan kurallara uymak,yazılı kurallara uymak
kadar önemlidir. Kamu yönetimi,ahlaki sonuçlarm verimli kılınması için fırsat
yaratmalıdır. Bu sonuçlar, popüler siyasi süreçler tarafından tammlamr, yasama
süreci tarafmdan biçimlendirilir ve kendi değerlerini yaymaları için yöneticilere
devredilir (Appleby, 2007: 93). Zira bugün politikada etik;toplumun diğer
alanlarındaki etik ilkelerin düzenlenme ve uygulamasında önemli tartışma
alamdır. Toplumun kendini yönetenlere güvenini yitirdiği kuralsızlığm hakim
olduğu politik ortamda,toplumsal çöküş başlar ve entropi (sistemdeki bozulma,
dağılma eğilimi) etkisi kendisini gösterir. Ülkemizde 4 Mayıs 1990 tarihli Resmi
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “3628 Sayılı Mal Bildiriminde
Bulunulması,Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu,” 8 Haziran 2004
tarihinde yürürlüğe giren “5176 Sayıh Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması
ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkmda Kanun”, “Kamu Görevlileri
Etik Davramş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esaslan Hakkmda Yönetmelik” “bu
günlerde kabul edilen TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Yasa Tasarısı”
ile “Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon
Birimi” olarak görevli kılınması ve “Kamu Görevlileri Etik Kuruluna” ilişkin
Başbakanlık Genelgesi incelendiğinde yakm dönemde; rüşvet ve yolsuzluklarla
mücadele, kamu görevlilerinin uymaları gereken etik davramş ilkelerini
belirlemek ve kamu görevlilerinin hıikuka ve hakkaniyete uygun şekilde hızlı ,
düzenli ve verimli bir şekilde çahşmasma katkı sağlamak ve uygulamaları
gözetmek amacıyla mevzuat düzenlemeleri yapıldığı görülmektedir. Ancak,
uygulamada aynı kararlılık görülmemektedir. Bir örnek ohnak üzere, 11 Eylül
2008 tarih ve 26994 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kamu Görevlileri Etik
Kurulu Başkan ve Üyeliklerine Atama Kararları” incelendiğinde, kanunun
yürürlüğe girişinden dört yıl sonra teşkilat kurulabilmiş ve atama
Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak îç Denetim 307
yapılabilmiştir.3628 sayılı kanunun 3,5 ve 9 ncu maddelerindeki yasal boşluğun
giderilmesi için değişiklik yapılmasma ilişkin kamuoyu iradesi hayata
geçiriiememiştir.Gelişmiş demokrasilerde uygulanmakta olan Siyasi Etik Yasa
Taslağı ile Kamu Denetçiliği Kurulmasma ilişkin yasalar, “3 .Ulusal Programda”
yer almasına rağmen, çeşitli nedenlerle henüz yasalaşmamışlardır.Aynca “3069
sayılı TBMM Üyeliği ile Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanunda” yapılması
gereken değişiklikler,uygulamaya geçirilememiştir.Bugün devletlerin itibar
göstergelerinden birisi de; adalet ve iç banşm tesis ve uygulanması ile
bürokrasideki yozlaşmamn önüne geçilmesinin gerekliliğidir. Kamu yönetimi,
zamamnda alacağı düzenleyici önlemlerle kendisinden beklentileri yerine
getirmelidir.
4.4. Yolsuzluğun Sebepleri Ve Görünür Etkileri
Genel bir ifadeyle yolsuzluğun kaynağı olarak,kamu kesiminin ekonomideki
ağırlığı gösterilir. Oysa son yıllarda yayımlanan verilerde, kamu harcamalannm
ekonomideki ağırlığıyla, yolsuzluk arasmda bir ilişki bulunmadığım göstemdştir.
Bunun örneklerini, son yıllarda “Uluslararası Şeffaflık Örgütü” (Transparency
Intemational-IT) gibi hükümet dışı kuruluşların yolsuzluk konusunda yaptıklan
çalışmalarda görmek mümkündür.Yolsuzluğu etkileyen faktörleri (sebepleri)
aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
Yasal düzenlemeler ve onay işlemlerinin, kamu görevlisine tekel gücü at­
fetmesi
Vergilendirme prosedürlerindeki anlaşılmaz ifade ve yoram farklılığı
Harcama kararlarmda üst düzey kamu görevlilerinin takdir yetkilerini kullamm biçimleri
Kamunun bazı mal ve hizmetleri piyasa fiyatlarmm altmda satarak talep
yığılmasma sebep olması
Siyasi partilerin, çeşitli adlar altmda, şirket ve/veya kişilerce finanse edil­
mesi
Kamu sektörü ücret seviyesi ve bürokrasideki kalite düşüklüğü
Ceza sistemlerinin caydıncılığı önlemede yetersiz kalması
Denetim yetersizliği (En etkili kontrol ve denetim, kurumlarm kendi içeri­
sinde yapacaklan “iç denetimle” sağlanır)
Kanunlar, kurallar ve prosedürlerin şeffaflığı
Liderlik örneği (Rol ve model olma)
Yolsuzlu&m etkilerine gelince:
Birçok teorik iddialar yam sıra en büyük etkinin ekonomi üzerinde olduğu
görülür. Hızla büjmyen ekonomiler, aym zamanda güven veren ekonomilerdir.
Yolsuzluk ve rüşvetin kemirdiği ekonomilerde, yabancı sermayenin de olmaya­
308 Kamu Etiği
cağı ortadadır. Yolsıızluk nedeniyle kamu yatınmlannm maliyeti aşın derecede
artarken, maü açık ortaya çıkar. Neticede kamunun sağlam bir mali politika
yürütmesi zorlaşır.
^ Rüşvet ve yolsuzluk özellikle küçük ölçekli işletmelerde maliyeti artırır.
Yolsuzluk, yabancı yatırımları azaltır.
Yolsuzluğun;hukuk sistemine ve devlete olan güveni zayıflatması, ahlaki
değerleri çöküntüye uğratması, gelir dağılımmı bozması ve yoksulluğu artırması
gibi sosyal düzeni bozucu etkileri vardu:.
Yoksulluğun politik etkilerinden en görünür olanları ise; hukuk devletinin
eşitlik ilkesinden sapma,saydamhğm zedelenmesi, kamunun hesap verme sorum­
luluğunu yerine getirmemesi, demokrasinin sağlıklı işlemesinin engellenmesi ve
popülist politikalann öne çıkarılmasıdır.
Yolsuzluklan tamamen ortadan kaldırmanın bedeli, çok yüksektir. Ancak bu
husus kader değildir. Kamu gücünü elinde bulunduranlar, edilgen
davranmadıkları, olayların önünden gittikleri takdirde sonuç alabilirler. Yukarıda
ifade edildiği gibi yoksulluk, bir tek nedenle açiklanamayacak girift bir olgudur.
Bu nedenle mücadelenin çok boyutlu yürütülmesi gerekmektedir. Hükümetler
üstü kuruluşlar,kamu, özel kurum ve kuruluşlar. Sivil Toplum Örgütleri ve
özellikle medyaya büyük sorumluluklar düşmektedir. Zira siyasi iktidar,
yolsuzluklann üzerine gidihnemesi konusunda basım etkileme gücüne sahipse,
mücadeledeki kararlılık boşa gider ve yolsuzluğun asıl mağdurlan olan halk
gerçeği öğrenemez. Dünya Bankası Başkam (önceki) Paul Wolföwitz, kurumun
yönetim ve yolsuzluklarla mücadele çalışmalarından söz ederken,bu alanda en
önemli projelerden birinin Türkiye’de yapıldığuu bildirerek Kurumun yeni
mücadele stratejisini şöyle ifade etmiştir:” Banka, yönetim ve yolsuzlukla
mücadele çerçevesindeki çalışmalarım uzım yıllardır sürdürüyor.Yolsuzlukla
mücadele, dünya Bankası için yeni bir konu değil. Kredilerimizin yaklaşık
%30’u yönetime ilişkin yardımlar ve onun bileşenleridir.. .Hükümetle STK’larm
dahil olduğu bir çalışmamız var, en önemli çalışmalarımızdan biridir. Örneğin
yerel yönetim harcamalarmm gizlenmesi söz konusudur. Biz bu projeye yıllarca
önce başladık. Nisan 2007 ‘de toplanacak Dünya Bankası Geliştirme Komitesi
toplantısında almacak kararlarla bu tip çalışmalan daha yüksek noktalara
taşıyacağım samyorum” (Milliyet, 2007). Sermayenin küreselleşmesi ve artan
uluslar arası entegrasyon, yolsuzlukları küresel bir boyuta taşımıştır.Yakm
zamanda yaşanan bir ömek, bu tespiti doğrulamaktadır. Japonya’mn bir ülke ile
yaptığı anlaşma metninin “Müzakere” başlıklı bölümünde”. Nota teatisinin 4.
paragrafmda işaret edilen sözleşmelerin yapılması karşılığmda, rüşvet olarak
yorumlanabilecek herhangi bir teklif, hediye veya ödeme ve menfaat karşılığım
önlemek için X ülkesinin gerekli önlemleri alacağım Japon Hükümeti
varsaydığım beyan eder..” ifadesi rüşvetin uluslar arası anlaşmalarda yer
aldığuun göstergesidir (Aydm, 2006: 19).
Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 309
4.5. Denetim Ve İşlevselliği
Genel olarak denetim; bir faaliyetin sonuçlannm, mümkün olduğu kadar
planlanana uygun olmasmı sağlamak amacıyla standartlar konması, elde edilen
sonuçların bu standartlarla karşılaştmiması ve uygulamalarm plandan ayrıldığı
noktalarda düzeltme önlemlerinin belirlenmesi olarak tammlanabilir. 15.07.2004
tarihli 5227 Sayılı Kamu Yönetiminin Teinel İlkeleri ve Yeniden
Yapılandmiması Hakkında Kanun’un 38. maddesinde denetimin amacı şöyle
ifade edilmiştir:”Denetim; kamu kurum ve kuruluşlannm faaliyet ve işlemlerinde
hatalann önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve kuruluşlann gelişmesine,
yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli, güvenilir ve üıtarlı hale gelmesine
rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin süreç ve sonuçlarmı mevzuata, önceden
belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarma
göre; tarafsız olarak analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek ; kamtlara dayalı
olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçlan rapor haline getirerek ilgililere
duyurmaktır”. Aym kanunun 39. maddesi ise, denetimin kapsamı ve türleri
başlığı altmda iç ve dış denetimi şöyle ifade etmiştir:” Kamu kurum ve
kuruluşlarmda iç ve dış denetim yapılır. îç denetim; hatalann önlenmesi,risk ve
zayıflıklarm belirlenmesi, iyi uygulama ömeklerinin yaygınlaştınlması ,yönetim
sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesi amacıyla yapılan denetimdir. Dış
denetim ise; kamu kurum ve kuruluşlannm hesap verme soramluluğu
çerçevesinde bütün faaliyet, karar ve sistemlerinin, kurumsal amaç, hedef ve
planlara ve kanunlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarm
değerlendirilmesidir. Kamu kurum ve kuruluşlarmın iç ve dış denetimi; hukuka
uygunluk, mali denetim ve performans denetimini kapsar”.
Denetim bir amaç değil, örgütü daha verimli bir biçimde ve amaçlara
yöneltmeyi hedefleyen bir araçtur.Denetimin örgütsel yaşama iki etkisi vardır. İlk
olarak denetim olgusu, kamu personelinin davramşlarmda düzeltici etki yaratır.
Keza denetim sonucundaki raporlama ve yaptırım gücü de olumlu etki
yaratır(SANAL, 2002:4).Her örgütte hiyerarşik amaçlar vardır. Örgütün genel
amaçlan bölünerek, alt unsurlarm amaçlan ortaya konur. Böylece denetim
standartları belirlenir. Saptanan amaçlarm gerçekleştirilme derecesi ile sapmalar
karşılaştirılarak denetim işlevi gerçekleştirilir.
Türkiye’de özellikle yargı sürecinin geç işlemesi, insan haklan ihlallerine
ilişkin yakınmalann artması gibi nedenlerle. Yıllardan beri Türk yönetsel
denetim sistemindeki boşluklan giderilmesi için “ombudsman” türü bir
yapılanmaya gidilmesi tartişılmaktadu-.
Kamu denetçisi her yıl yasama organma sunduğu raporunda, ne gibi
şikayetlerin kendisine ulaştığını, yönetimin hukuka aykm eylem ve işlemlerinin
neler olduğunu bildirir. Böylece, bakanlar ile yasama organım karşı karşıya
getirir.Kamu denetçilerinin ilgi alanlan, ülkeden ülkeye değişmektedir. İsveç ve
Finlandiya’da kamu denetçisi, mahkemeleri de denetleme yetkisine sahiptir.
İngiltere’de ise yahuz genel yönetimin denetiamni yapar, yerel yönetimlerin
denetimine kanşmaz.
310 Kamu Etiği
Ombudsman kurulması yönünde çalışmalar hızlandırılarak, bu amaçla
1998’de hazırlanan yasa tasarısı TBMM gündemine gönderilmişse de geçen
zaman içinde “Kamu Denetçisi” yasa tasansı yasalaşamamıştır. Kamu
yönetiminin kamu yararma uygun, etkili, verimli işlemesini .dürüst ve adil
olmasım sağlayacak siyasal, idari ve yargısal denetim türlerine sahip olan
Türkiye’de “Etik Kurul”, ”Ombudsman” (Kamu Denetçisi) benzeri bir denetim
(Dış Denetim) yapabilecek görünümdedir. Bu kurul için en büyük tehlike;
kurula, kamu yönetiminde adalet, dürüstlük, saydamlık ilkelerine zarar veren
uygulamalan ve toplumda güvensizlik yaratan olgulan ortadan kaldırmak gibi
kurulun gücünü aşacak bir nitelik atfedilmesidir. (Arap ve Yılmaz, 2005: 263).
1982 Anayasası, Avrupa ve dünyamn çeşitli ülkelerine esin kaynağı olan
ombudsman türü denetimi çağnştıran Devlet Denetleme Kurumunu (DDK)
kurmuştur. Bu yeni kurum aracılığıyla, Cumhurbaşkam; devlet organlarmm
düzenli ve uyumlu çahşmasımn gözetilmesine ihşkin denetim yetkisine
kavuşturulmuştur. Bu kurul; kuruluşu ve görev alam itibariyle bir yüksek
denetim birimi olmakla birlikte, KIT’ler ve Sosyal Güvenlik Kuruluşlan’mn
denetimiyle görevli, kuruluş ve işleyiş esasları 72 sayılı KHK İle düzenlenmiş
olan “Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu” ile kanştırılmaması için DDK
olarak adlandırıhmştır. Ancak bu kurulun adından yola çıkarak, devletin tüm
organlarmm işlem ve eylemlerinin denetlenmesiyle görevli ve yetkili bir
denetleme kumlu olarak görülmemelidir (SANAL, 2002: 150).
Yolsuzluk ve rüşvet sarmah karşısmda zorlayıcı ve engelleyici yöntemler
geliştirmek eerekir.Zorlavıcı önlemler denildiğinde ceza yaptırımı, engelleyici
önlemlerde ise, yolsuzluk ve rüşvet girişimlerini engelleyecek veya zorlaştıracak
tüm önlemleri içerir. Ayrıca; sivil toplum örgütlerinin ve vatandaşlarm, kamudan
hesap sorabilme bilincinin geliştirilmesinin önemi büyüktür.Ülkedeki hak ve
özgürlüklere ulaşma düzeyi de, önemli bir faktördür. Yurttaş hak ve
özgürlüklerinin baskı altında tutulduğu yerlerde rüşvet ve yolsuzluğun daha fazla
olabileceğini tahmin etmek zor değildir .Yolsuzluk ve rüşvetle mücadelede
mevcut
zorlayıcı
hükümler,
nitelikli
ek
denetim
araçlarıyla
desteklenmelidir.Yolsuzluk eylemleri, faillerinin olayın aydınlanmasım
istemedikleri, yolsuzluğun gerçek kurbam olan vatandaşlarm ise bilgi sahibi
olamadıkları için suç duyurusımda bulunamadıkları bir suç eylemidir. (Wiehen,
2007: 3) Ayrıca idari yönetim faaliyetlerinin gizli tutulması gerektiği yönündeki
görüşler de kamu yönetimi alanındaki saydamlığın önündeki engeldir. Herkes,
bilgiye erişim hakkına sahip olmalı, giderek karmaşıklaşan faaliyetler ve
görevlere uygun olarak iç denetim önlemleri kapsamında, nitelikçe uygun
“volsuzluk denetleme görevlileri” istihdam edilmelidir.
4.6. Kontrol Ve Değerlendirme İlkeleri
Kontrolün amacı; vazifenin yerine getirihnesini sağlayarak veya
engelleyecek unsurlan tespit etmek, birliğin amaçlannm gerçekleşmesini
güvence-altına almak olmalıdır.
Türk Kamu Yönetiminde Bir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 311
- Kontrolün usul ve zamanuu seçmek kadar dozunu ayarlamak da önemlidir.
Gerektiğinden fazla yapılan denetleme, inisiyatifi kısıtlar, kırgınlık yaratır,
morali düşürür ve çalışma isteğini azaltır. Yeteri kadar denetleme
yapılmadığmda ise; iletişim hataları artar, koordinasyon zajaflar, organizasyon
bozulur.
- Değerlendirme, kontrolün bir parçası ve devamı olup; fikirlerin, olaylarm ve
kişilerin değeri, niteliği ve önemi hakkında hükme varmaktır. Değerlendirme
haberleşme, öğretim sistemleri ve geri besleme kavramlanyla yakmdan ilgilidir.
Bu faaliyetle istatistiki bilgiler üretilir, aksayan taraflar görülür ve düzeltici
tedbirler alınır.
- Kontrol ve değerlendirme faaliyeti; aym zamanda bir geri besleme sistemi
oluşturduğundan, yönetime dinamik bir yapı kazanduir. Kontrol ve
değerlendirme yöneticinin sadece yürütülen faaliyetlere değil, çaiışanlarma
yönelik de bir bakış açısı olduğundan personelin motivasyonu eğitimi ve geUşimi
yönünden de önemli bir yer tutar. Bundan dolayı kontrol ve değerlendirmede
kullamlan yöntemler kişisel olmaktan ziyade sistematik bir şekle sokulmalı,
böyİece neyin kontrol edileceğine dair belirsizlik ortadan kaldmlarak gereksiz
stres engellenmelidir. (ÖzHirk, 2007: 69)
4.7.Yapısal Denetimsizlik Ve Denetimsizliğin Sosyal Maliyeti
Günümüzde yönetim hiyerarşisinde görevli yetkililer, etik ilkeleri
“anlayışlarına göre” uygulayıp yorumlamakta;hepsinden de önemlisi değerler
karmaşası yaratılarak, giderek toplumun tüm katmanlarını etkileyen güven
bunalımımn yaşanmasma sebep olmaktadırlar. Oysa kaynaklan etkin kullanmak
zorunda bulunan günümüz inşam; “etik davrmış, dürüstlük ve güveni” birer
çarpan olarak kullanarak sosyal refahm yaratılmasmda ve verimlilik artışmda
birer alet olarak kullanmak zorundadır. (ÖZTÜRK, 2003: 1)
Etik ilkeleri kuramsal temellere oturtmayan yönetimlerde keyfilik
başlar;neticede toplumsal ve yönetimsel ahenk bozulur. Etik davramşlarm
benimsenmesine üst yönetimden başlanarak, örgütün tüm kademelerine
yayılmalıdır. Bunım içinde özellikle kamu yöneticilerinin “yüksek etik
standartlara” sahip ohnası gerekir. Güven ve dürüstlük de kamusallaştmimah ve
öğretilmelidir. Zira güven ve dürüstlüğün giderek yok olduğu toplumlar ,kaos
ortanuna doğra sürüklenirler. Güven bunalımı yaşanan toplumlardaki bireylerin
,Nietzche’nin ifade ettiği gibi “giderek kurnazlaşıp, entrikacı faaliyetlere
yönelmesi” kaçımimaz olur. Bu aşamaya gelmeden önce; yönetim sürecinin en
önemli halkası olan denetim fonksiyonu işletihneli, örgüt amaçlarından sapmalar
engellenmeli, etkili bir denetim önkoşulları işletilmelidir (Amaçlarda açıklık,
amaçlara uygun örgütlenme, eylem planlan ve sağlıklı bir işleyiş düzeninin
kurulması).
Denetimsizliğin sosyal maliyetine gelince; toplumsal sözleşmenin ardmdaki
güç olan kamu yönetimi, etik ilkelerden saparak sorumluluklarım yerine
getirmeyip, doğru ve yanlış ölçütleri birbirine karıştu-dığı takdirde, kısa sürede
312 Kamu Etiği
“kartopu etkisi” göstererek toplumun tüm katmanlarmda yıkıcı etki gösterir.
Yolsuzluk, ahlaki ve manevi değerleri yok etmek suretiyle karşılıklı
yardımlaşma ve dayanışma duygularmı zedelemekte, kurulu müesseselere olan
güveni sarsmaktadu:. Neticede, devlet- vatandaş arasmdaki ilişkiler bozularak,
toplumsal çürüme başlamaktadır.Demokrasinin yeterince gelişemediği,
yönetimin merkezi bir anlayışla jröütüldüğü, hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla
kullamlamadığı, şeffaflığm az olduğu, kamuoyunun yeterince bilgilenemediği,
kamunun ekonomide etkin ve hakim olduğu toplumlar, yolsuzluklar için uygun
zeminlerdir. Demokrasi, açık toplum rejimidir. Demokratik yönetimlerde, halkm
seçtiği temsilcilerini denetlemesine imkan verecek kurallar ve kurumlar
mevcuttur. Vatandaşlar, kamu yönetimi hakkmda bilgi edinme haklarına
sahiptirler. Yönetimin ise, kamu alam ile ilgili bilgileri gizlemesi yasak olup,
bilgi verme ödevi vardır. Alexis Carrel, "...günah, eşyanın düzenine uymayı
reddetmektir..” der. Gerçekten de yolsuzluk, toplumsal bir günahtır ve mutlaka
çözüm bulunmalıdır.
Türkiye’de de, 1980’li yıllardan sonra kamu görevlilerinin ahlak dışı
uygulamalarmda çarpıcı bir artiş olmuş, yolsuzluk ve rüşvet, kamu yönetimi
uygulamalarmm her alamnda kendisini göstermiştir.Yolsuz uygulamalar,
demokratik yönetim biçiminde halkm güven duygusuna zehir katma etkisi
gösterir, tüm statü ve kurumlan da etkileyerek, halkın kendi seçtiği temsilcilerine
karşı güven bunalımı yaşanmasma sebep olur. Neticede yönetim
uygulamalarmda yönetim etiğine uymayan uygulamalarm maliyeti, giderek
azalan ve' niteliği bozulan hizmet olarak karşımıza çıkar. Demokratik yaşam
kültürünü benimsemiş her bireyin seçilmiş ve/veya atanmış kamu
görevlilerinden ahlaki davramş göstermelerini isteme hakkı ve sorumluluğu
vardır. Kamu görevlilerine düşen görev ise; etik dışı davranışlardan uzak durmak
ve paydaşlanna nitelikli hizmet sunmaktır,
5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Her geçen gün, kamu yönetim uygulamalarmda etik değerlerden sapmalar
olmakta, bu husus ise; güven bımalımı, değerler karmaşası yaratilarak “kaotik
ortama” zemin hazırlamaktadır. Tersi davramşlar ise; toplumsal dirliğin,
verimliliğin güvencesidir. Yolsuzluğun, “düşük riskle yüksek kazanç" sağladığı
yönündeki görüşün yerini, “düşük kazanda vüksek risk” almalıdır. Yolsuzlukla
mücadele, salt sermayedarlann işi değildir. Çünkü bugün yaşanan yolsuzluklar
aym zamanda “ sermayeler arası rekabetin” de bir türevidir.
Kamu idaresinin denetimi; kişilerin plan, ilke ve kanuni düzenlemelere uygun
olarak yürütülmesinin incelenmesidir. Kamu yönetimi, hem idari teşkilatm
içinden, hem de dışmdan denetlenir. Türkiye’de siyasal yozlaşmarun denetimi ile
görevlendirilmiş özel bir kumluş mevcut değildir. Yasama, yürütme ve yargı
organları, doğrudan ve/veya dolaylı olarak siyasal yozlaşmamn denetimini
yapabilmektedirler. Yani denetim yolları;yasama denetimi (TBMM’nce),
yönetsel denetim (iç denetim, dış denetim- vesayet denetimi ve özel denetimSayıştay, DDK,YDK) ve yargısal denetimdir. Denetim Sürecinde pozitif ve
negatif iki yön vardır. Olumlu yönde, idarecilere yetki verilir. Olumsuz
Türk Kamu Yönetiminde Bir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 313
denetimde ise, yetkileri sınırlayıcı bir niteliktir. İdarenin yetkilerini kötüye
kullanmaması gerekir, aksi halde verilmiş bulunan yetkiler geri alınmalıdır.
Denetim sımrı periyodu ve şekli iyi düzenlenmelidir. Eğer denetim çok sıkı
olursa, memurlarda inisiyatif kalmaz, hizmet görmek için cesaret edemezler.
Eğer denetim gevşek tutulursa bu defa sorumluluk duygusu zayıflar. ICısaca
denetim (kontrol), ne insanları çahşmaktan alıkoyacak şekilde sıkıcı olmalı, ne
de sorumsuzluğa ve yetkileri kötüye kullanmaya sevk edecek derecede gevşek
olmalıdır. Herbert Spencer (1820-1903), “Ahlak ilkeleri” (The Principles of
Ethics) adlı eserinde; “herkes ahlaklı olmaymca, hiç kimse ahlaklı olamaz” der.
19 ncu yüzyılda yaşamış olan düşünürün bu sözü; “bütünsel ahlakın, sistem
ahlakmın” önemini açıkça ortaya koyar (Sistem ahlakı; organizasyonda
kuralların, normlarm, standartların ahlaka uygun olması). Devlet ahlakının
(siyasal ahlakm) yönetilmesi için alt sistemlerin de (birey ahlakı, toplum ahlakı,
meslek ahlakı- medya ahlakı gibi-, ödev ve sorumluluk ahlakı, Hderlik ve
yönetim ahlakı ve sonuçta devlet ahlakı) kurallara, normlara ve ahlak
standartlarına uygun davranmasım gerektirir.
Giderek “ahlakın da globalleştiği günümüzde, Türkiye’de şeffaflığı artıracak
ve yolsuzluğun en aza indirilmesini sağlayacak entegre mevzuatm tamamlanması
ve hayata geçirilmesi için kurullarm oluşturulması ve kararlılıkla faaliyetlerini
sürdürmeleri yaşamsal derecede önemli bir kamu yönetimi sorunudur. Uluslar
arası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency mtemational-TI) her yıl
gerçekleştirdiği Yolsuzluk Algılama Endeksi’nin (Corruption Perception IndexCPI) 2008 yılı sonuçlarma göre Türkiye, araşürma kapsammda 180 ülke arasmda
58. sırada yer almaktadır. îç açıcı olmayan bu sonuç,yapısal eksiklikler ile sosyal
ve siyasal mekanizma ve kurumların oluşturulmasmı ve düzgün işletilmesini
gerekli kılmaktadır (Tl, 2008).Endeks sonuçlarma göre yolsuzluk algısmm.
yüksek olduğu ülkelerde, genel olarak yoksulluğun da yaygm olduğu
gözlemlenmektedir. Yolsuzluk ile yoksulluk arasındaki bağlantı, yolsuzluğun
yoksulluğa karşı mücadelede önemli bir engel olduğunu ortaya çıkarmaktadır.
Yoksul ülkelerde bu durumun, şeffaflığı arturacak ve yolsuzluğu azaltacak
yapısal eksiklikler ile sosyal ve siyasal mekanizma ve kurumlarm bulunmaması
ya da düzgün işememesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Yolsuzluklar,
mevzuat boşluğundan faydalanma şeklinde olabileceği gibi, nadiren de olsa
kasıtlı mevzuat düzenlemeleriyle de yapılabilmektedir Keza mevzuata uygun
davranmak da yolsuzluklarm olmayacağı anlamına gelmez. Milliyet Gazetesi’nin
“Kültürlü bolandmcılık” başlığı ile verdiği aşağıdaki haber, yolsuzluğun ticari
ilişkiler kıhfı altında da yapılabileceğine ilişkin bir örnektir. Görülmekte olan
Yurtbank davasım karara bağlayan ihtisas mahkemesi (8. Ağır Ceza Mahkemesi)
bir ilke imza atarak gerekçeli kararmda; “..günümüz dünyasmda kültür düzejd
yüksek olan insanlarm artık klasik manada iç etme, hırsızlık gibi mala karşı
eylemleri basit şekilde gerçekleştirmedikleri görülmektedir. îç edilen meblağı
normal banka faaliyetleri sonucunda oluşan zarar olarak kabul etmek de
mümkün değildir.B.’nin eylemleri dolandırıcılık kastı içerisinde zimmet kastı ile
devam etmiş olduğu aşikarda:..... ” ifadeleri yer almıştır (Milliyet, 2004: 24).
Görüldüğü gibi, hangi kılıfla örtülürse örtülsün, yolsuzluk toplumsal davramş
314 Kamu Etiği
bozuklığu olup, tedavi edilmesi gereken önemli bir sosyal hastalıkta.Gerekli
mücadele yapılmadığı takdirde, maliyeti oldukça yüksek olup, toplumu derinden
etkilemektedir.Yolsuzlukla mücadelede tek bir mücadele biçimi olmamakla
birlikte amaca uygun; önleme (denetim), eğitim ve soruşturma etkin çözüm
önerilerindendir.
Etik ilkeleri kuramsal temellere oturtmayan yönetinderde keyfilik
başlar;neticede toplumsal ve yönetimsel ahenk bozulur. Etik davramşlarm
benimsenmesine üst yönetimden başlanarak, örgütün tüm kademelerine
yayılmalıdır. Bunun içinde özellikle kamu yöneticilerinin “jmksek etik
standartlara” sahip olması gerekir.Bu husus ise, “kapsamlı etik davramş
kodeksinin “haznrlamp, kararlılıkla uygulanmasım zorunlu kılmaktadu:. Güven
ve dürüstlük de kamusallaştırılmah ve öğretilmelidir. Zira güven ve dürüstlüğim
giderek yok olduğu toplumlar kaos ortaımna doğru sürüklenirler. Güven
bunalımı yaşanan toplumlardaki bireylerin Nietzche’nin ifade ettiği gibi “giderek
kurnazlaşıp, entrikacı faaliyetlere yönelmesi” kaçımimaz olur. Bu aşamaya
gelmeden önce; yönetim sürecinin en önemli halkası olan denetim fonksiyonu
işletilmeli, örgüt amaçlarından sapmalar engellenmeU, etkili bir denetimin
önkoşulları işletilmelidir.Denetlenmeyen her şeyin, ihmal edilmiş olabileceği
unutuhnamalıdır.Keza israf ve savurganlıklarm, hırsızlık ve yolsuzluklarm en
önemli sebeplerinden birisi “devlet mülkivetidir”. Kamusal mülkiyet alammn
daraltılması; israf ve savurganlığı önleyeceği gibi, rüşvet ve yolsuzluklan da
azaltacaktır.
Türkiye’de çok sayıda denetim birimi bulunmasma rağmen; yolsuzluklar ve
usulsüzlükler bir türlü önlenememektedir. Kuşkusuz bu sonuçta ülkenin
ekonomik, siyasal ve toplumsal alanlannda henüz istenilen gelişmişlik düzeyine
ulaşılamamasmm etkisi büyüktür. Ancak kamu yönetiıiıinde, denetimsizlik
nedeniyle oluşan boşluk; toplumda bozulmalara ve entropi etkisine yol açar. Bu
nedenle kamu idaresi denetlenmelidir. Denetim sistemi, izah edildiği üzere,
“evrensel standartlara” göre yeniden kurgulanması gerekir. Vurgulanması
gereken önemli bir husus da; kontrol ve değerlendirme faaliyeti, aynı zamanda
bir geri besleme sistemi oluşturduğundan, yönetime dinamik bir yapı
kazandurarak ve planlamayla başlayan yönetim süreci; yerinde ve zamamnda
yapılan denetimlerle amaca ulaşmayı sağlayacakttr. Unutulmaması gereken bir
diğer husus da maliyetin, salt mal ve hizmetlerin bir fonksiyonu olarak değil;
ağff işleyen (işletilen) bürokrasilerde, rüşvet ve yolsuzluklarm da bir maliyet
kalemi olduğudur. Etik davramş v e ' dürüstlük ise, toplumsal yaşamın ve
verimliliğin anahtandır. Machiavelli:” Korku yerine, sevgi uyandumak
rm?..Yoksa sevgi yerine, korku uyandırmak mı? sorusuna cevaplar arıyor
Nietzche ise ahlak kodlarım, “iyinin ve kötünün dili” olarak tammlamıştur.
İstendik bir yaşamın araştmlması ve anlaşılması olarak da tanımlanabilen etik
ilkeler şüphesiz, sevgi ve barışm teminatı olup, iyinin yanmdadır. Bu ilkeleri
yerleştirmek ve özenle koruyup, geliştirmek ise, kamu politikalanm yürütmekle
yetkilendirilen kamu yönetiminin öncelikli görevi olmalıdır.
Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak tç Denetim 315
KAYNAKÇA
Akıncı, Müslüm, (1999), Bağımsız İdari Otoriteler ve Ombudsman, Beta
Yayıncılık, 1.Baskı, İstanbul,
Aktan, Can, Çoşkun (Ed). (2002), Yolsuzlukla Mücadele Stratejileri Hak İşçi
Sendikalan Konfederasyonu yayım, Ankara
Altuğ, Yılmaz, (1968), Vatandaşı İdarenin Yetki Tecavüzüne Karşı Koruyan
Ombudsman Müessesesi, Yargıtay Yayını, Ankara,
Altuğ, Yılmaz, (1990), “Avrupa Ülkelerinde Ombudsman Müessesesi”, Türkiye
Gazetesi, Aktan, Coşkun Can, (1997), “Yolsuzluklar ile Ekonomide
Serbestleşme ve Demokratikleşme Arasmdaki İlişki”, Başak Dergisi,
Appleby Paul H., (1947), “Toward Beter Public Administration”, Public
Administration Revievs^, 7:2 (Springl947)
Arap, i. ve Yılmaz, Levent. (2005),Yeni Kavramlarla Yeni Yönetim Modeli:
Kamu Görevlileri Etik Kurulu,
Aydm, S. (2006), Yolsuzluk, Turhan Kitabevi, Ankara
Berkman, Ümit, (1983), Az Gelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk
ve Rüşvet, TODAİE, Ankara DPT, (2000), 8.BYKP Kamu Yönetiminin
İyileştirilmesi Özel İhtisas Komisyon Raporu, DPT Yaymı, Ankara,
DPT (2000), 8. BYKP Denetim Sisteminin Etkinliğinin Artmlması ve
Performans Denetimine Geçiş Alt Komisyonu Raporu Yayım, Ankara, DDK,
(1994), Türkiye’de Denetim Organlarmm Yapısı ve İşleyişi İle ilgili
İnceleme ve Araştırma Raporu, Ankara,
Eryımaz. B. (2000), Kamu yönetimi, s.9
Gezmiş, H. (2008), YolsuzluğunKaUanmayaetkisi wvw.ydk.gov.tr/05.06.2008
Herring, P.H. “Pubhc Administration and The Public Interesf’, Shaf- Ritz, j.M.
(Ed.) Classics o f Public Administation, USA, ss.75-79
Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Genel Raporu, (1991), Ankara,
5227 Sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması
Hakkmda Kanun, Kabul Tarihi: 15.07.2004
8 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren “5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik
Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkmda
Kanun
Kamu GörevKleri Etik Davramş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkmda
Yönetmelik ve “Kamu Görevlileri Etik Kuruluna” ilişkin Başbakanlık
Genelgesi
Kamu Görevlileri Etik Kurulu’ Başkan ve Üyeliklerine Atama Kararı (11 Eylül
2008 tarih ve 26994 sayıh Resmi Gazete)
316 Kamu Etiği
Kraeger, A. (1974), “The Political Economy of The Rant-seeking Society”,
American Economic Review, 64, june
4 Mayjs 1990 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Mal
Bildiriminde Bulunulması,Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Milliyet,
(2004),
Kültürlü Dolandmcılık, Yurtbank davasımn gerekçeli kararı
Milliyet, (2007), Haber, Dünya Bankası Başkam ile Söyleşi
Öztürk, A.Turan, (2007), Bireyden Devlete Yönetsel Denetim Süreci: Sorunlar,
Öneriler ve Çözüm Yolları, Platin Yaymevi. Ankara
Öztürk, A.Turan, (2003), “Kamu Yönetiminde Sosyal Refahm Yaratılmasmda
Eti,k Değerler, Dürüstlük ve Güven Çarpanları”, 1.Uluslararası Türkiye İş ve
Meslek Ahlakı Kongresi, Ankara,
Parlamento ve Devlet Başkanlığı Adma Yapılan Denetim Sistemleri ve
Türkiye’de Uygulanması (Ombudsman) İle İlgili İnceleme ve Araştırma
Rapom, Ankara, 1998.
Sanal, Recep, (2002), Türkiye’de Yönetsel Denetim ve Devlet Denetleme
Kurulu, TODAİE Yaymı, Ankara,
Sherman,W.Lawrence, (1974), PoliceCorraption:ASociological.
