TÜRKİYE VE ORTA DOĞU AMME İDARESİ ENSTİTÜSÜ KAMU ETIGI SEMPOZYUM BİLDİRİLERİ 25-26 Mayıs 2009 TODAİE-ANKARA 1 TODAİE Yayın No: 347 ISBN 978-975-8918-29-4 © 1. Basım, Mayıs 2009 Kam u Etiği Sempozyum Bildirileri 1-2 © 2009, TODAÎE B u kitabın bütün haklan Türkiye v e Ortadoğu A m m e İdaresi E nstitüsü’ne aittir. Y ayınevinin yazılı izni olm aksızın, kitabın tümünün veya bir kısmmıri elektronik, m ekanik veya fotokopi yoluyla basım ı, yayım ı, çoğaltm a v e dağıtım ı yapılam az. B u kitapta yayım lanan bildiriler yazarın k işisel görüşünü yansıtır. . Y ayım lanan yazılar kaynak gösterilerek kullanılabilir. d iz g i Çiğdem Gülmez KAPAK TASARIMI Hilal Görgülü Baskı ve C ilt D esen O fset A .Ş. B irlik M ahallesi, 4 4 8 . Cadde, 47 6 . Sokak, N o: 2 Çankaya A N K A R A Tel: 0 3 1 2 4 9 6 4 3 43 Bu yayın TÜBİTAK’ın desteği ile basılmıştır. Türkiye v e Orta D oğu A m m e İdaresi Enstitüsü 85. C adde (Eski 1. C adde), N o: 8 ,0 6 1 0 0 Y ücetepe A N K A R A Tel: O 3 1 2 231 73 60 Faks: O 312 231 38 81 , e-posta: etik2009@ todaie.gov.tr URL: w w w .todaie.gov.tr/sem pozyum B ÎLtM KURULU Prof. D r. Ahmet ÎNAM ODTÜ Prof. Dr. Bilal ERYILM AZ Sakarya Üniversitesi - Etik Kumlu Başkanı Prof. D r. Eyyup Günay İSBİR TODAİE Prof. D r. Feyzi ULUĞ TODAİE Prof. Dr. Gencay ŞAYLAN Doğu Akdeniz Üniversitesi Prof. Dr. İlhan TEKELİ ODTÜ Prof. Dr. İnayet AYDIN Ankara Üniversitesi Prof. Dr. İoanna KUÇURADİ Hacettepe Üniversitesi (E) Prof. D r. Kamil Ufuk BİLGİN TODAİE Prof. Dr. Kenan GÜRSOY Galatasaray Üniversitesi Prof. Dr. M eral TECER TODAİE Prof. Dr. Oya ÇİTÇİ TODAİE Prof. D r. Turgay ERGUN Lefke Avrupa Üniversitesi Prof. D r. Ümit BERKMAN Bilkent Üniversitesi Prof. Dr. Veysel SÖNMEZ Hacettepe Üniversitesi DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Feyzi ULUĞ Dr. Ayşegül SABUKTAY D r. Başak BEYDOĞAN Çiğdem ADEM Yeliz ŞANLI SUNUŞ Adil ve güvenilir bir kamu hizmeti sunumunda kamu sisteminin yapı ve işleyişi yaşamsal önemdedir. Son dönemlerde kamu etiğine verilen önem ve duyarlılığm giderek artmakta oluşu da bımunla ilgilidir. Bu durumun ülkemizdeki somut sonuçları arasında; Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu’mm oluşturulması, kamu kurum ve kuruluşlarmda Etik Komisyonlannin kurulması ve konuyla ilgili bilimsel etkinliklere duyulan ilgi gösterilebilir. Kamu kesiminde yaşanan etik sorunlarm bilimsel bir çerçevede ortaya konulup tartışılması ve daha sağlam bir etik kültürünün oluşturulabilmesi, konunun, hem akadertıisyenler hem de kamu kurum ve kuruluşlarmdaki uygulayıcılarca farklı düzlemlerde irdelenmesine duyulan gereksinimini artırmaktadır. Söz konusu gereksinimi karşılamak ve kamu yönetiminin etkinleştirilmesinde varolan durumun analizi ile yeni açılmıları bilimsel bir platform ortamına taşımak üzere, TODAİE tarafından düzenlenen Kamu Etiği Sempozyumu’mm somut ürünlerinden birisi bu bildiriler kitabıdur. Sempozyımun kamu etiği alanma açılım kazandıran kuramsal çalışmalar ile alan araştırmalarına ve kamu yönetimindeki uygulayıcılann deneyimlerini yansıtan iyi uygulama örnekleri için sağlıklı bir tartışma platformu olması amaçlanmıştır. Elinizdeki bildiriler kitabı bu amaca yönelik temel kaynaktır. İki ciltten oluşan Kitap, adım oturum başlıklarından alan 16 bölümden kuruludur. Bunlar sırasıyla; Yönetim-Bürokrasi ve Etik, Kamu Etiği Alanmda Kuramsal Tartışmalar, Karşılaştırmalı Kamu Etiği, Kant ve Kamu Etiği, Çevre Etiği, Kamu Etiği ve Denetim, Uygulamalı Meslek Etiği, Yerel Yönetimler ve Etik, Kamu Etiği ve Siyaset, Kamu Personel Yönetimi ve Etik, Siyaset Kültürü ve Etik, Örgüt Kültürü ve Etik, Etik Değerlerin Güçlendirilmesi, Eğitimde Meslek Etiği, Kamu Etiği Alamnda Hukuksal Sorunlar ve Örgütlenme, Kamu Yönetiminde Yolsuzluk başlıklarım taşımaktadır. Sempozyum düzenlemesi tasanm aşamasından başlayarak zor ve zahmetli bir süreçtir. Bunun bir halkasını akademik işler, İkincisini ise sürece yönelik yönetsel etkinlikler kapsamaktadır. Emek, özveri ve zaman isteyen bu sürecin başansı, başta işbirliği ve eşgüdüm olmak üzere her aşamada katılımcılık düzeyi yüksek ekip çahşmalanm gerektirmektedir. Bildiriler kitabı anılan çalışmaların bir ürünüdür. Buna katkı sağlayan başta bilini kurulu üyeleri olmak üzere, bildiri sahibi bilim insanlarına, her aşamada sürece yakm destek veren Enstitü yönetimi ile akademik ve idari personeldeki çalışma arkadaşlarımıza, yayırun ortaya çikmasma mali destek sağlayan TÜBİTAK’a ve basım sürecinde emeği geçen matbaa çalışanlanna teşekkürü borç biliyorum. ICitabm, ortaya koyduğu saptama, açılım ve yeni düşünce düzlemleriyle kamu yönetiminde etik kültürünün yaygınlaşmasma katkılar sağlamasını dilerim. Prof. Dr. Feyzi ULUĞ Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkam İÇİNDEKİLER AÇILIŞ BİLDİRİSİ Yönetim ve E tik ......................................................................................................... 3 Prof. Dr. Feyzi Uluğ YÖNETİM, BÜROKRASİ VE ETİK Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları........................................ 17 Araş. Gör. Çelin Erdoğan Kamu Kurumlannda Çalışma E tiği ....................................................................... 35 Araş. Gör. Sabri Güngör Müzakere Yönetiminde Etik.................................................................................... 57 Öğr. Gör. Dr. Murat Yusuf Uçan Seçilmiş Uluslararası Kamu Yönetimi Dergilerinde Etikle ilgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar..................................................................... ........................75 Yrd. Doç. Dr. F.Neval Genç - Doç. Dr. Hüseyin Özgür - Yrd. Doç. Dr. Gökçen Kdınç Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davramşlarımn Kamu Hizmetine ve Hizmet Tatnıinine Yansımaları (Elazığ Valiliği Örnek Alan Araştırması)............................................................. 101 Yrd. Doç. Dr. Ahmet Yatkın KAMU ETİĞİ ALANINDA KURAMSAL TARTIŞMALAR Karmaşık ve Bütünselci Yaşamm Kaynağmda Etik Algısı ve Kamu Etiği..... 125 A. Hıdır Eligüzel Kamu Alaıunda Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi................141 Doç Dr. Işıl Bayar Bravo Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi...,.............................................................149 Araş. Gör. Görkem Birinci Türk - İslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı El - Mâverdi Örneği............................................................................................... 165 îsa Akalın Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş O lm ak......................... :................. 175 Dr. A. Turan Öztürk KARŞILAŞTIRMALI KAMU ETIGI Dünyada Kamu Etiği Uygulamalan.......................................................................187 Öğı\ Gör. İlkay Güler Avrupa Birliğinde Etik ve Türkiye’ye Yansımalan............................................ .195 Araş. Gör. Nalân Demiral Türkiye ve İran’da Kamu Yönetiminde Etik Değerleri.......................................209 Uzm. Morteza G. Aghdami KANT VE KAMU ETİĞİ Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği.......................................................................221 Yasemin Koç Erdem Ahlakı ve Kamu Etiği................................................................................. 229 Doç. Dr. Sedat Yazıcı - Yrd. Doç. Dr. Aslı Yazıcı Evrensel Değerlerin Işığmda Yerel Değerlerin Anlamlandmlması Olanaklı mıdır? Kant’m Ahlak İlkesinin Uygulanmasına Dair Ö neriler.........235 Öğr. Gör. Dr. İsmail Serin ÇEVRE ETIGI Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavranma Yeni Bir B akış.....................239 Araş. Gör. Canan Emek Sarıgül Çevre Etiği Açısmdan Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim Küçük Sandığımız Eylemlerin Büyük Sonuçlan Küçükten Büyüğe Yolculuk..:................................................................................253 Araş. Gör., Dr. Ayşe Özcan Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet..................... .-........... 267 Yrd. Doç. Dr. Mustafa Demirci KAMU ETİĞİ VE DENETİM Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiğine Genel Bir B akış..............................285 Seyit Koçberber / Türk Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvetin Öıüenmesinde Bir Kontrol Aracı Olarak İç Denetimin R o lü .......................................................301 £>r, A. Turan Öztürk Kamusal Etik Açısmdan 5018 ve Mali Saydamlık.............................................. 317 Yrd. Doç. Dr. Serpil Ağcakaya - Araş. Gör. Düriye Toprak İlköğretim Müfettişlerinin Etik Rol Davramşlarma İlişkin A lgılar....................339 Fethi Turan Kolluk (Polis) Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi.................................353 Dr. Fevzi Erdoğan UYGULAMALI MESLEK ETİĞİ Meslek “Etikleri” Etikten Bağımsız mıdır?.......................................................... 375 Araş. Gör. Zeynep İspir Toprak Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri................................................... 383 Yrd. Doç. Dr. Filiz Tepecik Bilgi ve Belge Yönetiminde (Kütüphanecilikte) Etik; Kuramsal Bir Yaklaşım .................................................... ..................................... 395 Prof. Dr. Bülent Yılmaz Kastamonu’daki Kamu Çalışanlarmm İnternet ve Sohbet (Chat) Programlarım Kullanma Alışkanlıklarmm Değerlendirilmesi............................ 405 Yrd. Doç. Dr. Ersin Kavi YEREL YÖNETİMLER VE ETİK Türkiye’de Yerel Yönetimlerde İmar ve Planlama E tiği.....................................413 Yrd. Doç. Dr. Gökçen Kılınç - Doç. Dr. Hüseyin Özgür Yrd. Doç. Dr. Fatma Neval Genç Belediye Ölçeğinde Etik Değer Algılamaları Üzerine Bir Denem e................... 431 Doç. Dr. Uğur Yıldırım - Yrd. Doç. Dr. Şerif Öner Yerel Yönetimlerde Etik Sorunlar ve Etik Algılaması; Ankara Büyükşehir Belediyesi Ö m eği..................................................................457 Doç. Dr. Hanife Güz - Dr. Murat Akçakaya Hemşehri Gözüyle Yerel Yönetimlerde Etik; Konya İlinde Uygulamah Bir Çalışma......................................................................................... 481 Araş. Gör. Erhan Örselli y ö n e t im v e e t ik Feyzi ULUĞ* Ö zet B u bildirinin am acı, gerek makro gerekse örgüt boyutuyla kam u yönetim inde etiğin yeri ve önem in e dikkat çekm ek, etik kültür altyapısı için toplum sal duyarlığın artınim asına katkı sağlamaktır. Bu doğrultuda, bildiride kavramsal bir tem ellendirm e yapılm aya çalışılmaktadır. B ir yandan yeni dünya düzeninin ortaya çıkardığı küreselleşm e olgusu, öte yandan da teknolojik gelişm elerin tetiklediği değişim gerekleri, tüm sosyal,sistem ler gibi kamu sistem ini de yenileşm eye itmektedir. Kamu etiği, y enileşm e alanlarından biridir. Kamu yönetim ine duyulan toplum sal güveni artırma beklentisi, etiği önem li kılmaktadır. Etik kültür bileşenlerinin başında da etik değer ve ilkeler gelm ektedir. A nılan ilkejerin kamu yönetim ini kuşatarak, onun ayn im az bir öğesi durumuna getirilm esi, h izm et kalitesi yönü yle yaşam sal önem dedir. N itekim , etik kültür v e iklim , etiğe saygı davranışlarını özendirirken; tersi de etik sapm ayı, yani, toplum sal anlam da, insan kiriiliğini artırmaktadır. O bakım dan, etik davranışta kam usal yönelim belirleyicidir. Bu noktada , kamu sistem inin işleticisi olan yöneticilerden, etik lideriik rollerini öne çıkararak öm ek davranışlar sergilem eleri beklenm ektedir. Y önetsel etiğin geliştirilm esinde, etik liderlik rolleri kadar; etik dışı yönelim leri çek ici kılan psiko-sosyal ortam lann m in im ize ed ilm esi, bu am açla da hem genel hem de kurum ölçeğ in d e yerel program v e stratejilerin işe koşulm ası sağlanmalıdır. A n a h ta r K elim eler: Etik, yönetim etiği, kam u etiği, kam u yönetim i, etik kültür, etik iklim , etik eğitim i. GİRİŞ Etik, yakın geçmişten bu yana çeşitli disiplinlerin ilgi alanında giderek daha geniş ölçüde yer alan bir konudur. Yönetim alamndaki yozlaşma, kayırma ve verimsizliğin ciddi sorunlar olarak algılanmaya başlamasıyla birlikte, yönetsel etik de son yıllarda üzerinde önemle durulan konular arasmdadır. Türk kamu yönetiminde yaşanan genel sorunlar göz önüne alındığında, kamu kesiminde etiğin daha özel bir anlam taşıdığı kolayca söylenebilir. Ancak, yönetsel anlam­ daki etik sorunlar Türkiye ile sınırlı değildir. Konu, başka ülke yönetimlerini de yakından ilgilendirmekte, yeni yönetim yaklaşımlarıyla birlikte etik kapsamlı yeniden düzenleme çalışmalarma girişilmektedir. Konuya ilgiyi artıran nedenlerden birisi, değişmedir. Günümüz dünyası he­ men her alanda smır tanımaz bir değişmeyle yüz yüzedir. Öyle ki, değişme başlı başına bir toplumsal olgu olarak ortaya çıkmakta, bu niteliğiyle de nisanları ve insan yapısı sistemleri yenileşmeye zorlamaktadır. Nitekim, toplumsal yaşamda kendisini gösteren değişme olgusu; başta değerler olmak üzere, anlayışlan, ahşkanlıkları, ilişkileri, tutum ve davramşlan, beklentileri, yaşam standartlanm etkilemekte, birey ve toplum yaşamında köklü dönüşümlere yol açmaktadır. Bilim ve teknolojinin başım çektiği değişme, insansı sistemler üzerinde kalıcı etkiler yaratırken; toplumsal kurumlan, bunlarm kültürel yapılarım, ilişkilerini, işleyiş düzenlerini de derinden etkilemektedir. * Prof. Dr., Türkiye v e Orta D oğu A m m e İdaresi Enstitüsü Öğretim Ü yesi. 4 Kamu Etiği Değişimin etkisini gösterdiği temel alanlardan birisi de kuşku yok ki„ kamu yönetimidir. Kamu siyasalarmın yaşama aktanlabilmesi için gerekli etkinlikleri düzenleyip yürütmekle görevli kamu yönetim sisteminin var oluş amaçlarmm da sorgulanmaya başlandığı yirminci yüzyılm son çeyreğinde, yaklaşım ve uygulama düzeyinde açığa çıkan çok boyutlu dönüşümler yaşanmaktadn:. Bu gelişmeleri siyasal ve ekonomik coğrafyadaki gelişmelerden ve bütünleşme eğilimlerinden bağımsız düşünmenin olanağı yoktur. • Devletin kalkınma sürecindeki yeri ve rolünün tartışıldığı bu son dönemde, kamu bürokrasisinin geleneksel yapısmdan kurtanlarak değişime uyumlaştırılması; eş deyişle, kamu sisteminin amaç, nitelik ve işlevlerinin yeni baştan tammlanrnası yönünde bilimsel, teknik ve yönetsel tartışmalar yaşanmakta; değişim ve yenileşme adına yeniden yapılanma ve özelleştirme uygulamalarına girişilmekte, toplumsal gereksinimlere hizmet edecek daha etkili yapı arayışlan sürmektedir. Küreselleşmenin doğal sonuç ya da yansımaları biçiminde ortaya çıkan bu gelişmeler; kurumsal yapı, süreç ve işlevlerdeki teknik dönüşümlerle birlikte, değerler sistemini de yeni duruma uymaya zorlamaktadır. Stratejik yönetim, toplam kalite yönetimi, süreç yönetimi, değerlerle yönetim, öğrenen örgütler gibi kuramsal ve uygulamalı modeller ile benzeri yeni paradigmik arayışları da aym kapsamda düşünmek gerekmektedir. Gerçekten de yaşanan süreçte, teknik kültür ile değerler kültürü arasında kendisini gösteren kesişmeler, yeni değer tammlamalanna gitmeyi, örgütsel kültür üzerine daha çok eğilmeyi; değişime uyumda yeni etik kodlan da işe koşarak, içine düşülen anomik durumdan yeiıi bir düzen ve denge durumuna ulaşmayı gerektirmektedir. Değişimin ortaya çıkardığı toplumsal/kurumsal/bireysel değer aşınmaları karşısmda, yönetimlerce üstlenilmesi gereken sorumluluk ve duyarlılık alanları da dönüşüme uğramaktadn. Bu anlamda, kamu yönetiminin etidlilik düzeyini arturmada, etik kültürün güçlendirihnesi beUd de bütün zamanlardan daha çok duyarlılık isteyen konulardan birisi durumuna gelmiş görünmektedir (Ergun, 1997: 5). Geleneksel kamu yönetiminin yerine ikame edilmek istenen yeni kamu yönetimi anlayışımn etkisiyle, günümüzde daha etkin, esnek, saydam, sorunları yerinde görüp çözümleyen bir devlet beklentisi ağır basmaktadır. Kuşku yok ki, böylesi bir yönetim düzeninde yöneticinin de sorunlara daha geniş boyutta yaklaşması, yaratıcı, yemliğe açık, iletişim becerileri gelişmiş, değişimci, enerjik, içten ve kişilikli, takım çalışmasma yatkın, kurum kültürüne duyarlı ve onu geliştirici olması beklenecektir.' Bütün bu özellikler içinde, en belirleyici öğelerden birisi ise, etiktir. Kurumsal sistemlerin iç ve dış çevrelerinde ortaya çıkan değişmeler, yöneticileri sürekli olarak etik sorunlarla yüz yüze getirmektedir. Amlan sorunlarm kaynağı bir yana, yönetimleri etik süreçleri geliştirme arayışına iten, daha çok; kayırma, çıkar sağlama, kötüye kullanma, rüşvet gibi pratik nedenlerdir. Yönetim yazunnda sınırlan açıklıkla tammlanabilmiş olmasa da bunlar kabaca ‘yolsuzluk’ başlığı altında toplanabilirler (Svenson, 2005: 21). Bir kural sapması olarak kamu gücünün Yönetim ve Etik 5 çıkar amaçlı kötüye kullanımı anlamında yolsuzluk, etik sorunların en dikkat çeken yanım oluşturmaktadır. E tik ve Kamu Yönetimi Etiğin yönetim yazmında yer alıp ağurlıklı olarak önem kazanması değişim sürecine koşut bir çizgi içindedir. Bu anlamda, ne kurumsal işleyişte son dönemlerde gözlenen etik karar verme ve davranışa ilişkin artan ilgi, ne de bu konuda sürekli yeni modellerin ortaya çıkmakta oluşu kendiliğinden bir gelişmedir (Brass, Butterfield ve Skaggs, 1998:14). Sorunun gerisinde yatan, değişim ve onun tetikleyip ivme kattığı yeni dünya düzenidir. Nitekim değişimin yoğunluğu ve değer sistemleri üzerindeki etkileri ile orantılı olarak amlan konunun yönetimin ilgi alanları içindeki göreli ağırlığımn önümüzdeki dönemde de süreceğini söylemek bir kehanet olmayacaktır. Etik, insan ve insan gruplarımn törel ilişkilerini, tutum ve davramşlara ilişkin değer sorunlarım ele alan bir felsefe dalı olmanm yanmda, günümüzde daha yaygın bir kullanım kazanarak çalışma yaşamı içinde kendine özgü değer ve normlara vurgu yapan kuşatıcı bir kavram durumuna gelmiştir (Kuçufadi, 2001: 16). Pieper (1999)’in kavramsal açılımından hareketle, etik, toplumsal süreçte insan ilişkilerinin özünü oluşturan değer, norm ve davramşlara ilişkin törel uzantılı ölçütler olarak almabilir. Örgütsel açıdan ise, etik, törel nitelildi ilke ve standartlardır. Böylece, yönetsel bağlamlı bu çalışma açısmdan etik, “ahlaki eylemler temelinde” bir eylemi iyi/doğru/geçerli bir eylem yapan çerçeve kurallar bütünü olarak konumlanmaktadır (Freeman, Engels ve Aitekruse, 2004: 164). Amlan konumlamada etiğe uygun yönetsel davranışm iç bileşenleri ise; bireysel, toplumsal ve kurumsal değerler etkileşimiyle açığa çıkmaktadır. Etik ilkeler, genel değerlerden beslenen; kurumsal yapı içinde hareket tarzı ve amaçlan tammlayan, alman kararlarm bunlara uygunluğu içiri kılavuzluk yapan kültürel yapı taşlan olarak düşünülebilir. Söz konusu değer ve ilkeler sistemi uzun dönemli kazanımlar biçiminde ortaya çıkar ve kurumsal siureçler yoluyla benimsenebilir davramşlarm kuşatıcı özelliklerini ortaya koyan ölçütleri vurgular. Demek ki, etik ilkeler, amaca ulaşmak için kullamlacak araçlara, almacak kararlara yön verip kılavuzluk yapan, yol gösterici çerçeve kurallar olmaktadır. Bu anlamda, yasal düzenlemeler de etikten bağımsız değildir; genellikle, etik tartışmalardan sonra gerçekleşmektedir. Etik kültür açıdan önemli olan, insan davramşmda doğruyla yanlışın, değerli ile değersiz olanm ne olduğudur. Eş deyişle, bir eylem için olumlu/olumsuz ya da doğru/yanlış yargısmın açık kılınmasıdır (laninska ve Garcia-Zamor, 2006). Bunlar durumsal olarak görelidir, içine konulan anlamın her durumda aym olması beklenemez. Etik, ahlaka genel anlamda yaklaşır; insanlann toplum içindeki davramşlanm ve birbirleri ile olan ilişkilerini düzenleyen kuralları sistemleştirir; söz konusu kavramlarla ilgili çelişkileri ortadan kaldıracak ilkelerin belirlenmesi sürecine ilişkin tartışmalar üzerine odaklaşır (Pehlivan, 1998: 7). Belirtilen açıklamalar yönüyle etik ve ahlak birbirinden ayn kavramlar 6 Kamu Etiği olsalar da örgütsel bağlam içinde etiğin giderek ahlak karşılığı olarak kullanılmaya başlandığı görülmektedir. Etik, yalnızca kamusal yapılar için değil, özel işletmeler için de önemli örgütsel konular arasındadır. İşletme yönetiminde, yönetimin daha etkili işleyebilmesi, kurumsallaşma ve karın daha “kararlı” bir biçimde maksimize edilmesi için gerekli ölçüt gereksinimi, etik değerleri önemli yapmaktadır. Kamu kesiminde yönetsel amaç, hizmet verimliliğini artırmak, bunun için de yönetimi daha etkili kılmaktır. Etkililiği sağlamanın ön koşulu ise, etik standartları gelişmiş bir örgütsel yapı ve işleyişin egemen kıhnmasıdn:. Genel çerçeveden bakıldığmda, kamu yönetiminin ilgi alanındaki genişlik nedeniyle, alınan kararlarm çok geniş alana yayıldıkları görülmektedir. Kararlar kamu hizmetinden yararlananlara, kamu görevlilerine ve kurumsal gereksinimlere yamt verirken; bu sırada kamu yarannm gözetilmesi ve eldeki kaynaklarm daha ussal biçimde kullamiması da gerekmektedir. Hiç kuşkusuz ki, kamu yöneticisinin kararları üzerinde örgüt içi ve dışı çok sayıda etmen rol oynar. Ancak, yine de alınan kararlar bireysel ve mesleki değerlerin bir karışımı olarak düşünülebilir. İşte, etiğin belirleyici ya da yönlendirici işlevi tam da bu noktadadır. Etik kaymaya yol açan kirlilik etmenleri bireysel, toplumsal ya da durumsaldır. Durumsallık açısmdan kurumsal ilişkinin türü, yönü ve yapısı da önemlidir. Burada hemen belirtilmelidir ki, yönetimde etik dışı yönelimler kaçmılmaz biçimde bir genel güvensizlik doğurmaktadu:. Dolayısıyla, kamu yönetimindeki güven açığı, sistemin yapı ve işlev kalitesini zedelemektedir (Baydar ve Akgün, 2007). Yönetime duyulan güvensizliğin gerisinde, etik dışı uygulamalarm ara sıra olması değil, bunlarm sıradanlaşması vardır. Güvensizlik tek yönlü bir duygu da değildir. Kendisine karşı oluşan güvensizlik, korunma içgüdüsüyle kamu yönetim örgütünü çözümler üretmeye iterken, o sırada daha merkeziyetçi çözüm arayışlarına da yöneltebilmektedir. Bu noktada, kamu yönetiminde güvenirliği sağlamanm bir yolu yönetimi geliştirme sürecinden geçmekte, etik değerler sistemini ortaya koymak kadar, onu kuram kültürünün ayrılmaz parçası yapacak stratejilerin yaşama geçirilmesi gerekmektedir. Kamusal kararlarda, kamu yarannm gözetilmesi, kamu görevlileri için belli bir değerler setine bağlılığı öne çıkarır. Yönetimde dürüstlük, adalet ve eşitlik gibi kavramları da anılan set açısmdan değerlendirmek gerekir. Bu noktada, etik ilkelerin kamu yararmın gerçekleşmesinde belirleyici işleve sahip olduğu belirtilmelidir. Yönetsel davramşta kamu yararı anlayışı, etik ilkeler setine; bu set de kamu yararmın kökleşmesine yön verir. Dolayısıyla, kamu yönetiminde etik değerleri çıkış noktası alan davramşm, kamu yararma bir davramş olması beklenir (Öztürk, 1988: 86). Böylece, etik ilkeler yönetime, etkileşim içinde bulunduğu topluluklarm destek ve güvenini sağlama, kuşkulan giderme, uygulamamn yasallığmı pekiştirme olanağı vermektedir. Kurumsal düzeyde benimsenmiş olan değerler seti, yönetsel davramşm karar sürecindeki toplumsal/lomımsal temelini oluştmıır, olay ve olgulara etik açıdan Yönetim ve Etik 1 bakılmasını sağlar. Etik kodlar, yönetimin daha etkin ve verimli işlemesi için, yasalara ek ve destekleyici olmak üzere, etik değerlere uygun olarak geliştirilmişlerdir. Ne ki, kural etiğine aşurı bağlılığın bireysel/kurumsal yaratıcılık üzerinde kimi sınırlayıcı etkiler yaratabileceği yönünde görüşler bulunduğunu da söylemek gerekir. Bu aşırı bağımlılık, karar sürecinde kamu görevlisini korkak, kuralcı ve edilgin kılabilir. Böylesi yöneticiler, etik sorunlara daha dar bir pencereden bakma eğilimindedir. Yönetsel kararlann almmasmda hulcuka uygunluk temeldir. Yasalar, yöneticinin etik olarak ne yapması gerektiğini her durumda tam olarak ortaya koyamasalar da davramşın en azmdan alt ölçütlerini vurgularlar. Hukuka uygunluk da etik kararsızlık durumlarında yöneticilerin en önemli başvuru kaynağıdır. Değişme ve çelişen değerlerin ivme kazandığı durumlarda ise, bunlar yetersiz kalabilir. Kültürel Etkileşim ve Etik Etik konusu, kurumun çevresel ilişkileri yönüyle toplumsal boyutlu, iç süreçleri açısmdan ise örgüte özgüdür. Toplumsal dinamikleri açısmdan alınırsa örgütsel kültür ile etiği birbirinden ayrıştırmak hiç de kolay değildir. Sonuçta, davramşlara yön veren etik kurallar, kültürün ürünleridir. Buradan hareketle, etik dışı davranış yönelimleri tek bir değişken ile açıklanamaz. Sorunun bireysel yönleri kadar; başta örgütsel ve toplumsal olmak üzere diğer yanlanmn da bulunduğu gözardı edilmemelidir (Brass, Butterfield ve Skaggs, 1998: 16). Örgütsel kültür, niteliği her ne olursa olsun, örgüt üyelerinin paylaştığı değer, inanç ve ülküleri açıklar. Bir davramşın benimsenebilirlik ölçütleri ve toplumsal yükümlülükleri de anlamım kültürde bulur. O bakımdan, birey için kişilik ne ise, örgüt için de kültür odur. Etik ilke ve uygulamalar bu kültürden beslenirler. Bu noktada, etik ilkeler olarak anlam kazanan adalet, dürüstlük, sorumluluk gibi kavramlardan ne anlaşılması gerektiğinin yönetimce tanımlanmış, bunlarm kurumsal kültürün bir parçası durumuna getirilmiş olması beklenir. Çoğu yönetici, kurum çalışanlarmca sergilenen davramşlan onlarm sahip olduğu kişisel değerlerin bir ürünü olarak görme eğilimindedir. Oysa, kurumsal etik konusunu da kapsamak üzere örgütsel kültür, tek tek bireylerden bağımsızdır ve ortak davranış kalıpları ile kendisini gösterir (Reitz, Wall ve Love, 1998:7), Göreve yeni atanan bir işgörenin yamnda getirdiği değer, yargı ve öteki bireysel davramş kalıplan, örgütsel toplumsallaşmayla -var olan yapı içinde- yeni baştan harmanlamp yoğrulur. Bu da, işgörenin kurumda etkileşimde olduğu, içinde yer aldığı gruplar yoluyla gerçekleşir. Etik ilkelerin kurum kültürünün yerleşik öğeleri olduğu durumlarda, gruba yeni katilan işgörenlerin de toplumsal yaptırımlar gereği bunları benimseme ve uymada titizlik göstermeleri beklenir. Etik sapma içindeki davranışlarm yoğunluk kazandığı örgütlerde ise, ister istemez, etik değerler dışlanacak; tersine elek (negative selection) sistemi çalışacaktır. Böylece, erdem yerini erdemsizliğe bırakacak, dürüst ohnayan dürüst olanm yerine geçecektir. Kamu kurumlannda nitelikli, sorumlu, birildmli, olgun, kendini adamış insanlar giderek yerlerini daha az başanlı, yetersiz işgörenlere bırakırken ya da en azmdan bunlarm yükselmelerinin önüne etik dışı 8 Kamu Etiği engeller konulurken, bu olgunun nedenleri üzerinde ciddi biçimde düşünülmesi gerekmektedir. Kamu yönetim düzeni, kamu gücünü yönleiidirerek yaşama geçiren, ona gerçeklik kazanduran organik bir yapıyı vurgulamaktadır. Böylesi geniş kapsamlı bir düzenin hemen her alanmda, kamu görevlileri, sürekli olarak mesleki dürüstlük ve erdemlerinin sınandığı durumlarla j^y ü ze d ir. Siyasal kararları yönetsel kararlara dönüştürerek uygulamakla görevli kamu yönetiminde yağma, savurganlık, kayırmacılık türü etik dışı davramşlarm somut ürünü yetersiz, niteliksiz hizmettir. Bedeli ağır olan böylesi davramşlara yönetimde yer yoktur. Kamu kurumlanndaki etik dışı tutum, alışkanlık ve eylemler, toplumu daha düşük kalitede aldıkları hizmetler ile yetinmeye zorlarken, yönetime olan güvensizliği de artırmaktadır. Bu nedenle, kamu örgütlerinde genel ve özel durumlan gözeten etik kodlann ortaya konuhnası kadar, bunlarm kurum, kültürünün ayrılmaz bir parçası durumuna getirilmesi de ayrı bir önem taşımaktadır. Kamu kesiminde geçerli olan etik kültürü geliştirme çalışmalarımn ABD gibi kimi batılı ülkelerde yüz yılı aşkm bir geçmişi olduğu ammsandığmda, Türkiye’de bu konuda ne kadar geriden gelindiği daha kolayca görülebilecektir. Yönetimde etik ilkelere uygun olmayan davramşlarm sınırca kapsamı geniştir. Yöneten ve yönetilenlerle ilgili olarak sıklıkla karşılaşılan bu davramşlar, alt boyut ve içeriklerine girmeden, kayırma/aymmcılıktan, yıldırmaya; rüşvet ve yaranmadan, istismar etmeye; duyarsız kalmaktan, kötüye kullanmaya vanncaya kadar geniş bir davramş yelpazesi oluşturmaktadır. Amlan yelpaze içerisinde türü ne olursa olsun etik dışı uygulamalar, düzey düzey yönetim sistemim felç ederek tıkar; verimsiz, işlevsiz bir duruma getirirler. Bir yönetim örgütünde kural tanımazlık bir kez başladıktan sonra, önüne geçmek de giderek zorlaşır. Bu durum, kısa sürede en yerleşik ve güvenilir kurallarm varlığmı tehlikeye düşürür, aşmmalara neden olur. Etik kural tanımazlığm nedenleri çeşitlidir. İdeolojik yakınlık, bilgisizlik, güvensizlik, bencillik, güç sağlama hırsı gibi bireysel nedenler, değer uyuşmazlıklarından doğan kurumsal, toplumsal yabancılaşma bunlar arasında ilk göze batanlardır. Sıradan kamu görevlilerinde etik sapmamn en belirgin nedenlerinden birisi, etik davramşm “kısa dönemli bedelini ödemekten sakınma” duygusudur. Kamu işgöreni üzerinde yoğunlaşan baskılar, alacağı kararlarda onu kendi etik algısıyla karşı karşıya getirir. O noktada, yapılan karar seçimi belirleyicidir ve seçimin türüne göre ödenecek bedel de değişiktir (Augustine,1988: 17). Etik davramştan kopmamn kısa dönemli getirisi, tüm etik denklemin en can alıcı bölümünü oluşturur. Kamuya yaşam yeren genel geçer değerlerden kopma kamu yönetimini güçsüzleştirip toplumsal çürüme sonucunu doğuracakür. Buna göre, etik ilkelere bağlılık, yaşama anlam katan öteki durum ve nesnelere ödenen bedelden daha farklı değildir. Dolayısıyla, etiğe bağlıhğm maliyeti asla düşük değildir. Tersine, etik kültürün yeşerme sorunu yaşadığı topluluklarda bu maliyet son derece yüksektir. Sonuçta, etik, kolayı değil, zom seçmeyi öngörür. Bu seçimin uzun Yönetim ve Etik 9 dönemde değil, ama kısa dönemdeki sonuçlan çokça olumsuz ve yıpratıcı olabilir. Etik davramşı tanımlayan yasa ve kurallar, yönetimde dürüstlüğü korumayı amaçlarlar. Bu anlamda, etikten sapmalan önlemenin öncelikli yolu, etik ilkelere boyutlandıncı bir tammsal açıklık kazandırmaktır. Sonuçta, bunlar, kamu görevlisinin neyi yapıp yapmaması gerektiğine yol gösteren anahtar kavramlardır. Kamu örgütleri söz konusu olduğunda kamu yaran temeline oturması beklenen etik ilkeler, istenmeyen davranışa ayna tutması yanmda, -ceza yasalarında yer almasına gerek duyulmayan durumlar için- örgütsel inşam biçimlendiren, ona ölçüt oluşturan kök tammlar olarak almabilirler (Steinberg ve Austem, 1996). Kamu yönetiminde geçerli olması beklenen etik ilkelere yol gösterici olabilecek ya da ilke olarak almabilecek başlıca kavramlar şunlardır: adalet/eşitlik, sorumluluk, yasallık, dürüstlük/doği'uluk, yansızlık/nesnellik, saydamlık, tutumluluk, duyarlık, saygınlık. Kuşku yok ki, bu kavramlara yenileri de eklenebilir. Önemli olan, etik yoluyla, yönetimi etkinleştirerek kurumsal amaçlara ulaşmada daha verimli, üretken bir işleyişi gerçekleştirebilmektir. Birey ve Etik Kalıplar Kurumsal anlamda etik ilkeler hem yönlendirici işleve hem de kendine özgü yaptmma sahiptir. Ancak, kurumsal ilkelerin bir kılavuz olmasımn yamnda, bireysel davranış kalıpları açısmdan alındığına, bunlann her kurum çalışara tarafmdan aym biçimde anlaşılıp yorumlanması beklenemez. Başka deyişle, birey algılamasmda etik ilkeler her durum için yeterli açıklıkta görülemez. Birey boyutunda ona özgü etik kalıplar, sonuçta, kendisi üzerinden açığa çıkan değer sistemiyle, kurumsal kültür etkileşiminin ürünüdür. Örgütsel kültür bireyi grup davramşma yöneltse de davramşm nitehği, bireyin kendi değerler süzgecinden geçtikten sonra anlam kazanır. Bu noktada, kişisel değer sistemini vurgulaması bakımmdan, işgörenin kişisel etik açısmdan sahip olduğu donamrmn da aymcı olduğunu söylemek gerekir. Çağdaş demokrasi paradigması, kişisel etik algısına yeni bir bakış sunmaktadır. Buna göre, özgür ve yaratıcı düşünce üzerine kumlan bilgi toplumu, bireysel özgürlük alamnm genişletilmesini zorunlu kılarken, özgürlük adma, bireyde dış denetim yerine iç denetim odağmm oluştumlmasmı öngörür. Genişleyen bireysel özgürlük alamnm dışandan denetiminde yaşanan güçlükler de bu öngörüyü desteklemektedir. Dolayısıyla çağdaş toplumda, kurumsal etikten önce, erdemli olma anlammda kişisel etiğin yerleştirilmesi gerekir ki, o da toplumsal yapı ve eğitimle ilgihdir. Böylece birey bir yandan toplumsal değer yargılan kazammıyla çevreye uyum sağlarken, öte yandan da insan hakları, eşitlik, hak, adalet, özgürlük gibi etik temelli evrensel değerleri içselleştirerek kişiliğinde yeniden yoğurmakta, kendi doğra ve ilkelerini geliştirmektedir. Açıklanan bağlamda, bireysel etik kalıplar, aym örgütsel etkiye karşı işgörenlerin gösterdikleri tepkileri birbirinden çokça uzaklaşturabilmektedir. 10 Kamu Etiği Bireysel davranış kalıpları üzerine odaklaşmanın etiğin toplumsal anlarmm örtmesine karşın, kurum baglamlı davraraşlann çözümlenmesinde işgörenlerin etik karşısmdaki tepkileri kimi kavramlaştırmalar açısmdan özel önemdedir. Buna göre, kurumsal anlamdaki işgören davranışları örgüt etiği düzlemi içinde incelendiğinde, bunlar, başlıca üç başlık altmda ele almabilirler (Steinberg ve Austem, 1996:76-79). Burada söz konusu olan davramşlardaki öbeklenme eğilimidir. Bu kümelemenin ilkinde, etİk değerlere saygılı insan tipi yer aln:. Kamusal etiğe önem verme davramşlarımn gerisinde; doğruluk, yansızlık, sorumluluk gibi etik değerlere, ilkelere ve göreve bağlılık vardır. Etiğe saygı odaklı kamu işgöreni, davramşlarmda kamu yararının gözetilmesini her şeyin üstünde tutar; görevini olanaklar ölçüsünde en iyi biçimde yapmaya çalışır; açık iletişimden, insancıl ilişkilerden, kamusal kaynaklarm en etkin biçimde kullammından, tutumluluktan, insan onuruna saygıdan, erdemden yana tutum sergiler. Meslek/kurum etiğine bağlı kimse; işi savsaklamayı, boşa zaman geçirmeyi, kurumunu zarara uğratmayı görev anlayışı dışmda görür, benzer davramşlarda bulunanları eleştirmekten çekinmez. Davramşlarmda düzen anlayışı vardır. Hak ve sorumluluklarnun bilincindedir. Bunlan koruma adma, üstleri ile çatişmayı, yanlış olam söylemeyi, etik dışı istemlere direnmeyi göze alabilir. Etik değerlerle örtüşme anlamında özü sözü birdir. Eleştirileri kişilere değil, davramşlara, eylemlere yöneliktir. Yıkıcı değil, yapıcı tavırlar içindedir. Kurumun geliştirilmesinde kendisine de sorumluluklar düştüpnün bilincindedir. Bu nedenle de kurumsal sorunlara duyarlıdır. İkinci kümede, öncekine karşıt özelliklerde etik tanımaz işgören vardır. Değer duygulan gelişmemiş ya da aşınmış olduğundan, değer yoksunudur. O nedenle de bu tipteki kamu çalışam açısmdan etik ilkelerin pek anlaım yoktur. Kişisel amaçlarma ulaşmada onları ayak bağı olarak görür, et& dışı uygulamalarda bulunmaktan çekinmez. Bireysel kazanç ve başarıyı her şeyin üstünde tutar, kendisi için kullanır. Örgütsel güç ve konumunu çıkarları yönünde kullanmayı, ondan yararlanmayı doğal sayar. Her insamn satm almabilecek bir değeri olduğunu düşünür. Toplumsal ilişkilerinde fırsatçı, ben merkezcidir. Davramşlarmda yanlı, ilkesiz, kayırmacı, dalkavuk, astlarmı sömürücü ve ikiyüzlüdür. Kimi zaman, moda kavramlarm arkasına gizlenerek ya da etik savunucusu kesilerek, kimi zaman da yasaya karşı hile yoluyla, yaptığı kuraldışı davramşları perdelemeye çalışır. Mesleki bilgisini kamusal amaçlar yerine kendi çıkan için kullanır, bunları paylaşmaktan kaçınır, gizler. Üçüncü kümede ise, etiğe ilgisiz tip yer alır. Bu tip, örgütsel davramşları açısmdan “aradaki” insandır. "Bana karışmayan yılan bin yıl yaşasın ” söylemine uygun davramşlar sergiler. Toplumsal büinci gelişmemiştir. Düzeni bozmaz, yanlış olduğunu görse de örgütsel işleyişe kanşmaz. Korkak olduğundan güçlüden yanadır. Örgütü, maddi gereksinimlerini giderdiği yer olarak görür. Kurumundaki kültürel çözülmeler karşısmda duyarsızdır. Verilen görevi kendi yetenekleri ölçüsünde yerine getirmeye, kendisinden isteneni “ne az ne çok” ölçüsünde yapmaya çalışır. Etik temelli çahşmalarda risk üstlenmez. Yönetim ve Etik 11 başkalarını eleştirmekten kaçınır. Üste bağımlı olduğundan, etik ilkelerin değil, yönetsel üstün beklentilerine göre davranır. Karşıt tepki gelmediği sürece etik ilkelere uygun davranma çabası gösterir. Kendi başına sorumluluk üstlenmekten, kurumsal sürece ilişkin sorunları tanımaktan kaçınır. Yönetimde etik ilkelerden sapmak ne ölçüde tehlikeliyse, ona duyarsız kalmak da tehlikeli ve istenmedik sonuçlara açıktır. Dolayısıyla, etiği yok sayanlar kadar, onu göreceli bir temele oturtup ilgisizleşmek de örgütsel olarak kamu çıkarma hizmet etmez. Bu anlamda, kamuda etik sistem kalitesi için karara varmada, etik dışı uygulamalardan yola çıkmak yararh olabilir. İkinci ve üçüncü grupta sayılan işgörenler özellikle yönetsel konumlara gelerek “köşe başlanm” tutabildikleri ölçüde, yönetimde başıbozukluğun, yetersiz hizmet ve etik güvensizliğin önüne geçmenin olanağı yoktur. Kuşku yok ki, Türk kamu yönetim sistemi de bu eğilimin dışmda değildir. Aksine, kamu sistemi sosyopolitik etkenler ve insangücü istihdam anlayışmdaki aşınmalar nedeniyle son iki kümedeki davramş kalıplarma son derece aşinadır. E tik Temelli Paradigm ada Yönetici Bir örgütün nasıl işlediğinin yamti, örgüte yön veren , ilke ve değerlerde gizlidir. Bunlar hem kurumun dışanya yansıyan görüntüsünü hem de kültürünü biçimlendirir. Örgüt içinde etik değerlerin yerleşip kökleşmesinde kurumsal kültürün çok özel ve belirleyici bir rolü bulunur. Nitekim, kamU yararım temel alması bakımından etiğe bağlılık da sonuçta, kurum kültürüne bağımlı ve onun bir fonksiyonudur. Etik ilke ve değerlerin kamu yönetiminde egemen kılınması, yönetsel bir sorumluluktur. Etik kodlarm, yönetim sıradüzeninin her düzeyindeki yöneticiler ve işgörenler açısından titizlikle gözetilmesi gerekir. Bu ise etik liderlik ile ilgilidir (Arsİantaş ve Dursun, 2008). Güçlü yönetsel önderlerin ortak noktalanndan birisi, etiği önemsemeleri, onu her şeyin üstünde tutmalandır. Değer ve ilkeleri örgüte yaymada en çok başarılı olan yöneticiler; bunları tutum, tavu: ve davramşlarıyla dile getirmekten çekinmeyenlerdir (Goldberg, 1988: 21). Bu noktada, denilebilir ki, insanları aym amaçlar yönünde harekete geçirilebilmenin belki de en etkili yolu, saygı kültüründen geçmektedir. Yönetimde insan öğesine önem verme anlarranda saygı kültürü, çalışanın kurumsal süreçlere katılumm öngörür. Nitekim, böylesi bir kültür için; eleştiriye açıklık, bilgi ve deneyimlerin paylaşılması, özeleştiriden yararlanma, karşısmdakine saygı, sorumluluk üstlenme gibi çok yönlü ve katılımcı ihşkilere gereksinim vardır. Yapıcı ilişkilere dayalı, uygun kurumsal kültürü oluşturup geliştirme ve koruma görevi ise, herkesten önce elbette lider yöneticilerin işidir. Yönetim, kurumsal etik düzeninin kurulup işletilmesi için uygun ortamm yaratilmasmın baş sorumlusudur. Yönetimin etik değerlere verdiği önem, gösterdiği duyarlık bütün işgörenler için yönlendiricidir. Bıma göre, etiğe bağlılığı, en tepeden başlayarak bütün yöneticilerin uygulamalannda görebilmek gerekir. Yöneticilerin etik değerlerden ayrılmama konusunda özel sorumlulukları vardır. Bu da onlarm davranışlarmda açığa çıkar, örnek davramşlar sergilemeyi 12 Kamu Etiği gerektirir. Çalışanlar etik duyarlığı öncelikle liderlikten bekleme eğilimi içindedir. Etiğe bağlılık, kurumsal kültürü güçlendirme anlamında, siradan işgörenden önce, yöneticilerce yaşama geçirilmelidir. Bu bakımdan, kurumsal değerlerde bir yozlaşma varsa, onun ilk adresi yönetim sıra düzeninin altmdakilerde değil, tepe noktalarmda aranmalıdır. Kamu yöneticisi etik sapmalar sergilerken, astlarm etiğe bağlılık göstermesi beklenemez. O bakımdan, vurgulamak gerekirse, kurumsal sistemin başarısı için evrensel referanslar ışığında etik ilke ve değerleri önemseyen, dürüst, güvenilir etik liderlere gereksinim vardır. Yönetim kademelerini dolduranlar açısından etik duyarlılık ön koşuldur. Yönetime güven olmadan eylemlerde ne işbirliği ne de bütünlük sağlıklı biçimde gerçekleşebilir. Güven yokluğunda bütünün her parçası yalnızca kendi çıkarlarım kollamaya yönelecek, dolayısıyla da sistemin varlığma, işleyişine zarar verecektir. Böylesi bir durumda ise, kurumda ne sağlıklı bir iletişim ve bilgi akışı ne de eşitlik, yansızlık, yardımseverlik gibi etik ilkelere dayalı bir kurum kültürü yaratılabilir. Dolayısıyla, eii/c temelli yönetim açısmdan yöneticinin öncelikli görevi, başmda olduğu işgörenlere karşı ne yolla olursa olsun uygun güven ortammı yaratmaktır. Bu ise, etik sapmaları önleyici yönde astlarm bağlılık duygularım geliştirici bir, rol seti öngörmektedir. Yinelemek gerekirse, yönetimde etik ilkelerin korunup güçlendirilmesinde belirleyici güvencelerden birisi, kamu örgütlerinde en üstten başlayarak her düzeydeki yöneticilerin etik liderlik rollerini benimseyip sahip çıkmasıdır. Bu anlamda, etiğin korunması, onun ilkelerini oluşturmaktan çok daha güç ve kritik önemdedir. Kamu yönetiminde etiğe bağlılık, kuşkusuz, çevre sistemlerden bağımsız değildir. Tersine, özellikle siyasal, toplumsal sistemlerdeki etik aşınmanm kamu yönetimim de dolaysız biçimde etkileyeceği ortadadır. Dolayısıyla, -bir biçimiyle de olsa- siyasallaşmış ya da siyasallaşmaya yüz tutmuş bürokrasiden etiğe bağlılık beklenemez. Bu noktada, etik sapma bağlamı içinde yolsuzluk olgusunun ağırlıklı olarak az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin ana sorunu olduğu yönündeki genel algı da dikkate almdığmda (Berkman, 2009), konunun Türk kamu yönetimi açısmdan önemi daha iyi anlaşılmış olacaktır. Özetie, kamuda etiğe bağlılık konusu, ister seçilmiş isterse atanmış olsun, her tür ve düzeydeki yönetim kadrolarmca içselleştirilemediği sürece, etik sapmalar azaltilamayacaktır. Sonuç: Etik Kültürü Güçlendirıne Kamu yönetim örgütlerinde etik kültürün egemen kıhnabilmesi üç aşamalı bir işlemsel süreci öngörmektedir. Bu sürecin ilk halkası, kamuya ve kuruma özgü değerlere açıklık kazandırarak bunlara dayalı ilke ve standartlann tanımlanmasıdır (Kaptein, Huberts ve Lasthuizen; 2005:301). Etik bir ilke, kaynak anlamında gücünü kimsenin karşı çılcamayacağı değerlerden alnr. Kurumsal bağlamda amlan değer, ilke ve standartlann ortaya konulması sürecin ilk adımı içinde düşünülebilir. Temel ilkelerin tanımlanması demek, yönetimin varlık nedenini bilmesi, yapılacak uygulamalarda izleyeceği yaklaşımı bu misyonla uyumlaştırmak için bir tür dayanak oluşturması demelctir. Sürecin Yönetim ve Etik 13 ilcinci adım ise, etik ilkelerin, yukarıdan aşağıya aşama aşama bütün çalışanlara ve ilgili öteki kesimlere aktarılması, herkesçe bilinir duruma getirilmesidir. Bu bir benimseme, içselleştirme ya da etik iklim yaratma aşaması olarak görülebilir. Üçüncü adımda ise, saptanan değerler seti ile varolan uygulamalar arası uyumun kurulup geliştirilmesi yer aknakifadır. Son iki adım ilkinden çok daha zor ve karmaşıktır. Etik kültür geliştirme sürecine daha geniş ve makro açıdan yaklaşıldığmda ise, yapilması gereken; bir yandan kamu yönetimi alammn bütününü kuşatıcı, bir yandan da alt alanların özelliklerini gözeten etik uygulama sistemlerinin katılımcı bir anlayışla oluşturulmasıdır. Bu süreçte kimi ilkelerin, yasal yaptırımlarla desteklenmesi de zorunludur. Etik denetimi genel olduğu kadar, kurumsal düzeyde titizlikle yapılması gereken bir görevdir. Etik kurallara uyma ve uymamanın karşılığı olmak gerekir. Tersi, amlan ilkeleri işlevsizleştirir. O nedenle, etik dışı davramşlar için yönetimin karşılık düzenlemelerine gitmesi beklenir. Aym düzlemde, etiğe uygun davramşlar da ödül sistemi içinde dikkate almmak durumundadır. Bu yönüyle, kurumsal denetim sistemleriyle etik sistem arasmda güçlü bir bağm kurulması gerekmektedir. Başbakanlık bünyesinde yapılandmiımş bulunan Etik Kurulun yapı ve işleyiş yönüyle yeniden gözden geçirilmesi de bu noktada üzerinde dumiması gereken bir başka konudur. Kamuda etik kültürü güçlendirerek bağlılığı artırmamn önemli yollarından birisi de isdihdam anlayışmm yeterlik ilkesine dayandırılmasıdır. Yeterlik, başarılı olmayı; kayırma ise, yanlılığı anlatır. Yeterliğe dayalı işgören seçme yaklaşımı, etik dışı uygulamalara karşı ciddi bir ön güvencedir. Öte yandan, kamusal etik açısından sağlıklı işleyişi güvenceye almada,' kurumsal anlamda benimsenmiş olan etik ilke ve değerler setinin çalışanlara daha başlangıçta açık kılınması büyük önem taşımaktadır. Bunun arka plamnda da etik eğitimi vardır. Gerçekten de etik tartışmalan yaygınlaştırarak bu konudaki toplumsal/bireysel bilincin ve ‘etik iklimin ’ geliştirilmesi, etik eğitimini zorunlu kılmaktadır. Burada amaç; etik duyarlık kazandırmak, etiğe uygun kararlarm verilmesinde çözümleyici beceriler geliştirmek ve yönetimde etik ölçütlere bağlılığı güçlendirmektir. Buna göre, program uygulamalarında etik kurallann ortaya konulması kadar, bunların hangi amaçlara hizmet ettiklerinin de işgörenlerce anlaşılması gerekmektedir. Kamu yönetiminin bütününde etik liderlik gereksinimi son derece yüksektir. Bu anlamda etik ilke ve değerlerin örgüt kültürüne yerleştirilebilmesi için dikkate almabilecek pek çok yol vardır; Lider yöneticinin davramşlanyla asüarma ömek olması, etik değerlerin öneminin çeşitli yer ve zamanlarda sıklılda vurgulanması, etik eğitimi yoluyla belirsizliklerin azaltılması, yönetsel işlemlerde etik kurallara duyarlığm sağlanması, etik sapmalar için dönüt sağlayıcı iletişim kanallarımn oluşturulması ve son olarak da etik dışı davramşlar için yaptırım uygulamalarma gidilmesi bunlar arasındadn. Sonuç olarak vurgulamak gerekirse, görevin nasıl yürütüleceğini tammlayan öncül değişkenlerden birisi etiktir. Kamu yönetim sistemi, uygulayacağı strateji ve politikalar yoluyla kurumsal başarıyı güvence altma almada etik kültürü 14 Kamu Etiği yönetim anlayışmm doğal, canlı, etkin bir parçası kılacak toplumsal/örgütsel bilinci geliştirmekle yükümlüdür. KAYNAKÇA Arslantaş, C. ve M. Dursun (2008) “Etik Liderlik Davramşmm Yöneticiye Duyulan Güven ve Psikolojik Güçlendirme Üzerindeki Etkisinde Etkileşim Adaletinin Dolaylı Rolü", Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 8;1:111-127. Augustine, N.R. (1988) “Etik Davramş”, Executive Excellence, 2;19. Baydar, T. ve S.B. Akgün (2007) “Yönetim Etiği Açısından Seçilmiş Ülke Uygulamaları: Portekiz Deneyimi" Türk İdare Dergisi, 456. Berkman, Ü.(2009) Gelişmekte Olan Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet, Ankara: TODAİE Yayınları. Brass, J.D., K.D. Butterfield, and B.C. Skaggs (1998) “Relationship and Unethical Behavior: A Social Netvvork Perspective”, The Academy o f ManagementReview, 23;1. Ergun, T (1997) “Postmodemizm ve Kamu Yönetimi”, Amme İdaresi Dergisi, 30;4. Freeman, S.J., D.W. Engels, and M.K. Altekruse (2004) Foundations for Ethical Standards and Codes: The Role of Moral Philosophy and Theory in Ethics”, Counselling and Values, 48:163-173. Goldberg, B. (1988) “Etik Bir Kültür Yaratmak”, Executive Excellence, 2;19. laninska. S.,and J.C. Garcia-Zamor (2006) “Morals, Ethics, and Integrity: How Codes o f Conduct Gontribute to Ethical Adult Education Practice”, Public Organization Review, 6:3-20. Kaptein, M., L. Huberts, and K, Lasthuizen (2005) “Demonstrating Ethical Leadership by Measuring Ethics: .A Survey of U.S. Public Servants”, Public Integrity, 1\A: 299-311. Kuçuradi, 1.(2001) (Açılış Konuşması) I.Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi Kitabı, Ankara: ODTÜ Felsefe Bölümü. Öztürk, N.K.