(Ed.L.Sherman), Anchor Boks Edition, Gurdan City, NY
Perspective
TDK, (2005), Türkçe Sözlük
Tl, (2008) “Türkiye’nin Şeffaflığa olan Özlemi Sürüyor” Uluslar arası Şeffaflık
Örgütü (Transparency Intemational-TI) Yolsuzluk Algılama Endeksi
(Corraption Perception Index-CPI)
T.C. Anayasası, Kanun No: 2709, Kabul Tarihi: 7 Kasım 1982,
Uludağ Sözlük, (2008)
TODAİE, (1966), Merkezi Hükümet Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri (MEHTAP)
Araştırma Rapora, Ankara
TODAİE, (1998), Kamu Yönetiminde Denetim Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve
Etkinliğinin Sağlanması için Alınması Gereken Önlemlere İlişkin İnceleme
ve Araştırma Rapora
Wiehen, Michael H., (2007), “Almanya’da Yolsuzlukla Mücadele ve
Yolsuzluğun Önlenmesine Yönelik Denetim Mekanizmalan”,Sosyal
Demokrasi Demeği Konferansı, Ankara.
KAMUSAL e t i k AÇISINDAN 5018 VE
MALİ SAYDAMLIK
Serpil AĞCAKAYA*
Düriye TOPRAK**
özet
Y üzyılın son çeyreğinde etik yaklaşım ının ön plana çıkm ası ve buna ihtiyaç duyulm ası
kendiliğinden olm am ıştır. Y önetim alanındaki toplum sal değerlere aykm davranış v e uygulam alann
yaygınlaşm ası yolsuzluk v e yozlaşm alarla doğrudan doğruya toplamlarda etiksel değerler özlem i
oluşturm uş v e kam usal etik kavramını öne çıkarmıştır.
Kamu yönetim inin yerinin, rolünün ve anlam ının sorgulanıp eleştirilm eye başlanm ası; hem
. vatandaşın beklenti, gereksinim ve sorunlarına duyarlı hem de etkin v e verim lilik ilkelerini ön planda
tutan bir yeni yönetim tarzının ortaya çıkm asına yol açm ıştır. Bu süreçte şeffaflık , hesap
verilebilirlik, açıklık, katılım gibi unsurlar da etik v e yönetim in alt yapısını oluşturmuştur. Kamu
yönetim inin etkin bir yapıya kavuşturulması am acıyla yapılan reform çalışm alarının önem li
ayaklarından birisini kam u mali yönetim inin yeniden yapılandırılması oluşturmaktadır. Türkiye ’de
kamu yönetim inde yeniden yapılanma çalışm aları çerçevesinde kam u harcama sürecini daha hızh ve
sağlam esaslara bağlam a, karnu m ali yönetim sistem inde disiplinin, hesap verilebilirlik ve
saydam lığın, kam u kaynaklarının kullanılm asında etkinlik, verim lilik v e ekonom ikliğin sağlanm ası
ve sistem deki dağınıklığın giderilm esi am acıyla 5 0 1 8 sayılı Kamu M ali Y önetim i v e Kontrol Kanunu
yürürlüğe girmiştir.
Kamu sektörü hesaplannın ve mali hedeflerinin, hükümetin yapısının ve fonksiyonlann ın, mali
politika planlannın kam uoyuna açık olm asını ifade eden m ali saydam lık kavramı; Kamu M ali
Y önetim i v e Kontrol Kanunu ile ön plana çıkarılm ış v e bu sayede yönetim etiğindeki yeri
güçlendirilm iştir.
A n ah tar Kelimeler: Kamusal Etik, 5 0 1 8 Sayılı Kamu M ali Y önetim i v e Kontrol Kanunu, Mali
Saydam lık, Hesap V erilebiliriik
GİRİŞ
Mali disiplinin sağlanması için yapılan kamu mali reformlarmda ön plana
çıkan kavramlardan biri de mali saydamlıktır. Türkiye ’de son yıllarda mali
saydamlığı sağlamaya yönelik önemli adımlar atılmıştır. Bu konuda hayata
geçirilen en önemli uygulamalardan biri 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunudur. Kamu mali yönetim sistemimize, kamu kaynaklanmn
kullamiması ve denetimi konusunda çok önemli yenilikler getiren, AB ve uluslar
arası standartlara uyumlu olarak hazırlanan 5018 sayılı Kanun; bütçe birliğinin
sağlanması, mali saydamlık ve hesap verebilirliğin ön plana çıkması, kamu
kaynaklannm stratejik yönetim anlayışına üygün olarak etkin, iktisadi ve verimli
bir şekilde kullamiması ve harcama sonrası etkin bir denetim yapılması
konusunda önemli değişiklikler yapmaktadır.
Kamu yönetiminde saydamlık ve hesap verilebilirlik karşılıklı etkileşim
* Y rd.D oç.D r., Süleym an Dem irel Ü niversitesi İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi M aliye B ölüm ü
** A rş.G ör., Süleym an D em irel Ü niversitesi İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi M aliye Bölüm ü
l , n Kamu Etiği
içinde olan kavramlardır. Hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlık
kavramlan Türk yasal düzenlemelerine ilk defa 5018 Sayılı Kanun ile girmiş ve
Kamu Yönetimi ve Kontrol Kanunu, önemli etik ilkelerinden sayılan bu
unsurları mali yönetim sürecinin önemli bir parçası olarak görmüştür.
Bu çalışmada; öncelikle kamusal etik kavramı üzerinde durulacak, daha sonra
5018 sayılı “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu” esas almarak, etik
davramş ilkelerinden mali saydamlığm öneminden bahsedilecektir.
1. KAVRAM VE DEĞERLER ÇERÇEVESİNDE ETİK
1.1. Kavramsal Açıdan Etik
Etik, sistematik olarak ahlak ve davramş üzerine düşünmeyi ve doğru veya
yanhş olarak yargılamalarda bulunmayı içermektedir. Etiğin konusu, doğru veya
yanlış olduğuna dair üzerinde yargılamalar yapılan eylemlerdir (Lewis, 1991: 3).
Etik, her şeyden önce, insan ve toplum için ideal olanın araştırılması olarak
tammlanabilir. Etik, bireysel ve sosyal deneyimlerin, insan davramşını
yönlendirmesi gereken kurallara ve hayatta önemli olan değerlere karar verilmesi
için sistematik olarak yapılır. Etik akıl yolunu kullandığından, ahlakm teolojik ve
dini yaklaşımlarmdan aynimaktadır. Etik insanlarm nasıl davranmalan
gerektiğini açıklamaya çahşır. Etik bilerek ve isteyerek yapılan insan
faaliyetleriyle ilgilenir (De George, 1999: 6).
Etiğin tanımımn ayrılmaz bir parçası ahlak olmaktadır. Çahşmalarda bu
kavramlann çoğu zaman birbirleri yerine kullamidığı da görülmektedir. Etik, her
şeyden önce, ahlaki davramşa (morality) ilişkin bir çalışma olarak
düşünülmektedir (Wittmer, 1994: 369). De George ’a göre, etik, bireysel ve
toplumsal ahlaki deneyimlerden bir anlam çıkarmaya yönelik sistematik bir
girişimdir. Etik, ahlaki görev ve sorumlulukları kapsamaktadır. Ahlak kavramı,
toplumsal bir olgu olmasına rağmen etik kavramı, farklı ahlak anlayışlanmn
üzerinde inşa edilebilen evrensel bir normlar bütünü olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bireylerin birbirleriyle ve kurumlarla olan ilişkilerinde başkalarının
haklarma saygı duyması, çevresine zarar vermemesi, dürüst ve güvenilir olması
ile gerek ülkesinde ve gerekse diğer ülkelerde yasa ve düzene uyması “etik”
kavramı kapsamında yer almaktadır (Altay, 2007: 239).
Yasalar ve etik değerler, kamu görevlilerinin davramşlarmda etkin rol
oynamaktadırlar. Etik değerler kamu görevlileri davranışlarını içsel olarak
yönetip denetlemekte iken, yasalar bu davramşları dışsal olarak belirlemekte ve
denetlemektedirler. Bu açıdan kamu yönetimi etiğini iki farklı bakış açısıyla
tanımlamak mümkündür. Kamu yönetimi etiği, kamu çahşammn her türlü
davramşmı yasalara, etik kodlara ve çeşitli kurallara uygun yapması olarak
tanımlanabileceği gibi kamu görevlilerinin eylemlerim bireysel ahlaki değerleri
göz önüne alarak yapması olarak da tammlanabilir. Dolayısıyla kamu yönetimi
etiği, kamu görevlilerinin görev alanlan ile ilgili her türlü eylemi, yasa ve
Kamusal Etik Açısından 5018 ve M ali Saydamlık 319
bireysel ahlaki değerleri birlikte ele alarak yerine getirmesi olarak ifade edilebilir
(Özdemir, 2008: 182,183).
“Kamu ekonomisinde etik kavramı” ise, daha profesyonel ve spesifik bir
alam içermektedir. Burada bireylerin kamu hizmeti üretimine ilişkin karar
alnken, kararı uygularken ve sonuçta üretilen hizmetten yararlamrken uyması
gereken davramşlar bütünü ifade edibnektediı. Kamu faydası kapsamında hizmet
üreten birimlerin, “toplum çıkarlarmı kendi çıkarlan önünde tutmaları,
kendilerini mali bakımdan başkalarma bağunlı kılacak bağlantılara girmemeleri,
tarafsız ve hesap verebilir olmaları, saydamlık, açıklık ve dürüstlük ilkelerine
göre davranmalan “kamu ekonomisinde etik” olarak tammlanabilir (Altay, 2007:
239).
1.2.Kamu Yönetiminde Evrensel Etik Değerler
Kamu yönetiminde etik devlete ve kurumlarma karşı güven oluşturmada ve
bunu korumada önemli bir unsur teşkil etmektedir (Yüksel, 2005: 347). Kamu
görevlilerinin kendilerine verilen yetki ve kaynaklan kullanırken kamunun
menfaatini ön planda tutması, tarafsızlık, dürüstlük, saydamlık, hesap verebilirlik
gibi etik davramş ilkelerine uymalan etkin bir yönetim için gerekli kabul
edilmekte ve böylece halkın kamu yönetimi ve kuramlarma güveninin arünlması
hedeflenmektedir (Kesim, 2005: 269).
Temel etik değerler, kamu hizmetinin temelini oluşturmaktadır. Birçok ülke,
kamu görevlileri için etik davramşla ilgiU düzenlemeler yaparak kanun, kod ve
kılavuz ilkeler yürürlüğe koymaktadırlar. Bu kanunlar, kodlar ve kılavuz ilkeler,
kamu sektöründe faaliyetleri şekillendirmek için sistemleştirilen temel etik
değerleri içermektedirler (TÜSIAD, 2005a: 85). Kamu yönetiminde ve
ekonomisinde etkinliğin ve verimliğin artırılması çabalarmm yanmda “etik”
unsurunun da ön plana çıkmasıyla birlikte; yönetimin hizmet ve faaliyetlerinin
daha tarafsız, nesnel, eşitlikçi bir şekilde sunulması, sorumluluk bilinci içinde
hareket edilmesi ve kamu kaynaklarımn etkin kullammı üzerinde durulmuştur.
Kamu hizmetlerinin üretilmesinde ülkeden ülkeye değişen etik kurallar değil,
evrensel kurallann geçerli olunmasma çalışılmaktadır (Baydar Akgün, 2007:
81,82).
Günümüzde kamu yönetiminde evrensel kabul edilen temel etik değerler;
hesap verebilirlik, saydamlık, tarafsızlık, hukukilik, bütünlük, dürüstlük, eşitlik,
liderlik, sadakat, liyakat ve profesyonellik, nesnellik, nezaket ve saygı, saygınlık
ve güven şeklinde belirtilebilir (TÜSlAD, 2005a: 86-88).
Ülkeler etik bilincin yerleştirilmesi ve etik sisteminin Icuralup etkili
uygulamamn sağlanabilmesi için bir dizi araç ve süreçten yararlanırlar. OECD
’nio 1996 yılında yayınlanan Kamu Yönetiminde Etik Rapora ’na göre, bir etik
altyapnun sekiz kilit unsura bulunmaktadır. Bunlar; etkili bir yasal alt yapı,
siyasi irade, etkin hesap verme mekanizmaları, uygulanabilir davramş kurallan,
mesleki sosyalleştirme mekanizmaları, kamu yönetiminde uygun çalışma
koşullan, etik konularda eş güdüm sağlayan bazı kuraluşlarm varlığı ve medya
320 Kamu Etiği
dahil olmak üzere kamu görevlilerini denetleyen etkin bir sivil toplumdur
(TÜSÎAD-OECD, 2003: 12 ). Bu unsurlardan en önemlisi kuşkusuz “etkili bir
yasal altyapı” olmaktadu-.
Kamu yönetimimizde etik altyapımn oluşturulması ve kaınu görevlilerinden
beklenen etik kurallar, 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması
Hakkmda Kanun ile yasalaşmıştır. Bu Kanun, etik konusundaki yasal altyapı
eksikliğini doldurmaya yönelik atılmış önemli bir adımdn: (Yüksel, 2005:
350,352). 5176 Sayılı Kanım ’un uygulama Yönetmeliği yasalarda dağmık halde
bulunan etik davramş ilkelerini bir araya getirmekte ve Kanun gereğince
ihlallerini Resmi Gazete ’de yayınlama yaptmmma tabi tutmaktadır (TÜSIAD,
2005b: 56).
Etkin, verimli, sorumlu ve şeffaf bir kamu yönetimine duyulan ihtiyaç, kamu
yönetiminin yeniden düzenlenmesi ile ilgili çalışmalara daha fazla yönelmesine
neden olmuştur. Yönetimde şeffaflık düşüncesi ve bu amaçla yapılan yasal
düzenlemeler, bu tür ihtiyaçlarm ürünüdür. Özellikle, 1960 ’lı yıllardan itibaren
dünyada, yönetimde şeffaflık düşüncesi ve uygulamaları hızla gelişmeye
başlamıştır. Bazı ülkeler bu konuda önemli mesafeler almıştır. 20. yüzyıl kamu
yönetiminin faaliyetlerinin geniş bir alanı kapsadığı ve toplumsal yasamın her
alamnda kamu yönetiminin kendini hissettirdiği bir dönem ohnuştur. Kamu
hizmetlerinden yoğun bir şekilde yararlanma ve hizmetlerde artış yaşanırken,
yönetime katılma ve yönetimin işleyişinden haberdar olma ihtiyacı da artmıştır.
Yönetimde şeffaflık olarak adlandmlan gelişmeler, toplum ile kamu yönetimi
ilişkilerinde bir dönem noktası olarak görülmektedir. Bu dönüm noktasının
öncesinde ise, gizlilik geleneği bulunmaktadır (Eken, 2005a: 5).
1.3. Yönetimde Gizlilik
Dışarıdan bakıldığında, kamu yönetimi çoğu zaman gizemli bir dünya olarak
düşünülür. Bu algılamşm, yönetimin içine girildiğinde tamamen yanlış olmadığı
anlaşılır. Bunun temel sebebi, yönetimde gizlilik ve dışa kapalılıktır. Kamu
yönetimi geleneksel olarak faaliyetlerini gizlilik içinde yürütmek eğilimi
göstermiştir. Yönetsel gizliliğin meşrulaşmasmda, kamu yönetiminin verimli
çalışabilmesi ve devletin üstün çıkarlarımn korunması argümanlan belirleyici
olmuştur.
Kararlarm hazırlanması, alınması, düzenleyici ve bireysel işlemlerin
yapılması hep yönetimin bir iç isi olarak algılanmıştnr. Kamu görevlilerinin, dış
çevrenin müdahalesi olmaksızm görevlerini yapabilmelerinin, devletin üstün
çıkarları için ne kadar önemli olduğu savı yönetilenler tarafmdan da
benimsenmiştir. Bu haliyle gizlilik, yönetimlerin sahip olduklan gücü
koruyabilmelerinin aracı olarak kullamimıştır. Aym zamanda işleyişine ilişkin
olarak dış çevreden gelebilecek muhtemel eleştiriler nedeniyle yıpranmasını
önlemek için perde vazifesi de görmüştür. Gizlilik, yönetilenlerin yönetimle olan
ilişkilerinde uzım süre genel kabul gören yönetim geleneği olarak tartışma
konusu olmamıştır (Şengül, 2005: 218).
Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 321
1.3.1. Gizliliğin Nedenleri
Her kamu yönetimi, siyasi rejimin niteliği, uluslar arası ilişkiler, devlet
güvenliği, özel hayatm korunması gibi sebeplerle, bazı resmi bilgi ve belgeleri
gizli tutma eğilimindedir. Başlangıçta devlet güvenliği ve özel hayatın
korunması gibi makul gerekçelerle ortaya çıkan gizlilik politikası, uygulamada
genişleyerek çoğu kamu faaliyetlerim içine almaktadır. Ancak gizliliğin düzeyi
ve kapsarm bakımından ülkeler arasmda önemli farklılıkların olduğu bir
gerçektir. Gerek iç gerekse dış faktörlere bağlı olarak yönetim mekanizmasında
ortay çıkan ve giderek geniş boyutlar kazanan gizlilik politikasmın sebepleri
bilinmeden bu konuda almacak önlemler etkisiz kalır (Eken, 1993; 13).
Kamu yönetimindeki gizliliğin nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz (Eken,
1993:11-19):
® Siyasi Rejimin Niteliği
e Devlet Güvenliği ve Diplomasi
« Özel Hayatm Korunması
® Yönetimde Etkinlik ve Tarafsızlığı Sağlama Düşüncesi
» Otorite Kazanma Eğilimi
* Memurlarm Kendilerim Denetim Riskinden Koruma Eğilimleri
Yönetimde şeffaflığın zıttı olan yönetimde gizlilik ve dışa kapalılık, öteden
beri kamu yönetiminde egemen olan bir özellik olmuştur. Başlangıçta, devlet
güvenliği, diplomasi ve milli savunma alanmda şekillenen gizlilik ve dışa
kapalılık uygulamalan, zaman içinde yönetsel hayatın bütün düzeylerine
yayıhmştır. Bu ortamda toplum, kamu yönetiminin çalışma biçimini, kararlarm
nasıl, ne şekilde ve kimlerin etkisi altına almdığmı bilememekte, resmi evrak ve
dosyaları inceleyememektedir. Yöneticilere göre, kamusal bilgiler dışa
verildiğinde, devletin ve iktidarm otoritesi sıkıntıya düşecektir. Çünkü bilgi güç
demektedir. Bilgiyi paylaşmak, iktidarı ve yetkiyi paylaşmak olacaktır.'
1.3.2. Gizliliğin Sonuçları
Gizlilik kuralı kamu yönetiminin işleyişinde ve toplumsal ilişkilerde göz ardı
edilemeyecek bazı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Yönetimin bazı bilgileri elinde
tutmasmda bazı çıkarları söz konusudur. Bunlarm en önemlisi, yönetimin
topluma karsı kendim güçlü görmesidir. Çünkü bilgi, güç anlammdadur. Gizlilik,
yönetimin gücünü arttırmasmm yanmda, kamu görevlilerinin gücünü de
arttumaktadır. Bu duramda görevliler, her tür otoritenin denetiminden ve halkm
demokratik denetiminden kurtulmakta ve bir çok keyfi faaliyetini
gizleyebilmektedirler (Eken, 1993:24).
Kamu yönetimi ve yönetimdeki sorunlara ilişkin uluslar arası çahşmalar ve
örgütler, kamu yönetiminde gizliliği bir çok sorunun nedeni olarak göstermişler;
çözüm olarak da açıklığı ve bilgi edinme hakkınm tanınmasım önermektedir.
322 Kamu Etiği
Örneğin (www.tesev.org.tr. 2009); AGİT Bakanlar Konseyi 26 Kasım 2000
tarihinde sunulan “Yolsuzlukla Mücadele Uluslararası Çabalarına AGİT ’in
Katkılan Hakkında Rapor” da yönetimde şeffaflığı ve açıklığı geliştirmeyi
yolsuzlukla mücadelede en önemli araç olarak; kapalılığı da yolsuzluğun
İjeslendiği bir kaynak olarak değerlendirmiştir. Yine IMF ’nin”Mali Saydamlıkla
İlgili İyi Uygulamalar Tüzüğü”, bilgilerin kamuya açıklığım mali kaynakların
verimli kullamimasmda en önemli araç olarak belirtmiştir.
Ayrıca gizlilik, yöneten ile yönetilenler arasında karşılıklı güvensizlik ortamı
oluşturur. Bu ortamda yöneten-yönetilen ilişkileri sağlıksız bir şekilde devam
eder. Yine gizlilik, halkm yönetime katılmasına ciddi bir engel teşkil eder.
Yönetime katılmayı engelleyen gizlilik, demokrasinin gelişmesini olumsuz
etkiler. Çünkü gizlilik, ilgisizlik ve cehalete yol açar. Bu durum da siyasal
yasama katılmada isteksiz bir vatandaş tipi üretir. Katılım, demokrasinin bir
gereği olarak düşünüldüğünde ilgisizlik ve cehalet demokrasi için bir tehlike
oluşturur. Faaliyetlerini gizli tutan, katılmu engelleyen bir idare ise
eksikliklerinin farkmda olmayacaktır (Kaya, 2005: 52).
1.4. Yönetişim ve Saydam Yönetim
Yönetişim, son yıllarda üzerinde özellikle durulmaya başlanan ve kamu ve
özel sektör kurumlan, sivil toplum, uluslararası kuruluşlar ve reformlar
gerçekleştiren hükümetler tarafmdan sürekli olarak gündemde tutulan bir
kavramdır. Bu yüzden gizlilikten şeffaflığa giden süreçte yönetişim ve iyi
yönetişim kavramı ve yönetim şeffaflık ilişkisi önemli bir belirleyicidir.
1.4.1. Yönetişim
Yönetişim (govemance), bir ülkenin ekonomik ve sosyal kaynaklamım
yönetiminde sahip olunan güç ve yetkilerin kullanımını ifade etmektedir. îyi
yönetişim kavramım yaygın olarak kullanan uluslar arası kuruluşlar, bu kavramla
genel olarak katılımcıhğm, şeffaflığm (yönetimde açıklığın), hesap verme
sorumluluğunun (accountability), denetimin, yönetimde ahlak, erdem ve
liyakatin vs. hakim olduğu bir yönetimi vurgulamaktadırlar (Aktan, 2003: 176).
Yönetişim, aynca kamu kurumlarmm kamusal isleri yürüttükleri, kamu
kaynaklarmı idare ettikleri ve insan haklarmı gözettikleri bir süreç olarak
tammlanmaktadır; İyi yönetişim, tüm bunlarm kötüye kullamimadığı ve
yolsuzluğun olmadığı bir ortamda, hukukun üstünlüpne saygılı bir şekilde
yerine getirilmesidir (Maliye Bakanlığı-Avrapa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi
Başkanlığı, 2003: 1). TESEV raporunda yönetişim, bir ülkede, kaynaklar
üzerinde kontrolü elinde bulunduran otoritelerin bu kaynakları ekonomik ve
toplumsal gelişme için nasıl kullandığım belirleyen gelenekler ve kurumsal yapı
olarak nitelendiriliyor. Bu tanım klasik yönetim tammından farklı değil ancak
katılım ımsurunda ve kararlarm alınması aşamasında daha baskm bir karakter
ortaya koyması önem kazamyor. Yani iyi yönetişim, siyasi ve sosyo-ekonomik
ilişkileri katılımcı, şeffaf, ve sorumlu biçimde yönlendiren süreç ve yapılar
anlamma gelmektedir (TESEV,2008: 17).
Kamusal Etik Açısından 50 J8 ve M ali Saydamlık 323
Demokratik düşüncenin gelişmesi ve yönetimde etkinlik, verimlilik gibi
ihtiyaçlar, saydamlığı ön plana çıkarmıştır. Yeni kamu yönetimi anlayışmda,
idarede toplanan bilgi ve belgelerin, halkın görüsüne ve kullanımına açık olması
gerekliliği üzerinde durulmakta ve bunun aym zamanda bilgi toplumunun da
vazgeçilmez unsuru olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple gizliliğin istisna,
saydamlığm ise genel kural haline getirilmesi gerekmektedir (Hız ve Yılmaz,
2004: 40).
Gizlilik, tarih olarak bütün ülkelerde egemen olan bir yönetim politikası
olmuştur. Oysa artık, demokratik düşüncenin gelişmesi ve yönetimde etkinlik
gibi ihtiyaçlar, açıklığı ön plana çıkarmıştır. Demokratik değerlerin, iletişim
araçlamun, eğitim, kültür düzeyinia ve dolayısıyla sosyal ilginin gelişmesi,
yönetenlerin görev ve soruınluluklanmn yeniden değerlendirilmesini ve kamu
hizmetlerinin, halkm denetimi ve gözetimi altmda yürütülmesini gerekli hale
getirmiştir. Nasıl ki, rekabet piyasasının ve demokratik kamuoyunım oluşması
için belirli bir serbestlik ve alenilik gerekiyorsa, kamu yönetimirun üretilen ve
toplanan bilgi-belgelerin de halkm görüsüne ve kullanımma açık olması
kaçmılmazdır. Bu bilgi toplumunun vazgeçilmez unsurudur. Bu sebeple
gizliliğin istisna, açıklığm ise genel kural haline getirilmesi kaçmılmazdır
(Eryılmaz, 2002: 323).
1.4.2. Kamu Yönetiminde Mali Saydamlık
Yönetimde saydamlık kavramı, devletin doğasmdan kaynaklanan gizlilik
eğilimlerinin önüne geçmek ve bir anlamda devletin kendi kendisini sınırlaması
anlammı taşımaktadır. Devlet yönetiminde yöneticilerin vatandaşlar adma sahip
oldukları ve kullandıkları güç ve yetkileri kötüye kullanmalan yönetimde
şeffaflığı/saydamlığı gerekli kılar.
Dünya ekonomisinde 1980 ’li yıllarda hızlanarak devam eden yapısal
değişiklikler ekonomik ilişkilerin daha karmaşık bir yapıya bürünmesine neden
olmuştur. Bu değişim içerisinde kamu sektörünün ekonomik ve mali
faaliyetlerde bulunması daha profesyonel bir yaklaşımı ve çabayı gerektirmiştir.
(Maliye Bakanlığı, 2004: 68,69) Bu anlamda, yeni ekonomik düzene uyum
sağlamak amacıyla kamu mali yönetimlerinin yeniden yapılandmiması bazı
temel ilkeleri de beraberinde getirmiştir. Bu ilkeler kamu mâliyesinde
performans yönetiminin alt öğeleri olan etkinlik ve verimliliğin sağlanması için
gerekli olan ilkelerdir. Nitekim yeni ekonomik düzenin kamu mâliyesi alanmda
öngördüğü en önemli niteliklerden birisini performans yönetimi oluşturmaktadır.
Yeni ekonomik düzende kamu mali yönetiminde ön plana çıkan ilkelerden bir
diğeri mali disiplinin sağlanmasıdır. Kamu mali yönetiminde mali disiplinin
sağlanması amacıyla denk bütçenin uygulaiıabilirliği ve borçlanma politikasının
makro ekonomik koşullar dikkate almarak yeniden yapılandmiması ekonoriude
belirleyici role sahip olmuştur. İçerisinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde
devletin, makro ekonomik istikrarm ve mali disiplinin sağlanmasında kilit rol
oynamasmı sağlayan bir diğer ilke mali saydamlıkta.
324 Kamu Etiği
Mali saydamlık, hükümetin yapısmm ve fonksiyonlanırm, mali politika
planlarmn, kamu sektörü hesaplanmn ve mali hedeflerinin kamuoyuna açık
olması şeklinde ifade edilebilir (IMF, 2007:1). Dolayısıyla mali saydamlık kamu
kaynaklarmm kim tarafından, nasıl ve hangi amaçla kullamidığı bilgisinin var
olması anlamma gelmektedir (Atiyas ve Sayın, 2000; 28). Kamu yönetiminde
saydamlık saglayabibnek için etikili ve iyi işleyen hesap verme süreçlerine; hesap
verme süreçlerinin etkili ve iyi işlemesi için ise açık ve saydam kamu
politikalarma ihtiyaç vardır. Bu nedenle hesap verebilirlik saydamlığı
sağlamanın vazgeçilmez bir aracı, saydamlık da hesap verebilirhğin layıkı ile
yerine getirebilmenin olmazsa ohnaz ön koşuludur (TÜSIAD, 2005a: 166).
Mali saydamlığm araçlan ise, bilgi verme ödevi, bilgi edinme hakkı, hesap
verebilirlik ve gerekçelendirme ilkesi (yönetimin eylem, işlem ve kararlan ile
ilgili sebepleri özlü bir biçimde açıklaması) olarak belirtilebilir fwww.etik.gov.tr.
2009)
Devlet faaliyetlerinde mali saydamhk ilk olarak, devletin mali faaliyetlerine
iUşkin niyet ve öngörüleri hakkmdaki bilgilerin ulaşılabilirliğini; ikinci olarak,
devletin tamamma ait düzenli bir şekilde smıflandınlmış hesaplarm ve yarı mali
nitelikteki faaliyetlerine ilişkin tahmini içeren kapsamlı bütçe dökümanlan da
dahil olmak üzere devlete ait aynntılı bilgi ve verileri; üçüncü olarak, kamu
görevlilerinin seçimi ve ataması ile ilgili kuralların açıkça ortaya konulmasmı ve
kamu alımları ile istihdamın yasal çerçevesinin bir standarda bağlanımş
olmasmı; son olarak da, mali saydamlık yayınlanan verilerin doğruluğu için
bağımsız denetimi gerektirmektedir (Kızıltaş, 2001: 8).
Mali saydamlığm önemli boyutlan vardır (Dedeoğlu vd., 2000: 47):
- Saydamlığın birinci boyutu, devletin işleyişi ve yapısmm, uygulayacağı
maliye politikalanmn, devlet hesaplan ve projeksiyonlaruun kamuya açık olması
olarak belirtilebilir.
- îkinci boyutu; merkezi hükümet içinde veya dışında üstlenilmiş olsun,
devlet adma girişilmiş yükümlülükler ve sürdürülen faaliyetler hakkında
“zamanında, güvenilir, kapsamlı, anlaşılabilir' ve uluslararası karşılaştumalara
elverişli niteliklere haiz bilgiye kamunun ulaşabilmesini” içermektedir.
- Mali saydamlığın bir diğer boyutu kurumsal davranışlarla ilgilidir. Atanmış
bürokratlar ile seçilmiş milletvekili ve bakanlar arasmdaki ilişkilerin sınırlarının
net bir biçimde çizilmesi, bilgi edinme özgürlüğü ve bımun kamu görevlileri
açısmdan
sistematik kurallara
bağlanması,
siyasetçi-basm-bürokrat-iş
çevresindeki ilişkilerde etik kurallarm belirlenmesi, kamu ihale süreçlerinin,
kamuya eleman alma ve çalıştırma esaslanmn saydamlaştırılması kurumsal
düzenlemeler içeren bir devlet reformu için çok önemli unsurları
oluşturmaktadır.
Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 325
2, 5018 SAYILI KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU
ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE ’DE MALİ SAYDAMLIK
10.12.2003 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 22.12.2005 tarih ve 5436 sayıh
Kanunla yapılan değişikliklerle son halini almıştır.
5018 sayılı kanunla bütçe birliği sağlanmış, mali saydamlık ve hesap
verebilirlik yamnda kamu kaynaklannm kullamhnasmda etkinlik, ekonomiklilik
ve verimlilik öne çıkmış, kamu idarelerine karar verme ve uygulamada geniş
inisiyatif tanınmıştır. Kamu kaynaklarmm kullanımında mali saydamlık, hesap
verme sorumluluğu, performans esaslı bütçeleme ve çok yıllı bütçeleme ilkeleri
benimsenmiştir (Mutluer vd., 2005: 137,138).
Hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlık kavranılan Türk yasal
düzenlemelerine ilk defa 5018 sayıh kanun ile girmiş ve bu iki kavram kamu
mali yönetim sisteminin en önemli varlık nedeni olarak bu Kanunda yer
bulmuştur (Barun, 2007: 6). Ülkemizde saydamlık ve hesap verebilirlik gibi
kavramlann son yıllarda giderek daha önemli hale gelmesindeki belli başlı
nedenlerden birincisi, başta IMF olmak üzere uluslar arası kuruluşlar tarafmdan
mali saydamlığa yapılan vurgu, İkincisi ise ulusal düzeyde kamu hesaplannm
saydamlığı konusunun tartışıhnaya açıhnası ve bu konuda toplumsal talebin
artmaya başlamasıdu: (TEPAV, 2005: 7). Aynca ülkemizde mali saydamlık
anlayışı, hem uluslar arası kuruluşlarm, hem ekonomik krizlerin, hem de
demokrâtikleşme ve Avrupa Birliğine giriş sürecinin tetiklediği, bürokrasinin de
bir ölçüde bu ihtiyaca cevap vermeye çalıştığı ve ulusal farkmdalığm arttığı bir
ortam içinde bugün arük siyasi otoritenin de kayıtsız kalamayacağı bir aşamada
yer almaktadır. (Emil ve Yılmaz, 2004: 26).
5018 sayılı kanun, kaynakların etkin kullamımnı sağlayacak ortamın
oluşturulmasmda saydamlık ve hesap verme sorumluluğuna özel bir önem
vermiş ve bu unsurlan mali yönetim sürecinin önemli bir parçası olarak
görmüştür (Erdoğan, 2007: 25). Kanunun 7. maddesinde mali saydamlık, 8.
maddesinde ise hesap verme sorumluluğu düzenlenmiş ve bu unsurlarm
gerçekleştirilmesine yönelik öngörülen mekanizmalara Kanunun çeşitli
maddelerinde yer verilmiştir.
5018 sayılı Kamu mah Yönetimi ve Kontrol Kanununun 7. maddesinde maH
saydamlık;
“Her türlü kamu kaynağmm elde edilmesi ve kullamhnasmda denetimin
sağlanması amacıyla kamuoyu zamanmda bilgilendirilir.” Bu amaçla;
a) Görev, yetki ve sorumluluklarm açık olarak tanımlanması,
b) Hükümet politikalan, kalkınma planlan, yıllık programlar, stratejik planlar
ile bütçelerin hazırlanması, yetkili organlarda görüşülmesi, uygulanması ve
uygulama sonuçlan ile raporlarm kamuoyuna açık ve ulaşılabilir olması.
326 Kamu Etiği
c) Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından sağlanan teşvik ve
desteklemelerin bir yılı geçmemek üzere belirli dönemler itibarıyla kamuoyuna
açıklanması,
d) Kamu hesaplanmn standart bir muhasebe sistemi ve genel kabul görmüş
muhasebe prensiplerine uygun bir muhasebe düzenine göre oluşturulrhası
zorunludur.
Mali saydamlığın sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması ve
önlemlerin alınmasmdan kamu idareleri sorumlu olup, bu hususlar Maliye
Bakanlığınca izlenir.” şeklinde hükme bağlanmışttr.
Saydam bir kamu mali yönetim sisteminin oluşturulması, maU verilerin
zamanmda kamuoyuna açıklanması ve raporlanmasıyla mümkündür (Erdoğan,
2007: 26). Bu maddede mali saydamlığm sağlanması amacıyla dikkate almacak
ilkeler yer almaktadır. Bu ilkelerin mali saydamlık açısmdan incelenmesi gerekli
görülmektedir.
2.1. Görev, Yetki ve Sorum luluklarm Açık Olarak Tanımlanması
Saydamlık ilkesinin sağlanabihnesi için görev, yetki ve sorumluluklarm açık
olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu husus açık olarak belirtilmediği takdirde
hesap verme sorumluluğu da zaafa uğramaktadır. Hesap verme sorumluluğu,
5018 sayılı kanunun 8. maddesinde şu şekilde yer almaktadır: “Her türlü kamu
kaynağmm elde edilmesi ve kullamimasında görevli ve yetkili olanlar,
kaynaklarm etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden,
kullamimasmdan, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasmdan ve kötüye
kullamimaması için gerekli önlemlerin almmasmdan sorumludur ve yetkili
kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.'’ Madde hükmü incelendiğinde bu
sorumluluğun siyasi, idari ve hukuki sorumluluğu içerecek şekilde ele almdığı
görülmektedir. Maddenin asıl vurgusu ise performans sorumluluğu üzerinedir
(Erüz, 2005; 66).
Hesap verme sorumluluğu, yetki ve kaynaklarm hukuka, verimlilik ve
etkinlik ilkelerine uygun kullamimasına; belirlenmiş amaç ve hedeflere
ulaşılmasına ilişkin sorumluluğu ifade etmektedir (Baş, 2005: 402). Hesap
verilebilirlik*, kimin kime karşı hesap vereceği, hesap vereceği şeylerin neler
olduğu, bu açiklamalarm yapılacağı araçlar veya süreçlerin neler olduğu,
yaptırımları da içerecek şekilde, sonuçlarmm ve etkisinin neler olacağı gibi
birtakım soruları karşılayan bir içerik taşımaktadn: (Aldons, 2001:39).
Kamu sektöründe hesap verme sorumluluğunun bazı temel amaçları vardır.
Bunlardan birincisi, kamusal yetkilerin yanlış kullanmunm ve suiistimalinin
kontrol altma alınmasıdır. İkincisi, kamusal kaynaklarm hukuka ve kamusal
değerlere uygun olarak kullamımnm güvenceye bağlanmasının sağlanmasıdır.
Üçüncüsü ise, yönetişim ve kamu işletmeciliği alamnda sıkça vurgulanan sürekli
öğrenme amacının teşvik edilmesi olarak belirtilebilir. Bunlarm sonucunda hesap
verebilirliğin amacmm, bürokrasilerin daha fazla vatandaşa hesap verebilir
kılınmasıyla demokrasilerin geliştirilmesi olduğu söylenebilir (Balcı, 2003: 117).
Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 327
Genel olarak hesap verme sorumluluğunım dört türünden söz edilebilir:
Siyasal Hesap Verme Sorumluluğu: Siyasal hesap verme sorumluluğu,
halkm seçim ve oylama mekanizmasıyla vekillerini denetlemesi anlamma
gelmektedir. Halkın seçtiği temsilcilerin bir seçim dönemi içerisindeki
faaliyetleri seçmenler tarafmdan değerlendirilmekte ve eğer seçimle iş başma
gelen hükümetler başarılı görülüyorsa yeniden seçilmekte, başarısız görülüyorsa
tekrar seçilmemektedir (Aktan vd., 2004: 171).
Siyasal hesap verilebilirlik, çoğu zaman, seçilmiş politikacılarm
parlamentolara, seçmenlere karşı hesap verebilirliğini veya buna ilaveten devlet
memurlanmn seçilmiş politikacılara ve parlamentolara karşı hesap verebilirliğini
belirten kurumsal ilişkiler aracılığıyla tammlanmaktadu. Böylece, siyasal hesap
verebilirlik, bazı durumlarda sadece politikacılarm siyasal olarak hesap verebilir
olmasım vurgularken, diğer durumlarda, kavram atanmış görevlileri de içerecek
şekilde genişletilmesiyle, bunlarm siyasetçilere karşı hesap verebilir olmasım da
içermektedir ( Mülgan, 2003; 32).
Yönetsel Hesap Verme Sorumluluğu: Bu sorumluluk idari yönetimde kamu
görevlilerinin ve bürokratlann üst yönetime hesap verme yükümlülüğünü ifade
etmektedir (Aktan vd., 2004: 171). Yönetsel boyuttaki hesap verilebilirlik
kavramı, kamu personelinin bakanlar, parlamento ve yurttaşlar karşısmdaki
hesap verme sorumluluğu ile ilgili olup, kendilerine yetki verilenler ve kaynak
tahsis edilenlerin bu yetki ve kaynaklan ne kadar iyi kullandıklarım sergileme
yükümlülüğünü ifade etmektedir. Bu yetki ve kaynaklann verimli, etkin ve
ekonomik bir şekilde kullamlıp kullamimadığı hakkında bir kanaate ulaşabilmek,
performans ölçümü sonucu ortaya çıkan performans bilgilerinin raporlanmasıyla
yerine getirilir. Nitekim 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanımu
’nun bakanlar ve üst düzey yöneticilerin hesap verme sorumluluğu ile ilgiU 1.
Kısım 4. Bölümünün, “Üst Yöneticiler” başlıklı 11. maddesinde; “Üst
yöneticiler, ... sorumlulukları altmdaki kaynaklann etkili, ekonomik ve verimli
şekilde elde edilmesi ve kullammmı sağlamaktan kayıp ve kötüye kullammm
önlenmesinden... Bakana; mahalli idarelerde ise mechslerine karşı
sorumludurlar.” denilmektedir (Kesim, 2005; 270,271).
Hukuki Hesap Verme Sorumluluğu: Anayasa ve yasalar ile diğer mevzuat,
seçilmiş ve atanmış yöneticilerin denetlenmesine ve hesap vermesine imkan
sağlamaktadır (Aktan vd., 2004: 171). Bu sorumluluk ile kamu kurum ve
kuruluşları dış bir makama karşı performansa ulaşım ve hukuksal kurallara
bağlılık konulannda hesap vermektedir. Hukukun üstünlüğünün sağlanmasımn
bir aracı olarak görülebilecek olan bu tür bir hesap verebilirlikte, hem teknik
anlamda yapılan işin yasal olduğunun belirlenmesi ve hem de sahip olunan
yetkilerin adil ve rasyonel olarak kullamidığmın ortaya konulması söz konusudur
(Balcı, 2003: 120).
M ali Hesap Verme Sorumluluğu: İdarenin mal alandaki güç ve yetkilerim
kullanma sorumluluğu anlamma gelen bu sorumluluk büyük ölçüde bütçe ile
328 Kamu Etiği
gerçekleşmektedir. Mali saydamlık kavramı da hesap verme sorumluluğunun
gerçekleşmesi için önem arz etmektedir (Aktan vd., 2004: 172).
Yönetimde dürüstlük, sonuç ve performans odaklı yönetimlere daha fazla
yoğunlaşmanm talep edilmesi, hesap verilebilirlik ilkesinin temel bir özelliği
olan şeffaflığm önem kazanması, halkm yönetim faaliyetleri ile ilgili bilgilere
erişim taleplerinin artması ile birlikte, hesap verilebilirlik işlevi önemli ve değerli
olanm başanidığma ya da başarılamadığma yönelik açıklama yapma ve
raporlama yükümlülüğünü de zorunlu hale getirmektedir. Burada önemli olan
husus vatandaş boyutunda hesap verme sorumluluğunu sağlayacak
mekanizmaların geliştirilmesi, ilgili standartlarm belirlenmesi, şikâyet ve
düzeltme prosedürlerinin oluşturulmasıdır. Nitekim, ülkemizde 4982 sayılı Bilgi
Edinme Hakkı Kanunu ile kişilerin bilgi edinme haklanm kullanmalarma ilişkin
esas ve usuller düzenlenmiş; 5176 sayılı Kanunla da etik davramş ilkelerinin
kamu görevlilerince ihlali halinde kişilerin başvurabilecekleri “Kamu Görevhleri
Etik Kurulu” adıyla bağımsız bir kurul oluşturulmuştur (Kesim, 2005: 271).
Bu çerçevede. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda mali saydamlığa
ilişkin olarak, her türlü kaynağın elde edilmesi ve kullamimasında denetim
sağlamak amacıyla kamuoyunun zamamnda bilgilendirileceği hükme
bağlanmıştir. Bu hüküm, 9 Ekim 2003 tarihinde kabul edilip 24 Nisan 2004
tarihinde yürürlüğe girmiş olan 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkmda Kanun ile
hayata geçirilmek istenen “kamudan bilgi alma hakkı” ile doğru orantılıdır. Mali
yapıda saydamlık ile bağlantılı olarak memurlarm her konuda hesap
verebilmeleri hüküm altına alınmıştır. Buna göre, her türlü kaynağın elde
edilmesi ve kullanılmasında sorumlu olanlar yetkili mercilere hesap vermek
zorundadırlar. Böylelikle üst yöneticiler kendi faaliyetlerini düzenli olarak
raporlayıp kamuoyuna duymurlar. Bu raporların bir örneği de Sayıştay’a verilir
(Öz ve Kaplan, 2005: 247). Sayıştay, mahalli idarelerin raporları hariç idare
faaliyet raporlarım, mahalli idareler değerlendirme raporunu ve genel faaliyet
raporunu, dış denetim sonuçlarım dikkate alarak görüşlerini de belirtmek
suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi ’ne sunar (Saraç, 2005: 140).
2.2. Bütçelerin Hazırlanması, Uygulanması ve Uygulama Sonuçları ile
Raporlann Kamuoyuna Açık ve Ulaşılabilir Olması
5018 sayılı kanun bütçe türlerini uluslar arası standartlara göre yeniden
tanımlamıştır. Önceki 1050 sayılı kanımda bütçe türleri; genel bütçe, katma
bütçe ile özel bütçe ve bunlara bağlı döner sermaye bütçesi şeklinde
düzenlenmişti. 5018 sayılı kanunda yapılan düzenlemelerle bütçe türleri; merkezi
yönetim bütçesi, sosyal güvenlik kurumlan bütçesi, mahaUi idareler bütçesi
olarak diizenlenmiştir. Merkezi Yönetim Bütçesi ise; genel bütçe, özel bütçe ve
düzenleyici ve denetleyici kurum bütçelerinden oluşmaktadır.
Mevcut düzenleme ile bütçenin kapsanu genişletihniştir. Sosyal Güvenlik
Kurumlan bütçesinin tammlanması. Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar
Bütçesinin ise merkezi yönetim bütçesi kapsaımna alınması ile bütçenin kapsamı
genişlemiş, bu haliyle bütçe daha anlamlı hale gelmiş ve mali disiplinin
Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 329
sağlanması açısından önemli bir adım atılmıştır.
Yapılan düzenleme ile katma bütçe kaldmimakta ve bu kapsamda yer alan
kamu idareleri idari ve mali statüsüne göre genel bütçeli ya da özel bütçeli idare
haline getirilmektedir. Mevcut uygulamada özel bütçeli kurumlar olarak anılan
yerel yönetimlerin bütçeleri ise “mahalli idareler bütçesi” olarak yeniden düzen. lenmiştir. Katma bütçelerin, fonlarm ve döner sermaye bütçelerinin
kaldurılmasımn öngörühnüş olması, kamu kaynakianmn kullamimasmda
bütünlük, saydamlık ve verimliliğin sağlanması, kaynak israfımn ve usulsüz
işlemlerin önlenmesi bakımından yerinde düzenlemelerdir (Arslan, 2004: 5).
İlgili kanunla, bütçe türleri ve kapsamımn yer aldığı 12.maddede tanımlanan
bütçe türleri dışmda kamu idarelerince herhangi bir ad altmda bütçe
oluşturulması önlenerek, bütçe disiplinini bozacak herhangi bir uygulamaya
gidilmesi ihtimali ortadto kaldınimıştır. Kanunun 13.maddesinde ise, bütçe
ilkeleri düzenlenmiş, klasik bütçe ilkeleri yamnda çağdaş bütçe ilkelerine de yer
verilerek kamu kaynaklarmm etkili, ekonomik ve verimli kullarammm
sağlanması amaçlanmıştır (Erdoğan, 2007: 27).
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kuramların performans esaslı
yönetimi gerçekleştirmek amacıyla “katılımcılık ilkesi” dahilinde stratejik plan­
lama yapacakları hükme bağlanmıştır (Erüz, 2005: 67). Katılımcılık ilkesi, son
yıllarda kamu yönetimi alamnda giderek yaygınlık kazanan yönetişim kavramı
ile iHşkilidir. Yeni bir kavram olmakla birlikte pek çok ülkede genel kabul gören
yönetişim kavramı, merkezi otoritenin yukarıdan aşağıya doğru. hakimiyetini
esas alan klasik hiyerarşik yönetim anlayışı yerine tüm toplumsal aktörlerin
karşılıklı işbirliği ve uzlaşmasma dayanan, katılımcılığı ve sivil toplum kuruluş­
larım ön plana çıkaran, saydamlığı, açıklığı, hesap verme sorumluluğunu, yetW
devri ve yerindenliği esas alan bir anlayışı anlatmak için kullamlan bir kavram­
dır. Dolayısıyla katılımcılık ve saydamlık yönetişimin temel ilkeleri arasmda
yerini almaktadır (DPT, 2007: 4).
Bütçeler stratejik plana uygun olarak performans ölçütlerine göre hazırlamp,
uygulamp, kontrol edilecektir. Ayrıca, bütçeler hazurlamrken gelecek iki yılm
tahminleri de hazırlanır. Böylelikle üç yıllık bütçelemeye geçiş süreci
başlatılmıştn-. Çok yıllı bütçeleme, genelde gelecek yıl için hazırlanacak ve
parlamentoya onay için gönderilecek bütçe yılı ile takip eden iki yılı
kapsamaktadır (Kesik, 2005: 52). Bu anlamda, plan-bütçe ilişkisi güçlendirilerek
kamu idarelerinin stratejik plan hazırlamalan ve bütçelerim bu plana
dayandırmalan öngörülmektedir. Amaçlarm ve hedeflerin, bütçe büyüklükleri ve
sürdürülebilir finansman plam düzeyinde hangi ekonomik koşullarda
gerçekleştirileceklerine ilişkin orta vadeli program ve mali plan ile kamu
idarelerine yol gösterilmektedir (Erdoğan, 2007: 27).
Gelir ve giderlerin tamamımn bütçede yer alması, şeffaflığm ve dolayısıyla
mali disiplinin sağlanabilmesi için gereklidir. Özel gelirleri düzenleyen 5018
sayılı Kanunun 39.maddesinde “Özel gelirler karşıhğmda idarelere tahsis edilen
-özel ödenek miktarlan, ilgili idarelerin bütçelerinde gösterilir...” denilmek
330 Kamu Etiği
suretiyle, kamu idarelerinin tüm gelir ve giderlerinin bütçelerinde yer alması
sağlanmakta, bütçe dışmda gelir elde edilmesi önlenmektedir.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile getirilen diğer önemli bir
düzenleme ise, hiçbir geçek veya tüzel kişi tarafından bir kamu hizmetinin
karşılığı olarak veya kamu hizmeti ile ilişkilendirilerek bağış veya yardım
toplanamayacağı ve benzeri adlar altmda tahsilat yapılmayacağıdu:. Kamu
kurumlarma yapılan her türlü bağışlarm bütçelerine gelir olarak kaydedileceği
hükmünün getirilmesidir. Bu düzerieme kamu demek ve vakıflanm hedef
almaktadır. Getirilen bu düzenleme ile merkezin, gelir tahsisi konusunda
etkinliği arttırılmışta (Öz ve Kaplan, 2005: 253).
İlgili kanunun faaliyet raporlarım düzenleyen 41.maddesinde ise “Üst
yöneticiler ve bütçeyle ödenek tahsis edilen harcama yetkililerince, hesap verme
sorumluluğu çerçevesinde, her yıl faaliyet raporu hazırlanır. Üst yönetici,
harcama yetkilileri tarafından hazırlanan birim faaliyet raporlarım esas alarak,
idaresinin faaliyet sonuçlarım gösteren idare faaliyet raporunu düzenleyerek
kamuoyuna açıklar..."denilerek faaliyet raporlannm düzenlenmesi, ilgili
idarelere verilmesi ve diğer usul ve esaslar belirtilmiş ve bu madde ile
kamuoyunun ve yasama organmm yürütmenin faaliyet sonuçlan konusunda
bilgilendirilmesi hedeflenmiştir (Erdoğan, 2007: 28).
2.3.Genel Yönetim Kapsam m daki Kam u İdareleri T arafm dan Sağlanan
Teşvik ve Desteklemelerin Kamuoyuna Açıklanması
Genel yönetim kapsammdaki kamu idarelerinin bütçelerinden kamu yaran
gözetilmek suretiyle yardım yapılması hususları, yardımlarm kullandmimasma
ilişkin esas ve usuller ile yardımlarm kullanımınm denetimine ilişkin esaslar mali
saydamlığm gereği olarak kamuoyuna açıklanmalıdn: (Erdoğan, 2007: 29).
Bu çerçevede. Kanunim 29 uncu maddesinde Bütçelerden Yardım Yapılması
başlığı altmda “Gerçek veya tüzel kişilere kanuni dayanağı olmadan kamu
kaynağı kullandmlamaz, yardımda bulunulamaz veya menfaat sağlanamaz.
Ancak, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerinde öngörülmüş
olmak kaydıyla; kamu yaran gözetilerek demek. Vakıf, birlik, kurum, kuruluş,
sandık ve benzeri teşekküllere yardım yapılabilir."denilmektedir. Kanunun 30
uncu maddesinde ise “Genel yönetim kapsamındaki idareler bütçelerinin ilk altı
aylık uygulama sonuçları, ikinci altı aya ilişkin beklentiler ve hedefler ile
faaliyetlerini; Maliye Bakanlığı ise merkezî yönetim bütçe kanununun ilk altı
aylık uygulama sonuçlan, finansman durumu, ikinci altı aya ilişkin beklentiler ve
hedefler ile faaliyetleri kapsayan malî durumu temmuz ayı içinde kamuoyuna
açıklar.” hükmü yer almaktadır.
Bu hükümler saydamlığm ve mali disiplinin sağlanması için gerekli
düzenlemelerdir. Sonuç olarak Kamu MaU Yönetim ve Kontrol Kanunu ile,
kurulan sistemin sağlıklı bir şekilde işletilmesi ve kamuoyunun mali yönetimin
performansı konusunda bilgilendirilmesi amaçlanmıştır.
Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 331
2.4. Kamu Hesaplarının
Oluşturulması
Standart
Bir
Muhasebe
Sistemine
Göre
Performansa dayalı yönetim anlayışı çerçevesinde bütçeye ilişkin istatistiki
verilerin daha düzenli ve her türlü ihtiyaca cevap verecek bir şekilde derlenmesi
gerekmektedir. Mali istatistikler konusuna lilişidn olarak, devlet muhasebe
siteminin buna uygun olarak düzenlenmesi hükme bağlanmıştır. Devlet
muhasebe siteminde amaç etkinliktir. Mali istatistikler, uluslararası standartlara
uygun olarak bütünlük, güvenilirlik, kullanışlılık, yöntemsel geçerlilik ve
ulaşılabilirlik ilkeleri çerçevesinde hazırlanu*. Mali istatistikler ilgili kurumlarca,
belirlenen standartlara uygun olarak hazırlamp Maliye Bakanlığı ’na gönderilir,
îstatistilderin kolayca ulaşılabilir olması esastır. Bu düzenleme mali şeffaflığı ve
hesap verilebilirliği gerçekleştirmeye yöneliktir. Sayıştay Kanun Tasarısı Taslağı
ile Maliye Bakanlığmca yayınlanan bu istatistiklerin Sayıştayca denetlenmesi
öngörülmüştür. Bu denetim, doğruluk, güvenilirlik ve önceden tespit edilmiş
standartlara uygunluk bakımından yapılacaktır (Öz ve Kaplan, 2005: 248).
Kanunla getirilen diğer önemli bir düzenleme bütçede nakit esasmdan
tahakkuk esasma geçilmesidir. 2004 yılmdan itibaren uygulamaya geçirilen ve
kısa zamanda genel yönetim kapsamındaki bütün idarelere yaygınlaştmiması
hedeflenen tahakkuk esaslı muhasebe sistemi daha fazla bilgi üretme
kapasitesine sahiptir (Erüz, 2005: 70).
1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununda, bütçe hesaplan yönetim
dönemi (jestiyon) esasma göre gerçekleştiriliyordu. Yönetim dönemi hesabı
yönteminde, her gelir tahsil edildiği yıl, her gider ise yapıldığı yıl bütçesine
kaydedilmekteydi. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda “Kamu gelir ve
giderleri tahakkuk ettirildikleri mali yılm hesaplarmda gösterilir. Bütçe gelirleri
tahsil edildiği yıl, bütçe giderleri ise ödendiği yıl muhasebeleştirilir” denilmek
suretiyle tahakkuk esaslı muhasebe sistemi hükme bağlanmıştır (Öz ve Kaplan,
2005: 248,249). Muhasebe yetkilisi, bu hizmetlerin yapılmasmdan ve muhasebe
kayıtlarmm usulüne uygun, saydam ve erişebilir şekilde tutulmasından
sorumludur. Muhasebe yetkilileri gerekli bilgi ve raporları düzenli olarak kamu
idarelerine verirler (Saraç, 2005: 148).
5018 sayılı kamu mali yönetim ve kontrol kanunu ile birlikte bütçe kod yapısı
da değişmiştir. 2004 yılından itibaren program bütçe sistemi terk edilerek
analitik bütçe sistemine geçilmiştir. Analitik bütçe sistemi IMF ’nin GFS
(Government Finance Statistics= Devlet Mali İstatistikleri) smıflandırma sistemi
ve ESA 95 (European System of Integrated Accounts= Avrupa Bütünleştirilmiş
Hesaplar Sitemi) esasma göre hazırlanmıştır (Öz ve Kaplan, 2005: 252). Böylece
genel idare kapsamma dahil kamu idarelerinin ortak bir muhasebe yapısı
kullanmak suretiyle mali istatistikleri derlenerek, bu konuda Avrupa Birliği ve
uluslararası mali kuruluşlarca belirlenmiş standartlarda devlet mali
istatistiklerinin oluşturularak kamu mali yönetiminde hesap verilebilirliğin ve
saydamlığm sağlanması amaçlanmıştır (Erdoğan, 2007: 30).
332 Kamu Etiği
Sağlıklı bir mali yönetim içİB sağlam bir muhasebe sisteminin varlığı şarttır.
Devlet muhasebesi hükümetlerin mali politikalara ilişkin işlemlerinin kayıtlarım
tutar ve raporlar. Bu nedenle, devlet muhasebesi mali hesap verilebilirliliğin ve
saydamlığm en önemli unsurlarmdan biridir (Erdoğan, 2007; 30).
Mali hesap verilebilirlihğitı ve saydamlığm gerekleştirilebilmesinde önemli
görülen bir diğer unsur da gerekli denetim mekanizmalarımn oluşturulmasıdır.
Denetim sistemi kamu kesiminde başanyla uygulandığı takdirde, kamu
kaynaklan etkili, ekonomik ve verirnli bir şekilde mali saydamlık ve hesap
verebilir bir anlayışla yönetilebilecektir.
3.MALİ SAYDAMLIĞIN GEREĞİ: DENETİM
Kamu denetimi kamu hizmet birimlerinin, belirli bir döneme ilişkin amaçlan
ve gerçekleşmeleri arasmdaki sürecin değerlendirilmesi olduğu kadar; faaliyet
sonrası ilgili kamusal hizmet için halkm memnuniyet düzeyi ve idarenin
etkinliğinin tespitini de kapsayan bir işlemdir. Denetim konusundaki modem
yaklaşımlarda bütün ihtimaller değerlendirilip, bütün benzer durumlar gözden
geçirildikten sonra belirlenen hedef ve standartlar doğrultusunda gerçekleşen
sonuçların analizi yapılmaktadır. Verimlilik, etkinlik ve tutumluluk ilkeleri
doğrultusunda karşılaştırmalar yapılması değerlendirmelerden sonuçlara
gidilmesi denetimin çağdaş misyonu haline gelmiştir. Böyle bir denetim belirli
faiterlere uygunluk derecesini belirler, sonuçlan raporlar, ilan eder (Acar ve
Çiçek, 2005: 353-355).
5018 sayıh kanunla denetim iç denetim ve dış denetim olmak üzere, iki ana
başlık altında düzenlenmiştir. Kanun iç denetimin iç denetçiler tarafından dış
denetimiu ise Sayıştay tarafmdan yapılmasmı öngörmektedir (Barun, 2007: 10).
5018 sayıh Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu mali kontrol ve
denetimin kapsamım genişletmiştir^. İç denetim kavramı kamu kurumlanna 5018
sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ile gelmiştir. İç denetim, örgütün
kendi personelinin yaptığı denetim bir nevi damşmanlık ve güvence faaliyetidir
(bumko.gov.tr, 2009). İç denetim Kanunda “kamu idaresinin çalışmalarına değer
katmak ve geliştirmek için kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik
esaslarma göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak
amacıyla yapılan bağımsız ve nesnel güvence sağlayan danışmanlık faaliyetidir”
şeklinde tanımlanmıştır. İç denetimin amacı hatalarm önlenmesi, risk ve
zayıflıklann belirlenmesi, ijd uygulama örneklerinin yaygmlaştınlması, yönetim
sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesidir. Dış denetim ise kamu kurum ve
kuruluşlanmn hesap verme sorumluluğu çerçevesinde bütün faaliyet, karar ve
işlemlerinin, kurumsal amaç, hedef ve planlara ve kanunlara uygunluk yönünden
incelenmesi ve sonuçlarının değerlendirilmesidir. Bu ayrımdan görüleceği gibi iç
denetim amacı uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi ve sürecin daha iyi bir
şekilde işletilmesidir. Dış denetim ise kuramlann hesap vermelerine yöneliktir
(Öz ve Kaplan, 2005: 255).
Kamusal Etik Açısından 5018 ve M ali Saydamlık 333
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Sayıştay tarafmdan yapılacak
harcama sonrası dış denetimin amacı, “genel yönetim kapsammdaki kamu
idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet,
karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk
yönünden incelenmesi ve sonuçlarmın Türkiye Büyük Millet MecUsine
raporlanması” olarak belirtilmiştir. Dış denetim, genel kabul görmüş uluslararası
standartlar dikkate alınarak mali denetim, hukuki denetim ve performans
denetimi şeklinde gerçekleştirilir.
SONUÇ
Günümüzde evrensel kabul edilen temel etik değerlerden birisi de
saydamlıktır. Devlet faaliyetlerinin daha gözlemlenebilir hale gelmesi olarak
tanımlanabilecek olan saydamlık kavramı; devleti topluma karşı daha sorumlu ve
hesap verilebilir kılmayı, kamusal kaynaklan etkin kullanmayı, yolsuzluğu
önlemeyi sağlayan önemli bir araçtır. Yeni kamu yönetiminin başarısı için
politikacı, bürokrat ve halk üçgeninde, sorumluluk bilinci içerisinde hareket
edilmesi son derece önemlidir. Bunun için, siyasal ve yönetsel bağlamda, etik ve
yönetişim kavranılan anahtar bir rol oynamaktadır.
Siyasal iktidarlarm, kamu yönetimi için gerekli değişimi önemsememesi,
zamamnda algılamaması, bu yönde gerekli adımları atmaması doğal olarak kamu
yönetiminde atalete yol açacaktır. Türkiye ’de, siyasal iktidarlarm, istikrarsız bir
görünüm sergilemeleri, konulara bütüncül olmayan bir bakış açısıyla
yaklaşmaları, kamu yönetimindeki sorunlan ağırlaştıran unsurlar olmuştur. Bu
tür sonuçlann almmasındaki diğer bir neden, halkın hesap sorma konusunda
yeterli duyarhlığı sergileyememiş olmasıdır. Oysa bilinçli, araştıran ve
sorgulayan bireylerden kurulu bir sivil toplum ve örgütlenmelerinin, siyasal ve
yönetsel kurumlar üzerinde oluşturacakları baskılar, hesap verebilirliği
güçlendiren bir unsur olacaktur. Buradaki sivil toplum kuruluşlarmm, sadece
kamu yararı doğrultusunda çalışan, başkalarmdan hesap sormadan önce kendisi
hesap veren, şeffaf, yönetişimi içselleştirmiş, demokrasiyi kurumsallaştırmış
yapılar olmaları, siyasal sistemin hesap verilebilirliğinin başarısı için son derece
önemlidir.
Ülkemizde uluslar arası kuruluşların etkisinin, demokratikleşme ve Avrupa
Birliği’ne giriş sürecinin yanmda etik konusuna toplumsal talep ve ilginin
artmaya başlaması ile birlikte saydamlık ve hesap verilebilirlik kavramları
giderek daha önemli hale gelmektedir. Ayrıca yeni kamu yönetiminin getirdiği,
kalite, sürekli iyileştirme, stratejik planlama, performans gibi açılımlardan da
yararlamlmalıdu:. Düzenlemelerin kamuda verimlik, etkinlik, saydamlık ve hesap
verilebilirlik anlammda kendisinden beklenen sonucu vermesi ise, sitemin iyi
işletilmesine bağlı olacaktır.
NOTLAR
' Ayrıntılı bilgi için bkz: Y üksel H ız, Zekeriya Y ılm az, Açıklamah-Notlu-Gerekçeli Bilgi Edinme ve
D ilekçe Hakkı M evzuatı, Seçkin Y ayınları, A ğustos, 2 0 0 4 , s. 45; C em il Kaya, İdare Hukııkıında Bilgi
334 Kamu Etiği
Edinme Halda, Seçkin K itabevi, Ankara,2 005; Ramazan Y ıld m m , “İdare Hukuku A çısından B ilgi
Edinm e Hak v e Ö zgürlüğü”, T.C. Başbakanlık, İdari Usul Kanunu Hazırlığı Uluslararası
Sempozyumu, Ankara, 17-18 O cak 1998, s. 235; Zerrin Toprak Karaman, Şerm in A tak, “Kamu
Y önetim inde G izlilik Faktörünün Ç evre Korumacı Politikalara Etkisi”, T.I.D., Sayı: 4 1 0 , Mart, 1996;
Ramazan Şengü l, “B ilg i Edinm e Hakkı Kanunu Türk Kamu Y önetim ini Camdan E ve Dönüştürür
mü?”, A.Ü.S.B.F.D., C ilt:60, Sayı:3, T em m uz-E ylül, 2 0 0 5 , ss. 216-234.; Y asin Sezer, N aci Kargın,
“Kamu Y önetim inin M odernleşm esinde Ş effaflaşm a Sorunu”, T.I.D., Y ıl:74, S ayı;436, E ylül, 2002;
M usa Eken, “G izlilik G eleneğinden Ş e ffa f Y önetim e Doğru”, A.I.D., Cilt: 38 , Sayı: 1, M art-2005.
^ Çalışm ada hesap verm e sorum luluğu ve hesap verilebilirlik kavramları aynı anlam da ele alınmıştır.
^ D enetim konusunda aynn tılı bilgi için bkz: 5 0 1 8 sayılı Kamu M ali Y önetim i ve Kontrol Kanunu,
htlp://www.sp.gov.tT/docum ents/50181cm vkk.Ddf. (1 2 .0 3 .2 0 0 9 ), M . K. Mutluer, E. Ö ner v e A . K esik,
Bülçe Hukuku, İstanbul B ilg i Ü niversitesi Y a y ın la n , Birinci B askı, İstanbul,2005; E. Ö z v e E.
Kaplan, “Türk M ali Sistem inin Y eniden Y apılandırılm ası”, Türk İdare D ergisi, sayı:446. Mart 2 0 0 5 ,
S. A rcagök, Y eni M ali Y önetim ve Kontrol Sistem inde Harcama Ö ncesi Kontrol, 20.Türkiye M aliye
Sempozyumu, Pam ukkale, 2 3 -2 7 M ayıs 20 0 5 .
KAYNAKÇA
Acar İ.A. ve Çiçek, H.G. (2005), “Denetimin Kamuyu Tökezletmesi: Kamu Mali
Yönetimi Kontrol Yasası ve Denetim”, 20.Türkiye Maliye Sempozyumu,
Pamukkale, 23-27 Mayıs 2005, s.353-372.
Aktan, C. (2003), Değişim Çağmda Devlet, Çizgi Kitabevi, 1.Baskı, 2003.
Aktan, C.C. ve Ağcakaya, S. ve Dileyici, D. (2004), “Kamu Mâliyesinde Hesap
Verme Sorumluluğu ve Mali Saydamlık”, Coşkun Can Aktan-Dilek Dileyiciİstiklal Y.Vural (Ed.), Kamu Mâliyesinde Çağdaş Yaklaşımlar, Seçkin
Yaymcılık, Ankara 2004,s;169-184.
Aldons, M. (2001), “Responsible, Representative and Accountable
Government”, Australian Journal o f Public Administration, Vol.60, N o.l,
M arch2001,p.34-42
Altay, A. (2007), “Etik İle Ekonomi llişkileri-Kamu Açısmdan”,rMrA:!je ve
Almanya ’da Ekonomik ve Sosyo-Politik Yapısal Reformlar, İzmir, Ekim
2007, s.237-255.
Arslan, A. (2004), “5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle
Kamu Harcama Sisteminde Yapılan Düzenlemeler”, Maliye Dergisi,
Sayı: 145, Ocak-Nisan 2004, s. 1-44.
Atiyas, i. ve Sayın, Ş. (2000) “Devletin Mali ve Performans Saydamlığı”, İzak
Atiyas-Şerif Saym (Ed.), Devlet Reformu Kamu Mâliyesinde Saydamlık,
Tesev Yayınlan, İstanbul 2000, s.27-43.
Balcı, A. (2003), “Kamu Yönetiminde Hesap Verilebilirlik Anlayışı”, Asım
Balcı ve diğerleri (Ed.), Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar, Seçkin
Yayıncılık, Ankara 2003,' 115-133.
Barun, B. (2007), “Yolsuzlukla Mücadelede Dış Denetimin Rolü”, TEPAV
Yayınları, Ankara, 5-6 Aralık 2007, s.1-25.
Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 335
Baş, H. (2005), “Hesap Verme Soramluluğu ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu”, 20.Türkiye Maliye Sempozyumu, Pamukkale, 23-27 Majas 2005,
s.400-416.
Baydar Akgün, S. (2007), “Yönetim Etiği Açısmdan Türkiye ’deki
Kurumsallaşma Çabalan -Kamu Görevlileri Etik Kurulu”, Türk İdare
Dergisi, Sayı;455, Haziran 2007, 81-111.
Dedeoğlu, E., ve Emil, F. ve Erdem, C.M. (2000), “Kamu Mali Mevzuatının
Uygulanması ve Saydamlığı Üzerine Gözlemler ve Bütçe Kanunlan Mali
Disiplini Ne Ölçüde Sağlıyor?”, İzak Atiyas-Şerif Saym(Ed.), Devlet
Reformu Kamu Mâliyesinde Saydamlık, Tesev Yaymlan, İstanbul 2000, s.4598.
De George, R. T. (1999), Business Ethics, Nevi^ Jersey, Prentice Hail.
DPT (2007), Kamuda İyi Yönetişim, Özel İhtisas Komisyonu Raporu,
Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Yaym No:DPT:2721-ÖİK:674,
Ankara.
Eken, M. (1993), “Kamu Yönetiminde Açıklık ve Bilgi Edinme Hakkı”, Doloız
Eylür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
İzmir.
Eken, M. (2005b), “Gizlilik Geleneğinden Şeffaf Yönetime Doğru”, A.I.D., Cilt:
38, Sayı: 1, Mart.
Eken, M. (2005a), Yönetimde Şeffaflık Teori-Uygulama, Sakarya Kitabevi,
Sakarya, Aralık.
Emil, M.F. ve Yılmaz, H.H.(2004), Mali Saydamlık İzleme Raporu, Tesev
Yayınlan, Şubat.
Erdoğan, İ. (2007), “Kamu Mali Yönetiminde Mali Saydamlık ve 5018 Sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi”,
Bütçe Dünyası, Sayı:24., s.24-31.
Erüz, E. (2005), “Yeni Mali Yönetim Yapısında Performans Esaslı Bütçeleme”,
20. Türkiye Maliye Sempozyumu, Pamukkale, 23-27 Mayıs 2005, s.61-73.
Eryılmaz, B. (2002), Kamu Yönetimi, Erkam Matbaası, İstanbul.
Hız, Y. ve Yılmaz, Z. (2004), Açıklamalı-Notlıı-Gerekçeli Bilgi Edinme ve
Dilekçe Hakkı Mevzuatı, Seçkin Yaymlan, Ağustos.
http://wwv/.bmrico.gov.ü-/DENETIM/Default.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6A
A849816B2EFC0671D8648333F35. 10.03.2009.
http://www.etik.gov.tr/duyurular/etikegiticidpt_913%20mart/sunular/Etik_ve_S...ppt#260,9,SAYDAMLIĞIN
20.03.2009.
ARAÇLARI,
336 Kamu Etiği
IMF (2007), Manual On Fiscal Transparency, IMF Publications.
Kaya, C. (2005), îdare Hukukunda Bilgi Edinme Hakla, Seçkin Kitabevi,
Ankara,
Kesik, A. (2005), “Yeni Kamu Mali Yönetim Sisteminde Orta Vadeli Program
ve Mali Plan Çerçevesinde Çok Yıllı Bütçelemenin Uygulanabilirliği”,
lO.Türkiye Maliye Sempozyumu, Pamukkale, 23-27 Mayıs 2005, s.43-60.
Kesim, E. (2005), “Bir Etik Davramş tikesi Olarak Hesap Verebilirlik (Hesap
Verme Sorumluluğu)”, 2.Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu, Sakarya
Üniversitesi İ.İ.B.F., Sakarya, 18-19 Kasım 2005, s.269-281.
Kızıltaş, E. (2001), “IMF Tarafmdan Belirlenen Mali Saydamlık Standartlan Bu
Standartlarm Türkiye ’de Uygulanabilirliği ve Bu Konuda Yapılması
Gereken Düzenlemelere İlişkin Öneriler”, Devlet Bütçe Uzmanlığı Araştırma
iîapo7*u, Ankara 2001, s.1-283.
Lewis, C.W. (1991), The Ethics Challenge in Public Service: A Problem Solving Guide, USA: Jossey - Bass Publishers.
Maliye Bakanlığı- Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı (2003), İyi
Yönetişimin Temel Unsurları, Ankara, Nisan-2003.
MALİYE BAKANLIĞI. (2004), Ulusal ve Uluslar arası Çalışmalar Işığında
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe ve
Mali Kontrol Genel Müdürlüğü, Sayı 2004/1, Ankara.
Mülgan, R. (2003), Holding Power to Account: Accountability in Modern
Democracies, Great Britain: Palgrave Macmillan.
Mutluer, M. K. ve Öner, E. ve Kesik, A. (2005), Bütçe Hukuku, İstanbul Bilgi
Üniversitesi Yaymlan, Birinci Baskı, İstanbul.
Öz, E. ve Kaplan, E. (2005), “Türk Mali Sisteminin Yeniden Yapılandurılması”,
Türk îdare Dergisi, sayı:446, Mart 2005.
Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi,
Cilt4,Sayı:7, s. 179-195.
Saraç, O. (2005), “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Yapılan
Düzenlemelerin Değerlendirilmesi”, Maliye Dergisi, sayı: 148, Ocak-Nisan
2005,s.l22-ld3.
Sezer, Y. ve Kargm, N. (2002), “Kamu Yönetiminin Modernleşmesinde
Şeffaflaşma Sorunu”, T.Î.D., Yıl:74, Sayı:436, Eylül.
Şengül, R. (2005), “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Türk Kamu Yönetimini
Camdan Eve Dönüştürür Mü?”, A.Ü.S.B.F.D., Cilt: 60, Sayı: 3, TemmuzEylül, ss. 216-234.
Kamusal Etik Açısından 5018 ve M ali Saydamlık 337
TEP AV (2005), Mali Saydamlık İzleme Raporu 3, Ankara, Aralık 2005.
TESEV, İyi Yönetişim El Kitabı, Tesev Yayınlan, Mayıs 2008.
Toprak Karaman, Z. ve Atak, Ş. (1996), “Kamu Yönetiminde Gizlilik
Faktörünün Çevre Korumacı Politikalara Etkisi”, T.İ.D., Sayı: 410, Mart.
TÜSIAD (2005a), Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde EtiİcKavramsal Çerçeve ve Uluslar arası Uygulamalar-Cilt 1, TÜSİAD Devlette
Etik Altyapı Dizisi No: 1, Yaym No: TÜSİADT/ 2005 -11/412, Kasım 2005.