(1988) “Kamu yöneticilerinin Kararlarmda Etik Değerler”, Amme İdaresi Dergisi, 31;2. Pehlivan,!. (1998) Yönetsel-Mesleki Örgütsel Etik, Ankara: Pegem Yaymları. Pieper, A. (1999) Etiğe Giriş (Çev.: V.Atayman ve G.Sezer), İstanbul: Ayrmtı Yayınlan Reitz,H.J., J.A. Wall, and M.S. Love (1998) “Ethics in Negotiation: Oil and Water or Good Lubrication?”, Business Horizons, 41 ;3. Yönetim ve Etik 15 Svenson, J. (2005) “Eight Questions About Corraptions”, Journal o f Economic Perspectives, 19;3:19-42.. Steinberg, S.S. ve D.T. Austem (1996) Hükümet Ahlak ve Yöneticiler, (Çev.: T.Ergım), Ankara: TODAÎE Yayınlan. YÖNETİM, BÜROKRASİ VE ETİK KAMU Y ö n e t i c i l e r i n i n e t I k k a r a r VERME YAKLAŞIMLARI Çetin ERDOĞAN* özet Y önetim , bir karar verm e işi olarak ele alındığında verilen kararların örgütsel açıdan etkili sonuçlar doğurm asının yanında etik açıdan da uygun olm ası beklenir. Çünkü etik bir örgüt ortamının oluşm asında yöneticiler, belirledikleri önceliklerle v e aldıkları kararlarla örgüte yön verirler. Kararlarıyla toplum sal kültürün şekillenm esi v e taşınm ası gibi konularda önem li rolü olan kamu yöneticileri, karar alma süreçlerini kendilerine özel etik bir çerçeveye oturtmalı v e bu etik çerçeve dışına çıkmamalıdırlar. B u çalışm ada, kamu yöneticilerinin kararlannm etik açıdan değerlendirilm esi v e gerekçelerinin belirlenm ek amaçlanm ıştır. B u am açla, A nkara’da Bakanlıklarda görev yapan daire başkanı v e genel müdür düzeyindeki yöneticilerin görüşlerine başvurulmuştur. N itel yöntem le yapılan araştırmada veriler yöneticilerden e-posta yoluyla toplanmıştır. Araştırmaya 14 kam u yöneticisi katılmıştır. Y öneticilere bazı etik ilkeleri içeren örnek olaylar'sunulm ıiş, o durumda neye karar verecekleri ve bu kararlarının gerekçeleri belirlenm eye çalışılm ıştır. Y öneticilerin kararları değerlendirildiğinde araştırmaya katılan kamu yöneticilerinin büyük çoğunlukla etik davranışlar sergiledikleri, yönetm elikle belirlenen etik ilkeleri benim sedikleri v e bu ilkeleri dikkate alarak karar verdikleri anlaşılm ıştır. İkilem de kalınan durumlarda bazı yöneticilerin bireysel ilkelerini dikkate aldıkları görülmüştür. A n a h ta r K elim eler; Kamu yöneticileri, etik karar verm e, etik ikilem ler. YÖNETİMDE ETİK KARAR VERME Kamu yönetiminde etik karar verme konusunım açıklaımıası için öncelikle yönetim ve etik arasında bir ilişki kurulmaya çalışılmışür. Daha sonra yönetimde etik karar verme konusu ele almmış ve buna ilişkin yöntem ve prosedürler tamtılmaya çalışılmıştır. Yönetim ve E tik İlişkisi Etik kavramımn anlamı hakkmda çokça tartışmalar yapılagelmiştir. Bazı durumlarda etik, yasadışı ve kötü davramşlar, ahlaksızlık ve hilekarlık gibi etik olmayan kavramlarla açıklanırken bazı durumlarda ise etiği açıklamak için doğruluk, dürüstlük, bireysel değerler ve mesleki ilkeler gibi kavramlar kullamlu:. Sonuç olarak etik, bir problem veya durumla ilgili insanın ahlaki bir yargıya varmasmı gerekli kılar (Cranston, Ehrich ve Kimber, 2003:137). Etik kavramı, insan davramşlarmı doğru veya yanlış, iyi veya kötü olarak belirleyen bir takım ilkeler veya standartlar bütünü olarak tammlanabilir (Owens, 1982:46). John Dewey (Akt. Shapiro ve Stefkovich, 2001:1) etiği, doğru veya yanlış, iyi veya kötü olarak düşünülen davranışlarla ilgilenen bilim dalı olarak tammlamıştır. " Araş. Gör., Ankara Ü niversitesi Eğitim B ilim leri Fakültesi E ğitim Y önetim i v e T eftişi A nabilim Dalı / 18 Kamu Etiği Başka bir ifadeyle etik, insan davranışlarım özel bir problem sahası olarak araştıran, bu sahayı belirleyen değerlerin karakterini ve insan davramşlannm bağımlı veya bağımsız olduklarmı inceleyen disiplin olarak tanımlanmıştır (Mengüşoğlu, 1968: 262). Etik denilince akla felsefe, değerler ve ahlak kavramları gelmektedir. Yönetim ise bir kararlar ve eylemler dünyasıdır. Etik doğru ve yanlışı araştırırken yönetim, yapılacak olan işin yapılıp bitirilmesiyle ilgilenir. Etik tamamıyla soyut iken yönetim uygulamaları kaçımimaz olarak somuttur (Fredericicson ve Walling, 2001: 37). Yönetim, örgütün ilgilileri arasmda bir denge kurma durumundadır. Pek çok farklı kesimin beklentilerini karşılamak örgütün başlıca görevidir. İşgörenler, hükümet organları, müşteriler ve kainuoyu gibi farklı kesimlerin örgütten farklı beklentileri vardır. Yönetici, örgütten beklentileri olan farklı gruplarm çıkarları arasmda. nasıl denge kuracağını bilmelidir. Bazı durumlarda yönetici belli değerlere, standartlara veya normlara göre kolayca karar verebilir ancak bu kadar açık ve belirgin olmayan durumlarda yönetici nasıl karar vereceğini bilemeyebilir (Jones, 2004: 46). Yönetim siurecinde yöneticinin kararlarmdan, uygulamalarından ve davramşlarmdan başta örgüt ve işgörenler olmak üzere örgütün ilişki içinde olduğu tüm kesimler doğrudan veya dolayh olarak etkilenmektedir. Bu süreç içinde yerine getirilmesi gereken işlevler bazı ilke ve kurallarm davramşlara rehber olarak almmasım zorunlu kılar. Davramşlara yön veren ve iyi-kötü, doğru-yanlış aynmmm kişiye görelikten çok, evrensel kabul gören ölçülere göre belirlenmesinde etik ilkeler çok önemli bir işlev görmektedir (Aydın, 2001: 39). Öyleyse yöneticilerin karar verirken etik açıdan da kararlarım değerlendirmesi ve etik ilkelere uygunluğunun göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Etik Karar Verme Karar verme, yönetimin doğası gereği, yöneticilerin en sık yaptığı ve bununla beraber en önemli işlerindendir. İleriyi düşünerek hesaplanmış kararlar, yöneticiyi ileride oluşabilecek sorunlardan armduracaktır. İyi ve doğru kararlar hemen ve hızlı bir şekilde verilmez. Hızlı karar veren yöneticiler bu nedenle hemen sonuca ulaşamazlar. Sorunu irdelemek ve seçenekleri değerlendirmek belirii bir zaman alır. Bu nedenle yöneticinin kararlarım iyi düşünerek, pek çok faktörü hesaba katarak vermesi gereklidir (Folirio, 2003:14). Yönetimin kararlarım etkileyen faktörler çok çeşitli olabilmektedir. Örgütün işgörenleri, içinde bulunulan çevre ve toplum, örgütün bağlı bulunduğu üst sistemler ve yasal çerçeveler karar vermede dikkate alınması gereken faktörlerdendir. Bunlann yamnda örgüte yönelik siyasal baskılar ile ekonomik ve toplumsal sorunlar da dikkate almdığmda yönetim ortamının yüksek düzeyde bozulduğunu araştırmalar göstermektedir. Elverişli bir ortamdan yoksun olan yönetimin etkililiğinin yoksunluk oranında düşme göstermesi kaçımimazdır Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları 19 (Başaran, 1996: 177). Bu anlamda etik bir örgüt ortanmun sağlanması etik kararların alınmasında' önemli bir etken olarak görülmektedir. Karar kurarmmn öncülerinden Simon (1957: 45) karan etik ile ilişkilendirirken kararm iki temel öğesi olan “değer” ve “gerçek” öğelerine dikkat çekmiştir. Gerçeklere dayalı önermeler gözlemlenebilir dünya ile ilgili ifadelerdir. Bu önermelerin doğra ve yanlışlığı test edilebilir. Karar ise gerçeklere dayalı önermelerden biraz daha farklıdır. Kararda “gerçek” öğesinin bulunmasımn yanında bir de değerleri içeren etik bağlam yer almaktadır. Etik bağlam, olması gerekenlerle ilgilenmektedir. Etik bir önermenin veya değerin doğruluğunu gerçek önermelerde olduğu gibi test etmek mümkün değildir. Örneğin, insanlarm birbirine hoşgörülü davranmasının gerekliliği etik bir önermedir ve bunun doğmiuğu tartışılmaz ancak, doğru kabul edilir. Simon’un öne sürdüğü, kararm “değer” ve “gerçek” öğelerini Onaran (1971: 48) şöyle açıklamaktadır: Her bir kararm gerçekleştirmek istediği bir değer vardır. Örneğin bir şehrin sokaklanmn temizlenmesi gerekir ve bunun için temizlikçiler görevlendirilir. Burada şehrin sokaklarmm temiz tutulması gerektiği bir değer yargısıdır; ne yapılması gerektiğini söylemektedir. Bu değerin doğraluğu veya yanlışlığı ispatlanamaz; ya kabul edilir ya da reddedilir. “Sokakların temiz olması için şu sayıda temizlikçi çalıştırılmalıdır” önermesi ise bu değere dayah bir gerçek önermesidir. İşte bu önermeye dayamlarak verilen karar, “sokaklarm temizlenmesinin gerekliliği” değer yargısına ulaşmak için verilmektedir. Yani her bir karar bir değeri gerçekleştirmek için verilmektedir (Simon, 1957. Akt: Onaran, 1971: 48). Yöneticiler bir takım değerleri gerçekleştirmenin yamnda örgütün dikkate alması gereken dengeleri gözeterek karar verme çabalan esnasmda hangi davramşm etik olup olmadığı konusunda bir takım kararsızlık veya ikilemler yaşayabilirler. Bireyin ailesinden aldığı ahlaki önseziler etik karar vermeyi sağlamaya yetmeyebilir. Bu durum özellikle etik ilkelerin çatıştığı ikilemlerle sık sık karşılaşan yöneticiler için geçerlidir. Bunun için yöneticiler böyle durumlarda etik ilkeleri ahlaki sezgilerine uygulayarak kendileri için yüksek etik standartları geliştirmelidirler (Strike, Haller ve Soltis, 2005). Etik bir örgüt ortamımn oluşmasmda yönetim sürecinin önemi büyüktür. Bu sürecin bir parçası olarak yöneticiler belirledikleri önceliklerle, aldıkları kararlarla örgüte yön verirler. Bir örgütün genel olarak etik açıdan performansı o örgütün liderinin etik standartlarma ve davramşlanna bağİıdu- (Longenecker, 1985:65). Yönetimde etik kararlarm alınması ve etik bir örgüt ortamımn oluşturulması açısmdan yöneticilerin etik düşünme ve karar verme becerilerinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi büyük önem taşmıaktadır. Alınan etik kararlarm toplumsal açıdan da önemli bir rolü olduğu unutuknamalıdır. Aldıkları kararlarla toplumsal kültürün şekillenmesi ve taşınması gibi konularda önemli rolü olan yöneticiler, karar alma süreçlerini kendilerine özel etik bir çerçeveye oturtmalıdırlar ve alman kararlar bu etik çerçeve dışma çıkmamalıdır (Daniel, 2001:14-18). 20 Kamu Etiği Yöneticilerin etik kararlar almalarında etik ilkeler yol gösterici rol oynamaktadır. Etik ilkeler, en doğra davranışın belirsiz olduğu durumlarda ahlaki tepkilerin nasıl olması gerektiği konusunda insanlara yardım eder. Ayrıca etik ilkeler yöneticiye örgütseL gruplarm çıkarlan arasmda nasıl karar vermesi gerektiği konusunda da yol gösterir (Jones, 2004:45). ’ Calabrese (1989:16-19) yönetimde etik karar verme konusunda şu ilkelere dikkat çekmiştir: * Herkes tarafından istenen kararlar herzaman doğra kararlar değildir. Yö­ neticiler sıklıkla herkesçe istenen kararla etik açıdan doğra kararları ayırt etmek durumunda kalırlar. Herkesçe istenen kararlar doğra olduğunda etik açıdan bir sorun olmaz. Ancak istenen kararlarla doğra kararlar bazen birbiriyle çakışır. Akıllı yöneticiler soranları bütün yönleri ile ele alırlar ve etik soranları gözönünde tutarlar. » Kararlannda belirleyici olarak yalmzca örgüt için iyi olanlan alan yöneti­ ciler, örgütlerin, bir yandan da üyelerinin gereksinimlerini karşılamak zorunda olduklarım unuturlar. Etkili yöneticinin temel amacı hizmet etmektir. Buradaki hizmetin amacı, “Örgütün üyelerine bireysel gereksinimlerini karşılama konu­ sunda nasıl yardımcı olabiliriz?” sorasunu da içerir. ® Ahlaki cesaret yönetici rolünün bir parçasıdır. Ahlaki cesaret olmadan etik davranmak mümkün değildir. Yöneticiler etik ilkelerin ihlali konusunda baskıya maraz kaldığmda “hayır” diyebilecek ahlaki cesarete sahip olmalıdır. Yöneticinin etik standartlara göre davranması ve etik kararlar alması imkansız değildir. Bu konuda yapılan çalışmalarda ve araştırmalarda bilim insanları etik kararlarm almmasmda dikkat edilmesi gereken kriterleri ortaya koymuşlar; etik karar vermek için çeşitli sistematik yöntemler ve modeller geliştirmişlerdir. Yönetimde etik davramşlarm sergilenmesiyle ilgili olarak James Rest (1986. Akt. Klinker, 2000:43), “Dört Bileşenli Etik Davramş Modeli”ni geliştirmiştir. Bu modeldeki boyutlar etik duyarlılık, etik yargı, etik motivasyon ve etik cesarettir. Bu boyutlar aşağıda açıİdanmıştu: (Rest, 1986. Akt. Klinker, 2000:43): Etik duyarlılık bileşenine göre birey, belirli bir konuda karar verirken bazı durumlar hakkmda yorum yapabilmelidir. Söz konusu duramla ilgili yapılması mümkün olan, eylemler, her bir eylemden etkilenecek olanlar ve ilgili tarafların bu eylemleri nasıl karşılayacakları düşünülmeli ve yorumlar yapılmalıdır. Etik yargı bileşeninde birey, etik açıdan hangi eylemin doğra, adil veya iyi olduğu hakkmda bir yargıya ulaşabihnelidir. Böylece söz konusu durumda her hangi bir bireyin nasıl davranması gerektiğine ilişkin bir etik davramş örneği oluşturabilir. Etik motivasyon bileşenine göre, etik değerler, diğer kişisel değerlerin üstünde tutulmalıdır. Bıma göre karar verilirken, öncelikle etik açıdan doğra olan hedeflenmelidir. Kamu Yöneticilerinin Etik K arar Verme Yaklaşımları 21 Etik cesaret bileşenine göre ise birey, tükenmişlik, isteksizlik ve olası engeller karşısında yeterli düzeyde azim, güçlü bir benlik ve kararları uygulama becerisine sahip olmalıdır. Yönetimde etik davramşlarm gerçekleşebilmesi için yöneticilerin bu dört özelliğe sahip olması gerekli görülmektedir. Toplumun, yöneticilerden etik davramş beklentilerinin giderek arttığmı savunan Andrews (1989:6) ise etik kararlarm, bulması ve geliştirmesi imkansız olmayan üç niteliğe bağlı olduğunu belirtmektedir. Bunlardan birincisi, etik sorunları fark edebilme ve alternatif çözüm yollarımn sonuçlarmı düşünebilme yeteneğidir. İkincisi, farklı bakış açıları geKştirip o an için yer, zaman, ilişkiler ve şartlara bağlı olarak doğru karar verebilecek özgüvene sahip olmaktır. Üçüncüsü ise tüm ihtiyaçlar bilinemediği veya sorunlara tartışılmaz ve net çözümler üretilemediği durumlarda bile karar vermeye istekli olabilmektir. Bu şartlar sağlandığmda yönetim etik kararlar alma konusunda standartlarım artırmış olacalctır. Yönetimin sahip olduğu etik standartlar ve sergiledikleri etik davramşlar kısa zamanda örgütün tamarama yanşıyacak ve etik bir örgüt kültürü oluşturulacaktır. Etik karar verme konusunda Josephson Etik Enstitüsü (JIE, 2008) daha iyi kararlarm verilebilmesi için yedi adımdan oluşan bir yöntem önermiştir. Bu adımlar şu şekilde açıklanmaktadır: 1. Dur ve düşün: Olaylarm gelişimi ve sürecin işleyişi durdurulmalı ve olay­ ları sakin bir şekilde analiz edebilecek kadar düşünülmelidir. Çok bilinen bir yöntem olan, sinirliyken lO’a kadar saymak, mantıksız ve düşüncesizce davra­ mşlar sergilemeyi önleyecektir. Baskı altında veya telaş halinde bulunduğunda insanlar önemli gerçekleri görememekte; yanlış ve mantıksız kararlar vermekte­ dirler. Durup düşünmek inşam aceleci kararlardan alıkoyacak ve olayları daha iyi anlamayı sağlayacaktır. 2. Amaçlannı belirle: Karar vermeden önce kısa ve uzun vadeli amaçlar be­ lirlenmelidir. Ayrıca kararm etldleyeceği “istenenler” ile “istenmeyenler”den birey için en önemli olanlar belirlenmelidir. Buradaki büyük tehlike ise anlılc arzu ve heveslerle alman kararlarm, daha önemli olan amaçları engellemesidir. 3. Gerçekleri kararlaştır: Karan destekleyecek yeterli bilgiye ulaşıldığından emin olunmalıdır. Gerçekler bilinmezse iyi kararlar verilemeyecektir. Neyin bilindiği ve neyin bilinmesi gerektiği belirlenmelidir. Kesin olmayan bilgileri ve varsayımlan doğrulamak ve ek bilgiler edinmek için hazırlamlmalıdır. Gerçekle­ ri belirlerken bu gerçekleri sunan kişilerin güvenirlikleri dilckate alınmalıdır. Aktarılan bilgiler söz konusuysa aktaranlarm doğmiuklarma, dürüstlüklerine ve hafızalarmın iyiliğine dikkat edilmelidir. Varsayım, dedikodu ve duyumlar ger­ çeklerle kanştırılmamalıdır. Bireysel değer ve ilgilerin gerçeği etkilemesine izin verilmemelidir. Son olarak elde edilen bilgilerin tamlığı ve doğmiuğu değerlen­ dirilmelidir. 22 Kamu Etiği 4. Seçenekler geliştir. Ulaşılmak istenen ve gerçekler dikkate almarak seçe­ nekler listesi oluşturulmalı ve hedefe ulaşmak için yapılacaklar belirlenmelidir. Önemli bir karar söz konusu ise güvenilir kişilerden yardım alınmalıdır. Bu sa­ yede yeni bakış açıları edinilecek ve yeni seçenekler oluşturulabilecektir. Eğer sâdece bir veya iki seçenek oluşturulmuşsa yeterince iyi düşünülmemiş demektir. 5. Sonuçlarını düşün: Potansiyel sonuçları belirlemede iki teknik kullanılabi­ lir. Birincisi seçeneklerin karakter süzgecinden geçirilmesidir. Seçenekler karak­ terin temel öğeleri olan güvenirlik, saygı, sorumluluk, adaletli olma, ilgili olma ve yurttaşlık öğelerine göre değerlendirilmelidir. Ayrıca temel etile ilkelere aykm olup olmadığına bakıbnalı, etik ilkelere uymayan seçenekler ayıklanmalıdur. İkinci teknik, paydaşlarm tanımlanması ve karardan nasıl etkileneceklerinin belirlenmesidir. Seçenekler paydaşlar açısından değerlendirilmieli, bu seçenekle­ rin kimin iyiliğine ve kimin zararma' olacağı düşünülmelidir. 6. Seçim yap: Bu noktada seçim yapıirr. Neyin seçileceği net değüse bazı stratejilere başvurulabilir. Yargılarına güvenilen kişilere başvurulabilir. Güçlü bir karaktere ve en sağlam etik yargılara sahip bilinen bir kişinin böyle bir durumda nasıl davranacağı düşünülebilir. Bu kişi dini veya siyasi bir lider olabilir. Karar vereni tamyan herkesin bu karardan haberdar olacağı düşünülebilir. Bu durum daha dikkatli seçimler yapmaya yöneltecektir. Son strateji olarak etik kararlarm verilmesinde altm kural olarak bilinen “Sana nasıl davramimasım istiyorsan başkalarına da öyle davran” ilkesidir. 7. Gözden geçir ve değiştir: Etik karar vericiler kararlarının etkilerini izler ve değerlendirir. Eğer istenen sonuçlara ulaşılmarmşsa veya karar, istenmeyen yeni durumlara yol açmışsa durumun yeniden değerlendirilmesi ve yeni kararla­ rm alınması gereklidir. Bu adımlara göre dikkatli bir şekilde hareket edildiğinde etik dışı kararlarm alınması çok düşük bir ihtimal olarak görülmektedir. Bu adımlardan her biri önemlidir ancak gerçeklere tam olarak ulaşılması ve yeterince seçeneğin oluşturulabilmesi etik karar açısmdan hayati önem taşıyan adımlar olarak görülebilir. Etik İkilemler İnsan, yaşamı boyunca sıklıkla seçeneklerle karşılaşır ve böyle durumlarda bü: karar vermesi gerekir. Seçenekler arasmda hangisinin en uygun olduğuna karar verilemediği durumlar ikilemler yaşanır. Seçeneklerin değerlendirilmesinde etik ilkeler söz konusuysa ve bu ilkelerin çatışması durumu varsa o zaman etik ikilemle karşı karşıya bulunulmaktadır. Etik ikilemler insanlann birbiriyle çelişen ilkeler arasmdan bir seçim yapmaları gerelctiğinde ortaya çıkarlar. Buna göre etik ikilem, genellikle kafa karıştırıcı durumlarda, çelişen ilkeler arasında bir seçim' yapmak zorunda kalman durum olarak tammlanabilir (Cranston, Ehrich ve Kimber, 2003:137). Etik ikilem, zor ve karmaşık bir problemden daha kapsamlı ve çözümü daha çok emek isteyen bir durumdur. Bazı durumlarda bir tarafm memnun edilmesi Kamu Yöneticilerinin Etik K arar Verme Yaklaşımları 23 diğer tarafın feda edilmesi anlamına gelmektedir. Bunun gibi bazı etik ikilemlerin çözümünde bir değeri seçmek diğer bir değeri yok saymak anlamına gelebilmektedir. Buna rağmen yine de etik ikilemler etkili ve uygun bir yöntemle çözülebilir. Bunun için durumun her yönüyle ele alınması, alternatiflerin sistematik bir yolla belirlenmesi, durumla ilgili değerlerin herbirine gereken önemin veribııesi gerekmektedir (Makrydemetres, 2002:254). Foster (1986, Akt: Shapiro ve Stefkovich, 2001: 3), etiğin yönetimdeki yerini belirtirken “Yönetimdeki her bir karar insan hayatımn yeniden yapılandırılmasıdır. Bu j ^ d e n yönetimin kalbinde etik ikilemlerin çözümü yer alır.” sözleriyle etik ikilemlerin çözümünün önemine dikkat çekmiştir. Makrydemetres’e (2002:255) göre yöneticilerin etik ikilemlerin çözümü sürecinde dikkate alması gereken dört temel kriter bulunmaktadır. Bunlar; yönetimde demokratik hesap verebilirlik, yasalara uygunluk ilkesi, mesleki dürüstlük ve topluma karşı sorumluluktur. Hesap verebilirlik ilkesi yöneticinin kararlarmdan ve kararlarmm sonuçlanndan sorumlu olmasmı, gerektiğinde bu kararları nedeniyle üst makamlara ve ilgililere hesap vermesi gerektiğini ifade etmektedir. Alman kararlarm yasalarla çelişmemesi ve illegal nitelik taşımaması yasalara uygunluk iUcesinin gereğidir. Mesleki dürüstlük, o mesleğin ilkelerine ve meslek ahlakına uygun davramşlar sergilenmesini gerektirir. Topluma karşı sorumluluk ise örgütün topluma yönelik rollerine işaret etmektedir. Kararlarda toplumun genel iyiliği ve kamu yararı göz önünde bulundurulmalıdır. Etik ikilemlerin nasıl çözüldüpnü yöneticinin eğitimine, değer sistemine ve ahlaki kararlara karşı yaklaşımına bağlayan Denig ve Quinn (2001:2-3) bu ahlaki kararsızlıklarm çözümünü karar vericinin yararcılık prensibi ve kişisel çıkarlar arasmdaki dengeyi koruyabilme yeteneğine bağlamaktadır. Burada yararcılık prensibi, “Hangi karar en j ^ s e k sayıda kişi için iyidir?” sorusuna cevap aramaktadır. Bu görüşe paralel olarak Strike, Haller ve Soltis (2005)’e göre ise birden fazla etik ilkenin çatiştiğı durumlarda ikileme düşen yönetici bu ikilemi çözmek için öncelikle her bir etik ilkeyi açık ve net olarak ortaya koymalı, bunlarm gerekçelerini düşünmeli, öncelikleri belirlemeli ve buna göre karar vermelidir. Etik ikilemleri çözmek için başka bir yöntem geliştiren Nash (1996:Akt. Kalinich, 2005), yönteminde çeşitli sorularla etik durumu her yönüyle ortaya koymayı ve bu şekilde karar vermeyi hedeflemiştir. Buna göre etik kararlar vermek için şu sorulara cevaplar bulunmalıdn-: 1- Bu durum neden bir etik ikilemdir? 2- Birbiriyle çeUşen seçenekler nelerdir? 3- Etik açıdan konuyla ilgili aktörler kimlerdir? 4- Davramş nerede gerçekleşmiştir? Bu yerin konuyla etik açıdan bir ilgisi var mı? 24 Kamu Etiği 5- Davranış ne zaman gerçekleşmiştir? Zamanm konuyla etik açıdan bir ilgi­ si var mı? 6- Davramşın tarzı veya biçiminin konuyla etik açıdan ilgisi nedir? 7- Her bir kararm önceden kestirilebilir sonuçları nelerdir? 8- Her bir kararda dikkate alınması gereken, önceden kestirilebilir ilkeler ne­ lerdir? 9- Uygulanabilir bazı alternatifler nelerdir? 10- Etik ilkeler bu konuda ne demektedir? 11- Bu konudaki kararmız nedir? Bu sorularla yazar, ikilem durumunu ortaya koymaya, ikilemi etkileyen ve ilişkili faktörleri (ilgili şahıslar, yer, zaman vs.) belirlemeye çalışmaktadır. Bu sayede karar verici kararmda daha çok faktörü dikkate alacak ve daha az ikilem yaşayacaktır. Türk Kamu Yönetiminde Etik Çalışmaları Türkiye’de, Cumhuriyet tarihi boyunca kamu yönetiminde etik ile ilgili çahşmalara rastlanmamakta, bu konu sadece yolsuzluk ve rüşvet gibi yasal konularla smırlı kalmaktadır. Türk kamu yönetiminde etik çalışmaları ise oldukça yenidir. Bu konuda 2004 yılında kamu yönetiminde uyulacak etik ilkelerle ilgili çahşma başlatılmış ve 2005 yılmda “Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri ile Başvum Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik” çıkarılmıştu:. Bu yönetmelikle kamu yöneticilerinin uymaları gereken etik ilkeler belirlenmiş, bu ilkelerin uygulanması ve etik kültürün yerleştirilmesine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu kapsamda kamu kurumlarmda Etik Kurullan kurulmaya başlanmış ve kamu görevindeki memurlarla Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesi imzalanmıştır. Bugüne kadar, kamu yönetiminde etik ile ilgili yapılan en kapsamlı çalışma olmasma rağmen söz konusu yönetmelik bazı noktalarda eleştiriye uğramaktadır. , En önemli eleştiri söz konusu ilkelerin sadece belirli kurunolarla sımrh tutuhnası, tüm kamu görevlilerini kapsamaması üzerine yapılmaktadu. Ömeğin cumhurbaşkam, başbakan, ordu mensuplan ve bakanlar bu yönetmelik kapsamma alınmamıştu'. Diğer önemli bir eleştiri etik konulardaki şikayetlerin yapılabilmesinin zorlaştiniması üzerinedir. İsimsiz ihbarlarm kurülca kabul edilmemesi pek çok etik dışı durumun gizli kalmasma neden olacaktn:. Ayrıca etik kurullara yaptmm hakkı tamnmamış, sadece görüş bildirme yetkisi verilmiştir. Bu eksiklikler ise kuramlarda etik kültürün yerleşmesinin önünde önemli birer engel teşkil etmektedir. Amaç Bu araştirmamn genel amacı, kamu yöneticilerinin kararlarırun etik açıdan değerlendirilmesidir. Bu sayede kamu yönetiminde etik ilkelere uygun kararlara Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları 25 dikkat çekilmesi ve yanlış kararların ortaya konularak bımlann azaltılmasına destek olunması hedeflenmiştir. Araştırmanın genel amacı çerçevesinde şu sorulara yamt aranmıştır; 1. Kamu yöneticilerinin kararları etik ilkelere uygun mudur? 2. Kamu yöneticilerinin kararlarınm gerekçeleri nelerdir? 3. Kamu yöneticileri karar verirken hangi ilkeleri dikkate ahnaktadur? Yöntem Araştirmad'a nitel yöntem kullamimıştır. Araştırmamri çalışma grubu, Ankara’da çeşitli bakanlıklarda görev yapan genel müdür ve daire başkanı düzeyindeki kamu yöneticilerinden oluşmuştur. Araştırmamn amaçlarına ulaşmak için gereken veriler, çalışma grubuna dahil edilen yöneticilerin görüşlerinden elde edilmiştir. Veri toplama aracı olarak bazı temel etik ilkeleri içerecek şekilde yedi örnek olay yazılmış ve bu örnek olaylardan sonra üçer soru hazırlanmıştır. Hazurlanan doküman e-posta yoluyla yöneticilere ulaştmimış ve soralarm aym doküman üzerinde cevaplamp e-posta yoluyla geri gönderilmesi istenmiştir. Bakanlıkların internet sitelerinden ulaşılabilen yaklaşık 180 yöneticiye belirli aralıklarla iki defa e-posta gönderilmiştir. Gönderilen e-postalara 14 kamu yöneticisi cevap vermiştir. Bu yöneticiler arasında çeşitli bakanlıklardan olmak üzere bir müsteşar yardımcısı, dört genel müdür, bir genel müdür yardımcısı ve sekiz daire başkam bulunmaktadır. Görüşmelerden elde edilen veriler “içerik analizi” tekniğiyle analiz edilmiş ve bulgular yorumlanmıştır. BULGULAR VE YORUM Araştırmanın bu kısmmda snrası ile önce örnek olay sunulmuş, daha sonra örnek olaym içerdiği etik ilkeler kısaca açıklanmışta. Sorulara verilen yamtlar ortak ifadelerle özetlenmiş ve bulgular analiz edilerek yorumlanmıştır. “Gerçek Dışı Beyan” İlkesiyle İlgili B ulgular ve Yorum Bağlı bulunduğunuz Bakanlık, bir anket göndererek yöneticisi olduğunuz birimdeki tüm personelin performans ölçümünün yapılıp sonuçların bildirilmesini istemiştir. Siz de anketi personelinize uygulatıp sonuçlara baktiğınızda biriminizin performans düzeyinin oldukça düşük olduğunu gördünüz. Yardmıcınız veya bir çalışma arkadaşınız sonuçlarm bu şekilde Bakanlığa gönderilmesinin biriminizin itibarım zedeleyeceğini, sonuçlar üzerinde biraz oynayıp, iyileştirmeler yapmak gerektiğini ileri sürmektedir. Bunım hemen her birim tarafından yapıldığım, siz yapmazsanız Bakanlık’taki performansı düşük tek birimin sizin biriminizmiş gibi bir sonucun çıkacağmı söylemektedir. 26 Kamu Etiği Bu örnek olayda temel vurgu “gerçek dışı beyan” ilkesi üzerindedir. Örnek olayda yöneticinin etik ikilem yaşayabileceği bir durum söz koiıusudur. Diğer birimler verilerle oynayıp, performanslarım yüksek gösteriyorlarsa, gerçek sonuçlan göndermek kendi bilimi için haksızlık yaratacak, hak etmediği halde en düşük performanslı birim olarak muamele görecektir. Bu örnek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yamtlara göre yöneticilerin tamamı, sonuçlar üzerinde değişiklik yapmayacağım ve bulgulan olduğu gibi Bakanlığa ileteceğini belirtmiştir. Bazı yöneticiler işe bu cevaba ek olarak, biriminde hizmet içi eğitime giderek veya motivasyonu artırmaya çalışarak düşük olan performansı yükseltmeye çahşacaklarmı belirtmişlerdir. Bir yönetici ise sonuçlar üzerinde oynama yapmayıp düşük performansa gerekçe bulacağım ifade etmiştir. Kararlarmm gerekçeleri sorulduğunda verdikleri yanıtlarda yöneticiler, gerçeği gizlemenin veya yalan beyanda bulunmamn hem etüc hem yasal açıdan doğru olmayacağmı, bımım ileride mutlaka açığa çıkacağını ve kendilerini zor durumda bırakacağım belirtmişlerdir. Bunun yamnda, doğru verileri sımarak Bakanhğı durumdan haberdar edip performansı artmcı tedbirler almmasım sağlamak düşüncesi ön plana çıkmaktadır. Bu kararlarım hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler, en çok dürüstlük, şeffaflık, objektiflik, doğruluk, kamu hizmeti bilinci ilkelerini dikkate aldiklarmı belirtmişlerdir. Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri Yönetmeliği’nin 18. maddesinde yöneticilerin aldatıcı ve gerçek dışı beyanat veremeyecekleri, 10. maddesinde ise açık ve kesin kamtlara dayanmayan rapor düzenleyemeyecekleri ifade edilmektedir. Ayrıca veriler üzerinde oynamak gibi bir durum yine ilgili yönetmeliğin çeşitli maddelerinde yer alan doğruluk, dürüstlük, şeffaflık gibi etik ilkelere aykırı bir davramş olacaktır. Yöneticilerin tamamı bu ömek olayda etik açıdan doğru kararlar vermiş ve etik ilkelere uygun hareket etmişlerdir. “Eski Kamu Görevlileriyle İlişkiler” İlkesiyle İlgili Bulgular ve Yorum Yöneticisi olduğunuz birimde boşalan bir yere memurlar arasmdan bir şef atamanız gerekmektedir. Kurumunuzda sizden önce yöneticilik yapmış ve emekli olmuş, sizin de sevip, saygı duyduğunuz eski bir amiriniz sizi ziyaret eder. Bu kişi emekli olmasma rağmen halen kurumla irtibatım kesmemiş ve üst düzey yöneticilerin sözüne itibar ettiği, ricalarım larmadığı biridir. Kendisi yöneticiyken, boşalan bu şeflik görevi için yeğeni olan Mehmet Bey’i uygun gördüğünü, onun o görevi fazlasıyla hak ettiğini düşündüğünü ve sizden Mehmet Bey’i o göreve getirmenizi rica etmektedir. Siz ise Mehmet Bey’in bu görev için uygun olmadığını, Salim Bey’in bu görev için daha yeterli ve başanh olacağmı düşünmektesiniz. Bir yandan da saygı duyduğımuz eski amirinizi kırmak istemiyorsunuz. Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları 21 Bu örnek olayda temel vurgu “eski kamu görevlileriyle ilişkiler” ilkesi üzerindedir. Örnek olayda, eski bir kamu görevlisi şimdiki yöneticiden kendisi için bir ayrıcalık yapmasım ve kendi karanmn uygulanmasını istemektedir. Bu örnek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yamtlara göre yöneticilerin tamamı eski kamu görevlisine ayrıcalık yapmayacağım ve onun isteğine uymayacağım, görev için uygun olan Salim Bey’in atanmasını sağlayacağmı ifade etmektedir. Yöneticilerin yarıya yakım ise buna ek olarak eski kamu görevlisini nezaketle dinleyeceğini, bu iş için Salim Bey’in daha uygım olduğu konusunda onu ikna etmeye çalışacağım ve eski yöneticiyi kırmadan reddedeceğini belirtmiştir. Kararlamun gerekçeleri sorulduğunda verdikleri yanıtlarda yöneticiler, dışardan müdahalelere izin verilirse o birimin yönetilemeyeceğini, adam kayırma ile başarıya ulaşılamayacağmı,- işin gereklerine göre personel atamanm gerektiğini, yeterlik ve liyakatin atamalarda ön koşul olması gerektiğim belirtmişlerdir. Bu kararlarım hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler, liyakat, tarafsızlık, hakkaniyet, adalet ilkelerini dikkate aldıklarmı belirtmişlerdir. Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri Yönetmeliği’nin 21. maddesinde kamu görevlilerinin eski kamu görevlilerini kamu hizmetlerinden ayrıcalıklı bir şekilde faydalandıramayacağı, onlara imtiyazlı muamelede bulunamayacağı hükme bağlanmıştır. Ayrıca ilgili yönetmeliğin çeşitli maddelerinde adam kayırmama, kamu hizmeti bilincine göre hareket etme, kamu yararım dikkate alma ön plana çıkarılmıştır. Ayrıca nezaket ve saygı ilkesine göre (md.l 1) kamu görevlilerinin meslektaşlarma nazik ve saygılı davranmaları, gerekli ilgiyi göstermeleri gerekmektedir. İlgili yamtlardan anlaşıldığı üzere, araştırmaya katılan kamu yöneticilerinin tamamı eski kamu görevlilerine ayrıcalıklı davranmayı reddetmekte, liyakat ve hakkaniyet ilkesine bağlı kalmalctadurlar. Bımım yarımda yöneticilerin bir kısmı eski kamu görevlilerine karşı nezaket ve saygı ile davranacaklarım belirtmişlerdir. Yöneticilerin bu konudaki kararları ve dikkate aldıklan ilkeler etik açıdan yerinde görülmektedir. Bu örnek olayda temel vurgu “kamu kaynaklaruun kullammı” ilkesi üzerindedir. Örnek olayda, bir personelin kamu kaynağmı kendi amaçlan için kullanması ve yöneticinin bu durumu farketmesi söz konusudur. Ancak diğer yandan suç işleyen çalışamn içinde bulunduğu iasani durum ve çaresizlik, yöneticinin kararım zorlaştırmaktadır. Bu örnek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yanıtlara göre yöneticilerden sekizi doğrudan yasal süreci başlatacağmı, altısı ise istediği süreyi çahşanına tamyacağmı ve birkaç gün içinde parayı yerine koymasını bekleyeceğini ifade etmiştir. Süre tamyan yöneticilerin bir kısmı olaym gizli kalmasım sağlayacağım, bir kısmı ise olayı örtbas etmeyip, soruşturma açtrracağım veya meinuru başka bir göreve atayacağım belirtmektedirler. 28 Kamu Etiği Yöneticilerin yedi tanesi ise böyle bir durumla karşılaşan çalışanına maddi yardımda bulunmak için çalışacağım, bunun için bireysel girişimlerde bulunacağım ifade etmektedir. “Kamu Kaynaklarmm Kullanımı” İlkesiyle İlgili Bulgular ve Yorum Yöneticisi olduğunuz birimin muhasebe memurlarmdan birisinin 10.000 TL lik bir miktarı usulsüz olarak zimmetine geçirdiğini tespit ettiniz. Bu memur, yıllardır bu kurumda çalışan, sizin de takdirinizi kazanmış, güvendiğiniz, dürüst ve çalışkan biridir. Sizinle görüşmesinde bu parayı hasta olan çocuğunun tedavi masrafı için kullandığım söylemektedir. Buna göre, çocuğu az rastlanan, tedavi edilmezse ölümcül olabilecek bir hastalığa yakalanmış, tedavi için gerekli olan pahalı bir ilacın acilen alınması gerekmektedir. O ise çevresinden ve arkadaşlarmdan kısa sürede borç para bulamamış ve çaresiz kalarak kurumun hesaplarmdan bu parayı kullanmıştur. Bu parayı alnken, kısa sürede temin edip tekrar yerine koymayı düşündüğünü ancak parayı yerine koyamadan fark ettiğinizi belirtmektedir. Memurunuz sizden ısrarla bu durumun gizli kalmasmı, iş arkadaşlarma duyurmamamzı ve yasal işlem yaptırmamanızı istemekte, parayı birkaç gün içinde bulup yerine koymaya söz vermektedir. Aksi durumda bu utançla çalışamayacağım ve işinden istifa edeceğini söylemektedir. ____ _______ Kararlarımn gerekçeleri sorulduğımda doğrudan yasal işlem yapmayı tercih eden yöneticiler, hursızlığm gerekçesinin olamayacağım, kuralların bunu gerektirdiğini, bu memura verilen hakkın diğer memurlar için de kazamlrmş hak olacağım, olayı gizli tutmamn suça ortak olmak anlamına geldiğini ve kamu görevinde keyfi uygulamalara yer olmadığım belirtmektedirler. Süre tammayı tercih eden yöneticiler ise gerekçe olarak vicdani kanaaderinin bunu gerektirdiğini, astlarım korumak ve kollamak gerektiğini, insanı kaybetmek değil kazanmamn esas olduğunu belirtmişlerdir. Bu kararlarım hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise doğrudan yasal işlem yapan yöneticiler, kurallara ve mevzuata uyma ile hukuka saygı ilkelerini dikkate aldıklarını; süre tanıyan yöneticiler ise toplumsal sorumluluk, insana saygı, insan kazanma gibi ilkeleri ve vicdani duygularım dikkate aldıklarım belirtmişlerdir. Bu örnek olayda yöneticiler doğrudan kuralları uygulayanlar ve olaya insani açıdan yaklaşanlar olmak üzere ikiye bölünmüştür. Çalışanm içinde bulunduğu durumda her nekadar çaresizlik ve insani bir ihtiyaç söz konusu olsa da, gerçekleşen eylem açıkça yasal bir suçtur. Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri YönettneUği’nin 16. maddesinde kamu görevlilerinin kamu kaynaklamu kamusal amaçlar ve hizmet gerekleri dışında kullanamayacakları veya kullandıramayacakları ifade edilmiştir. Ayrıca böyle bir durumla karşılaşan yöneticiler hizmet standartlarma uyma (md. 7), yetkili makamlara bildirim (md. 12), hesap verme sorumluluğu (md. 20) ilkelerine uymakla da sorumludur. Bu açıdan olaym örtbas edilmesi hem yasal Kamu Yöneticilerinin Etik K arar Verme Yaklaşımları 29 olarak hem de etik açıdan uygun görülmemektedir. Yöneticilerin kararları değerlendirildiğinde çoğunluğun bu yasal suçu görmezden gelmediği, buna rağmen vicdani kanaatlerinin gereği olarak zor durumdaki çalışana bireysel yardım girişimlerinde bulumnaya çalıştıkları gözlenmektedir. Sadece iki yönetici olayı gizli tutma)a tercih etmiştir. “Hediye Alma ve M enfaat Sağlama Yasağı” İlkesiyle İlgili Bulgular ve Yorum Yöneticisi olduğunuz kurum yakmda bir ihale açmaya hazırlanmaktadır. Bu ihaleye girme olasılığı yüksek olan ABC firması yetkilileri ihale henüz açılmadan sizinle bir görüşme talep etmiştir. Bu görüşmede ellerinde bir miktar masa, sandalye, dolap gibi malzemenin bulunduğunu, bunu kurumunuza bağışlamak istediklerini, bundan dolayı da hiçbir beklentiye girmediklerini, girmeyeceklerini ifade etmektedirler. Kurumun bu malzemelere şiddetle ihtiyacı bulunmakta ve u ^ n zamandır ödenek sıkmtısı yüzünden temin edilememektedir. Bu ömek olayda temel vurgu “hediye alma ve menfaat sağlama yasağı” ilkesi üzerindedir. Ömek olayda, kurumla ticari bir faaliyet yapma olasılığı yüksek olan bir firmanın kuruma maddi değeri yüksek malzemeleri bağışlamak istemesi söz konusudur. Kurumun bu malzemelere şiddetle ihtiyaç duyması ve firmamn ihaleye gireceğinin netleşmemiş olması yöneticinin kararuu zorlaştırabilecektir. Bu ömek olayla ilgili “Neye karar verirdiniz?” sorusuna verilen yamtlara göre yöneticilerin 10 tanesi doğmdan bağışı reddetmektedir. Bir yönetici, firma yetkilileriyle görüşmeyi kabul edip akima yatarsa bağışı kabul edebileceğini, bir yönetici bağışı kabul edip kurumun ihtiyacım karşılayacağım v e ' ihaleyi erteleyeceğini, bir yönetici ise bağışı kabul edip bağıştan haberi olmayan bir ihale komisyonuyla ihaleyi objektif yapmaya çahşacağmı ifade etmiştir. Bir yönetici ise bağışlamak istiyorlarsa ihaleden sonra kabul edeceğini ifade etmektedir. Verdikleri yamtlarda doğmdan bağışı reddeden yöneticiler kararlarma gerekçe olarak, ihaleye gölge düşeceğini, bağışçı firmamn doğal olarak ayrıcalık talep edeceğini, kuralların bunu gerektirdiğim, kurumun itibarınm zedeleneceğini, diğer firmalarda rahatsızlık oluşacağnu ve etik ilkelerin fiziksel ihtiyaçlardan önde geldiğini ifade etmişlerdir. Bağışı kabul edebileceğini söyleyen yöneticiler ise ihaleye gölge düşürmeden kummun ihtiyaçlarım karşılamayı hedeflediklerini belirtmektedirler. Bu kararlaruu hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler, şeffaflık, dürüstlük, kamu yaran, saygmlık, güven ve tarafsızlık ilkelerine dikkat çekmektedirler. Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri Yönetmeliği’nin 15. maddesinde kamu görevlisinin tarafsızhğım, performansım, karannı veya görevini yapmasım etkileyen veya etkileme ihtimali bulunan, ekonomik değeri olan ya da olmayan, doğmdan ya da dolaylı olarak kabul edilen her türlü eşya ve menfaat hediye 30 Kamu Etiği kapsamında kabul edilmiştir. Burada bağışlanmak istenen eşyalar da bu kapsamda değerlendirilebilir ve alınacak kararlan etkileyebilir. Bunun yamnda kamu hizmeti bilinci, dürüstlük ve tarafsızlık, saygınlık, ve güven ilkeleri de böyle bir durumda bagışm kabul edilmemesini gerekli kılmaktadır. Kararlar incelendiğinde yöneticilerin büyük çoğunluğunun yerinde karar verdikleri, etik ilkeleri dikkate aldıkları görülmektedir. Kurum ihtiyaçlarını bu bağış yoluyla gidermeyi arzu eden yöneticiler de söz konusu etik ilkeleri gözden kaçırmamakta ve ihaleye gölge düşürmekten kaçınmaya çahşmaktadır. “Yetkili Makamlara Bildirim” İlkesiyle İlgili Bulgular ve Yorum Kurumda sizinle aym düzeyde yöneticilik yapan bir meslektaşınız hakkında sürekli olumsuz haberler duymaktasınız. Siyasi açıdan kendisiyle karşıt görüşlü memurlarma baskı yaptığına, angarya denilebilecek işleri onlara verdiğine ve bir çok konuda yanlı davrandığına dair şikayetlere şahit olmaktasınız. Onun birimindeki tamdığımz memurlarla konuşmalarınızda da bu tür şikayetlerin haklı olduğunu anladınız. Ancak, sizin gibi pek çok yöneticinin de bu durumdan haberdar olduğunu ve kimsenin olaya müdahil olmak istemediğini görmektesiniz. Bu örnek olayda temel vurgu “yetkili makamlara bildirim” ilkesi üzerindedir. Ömek olayda yönetici, meslektaşınm etik davramş ilkeleriyle bağdaşmayan eylemlerinden haberdar olmaktadn. Bu durumu yetkili üst makamlara bildnip bildirmemesi konusunda karar vermesi söz konusudur. Bu ömek olayla ilgili ‘TSfeye karar verirdiniz?” somsuna verilen yamtlara göre yöneticilerin sekizi durumu üst makama bildirmeyip meslektaşmı uygım bir şekilde uyarmayı tercih etmektedir. Geri kalan yöneticiler ise genel olarak bir üst makamı durumdan haberdar etmeyi tercih etmektedir. Kararlanmn gerekçeleri sorulduğunda her iki gruptaki yöneticiler, durumun iyi yöneticilik anlayışlarına uymadığmı, kurumun itibarmm zedeleneceğini, sorumluluk bilincinin bunu gerektirdiğini, doğruyu bilip eylemsiz kalamayacağrm ve vicdani hislerinin bunu gerektirdiğini ifade etmişlerdir. Bu kararlarını hangi ilkelere göre verdikleri sorulduğunda ise yöneticiler, eşitlik, adalet, dürüstlük, saygı, sorumluluk ilkelerine dikkat çekmişlerdir. Kamu GörevUleri Etik Davramş İlkeleri Yönetineliği’nin 12. maddesine göre kamu görevlileri, etik davramş ilkeleriyle bağdaşmayan iş ve eylemlerle karşılaştıklarmda veya bu tür eylemlerden haberdar olduklarmda durumu yetkili makamlara bildirmekle yükümlüdürler. Bunun yamnda kamu hizmeti bilinci, amaç ve misyona bağlılık, saygınlık ve güven ilkelerinin gereği olarak etik dışı eylemlerle karşılaşıldığmda üst makamlann haberdar edilmesi gerekmektedir. Yöneticilerin kararlarma bakıldığmda ise üst makamlara bildirmekten kaçımidığı ve gerekli uyarıyı kendilerinin yapmaya çalıştıkları görülmektedir. Bu durum yöneticinin meslektaşım koruma ve çatişma yaşamak istememe gibi eğilimlerde olduğunu göstermektedir. Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları 31 SONUÇ VE ÖNERİLER Kamu yöneticileri konumlan gereği hem işgörenlere, hem üstlerine ve hem de toplumsal çevreye karşı birtalom sorumluluklar taşMar. Çünlcü aldıklan kararlar bunlann tamamım doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir. Yöneticiler herhangi bir konuda karar verirken tüm bu sorumlulukları değerlendirmeli, olabildiğince dengeli kararlar vermelidirler. Yöneticiler etkili kararlar verebilmek ve bu kararlarmdan dolayı pişman olmamak için çok dikkatli davranmak durumundadırlar. Örgütte hemen her kararm verilmesinde dikkate almması gereken kriter çok fazladır. Bu karardan etkilenecek olanlarm yamnda kararm etik açıdan niteliği de bu kriterler arasında önemli bir yere sahiptir. Yöneticilerin etik açıdan uygun kararlar verebilmesi onlarm etik ilkeleri ve standartları bilmesine ve bunları uygulayacak şekilde benimsemesine bağlıdır. Etik ilkeleri davramşlarma rehber edinen ve bu ilkelere göre hareket eden yöneticiler etik açıdan daha az yanlış kararlarm verilmesine ve örgütlerin daha yüksek etile standartlara ulaşmasma yardımcı olacaktır. Bu araştırmaya katilan yöneticilerin etik kararlan incelendiğinde olumlu sonuçlardan söz etmek mümkün görünmektedir. Ancak araştrrma nitel yöntemle yapıldığı ve sadece 14 yöneticinin görüşleriyle sınırh olduğu için bu sonuçları tüm kamu yöneticilerine genellemek mümkün değildir. Araştırmaya katilan kamu yöneticilerinin büyük çoğunluğu sunulan örnek olaylarda etik açıdan doğru kararlar vermişler ve etik ilkelere uygun hareket etmişlerdir. Az sayıdaki bazı yöneticiler ise bazı durumlarda etik ilkeler yerine bireysel ilkelerini dikkate almayı tercih etinişlerdir. Bunun nedeni olarak ikilem içeren örnek olaylarda hangi kararm daha doğru olduğu konusundaki kararsızlık düşünülebilir. Örneğin bireysel ilkeler bazı durumlarda etik ilkelerin dışma çıkılmasma neden olabilmektedir. Türkiye’de kamu kurumlarmda etik kültürün benimsenmesi ve yerleşmesi bu konuda yapılan çalışmalann titizliğine ve etkinliğine bağhdır. Mevzuatta yapılan çahşmalanü ve belirlenen ilkelerin hayata geçirilmesi ve davrâmşlara rehber ohnası bu konuya önem verilmesi ve üzerinde ısrarla duruhnası ile mümkün olacalctır. Bu nedenle herşeyden önce ilgili mevzuatm ihtiyaçlara karşılık vermesi gerekmektedir. Yönetmelikle belirlenen etik ilkelerin tüm kamu yöneticilerini kapsaması ve hiçbir kurum ve makama etik ilkeler konusunda bir ayrıcalık tamnmaması önemli bir gerekliliktir. Aynca ihbar mekanizmasının kurallarmm yumuşatilması, ihbar edenin kimlik açıklamak zorunda bnrakılmaması bazı önemli etik sorunlan gizli kalmaktan kurtaracak ve kamu görevlilerim etik ilkeler konusunda daha duyarlı hale getirecektir. Kamu etik kumllannm komisyonlarmın tüm kamu kurumlarmda yaygınlaştırılması ve etkinliğinin artınlmasmı sağlayıcı çalışmalar yapılması gerekmektedir. Bu kurullara ve komisyonlara ilgili olduğu kurumun özelliklerine göre çeşitli yaptmm yetkilerinin tanınması bu kurullarm etkinliğim artuması açısmdan önemli görülmektedir. 32 Kamu Etiği KAYNAKÇA Andrews, K. R. (1989). Ethics in Practice: Managing The Moral Corporation. On beşinci Basım. Boston: Harvard Business School Press. Aydın, İ. (2001). Yönetsel, Mesleki ve Örgütsel Etik. 2. Baskı. Ankara: PegemA Yayıncılık. Başaran, İ.E. (1996). Türkiye Eğitim Sistemi. Üçüncü Basım. Ankara: Yargıcı Matbaası. Calabrese, R. L. “Ethics for Principals” TheEducation Digest. 54{1). 16-19. Cranston, N.; Ehriclı, L. ve Kimber, M. (2003). The “Right” Decision? Towards an Understanding of Ethical Dilemmas for School Leaders. JVestminster Studies in Education. 26{2). 135-147. Daniel, R. E. “Ethics in Educational Administration: That Which is Expected vs, That Which is Required”. Doktora Tezi.University o f North Carolina, Faculty of the Graduate School. North Carolina: 2001. Denig, S. J. ve Quinn, T. (2001). Ethical Dilemmas for School Administrators. High School Journal. 84{A). Folino, D. F. (2003). Etkili Karar Verme. (Çeviren: E. Sabri Yarmalı). İstanbul: Hayat Yaymcılık. Josephson Institute of Ethics. The Seven Steps For Better Decision. http://downloads.cas.psu.edu/leadership/pdf/decisiomnaking.pdf 19.12.2008. Jones, G. R. (2004) Organizational Theory, Design, and Change: Text and Cases. Dördüncü Yazılış. New Jersey: Pearson Prentice Hail. Kalinich, K. M. (2005). From Angst ta Art: Ethical Issues Educational Leaders (Principals) Confront and The Resources They Use to Solve Them. Peabody College of Vanderbilt University. Doktora Tezi., Kamu Görevlileri Etik Davraraş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esaslan Hakkmda Yönetmelik (Resmi Gazete: 13.04.2OO5/25785) Klinker, J. L. F. (2000). An analysis o f responses to ethical narratives by State Principals o f the Zear. Iowa State University, Doktora Tezi. Longenecker, J. G. (1985). Management Priorities and Management Ethics. Journal o f Business Ethics (4). Febraary, 1985. Makrydemetres, A. (2002). Dealing With Ethical Dilemmas in Public Administration: The “ALIR” Imperatives of Ethical Reasoning. International Review o f Administrative Sciences. 65(2). 251-266. Mengüşoğlu, T. (1968). Felsefeye Giriş. İkinci Basmı. İstanbul: İstanbul Matbaası. Kamu Yöneticilerinin Etik Karar Verme Yaklaşımları 33 Onaran, O. (1971). Örgütlerde Karar Verme. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları No;321. Owens, J. (1982). Ethical Theory and Business Decisions. ,Washington: Management Education Ltd. Shapiro, J. P. ve Stefkovich, J. A. (2001). Ethical Leadership and Decision Making in Education: Applying Theoretical Perspectives to Complex Dilemmas. New Jersey: Lawrence Erlbaum Associates,. Simon, H.A. (1957). Administrative Behavior. Second Edition. New York: The Macmillan Company. Strike, K. A.; Haller, E. J. ve Soltis, J. F. (2005). The Ethics o f School Administration. (Kitap Özeti: Paul Kelleher). New York: Teachers College Press. KAMU KURUMLARINDA ÇALIŞMA ETİĞİ Sabri GÜNGÖR* özet B u çalışm a, Türkiye’deki kam u çalışanlannm , “etik eğitim ciler” perspektifinden, çalışm ayla ilgili etik sorunlann neler olduğunu ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Araştırmada kamu görevlilerinin çalışm ayla ilg ili yaşadıkları etik sorunlar çalışm anın doğası, çalışm a koşulları ve çalışm adan kaynaklanan etik sorunlar boyutlarında ele alınm ıştır. Araştırmada, kam u kurumlannda çalışm ayla ilgili etik sorunlar, b eş farklı kamu kuruluşunda görev yapan v e etik eğitim cisi olarak görevlendirilenlerin bakış açılanndan nasıl gerçekleştiği yansıtılm aya çalışılarak “m aksim um çeşitlilik” sağlanm ıştır. B u kurumlarda etik eğitim cisi olarak görevlendirilen yedi katılım cı araştırmanın çalışm a grubunu oluşturmuştur. V eriler, yarı yapılandırılm ış görüşm e formu kullanılarak, “derinlem esine görüşm e” tekniği ile toplanm ış ve katılım cıların görüşleri birbirieriyle karşılaştm larak raporlaştırılmıştır. Etik eğitim ciler, kam u kurumlannda çalışm aya yeterince önem verilm ediğini çok çalışanla az çalışan aynm ı olm adığını hatta çalışana daha çok iş verildiğini, kamu görevlilerinin haklarının yeterli olm adığını, haklarına, kurum lanna ve çalışm a koşullan na yönelik yeterince eleştiride bulunam adıklannı belirtm işlerdir. K atılım cılar çahştıklan kurumlarda eşitsizliklerin v e hem şericilik, b ölg ecilik , siyasi parti, cinsiyet, din gibi aynm cılıklann olduğunu vurgulamışlardır. Katılım cılar kamuda genel olarak adaletli davranılm adığını, ücretlerinin yetersiz v e adaletsiz olduğunu, kamu görevlilerine zaman zaman politik baskıların olduğunu, kamuda liyakate göre atama yerine siyasi tercihe göre atam alann olduğunu belirtmişlerdir. A n a h ta r K elim e le r ; Etik, Ç alışm a Etiği, Kamu Kurum lan, Etik Eğitim ciler. GİRİŞ Toplumdaki bireyler çok farklı nedenlerle, birbirieriyle, çeşitli grup ve örgütlerle, doğayla ve nesnelerle ilişki ya da iletişimde bulunurlar. Çalışan bireyler açısmdan düşünüldüğünde bu ilişki ya da iletişim, bireyin iş ortamındaki diğer çalışanlar ve farklı örgütlerle olabileceği gibi yapılan işin sonucundan etkilenenleri (hizmet ya da ürünü alanlar) ve yaptığı işin kendisini ve iM nü de kapsamalctadır. Bu ilişki ve iletişimden kaynaklı yaşanan çeşitli ikilem ve sorunlann çözümü için başvuru yerlerinden biri değerler sistemidir. Böylece bireyler değerler sistemine başvurarak soranlarının çözümünü kolaylaştırmış olur. Ancak başvurulan değerler sisteminde, etik sorunlar varsa, çözüm rasyonel bile olsa ilişki kuralan veya sorundan etkilenenler açısmdan zarar verici olabilmektedir. Badiou’ya (2004: 17) göre etik Yunanca’da “varoluş tarzı”, bilgece bir eylem yolu arayışı anlamındadır. Billington (1997: 45) etiği, doğra ve yanlış davramşm teorisi, ahlakı ise doğm ve yanlış davramşm pratiği olarak tammlarmştn-. Akarsu ’ Araştırma G örevlisi, Ankara Ü niversitesi, E ğitim B ilim leri Fakültesi, E ğitim Y önetim i ve Politikası B ölüm ü, C ebeci/Ankara. E-mail: sgungor@ education.ankara.edu.tr. 36 Kamu Etiği (1998) ahlakı, bir kişi ya da bir insan grubunca benimsenen davranış kurallarının toplamı, etiği ise insamn kişisel ve toplumsal yaşamdaki ahlaksal davramşlan ile ilgili sorunları ele alıp inceleyen felsefe dalı olarak belirtmiştir. Nuttall da (1997: 11) etiği, ahlak felsefesi olarak değerlendirmektedir. O, ahlakı, yanlış ve doğru, iyi ve kötü, erdem ve kusur ile yaptıklarımız ve yaptıklarımızın sonuçlarım değerlendirmekle ilişkilendirir. O, etiğin uğraş alamm ise, kullamlan ahlak terimleri ve ahlaki yargılarm statüsünü analiz eden, talamlan ahlaki tutumların ardmda yatan yargılan ele alan felsefenin bir dalı olarak belirtmiştir. Brenkert’e (1998: 43) göre etik, somut ve pratik olarak toplumun nasıl değişmesi gerektiğini göstermelidir. Bu etik betimlemesi gerçekte etiğin ahlaka yol gösterici olması anlaınmdadır. Etik, insan varlığı için doğru ve yanlışın ne olduğunu araştırmak olarak tammlanabilir (Hofftnan ve Frederick, 1995: 1). Frederick, Post ve Davis’e (1992: 52) göre etik, doğru ve yanlış davramş ayrımım içerir. Etik bu bakımdan bize insan davramşlarmın ne zaman ahlaki, ne zaman ahlak dışı olduğunu gösterir. Etik prensipler, ahlak davramşlarma rehberlik eder. Velasquez (1998: 7-11) etiği, “söylendiğinde iyi hissedilen doğru” olarak tanımlamıştır. Etik, birinin ya da bir toplumun ahlak değerlerinin incelenmesi etkinliğidir. Hitt’in (1990: 97) de vurguladığı gibi etik, bütün etkinlik ve amaçların yerli yerine konulması, neyin yapılacağı ya da yapılmayacağınm, neyin isteneceği ya da istenmeyeceğinin, neye sahip olunup olunmayacağınm bilinmesidir (Akt: Aydın, 2002: 8). Yukandaki tammlardan yola çıkıldığında etik, ideal nedir? sorusunun araştmimasım içerir. Çahşma etiği ise ahlaki doğru ve yanhşm özel bir çalışma alamdu-. Çahşma etiği, çahşma politikaları, çalışma gelenekleri ve çalışma davramşlarma özgü ahlak değerlerine yoğunlaşır (Velasquez 1998: 13). Çalışma etiği, etiğe başvuran bir alandır ve çalışma için doğru ve yanhşm ne olduğunun ilişkisini açıklamaya çalışır (Hoffman ve Frederick, 1995: 1). Frederick, Post ve Davis’e (1992: 53) göre çalışma etiği, çahşma davramşlarma genel etik düşüncenin uygulanmasıdır. Çalışma etiği genel ve sadece işe uygulanabilir etik formlanndan farklı, etik düşüncenin özel, bir kurulumu değildir. İşyerinde de msanlar dışanda oldukları gibi etik prensiplere başvururlar. Çahşma etiği, çahşma ile ilgili kararlan ahlaki standartlara göre değerlendirme süreci (Aşcıgil, 2001: 2) olarak da tammlanabilir. ÇALIŞMA ETİĞİNİN İLGİLENDİĞİ KONULAR Örgütlerin amacı, (1) toplumun üyelerinin ihtiyaç duyduğu ve istediği mal ve hizmetlerin üretimim ve (2) toplumun çeşitli üyelerine bu mal ve hizmetlerin dağıtimmı gerçekleştirmektir. Bu nedenle kurumlar üretim işini kimin yapacağı, işin nasıl örgütleneceği, iş kaynaklarmm nasıl harcanacağı ve ürünlerin en yararlı bir şekilde toplum üyelerine nasıl dağıtilacağı konularıyla ilgilenmektedir (Velasquez 1998: 14). Bu amaçlardan yola çıkıldığmda çalışanlarm işteki etik prensiplerini Josephson (1995: 84), dürüstlük, doğrulıik, sözünü tutma, sadakat, adaletlilik, başkalarına yardım, başkalarına saygı gösterme, sorumlu vatandaşlık, üstünlüğü gerçekleştirmeye çalışma, hesap verilebilirlik olarak sıralamaktadır. Kamil Kıınımlannda Çalışma Etiği 37 Çalışma etiğinin ilgilendiği üç konu vardır, bunlar; sistemsel, kolektif ve bireysel konulardır. İş etiğinin sistemsel konuları yönetim işlerindeki ekonomik, politik, yasal ve diğer sosyal sistemler hakkında etik sorulan yöneltmektir. Bu sorular, çalışmanm ahlaki yönüyle ilgili kuralları, düzenlemeleri, endüstriyel yapıları ve sosyal uygulamaları içerir. İş etiğinin kolektif konuları belirli bir kurumla ilgili sorulardır. Bu sorular kurumlarm örgütsel yapısı, politikaları, etkinlikleri ve uygulamalarım içeren sorulardır. İş etiğinin bireysel konuları ise, örgüt içindeki birey ya da bireyler ile ilgilenir. Bu ilgi bir bireyin Idşiliği, eylemleri ve kararlannm ahlaklılığıyla ilgili sorulara odaklamr (Velasquez 1998: 13). Carroll ve Buchholtz (2003; 166) ise işteki etik konuları, çalışan-işveren ilişkileri, işveren-çalışan ilişkileri, örgüt-müşteri ilişkileri, örgüt-ortaklar ilişkileri ve örgüt-toplum ilişkileri olarak incelemiştir. Görüldüğü gibi çalışma etiğinin ilgilendiği konular farklı sunflandmlmaktadur. Frederick, Post ve Davis’e (1992: 57) göre örgütlerde yöneticilerin ve çalışanlarm işten bekledikleri kişisel değerler farklılaştığında anlaşmazlık olur. Bu farklılıklar, işe girmede rüşvet ve hediye verme, diğerleriyle ilgilenmede haksız ayrımcılık yapma, haksız ücretlendirme, işten çıkarmalardır. Carroll ve Buchholtz (2003: 166; Ewing, 1995: 261) örgütlerde çalışma etiği ile ilgili konulan şöyle suralamaktadn: ® Cinsel ya da etnik olarak ücret, özendirme ya da ödemelerde ayrımcılık yapma, ® Çalışanların özel mahrem alanlarma girme, a Çalışma koşullarmm güvensiz ve sağlıksız olması, ® İçsel eleştirilerde cesaretleri kırma (adaletsizliğe, yasa dışılığa ye uygun­ suz etkinliğin eleştirilerine karşı), o Dürüstlük, adalet ve zamamnda takdir etme davramşlarında yetersizlik, ® Çalışanlann şikâyetleriyle ilgilenmeme, • Çalışanları tamma, takdir ve diğer psikolojik ödüllendirmelerde yetersizlik ® Atama ve ücretlerle ilgili çahşanları sağlıksız rekabet ettirme, ® Bölümler ve birimler arasmda yetersiz iletişim kurma, o Yasaya aykın olarak lobicilik yaparak politik süreci etkileme, ® Politikacılara ya da çahşanlara rüşvet verme. ÇALIŞMA ETİĞİ SORUNLARI Çalışmadaki etik problemlerin kaynakları olarak, kişisel kazanç elde etme ve bencillik, örgütün amaçlarına karşı kişisel değerler, karşı-kültüı-el çelişkiler sıralanabilir. Kişisel kazanç elde etme ya da hırs bazı etik problemlere neden olur. Örgütlerde işe alman insanların bazen kişisel değerleri arzu edilen oranda 38 Kamu Etiği değildir. Onlar kendi istek ve arzularım diğerlerinin arzu ve istelderinden üstün tutar, bu diğer çalışanlann, örgütün ya da toplumun zaranna bir durum ortaya çıkmasma neden olur. Zimmete para geçiren, faturalan şişiren, rüşvet alan ve diğer etik dışı davramşları gösteren kişiler her zaman olabilir. Terfi lursı bencilliğe neden olabilir (Frederick, Post ve Davis, 1992: 59). Çalışmadaki etile anlaşmazlık, bazen bir örgütün amaçlan ya da kullandığı yöntemlerin çalışaıüarm bazıları tarafmdan kabul edümemesi ile olur. Çalışanlar örgütteki diğer çalışanlara ve dolayısıyla örgütün amaçlarına uymadıklarında diğerleri tarafından örgüte zarar vermekle suçlanabilirler. Bu durumda örgütün değerleri ile kişisel değerler çelişir. İşteki etik problemlerin bir diğer ortaya çıkma nedeni de kültürel çelişkilerdir. Etik problemlerin bazıları, işteki etik değerlerin evdeki veya toplumdaki etik değerlerden farklı olduğunda meydana gelir. Günümüzde çokkültürlü hale gelen örgütler etik ikilemlerle karşı karşıyadır. Bu durum hem bir ülkenin kendi içindeki kültürel değerleri farkh olanlann örgütlerde bulunmasıyla o örgüt içinde, hem de uluslararası örgütlerde yaşanan bir etik problemdir (Frederick, Post ve Davis, 1992: 67). Çahşmadaki Etik Problemlerin Analizi Yukarıda nedenleri belirtilen çalışmadaki etik problemler, maliyet fayda analizi, haklar ve adalet bağlamında incelenebilir. Bu tür bir analizle problemlerin çözümü kolaylaşacak ve pratik durumlardaki etkileri anlaşılabilecektir. Maliyet fayda karşılaştmnası yapılan işin etik yararını bulmada kullanılmaktadu:. Bu karşılaştırma hem örgütler hem çalışanlar tarafından uygulanmaktadır. Maliyet ve fayda ekonomik (kazancm parasal miktarı), sosyal (geniş anlamda topluma etkileri), insansal (psikolojik ve duygusal etkiler) olabilir. Toplam maliyet toplam fayda ile karşılaştırılır. Şayet fayda maliyetten çoksa bu durum etiktir. Bu durumum tersi ise etik dışıdnr (Frederick, Post ve Davis, 1992: 88). Üretilen mallarm satışı, maaşlar ve kar ölçülebilir ancak çalışanlarm duygulan, psikolojik memnuniyet, bir insanm değeri gibi bazı şeyler doğrudan hesaplanamaz. Maliyet fayda analizi geniş bir şekilde işte kullamimıştır. Çünkü bu metot ekonomik ve finanssal çıktılann ölçülmesinde kullamidığında iş için iyi bir yöntemdir, aynı zamanda yöneticiler bazen maliyet faydaya bakarak kararlarınm etik olup olmayacağına karar verir (Velasquez, 2003: 76). Etik karar için insan hakları belirleyicidir. Birisi için yapılanlarm herkes içinde aym olma koşulu, insan haklanmn belirleyicisidir. Bir örgütte yapılamn gelecekte de böyle olacağımn kanıtıdır. Hak herkese eşit dağıtılmalıdır (Frederick, Post ve Davis, 1992: 88). İnsan haklanmn ayrımcılık gözetmeden herkese eşit davranma kuralı işte de geçerlidir. İşe alırken veya işte, cinsiyet, ırk, inanç gibi özelliklerden dolayı ayrım yapılamaz, bu yasal bir kuraldır. Etik kurallar ilk olarak işte çalışanlarm görevini tam olarak yerine getirmeyi önerir. Bu tek bir çalışanla da sınırlı değildir. İşlerin birbirleriyle ilişkili olduğu düşünüldüğünde çalışanların bütününün etik kurallara göre görevmi yerine Kamil Kummlarında Çalışma Etiği 39 getirmesi beklenir. İkinci olarak etik kurallar özgürlük sağlar. Bu aynı zamanda özel alamn gizliliğim getirir. Üçüncü olarak etik Icurallar, diğerlerinin ya da birinin yardımı ya da korumasmı istemek için temel bir yapı oluşturur (Velasquez, 2003: 87). Adalet nedir? sorusu yaygın bir sorudur. Çalışanlar ödemelerin adaletli olup olmadığını bilmek isterler (Frederick, Post ve Davis, 1992: 89). Adalet üç kategoride incelenebilir. Bunlar (Velasquez, 2003: 104): 1. Adaletli dağıtırn, faydaların ve sıkmtılarm çalışanlara eşit dağıtılmasıdır. 2. Cezanm adaletliliği, yanlış yapmışsa herkesin aym cezayı almasıdır. 3. Adaletin düzelticiliği, birilerinin yanlış yapması durumunda bu yanlışlığın sonuçlarmdan doğan zararlarm giderilmesidir. Bu bedel haksızlığa uğrayan bir insamn çektiği sıkmtılarm oramna uygun olmalıdır. MATERYAL VE YÖNTEM Kamu kurumlannda çahşma etiği problemlerini ortaya çıkarmak amacıyla, araştırmaya katılan kamu görevlilerine, çalışmamn doğası, çalışma koşulları ve çalışmadan doğan temel soranlar olarak üç kategori altmda, yan yapılandırılmış görüşme formuyla, toplam 12 sora yöneltilmiştir. Katıhmcılarm görüşleri kendilerini temsil eden kodlamalara göre yorumlanmaya çalışılmıştır. Katılımcılara verilen kodlarda ilk harf cinsiyeti (K-Kadm, E-Erkek), sonra gelen harf ya da harfler mesleğim (Y-Yönetici, U-Uzman, ÎD-İç Denetçi), sayı ise kaçmcı görüşmeci olduğunu temsil etmektedir. Bu başlık altmda araşürmamn deseni, çahşma grabu ve verilerin toplanması ve analizi konularında bilgiler verilmiştir. Araştırma Deseni Araştırma, Başbakanlılc Etik Kuralu, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’ndaki çahşma etiği . problemlerini kuramlarında “Etik Eğitimci” olarak görev yapanlann perspektifinden ortaya koymayı amaçlayan ve kamu görevlilerinin görüş ve değerlendirmelerinden yola çıkarak ayrmtılı ve kapsamlı olarak çözümlenmesine yönelik betimsel bir çalışmadır. Araştırma kapsamına giren kamu kuramlarında farklı görevlerde bulunan fakat kendi kuramlarmda etik eğitimleri verenlerin çalıştıkları kuramlardaki çahşma etiği problemlerini belirlemeye çalışan bu araştırmada nitel araştırma yöntemi kullamlmıştur. Böylelikle konuya ilişkin ayrmtılı ve kapsamlı verilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Çahşma Grubu Araştırmamn çahşma grabunu. Başbakanlık Etik Kuralu, İçişleri Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’ndaki “Etik Eğitimci” olarak görev yapan yedi kişi oluşturmaktadır. Araştırma kapsamına giren kamu görevlilerinûı belirlenmesinde ölçüt olarak “Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kuralu” nun düzenlediği “Eğiticilerin Eğitimi” programına katılma kullamimıştır. Başbakanlık Etik Kuralu’ndan üç, diğer 40 Kamu Etiği kuramlardan birer kişi araştırmanın çalışma grubunu oluşturmuştur. Araştırmada 5 kamu kurumundan toplam yedi kişi ile görüşülmüştür. Katılımcılar genel müdür yardımcısı, iç denetçi, şube müdürü ve uzman düzeyindedir. Araştırmada, etik eğitimcilerinin perspektifinden etik sorunlar, görev yaptıldan kurumlar temelinde yansıtılmaya çalışılarak “maksimum çeşitlilik” sağlanmaya özen gösterilmiştir. Verilerin Toplanması ve Analizi Bu araştırmada veriler, yan yapılandırılmış görüşme formu kullamlarak, “derinlemesine görüşme” tekniği ile toplanmıştır. Bu teknikle, araştırma konusuyla ilgili detaylı bir şekilde bilgi edinilmeye çahşılımş ve elde edilen bilgiler nitel araştırma ilkeleri çerçevesinde raporlaştırılmıştır. Araştırmanm amacına uygun olarak, araştırmamn yapıldığı kamu kurumlarmdaki etik eğitimcilere tek bir görüşme formu hazırlanmıştur. Görüşme formu, araştırmacı tarafmdan, çalışma etiği literatürü taranarak hazırlanmış ve alan uzmanlanmn görüşleri alındıktan sonra uygulammştır. Görüşme formunda yan yapılandırılmış açık uçlu sorulara yer verilmiştir. Çeşitli kamu kurumlarmda çalışan etik eğitimcilerin konuya ilişkin görüşleri Kümbetoğlu’nun (2005; 88) da belirttiği gibi açık uçlu sorularla kendi sözcükleri ile yansıtılmaya çalışılmıştır. Görüşmeler sırasında, önceden belirlenen sorular dışmda, görüşmede ortaya çıkan ve görüşmeyi derinleştirmek için gerekli görülen yeni sorular da görüşmecilere yöneltilmiş ve böylelikle görüşülen kişilerin doğal olarak ortaya çıkacak katkıları sağlanmaya çalışılmıştır. Görüşmeler ses kayıt cihazı kullamlarak kaydedilmiş, kaydedilerek toplanan veriler orijinalliği bozulmadan yazılı hale getirilmiştir. Sonrasında görüşme formunda yer alan sorular önceden belirlenen başlıklar altında smıflandmhmştır. Araştırmamn amacma uymayan ve ilgili olmayan görüşme metinleri ayıklanmış, bu amaca uygun olan veriler çözümlenmiş ve konuyla ilgili yorumlar yapıhmştır. Bu raporlaştırma sürecinde, görüşme yapılan kişilerin özgün fikirlerinin yansıtılabilmesine özen gösterilmiştir. ARAŞTIRMA BULGULARI Araştırma bulgulan, görüşme formunda yer alan kategorilere göre smıflandmimış ve farkh kurumlarda görev yapan etik eğitimcilerin cevapları birbirleriyle karşılaştmlarak analiz edilmeye çahşılmıştır. Çalışmanın Doğası Araştırmamn bu kategorisi altmda. Çalışma neden önemlidir? Çalışmayla insanlarm kazammlan her zaman doğru orantılı mıdır? İdeal çalışma nasıl olmalıdır? Kurumunuzda bu gerçekleşiyor mu? Neden? Çalışmayla ilgili haklarınızın (kamu görevlilerin) yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Ne tür haklarınız olduğunda yaptığınız işi daha iyi ve adalet çerçevesinde yapabilirsiniz? Çalışanlarm sorumluluklarmı yerine getirdiklerini düşünüyor Kamu Kunım lannda Çalışma Etiği 41 musunuz? Neden? Kummunuzda çalışmayla ilgili etik ilkeler var mıdır? Nelerdir? gibi sorulara yamt aranmaya çalışılmıştır. Araştırmaya katılanlardan EYİ Türkiye’de çalışmaya yeterince önem verilmediğini belirterek iş tammlarmm bile belirsiz olduğunu, kamu kunımlannda dört çalışandan ancak birinin iş yaptığım, işi iyi yapanm ise hakkımn verilmediğini, çalışanla çalışmayan ayrımmın yapılmadığım hatta iyi çalışana daha çok iş verildiğini belirtmiştir. EYİ çalışmanın önemini, lise yıllarında yaşadığı şu olayı anlatarak vurgulamıştır: ...Olmanla ilgili bir ödev nedeniyle orman işletmesine gittiğinde ağzında sakız elinde bir el örgüsü bir bayana sorular sorduğumda cevap alamıyordum, beni başından kovmak ister gibiydi. Bir iki saat soru sormak için yetkili bekledim. Neticede bir adam geldi. İşletmenin müdürüydü yanılmıyorsam. Ondan da olumlu cevap alamadım. O nedenle ben orman çalışanı olayım bunların başına geleyim müdür olayım çalışmak nasıl olur göstereyim dedim. O nedenle çalışmak bizim için önemlidir. (EY2) EY2 ise çahşmanm önemini, “bulunulan kuruma katkı vermek, kurumu ilerletmek” şeklinde ifade etmekte, çalışmayı “sorunlara yönelik çözüm üretme” olarak değerlendirmekte ve çalışmayla kazanımlarm aynı oranda olmadığım şöyle belirtmektedir: ...Siyasiler belli makamlara atama yapmak için kendi tercihleriiıi kullanıyorlar. Bu normal. Altı yıldır bakanlıktayım. Ama mevki makam sahibi olmadım. Okulda olsam özel ders vs. daha çok para kazanırdım. Özlük haklarım gelişmedi. Daire başkanı seviyesinde söz sahibi oldum. Fikirlerimi söyleyebildim. Çalışkansanız dinlenebiliyorsunuz, dikkate alınıyorsunuz. Ama makam mevki anlamında olmuyor. İdareciler çalışanı takdir ediyorlar sözünüzü dinliyorlar. (EY2) EY3 çahşmanm önemli olduğunu ve çalışmayla elde edilecek kazanımlarm beklentilere göre değiştiğim vurgulamıştır. EY3 kendisinin kaymakamlığı isteyerek seçtiğini, bu meslekte tatmin sağladığmı, arzu ettiği performansı gerçekleştirdiğini bu nedenle kendi çalışmasıyla kazammlarmm doğru orantılı olduğunu belirtmiştir. EU4 ise çalışmayla kazammlarm orantısuu “hiçbir çalışma kamuda cezasız kalmaz, çok çalışursanız çok iş verirler” şeklinde ifade etmiş ve IMF ile kredi pazarlığı yapmamn ülkedeki çahşmamn nasıl olduğunun bir göstergesi olduğunu ve kamuda çahşma disiplinin olmadığım belirtmiştir. Araştırmaya katılan EY5 ise Türkiye’de çalışmanın, herkesin mesleğiyle ilgili iş bulamadığı gerçeğinden hareketle, öncelikle parayla ilgili olduğunu belirtmiştir. İşe girdikten sonra ise işi sevip sevmemekle çahşmamn orantılı olduğunu ifade etmiş ve çalışmayla kazammlarm arasmdaki ilişkiyi şu cümlelerle vurgulamıştır: ...Kamuda hemen hemen kazanmaktan söz etmek çok zordur. Çalışmanızın karşılığını almak çok zor, kendi kendinizi değerlendirdiğinizde bile bunu yaptım sonucu iyi diyebilmek çok zordur. Kamunun sisteminde takdir edilme, 42 Kamu Etiği ödüllendirme yok. Kamu gelişime açık bir alan değil, ciddi tıkanıklıklar var. Dolayısıyla çok çalışmakla kazanmak doğru orantılı değil. (KUS) KU6 ise çalışmada kendisi için paranm geri planda kaldığım, hayatında en çok yoğımlaştığı alanın çalışma alam olduğunu ve vatandaş olarak çalışmayı önemsediğini belirterek şöyle devam etmiştir: ...Avukatlığı bıraktım. Orada daha yüksek ücret alıyordum. Etik konusunda çalışmalar yaparak ülkem için yararlı olmaya çalışıyorum. Ben KPSS de derece yaparak bu işe girdim. Çok emek sarf ettim. Şu anki gelirim Türkiye ortalamasından yüksek ama uluslararası standartlardan düşük. Manevi getirisi fazla o nedenle bu benim için daha önemlidir. Kamuda çalışanlara verdiğim eğitimler sonunda anket uyguluyorum. Bunlara yazılanları okudukça rahatlıyorum. (KU6) Araştırmaya katılan EİD7 kendi biriminde .liyakatinden, çalışmasmdan dolayı genel müdür, daire başkam gibi görevlere getirilmenin oldukça zor olduğunu, bu tür görevlere getirilmenin çok çalışmayla değil siyasi bir karar olduğunu belirtmekte ve bunun yerine çalışmanın önemli olması gerektiğini vurgulamaktadır. Kamuda ideal çalışma gerçekleşiyor mu? Gerçekleşmiyorsa nedeni nedir? sorusuna EYİ ideal çalışmanm ekip çalışmasma bağlı olduğunu, kamuda ekip çalışmasmm oldukça zor olduğunu, kamuda ön plana çıkma, birilerinin gözüne girme gibi olumsuzluklar nedeniyle ekip çalışmasında zorlamidığı cevabını vermekte ve şöyle devam etmektedir: ...Devletin işinde işler bir şekilde yürür anlayışı var. Sistemi tıkayan noktalardan birisi de bu. Verimsiz personelin değiştirilmesi gerekir. Verimli çalışanlarında prim kazanması gerekir. Bu şekilde ideal çalışma ortamları oluşur. Üreten bir ekiple üretmeyen bir ekip, neticede hepsi devlet memurudur, alacağı maaş, döner sermaye vs. aynıdır. Çalışanla çalışmayan arasında ayrım y o k (EYİ) EY2 de E Y l’e benzer bir şekilde ideal çalışmanm takım oyunuyla sağlanacağı görüşündedir. Bu takım oyunun ise daire başkanlarmm, genel müdürlerin sık sık değişmesiyle bozulduğunu vurgulamış ve kendi biriminde ideal çalışma koşullarmm yakalandığım ancak bireylerin duygusal davrandıkları için ideal çalışmanm tam anlamıyla gerçekleşemediğini belirtmektedir. EY3 ise ideal çalışmanm tam anlamıyla gerçekleşememesinin nedenlerini şöyle sıralamaktadır: ...İlk olarak kamu kaynaklarının kıtlığı sizin üreteceğiniz şeylerde engel çıkarabilir. İkincisi mevzuat engel olabilir, üçüncüsü siyasi manipülasyonlar engel olabilir. Dolayısıyla bu tür engeller arzu ettiğiniz idealleri gerçekleşmemesini sağlayabilir. (EY3) Kamu Kurumlannda Çalışma Etiği 43 EU4 ise tarihin hiçbir döneminde kamuda ideal çalışmamn gerçekleşemediğini, kam unm yapısı itibariyle efektif bir çalışma yapamadığmı özel sektörün daha başarılı olduğunu belirterek şöyle devam etmiştir: Kamuda patron denetimi yok. Kamuda patron millet ama o örgütlü değil denetim yok. Millet bir heyula. Ortada yok. Devlet hantal ve kamuda hesapverilebilirlik yok. Devlet bir güç ve bireyin onu dönüştürmesi çok zayıf olmaktadır. Çalışmanın verimliliğinin düşüklüğü bu durumda normal oluyor. Bu sadece bizde böyle değil diğer ülkelerde de böyle. Özel sektörde çalışanlar kamudakilere göre daha iyi çalışıyor. (EU4) KU5 ise görev, yetki ve sorumluluk kavramlarımn kamuda tam olarak oturtulmadığmı, görev verilip sorumluluk verilmediğini, kişinin kazanım elde etmesi için görev, yetki ve sorumluluğun dengeli olması gerektiğini belirtmekte ve kamuda yanlış uzmanlaşmarun ideal çalışmayı olumsuz etkilediğini, işin ehli olanlar değil sınava girip kazananlarm o işi yaptığım vurgulamıştır. KUS kamuda çalışanlarm kendilerine ve etrafmdakilere değer vermediğini, hizmet içi eğitimlerin iyi otellerde verildiğinde ne gereği vardı gibi yakınmalar olduğunu belirterek kendi biriminde ideal çalışmamn olmadığım şu ifadelerle belirtmiştir: ...El yordamıyla çoğu şeyi yapıyoruz. Aslına bakılırsa bizim huzurlu bir ortamımız ve güzel bir arkadaşlığımız var. Bunun için yürüyen şeyler var. Planımız programımız tam oturmuş değil. Çalışanlarla yöneticiler arasında düşünce farkları var. Etik kurulun eğitim konusunda çok ciddi sürdürülebilir olmasını düşünüyoruz. Ama yöneticilerimiz bunu böyle görmüyor. Arkadaşlık ilişkimiz olmasa işler yürümeyebilir. Bu düşünce farklılığı hem yönetici yetldsinden hem de kişiliğinden kaynaklanıyor. Tipik büroh-at davranışı verimliliği azaltıyor. (KUS) KU6 kamuda bürokrasi hastalığımn verimliliği azalttığım, başbakanlıkta çalışıyor olmalarma rağmen bilgisayar, çahşma masası ve oda gibi teknik ihtiyaçların yeterli olmamasınm, yurt dışı yüksek lisans kontenjanınm sınırlılığmın ideal çalışmayı zorlaştırdığmı vurgulamıştır. EİD7 ideal çalışmamn, hizmet birimlerine göre değişebildiğim, bazı birimlerde ideale ulaşmanın zamanlı işler olması nedeniyle gerekli olduğunu bu nedenle ideal çalışmamn yakalaması gerektiğini belirterek şöyle devam etmektedir: ...İdeal çalışma konusunda kamu kurumlan son zamanlarda daha iyi oldu. KPSS sınavı bunda etkili oldu. Nitelik arttı. Siyasiler alımlara karışmıyor. Daha iyi oldu. Ücret ideal çalışmayı engelliyor. Belli niteliklere sahip olanlar kamuda daha iyi maaş veren kurumlara geçiyorlar. Tabi başlangıçta girilen bir kurumdan başka bir yere geçiş ne kadar etiktir bu tartışılır. Bunlar çalışmanın niteliğini düşüren şeyler. İdealist insanlar için bu geçerli değildir. Düşük ücretle görevini aksatmadan yapan çok kişiler var tabi. Bizim kurumda 4 te 3 ideal çalışmaya ulaşılabiliyor diyebilirim. (EÎD7) Kamu kurularında çalışanlarm ve kendinizin haklarım yeterli buluyor musunuz? sorusunu EYİ, kamuda ücretlerin yeterli olmadığım, çalışanla 44 Kamu Etiği çalışmayan arasında ücret farkı olmadığım, aynı işi yapanlar arasmda kamuda farklı kurumlarda çalışanlarm farklı ücretler aldığı şeklinde cevaplayarak hakları ücrete indirgemektedir. EYİ çalışanların soramluluklarmı yerine getirmesi konusunda ”işi bilmeyenlerin işe alınmasından ve işe almdıktan sonra da hizmet içi eğitimlerin verilmemesinden” kaynaklı sorunlar yaşandığım “ ...bizde ne iş insana uyduruluyor ne de insan işe uyduruluyor” cümlesiyle vurgulamaktadır. EY2 ise kamuda çalışanların haklarımn çok iyi olduğunu ancak görev tammlarmm ve sımrlanrun belli olmamasınm sıkıntı yarattığım, görevini yapmayanlarm herhangi bir yapürıma uğramadığım vurgulamaktadır. EY2 çalışanlarm sorumluluklarını yerine getirmesi için performansa dayalı değerlendirmemn olmasım ve işten atmamn bile olması gerektiğim belirtmelctedir. EY3 kamu görevinin niteliğinden, tabiatmdan kaynaklanan hak smırlamasımn olduğunu, bunu ise kamu görevlisinin yapmak istediği şeyleri yapmasma engel teşkil ettiğini belirtmektedir. EU4 ise kamu görevlisinin Türkiye’de “memur” olduğunu yani amirinin emrini yerine getiren olduğunu ifade ederek şöyle devam etmektedir: ...Memur riske girmez. Kamu görevlisinin böyle bir derdi yok. Bir hak derdi yok menfaat .derdi var. Başbakanlıkta 2500 kişi çalışıyor ancak 200 civarında sendikalı var. Arkadaşından önce terfi etmek vs gibi derdi var. Meclise günde 7 bin kişi giriyor bunlarda hak aramak için değil haksız bir menfaat için gidiyor. Tayin terfi için gidiyor. Bunlar oraya gitmenin yanlış olduğunun bilincine varmalıdırlar. Bu tek yönlü de değil karşılıklı, sistemde de bir hata var. Sistemde yine bireylerden oluşuyor. Bireyler buna neden oluyor. (EU4) KUS çahşanlarm haldarımn yeterU olmadığmı, herhangi bir haksızlığa uğradığmda hakkım aramak için uğraşamadığmı şu ifadelerle belirtmektedir: Ülkenin ekonomik şartlarındarı, eğitimsizlikten kaynaklanan sorunlar var. Evde 4 çocuğu olan biri ben işyerinde şu haksızlığa karşı çıkayım diyemez. Hadi sen Şırnak’a git denilebiliyor. O yüzden haksızlığa razı oluyor. Sicil deyine bir tehdit ımsurudur. (KUS) KU6 ise EYİ gibi kamuda çalışanlarm haklarmı ücreüerinin düşüklüğü ve adaletsizliği ile iHşkilendirerek şu açıklamalarda bulunmuştur: Birkaç yıl öncesine göre hâkimlerin maaşı düşüktü, bizden de düşüldü bu çok haksızlıktı, olumsuzdu. İyileşti bunun olumlu yansımalarını şimdi görüyorum. Geçim kaygısı olmayan daha iyi iş yapar. ...kamu kurumlarında çalışanların ücretleri yetersiz. Özellikle iyi eğitim almış kişilerin ücretleri yetersiz. Bu da olumsuzluklara neden oluyor. Ücretler çalışanların işlerini etkileyebilir. Rahat kafa yapısına sahip olmadığından istemese de kararlarını etkiler: Bu davranışlara da yansır. Asgari ücretle benim aramda çok fark var. Asgari ücret açlık sınırının üstüne getirilmeli. Yurt dışına gidenler yüksek ücretlerle çekilebilir. Aynı işi yapanlara da aynı ücret verilmelidir. (KU6) KU6 çahşmamn bir sorumluluk olduğunu, maaş için çalışmaktan ziyade sorumluluk duygusuyla çalışılması gerektiğine işaret ederek, sadece amirinin Kamu Kurumlannda Çalışma Etiği 45 \ emirlerini yerine getiren “memur” zihniyetinden vatandaşa, kamuya hizmet eden kamu hizmetçisi zihniyetine geçilmesi gerektiğini vurgulamıştır. EİD7 ise şu ifadelerle kamu görevlilerinin haklarınm yetersiz olduğunu ifade etmektedir: Haklar yeterli değil. Ücretlerin düşüklüğü en çok şikâyet edilen konudur. Verdiğim eğitimlerde harcırahların düşüklüğünden yakınılıyor. "Harcırahlar düşük. Müteahhit yemeğe götürüyor oda ayarlıyor yapmayayım mı? Bunlar etik değil mi? " diye yakınmalar oluyor. Harcırah yetmiyor. Sorumluluğunu yerine getirmeye çalışan kamu görevlileri de fazla. Ama kamu da çoğu zaman çalışan belli kişilerdir. İşleri de genelde onlar yapar. Diğerleri de onun yaptıklarını seyreder. Kamuda maalesef testiyi getirenle kıran ayrımı yok. Bu da amirlerin adaletli olmamasından kaynaklıdır. (EİD7) Kurumunuzda çalışmayla ilgili etik ilkeler var mıdır? sorusuna EYİ etiğin “insamn ahlaki kuralı” olduğunu, kamu kurumlarmda etik ilkelerin yerleşmediğini, toplumun ahlak anlayışmda “...ben yapmasam başkası yapacak, bal tutan parmağmı yalar” gibi düşüncelerin hakim olduğunu çalışanlarmda bu düşünceleri benimseyebildiğim, üst yöneticilerin etik dışı davranışları nedeniyle çalışanlarm etik anlayışlanmn zedelendiğini “ ...yukarısı böyle ben neden etik davranayım...” şeklinde bir yaklaşım olduğımu belirtmektedir. EY2 ise kamu kurumlarıhda etik ilkelerin kâğıt üzerinde kaldığım, bunlar bilinse bile saydamlık, hesapverilebilirlik, dürüstlük, adalet gibi ilkelerin içeriği hakkında bilgi sahibi olunmadığmı ve başbakanlık genelgesiyle devlet memurluğuna yeni başlayanlara etik eğitimi verilmelidir ibaresinin olmasına rağmen hala aileden getirilen ilkelerin çalışma yaşarmnda da aynen devam ettiğini vurgulamaktadır. EY3 etik ilkelerin kurumunda oluşturulması konusımda şunları ifade etmiştir: Etik mevzuat kapsamında bazı tespitlerin yapıldığı ve komisyonların oluşturulduğunu söyleyebilirim. Bizim bakanlıkta da etik mevzuat kapsamında. komisyon oluşturulmuştur ve etik mevzuat kapsamındaki kişilerin bundan haberdar edilmesi ve bir taahhüt altına girmeleri sağlanmıştır. Etik ihlal sebebiyle herhangi bir tespit veya işlem yapılmamıştır. Bu yapıldı da kurumun görevlileri tespit etmedi mi değil muhtemelen etik ihlaller yapılmamıştır. Ama kurum etik mevzuattan haberdar ve onun gereklerini yerine getirmeye çalışmaktadır. (EY3) EU4 ise kurumlarm kendi etik ilkelerini belirlemesinin şart olmadığım sadece tavsiye olduğunu, kurumlarm henüz buna hazır olmadığını, hatta başbakanlıkta bile etik ilkelerinin belirlenmediğini, Cımıhurbaşkam, milletvekilleri, TSK, üniversite, bakanlar kurulu ve yargı mensuplan gibi bazı kişi ve kurumlarm kapsam dışı bırakıldığım oysa buralarda yapılmasınm daha önemli olduğunu belirtmiştir. KUS ise kurumlarm etik ilkeler konusunda gayretli olduklarım ve ilkelerin hayata geçirileceğini umduğunu vurgulamıştır. Araştmnaya katılanlardan KU6, 5176 sayılı kanunla kurumuna etiği yerleştirme görevinin verildiğini belirterek şöyle devam etmiştir: 46 Kamu Etiği Bizde 17 ilke var onları tanıtıyoruz. Bizim ilkeler geneldir. Her kurumun kendi etik ilkelerini oluşturmasına da yardımcı oluyoruz. Her kurum kendi etik ilkelerini oluşturur. Kurumlar taslak ilkelerini düzenliyor bize gönderiyor biz onaylarsak onlar ürürlüğe giriyor. (KU6) EİD7 etik çalışmaların kuramımda daha önce hiç yapılmadığmı, başbakanl± etik kumlu çahşmaları başlamadan önce kendisinin de bilmediğitti, tesadüfen oradaki eğitimlere katılmca öğrendiğini belirterek şöyle devam etmiştir: ...Burada eğitim daire başkanı gayretli bir arkadaş. Burada da eğitimlere başladık. Yüksek oranda, benim tahminim %50 y i geçkin etik davranma ve kabullenme isteği var. Etik ilkeler yazılı hale gelmedi ama ilgi çeksin çalışanlar okusun diye genel etik ilkeleri içeren broşürler asıldı. Büyük faaliyet yok. Etiğin yerleşmesi için kararlılık önemli. Bunun için siyasi kararlılık yok. Üst kademeden yeterince yardım göremiyorsunuz. Müsteşar bile bunlar ne yapıyor pek bilgi sahibi değildir. Eğitim dairesinin bağlı bulunduğu müsteşar yardımcısı yapılacaklara imza atıyor ama müsteşarın haberi bile belki olmuyor. Yani sahiplenilmiyor. Kamuda bu tip şeyler hep ikinci üçüncü planda kalır. Kurumlar ana hizmetlerini önemsiyorlar, insanın doğasında etik vardır diye düşünülüyor. Tabiri caizse bu günlerde dini yüksek olanların görevde olması sanki etik zaten var diye düşündürüyor. (EÎD7) Çalışma K oşullan Bu kategori alfanda, Kurumla ve çalışma koşullarıyla ilgili eleştirileri özgürce yapabiliyor musunuz? Eleştirilerden zarar göreceğinizi düşünüyor musunuz? İşyerinizde adaletsiz uygulamalar yapılmakta mıdır? Örnekler verebilir misiniz? (ücret, verilen görev vs) Adil olmayan uygulamalarm nedenleri konusundaki görüşleriniz nelerdir? Görevini iyi yapanlar takdir, terfi vs edilir mi? Bu tür uygulamalar adil yapılmakta mıdır? gibi sorular yöneltihniştir. EY İ, devlet memurluğunda oluşturulmuş ve oturtulmuş bir kural olarak üst amire itaat olduğunu, bunun üstleri eleştirmeyi engellediğini belirterek şöyle devam etmiştir: ...Bu olgu eskiden gelen bir kültürdür. Devlet adabı olarak lanse edilir. Makama oturanlara değil makama saygımız vardır. Bu oluşturulmamış. Makamdaki kişinin etik olmayan davranışlarını eleştirdiğimde bu hoş karşılanmıyor. Bu bizde çok yaygın bir durumdur. Etik olmayan davranış dediğimiz budur. Kralcı zihniyet iyi değil. Sevilen idareci eleştirileri kabul eden ona göre davranandır. Amirimi eleştirdiğimizde bu işi sen mi biliyorsun ben mi biliyorum dediğinde ben kenara çekilirim ve eleştiri yapmam. Amir doğru alternatifleri geliştirelim dediğimizde insanlar üretici olur. (EYİ) EY2 kamu kurumlarmda eleştiri ve özdeğerlendirmenin yaygın olmadığım ancak kendi birimindeki bazı toplantılarda olumlu anlamda yapılan katkıların tepkiyle karşılanmadığını belirtmektedir. EY3 ise kendi genel müdürlüğünün daha çok idari bir birim olmasmdan kaynaklı çok fazla eleştirinin olmadığım, Kamu Kurumlarinda Çalışma Etiği 47 mali kaynak kullanan birimlerde bunun daha çok olduğunu ifade ederek şöyle devam etmiştir: ...Burada sık sık toplantılar olur. Genel yaklaşımımız toplantı ve kararlarda konsensüs sağlamaktır. Herkes sağlam argümanlarla fikrini beyan eder. Biri fikrini "d" şeklinde biri "b" şeklinde beyan eder. Neticede herkes fila-ini ortaya koyduğunda bir anlaşmaya varılır. Aykırı fikirler hoş karşılanır. Bu yöneticinin görevidir. Ve bu tür toplantılarda bu olamazsa sağlam bir karar olmaz. Onun için her türlü fih 'e saygı önemlidir. (EY3) EU4 ise kamu kurumlarmda etik dışı olan eylemlere karşı eleştiri yapılması gerektiğini, eleştirilerin bireysel kaldığında etkisinin az olduğunu bu nedenle namuslu çalışanlarm' örgütlü bir şekilde davranması gerektiğim, “...ekiple yapılan, özellikle Avrupa Birliği projelerinde eşini, çocuklanm projede yer verenler bulunuyor. Bunlar etik değil. Bireysel olarak ne kadar uğraşsanız da engelleyemiyorsunuz” şeklindeki ömeklendirmesiyle açıklamıştır. KUS kendisinin laf olsun diye söylemeyeceği, gerçekten yaranna inandığı şeyleri çekinmeden söylediğini, ancak kamu kurumlanmn tümü için bunun geçerli olmadığım “...gözlemlerimden ve duyduklarımdan eleştiriye açık yönetici bulmak çok zor” ifadesiyle açıklamaktadır. Aynı kurumda görev yapan KU6 üst yönetimlerin eleştiriye açık olmasımn çalışanların performansım etkilediğini belirterek kendi birimindeki durumu şöyle ifade etmiştir: , ...Başkan bizi destekler. Güven ilişkisi oldu mu, arkanızda başkanı hissettiğiniz mi rahat oluyorsunuz. Ama başka birilerinde direnç etkisi olabiliyor. Eleştiriye açık olma, başkanımızda var. Diğer yönetimde olanlar direnç gösterebiliyor. Eleştiriye açıklık kişisel bir şeydir. Başkanla aramızda açık bir diyalog var eleştiriyorum. Örneğin başkana, etik sorunla ilgili bir başvuru vardı. Kurul üyelerinden birinin yakınıydı. Onun katılmaması gerektiğini söyledim ve dikkate aldı. Ama her eleştiriyi her düşündüğünüzü söyleyemezsiniz. (KU6) EİD7 insanlarm eleştiriye pek açık olmadıklarım, denetimde olduklarından yönetimleri yalandan bilmediklerini ancak eleştirenlere “ben ona bir gün bunu yediririm” düşüncesinin olduğunu ifade etmekte ve eleştiri kültürünün oluşmamasmı bakanlığmm kurum kültürünün yerleşmemesine ağlamaktadır. EİD7 kurum kültürünün oluşamamasım ise şu cümlelerle belirtmektedir: ...Bizim bakanlığın yöneticileri genelde dışarıdan gelen insanlar. İçimizden yetişip de üst kademeye gelen insan çok nadirdir. Bu üst düzey yöneticiliğe gelen insanların kummlarma çok fazla değer vermesini de engelliyor. Uç beş sene bu hükümetle kalırım sonrası Allah kerim diyor herhalde. İdare-i maslahat yapıp gidiyorlar. (EÎD7) İşyerinizde adaletsiz uygulamalar yapılmakta mıdır? Ömek verebilir misiniz? Sorusuna EYİ, ücretlerin kamu kurumlarinda adaletli olmadığım ve iş yapanlara çok iş verilmesinin, iş yapmayanlara iş verilmemesinin adaletsizlikte temel 48 Kamu Etiği konular olduğu cevabım vermiştir. EY2 ise çalıştığı kurumda adaletsiz uygulamalar olduğunu; ...Bazen yönetici sizin evrakınızı okumadan imzalıyor, başkasının evrakını bu önceki iktidar dönemden kalmıştır sıkıntı olabilir diye imzalamayabiliyor. Bazen sizin kursa ihtiyacınız varken başkası gönderilebiliyor. Üstlerinizle görüşmede bile sıkıntılar olabiliyor. Sizi yakından tanıyorsa daha çabuk görüşebiliyorsunuz. Bunlar da işteki moral motivasyonunuzu bozuyor. (EY2) EY3 ise genel olarak kamuda yaşanan özliİk adaletsizliğinin olduğunu “...genel idari hizmetlerdeki çalışanlar diğer bazı bakanlıklarda aym işleri yapanlara oranla daha az özlük haklan vardır” şeklinde belirtmektedir. KUS kamuda adaletsiz görev dağılımınm olduğunu şu ifadelerle belirtmektedir: ...En büyük adaletsizlik budur. Yetkili kişi çalışana daha çok iş verir çünkü o da başkasına hesap verir. Kendini düşünür altta ne olur ne biter onu ilgilendirmez. Ücret ve kadro dağıtımı adaletsizdir. Şeffaflık deriz ama kurumlanıl hangi kadroları boş kimse bilemez. (KUS) KU6 çahştığı kurumda adaletsizlerin olduğunu belirtmekte, bu adaletsizliklerin “.. .bakış açılarına yakın olanlann korunması, menfaat sağlamak amacıyla taraftar toplama” şeklinde olduğunu ve yapılan adaletsizliklerle insanların birbirine borçlandırıldıklarmı, bir yerlere gelmek için adaletsizliklerin yapıldığım, lobiciliğin çok olduğunu ifade etmektedir. EİD7 özellikle müsteşar ve genel müdür gibi üst düzey atamalarda adaletsizliklerin olduğunu, idarecilerin genel olarak takdir yetkisini objektif olarak kullanmadığım, bakanlıklarda destek hizmetlere yeterince önem verilmediğini, mesai saatlerinde adaletsiz olduğunu belirtmektedir. EYİ görevini iyi yapanlarm takdir alma, terfi edilme gibi uygulamaların nasıl olduğunu açıklarken kamuda bunlara ilişkin objektif kriterlerin olmadığını belirterek kamu kurumlannm bazı birimlerinde hak edenlerin takdir edilip terfi aldıklarım bazı yerlerdekiler ise bunun olmadığım vurgulamaktadır. EY2 ise bu tür uygulamalarm birim amirlerine göre değiştiğini belirterek adil olmayan atamalarda kamu görevlisinin mahkemelere bile başvurduğunu ifade ederek kimsenin “...takdir edileyim” diye iş yapmadığım vurgulamaktadır. EY3 zaman zaman belli kişilerin takdir teşekkür ve aylıkla ödüllendirilmesinin şikayet konusu olduğunu ifade etmektedir. KUS ise konuyla ilgili şunları belirtmektedir: ...Takdiri pek anlamıyorum. Buraya ben geliyorsam bir şeyi düzgün olarak yapmak için geliyorum. Yoksa takdir edilme gibi bir şey olmasa da olur. Yaptığım işi nitelikli yapıyorsam teşekkür edilmesi (yöneticinin) yeterli olur. Ekstra bir ödül beklemem. (KUS) Çalışmadan Doğan Temel Sorunlar Bu kategori altında, Kurumunuzda çalışmayla ilgili olarak karşılaştığınız etik sorunlar genellikle nelerdir? Bunun nedenleri konusundaki görüşleriniz nedir? Çalışmalarınızda politik baskılar olmakta mıdır? Bunları nasıl karşılıyorsunuz? Kamu Kurumlannda Çalışma Etiği 49 Görevini ihmal edenler, kişisel çıkar sağlayanlar vs. hakkında herhangi bir yaptınm uygulanmayan var mıdır? Yaptırım uygulanmama nedenleri nelerdir? (politik, hemşehricilik, adamı olma vs bakımmdan) îşyerinizde ayrımcılık var mıdır? Varsa nelerdir? îşyerinizde kişisel çıkar elde etme ve bencillik var mı? Bunun nedenleri nelerdir? Nasıl yaşanmaktadır? soruları yöneltilmiştir. Kurumunuzda en çok etik ihlaller nelerdir? sorusunu E Y İ,,etik ihlallerin kişilerden kaynaklandığım, çahşanlann iş akışım, işlerin nasıl olduğunu genellikle bilmediğini etik ihlallerin bunlardan başladığım, atamalardaki liyakatsizliklerin kamuda önemli bir etik ihlal olduğunu belirterek kamuda en büyük sorunun belli seviyedeki idarecilerin siyasi parti atamalarıyla geldiklerini, bunları alt kademedekilere göre liyakatsiz olduğunu ve kurumuna yön veremediğini, çalışanların haklarmı ve iş adabmı bilmediğini vurgulayarak cevaplamıştır. EY2 ise gelen yazılara cevap verilmesinin kamu kurumlannda son gtine burakılmasmı etik ilke ihlali olarak görmekte ve konuşmasına şöyle devam etmektedir: ...Biri referansla gelir yol gösterirsiniz, ilgilenirsiniz. Hemşeridir, tanıdıktır, adamımdır gibi. Bir başkası gelir tanımadığımızdır, ilgilenmeyiz. Bunar en büyük etik sorunlardır. Şark zihniyetidir bu. (EY2) EY3 günlük gazetelerin açıldığmda, kamu görevlilerinin kamu kudretini kullanarak birisine menfaat temin ettiği, birinin hakkı olam vermediği, akrabasma, eşine, dostuna menfaat, rant sağladığınm okunabildiğini belirtmektedir. EU4 ise en büyük etik ihlallerin kamu kurumlarınm ihalelerinde yaşandığım şöyle ifade etmektedir: ...İhalelerle ilgili çok sıkıntılar var. İhale kanunu değişti ve bu değişiklikler daha çok nemalananlara yarar sağladı. Bunu kim yaptı TBMM yaptı. Siyasetin finansmanı her şeyi bozuyor. Siyaset kampanyaları müteahhitlerin finanse etmesiyle oluyor. Bunu hayrına mı yapıyor. Zannetmiyorum bir koyup üç almak için yapıyor. Yozlaşma yukarıdan aşağıya doğru oluyor. Türkiye demokrasisi müteahhitler demokrasisi. Orta kademedeki memura dürüst çalış demek zor. Bunlar dürüst çalışırsa bedel öder, bedel de ödemeleridir. Bir ihale eğer uygun değilse komisyon üyeleri reddetsin, yerine gelen komisyon ya da komisyonlar da reddetsin o zaman medyaya yansır ve bir daha komisyon ihaleyi reddetti diye değiştirilmez. (EU4) Konuşmasına devam eden EU4 kendilerine gelen en çok etik ihlalin torpil olduğunu belirtmekte kendilerinin genel müdür ve üst düzey incelemeleri yaptığım, ufak çaph yolsuzluklarm yerleşik olduğu kurumlarm tapu, gümrük ve trafik gibi kurumlar olduğunu vurgulamakta ve şu örneği vermektedir: ... Valiye bir müteahhit geliyor. îki yıldır siz buradasınız ben ihale alamadım diyor. Vali ihalede bir yolsuzluk mu var neden şikayetçisiniz der. Müteahhit ben şu an şu görevde olan milletvekilinin seçim kampanyasında 2 trilyon harcadım benim bunu çıkarmam lazım der. Valinin karşısına çıkan manzara budur. İhale komisyonuyla vali bunu kabul ederse komisyon üyeleri bunu bilerek yapacak. 50 Kamil Etiği Dolayısıyla buna onay verenler aşınıyorlar. Vali bunu reddettiğinden merkeze alınıyor yerine giden de ihaleyi dürüstçe ihale yaparsa üç beş görev değişikliğinde konu kamuoyuna taşınır. Böylece durum düzeltilmeye başlayabilecek. Siyaset, bürokrat ve işadamı üçlüsünün yolsuzluk işbirliği kırılmalıdır. (EU4) KUS atamalarda etik ihlaller ciddi bir şekilde olduğunu belirtmektedir. KU6 ise en çok üst düzey yöneticilerin takdir yetkisinde olan alanlarda etik ihlallerin yapıldığım belirterek şöyle devam etmektedir: ...Etik ihlaller konusunda çıkar çatışması önemli bir kavramdır. Bir yöneticinin kendi menfaati ve kamu menfaatiyle karşı karşıya gelmesidir. Bir kamu kurumundasınız bir ihale açacaksınız, ihale açmaya yakın bir zamanda müteahhit sizi otelinde tatile gönderiyor. Ama muhtemel sizin ihale ilişidniz iş ilişkiniz olacak bir kişiyle bu tür bir şeyi kabul etmemelisiniz. Gelecekte bir iş ilişkisi olacak biriyle bu tür ilişkiye girmemelisiniz. Bu çıkar çatışması ilişkisidir. Bizim yaptırım yetkisi ayıplamadır. Yani resmi gazetede ayıplanır. Örneğin bir kamu kurumunun genel müdürü böyle bir duruma düşmüştür. Denetlemekle görevli bir şirket genel müdürü otelinde ağırlatnıştır. Biz resmi gazetede yayınladık. Burada bir yasal boşluk vardı o bizim yönetmelikle giderildi. (KU6) EİD7 ise kamu kuramlarında en büyük etik sorunun savurganlık olduğunu, kamu kaynaklarımn israf edildiğini çıkar çatışmasınm ise nadiren gerçekleştiğini belirterek konuşmasma şöyle devam etmiştir: ...Genelgelere rağmen hediye alınması yaygındır. Yılbaşında gömlek, kravat koli koli gelir. Genellikle otobüs firmaları, haberleşme şirketleri bu hediyeleri gönderebilir. Sivil havacılık uçak firmalarından, bedava uçak seyahatleri, otobüs firmalarından bedava ya da düşük ücretli biletler alınabiliyor. İndirimli gitmek olabilir ama bedava olması kötü. Mesela biz bölge denetimine gittiğimizde "efendim otobüs biletinizi ben ayarlayayım " deniyor yani bedava alayım anlamında kullanıyor. Tabi biz müdahale ediyoruz. Gerelcsiz yurt dışı seyahatler vs. bunlar da etik ihlallerdir. (EÎD7) Politik baskılar olmakta mıdır? sorasunu EYİ kendi yaptığı işin özelliğinden dolayı politik baskılar olmadığım ama kamuda politik baskılann olmadığım söyleyemeyeceğim vurgulayarak cevaplamıştır. EY2 ise politik baskı olmasınm normal olduğunu, politikacılarm oy aldıkları insanlara karşı hesap vermeleri gerektiğinden dolayı bunlarm olduğunu ama kendilerine pek olmadığını ancak taşrada olduğunu şu ifadelerle belirtmektedir ”....ama okul yapıldığmda il genel meclisi istere bir mahalleye yapılacak okulım yerini başka mahalleye alabilir. İhtiyaç olmayan bir yere okul da yapılabilir”. EY3 ise politik baskılar konusunda şunlan vurgulamıştır: Politik baskılar kamu görevlilerinin objektif olarak hizmet yapılmasını engelleyen bir vakadır. Burada pek karşılaşmayız. Ama kamu görevlileri yaptıkları çalışmalarda politik baskılarla karşılaşılır. Bunlar ahlaki, hukuki ve Kamu Kıırumlarında Çalışma Etiği 51 etik değil. Hiçbir mazeret bir kamu görevlisine politik baskıyı haklı gösteremez. Biz bakanlığa, müsteşara bağlı olarak çalışıyoruz bize olmaz en azından intikal eden yok. (EY3) EU4 biriminin yeni olması dolayısıyla henüz politik baskılarm çok olmadığını ama zamanla olabileceğini belirtmekte, çalıştıklan etik ihlal olayıyla ilgili olarak baskı telefonu geldiğinde bunu da dosyaya eklemek gerektiğini ifade etmektedir. Açıklamalarma devam eden EU4, etik kurulu baskılardan uzak tutacak olanm etik davranmak olduğunu vurgulamaktadır. KUS ise politik basla yaşamadığım belirterek açıklamalarma şöyle devam etmektedir: ...Politik baskıya kişilerin kendileri neden olur. Ben iş hayatımda politikayı çıkarıyorum. O nedenle politik olarak birilerine yaranmıyorum, politik baskı da gelmiyor. O tür baskılar kamuda duyduğumdan ibaret (KUS) KU6 ise politik baskılarm kamu kurumlarmda yaygm olduğunu kendi kurumunda da benzer baskılarm olduğunu özellikle bu baskılarm aym politik görüşe sahip olanlarm birbirlerini desteklemesi şeklinde gerçekleştiğini belirtmektedir. EİD7 ise bu konuda şunları ifade etmektedir: ...Var tabi. Yıllardan beri onun mücadelesini teftiş kurulu veriyor. Teftiş kurulu başkanlığının özerk olması gerekiyor. Bazen teftiş kurulu başkanı siyasi olarak bir yerde yönetici oluyor. Bakanın emirlerini dinlemeye başlıyor. Bu bozulmaya uğratıyor. Tabi bu emirleri reddetmek de var ama böylelerini bulmak biraz zor. Denetim elemanları raporu yazıp veriyor. Teftiş kurulu başkanı onu bakana rapora ek görüş yazıp gönderebiliyor. Bunu siz görmüyorsunuz. Tesadüfen görüyorsunuz. Anlıyorsunuz ki bakan böyle istiyor. Eğer zaten başkan size sözünü geçiriyorsa direk size raporu değiştirmenizi söyleyebiliyor. (EİD7) Kamu kurumlarmda ayrımcılık (cinsiyet, din, mezhep, etnik köken. vs.) konusımdaki neler yaşanmaktadır? En çok hangi konularda ayrımcılık yaşanmaktadır? sorusımu EYİ kamu kurumlarmda ayrımcılığın çalışanla çalışmayan arasında olduğunda bunu olumlu karşılayacağını belirterek, siyasi görüş ayrımcılığımn oldukça yaygm olduğu şeklinde cevaplamıştir. EY2 ise ayrımcılığm olduğunu şu ifadelerle belirtmektedir: ...MEB' nin atamalarını kontrol ederseniz yaklaşık % 50’si Yanlıdır. Belki bu da normaldir. Bayındırlık bakanlığında %90 'ı Karadenizlidir. Bakanlar o ilin, bölgenin milletvekillerinin desteğiyle geliyorlar. Bu da normal. O da şundan kaynaklanıyor üst düzey yönetici 12 yıllık memursanız olabiliyor. O da ben bakansam kendi genel müdür ve yardımcımla çalışabiliyorum diyor. Particilik, ab'aba, dernek, etnik kökken, spor kulübü bağlantısı vs. ayrımcılıkta esas olanlar. Çalışmayla ilgili etnik köken de etkili olmaktadır. Örneğin Çerkezler ve Çeçenler diğer etnik gruplara oranla daha çok ayrımcılık yapmaktadırlar. (EY2) EY3 ise ayrımcılığın kamu sektörünün bir hastalığı olduğunu vurgulamakta ve objektif kamu hizmetlerinin eşit uygulamalarım engellediğinden dolayı bunu yapan kamu görevlisinin uyarılması, ıslah edilmesi ve önüne geçilmesi 52 Kamu Etiği gerektiğim belirtmektedir. EU4 ise kamu kurumlarmda ayrımcılığı toplumsal aynmcılıkla ilişkilendirerek açıklamış ve şu ifadeleri kullanmıştır: ... Ülkemizde papaz cinayetleri var. Bunlar başka politik saiklerle tetiklenmiş olabilir. Sizin toplumımuz farklı kültürlere açık olsa, farklı kültürleri değer kabul etse bu insanlar öldürülmezdi. Neonazi değiliz ama yine de yapabiliyoruz. İdeal bir noktada değiliz. 