TÜSIAD (2005b), Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik-Yasal
Altyapı, Saydamlık ve Ayrıcalıklar Tespit ve Öneriler- Cilt 2, TÜSİAD
Devlette Etik Altyapı Dizisi No: 2, Yaym No: TÜSIAD-T/ 2005 -11/411,
Kasım 2005.
TÜSIAD-OECD (2003), Kamu Hizmetinde Etik: Güncel Konular ve Uygulama,
OECD 1996 (Çev.), TÜSİAD Yayım, No: TÜSİAD-T/2003-9-363, Eylül
2003.
Wittmer, D. P. (1994), “Ethical Decision Making”, Handbook o f Administrative
Ethics, Ed. Terry L. Cooper, USA: Marcel Dekker.
www.tesev.org:tr/gunceİ/ (13.04.2009)
Yıldırım, R. (1998), “İdare Hulcuku Açısından Bilgi Edinme Hak ve Özgürlüğü”,
T.C. Başbakanlık, îdari Usul Kanunu Hazırlığı Uluslararası Sempozyumu,
Ankara, 17-18 Ocak.
Yüksel, C. (2005), “Türk Kamu Yönetiminde Etik Mevzuatı Değerlendirmesi v e,
Çözüm Önerileri”, 2.Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu, Sakarya
Üniversitesi İ.İ.B.F., Sakarya, 18-19 Kasım 2005, s.347-360.
5018
sayılı
Kamu
Mali
Yönetimi
ve
Kontrol
http://www.sp.gov.tr/docimients/50181cmvkk.pdf. (12.0
Kanunu,
İLKÖĞRETİM MÜFETTİŞLERİNİN ETİK
ROL DAVRANIŞLARINA İLİŞKİN
ALGILAR
Fethi TURAN*
özet
Y önetim , insanlan belli bir am aca doğru yönelten bir dizi işlevden oluşan toplum sal bir süreç;
denetim ise, yönetim in olm azsa olm az bileşenlerinden birisidir. B u bağlam da, denetim , geribildirim
sağlam a işgörüsü ile doğrudan yönetim in kalbine vurgu yapar. D enilebilir k i, başanlı bir yönetim
sistem i için iyi işleyen bir denetim sistem inin gerekliliği zorunludur.
Günüm üzde kam u yönetim inin işley işin e ilişkin olarak bir güven açığından sö z edilebilir. B u
bağlam da, Türk kam u yönetim inde denetim sistem ini de yakından ilgilendiren bir takım yasal
düzenlem eler yapılmalctadır. S ö z konusu düzenlem elerle, etik dışı davranışlardan uzak, uluslararası
sistem le uyum lu, etkin v e verim li bir kamu yönetim inin hedeflendiği açıktır.
Genel olarak kam u görevlilerinin, özel olarak da denetim görevini yürütenlerin, çalışm a usul ve
esaslann ı belirieyen yasal kural v e ilkeler vardır. A ncak yasal kural v e ilkelerin, çalışm alann etik
ilkelere uygunluğunu her zam an sağlayam adığı da bilinm ektedir. B u bağlam da etik, g izem li bir
kavram olarak, önem ini her g eçen gün arttırmaktadır.
Batı kökenli olduğu v e Türkçe’y e sonradan girdiği konusunda herhangi bir tereddüt olm ayan
etik, her şeyden ö n ce istenilen, arzu edilen bir yaşam ın araştınim ası v e anlaşılm asıdır. Etik kavramı,
günlük hayatın dışında iş v e m eslek hayatında da sıkça kullanılır olmuştur. B u bağlam da ilgililer,
daha saygın, tarafsız, insani değerlere saygılı bir m eslek anlayışı oluşturm ak için, uluslararası
kuruluşlar v e m eslek örgütleri tarafindan da desteklenen etik ilkeleri hayata geçirm e çabası
içindedirler.
B u çalışm ada, dünyadaki gelişm elere paralel olarak, Türkiye’de denetim sistem i için etiğin ne
anlam ifade ettiği v e g e lişim süreci incelenm iştir.
GİRİŞ
însan davramşlamun
“iyi” ve “kötü” olarak . sınıflandmlması,
değerlendirilmesi ve disiplin altına alınması insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih
boyunca insanlar diğer canlılardan farklı olarak her türlü eylemleri ve
sözlerinden sorumlu tutulmuşlardır. Gerek çok tanrıh inianç sistemlerinde,
gerekse tek tannh dinler, insanlarm davramşlarmı düzenlemejâ kendilerine amaç
edinmişlerdir. Modem dönemlerin felsefe ve ideolojilerinin sunduğu yönetim ve
yaşam biçimlerinin amacı da insan davramşlarmı düzenleme ve ona çeki düzen
vermeden başka bir şey değildir.
Etik, üzerinde yoğun tartışmalar yapılain, felsefenin en eski dallarmdan biridir
ve yeniden kurulma denemelerine sahne olmaktadır (Tepe, 1992: 2). Etiği “ahlâk
felsefesi” olarak ele alan Erdem (2005: 17)’e göre; felsefenin diğer dallarında
olduğu gibi; bakış açısmın, ahlâkm temel sorunlarına, iddialarma yöneltilerek,
* İlköğretim M üfettişi
340 Kamu Etiği
onlann irdelenmesi, sorgulanması, çözümlemeler ve sentezler yapılarak üzerinde
düşünülmesi ve ifade edilmesi etiktir.
Etik, ahlaksal olanla ilintili bütün sorunları çok genel, ilkesel, dolayısıyla da
soyut düzlemde tartışır. Bu nedenle hangi somut amaçlann iyi, doğru ve bütün
bireyler için ulaşılması gereken amaçlar olduğunu belirlemez. Daha çok ölçütleri
ortaya koyar ve bu ölçütlere göre öncelikle hangi amacm iyi, doğru amaç olarak
kabul edilmesinin bağlayıcı olabileceğini gösterh. Etik, iyi ve doğru olamn değil,
bir şeyin iyi ve doğra olduğu hükmüne nasıl vanlacağım gösterir. Böylece,
ahlâkî yargılarda bulunmaz, ahlâk türetmez, ahlâk üzerine konuşur. Eylemlere
ilişkin ahlâkî yargılarm nasıl oluştuklarım üst bir bakış açısı ile çözümlemeye
çahşır (Pieper, 1999: 28).
Etik ile ahlak birbirinin yerine kullanılır, ancak, aralarmda ilişki olmakla
birlikte, eşanlamlı değillerdir. Etik ile ahlakm pratik ilişkisi için Pieper (1999:
99)’m pusula metafora açıklayıcı olabilir: Amacma ulaşmak için elinde pusula
bulunan birisi, pusulaya bakarak kendi bulunduğu yeri ve kendisini hedefe
ulaştıracak yolu hemen tespit edebileceğini düşünüyorsa yanılır. Çünkü pusula
kişinin gideceği yön hakkında doğrudan bilgi sunmaz, yalnızca tek bir yönü, yani
kuzeyi gösterir. Bu haliyle de pusula kişiyi arzuladığı yöne götürebilir, ancak kişi
nereye gideceğini ve kendi bulunduğu konumdan bakıldığında kuzeye göre
konumunun ne olduğunu bilmek zorundadır. Yani pusula kişinin gideceği yönü
doğrudan göstermez, fakat doğru yönün nasıl bulunacağım gösterir.
Tıpkı pusulanm, kuzey yönünü sabit, yeri değişmez referans noktası olarak
göstermesi, böylece ulaşması arzu edilen noktaya götürecek yolun belirlenmesini
mümkün kılmasmda olduğu gibi; etik de özgürlük düşüncesini, eylemin ya da
davramşın çıkış noktası ve hedefi arasmdaki ilişkiye bakarak, gerekli olan eylemi
belirlememizi koşulsuz, kesm referans noktası olarak önümüze koyar. Pusula
bireye sadece doğru yolu bulmasmda yardımcı olur, ama onu bu doğru sajalan
yolu izlemeye fiilen zorlamaz (Kjkvuz, 2003: 28).
İnsan ilişkilerinde değerlerin analizini yapmak, değerlerin insamn
yaşammdaki yerini ve sağladığı olanakları göstermek, değerlerin anlamı
hakkmda söz söylemek felsefenin, özellikle de etiğin işidir (Kuçuradi, 1998: 60).
Bireyler arasındaki ilişkilerin temelini oluşturan etik, bir takım değerler de ortaya
koyar. Bu bağlamda; sadakat, dürüstlük, adalet, saygı, hoşgörü, sorumluluk,
cesaret etik değerlerden bazılarıdır (Karaköse ve Oğuz, 2007: 27).
Etik değerler, kendilerini kural, ilke ya da standartlar şeklinde gösterirler.
Bunlar bir araya getirilerek bir mesleğin etik kodlarma dönüşebilir. Her meslek
mensubunun da bu etik kodlara uyması beklenir (Aydm, 2002, 74). Günümüzde
etiğe olan ilgi, daha çok bazı mesleklerde karşılaşılan etik sorunlarm artması ya
da artan sorunlarm farkma varıhnasımn bir sonucudur. Mesleki etik, belirli bir
meslek grubunun, mesleğe ilişkin olarak oluşturap, koruduğu, meslek üyelerine
emreden, onları belli bir şekilde davranmaya zorlayan, kişisel eğilimlerini
sınırlayan; yetersiz ve ilkesiz üyeleri meslekten dışlayan, meslek içi rekabeti
ilköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 341
düzenleyen ve hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler bütünüdür
(MEB, 1987: 2).
Eğitim, insanlarda davramş değişikliği meydana getirmek gibi iddialı bir
girişim ve iasam ömür boyu etkileyen, onu belli kalıplara sokmayı öngören bir
süreçtir. Etik ise insanm ne yapmalıyım? Nasıl yapmalıyım? Sorulannı
yamtlamaya çalışır. Bu anlamda eğitim ile etik arasmda bir ilişki kaçınılmazdır
(Aydm, 2006: 45).
Ülkelerin geleceğe dönük tercihlerini belirleyen eğitim sistemlerinin
yükselen bir değer olan etik konusuna duyarsız kalmaları beklenemez. Esasen
etik alanda olumlu bir takım gelişmeler sağlanacaksa, bu öncelikle, insanlarm
davramşlanm değiştirmeyi ve geliştirmeyi hedefleyen eğitim kummlarmın
görevi olmahdır.
Bütün yönetim sistemlerinde olduğu gibi, eğitim yönetiminin de başarılı
olması içia iyi işleyen bir denetim sistemi şarttır. Son dönemde yasal
düzenlemelerle Türk kamu yönetiminin denetim sisteminde bazı düzenlemeler
gerçekleşmektedir (Koçberber, 2008:65). Türk eğitim sistemi içerisinde denetim
alt sisteminia önemli bir kısmını ilköğretim müfettişleri oluşturmaktadır.
M üfettişlem görevlerini yürütürken davramşlarmın yasal olmasmın yanmda etik
olması da beklenir. Bu bağlamda, ilköğretim müfettişlerinin uyacakları standart
etik rol davramşlanmn belirlenmesi ve görevlerini yürütürken davramşlarmın,
muhatapları olan ilköğretim okulu öğretmenleri ile aym grupta görev yapan
meslektaşlarmca nasıl algüandıklannm saptanması, mevcut durumun anlaşılması
açısmdan gereklidir.
Yönetim ve denetim sistemleri ne kadar mükemmel olursa olsun, yasal
düzenlemelerin yeterli olmadığı bilinmektedir. Bu bağlamda diğer meslek
mensuplan için olduğu gibi, her düzeydeki denetim elemanlan için etik standart
etik rol davramşlan önemli ve gereklidir. Halen ilköğretim müfettişleri için
bağlayıcı olan, uymalan gereken etik rol davramşlan bulunmamaktadır. Bu
araştırma kapsarmnda, literatürden, yasal düzenlemelerden ve uzman
görüşleriaden yararlamlarak geliştirilen etik rol davramşlamun hazırlanması ve
müfettişlerin bu davramşlara uygun davramp-davranmadıklanmn araştmiması
önem kazanmaktadır.
Bildiriye konu olan araştırmamn amacı, ilköğretim müfettişlerinin,
yürüttükleri rehberlik ve işbaşında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme
görevlerinde etik rol davramşlarma uygun davramp-davranmadıklarmı
saptamaktır. Bu çerçevede aşağıdaki sorulara yamt aranmıştır:
1. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışları, ilköğretim okullannda görev yapan öğretmenlerce nasıl algılanmaktadır?
2. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışları, aynı çahşma
grubunda görev yapan meslektaşlarmca nasıl algılanmaktadır?
342 Kamu Etiği
3. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışlarına ilişkin olarak;
meslektaşları ile ilköğretim okulu öğretmenlerinin algılamalan arasmda anlamlı
bir fark var mıdır?
4. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışlarına ilişkin olarak;
ilköğretim okulu öğretmenlerinin algıları; görev yeri, cinsiyet, medeni durum,
mesleki kıdem, eğitim durumu, branş değişkenlerine göre fark göstermekte mi­
dir?
5. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışlarına ilişkin olarak;
ilköğretim müfettişlerinin algıları; cinsiyet, medeni durum, mesleki kıdem, eği­
tim durumu değişkenlerine göre fark göstermekte midir?
İlköğretim müfettişlerinin görev ve yetkileri, İlköğretim Müfettişleri Başkan­
lıkları Yönetmeliği' (MEB, 2006: Md. 43)’nde rehberlik ve işbaşında yetiştirme,
teftiş ve değerlendirme, inceleme, soruşturma ve araştırma başlıklan altında
toplammştır. Ancak bu araştırma, ilköğretim müfettişlerinin, rehberlik ve işba­
şında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görev ve yetkileri ile sunrlıdır.
2. YÖNTEM
Yöneldiği amaç ve bu amaç doğralturunda toplanan veriler açısından,
araştırma genel tarama modelindedir. Araştırmamn iki evreni Konya ilindeki
ilköğretim müfettişleri (81) ile 31 ilçede bulunan 879 okulda görevli 10.245
ilköğretim okulu öğretmenidir (MEM, 2006). İlköğretim müfettişleri gibi
araştırma kapsamma alınmış ve “tam sayım” yoluna gidilmiştir. Öğretmenler
için ise, “oranlı küme örnekleme” ve “şans yönteminden” yararlanılarak 489
öğretmen tespit edilmiştir.
Ara^Hrmada kullamlan anketler iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde
ankete katılanlara yönelik kişisel bilgiler; ikinci bölüm de ise, araştırmacı
tarafindan geliştirilen 22 maddelik etik olgu ve yargı bildiren madde
bulunmaktadn-. Anketlerin ön uygulaması yapılmış ve elde edilen bulguların
analiz sonuçlan, anketlerin geçerlik ve güvenirliği için yeterli kabul edilmiştir.
Anketler, dörtlü bir ölçeğe göre düzenlenmiş, ölçeğin seçenekleri ve seçeneklere
verilen puanlara ilişkin aralık değerleri Tablo 1’de gösterilmiştir.
lijablo 1. Ölçeğin Seçenekleri ve Ağırlık Değerleri
Seçrâek
Verilen Ağırlık
Ağırlık Değeri
Fikrim yok
0
0
Hayır
1
1,00-1,66
Kısıfıen
2
1,67-2,33
Evet
3
2,34-3,00
Verilerin analizi için SPSS 10 (Statistical Package For Social Sciences) paket
programmdan yararlanılarak; öğretmen ve müfettiş algılamun belirlenmesinde
frekans (f), yüzde (%), aritmetik ortalama ( J ) ve standart sapma (ss)
kullamimış; öğretmen ve müfettiş algıları arasmda anlamlı bir farkm olup
İlköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 343
olmadığının belirlenmesinde aritmetik ortalama { x ) , standart sapma (ss) ve ttesti uygulanmıştır. Öğretmen algüarımn, kişisel özellikler açısmdan farklılık
gösterip göstermediğini belirlemek için; ikili gruplar için t-testi; ikiden fazla
gruplar için varyans analizi uygulanmıştır. Branş değişkeninde, branşlar arasmda
anlamlı bir fark bulunduğundan, farkm hangi branşlar arasmda olduğunu ortaya
koymak için LSD testi uygulanmıştır. Algılarm değişkenler açısından farklılık
gösterip göstermediği ve sonuçlanmn anlamlı olup olmadığı a=0.05 anlamlılık
düzeyinde test edilmiştir.
3. BULGULAR VE YORUM
3.1. Müfettişlerin Rol Davranışlarına İlişkin Öğretmen Algılan
Müfettişlerin rol davramşlarma ilişkin öğretmenlere uygulanan anket sonucu
elde edilen bulgular Tablo 2’de verilmkektedir.
Tablo 2. Müfettişlerin Rol Davramşlarma İlişkin Öğretmen Algılarmın
M addeler
Çalışmalarını önceden belirlenmiş süreç ve standartlara uygun şekilde
yürüttü
Yetkisini adil bir biçimde kullandı
Hediye ve rüşvete kapalıydı
Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi
Özel yaşamıma ilişkin bilgi istemedi
Kendi özel yaşamı hakkında konuşmadı
Görevini yürütürken üzerim- de korku ve panik yaratmadı
Davranışlarıyla yaptıklarıma ilişkin kusur bulma çabası için deydi
Önyargılı değildi
Söz ve davranışları tutarlıydı
Öğretmen olarak beni önemseyen bir tutum içindeydi
Her yönüyle güven vericiydi
Yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisindeydi
Davranışları açısından huzursuz ediciydi
Alana ilişkin gelişmeleri yakından izleyen bir eğitimci görüntüsü vardı
Sorunların çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi
Kişisel görünümü siyasi eğilimlerini ele vermiyordu
Siyasi tercihini hissettirecek söylemlerde bulunmadı
Eğitim-öğredm konusunda farklı görüşlere açıktı
Benimle iletişiminde saygı ilkelerini gözetti
Davranışları açısından katı ve kırıcıydı
Çalışma zamanını verimli kullandı
GENEL ORTALAMA
X
SS
2,34
0,88
2,42
2,56
2,90
2,83
2,82
2,63
2,28
2,43
2,51
2,47
2,25
0,84
1,04
0,47
0,47
0,51
0,60
0,60
0,86
0,72
0,73
0,72
0,82
0,76
0,88
0,73
0,81
0,51
1,01
0,57
0,63
0,78
0,40
2 ,2 1
2,53
2,05
2,32
2,57
2,82
2,00
2,73
2,68
2,40
2,49
T ablo 2 incelendiğinde, öğretm eler, anketteki 22 som dan 16’sına. “evet”
seçeneğinin smır değerleri olan 2,34-3,00 aralığmda; 6’sma ise “kısmen”
seçeneğinin smır değerleri olan 1,67-2,33 aralığmda cevap vermişlerdir.
344 Kamu Etiği
Bu sonuçlarına göre, müfettişlerin, ankette yer alan 16 somda, etik rol
davramşlarma “uygun” 6 soruda “kısmen uygun” algılandıkları; hiçbir soruda
“hayır” seçeneğinin sınırları içinde algılanmadıkları anlaşılmaktadır. Öğretmen
algılarının genel aritmetik ortalaması ise; 2,49 ‘dur. Bu değer, “evet”
seçeneğinin sınır değerleri olan 2,34-3,00 aralığına düşmektedir. Genel aritmetik
ortalamaya göre, müfettişlerin yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile
teftiş ve değerlendirme görevlerindeki etik rol davramşlarmm, öğretmenlerce
“uygun” algılandığım göstermektedir.
Müfettişlerin etik rol davramşlarma en yüksek düzeyde “uygun” davranışı;
J= 2 ,9 0 ile "Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi" maddesi; en
düşük düzeyde “kısmen uygun” davranışı ise;- X=2,00 ile "Eğitim-öğretim
konusunda farklı görüşlere açıktı” maddesidir. Bu sonuç, müfettişlerin,
öğretmenler ile ticari ilişkiye girmedikleri, ancak eğitim-öğretim konusunda
farklı görüşlere yeteri kadar açık olmadıkları şeklinde değerlendirilebilir.
3.2. M üfettişlerin Rol D avram şlarm a İlişkin M eslektaş Algılan
Müfettişlerin rol davramşlanna ilişkin yine uygulanan anket sonucu elde
edilen bulgular Tablo 3’te görülmektedir.
Tablo 3 incelendiğinde, meslektaşları müfettişlerin görevlerinde etik rol
davramşlarma uygun davranıp-davranmadıklarma ilişkin algıları ölçen anketteki
22 sorunun tümü için “evet” seçeneğinin smır değerleri olan 2,34-3,00 aralığmda
cevap vermişlerdir. Bu sonuca göre, müfettişler, meslektaşlannın etik rol
davramşlanna “uygun davrandıklanm” düşünmektedirler. Meslektaşlarının
algılanmn genel aritmetik ortalaması ise; 2,65’dir.
Meslektaşlanmn algılarma göre, müfettişlerin etik rol davramşlarma en
yüksek düzeyde “uygun” olan davramş; x=2,91 ile "Hediye ve rüşvete
kapalıydı" maddesi; en düşük düzeyde “kısmen” uygun olan davramş ise;
x=2,46 ile "Davranışları ile kusur bulma çabası içindeydi" maddesidir. Bu
sonuç, müfettişlerin, hediye ve rüşvet olarak algılanabilecek davramşlardan
kaçmdıklanm; ancak, elde edilen sonuç “evet” sınır değeri içinde kalmakla
birlikte, görevlerini yürütürken, kusur bulma çabası içinde de oldukları şeklinde
algılandıkları biçiminde değerlendirilebilir.
Tablo 3. M üfettişlerinin Rol Davranışlarına İlişkin M eslektaş Algılarının
Dağılımı
SS
M addeler
X
Çalışmalarım önceden belirlenmiş süreç ve standartlara uygun
şekilde yürüttü
Yetkisini adil bir biçimde kullandı
Hediye ve rüşvete kapalıydı
Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi
Öğretmenin özel yaşamma ilişkin bilgi istemedi
Kendi özel yaşamı hakkında konuşmadı
2,66
0,56
2,80
2,91
2,89
2,50
2,54
0,44
0,41
0,46
0,90
0,78
İlköğretim Müfettişlerinin Etik Rol Davranışları 345
Maddeler
ss
Görevim yürütürken öğretmen üzerimde korku ve panik
2,64 0,61
yaratmadı_______________________ _____________________
Davranışlanyla kusur bulma çabası içindeydi
2,46 0,78
Önyargılı değildi
2,65 0,73
Söz ve davranışları tutarlıydı
2,69 0,55
Öğretmeni önemseyen bir tutum içindeydi
2,70 0,57
Her yönüyle öğretmene güven v erdi'
2,49 0,74
Yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisindeydi
2,66 0,50
Davramşları açısmdan huzursuz ediciydi
2,64 0,69
Alana ilişkin gelişmeleri, yakından izleyen bir eğitimci görüntüsü
2,53 0,62
vardı
Sorunlann çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi
2,76 0,43
Kişisel görünümü siyasi eğilimlerini ele vermiyordu
2,59 0,66
Siyasi tercihini hissettirecek söylemlerde bulunmadı
2,84 0,37
Eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açıktı
2,57 0,66
İletişiminde saygı ilkelerini gözetti
2,69 0,52
Davramşları açısından katı ve kinciydi
2,68 0,70
Çahşma zamanım verimli kullandı
2,51 0,53
GENEL ORTALAMA
2,65 0,30
3.3. Öğretmen ve Müfettiş Algılarının Karşılaştırılması
1. “Çalışmalarını önceden belirlenmiş süreç ve standartlara uygun şekilde
yürüttü" maddesi için; öğretmenlerin algılarımn ortalama puanları 2,34 iken,
müfettişlerin puam, 2,66’du:. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet”
seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup
olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,01 düzeyinde
anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır.
2. “Yetkisini adil bir biçimde kullandı" maddesi için; öğretmenlerin
algılannm ortalama puanlan 2,42 iken, müfettişlerin puanı 2,80’dir. Buna göre,
her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları içerisindedir. Değerler
arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi
sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır.
3. “Hediye ve rüşvete kapalıydı" maddesi için; öğretmenlerin algılanmn
ortalama puanları 2,56 iken, müfettişlerin puam 2,91’dir. Bıma göre, her iki puan
da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı
bir fark olup olmadığmı anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,01
düzeyinde anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır.
4. “Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye g/r/netff‘maddesi için;
öğretmenlerin algılarımn ortalama puanlan 2,90 iken, müfettişlerin puam
2,89’dur. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan
içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için
346 Kamu Etiği
uygulanan t-testi sonucuna göre; p=0,828 ile anlamlı bir fark olmadığı
anlaşılmaktadır.
5. “Özel yaşama ilişkin bilgi istemedi" maddesi için; öğretmenlerin
algılarınm ortalama puanlan 2,83 iken, müfettişlerin bu puan 2,50’dir. Buna
göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları içerisindedir. Değerler
arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t4esti
sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. Bu
maddede dückat çeken husus, öğretmenlerin, müfettişlerden daha yüksek bir
puan ile bu maddeye evet demiş ohnalandır.
6. “Kendi özel yaşamı hakkında konuşmadı” maddesi için; öğretmenlerin
algılarınm ortalama puanları 2,82 iken, müfettişlerin puam 2,54’tür. Her iki puan
da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı
bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucıma göre; p<0,001
düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşıhnaktadn:. Bu maddede de dikkat çeken
husus, öğretmenlerin, müfettişlerden daha yüksek bir puan ile bu maddeye evet
deııiiş olmalandır.
7. “Görevini yürütürken korku ve panik yaratmadı" maddesi için;
öğretmenlerin algılarmm ortalama puanları 2,63 iken, müfettişlerin puam
2,64’tür. Her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sımrlan içerisindedir.
Ancak, bu değerler arasmda anlamlı bir fark olup oknadığmı anlamak için
uygulanan t-testi sonucuna göre; p=0,899 ile anlamlı bir fark olmadığı
anlaşılmaktadır.
8. “Davranışlarıyla kusur bulma çabası içindeydi" maddesi için;
öğretmenlerin algılarmm ortalama puanları 2,28 iken, müfettişlerin puam
2,46’dır. Bu durumda, öğretmenlerin algıları “kısmen” seçeneğinin sınırlan
içerisinde; müfettişlerin algıları ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir.
Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi
sonucuna göre; p=0,095 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır.
9. “Önyargılı değildi. ” maddesi için; öğretmenlerinin algılanmn ortalama
puanlan 2,43 iken, müfettişlerin puam 2,65’dir. Buna göre, her iki puan da
ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir
fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,05
düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu:.
10. “Söz ve davranışları tutarlıydı" maddesi için; öğretmenlerin algılarmm
ortalama puanları 2,51 iken, müfettişlerin puam 2,69’dur. Her iki puan da
ölçeğin “evet” seçeneğinin sımrlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir
fark olup ohnadığmı anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre p<0,05
düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır.
11. “Öğretmeni önemseyen bir tutum içindeydi" maddesi için; öğretmenlerin
algılarmm ortalama puanları 2,47 iken, müfettişlerin puam 2,70’dir. Her üd puan
da ölçeğin “evet” seçeneğinin sımrlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı
İlköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 347
bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,01
düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır.
12. “Her yönüyle öğretmene güven verdi." maddesi için; öğretmenlerin
algılanmn ortalama puanlan 2,25 iken, müfettişlerin puam 2,49’dur. Bu
maddede öğretmenlerin algıları “kısmen” seçeneğinin smırlan içerisinde,
müfettişlerin algılan ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler
arasmda anlamlı bir fark olup olmadığmı anlamak için uygulanan t-testi
sonucuna göre; p<0,01 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. Bu
maddeye göre, müfettişlerin, öğretmenlere yeterli güveni veremedikleri dikkate
değer bir sonuçtur.
13. “Yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisindeydi” maddesi için;
öğretmenlerin algılarmın ortalama puanları 2,27 iken, müfettişlerin puam
2,66’du-. Bu maddede öğretmenlerin algıları “kısmen”, müfettişlerin algılan ise
“evet” seçeneğinin şuurları içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup
olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde
anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır.
14. "Davranışları açısından huzursuz ediciydi" maddesi için; öğretmenlerin
algılanmn ortalama puanlan 2,53 iken, müfettişlerin puam 2,64’tür. Buna göre,
her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler
arasmda anlamlı bir fark olup olmadığuu anlamak için uygulanan t-testi
sonucuna göre; p=0,286 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır.
15. “Alana ilişkin gelişmeleri yakından izleyen bir eğitimci görüntüsü vardı"
maddesi için; öğretmenlerin algdarmın ortalama puanlan 2,05 iken, müfettişlerin
puam 2,53’tür. Buna göre, öğretmenlerin algılan “kısmen”, müfettişlerin algılan
ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark
olup olmadığuu anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001
di|zeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu.
16. “Sorunların çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi” maddesi için;
öğretmenlerin algılarmın ortalama puanlan 2,32 iken, müfettişlerin puam
2,76’dır. Buna göre, öğretmenlerin algılan “kısmen”, müfettişlerin algılan ise
“evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup
olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde
anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır.
17. “Kişisel görünümü siyasi eğilimlerini ele vermiyordu” maddesi, için;
öğretmenlerin algılarmın ortalama puanlan 2,57 iken, müfettişlerin puam
2,59’dur. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları
içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığmı anlamak için
uygulanan t-testi sonucuna göre de; p=0,797 ile anlamlı bir fark olmadığı
anlaşılmaktadur.
18. “Siyasi tercihini hissettirecek söylemlerde bulunmadı" maddesi için;
öğretmenlerin algılanmn ortalama puanlan 2,82 iken, müfettişlerin puam
2,83’tür. Buna göre, her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları
348 Kamu Etiği
içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için
uygulanan t-testi sonucuna göre de; p=0,749 ile anlamlı bir fark olmadığı
anlaşılmaktadır.
19. “Eğitim-öğretim konusunda farklı gönışlere açıktı." maddesi için;
öğretmenlerin algılarmın ortalama puanları 2,00 iken, müfettişlerin puam
2,57’dir. Buna göre, öğretmenlerin algıları “kısmen”, müfettişlerin algıları ise
“evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup
olmadığını anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde
anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır.
20. “İletişiminde saygı ilkelerini gözetti." maddesi için; öğretmenlerin
algılanmn ortalama puanları 2,73 iken, müfettişlerin puam 2,69’dur. Buna göre,
her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler
arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi
sonucuna göre de; p=0,547 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır.
21. “Davranışları açısından katı ve kırıcıydı." maddesi için; öğretmenlerin
algılanmn ortalama puanlan 2,68 iken, müfettişlerin puanı 2,68’tür. Buna göre,
her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler
arasında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için uygulanan t-testi
sonucıma göre de; p=0,997 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır.
22. “Çalışma zamanını verimli kullandı.” maddesi için; öğretmenlerin
algılanmn ortalama puanları 2,40 iken, müfettişlerin puam 2,51’dir. Buna göre
her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin smırlan içerisindedir. Değerler
arasında anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi
sonucuna göre; p=0,239 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır.
Anketin genel sonucuna göre de; öğretmenlerin algılanmn ortalama puam
2,49 iken, müfettişlerin algılarmın ortalama puam 2,65’dir. Buna göre her üd
ortalama değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Ancak,
ortalama değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için
uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu
anlaşılmaktadır.
3.4.
Öğretmen
Karşılaştırılması
ve
Meslektaş
Algılarmın
Alt
Değişkenlere
Göre
3.4.1. Öğretmenlerin Cinsiyetine Göre Algıları
Öğretmenlerin algılarmın cinsiyet değişkenine göre fark, olup-olmadığı
hakkmda t-testi uygulanmış ve sonuç Tablo 5’de gösterilmiştir.
Tablo 5. Öğretmenlerin Cinsiyet Değişkenine Göre Algılarının
Cinsiyet
E rkek
N
231
X
54,53
Kadın
SS
9,16
N
231
X
55,12
SS
8,67
Sd
T
P
460
0,709
0,479
ilköğretim Müfettişlerinin Etik Rol Davranışları 349
Tablo 5 incelendiğinde, öğretmenlerin algılarımn cinsiyet değişkenine göre
(p= 0,479) anlamlı fark göstermediği anlaşılmaktadır.
3.4.2. Öğretmenlerin Eğitim Durumuna Göre Algılan
Öğretmenlerin algılarmm eğitim durumu değişkenine göre fark gösteripgöstermediği hakkında Kruskal Wallis testi uygulanmış ve sonuç Tablo 8’de
gösterilmiştir.
Tablo 8. Öğretmenlerin Eğitim Durumu Değişkenine Göre Algılarmm
Eğitim D urum u
On lisans
Lisans
Yüksek lisans
Doktora
Toplam
N
61
377
23
1
462
Sıra
Ortalam ası
257,44
229,54
203,07
42,00
Sd
X'
P
3
5,453
0,141
Tablo 8 incelendiğinde, öğretmenlerin algılarmm eğitim durumu değişkenine
göre (p= 0,141) anlamlı bir fark göstermediği anlaşılmaktadrr.
3.4.3. Öğretmenlerin Branşlarına Göre Algıları
Öğretmenlerin algılarmm branş değişkenine göre fark gösterip-göstermediği
hakkında tek yönlü varyans analizi (ANOVA) uygulanrmş ve sonuç Tablo 9’da
gösterilmiştir.
Tablo 9. Öğretmenlerin Branş Değişkenine Göre Algılarının
Karşılaştırılmasını Gösteren Tek Yönlü Varyans Analizi
Varyansm
Kaynağı
K areler Toplamı
K areler
O rtalam ası
Sd
892,612
4
223,153
G ru p lar içi
35755,535
457
78,240
Toplam
36648,147
461
G ruplar arası
F
2,852*
*p<0,0S
Tablo 9 incelendiğinde, öğretmenlerin algılarmm branş değişkenine göre
p<0,05 düzeyde bir fark gösterdiği anlaşılmaktadn. Öğretmenlerin algılanmn
hangi branşlar arasmda fark gösterdiğini belirlemek için LSD testi uygulanmış
ve test sonuçlarma göre; öğretmenlerin branşları arasmdaki farkın; smıf
öğretmenleri ile matematik/fen bilgisi öğretmenleri ile yine smıf öğretmenleri ile
özel yetenek alanları öğretmenleri arasmda olduğu, diğer branşlar arasmda ise
anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır.
350 Kamu Etiği
3.4.4. Müfettişlerin Meslek Kıdemine Göre Algıları
Müfettişlerin, meslektaşlannca algılanmaları, mesleki kıdem değişkenine
göre anlamlı bir fark gösterip-göstermediği hakkmda Kraskal-Wallis testi
uygulanmış ve sonuç Tablo lO’de gösterilmiştir.
Tablo 10. Müfettişlerin Mesleki Kıdem Değişkenine Göre
Algılarının Karşılaştırılmasını Gösteren Kruskal-Wallis Testi
Sıra
P
Mesleki Kıdem
Sd
N
Ortalaması
4
53,50
6-10 yıl
34,60
5
11-15 Yü
2,68
0,444
3
6
41,08
16-20 yıl
35,30
59
21 yıl ve üstü
Toplam
77
Tablo 10 incelendiğinde, müfettişlerin meslektaşlannca algılan, mesleki
kıdem değişkenine göre (p= 0,444) anlamlı fark göstermediği anlaşıbnaktadır.
3.4.5. Müfettişlerin Eğitim Durumuna Göre Algıları
Müfettişlerin meslektaşlannca algılanmalan eğitim durumu değişkenine göre
fark gösterip-göstermediği hakkmda, Kruskal-Wallis testi uygulanmış ve sonuç
Tablo 11 ’de gösterilmiştir.
Tablo H . Müfettişlerin Eğitim Durumu Değişkenine Göre
N
Sıra
Ortalaması
14
33,32
49
38,44
Yüksek lisans
11
38,64
Toplam
74
Eğitim Durumu
Üç
Ydlık
Enstitüsü
Lisans
Eğitim
Sd
X'
P
2
0,659
0,719
Tablo 11 incelendiğinde, müfettişlerin meslektaşlarmca algılarının mesleki
kıdem değişkenine göre (p=0,719) anlamlı bir fark göstermediği anlaşılmaktadn.
Araştırmamn bulgulan bütün olarak değerlendirildiğinde, elde edilen sonuç;
Kahraman (2003)’m “İlköğretim Müfettişlerinin Mesleki Etİk İlkeleri ve Bu Etik
İlkelere Uyma Düzeyleri” konulu araştırmasında elde edilen bulgular ile
paralellik
göstermelrtedir.
Kahraman’m
araştumasmda,
yönetici
ve
öğretmenlerin algılarına göre, araştırmacı tarafından önerilen ve müfettişler
tarafından da kabul edilen etik ilkelere, müfettişlerin genellikle “uygun”
davrandıkları; bu araştırmada da, öğretmenler ve müfettişlerin (meslektaşlanmn)
algılarma göre; müfettişler, rehberlik ve işbaşında yetiştirtne ile teftiş ve
değerlendirme görevlerini yürütürken genel olarak, etik rol davramşlarma uygun
davranmaktadırlar.
ilköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 351
SONUÇLAR
1. Öğretmenlerin algılan, anketin 16 maddesinde, müfettişlerin etik rol
davramşlarma “uygun” davrandıkları; 6 maddesinde ise “kısmen uygun”
davrandıkları şeklindedir. Toplam 22 maddenin genel aritmetik ortalamasına
göre ise, müfettişler, yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve
değerlendirme görevlerinde, etik rol davramşlarma uygun davranmaktadırlar.
2. Sorunlarm çözülmesinde samimi ve yol gösterici olma, kusur bulma çabası
içinde olmama, yardımsever ve paylaşımcı bir tutum izleme, güven verme, alana
ilişkin gelişmeleri yakından izleme, eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere
açık olma ifadelerinin dayandığı davramşlar, müfettişlerin gelişmeye açık
alanlan olduğu ileri sürülebilir.
3. Müfettişlerin, etik rol davramşlarma en yüksek düzeyde “uygun” davramşı,
“Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi” maddesi; en düşük
düzeyde “kısmen uygun” davramşı ise, “Eğitim-öğretim konusunda farklı
görüşlere açıktı” maddesidir. Buna göre, müfettişlerin, öğretmenler ile herhangi
bir şekilde de olsa ticari ilişkiye girmekten uzak durdukları, ancak, eğitimöğretim konusunda farklı görüşlere yeteri kadar açık olmadıkları anlaşılmaktadır.
4. Müfettişlerin etik rol davramşlarma uygun davramp-davranmadıklarma
ilişkin meslektaşlarımn algıları, anketteki soruların tüııiü için, “evef ’ seçeneğinin
sınır değerleri arasmdadrr. Bu durumda, meslektaşlannm algılarına göre,
müfettişler yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve
değerlendirme görevlerinde etik rol davramşlarma “uygun” davranmaktadırlar.
5. Müfettişlerin, etik rol davramşlarma en yüksek düzeyde “uygun” davramşı,
“Hediye ve rüşvete kapalıydı” maddesi; en düşük düzeyde “kısmen uygun”
davramşı ise, “Davramşlan ile kusur bulma çabası içindeydi” maddesidir. Buna
göre, müfettişlerin hediye ve rüşvete karşı duyarlı oldukları, bu davranışı,
meslektaşlan ile bir arada algılamadıkları, ancak davranışları ile kusur bulma
çabası içinde olmak hususunda aym duyarlılığı göstermedikleri anlaşılmalctadnr.
6. Ankette yer alan; Çalışmalarını önceden belirlenmiş süreç ve standartlara
uygun şekilde yürüttü, Yetkisini adil bir biçimde kullandı. Hediye ve rüşvete
kapalıydı. Özel yaşama ilişkin bilgi istemedi, Kendi özel yaşamı hakkında
konuşmadı, Önyargılı değildi. Söz ve davranışları tutarlıydı, Öğretmeni
önemseyen bir tutum içindeydi. Her yönüyle güven vericiydi, Yardımsever ve
paylaşımcı bir tutum içerisindeydi. Alana ilişkin gelişmeleri yakından izleyen bir
eğitimci görüntüsü vardı, Somnlann çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi,
Eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açıktı. İfadeleri için, öğretmenler ile
müfettişlerin algıları arasında anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu:.
7. Anketin genel sonucuna göre, öğretmenler ile müfettişlerin algılan
ortalaması ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Fakat, uygulanan ttesti sonucuna göre, ilköğretim okulu öğretmenleri ile ilköğretim mülfettişlerinin
algılanmn genel ortalamalan arasmda anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu:.
352 Kamu Etiği
8.
Öğretmenlerin algılan, görev yeri, cinsiyet, medeni durum, mesleki kıdem,
eğitim durumu değişkenine göre anlamlı bir fark göstermemektedir. Ancak
öğretmen algıları, branş değişkenine göre anlamlı bir fark göstermekte; branşlar
arasındaki farkm; smıf öğretmenleri ile materriatik/fen bilgisi öğretmenleri ve
yine smıf öğretmenleri ile özel yetenek alanları (müzik, resim, beden eğitimi)
öğretmenleri arasmda olduğu, diğer branşlar arasmda ise anlamlı bir fark
olmadığı anlaşılmaktadır. Müfettişlerin meslektaşlarma ilişkin algıları, mesleki
kıdem ve eğitim durumu değişkenine göre fark göstermemektedir.
ÖNERİLER
1. Müfettişler, yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve
değerlendirme görevlerine ilişkin olarak; müfettişler etik ilkeler hakkında
bilgilendirilmeli, kurumda etik eksenli bir denetim kültürü geliştirilmeli, meslek
etiği çerçevesinde etik ilkeler oluşturulmalı, kurum içerisinde etik davraraşlar
takdir edilmeli, etik dışı davramşlar, özeleştiri ve özdenetim anlayışı içinde ele
alınmalı ve ijdleştirilmeli, gerekirse yaptırıma tabi tutulmalı, araştırma
sonuçlarmdan elde edilen bulgular müfettişler ile paylaşılmalıdır.
2. Öğretmenler tarafmdan; “kısmen uygun” davranmaktadırlar, aralığmda
cevap verilen; sorunların çözülmesinde samimi ve yo l gösterici olma,
davranışlarıyla kusur bulma çabası içerisine girmeme, yardımsever ve
paylaşımcı bir tutum içerisinde olma, güven verme, alana ilişkin gelişmeleri
yakından izleme, eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açık olma
hususlarmda, eğitim yönetimi alamnda faaliyet gösteren yüksek öğretim
kurumlarmm lisans ve yüksek lisans düzeyindeki öğretim programlannda yer
verilmeli, halen görev yapan müfettişler için hizmet içi eğitim etkinlikleri
düzenlenmelidir.
3. Müfettişlerin, etik rol davramşlarına “kısmen uygun” davranmaktadurlar,
arahğmda cevap verilen hususlanmn, nedenlerini sorgulayan araştirmalar
yapılmalıdır.
4. Müfettişlerin etik rol davramşlan hakkmda, yürüttükleri rehberlik ve iş
başında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görevleri dışında soruşturma,
inceleme ve araştırma görevlerini de kapsayacak araştırmalar yapılmalıdur.
NOTLAR
’ A nayasa M ahkem esi, D anıştay İdari D ava Daireleri Kurulunun başvurusu üzerine, 0 5 /0 3 /2 0 0 9
günlü E. 20 0 8 /3 Karar. 2 0 0 9 /4 4 sayılı karan ile "İlköğretim m üfettişlerinin ve yardım cılannm görev,
yetki v e sorum luluklan ile çalışm a usulü, nitelikleri, yetişm e şek li v e atanm alanna ilişkin esas v e
usuller yönetm elikle düzenlenir." şeklindeki ibarenin iptaline karar vermiştir.
KOLLUK (POLÎS) DENETİMİNDE
ETİK ÎLKELERÎN ÎÇSELLEŞTİRİLMESÎ
Fevzi ERDOĞA]^
O zct
M odem yönetim in önem li unsurlanndan olan etik v e denetimin, kavramsal tanımları yapılm ıştır.
K olluğun vatandaşla olan problem lerinin büyük çoğunluğu davranışsal alanda, cereyan etmektedir.
Davranışsal alandaki bu problem in çözüm ünde en önem li yolun etik ilkelerin yoğunlukla
uygulanm asıdır. Davranışta d eğ işim v e gelişim i sağlayan etik ilkelerin denetim hizm etlerinde
kullanılm ası ihtiyacı ortaya koyulm uştur. U lusal v e uluslararası kuruluşlara ait etik ilkelerden
örnekler verilerek karşılaştırma yapılm ası sağlanm ıştır. Etik ilkelerin içselleştirilm eleri ihtiyacı
belirtilm iştir.
A n a h ta r K elim eler: D enetim , etik, kolluk, teftiş, güvenlik
GİRİŞ
Etik; insanlarm tutum ve davranışlarını ijd ve kötü yönden değerlendirerek
ideal öneriler getirmektedir. Bu öneriler, meslek üyeleri tarafmdan hiçbir baskı
altmda kalmadan benimsenmeleri esastır. Bu açıdan bakıldığmda, etik ilkelerin
hazırlanmasmda çalışanm duygu düşüncesi ile hizmet arasmda bir bağ
oluşturmamn gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
Çağımızda modem teftiş süreçleri demokratik insan ilişkileri görüşüyle
yeniden düzenlenmiş, hizmetin yanında çalışanm ve müşterinin bireysel
gereksinmelerinin de göz önünde bulundurulması denetim faaliyetlerinin
omurgasmı oluşturmuştur. Etik ilkeler standart davramş modelleri
oluşturduğundan teftiş hizmetleri için de standart davramş modelleri
oluşturulması artik bir ihtiyaç haline gelmiştir. Nitekim, kolluk hizmetlerindeki
denetim de, klasik bir yapıdan insan kaynaklan ağırlıldı modem bir yapıya doğru
hızla kaymaktadır.
Amerika Birleşik Devletlerinde, kolluk görevlilerinin vatandaşla olan
problemlerinin %97 si gibi büyük bir bölümünün davramşsal alanda cereyan
ettiği belirtilmektedir (LTN, 2000). Ülkemiz için de yaklaşık olarak aym şeyi
söyleyebiliriz. Vatandaşm yaşam kalitesi ile doğrudan ilişkili olan kolluk
davramşlanmn, iosanm memnuniyeti ekseninde etik kurallarm uygulanması ile
ideal ve istendik davramşlara dönüştürülmesi ve dolayısıyla kolluk güçlerine
karşı oluşan eleştirilerin de önemli bir ölçüde azalacağı düşünülmektedir.
İnsan hak ve özgürlüklerinin geliştiği ve yükselen değerler olarak
tammlandığı günümüzde, kolluk güçlerinin yönetiminde, denetiminde ve suçla
mücadeledeki çalışmaları da bu değişimlere paralel olarak geliştirilmekte ve yeni
yöntem ve uygulamalarla güçlendirilmektedir.
' D r., E m niyet G enel M üdüriüğü, Strateji G eliştirm e Daire B aşkanlığı.
354 Kamu Etiği
İnsan kaynaklan merkezli yeni çalışmalar, inşam merkeze alan, iç duygulara
hitaba yönelik denetimi gündeme getirmiştir. Bunun sonucu olarak, denetim
süreci başlangıçtan sonuna kadar insan ilişkileri merkeze alınarak yeniden
düzenlenmiştir. Başka bir deyişle, denetim hizmetlerinde çalışamn gönül
gücünden yararlanma yoluna gidilmiştir. Çalışamn gönül gücünden yararlanmayı
etkin hale getirilerek hizmetlerin kalitesini artırmak ancak etik uygulamalarm
ağrrlıklı olduğu bir denetim sonucunda mümkün olabilir.
Bildiride; etik ve denetim kavramlarmm tammları yapılarak, kolluk
teşkilatlarmda önemli bir fonksiyonu yerine getiren denetim hizmetleri, ne kadar
etik ilkelerden yararlanmakta? ve etik ilkeler ne derecede denetim hizmetlerinde
uygulanabilmektedir? Sorularma cevap aranmıştır. Aynca kolluk hizmetlerinde
denetim etiği ve içselleştirihnelerine ilişkin ihtiyaç belirtilmeye çalışılmıştır.
E T İK KAVRAMI
Felsefi bir disiplinin adı olan “etik “ köken olarak; Yunanca “karakter”
anlanunda olan “ethos” sözcüğünden “ethics” kelimesinin türetildiği
görülmektedir. Etik kelimesinin ansiklopedik anlamına bakıldığında; “bir
kimsenin davramşlarma temel olan ahlak ilkelerinin tümü” olarak
açıklanmaktadır.(Büyük Larousse, Gelişim Yayınları 7.cilt) Etik kavrammm
karmaşıklığı nedeniyle literatürde birçok etik tanımı yapılmıştır. Yine de bu
farkh tammlar içerisinden bir tamm yapılması gerekirse; “insan tutum ve
davramşlanmn iyi ya da kötü yönden sorgulanmasıdır” şeklinde bir tamm
yapılabilir.
Etik çalışmaları üç ana problem etrafında yoğunlaştiğı görülmektedir(Özlem,
2004:30):
1- İyi veya en yüksek iyi problemi,
2- Doğru davramş problemi,
3- İrade özgürlüğü problemi,
Bu problemler; Neyi seçmeliyim? Ne yapmalıyım? Neyi istemeliyim? Soralarma yamt aramıştır.
Etik tartışmalarmm temel konusu, insanm eylemlerini ahlaki bakımından de­
ğerli ya da değersiz kılamn ne olduğudur. Etik iki temel konu ile ilgilidir; İyi
insan olmanm gerektirdiği özellikler ile bireyin davranışlarmı belirleyen ve smırlayan kurallarm neler olması gerektiğidir (Pehlivan, 1998; 7). Bu kurallarm be­
nimsenmesi hiçbir baskı altinda kalmadan gönül rızası ile olmalıdır.
Etik anlayışta önemli olan “iyi insan olma” ile “bireyin iyi ve kötü” davramşlandrr. Birey, kendi öz düşüncesi ve karakteri sonucunda iyi ve kötüye ilişkin bir
sonuca varmaktadır. Yani kendine göre “iyi” ve kötü”nün bir tammlamasım
yaparak fikrini ortaya koyar. İyidir veya kötüdür der. Bireyler birbirlerinden
farklı düşünce ve karakter yapılatma sahip olduklarmdan “iyi” ve “kötü” ile ilgili
yapacakları tammlamalann da birbirlerinden farklı olmaları da kaçımimazdır.
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 355
Etile, bu farklılıklan ortadan kaldırmak için uğraşır ve bir standart getirmeye
çalışır. Bu standartlar meslek etikleri aracılığı ile uygulanmaktadır.
Meslek etiği genel olarak; “mesleklerde uyulması gereken davramş kuralları”
olarak tammlanabilir. Her hizmet alam ile ilgili mesleki etik ilkeleri hazırlanmaktadır. Örneğin kolluk, hekimlik, öğretmenlik, mimarlık, kebapçılık gibi mes­
leklere ait etik ilkeler mevcuttur.
Dünyamn neresinde olursa olsun aym meslek mensuplan, görevlerini yapairlarken belli ve standart kurallara uymak zorundadırlar. Diğer taraftan da meslek
etik ilkeleri çalışanlara standart davramş modelleri koyarken, meslek gmbunun
da topluma karşı sorumluluklarma ilişkin standartlar da ortaya koymaktadır.
Mesleki etik ilkelerinin üç temel işlevi vardır (Aydm, 2003: 26):
1 -Yetersiz ve ilkesiz meslek mensuplarını ayırmak,
2-
Meslek içi rekabeti düzenlemek,
3- Hizmet ideallerini korumak.
Mesleki etik ilkelere uyumlu davramş vatandaşm memnuniyetini kazanmakta
ve dolayısıyla kurumım imajma ve güvenirliliğine önemli katkı sağlamaktadır.
Mesleki etik ilkeler hazırlanırken tıpkı kanun metinlerinde olduğu gibi üze­
rinde çahşıknası ve bu çalışmalarda meslek mensuplarmm görüşlerinin geniş
yelpazede alınması zorunluluktur. Zira, kanun metinleri kanunlaştıMarmda hük­
metme özelliğine sahip olurlar. Başka bir deyişle, kanuna uyulmadıgmda, birey
bir yaptırım gücü ile karşılaşır. Bu güç dışardan gelmektedir. Mesleki etik ilke­
lerde ise ilkelerin kurum mensuplan tarafından isteyerek benimsenmeleri söz
konusudur. Benimsenmeleri ve uygun davramş sergilemelerine ilişkin yaptmm
kişinin iç benliğinden, gönül rızası ile gelmektedir. Etik ilkelerin disiplin kurallanndan farkı da bu içtenlikten kaynaklanmaktadır.
Etik ilkelerin uygulanması kumma aşağıdaki faydalan sağlayabileceği bekle­
nilmektedir (Aydm, 2003: 29):
* Kurumda kabul edilmiş veya kabul edilebilir bulunan davramşlan tammlamak,
« İş ve işlemlerin standartlarım yükseltmek,
« Kurum çalışanlannm kendi davramşlarmı kıyaslamalanm sağlayacak ör­
nekler oluşturmak,
* Profesyonel davranış ve sorumluluklar için bir çerçeve çizmek,
8 Mesleki kimlik gelişimine bir araç oluşturmak,
» Mesleki olgunluğun belirtilerini ortaya çıkartmak,
Etik ilkelere uygun davramş sergilemek, kolluk örgütleri için uzun yıllardan
beri üzerinde çalışılan ve vanimak istenilen ara hedeflerdir.
356 Kamu Etiği
Etik ağırlıklı bir kolluk yönetimi, insan haklan ihlallerini asgariye indirmede
en etkili bir yol olduğu gibi en verimli bir yöntem de olduğu söylenebilir. Çünkü
bu yönetim tekniğinde görevlinin davranışı yine görevli tarafından kontrol
edilmesi ve geliştirilmesi ön görülmektedir. Görevli yaptığı her hareketin kendi
bilinç dünyasmdaki etik değerlerle karşılaştırmaktadır. Uygun,olmadığı zaman
bundan vicdani rahatsızlık duymaktadır. Önemli olan husus da bu rahatsızlığı
görevlinin kendi iç dünyasmdan gelen bir güçle hissetmesidir. Bu da ancak
görevli personelde etik bilincinin oluşturulması ile mümkündür. Etik yönetimi,
her meslek mensubunda etik davramş bilinci bir yaşam tarzma dönüştürülebildiği
ölçüde etkinlik kazandığı söylenebilir.
Her türlü iş ve işlemlerde görevli etik bilinçle hareket etmesi durumımda
mevcut olumsuzlukların asgariye ineceği söylenebilir. Normal çahşma sürecinde
karar almak zorunda olan bir görevli alacağı kararm etik olup olmadığı
konusunda tereddüt edebilir. Bu ikilemini gidermek için aşağıdaki üç soruyu
kendine sorabilir (Miller and Hess, 1997: 81):
Alacağım karar;
e Kanuna uygun mu?
® Adaletli bir karar mı?
® Beni tatmin ediyor mu?
Özellikle üçüncü soru, alman karar yazdı basında çıktiğmda veya yakınları
tarafından öğrendiğinde kendisini tatmin edecek mi? şeklinde düşünülmelidir.
Böylece kendi kendini sorgulayan ve denetleyen bir etik yönetimi güvenlik
hizmeti yürüten örgütler için gerekli ve önceliklidir.
Etik ilkelerin işlevi ve kuruma sağladığı faydalan oldukça önemli olup
gözardı edilmesi düşünülemez. O halde, kolluğun önemli faaliyetlerinden olan
denetim hizmeitleri etik uygulamalarla ne derece örtüşmektedir? Kolluk
hizmetlerinde denetim etiği ihtiyacı ne derece vardır? Gibi sorularm cevaplarına
ihtiyaç duyulmaktadır.
Sorulann ’cevaplarmdan önce modem teftiş hizmetlerinin kavramsal
açıklamalanmn yapılmasıtnn daha faydalı olacağı düşünülmektedir.
DENETİM(TEFTİŞ) KAVRAMI
Yönetim, eldeki kaynaklan rasyonel bir şekilde kullanarak örgütün amacım
gerçekleştirme faaliyetidir. Yönetim süreçleri; planlama, uygulama ve denetleme
süreçlerinden oluşmaktadır. Denetim yönetimin en önemli süreçlerden birisidir.
Denetim hizmetlerinin tümünü kapsayan sürece teftiş, hizmeti yapan
görevliye de müfettiş adı verilir. Teftiş faaliyetlerinin uygulamş yer ve
şekillerine göre; denetim, kontrol, gözetleme, nezaret, muhasebe, tahkik,
soruşturma, tetkik, inceleme, araştırma, rehberlik, mesleki yardım, damşma ve
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 357
yetiştirme denilebilmekte ve müfettiş için de denetici, denetmen, denetim
elemanı, kontrolör, muhakkik, unvanları kullamlmaktadır (Taymaz, 1997: 43).
Teftiş, Arapça “fetş” kökünden gelen sözcük, bir şeyin aslım, doğrusunu
veya işlerin iyi yürütülüp yürütülmediğini anlamak için yapılan inceleme
anlamma gelmektedir. Resmi bir otoriteyi içeren teftiş, Latince “specere”
bakmak, in-specere içine bakmak anlamında ohnak üzere yakmdan incelemek,
resmen araştırmak ve soruşturmak anlamlarını taşımaktadır. Teftiş kavramı daha
çok iç denetime denk düşmektedir (Kenger, 2001).
Denetim süreçleri; insanlar arası etkileşim, liderlik, personel yönetimi ve.
değerlendirme becerisi olarak algılanmalıdır(Aydm, 1986: 6).Teftişin genel
amaçlar, teftişin yasal işlevleri veya teftişin yapıldığı hizmet özelliğine göre
teftişin çeşitli tanımlan mevcuttur. Ancak bu tammlar arasmda kamu ve tüzel
kişiliği bulunan kurumlarda yapılan teftişi şu şekilde tanımlanabilir;
“Teftiş; kamu sektöründe veya tüzel kişiliği bulunan kurumlarda yapılmakta
olan işlerin mevcut mevzuata uygun olarak yapılıp yapılmadığmm yetkili
kimseler tarafmdan denetlenmesi ve gözetlenmesi sürecidir (Taymaz, 2005: 4).
Yasalar yöneticilere denetim yetki ve sorumluluğu vermekte, müfettişler de
görevlerini yönetim izniyle ve onun adma yapmaktadurlar. Müfettişi, hata arayan,
ceza veren yönetimin dışmda birisi gibi algılanmamalı, rehberlik eden geliştiren
ve yönetimin ta kendisi olduğu bilinmelidir.
>
Niteliksel anlamda denetim düşünüldüğünde, iki denetim türü ortaya
çıkmaktadır (Uluğ, 2004: 100); Bincisi, Yapıcı Denetim;'' denetimin öğretici,
geliştirici başka bir deyişle rehberlik yönünü ortaya koymaktadır. İkincisi ise;
Düzeltici Denetim; yanlışlıklan saptanmasıyla sorumluları hakkmda gerekli
önlemlerin alınmasma yönelik uygulamaları kapsamaktadır, IClasik bir denetim
anlayışıdır.
Denetimin statüsüne göre iki tür denetimden söz edilir; İç Denetim; kurumda
çalışan iç denetçiler tarafmdan yapılan denetimlerdir. Kurumun bizzat kendi
personelidir. Bu bakımdan, iç denetçiler üst yönetimin belirlediği çerçeve
içerisinde denetim fonksiyonu yerine getirmek durumundadırlar. Dış Denetim ise
kurumun kendi personeli dışmdaki denetçilerden oluşanlarla yapılan denetimdir.
Denetim kavramınm üç önemli fonksiyon üzerine oturmaktadır (Başar, 1998:
4):
1-Durum Saptama', Mevcut durumu tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktır.
Tıpkı oramn fotoğrafım çekmektir. Bu yapılan işlem amaç-sonuç uygunluğunu
karşılaşürmaya yardımcı olan veri toplama süreci olarak değerlendirilen kontrol
etmedir. Mevcut durumun kontrol edilmesi bir nevi “inceleme” işlevini
kapsamaktadır.
2-Değerlendirme; Bu safhaya toplanan delillerin ve sonuçlanın bir ölçütle
karşılaştmlıp değer yargısmda bulunmak işlemidir. Değerlendirmede sonuçlarm
358 Kamu Etiği
yorumlanmasıdır. Bir önceki kontrol etme, kanıtlamaya yönelik olmasına karşm
değerlendirme geliştirmeye yöneliktir.
3-Düzeltnıe ve geliştirme; Değerlendirme sonucu ortaya çıkacak
seçeneklerden karara dönüşenlerin uygulanması şeklinde görülebilecek düzeltme
ve geliştirme etkinlikleridir.
TEFTİŞ HİZMETLERİNİN GENEL AMAÇLARI:
Amaçlar, belirli bir çalışmamn sonunda varılması istenilen, düşünülen veya
planlanan hedeflerdir. Her alanda olduğu gibi teftiş hizmetlerinde de bir
planlama gereklidir. Planlama yapılmadan önce teftiş hizmetlerinin amaçlanmn
tespit edilmesi gereklidir. Teftiş hizmetlerinin genel amaçlan aşağıda
sıralanmıştır (Taymaz, 1978: 59):
» Kurumun amaçlarım açığa kavuşturma, geliştirmek ve bunları gerçekleşti­
rebilecek yol ve yöntemlerin bulunmasmda görevlilere yardımcı olmak,
• Kurumla ilgili plan, program ve yöntem konusunda uzmanlara yardımcı
olmak,
• Kurumun faaliyetlerini toplum ihtiyaçlanna yönelik geliştirihnesine yar­
dımcı ohnak.
e Kurumda üretilen mal ve hizmetin nitelik ve niceliğini belirlemek ve ek­
siklikler ve giderilme yöntemlerinin ilgililerle paylaşılması.
• Kurumda' hizmetlerin yürütülmesindeki eksik ve noksanlıklann tespit edilmesi ve giderilmesi ile ilgili yöntemlerin tavsiye edilmesi.
» Kurumdaki iletişimle ilgili aksayan yönlerin belirlenmesi ve çözüm yollarınm gösterilmesi.
® Kurumda teftişi bir eğitim aracı olarak kullanmak, personelin yetişmesi ve
gelişmesine katkıda bulunmak.
• Kurumda başarılı çalışanları ortaya koymak ve onların yükselmelerine
olanak sağlamak.
MÜFETTİŞTE ARANILAN KİŞİSEL NİTELİKLER
Mc Kean and Mıles’e göre, müfettişte aramlacak nitelikleri kesin olarak
saptama ve sırurlama olanağı yoktur. Ayrıca aramlan niteliklerin çoğunluğu
duyuşsal alanla ilgili olduğundan, ölçütlerini de koymak oldukça zordur.
Müfettişte aramlan aşağıdaki kişisel nitelikler toplumun değer yargılan ile
bağımlıdır (Taymaz, 1998: 43).
l-.Kendine güvenen, ehliyeth ve liyakatli, 2. Güven ve saygı kazanma
yeteneğine sahip, 3- Sempatik, duygulu ve işlerinde kararlı, 4- Samimi, hisli ve
iyi alışkanlıklar kazanmış, 5- İjd huylu, sıcakkanlı, yerine göre nüktedan, 6- İşini
benimseyen, seven, gayretli ve hevesli, 7- Kendini geliştiren ve değerlendiren, 8■Değer biçmede ve değerlendirme yapmada hatasız, 9- İnceleyici, gözlemci.
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 359
araştıncı ve bulucu, 10- Çalışma ortarmna uyum sağlayan, 11- Kılık kıyafetine
önem veren, 12- Sağlığı ve fiziki yapısı teftişe elverişli olan, 13- Davramşlarmı
duruma göre ayarlayabilen, 14- Mesleği ile kişiliğini bağdaşürabilen, 15Liderlik özelliklerine sahip ohna.
Denetim faaliyetlerinde bulunan müfettiş’te bu özelliklerin bulunması kaliteli
hizmet için gereklidir..
“Müfettiş” sıfatı pek sıcak değildir, “Serin” dir, daha doğrusu “Soğuk” tur.
“Kışın güneşine, müfettişin gülüşüne inanmaym” şeklinde bir söylemin de
yaygm olduğunu dile getiren Tutkun, teftişin bu soğuk tarafım mizahla ısıtmak
gerektiğini belirterek, müfettişte bulımması gereken özellikler aşağıdaki şekilde
sıralaımştu:(Tutkun, 2008).
1- Çok iyi yetişmiş, konusuna hâkim, 2- Güven verici, her bakımdan ömek
bir kişiliğe sahip, 3- Tarafsız, adil, ön yargıdan uzak durabilen, 4- Eğiten ve yol
gösteren, 5- Temsil yeteneği gehşmiş, 6- Kendim bağımsız görebilen, telkin ve
tesir altmda kalmayan, Şeklinde sıralamak mümkündür.
Denetim hizmetlerinde her şey siyah beyaz değildir; beyazm ve siyahın
yamnda gri tonlar da vârdu:. Müfettiş gri tonlardaki farkı ayırt edebilen beceriye
sahip ohnalıdur. Modem denetim anlayışmda denetçilerin liyakatleri denetimim
kalitesi ile doğrudan ilişkilidir.
Yürütülen eylem ve işlemlerin amaca ve hukuka uygunluğımun yolu,
denetimden geçmektedir. Kamu yönetiminin ürettiği faaliyetlerin kalitesinin bir
anlamda denetimin kalitesine bağlı olduğu söylenebilir (Uluğ, 2004: 98). Kaliteli
bir yönetim, almış olduğu geri bildirimlerle vatandaşm duygu ve düşüncesine
göre hizmet ve mal üretebilmektedir. Geri bildirimlerin ana kaynağım denetim
faaliyetlerinin oluşturduğu söylenebilir.
Günümüzdeki teftiş; klasik anlayıştan ayrılarak inşam merkeze alan bir
anlayışa dönüşmüştür. Bu anlayışta; müfettişin ceza veren, hata arayan imajmın
yerine rehberlik eden, geliştirici, yol gösterici imajı ön plana çıkartılmıştır.
Modem denetim anlayışında, bilimsellik, amaçlılık, düzenlilik, demokratlık
ve rehberlik vazgeçilmez unsurlardır. Her kurumun teftiş hizmetleri, kendisine
has özel amaçlan yanmda yukarıda belirlenen genel amaçlara yönelik olması
gereklidir. Genel amaçlarm teftiş hizmetlerinde icra edilmesi için teftiş görevleri
ile bu görevlerin gerektirdiği davranışların standart olması ile ilgili çeşitli
çalışmalar yapılmaktadır.
YURTDIŞINDA DENETİM HİZM ETLERİNDE ETİK
Her ülkenin ve dolayısıyla her kurumun çalışma özelliklerine, mevzuatma,
faaliyet alanlarma göre denetim faaliyetleri farklılık göstermektedir. Bir ülkenin
veya kurumun denetim sistemi aynen başka bir ülkeye şablon olarak
uygulanması oldukça zordur. Denetim faaliyetlerinin verimlilik, tutumluluk,
objektiflik, bağımsızlık ve etkinlik gibi uluslararası ölçekte kabul edilmiş
standartlan vardır. Bu standartlar ülkeden ülkeye pek fazla farklılık
360 Kamu Etiği
göstermezler. Bu açıdan ulusal ve uluslararası denetim ilkelerinden örnekler
verilerek uygulayıcılara yardımcı olunması amaçlanmıştır.
Profesyonel mesleklerde meslek mensuplannm uyacaklan etik kurallar,
uluslararası kurumlarm ve uluslararası meslek örgütlerinin belirlediği ilkeler
çerçevesinde şekillenmektedir. Bunlardan birkaçı aşağıda verilmiştir;
ULUSLARARASI YÜKSEK
(INTOSAI) ETİK İLKELERİ
DENETİM
KURUMLARI
ÖRGÜTÜ
1953 yılında Küba’mn başkenti Havana’da gerçekleştirilen uluslararası
kongre sonucunda bu örgüt cluştumlmuştur. Kuruluşundan sonra bağımsız ve
siyaset dışı bir organizasyon olarak hızla gelişerek Birleşmiş Milletler üyesi tüm
ülkelerin yüksek denetim kurumlannm üyesi olduğu uluslararası bir
organizasyon haline gelmiştir. 1992 yılmda ise etik ükeler tespit edilerek
uygulamaya konulmuştur. Söz konusu kurallar sadece meslek etiğine ilişkin
temel önermeleri içerecek şekilde hazırlanımş olup, ülkeler arasmdaki kültür, dil
farklılıklan ile yasal ve sosyal sistemler arasındaki değişiklikler nedeniyle bu
kurallann her ülke koşullarma uyarlanması gerekmektedir. INTOSAI Mesleki
Etik Kurallan aşağıdaki başlıklar altmda belirlenmiştir. (Koçberber, 2008: 7173)
1- Dürüstlük, 2- Bağımsızlık, 3- Tarafsızlık, 4- Çıkar Çatışmasmdan
Kaçmılması, 5- Meslek Sırlarmın Saklanması, 6- Mesleki Yeterlilik, 7- Mesleki
Gelişime Açık Olma.
Uluslararası Yüksek Denetim Kurumlan Örgütü (ENTOSAI) Etik İlkeleri etik
faaliyetlerinde bir standarda gitmiştir. Hizmetlerinde yukarıda belirtilen yedi adet
ilkeyi uygulamaya koymuştur. Örgüte üye olanlar bu ilkeleri yaşatmak
zorundadırlar.
ULUSLARARASI İÇ .DENETÇİLER ENSTİTÜSÜNÜN (HA) ETİK
KURALLARI
Merkezi, Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Uluslararası îç Denetçiler
Enstitüsünün (UAÎDE) 1941 yılında New York’da kurulmuştur. İç denetim: bir
kurimıun faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak amacıyla
gerçekleştirilen bağunsız, tarafsız bir güvence ve damşmanlık sağlama
faaliyetidir.
İç denetçiler etik ilkeleri dört ana başlık altmda onbir davramş. ilkesinden
ibarettir. Sözü edilen dört ana ilkeler şunlardır;
1- Dürüstlük, 2- Tarafsızlık, 3- Meslekî Ehliyet ve 4- Su: Saklamadır.
İNGİLTERE KAMU HİZMETLERİNDE TEFTİŞ POLİTİKASI
İngiltere’de kamu kesiminde yapılan teftiş hizmetlerinin standartlan
belirlenmiştir. Belirlenen standart davramşlar, teftişi yapan görevlilere ve
bulunduklan kurumlara rehberlik etmektedir. İngiltere’de teftiş hizmetleri
aşağıdaki ilkeler çerçevesinde yürütülmektedir (Özeren, 2008).
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 361
1. İyileştirme amaçlı olmalıdır.
2. Çıktılara odaklanmalıdır.
3. Hizmetten yararlanamn perspektifinden bakmalıdır.
4. Risklerle orantılı olmalıdır.
5. Yöneticilerin öz-değerlendirme yapmasuu özendirmelidir.
6. Mümkün olduğunca, objektif kamtlardan yararlanmalıdır.
7. Karara vanrken yararlandığı (judgement) kriterleri açıklamalıdır.
8. Süreçler bakımmdan şeffaf olnıalıdır.
9. Teftiş kurulunki de dâhil, performansa gereken dikkati göstermelidir.
10. Tecrübelerden, düzenli aralıklarla, ders çıkarmalıdır.
KANADA EMNİYET TEŞKİLATININ TEFTİŞ POLİTİKASI
Kanada’mn en büyük eyaletlerinden biri olan Quebec eyaletinde polisin
denetim politikası oluşturularak 09.02.2006 yılında uygulamaya konukauş ve bu
politikaya ilişkin bilgiler aşağıya alınımştır (://www.msp.gouv.qc) .
Amacı
“Teftiş, Destek ve Damşma Müdürlüğünün (DİSCS) Teftiş Politikası,
Quebec Polis Teşkilatı ve diğer denetim birimlerine profesyonellik açısından
katkıda bulunmak ve bu müdürlüğün kuruluş amacını, görevini, değer ve
vizyonunu, rolünü, sorumluluklarmı ve görev smırlarmı ortaya koymaktur.
H ukuki Çerçeve
Güvenlik Hizmetleri Bakanlığmm kuruluşuna ilişkin kanımun M-19.3
maddesi, Polis Teşkilatının faaliyetleri ve yetkilerini Güvenlik Hizmetleri
B akanının tasarruftma vermiştir. Bu kanunun 9.maddesi gereği Bakan aşağıdaki
yetkilere de haizdir;
a-Olay sonrası polisle ilgili kanunlann uygulanması veya gözetimi,
b-Polisle ilgili taltif ve terfi işlerinde koordinasyonu sağlamak,
c-Polis faaliyetlerinin etkinliği ve suçlann durumunu değerlendirmek için
doküman ve istatistik birimi oluşturmak,
Teftiş Müdürlüğü, Polisle ilgili yasanm 268 ve 269 maddeleri gereği
kurulmuştur. 269.maddesi. Bakana en az her beş senede bir veya istediği her an
veya bir belediyenin, polisi temsil eden bir demeğin veya bir vatandaş grubunun
istemi üzerine polis teşkilatım denetletme yetkisine haizdir.
Teftiş Birimi (Müdürlük)
Teftiş müdürlüğü 1995 yılmda kurulmuş, güvenlik hizmetleri ile ilgili bakan
yardımcısma direkt olarak bağlıdır.
362 Kamu Etiği
Vizyonu, misyonu ve değerleri
Vatandaşlann kanunlara ve kişi özgürlüklerine saygılı olarak emniyetli ve
rahat yaşam ortamlarma sahip olmalannı sağlamak İçişleri Bakanlığmm
sorumluluğundadır.
Müdürlüğün, Bakanlık görevlerinden kaynaklanan, Teşkilatı yüksek ideal ve
standartlara ulaştuma görevi vardır. İçişleri bakanlığmm vizyonunu paylaşan
müdürlük, teşkilatımn profesyonelliğini yükselterek vatandaşlarm güvenlik
duygularım geliştirmeyi kendine görev edinmiştir.
Müdürlüğün değerlerini; Do&ruluk. Dürüstlük ve Şeffaflık oluşturmaktadır.
Rolü ve sorumlulukları
Müdürlük, belediye polisi hizmet birimlerini. Ülkenin emniyet birimlerini her
beş senede bir denetleme ile sorumludur. Bu amaçla, kendine intikal eden
raporlarla, Bakan tarafından verilen talimatla, belediye polis teşkilatlarmdan,
polis birimlerinden veya teftiş edilen diğer birimlerden gelen bilgilere göre
inceleme veya soruşturma açar. Bu soruşturmada:
® Teşkilatlarm idari ve mesleki uygulamalan,
® Kontrol sisteminin yerindeliği ve verimi aynı zamanda görevini yaparken
polis hizmetinin etkinliği,
• Vatandaşlar verilen hizmetin kalitesi,
• Çalışanlarm eğitim ve bilgi düzeyleri,
• Kanun ve yönetmeliklere saygıh uygulama,
• Müdahale ve operasyonlarda kullamlan gücün kanunlara uygunluğu,
• Teşkilatlarm etkililiği ve verimliliği,
® Bakanm uygun göreceği diğer hususlar, inceleme konusu yapılır.
Müdürlük, polislerin faaliyetlerindeki etkinliği artupak amacıyla, PoUs
Teşkilatı Pratik Uygulamalar Müdürlüğü ve Quebec Polis Okulu ile diğer
bakanlık birimlerinden gelen isteklerle yakından ilgilenir. Müdürlük, kendilerine
kanunla verilen görevlerde istenilen düzeyde verim almabilmesi amacıyla diğer
tüm kuruluşlara durumsal öneriler, değerlendirmeler, analizler sağlayarak
danışmanlık yapar. Müdürlük, poUsiye >^Iâıîîarmdaki bilimsel ve geleceği
kestirme geUşmelerini takip ederek kendini yeniler. Bu yenileme faaliyetleri,
teftişin metatolojisi ile ilgili hazırlanan bir rehber kitapçıkta yer alır.