6-7 eylül olayları var. Yaptığımız bir eğitimde orta kademe yöneticiler arasında 30 kişi arasında bir kadın daire başkanı vardı. Başbakanlıkta tarih boyunca bir kadın müsteşar olmuş. Bunlar da cinsiyet ayrımcılığıdır. Askerde farklı dindenseniz sakıncalı piyade olursunuz. Etnik köken işe almada bir b ite r olabiliyor. Bu yasal olarak olmasa da böyledir. Kamuda okunulan gazete hile saklanabiliyor. İnsanlar belki farklı düşünüyor. Ekonomi, terör, eğitim gibi konularda fikirlerini söyleyip teşvik edilmede sorun var. Dolayısıyla ayrımcılık şiddeti düşük ama yaygın ve kitlesel değil. Ayrımcılık var sürüyor. AB müttessebatında iki ayrımcılık karşıtı anlaşma var bunan uygulamalıyız. Ama sokakta bile ayrımcılık var. (EU4) KUS kamu kurumlarmda ayrımcılığın olduğunu buna neden olan konuların başmda hemşericilik geldiğini bunun politik görüşlerden bile önce gelebildiğini ifade etmekte ancak kendisinin herhangi bir ayrıma uğramadığım belirtmektedir. KU6 ise konuyla ilgili şu açıklamaları yapmıştır: ...Biri siyasi ayrımcılıktır. Örneğin yöneticinin kendi politik inancıyla aynı olanlara ayrıcalık tanıması, yurt dışı eğitime onları göndermesi vardır. Yöneticiler karar verirken politik görüşü dikkate alır. Hemşericilik de var, cinsiyet ayrımcılığı da var. Bazı görevlerde kadınlar yerine erkekler tercih ediliyor. Zaten kamuda kadın çalışanın azlığı bir cinsiyet ayrımcılığıdır. Din çeşitliliğine kamu sahip değil beklide kamuya girişte ayrımcılık yapılıyor. Aynı dinin içinde dindar olanlar olmayanlar gibi ayrımlar da olmaktadır. (KU6) EİD7 ise ayrımcılığm yıllardan beri olduğunu en çok hemşericiliğin yapıldığım, “ ...bakanlıkların personel yapısmın incelendiğinde hangi ilin bakanları görev yapmışsa o dönemlerde o ilden kişilerin işe alındığı tespit edilebilir” ifadesiyle açıklamakta “.. .benim insamm diğer illere göre daha işsiz” diye doğu illerinden gelen bakanlarm bunu daha fazla yaptığım vurgulamaktadır. Konuyla ilgili açıklamalarına devam eden EİD7, bu siyasi iktidar döneminde hemşericiliğin yerini siyasi yandaşlık ve belediyeden gelen insanlarm aldığmı, KPSS sınavlarmm, memur alımında bu tür ayrımcılıkları bir nebze olsun engellediğim ancak mülakatta yine olduğunu ifade etmiştir. Kurumunuzda kişisel çıkar elde etme^ ve bencillik var imdir? Nasıl yaşanır sorusunu EYİ kişisel çıkar elde etme amacıyla bakanm adamı olma, bakamn yönetimine yakın olma gibi bir davramşlar olduğunu, bazılarımn görevi olmadığı halde çıkar için bir işi üstlendiğini, kişinin oradaki amacımn bakamn gözüne girme olduğunu, “...bazen bizim birimin yapacağı işi, farklı bir birim yapmakta bunun amacı çıkar elde etme, bakamn takdirini alma ya da bakamn adamı olma ve bundan çıkar elde etme söz konusu olabiliyor” şeklindeki ifadesiyle örneklendirmektedir. EY2 işe kişisel çıkar elde etmeyi maddi olarak ele almış ve Kamu Kıınım lannda Çalışma Etiği 53 kendi kuramunun merkez örgütünde bunların olmasının denetimin çok sıkı olmasmdan ve bakanlığm ihale yetkisini taşraya devretmesinde dolayı olmayacağım belirtmiştir. EY3 kamu kurumlarmda kişisel çıkar elde etme ve bencillikle ilgili sıkıntılar olduğunu bunun da liyakatle ilgili olduğunu vurgulamaktadır. KUS ise konuyla ilgili şu açıklamaları yapmaktadır; ...İşin ucunda koltuk kapmak varsa, “amaca giden her yol mubahtır" anlayışı var. Özel sektörde daha serbest fikirler söyleniyor, amir de daha açık. Kamuda sıkı bir resmiyet var. Resm iyet. devreye girince fikirler söylenmeyebiliyor. Özel şirkette arkadaşlarım var bunlar üstlerine karşı çok rahat ben de kamuda böyle olmasını isterdim. (KUS) KU6 aynı ımvana sahip olan meslektaşların arasında kişisel çıkar ve benciUiğin olabileceğini vurgulayarak şöyle devam etmektedir: ...Mesela yurt dışı eğitim sınırlı, sizin önünüze geçmek isteyenler olabiliyor bunun için etik olmayan yollara başvurulabiliyor. Postlar (makam) sınırlı, bunları kapmak için bir yarış var. Üst düzey yöneticilikler sınırlı. Rekabet iyidir ama bir noktadan sonra zararlı olur. Yarışma değil çalışmanızla öne çıkmalısınız. Adil olmayan, emeği olmadan öne geçmeye çalışan, lobicilik ve benzeri şeylerle öne çıkmaya çalışanlar oluyor. (KU6) Araştumaya katılan EÎD7 kurumunda kişisel çıkar elde etmeye çalışanlara pek rastlamadığım, 13 yıl önce teftiş kurulu başkanlığı için 3 adayın olduğunu onlann bakan tamdığı ve torpili aradıklarım belirtmiştir. EÎD7 bakanlığımn üst düzey yöneticilerinin kurum dışından atandığım bunlarm siyasi iktidarlar bağlarmm olabileceğini vurgulamaktadır. TARTIŞMA VE SONUÇ Etik, toplumu düzenleyen kurallar bütünü olarak, iş yaşamım ve işle ilgili eylemleri de kapsamaktadır. Kamu Icurumlannda etik değerlerin incelenmesiyle, neyin iyi neyin kötü, neyin doğra neyin yanlış olduğuiıa karar verme kolaylaşacaktır. Bu çahşmada da kamu görevHlerinin yaşadığı etik sorunlar, etik eğitimcilerin perspektifinden incelenmiştir. Araştırmaya katılanlar, kamu kurumlarmda çalışmaya ve çalışana yeterince önem verilmediğini, görevini tam anlamıyla yerine getirenlerin yeterince ödüllendirilmediğini, çahşmayla kazammlarm her zaman doğru orantıh olmadığım, kamuda ideal çalışmamn yakalanamadığım belirtmişlerdir. Katılımcılar, ideal çalışmamn gerçekleşmeme nedeni olarak kamu kaynaklarımn yetersizliği, mevzuat ve siyasi engeller, ekip çalışmasımn gerçekleşememesi, patron (millet) denetiminin olmaması, katı bürokrasinin olması, ücretlerin düşüklüğü, yanlış uzmanlaşmayı görmektedirler. Araştırmaya katılanlar, kamu görevlilerinin haklarmm yeterli olmadığım ifade etmişlerdir. Katılımcılar yeterli görmedikleri haklar arasmda özellikle ücretlerin düşüklüğünü vurgulamışlar, kamu görevlilerinin haklarını, cezalandırılacakları endişesiyle arayamadıklanm ifade etmişlerdir. Katılımcılar kamu kurumlarmda iş tammımn olmamasımn çalışanlar arasmda haksızlığa 54 Kamu Etiği neden olduğunu ifade etmişlerdir. Araştranaya katüanlardan biri ise kamu görevlilerinin haklarmm yeterli olduğunu belirterek iş garantisinin çalışanları tembelliğe ittiğini vurgulamıştır. Katılımcılar kurumlarında etik ilkelerin yeni yeni oluşmaya başladığını henüz oturmadığını ve yerleşmesi için üst düzeyde sahiplenilmesi gerektiği açıklamalarında bulunmuşlardır. Kamu görevlilerinin en çok sıkmtı yaşadığı konular arasmda, kurumlannda yaşanan soranlara ilişkin eleştiri yapamama bulunmaktadır. Araştırmaya katılanlar, eleştiriye açıklığm kişisel olduğunu, bunun kurumsal olarak yerleşmediğini ifade etmişlerdir. Carroll ve Buchholtz’un (2003: 166) çalışan ve yönetici arasındaki ilişkilerde yöneticilerin ya da üst konumda olanlarm eleştirilere açık olmalarım etik değerler çerçevesinde görmekte ve çahşanlarm adaletsizliğe, yasa dışılığa ve uygunsuz etkinliğe karşı eleştiri yaptıldannda cesaretlerinin kırılmaması gerektiğim vurgulamaktadu'. Bu durum yukarıda dâ ifade edildiği gibi bu araştmnamn yapıldığı kamu kurumlarmda geçerliliğim bulamamaktadır. Oysa sorunlar tartışılarak ve açığa çıkartılarak çözülebilir. Araştırmaya katılanlar kurumlannda, özellikle adaletsiz davramşlardan sıkmtı çektiklerini vurgulamışlardır. Bir diğer yakınma konusu da ücret adaletsizliğidir. Velasquez’in (2003: 440) de vurguladığı gibi çalışanlar yaptıkları işin karşılığmda adaletli ücret almak isterler. Bu duramda kamu görevlilerinin adaletli ücret almadıklanna olan inançları onlarm çahşmalarmı da etkileyecektir. Katılımcılardan biri atamalarda büyük adaletsizlikler yapıldığım bir diğeri ise adam kayırmanm, siyasi yandaş kayırma gibi adaletsizliklerin yaygın olduğunu belirtmektedir. Araştırmaya katılanlardan biri şu örnekle kendilerinin verdiği hizmette eşitsizlik olduğunu vurgulamakta ve öz eleştiri yapmaktadır: "...Bana Erzurum'da bir çocuk, "yandaki sınıfın matematiğine branş öğretmeni giriyor benimkine branşı matematik olmayan bir öğretmen giriyor. Haksız rekabet var. Benim hak ihlalimi nasıl engelleyeceksiniz” sorusunu yöneltti. Demek ki daha birçok şeyi yapamıyoruz. (EY2) ” Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi kamu Icurumları hem çalışanlarma hem de kendilerinden hizmet alalara karşı adaletli davranmakta zorlanmaktadu:. Araştırmaya katılanlar genel olarak terfi ve takdirlerde kamu kurumlannda sorunlar olduğunu bu gibi yararların adaletli olmadığım belirtmektedirler. Araştırmaya katılan biri ise takdirin önemli olmadığıiu, takdir edilmek için çahşmadığmı, ancak çalışmalarmın sonunda hak ettiğini almalc istediğini vurgulamaktadır. İşteki etik prensipleri dürüstlük, doğruluk, sözünü tutma, sadakat, adaletlilik, başkalarma yardım, başkalarma saygı gösterme olarak sıralayan Josephson (1995: 84), bunlarm eksikliğinde çahşanlarda da etile değer inancınm kaybolacağım vurgulamaktadu:. O halde kamu görevlilerine yapılan adaletsiz davramşlar, onlarm işle ilgili düşüncelerini de olumsuz yönde etkileyecektir. Katılımcılar kurumlarmdaki etik sorunları, atamalarda liyakate göre yapılmaması, atamalarda politik kararların etkili olması, görev ihmali, Kamil Kunımlarında Çalışma Etiği 55 referansla gelenlere daha çok ilgi, yakınlarına menfaat ya da rant sağlama, yolsuzluk, torpil, çıkar çatışması, hediye alınması, hemşericilik yapılması olarak sıralamaktadırlar. Araştırmaya katılanlardan bazılan politik baskıların kamuda yerleşik olduğunu belirtmekte, bir katılımcı bu baslalann normal olduğunu ifade etmektedir. Araştırmaya katılanlar kurumlarmda ayrımcılık yapıldığım, bu ayrımcılıklarm, siyasi parti yandaşhğı, hemşericilik, bölgbsel ve etnik ayrancılık, cinsiyet ayrımcılığı, din aynmcıhğı olduğunu belirtmişlerdir. Ancak, Velasquez (2003; 440) ve Carroll ve Buchholtz’in (2003: 550) de vurguladıkları gibi iş yerlerinde yaşanan aynmcılıklarm etik olmadığı ve bu durumların çalışanlarm eşitlik anlayışım zedelediği şeklindedir. Katılımcılar kamu kurumlarmda kişisel çıkar elde etmenin de yaygm olduğunu belirtmişlerdir. Katılımcılar kişisel çıkar elde etmenin de en çok üstlere yaranma amacıyla yapıldığmı belirtmektedirler. KAYNAKÇA Akarsu, B. (1999), Felsefe Terimleri Sözlüğü, Türkiye Felsefe Kurumu Yayım, Ankara. Aşcıgil, S. F. (2001), îş Etiği: Eski sorunlar. Yeni Kavramlar, Yeni Yaklaşımlar, Ekonomi Forumu, Friedrick Ebert Stiftung Yaymı, İstanbul. Aydın, İ. P. (2002), Yönetsel, Mesleki ve Örgütsel Etik, (3. Basun), Pegem A Yayıncılık, Anicara. Badiou, A. (2004), Etik, Kötülük Kavrayışı Üzerine Bir Deneme, Çev. T. Birkan, Metis Yayınlan, İstanbul. Billinton, R. (1997), Felsefeyi Yaşamak, Ahlak Düşüncesine Giriş, Çev. A. Yılmaz, Ayrmtı Yayınları, İstanbul. Brenkert, G. G. (1998), M arx’ın Özgürlük Etiği, Çev. Y. Alogan, Ayrıntı Yayınlan, İstanbul. Carrol, A. C. ve Buchholtz, A. K. (2003), Büssiness And Society: Ethics and Stakeholder Management, 5th. Ed., Thomson. South-Westem. Ewing, D. (1995), An Employee Bili O f Rights. Büssiness And Society: Ethics and Stakeholder Management, 5th. Ed., Thomson, South-Westem. Frederick, W. C., Post, J. E., ve Davis, K. (1992), Business And Society: Corporate Strategy, Publick Policy, Ethics, Seventh Edition, Mcgraw-Hill, New York. Hoffrnan, W. M. ve Frederick, R. E. (1995), Business Ethics: Readings And Cases in Corporate Morality, Third Edition, Mcgraw-Hill, Ne w York. Josephson, M. (1995), Teaching Ethical Decision Making And Principled Reasoning, Ethics And Busuness Decision Making. Business Ethics: Readings And Cases in Corporate Morality, Third Edition, Mcgravv-Hili, Inc., Ne w York. 56 Kamu Etiği Kümbetoğlu, B. (2005), Sosyolojide Ve Antropolojide Niteliksel Yöntem Ve Araştırma, Bağlam Yayıncılık, İstanbul. Nuttall, J. (1997), Ahlak Üzerine Tartışmalar, Etiğe Giriş, Çev. A. Yılmaz. Ayrmtı Yayınları, İstanbul. Velasquez, M. G. (1998), Business Ethics: Concepts and Cases, Fourt Edition, Prentice-Hall, Inc., New Jersey. MÜZAKERE YÖNETİMİNDE ETİK Murat Yusuf U Ç M özet B u çalışm anın am acı, müzakere sürecinin yönetim i esnasında etik açıdan doğru olmayan davranışlan eleştirm ek değil, etik ikilem lerle karşılaştıklannda onlara uygun davranış seçeneklerini sunmak, etiğin önem li boyutlarını belirtm ek v e bu boyutlann m üzakerecinin strateji, taktik ve manevra seçim ini nasıl etkileyebileceğini teorik olarak açıklamaktır. Bununla birlikte müzakere yöneticilerine etikle ilgili sorunlaria karşılaştıklannda bunlan nasıl değeriendirecekleri v e bunlar karşısında nasıl davranacaklarını anlatmak da amaçlanmaktadır. M üzakere yönetim inde etik açıdan yanlış seçilen strateji veya taktiklerin kısa vadeli başanlar için kullanıldığı görülmektedir. B u yanlış eğilim ler gelecekte de devam ettiğinde, m üzakere sürecinin uzun vadeli ilişkilerini, m üzakere yapan tarafların im ajlannı v e güvenilirliklerini zedeleyecekleri görülmektedir. B u sürecin m üzakereciler tarafından başanlı bir şekilde uygulanm ası için etik konusunun m üzakerelere nasıl uygulanabileceğini bu çalışm ada basit bir teoriksel m odel etrafında açıklanm ış v e birtakım önerilere yer verilmiştir. A n a h ta r O rganizasyon K elim e le r : M üzakere yönetim inde etik, M üzakereci, Etik, Kamu yönetim i, GİRİŞ Müzakere yönetimi etiği açısından öncelikle etilsel boyutun içeriği konusun­ da bazı ön bilgiler verilerek çalışmanın yönünü belirleme daha doğru olacaktır. Amaç, etiğin felsefi boyutunu veya etik açıdan doğru olmayan davramşları eleş­ tirmek değil, etik ikilemleri belirleyerek, bu sürecin temel öğelerini basit bir teoriksel model çerçevesinde açıklamaktır. Aym zamanda müzakere yönetiminin etik boyutu konusunda yeni çalışmalarm şekillenmesine yardımcı olmaktır. 21. Yüzyılda oluşabilecek küresel sorunlarm çözümünde müzakere çalışmalarında belirlenecek temel etik kodlarmm oluşturulmasmda ve bu sürecin yönetilmesinde de temel bir yaklaşım belirlemektir. Bu amaçla çalışmada, ilk önce, müzakere yönetiminde etik ikilemlerin tanımı, etik karar, mantıklı karar ve etkin kararlan açıklamaktır. Daha sonra etik karar verme modeh içerisinde, etik olmayan davramşlan isteklendiren etkenler, bu da-vramşlarm amacı, sonuçlan, algılanma boyutları ve müzakerecinin bu davramşları seçmesinde etkileyen diğer faktörleri ele alınrmştır. Sonuç bölümünde ise tüm bu sürecin faktörleri birbiri ile ihşkilendirilerek bir takım öneriler dile getirihniştir. MÜZAKERE YÖNETİMİNDE ETİK İKİLEMLER Konunun içeriğini belirlemede bir ömek olay analizi üzerinde gidilirse daha belirgin olabilecektir. ‘ Dr., Süleym an D em irel Ü niversitesi, Gönen M eslek Y üksekokulu, K öy Enstitüsü K am pusu, İktisadi v e İdari Programlar B ölüm ü Öğretim G örevlisi 58 Kamu Etiği Bil kamu organizasyonu müzakere kurulu, sendika temsilcilerinden oluşan müzakere yetkilileriyle yeni bir iş sözleşmesi üzerinde çalışmaktadır. Sendikamn müzakerecileri eğer çalışanlarm tatil ücretlerini % 4 ’ten % 6’ ya yükseltilmezse yeni iş sözleşmesine imza aymayacaklarım beyan ederler. Bu durumda organi­ zasyonun yönetimi bu konuda bir takım hesaplamalar yapar ve sonuçta her tatil gününün organizasyona olan maliyetin 10 bin TL olduğımu görür ve bunu sendi­ ka müzakere heyetine açıklayarak bu ücreti ödemek için yeterli bütçeye sahip olmadığım açıklar. Ayrıca burada pararun bir mesele kaynağı olarak görülmeme­ si de önemlidir. Önemli olan çalışanların ihtiyaçlanna cevap verilmesi istenen taleplerin tatminidir. Bu durumda sendika çalışanlarm ikna edilebilmesinde bir müzakereci veya müzakere heyeti bir seçeiıekli liste hazırlayabilir. Bunlar: (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 235; Lewicki, Saunders ve Minton, 1997:215-216) 1. Sendikanm isteklerinin imkânsız olduğu ve tatil ücretlerinin neden %6 olmasım istediklerini anlaşılmadığı ileri sürülebilir. 2. Sendika müzakere heyetine açıklama yapmadan organizasyonun mali gü­ cünün bunu karşılayamayacağım dile getirilebilinir. 3. Hatalı mali belgeler hazırlanır. Bu belgelerde her tatil günü başma 20 bin TL maliyet düştüğü anlatılır ve buradan organizasyonun mali gücünün yetersiz­ liği belirtilebilinir. 4. Sendika liderlerine, eğer çahşanların isteklerinin karşılanamayacağı konu­ sunda ikna ederlerse, ülkenin herhangi bir yerinde hiçbir ödeme yapmayacakları bir tatil teklifi ileri sürülebilir. Bu durumda şu soru sorulmahdır: Bu ileri sürülen stratejilerden herhangi biri etik açısmdan bir mesele teşkil eder mi? Ederse hangisi? Neden eder? Organizasyon yöneticileri ve bunlara bağlı olarak seçilen müzakereciler amaçlarım başarmak için birtakım kararlar alarak strateji, taktik ve manevralanm belirler.( Wall, 1985: 32) Müzakere yönetiminin önemli süreçleri olan bu faaliyetleri yerine getirmeye çalışan müzakere taraflan bazen etik ikilemlerle karşılaşırlar. Etik ikilemler, bir karar verirken rasyonel’ davramşlarm dışma çıkarak bazen doğru ile yanlış, bazen ise doğra ile doğra veya yanlış ile yanlış arasmda bir seçimi gerektirme duramunda karar vericinin vicdanına yani gönlüne burakılan durumlardır. (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 236237; Lewicki, Saunders ve Minton, 1997:216) Bu konuda şöyle bir örnek verilebilir. Bir kişi İsparta’ dan Ankara’ ya gitmeğe karar versin. Kişi bu isteğine etkin bir şekilde yani rasyonel bir ölçüt olarak en az maliyetle en kısa zamanda ulaşmak isteyecektir. Akıl bu konuda değişik seçenekli ulaşım imkânlarım belirler ve hesaplar. Otobüs, tren, uçak ve binek hayvanlar olarak kısıtlanan ulaşım araçları olsun. Elişi, maliyet açısmdan uçağın biletini karşılayamayacağmı karar vererek bu seçeneği eler. Zaman açısmdan 10 saatlik bir kısıdı olduğunu tespit eder. Bu duramda herhangi bir aksaklık olmazsa otobüsle 6 saatte/10 TL, trenle 8 saatte/6 TL varacaktn:. O Müzakere Yönetiminde Etik 59 zaman diğer etmenler sabit olduğu düşünüldüğünde kişi rasyonel olarak hangisini seçebilir? İlk bakışta en az maliyetle treni, zaman maliyeti açısmdan da otobüsü seçebilir. İkinci soru ise şöyle olur. Bu durumda karan akıl mı yoksa gönül mü verir? İşte basit bir hayatta önemli görülmeyecek bir durumun iş yaşamında ne kadar etkili olabileceği düşünülmesi gereklidir. Bu durumda treni parasal maliyet açısmdan seçen kişi gönül açısmdan trendeki serbestliği veya çevreyi daha rahat görebilme faktörlerim koyarak belirleyebilir. Otobüsü zaman maliyeti açısından seçen kişi de, trenin çok rahatsız verici bazı durumları bahane ederek de seçebilir. Bu durum gibi, müzakere sürecinde de nasıl davranmak zorunda olacağı konunun ne kadar karmaşık ve önemli olduğunu göstermesi açısmdan dikkate değerdir. Müzakere sürecinde müzakereciler uyguladıkları strateji ve taktikleri değerlendirirken üç temel standardı göz önüne alırlar: Bunlar, etik, mantık ve etkinliktir. (Lewicki, Saunders ve Minton, 1997: 216). Etik kararlar, müzakere sürecinde strateji, taktik ve bunlann uygulanmasmdaki manevraları ahlaki değerler veya neyin doğru neyin yanlış olduğu açısmdan değerlendirilerek verilir. Mantıklı kararlar başarı açısmdan hangi eylemlerin daha etkili olduğu değerlendirmesine dayanır. Etkinlik kararlarmda, amaçları başarmak için en basit, en kolay, en ucuz veya en hızh yani minimum kaynak ve çaba sağlayan yolun değerlendirilmesidir. (Missner, 1980: 40) Örneğin, yeni bir hizmetin reklamım hazırlayan organizasyon, stratejisini belirlemek amacıyla değerlendirme ölçütlerinden birini veya birkaçım aym anda kullanabilir. Etik açıdan karar vermek isteyen organizasyonun yetkilileri şu sorulan cevaplayabilir: “Bu yeni hizmet baklandaki gerçekler nedir?” veya “Bu hizmeti piyasadaki rakip hizmetlerle doğru bir şekilde nasıl daha cazip gösterebilinir?”. Mantık açıdan karar vermek isteyen organizasyonun yetkilileri şu soruları cevaplayabilir: “Bu hizmet en iyi şekilde nasıl sunulabiluür?” veya “Alıcmın ilgisini çekmek için hizmet hakkında neler söylenebilinir?”. Son olarak da etkinlik standardma uymak isteyen organizasyon yetkilileri şu soruları cevaplayabilir: “Bu hizmetin reklamı nasıl yapılacak?” veya “Bu hizmeti satmak için en kolay yani en düşük maliyetli yol hangisidir?” (Lewicki, Saunders ve Minton, 1997: 217). İş ahlakı tartışmalarında etik, genellikle mantık ve etkinlik standartları ile karıştırılmaktadır. Dolayısıyla mantık ve etkinlik kararlarında çoğu zaman etik kararlardan ayrı tutulabilmektedir. Bazı araştrrmalarm sonucunda, bazı insanların “kendilerini daha iyi hissetmeleri” için, bazılarırun ise ortaya “iyi biri iş-iyi bir etik” ortaya çıkarabilmek için etik açıdan doğru olam yapmak istediklerini belirttikleri göiülmüştür (Bucaro, 2009a). Bu durumda mantıklı karar veren insanlarda etik açıdan doğru veya yanlış arasmdaki çizginin nerede olması gerektiği konusunda net bir fikir olduğu tam olarak bilinmeyebilinir. Çünkü bu durum müzakere sürecinde de müzakereciler arasında ne kadar bilindiği tartışma konusudur. Fakat bu durum etik konusunun önemsiz veya göz ardı edihnesi gerektiği anlamına 60 Kamu Etiği gelmemelidir. (Lax ve Sebemus, 1986: 145-146) Bugünkü 21. Yüzyılda bu konunun önemi gittikçe artmaktadır. BASİT B t e TEORİK ETİK KARAR VERME MODELİ Neden bazı müzakereciler etik olmayan taktik veya stratejileri kullanırlar? Bu soruya genel olarak verilebilecek cevap, bu müzakerecilerin ahlaksız, yozlaşmış veya ilkesiz olduklarıdır. Ancak bu cevap çok basittir, ayrıca bu cevap müzakerecilerin ne yaptıklarım ve neden yaptıklarmı açıklamaya engel olabilecek sistematik yamlgılan da aksettirmektedir (Bucaro, 2009d;Lax ve Sebemus, 1986: 146-147). Bu yamlgılar müzakereciyi, diğer müzakerecilerin davramşlarım, onlarm kişilikleri ile bağdaştırmasına teşvik eder, ancak kendi davramşlarım sosyal çevresiyle ilişkilendirir. Bunun sonucu olarak, müzakereci diğer dost müzakerecinin neden yanlış bir taktik veya strateji veya manevra uyguladığım açıklamak isterse, bu müzakerecinin ilkeleri olmayan veya istediği bir şeyi elde etmek için her türlü faaliyetleri uygulayabilecek bir insan olduğunu söyler. Kendisinden, neden aym faaliyetleri kullandığmm açıklanması istenirse, ilke sahibi olduğunu, fakat kendisine bağlı olmayan bazı sosyal çevre etkenlerinden dolayı bu ilkeleri bir kez çiğnemek için çok iyi bir nedeni olduğunu söyleyebilir (Bucaro, 2009c; Cohen, 2009a). Bireysel Faklılıklar -DemoBrafik faktörler vKişIsel karakterler -Ru hsal gelişim' '.f i l ; Durumdan Kaynaklanan Bağlam sal Etkiler -Müzakerecinin karşı tarafla olan llişklslr; >lki,tarafı:m(Jzakerecllenarasındakl:güç llişkis -gnjp ve organizasyon normları Etik o lm a ya n taktiklerin'seçim inin niyetleri v e isteklondirm eieri SO N U Ç L A R 1. ^tkiiem e durum u E tik olm ayan davran ışla rın belirlem ede etkili olan stratejilerin se çim i ' Etik o lm ayan davran ışları belirlem ede ; etkili olan taktiklerin se çim i Taktik veya taktiklerin u yg u la n m a sı A Açıklamalar ve Bahaneler Taktiğin etkisi: işe y a rıyo r m u ? 2. D iğe r tarafın m üzakerecisinin, seçm e n le rinin v e destekleyicilerin tepki ve geribildirim leri 3. M üzakerecinin ke n d isin i değerlendirm e O Şekil 1: Etik Olmayan Davranışları Kullanma Karar Sürecinin Modeli Kaynak: L ew icki, Barry, Saunders v e M inton, 2 0 0 3 ,2 6 1 . Müzakere Yönetiminde Etik 61 Müzakere yönetimde müzakerecinin, etik açıdan doğra olmayan davranışlan kullanma karanm vermesi sürecini açıManmasma yardımcı olmak için Şekil l ’de oluşturulan sade bir model incelenmeye çalışılacaktır. Bu model üç temel parçadan oluşur: Etik olmayan davramş isteklendirmeleri, etik olmayan davramşlarm amacı ve bu davramşlarm sonuçlarıdır. Ayrıca çalışmalarda bu davramşlann seçiminde etkili olabilen diğer faktörlerde ayrıca ele almarak modele eklenmiştir. E tik Olmayan Davranışları İsteklendirmede Temel Üç Etken Bireysel davramşlar, ekonomik sistemler ve bunlarla birlikte etkili olan sosyal, siyasi ve eğitimin temel şekillendirmeleri sonucunda bireyin bireyci, kolektif veya rekabetçi gibi önemli birçok boyut (Scanlon, 2000; 34-35) etik olmayan davramşları isteklendirebilir. Bunlardan kazanç yani kar veya fayda, rekabet ve adalet etik dışı davramşlar üzerinde en etkili olanlarıdır. Bu etkenler önemli olduğundan kısaca bahsedilecektir. Kazanç, kapitalist ekonomik sistemin temelidir. (Cohen, 2009b) Burada kazanç yalnızca parasal olarak algılanmamalıdır. Organizasyonun parasal dışmda da amaçları olabilir ki, fayda gibi, bunlarm başaniması da kazanç olarak nitelendirilir. Dolayısıyla bireyler, gruplar veya organizasyonlar amaçlarım başarmak için çaba gösterirler. Kazanç bu durumda müzakere yönetimi sürecinde de önemli bir isteklendirme unsurudur. Taraflar müzakere yaparken kendi sonuçlarım attırmaya, fayda veya kar açısmdan avantajlı duruma geçmeye çalışırlar. Aynı zamanda kazanç, amaçlann başarılmasmda bir strateji olarak taraflan müzakere yapmaya teşvik eder. Çünkü bir müzakereci veya müzakere heyeti kazançlan arttumak için müzakere yapmazsa, diğer tarafin onları üsteleyebileceklerini düşünerek kaybedeceklerini tahmin edebilirler. (Craver, 2009) Bu kazanç etkeni son zamanlarda sık sık eleştirilmektedir. Fakat konumuzun mahiyeti ve sınırları açısmdan bu tartışmalar ayn bir araştmna konusu olacaktır. Rekabet, kazanç davramşları mevcut kaynaklarm tarnamının bir yapmın elinde olmaması ve insanlarm ihtiyaçlanmn tatmin edilmesi açısmdan da yetersiz birçok durum sonucu yapılır ve böylece rekabet meydana gelir. (Fisher ve Ury, 1981:43) Müzakere de bu durumda başlar. Eğer bir organizasyon veya birey her şeye sahip olsaydı müzakereye girer miydi? Bu sorunun cevabı “hayır” olacaktu:. (Uçan, 2008: 18, 24)Dolayısıyla müzakere taraflar arasmdaki bağımlılık ilişkilerinden dolayı yapılmak zorundadn. Bu durumda müzakerede ortaya çıkan rekabetin genellikle zorunlu rekabet biçiminde olduğu söylenebilir. Kazanma hırsı ve rekabet, kısa vadede müzakereci için etkili bir hareketlendirici olmakla beraber, etik kurallarm dikkate alınmaması uzun süre ilişkilerin etkiliğini tehlikeye sokacaktn.(Kennedy, 1987: 82) Algılanan adalette, taraflan etik açıdan doğru olmayan davramşlarda bulunmaya isteklendiren üçüncü unsurdur. Dürüstlük hakkmdaki sorular 62 Kamu Etiği müzakere sonuçları, bu sonuçların yönlendirilmesi için kullamlan süreçler veya müzakerenin ilerlediği sistemle ve kurallanyla ilgilidir. Adil sonuç meselesi, müzakere sonuçlannm adil bir şekilde paylaşılması ile ilgilidir. Kıt bir kaynağı örneğin bir para havuzunu paylaşmak gerektiğinde ortaya çıkabilen meselelerden biridir (Lewicki, Saunders ve Minton, 1997: 218-219). Lax ve Sebenius bu meseleyi “dağıtıcı adalet (Distributive faimess) ” olarak adlandırmakta ve müzakerede yaşanabilecek en önemli etik mesele olarak görmektedirler. Örneğin, yeni bir iş projesinin başanimasmda üç kişi çalışmıştır. îlk sene elde edilen kazancm nasıl paylaşılacağı müzakere edilsin. Bu durumda üç paylaşım çıkabilir: 1. Kazanç üç eşit parçaya bölünebilinir; 2. Biri daha fazla katkı yaptığmı düşünerek daha fazla para ahnasmı düşünebilir ve 3. Biri daha fazla ihtiyacı olduğu için daha fazla paradan pay alması gerektiğine inanabilir.( Lax ve Sebenius, 1986:150-151) Sonuçta, müzakerede de bölüşüm kararlan şu üç ilkeden birine dayanarak ele alınabilir: 1. Eşitlik: herkese aym payı vermedir;2. Adalet: fazla katkısı olana daha fazla pay düşmesidir; 3. İhtiyaç; daha fazla ihtiyacı olana daha fazla vermektir. (Lewicki, Saunders ve Minton, 1997: 219) Müzakere yönetiminde etik açıdan bu kararın verilmesinde ya en adil bir yol belirlenmeli veya üçüncü taraf ki, bir arabulucu veya hakem gibi, yardıımna başvurulmalıdır. Bu tür meselelerin nasıl çözüldüğü henüz kesin olarak araştmimamıştu:. Genellikle müzakerecilere çoğu zaman süreçlerin adil olup olmadığmı belirlemeleri için objektif kriterleri kullanmaları önerilse de, bu kriterlerin ve süreçlerin neler olduğu ve nasıl kullamiması gerektiği henüz araştmimamıştır. Bazen de adil olma müzakerecileri etik ohnayan davramşlara, örneğin dürüst olmama gibi, yönlendirebilir. Bireylerin veya grupların haksızlığa karşı tepkileri çok faklıdn. Müzakereci haksızlığa uğradığım düşünürse kızabilir, güvenini kaybedebilir veya intikam almak isteyebilir. (Nierenberg, •1986: 45)Bu etiksel duruma Davosta (http: // stargazete.com/dunya/erdoğan-peresi-topa-tuttu-vedavostaki-zirveyi-terk-etti-165643.htm,2009) rastlamimıştır. Türkiye Cumhuriyeti Başbakam Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu kapsammda düzenlenen “Gazze Orta Doğu için Model” panel oturumunda panel başkaıunm gösterdiği sözlü ve beden dili davramşı sonucu Başbakan istem veya istem dışı olarak kızma davramşmı yansıtmış ve sonunda da “.. .bir daha Davos’ a gelmem...” sözüyle güveninin kaybettiğini belirtmiştir. Sonuç olarak etik olmayan davramşlarla karşılaşan müzakereciler de, aynı davramşlan kullanarak etik kuralları bir tarafa itebilirler. Böylece, müzakerecinin kazanç elde etme, rekabet etme veya bazı yasal standartlan çiğneme isteği ne kadar güçlü olursa, etik açıdan yanlış davranışlan seçme eğilimi de o kadar artabilir. Müzakere Yönetiminde Etik 63 Etik Olm ayan D avranışların Amacı Etik olmayan davramşlarm uygulanuıasmm amacı müzakere sürecinde müzakerecinin gücünü arttırmaktır.(Stark ve Flaherty, 2009). Bu davramşlar temel olarak iki gruba ayrılarak incelenebilir: Doğruyu yani gerçeği söyleme ki bu “güven” ilişkisini belirleyen davramşlardır. Diğeri de, amaç-sonuç davramşlarıdır (Bucaro, 2009b; Hartman, 1998: 488; Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003: 237-239). Bu tartışılan davramşlar müzakere yapısmm karakteristik özelliklerinden biri olan “bağımlılık” ilişkisine dayanır. Sosyal hareketliliğin temeli olan bu ilişki aym zamanda yeterli olmayan arz ve karşılanması gereken talep ilişkisinin bir sonucudur. Bu ereğin etkilenme çekim dengesi olarak da adlandmlır (Uçan, 2008: 24). Doğruyu söyleme taktiklerini ele almdığmda, bilgi müzakeredeki en önemli güç kaynaklarından birisi olmaktadır. Müzakere yönetim sürecinde bilgi güçlü bir faktördür, çünkü müzakere tamamen bilgi değişimine dayanır. Bu yüzden taraflardan biri doğruyu söylememe yolımu seçerse, bilgi alış veriş süreci olumsuz etkilenir. Yalan söyleyen taraf müzakerecinin “dürüstlük ve güven” dengesini bozar. Müzakere yönetim sürecinde “seçilen amaç ve stratejilerine göre belirlenen” bazı taktiklerden, blöf yapma, tehdit etme, yanlış bilgi verme gibi yalan söyleyen müzakereci, bu davramşlan rasyonel temellere dayandmnaya çalıştırır. Fakat bu seçimler müzakerecilerin belirlediği amaçlara göre şekillenmektedir. Seçilen bu davramşlar diğer müzakereci karşısında avantajlı duruma geçmek içim yapılır. Diğer müzakereci bir kez böylesine bir taktikle karşılaşırsa, müzakereciye olan güvenini kaybeder ve her söylediğine inamp inanmama çelişkisine girer (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003: 246-251). Amaç-sonuç taktikleri müzakereciye ek güç verir ve doğruyu söyleme taktiklerinden faklı olarak gücün çeşitli şekillerim kazandmr. Bunlar algılanan imaj, deneyim, pozisyon, karşı tarafı ödüllendûme veya cezalandırma yeteneğidir. Karşı tarafın pozisyonunu yumuşatabihnek için ona ödül, hediye veya rüşvet teklif etmek, diğer tarafm bilgilerini öğrenebilmek için casuslar kullanmak, müzakerecinin seçmenlerini kandmnak gibi onlara yanlış bilgiler vermek, diğer müzakerecinin ofisini veya seçmen toplantılarım elektronik cihazlarla gözetlemek veya dinlemek veya karşı tarafı suçlayarak küçümsemeye çahşmak gibi örnek taktikler verilebilir (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003:251-255). Sonuç olarak, müzakereciler etik olmayan davramşlan güç kazanmak için kullanırlar. Bu gücü ise, ya bilgiyi değiştirerek ya da diğer müzakerecinin pozisyonunun otoritesini sarsarak avantaj elde ederler. Bu taktikleri kullanmanm sonuçlarma diğer taraf, müzakereci ve gözlemciler katlanmak zorunda kalırlar. 64 Kamu Etiği E tik Olmayan D avranışların Sonuçlan Etik olmayan davranışları kullanan bir müzakereci olumlu veya olumsuz sonuçlarla karşılaşabilir. Bu sonuçlar, taktiğin etkililiğine; diğer müzakereciye, seçmenlere ve destekleyicilerin tepki ve geri bildirimlerine ve müzakerecinin kendi taktiklerini nasıl değerlendirdiğine göre değişir (Bucaro 2009c; Lewicki, SaundersveMinton, 1997: 220). Birinci tür sonuçlar, taktiğin etkililiğidir. Yani amacma ulaşıp ulaşamadığma bağlıdır. İkinci tür sonuçlar, diğer müzakere katıluncılannm bu taktikleri nasıl değerlendirdiklerine bağlıdır. Diğer tarafm müzakerecisinin, seçmenlerinin ve destekleyicilerinin uygun veya uygun değil değerlendirmeleri müzakereci için önemli geri bildirimler sağlayabilir. Son olarak üçüncü tür sonuçlar, müzakerecinin kendisinin kullandığı taktikleri nasıl değerlendirdiğine bağlıdır. Bu davramşlar sonucunda suçluluk, güvensizlik veya gerginliğin oluşup oluşmadığının bilinmesidir. Yine bu taktiği kullanmayı engelleyecek bir durum görmemesine bağlıdır (Bucaro, 2009c, 2009d; Cohen, 2009a). Birinci tür soiıuçlar taktiğin başansma bağlıdır. Eğer bu durumda müzakereci istediği sonucu elde eder ve onu bu etik olmayan davramşlarmdan dolayı cezalandıran veya uyaran yoksa bu şekilde devam edebileceğini düşünebilir. Temelde bu davramş sonucunu basit bir öğrenme ve pekiştirme süreci olarak adlandınlabilinir. Sonuçta, bu davramşı kull'amp kullanmama sonucunda ortaya çıkabilecek ödül veya cezalar müzakerecinin sadece şu anki davramşlanm teşvik etmez, aym zamanda müzakerecinin gelecekte de benzer durumlarda ayra şekilde davranmasına neden olur (Cohen, 2009b). İkinci tür sonuçlar, müzakerecinin hedef bireyin veya grubun tepkileri ile karşılaştığmda ortaya çıkar. Eğer bu davramşlara maruz kalan taraf bu taktiğin farkında değilse, hiç tepki vermeyecektir; fakat farkmdaysa, çok sert bir şekilde tepki gösterebilir. İnsanlar aldatıldıklarını düşündüklerinde çok kızabilirler. Çünkü bu aym zamanda aptal durumuna düşürülmesinden de kaynaklanır. Buna ek olarak müzakereyi kaybetmenin etkisi de bulunur. Maruz kalan taraf intikam almak isteyebilir. Böylece, müzakereci etik olmayan davramşlan kullanarak kısa süreli bir başan yakalasa da, intikam alma tehlikesi ile de karşı karşıya kalabilir. Aynca bu davramşlann sonucunda, mağdur taraf müzakereciye bir daha güvenmez, gelecek müzakerelerde bir araya geldiklerinde intikam almaya çalışır ve bu müzakerecilerin başka taraflarla müzakereye oturmasmı engelleyebilir ve gelecek ilişkilerde sarsılmış olur ( Lewicki, Saunders ve Minton, 1997; 221). Üçüncü tür sonuçlardan olan müzakerecinin kendisinin kullandığı taktikleri nasıl değerlendirdiğiyle ilgili henüz bir araştırma yapılmamıştır. Bir takım koşullarda, ömeğin diğer tarafm acı çektiğinde müzakereci suçluluk, gerginlik, güvensizlik hissedebilir. Diğer taraftan, eğer davramş işe yararsa, müzakereci kendini iyi hissedebilir ve haklı olduğu düşünen birtakım sebepler bularak kendini savımabilir. Müzakereci etik olmayan davramşlan kullandığmda bunları kullanma kararım savunmak için de hazır olmalıdır. Etik olmayan sosyal davramşlann sonımda müzakereci tarafmdan mağdurlara anlatılan bazı Müzakere Yönetiminde Etik 65 açıklamalar ve bahaneler şu şekilde sıralanabilir (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 255-258): 1. Bu taktik kaçınılmazdır: Bir başkası tarafından etkilendiği durumuna sığı­ nır. Bu durumda müzakereci kendi davramşlanm tam olarak kontrol edememek­ te ve bu yüzden de sorumlu tutulamayacağı düşünülür. Belki de hiçbir zaman incitmek istememiş, bir hata yapmış veya bu davramşı kullanmak için birisi taraflından baskı görmüştür. 2. Bu taktik zararsızdır: Müzakerecinin burada yaptığı küçük ve önemsiz bir şey olarak adlandınlır. Zaman zaman “beyaz yalanlar” söylenmesinin kötü ol­ madığı fikri anlatılır. Fakat müzakerecinin zararsız olarak gördüğü bu tür davramşlardan diğer dost taraf fazlasıyla etkilenmiş, zarar görmüş, belki de çok değer­ li maddi varlıklamü kaybetmiş olabilir. 3. Bu davramş olumsuz sonuçlardan kaçınmaya yardım edecektir: Bir amaçsonuç taktiği olarak görülür. Bu açıklamayı yaparken müzakereci, zararlı sonuç­ lan engellemek için uğraştığım göstermeye çalışır. Ömeğin, silahlı bir hırsıza paranm nerede olduğu konusımda yalan söylenebilinir, çünkü doğru söylenirse para çalmabilir. Aym şekilde, müzakereci de bu yolla kendim istenmeyen sonuç­ lardan korumaya çalışabilir. 4. Bu davramş iyi sonuçlar getirecek veya çok iyi isteldendirme sağlayacak­ tır: Burada da müzakereci davramşlann sonuçlarına katlanır, fakat bu kez sonuç­ lar olumludur. Ömeğin, Robin Hood’ un davramşlarmda temel amaç zenginden çalıp fakire vermektir. Buradaki asıl anahtar nokta yalnızca karşı tarafa yardım ettiği açıklamasıdu:. Müzakereci çoğu zaman bu davranışı genel bir iyilik yap­ mak için değil, kendi avantajlan için kullanır. Bu durumda diğerleri onların faa­ liyetlerini olumsuz sonuçlardan kaçınma taktiklerinden daha affedilir bulubilir. 5. Onlar bunu hak etti, hakkımı koruyorum veya onlar buna mecbur etti: Bu­ rada hak koruma açıklaması yapılır. Tüm bu bahaneler geçmişle ilgilidir. Daha önce müzakereciye kıyasla daha avantajlı duruma düşen birisine, “sisteme” veya bazı otorite sahibi kişilere karşı kullamlır. Sistemde vergi kaçırılmasma sebep olan değişik yolların bulunması veya reklâmdaki çarpıklıklar ömek olarak veri­ lebilir. 6. Bu davramş adil ve bu duruma uygundur: Bu davranış durumsallık duru­ munu veya oyunun kurallan yaklaşunuu yansıtn. Müzakereciler bazen kendile­ rini haklı çıkarmak için, durumun onları bu davranışa ittiğini söylerler. Müzake­ reler de dâhil birçok sosyal yapı süreci, genel kabul gören kurallar ve davranış­ larla yönetilebilir. Bu kurallar bazen iki sebepten dolayı kuşku uyandırabilir: Bazılanmn kurallan çiğnediğine, bozduğuna inamlu: ve bazılarınm kuralları çiğneyeceği, bozacağı tahmin edilir. Ömek olarak, “göze göz, dişe diş” veya “bunu o başlattı ve ben de bitireceğim” gibi ifadeler, genellikle birinci tür du­ rumlarda kullamlan açıklamalardır. İkinci dumm diğer tarafm nasıl algılandığına bağlıdır ve bir nevi kendim komma güdüsüne dayanır. Ömeğin, müzakereciler 66 Kamu Etiği karşı tarafın da etik olmayan bir davranış kullanacaklarına inanır ve önceden karşılık verirler. Yapılan açıklamalar ve bahaneler, müzakerecinin kendisini doğra yaptığına inandırmaya yönelik davramşlardur. Fakat bu davramşlar, öncelilde güç kazaımıak için kullanılsa da, onlan kullanan müzakerecinin zamanla gücünü kaybettiği görülür. Çünkü müzakerecinin güvenirliği azalacak ve fırsat oldukça tehdit edilecektir. Bu durumda yapılan müzakereler de başansız olacaktır. Bu davramşları kullanan müzakereciler, onları gelecekte de kullanma eğilimi gösterecek, fakat bunu yaparkeiı imajlannı ve diğer tarafla hatta potansiyel diğer taraflarla uzun vadeli ilişkilerim yıpratacaktır (Kennedy, 1987: 82). Etik Olmayan Davranışlarm Algılanma Boyutu Müzakerecilerin kullandıkları davramşlarm etik olup olmadığma karar verebilmek için bazı araşürmacılar, îş idaresi yüksek lisans öğrencilerinden on sekiz taktiği yedi puanlık bir ölçekle değerlendirmelerini istemişlerdir. Bu on sekiz taktik doğrayu söyleme ve amaç-sonuç ilkelerine dayanmaktadır. Aşağıdakilerin gerçeği saptıran taktikler olarak algılanmasıyla beraber, müzakereciler tarafmdan avantaj kazanmak için genellikle kullamldığı ortaya çıkmıştır (Lewincki ve Spencer, 1990; 55): 1. Gerçek alt sınır çizgisini diğer taraftan saklanmasıdır. 2. Diğer tarafa, seçmenlerine ve medyaya bilgileri yanlış sunulmasıdur. 3. Yanlış tehditler yapılması veya yanlış sözlerin verilmesidir. 4. Belirli bir zaman sınırlamasının varhğma rağmen, hiçbir acelenin olmadı­ ğım gösterilerek yanlış baskı uygulanmasıdır. 5. Açılış talebini gerçekte istenilenden daha yüksek veya daha düşük yap­ mak ve böylece karşı tarafın kendi hedeflerini gerçekleştirebileceklerine olan güvenlerinin sarsılması olarak tespit edilmiştir. Bir başka çalışmada da müzakere taktiklerinin karşılaştırmah ölçeldendirilmesi yer almaktadır. Hedef kitlenin dört etik olmayan duramu değerlendirihnesi istenmiştir. Bunlar: 1. diğer tarafa doğru bilgi vermeme; 2. blöf yapma; 3. hile yapma ve 4. yalan söylemedir. Doğru bilgi vermeme çoğu kişi tarafmdan kabul edilebilir bir davramş olarak algılamrken, bazıları da bunım etik açıdan yanlış olduğunu kabul etmiştir. Değerlendirme yelpazesinde blöfler etik açıdan doğra ve yanhş uçlan arasmda yer almış, hile yapma ve yalan söyleme ise tamamen ahlaksız olarak değerlendirilmiştir. Hedef kitle yaş açısından incelendiğinde, yaş arttıkça blöfün daha çok, hile yapmamn ise daha az kabul edilebilir bir davramş olarak değerlendirildiği tespit edilmiştir (Anyon, 1990: 275). Sonuç olarak batı literatürü açısmdan yapılan bu çalışmalar, müzakerelerde oyunun kurallarma göre oynanmasım gerektiren bazı davramşlarm olduğunu göstermiştir. Bu kurallarda, diğer tarafa yanlış bilgi vermek ve blöfler etik Müzakere Yönetiminde Etik 67 davranış olarak kabul edilirken, Hle yapma ve yalan söyleme tamamen etik dışı davramş olarak görülmüştür. Bu çalışmalarm benzeri ülkemiz açısmdan da yapılarak gelecek açısmdan ve ayrıca karşılaştırmalı olarak da değerlendirmeler yapılması gereklidir. Etik Olmayan Davranışlarm Seçilmesini Etkileyen Diğer Faktörler Etik olmayan davramşlarm seçiminde etkili olan diğer faktörleri temelde iki kategoride incelenebilir. Bunlardan birincisi bireysel farHıIıklardır. Bunım içinde; demografik faktörler, kişisel karakterler ve ruhsal gelişim bulunur. İkincisi, durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerdir. Bunlardan bazıları, müzakerecinin karşı tarafla olan ilişkisi, iki tarafm müzakerecileri arasmdaki güç ve statü farklılığı ve grap ve organizasyon normlar ve baskılardır. Bunlardan kısaca bahsedilecektir. (Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 260) Bireysel farklılıklardan biri demografik faktörlerdir. Birçok çalışma etik ile bireyin özgeçmişi, dini, cinsiyeti, yaşı, eğitimi, milliyeti ve eğitimi gibi demografik faktörler ile iHşkisini incelemiştir. Örneğin, yaşh ve dini eğitim veren okuldan mezun olan kişilerin etik olmayan davramşlarda daha az bulunduğu ortaya çıkmıştır. Güçlü kişiliğe ve ruhsal yapıya sahip olanlarm da etik davramşları daha çok göstermeye meyilli oldukları görülmüştür. Yine blöf yapmamn orta yaş grubu bireyleri tarafmdan diğer yaş gruplarma oranla daha çok kabul edilebilir bir davranış olarak kabul ettiklerini ve kadınların erkeklere oranla daha az blöf yaptıklarım göstermiştir. Mesleki gruplara bakıldığında, rakip pozisyondaki yöneticilerin etik konusunda daha katı olduklan, yüksek lisans öğrencilerinin ise bazı etik dışı taktikleri kabul edilebilir olarak algıladıkları ortaya çıkmıştır (Hartman, 1998: 419). Bireysel farklılıklardan diğeri de kişisel karakterdir. Burada iki kişilik özelliği ele almacaktır. Bunlardan birincisi “Machiavellianism” dir. Bu özelliğe sahip kişiler “inanlan kontrol etmenin en iyi yolu, onlara duymak istediklerini söylemektir” düşüncesine sahiptirler. Birçok çalışma bu kişilerin ihtiyaçları olduklarında ve işlerine geldiğinde, hiç suçluluk duymadan yalan söylediklerini ve yalan söylerken de daha inandmcı, ikna edici ve etkili olduklarım göstermektedir. Böylece, bu kişilik özelliği etik alamnda güçlü bir gösterge olarak kabul edilmektedir. Bazı bireyler ise, davramşlarmdan doğan sonuçların onlarm yetenek ve çabalannm sonucu olduğuna(iç kontrol) ya da şans veya kader işi olduğuna(dış kontrol) inanmaktadırlar. Çalışmalar iç kontrolü yüksek bireylerin genellikle doğra düşündüklerini yaptıklarmı ve etik olmayan davramşlarda daha az bulunduklarım göstermektedir. Aynca işbirliği davramşı yerine saldırgan davramşı seçenlerin daha fazla etik dışı harekete başvurrnaktadır. Yine araştırmalarda, müzakerecinin kendi isteklendirmenin, rekabetçi veya işbirlikçi ohnası, bu davramşlan kullanmaya uygun bulup bulmamasma göre değil, diğerlerinin beklentilerine göre farklılaştığım göstermektedir. Kısaca müzakereciler, karşı tarafm rekabetçi olduğunu düşündüklerinde etik olmayan davranışları kullanmaya daha fazla eğilimli olduklan iddia edilmektedir (Stark ve Flaherty, 2009). 68 Kamu Etiği Bireysel farklılıHarm sonuncusu ruhsal gelişim seviyesidir. Etik dışı davranışların kullamimasma karar vermenin ruhsal gelişimle ilişkisinin de olduğu belirtilmektedir. Kohberg, kişinin kişisel etik kararlar vermesinde bulunduğu ruhsal gelişim basamağına bağlı olduğunu iddia etmektedir. Bu basamakları altı basamak olarak belirlemiş ve bunları üç seviyeyle smıflandırmıştır (Hinman, 2008: 299-300; Craig ve Baucum, 1999: 315-318): 1. İUcel seviye: 1. ve 2. basamaklan kapsar. Burada birey davramşlarda bu­ lunurken kendi kişisel ve öncelikli ihtiyaçlarım karşılayan kesin sonuçlarla, özel­ likle ödül ve cezalarla ilgilenmektedir. 2. Basmakalıp seviye: 3. ve 4. basamakları içine alır. Burada birey sosyal du­ rumunun veya arkadaş grubunun onayladığı “doğrulan” veya “genel olarak top­ lumun istediklerine” uygun olarak davranır. 3. İlke sahibi olduğu seviye: 5. ve 6. basamaklardan oluşur. Burada birey da­ ha geniş değerler ve ilkeler çerçevesinde neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar verir. Sonuç olarak ruhsal gelişimin üst basamaklarına ulaşmamn etik karar verme oranmm arttiğmı ve etik olmayan davramşlarda bulunanlara karşı direniş göstermenin de yükseldiği görülmektedir. Durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerden biri müzakereci ile karşı taraf arasmdaki ilişkidir. Bu ilişki iki açıdan incelenebilir. Müzakere tarafların geçmişte yaşadıkları ve gelecekte yaşamaya istedikleri ilişkilerdir. Eğer taraflar daha önceki müzakerelerde rekabetçi veya işbirlikçi, dostça veya düşmanca davraımuşlarsa, birbirini desteklemiş veya birbirine karşı cephe almışlarsa, müzakerecilerin geçmiş ilişkilerinin niteliği, gelecekteki davranışlarım etkileyebilecektir. Örneğin, müzakereciler işbirliği içerisinde çalıştiklannda genellikle daha uzun süreli müzakerelerde ilişkilerini devam ettirirler. Eğer müzakereci diğer müzakerecinin dürüst olmadığım, rekabetçi olduğunu düşünürse, o zaman savunma stratejilerinin kendi davramşlarmı etkilediğini ileri sürebilir. Burada ilginç ve kaçırılmaması gereken bir nokta vardır. Müzakerecinin isteği, karşı taraftan rekabet hissini duyabilmek veya bumm olacağım hayal etmek de olabilir. Doğal olarak bu, karşı tarafı intikam almaya ve kesin olarak müzakerecinin beklediği şekilde davranmaya motive edecektir. Bu ilişki içerisinde kendini savunma dinamiklerini dengeleyebilen bir başka faktör, müzakerecinin ilişkisinin kısa veya uzun vadeli olacağı beklentisidir. Bir ampirik çalışma müzakerecinin etik davramşlanmn diğer tarafla ilişkisinin kısa vadeli mi, uzun vadeli mi olacağı beklentisine göre nasıl değiştiğini ölçmüştür. Sonuçlar kısa vadeli ilişkilere kaülanlarm uzun vadeU ilişkilere katilanlara göre daha fazla etik olmayan davramşları uygun gördüklerini belirtmiştir (Cohen, 2009b). Bu, araştırmanm en önemli bir sonucu olarak görülebilir. Fakat aslında müzakereye süreç yaklaşımı açısmdan bakıldığmda bugünkü dünyada ilişkilerin bağımlılığı gittikçe arttiğından yine de başansızlık getireceği görülebilecektir. Müzakere Yönetiminde Etik 69' Durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerden diğeri de müzakereciler arasmdaki göreceli güç ilişkisidir. Göreceli güç, bir müzakerecinin diğer müzakereciye oranla ne kadar güce sahip olduğudur. Genellikle güçlü müzakereciler ellerindeki gücü suistimal ederek etik açıdan doğru olmayan davramşlan kullanabilirler. Ömeğin, bir çalışmada güçlü müzakerecilerin daha fazla blöf yaptığı ve güçsüz tarafla daha az iletişim kurduğu belirlenmiştir. Aslında bu sonuç bazı insanlar için çelişkili görülebilir. Buradan belki şu sonuca ulaşabilinir. Güç, müzakerecilerin, güçlü olarak düşünmelerini veya neyin yapılabilir ve neyin yapılamaz olduğu arasındaki dengenin sağlanmasmı engellemektedir. Ancak güç dengesi dengesizlikten çok, tutarlı ve etik davramşlara götürmelidir (Cohen, 2009b). Bağlamsal etkilerden sonuncusu grup ve organizasyon normlar ve baskılardır. Normlar, kısaca sosyal davramşı yöneten ve nelerin yapılabilir nelerin yapılamaz olduğunu belirleyen resmi ve resmi olmayan sosyal kurallardır. Müzakerede Icurallar iki yolla tammlanabilir: Kurallar, insanların müzakerede uygun olduğuna inandıkları ve uygun olduğunu söyledilderidir. İlk durum için bazı müzakereciler, müzakereyi oyun olarak tammlayabilir ve böylece müzakerede oyunun kurallarım uyguladıklarım düşünürler. Bir poker oynarken blöf yapma veya diğerini oyımdan çıkarama ömek olarak verilebilinir (Lev/icki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 268-269). Bazı yapılan araştırmalar ve teorik çalışmalar dünya tarihi açısmdan birçok acı olaylarda bu etkinin izlerini göstermiştir. 