Ana Prens!>; Teftiş yaparken çok farklı, karışık ve yetki'karmaşıklıklann
bulunduğu değişik kurumlarla karşılaşılmaktadu:. Bu farklılıklara saygıh
olabilmek içiıi teftiş hizmetleri de değişimlere adapte olabilecek hareket
serbestîsine sahip olmalıdır.
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 363
Denetimin Tipleri; Müdürlük, şikayete bağlı olarak; tüm ve konuya göre
spesifik (tematik) teftiş yapabilir. Tüm teftiş, belli sayıdaki müfettişlerin bir
kurumun hizmetlerinin tümünün incelenmesidir. Tematik ise; belli bir konuya
ilişkin yapılan teftiştir.
Sınırlılıklar; Bir soruşturma sırasmda müfettiş, kendisine bildirilen bir fiilin
suç oluşturduğuna kanaat getirirse, bu fiille ilgili tüm hususları açık, net ve
detaylı bir şekilde yapılacak işleme esas olmak üzere yetkili makamlara ibraz
edeceklerdir. Mevzuata göre yetkili olmadan bir suç şüphesiyle ilgili müfettişin
resen işlem yapması olanaksızdır.”
Kanada Polisi’nin teftiş politikasmdaM en önemli unsur, denetimlerinin
merkezine inşam ve dolayısıyla vatandaşım almasıdır. Teftiş faaliyetleri
doğruluk, dürüstlük ve şeffaflık etik değerler ekseninde yürütüldüğü ve
vatandaşm güvenlikle ilgili algılannm yükseltilmesi hedeflenmiştir. Bu da etik
değerlerin denetimde yoğunlukla uygulandığım göstermektedir.
GENEL DENETİM STANDARTLARI
Genel Kabul Görmüş Denetim Standartları denetim faaliyetleri açısmdan
uyulması gereken asgari standartlardır. Sözü edilen standartlar denetim
Icurallarımn bütününü kapsamamaktadır. Bunlar; Genel Standartlar, Çalışma
Alara Standartlan ve Raporlama Standartlan olmak üzere üç ana gruba ayrılır ve
toplam on adettir (http://www.tide.org.tr).
Genel Standartlar, Mesleki Yeterlilik, Bağımsızlık - Tarafsızlık ve Mesleki
Özellikler olmak üzere üç adettir.
Çalışma Alanı Standartları; Planlama - gözetleme, İç Kontrol Sistemi ve
Delil Toplama olmak üzere üç ilkesi bulunmaktadır.
Raporlama Standartları; Süreklilik, Açıklayıcı Bilgiler, Görüş Bildirme ve
Muhasebe ilkelerine uygunluk olmak üzere dört adettir.
Genel Kabul Görmüş denetim standartlan yapılacak denetimin asgari
standartlarım oluşturmaktadır. Denetim faaliyetlerinde bu standartlarm
uygulanması etik bir gerekliliktir.
ÜLKEMİZDE ETİK DENETİM
Denetim faaliyetleri yönetimin ayrılmaz bir parçasıdır. Şüphesiz yönetimdeki
değişmeler denetim faaliyetlerini de etkilemektedir. Kamu yönetiminde, kamu
görevhlerine rehber olabilecek özel olarak düzenlenmiş genel bir etik ilkeler
bütününe ait bir kanun bulunmamaktadır. Kamu yönetiminde etik uygulamalar,
1982 Anayasası, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1990 tarih ve 3628 sayıh
Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu,
1996 tarih ve 4208 sayılı Kara Paramn Önlenmesine Dair Kanun, 1999 tarih ve
4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında
Kanun ve tüzük ve yönetmeliklerle etik denetim faaliyetleri yürütülmekteydi.
364 Kamu Etiği
Ancak son on yılda etik altyapısmı oluşturacak bazı gelişmeler meydana
gelmiştir. Bunlardan bazılan aşağıya alınmıştır:
• 2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu,
® 2002 tarih ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu
o 2003 tarih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu,
e 2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu,
• 2004 tarih ve 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkmda Kanun ve 2005 tarihli ilgili Yönetmelik.
Yukanda da belirtildiği gibi son yıllarda yapılan bazı yasal düzenlemelerle
Türk
Kamu
Yönetiminin
Denetim
Sisteminde
yeni
değişimler
gerçekleştirilmiştir. Bu değişimlerin başmda 5018 sayıh Kamu Mali Yönetimi ve
Kontrol Kanunu gelmektedir. 5018 sayılı yasa ve bu yasaya paralel getirilen
diğer bazı düzenlemelerle denetiin sistemi yeniden yapılandmimaya
çalışılmaktadır. Bu yeniliklerden birisi de 5018 sayılı yasamn etik ilkeler
oluşturulmasmı öngörüsü 67. maddesi gereği “Kamu İç Denetçileri Meslek
Ahlak Kuralları” oluşturulmuştur (Koçberber, 2008: 77).
KAMU İÇ DENETÇİLERİ MESLEK AHLAK KURALLARI
1 - Dürüstlük
a) Doğruluk ve sorumluluk duygusuyla hareket eder.
b) Hukuku gözetir, hukukun ve mesleğin gerektirdiği özel durum
açıklamalarmı yapar.
c) Kanun dışı bir faaliyete bilerek ve isteyerek taraf ohnaz veya iç denetim
mesleği ve idare açısından yüz kızartıcı eylemlere girişmez.
d) İdarenin meşru ve etik amaçlarma saygı duyar, katkıda bulunur.
e) Aldıklan kararlarda kamu yararmı göz önünde bulundurur
2-
Tarafsızlık, Nesnellik, Bağımsızlık
a) Görev alamndaki soranları ve konulan ele alma konusunda bağımsız ve
tarafsızdır.
b) Bağunsızlıklamu her türlü siyasi etkiden korur.
c) Bireysel ya da kurumsal iç veya dış menfaat ve baskılara karşı durur.
d) Denetlenen birim ve diğer taraflarca ileri sürülen bilgi ve görüşleri alır,
ancak kararlarını özgür iradesiyle oluşturur.
e) Denetim raporlarım doğru ve nesnel biçimde hazurlar (sonuçlar yalnızca
elde edilen kamtlara dayah olmah ve denetim standartlanna uygun olarak
birleştirilmelidir)
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 365
f) Değerlendirmelerinde tarafsızlığmı ihlal eden veya iUal edebilecek
herhangi bir faaliyet veya ilişkinin içerisinde yer almaz. Bu durum, idarenin
çıkarlarıyla çatışabilecek faaliyet veya ilişkiler için de geçeriidir.
g) Denetçinin profesyonel yargılama
zedeleyebilecek hiçbir menfaat kabul etmez.
yapmasuu
zedeleyen
veya
h) Bildikleri halde açıklanmaması durumunda denetlenen faaliyete ilişkin
raporun sıhhatini bozacak tüm önemli bulgulan ortaya koyar
3- Gizlilik
a) Görevleri sırasmda elde ettikleri bilgilerin korunması ve kullamiması
konusunda ihtiyath olur. Ancak, yasadışı olan veya ahlaki sayılmayan herhangi
bir faaliyeti mevzuat gereği yetkili makamlara bildirir.
b) Sahip olduklan bilgileri, kişisel menfaatleri için veya hukuka aykın olarak
ya da idarenin meşru ve etik amaçlarma zarar verebilecek tarzda kullanmaz.
4- Yetkinlik (Ehil olma)
a) Sadece görevin gerektirdiği bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olduklan işleri
üstlenir.
b) İç denetim hizmetlerini, kamu iç denetim staudartlarma uygun bir şekilde
yerine getirir,
c) Kendi yeterlilik ve hizmetlerinin etkinlik ve kalitesini devamlı geliştirir.
Ülkemizde modem denetimin yapıldığı pek çok kurum ve kuruluş
bulunmaktadur. Bunlardan birkaçı; Sayıştay, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim
Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ömek olarak verilebilir. Denetim etiğim
faaliyetlerine uyarlayan Maliye Müfettişleri Etik İlkeleri ömek olma bakımından
aşağıda verilmiştir:
T.C, BAŞBAKANLIK MÜFETTİŞLERİNİN ÇALIŞMA ANLAYIŞI VE
AMACI
Yukarıda da belirtildiği gibi, teftiş anlayışı bazı ifade değişikliklerine rağmen
değişik kurumlarda aym amaca yöneliktir. Başbakanlık teftiş hizmet anlayışma
ait bazı görüşler aşağıda verilmiştir (www.bmder.org.tr).
Başbakanlık Müfettişleri bu esastan hareketle;
1- Bütün Kamu Kurum ve Kuruluşlarmda ve Kamu İktisadi Teşebbüslerinde
teftiş ve denetimin etkin bir şekilde yürütülmesini engelleyen hususlan ve
mükerrerlikleri tespit etmek,
2- Yapılan işlem ve çalışmalar ile amaca yönelmede kullamlan yöntemlerin
uygunluğunu, kamu harcamalarının yerinde olup olmadığım denetlemek,
3- Mevzuattan ve standartlardan sapmalar varsa, bunları belirtmek ve
ekonomik, sosyal, idari, hukuki nedenleri tahlil ederek, sapmalann düzeltilmesi;
366 Kamu Etiği
İş ve hizmet verimi ile kamu işletmelerindeki verimliliğin, üretimin ve kalitenin
optimal ve rasyonel bir düzeye çıkartılması için öneriler geliştirmek, amacını göz
önünde tutarlar.
Başbakanlık Müfettişleri, etkin, verimli, iktisadi ve caydmcı bir denetim
sistemini öngören modem teftiş anlayışım benimsedikleri görülmektedir.
MALİYE M ÜFETTİŞLERİ M ESLEKİ E T İK İLK ELERİ
Maliye Teftiş Kurulu, hizmetlerinde şeffaflığın sağlanması ve etik ilkelere
dayalı bir denetim anlayışımn kurumsallaştınlmasını esas amaç olarak kabul
etmiştir. Maliye Müfettişleri Mesleki etik ilkeleri aşağıda verilmiştir(http://www.
bumko.gov.tr).
1- Temel Çalışma Etiği
Maliye Müfettişleri, kendilerine Anayasa ve ilgili mevzua gereği verilen
görevleri; doğruluk, tarafsızlık, bağımsızlık ve adalet ilkelerini esas alarak,
toplum yararını sağlayacak şekilde yerine getirmeleri esas alınmıştır.
2- Topluma Karşı Sorumluluk
Maliye Müfettişleri kanunlarla kendilerine verilen görevleri yerine getirirken;
• Toplumun güven ve saygısım kazanacak şekilde bir çahşma anlayışı için­
de hareket edeceklerdir.
e Toplum yaran her şeyin üzerinde tutulacaktır.
• Kamu yönetiminde hukukun üstüıüüğünü sağlamak amacıyla, kamu hiz­
metlerinin hukuka uygun olarak yürütühnesi, kamu hizmetlerinde eşitlik, tarafsızhk ve adaletin sağlanmasını denetim görevinin temel amacı olarak kabul ede­
ceklerdir.
» Kamu yönetimi kaynaklarınm etkin ve verimli bir şekilde toplum yaran
için kullamimasımn sağlanması için, üzerine düşen denetim ve yol göstericilik
görevini layıkıyla yerine getirecektir.
• Toplum nezdinde kendisine duyulan güven ve saygıyı zedeleyecek her
türlü davramştan titizlikle kaçmacaklardır.
3- Mesleğe Karşı Sorumluluk
Maliye Müfettişleri görevlerini icra ederlerken, mesleğin geliştirilmesi ve
saygınlığmm korunması amacıyla;
• Doğruluk, dürüstlük, tarafsızlık ve adalet ilkelerini kendilerine temel ça­
lışma anlayışı olarak kabul edeceklerdir.
e Yüksek ve kusursuz davramş standartlarım benimseyeceklerdir.
« Mesleğin saygınlığım zedeleyecek her türlü davramştan kaçınacaklardır.
» Mesleki bilgi ve birikimlerini sürekli olarak geliştireceklerdir.
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 367
o Kendi aralarında iyi ilişkileri ve işbirliğini geliştirecek tarzda davranacak­
lardır.
8 Kamu yararını her türlü kişisel yararın üstünde tutacaklardır.
9 Hiçbir politik tesirin etkisinde kalmayacaklardu:.
4- Denetlenen Birimlere Karşı Sorumluluk
Maliye Müfettişleri denetim görevini yerine getirirken;
e Denetimin esas amacmın idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygım
olarak yerine getirilmesine yardımcı olmak ve idareye yol gösterici olarak icra
edeceklerdir.
o Denetlenen kurum ve kişilere karşı tam bir tarafsızlık ve objektiflik içinde
olacaklardır.
•
Denetlenen konulan ele alırken tarafsız, objektif ve bilimsel yaldaşım içinde olacaklardır.
Denetlenen birim hakkmda görüş oluşturulurken, denetlenen birimlerin
sunduğu her türlü bilgi ve görüş değerlendirmeye esas alınacaktır.
Köldü denetim kurumlarmı bünyesinde barmdıran Maliye Bakanlığı teftiş
standartlarım oluşturarak uygulamaya koymuştur. Belirlenen etik ilkeler
eğitimlerle içselleştirilmeleri sağlanmaktadır.
KOLLUK (POLİS) HİZMETLERİNDE DENETİM ETİĞİ
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde teftiş ve denetim hizmetlerinin
yürütülmesi için 2 Haziran 1937 tarihinde Teftiş Kumlu Başkanlığı yürürlüğe
giren 3201 Sayıh Emniyet Teşkilatı Kanununun 16. Maddesi gereğince kurulmuş
olup, çalışma esas ve usulleri Teftiş Kurulu Tüzük ve Yönetmeliğinde
belirlenmiştir.
Teftiş Kurulunun kuruluş amacı, Emniyet Geiıel Müdürlüğüne bağh ve ilgili
kurumların kanunlara göre teftiş, inceleme ve soruşturma işlemleri yürütmek.
Emniyet Genel Müdürlüğü'nün amaçlarım daha iyi gerçekleştirmek, mevzuatı,
plan ve programlarına uygun çalışmalarım sağlamak amacıyla gerekli önerileri
hazırlamak ve Genel Müdür tarafmdan verilecek benzeri görevleri yasalar
çerçevesinde inceleme, soruşturma ve teftişlerini yapmaktır.
KOLLUK (POLİS) HİZMETLERİNDE TEFTİŞ FAALİYETLERİNİN
AMAÇLARI
Her teşkilat, sahip olduğu kaynaklarla amaç ve görevlerini etkili ve verimli
bir şekilde gerçekleştirmek için her türlü yöntemleri uygulamaya koymak ister.
Yürütülen faaliyetleri amaçlara yakınlığım gözetim ve denetim altmda tutarak
kontrol eder. Yönetim faaliyetlerinin içeriği genişledikçe doğal olarak denetim
ihtiyacı da o denli artmaktadn-. Önemli olan artan denetim ihtiyaçr klasik
denetim boyutunda değil de çağdaş denetim boyutunda gelişme göstermesidir.
368 Kamu Etiği
Polis Teşkilatında yürütülen denetleme hizmetlerinde gelişim ve değişimlerin
paralelinde gerekli yenilik ve değişimler uygulanmaktadır. Bu değişimler
paralelinde teftişin amaçlan şu başlıklar altmda toplanabilir (Tutkun, 2008).
1- Teftiş ile kuruluşlarda kanun, tüzük, yönetmelik ve talimatlarla uygun
davramlıp, davramimadığmın yam sıra etkin ve verimli hizmet verilip,
verilmediği de araştırılmalıdır.
2- Teftişin yapıcı, objektif ve verimli olabilmesi için; teftiş öncesinde,
kuruluştaki hizmet standartlarının, bir diğeri ile kıyaslamaya imkân verecek
biçimde, objektif olarak tespit edilmesi gereklidir.
3- Teftiş, gelecekte hata yapmayı önlemeye yönelik olmahdu:.
4- Teftişte tenkit ve tavsiyeler; mevzuatm lafzma değil amacına (ruhuna)
uygun ohnalıdur. “Tespit edilen" durum ile “Mevzuaf’ birlikte ele alınmalı;
nelerin yapılabilir olduğu düşünülerek, yapılabileceklerin en iyisi tavsiye
edilmelidir.
5- Teftişte, görevliler eğitilmelidir. Ayrıca elde edilen sonuçlarm her türlü
eğitim program lam a yansıtılması sağlanmalıdır.
6- Teftiş, merkez ve taşra birimleri arasında; hizmetin en iyi şekilde
yapılması için koordinasyon ve iletişimi sağlamaya yardımcı olmalıdır.
7- Teftiş şahısların değil, teşkilatm eylem ve faaliyetlerinin ne derecede
verimli, etkili ve amaca uygun olduğunu aramaya yönelik olmalıdır.
8- Teftişte istatistiklere yansımayan, unutulan, yansıtılmayan teşkilat iş ve
işlemleri mutlaka tespit edilmelidir. Teşkilatın her türlü iş ve işleminin
istatistiklerde
görünür
hale
gelmesi
sağlanmalıdır.
Performans
değerlendirilmesinde kullamimahdır.
9- Teftişin arzulanan neticeyi verebilmesi için teftiş sonuçlarına; Genel
Müdürlük ve taşra teşkilatı da; her kademedeki görevliler tarafmdan gerekli
önem, öncelik ve ağırlık verihnehdir.
Yukarıdaki teftiş amaçlarına bakıldığmda, teftişin amaçları yamnda
ihtiyaçların da belirtildiği görülmektedir. Diğer taraftan amaçlarm hizmet odaklı
olarak belirlenmiş olduğu söylenebilir. Bımun yamnda görevi yapanlarm
ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulması gerektiği düşünülmektedir.
Bir meslek grubunda etik ilkelerin tespit edihnesi oldukça önem arz
etmektedir. Çünkü ana etik değerler diğer birimlerin etik faaliyetlerine de temel
olmaktadırlar. Kurumun etik ilkeleri tespit edilmediğinde, kuruma ait birimlerin
etik faaliyetleri derli toplu metinlerden uzak olmakta, bunun da meslek
memurlarımn etik eğitimi ile ilgili gelişmelerinin önünde engel oluşturduğu
değerlendirilmektedir.
Türk PoUsi etik değerleri 1902 yılmda polis okullarmda “Meslek Terbiyesi”
derslerinde verilmeye başlanmışti. 1910 yılmda Öğretmen Emniyet Müdürü
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 369
İbrahim Feridun tarafından “Polis Efendilere Mahsus Terbiye ve Malumat-ı
Meslekiye” adlı kitap yazılmış ve polis okullarında ders kitabı olarak
okutulmuştur (Şahin, 2001; 76).
Ülkemiz polisinin etik kurallan polis yemini içerisinde bulunduğu İçli
tarafmdan belirtilmektedir (İçli, 2001: 73). 1988 yılmda Emniyet Genel
Müdürünün imzasıyla yayınlanan yaklaşık 250 maddelik “Polis Disiplinine,
Merasim ve Topluluklardaki Rolüne ve Polis Karakolları ile Vazifelerine Dair
Talimatname” etik ilkeler olarak yürürlükte olduğu belirtilmektedir (Yılmaz,
2001: 82). Türk Polisinin sekiz köşeli Polis yıldızında yaklaşık elli üç adet
poliste
bulunması
gereken
özellikler polis
etik
ilkeleri
olarak
değerlendirilmektedir.
Tüm bu değişik değerlendirmeler; Türk polisinia derli toplu bir etik metni
olmadığım göstermektedir. 2007 yılmda, Polis, Jandarma, Sahil Güvenlik ve
Gümrük Teşkilatları için “Kolluk Etik İlkeleri “ oluşturularak uygulamaya
konulmuştur. Hazırlanan etik ilkeler Genel Kolluk Güçleri için kaleme alınmış
ve Avrupa Polisi Etik İlkeleri paralelinde hazırlanmıştır.
Kolluk Etik İlkeleri, yukanda da belirtildiği gibi, Avrupa Etik Yönetmeliği
referans alınarak benzer formatta hazırlanmıştır. Ancak içeriği aym kalmak
şartıyla format kolay öğrenme yöntemleri doğrultusunda gözden geçirilmelidir.
Türk Kolluk etik İlkeleri; Genel Prensipler, Kurumun uyması gereken etik
ilkeler, görevlinin uyması gereken etik ilkeler şeklinde kolay öğrenme teorilerine
uygun olarak sımflandmiımş ve genel başlıkları aşağıda belirtilmiştir:
1^ Kolluk Personelinin Görevleri, 2- Hizmet Anlayışı, 3- Hesap Verebilirlik
ve Denetim, 4- Kolluk Yargı İlişkileri, 5- Kolluğun Eğitimi, 6-Kolluk
Personelinin Haklan, 7- Kolluk Personelinin Nitelikleri, 8- Kolluk Uygulama ve
Müdahaleleri, 9- Adli Soruşturmalar.
Türk Kolluk Görevlileri Etik İlkeleri metninin giriş bölümünün ikinci
fıkrasında; “Kolluk Etik İlkeleri, kolluk personelinin görevini yürütürken uyması
gereken ilkeleri belirlemek, görevin yerine getirilmesinde adalet, tarafsızlık,
dürüstlük, liyakat, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerine bağlı kalarak halkın
güvenini tesis etmek amacıyla hazırlanmıştır". İfadesiyle kolluğa bir rehber
niteliğinde genel etik ilkeler verilmiştir. Bunlar; Adalet, Tarafsızlık, Dürüstlük,
Liyakat, Saydamlık ve Hesap verebilirlik ilkeleridir. Bu ilkeler denetim etiğinin
alt yapışım oluşturmuştur.
Aynca, aym metnin 2.maddesinde “Hizmet Anlayışı” olarak; "Kolluk
birimleri, görev ve hizmetin yerine getirilmesinde hukukun üstünlüğü, kamu
yararını gözetme, tarafsızlık, katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, hizmetin
sonucuna odaklilık ve sürekli gelişim ilkelerini esas alır" ibaresiyle denetim
etiğinde gözetilecek hizmet anlayışım açık ve net bir biçimde ortaya
konulmuştur.
Toplumun huzur, düzen ve güvenliğini, vatandaşların can, mal ve namusunu
korumakla görevli Kolluk (Polis) Teşkilatımn, hedeflediği amaçlara ulaşmasmı;
370 Kamu Etiği
halkın sevgi, saygı güven ve desteğini kazanmaya dürüst, tutarlı ve içten
davranışlar göstermeye mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri tutum, inanç ve
davramşlara sahip ohnaya bağh olduğu, bunlann var olup olmadığmın
anlaşılmasmm da iyi bir denetim ve ile olacağı kuşkusuzdur (www.egm.gov.tr).
PoUs Teşkilatmda genel etik ilkelerde görüldüp gibi “Denetim Etiği” de
metin haline getirilememiştir. Denetimde etik ilkelere uygunluk; idarenin yaptığı
eğitim faaliyetlerinde, müfettişlerin yazıh ve yazılı ohnayan disiplin kuralları ve
denetimle ilgili gelişmeleri takip ederek hizmetlere yansıttıkları görülmektedir.
Emniyet Genel Müdürlüğü, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin Ülkemiz ile
ilgili verdiği kararlar gözetilerek bu almdaki uygulamalann yeniden ele alındığı
ve şekillendirildiği görülmektedir. Ülkemizde Avrupa İnsan Haklan
Sözleşmesinin getirdiği kriterle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlan
ve Avrupa Polis Etiği Yönetmeliği çerçevesinde şekillenecek davramş modeU
oluşturmak mutlak surette gereklidir (Karakuş, 2009).
Bu amaçla, 1979 yılında hazırlanan ve halen yürürlükte olan Emniyet Örgütü
Disiplin Tüzüğü, yeni değişim ve gelişimlerin paralelinde hazurlanmakta olduğu
öğrenilmiştir. Bu çalışma; etik ilkelerin hazırlanması kadar mevcut mevzuatta
etik ilkeleri olumsuz etkileyebilecek maddelerin de kaldırılması da o derece
önemli olduğu değerlendirilmektedir.
Etik ilkelerin hazırlanması kadar onlarm içselleştirilmeleri de o kadar
önemlidir. Haznrlanan etik ilkelerin yerleştirilebilmesi, tüm gelişmiş ülkelerde
olduğu gibi, bu standartlarm kurumsal bir yapı tarafından hazırlanması,
uygulamanm takip edilmesi, aksayan alanlarda çözüm önerileri getirilmesi ile
mümkündür. Bu amaçla katkı sağlayacağı düşüncesiyle bazı örnek olaylar
aşağıda verilmiştir;
Olay:l
“23.02.2008 tarihinde Emniyet Müdürlüğüne gelen bir elektromk ihbar
mektubunda; adresi verilen bir kahvehanede kumar oynatıldığı ve polis ekip
arabalarmm buraya uğrayarak rüşvet aldıklarımn bildirilmesi üzerine belirtilen
kahvehane seyyar gözleme aracı ile izlenmiş ve gece geç saatlerde 88 156 kod
nolu ekibi amlan kahvehane önünde durduğu, iki kişi olan ekip görevlilerine
Merkür yerden siyah poşet içerisinde bir paket verildiği, memurlarm
kahvehaneye girip çıktıklanmn görülmesi üzerine söz konusu poUs görevlilerinin
R.Y ve H.S oldukları tespit edilmiş ve haklarmda tahkikat açılarak Başkomiser
soruşturmacı olarak tayin edilmiştir. Memurlarm alman ifadelerinde olayi
doğruladıklan ancak ahnan poşetin tamdıkları komiser A.E nin ricası üzerine
kahvehaneden H.P isimli şahıstan aldıklarım ve komisere verdiklerini beyan
etmişlerdir. Amlan komiser A.E olayı doğruladığım, dekorasyon işiyle ilgilenen
H.P den çay ve şeker sipariş ettiğini belirtmiştir.
Soruşturmacı bu bilgiler ışığında komiser E.A’mn EÖDT 8/7 maddesi gereği
meslekten çıkartma cezası ile cezalandırmasını önerdiği anlaşılıraştır. Ancak,
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 371
soruşturma dosyasını inceleyen Disiplin Kurulu, suç sübuta ermediğinden ceza
tayinine gerek olmadığma karar vermiştir.”
Değerlendirme-,
Soruşturmacı paketi gönderen H.P’ nin ifadesine başvurmadan ve hiçbir
delile dayanmadan ceza teklif etmesi teftişin tarafsız ve dürüstlük unsurlarına
uygun yapılmadığını ortaya koymuştur. Diğer taraftan, soruşturmacı ile samgm
arasmda önceden bir husumet olduğunun ortaya çıkması bu yöndeki eleştiriyi
doğrulamıştır. Ayrıca, aym ilden soruşturmacı tayin edilmesinin sakıncalanndan
birisine de örnek oluşturmuştur.
Olay: 2
“Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Gölbaşı atış poligonu’nda atış kayıtlan
sırasında bir polis memurunun üstlerine karşı olumsuz bir davramş sergilediği
iddiasıyla yapılan şikâyet üzerine iki Polis Başmüfettişi görevlendirilmiştir.
Müfettişler, tahkikatın daha detayh yapılması için yetki talep ederek, yalnız polis
memuru ile sınırlı tutmayıp Eğitim Daire Başkanlığım da kapsayacak şekilde
soruşturmayı genişletmişlerdir. Müfettişler mevcut ve 20 seneden beri atış
yapılan yerin fiziki durumunun çok elverişiz olduğundan bahisle buraya yeterli
bir mekân yapıhnası gerektiği ve bunun için Daire Başkamnm ihmali olduğu ve
bu yönde ifadesine başvurulmuştur. Daire Başkam buraya atış poligonu
yapılması için gerekli çahşmaları başlattığmı ifadesinde belirtmiş ancak
müfettişler bu bilgi ve belgelerin kendilerine gönderilmesi durumunda meselenin
hallolacağım ifade etmişlerdir.
Daire Başkam, amlan yerde daha elverişli bir atış poligonu yapılması ile ilgili
gerekli çalışmalan zamamnda ilgili yerlere bildirmiş ancak; amlan yere “Daha
detayh bir pohgon yapılması çahşmalâr devam ettiğinden geçici olarak herhangi
bir yapınm yapıhnası uygun görülmemektedir” şeklinde alman cevabi yazılar
müfettişlere gönderilmiştir. Soruşturma sonucunda müfettişler “denetim görevini
yerine getirmeme” suçundan Daire Başkam hakkmda 4 ay kıdem indirimi cezası
talep etmişlerdir. Yüksek Disiplin Kurulu ceza tayinine mahal olmadığı yönünde
karar alarak dosyayı işlemden kaldırmıştır.”
Değerlendirme
1Müfettişler soruşturma sırasında kanaatlerini belirtmemelidirler, 2Müfettişler, önyargıdan uzak objektif davranmalıdırlar, 3- Sanık lehine olan
bilgiler de toplanmalıdır, 4- Söz konusu yerde yeni bir poligon yapılmasım
müfettişler ortaya çıkartmahydılar, 5- Müfettişler soruşturmanm tüm
süreçlerinde taraflarla iyi iletişim kurmalıdırlar, 6- Olayla ilgili idareye rehber
olabilecek yararh, geliştirici bilgiler derlenmelidir, 7- Klasik teftiş yerine modem
teftiş anlayışıyla hareket edilmelidir, 8- Cezalandırmaya odaklanmamalı,
rehberlik etme, güven verme, adil ohna gibi denetim unsurlan gözardı
edilmemelidir. 9- Teftiş süreçlerinde samklarm psikolojik durumları nedeniyle
tutum ve davramşlarmda değişiklikler yaşanabilmektedir. (İfadeler snasmda
rahat oturma ve hatta bacak bacak üstüne atabilme, v.s) Bu tür davramşlar
372 Kamu Etiği
soruşturmacılarm kararlatma \yansimamalidur. Soruşturmacılarm profesyonel
tutum ve davramşlan da burada ortaya çıkmaktadır.
Modem denetim etiği, haklılığm veya haksızlığm ortaya konulmasıyla sınırlı
değildir. Kişilerin şeref ve erdemlerini korumakta, ulusal ve toplumsal yaran
gözetmekte, Devlete rehberlik yapmakta, hukuku güçlendirmekte ve önleyicilik
fonksiyonu ile masraflan azaltmakta ve çalışma şevkini yükseltmektedir
(Antalya-teftiş.gov.tr).
SONUÇ
1- Başanlı örgütlerde görülen değişim ve gelişmelerin denetimle sağlandığı
söylenebilir. Bu örgütler, denetimin soğuk ve ceza ağırlıklı yüzüuden ziyade
geliştirici ve rehberlik yüzünün ön planda sürekli olarak tutabilen örgütlerdir.
Hatta bu yönetimlerde denetimler, araştırma ve geliştirme birimleri gibi örgütün
amaçlarına ulaşmada etkin rol oynamaktadurlar.
2- Yönetimlerin kalitesini, örgütte uygulanan denetim politikalannm büyük
ölçüde belirlediği bir gerçektir. Yönetimde önemli bir fonksiyonu icra eden
denetimin evrensel etik kurallarla besleyerek etkin denetim etiği oluşturmak artık
gereklilik haline gelmiştir.
3- Kolluk (Polis) yönetiminde “Kolluk Etik İlkeleri” temel almarak “Denetim
Etiği” oluşturulmalıdır.
4- Kolluk örgütlerinde denetim etiği ile çelişen denetim mevzuatı insan
merkezli olarak gözden geçirilmelidir.
5- Etik ilkeler ve özellikle denetim etik ilkeleri bir rehber kitapçıkta
toplanarak, demokratik denetim, kolluk hizmetlerinde yaygınlaştınlması
çalışmaları hızlandmimalıdır.
6- Denetim yapamn, denetimle ilgili herkesin düşüncesine açık olması ve
denetim süreçlerinin tamamına denetlenenin katılmasınm sağlanması etik
sorumluluk olmalıdır.
7- Kolluk hizmetlerinde yürütülen denetim hizmetleri, geleceğe dönük hata
önleyici geliştirici, bilimsel yöntemlere ağırlık vermeyi, rehberliği ön gören bir
kaliteye taşınmalıdu:.
8- Denetim, kolluk hizmetlerine değer katmak ve geliştirmek amacıyla,
verimlilil^ tutumluluk ve etkinlik odaklı olarak geliştirilmelidir.
9- Denetim etiği, mesleki temel eğitimlerde bir program dâhilinde
içselleştirilmesi sağlanmahdır.
10- Etik ilkeler uygulama ve ömek olaylarla gelişirler. Kurumlarm
yaptırdıklan tefitiş faaliyetlerindeki ömek olaylar denetim etiğinin gelişmesi
bakmamdan eğitun konusu yapıhnahdu:. Aym zamanda denetçiler arasmda yatay
iletişimi de sağlayarak denetim etiğinin içselleştirihnesine de yardımcı
olmaktadır.
Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 373
11Teftiş Daire Başkanlığının internet sitesinde yer alan “Teftiş Kurulu, aktif
görev verilmek istenmeyen kişilerin yeri olmaktan çıkarılmalı, kurulun görev
yapak isteyenlerin yeri olması sağlanmalıdır" deyişine çözüm bulunmasının,
denetim hizmetlerinde
etik uygulamalan
daha
da güçlendireceği
değerlendirilmektedir.
KAYNAKÇA
Aydm, İ. (2003), Eğitimde,Öğretimde Etik, Pegem-A Yayınları, Ankara.
Aydm, M. (1986), Çağdaş Eğitim Denetimi, İM Yaymcılık, Ankara
Başar, H. (1998), Eğitim Denetçisi, Pegem Yayınlan, Ankara
İçh, G,T. ( 2001), “Polis ve Etik Kurallar Gereksinimi”, Polis Meslek Etiği,
Polis Akademisi
Karakuş,0. (2005), “ Emniyet Teşkilatının Yeniden Yapılanma Çahşmalarmda
Hulmk Müşavirliği”, http://wAvw.caginpolisi.com.tr/49/10-11-12-13 .htm (20
.02. 2009)
Koçberber, S. (2008), “Dünyada ve Türkiyede Denetim Etiği”, Sayıştay Dergisi,
Ocak-Mart,
s.65
89.http://www.sayistay. gov.tr/ yayin/dergi/icerik/
der68m4.pdf, 19.03.2009)
Letn, (2000), “Communication and public contact”, LETN Training
Programme. Eğt.Dai.Bşk./EGM
Miller,L. S.Hess K. M. (1997), The Poliçe İn The Com munity,Strategie For
The 21st C entury, An-İntemational Thomson PubUshing Company,
Minnesota.
Pehlivan,!. (1998), Yönetsel,Mesleki ve Örgütsel Etik, Pegem Yayınları,
Ankara.
Özeren, B. (2008), “İngiltere Kamu Hizmetlerinde
http://www.bmder.org.tr/ makale 11.htm (03.04.2009)
Teftiş
Politikası”
Özlem, D. (2004), E tik Ahlak Felsefesi, İnkılâp Kitapevi,İstanbul
Şahin, E. (2001), 1907’ den 2000’e Polis Okulları, Emniyet Genel M üdürlüp
Basımevi, Ankara.
Taymaz, H.(1978), Teftiş, Yargıçoğlu Matbaası,Ankara.
Taymaz, H. (2005), Eğitim Sisteminde Teftiş, Pegem-A Yayınlan, Ankara.
Tutkun,
Y.
(2008),
“Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kumlu
Başkanlığı,Cevaplı
Teftiş
Raporu
Uygulama
Yöntemi”
http://www.caginpohsi.com.tr/ 77/22-23-24-25. htm (09.02.2009)
Uluğ, F. (2004), “Kamu Denetim sisteminde Yeniden Yapılanma” Amme
İdaresi dergisi. Cilt 37, Sayı 2, Haziran, s.97-121,
374 Kamu Etiği
Yılmaz, T. ( 2001), “Polis ve Etik Kurallar Gereksinimi”, Polis M eslek Etiği,
Polis Akademisi Yaymlan, Ankara
www.egm.gov.tr/daire.teftis.asp+egm(12,02.2009)
http://www.msp.gouv.qc.ca/police/services police/inspection
(http://www.
bumko.gov.tr/
proje/proje4/
etikmeskural.htm.02.02.2009.)
.pdflı03.03.2009~)
dokuman/
www.antalvateftis.gov.tr/teftis/dosva/Mufeetislikf20.02.2009’>
http://www.tide.org.tr/TIDEWEB/IcSavfa.aspx7f20.03.2Q09)
www.egm.gov.tr/daire.teftiş(22.2.2009)
UYGULAMALI MESLEK ETİĞİ
MESLEK “ETIK”LERI ETİKTEN
BAĞIMSIZ MIDIR?
Zeynep İspir TOPRAK*
Özet
Günüm üzde etik v e ö zellik le m eslek etikleri hakkmdaki tartışmalann yaygınlık kazandığı
görülmektedir. “M eslek etikleri” alanına gösterilen bu ilgi, farklı m eslek gruplannm oluşturduklan
m eslek kuralları türünden normlarla, kamu kurumlannda v e diğer kuruluşlarda yaygınlaşan etik
kurullarla som ut görünüm kazanmaktadır. Ö zellikle teknoloji ve tıp alanındaki ilerlem eler tıp, hukuk
gibi farklı disiplinleri etik boyutuyla ilgilendiren yeni tartışmalan ( örneğin b ioetik alanında ötenazi,
transplantasyon g ib i) gündem e getirmektedir.
B u bildiride felsefen in bir disiplini olan etiğin , anlamı ve değişik anlaşılış tarzlan üzerinde
durularak, toplum sal ahlaktan v e “ahlaklı” davranm aya ilişkin normlardan farklılığı tartışılacak,
m eslek etiklerinin etiğin bu anlam lanyla ilişk isi irdelenm eye çalışılacaktır. Etik eylem de bulunm ak
bakımından m eslek kurallarının nerede durduğunun v e yeterliliğinin sorgulanacağı bildiride,
değerlendirm e etkinliğinin etik içerisindeki yerine v e m eslek kurallan bakımından önem ine de
değinilecektir. B u değeriendirm eler ışığında etik ve m eslek etiği kavramlarının birbirinden bağım sız
e le alınıp alınam ayacağı ortaya konm aya çalışılacaktır.
“İnsanlar normlara göre davranmaya zorlanabilirler, ama etik eylemde
bulunmaya zorlanamazlar. Bu her kişinin ancak kendi hesabma öğrenebileceği
bir şeydir.”'
GİRİŞ
Günümüzde etik ve özellikle meslek etikleri hakkmdaki tartışmaların
yaygınlık kazandığı görülmektedir. “Meslek etikleri” alamna gösterilen bu ilgi,
farklı meslek gruplannm oluşturduklan meslek kuralları türünden normlarla,
kamu kurumlarmda ve diğer kuruluşlarda yaygınlaşan etik kurullarla somut
görünüm kazanmaktadır. Özellikle teknoloji ve tıp alanmdaki ilerlemeler tıp,
hukuk gibi farklı disiplinleri etik boyutuyla ilgilendiren yeni tartışmalan (örneğin
biyoetik alamnda ötenazi, transplantasyon gibi) gündeme getirmektedir. Bu
tartışmalann kaynağım görebilmek, ineslek etiği olarak adlandmlan kavramın
neye işaret ettiğini gösterebilmek için etiğin ne olduğuna ilişkin bir belirlemede
bulunmak gerekli görünmektedir. Bu çahşmada etiğin ahlakla iUşkisi, felsefi etik
ve meslek etikleri ilişkisi İoanna Kuçuradi’nin konuya iKşkin belirlemeleri temel
almarak incelenmeye çahşılacaktu:.
I) ETİK KAVRAMI
Kökeni Yunanca’daki “ethos” sözcüğüne dayanan etik farklı anlamlarda
kullamimaktadır.* “Etik” ve “ahlak” sözcüklerinin, etiğin ahlakla aym anlamda
* Araş. G ör., Ankara Ü niversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk F elsefesi v e S osyolojisi A nabilim Dalı
376 Kamu Etiği
görünmesine yol açacak şekilde birbirinin yerine kullanılması (Tepe, 2004 :12)
birtakım sorunları beraberinde getirmektedir; çünkü değinildiği üzere ahlak
birbirinden farklı anlamlarda kullanılabilmekte, bu anlamlardan yalnızca bir
tanesi etikle örtüşmektedir. (Tepe, 2004 :12) Ahlakın üç farklı anlamını
belirtmek gerekirse ilk olarak, değişik ve değişken değer yargıları ve davramş
kurallarmdan oluşan anlamda ahlaktan söz edilebilir.^ Gruptan gruba, farklı
ahlaklarm iç içe, yan yana bulunduğu çevrelerde, kinai zaman kültürden kültüre
değişiklik gösterebilen “bu tür değer yargılanmn değerlendirme ölçütü olarak,
değer bilgisine (kişilerin ve eylemlerinin değerinin bilgisine) götürmediği”
görülmektedir. (Kuçuradi, 1988: 22) İldnci anlamda ahlak, daha çok ahlaklılık
şeklinde dile getirilebilecek türdendir. (Tepe, 2004 :13, Kuçuradi, 1988 :30)
Bunlar “sözünde durmak gerekir”, “işkence yapmak kötüdür” gibi önermeler
şeklinde karşımıza çıkabilirler ve gruptan gruba veya zaman içinde bir değişme
göstermeyen yargılardır. (Kuçuradi, 1988 :22) Ahlak birinci anlamıyla, etik
eylemde bulunmak için önem taşıyan doğru değerlendirmeye imkan
vermemektedir. İkinci anlamıyla, yani değişiklik ve değişkenlik göstermeyen
yargılar olarak ele almdığmda da, ahlakm bu anlamınm her zaman doğru
değerlendirme için bir ölçüt sunamayabileceği söylenebilecektir. Kuçuradi’ye
göre kişi eylemlerine yalmzca genel değer yargılan açısmdan bakıldığında ve
“yalan söylemek kötüdür”, “sözünde durmak iyidir” gibi yargılar değer ölçüsü
olarak almdığmda birtakım problemlerle karşılaşılacaktır. (Kuçuradi, 1988: 24,
25)
Kuçuradi, kişilerin değerlendirmelerini değil de eylemlerini değer ölçüleri
olarak belirleyen ilke ve kurallarm ömeklerine baktığımızda ise bunlarm bir
gerekliliği dile getirdikleri ve söz konusu gereklere ihşkin düşüncelerin, bir
tanesi deney, diğeri insamn değerinin bilgisi olan iki ayrı kaynaktan
türetildiğinin görülebileceğini ileri sürmektedir. (Kuçuradi, 1988: 27-29)'*
(Ömeğin, büyüklerin elini öpmek gerekir, kmnızı ışıkta geçmemek gerekir,
işkence yapmamak gerekir gibi.) “İşkence yapmamak gerekir” gibi, insamn
değerinin bilgisinden türetilen gereklilik ilkelerinin bildirdiği şeyi Kuçuradi
şöyle dile getirmektedir:.
"...bir insan, (sizden) başka insanlarla ilişkilerinde o ilkenin talep ettiği
şekilde davranırsa, insanın yapısal olanaklarının gerçekleşebilmesini
engellememe olasılığı artar...Başka bir deyişle, bu tür ilkeler şöyle diyor bize:
belirli bir durumda bir insan, doğru bir değerlendirme yapamıyorsa ve elinden
geldiği kadar insanın değerine zarar vermemek istiyorsa; ilgili ilkenin dile
getirdiği gibi davranırsa, bu değere zarar vermemesi daha olasıdır." (Kuçuradi,
1988:29-30)
Yukandaki şekildej insanın değerinin bilgisinden doğrudan doğruya veya
dolaylı olarak türetilen eylem ilkeleri bir kez ortaya konduktan sonra her zaman
Kamil Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 377
geçerli olabileceklerdir; ancak bu ilkelerin her tek durum için geçerli olabilecek
bir istem getirmediklerine (Kuçuradi, 1988: 30) dikkat etmek gerekmektedir.
Zira bu ilkelere uymak her tek durumda insamn değerini korumaya yetmemekte,
hatta kimi zaman bu değere zarar verebilmektedir. Harun Tepe bu konuyu şöyle
dile getirmelctedir:
'İnsanın değerinin bilgisi'nden de türetilmiş olsalar hazır normlarla
değerlendirmelerde bulunmak, değerlendirmede bulunan kişiyi zaman zaman
çıkmazlarla karşı karşıya bırakabilmekte, kişi ikisi de bu türden olan iki
normdan birisini seçmek zorunda kaldığında ne yapacağını belirlemekte çaresiz
kalmaktadır... "(Tepe, 2004: 14)
Yukarıdaki iki anlammm dışmdaki üçüncü anlamıyla ahlak, etiğe karşılık
gelmelrtedir. “Felsefenin insanlararası ilişkileri ve sonınlan konu edinen dalı”
(Kuçuradi, 1988: 31) olan etile, “insanlararası ilişkilerde eylemin ne olduğunu bir eylemin ne gibi öğelerden oluştuğunu ve ne gibi belirleyicileri olduğunu”
(Kuçuradi, 1988: 34) incelemektediı:. Böyle bakıldığında etiğin çeşitli
ahlaklardan bağmışız, kişilerin yapıp-etmelerine, eylemlerine iliştin olduğu,
eylemin felsefi bilgisi olduğu söylenebilecektii'.(Tepe, 1992: 6)®
Felsefedeki etik soruların neler olduğuna bakıldığında birbirinden farklı
görüşlerle karşılaşılmaktadıı-. Etik tarihi incelendiğinde Aristoteles, Inmıanuel
Kant, Max Scheler ve Nicolai Hartraann gibi isimler dikkati çekmekte, bugün bu
tartışmalai'a metaetikten söz eden görüşler eklenmektedü;. Normatif etik ve
metaetiğin yanı sıra günümüzde bu iki görüşü bir araya getiren yaklaşımlardan
da söz edilebilir.®
II) ETİK-M ES.LEK.E TİĞ İ İIİŞ K ÎS İ
.
A) E tik-M eslek Etiği İlişkisi Nasıl K urulabilir?
Felsefenin insanlararası ilişkilerde değer sorunlarım inceleyen, bu konuda
bilgi ortaya koyan dalı olarak etik (Kuçuradi, 1988: 34)’, yapılması gerekeni
söyleyen ya da normlar koyan bir etkinlik değildk". (Tepe, 2004: 14) Kuçuradi,
meslek etilderûıde sorulan somların “belirli bir mesleği icra ederken -yam belirli
tek tek dımunlar karşısında- kişinin genel olarak ue jmpması veya ne yapmamâşi
gerektiğine ilişkin sorular” olduğunu, bu soruların yamtlarmıri da uluslararası
bildirgeler, sözleşmeler ve meslek iılılak kodları olarak karşımıza, çıktığını dile
gelirmektedii'. (Kuçuradi, 2000: 18) İBir başka göıli.şe göre ise, m eslek etiği,
beliıii bir riıesleğin ü)'gulamasmdaki ideal olanı belirleme amacnıdaki kurallara
işaret. etmektedir. (Aarnio, 2001: 2) Bugün gerek var olan normları
temellendirraeye çalışan, gerek üst normlar getirmeye çahşan teoriler, gerekse bu
ikisini birleştirmeye çalışan teoriler etiğin normlara ihşkm sorunlardan
oluştuğuna ilişkin b k kabulle hareket elmektedüier. (Kuçuradi, 200Ö:, 19)
378 Kamu Etiği
Kuçuradi, günimüzde meslek etiklerinin bu kadar yaygın oluşunu, felsefî etikte
meta normlar getirme arayışı ile evrensel olarak geçerli kılmabilecek ortak
normlar getirme arayışmm bir araya gehnesine bağlamaktadrr. (Kuçuradi, 2000:
22) “Meslek etikleri” olarak dile getirilenlerin, etikten bağımsız şekilde ele
almdıklarmda, ne türden talepler getirdikleri gözden kaçmidığmda meslek
etiklerinin sadece normlardan oluşan bir alanmış gibi ele alınması söz konusu
olabilmektedir. Etiğin normlarla ilişkisiyle ilgili Tepe şöyle söylemektedir:
"...normlar ortaya koymak ya da konulan normları temellendirmek,
günümüzde sıkça yapıldığı gibi, etikle özdeşleştirilse de, -normların türetildikleri
yer ya da normların niteliği ne olursa olsun- normlarla yapılan
değerlendirmeler ezbere değerlendirmeler olacak, değerlendirilen şeyin
'değer'ini bize gösteremeyecektir. Bu nedenle ‘belirli bir ahlaktan’ çıkarılan
normlarla ‘insanın değerinin bilgisinden ’ türetilen normlar arasındaki fa rk çok
önemli olmakla birlikte, norm getirmek felsefenin işi değildir; bu anlamda etik
norm getiren, normlara göre değerlendirmeler öneren bir alan hiç değildir.
Etiğin olsa olsa normların temellendirilmesiyle ilgisi olabilir, bu da etik bir
etkinlik olmaktan çok bilğikuramsal bir etkinlik-ama etiğin içinde yer alabilecek
olan bilğikuramsal bir etkinliktir. " (Tepe, 2004: 14)
Birbirinden farklı mesleklere ilişkin meslek etik”ler”inin ortaya konulmasına
neden olan etik sorunlar, ilgili oldukları mesleklerle (örneğin tıpla, hukukla,
gazetecilikle) uğraşanlar kim olurlarsa olsunlar, insanlarm mesleklerini icra
ederken karşılaştıkları sorunlardan tür olarak farklı sorunlar değildirler.
(Kuçuradi, 2000: 32) Ancak karşılaşılan sorunlar, “bilgisel olarak
temellendirilebilir bir şekilde ele almak ve belirli bir tek durumda neyin
yapılması gerektiğini bulmak için, ilgili bilim dalımn bilgisini de gerektiren”
(Kuçuradi, 2000: 24) sorunlardır. Böyle bakıldığında, meslek etikleri etiğe ilişkin
farklı türden bir bilgi getirmemektedirler; ancak burada etiğe ilişkin bilgiye ek
olarak söz konusu mesleğin bilgisi, bu mesleğin özelliklerine ilişkin bilgi,
mesleğin uygulanması için gereken bilgiler devreye girmektedirler.
Kuçuradi’nin "...insan etkinliklerinin ‘niçin’ yapıldığı sorusu üzerine
yeterince düşünülmüyor" (Kuçuradi, 2000: 24) belirlemesi ve "çeşitli
mesleklerde ve insan uğraşılarının diğer alanlarında karşılaşılan etik sorunların
felsefi etikle ve Aristoteles’in deyişiyle ‘insanın işi’y le ilgili sorunlar’’ olduğu
düşüncesi (Kuçuradi, 2000: 32), etiği kendi başma bir felsefe alam olarak ele
alan ilk filozof olan Aristoteles’e (Pieper, 1999: 29) bakmayı gerekli kılmaktadır.
Aristoteles, bazı şeylerin insan tarafından yapılarak, üretilerek var olduğunu
(poietike), insan tarafmdan üretilen şeylerin en başta bir amacı olduğunu
belirtmektedir (Demirdöven, 2007: 291). İnsan tarafmdan üretilenler ise amaç ve
uygulama ile. birlikte sanat (tekline) özelliği kazanmış olmaktadırlar
(Demirdöven, 2007: 291). İsmail Demirdöven bu üd kavramdan hareketle
insanm “poietike” etkinliklerinin içine, insanlar tarafmdan kurulup
oluşturulduidanndan mesleklerin de dahil edilebileceğini, bir mesleğin meslek
olmasım sağlayan yapısal unsurlarm ise amaç, bilgi ve uygulama olarak
Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 379
sayılabileceğini belirtmektedir (Demirdöven, 2007: 291). Ayrıca, Nikomakhos’a
Etik isimli eserinde Aristoteles insanın işine ilişidn şıınlan söylemektedir;
"...[ayrıca insanın işinin belli bir yaşam olduğunu, bu yaşamın da ruhun
akla uygun etkinliği ve böyle erdemler olduğunu; erdemli insana yakışanın
bunları iyi ve güzel bir biçimde yapması olduğunu; her şeyin ise kendine özgü
erdeme göre iyi yapılırsa, iyi gerçekleştirilmiş olduğunu da ileri sürüyoruz]... ’’
(Aristoteles, 2005; 18)
“Her şeyin kendine özgü erdeme göre iyi yapılması” mesleklerini icra
ederken kişilerin bazı bilgilere sahip olmalarını gerektirmektedir. Etik eylemde
bulunabilmek için gerekli olan bilgilerin başmda doğru değerlendirme bilgisi
sayılabilecektir. Çünkü tek başma normlar yukanda da değinildiği gibi, her tek
durumda değer harcamayan bir sonuca götüremeyebilmektedirler. Kişi, kimi
zaman uyması beklenen meslek kurallarını bir araya getiren etik düzenlemedeki
norma uygun davranmayarak da etik eylemde bulunabilir. Bu ancak her durumun
somut koşullanmn bilgisine göre belirlenebilecektir.
B) Etik - Meslek Etiği İlişkisi Açısından Doğru Değerlendirme
Eylem, değerlendirme, yaşantı ve yapma şeklinde üç aşamadan
oluşmaktadır.® Değerlendirme ise değer biçme, değer atfetme ve doğru
değerlendirme olarak’ üç farklı tarzda gerçekleşebilmektedir. Değerlendirmenin
bu üç türüne kısaca değinmeden önce “bir şeyin değeri” ile kastedilenin “bir
şeyin kendi alanı veya benzerleri arasmdaki yeri, bir şeyin bir çeşit özelliği”
(Kuçuradi, 1998; 26, 40) olduğu belirtilmelidir. Değerlendirmenin amacı
değerlendirilenin değerine götürmek olarak belirlenirse, aşağıda kısaca
değinilecek olan değerlendirme türlerinin yalnızca birinin bu amacı
gerçekleştirmeye yarayacağı söylenebilecektir.
Değerlendirme tarzlarından birini değer atfetme oluşturmaktadır. Bu türden
değerlendirmede “değerlendirilene değerlendiren tarafından aralarmdaki özel
ihşldden dolayı” (Kuçuradi, 1998;27) bir değer atfedilmekte ve atfedilmiş bu
değer sıklıkla olumlu bir anlam taşımaktadır (Kuçuradi, 1998:27).
Değer biçme denince ise, geçerli değer yargılarma göre değerlendirme
yapıhnasma neden olan, iyi-kötü, güzel-çirkin, faydah-zararlı, doğra-yanlış,
günah-sevap ve bu gibi sıfatlardan yüklemleri olan değer yargılan kurularak, her
şeye buna göre değer biçilen veya biçilmesinin beklendiği bir değerlendirme
tarzı anlaşılabilir. (Kuçuradi, 1998:28-31)
Bu iki tür değerlendirme tarzında dikkati çeken, sonuçta oluşan
değerlendirmelerin, değer atfetmede atfedene, değer biçmede ise değer
yargılarma göre belirlenmesidir. Her ikisi de kişiden kişiye, toplumdan topluma,
aym toplumda farklı zamanlarda veya farklı yerlerde değişiklik gösterebilecek bu
türden değerlendirmeler nedeniyle, değerlendirme etkinliği göreli olarak
380 Kamu Etiği
nitelenebilmektedir.'" Burada gözden kaçırılmaması gereken etiğin nesnesinin
değer yargıları değil değerler olduğu, felsefi bir araştırmada “değerlerin
gerçekleştiği insan etldnlikleri”ne (Kaygı, 2001: 187-188) balcmanm önemidü-."
Abdullah Kaygı insanın değeri ile etik değerler arasındaki bağmtıyı şöyle
kurmaktadır:
“İnsanın değerli bir varlık olmasının nedeni, onun tıpla öteki canlılar gibi
doğa nedenselliği içinde bulunmasma karşın, yine de bu doğa nedenselliğinden
bir ölçüde bağımsız eyleyebilme olanağına, böyle değerli bir olanağa sahip
olmasıdnr, ki aynı zamanda birer olanak olan etik değerler de bu temel olanakla
bağlanühdır.” (Kaygı, 2001: 192)
Yukarıdaki iki değerlendirme tarzından farklı olarak, üçüncü tarz
değerlendirme yani, bir şeyi doğru değerlendirmek ise “onun yapı özelliği olan
değerim görmek, onu anlamak ve kendi alanmdaki yerini bulmaktır.”
(Kuçuradi,1998: 30) Doğru değerlendirme karmaşık bilgisel bir etkinliktir ve
değerlendirende farklı türden bilgileri gerektirir (Kaygı, 2001: 184). Etik
eylemde bulunmak bakımmdan da bu türden bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır.
Değer biçme ve değer atfetmelerle yapılan değerlendirmeler doğru
değerlendirmeye engel olmaktadırlar.
“Eylemde bulunanlar hep duruma bakmalı” diyen Aristoteles her durumu
tekliğinde değerlendirmek gerektiğini ifade etmektedir (Aristoteles, 2005: 31).'*
Kuçuradi’nin eylemi doğru değerlendirme için öngördüğü aşamalar böylesi bir
tek durum değerlendirmesine imkan tanımaktadır. Kuçuradi’ye göre anlama,
eylemin yapıldığı koşullar içinde başka eylem olanakları bakımmdan özelliğinideğerini- görme, eylemin insanm değeriyle ilgisini kurma aşamalarından oluşan
doğru değerlendirme, kişinin etik eylemde bulunmasmm yoluna açacaktır
(Kuçuradi, 2006: 16-17).
SONUÇ
Meslek etiklerinden sadece meslek kurallan, etik kodlar anlaşıldığında her
mesleğe özgü farklı türden meslek etiklerinin olduğu gibi bir sonuç
çıkmaktadn.” Meslek kuralları, meslek kodları şeklinde karşımıza çıkan meslek
etikleri, kişiler etik eylemde bulunmak bakmundan açmaza düştüklerinde en az
değer harcanmasmı sağlayabilecek bir rehber olarak görülebileceklerdir. Ancak
bu çalışmada böyle bir bakışm yetersiz kalabildiğini gösterebilmek
amaçlanmıştır. Etiğin sadece normlardan oluşan bir alan olduğunu ve meslek
etiklerinin de davramşları düzenleyen etik normlar olduğunu kabul etmemiz her
tek durum karşısmda doğru değerlendirme imkanım engelleyebilecektir. Oysa,
meslek etikleri olarak kabul gören alan, ancak, etiğin felsefi bilgisi (dolayısıyla
Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 381
değerin, kişinin, etik ilişkinin bilgisi) ve ilgili mesleğe özgü bilginin doğru
değerlendirme için kullamimasma işaret ettiğinde etik eylemde bulunma imkam
kolaylaşacaktır.
NOTLAR:
îoanna Kuçuradi, “Felsefi Etik v e ‘M eslek Etikleri’
Etik ve M eslek Etikleri- Tıp, Çevre, İş,
Basın, Hukuk ve Siyaset, Y ayına Hazırlayan: Harun Tepe, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayınlan , A nka­
ra, 2000, S.32.
Örneğin Etiğe G iriş adlı eserinde Annem arie Pieper ahlak v e ahlakilik olarak iki ayn anlamdan
sö z etm ektedir. B kz. A nnem arie Pieper, Etiğe Giriş, çev.: V eysel A taym an, Gönül Sezer, A ynntı
Y ayınlan , İstanbul, 1999, s.2 9 -3 4 .
Kuçuradi bu türden ahlâka örnek olarak “ Büyüklerin karşısında ayak ayak üstüne atmak ayıptır.”
gibi yargılan örnek gösterm ektedir. (B kz. loanna Kuçuradi, “A hlak v e K avram lan”, Uludağ Konuş­
maları- Özgürlük, Ahlak, Kültür K avram lan, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayınları, Ankara, 1988, s.2 2 )
Kuçuradi kaynağı insanın değerinin b ilg isi olan ilkelere ahlak ilkeleri değil de ahlaklılık ilkelerietik ilkeler- denm esinin, ahlak kavramıyla ise deney kaynaklı kurallar ile değişiklik v e değişkenlik
gösteren değer yargılarının ifade edilm esinin daha uygun olduğunu düşünmektedir. B kz. Kuçuradi,
“A hlak v e Kavram lan", s. 30.
** Harun T epe, ey lem le ilgili tüm unsurlann da etiğin alanını oluşturduğunu, kişiyi eylem e götüren
etkenler kadar, eylem in içind e yapıldığı koşullann, eylem in yöneldiği şeyin , eylem in sonuçlarının,
eylem in doğruluğuııun-yanlışhğının v e gerektiğinde eylem in doğruluğunun tem ellendirilm esinin de
etiğin alanına girdiğini belirtmektedir. (B kz. Tepe, Etik ve Metaetik- 20. Yüzyıl Etiğinde Normatiflik
Tartışması, s. 6 )
Bkz. Kuçuradi, “Felsefi Etik v e ‘M eslek Etikleri’", s.20. G ünüm üz etiğinin tarihsel arka planı ve
bugünkü etik görüşlerden örnekler hakkında bilgi için bkz. T epe, “B ir F elsefe D alı Olarak Etik..’’,
S.I7-27.
D eğeıler, etik değer - etik değerler ayn m ı için bkz. loanna Kuçuradi, Etik, Türkiye F elsefe Kuru­
mu Y ayınlan , Ankara, 2 0 0 6 , s.1 6 9 -1 8 4 .
1
Bu üç aşam a hakkında bkz. İoanna Kuçuradi, Etik, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayınları, Ankara,
2006.
Bu ayrımlar hakkında bkz. İoanna Kuçuradi, İnsan ve Değerleri, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayın­
lan, Ankara, 1998.
D eğer, değerier v e değer yargısı ayrımına gidilm eden yapılan saptam alann bazıları, bilim in değer­
den bağım sız olm asını (value-free) daha olum lu görürken, bir kısm ı da değerlere yer verm elerine
rağmen yine aynı ayrımı yapmamaları nedeniyle kaçınılm ası gereken değerlendirm e tarzlarının
önünü açabilm ektedirler. Bu konuda bkz. A bdullah K aygı, “Değerden B ağım sız O lm ak m ı, D eğer
Yargılanndan B a ğ ım sız Olm ak m ı?”, s .l8 3 .
Hukuk v e ahlak ilişk isin e dair görüşlerine yer verdiği Hukuk, Özgürlük ve Ahlak isim li eserinde
H .L.A . Hart da, belli bir toplum sal grup tarafından fiilen benim senen ve paylaşılan ahlakı p o z itif
ahlak; p o z itif ahlak da dahil olm ak üzere m evcut toplum sal kurumlan eleştirm ekte kullanılan genel
ahlak ilkelerini dile getiren term inolojiyi ise eleştirel ahlak olarak dile getirdiğini belirterek, ahlaka
ilişkin bir ayrıma gitm ektedir. ( Bkz. H.L.A . Hart, Hukuk, Özgürlük ve A hlak, çev.: Erol Öz, D ost
Kitabevi Y a y ın la n , Ankara, 2 0 0 0 , s.2 8 .)
A ristoteles’in Nikomakhos'a Etik'm adalete ayırdığı b eşinci kitabındaki “ ...n ered e adaletsizlik sö z
konusuysa, orada haksızlık yapm ak da sö z konusudur, am a h ak sızlık yapmaların hepsiiıda adaletsiz­
lik sö z konusu değildir..” şeklindeki sözleri de her bir haksızlık durumunu değorlendiim eyo işaret
etm esi bakımından tek durum değeriendirm esinin önem ine öm e k gösterilebilir.B kz. Nikomakhos'a
£■//'*, B eşinci Kitap, 1 134a, S.103.
Etiğin insanın erdem leriyle bağlantılı bir insan karakteristiği, ahlakın ise insan eylem leri v e hare­
ketleriyle bağlantılı bir karakteristik olduğunu belirten A a m io ’nun, tüm insanlan bağlayan etik
ilkelerin ötesinde özel bir hukuk m eslek etiğinin olm adığını belirttiği görüşleri bu görüşe bir itirkj
örneği olarak gösterilebilir. B kz. A ulis A a m io , “L aw yers’ Professional E thics- D o T lıey E xist?” ,
R atio Juris, v o l. 14, N o . 1 ,2 0 0 1 .
382 Kamu Etiği
KAYNAKÇA
Aulis Aamio, (2001), “Lawyers’ Professional Ethics- Do They Exist?”, Ratio
jMrâ, V0İ.14, N o.l.
Aristoteles, (2005), Nikomakhos’a Etik, çev.: Saffet Babür, Kebikeç
Yayınlan, Ankara.
İsmail Demirdöven, (2007), “Meslek Etikleri ve Meslek Kimliği Sorunu”, II.
Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi Bildiriler Kitabı (Uluslararası
Katılımlı) 18-20 Ekim 2006, Aıkmii.
H.L.A. Hart, (2000), Hukuk, Özgürlük ve Ahlak, çev.: Erol Öz, Dost
Kitabevi Yaymlan, Ankara.
Abdullah Kaygı, (2001), “Değerden Bağımsız Otaıak ım. Değer
Yargılarından Bağımsız Olmak nu?”, Journal ofTurkish Studies,-Türklük
Bilgisi Araştırmaları Dergisi - İoanna Kuçuradi Armağanı,
Yayınlayanlar: Şinasi Tekin- Gönül A. Tekin, Yayma Hazırlayan: Sevgi
İyi, Harvard Üniversitesi Yakmdoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü,
cilt 25.
İoa:nna Kuçuradi, (1988), “Ahlak ve Kavramları”, Uludağ KonuşmalarıÖzgürlük, Ahlak, Kültür Kavramları, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları,
Ankara.
İoanna Kuçuradi, İnsan ve Değerleri, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları,
Ankara, 1998.
İoanna Kuçuradi, (2000), “Felsefi Etik ve ‘Meslek Etikleri’ ”, Etik ve Meslek
Etikleri- Tıp, Çevre, İş, Basın, Hukuk ve Siyaset, Yayma Hazırlayan:
Harun Tepe, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara.
İoanna Kuçuradi, Etik, TikMye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, 2006.
Annemarie Pieper, (1999), Etiğe Giriş, çev.: Veysel Atayman, Gönül Sezer,
Ayrmtı Yaymları, İstanbul.
Harun Tepe, (1992), Etik ve Metaetik- 20.Yüzyıl Etiğinde Normatiflik
Tartışması, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara.
Harun Tepe, (2004), “Bir Felsefe Dalı Olarak Etik: ‘Etik‘ Kavramı, Tarihçesi
ve Günümüzde Etik”, Doğu Batı, yıl 1, sayı 4, Ankara.
SAĞLIK SEKTÖRÜ VE ETİK
PROBLEMLERİN NEDENLERİ
Filiz TEPECÎK*
özet
S ağlık sektörü kendine has niteliklere sahiptir. Ö ncelikle sektörde ekonom ik teorinin kam u malı
kabul ettiği bir hizm et üretilmektedir. Kamu malı, piyasa fiyatlanm asındaki m evcut problem ler
n edeniyle, üretimi ister özel sektörce yapılsın ister kamu tarafından yapılsın yozlaşm aya açık bir alan
oluşturmaktadır.
İkinci olarak, sağlık sektöründe sunulan hizm et çok taraflıdır. H izm et, özel ya da kam u sigorta
şirketleri yanı sıra kişilerce finanse edilebilm ekte; hekim ler, hastaneler v e diğer sağlık personeli yanı
sıra, laboratuarlar, eczaneler v e hatta ilaç şirketleri tarafından sunulmaktadır. Bu ç o k taraflı yapı
hizm etin m aliyeti konusunda bilgi üretimini sınırlamakta ya da bilginin üretilm esinin işlem
m aliyetlerini artırmaktadır.
Sektör aynı zam anda hizm etin sunulduğu her basamakta asil vekil (principial-agent) ilişkisine
sahiptir v e her asille vekil arasında da asim etrik b ilgi sö z konusudur. Örneklem ek gerekirse, hizm etin
sunucularından hekim , hastalar için gerekli kararlan onlar adına verirken, onların vekilleri gibi
hareket etmektedir. Eğer hasta hastalığının m aliyetini cebinden ödem iyorsa, hekim aynı zamanda
sigorta kurumlarınm da vekili durumundadır. Ö zellikle sosyal güvenlik kurumu sö z konusu ise,
hekim aynı zam anda toplum sal fon lann kullanım ının da ana belirleyicidir. Gerek hastaların gerek
kurumların hekim in verdiği kararların yerindeliği konusunda eksik bilgileri vardır. D iğer bir ifade ile
asim etrik bilgi altında kararlan değerlendirm ek zorundadırlar.
A sim etrik bilgi v e asil vekil ilişk isi, sağlık sektöründeki bir diğer etik problem noktalannı
oluşturmaktadıriar.
A n a h ta r K e lim eler; Etik, Sağlık Sektörü, A sim etrik B ilg i, A sil-V ek il İlişkisi, Kamu M alı
Sunumu
1. G ild ş
Sağlık piyasasına kamu müdahalelerinin iki temel nedeni vardu:. İlk olarak,
sağlık piyasası taşıdığı bilginin eşitsiz dağılımı, kamu rrialı üretim koşulları gibi
nitelikler nedeniyle, piyasa koşullarında etkin üretim yapamamaktadır. İkincisi
kamu otoritesi aym zamanda adaleti sağlamak amacım da taşımaktadır.
i
Sağlık sektörünün nitelikleri aynca etik problemlerin de kaynağım
oluşturmaktadır. Üretilen yan kamusal mal, toplumu oluşturan bireylerce
vergilerle finanse edildiğini unutarak bedava imiş gibi algılanmaktadır. Bu algı
vergiden kaçuıma ile birleşince, kamu malı niteliği etik problemlerin kaynağı
olabilmektedir.
Sağlık sektörünün diğer nitelikleri, asimetrik bilgi ve asil vekil ilişkisidir.
Sektörde faaliyet gösteren taraflarm bilgi düzeylerindeki farklılık olan asimetrik
bilgi, asil-vekil ilişkisi ile birleşince çözümlemesi zor ve piyasa koşullanna
müdahaleyi beraberinde getiren girift bir yapı oluşturmaktadır.
* Y rd.D oç.D r., Anadolu Ü niversitesi Hukuk Fakültesi
384 Kamu Etiği
Bu çalışmada sağlık sektörünün bu nitelikleri ayrıntılandırılarak, etik
problemlerle ilişkisi kurulmaya çalışılacaktır.
2. KAMU M ALI OLARAK SAĞLIK
Piyasa her şeyden önce alıcıları ve üreticileri bir araya getiren bir yerdir. Bir
mal ve hizmetin tüketicileri tarafmdan bedel ödenerek alınması için, bedel
ödemeden almmasmm mümkün ohnaması gerekir. Halbuki kamu malı bu en
önemli kurah ihlal eder görünmektedir.
İktisadı açıdan kamu malı’, kolektif olarak tüketilen mal ve hizmetlerdir.
Savunma, temiz hava, penisilinin keşfi veya ulusal sağlık istatistikleri yayınlan
birer kamu malı sayılabilir (Getzen, 1997: 340). Kamu mallan iki temel nitelik
taşırlar:
• Bir kamu malı bir kere üretildiği zaman, ek kullamcılar için ek maliyet ya
hiç yoktur ya da çok azdır. Bu kamu malımn tüketilemezliği düşüncesine neden
olmaktadır.
• İkincisi bir bireyin kamu malım kullanması diğerinin de kullanmasına
engel olmaz. Normal mallarm tüketiminde olduğu gibi bir dışlama söz konusu
değildir. Bu durum piyasada fiyatlanma problemi getirmektedir.
Bu iki özelliği taşıyan mal ve hizmetler tam kamu malı olarak
smıflanmaktadır. Fakat genellikle, ekonomide yer alan mal ve hizmetler bu
özellikleri dereceli olarak taşımaktadırlar. Örneğin, eğitim hizmeti bir kere
üretildiğinde ek kullamcılar için maliyetinin düşüklüğü ile kamu malı özelliği
taşımaktadır. Fakat dışlanamazlık özelliği tam olarak gerçekleşmemektedir.
Eğitim hizmetine konulmuş olan giriş sımrlılıkları, eğitim hizmetinin normal
mallar gibi dışlama özelliğinin olduğunu vurgulamaktadır. Bu durum yan
kamusal mallarm özellikleri arasmdadır.
Sağlık sektörü de yarı kamusal bir maldır. Hizmetin alımında hekimin ya da
hastanenin zamamnm suurlanmış olması, tanı ya da tedavide getirilmiş olan
sınırlılıklar -sigorta yani ûnans sektörünü düşünmeden bile- sektörün yan
kamusal niteliğini göstermektedir. Çok az insanm yaşadığı bir bölgeye hastane
yapıldığında ve hekim tahsis edildiğinde, bölgede yaşayanlar için bir kamu malı
üretilmiş olur. Ek hastamn, hastane kapasitesini aşana kadar ek maliyeti yoktur.
Hizmeti almanm bir sınırlıhğı olmayacak ve bölgede yaşayan kimse hizmeti
almaktan dışlanmayacaktır. Fakat kapasite aşıldığmda, her ek hizmet talep edici
hizmeti alanlarm hepsi için daha çok özel mala benzer şekilde -hekim
randevulan, hastaneye yatmak için şuralar vb. gibi smniılıklar yaratacaktır.
Kam u M aknm Sonuçlan
Tam kamusal mallarda piyasa mekanizmasımn doğru işlemesi mümkün,
olmamaktadır. Savunma hizmeti için polis kuvveti ya da askeri birlikler
oluşturulduktan sonra, polis veya askerlerin maaşları ve donammlan için ödeme
yapmayan kişiler içinde bir güvenlik oluşturulmuş olacaktır. Bu durum risk
Sağlık Selctörii ve Etik Problemlerin Nedenleri 385
algısına göre insanların farklı ödeme yapmak istemelerine ya da hizmet zaten var
ise, hiç ödeme yapmak istememelerine neden olabilir. Sonuçta kamusal mallarm
finansmam kolektif olarak ödenecektir yani vergilerle.
Bir kere üretildikten sonra tüketmek isteyenin engellenememesi yüzünden,
üretim maliyetlerim karşılamadan yararlanma, “bedavacılık (free-rider)
problemi” ödeyenlerinde gönülsüz olmasma ve daima kaçınma eğiliminde
oİmasma neden olmaktadır (Getzen, 1997; 340).
3, ASİM ETRİK BİLGİ ALTINDA SAĞLIK
Ekonomi teorisi, bir mal ve hizmet alım satımı sırasında taraflarm bilgisinin
tam olduğunu^ varsayar. Fakat sağlık sektörü, doğası gereği belirsizliklerin
olduğu bir yapıya sahiptir. Öncelikle, piyasanın tüm tarafları hastalığm doğası
gereği maliyet ve zamanlama konusımda tam bilgiye sahip değildirler (Dolan ve
Olsen, 2002: 50). (Bu durum sigorta sektörü için temel varlık nedenidir.) Bu
nedenle sağlık piyasası için harcama planlaması yapmak neredeyse imkânsızdır.
ikinci olarak hasta ve hekim arasmdaki ilişkide de bilgi açısmdan farklılık
vardır. Bir kere hastalandıktan sonra, taraflar açısmdan tedavinin muhtemel
etkisi (iyileşme sadece tedaviye bağlı olmadığı için), hatta hasta açısından
almacak bakımın kalitesi de belirsizdir (Dolan ve Olsen, 2002: 50). Sağlık
statüsü (hizmet ahş verişinin sonucu) sağlık çıktısmın etrafım çevreleyen
belirsizlik yüzünden sağlık bakımmın (hekimin çabasınm) tam bir sonucu
değildir. Sağlık bakımı yam sıra, pek çok diğer faktör hasta sağlığım etkileyebilir
(McCŞuire, Henderson, ve Mooney, 1988: 34-36). Bu faktörler sağlık hizmeti ile
birlikte hareket eden diğer mallarm (yiyecek gibi), çevresel mal ve hizmetlerin
(hastanede iyi bakım koşullan) tüketimini ve hastamn kendi niteliklerini
içermektedir. Hatta insan vücudu yaratılıştan getirdiği şeyler ile kendini
onarabilir. Ek olarak, sağhğm düzeltilmesinde tüm bu faktörlerin hangisinin daha
etkili olduğunu ölçmek zordur. Bu durumda, hasta hekime hangi göstergeyi
dikkate alarak bir ödeme yapacaktır?