2. Dünya Savaşı bıma verilecek en önemli örnektir. Çünkü organizasyon normları ve baskılar uygun olmayan davramşlan meşrulaştırmada anahtar rol oynayabilir. Bu etki organizasyon açısından birkaç şekilde görülebilir. Birincisi, organizasyonlar, farklı etik koşullarma ve kültürlerine sahip oldukları görülmüştür. İkincisi, bir organizasyonun güçlü etik değerlere sahip olmasma rağmen, belirli iş gruplan, bölümleri veya bölümleri içerisinde işe bağlı baskılar hoş görülmekle kalmaz, bu tür davramşlann bizzat nedeni de olabilirler. Yapılan çalışmalara göre, birey organizasyona ne kadar çok ilgi duyarsa, sadakati o kadar istismar edilebilir, çünkü birey kendi etik kararlarmdan şüphe duyabilir ve sadakatini gösterebilecek her türlü davramşlarda bulunabilir. Bunu dışında organizasyonlar amaçlarma ulaşmak için bireyler üzerinde doğrudan baskı uygulayabilirler. Bu durumda bireyler karar verme yeteneklerinden bile şüphe ederler. Bu etkiler bireyin bütünlüğünü koruma açısmdan değerlendirilebilinir, fakat bu baskılar bireylerin insanlığa karşı önemli suçlar işlemeye de itebilir (Craver, 2009; Lewicki, Barry, Saunders ve Minton, 2003, 270-271). SONUÇ Müzakere sürecinin yönetiminde uygulanan stratejiler ve taktikler sonucunda meydana gelen davramşlar etik açıdan karar verme sürecinin teorik bir modeli çerçevesinde incelenmiştir. Bu süreçte müzakere tarafları etik ikilemlerle karşılaşırlar. Etik ikilemler, bir karar verirken rasyonel davramşlarm dışına çıkarak bazen doğru ile yanlış, bazen ise doğra ile doğru veya yanlış ile yanlış arasmda bir seçimi gerektirme durumunda karar vericinin vicdamna yani 70 Kamu Etiği gönlüne bırakılan duramlardır. Karşılaşılan bu durum mantık ve etkinlik değerlendirmeleriyle birbirine karıştmlmamalıdır. Ancak bu konuda müzakereciler arasmda da yeterince bilinmediği tartışma konusudur. Çünkü bazı çalışmalarda etik olmayan davramşlarm uygulandığı görülmektedir. Bazı müzakerecilerin bu davramşlarmm seçimindeki etken olan isteklendirmelerin temelinde kazanç, rekabet ve adalet bulunmaktadır. Bunlar aym zamanda müzakerecilerin amaçlarmı harekete geçiren etkenlerden olmaktadır. Etik olmayan davramşlarla karşılaşan müzakereciler de, aym davramşlan kullanarak etik kuralları bir tarafa itebilirler. Böylece, müzakerecinin kazanç elde etme, rekabet etme veya bazı yasal standartları çiğneme isteği ne kadar güçlü olursa, etik açıdan yanlış davramşlan seçme eğilimi de o kadar artacaktır. Müzakereciler etik olmayan davramşlan güç kazanmak için kullanırlar. Bu gücü ise, ya bilgiyi değiştirerek ya da diğer müzakerecinin pozisyonunun otoritesini sarsarak avantaj elde ederler. Bu taktikleri kullanmamn sonuçlarına diğer taraf, müzakereci ve gözlemciler katlanmak zorunda kalırlar. Etik olmayan davramşlan kullanan bir müzakereci olumlu veya olumsuz sonuçlarla karşılaşabilir. Bu sonuçlar, taktiğin etkililiğine, diğer müzakereciye, seçmenlere ve destekleyicilerin tepki ve geri bildirimlerine ve müzakerecinin kendi taktiklerini nasıl değerlendirdiğine göre değişir. Müzakereciler kullandıkları bu davramşlan bazı açıklama ve bahanelerle de savunurlar. Yapılan açıklamalar ve bahaneler, müzakerecinin kendisini doğru yaptiğma inandırmaya yönelik davramşlardır. Müzakerecilerin kullandıkları davramşlarm etik olup olmadığma karar verilmesinde yapılan bazı ampirik çahşmalardan önemli sonuçlar çıkmıştn-. Bunlar kısaca özetlenirse: 1. Bazı taktikler ki, gerçek alt sınır çizgisinin saklanması, yanlış bilgi verilmesi, yanlış baskı uygulanması, tehditler yapılması veya yanlış sözlerin verilmesi veya açılış talebindeki yanlış bilgilerin sunulması, müzakereciler tarafından avantaj kazanmak için genellikle kullamldığı ortaya çıkmıştır; 2. Doğru bilgi vermeme çoğu kişi tarafmdan kabul edilebilir bir davramş olarak algılanırken, bazıları da bunun etik açıdan yanlış olduğunu kabul etmiştir. Değerlendirme yelpazesinde blöfler etik açıdan doğru ve yanlış uçları arasmda yer alrmş, hile yapma ve yalan söyleme ise tamamen ahlaksız olarak değerlendirilmiştir. Hedef kitle yaş açısmdan incelendiğinde, yaş arttikça blöfün daha çok, hile yapmamn ise daha az kabul edilebilir bir davramş olarak değerlendirildiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak bati literatürü açısından yapılan bu çalışmalar, müzakerelerde oyunun kurallarma göre oynanmasım gerektiren bazı davramşlarm olduğunu göstermiştir. Bu kurallarda, diğer tarafa yanlış bilgi verme ve blöfler etik davramş olarak kabul edilirken, hile yapma ve yalan söyleme tamamen etik dışı davramş olarak görülmüştür. Bu çalışmaların benzeri ülkemiz açısmdan da yapılarak gelecek açısmdan ve ayrıca kârşılaştmnalı olarak da değerlendirmeler yapılması gereklidir. Etik olmayan davramşlarm seçilmesini isteklendiren ve niyetiendiren bazı faktörlerde açıklanmaya çahşılmıştu:. Müzakere yapısında müzakerecileri etkileyen bu faktörlerde dikkatlice incelenmesi gereklidir. Etik ohnayan Müzakere Yönetiminde Etik 71 davramşlann seçiminde etkili olan bu faktörler temelde iki kategoride incelenmiştir. Bunlardan birincisi bireysel farklılıklardu". Bunun içinde; demografik faktörler, kişisel karakterler ve ruhsal gelişim bulunur. îkincisi, durumdan kaynaklanan bağlamsal etkilerdir. Bunlardan bazıları, müzakerecinin karşı tarafla olan ilişkisi, iki tarafm müzakerecileri arasmdaki güç ve statü farklılığı ve grup ve organizasyon normlar ve baskılardır. Bu faktörlerin etik karar sürecinde etkileri hakkmda bazı değerlendirmeler ortaya atılmıştır. Bunlar kısaca özetlenirse: 1. Yaşlı ve dini eğitim veren okuldan mezun olan kişilerin etik olmayan davramşlarda daha az bulunduğu ortaya çıkmıştır. Güçlü kişiliğe ve ruhsal yapıya sahip olanların da etik davranışları daha çok göstermeye meyilli oldukları görülmüştür. Yine blöf yapmanm orta yaş grubu bireyleri tarafından diğer yaş gruplanna oranla daha çok kabul edilebilir bir davramş olarak kabul ettiklerini ve kadınların erkeklere oranla daha az blöf yaptıklanm göstermiştir. Mesleki gruplara bakıldığmda, rakip pozisyondaki yöneticilerin etik konusunda daha katı oldukları, yüksek lisans öğrencilerinin ise bazı etik dışı taktikleri kabul edilebilir olarak algıladıkları ortaya çıkmıştır; 2. MachlavelUanism özelliğine sahip kişilerin ihtiyaçlan olduklarmda ve işlerine geldiğinde, hiç suçMuk duymadan yalan söyledikleri ve yalan söylerken de daha inandırıcı, ikna edici ve etkili oldukları tespit edilmiş ve bu kişilik özelliği etik alanmda güçlü bir gösterge olarak kabul görmüştür. Çalışmalar iç kontrolü yüksek bireylerin genellikle doğru düşündüklerini yaptıklarını ve etik olmayan davramşlarda daha az bulundukları belirtilmiştir. Ayrıca işbirliği davramşı yerine saldurgan davramşı seçenlerin daha fazla etile dışı harekete başvurduğu tespit edilmiştir. Yine araştumalarda, müzakerecinin kendi isteklendirmenin, rekabetçi veya işbirlikçi olması, bu davramşları kullanmaya uygun bulup bulmamasına göre değil, diğerlerinin beklentilerine göre farklılaştığım göstermiştir. Kısaca müzakereciler, karşı tarafm rekabetçi olduğunu düşündüklerinde etik olmayan davramşlan kullanmaya daha fazla eğilimli oldukları iddia edilmektedir; 3. Ruhsal gelişimin üst basamaklarma ulaşmamn etik karar verme oramrun arttığmı ve etik olmayan davramşlarda bulunanlara karşı direniş göstermenin de yükseldiği görülmektedir; 4. Kısa vadeli iUşkilere katılanlarm uzun vadeli ihşkilere katılanlara göre daha fazla etik olmayan davramşları uygun gördüklerim belirtmiştir; 5. Güçlü müzakerecilerin daha fazla blöf yaptığı ve güçsüz tarafla daha az iletişim kurduğu belirlenmiştir; 6. Birey organizasyona ne kadar çok ilgi duyarsa, sadakati o kadar istismar edilebilmektedir. Çünkü birey kendi etik kararlarmdan şüphe duyabilir ve sadakatini gösterebilecek her türlü davramşlarda bulunabilir. Bunu dışında organizasyonlar amaçlanna ulaşmak için bireyler üzerinde doğrudan baskı uygulayabilirler. Bu durumda bireyler karar verme yeteneklerinden bile şüphe ederler. Sonuç olarak, etik olmayan bu davramşlar, öncelikle güç kazanmak için kullamisa da, onlan kullanan müzakerecinin zamanla gücünü kaybettiği görülür. Çünkü müzakerecinin güvenirliği azalacak ve fırsat oldukça tehdit edilecektir. Bu durumda yapılan müzakereler de başansız olacaktn. Bu davramşlan kullanan müzakereciler, onlan gelecekte de kullanma eğihmi gösterecek, fakat kısa vadeli 72 Kamil Etiği başarılar için yapılan bu davranışlar imajlarını ve diğer tarafla hatta potansiyel diğer taraflarla uzun vadeli ilişkilerüıi yıpratacaktır. KAYNAKÇA Anton, J.R., (1990), “Dravraing The Line: An Expolarity Test of Ethical Behavior in Negotiations” International Journal O f Conflict Management, Volüme 1, Issue 3, s.265-280. Bucaro, F. CSP,CPAE, (2009), “Practical Ethics: Four Paths to Greater Virtue”, http://www.negotiatormagazine.com/article297 l.html (06.01. 2009). Bucaro, F. CSP,CPAE, (2009), “Sales Ethics: Oxymoron or Opportımity?”, http://www.negotiatormagazine.com/articlel98 l.html (06.01. 2009). Bucaro,, F. CSP,CPAE, (2009), “ How Do You Spell - E- T- H- I- C- S ”, http://www.negotiatormagazine.com/article38_ 6.html (25.02. 2009). Bucaro, F. CSP, CPAE, (2009), “ What Do You Do ”, http://www. negotiatormagazine.com/article68_ 2.html (01.03. 2009). Cohen, S. P., (2009), “ Negotiation Ethics; A Matter of Common Sense ”, Steven Cohen and The Gotiation Skills Compony, Ali Rihts Reserved, (2004), http://www.negotiatonnagazine.com/article217 2.html (06.02. 2009). Cohen, S. P., (2009), “ Negotiaiton as a Paradigm for Business Ethical Negotiations Lead to Ethical Business ”, Steven Cohen and The Goöation Skills Compony, Ali Rihts Reserved, (2004), http://www.negotiatormagazine.com/article2172.html (10.02. 2009). Craig, G.J. - Baucum, Don, (1999), Human Development, Prentice Hail, Inc., Eighth Edition, New Jersey. Craver, C.B., (2009), “NegotiationEthics”, http://www.negotiatormagazine.com/article3012.html (10.02. 2009). Fisher, R. - Ury W., (1981), Getting to Yes: Negotiating Agreement Without Giving In, Houghton Mifflin Company, Boston. Hartman, L. P., (1998), Perspectives in Business Ethics, McGraw- Hili Int. Edit. Singapore. Hmman, L.M., (2008), Ethics , A Pluaralistic Approach to Moral Theory, Thomson Wadsworth, Four Edition, USA. (http://www.culture-at-work/ethics.html, 12.03.2009) (http://stargazete.com/dunya/erdogan-peresi-topa-tuttu-ve-davostaki-zirveyiterk-etti 165643. htm) Kennedy, G., (1987), Pocket Negotiator, Basil Blackwell and The Economist Publlications, UK and USA. Müzakere Yönetiminde Etik 73 Lax, D.A. - Sebemus, J.K. (1986), The Manager as Negotiator: Bargaining for Cooperation and Competitive Gain, The Free Press A Division Of Macmillan, Inc., New York and London. Lewicki, R.J., Barry, B., Saunders, D.M. - Minton, J.W. (2003), Negotiation, Irwin McGraw-Hill, Fouth Edition, USA. Lewicki, R.J., Saunders, D.M. - Minton, J.W. (1997), Essentials of Negotiation, Irwin McGraw-Hill, USA. Lewicki, R.J.,- Spencer, G., Lies and Dirty Tricks, Paper Presented at the Meeting O f the International Association for Conflict Management, Vancouver, USA. Missner, M., (1980), Ethicks o f the Business System, Alfred Pub. Co. Sherman Oaks, USA. Nierenberg, , G.I., (1986), The Complete Negotiator, Nierenberg & Zeif Publishers, New York. Scanlon, T.M., (2000), What We Owe to Each Other, The Belknap Pres of Harvard University Pres, Massachusetts and London. Stark, P.B.-Flaherty, J., (2009), “Ethical Negotiations: 10 Tips to Ensure WinWin Outcomes”,http://www.negotiatormagazine.com/showarticle.php?file=article 106&page=l (12.03. 2009). Uçan, M. Y., (2008), Müzakere Yönetimi ve Bir Model Denemesi, Yaymlanmarmş Doktora Tezi, Süleyman Demire! Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İsparta Wall, J.A. Jr., (1985), Negotiation: Theory and Practice, Scott, Foreasman and Company, London, England and USA. ŞEÇÎLMÎŞ ULUSLARARASI KAMU YÖNETÎMÎ DERGİLERİNDE ETÎKLE ÎLGÎLÎ KURAMSAL VE KAVRAMSAL TARTIŞMALAR F. NEVAL GENÇ* HÜSEYİN ÖZGÜR** GÖKÇEN KILINÇ*** özet B u çalışm ada ISI-W eb o f Scien ce (SSC I expanded) veri tabanında yer alan kam u yönetim i ve/v ey a kam u politikası alanı ile ilg ili uluslararası dergiler içinden etki değeri/faktörü (im pact factor) en yüksek altı tanesi seçilm iş v e bu dergilerin son yıllardaki erişim e açık sayılan içinde yer alan m akaleler taranarak, başlıklan, özetleri ve anahtar kelim eleri içinde etik ve etikle doğrudan ilgili kelim eler (örneğin, ethic, ethos, ethical) geçenler İncelenm ektedir. B u dergiler arasında özellik le Administration and S o ciety , International Journal o f Public A dm inistration, Journal o f Public Administration R esearch and Theory, Public Administration, Public Administration R eview ve A m m e İdaresi D ergileri öne çıkmaktadır. Bu in celem e çerçevesind e etik konusunun kamu yönetim i yazınında nasıl tartışıldığı, hangi boyutlannın ele alındığı v e özellik le alan araştırmasına dayalı olarak yapılan çalışm alar, bunlarda kullanılan yöntem ler hakkında genel bir çerçeveye odaklanılm aktadır. B ö y lece, etik konusunda son yıllarda Türkiye ve uluslararası yazında süregelen tartışmalar üzerinden benzerlik v e farklılıklar ortaya konulm aya çalışılm aktadır. Bu. çalışm ada ilk olarak kam u yönetim inde etik konulannı araştıran akadem isyenler tarafından yapılan çalışm alarda etik konusunun nasıl e le alındığı v e tanımlandığına ilişkin bir çerçeve v e yol haritasının ortaya konm asına çaba gösterilm ektedir. KAMU YÖNETİMİ ÇALIŞMALARI LİTERATÜRÜNDE AMPRİRİK ETİK Etik teori ve kamu yönetiminde etik üzerine yapılan çok sayıda çalışma olmasına rağmen, aym konuda yapılan ampirik etik çalışmaları sınırlı kalmıştır. Kamu yönetiminde etik anlayışı demokrasi için çok önemlidir. Kamusal yararı yorumlamada yöneticilerin önemli rolleri olmasma rağmen, çok az çalışma kamusal olaylarda yöneticilerin çağdaş etik problemlere ilişkin tavırlarmı incelemiştir. Algıya dayalı bu veriler önemlidir çünkü etik kamu yönetimi eylem demektir. Kamu yönetiminde etik konusunda oldukça dağımk, parçalı ve büyüyen bir yazın/literatür vardır. Mevcut bilimsel malzemelerin çoğu yönetsel etik ve örgütsel reformun sistematik analizlerinden oluşur. ‘ Yrd. D oç.D r., A dnan M enderes Ü niversitesi, N azilli ÜBF Kamu Y önetim i B ölüm ü, N azilli-A yd ın ** D oç.D r., Pam ukkale Ü niversitesi, lİB F Kamu Y önetim i B ölüm ü, D enizli **‘ Y rd.D oç.D r., Erciyes Ü niversitesi, M ühendislik v e M imarlık Fakültesi Şehir ve B ölge Planlama B ölüm ü, Kayseri 76 Kamu Etiği Bowman’a göre (1990: 345) 1990 öncesinde Bowman (1977) ve HejkaEkins’in (1988) kamu yöneticileri ve kamu yönetimi lisans programlan üzerine yaptıkları çalışmalar dışında, kamu yönetiminde etik konusuyla ilgili çalışmalarda ampirik araştmnalarm çoğunun işletme etiğiyle ilgili olduğundan ve cevaplayan sayısımn azlığmdan dolayı güvenirlik sorunları bulunduğundan, .araştırma yönteminden kaynaklanan yetersizliklerden dolayı önemli bilgi birildmi oluşturamamaktadır. İşletme, psikoloji, eğitim, siyaset gibi yakın ilgili/komşu disiplinlerde önemli bir yazın/literatür birikimi sağlanmıştır. Örneğin, siyaset alanmda savaş ve insan haklan konulanyla ilişkilendirilerek etik konusu İncelenmektedir. Yolsuzluk konusunda da önemli miktarda ampirik çalışma vardır. Bamett ve Karson (1989) 513 yöneticinin ilişkileri, etiği ilgilendiren kararları ve bunlarm sonuçlarım incelenmiş ve kişisel değerleri, kuruluşun rolü ve düzeyi, kariyer aşaması on adet senaryodaki kararla birlikte tahlil ederek cinsiyetin rolü, öznel değerler, diğer araştırma değişkenleri, kariyer aşamalarıyla ilgili sonuçlar elde etmişlerdir. Bowman’m (1990) 1989’da Amerikan Kamu Yönetimi Demeği (ASPA) üyesi 750 yöneticiden oluşan ömeklem üzerinde yaptığı çalışması, katılıyorum/katılmıyorum ifadeleri ve çoktan seçmeli ve açık uçlu sorulardan oluşan ankete dayanmaktadır. Anket, kısmen yazarm 1977 yılında aym kuruluş üzerinde yaptığı taramadan ve iş dünyasındaki diğer çalışmalardan seçilmiş sorulardan oluşmaktadır. Araştmnada toplum ve hükümette etikle ilgili algılar, kamusal kurumlardaki güvenilirlik ve dürüstlüğün doğası ve ahlaki standartlara ilişkin genel yaklaşımlar üzerinde odaklamimaktadır. Bu ikinci konu kuruluş politikalarımn tartışılması, ASPA yasası, etik ilgileri canlandırmak için önemli teknikleri de içerir. Bir kamu kurumunun saygınlığımn artırılması için yapılması gerekenler de çalışmada incelenmiştir. Menzel ve Benton (1991) yerel düzeydeki etik şikâyetleri analiz etmektedir. Etik şikayetler de dahil olmak üzere Florida Etik Komisyonuyla birlikte dosyalanmış veritabam üzerinden Florida’daki görevlilerin diğer yerlerdekilere göre neden daha az ya da daha çok etik şikayet aldıkları incelenmiştir. Bulgular göstermiştir ki nüfus artış baskısıyla karşı karşıya olan ve yerleşenlerin yüksek bir eğitim düzeyine sahip oldukları bu eyaletler zıt karakterdeki eyaletlere göre, görevlileri hakkında daha çok etik şikâyet almaktadırlar. Sadece Florida’yla smırlı olmasma ve kesin olmamasına rağmen bu bulgular daha bütüncül çahşmalarm ve etik şikâyetleri kendi bağlamlarında anlamarun gereğine işaret etmektedir. Aynca, çalışmanm sonuçlan etik suçların, yapılan açıklamalarm bulgu hatalarımn ve bu suçları işleyen bireylerdeki ve kamusal iş yapan kurumlardaki zayıflıklarm ötesine geçmesi gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bruce (1994) belediye görevlilerinin etik çalışanlar olabilmelerini neyin belirlediğini bulmak için bir tarama geliştirmiştir. Anket, on ülkede 7335 üyesi olan Belediye Görevlileri Enstitüsünün 1286 görevlisine gönderilmiştir. Muhataplar, %40,4’ü “şehrimde çahşması için bir insan yüksek etik standartlara sahip olmahdır” diyen büyük ölçüde etik gruplardır. Cevaplayanların %91,5’i Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 77 “şehrimdeki görevliler genellikle etik”tir görüşündedir ve “mesleğimi nasıl yaptığım, nasıl yaşadığım kadar önemlidir” demişlerdir. Yine de saf değillerdir ve %52,4’ü “yozlaşma muhtemelen olur, fakat açıkça değil” demektedir, %35’i de “son bir yılda etik olmayan bir davranışa şahit olduğunu” söylemiştir. Bu bulgu Menzel’in Florida’mn yerel yönetimdeki etik üzerine çahşmasıyla tutarlılık göstermektedir. Taramada, vatandaşlarm rüşvet ve yozlaşmaya müsamaha göstermediği, kişisel standart ve eğitimli çalışanlarm değer gördüğü, denetçilerin teşvik edildiği ve çalışanlarm etik sorunları tartışmak üzere biraraya geldiği şehirlerde etik davranışlarm ortaya çıktığı görülmektedir. Etik davramşı oluşturmak için yasa ve yaptınmlann olması yeterli değildir; vatandaş desteği ve örgütsel destek olmadığmda çalışanlar etik olmayan biçimde davranabilir. Sadece yasanm olduğu durumda yozlaşma, yaygın rüşvet ve diğer etik olmayan davramşlar ortaya çıkabilir. Sonuçlar yüksek beklentileri olan vatandaşlarm yüksek etik standartları olan yönetime katkı sağladığmı göstermektedir. . Warburton ve Baker (2005) kamusal ödevler ve özel çıkarları ayırmadaki zorluklar yüzünden yerel yönetimlerdeki seçilmiş ve atanmış görevliler için dürüstlüğü başarmamn karmaşık ve zor olduğunu ifade etmektedir. Karar verme sürecinde etkili olan aile, arkadaşlık, akrabalık, iş bağlantılan okul ve spor gibi unsurlara dayanan sıkı bir ilişkiler ağı vardır. Seçilmiş meclis üyeleri de yerel yönetim şuurları içinde yaşar ve çalışırlar, meclis üyeliği dışında bir işleri veya yerelde çıkarları vardır. Yerel yönetimin bu özelliği, sistemin kendi içindeki meydan okumaları güçlendirir. Meclis üyeleri aynı zamanda beklentileri olan seçmenleri temsil ederler; kendi seçmenlerinin avukatı olmak ve onaylanması çeşitli planlama araçlanyla uyum içerisinde, nesnel ve ideal biçimde yapılması gereken bireysel planlama kararlan gibi yasal düzenleme konulannda hüküm vermek zorundadır. Bireysel planlama uygulamalarmda avukat ve yasal düzenleyici gibi çatışan roller yerel yönetim düzeyinde dürüstlük için gerçek bir çatışma alam oluşturur. Kamu yöneticilerinin etik konusundaki değişen davramşlan ve algılamalarım 1989 ve 1996 yılları itibariyle inceleyen Bowman ve Williams (1997) ulusal taramayla toplumda etiğe yönelik bakış açısını ve ASPA’nm yeniden gözden geçirilmiş Etik Yasasma vurgu yapılarak kamu kuraluşlannda güvenilirlik konusu çerçevesinde yönetim ve toplumda etikle ilgili algılamalar, kamu kurumlarmda güvenilirliğin doğası ve ASPA’mn etik yasasmı araştırmışlardır. Sonuçlar, geçen yedi yıl içerisinde görüşlerde istikrar ve tutarlılık olduğunu, ancak kişilerin gittikçe daha da güçlendiğini, kuruluşların değişimi etkilediğini ve toplumun yasalarmm yönetim uygulamalarım şekillendirdiğini göstermiştir. Homett ve Fredricks (2005) özel bir dini okulda ve bir devlet üniversitesindeki iki grup kolej öğrencisini karşılaştınmşlardrr. Buna göre öğrencilerin en son iş skandalları hakkmdaki yoramlan özel ve kamusal davranış arasmda aynm görülmektedir. Öğrenciler dolandıncılık yaptığı ortaya çıksa bile “aile adamları”na hayrandırlar ve onlarm yorumlan etik teorideki bir boşluğu , göstermektedir: Kolektif vatandaşhğa karşı bireysel aile değerleri açısmdan grup perspektifinin faydaları. Çoğu liderlik teorisi bu uyumsuzluğu ele almamaktadır. 78 Kamu Etiği Makale liderlik ve etik arasındaki teorik ve deneysel bağlantısızlıkların altında yatan dinamik güçleri konumlandırmak için etik literatürü incelemektedir. Nigro ve Richardson (1990) Public Administration Review’u son elli yıldaki yönetsel etik uygulamalarım içeren çalışmalar açısından incelemişlerdir. Bu dergide, 1940’da yayma başladığmdan beri sürekli olarak üç temel konu ortaya çıkmaktadır: (1) takdir yetkisi üzerindeki içsel ve dışsal kontrollerin göreceli üstünlükleri; (2) tarafsızlık yeteneğin yeterliliği ve esas değerler olarak kamuoyuna duyarlılık; (3) takdir yetkisinin kamusal çikann belli tarumlanm geliştirme çabasında uygulanmasmın ya da uygulanmamasının gerekliliği. Etik konusunda^ tartışmalar genel olarak, 1940’larda idari sorumluluğa; 1950’ler ve 1960’lar etik yasalarma ve diğer dışsal kontrollere odaklanmaktadır. Daha sonraki iki on yıla ise ahlaki karakter sorunu ve vatandaşlarm kamu yönetimine güvenini geliştirme ihtiyacı hâkim olmuştur. Hem kamu hem de özel sektörde örgütsel etik ve değerler üzerine yapılan ve iki sektör arasmdaki benzerlik ve farklılıklara dikkat çeken çahşmalar son onyıllarda artmıştır. Buna rağmen, kamu ve özel sektör değerlerini oluşturmada ahlaki farklılıkları inceleyen az sayıda çalışma vardn. Bu türden çalışmalara olan ihtiyaç son dönemlerdeki kamu-özel sektör tartışmalarıyla daha da artmaktadrr. Ahlak ve değer temelli yaklaşımlar hem kamu hem de özel sektörde örgütsel çahşmalar içinde önem kazanan bir konu olmaya başlamış ve yazarlar her bir sektörün örgütlenme şekilleri ve fonksiyonlarmdaki temel değerlerin farklıliklannı ortaya koymaya çalışmıştır. Ancak, kamu ve özel sektörde örgütsel değerlerin içerikleri üzerine yapılmış karşılaştırmalı ampirik çalışmalarm sayısı azdır (Graff ve Wal, 2008). Menzel (2003) çahşmasmda ABD’de yönetişim ve etik üzerine yürütülen ampirik araştmnaları incelemiş, değerlendirmiş ve bu literatür taramasım beş tana tema üzerine yerleştirmiştir: 1) Etik karar verme ve ahlaki gelişme, 2) etikle ilgili yasal düzenlemeler, 3) örgütsel performans ve etik, 4) etik yönetim tecrübeleri ve stratejileri, 5) topluluk, kültür ve etik çevre. Ampirik etik araştırmalarım inceleyen bir başka çalışmada Lawton ve Doig (2005: 11) ise Menzel’in çalışmasmdan esinlenerek şu dört soruyu sormaktadır: 1) Kamu yönetiminde etikle ilgili önceki çahşmalar neler üzerinde odaklanmıştır? Hangi araştırma sorulan sorulmuştur? 2) Ampirik araştırmalar etik teori konusunda ne kadar bilgilendiricidir? Etik teori ampirik araştırmalan ne kadar bilgilendirmektedir? 3) Araştırma bulgulan toparlayıcı mıdır? Bu gelişmeler, bir bilgi birikimi ortaya koymak için yeterlimidir? 4) Yeni araştırma alanları ve çalışmalarm ihmal edilen taraflan var mıdır? 2. Araştırma Yöntemi Bu literatür incelemesi çalışmasında Administration and Society, International Journal of Public Administration, Journal of Public Administration Research and Theory, Public Administration, Public Administration Review ve Amme İdaresi dergilerinin son on yılda (1999-2009) yayımlanan erişime açık sayılan, “ethic”, “ethical”, “ethos” anahtar kelimeleriyle başlık, özet ve anahtar Etikle İlgili Kuramsal ve Kavram sal Tartışmalar 79 kelimeler temelinde taranmıştır. Bu tarama sonucunda ulaşılan makaleler içinde ampirik/alan araştumasma dayalı makaleler bu çalışmanm temelini oluşturmaktadır. B u dergilerde yer alan işletme, psikoloji, eğitim, siyaset gibi yakın ilgili/komşu disiplinlerle ilgili makaleler ile yolsuzluk konusu ise bildiri formatında kaynaklanan kapsam ve sımrlılıklar nedeniyle değerlendirme dışı bırakılmıştır. Menzel’in (2003) ABD üzerinde odaklanan çalışması ile Lawton ve Doig’in (2005) Avrupa’daki etik sorun ve tartışmalara odaklanan benzer çalışmalan bu çalışmaya çerçeve çizme açısmdan esin kaynağı olmuştur. Bu çalışmada da Menzel’in ampirik etik araştumalan literatüründe üzerinde durduğu beş ana tema boyutunda inceleme yapılmıştır. Bunlar: 1) Etik karar verme ve ahlaki gelişme, 2) etikle ilgili yasal düzenlemeler, 3) örgütsel performans ve etik, 4) etik yönetim tecrübeleri ve stratejileri, 5) topluluk, kültür ve etik çevredir. 2.1. Etik Karar Verme ve Ahlaki Gelişme Etik karar verme ve ahlaki gelişme, kamu yöneticileri kadar etik teorisyenlerinin uzun zamandır ilgilendikleri bir konudur. Bu, deontolojik ve teolojik etik yaklaşımlamun, J. S. Mili veya J. Bentham tarafmdan desteklenen faydacılığm veya Kantçı etiğin uygulanmasma dair incelemenin odağında yer almaktadır. Etik karar verme ve ahlaki gelişme, Kolhberg’in (1980) iyi bilinen yazı ve araştırmalarının, Thomson’un (1985) yönetsel etiğin olabilirliği açıklamalarmda da yer almaktadır. Bu nedenle ampirik araştırma yöntemlerini araç olarak kullanan araştırmaların sayısmdaki artış süpriz değildir (Menzel, 2003). Bunlar arasmda Stewart ve Sprinthall (1993), Stewart, Siemienska ve Sprinthall (1997); Stewart, Siemienska ve Kem (2002), Wittmer (1992, 2000), Jurkiewich ve Brown (2000) ve White’m (1999) çahşmalan sayılabilir. White (1999: 477) Kohlberg’in cinsiyetin ahlaki gelişme üzerindeki etkilerini inceleyen modelini kullanmış ve ABD Sahil Güvenlik üyesi olan 299 erkek ile kadım karşılaştırmıştır. Çahşmamn sonuçlarma göre kadınlar, Defining Issues Test’te erkeklerden daha fazla puan elde etmişlerdir; kadınlar erkek meslektaşlanna göre daha yüksek bir etik mantığa sahiptir. Stewart, Siemienska ve Kem (2002: 249) 1998 yılmda yaptıkları çalışmada, Rus Kamu Hizmeti Akademisinde çalışan 113 memur üzerinde anket çalışması yapmış, karar verme ile demografik, davramşsal, örgütsel ve profesyonel fa^örler arasmdaki ilişkileri incelemişlerdir. Araştırma sonuçlanna göre cinsiyet, etik karar vermede temel belirleyici faktördür ve kadınlarda erkeklerden daha yüksek oranda ortaya çıkmaktadır. Allmendinger, Tewdwr-Jones ve Morphet (2003) 1990’dan buyana kamu sektöründe hesap verebilirlik, yönetim, etkinlik ve hizmet sunumu konularma artan ilgi olduğundan söz etmekte ve çok sayıda çalışmayla kurumsal, politika ve yönetim aynlığmm çeşitliliğine dayanan analizleri sayesinde .kendi manifestolarım ve bireysel değişikliklerin birçoğunu analiz etmeye çahştığmı söylemektedir. Yazarlar makalede planlamaya özel referans göstererek ve daha 80 Kamu Etiği açık, araştırma, saydamlık ve etkililiği düşünerek, profesyonellerin değişen ahlak anlayışma özel referans göstermeye çalışmaktadırlar. Makalede yazarlar öncelikle yerel yönetimler üzerindeki temel etkiler, kamu hizmeti etiği, modernizasyon gündemi, özgürlük ve esneklik önceliklerinin sonuçlan olarak planlama profesyonellerini ön plana çıkarmaktadırlar. Makalede bu değişikliklerin etik ve kamu hizmeti ve planlaması üzerinden nasıl etki yaptığı incelenmişlerdir. Rizzo ve Swisher (2004) Kohlberg’in çalışmasma dayanan Rest’in Tammlama Soruları Testi (James Rest's Defining Issues Test - DİT) ve StewartSprinthall Management Survey (SSMS) çahşmalamu kullanarak kamu yöneticilerinin ve çalışanlarmm etik karar verme sürecini incelemiştir. Çalışma, SSMS ve d i t yöntemlerini kullanarak kamu yönetimi üzerine yapılan ve yayınlanan çalışmaları özetlemekte; kamu yöneticileri üzerinde bu iki yöntemi kullamlarak yapılan çahşmanm sonuçlanm karşılaşturmakta ve bu araçların pratikte ve araştırmada kullamım konusunda öneriler getirmektedirler. ASPA üyeleri örneğinde çalışmada bu iki yöntemin sonuçlan karşılaştmidığmda etik mantık oranlarmda önemli bir farklılık gözlenmezken, kurallarm sürdürülmesi oranlan açısmdan ciddi farklılıklar görülmektedir. Stackman, Connor ve Becker (2006) 884 kamu ve özel sektör yöneticisi üzerinde yaptıkları çalışmalarmda kişisel değer sistemlerini, karşılaştırmışlardır. Bu karşılaştırma çerçevesinde her bir sektörün kendi etik değerleri ve yöneticilerin potansiyel farklılıklan tartışılmıştır. Her iki sektördeki kişisel değer sistemleri oldukça benzer olmalanna rağmen, sonuçlar kamu sektörü etiğinin özel sektör etiğine göre çok daha yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Çahşmamn sonuçlarmdan biri de kadm ve erkek yöneticilerin kişisel değer sistemleri açısmdan önemli bir farklılık ohnadığıdır. 2.2. Etikle İlgili Yasal Düzenlemeler Etik ve kanun dışı uygulamalar, ABD’de 1970’lere Watergate, İran karşıtı hareketler ile yayıhmya başlamış ve bu durum merkezi ve yerel düzeyde kamu yöneticilerini etik konusunda çahşma yapmaya yöneltmiştir. ABD’de neredeyse tüm eyaletler etik konusunda düzenleme yapmış ve 38 eyalette etik büroları veya etik komisyonlan oluşturmuşlar ve etikle ilgili sorunlan araştırmışlardır. ABD hükümeti de 1978’de yasayla etik komisyonları kurmuş ve o zamandan buyana yaklaşık 15.000 memur bu birimlerde istihdam edilmiştir (Menzel, 2003). Smith (2003: 286) Florida, Connecticut ve New York Eyalet Etik Komisyonunun çalışmalarmı incelediği kanlaştırmah çahşmasında bu eyaletlerdeki 60 etik bürosunda kurallar, düzenlemeler ve kanunlann uygulanmasma ilişkin görüşmeler yapmıştır. Bu çahşmada öne çıkan esas paradigma uygulama boyutudur. Smith makalesinde yeni bin yıla girerken, etiğin önemli bir konu ohnayı sürdürdüğünü ifade etmektedir. Walker Araştırma Enstitüsünün anketine göre, son iki yılda kamu çahşanlarmm %57’si etik ihlalinin farkmda olduklarım; benzer şekilde, Etik Görevlileri Birliği destekli bir anket özel sektörde çahşanlarm %48’inin 1996’da etik dışı veya yasadışı Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 81 eylemlerde bulunduklarını kabul ettiklerini ortaya koymaktadır. Pek çok hükümetin etik kurulları veya komisyonları; şirketlerin etik veya uyum ofisleri olmasma rağmen, etik ihlalleri devam etmektedir. Etikle ilgili bu birimler ne yapmalıdır? Makalede bu sorunun cevabı yanmda kamu ve özel sektör çalışanları arasmdaki farklılıklar ortaya konulmaya ve dersler çıkarılmaya çalışılmaktadır. Blijswijk ve diğerlerine (2004) göre, hükümete güven iflas etmektedir. Etik kodlar, halkın güvenini desteklemede sınırlı fayda sağlamaktadır ve bu kodlarla değişen davramş arasmdaki ilişki hala oluşturulmaya ihtiyaç duyuhnaktadır. Etik kodlar, dışandan baskı unsurları sağlamalarına rağmen, içsel bir ahlaki çerçeve oluşturmamaktadur. Hükümete güveni tesis etmek için çahşanlar ahlaklı çalışmak zorundadn, ancak bu yeterli değildir. Bu durumu açıklamak içia Hollanda Vergi Yönetimi, paylaşılan değer ve davramşlar kadar örgütün operasyonel etiğini sistemleştirmek anlammda iki boyutlu bir yaklaşımla İncelenmektedir. Bu yaklaşım sokak seviyesindeki sağduyuyu korurken davramşa rehberlik ettiğinden önemlidir. Aym zamanda bu sadece kontrol değil, kendi kendini yansıtma, etkileşim ve birlikte de hem demokrasi hem de etkililiğe hizmet eden sürekli bir ahlaki bilinç yaratan sıradan iHşkiler bürokrasisinin oluşturalmasmm da ilk adımıdır. Makalede esas olarak 1999 yılından başlatılan Hollanda Vergi Yönetiminde Risk Yönetimi, Veri Koruma ve Dürüstlük konularını içeren geniş kapsamlı bir program İncelenmektedir. Bu programda birbirleriyle, fiziksel güvenlik, veri ve personel güvenliği, iletişim konularım içeren ilişkili 9 proje vardır. Programm özü, Hollanda Vergi Yönetinin etik yönetimi ve dürüstlük yönetimi konusunda gelişmesini sağlamaktır. Bowman ve West (2009) kamu görevlilerinin siyasi faaliyetlerini düzenleyen yasalann etik içeriğiıu incelemişlerdir. Bu analiz sonuç odaklı faydacı etiğin bağımsızlığım kapsayan kural temelli görev etiği ve erdem/virtue temelli karakter etiği boyutlanyla “etik üçgen”i kullanmaktadur. 2.3. Örgütsel Performans ve Etik W. Wilson’dan bu yana etkinlik, ekonomi ve etkiUlik modem kamu yönetiminin en önemli ilkelerinden kabul edilmektedir. Zaman içinde etik konusu da bu kavramlar kadar önem kazanmış ve bu kavramlarla iUşkileri çerçevesinde, örgütlerde etik iklim boyutu incelenmeye başlanmıştır. Bu çalışmalardan bazılan; Berman ve West’in (1997) kent yöneticileri ve kendi kentlerinde etik yönetim stratejilerini uygulamalanna yönelik çalışmaları; Bohte ve Meier (2000), Bowman (1990), Bmce (1994, 1996), Burke ve Black’in (1990) kamu ve sivil toplum örgütlerinde çalışan 69 yönetici üzerinde yaptıkları ve örgütsel etikle verimliliği inceledikleri çalışmaları; Jurkievncz ve Brown (2000), Menzel’in Florida ve Texas’ta farklı nüfuslardaki kent yöneticileri üzerinde yürüttüğü, etik-performans ilişkisini; kamu kurumlarmda etikle uyarılmış baskıyı araşturdığı çahşmaları; Zajac ve Comfort’un (1997) üç eyalette üç sağlık kurumunda gözlem,, görüşme ve ankete dayalı, etik başansızlıklara 82 Kamu Etiği cevap vermek için geliştirilen örgütsel öğrenme stratejileri üzerine yaptıMan çalışmalan; Zajac ve Al-Kazemi’nin (2000) çalışmalandur (Menzel, 2003). Selden, Brewer ve Brudney (1999) makalelerinde yönetsel rol kavramı üzerine araştrnnalarım aktarmaktadır. Yazarlar 69 kamu yöneticisinin kendi yönetsel rolleri ve sorumlulukları hakkmdaki inanç sistemini araştırmak için indüktif araştırma tekniği, Q yöntemini kullanmışlardır. Sonuçlar bu yöneticilerin beş farklı rol kabul ettiklerini göstermektedir; kamu yaranmn komyuculan, realistler, işletme benzeri faydacılar, istifa eden sorumlular, pratik idealistler. 1883 Pendleton Yasası, Woodrow Wilson ve diğerleri tarafmdan önerilen doğal liyakat/yetenek konusunda zayıf bir delil temeli sunar. Ancak önlejdci yönetsel rolün desteklenmesi konusunda daha fazla destek vardır ki, bu son yıllarda Blacksburg (Manifesto) Grubu gibi akademisyenler tarafından tammlanan rollerle de örtüşmektedir. Bir başka önemli bulgu bu üç rol kavramlaştırmasınm seçilmiş yönetime karşı duyarlı olmayı reddettikleridir. Çalışmada Q-ömeklem kullamlarak uygulayıcılar ve bilim adamlarma bürokratik sorumluluk rolleri hakkında ifadeler içeren bir soru kağıdı uygulanmıştır. 75 kişisel görüşmeden elde edilen 135 ifade, kamu sektörü çalışanlarmdan altı odak grup ve çok sayıda makale ve kitaptan derlenmiştir. Bundan sonra beş boyutun her biri için sekiz ifade seçilmiştir: yönetsel etkinlik, politik sorumluluk, tarafsızlık, proaktif yönetim, sosyal eşitlik. Bohte ve Meier (2000: 178) Teksas kamu okullarında örgütsel hile/dolandırıcılık konusunu incelemiş ve bımun toplum için eğitimli insanlarm yetiştirilmesi gibi önemli örgütsel hedeflerin ortadan kaldmidığmı ve performansı düşürdüğü sonucuna ulaşmıştır. Bu çalışmada ayrıca örgütsel hileye teşvik eden unsurlar tanımlanmaya çalışılmaktadır. Yazarlara göre hilenin nedeni, yeterli olmayan performans ölçümleri, kaynak kıtlığı, işyükü taleplerini karşılayamama ve hesap verebilirliğin yetersizliğidir. Bohte ve Meier’in örgütlerdeki etik başansızhğı araştumaya yönelik çalışmalarına benzer çalışma, Zajac ve All-Kazemi (2000: 22-23) tarafmdan yapılmıştır. Yazarlar, 1996 yılmda Kuveyt’te altı kamu sağlık kurumunda yaptıkları ve 254 çalışana uyguladıkları ankette etik başansızlık ve örgütsel öğrenme konularım araştırmışlar ve şu sorulara cevap aramışlardn: 1) Kuveyt’te kamu kurumlan etik başansızlıklara nasıl yamt veriyor? 2) Başansızlıkla mücadele edilirken ne kadar çaba sarfediliyor? 3) Örgütsel öğrenme nerede ortaya çıkıyor ve spesifik yönleri nelerdir? Yang’a (2000) göre, kamu kurumlarmın paydaşlanndan performanslanna dair elde ettikleri bilgiler performans temelli sorumluluk ve politika geliştirme açısmdan önemlidir. Ancak, kamu yönetimi literatürü dürüstlük performans raporlamanm belirleyicilerine nadiren önem vermektedir. Bu çahşma çok aktörlü ilke temelU bir model önerir ve bürokratik politikalarm (iç ve dış) ve örgütsel uygulamalarm (katılım ve kültür) örgütsel performansı nasıl etkilediğini araştım. Tayvan’dan elde edilen araştırma sonuçları şunu göstermektedir ki; destekleyici dış çevre ve uyumlu iç çevre katılım ve yenilik kültürünü geliştirecek; dürüstlük performansım artıracaktır. Bulgular hem Amerikan Eyaletleri ve Kuveyt Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 83 kurumlarmdaki etik başarısızlıklardan öğrenilenler örgütsel çabaları orta seviyede yönlendirmekte; önleyici etik öğrenme çabaları, her örnek kurumda her ülkede yüksek çıkmakta, ülkelerdeki kurumlarm hiçbirinde formal etik gözlemle ilgilenmemektedir. Bu çalışmamn önemi hem halk hem de kamu kurumlan için etik başarısızlığm neden olduğu yüksek maliyet üzerinde durmasıdır. Bu maliyetler, kamu kaynaklaruun israfı, kurumlarm ek harcamalar yapması, zaman kaybıdır. Romzek’e göre (2000), seçilmiş memurlarm hesap verebilirliği popüler bir konudur ancak kongre üyelerinin hesap verebilirliği yetersiz bir sistematik inceleme alam olmuştur. Makalede bu boşluğun doldurulması amaçlamaktadır. Kongre üyeleri önemli ölçüde bağımsızdırlar ve kamu politikalarım etkileme güçleri vardn. Makale Kongre’de yasama üyelerinin çalışma ilişkilerinin hösapverebilirliği arasındaki ilişkileri açığa çıkarmaktadır. Veriler açık uçlu sorulardan oluşan yapılandmimış görüşmelere dayanarak elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, kongrenin hız ve kesin sorumluluğu destekleyen söylemine karşılık, pratikte durum çok daha karmaşıktır. Kongre çalışanları çok sayıda performans standardınım çeşitliliği altında çoklu bir sorumluluk ağmda çahşırlar. Kongre çahşanlan farklı paydaşlara hizmete hazırdırlar. Kongre üyeleri öncelikli grup olmalarma rağmen tek grup değildir. Kongre çalışanları karşılaştıkları problemler karşısında hangi standartlarm kullammımn hangi zaman uygun olacağmm farkına varmışlardır. Vigoda (2002) çahşmasmda kamu sektörünün performansım artırmayı amaçlayan etkinlik ve etkililik kavramlarıyla ilgilenir. Sorunun önemi vatandaşm/müşterinin kamu sektörünün uygulamalanm örgütün halkın ihtitaçlarım ne derece karşıladığım nasıl algıladığma bağlı olmalıdır. Çalışmada kamu yönetiminin sorumluluğu ve vatandaşın talepleri arasmdaki ilişki teorik ve ampirik olarak araştınlmaktadır. 281 İsrail vatandaşımn yerel yönetim hakkında hissettikleri ve yerel yönetimlerin farklı alanlardaki uygulamalan hakkındaki algılarım incelediği çalışmamn sonuçlanna göre; kamu yönetiminin sorumluluğü konusundaki algılar girişimcilik, etik, örgütsel politikalar gibi hem siyasi hem de kültürel faktörlerden etkilenmektedir. Schneider’a (2004) göre, profesyonel hakimlerin sabil/belirli bir gelirleri vardır ve etkili yaptırımlardan geniş ölçüde muaftırlar. Yönetim hakimleri mesleki rollerini daha iyi gerçekleştirmek için nasıl teşvik edebilir? Hakimler profesyonel topluluk içindeki duruşlanndan kaynaklanan işle ilgili kurallar ve değerleri-paylaşırlar. Bu nedenle ABD Ulusal İş İlişkileri Kurulu Hakimler bölünmesi ve temyiz Alman İş Mahkemeleri kapsayan ampirik çalışmada görüldüğü gibi performans yönetimi örgütsel kültürün yönlendiricisi olarak kabul edilebilir. Her iki yargıda da personel seçimi gibi idari görevleri grup üyelerine delege edilir, normları ve değerleri bilen adaylar istihdam edilir kantitatif'nicel karşılaştırmalarla hakimin normları ve değerlerine başvurulur. Geleneksel modeller başarısız olurken kültür odaklı performans yönetimi modeli, tüm bu pratikleri açıklayabilir. 84 Kamu Etiği Miller ve diğerleri (2005) makalelerinde siyasi baskı ve özel talepler karşısında kamu sektöründeki finans müdürlerinin başa çıkmak zorunda kaldıkları etik sorunları incelemişlerdir. Ülke genelinde tüm finans müdürleri üzerinde yapılan araşürmaya göre mali baskı çoğu finans yöneticisi için etik baskı yaratmaktadır. Finans müdürleri etik boşluk içinde çalışamazlar, etik koşulları teşvik eden üstlerine ve yüksek kişisel dürüstlük standartlarına sahip astlarma karşılık verirler. Zamamnda yapılan geribildirim etik baskıları azaltırken, çalışanları değerlendirirken siyasi sorumluluk konusuna vurgu yapan finans müdürlerinin amirleri onlarm etik davramş konusunda tehdit oluşturabilir. Şurasıyla amir olarak finans müdürleri çalışma hayatmda mali stresten kaynaklanan çatışmaları etik faaliyetler ve onlara rapor verenlere yeterli geribildirim sağlayarak uyumlu hale getirebilirler. Houston (2006)’un çalışmasmda kamu, özel ve gönüllü örgütlerde çalışanların faaliyetleri İncelenmektedir. 2002 Genel Toplum Anketinden elde dilen veriler kullamlarak çok değişkenli regresyon modelleri yardımıyla hayır kurumlan için zaman, kan ve para bağışım tahmin etmeye çalışmıştır. Sonuçlara göre kamu görevlileri, özel sektörde çalışanlara göre hayırseverlik, kan bağışı konusunda daha isteklidir. Yine, gönüllü çalışanlar da özel sektörde çalışanlara göre gönüllü ilişkilere daha meyillidir. Kamu hizmetleri ve özel sektörde çahşanlann bireysel hayırseverliği arasında ise bir farklılık bulumnamaktadır. ■Wilkins ve Williams (2008) “azınlık olmaları halinde bürokratlarm aktif temsili daha az mı mümkündür” sorusuyla polis teşkilatmda ırk ve aktif ve pasif temsil arasındaki ilişkiyi ve özellikle ırkçılık profilini belirlemeye çalışmışlardır. Bu çalışmada ırkçılık profili, temsili bürokrasi ve polis sosyalizasyonu konularmdaki literatür birlikte kullamimıştır. Bulgular, örgütsel sosyalizasyonun pasif ve aktif temsil arasmdaki bağlantıyı gizleyebileceği hipotezini desteklemiştir. Aynca, yazarlar siyah polis memurlarmın varhğımn bölümlerinde ırkçılığın artmasıyla bağlantıh olduğunu ortaya koymuşlardır. Bu bulgular beklenmedik sonuçlardır ve aktif temsil ve ırk konularma bakışta önemli sorularm sorulmasına zemin hazırlar. Bowman ve Knox (2008) yüzyıllık bir dönemde Amerikan yönetiminde etikle ilgili davramşlan incelemişlerdir. Ulusal bir araştırmanm sonuçlarmdan faydalanarak yazarlar, toplumdaki etik ve kamu kuramlarmdaki dürüstlük bakış açısmı ortaya koymuşlar, ASPA Etik Kodlarım incelemişlerdir. Sonuçlar sadece yıllar içinde önemli bir devamlılık olduğunu göstermemiş, aym zamanda bireysel olarak yöneticilerin giderek güçlenmesinin pozitif bir değişim olduğunu ve ASPA’mn etik kodlamun yönetim uygulamalarım etkileyebileceğini ortaya koymuştur. Çahşmada, yöneticilerin genel olarak toplum ve hükümet hakkmda, etik konusundaki düşüncelermi açığa çıkarmayı, özel olarak da örgütsel ve yönetsel standartları incelemek için çoktan seçmeli, açık uçlu somlardan oluşan soru kâğıdı 750 kişiye uygulanmıştır. Çahşmamn sonuçlan, etiğin hala kamu yönetiminin ana konulanndan biri olduğunu ortaya koymaktadır. Brewer ve Walker çerçevesinde yönetsel (2009) çalışmalarında İngiliz yerd yönetimleri performans üzerinde bürokrasinin etkilerini Etikle ilgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 85 araştımuşlardır. Çalışmada hem bürokrasi hem de performans yapısmm farklı boyutları detaylı biçimde incelenmelctedir. Sonuçlar göstermektedir ki, farklı bürokrasi/kırtasiyecilik türleri yönetsel performans üzerinde çeşitli etkiler yapmaktadır; fakat bu etkiler kamu yönetimi teorisinde sözedilen etkilerden biraz daha zayıfbr. Aynca, bazı bürokrasi türleri şaşırtıcı şekillerde performans boyutlarım etkilemektedir. Örneğin, örgüt içi kntasiyecilik etkililik üzerinde suurh etki yaparken, eşitlik üzerinde ciddi etkiler yapar. Sonuçlar, kırtasiyeciliğin konuya bağlı bir kavram olduğunu göstermektedir. 2.4. Etik Yönetim Tecrübeleri ve Stratejileri Etik yönetimi yeni bir konu değildir; yeni olan bunu nasıl düşüneceğimiz/ele alacağımızdır.- Eğer bunu örgütsel etiği artırmak için sistematik ve bilinçli bir çaba olarak ele alırsak etik yönetim ortaya çıkar; ancak sadece kontrol aracı olarak görür ve böyle ele alursak, etkili bir kriz yönetimi yaklaşımı olduğunu iddia etmek güçleşecelctir (Menzel, 2003). Bowman’ın (1990) araştırması, etik yönetim deneyimleri ve stratejileri konusunda faydalı bir çalışma olmuştur. Bowman, 1989’da kamu yöneticilerine kendi kurumlarınm etik soranlarla ilgili sürekli/tutarlı bir yaklaşımlarının olup olmadığım sorduğunda, neredeyse 2/3’ü herhangi bir yaklaşımlarının olmadıklarmı söylemiştir. Bu alandaki ampirik araştırmalar son on yıllarda büyük ölçüde artmıştır. Özellikle yerel yönetimlerden uluslararası alana kadar etik yönetim deneyimleri ve strateji geliştirme çahşmaları, özellilde Berman, West ve Cava’nm (1994) nüfusu 25.000’in üzerindeki belediyelerde insan kaynakları biriminde çalışan 1.000’in üzerinde yönetici üzerinde yaptıkları ve hangi etik stratejileri uyguladıklarını, hangilerinin etkili olduğunu araştırdıkları ve formal-informal etik yönetim ilkelerini belirlemeye çalıştddan çalışmaları; Glor ve Greene’in (2003) Kanada’da etik yönetim reformunu inceleyen çalışmaları, Holland ve Fleming’in (2003) Hollanda ve Avustralya örneklerinde etik öncelikleri karşılaştırdıkları çalışmaları gibi. Huberts (2000) 25 yılhlık dönemde Hong Kong Bağunsız Yolsuzluk Karşıtı birimini ve yolsuzluk karşıtı stratejileri incelemiştir. Kim (2000), Kı^ey Kore örneğinde devlette etiği geliştirmek için gereken stratejilerin uygulanması konusunda çalışmıştır. Quah (1999), Smith’in (2003b) kamu kuramlannda etik yönetim ve özel sektördeki etik çahşanlar üzerine yaptığı çahşması; West ve Berman (2003) gibi yolsuzluk üzerine yapılan çalışmaları kamu yönetiminde etik çalışmaları arasındaki yerini almaya başlamıştır (Menzel, 2003). West ve Berman (2003) ABD’de nüfusu 65.000’in üzerindeki 338 kent yöneticisi üzerine yaptıkları çalışmada belediye denetim komitelerinin kullammı, etkinliği ve denetim komitelerinin hesap verebilirliği artmp artırmadığı ve finansal yönetimle ilgili etik sorunları çözmeye yardımcı olup olmadığım araştırmışlardır. Bulgulara göre denetim komitelerinin faaliyetleriyle belediyelerde etik eğitiminin varlığı arasında pozitif ilişki vardır ve .denetim komiteleri etik yanlışlıkları etkili biçimde araştırmışlardır. 86 Kamu Etiği Duım ve Legge (2001) çahşmalarmda ABD’de yerel yöneticilerine başvurarak hesapverebilirlik ve sorumluluk konusunu araştırmaktadır. FriedriclıFiner tartışması, hesap verebilirlik ve sorumluluk arasmdaki tezatı tanımlamaktadır, Finer seçilmiş memurları, Friedrich profesyonelleşmeyi; atanmış memurlar için sorumluluk ve hesapverebilirlik konusunda kamusal duyarlılığı önermektedir. Son zamanlardaki akademisyenler Friedrich ve Finer tarafından daha önceden tanımlanan şekline ek olarak mahkemeler, medya ve haUc duyarlılığım daha net biçimde çahşmaktadırlar. Bu çalışmada yerel yöneticilerden sorumlululdanıun belirleyicisi olan, yeni politika seçeneklerini düşünürken; işleriyle ilgili rutin konulara cevap verirken hesap verebilirlik kaynaklarunn önemim belirtmeleri istenmiştir. 488 cevaplayıcı sorumluluklarım belirtirken, uzmanlığm diğer kaynaklara göre daha önemli olduğunu belirtmişlerdir, ancak yeni politika seçeneklerini veya rutin konulara yamt verirken, yönetim birimlerini diğerlerinden daha önemli görürlerken, ardmdan mahkeme kararlarları ve medya gelmektedir. Bu çalışma şu sonucu ortaya çikarmıştir ki; hem Friedrich hem de Finer sorumluluk ve hesap verebilirlik kavramına oldukça yakın bir tammlama ortaya koymuşlardır. Seçilmiş görevliler, kamu yöneticileri ve halk arasındaki hesapverebilirlik-sorumluluk ilişkileri çok ve karmaşık şekillerde ortaya çıkmaktadır. Bu ilişkilerin karmaşıklığı kendiliğinden güçlendirilmiş ve sınırlandırılmış yöneticilere olan ihtiyaç olarak belirtilmiştir. Bu tezat kavramlar paradoksal olmalanna rağmen, akademisyenleri birini de ikiye bölmektedir. Maesschalck (2004) son yıllarda kamu görevlileri etiği üzerinde Yeni Kamu Yönetimi reformlamun önemli etkileri olduğunun görülmekte olduğunu, ancak bu konuyla ilgili akademik literatürün hala önemli ölçüde karmaşık olduğunu söylemektedir. Literatürdeki tüm iddialar önerilen kavramsal çerçeve içine yerleştirildiğinde, örgütsel süreçler ve kamu çalışanlan etiği arasmdaki nedensel iUşkiler hakkındaki konulann birleştirilmiş şeklini ifade etmektedir. Böyle bir birleştirilmiş teori mümkündür, çünkü yazarlar tarafmdan alınan normatif pozisyonun açıkça rakip olmalarma rağmen, onların ampirik iddiaları birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir. Farklı iddialarla birlikte böylece tek bir teori içine yerleştirilebilir. Çalışma ampirik araştırmalar ve Yeni Kamu Yönetimi etiği tartışmalarmın daha açıklayıcı ve sistematik bir şekilde bir temel sunar. Graaf ve Wal (2008) kamu ve özel sektörde çahşanlar arasmda değerler açısmdan farklılık olup olmadığım incelemektedir. Bünu belirlemek için yazarlar Hollanda’da daha önce özel sektörde çahşan 30 kamu görevlisi ve daha önce özel sektörde çalışrmş 30 özel sektör çahşam, toplam 60 çalışanla görüşme yaprmştır. Çahşmada “kamu ve özel sektör değerleri farklı mıdır? Farklıysa ne şekildedir?” sorusunun cevabı aranmıştır. Çahşmanın sonucuna göre, karlılık, rekabet, müşteri odaklılık değerleri özel sektörde yönetsel kararlar üzerinde etkili iken yasallık, kurallara uygunluk, hesap verebilirlik ve tarafsızlık gibi değerler daha büyük rol oynamaktadn. Bunun yamnda, kamu ve özel kurumlan arasmda ciddi farklılıklar vardır. Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 87 2.5. Topluluk, Kültür ve Etik çevre Topluluk, kültür ve etik çevre üzerine yapılan ampirik araştumalar, teoriden metodolojiye, coğrafyadan ekonomiye ka:dar geniş bir alana yayılmış durumdadur. Bazı araştırmacılar sistematik, kurumsal, kültürel veya sosyo­ ekonomik faktörlerin yolsuzluk ve etik dışı davramşı etkileyip etkilemediğini; hata yapma ihtimalinin yerel yönetünlerde diğerlerine göre daha yüksek olup olmadığını; kişinin kentinin veya topluluğunun etik çevresinin kamu görevlilerinin etik davramşına işleyip işlemediğini; kişinin kurumu ve topluluğu içinde güven oluşturmasıyla etik arasmda bir ilişkinin olup olmadığını araştırmışlardır (Menzel, 2003). Bu çalışmalar, etik toplumun etik yönetimin/kamu yönetimini ölçmek için tek başma bir ölçme aracı sunmaz; ancak, yine de toplum üzerine yapılan bu ampirik araştırmalar etik konusunu sadece kurumsal veya kural temelinde tartışmamıza farklı zeminler kazandırır. Jorgensen (1999) Danimarka’da devlet, sivil toplum ve piyasa arasındaki ilişkinin farklı boyutlarım incelemektedir. Jorgensen piyasa ekonomisini güçlendirmeye yönelik müdahalelerin, sözleşmenin, özelleştirmenin klasik kamu kaynaklarmm önemini artırdığım iddia etmektedir. Jorgensen değişim ve değerleri barmdırabilen kurumsal düzenlemelerin ne olduğunu net biçimde ortaya kojmamn gerekli olduğunu düşünmektedir. Hood ve diğerleri (2000) 1990’lardan günümüze bir yönetim biçimi olarak düzenlemenin Birleşik Krallığı karakterize ettiğim iddia etmektedir. Düzenleyici mekanizmalarm ve düzenleyici kuramlarm sayısı ve boyutları giderek artmaktadır. İngiltere Standartlar Enstitüsü ve Kamusal Hayat Standartlan Komitesi (Nolan Komitesi) yerel ve merkezi yönetim düzeyinde etik ilkeleri yöneten bir sistem ortaya çıkarmıştır. Yazarlar, bu türden gelişmelerin Birleşik Krallıkta bir itaat etme/uyma şeklindeki düzenlemelerden ayrıldığım ifade etmektedirler. Maesschalck (2002) kamuoyunda/kamusal alanda skandallan incelemek ve açıklamak için iki çerçeve kullanmaktadır. Skandal gibi bir itici kuvvetin hükümet gündemine girmesini beklemeden yapılması gereken ilk iş, politika, problem ve politik rüzgârların tartışıldığı bir gündem çerçevesinin geliştirilmek üzerine odaklanmaktır. îldnci iş, siyasi konular açısmdan genel bir bakış açısı oluştururken, kültür teorisi, değişen değerlerden faydalamlarak bir çerçeve hazırlamaktır. De Vries (2002) 11 Amerikan eyaletinde yerel politikacılann ve yöneticilerin dürüstlüğünü araştırmıştır. Çalışma, aynca geleneksel etik teorisiyle ampirik çahşmalar arasmda bir bağlantı kurmaya çahşmaktadır. Dört felsefi bakış açısı (teolojik, deontolojik etik teorileri, virtue etik ve dialojik etik) çalışmanm çerçevesini çizmek için kullamimıştır. Öncelikle deontolojik, sonuç temeüi, virtue ve dialojik etik üzerinde durmakta, 1990’da yapılan geniş ölçekli bir araşürmamn sonuçlarma dayanarak genel anlamda dürüstlük erdeminin evrensel bir değer olduğu sonucuna ulaşmaktadır. Araştırmada 9993+408 kişiden bilgi almmıştır. Genel anlamda etik konusu ve etiğin pratikteki uygulamalan 88 Kamu Etiği incelendiğinde yerel ölçekte farklılıklar görülmektedir. Bu farklılıklar, bireysel ve örgütsel seviyede incelenebilir. Örgütsel faktörler çok sayıda farklı değişkeni işaret etmekte olup özellikle meslektaşların fikirleri önemlidir. Dürüstlük ampirik olarak yerel yönetici ve politikacılar üzerinde iç ve dış baskı yapan sosyo-kültürel bir kavram olarak görülebilir. Kakabadse, Korac-Kakabadse ve Kouzmin (2003) etik liderlik perspektifinden İngiltere, Kanada ve Avustralya’da kamu kurumlannda karşılaştırmalı bir çalışma yapmışlardır. Yazarlar, liderlik konusunda yapılmış olan önceki çalışmalara dayanarak etiği örgütsel düzenleme ve kültür çerçevesine yerleştirmişler ve kamu sektörü etiğini oluşturmada bu ikisinin de önemli olduğunu iddia etmişlerdir. Önceki liderlik çalışmalarma dayanarak kamu sektörü etiğim oluşturmada bir düzenleme ve kültür çerçevesine yerleştirmişlerdir. Kamu hizmeti sunumunda benzer önceliklere, bileşimlere ve reformlara sahip bu üç topluluğun hızlı değişim çağında kamu hizmeti etiği ve kamu kurumlannda etik yaklaşımı ve güveni yerleştirmek için kullandıkları farklı yaklaşımları incelemişlerdir. Etik kamu hizmeti sunma konusundaki düzenlemeleri içeren çabalar değişimi etkiU biçimde yönetmek için dört temel ölçüt etrafında incelenmiştir. Kamu hizmeti değerlerindeki değişim de kamu görevlileri üzerindeki etkileri de incelenmiştir. Etkili biçimde etik uygulamamn esas dayanaklanndan biri olarak kabul edilen uygulamalı liderlik, liderlik gelişimine olan ihtiyacı belirlemektedir. Yasal düzenlemelerin etik yapıyı oluşturmak için gerekli olduğu düşünülmesine rağmen, gidiş yolu, güven ve etik konusunda titiz olma, yöneticilerin ve kamu çalışanları için ömek almacak davramşlar olarak teşvik edilmektedir. Jurkiewicz’e (2007) göre, ABD’nin Louisiana Eyaleti rüşvet olayları açısmdan oldukça renkli bir tarihe sahiptir. Makalede Katrinâ Tayfimunda ortaya çılcan federal yardım skandallan İncelenmektedir. Wang ve Wart (2007) çalışmalarmda halk katılımımn devlete güveni artmp artırmadığım ampirik araştırmaya dayalı olarak incelemişlerdir. Model, katılım ve güvenle ilgili beş arabulucu unsura dayanmaktadır: konsensüs oluşturma, etik davramş, hesap verebilirlik uygulamalan, hizmet sunma kapasitesi ve yönetim kapasitesi. Ancak, path analizini kullanarak sadece iki arabulucu faktörün, etik davramş ve hizmet kapasitesinin devlete güveni önemli biçimde artırdığı görülmüştür. Başarılı bir konsensüs oluşturma faaUyeti bile muhtemelen yönetsel performans artırıcılar olmadan güveni artırma konusunda başarılı olamayacaktır. Bu sonuçlar, göstermektedir ki, halkm güvenini artırmak esas amaçsa, esas hedef yönetsel ahlak ve performans göstergeleri olmalıdır. Vigoda-Gadot (2007)’a göre, son on yıllarda örgütsel siyaset yönetim araştırmalannda önem kazanan bir konu olmaya başlamıştır. Bu güne kadar esas akademik çaba çalışanlarlarm algılarma dayanan örgütler arası siyasetin araştmiması konusuna adanmış durumdaydı. Ancak, bu kavramsallaştırmanın en önemli yönlerinden biri, müşteriler, devlet kurumlan ve genel olarak halk tarafmdan nasıl algılandığıydı. Bu makale vatandaşm kamu yönetimi sisteminde örgütsel siyaseti ve etiği nasıl algıladığım incelemektedir. Makale algılama Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 89 hizmetlerden memnuniyet, kamu kurumlarma güven gibi modem bürokrasinin esas konulan ile algılama arasmdaki ilişki üzerinde odaklanmaktadu:. Çalışmanm verileri İsrail’de beş yıl süren bir ulusal araştırmanın sonuçlanndan elde edilmektedir. Sonuçlar, kamu sektöründe örgütsel siyaset ve etik, tatmin, güven arasmdaki doğrudan ve dolaylı ilişkiyi işaret etmelctedir Vigoda-Gadot ve Mizrahi (2008)’nin makalesi yönetim uyumlu bir kamu sektöründe bürokrasi ve demokrasi arasındaki bağlantı noktasıyla ilgilenmektedir. Makale kamu yönetiminin vatandaşlarm siyasi davramş ve eylemlerinin belirlenmesinde kamu yönetiminin önemli rol oynadığı fikrine dayanmaktadur. Beş yıllık araştmna sonucunda (2001-2005) 2.281 İsrail vatandaşmdan elde edilen verilerin sonuçlan vatandaşların yönetsel kararlara katılım algısımn algılanan yönetsel kaliteyle yakından ilgili olduğunu; ancak algılanan kamu sektörü performansıyla ilgili olmadığım göstermektedir. Ayrıca, algılanan yönetsel kalite, siyasi katılım ve halk katılımıyla olduğu kadar kamu kurumlarma güvenle de pozitif biçimde ilişkilidir. Bu bulgular modem yönetimde, teorik ye pratik implikasyonlar, demokratik ve bürokratik ahlak arasmdaki ilişki konusunda tartışmalara yol açmaktadır. Needham (2006) makalesinde Birleşik Krallık’ta 1997’den beri iktidarda olan İşçi Partisi hülcümetinin kamu sektörü ahlakım yemden kavramlaştırdığım, başbakanlann kamu hizmetinin faklı kültürünün daha yüksek seviyede bir müşteri memnuniyetine önem verdiğini ifade etmektedir. Bu makale kamu hizmetinde etik boyutu ortaya çıkarmak için görüşmelerden ve içerik analizi yöntemlerinden, etikle ilgili müşteri dilinden faydalanmaktadır. Cevaplayıcılar vatandaşların politik rolü kadar kamu sektöründe müşteri hizmetlerinin geçerliliğiyle de ilgilenmektedir. Seçilmiş uluslararası dergilerde atik konusunda yapılmış alan araştırmalannın incelendiği bu çalışmada, çalışmamn önceki bölümlerinde üzeriode dumlan dergiler yanmda, Türkiye’de 2007 yılmdan itibaren SSCI İndeksine girmiş olan ve kamu yönetimi alamnda en önemli dergilerden olan TODAİE’nin Amme İdaresi Dergisi de 1999-2009 yılları ağırlıklı olmak üzere, aynı anahtar kelimelerle taranmıştrr. Tarama sonucunda genel olarak etik konusunda yapılan çalışmalardan hiçbirinin alan araştırmasına dayanmadığı görülmüştür. Amme İdaresi Dergisinde yapılan çalışma daha ziyade etik konusunun kavramsal ve kuramsal boyutu üzerinde yoğunlaşrmştu:. Amme İdaresi Dergisi etik, etos ve ahlak anahtar kelimeleriyle incelendiğinde 8; yolsuzluk anahtar kelimesiyle incelendiğinde 8 makale bulunmaktadır‘. Bu makalelerden büyük bölümü, 2006 ve 2004 yıllarmda yayınlanan sayılardadır. Tataroğlu (2002) “Kalkınma Sürecindeki Toplumlarda Politikacının Ahlaki Çıkmazı” adlı makalesinde politikacılarm sommluluklanmn yönettikleri toplumlar olmasından dolayı, politikacılarm sık sık açmaza düştüklerinden, özellikle gelişmekte olan ülkelerde gelişme ve kalkınma ile mücadele eden 90 Kamu Etiği politikacmm aynı zamanda yozlaşncıa ve yozlaşmadan menfaat sağlayan kesimlerle de mücadele ettiğinden bahsetmektedir. Öztürk (2001) “Yolsuzluklarla Mücadelede İtalya’dan Ders Almabilir mi?” adlı makalesinde İtalya’da ömeği üzerinden yolsuzluklarla siyasi istikrasızlık ve ekonomi; bozulmaya karşı zayıf siyasi ve idari kontrol; hâkim ve savcıların rolü; yasamanın bağımsızlığı; özel sektör denetimi; etik ilkelerin uygulanması ve bunlarm etik dışı uygulamaları azaltmadaki rolleri üzerinde durmaktadır. Akçay (2004) “Yolsuzluklarla Mücadelede Dünya Bankasırun Rolü” adlı makalesinde, küresel ekonomik entegrasyon sürecinde uluslarrası rekabette pay elde etme yarışı ve benzeri nedenler yolsuzluğun küresel bir olgu haline getirmiştir. Bunun sonucunda hükümetler, hükümet dışı kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri kadar IMF, BM, OECD, AB, AK, Dünya Ticaret Örgütü, Dünya Bankası, Dünya Gümrükler Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar da yolsuzlukları kontrol etmek, azaltmak için harekete geçmişlerdir. Çünkü uluslararası örgütler yaptıkları yardımlarm ve sağladıkları kredilerin en etkili biçimde kullamimasmı; yardım ettikleri ülkelerin yolsuzlukla mücadele programlarmı desteklemek; uluslararası mali suçlar konusunda işbirliği yapmayı istemektedir. Yazar, bu örgütler içinde Dünya Bankasuim rolünü incelemektedir. Akçay’a göre DB, yolsuzluğu bir yönetim sorunu olarak ele almakta ve yolsuzluklar engellenmeden yoksulluğun azaltılamayacağım ileri sürmektedir. DB’mn yolsuzlukla mücadele stratejileri dört temel ımsurdan oluşmaktadır; finansör olunan projeleri yolsuzluktan korumak, ülkelere yolsuzlukla mücadelelerinde yardım etmek, yolsuzlukla mücadelede uluslararası çabalan desteklemek, ülkelere kredi sağlarken ve yardım yaparken yolsuzlukları dikkate almak. Sayan ve Kışlalı (2004) “Yolsuzluk Üzerine Ekonometrik Bir Çalışma” adlı makalelerinde, yolsuzluğun kişisel, örgütsel ve toplumsal etmenleri arasından toplumsal olanlarm yolsuzlukla ne derece ilgili olduklarmı ampirik olarak ortaya koymaya çalışmaktadır. Sayan ve Kışlalı, yaptıkları çalışmada, 90 ülke için 8 kategoride 12 değişkeni yolsuzlukla ilgili olarak değerlendirmişler ve yolsuzluğun yüksekliğiyle kamu kesiminin büjoiklüğü arasında ters bir orantı bulmuşlardır. Bunun yanında, kamu bütçesi ne kadar büyükse o ülkede yolsuzluk o kadar düşük çıkmaktadır; ülkelerin ticaret sistemlerinin açık veya kapalılık durumu yolsuzluk endeksi üzerinde herhangi bir etki yapmamaktadır; kişi başına geliriu yüksek olduğu ülkelerde yolsuzluk düşük çıkmaktadur; eğitim düzeyinin yüksek olması da yolsuzluğu düşürmektedir; gelir dağılmundaki eşitsizliğin ve enflasyonun yolsuzluk üzerinde orta derecede etkisi vardır. Top (2004) “Yolsuzluk ve Sağlık Hizmetleri” adh çahşmasmda özellikle sağlık ve eğitim gibi sosyal özellik arzeden sektörlerde piyasa başarısızlıklarmda devlet müdahalesinin genellikle başarısızlıkla ve yolsuzlukla sonuçlandığmdan hareketle, makalesinde sağlık hizmetlerindeki yolsuzlukları teorik modeller çerçevesinde ele ahnaktadır. Makalede sağlık sektöründeki yolsuzluklar, hekimhasta ilişkisi yamnda sağlık personelinin kendi içlerindeki ve hastalarla ola ilişkilerinde, sağlık piyasasmdaki üçüncü taraflarm (sağlık sigorta şirketleri. Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 91 eczaneler, medikal firmalar, sağlık araç-gereç üreticileri vb.) arasındaki karmaşık ilişkilerinde incelenmesi gerektiğine dikkat çekmektedir. Ballı (2004) “Yolsuzlukla Mücadelede Bağımsız (Özerk) Kamu Kuruluşları ve Hong Kong ICAC Örneği” adlı makalesinde söz konusu kurumu örgüt yapısı, personel durumu ve kurumun başarı durumu itibariliyle incelemektedir. Demirbaş (2006)’m “Yolsuzlukla Mücadelede Ulusal Dürüstlük Sisteminin Temel Direği: Yüksek Denetim Kurumlan” adlı makalesinde literatürde “Ulusal Dürüstlük Sistemi” ve bımun esas unsuru konumundaki, tüm kamu gelir ve giderlerinin bağımsız bir şekilde denetlenmesinden sorumlu olan ve sağlıklı bir mali denetim sisteminin kurulmasmda fayda sağlayan anti yolsuzluk birimleri, ombudsman ve Yüksek Denetim Kurumlannm rolleri incelenmiştir. Arap ve Yılmaz (2006) “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışmın “Yeni” Kurumu: Kamu Görevlileri Etik Kurulu” adlı çalışmalarında 2004 yılında yönetim sistemimize giren Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulunu incelemekte, kurumu, işlevleri ve etkinliği açısmdan değerlendirmektedir. Demirci ve Genç (2008) “Türkiye’de Kamu Yönetimi Reform Sürecinde Etik Yapılanma” adlı makalelerinde Kamu Görevlileri Etik Kurulunun oluşumunu uyuma dayalı etik yönetimi sisteminin temel unsurlarım korurken Türk kamu Yönetiminde etik yönetimini geleneksel uyuma dayalı etik yönetimi sisteminden dürüstlüğe dayalı etik yönetime doğru kaydığım ifade etmektediler. Okçu (2008) “Kamu Yönetimi ve Ahlak: Yönetsel Ahlak Üzerine Düşünmek mi Yoksa Modem Kamu Yönetimini Yeniden Düşünmek mi?” adlı makalesinde kamu yönetimi için neyin neyin ahlaki olduğunu tammlamaya çalışan etik yaklaşımlarm sınırlı ve bürokratik etos ve demokratik etos şeklinde birbirine rakip iki teorik çerçeve etrafmda kümelendiğini söylemektedir. Yazara göre yönetsel etik kavrammı açıklamada temel-arayıcı karşıtı ahlak anlayışı kamu yönetimi kimliğinin yeniden düşünülmesi için gereklidir. Bunlarm yamnda Amme İdaresi Dergisinde sözkonusu dönem içinde yayınlanımş olan Tataroğlu’nun (2006) kamu yönetiminde istifa mekanizmasım incelediği “Kamu Yönetiminde Etik Açıdan İstifa” adh çahşması; Öztürk ve Coşkun ‘un (2002) “Yerel Yönetimlerde Etkinlik ve Etik”; Öztürk’ğn (2004) “Machiavelli-Weber Perspektifinde Siyasal Liderlik Etiği”, Çoban’ın (1999) “Organize olmayan Sosyo-ekonomik Sistemin Organize Bir Kurumu: Rüşvet” adlı çalışmaları da vardır. SONUÇ Uluslararası literatürde kamu yönetimi alamnda etik konusuna olan ilgi artmakla beraber, bu konuda yapılan çahşmalar daha ziyade teorik boyutta yoğunlaşmaktadır. Oysa konunun uygulama boyutuna nasıl yansıdığı veya uygulamadaki görünüm de önemlidir. Kamu yönetiminde etik konusu üzerine yapılmış olan alan araştırmalarına dayalı çalışmalar 1990’lı yıllardan itibaren artış göstermekle beraber, yeterli olduğu söylenemez. 92 Kamu Etiği Literatür bu açıdan incelendiğinde son on yıllarda kamu yönetimi alamnda etilde ilgili olarak yapılımş olan çalışmalarm cinsiyet, uzmanlık, farklı sektörlerle etik arasındaki ilişkiler; etikle ilgili yasal düzenlemelerin etkililiği, örgütsel verimlilikle etik arasmdaki iişkiler, farklı etik kodlar ve stratejiler gibi konularda alan araştumalanna dayanan çalışmalar oldukları görülmektedir. Uluslararası alanda konunun ele alımş şekli böyle iken Türkiye açısmdan değerlendirildiğinde etik konusunun özellikle son on )allarda admdan sıklıkla söz edilmeye başlanmasma rağmen kamu yönetiminde etik konusunda yapılan çalışmalarm uluslararası alanla karşılaştırıldığında yeterli seviyede olmadığı görülmektedir. Ulusal literatürdeki eksikliğin giderilmesinde uluslararası literatürde konunun ele alımş şekilleri ve yöntemleri bu konuda yol gösterici olabilecektir. Etik konusu ülkemizde bilimsel alanda tartışılmaya başlanmış olmakla beraber bu duyarlılık literatüre henüz tam olarak yansımamıştır. Sakarya Üniversitesi’nde 1997 ve 2005 yıllarmda düzenlenen “Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu” ve 2001 yılında “1. Uygulamalı Etik Kongresi” ve İkincisi 2006 yılında ODTÜ Felsefe Bölümü tarafından düzenlenen kongreler; Etik Kurulu’nun kurulmuş olması ve Kurulun yaptiğı çalışmalarla teorik ve alan araştırmasma dayalı çabşmaları teşvik etmesi özellikle 2007-2009 döneminde yürüttüğü “Yolsuzluğun Önlenmesi için Etik Projesi”, TESEV’in 1999 yılından bu yana sürdürdüğü yolsuzluk araştirmaları (Hanehalkı Gözünden Türkiye'de Yolsuzluğun Nedenleri ve Önlenmesine İlişkin Öneriler; özel sektörün merkezi devlet ve yerel yönetim bürokrasisiyle olan ilişkilerinde ortaya çıkan yolsuzluk görüntüleri; “Toplumun Kamu Yönetimine, Kamu Hizmetierine ve Reforma Bakışı”); TEPAV’m “Bir olgu Olarak Yolsuzluk: Nedenler, Etkiler ve Çözüm Önerileri” adlı raporu; 2005, 2006, ve 2007 yıllarmda düzenlediği “Yolsuzlukla Mücadele Konferansı”; TÜSİAD’m Kamu Yönetimi / Etik Altyapı ve Yolsuzlukla Mücadele “Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik” Raporu bu alandaki önemli adımlardandır. ‘ 1999 öncesinde de Amme İdaresi Dergisinde yolsuzlukla doğrudan veya dolaylı olarak ilgili makaleler de vardır: Refik Çulpan (1980) “Bürokratik Sistemin Yozlaşması” AİD, C. 13, S. 2,31-45; Turgay Ergun (1978) “Yönetimde Yozlaşma Olgusu Üzerine”, AİD, C. 11, S. 1,24-30; Gencay Şayian (1975) “Toplumsal Değişme, Yönetsel Bozulma ve Yolsuzluk”, AİD, C.8, S. 4, 83-96; Gencay Şayian (1995) “Değişim ve Yolsuzluk”, AİD, C.28, S. 3, 3-18; İlhan Tekeli ve Gencay Şayian (1978) “Rüşvet Kuramı”, AİD, C. 7, S. 3, 92-113. KAYNAKÇA Akçay, Selçuk (2004), “Yolsuzlukla Mücadele: Dünya Bankası’mn Rolü”, Am­ me İdaresi Dergisi, Cilt 37, Sayı 3, ss. 111-120. Allmendinger, Philip, Mark Tewdwr-Jones, Janice Morphet (2003), “Public Scrutiny, Standards and the Planning System: Assessing Professional Values Etikle ilgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 93 within a Modemized Local Government”, Public Administration, Vol. 81, Issue 4, pp. 761-780. Arap İbrahim ve Levent Yılmaz (2006), “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışımn “Yeni” Kuramu; Kamu Görevlileri Etik Kurulu”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 39, Sayı 2, ss. 51-69. Ballı, Kamuran (2004), “Yolsuzlukla Mücadelede Bağımsız (Özerk) Kamu Ku­ ruluşları ve Hongkong ICAC Örneği”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 17, Sayı 2, ss. 51-73. Bamett, J. ve Marmin J. Karson (1989), “Managers, Values and Executive Decisions; An Exploration of the Role of Gender, Career Stage, Organizational Level, Function, and the Importance o f Bthics, Relationships, and Results in Managerial Decision-making”, Journal o f Business Ethics, Vol. 8, pp. 747-771. Berman, Evan M. and Jonathan P, West (1997), “Managing Ethics to ImproVe Performance and Build Trust.” Public Integrity Annual, 23-31. Berman, Evan, Jonathan West, and Anita Cava (1994), “Ethics Management in Municipal Govemments and Large Firms; Exploring Similarities and 'Differcnces.” Administı-ation &Society, vol. 26 (August), 185-203. Blijswijk, J. A. M. van, Breukelen, R. C. J. van, Franklin, A. L., Raadschhelders, J. C.N., Slump, P. (2004), Beyond Ethical Codes: The Management of Integrity in the Netherlands Tax and Customs Administration. Public Administration Review, Vol 64, No 6 Bohte, John ve Kenneth J. Meier (2000), “Goal Displacement: Assessing the Motivation for Organizational Cheating”, Public Administration Review, Vol. 60, March/April, pp. 173-182. Bowman, James B. ve Russell L. Williams (1997), “Ethics in Government: From a Winter o f Despair to a Spring of Hope”, Public Administration Review, Vol. 57, No. 6, November-December, pp. 517-526. Bowman, James S. (1990), “Ethics in Government: A National Survey o f Public Administrator”, Public Administration Review, Vol. 50, No 3, pp. 345-353. Bowman, James S. ve Claire Connolly Knox (2008), “Ethics in Government: No Matter How Long and Dark the Night”, Public Administration Revieyv, Vol. 68, Issue 4, July-August, pp. 627-639. Bowman, James S. ve Jonathan P. West (2009), “To "Re-Hatch" Public Employees or Not? Ah Ethical Analysis of the Relaxation o f Restrictions on Political Activities in Civil Service”, Public Administration Revieyv, Vol. 69, Issue 1, January - February, pp. 52-63. 94 Kamu Etiği BowmaB, James S. (1977), “Ethics in the Federal Service: A Post-Watergate View.” Midwest, Review o f Public Administration, vol. 11 (March), 3-20. Brereton, Michael ve Michael Temple (1999), “The New Public Service Ethos: An Ethical Environriıent for Govemance”, Public Administration, Vol. 77, No 3, pp. 455-474. Brewer, Gene A. ve Ricfaard M. Walker (2009), “The Impact o f Red Tape on Govemmental Perfonnance: An Empirical Analysis”, Journal o f Public Administration Research and Theory, Bruce, Willa (1994), “Ethical People are Productive People”, Public Productiyity & Management Review, Changing Government: Pressures, Reality, Responses: Proceedings o f the Sixth National Public Sector Productivity Conference, Vol. 17, No 3, Spring, pp. 241-252. Bruce, Willa (1996), “Codes of Ethics and Codes o f Conduct: Perceived Contribution to the Practice of Ethics in Local Government.” Public Integrity Annual, 23-39. Burke, F. and A. Black, (1990), “Improving Organizational Productivity: Add Ethics.” Public Productivity and Cava, Anıta C., Jonathan West and Evan Berman (1995), “Ethical DecisionMaking in Business and Goverrmıent: An Analysis o f Formal and Informal Strategies.” The Journal o f State Governments, vol. 2 (March), 28. Çoban, Orhan (1999), “Organize Olmayan Sosyo-ekonomik Sistemin Organize Bir Kurumu; Rüşvet”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 32, Sayı 2, ss. 3-13. De Vries, Michiel S. (2002), “Can You Afford Honesty? A Comparative Analysis of Ethos and Ethics in Local Government”, Administration & Society, Vol. 34, July, pp. 309-334. Delmer D. D um ve Jerome S. Legge, Jr. (2001), “U.S. Local Government Managers and the Complexity of Responsibility and Accountability in Democratic Govemance”, Journal o f Public Administration Research and Theory, Vol. 11, January, pp. 73-88. Demirbaş, Tolga (2006), “Yolsuzlukla Mücadelede Ulusal Dürüstlük Sisteminin Temel Direği: Yüksek Denetim Kurumlan”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 39, Sayı 2, ss. 71-95. Demirci, Mustafa ve F. Neval Genç (2008), “Türkiye’de Kamu Yönetimi Re­ form Sürecinde Etik Yapılanma”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 41, Sayı 2, pp. 43-58. Duım, Delmer D., Jerome S. Legge, Jr. (2001), “U.S. Local Government Managers and the Complexity o f Responsibility and Accountability in Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 95 Democratic Govemance”, J. Public Adm. Res. Theory., January 2001; 11: 73 - 88. Glor, Eleanor D. And lan Grene (2002-03), “The Government o f Canada’s Approach to Ethics: The Evolution of Ethical Government.” Public Integrity, vol. 5 (Winter), 39-65. Graaf, Gjalt de, Wal, Zeger van der (2008), “On Value Differences Experienced by Sector Switchers”, Administration & Society, Volüme 40 Number 1 March 2008 79-103. Graaf, Gjalt, L. W. J. C. Huberts (2008), “Portraying the Nature of Corruption Using an Explorative Case Study Design”, Public Administration Review, Vol. 68, Issue 4, July-August, pp. 640-653. Hejka-EUdns (1988),. “Teaching Ethics in Public Administration.” Public Administı-ation Review, vol. 48 (September/October), 885-891. Holimd, lan and Jenny Fleming (2002-03), “Reforming Ministerial Ethics: Institutional Continuity and Change.” Public Integrity, vol.5 (Winter), 67-82. Hood, Christopher, Oliver James, Colin Scott (2000), “Regulation of Government: Has It Increased, Is It Increasing, Should It Be Diminished?” Public Administı-ation 78, no. 2:283-304. Homett, Andrea ve Susan Fredricks (2005), “An Empirical and Theoretical Exploration of Disconnections between Leadership and Ethics”, Journal o f Business Ethics, Vol. 59, pp. 233-246. Houston, David J. (2006), “Walking the Walk’ o f Public Service Motivation: Public Employees and Charitable Gifts of Time, Blood, and Money”, Journal o f Public Administration Research and Theory, Vol. 16, January, pp. 67-86. Huberts, Leo W.J.C. (2000), “Anticorruption Strategies: The Hong Kong Model in International Context." Public Integrity, vol. 2 (Summer), 211-228. Jacques A. M. Blijswijk, Richard C. J. Breukelen, Aimee L. Franklin, Jos C. N. Raadschelders, Pier Slump (2004), “Beyond Ethical Codes: The Management of Integrity in the Netherlands Tax and Customs Administration”, Public Administration Review, Vol. 64, Issue 6, November, pp. 718-727. James S. Bowman, Evan M. Bernıan, Jonathan P. West (2008), “The Profession of Public Administration: An Ethics Edge in Introductory Textbooks?”, Public Administration Review, vol. 61 (March/April), 194-205. Jorgensen, Torben Beck (1999), “The Public Sector in an In-Between Time: Searchingfor New PubUc Values”, Public Administration, Vol. 77, No 3, pp. 565-584. 96 Kamu Etiği Jos, Philip H. (1993), “Empirical Comıption Research: Beside the (Moral) Point?”, Journal o f Public Administration Research and Theory: J-PART, Vol. 3, No 3, July, pp. 359-375. Jurkiewicz, Carole L. (2007), “Louisiana's Elliical Culture and Its Effect on the Administrative Failmes Following Katrina”, Public Administration Review, Vol. 67, Issue 1, December, pp. 57-63. Juxkiewicz, Carole L. And Roger G. Brown.(2000), “Power Does Not Comıpt Absolutely: An Empirical Study.” PubUc Integrity, vol. 2 (Summer), 195210 . Kakabadse, Andrew, Nada Korac-Kakabadse ve Alexander Kouztnin (2003), “Ethics, Values and Behaviours: Comparisons of Three Case Studies Examining the Paucityof Leadership in Government”, Public Administration, Vol. 8 1 ,N p 3 ,p p . 477-508. Kim, Ho-Seob (2001), “Organizational Structure and Ethics Attitudes o f Public Offıcials.” Public Integrity, vol. 3 (Winter), 69-86. Kohlberg, Lawerence (1980), The Meaning and Measurement of Moral Development. Worcester, MA: Clark University Press. Lawton, Alan, Alan Doig (2005-6), “Researching Ethicsfor Public Service Organizations The View from Europe”, Public Winter, Vol. 8, No l,p p . 11-33. Lynch, Thomas D. ve Cynthia E. Lynch (2003), “Corruption, Reform, and Virtue Ethics”, Public Administration Review, Vol. 63, Issue 3, May, pp. 370-374. Maesschalck, Jeroen (2004), “The Impact o f Ne^f PubHc Management Reforms on Public Servants’Ethics: Towards a Theory”, Public Administration, Vol. 82, No 2, pp. 465-489. Maesschalck, Jeroen (2002), “When Do Scandals Have an Impact on Policy Making? A Case Study of the Poliçe Reform Following the Dutroux Scandal in Belgimn.” International Public Management Journal 5, no. 2:169-193. Menzel, Donald C. (2003), “State of the Art of Empirical Research on Ethics and Integrity in Govemance”, Paper prepared for presentation at the Annual Conference o f the European Group o f Public Administration, Oeiras, Portugal, 3-6 September 2003. Menzel, Donald C. ve J. Edwin Benton (1991), “Ethics Complaints and Local Government; The Case of Florida”, Journal o f Public Administration Research and Theory: J-PART, Vol. 1, No 4, October, pp. 419-435. Miller Gerald, J, Samuel J. Yeager, W. Bartley Hildreth, Jack Rabin (2005), “Hovi^ Financial Maoagers Deal with Ethical Stress”, Public Administration Review, Volüme 65, Issue 3, Date: May 2005, Pages: 301-312 Etikle İlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 97 Moon, M. Jae ve Stuart Bretschneiber (2002), “Does the Perception of Red Tape Constrain IT Innovativeness in Organizations? Unexpected Results from a Simultaneous Equation Model and Implications”, Journal o f Public Administration Research and Theoiy, Vol. 12, April, pp. 213-292. Needam, Catherine E. (2006), “Customer Care And The Public Service Ethos”, Public Administration, Volüme 84, Issue 4, pp. 845-860. Nigro, Lloyd G. ve William D. Richardson (1990), “Between Citizen and Administrator: Administrative Ethics and PAR”, Public Administration Review, Vol. 50, No 6, November-December, pp. 623-635. 'Okçu, Murat (2008), “Kamu Yönetimi ve Ahlak: Yönetsel Ahlak Üzerine Dü­ şünmek mi Yoksa Modem Kamu Yönetimini Yeniden Düşüomek mi?” Am­ me İdaresi Dergisi, CAl ,S. 2. Öztürk, Nanuk Kemal (2001), “Yolsuzluklarla Mücadelede İtalya’dan Ders Ahnahilü m iT ’, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 34, Sayı 1, ss. 1-13. Public Administration: Understanding the Administrative Role Concept”, Administration &amp; Society Quah, Jon S. T (1999), “Corruption in Asian Countries: Can It Be Minimized?” Public Administration Review, vol. 59 (November/December), 483-494. Rizzo, Ann-Marie ve Laura Lee Swisher (2004), “Comparing the StewartSprinthall Management Suryey and the Defining Issues Test-2 as Measures of Moral Reasoning in Public Administration, Journal o f Public Administration Research and Theoiy, Vol. 14, July, pp. 335-348. Romzek, S. Barbara (2000), “Accountability of Congressional Staff’, Journal o f Public Administration Research and Theoiy, Vol. 10, April, pp. 413-446. Sayan, İpek Özkal, Mustafa Kışlalı (2004), “Yolsuzluk Üzerine Ekonometrik Bir Çalışma”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 17, Sayı 2, ss. 31-50. Schneider, Martin (2004), “Performance Management by Culture in tiıe National Labor Relations Board’s Division of Judges and the German Labor Courts of Appeal”, Journal o f Public Administration Research and Theory, Vol. 14, January, pp. 19-32. Selden, Sally Coleman, Gene A. Brewer and Jeffrey L. Brudney (1999) “Reconciling Competing Values in Local Government.” Public Integrity Annual, 23-39. Smith, Robert W. (2003), “Enforcement or Ethical Capacity: Considering the Role of State Ethics Commissions at the Millennium”, Public Administration Review, Vol. 63, May/June, pp. 283-295. 98 Kamu Etiği Stackman, Richard W., Patrick E. Com or ve Boris W. Becker (2006), “Sectoral Ethos: An Investigation o f the Personal Values Systems of Female and Male Managers in the Public and Private Sectors”, Journal o f Public Administration Research and Theory, Vol. 16, October, pp. 577-597. Stewart, Debra W., and Noraıan A. Sprinthall (1993), “The Impact of Demographic, Professional, and Organizational Variables and Domain on the Moral Reasoning of Public Administration.” In H. George Frederickson, ed., Ethics and Public Administration. Aımonk, NY: M.E. Sharpe, pp.205-219. Stewart, Debra W., Norman A. Sprinthall ve Jackie D. Kem (2002), “Moral Reasoning in the Context of Reform: A Study of Russian Offîcials”, Public Administration Review, Vpl. 62, May/June, pp. 282-297. Stewart, Debra W., Renata Siemienska, and Norman Sprinthall (1997), “Ethical Reasoning in a Time of Tataroğlu, Muhittin (2002), “Kalkınma Sürecindeki Toplumlarda Politikacuun Ahlaki Çıkmazı”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt 35, Sayı 3, ss. 75-89. Thompson, Dennis F. (1985), “The Possibility of Administrative Ethics.”, Public Administration Review, vol. 45, 555-561. Vigoda, Eran (2002), “Administrative Agents of Democracy? A Structural Equation Modeling of the Relationship betvveen Public-Sector Perforrnance and Citizenship Involvement”, Journal o f Public Adminastrion Research and Theoıy., April 2002; 12: 241 - 272. Vigoda-Gadot Eran ve Shlomo Mizrahi (2008), “PubUc Sector Management and the Democratic Ethos: A 5-Year Study of Key Relationships in Israel”, Journal o f Public Administration Research and Theoıy, Vol. 18, January, pp. 79-107. Vigoda-Gadot, Eran (2007), “Citizens’ Perceptions of Politics and Ethics in Public Administration: A Five-Year National Study of Their Relationship to Satisfaction with Services, Trust in Govemance, and Voice Orientations”, Journal o f Public Administration Research and Theoıy, Vol. 17, April, pp. 285-305. Wang Xiao Hu ve Montgomery Wan Wart (2007), “When Public Participation in Administration Leads to Trust: An Empirical Assessment o f Managers’ Perceptions”, Public Administration Review, Volüme 67, Issue 2, MarchApril, pp. 265-278. Warburton, John ve Geoff Baker (2005), “Integrity Systems and Local Government”, Australian Journal o f Public Administmtion, Vol. 64, No 2, June, pp. 62-68. Etikle îlgili Kuramsal ve Kavramsal Tartışmalar 99 West, Jonathan P. ve Evan M. Berman. (2003), “Audit Committees and Accountability in Local Government: A National Survey”, International Journal o f Public Administration, Vol. 26, pp. 329-362. White, Richard D. Jr. (1999), “Are Women More Ethical?: Recent Findings on the Effects of Gender Upon Moral Development”, Journal o f Public Administration Research and Theory, Vol. 9, July, pp. 459-471. WiUdns, Vicky, M. Brian ve N. Williams (2008), “Black or Blue: Racial Profiiing and Representative Bureaucracy”, Public Adtninistration Review, Volıune 68, Issue 4, July-August, pp. 654-664. Wittmer, Dennis (1992), “Ethical Sensitivity and Managerial Decisionmaking: An Experiment”, Journal o f Public Administi-ation Research and Theory, vol. 2 (October), 443-462. Wittmer, Dennis (2000), “Individual Moral Development: An Empirical Exploration of Public- and Private-Sector Differences.” Public Integrity, vol. 2 (Summer), 181-194. Yang, Kaifeng (2009), “Examining Perceived Honest Performance Reporting by Public Organizations: Bureaucratic Politics and Organizational Practice”, Journal o f Public Administration Research and Theory, January, Vol. 19. pp. 81-105. Zajac, Gary and Louise K. Comfort (1997), “The Spirit of Watchfulness: Public Ethics as Organizational Leaming.” Journal o f Public Administi'ation Research and Theory, vol. 7 (October), 541-569. Zâjac, Gary ve Ali A. Al-Kazemi (2000), “Administrative Ethics and Organizational Leaming in Kuwait and the United States: An Empirical Approach”, International Journal o f Public Administration, Vol. 23, pp. 2152. KAMU YÖNETİCİLERİNİN ETİK DÜŞÜNCE VE DAVRANIŞLAMNIN KAMU HİZMETİNE VE HİZMET TATMİNİNE YANSIMALARI: ELAZIĞ VALİLİĞİ ÖRNEKALAN ARAŞTIRMASI Ahmet YATKIN* özet Günüm üzde yönetim anlayışına hakim olan geleneksel değerlerin dünya çapında hızlı ve önem li ölçüde d eğişim e uğraması, yeni v e çağdaş yönetim teknikleri, bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişm eler v e teknolojik yenilikler, insani değerler v e dem okratikleşm e gibi değişim ler, yurttaşın merkezi v e yerel yönetim lere bakış açılann ı, kamu hizm etlere ilişkin beklentilerini büyük ölçüde değiştirmiştir. Vatandaşın devletten gittikçe artan v e çeşitlenen m odem v e kaliteli h izm et talepleri ve beklentileri, devleti bu beklentileri karşılayabilecek yapılanma v e düzenlem e yapmalarını v e bu beklentiye cevap verebilecek yeteriilikte v e donanımda bir yapı kurm alannı gerekli ve zorunlu hale getirmiştir. Kamu Y önetim inin bu yeterliliğe sahip olm asında, etkin ve verim li işleyişin i sağlama çabalarının başında etik düşünm e, etik davranma ve etik uygulam anın yaygınlaştm lm ası v e kurum politikası olarak benim senm esi gelm ektedir. B u politikalar, atanmış görevlilerin niteliklerini v e görevlerini yerine getirm e koşuUanm geliştirm eyi, İcamu hizm etlerinin dem okratiklik v e etkinlik ilkelerine göre yürütülmesini ve halkın kam u yönetim ine karşı duyduğu güven ve bağlılığı arttırmayı amaçlamaktadır. Bu düzenlem eler sonucunda elde edilecek başarı, Kamu Y önetim inde ahlak düzeyinin yük selm esine büyük katkılar sağlayacaktır. Bu çalışm a ile am aç, bir kamu kurumu olan E lazığ V aliliğin de üst v e orta kadem e yöneticilerin etik düşünce v e davranış anlayışım v e uygulanabilirlik düzeyini ölçm ektir. B u am açla, kamu personelinin etik düşünce ve davranış konusundaki durumu v e tutumu yapılacak olan anket çalışm ası ile ölçüm lenerek elde edilen veriler istatistiki yöntem le değeriendirilecek, bulgular ve verilerden elde edilen sonuçlara göre öneriler geliştirilecektir. A n a h ta r K e lim eler; Kamu Y önetim i, Etik, Kamu H izm eti, Performans, H izm et Tatmini 1. GİRİŞ Kamu Yönetiminde ahlaklı ve dürüst davraıuşlan egemen kılabilmek, her tür kişisel ve toplumsal ilişkilerde olduğu gibi temelde insana, onun haklarma, kutsallığına, onuruna ve tüm ana değerlerine yönelmekle ve bunları sürekli olarak geliştirmekle mümkündür. Etik dışı tutum ve davranışlar, Kamu Yönetimi ve yöneticilerinin yasallığmı ve saygınlığım azaltmakta, hizmetlerin verimliliğini ve kaynakların rasyonel kullammmı engellemektedir. Yrd. D oç. D r., Fırat Ü niversitesi, İletişim Fakültesi, E lazığ, E-M ail: avatkin@ firat.edu.tr 102 Kamu Etiği Bu çalışmada, kamu yönetiminin mevcut durumu gözlemlenmeye, güven ve paylaşmia dayalı bir yönetim anlayışmm çalışarun performansı üzerinde etkisi araştınimaya çalışılmıştır. Araştırmada temel amaç kamu yönetiminde sosyal sermayenin düzeyini ortaya çıkarmaktır. Araştumanm Elazığ Valiliği’nde uygulanması kamu yönetiminde temel paradigma haline gelmiş olan sosyal değerlerin aktarıldığı ve kazamidığı düzey olarak merkezi yönetim birimi olma düşüncesine dayanmaktadır. Araştırmada tarama modelinde betimsel bir çalışma ortaya konmuş, ankette yer verilen önermeler uzman görüşlerinden yararlanarak şeMIlendirilmiş ve 70 orta ve üst düzey yönetici üzerinde ön uygulama yapılmıştır. Ön uygulama sonucunda anketin uygulanmasma karar verilmiştir. Anket likert tipinde hazırlanmış olup deneklerden önermeleri “Tamarnen Katılıyorum, Genellikle Katılıyorum, Kısmen Katılıyorum, Katılmıyorum, Tamamen Katılmıyorum” derecelerinden cevaplamalan istenmiştir. Araştırmanm ülkemizde kamu hizmeti etkinliklerini yürütmekte olan Elazığ Valiliği’nde yapılması planlanmıştır. Araştırma evreni Elazığ Valiliği’nde kamu hizmeti yürüten 70 orta ve üst düzey yönetici (3 Vali Yardımcısı, 6 İl Müdürü, 21 Müdür Yarduncısı, 12 Şube Müdürü, 28 Şef) olarak seçilmiştir. Araştmnada yüzde, aritmetik ortalama ve standart sapma yöntemleri kullanılmıştır. Yöneticilerin kamu kurumundaki sosyal sermaye birikimi düzeyini ortaya koyan görüşlerinden yararlamimıştu-. Anket, 2008 Aralık aymda uygulanmış, kısa bilgilendirme notu ile birlikte yöneticilere dağıtıhmş, elde edilen veriler SPPS 11.0 istatistik paket programında analiz edilerek yorumlanmıştır. Güven Duygusu ve takım çalışması setinde farklılıklarm hangi gruplar arasmda olduğunu tespit etmek için Tukey testi kullanıirmştır. 2. ETİK “Etik” kavrarm göreceli bir kavramdır. Tıpkı etik gibi “ahlak” kavramımn da herkes için aym anlamı taşımaması, tartışmalarm başlamasına yol açmaktadır. “Kime göre etik veya neye göre ahlak” sorularmın çoğu zaman, içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Bunun nedeni, bu konuda ortak bir anlayış, bir fikir birliğinin olmamasıdır. Etik kavramımn çeşitli alanlarda uygulama sorunlanndan birisi ve belki de en başta geleni, kavramın tamm ve içeriğinin üzerinde tam bir konsensusım bulunmamasıdır. Türk halk dilinde “ahlak” ile aym anlamda kullamlan etik, Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde ise “törebilim, ahlakbilim” (TDK, 1983: 387) olarak tanıtilmaktadır. Aym sözlüğün ahlakbilim maddesinde ise “yarar, iyi, kötü gibi sorunları inceleyen, töresel bir davranış yasası geliştiren, neyin uğrunda savaşılmaya değer, neyin yaşama anlam kazandırdığı, hangi davramşm iyi ve hangisinin kötü olduğu gibi sorunları kendine konu edinen bilim; etik” (TDK, 1983: 24) ifadeleri yer almaktadır. Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 103 “Yunanca kökenli bir sözcük olan etik “ahlak” anlamına gelip, ilk örneğinden bu yana özünü ve doğasını küçücük bir parça bile değiştirememiş olan insamn, yaşadığı dünyada biçimsel değişiklikler yapmak amacıyla eski sözcüklerin yerine kullandığı daha da eski bir sözcüktür” (Gereci, 2003: 11). “Latince ‘ethicus’tan gelen sözcüğün, dilimizdeki karşüığı ise ‘törebilim’ olarak ortaya konmuştur. Buna göre, Törebilim, iyi-kötü, yararlı-yararsız, sorunları inceleyen, töresel bir davramş yasası geliştiren inceleme dalıdır. Bir başka yazar ise, bu tammı daha geniş bir çerçevede şu şekilde ifade etmektedir: “İnsan davramşlarmın nasıl olması gerektiğini inceleyen disiplindir” (Avşar ve Demir, 2005: 42). “Etik, ‘davramş kuralları’ olarak tammlanmca kökenlerinin de ‘bireysel ve toplumsal’ olmaları gerekiyor. Onun için de, ‘etiğin kökenleri’ arasmda hem kendi isteklerimiz, kendi beklentilerimiz;, kendi doyumumuz yer alacaktır, hem de toplumun ‘iyi-doğru-uygun’ bulduklan önem taşıyacaktır” (Büyükbaykal, 2005: 49). “Etiğin tamım, genellikle olması gereken şeylere duyulan ilgi şeklinde yapılır. “Oysa bilim (sosyal bilim dâhil olmak üzere), fiilen var olduğu haliyle gerçekliği yansıtmaya uğraşmaktadır. Sosyal bilimin değer özgürlüğü ya da değer bağımsızlığı sergileyen bir alan olması gerektiği yolunda bir düşünce doğmasımn nedeni bu ayrımdu:. Pratikte ise, sosyal bilimin araştnrma araçları ve hedefleri, etik etkenlerle kopmaz biçimde bağlıdır” (Marshall Gordon, 1999: 211 ). Etik, Yunanca “ethike” sözcüpnden, o da “ethikos” sıfatmdan türemiştir. Bu sıfatm kökü ise “ethos” sözcüğüdür. Ethos’un ilk anlamı: hayvanlarm ya da insanlann yaşayageldiği yer, yurtluk, ikinci anlamı: gelepek alışkanlık, çoğul kullamidığmda: görenek, görgü, üçüncü anlamıysa: bir kişinin yaradılışı, çoğul kullamidığmda: öz nitelikleri” anlamma gelmektedir (Özön, 1967: 129). Kökeni kuşkulu olmakla birlikte, “ölçü” anlamındaki Sanskritçe “ma” köküne bağlanabileceği düşünülür. Mos sözcüğü de, “yol yordam, alışkanlık, yasalarda değil de Idşinin gönlüne göre belirlenmiş tutum,” gibi anlaınlara gelir. Felsefi olarak “etilç”in kapsama alam, çok genellemek gerekirse, karar vermede iyi ve kötü fikirler arasmda seçim yapabilmektir. Ansiklopedik olarak etik, “insanlar arasmda var olan ahlaki değerlerden, iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olanlarmm, niteliklerini ve temellerini araştıran felsefe dah” olarak tanımlanmaktadır (Girgin, 2003: 145). “Etik görev ile ilgili bir kavram olup insamn kendisine ve diğer insanlara karşı olan görevlerini içine alır. Bu da, hem bireysel hem toplumsal alanda ortaya çıkan, hem kendi içimizde birey olarak, hem dış dünyada diğer insanlann bize karşı yaptıkları davramşlara tepki verirken, iyi ya da kötü eylemlerde bulunduğumuzda ortaya çıkmaktadır. Etik kavrammın temelinde bahsettiğimiz bu bireysel ve toplumsal ahlak ikiliği ya da sentezi yatmaktadır. Başka bir ifadeyle etik, İnsanlar arasmdaki davranış standartlarmm belirlenmesi, ahlaki bir yargı ya da felsefe çalışmasıdır. Etik olarak adlandırılan ahlak felsefesinin çalışmalarma konu olan tutum ve davramşlarm genel özelliği, aym zamanda ahlakm da temel özelliğidir. Etik çalışma alam olarak kendine, baskı altmda 104 Kamu Etiği kalmaksızın yapılan eylemleri seçmiştir. Ahlak eylemlerinin zorlama dışmda olan eylemlerden oluşması, ya da bir başka anlatımla, zorlama altında ortaya konulan tutum, davramş ve hareketlerin ahlakın çalışma alanı içinde yer almaması, etik alanındaki çalışmalarm da bu ilkeye bağlı kahnası koşulunu, zorunlu olarak ortaya çıkarmıştır”(Özgen, 2003: 40). “Etik Yunanca’da iyi bir ‘varoluş tarzı’, bilgece bir eylem yolu arayışma karşılık gelir. Bundan dolayı etik felsefenin bir parçası, pratik varoluşu, iyi tasarımı etrafmda düzenleyen parçasıdır” (Atabek, 2007: 15). “Etiğin, her meslekte belli bazı hedefleri vardır. Yani, etiğin hedefleri içerisinde belli bir mesleğe ilişkin davramş kuralları oluşturmak fikri yatmaktadır. Girgin, söz konusu bu hedefleri; barışa, özgürlüğe, özel yaşama saygıya, adil davramşa, zarar vermekten kaçınmaya ve kamu yararına ilişkin duyarlılıklar geliştirmek olarak ifade eder ve şunları kaydeder: "Bazı insan faaliyetlerinin, kendi içsel hedefleri vardır ve bu hedefler o faaliyetin, o mesleğin icrasmın, doğrudan varlık nedenleridir... Eğer kurallar, yapılacak işlerin kolektif gayelere uygun olması için tutulacak yolu göstermezse, ferdin toplum düşmanı olmasınm, topluma karşı gelmesinin önüne geçilemez. Bu sebepten, her meslek faaliyetinin bir ahlakı olmaması imkânsızdır” (Girgin, 2003: 146- 147). Etik kavramı her ne kadar göreceli bir kavram olsa da, insanlık için ortak anlam ve tammlarda yatmaktadır. Etik kavramım, insanm yaşamım sürdürmesinde etkin bir rolü olan değer ve inançlar, hayatı anlama ve hayata anlam katabilme uğraşı olarak tammlayabiliriz. Etiğin asıl yapturun yeri kişinin kendi vicdamdnr. 3. AHLAK Ahlak, bireyin kendisine ve çevresindekilere karşı bireysel görevleri, sorumluluğudur. Kendi davramşlanndan sorumlu olan insanlann, etik değerlere uyması olanaklı olduğu gibi kendi davramşlanndan sorumlu olmayanların ise; etik değerlere uymak ya da uymamak konusunda yargılanmaları olanaksızdır. Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz ki, bazı davramşlarm ve tutumların iyi, bazılarmm da kötü oldukları konusundaki inanışlar, fikirler binlerce yıl öncesine kadar uzanır. Bunlara iUşkin sorunlar, uzun zamandan beri tartışılagelmekte ve bu konudaki sorulara ve soranlara yamtlar aranmaya devam edilmektedir. “Ahlak kavramı da pek çok kavram gibi günümüzde çağrıştırdığı anlamın ötesinde çok farklı anlamlar taşır. Bir nevi ahlak, tarihin ilk çağlarından başlayarak ele alınmış ve irdelenmiştir. Bu kavramın ele alınıp incelenmesiyle birlikte ahlakla ilgili tartışmalar da ortaya çıkmıştır. Ahlakı tanımlamaya çalışanlar ve arayanlardan bazıları onu doğrudan doğruya toplumda aramış, kimi de insan psikolojisinde aramıştır. Ahlak ile ilgili farklı görüşler de olmuştur. Bu noktada Özgen ahlaki değerleri, insanların ahlaka biçmiş olduğu önem ve değeri şu şekilde ifade etmektedir." Ahlak değerlerinin başlı başına bir varlık alam olduğunu kabul edenler olduğu gibi, bir toplum tarafmdan iyi olarak kabul edilen şeylerin «iyi» olduğunu savunanlar, «toplumun iyi bulduğu şey iyidir» diyenler de var. insanla ilgili olayları, kültür olaylarım açıklamada sadece Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 105 tek motiften hareket etmenin açıklamayı eksik bıraktığı ve tek yanlı bir görüşe vardırdığına kuşku yok. "Burada üzerinde duralınası gereken nokta, ahlakın iyikötü ayrımı konusunda bir olguyu ortaya koyması gerçeğidir. Her ahlaki düşüncenin kendine özgü bir iyi-kötü anlayışı vardır. “İyi ile kötüyü ayırmak pek öyle kolay değil. Bunun için önce iyinin ne olduğunu bilmek gerek. «îyi» nedir? Bu iyi sözünden her birimizin bir şey anladığına kuşku yok. Ama bu iyinin ne olduğunu tammlamak söz konusu olunca, bunun pek de kolay olmadığı görülür. Nitekim çeşitli ahlak öğretilerinin iyiyi tammlaması değişiktir. îyi, haz olur, mutluluk olur, ödevi yerine getirme olur” (Özgen, 2002: 23). Toplumsal yaşam, insanların içinde yaşadıkları süreci temsil eder. Her insan topluluğu, kendi içinde var olan birtakiın kuralları, bu sürece uygulayarak bir düzen içinde yaşamak gereğini duymaktadn. Yapısı gereği insanoğlu, bu düzenin değişmesine ya da değiştirilmesine karşı koymaktadır. “ ... Zü-a insan toplulukları ne kadar kültürlü ve uygar olurlarsa olsunlar genellikle tutucudurlar, yeni düşünceleri, dolctrinleri kolayca benimsemezler. Aslında, düşünce bakımından, insan denilen yaratık tembeldir, zorlukla karşılaşmaktan korkar, geleneksel fikirleri, atadan, babadan kalma yasaları ve töreleri olduğu gibi kabul eder, kurulu düzenin değişmesini gerektirecek, statü quo ’y u bozacak yeni akımlara karşı içgüdüsel bir davranışla direnir. Bu açıdan ele alındığında ahlak, toplumdan topluma değişiklik gösteren bir yapıya sahip olmasına karşın, genelde anlayış olarak değişmesi/ değişime uğraması zaman alan toplumsal ve insana özgü bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır... Ahlak, insana özgü bir toplumsal kurum olarak tanımlanırken, aynı zamanda "onun ” toplumsallaşmasında da önemli bir işlev üstlenmektedir. Daha değişik bir anlatımla ahlak, insanın toplumsallaşma sürecinde etkili olan bir öğedir" (Özgen, 2002: 20). Bu konuda ahlak kavramı, oldukça soyut ve özgül olmayan bir anlamı hariç tutulacak olıursa, evrensel bir kavram değildir; her toplum kendi ahlak biçimini inşa eder... Ahlak kurallarmm, zaman içinde ve var oldukları toplumlara göre değişebilir olması, onlann göreceliğini de beraberinde getirmektedir. Ancak ahlâkta değişmeyen bir ana öğe vardır, o da ahlaki eylemlerin “iyi eylemeyi” hedef alarak iyiye yönelmeleri özelliğidir. Ancak her ahlaki anlayışta, “iyi”nin bağlı olduğu değer ya da değerler değişiklik gösterebilir. Bu durumda ortaya çıkan olgu ahlakın göreceliğidir. Bu açıdan ele alındığında ahlak, toplumdan topluma değişiklik gösteren bir yapıya sahip olmasma karşm, genelde anla5mş olarak değişmesi, değişime uğraması zaman alan toplumsal ve insana özgü bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır (Girgin, 2003: 147- 152). Ahlak kavraımyla ilgili pek çok tammlamaya gidilmiştir. “Genel bir anlatımla ahlak; “belli bir dönemde belli insan topluluklarmca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davramş kurallarmm, yasalarımn, ilkelerinin” bütünü veya farklı toplumlarda ve zamanlarda «kapsamı ve içeriği değişen” ahlaki değerler alanı olarak tanunlanabileceği gibi, şöyle de tammlanabilir. “Bir kişi ya da bir insan öbeğince benimsenen” eylem kurallarmm bütünüdür. Daha kısa olarak; “davramş kurallarmm araştırılması” şeklinde de 106 Kamu Etiği tammlanabilir” (Özgen, 2002: 21). Pek çok kişi ahlakı, Konfîiçyüs’ün sözlerine göndenne yaparak tanımlamaya çalışır: “Kendine yapılmasnu istemediğin şeyleri başkalarma da yapmamak.” (Gereci, 2003: 11). Bodur ise ahlak kavramımn tanımlanması zor bir kavram olduğunu, ahlâkla ilgili bir tanımda davramşların ölçüsünün belirlenmesinin ve kesin kurallarmm konulmasuun oldukça zor olduğunu belirtir. Diğer tanımlamalara ek olarak ahlak “iyinin ve kötünün bilimi; etik ilkeler tarafmdan yönlendirilmeleri bakımmdan ele alınan insan davramşlarının kuramı” olarak tanımlanmaktadır (Bodur, 2007: 2). Aym kavram için Türk Dil Kurumu Sözlüğü’nde ilgili değişik tanımlamalarda bulunulmuştur (Türk Dil Kurumu Sözlüğü, 1988: 30): 1. Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda olduklan davramş biçimleri ve kuralları. 2. Belli bir toplumun beUi bir döneminde bireysel ve toplumsal davranış kurallarım tespit eden ve inceleyen bilim: “Din ve ahlak eğitim ve öğretimi, Devlet gözetim ve denetimi altmda yapılır.” 3. İyi nitelikler, güzel huylar: Ahlak işlerini belirleyen, kendine uyuhnası ahlak açısmdan gerekli olan genel ve geçer kural... Ahlak kavrarm moral kelimesiyle de ifade edilir ve bu kavram Sosyoloji ile olduğu kadar Felsefe ile de ilgilidir. Konuyla ilgilenen birçok sosyal bilimci konuya farklı açıdan bakmıştır: Sosyal ahlak, dini ahlak, psikolojik ahlak, biyolojik ahlak, şüpheci ahlak. Aynı eserde ahlak bilimi, yarar, iyi, kötü gibi sorunlan inceleyen, törelere dayanan bir davramş yasası geliştiren, neyin uğrunda savaşılmaya değer, neyin hayata anlam kazandırdığı, hangi davramşm iyi ve hangisinin kötü olduğu gibi sorunları kendine konu edinen bilim, etik olarak tanımlanmıştır. Erkal ve Baloğlu ahlakı, insan ve sosyal gruplarmm davramşlarmı toplumda yerleşmiş değer hükümleri ve normlar olarak tammlar. Eğer davramşlar bu norm ve değerlere uyuyorsa ahlaki, uymuyorsa gayri ahlakidir. Ahlakm toplumlara göre değişebileceği üzerinde durulmuş ve “ahlaki (etik) davramş, toplumla uyum halindeki davramştn” denilmiştir (Erkal, Baloğlu, 1977: 28- 29). Ahlak, insanm yaşam sürecinde onun hem toplumsal hem kişisel vicdamyla ilgili bir olgudur. İlk düşünüldüğünde kolayca tanımlanabilecekmiş gibi görünen ahlakm, derinine inildiğinde oldukça karmaşık bir kavram biçimine geldiği görülmektedir. Ahlakm bu karmaşık yapısı omm göreceliğinden ileri gelir. Günümüzde ahlak anlayışı toplumdan topluma değişiklik gösterirken insanlar arasmdaki ahlaksal tutum ve davramşlar da zaman sürecinin onlara kazandnrdıklanna koşut olarak değişim göstermektedir. Ahlak yanlış ve doğru, iyi ve kötü, erdem ve kusur ile yaptıklanmızı ve yaptıklarımızm sonuçlarım değerlendirme ile ilgilidir (Özgen, 2002: 19). Bireyin kendisine ve vicdanma karşı görev ve sorumlulukları kapsayan ahlak kurallan, aym zamanda çevresindekilere ve topluma karşı bir görev gibi görülmektedir. Ahlak tek yanlı bir kavramdır, dolayısıyla da yalnızca kişinin Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 107 kendi vicdan ve bilincine ilişkin bir durumdur, Bımun yaptmmı da doğal olarak kişinin kendi vicdamdur. 4. KAMU YÖNETİMİNİN MEVCUT DURUMU Kamu yönetiminde kuruluş, işleyiş, örgütlenme, hizmete bakış, kamu personeli, liyakat konularmdan kaynaklanan sorunlar yaşandığı, hem kamu çalışanları hem de vatandaşlar tarafmdan gözlenen ve kabul edilen bir gerçektir. Kötü yönetimin ortaya çıkması ve gelişmesinin nedenlerinden biri toplumım kamu otoriteleriyle özdeşleşememesi veya kamu görevlilerinin kendilerim toplumdan uzak tutmalarıdır. Bu tür durumlarda toplum dışlanmış olmakta ve toplum ile kamu yönetimi ilişkilerinde “yabancılaşma” ortaya çıkmaktadır. Yabancılaşmaya yol açan bir takun nedenler bulunmaktadır ( Eken, Tuzsuzoğlu; 2005:118): Gizlilik: Kamu yönetiminde birçok iş gizlilik içinde sürdürülmektedir. Ayncalıklı olmayanlarm bilgi ve belgelere ulaşması mümkün olmamaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarunn ellerindeki kayıtlar ve karar süreçleri çoğu zaman gizlidir. Gizlilik ilkesi, katılımı engellediği için doğal olarak toplumun dışanda tutulmasma neden olmaktadır. Yönetimde açıklık. Kamu Yönetiminin elindeki bütün bilgi ve belgelere ulaşma imkâmmn bulunduğu, ilgililerin karar alma sürecine “yetki ile donatılmış bir biçimde katılmaları ile o mekanizmamn başlangıcmdan son aşamasına kadar izleyeceği yol ve yöntemin önceden yasalarla belirlenmiş bulunduğu düzeni ifade etmektedir (Özay, 1996; 6). Tanımdan yola çıkarak yönetimde açıklığın temel politikalarmı belirlemek .mümkündür: Yönetim halka hizmet ve işleyişle ilgili bilgi vermeli, toplantıları halka açık yapmalı, kamu hizmetlerinden yararlanan halka, kendisini ilgilendiren bilgi ve belgelere ulaşma serbestliğini tanımalı, uygulamalarda, yönetilenlerle ilgili aldığı bireysel nitelikli işlemlerde bu kararı almasında etkih olan gerekçeyi açıklamalıdır. Seçkincilik: Güçlü merkeziyetçi bürokrasilerin olduğu ülkelerde ve bürokrasinin egemenlik alam bulduğu bütün ortamlarda, toplumun yönetime katılması ve toplumun bütün kesimlerinden gelen bireylerin yönetim kademelerinde yer alması istenilen bir durum değildir. Yönetim kademelerinde yer alabilmek için belli bir eğitim sisteminden geçmiş olmak, belli bir öğrenim kurumundan mezun olmak, belli demeklere üye olmak, belli bir aileden gelmek gibi özellikler aranmaktadır. Ayrıcalık: Kamu görevlileri, her zaman kendilerini toplumun üstünde gördüklerinden veya yaptıkları işlerin kutsal olduğuna inandıMarmdan kendilerinin toplumun geri kalamyla aym olmadıklarını düşünmektedirler. Bu düşüncelerini, kendilerine tamdıkları bazı özel ayrıcalıklarla uygulamaya dökmektedirler. Toplumdan farklı bir yaşam biçimini, farklı ortamlarda ikamet etmeyi ve alış-veriş yapmayı tercih etmektedirler. Onlarla ilgili suç ve ceza sistemi de farklılık göstermektedir. 108 Kamu Etiği Kamu yönetimi ile toplumun yabancılaşmasma neden olan faktörleri, toplumlarm yapışma ve kamu yönetimi geleneklerine göre çeşitlendirmek müınkündür. Söz konusu faktörlerin hemen hemen tümü kötü yönetimin oluşmasmdâ ve gelişmesinde rol oynamaktadır. Kamu yönetimi ile toplumun yabancılaşmasına yol açan etkenlerin azaltılması ve giderek yok edilmesi, yakınlaşmayı sağlayacaktır. Dolayısıyla kötü yönetim uygulamalarım da azaltacaktır. Yabancılaşmamn azaltılması ve buna karşılık yakınlaşmanm sağlanması için bazı faktörler etkili olabilecektir. Bunlar, saydamlık, liyakat, güven unsurunun tesisi ve eşitlik olarak belirtilebilir. Saydamlık: Kamu kurum ve kuruluşlarımn eylemlerinde, işlemlerinde ve karar süreçlerinde egemen olan gizliliğin ortadan kaldmlarak bütün bunlarm toplum tarafmdan görülebilir kılınması, saydamlığı ifade etmektedir. Böylece, hukuka aykm, hukuka uygun ama yerinde olmayan, keyfî, toplum yarannı gözetmeyen, çıkar çatışmalarmm kamu çalışanlan lehine sonuçlandığı bütün faaliyetler gün ışığına çıkabilecektir. Saydamlık kuralıyla birlikte gelecek kamuoyu denetimi, kamu çalışanlannm işlemlerinde, eylemlerinde ve kararlarmda daha dikkatli davranmalarım sağlayacaktır. Böylece, kötü yönetim uygulamalarmm da önüne set çekilebilecektir. Liyakat: Kamu görevlilerinin istihdamında liyakat ilkesine uyulması, kayırmacılık ve nitelik yetersizliğinden kaynaklanan kötü yönetim uygulamalarmı azaltacaktn. Ayrıca, kamu yönetimi içerisinde kamu çalışanlarımn oluşturduğu “seçkin” yapıyı yıkarken toplumla bütünleşmesinin sağlanmasında rol oynayacaktır. Güven U nsurunun Tesisi: Kamu yönetiminin toplumla bütünleşmesini sağlayacak en önemli faktörlerden birisi de güven tesisidir. Toplumun önemli bir kısmı kamu yönetimine ve onun çalışanlarına güvenmemektedir. Güvensizliğin temelinde, kayırmacılık, rüşvet, yolsuzluk gibi kötü yönetim uygulamaları bulunmaktadır. Söz konusu kötü yönetim uygulamalarmm azalınası ve toplumun güvenin artması, gelecekte kötü yönetim uygulamalarmm tekrarlanma riskini azaltacaktır. Çünkü toplumdaki kötü yönetimin normal bir uygulama olarak görme alışkanlıkları yerini iyi yönetim alışkanlıklarına bırakacaktır. Böylece, toplumun kamu yönetimine olan desteği artarken, kamuoyu denetimi de etkinleşebilecektir. Yönetimlerde arzu edilen ortam, karşılıklı olarak güven içinde yaşanabilecek bir kültür ve iklimdir. Günümüz yönetimlerinde güven, güvenilirlik ve sadakat problemleri önemli boyuttadır. Çalışanlar ve vatandaşlar bunun bedelini çatışma, hoşgörü, dayanışma, işbirliği gibi kavramlarla oluşturulmuş bir yaşam felsefesi ve ortamı oluşturapıamamn verdiği sikmtılarla ödemektedirler. Güven, insanlarla birlikte iş yapma ve yaşama olanağı sağlayan her türlü sosyal faaliyetlerin en temel kolaylaştırıcısıdır. Şebeke ve toplulukları bii' arada tutan tutkalm karışımında değişik bileşenler vardır. Çıkar ve görev paylaşımı güvenin gelişimine yardımcı olabilir fakat güven yoksa bu konuda sağlanmış coşku ya da ortak çalışmanın avantajları ne kadar büyük olursa olsun bunlar bu Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 109 kollektif varlıkları bir arada tutmaya yetmez (Cohen ve Pmsak, 2001: 51). Kamu yönetiminde ilişkileri kurumsal hedef çerçevesinde koordine etmek, çalışmalardan verim almak ve işbirliğini güçlendirmek isteniyorsa yönetimlerde güveni güçlü bir şeldide tesis etmek amaçlar ve verim açısmdan zorunluluk arz etmektedir (Eldnci, 2008:56). Güven, bireylerin ilişkilerinden doğan sosyal sermayenin geliştirilmesi ve üretilmesine katkıda bulunan önemli bir unsurdur. Örgütsel yapılanmalarda güvene dayalı ilişkilerin beslediği yülcsek düzeyde sosyal sermaye birildmiyle işgörenlerin iş doyumu ve işe devam düzeylerini, çalışan-yönetici ilişkilerinin niteliğini arttırarak iş ve işlem maliyetini azaltıcı ve performans arttırıcı bir işlev görmektedir. Çalışanlar arasmdaki güvene dayalı sağlam ilişkiler çalışma ortamındaki belirsizlilderin,. ekonomik ve sosyal risklerin önemli bir kısmım telafi edecek çözümler sunarak örgütsel amaçlara hizmet eder. Sağlam ve sağlıklı ilişkiler, örgütsel ortamdaki birtakım istismar edilebilecek çatışma durumları karşısmda bir sigorta işlevi görecek ve aynı zamanda birtakım bilgi ve becerilerin gelişimine de makul düzeyde katkıda bulunacaktır. Bu niteliklere sahip örgütsel ortamlarda iletişim kanallanmn açık olmasımn sağlayacağı katkı ile bireylerin grup yapısına ilaveten insani sermayelerini, beceri ve mesleki yeterliliklerini geliştirebilmeleri mümkün olacak ve yeterlik artışı çalışma ortamı ve koşullarına önemli katkı saplayacaktır (Leane ve Buren, 1999: 542). Kamu kurumlan, insani ilişkiler ve etkileşimlerin ve her düzeyde işbirliğinin en yoğun yaşandığı ortamlardan biridir. Her ne kadar yasal düzenlemeler, yönetmelikler ve yasal yöneticiler, kurumsal yaşamı oluşturan temel unsurlar olarak görülse de çoğu zaman sosyal ilişkilerin oluşturduğu dinamikler, özgün bir karmaşıklıkla ve bazen kurum mensuplanmn açıklayamadığı bir şekilde formel yapmm etkililiğini, örgütsel performansı ve diğer sonuçları önemli ölçüde etkilemektedir. Bu açıdan aym amaca yönelik ve benzer yapılanmalara sahip olan kurumsal yönetimlerden bazılarmm diğerlerine oranla daha kolay işbirliklerine giderek am açlam a ulaştıkları ve daha etkili oldukları, örgütsel yapı ve teknik yeterliliklerinden ziyade, yönetimlerin beşeri nitelikleri ile ilgilidir. Bu beşeri niteliğin düzeyini belirleyen işbirliği ve örgütsel etkililik üzerinde temel belirleyici olan unsur da çalışanm yöneticiye, yöneticinin çalışana olari güvenidir. Güven sorunu, temelde karşı taraftan emin olmamakla birlikte buna bağlı olarak sağlıklı bir iletişimin oluşnıası önündeki en büyük engeldir. Bu engel, çalışanlarda özellikle işbirliğine ve ortak yaşama dair eylemlerin geliştirilmesine bir set niteliği taşır. Örgütsel güven, temelde örgüt üyelerinin içinde yer aldığı örgütü güvenilir bulmasıdır. Toplumsal değerler ve kurumsal yapılar bireylerin güvene dayalı davramşlar sergilemelerini özendirici rol oynamakta ve gerektiğinde müeyyideler uygulayarak güveni besleme yönünde bir işlev görmektedir (Farel ve Knight, 2003: 538). Güvene dayalı bir örgütsel kültüre sahip. kamu yönetimlerinde, işlem maliyetinin azaltılması, dış çevre çatışmalarmm azaltılması, çalışanlar arası işbirliği; yasa ve yönetmeliklere uyumun kolaylaştırılması, kurum içi ve dış 110 Kamu Etiği çevre çatışmalarmm azaltılması, yöneticilere destek ve güçlü örgütsel bağlılık, kamu görevlilerinin örgütsel normlar, değerler ve amaçlarla özdeşleşmesi, çalışanlar arasmda güçlü duygusal ve sosyal bağlann oluşması, kamu görevlilerinin kurumsal aidiyet ve bağlılıklarının güçlenmesi ve performanslarmm artması kolayca sağlanmış olacaktır. Güven düzeyi düşük kamu kuruluşlannda ise, örgütsel yabancılaşma, üyelerin kendilerim koruma ve meşrulaştırma çabaları ile zamanm israfi, risk üstlenmeden kaçınma, karar alma süreçlerine katılmama ve uygulayamama, yenilik ve değişime karşı kuşkucu yaklaşım ve direnç gösterme, düşük performans, düşük aidiyet duygusu gibi olumsuzluklarm yaşanması kaçımlmazdır. Kamu yönetiminde güven ortaim oluşturmada en etkili olacak kişiler, lider davramşı gösteren yöneticilerdir. Liderlerin göstereceği davramşın temelinde yönetimde çalışanla güven temelli ilişkiler geliştirmek, öncelikle güvenilir olmak ve insanlara güven duymak olmalıdır. Bu anlamda yönetici, çalışanlanna karşı istikrarlı bir şekilde adil davramşlar sergilemeli, sosyal ilişkileri güçlü tutmalı, performans değerlendirmeleri adil ve doğru değerlendirmelidir. Güven inşa edici davramşlar, liderlerin en önemli sosyal sermaye yatırımlandu:. Bu güven talimatla veya dayatmayla yaratılamaz. İşbirUğini özendirmeli, söylem ve davramşlarda tutarlı olmalı, bireysel çıkartan örgüt çıkarlarma tercih etmemelidir. Eşitlik: Kamu çalışanlannm toplumun geri kalamna oranla ayncaliklı bir konumda olması, toplumla bütünleşmesinin önünde engeldir. Gerek kamu hizmetlerinden yararlanma, gerek yargı karşısmdaki konumlan, gerekse kurumlanmn onlara sunduğu lojman, servis, yemek gibi avantajlar toplumun kamu çalışanlarma bakışım farklılaştırmaktadır. Kamu çalışanlanmn da toplumdaki diğer bireylerle eşit konumda bulunmalan, onlarla aym mekânlan paylaşmalan, aym alış veriş merkezlerini kullanmaları, kamu hizmetlerinden yararlanmada aym kuyruğu beklemeleri, konusu suç teşkil eden benzer davramşlarda aym koşullarda soruşturmaya tabi tutulmaları toplumla bütünleşmeyi sağlayacak faktörler arasmdadır. Kamu yönetiminin toplumla bütünleşmesi, ortak değerleri paylaşması anlamma gelmektedir. Eğer toplum içinde kötü yönetim uygulamalanm hoş karşılamayan ahlaki temeller varsa kamu görevlileri de bu ilke ve değerler içerisinde hareket edeceklerdir ( Eken, Tuzsuzoğlu; 2005 ;118). Etik dışı davramşlann bir diğer nedeni, kamu görevlilerinin iyi niyetli olmalarıdır. Kamu görevlileri, kimi kez kendi düşüncelerine göre, devletin çıkarım korumak amacıyla kurallan esnek olarak uygulayabilmektedir. Bu ise, hukuk devletini tehlikeye düşürmektedir. Bir diğer neden, kamu görevlilerin kurallan iyi bilmemesidir. Çünkü kamu görevlileri yasalar, yönetmelikler, yönergeler ve çeşitli düzenleyici işlemler sağanağı altındadırlar. Bu durum kamu görevlilerini kimi zaman mevzuat dışı davranmaya itebilmektedir. Bilinen bir diğer neden de “benlik, güç gösterisidir”. Zaman zaman kamu görevlileri özellikle devlet, ulus ve yurt gibi kavramlar söz konusu olduğunda, kendi bildikleri yolun en iyisi olduğuna inanmakta ve bu uğurda yasal olmayan yollara Kamu Yöneticilerinin Etik D ü şm ce ve Davranışları 111 sapabilmektedirler. Kamu görevlilerinin “açgözlü” olmaları da önemli değişkendir. Diğer bir deyişle bazı kamu görevlileri kısa yoldan zengin olmak için ahlak dışı kimi eylemler içerisine girebilmektedirler. “Arkadaşlık” ise, kamu görevlilerini etik dışı davramşlar sergilemeye iten bir diğer önemli nedendir. Bazı kamu görevlileri kimi zaman bir dosta yardım etmek amacıyla, yasalara aykırı bir biçimde, kamusal araç, gereç ve malzemeyi işe koşabilmektedir. Diğer yandan bazı kamu görevlileri emeklilik ya da başka nedenlerle işten ayrıldıktan sonra kamu yönetiminden çıkar sağlamak yönünde tutum ve davramş içerisine girebilmektedir. Özellikle devletle bağmtılı bir sektörde iş gören kimi özel sektör kuruluşlan bu kamu görevlilerini işe almak suretiyle kendi işlerini daha hızlı gerçekleştirebilmektedir. Bunlarm dışında kimi kamu görevlileri üstlerinin gittiği yoldan gitmeyi ve onunla birlikte hareket etmeyi benimsemişlerdir. Kamu görevlilerini etik dışı davranmaya iten diğer bir neden, bu kamu görevlilerinin ne pahasına olursa olsun kendi yönetsel konumlarım devam ettirmek amacıyla her türlü ahlak dışı tutum ve davramş içerisine girmeleridir (Ergun, 2004:360). 5. DEĞİŞİME OLAN İHTİYAÇ Türk kamu yönetiminin içinde bulunduğu bu yönetim, yasal ve insan kaynaklı sorunlar toplumda siyasi, toplumsal ekonomik nitelikli sorunlara yol açmakta ve çok büyük bir kitle bu oluşumdan olumsuz etkilenmektedir. Karar alma süreçlerindeki yavaşlığı, hantal yapısı, çalışanlar arasında dengesiz görev, yetki ve sorumluluk dağılımı, engelleyici ve etkisizleştirici bürokratik engeller ve anlayış, yönetim, siyaset dengesinin kurulamamış olması, toplumsal gelişime ve değişmeye öncü olmak yerine engelleyici bir durumda olması gibi sorunlan ortadan kaldırmak için kamu yönetiminin görevleri, amaçlan, örgütsel yapısmda, kaynaklar ve kullanımı konusunda mevzuatla ilgili değişme, gelişme ve düzeltim amacıyla yeni yönetim anlayışlan geliştirilmektedir. Kamu yönetimi, küreselleşme sürecinde önemli değişimlere sahne olmakta ve günümüzün farklılaşan koşullarma ve yeni gereksinimlere uyma/uydurma çabalan içinde görülmektedir. Yönetime katılma, demokratik yönetim, özerkleşme ve yerelleşme, yönetişim, optimal hizmet sunumu, performans yönetimi vb. kavramlarla ifade edilen yani fenomenlerin ise, temelde işletme yönetimi alanında yerleşen yeni yönetim tekniklerinin kamu yönetiminin yapısal ve işlevsel süreçlerine dahil edilme girişimleri, bugün ulus devletlerin siyasi ve yönetsel gündeminin başmda yer almaktadır (Parlak ve Sobacı, 2005: 12). Günümüzde, yahuz siyasette, yargıda ve kamu yönetiminde değil, toplumun her alanında genel anlamda etik problemlerle karşı karşıya bulunuyoruz. Siyasal ve yönetsel alanda ortaya çıkan yozlaşmamn temelinde, toplumsal etiğin erozyona uğraması yatmaktadur. Sorun sadece “etiğe aykırı” sayılan davramşlarm toplumda yaygınlık ve saygınlık kazanması değildir. Daha da ciddi olan ve bunlara yol açan sorun, artık neyin etik, neyin etik dışı olduğu konusımdaki ölçülerin yitirilmeye başlaması ya da duyarsızlıktır ( Eryılmaz, 2007). 112 Kamu Etiği Kamu yönetimindeki kayumacılık, verimsizlik, etkinsizlik, israf, sorumluluktan kaçma, değişime gönülsüzlük, direnç, yönetime karşı güvensizlik, hizmetin maliyeti, kamu görevlilerinin liyakatsizliği, etik değerlerin itibar kaybetmesi, yozlaşma, aşm rnerkeziyetçilik ve bürokrasi gibi sorunlar, halkm kendisini çok yakmdan ilgilendiren ve etkileyen kamu hizmetlerini alma konusunda yönetimle bağmı koparmakta, katılım ve sorgulama zayıflamakta, böylece hizmet etkinliği kaybolmakta ve kıt kaynaklar verimli kullamlamamaktadır. Bu yönüyle demokratik saptanmış standartlara ve hukuka uygun, saydam ve verimli bir yönetim anlayışı dışma çıkılmaktadır. Yönetimi geliştirmenin dar ve biçimsel anlamada algılanması, yeterli örgütlenmeye kavuşturulamaması, gelişmelerin kurumsallaşmasım engelleyerek, olaym kişisel boyutta kalmasma neden olmuştur. Yemden düzenleme çahşmalarmda yaraticılıktan ziyade taklide önem verilmesi “yerel” moral değerlerinia ve insan faktörünün ihmal edilmesi sık sık yönetimin yeniden düzenlenmesine gerekçe olmuştur. Bir yandan yönetim sistemimizin çağdaş bir yapıya kavuşmamış olması, diğer yandan sosyo-ekonomik ve siyasal koşulların yarattiğı ortamın olumsuz yönde gelişmesi, yönetime duyulan güvenin sarsılmasına neden olmuştur. Partizanlık, kayırma, rüşvet, rant kollama, otorite boşluğu, yasaların uygulanmasmda fiili aynmcılık kamu yönetimimize karşı daimi bir hoşnutsuzluk doğurmaktadır (Aykaç, 2003: 160). Devletin ve demokrasinin yozlaşması sonucuna yol açan iki temel neden erdemlilik yönetiminin temel ölçütleri olan yeteneklilik ve yeterlik ilkelerinin terk edilmesi ve gerek devletin gerekse demokratik kurumlarm yönetiminde başarım yönetimi ilke ve yöntemlerinin uygulanma olanağı bulamamalarıdır. Oysa bir siyasi irade altmda yozlaşmamn önlenmesi olanaklıdır. Ülkenin en büyük talihsizliği ise, olayı bu bojmtları ile görebilecek ve gerekli önlemleri uygulamaya koyabilecek yeterU sayıda devlet adanundan yoksun bulunmasıdır (Yaşamış, 1997: 131). Halk, kamu yönetimi karşısmda yönetimle ilgili bütün işlerinde yasalara uygun, adil, tarafsız, eşit ve sosyal adalete uygun muamele görme, kamu yönetimi aleyhine dava açabilme, (idarenin her türlü eylem ve işlevine karşı yargı yolu açıktir) ulusal ve yerel düzeyde yönetimden hesap sorabilme ve yönetime katilabilme, yönetimin faaliyetleri, işlemleri, politikalan hakkında bilgilendirilmesini istemesi maddi ve manevi varlığınm gelişmesi için uygun ortam ve şartları işleyebilme, hizmetlerin etkin, verimli, kaliteli ve ekonomik olarak yürütülmesini isteme haklan vardır. Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasmda verimlilik, etkinlik, tutumluluk dolayısıyla da performansın artırılması, kamu kurum ve kuruluşlannda görev ve teşkilat yapdarı arasmda uyum sağlanması gerekli sayı ve nitelikte personel istihdamı, personelin bilimsel ve teknolojik gelişmeler ışığmda eğitiminin sağlanması çahşanlarm performansım etkin bir şekilde ölçen bir sisteme kavuşturulması, yetki devri ve esneklilikle beraber hesap verme sorumluluğunun ve yönetsel saydamlığm güçlendirilmesi, kamu yöneticilerinin ve çalişanlannm politika ve strateji oluşturma kapasitesinin geliştirilmesi ve Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 113 kamu hizmetlerinin sımumunda kalite anlayışımn ve bu amaca yönelik yönetsel yöntemlerin yerleştirilmesi temel ilkeler olacaktu: (Uzun Vadeli Strateji Ve Beş Yıllık Kalkınma Plam). Stratejik ve vatandaş odaklı yönetim, katılımcılık, açık olma ve hesap verebilirlik gibi anlayışlarm yaşama geçirilebilmesi için öncelikle kamu yönetiminin merkeziyetçi yapısınm ve yetki devri uygulama usul ve esaslannda radikal değişimlerin yaşanması gerekir. Bunun yanında değişimin, yeniliğin yaşanabilmesi için kendi gelir, sosyal ve statü çıkarlanm korumayı amaçlayan bürokratik kültürü, kaynakları verimli kullanma, katılım ve sorumluluğu paylaşmak için, devleti kendi çıkarları için “baba” olarak görmeyi anlamlı bulan vatandaş kültürünü değiştirmek gerekir. HaUan ihtiyaçlarımn karşılanarak memnuniyetinin sağlanması kurumlarm dışa açık olması ile yakından ilgilidir. Dışa açık kurumlar, kendi varlıklarmı. koruyabihnek için değil, temel işlevlerini yerine getirmek için var oldukları gerçeğinden yola çıkarak, hizmet verdileri kesimlerin öncelilderine duyarlı olmak zorundadırlar. Söz konusu yaklaşımlarm sergilenmesi, yasal bir takun düzenlemelerin yanmda kamu yöneticilerinin kamuya bakışları ve duyarlılıkları ile mümkün olacaktır. 6. UYGULAMA 6.1. Araştırmanın Amacı ve Önemi Bu çahşma ile kamu yönetiminde hizmet kalitesini, bu hizmetten yararlanan yurttaşın hizmet tatminini ve memnuniyetini üst seviyeye çıkarabilmek için kamu yöneticilerinin düşünce, tutum ve davramşlarmda ahlaki standartlar, geleneksel değerler ve etik düşüncelerin hizmete, maliyete ve memnuniyete yansıma ölçüsü araştmlmıştur. 6. 2. Araştırma ile İlgili Bilgiler Toplam 70 adet anket formu dağıtılrmş ve 69 anketin geri dönüşümü sağlanmıştır. Aritmetik ortalama tüm ana kitle ortalamasım temsil etmektedir. Standart sapma, ana kitleyi oluşturan her birimin aritmetik ortalamaya olan uzaklığım vermektedir. İki satırlık değerlendirmeden üstteki değer, seçeneğe cevap veren toplam rakamı, parantez içi ise; cevap verenlerin toplam kitleye yüzde olarak oramm vermektedir., 6 .3. Katılımcılarla Ait Demografik Bulgular Tablo 1. Demografik Bulgular F % Erkek 46 6 6 .6 6 Kadın 23 3 3 .3 4 Y aş 2 5 -3 5 3 6 v e Üzeri ■ M edeni Durum Bekar E vli 27 42 8 61 Lise 29 39.13 6Û.87 11.60 88.40 4 2 .0 2 E ğitim Ö nlisans, Lisans 33 4 7 .8 2 Lisansüstü 7 10.14 D e ğ işk en ler C insiyet 114 Kamu Etiği 29 4 2 .0 2 Ö nlisans, Lisans 33 4 7 .8 2 Lisansüstü 7 10.14 L ise E ğitim Elazığ Valiliğindeki anket çalışması toplam 167 memur arasmdan 70 çalışan üzerinde uygulanmıştır. Ankete cevap verenlerin 23’ ü bayan, 46’ sı erkek çalışandır. Araştırmamıza cevap veren katılımcıların % 88’i evli, % 11.60’ ı ise bekardır. % 42’lik oram orta öğrenim, % 57.94’ lük oram üniversite mezunudur. % 39 ‘luk oram 25-35 yaş aralığı ve % 60 oram ise 35 ve üzeri yaş arasıdır. Tablo 2. Yöneticilerin Adalet ve Yasallık Durumları O r t(x ) D e ğ işk en ler St. Spss A d a le t, Y a sa llık Y öneticim kuralları h e r k e se ' eşit uygular 23 (3 9 .8 ) (1 6 .3 ) 14 (2 2 .4 ) Astların haklannı kullannia özgürlüğünü kısıtlam az 26 (4 4 .9 ) 13 (1 8 .4 ) 11 11 (1 4 .3 ) (1 4 .3 ) Ödülü hak edene verir 19 (3 0 .6 ) 18 (2 8 .6 ) 12 11 ( 10.2) (1 6 .3 ) (14.3) M eslek ilkelerine içten bağlıdır 27 (4 8 .9 ) (12.8) 16 (2 5 .5 ) 7 (6 .4 ) 7 (6 .4 ) Y etkisini yasal sınırlar içinde kullanır 26 (4 5 .8 ) 14 (2 2 .4 ) 11 (1 4 .3 ) 9 (1 0 .4 ) (8 .3 ) A m açlan gerçekleştirm ek için yasa dışı yollara başvurm az 29 (5 2 .1 ) 9 (1 0 .4 ) 12 12 6 (1 6 .7 ) (1 6 .7 ) (4 .2 ) 12 10 13 (1 8 .0 ) 6 (4 .1 ) (8.2) 3.73 1.27 3.73 1.38 3.45 1.44 4.0 4 1.21 3.8 1.33 3.96 1.30 Kısaltmalar: (1). K esinlikle K atılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).BCatıhyorum (4).K atılm ıyorum (5).K esinlikle Katılm ıyorum Tablo T de yöneticilerin adil olma ve yasalara uyma durumunu belirlemek için sorduğumuz değişkenler içinde “Yöneticim ödülü hak edene verir” değişkenine verilen 46 olumlu cevaba karşılık 23 katılımcı olumsuz cevap vermiştir. Bu da toplam alana oranlama olarak %30.6 gibi yüksek bir orana tekabül etmektedir. Yönetim açısmdan ödül, başarmın teşviki ve devamlılığı açısmdan son derece önemli bir motivasyon aracıdır. Ödüllendirilmeyen başarı başarısızlığı getirir. Yöneticilerin bu konuyu daha titizlikle ele alıp, performans ölçümünü kriterlere uygun ve objektif olarak değerlendirmeleri gerekir. Yine birinci derecede önemli olarak görülen “yasa dışı yollara başvurmama” 50 kişi (%79.2) çalışaıdar üzerinde yöneticilerin güvenilir olduğu inancıyla Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 115 olumlu görüş bildirmiş ve yöneticilerinin işlem ve eylemlerinde yasalara uygun hareket ettiklerini ifade etmişlerdir. Tablo 3. Yöneticilerin Eşitlik ve Tarafsızlık Durumu Değişkenler O rt St. Sp Eşitlik, T arafsızlık (X) SS 3.78 1.045 3.65 1.24 3.65 1.34 3.78 1.33 3.90 1.43 3.94 1.39 A stlannı rakip değil aynı sistem in parçalan olarak görür____________________ B aşkalannm görüşlerine d e |e r verir A stlan arasındaki anlaşmazlıklara taraf olm az 11 19 (3 0 .6 ) 16 (2 4 .5 ) 19 (3 0 .6 ) (1 4 .3 ) 20 16 (2 5 .0 ) 15 (2 2 .9 ) (12.5) 7 (6 .3 ) 16. (2 5 .0 ) 11 (14.6) (8 .3 ) 16 (2 4 .5 ) ( 12.2) ( 8.2 ) (3 3 .3 ) 10 21 12 (3 5 .4 ) (1 6 .7 ) Ç ahşanlann yasal haklannı kullanm alannı sağlar__________________ 24 (4 0 .8 ) (1 4 .3 ) Ç alışanlanna hiçbir a yn ca lık tanımaz 30 (5 4 .2 ) 10 10 (1 2 .5 ) (1 2 .5 ) 9 (10.4) 9 (10.4) A stlannı kişisel işlerinde kullanm az 31 (5 6 .3 ) (1 6 .7 ) (8 .3 ) 9 (1 0 .4 ) (8 .3 ) 11 12 10 Kısaltmalar; (1). K esinlikle Katılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum (5).K esinlikle Katılm ıyorum Tablo 3’de yöneticilerin eşitlik ve tarafsızlık durumları sorulmuştu, “ Astları arasmdaki anlaşmazlıklara taraf olmaz ” değişkenine toplam 19 katılımcı (% 22.9) yöneticilerinin astlan arasmdaki anlaşmazlıklara taraf olduğu yönünde görüş bildirmişlerdir. Çalışanlar arasmda dil, din, etnik, köken ve cinsiyete dayalı bir aynma tabi tutmama, yöneticiler için etik sorumluluktur. Yöneticilerin çalışanlara yönelik olarak ayrımcılığa gitmemesi, tüm davramşlarmm adil, tarafsız ve eşit olması gerekmektedir. Tarafsızlık, yöneticilerin, çalışanları ve çalışma ortamlarım olduğu gibi görebilmesi ve bu görüntüyü bireyin kendi istek ve korkuları ile oluşturduğu görüntüden ayırabilmesidir. Yönetici, çalışanlarla ve jmrttaşla ilişkilerinde yansız olmak, tarafsız davranmak ve hizmet vermek zorundadır. Özellikle belediyelerde siyasal tarafsızlık (benden olan ve olmayan aynım yapmama) yöneticinin en önemli sorumluluklarmdan biridir. “Hediye ve rüşvet kabul etmez” seçeneği birinci derecede önemsenmiş ve toplam 52 katılımcı (%83.3) gibi bir oranla yöneticilerinin hediye ve rüşvet kabul etmediklerini belirtmişlerdir. Tabloda yöneticilerinin “kamu kaynaklanm kendine çıkar sağlamak için kullanmaz” Seçeneğine toplam 49 katılımcı %77.1 olumlu cevap vermiş ve 116 Kamu Etiği ikinci sırada önemsemiştir. Bunun yanında 19 katılımcı (%22.9) olumsuz görüş bildirmişlerdir. Hiçbir kamu görevlisi doğrudan ya da dolaylı olarak kar amaçlı bir sözleşmeye taraf olamaz, bu sözleşmelere taraf herhangi bir kişiden tazminat, ikramiye, hediye gibi maddi bir şey kabul edemez. Hiçbir kamu görevlisi resmi sıfatıyla maddi çıkar amacı güden görevlilerle birlikte bir işleme katılamaz. Tablo 4. Yöneticilerin D ürüstlük Durum u Değişkenler D ürüstlük insan yapıcıdır ilişkilerinde 10 30 (4 9 .0 ) 17 (2 6 .3 ) ( 12.2) (8.2) A stlarını korkutmaz baskı aracı olarak kullanm az 26 (4 4 .9 ) 13 (1 8 .4 ) 13 (1 8 .4 ) ( 10.2) Kamu çıkarlarını kendi çıkarlannm üstünde tutar 25 (4 5 .7 ) 11 12 10 (1 5 .2 ) (1 7 .4 ) (1 3 .0 ) (8 .7 ) İnsan gücünü v e zamanı iyi kullanır (3 8 .3 ) 13 (1 9 .1 ) 18 (2 9 .8 ) (6.4) (6 .4 ) Kamu kaynaklarını kendine çıkar sağlam ak için kullanm az 30 (5 4 .2 ) 9 10 (1 4 .6 ) (8 .3 ) (10.4) (1 2 .5 ) H ediye v e etm ez 32 (5 8 .3 ) 6 14 (4 .2 ) ( 2 0 .8 ) (10.4) 7 (6.3) 23 (3 9 .6 ) 13 (1 8 .8 ) 15 (2 2.9) 9 (10.4) (8,3) 25 (4 3 .8 ) 15 (2 2.9) 12 11 5 (1 6 .7 ) (14.6) ( 2 . 1) 28 (5 0 .0 ) 10 12 11 6 (1 3 .0 ) (1 7 .4 ) (15.2) (4 .3 ) rüşvet kabul Y önetici, doğruluk ve hakkaniyet ilkelerini yaşam a geçirm eye çalışır Y ön etici, çalışanlann sorunlarına duyarlı farklı görüşlerin ifade edilm esin e olanak tanır Ç alışkanlığa, dürüstlüğe v e yüksek performansa değer verir ____________ 22 11 4 (4.1) 9 ( 8.2 ) St. O rt _Şe_ W ss 3.94 1.21 3.82 1.33 3.78 1.38 3.78 1.19 3.81 1.49 4.15 1.27 3.75 1.31 3.85 1.20 3.93 1.28 Kısaltmalar; (1). K esinlikle Katılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum (5).K esin1ikle Katılm ıyorum Kamuda çıkar çatışması çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Çıkar çatışması hallerinin etidli bir hukuki çerçeveyle düzenlenip, yaptırım mekanizmalanyla desteklenmesi kamu yönetiminde etik ilkelerin yerleştirilmesi için oldukça büyük önem arz etmektedir. Kamu görevinin suistimali sebebiyle icrai faaliyetin dürüstlüğünün tehlikeye atılması bu konuda yasal düzenlemelerin yapılmasım gerekli kılmaktadur. Nihayetinde memuriyet görevinin suistimali vakalan kamu hizmetinin bağlı bulunması gereken tarafsızlık, eşitlik, nesnellik, dürüstlük gibi temel etik değerleri ihlal etmekte, kişisel çıkarları kamu çıkarlaruun önüne geçirmektedir. Etik davramş, çalışanlarla ilişkilerde dürüst olmayı ve içtenliği gerektirir. İçten ve dürüst davranmayan yöneticiler, çahşma ortanunda güvene dayah Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 117 İletişim ve etkileşimi ortadan kaldırırlar. Yöneticilerdeki başarısızlık, genellikle güvensizlik ve korkudan kaynaklanır. / Kamu yönetiminde etik uygulamaların hakim olması, kamu gücünün keyfi kullammına karşı önemli bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Devletin bu unsuru lehine kullanabilmesinin birincil şartı ise, bireylerin yönetenlere ve yönetime karşı güvenlerinin sağlanmasıdır. Bu amaçla, toplumsal anlamda sivil örgütlenmenin sağlanması, vatandaşlarm sokak bürokratı niteliklerinden hareketle hem hizmetlerin alıcısı hem de denetleyicisi rolünü üstlenmeleri noktasmda istekli olmalarmm sağlanması gereklidir. Yine katı kuralcılığın, yoğun hiyerarşik denetimin hakim olduğu, modası geçmiş yönetsel anlayış yerine, hizmetsel etkililiğin, verimliliğin, sosyal sorumluluk olgusunun, ödüllendirme ile desteklenmiş bir moral motivasyonun sağlandığı ve etiğe dayalı bir yönetim anlayışımn kamu yönetiminde uygulanması bir gerekliliktir. Fakat tüm bu çözüm önerileri için, kamu yönetimi sistemi hizmet edilen kitlenin, vatandaşlarm etkisini hissetmeli ve onlarm isteklerini önemsemelidir. Bunun için, bilinçli, aktif ve katılımcı vatandaşlarm varlığı sistem açısından büyük bir öneme sahiptir (Kılavuz, 2002: 264). Tablo 5. Yöneticilerin Sorumluluk ve Mesleğe Bağlılık Durumu D eğ işk en ler 1 2 3 4 5 O rt S or u m lu lu k , M esleğ e B a ğ lılık W S t. Sp ss A stlan ile takım çalışm ası yapar 22 (3 6.7) 15 (2 2 .4 ) 14 (2 0 .4 ) 13 (1 8 .4 ) 5 (2.0) 3.71 1.20 A stlan ile ilişkilerinde güven vericidir 22 (3 6 .7 ) 10 (1 2 .2 ) 18 (2 8 .6 ) 13 (1 8.4) 5 (4 .1 ) 3.76 1,25 31 (5 6 .3 ) 10 (1 2 .5 ) 11 (1 4 .6 ) 9 (1 0.4) 7 (6 .3 ) 4 .0 4 1.30 31 (5 6 .3 ) 11 (1 4 .6 ) 12 (1 6 .7 ) 7 (6.3) 7 (6.3) 4 .1 0 1.24 Sorum luluk almaya isteklidir 23 (3 9 .6 )' 14 (2 0 .8 ) 14 (2 0 .8 ) 11 (1 4.6) 6 (4.2) 3.77 1.24 Kurumun kaynaklannı gereksiz yere harcamaz 28 (5 0 .0 ) 12 (1 6 .7 ) 12 (1 6 .7 ) 7 (6 .3 ) 9 (10.4) 3.90 1.37 Y öneticim görevini layıkıyla yapabilir 27 (5 0 .0 ) 9 (1 0 .9 ) 14 (2 1 .7 ) 10 (1 3.0) 6 (4 .3 ) 4 .0 4 1.24 Y önetici, kurum ve çahşanlann çıkarlannı düşünür 21 (3 6 .2 ) 13 (1 9 .1 ) 14 (2 1 .3 ) 11 (1 4.9) 7 (6 .4 ) 3.60 1.39 24 (4 4 .4 ) 11 (1 5 .6 ) 14 (2 2 .2 ) 10 (1 3.3) 6 (4.4) 3 .89 1.24 25 (4 5 .7 ) 12 (1 7 .4 ) 11 (1 5 .2 ) 13 (1 9.6) 5 (2.2) 3.83 1.27 Ç alıştığı kurumun sosyal statüsünü yükseltm eye çalışır M esleğini insanlara hizm et etm enin aracı olarak görür Kurumsal başarı için kim lik, katılım ve yetkinlik ilkelerini tem el alır Çalışanları m otive eder v e çalışkanlığa ve çahşanlann kim liğine değer veren bir ^ 118 Kamu Etiği Değişkenler Sorum luluk, Mesleğe Bağlılık O rt St. Sp (X) SS çalışm a kültürü oluşturarak onlara yaklaşır___________ Etik ilke sınırlan 14 11 5 içinde kurumun tüm 24 12 1.19 3.89 (1 7 .4 ) (21.7) (1 5 .2 ) (2 .2) potansiyelini harekete (4 3 .5 ) geçirir Y öneticinin etik düşünce v e davranışı 12 17 12 5 20 çalışanlara yüksek 3.76 1.17 (1 7 .4 ) (28.3) (2 .2) moral verir v e kendine (1 7 .4 ) (34.8) güven duym asını sağlar Kısaltmalar: (1). K esinlikle K atılıyorum (2).K ısm en K atılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum (S).K esinlikle Katılm ıyorum Tabloda sorumluluk ve yöneticilerin mesleğine bağlılığı ile ilgili değişkenlere ilişkin verilen cevaplar arasında en yüksek derece itibariyle yöneticinin “çalıştığı kurumun sosyal statüsünü yükseltmeye çalışır” ve "mesleğini insanlara hizmet etme aracı olarak görür” seçeneklerine toplam 52 kişi (%83,4) gibi bir oranla olumlu cevap vermiştir. Sorumluluk, herhangi bir görevi yerine getirme yükümlülüğü veya zorunluluğudur. Belli bir görevin istenilen ve şuurları çizilen nitelikte yerine getirilmesidir. Sorumluluğun temeli, sahip olunan yetkiyi kullanma zorunluluğudur. Eğer yönetimde bir sorun varsa bunun iki temel nedeni olabilir. Sorumluluk sahibi olanlar sahip olduğu sorumluluğu küllanamıyor veya sorumluluk sahibi olmayanlar, sahip olmadığı sorumluluğu kullanmaya çalışıyor. Yönetici planlamalı, en yüksek verimi ve en düşük kaybı yakalayacak biçimde yönetimi birim ve bölümlere ayırmalı ve koordine etmeli, çalışanlarm birbirleri ile ve kendisi ile işbirliği yapmasmı sağlamahdır. Yönetici, çahşanlarm istekli çalışmaya ve kaliteli hizmet üretmeye yöneltmeli, zaman, bilgi, yetenek ve davranış düzlemlerini birleştirebihneli, adil, sorumluluk sahibi olmalı ve sorumlu davranmahdır. Tabloda yönetimde liderliğin önemi ve etik düşüncenin kaynağma ilişkin değişkenler sorulmuştu. 52 katılımcı yönetimde liderliğin önemini vurgulamış, 12 katılımcı ise olumsuz cevap vemniştir. Toplam 54 katılımcı (%93,4) etik doğmiüğun standartlar ve yasalar tarafmdan belirlendiğine ilişkin görüş belirtmişlerdir. Toplamda 46 katılımcı ise, vicdamn önemini vurgulamışlar, 18 katılımcı (%22.8) “Bir davramşm etik doğruluğu kişinin vicdam tarafmdan belirlenir” önermesine olumsuz görüş bildirmişlerdir. Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 119 Tablo 6. Çalışanların Etik ile İlgili Düşüncelere Katılma Dereceleri D e ğ işk en ler 2 1 Ç a lışa n la rın D ü şü n cesi H izm et, kalite ve yönetim de verim lilik için üst yönetim in liderliği şarttır Bir davranışın etik doğruluğu, standartlar tarafından belirlenir B ir davranışın etik doğruluğu, standartlar ve yasalar tarafından belirlenir B ir davranışın etik doğruluğu toplumsal değerler v e normlar tarafından belirlenir Bir davranışın etik doğruluğu kişinin vicdanı tarafından belirlenir 4 3 5 O rt S t. Sp (X) ss 31 (6 3 .0 ) 10 (1 3 .0 ) 11 (1 5 .2 ) 6 (4 .3 ) (4 .3 ) 24 (4 4 .4 ) 15 (2 4.4) 13 (2 0 .0 ) 7 (8.4) 5 (2.2) 3.86 1.02 21 (3 7 .8 ) 16 (2 6 .7 ) 17 (2 8 .9 ) 6 (4 .4 ) 5 (2.2) 3.96 1.12 22 (4 0 .0 ) 12 (1 7 .8 ) 17 (2 8 .9 ) 9 (1 1 .1 ) 5 (2 .2 ) 3.93 1.11 29 (56.8 10 (1 3.6) 7 (6 .8 ) 9 (1 1 .4 ) 9 (11.4) 3.86 1.48 6 4 1.12 Kısaltmalar: (1). K esinlikle K atılıyorum (2).K ısm en Katılıyorum (3).K atılıyorum (4).K atılm ıyorum (5).K esin lik le Katılm ıyorum Tablo 7. Çalışanların Etik Düşünceler D eğişkenler C insiyet Bayan 25-35 Y aş 36 ve üzeri Beİcar M edeni D urum E ğitim D üzeyi Özelliklere X SS 46 4.64 .08 23 3.80 .75 27 3.18 .50 t P 3.33 . 42 4.52 .20 8 3.10 .00 -11 -3.4 Evli 61 4.07 .67 Lise 29 3.86 .11 Önlisans, Lisans 33 4.04 .63 Lisansüstü 7 4.70 .11 F:12.9 Göre Adalet, Dürüstlük, Eşitlik, Tarafsızlık Adalet, Yasallık, Sorumluluk N B ay Demografik P< 0.05 P< 0.05 P< 0.05 P< 0.05 X t SS 3.88 53 2.56 .33 2.18 .41 3.31 .54 1.50 .00 2.93 .69 1.55 .09 4.16 .27 2.82 .54 P ■ -7.0 P < 0.05 -6.9 P < 0.05 -2.8 P< 0.05 F:23 P < 0.05 120 Kamu Etiği Yöneticilerin demografik özelliklere göre adalet, yasallık, sorumluluk ve dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık algı düzeyleri sorduğumuz Tablo 7’de tüm değişkenler arasında önemli bir farkın anlamlı olduğu görülmüştür. Bu fark, erkek katılımcılar 4.64, bayan katılımcılar 3.80 ortalama ile sonuçlanmıştır. Buna göre erkek kaülımcılarm adalet, yasallık, sorumluluk ve dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık algı düzeyleri içinde algılâmalan bayanlara göre daha yüksek düzeydedir. Yaş değişkeninde 36 yaş ve üzeri katılımcıların 4.52 ortalama ile adalet, yasallık, sorumluluk ve dürüstlük, eşitlik, tarafsızlık algı düzeylerini önemsedikleri sonucuna varılmıştır. Bu da tecrübe ve kıdem arttıkça, kurumla ve hizmetle özdeşleştikçe etik değerler konusunda daha olgun bir düşünce içinde oldukları ile ifade edilebilir. Evli yöneticiler bekarlara göre daha olumlu bakmaktadır. Eğim düzeyi yükseldikçe etik değerler algılamalarınm da yükseldiği sonucuna varılmıştır. Tüm kategorilerdeki farkm p<0.05 düzeyinde önemli bir fark olduğu görülmüştür. Erkek, tecrübeli, kıdemli, evli ve eğitim düzeyi yüksek katılımcılar, etik değerleri daha yüksek düzeyde algılamakta ve önemsemektedir. 7. SONUÇ Günümüzde yönetim anlayışma hakim olan geleneksel değerlerin dünya çapmda hızlı ve önemli ölçüde değişime uğraması, yeni ve çağdaş yönetim' teknikleri, bilgi ve iletişim teknolojisindeki gelişmeler ve teknolojik yemlikler, insani değerler ve demokratikleşme gibi değişimler, yurttaşm merkezi ve yerel yönetimlere bakış açılarım, kamu hizmetlerine ilişkin beklentilerini büyük ölçüde değiştirmiştir. Vatandaşın devletten gittikçe artan ve çeşitlenen modem ve kaliteli hizmet talepleri ve beklentileri, kamu yönetiminin bu beklentileri karşılayabilecek düzenleme yapmalarım ve bu beklentiye cevap verebilecek yeterlilikte ye donanımda bir yapı kurmalarım gerekli ve zorunlu hale getirmiştir. Kamu yönetiminin bu yeterliliğe sahip olmasında, etkin ve verimli işleyişini sağlama çabalarının başında etik düşünme, etik davranma ve etik uygulamanm yaygmlaşturıhnası ve kurum politikası olarak benimsenmesi gelmektedir. Sorunun çözümü için. Kamu Yönetimi, hizmet edilen kitlenin, vatandaşlara etkisini hissetmeli ve onlann isteklerini önemsemehdir. Bunun için bilinçli, aktif ve katilımcı vatandaşların varlığı sistem açısından büyük önem taşımaktadır. Hizmet, kalite ve yönetimde verimlililc için üst yönetimin liderliği şarttn. Yöneticinin etik düşünce ve davramşı çalışanlara yüksek moral verir ve kendine güven duymasım sağlar. Çalışanların motive edilmesi ve çalışkanlığa ve çahşanlarm kimliğine değer veren bir çahşma kültürü oluşturulması üst yönetimin liderliği ile oluşturulabilir. Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 121 Yeni Kamu Yönetimi Reformu Yasa Tasansı bu değişimin doğal ve zorunlu bir sonucu olsa da anlaşılması ve uygulanması için hazır bir zeminin söz konusu olmadığım ifade edilebilir. 8 . ö n e r ile r Kamu yönetiıninde, halkı pasif bir topluluk olmaktan çıkaracak, yönetime her aşamada katılan, yerel sorumluluklara ortak olan, denetleyen, bilinçli ve sorumluluk sahibi insanlar haline gelebilmesi, demolaasinin işler ve etidn kılınması için etkili ve düzenli işleyen bir halkla ilişkiler sistemi Icurulmalı ve işletilmelidir. Kamu Yönetimi kuruluşları; ekip çalışmasına öncelik veren, adalet ve tarafsızlık ilkesini uygulamayı amaç edinen, politika, program ve projelendirme sürecinde kaynaklarm yerinde kullamimasım sağlayabilen, kolaylaştıran, kucaklayan, birleştiren, yolsuzluk ve savurganlığm olmadığı, ilkeli, diklenmeyen ama dik durabilen bir yönetim olmalıdır. Hukuktan ve dürüstlükten ödün vermeden herkese adil davranabilen, toplumun tüm kesimlerini kamu yönetimine katılımım sağlayabilen, şeffaf, denedenebilir, gelişmeye açık, sürekli öğrenen öğreten ve çözüm üreten bir kurum olmalıdır. Organizasyonlarda ürün ve hizmetin niteliğini olumlu yönde etkileyecek katılımcı bir yönetim, basit-yahn, az kademeli bir organizasyonda gehşmiş teknoloji ve tekniklerin kullammı, bilgi tabamna dayalı karar, politika ve stratejiler kullamlmalıdu-. Bilgi tabanma ve iletişime dayalı bilgisayar destekli sistemlerin geliştirilmesi ve sistem bütünlüğünün sağlanması için, kurumlarm plan ve stratejilerini tespit etmeleri ve gözden geçirmeleri gerekir. Genel olarak yöneticilerin çalışanlara karşı etik sorumlululdarı aşağıdaki gibi sıralanabilir (Şimşek, 2002: 69): Çalışma hakkına saygı gösterme sorumluluğu, adil ücret ödeme sorumluluğu, çalışanlarm özgür konuşma hakkım sağlama sorumluluğu, işçilerin demek sendika kurma ve grev yapma haklana engel olmama sorumluluğu, özel hayatm gizliliği hakkmda saygıh olma sorumluluğu, güvenli ve sağlıklı koşullar yaratma ve çalışma hayatının kalitesini yükseltme sorumluluğu, çalışanlar arasmda aymmcılık yapmama ve cinsel tacizden sakınma sorumluluğu, çalışanların kararlara katılma hakkım sağlama sommIuluğu. Yöneticiler yukarıda sıralanan sorumluluklanm yerine getirerek adil ve eşit ücret, güvenli ve sağlıklı bir çalışma ortamı, insan kaynaklarmı geliştirme ve kullanabilme fırsatı ve işletmenin içinde bütünleşmeye yönelik politikalar hazırlayarak, çalışma hayatım daha insani işletebilir. Bu durumun sonucu olarak (Dinçer, 1997:118-119 ). Kendi hayatım etkileyen konularda çalışanlarm daha çok söz sahibi olmalarım olanaklı kılan bir yönetim, daha üst düzeyde bir işbirliği, yüksek üretim ve artan karlılıktan herkesin yararlanmasmı sağlayan ücret sistemi, çalışanların haklarım genişleterek daha iyi iş güvenliği, çahşanlarm gelişme ve uyum şartlarma olanak tamyan bir iş ortamı hazırlanmış olacaktır. 