îki tarafm eşit bilgiye sahip olmadan yaptığı sözleşmeler ekonomi teorisinde
asimetrik bilgi başlığı altmda değerlendirilmektedir. Asimetrik bilgi altmda, mal
ve hizmet nasıl fiyatlandırılabilir?
Eğer hastalığın tedavi edilmesine göre fiyatlandmna yapılsaydı, sadece
iyileşme halinde ücret ödenebilirdi. İnsanlık tarihinin başlangıcındaki şaman
hekimler için, ya da ülkemizde hala bulunan, genellikle ortopedik rahatsızlık için
başvurulan alternatif tedavi ediciler için sonuca göre ödeme yapıldığım
söylenilebilir. Ödemenin sağlık çıktısı temel aldığı bu durumlar özeldir ve hekim
çiktmm belirsizliği riski üstlenmiştir. Aksine, pek çok durumda, özellikle de
modem tıpta, sağlık hizmeti üreticileri riskten sakmıcıdır^ ve onlar hastalann
veya üçüncü taraf ödeyicilerin riski üstlenmesini beklerler. Bu ödeme tarzı sağlık
çıktısı olmaksızm hizmetin hacmine dayanmaktadır. Diğer bir ifade ile hekim,
ücreti hak edebilmek için hastasım iyileştirmek zorunda değildir, ödeme için
sadece çaba göstermek zorundadır.
386 Kamil Etiği
Asimetrik Bilginin Sonuçlan
Bu konudaki ilk çalışmalar, Arrow’un (1963) piyasa başarısızlığım (rekabetçi
piyasaların başarısız olması) bilgi eksikliğine dayandırdığı çalışmasına kadar
götürülebilir. Arrow’un çalışmasma göre, taraflar eşit bilgiye sahip değilse,
piyasa en iyi sonucu verecek şekilde çalışmamaktadır. Bir piyasa asimetrik
bilgiden muzdaripse, piyasada oluşan fiyata, üretim miktarma ve hizmetin
kalitesine kamu müdahalesi gerekecektir.
Asimetrik bilgiden kaynaklanan diğer problemler ise, ahlaki tehlike (moral
hazard) ve ters seçim (adverse selection)’dir. Asimetrik bilginin görüldüğü
sektörlerden olan bankacılık, kredi verirken kredi talep edenlerin arasında
şüpheli durumu olanları ayıklamaya veya sigorta sektörü sigortalılarm kendisini
dolandmp dolandırmadığından emin olmaya çahşmaktadır. Sigortacılık sektörü
bireylerin sigorta yaptırdıktan sonra daha az dikkatli olmalarından (ahlaki
tehlike) ya da sigortacmm gerçekliğini kontrol edemeyeceği durumlarda
sigortadan gereksiz tazminat talep edebileceklerinden (ters seçim) daima
endişelidir. Asimetrik bilginin olduğu piyasalarda çaba ve sonucun
gözlenebilme, kamtlanabilme oranlarma göre farklı sözleşmeler oluşmaktadır.
Asimetrik bilginin diğer bir sonucu da az ve niteliksiz mal ve hizmet
üretimidir (Akerlof, 2003: 497-500). Yüksek nitelikli mal ve hizmetin elde
edilme bedeli de yüksek olacaktır. Fakat yüksek nitelikli ürünlerle düşük
nitelikleri birbirinden ayırmak bilgi problemi yüzünden mümkün olmadığı için
düşük nitelikli ürünlerde yüksek fiyattan arz edilecektir. Ürünleri talep eden
bireyler kandırılma ihtimallerini göz önünde tutarak ortalama bir fiyat önerince,
sadece düşük nitehkli ürünleri, yüksek fiyattan değil ama gene de olması
gerekenin üstünde bir fiyattan almış olacaklardır. Ortalama fiyat yüksek nitelikli
ürünlerin piyasada olmasma engel olacak bir mekanizma oluşturmaktadır. Sağlık
sektörü için bu durum, sunulan hizmete ödenen bedelin daima yüksek ve alman
hizmetin kalitesinin daima düşük olduğu düşüncesine neden olacaktır.
4. ASİL-VEKİL İLİŞKİSİ
Asil-Vekir Teorisi, 1970’lerde geliştirilmiştir, 1980’lerde sağlık sektörüne
uygulanmıştır. (McGuire, Hendersen ve Mooney, 1988; Sckott ve Shiell, 1997).
Sağlık sistemleri her aşamada asil-vekil ilişkisi üzerine kuruludur. En temel hali
ile hasta ve hekim arasmdaki ilişki asil-vekil ilişkisidir. Hekim hasta adma onun
sağlığı ile ilgilenir. Bu ilişkide çeşitli finans kurumlan ve hastaneler aracı rolü
üstlenerek farklı derecelerde asil ve vekil olurlar. Gelecek sağlık durumlan
bilinmediği için gelirlerinia bir kısmım sigorta kurumu aracılığı ile değerlendhen
bireyler ile kurum arasmdaki ilişki, yine asil-vekil ilişkisi içinde
değerlendirilebilir. Bireyden topluma geçildiğinde, halkın sağlığı için fonlarm
doğuşunu, şeklini ve harcama tarzmı belirleyen sigorta kurumlan ile bakım
hizmetini sağlayan hastaneler, klinikler arasmdaki ilişki yine asil-vekil ilişkisidir.
Bakım hizmetini sağlayan birimlerin yönetim kurulları ile çahştırdıklan hekim
arasmda ilişki, bireyler olarak hekimleri kontrol ettikleri ve ücretlendirdikleri
Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 387
oranda asil vekil ilişkisidir. Halk sağlığı sistemleri, ana nitelikleri itibari ile
nüfustan toplanan bir fonun vekiller aracığı ile hizmet sağlayıcılara
aktanimasıdır ve her transfer yapısında asillerle vekilleri barmdıru: ve. bilgi
problemini taşır.
Teori gereği, “asil” ve ona vekâlet eden “vekil” ortak hedeflere sahiptir. Ve
bunlar asilin hedefleridir. Vekil, bir işi görürken ya da bir mal veya hizmeti
alırken ya da satarken asil adına hareket eder. Asilin çıkarlarım kollar.
Sağlık sektöründe, tipik asil vekil ilişkisi, cebinden ödeyen hasta ile özel
hekim arasmdadır. Bu ilişki sağlık sigortası olmadığı bir durum için geçerlidir.
Hasta sağlık hizmetine ihtiyaç duyduğunda, profesyonel bilgisinin olmaması
nedeniyle (gerekli olan bilgiyi edinmek fahiş derecede maliyetlidir) onun adma
karar verecek bir hekim ister (McGuire, Henderson, Mooney, 1988: 124-126).
Asillin amacı hastalandığmda en ucuza, en iyi bakım hizmetini almaktır. Vekilin
amacı en iyi bakımı mümkün olduğunca yüksek fiyata sağlamaktır. Vekilin
hedefleri, asil hedeflerine uyulup uyulmadığım kontrol edebildiği oranda
asilinkilerle uyumlu olacaktır. Taraflar arasmda asimetrik bilgi olduğımda duram
biraz daha girift bir hal alacaktır.
İkinci asil ve vekil iHşkisi, genel pratisyenler ile sağlık fonları (sağlık sigorta
planları) arasmdadnr. Sağlık sigorta fbnlarınm amacı mümkün olduğunca düşük
maliyete, prim ödeyenlerin bakımlarım temin etmektir.
Üçüncüsü sağlık fonlan ve hastalara tıbbı bakım üreten hastaneler arasmdaki
ilişkide asil vekil ilişkisidir. Sağlık fonlan kiralanan hizmet için hastanelere
ödeme yapar. Hastane yöneticileri (özel sektör ve kamu sektörü olarak
farklılaşmakla birlikte) daha çok hastamn kendilerine ulaşmasını temin ederek,
sigorta fonlarmdan daha çok pay almayı hedefleyecektir.
Dördüncüsü asil Vekil ilişkisi hastane yöneticileri ve hastane tabanlı hekimler
arasmdadu:. Bu işçi ve işveren iUşkisi tipik bir asil vekil iHşkisi olarak
tanımlanabilir (Stiglitz, 1989).
Özetle, sağlık sektöründe farklı taraflarla birkaç vekil ilişkisi yapılanmıştır.
İlişkinin bir çiftindeki değişme diğerlerini etkileyecektir. Asil-vekil ilişkisi yam
sıra asimetrik bilgi bu iUşkileri şekillendirmektedir.
Tam Bilgi Altm da Vekil tlişkisi
Tam bilgi altmda vekil ilişkisinde, vekil asilin faydasım maksimize etmeyi
dener ve asilin çıkarlanna tamamen uyumlu davranır. Sağlık hizmetinde, hekim
Hipokrat yemini altmda bir diğergam olarak davrandığı sürece, tam vekil ilişkisi
başanlabilir. Ek olarak, hekim hastamn sağlığı ya da hastamn faydasım
maksimize etmek için hareket etmelidir (Evans, 1984). Bu ütopya hayal
edilebilir, mükemmel vekil olarak hareket eden hekim, aynı zamanda ekonomik
olarak mantıklı (rasyonel) bir bireydir. Hekim hastamn çıkarma çalışma
eğiliminde olsa bile, bu mükemmel ilişki, hastamn fayda fonksiyonu (hastamn
iyileşmesi için gereken her şey) hakkmda bilgi yokluğu tarafmdan
388 Kamu Etiği
sınırlanacaktır. Mükemmel vekil ilişkisi, sadece hekim hastaya onun ihtiyacı
olan bütün bilgiyi aktardığı zaman oluşur ve böylece hasta kendi kararım
Verebilir. Burada varsayım hastamn faydası bilgi temini (şartı) ile maksimize
edilmektedir.
Mükemmel vekil ihşkisi imkânsız olduğu için, hizmetin karşıhğı olarak
yapılacak mükemmel ödeme sistemi de imkânsızdır. Ödeme, vekilin çabasuun
tamamım karşılamazsa, vekil tatmin olmayacaktır.
Asiller ve üçüncü taraf ödeyiciler sağlık hizmeti tireticisini motive etmek için
en iyi ödeme sistemini şekillendirmek zorundadırlar. Sağlık hizmetini talep eden
sıradan insanlar için hekim hizmetin kalitesini hatta hizmeti alıp almayacağım
belirleyen, diğer bir ifade ile hizmete girişi belirleyen kişidir. Bu nedenle vekilin
mutlu edilmesi önemlidir.
Asimetrik Bilgi Altmda Vekil İlişkisi
Sağlık sektöründe asil vekil ilişkisi aym zamanda asimetrik bilgi altmda
kurulmaktadır. Çünkü asil olarak hasta kendisi için yapıhnası gerekeni bilemez
(gizli bilgi), hekimin bilgisini takdir edemez ve kendisi ile gereken kadar
ilgilenip ilgilenmediğini takdir edemez. Sigorta şirketi daha iyi bir konumda
olmasma rağmen, benzer şekilde asimetrik bilgiden etkilenmiştir. Hekim,
hastamn derdinin teşhisi ve tedavisinde neredeyse sınırsız yetkiye sahiptir.
Sağlık üreticisi (hekim) hem hastaya hem de sağlık fonlarına vekil olpak hizmet
edef. Fakat hasta hekim-vekilin hareketlerini genellikle gözleyebilir (pek çok
durumda gizli hareket yoktur). Buna rağmen, bilgi yokluğu hastamn onlann
uygun olup olmadığım değerlendirmesi engeller. Buradaki anahtar problem hasta
vekilin dâvramşını nasıl izleyebilir?
Hasta için bir alternatif, gereken bilgi için araştırma yapmaktn; diğer
alternatif birincinin davramşım izlemek için diğer hekimle anlaşmaktır® (Fama,
1980: 300). Ne yazık ki, her iki alternatif de maliyetlidir ve hasta her ikisine de
meyledemez. Asil vekih gözleyecektir. Bazen sevimli bir yüz, bazen çok tahlil
yapılması, bazen çok ilaç yazılması, asilin vekilin görevini tam yaptığım
düşünmesi için yeterli olacaktır.
Hekim aynca kendisi içinde hedeflere sahiptir: Gelir, Boş zaman. Tatmin vb.
Bu hedefler bazen hastanmkilerle benzeşir, bazen çatışır. Hekimin profesyonel
amaçlan hastalarımn tedavi edilmesini gerektirir, fakat hekimin boş zaman talebi
ya da daha fazla gelir talebi hasta istekleri ile çatışabilir. Vekil, asilin
bilemeyeceği, kontrol edemeyeceği bir duram söz konusu olduğunda, kendisi ve
onun için daha iyi olanm farklılaştığı bir durumda kimin için iyi olam
yapacaktır?
'
Sigorta şirketleri için ise, eksik bilgi durumunda, tekrarlanan veriler
kullamimaktadır. Sigorta şirketlerinin temel amacı maliyetlerini düşürmek
olduğu için, hekimlerden talepleri de daha ucuz teşhis ve tedavi konusuna
odaklanmaktadn. Vekilleri izleyen sağlık fonlan, bilgi toplayacak ve bımu
maliyeti düşürmeyi hedefleyen sözleşmelerle birleştireceklerdir.
Sağlık Selctörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 389
Asimetrik bilgi altında, ters seçim ve ahlaki tehlike nasıl olabilir? Hastalar
üçüncü taraf ödediği için, daha çok hekime başvuruyor olabilirler mi? Ya da
hekimleri ile anlaşıp sigorta dolandırıcılığı yapıyor olabilirler mi?
Asil Vekil İlişkisinin Sonuçlan
Asimetrik bilgi, asil ve vekil için ortamı güvenilmez kılmaktadır. Bu nedenle
bilgi eksikliğinin en önemli sonucu yapılan sözleşme miktarmdaki azalma ve
yargı yoluna başvurularda artış olarak düşünülebilir. Fakat asilin gözleyemediği
bir durumu mahkemede kamtlaması da zor olacağmdan, bu durumun beklenen
sonucu yapılan sözleşme sayısmdaki düşüştür. Asimetrik bilgi, bilgi probleminin
çözülmesi için ortak bir zemin oluşturulmadığı sürece, seçerek (aşırı dikkat,
göstererek) sözleşme yapılmasma neden olmaktadır. Hasta olarak asiller Vekilleri
ile karşı karşıya kaldıklannda, çok zor kamtlayacakları bir mahkeme sürecine
niyetleniyorlar demektir.
Bu ilişkinin, toplumda genel bir güvensizlik ve tatminsizlik hissinin oluşması
da bir başka sonucudur. Bireyler mal ve hizmetin kalitesine güvenmemekte,
sözleşmelerinde daima kandınidıklan ya da kandırılacakları hissi
taşımaktadırlar. Sözleşme kurulduktan sonra ise ihlalin yargıda çözümlenmesi
süresi ve ihtimali de, bir başka maliyet kaynağım haline gelmektedir.
Vekilin gözlenememesi aynca ücretin doğru oluşmamasma neden olabilir.
Sağlık fonlan ya da hastalar vekile eksik ödeme yapabilir. Eğer eksik ödeme
yapılırsa, vekiller ya daha az çaba sarf ederek hastayı sömürecek ya da hastamn
hediyesi gibi tamamlayıcı para elde edecek veya ilaç sektörü endüstrisinden
masa altı parası gibi “karaborsa sözleşme” geliştirebilecektir.
5. TÛRIÖYEDEKİ SAĞLIK PİYASASI UYGULAMALARI
5.1. Bedavacılık Sorunu
Bedavacılık, Sağlık Bakanlığı’nm bilgisayar teknolojilerini kullanması ile
kontrol altına alınmış görülmektedir. Türkiye’de sağlık piyasası Sağlık Bakanlığı
ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yönlendirilmektedir. Bakanlık, üç
sosyal güvenlik kurumunu birleştirerek, ölçek ekonomilerinden faydalanacağı bir
maliyet yapışma kavuşacağım ummuştu. Yapılan yeni düzenleme ile, daha çok
kişiye sosyal güvenlik hizmeti götürülmüş görünüyor. Yeni sosyal güvenlik
sisteminin 18 yaş altı nüfusun tamamım kapsayan yapısıyla (SUT, 2008)
toplumsal refahın artınidığı düşünülebilir. Programm bu hali herhangi bir
güvenlik şemsiyesi altında ohnayanlan, kendisi sistem içine alarak, maliyetlerini
düşürmüş değil fakat öngörülebilir kıhmştır.
Mevcut durumun geçmişinden bahsedersek, asil-vekil ilişkisi ve asimetrik
bilgi daha net görülebilecektir. SSK, Bağ-kur ve Emekli Sandığı üç başlı sosyal
güvenlik sistemi sunarken, piyasadaki tekel gücüne de sahiptiler. Sosyal
güvenliği, kamu hizmeti olarak sundukları için, kamu malı hastalıklarmdan
etkileniyorlardı. Üç kurumda, bireylerin prim ödemeleri ile sermayesini oluştursa
da, asıl finans kaynağmm vergiler olması, bireylere sanki sıfır maliyetli bir
390 Kamu Etiği
hizmet alıyormuş hissi veriyordu. Bu nedenle vekil olarak doktorlarm da
yarduıuyla, SSK üzerinden SSK’lı olmayan hastalarm tedavi görmesi, ilaçlarım
alması sıkça karşılaşılan bir durumdu. Bu nedenle kürtaj olan beyler
bulunabiliyordu. Ya da başka hastanelere sevk edilmiş hastalardan istenen
ilaçlarla en az iki hastamn ihtiyaçları karşılanabiliyordu.
5.2. A sim etrik Bilgi ve Asil Vekil İlişkisi Problemi
Asil vekil ilişkisi ve bilgi problemi, sağlık sektörünün en büyük hastalığıdır.
Bu durumu aşmanm yolu bilgiyi artırmaktan geçmektedir. Soran bilgi
eksikliğinden kaynaklandığı için bilgi açığını tamamlayan mekanizmalar
hizmetin almmasmı kolaylaştırmakta ve etkinliğini artırmaktadır.
Her şeyden önce vekil sözleşmeyi arzu ediyorsa, asilin kendi nitelikleri
hakkında emin olmasım sağlamaya çalışacaktır. îş başvurularmda diplomaların
veya sertifikaların asili vekilin nitelikleri konusunda bilgilendirmek gibi bir
fonksiyonu vardır. Ya da ürünlerin kalite ve üretim standartlarmın bilgi sunma
işlevi de, aym amaca hizmet etmektedir. Hekimlerin, daha önceki müşterilere
sundukları hizmetin yarattığı “olumlu şöhret” de benzer şekilde bilgilendirme
etkisi yaratacaktır. Sisteme olumsuz etkisi olan ama “şöhret” içinde
değerlendirebileceğimiz bir başka uygulama da kuram hekimlerini önce
muayene hanelerinde ziyaret etmek olarak düşünülebilir. Doktorlarm hastaları
önce muayenehanelerinde kabul etmeleri, sonra hastanenin olanaklarım
kullanma imkâm vermeleri, yani tedaviye kabul için suurlılık getirmeleri, asilin
a;maçları ile vekilin amaçlarmm benzer olmadığmı da göstermektedir. Asiller
vekillerin kaliteli bakımım temin edebilmek için, onlara -bir tür teşvik primi
diyebileceğimiz- özel muayene ücreti, bıçak parası adı altında çeşitli ödemeler
yapmaktadnrlar.
Fakat asimetrik bilginin hizmetüı almmasma en büyük etkisi, vekil olan
bireyin çabasımn ödüllendirildiği sözleşme türlerine gereksinim duyulması
şeklinde görülebilir. Modem hekimlerin riski sevmeyen yapıları, vekilin sabit
ücret talebi karşılandıktan sonra, çabasım düşürmemesi için, ayrıca
ödüllendirildiği sözleşmeler düzenlemek gerektiğini düşündürmektedir. Bu tip
sözleşmelerde, vekil daha iyi çalıştığında bazen ek bir sabit ödülle, bazen elde
edilen sonucun bir yüzdesi ile ödüllendirilmektedir. Türkiye’de de Sağlık
Bakanlığı, çalışanlarına benzer bir sözleşme ile bir teşvik mekanizması
kullanmaktadır. Performans aracılığı ile kurumlarım ve sağlık sisteminde
çahşanlarmı birebir ödüllendirmektedir. Performans kriterleri”, Bakanlık’ın ikinci
bir kuramda çalışmamayı önemsediğini göstermektedir. Fakat henüz hasta,
memnuniyeti ile ilgili bir kriterin dikkate alındığı görülmemektedir. Bu nedenle
de taleplerin hasta tatminine bir katkısı olmayacaktır.
Bir başka sonuç düşük çaba veya ters seçim durumunda cezalandırma
mekanizması olabilir ki adalet sisteminin soranları çözme yeteneğiyle yakından
iUşkihdir. Özellikle hizmet sözleşmelerinde yetersiz çabayı ya da ihmali
kamtlamak oldukça zordur. Doktoran hastası için yeterince çabalamadığım ya da
hastamn doktoran kusura nedeniyle ciddi bir zarar gördüğünü kamtlamak, ancak
Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 391
yine bir doktorim bilgisi ya da zararın gözle görünür olması ile mümkün olabilir’.
Ayrıca tüm doktorlar tarafında kabul edilmiş genel geçer bazı asgari hizmet
değer yargılarmın oturtulmasım da gerektirir ki meslek odaları burada ciddi bir
görev yüklenmektedir.
Ters seçim ve ahlaki tehlike problemlerinin çözümü birbiriyle ters çözümler
önermektedir. Ters seçim için teoride önerilen çözüm, hizmetin kamu otoritesi
tarafmdan verilmelisidir. Ahlaki tehlike için öneri ise, kullamcılarm
yararlandıkları hizmetiu bedelini ödemeleridir (Dolan ve Olsen, 2002: 59-65).
Bakanlığın uygulamalarmda belH bir miktar katılım payı almdığı görülüyor
(SUT, 2008). Katılım payı, aşırı kullamrm caydırmayı, maliyetin bir kısımnj
kullamcılann ödemesini hedefleyen çalışmalar olarak düşünülebilir.
Bu konuda, asillerden biri olan sağlık fonlarımn bakış açısını yakalamak ve
gelişmelere uzaktan bakmak mümkün görünmektedir. SGK ve Bakanlık sağlık
piyasası taraflarmdan birini oluşturmaktadır ve sağlık fonu yöneticilerinin temel
problemine sahipler: Maliyetleri düşürmek istiyorlar. 2008 Yılı Sosyal Güvenlik
Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği (SUT, 2008), sigorta fonları ile neyin
karşılanacağım ve neyin karşılanmayacağım açıkça ifade etmektedir.
Fakat önceki düzenlemelerden farklı olarak, kurum bilgi açığım kapamaya
yönelik bir atakla bilgisayar teknolojisini kullamyor. Doktorları, gördükleri
hastalan, verdiği ilaçları, yapılan tetkikleri her şeyi kaydedebiliyor. Bu durum
kuruma kontrol gücü veriyor. Bilgisayar teknolojisinin bir veri tabam
oluşturmakta ayrıca bir katkısı olabilir. Hangi bölgelerde hangi hastalıklarla daha
fazla karşılaşılıyor? Cinsiyet açısmdan bir farklılık var mı? Gerçekte sigorta
primleri böylesi bir veri tabamn sonuçlarma göre belirlenirse, sigortada da
verimliliğin artmasmı bekleyebiliriz.
5.3. Hasta Bakış Açısmdan Durum
Sağlık piyasasımn, hizmet sunmak istediği bireylerin bakış açısmdan, bilgi
açığım kapatmanm imkâm henüz görünmemektedir. Fakat ulusal medyada yer
alan gerek bilgilendirme reklamları gerek doktorlarm özel olarak konuk
edildikleri programlar sıradan insanların da bilgi seviyesini artırma yönünde
dolayh bir işleve sahiptir.
SONUÇ YERİNE
Sağlık piyasası taraflarm asimetrik bilgiden yoğun bir şeklide etkilendiği
kamu hizmet alam olarak önemli problemleri bünyesinde barmdırmaktadır.
Çözümler için başlangıç noktası bilgiyi toplamaktan, işlemekten ve
kullanmaktan geçmektedir. Sağlık Bakanlığı’mn ve Sosyal Güvenlik
Kurumu’nım sağlık piyasasmm ekonomi teorisi anlammda etkin çahşabilmesi
için, taraflarm bilgi açığım kapatacak şekilde bir damşma hizmeti vermesi pek
çok maliyet probleminin düzenlenmesinde faydalı olacaktu-.
392 Kamu Etiği
NOTLAR
’ Sosyal m al (A kalın, 1981: 44).
* Tam b ilgi her iki katılım cınm her konuda b ilgisin in olm ası dem ek değildir. Sadece.her iki taraf için
b ilgiye ulaşm anm bir zorluğunun olm adığı v e sözleşm eyi etkileyen tesadüfi olaylar konusunda iki
tarafında aynı konum da olduğu bir duramu tanımlamaktadır (M acho-Stadler v e Perez-Castrillo,
2 0 0 1 :1 7 ).
^ R isk v e sö zleşm e tipleri için (tepecik, 2 0 0 7 )
■* Eğer sigorta edilm iş hasta bağım sız genel pratisyenleri ziyaret ederse, hekiriı h em hasta h em de
sağlık fon lannın vekili olacaktır. Eğer hasta hastane tabanlı bir hekim i ziyaret ederse, hekim hem
hastanın hem de hastanelerin vekili olacaktır. Eğer sigortalı hasta hastaneye yatarsa, hastane hem
hastanın hem de sağlık fonlannın vekili olacaktır. Ç ifte vekil durumu altında, asil olarak hasta için
verilen tıbbı karan vekil olarak hekim i veriyor, ödem e üçüncü taraftan yapılıyor.
Çin ve Japonya gibi ülkelerde hekim ler sadece hastanın vek ili olarak hizm et etm ez aynı zamanda
ürünlerin, ilaç sektörünün v e medikal m ateryallerin de satıcısı olarak hizm et eder. H ekim in fayda
am açlan iki kaynaktan gelir: H izm et ücreti v e h izm et satışından gelen kârlardan.
® S ağlık hizm eti üreticileri tarafından davranışı m aliyetli kontrol etm enin yöntem i olarak, üçüncü
taraflar tarafından kullanıldı, m esela, A B D ’de akran teftişi v e ikinci görüş program lan vasıtasıyla
(leape, 1989: 3 5 5 ).
‘ D oktor için performans hesabı= (çalışılan m erkezin performans puanı x kadro unvan katsayısı x
çalışan gün sayısı x serbest çalışm a) + (ek puan x gün sayısı x serbest çalışm a) + (m esai dışı çalışm a)
w v w .sa g lik .g o v .tr
’ B u konuda Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin kararlarına bakılabilir. Örnek olarak:
w \v \v.k a za n ci.co m /K H 0 2/ib b /liles/l 31ıd-2008-l 1477.htm
KAYNAKÇA
Akalın G. (1981), Kamu Ekonomisi, Ankara Üniversitesi Basımevi: Ankara.
Akerlof, G. (1970), “The Market for “Lemons”: Quality Uncertainly and the
Market Mechanism”, The Quarterly Journal o f Economics, C: 84, s.488-500.
Arrow K.J. (1963), “Uncertainty and the Welfare Economics of Medical Care”,
American Economic Review, C.53, s. 941-73.
Dolan, P. ve Olsen, J.A. (2002), Distributing Health Care-Economic and Ethical
Issues, Oxford University Press: Oxford.
Fama, E. F. ( 1980), “Agency Problems and the Theory of the Firm”, Journal o f
Political Economics, 88(2), 288-307.
Getzen, Thomas E. (1997), Health Economics: Fundamentals and Flow o f
Funds, John Wiley & Sons, Inc: New York.
Gale, I. ve Stiglitz, J. (1989), "A Simple Proof That Futures Markets are Almost
Always Informationally Inefficient," NBER Working Papers 3209, National
Bureau of Economic Research, Inc.
Leape, L.L. (1989), “Unnecessary Surgery”, Health Services Research 24 (3)
Ağustos, 351-407.
Macho-Stadler, I. ve Perez-Castrillo, J.D, (2001), An Introduction to The
Economics o f Infoımation- Incentives And Contracts, Oxford University
Press, Oxford.
Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 393
McGuire, A., Henderson, J. ve Mooney, G. (1988), The Economics o f Health
Care: an Introductoıy Text, Routledge & Keegan Paul: Londoo, UK.
Sckott ve Shiell, (1997), “Health outcomes are about choices and values: an
economic perspective on the health outcomes movement”, Health policy,
01/1997; 39(1):5-15.
Tepecik, F (2008), "Ekonomi Teorisi ve Sözleşme", Güncel Hukuk, S: 8,
Ağustos, 31-35
vyww.saglik.gov.tr
2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği, 29 Eylül 2008
Pazartesi, Resmî Gazete, S ayı: 27012 (Mükerrer), Ankara.
BİLGİ VE BELGE YÖNETİMİNDE
(KÜTÜPHANECİLİKTE) ETİK:
KURAMSAL BİR YAKLAŞIM
Bülent YILMAZ*
özet
B ilg i v e B elg e Y önetim i (K ütüphanecilik), bireylerin çeşitli nedenlerle gereksinim duydukları
her türden bilginin (enform asyonun) elde edilm esi, belirli teknik ve' yöntem lerle düzenlenm esi,
korunması ve basılı, elektronik vb. ortamlarda erişim e sunulm ası ile ilgili ilke, teknik v e yöntem ler
üzerine çalışan v e bunları uygulam aya aktaran bir bilgi ve m eslek alanıdır. B ilgi v e B elg e Y önetim i
için tem el (ana) işlev bireyleri/toplum u “b ilg iy e eriştirme”dir. M esleği sağlam tem ellere
dayandıracak v e ona saygınlık kazandırmada katkıda bulunacak B ilgi v e B elg e Y önetim i etiği,
m esleği icra eder, bireylerin b ilg iy e erişim ini sağlarken insanın değerini koruma adına (etik olarak)
yapılm ası ve yapılm am ası gerekenlere ilişkin ilke, norm ve kurallar üzerine çalışır. Bu konuda
uluslararası v e ulusal m esleki kuruluşlann m esleki etik ilkeleri içeren bildirgeleri bulunmaktadır.
Kütüphane, arşiv v e doküm antasyon merkezi gibi bilgi merkezleri b ilgiyi bu ilkeler çerçevesind e
yönetm eye çahşmaktadırlar.
B ilginin giderek m eta durumuna geldiği, elektronik bilgi kaynaklarının yeni b ilgilen m e araçları
olarak yoğun biçim de kullanıldığı, internet gibi güçlü ancak riskli olabilecek bir b ilgi ortamının sö z
konusu olduğu günüm üzde bilgi erişim e ilişkin etik sorunlar sö z konusudur.
B u bildiride, B ilg i ve B elg e Y önetim i etiği tanım, ana işlev, m eslekte kim e karşı etik davranışın
sö z konusu olduğu, m esleğin çeşitli hizm et alanlarında etik olm ayan durumlar, uluslararası v e ulusal
bildirgeler v e bu bildirgelerde yer alan düşünce özgürlüğü, sansür, te lif hakları gibi ortak etik ilkeler
tartışılmaktadır.
GİRÎŞ
Yazmın bulunması ve böylece bilginin (enformasyonun) kayıt altına alınma
olanağımn doğması ile birlikte arşiv-kütüphane kurumu toplumsal bir gereksinim
olarak ortaya çıkmıştır. Büyük ölçüde yönetim olgusunun uzantısı olarak arşiv ve
eğitim etkinliğinin uzantısı olarak da kütüphane kurumunun işlev yüklendiği, kil
tablet, papirüs ve parşömenin temel yazı aracı olduğu ilkçağ uygarlıklanndan,
kodeks formunda kağıda geçilen ve manastır, dar-ül hikme gibi dinsel
kurumlarda işlev yüklendiği ortaçağa ve oradan da sanayi devrimi ve bilgi
toplumu aşaması ile günümüz elektronik bilgi kaynaklan ve hizmetleri
dünyasına uzanan serüvende sözü edilen kurumun toplumu bilgi ile buluşturma,
bir başka deyişle bilgiyi toplumsallaştırma işlevi değişmemiştir. “Bilgi erişim”
olarak ka'vramsallaştınlabilecek bu işlev tarihsel sürecin her aşamasmda
uygarhk-kütüphane ilişkisini yaratan bir olgu oirnuştur.
Bilginin bireysel ve toplumsal varlık ve gelişmenin temel koşulu olması, yeni
bilgi üretmenin mutlaka daha önce üretilmiş bilgiyi kullanmayı gerektirmesi ve
' Prof. Dr., Hacettepe Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi B ilgi ve B elge Y önetim i B ölüm ü öğretim
ü yesi.E -p osta: bvilınnz0)hncetteDe.edıı.tr
396 Kamu Etiği
dolayısıyla üretim ve tüketiminin giderek artması, onun, denetlenmedüzenlenme-korunma ve kullandırılma zorunluluğunu yaratmıştır. Bilgi ve Belge
Yönetimi (eski adıyla Kütüphanecilik) alammn bir bilimsel ve mesleki alan
olarak ortaya çıkması sözü edilen ve bizim “bilgi erişim” olarak
kavramsallaştırdığımız bu işlevlere yönelik teknik ve ilkeler geliştirilmesi ile
gerçekleşmiştir.
Kütüphane, arşiv ve dokümantasyon merkezi gibi bilgi merkezlerinde
yaşanan bilgi erişim sürecinin temel ilkesinin bireyin/toplümun gereksinim
duyduğu bilgiyi elde etmek, düzenlemek ve ona sunmak olduğu açıktır. Bilgi ve
Belge Yönetimi (Kütüphanecilik) alanına ilişkin mesleki etik ilkelerin,
dolayısıyla etiğin sözü edilen sürecin insanın değerini koruma temelli
gerçekleşmesini sağlamaya yönelik olduğu söylenebilir.
Bu çalışmada, kütüphane, arşiv ve dokümantasyon merkezi gibi bilgi
merkezlerinde bilgiyi toplumsallaştırmamn etik temellendirilmesi yapılmaya
çabşılacaktır.
MESLEKİ ETİK VE BİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ ETİĞİ: TEMEL
KAVRAMLAR
Bilindiği gibi, insan, kendisini diğer canlılardan farklılaştıran bazı yapısal
özellik ve olanaklara sahiptir. İnsanın değerini oluşturan bu olanak ve
özelliklerin korunması ve geliştirilmesinde bir takım ilkelerin oluşturulması ve
uygulanmaya çalışılması önemlidir. Kuçuradi (1988; 40; 2009; 58)’nin belirttiği
üzere, insamn değerini koruyan bu ilkeler, etik ilkeler olup yaşarmn her alamnda
gerçekleşen insan ilişkilerinde söz konusudur. Kısaca, Kuçuradi (2009: 5860)’ye dayanarak, etik ilkeleri, “insanm değerini korumak adma yapılması ve
yapılmaması gerekenlere ilişkin ilkeler” olarak tanımlamak olanaklıdır. İnsamn
değerinin korunması sorununun yaşamm her alam için geçerli olması meslek
etiklerinin oluşmasmda da başhca etken gibi görünmektedir. Bir başka deyişle,
kişilerarası ilişkilerin gerçekleştiği her alanda insamn değerinin çiğnenmesi
olasılığı etik ilkelerin her alana uyarlanması ve uygulanması gereğini ortaya
çıkarmaktadur.
“Bir kimsenin yaşannnı sürdürmek, geçimini sağlamak için yaphğı sürekli iş,
uğraş” (TDK, 1983: 826) olarak tammlayabileceğimiz meslek olgusunun
kişilerarası ilişkilerin gerçekleştiği ve hemen her kişi için söz konusu olduğu
söylenebilir. Meslek etiğini, yukarıdaki yaklaşım çerçevesinde, “bir iş-uğraş
alamnda insamn değerini korumak adına yapılması ve yapılmaması gerekenlere
ilişkin ilkeler” olarak tammlamak yanlış olmayacaktır. Tepe (2000: l-4)’nin,
böylesi bir tammın meslek etiklerini “norm koyma ve davramş kuralları
oluşturma”ya götürebileceği ve bunun da felsefi bir disiplin olarak etiğe uygun
düşmeyebileceği endişesine karşın, aym yazarm meslek etiklerini “insamn
değeri” bağlamında temellendirmenin bu konuya ilişkin sorunları aydınlatmada
“elverişli bir yol olacağı” belirlemesi önemli görünmektedir. Meslek normlarmm
etik olanak ve smırlarmı değerlendiren çahşmasmda, Yetişken (2005: 73),
meslek normları kavramım, “bir mesleği icra ederken etik açıdan genel olarak
Bilgi ve Belge Yönetiminde Etik 397
yapılması ve yapılmaması gerekenlere ilişkin ilke, kural ve değer yargıları”
anlammda kullamidığmdan söz etmektedir. Etik sınırları tartışırken de farklı
meslek alanları için türetilen normlarm bilgisel nitelikli ortak bir etik
belirleyiciye dayamp dayanmadığım sorar. Bu çalışmada, insamn değerini
korumaya çalışan etiğin meslek etikleri için ortak bir belirleyici olabileceği
varsayımından hareket edilmiştir. Dolayısıyla, yine bu çalışmada mesleki etikten
anlaşılan, “etiğin temel belirleyici olarak kayna
Download