122 Kamu Etiği Hukuksal düzenlemelerin yapılması ile ortaya konan kura:llarla, bir taraftan Kamu Yönetimi birimlerinde çalışan görevlilere rehberlik etmek, diğer taraftan etik dışı davramşlara engel olacak yaptrrımlann yürürlüğe konması gerçekleştirihnelidir. Kamu Yönetiminde altyapı ve etik davramşı etkileyen unsurları; siyasi irade, etkili bir yasal altyapı, etkin hesap verme mekanizmaları, uygulanabilir davramş kurallan, mesleki sosyalleştirme mekanizmaları, kamu yönetiminde uygun çahşma koşullan, etik konularda eşgüdüm sağlayan kuruluşlarm varhğı ve kamu görevlilerini denetleyen etkin bir sivil toplum (medya dahil) olarak sayılabilir. Bu unsurlarm daha güncel ve işler hale getirilmesi gerekir. Yöneticilerin eylem ve işlemleri ile ilgili olarak dava açma hakkının yaygınlaştırılması, yargılama usulünü kolaylaştırıcı, hızlandmcı ve ucuzlatıcı düzenlemeler yapılması gibi yollarla yargı denetimi etkinleştirilmelidir. Kamu yönetimi hukuka uygunluk açısmdan etkili bir denetime tabi tutulmalıdır. Kamu Yönetiminde kontrol edilemeyen unsurlardan biri kişisel bütünlüktür (personal integrity). Kamu çahşanlarınm kişisel etik değerleri büyük önem arz etmektedir. Bunun nedeni kamu adma kamu gücünü kullanma rolünü üstlenmeleridir. Sahip olmaları gereken kişisel etik özellikler, diğer vatandaşlara nazaran üstün olmalıdır. Bir diğer önemli konu, kamu çalışanlarımn tabi oldukları mesleki etik değerler ve bunların en önemlisi profesyonelliktir. Profesyonellik, yüksek düzeyde eğitim ve uzmanlıktan çok daha öte bir kavramdır. Mesleki kültür, kamu görevlilerinin kamusal kararlan belli bir ahlaki muhakeme sonucunda vermelerini gerekli kılar. Kamu görevinin ifası sırasında vatandaşlarla etkileşimde bulunmak ve karar alma sürecinde kamuoyunun fikrini almak; kamu yönetiminde etik bilincin yerleşmesi ve haUan kamu yönetimi birimine güveninin sağlanması açısmdan gerekli görülmekte ve mesleki etiğin bir parçası olarak kabul edihnektedir. Eğitim sayesinde, etik davramş kodları ve kuralları işlevsel hale gelmektedic. Bir etik , altyapmm en önemli işlevlerinden biri, sadece dayatma mekanizmalarıyla etik rejimini kuvvetlendirmek değildir. Bilakis, kamu görevlilerinin ve hatta toplumun bütününde etik bilincinin gehştirilmesidir. Çağdaş demokratik ülkelerin yıllar önce terk ettikleri ayrıcalıklar sisteminin kaldmiması, kamu yönetiminde etik davramş ilkelerinin yerleşmesi yönünde atılmış ciddi bir adım olacaktır. Kamu adma kamu gücünü ellerinde bulunduranlann bu gücü suistimal ettiklerinde hesap verebilir kılınmamalan ya da kanunlarla sağlanan ayncahklardan yararlanmaları kamu yararı amacma hizmet etmemektedir. Özel çıkar ile kamu çıkan arasmda bir “çatışma” olan tüm alanlarda kamu görevlilerinin davramş' kurallarma ilişkin yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Kamu görevlilerinin kendisi ya da yakınlarmm özel çıkarlarının olduğu alanlardan uzak kalması sağlanmalıdır. Bu çerçevede, kamu görevlilerinin özel çıkar ve kamu çıkarınm çatıştığı alanlardaki görev ve yetkileri mutlaka daraltılmalıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarmda Ombudsman Kurumu oluşturulmalıdır. Çıkar çatışması yoluyla maddi ya da başkaca bir menfaat elde Kamu Yöneticilerinin Etik Düşünce ve Davranışları 123 eden kamu görevlileri cezalandırılmalı, işlenen suçun derecesine göre kamu görevinden men cezası da verilebilmelidir. Bu ayncalıklarm kaldırılmasıyla birlikte kamu idaresi daha saydam, daha hesap verebilir ve daha etkin olacaktır. Bu, verimliliği etkileyecek, kalkınmaya da katla sağlayacaktır. Kamu Yönetiminde ahlaklı ve dürüst davramşlan egemen kılabilmek, her tür kişisel ve toplumsal ilişkilerde olduğu gibi temelde insana, onun haklanna,, kutsalhğma, onuruna ve tüm ana değerlerine yönehnekle ve bunlan sürekli olarak geliştirmekle mümkündür. Bu düzenlemeler, görevlilerin niteliklerini ve görevlerini yerine getirme koşullarım geliştirmeyi, kamu hizmetlerinin demokratiklik ve etkinlik ilkelerine göre yürütülmesini ve halkm kamu yönetimine karşı duyduğu güven ve bağhhğı arttırmayı amaçlamaktadu:. Ayrıca yönetimde dürüstlük, açıklık, kamu malmı korumak gibi ilkelerle birlikte, adalete ve eşitliğe bağlı değerlerin yaratılması ve uygulanması da amaçlanmıştır. Bu düzenlemeler sonucunda elde edilecek haşan, Kamu Yönetiminde ahlak düzeyinin yükselmesine büyük katkılar sağlayacaktn:. KAYNAKÇA Atabek, G., (2006), “Türk Romanında Gazetecilerin Etik Anlayışı” Küreseli letişim Dergisi, AntalyaGlobalmedia.tr. emu.edu.tr /guz2006 /Gülseren %20Atabek%Romanda%Onayli.pdf:, 14.05.2007 Avşar, Z., ve Demir, Vedat (2005), Düzenleme ve Uygulamalarla Medyada Denetim Piramit Yaymcılık, Ankara Aykaç, B.,(1997) Türkiye’de Kamu Yönetimi, Yargı Yayınları, Ankara Büyükbaykal, C., (2004), “Basmda Etik Anlayışı”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 20, İstanbul Büyükbaykal, C., (2005), “Günümüzde Basm Özgürlüğü” İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 23, İstanbul Gereci, S., (2003), Medya Etiği, Metropol Yayınları, İstanbul Cohen, D,. Prusak, L., (2001), Kavrayamadığımız Zenginlik Kuruluşlann Sosyal Sermayesi, Mess Yayınları, İstanbul Eken, M., Tuzsuzoğlu; Femıh (2005), “Kötü Yönetimi Tedavi Etmek”, Siyaset ve Yönetimde Etik Sempozyumu Sakarya Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Sakarya Ekinci, A., (2008), Genel Liselerdeki Sosyal Sermaye Düzeyinin ÖSS Başarısma Etkisi, Basıhnamış Doktora Tezi Ergun, T., (2004), Kamu Yönetimi: Kuram, Siyasa,Uygulama, Todaie Yayınlan, Ankara. 124 Kamu Etiği Farrel, H., Rnight, J., (2003), Turs, Instititians and Instituional Change: Industrial Districts and The Social Capital Hypothesis Politics and Society V ol:31,N o:4,pp:537-566 Girgin, A., (2003), Yazılı Basında Haber ve Habercilik Etik’i, İnkılâp Yayınları, İstanbul Kılavuz R., (2002), Yönetsel Etik Ve Halkın Yönetsel Etik Oluşumuna Etkileri, Cumhuriyet Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi C ilt; 26 No:2, 255-266 Leana, C, Buren, H., (1999), Organizational Social Capital And Emplorimeût Protices, The Academy of Management Reiew, Vo: 24, No; 3, pp: 538-556) Marshall G., (1999), Sosyoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınlan, Ankara Mutlu O., ve Yolcu Ergün (2005), “Holdingleşen Medya, Yeni Haber Söylemi ve Etik: Hürriyet ve Star Gazetesi Örneği”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 21, İstanbul Özay., İl Han (1996), Günışığtnda Yönetim, Alfa Yayınları, İstanbul. Özgen, M., (2002), “Gazetecinin Etik Kimliği”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınlan, İstanbul Özgen, M., (2003), “Basmda Bir Özdenetim Uygulaması Olarak Ombudsman”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Yayınları, Sayı 16, İstanbul Özön, M., (1967), Resimli Türk Dil S özlüp, Arkın Kitabevi, İstanbul Parlak, B., Sobacı Z. (2005), Kuram ve Uygulamalarda Kamu Kamu Yönetimi: Ulusal ve Global Perspektifler, Alfa Yayınlan, Ankara Şimşek, M. Şerif (2002), İşletme Bilişimine Giriş, Günay Ofset, Konya Türk Dil Kurumu Sözlüğü (1988), Atatürk Kültür, Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu, 1.Cilt, Ankara Türkçe Sözlük (1983), Türk Dil Kurumu Yayınlan (505/1) Yedinci Baskı, Ankara. Uluç, G., (2001), “Basın ve Etik”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı 11, İstanbul Uzun Vadeli Strateji ve Beş Yıllık Kalkınma Planı. Yaşamış, F. D., (1997), “Kamu Yönetimi Kuramında ve Uygulamasmda Yeni Gelişmeler: Administration’ dan Management’a” Türk İdare Dergisi, Sayı: 417. KAMU ETİĞİ ALANINDA KURAMSAL TARTIŞMALAR KARMAŞIK ve BÜTÛNSELCİ YAŞAMIN KAYNAĞINDA ETİK ALGISI VE KAMU ETİĞİ A. Hıdır ELİGÜZEL* özet "cihan-ârâ cihan içindedir ârâyı bilm ezler ol m ahiler ki derya içredir deryayı bilm ezler'" Hayali Etik^ em patik bir bağlam sal ilişkiyi kendinde taşır. Empati insanın kendini kendisinde görm esi olarak betim lendiğinde, etik yalın haliyle, insanın özgürlüğünü kendisinden başlayarak tartışabilm esini im leyecektir. Y aşam kılgısı içinde süreli v e k esintisiz bir olgu olarak özne-nesne ve öznelerarasıhk ilişkisi içinde bulunan “bireysel etik” ile sadece yurttaşlarına hizm et sunum una içkin bir örgütlenm e olm ayan kamunun etiği arasında ciddi v e kesinleşen uçurumlar yaratılmıştır. Bu yaratımlar, bireyin v e toplum lann tarih içinde doğrusal şek ild e konum landıklan m od em yaşam ve m od em yaşam ın kategorik ö ğesi olan kapitalist sistem in epistem olojik v e etik yapı-üretim ilişkilerinden soyutlanam az. Küresel ölçekte sözü edilen insan haklannm içerik v e uygulam alannın bağlam sa! bütüncüllüğüne bakıldığında insan haklarının v e etik kavramının birer silah olarak kullanıldığının görülm esi şaşırtıcı olmayacaktır: “A sıl soru ‘Tokadı y iy ecek olan k im ?’ olduğunda ahlakın v e yasal inceliklerin bununla p ek ilgisi bulunm asa gerekir.” ‘Kam unun’ yaşam içind e ulaştığı alan m od em zam anm ekanda devlet örgütlenm esinin sınırlılığı ile kısıtlanam ayacak kadar yaşam ın kendisi gibi ‘karm aşıklaşm ış v e bütünselleşm iştir.’ İnsanlık yaşam ın bu karmaşık v e bütünselciliği içinde özgürlüğünü etikle sorgular, kullanır v e savunur. Küresel bağlam salhğa sahip etikten aynlam ayacak olan kamu etiği de bu referans ile işe koyulm aktadır. A ncak, etiğe yapılan bu vurguya karşın etiğin insanın özgürlüğünü sınırlayacak yapılar, kurumlar, değerler üretmesi bu etikle hareketlenen insanlığın özne-nesne matrisinde “silik leşm esin e” y o l açabilecektir. İnsanlığın er olarak ettiği/ettirildiği etik, bu bakımdan kam u etiği, sorunlu bir alanı oluşturmaktan kendini alamayacaktır. YAŞAMM KARMAŞIKLIĞI ve BÜTÜNSELCİLİĞİ a. Modern Yaşamın Örüntüleri Üzerine "Bu sabahta, bana yitirilmiş insanlığımı düşündürten ne var?" (Herbert, 1999, 171) Kendi yaşanülanmızla deyimlemelcte olduğumuz günümüz zamanmekam kendine özgül iletişimini ve etkileşimini her daim gerçekleştirmektedir. Günümüz zamanmekanınm bendeliğindeki bu özgüllük, yaşama bakış ve yaşamda bulunma tavrmm; bu balamdan yaşamın bilgisinin bö}ünemeyecek niteliğiyle sağlanmaktadır. Günümüz, yaşadığımız 20.yüzyılm ve yaşamakta olduğumuz 21.yüzyılm tarihsel belleğinde taşman ve bizleri içinde bulunduğumuz dünya sistemin birer aktörü haline getiren Modem Çağ'm bir ' D okuz Eylül Ü niversitesi Sosyal B ilim ler Enstitüsü Ç alışm am ı anne ve babam a sev g im le v e saygım la ith a f ediyorum . 126 Kamu Etiği ürünüdür. Modem Çağ'm birer ürünü olduğumuzm kabulü, yaptığımız ancak bilmediğimiz pek çok şeyin bendeliklerimize nasıl da yerleştiğim, onlarm nasıl da 'tartışılması dahi önerilmeyeceklere' dönüştüğünün farkındalığı için gerekli bir adımı oluşturmaktadır. Bu haliyle çalışma öncelikle bir reçete olarak değil, sorunlaştırdığı konunun ortaya serilmesini önemsemektedir. Mesele, bu çalışmamn sınırlılığında öncelikle bir farkındalığı duyumsatmak ve umulduğu gibi bu farkındalığı tüm katılımcılarla 'zenginleştirmektir'. Bahsettiğim farkmdalık. Modem Çağ’m şimdinin pek çok kurumuna -evlerden okullara, hastanelerden semt pazarlarına, organik tarımcılardan yöneticilere, hapishanelerden psikiyatr odalarına, gişelerden güvenlik güçlerine, hatta sokaklara değin- sızdığı; bu sızmtıdan insanların, 'mutlu' bir azınlığin dahi, kaçmamadığıdu:. Yapıyoruz ancak bilmiyoruz. Bir fmdıkkabuğu gibi sonlu bir uzamda dahi, kralıymışız gibi hissettiğimiz uzaym bir parçası olduğumuzun; yaşaımn toplumsal ağ ilişkileri içinde sadece bir örüntü olduğumuzun; bu yamisamayı yaşatamnsa yıllardır edinmek için, çabaladığımız bilgilerimizin, kanıksadığımız önkabullerimizin olduğunun farkmdalığıdır. Modem Çağ'm zamanmekan betimlemesinde vurgulanan en önemli aktör, günümüz yaşarmm pek çok şekilde ve farklı şiddetlerde kendisi üzerinden duyumsatan modem devletin kendisidir. Siyasi birlikteliği imleyen modern devletlerin ortaya çıkışım Modem Çağ'm varlığına ilişkin başlangıç değeri olarak ele almabilineceğini düşünüyoram. Çünkü uluslaşma (De Landa, 2006, 317: Moore Jr. 2003) biçiminde yaşanan süreç, modem devletlerin uymğun yaşam kılgısında ve yaşama yaklaşımmda çağma dönük olarak ciddiye almması gereken bir takım kopuşlar yaratma gizilgücüyle donanmaktadır. Bu bakımdan modem devletlerin uyruk üstünde onu biçimlendirme ve bu biçimlendirmeye dönük kabul ve red üzerinden onu kimliklendirrnesf söz konusudur. Bu özellik modem devletlerin olduğu kadar öncesindeki ve sonrasındaki tüm iktidarlar için de ileri sürülebilir. Modem devletleri ve Modem Çağ’ı aynksılayan bunun bir bütün olarak tüm epistemolojik ve aksiyolojik alanlarda kullamimasıyla 'siyasi birlikteliğin' sürekliliği adma olmasıdır. Bu temel ayrım sonrasmdaki aktörler iktidar sahibi ve/veya bunu hedefleyenler- için değişmemişse de bu bütünsellik ilkeselleşmiştir (Poggi, 2005, 113-123). Modem Çağ böylesi bir etkiyle insanlığm tüm yaşam ve düş alanlanna öylesine sızmış ve içselleştirilmiştir ki, bilgi yapılarmdan, insani ilişkilerin nitelikleri ve çeşitliliğine; bir bütün olarak düşünme, düşleme ve tavır alma biçimlerinde kendini her dem duyumsatmaktadır. Standartlaşmamn siyasi birlikteliğe dönük olduğundan aynca ve derinlemesine bahsetmeye girişmek lafı dolaştırmaktır yalnızca. Modem çağm önemli buluşlarından olan 'siyasi birlik' olarak devlet diğer buluşlarla bu siyasi birlikteliğin “bir sonraki gün dönümüne değin” daha 'iyi ve güzel' bir ■ konumda olacağım bildiren kehanet/umut söylemi ve bu kehanetin /umudun gerçekleşmesi adma mutlak iktidar ve iktidarm mutlak bilgisinin/hikmetinin sorgulanmadan kabul edilmesiyle tamamlanabilmiştir. Bilginin üretilmesi ve yaşam kılgısmda bir gösteren olarak ‘ölçülebilinmesi’ için gerekli standartlaşmamn siyasi birlikteliği imlediğini; bu bakımdan siyasi Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı 127 birliktelik ile karşılıklı bir bağımlılık ilişkisi içinde olduğu ifadelenmiştir. Bilginin ve bilmenin böylesi bir ağ ilişkisi içinde bulunması modem çağ bütünselliği içinde ‘tutarlıdır’. Bu tutarlılık bilmenin epistemolojik ve aksiyolojik bağlantıları içinde belli başlı kişilere referans edilebilinir. Platon-Descartes-Kant üçlüsü biçiminde bilginin kaynak ve ‘doğruluk’ sorunsalı Copemicus-NewtonGalileo üçlüsünün -özellikle bilimsel bilginin olmazsa olmazı kabul edilenbilginin ölçülebilirlik sorunsalı ile birlikte düşünülmelidir (Eligüzel, 2007). Saf bilginin ‘daha uygun'* ve doğru’ olduğunu vurgulayan bu düşünme, bilme ve bilgi paradigması yetkinin yeryüzünde siyasi birliğin göstereni olarak hükümdarda bulunduğunu belirterek bilginin bulamk haline, bu hal dolayısıyla yerjmzündeki yetkinin kullamimasmda da bulanıklığa yol açabilecek olan sanat, kültür, dil, ‘ruh’, duygular, gelenekler ve din^ kurumlarma ‘güvenmenin’ güvensizliğinden bahsetmiştir. Güvenin ancak hesaplanabilinen, ölçülebilinen, sayılabilinen özellikle görülebilen (Arslan, 2005, 63-89) bilgiler üzerinden sağlanabileceğini; bu bakımdan bilgiler dünyasmda bu niteliklerin boyut ve yoğunluğıma bağlı olarak hiyerarşik bir örgütlenmenin varlığım; hiyerarşide en üst bilgi alanma egemen olanm, toplumsal ağ ilişkileri ve/veya toplumsal yapıüretimin de en üst noktasmda olduğunu imleyen bir yaşam ve dünya betimlemesi ile karşı karşıyayız. Bilgi alanmdaki üçleme; determinizm ve empirizm bilgikuramsal ve yöntembilimsel öncülü, pozitivizm ise kültürel/ideolojik parçayı oluşturur (Eligüzel, 2007). Bilmenin bu modem varyantı siyasi birlik olarak devlet ile ortak amaç ve yapı-üretim ilişkilerine sahiptir. Emprizim ve determinizm bilginin bu noktadan hareketle de bilme kalıplannm kaynağma dönük ‘saflık ve doğruluk’ taraması yaparak güvenilir -bilimsel- bilginin özellikleri araşma ‘deneyi’ de katmış; böylece bilgi alanlan arasındaki hiyerarşik yapı-üreten mekanizma kendi içinde de netleşmiştir®. Bulanık bilgi alanlarmm kesin kes dıştalanmasını ifade eden modem düşüncenin bilme paradigması mutlak doğm bilginin 'evrensellik''’ ve ‘nesne/M-akılcılık“ söylemleri üzerinden bulanık bilgi/bihne alanım sorgulayabilecek olan felsefeyi ve siyasi birlikteliği zor durumda bırakabilecek olan ideolojiyi dıştalarm'ştır. Böylelikle, pozitivist tavırla ve kültürel kodlarla korumaya pek çok kez de saldmya hazır bilim dünyası Bacon’m söyleminin ışığmda gücü de kendisine sahip çıkan adma kullanmaktan geri durmamıştır. Bu bakımdan her türlü ‘yeni bilgi’ modem bilim paradigmasmın yöntembilimsel ve bilgikuramsal önsel alanlarmdan törpülenerek ve/veya başkalaşarak var olabilmektedir (Kuhn, 2003, 92). Böylece modem çağm ve düşüncesinin bilme/bilgi edimindeki tarihsel belleğinin bu karartısı, yapı-üretim mekanizmasımn evrenini tastamam gözler önüne sermektedir: Hiyerarşik, uzmanlaşmacı, insanmerkezli, tersinebilir, mekanik ve ilerlemeci, doğrasalcı, nesnel-akılcı, evrenselci (Stremlin, 2007, 17-50). b. Yaşamın Karm aşıklığı Üzerine: Kelebek Etkisi Heisenberg, “Kartezyen -beden ve zihin- ayrımın” takip eden üç yüzyıl boyunca insan zihninin derinlerine sindiğini ve onım yerine gerçeklik problemine yönelik gerçekten farklı bir tutumu geçirmemizin uzım zaman aldığından 128 Kamu Etiği yakımmştır (Capra, 1992, 20). Zorunlu olan, uçunmılann varlığmı sürdüren Çalışmalar değil, uçurumların yaşam sahalarmdan kurtulmuş "başka bir yaşamamn mümkün olduğunu' kanıksamaktır. Bu bakımdan değişmesi gerekli olanlar listesi epeyi kalabalık olmasına karşm değişimden kasıt tavır, düş ve düşünme değişimleridir. Bu nedenledir ki, doğrusal neden ve sonuç sistemlerini tanımlamak için Aristoteles mantığı 'uygun' bir araç olabilmesine karşm, nedensel ardışıklıklar canlılar âleminde olduğu gibi döngüsel hale geldiğinde, onlarm halen Aristoteles mantığma dayanarak açıklanması paradokslara yol açmaktadır (Capra 1992, 99). Paradoksun varolmasımn temel krizi, yaşamm kendisinde, parçalarla bütün arasındaki ikirciklikte vurgunun parçalara yapılarak indirgemeciliği, mekanizmacılığı, uzmanlaşmayı, hiyerarşiyi güçlendirmesindedir. Bu hamleyle canlı bir düzenlenişi/kurguyu parçalarına bölerek çözümler hale getirme deneyimi sonrasında yok olan şey desendir, desenin yaşam içindeki efsunudur (Capra,2001,83). İnsanlığm usundan, edimlerinden ve/veya edimsizliklerinden soyutlandığı için katledilmiş bulunan yeryüzünün efsununu 'karmaşıklık bilimi' araştırmacıları, ilgilileri, takipçileri birbirlerinden kimi zamanmekanda haberli kimi zamanmekanda da habersiz olarak geri kazandırmıştır (Gulbenkian Komisyonu, 2005, 72: Prigogine, 2004). insanlığm farkına vardığı bu efsunla beraber, sistem olarak yeryüzü, öznelerarası ve özne-nesne arasmda sürekli bir ihşki akışmın ve zamanmekan ölçütlerinde ilişki boyutlarınm, aktörlerinin değişiminin sonsuzluğuyla 'sistem açıklığı kararlı' bir haF olarak kabullenilmiştir. Böylece modem bihne/bilgi/bilim paradigmasımn bulamklaştırarak dıştaladığı kültür, dil, ‘ruh’, duygular, gelenekler ve din kurumlan ve bilgileri sistem içinde yok sayılamayan; ancak ölçme gayretinden uzak, yaşamın kendisinde ve özne-nesne, öznelerarası ilişkilerin bir öğesi olması dolaysıyla kendisiyle birlikte anlaşılmaya, kavranılmaya çahşılmaktadır. Çünkü bir özne-nesne olarak kişi/kişiler topluluğu modem düşünce algısmdaki gibi 'bağımsız ve nesnel' davranamamaktadır. Bütün özne-nesneleri ve öznelerarası karmaşık ağ ilişkilerinin sahip olduğu bendelikleri 'doğrusal olmayan' ve 'belirlenemezci' nitelikleriyle beraber nedensellik bağmdan öte öyküler biçiminde oluşmaktadır. Her şeyin bir nedeni değil, bir öyküsünün varhğmı imler ki, bu öykü bizlere, yaşamın bölünemeyen bilgisini bütünselci şekilde longue druee"' algısıyla eşlik ettirir. Bir reçeteye bağlı olarak hangi durumun ve sistemin 'kaotik ve karmaşık' olduğundan bahsedebilmek, bahsedilen durumun ve/veya sistemin özgül bilgisinden ve öyküsünden bağımsız söz konusu değildir. Ancak, bahsedilen olguda/öyküde olguya/öyküye özgül bir 'doğrusal olmamadan, başlangıç değerlerine bağlılıktan, tersinemezlikten ve bütünsellikten söz edilebiliyorsa; kaotik bir öyküden bahsedilebilinir. Doğrusal olmama” ve zamanoku, modem düşüncenin tersinebilir dünya algısı içinde özne-nesnenin tüm tarihi içinde bir tür gezintiden bahsettiği düzlemde, modemizmin kurtarıcı ve kendini duyumsatan 'umut' söyleminin böğrüne saplanmış bir bıçak kıvammdadır. Özne-nesnenin öyküsünden bahsedilebilmekle birlikte mesela ileri ki süreçte ne konumda olacağma dair kehanetler, aşamalı gelişim tabakalaşmaları vb. söylemler haczedilmiş umut söylemlerine denk gelmektedir. Bu noktada tersinemezliğin Karmaşık ve Biitünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı 129 eşliğine de ihtiyaç vardır. Karmaşıklık çalışmalarından bakıldığında, kendi kendini örgütleyen süreçlerde, yayılımcı ağlarda 'zamamn tek yönünü' (Prigogine ve Stengers, 1998, 284) belirten zamanoku kavramı bıçak yarasım derinleştirmektedir. Modem tarih yazımının, karmaşık toplumsal ağ ilişkisine sahip bir’olayı ve/veya olguyu geleceğin umut yükü kadar geçmişin çıkarımları, yargılan, 'doğrulan', kehanetleri üzerinden var etmesi ‘yaşanrmşlıklann’ tecavüzdür ve kaçunlmazdu-. Başlangıç değerlerine bağlılık bütünselci bağlantiyı bu noktada kurmaktadır. Modem düşüncenin Laplace özelinde tersinebilir bir dünya önkabulünün aksine, sadece 'büyük şeyler'.- nedenler- büyük sonuçlar yaratmamakta, başlangıç değerlerinde ufacık bir değişme 'küçük şeylerin -kelebeklerin kanat çırpışmıntoplumsal ağ ilişkilerinin bir öyküsü olarak tersiıuneksizin davramr ve olasıdır ki kendisinden beklenilmeyen -doğrusal- 'büyük bir şey' gerçekleşebilir -kasırga-. Bu küçücük etkiler modem zamanmekanm her amnda varlığım duyumsatmış, olmasına karşm 'ihmal edilebilinir' aktörler olarak kabul edilmiş ve yapı-üretim modelleri bu kurgu üzerine inşa edihniştir. Böylelikle 'gelecek vaadi' ekonomiden siyasete kadar bir meta zinciri ağımn parçası olmuştur. ETİK’İN MODERN KULLANIMI İLE KARMAŞIK ve BÜTÛNSELCt YAŞAMDAKİ YERİ Beni yitirin ve kendinizi bulun ve ancak hepiniz beni inkâr ettiğinizde, ben size döneceğim... Nietzsche (Kuçuradi, 1999, 4) Admı ne koyarsak koyalım, gerçeklik ancak bizim de katıldığımız bir yaşama kültürü aracılığıyla - bize malum olur. İçinde özne-nesne nitelikleriyle bulunduğumuz yaşamın bu efsunlu kültüründe 'şeyler', evreninin bilgisinde, insan anlayışlarmdan, değerlendirmelerinden, edimliliğinden ve/veya edimsizliğinden, sessizhklerinden oluşan bir takımyıldızıdır (Eligüzel, 2007). însanlığm tamamnun katkısı olması bakımından bilgi, estetik, sanat, politika; hukuk, bilim, tarih, atom bombası, küresel ısınma, Afrika yoksulluğu, Avrupa zenginliği, Bob Marley, Âşık Veysel, Don Kişot, yağmur ormanlan, tapmaklar, savaşlar, bankalar, borsalar, mahkemeler vb. bu takımyıldızımn farklı ancak bendeliği içinde özgül birer yanını oluşturmaktadır. Bu isimler özelinde resmin bütününde kimi öğelerini olumlama veya olumsuzlama, sessiz kalma hali olarak yaşamak karar vermeyi, değerlendirmeler yapmayı gerektirmektedir. Gregory Bateson’m şiirsel söylemiyle, 'örümcek ağım ıstakoza, orkideyi çuha çiçeğine ve bu dördünü bana bağlayan ve beni sana bağlayan' (Capra, 1992, 92) yaşam, var olmak için bir yandan üretirken ve üretebilmek için, aym anda üretim koşullarım da yemden üretmesi gerektiğinden (a) üretici güçlerini ve (b) üretim ilişkilerini (Althusser, 1991, 18) dünyamn açık haliyle uyumlu oluşturmahdır. Karmaşık yaşanun bu yeniden düşlenmesindeki başarısızlıktır ki, insanlık sadece kendini değil bir parçası olduğu doğayı da Samanyolu’nda yıldızsız, su küresinde susuz kalma barbarlığına sürüklemiştir. Freud'un’* belirttiğinin aksine korunmaya ve yeniden hatırlanmaya ihtiyacı olan 'uygarlık' değil, yeryüzünün kendisidir. Mesele yeryüzüne dokunmaktır. Yeryüzüne dokunmamn modem 130 Kamu Etiği hali, doğayı yalnızca gözlemlemek ve açıklamak değil, dişil bir meta olarak, onu dönüştürmek veya en azmdan dizginlemekti; üzerinde durulan bu noktamn kapitalist girişimlerde bağırlarma basılan bir nokta olduğuna da dikkat çekmek gerekir (Lee, 2007, 139). Böylelikle modem insanm doğa ile karşılıklı kurduğu ilişkinin sonucu tarımın ticarileşmesi, kapitalist yapı-üretiminin doğayla kurduğu empatik bağm .neliği noktasmda aydınlatıcı bir öykü vermektedir. Yirminci yüzyılda adun küresel ısınma koyduğumuz ekolojik krize modem devletlerin üretebildikleri çözüm hava kütlesinin satılabilirliğidir (Eligüzel, 2008). Bu çözüm, siyasi birlik olarak devletlerin dar algılamalannm ötesinde bir şeyi ifade etmektedir: Modem aklın ürünlerini kapitalist insanm sahip olduğu etikle ele almak, o ürünlerin zararım en aza indirmede etkili olamamaktadır (Sanbay, 2007, 55). Modem insanm etik algısmm, birinci bölümde betimlediğim insanm algısı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü onun 'anlamı ve değeri', onu yapan insanm bütünlüğüyle, öz yapısıyla ilgilidir; ancak onu yapan insamnm bütünlüğüyle göz önünde bulunduralduğunda anlaşılabilir ve değerlendirilebilir (Kuçuradi, 1999, 21). Ahlaki kimlik, kültürel, toplumsal, metafiziksel, ekonomik, ekolojik ve bireysel etkileri yam sıra edimlerimizle, edimsizliklerimizle ve suskunluklarımızla bir bütünlük oluşturur. Modernliğe özgü kültürel eğilimlerinin ve teknik başarılarmın oluşturduğu bağlam dışmda anlaşılamayacak bir insan modelinden bahsetmekteyim. Modernleşme, Aydınlanma da unutulmadan- toplumsal düzenin yasalarmm akıl yoluyla keşfedilebilir olduğuna dair bir iddiayı yansıtmaktaydı. İnsan akima tamnan bu araçsallık ve mutlaklık, son tahlilde özne-nesneyi dışlayıcı bir yönde çahşarak (Sanbay, 2007, 60); insanm zenginliğini artıran metafizik bilgileri değersizleştirerek insansızlaştırmıştır. Bu tür bir insansızlaştırma, metafiziği yadsımak, insanm bilgisini ayırma anlamında modem çağın kartezyen temeline uygun olmakla birlikte; etiği, sadece kişiler arası bir ağ ilişkisiyle sınırlayıp yeryüzüne dokunmadaki önemli bir tabuyu da gözler önüne sermiştir; İnsanmerkezcilik. Özellikle yeryüzü ve evrene ilişkin türlü kaygılarm, patolojik yargıların görünen yerlerinde insanm üstlüğüne atfedilen niteliğin alalla cisimleştiğini görüyoruz; ancak kirlenme ve kaynaklar sorununa değin tartışmalarda 'bunlar insanlar için olduğu kadar sincaplar için de gerekli değil mi?' (Naess, 1994, 13) diye soralduğunda 'zihinlerde çakan', romantik bir sesin ortamda olduğudur. Sonuç olarak, ıssız plajları ve kirlenmemiş denizleri sevse de özel aracm rahatlıklarım ve uçakla yapılan yolculuklan reddetmesi kolay olmayacaktır (Ferry, 2000, 30). Samimiyeti yeryüzünün kıt kaynaklan arasmda gösterirken, sadece kişiler arası ihşkilerin olduğu bir yapıya değil, evrenin tüm varlıklarıyla içinde olduğu bir ağa göndermede bulunuyorum. Yeşil ve mavinin ortasmda emeklilik düşleriyle yaşarken, insanlığın kendi rahatı, huzura ve estetiği için yarattığı dışsalldclarm sorumluluğunu taşımaması felakete karşı kaygılanmızm önemini vurgulamaktadır; Modem yaşamın bu kirU ve sorunlu, insanmerkezci, hiyerarşik, eşitsiz, nükleer yüklü, savaşçı ve erkek düşünme, düşleme ve davranma paradigmasım terk etmek gerekmektedir. Paradigmayı terk etmek onun Karmaşık ve Biitünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı 131 tanımladığı yaşam kültürünü bırakmakla özdeştir (Kuhn, 2003, 93). Kendi içinde tutarlı kapitalist yapı-üretimin her yerde bulunduğuna bakarak, dünyada bulunan hiyerarşik terimler dışmda başka terimlerle düşünmenin neden bu kadar zor ve gerekli olduğunu merak edebiliriz. Bu sorunun yamtlanndan biri; nedensel ilişkilerin en basit biçimini, nedenden sonuca giden basit oklan içermesidir (De Landa, 2006, 88-89). Yeni paradigmanm inşam, yaşamın bu karmaşık ve bütünselci dokusunun sürekliliği adma içinde bulunduğu yapı-üretiminin işleyişini kavramak zorunluluğuyla karşı karşıyadır. Çünkü bir paradigmayı terk etmek, ondan kurtulmak anlarmna gehnemektedir. Çağımızda yüceltilen, 'insan hakları', 'demokrasi', 'çoğulculuk', 'eşitlik', 'kardeşlik, özgürlük, adalet vb. kavram ve değerlerin ne gibi niyetleri örtmeye, meşruiyet kazandırmaya aracılık ettiğini; kimi ülkelerin ve kuruluşlarm artlarma bıraktıkları izler takip edildiğinde gözlemleyebiliyoruz (İnam, 2007, 100). Cem Eroğul'un Devlet Nedir? (1990) kitabmda modem devletlerin işlevlerine ilişkin verdiği betimleme siyasi birlik olarak devletin temel amacım ortaya koymaktadır. Devletin işlevleri, “toplumun ortak çıkarına hizmet" (Eroğul, 2002, 52), "egemen sınıfın çıkarına hizmet" (Eroğul, 2002, 52-53) ve bu iki işlevi yerine getirmek adma devletin güçlü olmasını "zorunluluk" olarak tarifler. Böylece toplumun çıkarma ve egemen suufm çıkarma hizmet edecekse, devletin toplumun üstünde yer alması ; kaçınılmazdır (Erbaş,2000,34; Eroğul,2002,55). Modem devletlerin zenginleşmesi, batıh olmayan kabilelerin, batılı işgalciler tarafından baskı altına alınmasıyla eşzamanlı olduğunu; kabilelerin yahnzca fiziksel olarak değil, kültürel bağımsızlıklarım yitirdiklerini biliyoruz (Feyerabend, 1991, 314). Sömürgeci devletlerin, ülkelerarası kamuojnındaki kemikleşen tezi, “yerli haUdan ahlaki açıdan kaUandırmak” ve “medeniyeti, iyi ahlakı” sömürgeleştirilen bölgelere taşımak olmuştur (Özdek, 2000, 67). Yirminci yüzyılm başlarmda, iosani müdahale (Özdek, 2000, 66), müdahale yasağı (Özdek, 2000, 12) ve 1960'lardan sonra insan haldarı üllcelerarası eşitsiz yapı-üretimin araçlan olarak merkez ülkelerin ve kumluşlarm politik, ekonomik, kültürel, askeri çıkarlan için kullamimışür. İnsan haklarmm yaygınlaşması ve genişlemesi adma yapılan mücadelelerde devletin güvenlik güçlerince haddi bildirilenler, ölüm çukurlarmda kaybedilenler; öğrenim, cinsiyet seçimlerini elde etmeye çahşanlar; doğum, yaşama ve ölüm haklarımn bulımduğunu iddia edenler; eriyen buzullara, nesli tükenen kaplumbağalara, safarilerde öldürülen canlılara ve uydularla işgal edilmiş uzaya karşı sorumluluk duyan insanlar için insan hakları halen elle tutulur bir kamttır. Kapitalist yapı-üretiminin içindeki , devletlerin, insan haklan kavramm sosyal boyutundan uzaklaşması yönündeki tüm kararlan, buıjuvazinin taleplerine indirgemektedir. İnsan haklarımn adaletsiz ve eşitsiz dünyalarının yeni inşası için araçsallaştığımn bilincinde olmak, devlet smırlarma çekilmeyi gerektirmediği gibi devletlerin ihlal sicillerinin ve evrensel insan haklarmm smırlarımn farkında olmayı da zoranlu kılmaktadır (Özdek, 2000,61.63-64). 132 Kamu Etiği KARM AŞIK ve BÜTÜNSELCİ YAŞAMIN KAYNAĞINDA KAMU ETİĞ İ ALGISI İnsan haklarının modem devletin yurttaşlığına yapmış olduğu örtük işaret, kültürel, ekonomik ve sembolik deneyimlerle medeni, siyasal ve sosyal hak Ve yükümlülüklerle belirlenen yasal ve siyasal bir kimliktir” (Uçar, 2005, 421). Bu Bauman'm (2005, 60-61) insanlarm istekU olarak aradıkları ve talep ettikleri “yumuşak bağımlılık” dediği olguya denk gelir. Modem devletin sınırları ve güvenliği içinde insanlar pazarlama şirketleri, teknolojik veya bilimsel uzmanlar, psikologlar, psikiyatrlar vb. ile memnuniyetle, isteyerek ve güle oynaya bağımlılık ilişkisine girmektedirler. Baımıan, bu bakımdan özgürlüğün bağımlılığm zıttı olamayacağım söyler. Benzer bir ifadeyi modem devletin ülkelerarası yapı-üretiminin içinde talep edilecek herhangi bir insan hakkı ve bu hakkın kamusal alanda kullammı için de kullanabiliriz. Özgürlük bağımlılığı arttmr. Modem ohnayan paradigmadan hareketle, toplumsal ağ ilişkisinde bulunan herhangi bir örüntü sahip olacağı hak ile mesela mülkiyet hakkı ile yeryüzünün dinamik çevruninde bir takım arazlara yol açabilecektir. Yazılı antlaşmalar noktasmda her ülke başka bir ülkenin insan hakları, çevre, korunaklı alanlar vb. konularmdaki üılallerine taraf olup küresel çapta takipçilik yapabilmekteler. Ancak açık olan şu ki bu ilke sadece politik bir araç olarak bulunmakta ve küresel çapta bir güçlerin etkili kullanabileceği bir içeriğe sahiptir. Yasama organlarmm elde ettiği acı güç, etiğin ne şekilde biçimlenebileceği ve ülke çapmda veya ülkelerarasında ortaya çıkabilecek meselelerle nasıl ilişkilendirileceğidir. Kamu etiği tam da bu noktada, hem yasamaca elinde bulundurduğu ve kamusal alana ait düzenlemeler yoluyla hem de muhatabımn taşıdığı 3 mrttaşlık ile öncelikli olarak ilgiUdir. Hedefi, kapsamı ve boyutu, yöntemi belirlenmiştir onun. Sokaklan gözetleyen kameralarla bir yandan güvensizliğin boyutunu aşılarken, Foucault'un terminolojisiyle panoptikon, toplumun normalleşmesidir. Bu bakımdan rahatlıkla dillendirilebüecek olan, kapitalist yapı-üretimin merkezi ülkelerinin son birkaç yüzyıllık tarihi itaati sağlamamn disiplin gücüne giderek daha da bağımlı hale geldiğinin kamtıdır (De Landa, 2006, 195). Eylemlerde güvenlik güçlerinin başvurduğu şiddette, Hrant Dink'in ölmesiyle sonuçlanan kolektif çabadaki 'övgülerde', devlet dairelerinde yaratılan kuyraklarda, Erzuram'da Lala Paşa Camisi’nin bozulan peyzajmdan dolayı sonraki günlerde de 2011 kış olimpiyatlan için kesüen ağaçlarda (hurriyet.com.tr; 2009) devlet, memurlarım ve belediyeleri görüyoruz. Gerçekleştirilen somşturmalardan sonra kimileri sadece görevi ihmalden cezalandmimıştır” (bianet.org, 2008a). Benzer bir konumda Eichmann, mahkemede savunmasım Hitler'in emirlerine uyduğunu, uymasaydı kurşuna dizileceğini söyleyerek yapmıştır’® (Billington, 1997, 52; bianet.org, 2008b). Hareket alanlarım sadece hukuksal kaynaklarm belirlemediğini, kurumlar içi yazısız ilkelerin çatallanma eşiğinde daha baskın olduğunu söyleyebilmek gerekir. Özellikle devletin sokaktaki yüzü olarak polislerin eylemcilere olan genel bakışım yansıtması açısmdan Gustave Le Bon'un "kalabalık" Ted Gurr'un “göreliyoksunluk" kuramları polislere öğretilen başlıca iki kuramı oluşturmaktadır (Uysal, 2006, 87). Her haliyle yasaya 'uygun' Karmaşık ve Biitünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı 133 olduğu için 'iyi' olan, belirlemniş olan, yargıyı son noktaya taşımayan örgütlenmenin elemam 'görevini yerine getiren bir yurttaştır' da. Haklılık ve görev dışsal bir onayı gerektirirken, kişinin onunla yaşamak zorunda olduğu vicdan içseldir. Kierkegaard, insandan mekanik bir evrenin kölesi olarak değil, verdiği kararlarla kendi geleceğini sonuçta kendi “özünü” tayin etme kapasitesine sahip, özgür istençli bir kişilik olarak bahsetmiştir (Billington, 1997, 224). Etiğin, özellikle de kamu etiğinin özgür istençli bireyleri sakatlayan noktasını ve buna yatkınlığı oluşturan kimi noktalar bireyin ve modern devletin tarihi olarak milli eğitim ve tümn tarihi olarak siyaset etme halleri hem kendileri kamusal bir alan olarak etiğe bağlıdır, hem de bu bağlı etiğin yenilere yeniden aktarılmasımn, üretilmesinin konumlarım oluşturmaktadır. Toplum karşıtı davramşlarm bastmiması ve ahlaki eğitimin yam sıra karşılıklı yardımlaşmarun da belli bir ahlak düzeyinin sürdürülmesinde araçlardan biri olabilmesi (Kropotkin, 2001a, 38-39); modem paradigmayı ve modem etiği terk etmenin hareket noktasım oluşturmaktadır. Karşılıklı yardımlaşmayı ve dayamşmayı yalnızca ahlaki içgüdülerin insan-öncesi kökenini destekleyecek bir kamt olarak değil, bir doğa yasası ve evrimin bir faktörü olarak ele almak, (Kropotkin, 2001b, 9) yaşamm karmaşıklığım ve bütünselliğini yakalamada etiğe farklı bir gözle bakmak anlamındadır. İnsamn özgürlüğünü kendisinden başlayarak tartışabilmesini imleyen etik, 'kamusal alamn’ modem devlet örgütlenmesinin sınırlılığı ile kısıtlanamayacak kadar yaşamm kendisiyle sınırsızlaştığı zamanmekanda bir tür meslek kodlarma dönen yapı-üretimin etik algısmdan kurtulabilinir. Tersinin de olanaklı olduğu gibi, yaşamın karmaşık ve bütünselci özgürlüğü, insanm kendisini dünya yurttaşlığı bağlamında yeryüzüne ait olan bir özne-nesne biçiminde kimliklendirmesi, zaten yer5âizüne ve kendisine sorumlu hale gelmesi demektir (Sanbay, 2007, 59). SON DEYİŞLER Kapıda bir Balıkla Konuşan Muhafız ötekisine fısıldadı: "Tanrı'nın bir derdi mi var? ’’ Arkadaşı yanıtladı: "Bu evrendeki günahlar herkesi derde sokar. ” (Herbert, 1999, 301) Geldiğimiz noktada sadece yurttaşlarına hizmet sunmaya içkin bir örgütlenme olmayan kamunun, etiği de kendisini somniu bir alan oluşturmaktan alıkoyamayan “er kültüründen” ve bu kültüre yaslanan insanlık adına bireylerin ve kolektif birliklerin silikleşmesinden sakınmak zorandadur. Çünkü bir öznenesne olarak, insamn, karmaşıklık derecesinde olmayan çözüm sanrılarıyla yola çıktığımızda yaşamakta olduğumuz 'krizler', arazlar tesadüfi olmasmm ötesinde rastlantısaldır. Ayrıcalıklı insanlar azmlığmm egemen olduğu kapitalist yapıüretiminin yaşanan krizlere vermiş olduğu tepkilerle 'umut vaatlerinin' samimiyetten uzak olduğu ortadadır. Her ne şekilde tokadı yiyenin belirli olduğu 134 Kamu Etiği yaşamlarda etik, halen bu samimiyeti kuracak küresel ve bireysel bir güçse de, bizler büyüyene kadar dünyanın kirlendiğinin farkma vanlmalıdır. Çünkü yapılamu tekrar üreten bir düzen olarak kapitalizm ve modemizm sadece kapitalistlerden ve modemistlerden oluşmamaktadır. Karşıtlarmm söylemlerine karşm, kendilerini, egemen azmlığm yaptıklarım yapmaya istekli, yapabilselerdi korkunç derecede 'mutlu' ve 'becerikli' kişiler olarak düşlemekten kaçmamamaktalar. Bir insan, toplumunım ahlaksal törelerine inamp uyarsa ve o toplumun işleyen bir parçası olarak içinde yer ainsa, onun 'iyi sosyalleşmiş' olduğu söylenmektedir. Bu bakımdan, eşitlik, özgürlük, kardeşlik, adalet, kamusal alan, yurttaşlık vb. kavramlarm yaşamın karmaşıklığında ve bütünselliğinde demlenmiş etikle yeniden yorumlanması gerekir. Kimi kavramlann yaptıklan çagrışunlar bu noktada sembolik önem atfetmektedir. Erkek biraderlerin birliğini imleyen kardeşlik, Devrim'e rağmen kadınlarm çağımızda da içinde oldukları 'çemberi' kavramada giriş kıvammdadır. 'Beyaz Kapitalist Ataerkilliğin' (Erkızan, 2001, 127) yaratabildiği çözüm, kadınlarm Margaret Thatcher’i, Sophia Loren'i veya Alpay'm yorumladığı fabrika kızı’nı dışarıda örnek almalandır. Kadmlık halleri üzerinden üretilen estetik ilkeler, ifadeler de bu kapsamda değerlendirmeye almmahdır. Estetik, çevremizi kuşattığı kadar, kişinin bendeliğinin karmaşık ve bütünselci yaşamda 'kendinde bir yol' bulabilmesi için etik, felsefe, siyaset kadar ağırlığa sahiptir. Ancak, kişisel alana sıkıştırılmış olmasmda; estetik bir nitelik ifade eden yapıtın sanatçısıyla izleyenin özelde yapıt üzerinde, modem yaşaimn hiyerarşik algısmı bir kez daha kurmasmm önemi büyüktür. Böylelikle, yapıt, toplumsal bağlamda hiyerarşinin başka bir biçimde üretilmesine indirgenmiş; sanatsevicileri ve kapitalist yapı-üretimde 'ekonomik' bir artı olarak da örgütlenmiştir. Estetik, yapıtm anlamlarım ve ona gösterilen tepkileri denetleyecek eleştirmen rahiplere gereksinim duyduğundan, insanlara “mükemmel” sanatı nasıl değerlendireceklerini öğreten yerleşik eğitim süreçlerine gereksinim duymaktadır (Fiske, 1999, 160). Böylelikle, yapıtm tüm 'çift anlam' yaklaşunlarma karşm tektipleşmiş bir anlamıyla karşı karşıya kalmz. Böylelikle yapıt, kapalılığı ile kendisine dair mutlak tek anlamım modem yaşamın mutlakçı, doğmsalcı zihinlerine ve tüketimine hazır hale gelir. Yapıtın yaşamıyla ilgili kararlan verecek olan izleyici, genel estetik cemaatin belirli kişileri olsalar da olmasalar da kodlanmış estetik değerlendirmesiyle birlikte vardır. Eşanlı olarak bir değer yargısmı banndırması nedeniyle, estetik cemaatin ve/veya kişilerin, birliklerin amaçlanyla alakalıdır (Timuçin, 2005, 50). Estetiğin, yaşamm karmaşıklığı ve bütünselliği içindeki yeri, diğer bilgi alanlan gibi özelde insamn sonrasında da yeryüzünün hatta uzayın bilgisinin bir bütün olarak bölünemeyeceği düşüncesinde ve estetiğin bu yeni düşüncenin tek tek kişilerinde ve/veya kolektif, çevrimsel ağmda bir örüntü olmasmda aramak zorunludur. Yaşamın kendisine içkindir çünkü. Karşılıklı etld ve iletişimin, devingenliğin süreklilik gösterdiği yaşam çevriminde yapıt da yaşamm kendisi gibi açık ve her karşılaşmamn özgüllüğüyle biriciktir. Umberto Eco'nun Açık Yapıt (2001) çalışması yapıtm açıklığmı ve yapıtla karşılaşan kişilerce biricikliğini hem örneklerle hem de nitelikleriyle açıklamıştır. Ancak, modem Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı 135 aklın ürünlerini kapitalist insanın sahip olduğu estetikle ele alındığında yapıtın açıklığım kavramak imkânsızlaşmakta hatta kara bir leke olarak amlmasına neden olunacaktır. Aksine, estetik, bir bütün olarak insanm kendisinin ve bir örüntüsü olduğu yaşamın, yerküresini hatta Samanyolu'nun kendi sınırlılığı içindeki “halinden” memmmiyetin ve/veya memnuniyetsizliğin dillendirmesi olduğundan bir tavn, düşünmeyi ve düşlemeyi içermektedir. Bu bakışla, yaşamdan ve yaşamın bütünüyle örtüşen kamusallıktan soyutlanabileceğini düşünmek büyük bir hatadır. Betimlemeye çabaladığım, etrafımızı kuşatan ve gerçekliğimizi (dağlan, hayvanları ve bitkileri, insanlarm konuştuğu dilleri, toplumsal kurumlan) oluşturan bütiin yapılarm belli tarihsel süreçlerin, belleklerin ürünü olduğu tezine dayanan felsefenin yaşamıdır (De Landa, 2006, 9).Yeryüzüne dokunmada empati ahlaki sezginin gerçekliğine doğru yol kat etmenin ilk adımlarım oluşturur. Her yaşam paradigmasımn, yaşamm başka bir yorumuna işaret ettiğinin farkmda olarak; yaşamm açıklığmı ve zenginleştiriciliğini sürdürmede empati ilk etik ilkeyi ve ahlaki davramşı imler: Yaşamı bir bütün olarak kendinde görmek ve görebildiğince davranmak. Karşılıklı yardımlaşma ve dayamşma, insanlar ve türler arasmdaki farklılıklara saygı gösterilen, böylelikle onlan çoğaltan bir toplumım zorunluluğu olan adaleti sağlanabilinmesi için gereklidir. Toplu yaşama denk düşen sosyal duygularm ve özellikle de belli bir alışkanlık geliştirmeye yönelik kolektif bir adalet duygusunun gelişimi olmadan topluluk halinde yaşamın tamamen imkânsız olduğu açıktır. Eğer her birey kendi kişisel avantajlarım sürekli kötüye kullamr ve diğerleri de, zarar gören kişimn haklarım korumak için mücadele etmezse, hiç bir sosyal yaşam mümkün olaınaz (Kropotkin, 2001b, 62). Hazel Henderson'm yapı-üretiminin “enerji bunalımlan”, “çevre bunalımlan”, “şehir bunalımlan” olarak nitelendirdiği, köklerinin daha geniş kapsamlı olan gerçekliğe dair elverişsiz dar algılamalarm bunalımında yattığım belirttiği” kavrayış modem dünyanm 'güçlünün hayatta kalacağı' ilkesinin karşılıklı yardımlaşmaya ve dayamşmaya karşın yeğ tutulmasıdır (Capra, 1992, 306). Yoksulluğun sürekliliğinin (Haralambos ve Holbom, 2001, 88) yeryüzünün büyük çoğunluğu için önsel bir bilgi biçimindeki devamlılığı karşılıklı yardımlaşmayı ve dayamşmayı güdükleştirmiştir. Bu süreklilik içinde karşılıklı yardımlaşma ve dayamşma, günü kurtarmada sadece bir taktik haline gelerek, yeryüzünün ağ çevrimindeki yerinin kavramimasım zorlaştırmaktadır. Wilhem Reich'm “sevgi, çalışma ve bilgi canımızın ana kaynaklandır. Öyleyse yaşama onlar yön vermelidir." tümcesine benim katkım, yaşamm karmaşıklığımn ve bütünselliğinin şerbetinde dinlendirilmiş etiğin, karşılıklı yardımlaşmanın ve yaşamm herhangi örüntüsünden biri olduğumuzun bilgisinin de unutulmamasıdır. 136 Kamu Etiği NOTLAR ' "dünyanın süsii /g ü zelliğ i düiıya içindedir süsü bilm ezler /... /o balıklar İd denizin içindedirler denizi bilmezler" anlam mdadır.\ ' ^ M etin içinde etik v e ahlak sözcük leri, hem epistem olojik v e etim olojik öyküleri dolaysıyla hem de metnin bendeliğinden aynı anlam alan çağnştırm ası am acıyla kullanılm ıştır. A ksi halde, yaşamın karmaşıklığı v e bütünselliği noktasında, düşünm eyi -etik- edim den -ahlak- ayırm ak m od em kültürün ikiliğinin yeniden üretilm esi olacaktır. ^ B ir kim likle adlandınim ak, kim i gerçekten varolan özelliklerin ortak ve/v ey a farklı olm asının bir ürünü olduğu gibi, aslında var olm ayan 'soyut bir takım kavram lann v e değerlendirm elerin de ürünü olabilm ektedir. Hatta som ut olanla so y u t olanın birlikte bir 'kimliğe' işaret etm esi, günüm üz kim lik bulanıklığının öyküsünü oluşturmaktadır. "* “ U ygunluk” terimi tarihsel b elleğin d e pek çok öyküyü banndırm asına karşın; ortamlarına uygun bir b içim de uyum sağlam ış bitki v e hayvan bedenlerini 'doğal seçilim in' şekillendireceği düşüncesinin paralel boyutunda yaşam ın talgısalh ğı içinde saklı tuttuğu totaliter ve hiyerarşik görüntünün farkında olm ak gerekm ektedir. “D oğru” m utlaklaştırıcı gücün reçetesi olarak uygunluğu nitelem ektedir (D e Landa,2 0 0 6 ,1 1 -1 3 ). ® B u metnin A vrupam erkezci hali dolayısıyla ö n celik burada k ilise olm asına karşın; 'kendi m odem çağında' bulunan tüm 'M odem D evletler baskın dinsel kanıtlanna; törenlerinin, yapılannın ihtişam ına karşın dinsel kurumu kendi yaranna dönük olarak desteklem iş veya kösteklem iştir. Bu yargıya verileb ilecek örneklerin insanlık tarihinde p ek çok zam anm ekanda b ulunabileceği de açılrtır. ‘ Sosyal bilim lerin v e beşeri bilim lerin doğa bilim lerin astı olarak algılanm ası v e toplum sal saygınlık vb. bu hiyerarşik bilinçaltının gösterenleri durumundadır. ’ Evrensellik p ek ço k noktanın aksine fe lsefe bağlam ında k esinkesliği, yaşam ın içinde de tartışılam az olan bir otoriteyi v e sorgusuz itaati örtükler. “ N esn ellik -A k ılcılık , nesnel olanın sadece akıl olduğunu savunan Kartezyen F elsefe’nin tem el ilkesi olm ası bakım ından v e bu fe lsefe bağlam ında ilerlem iş olan egem en bilim in yöntem bilim sel olarak nesnelliği ölçülebilir olanla özdeşleştirm esi açısından birbirlerini im lem ektedir. ’ H al, burada ç ift anlam ıyla biriikte ele alınmaktadır. Anlam alardan birinde, hal, dünyaya karşı yön elm işliği, tutumu taşım ası bakımından bir yaşantıya v e ahlakiliğe açılır (İnam,2 0 0 7 ,1 0 6 ). İstenen diğer anlam aysa, m addenin fa z durumlanndan da çıkarsanabileceği durumdur. Feraand BraudeTin kuram ının zaman sorununa değin kendisinin kavramlaştırdığı v e uzun dönem li, yapısal zamanı betim lem ek için kullandığı ifadededir. " Bu kavrama b en zeşik olarak 'çizgisel olm am a'kavrarm da kullanılabilmelctedir. Freud’un Y anılsam anın G eleceği (Freud,2 0 0 6 ,1 8 1 ) çalışm asında insanın doğa üzerindeki kontrolü ile oluşturduğu uygarlığın, iktidara sahip azlık ve hastalanan çoğunluk üzerindeki etkileri üzerinden imler; şim dilerde olduğu gibi g eçm işte de bu 'uygarlığın' korunması noktasında soruların oluştuğunu belirtir. M etin U çar bu alıntıyı, kaynakçada belirtilen çalışm asında, Engin F. İsın v e Patrica K. Wood'un ortak çalışm asından (Citizenship and M entity, I999,London :Sage Publications) yapmıştır. '■*http://bianet.org^ianet/kategori^ianet/108413/dink-cinayeti^de-mufettislerin-trabzon-raporu-bizede-verilm eli http://bianet.org/bianet/kategori^iamag/110125/kudusteki-eichmann-ve-kotulugun-siradanligiustune-bir-calism a KAYNAKÇA Althusser, L. (1991), İdeoloji Ve Devletin İdeolojik Aygıtları, (Çev. Yusuf Alp Mahmut Özışık), İletişim Yayınlan, İstanbul Arslan, H. (2005), Bilimi Bilimsel Bilgi ve İktidar, Doğu Batı, Sayı 7-Akademi ve İktidar, Eylül, s.63-89. Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik Algısı 137 Bamnan, Z. (2005), Modemite, Postmodemite ve Etik, (Çev. Aytaç Yıldız), Doğu Batı, Sayı 19 -Yeni Düşünce Hareketleri- Ağustos, s.53-65 Billington, R. (1997), Felsefeyi Yaşamak Ahlak Düşüncesine Giriş, (Çev. Abdullah Yılmaz), Ayrıntı Yayınlan, İstanbul Capra, F. (1992),Yeni Bir Düşünce, (Türkçesi Mustafa Armağan), Ağaç Yayıncılık, İstanbul Capra, F. (2001),Yaşamın Örgüsü Zihnin ve Maddenin Yeni Bir Sentezi, (Çev. Beno Kuryel), Yapı-Merkezi Coady, C. A. J. (2002), The Ethics of Armed Humanitarian Intervention, United States Institute of Peace, Washington D.C. Peacevvorks No 45 http://www.usip.org/pubs/peaceworks/pwks45 .html (01.04.2009) De Landa, M. (2006), Çizgisel Olmayan Tarih Bin Yılın Öyküsü, (Çev. Ebru Kılıç), Metis Yayınları, İstanbul Eco, U. (2001), Açık Yapıt, (Çev. Pınar Savaş), Can Yayınları, İstanbul Eligüzel, A. H. (2007), Fen Bilgi Alanı ve İnsani-sosyal Bilgi Alam Birliği: Kozmos'un Bilgisi, 2.Karaburun Bilim Kongresi, 7-9 Eylül 2007,Karaburun -İzmir I Eligüzel, A. H. (2008), Küresel Ismma Bir Fursattır: Kozmos İçin Bir “İnsan Modeli” Denemesi, 11. İktisat Öğrencileri Kongresi (Uluslar arası), 8-9 Mayıs 2008,Ege Üniversitesi-İzmir Erbaş, H. (2000), Küreselleşme ve Ulus-Devletin Aşınımı' Sürecinde Toplumsal Eşitlik/Adalet, Doğu Batı, Sayı 13-Hukuk ve Adalet Üstüne, Kasım, s.213224 Eroğul, C. (2002), Devlet Nedir? İmge Kitabevi, İstanbul Erkızan, H. N. , (2001), Feminizm ve Çağdaş Aristotelesçi Feminizm, Felsefelogos, 5ayı 15 -Feminist Felsefe- Temmuz, s. 125-140 Feyerabend, P. K. (1991), Yöneteme Hayır Bir Anarşist Bilgi Kuramının Ana Hatları, (Türkçesi Ahmet İnam), Ara Yayıncılık, İstanbul Ferry, L. (2000), Ekolojik Yeni Düzen, (Çev. Turhan İlgaz), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Fiske, J. (1999), Popüler Kültürü Anlamak, (Süleyman Irvan), Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara Freud, S. (2006), Uygarlık, Din, Toplum, {Selçuk Budak),Ötey± Yaymevi, İstanbul Gulbenkian Komisyonu (2005), Sosyal Bilimleri Açm Sosyal Bilimlerin Yeniden Yapılanması Üzerine Rapor, (Çev. Şirin Tekeli), Metis Yayınları, İstanbul 138 Kamu Etiği Gürsakal, N. (2007), Sosyal Bilimler Karmaşıklık ve Kaos, Nobel Yaym Dağıtım, Ankara Herbert, F. (1999), Dune'un İmparator Taımsı, (Çev. Süha Sertabiboğlu), Sarmal Yayınevi, İstanbul Habermas, J. (2005), “Öteki” 01mak,”Öteki”yle Yaşamak Siyaset kuramı Yazıları, (Çev. İlknur Aka), Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul Haralambos, M. ve Holbom, M. (2001), Yoksulluk Kuramları, (Çev. Nurgün Öktik), Felsefelogos, Sayı 14 -Sefaletin/Dayamşmamn Felsefesi- Nisan, s. 85-94. İnam, A. (2007), Halsiz Kalmış Bir Ahlakın Cehenneminde: Ahlakı Hak Saklasm Bir Yârim Var İçinde, Doğu Batı, Sayı 4-Etik- Mart, s.97-110. Kropotkiu, P.(200la). Anarşi Felsefesi-İdeali, (Çev. Işık Ergüden), Kaos Yayuılan, İstanbul Kropotkin, P. (2001b), Evrimin Bir Faktörü Karşılıklı Yardımlaşma, (Çev. Işık Ergüden- Deniz Güneri), Kaos Yayınlan, İstanbul Kuçuradi, İ. (1999), Metzsche ve İnsan, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara Kuhn, T.S. (2003), Bilimsel Devrimlerin Yapısı, (Çev. Nilüfer Kuyaş), Alan Yayıncılık, İstanbul Lee, R. E. (2007), “Karmaşıklık Çahşmalan” Richard E. Lee - Immanuel Wallerstein (Koord.) İki Kültürü Aşmak Modern Dünya Sisteminde Fen Bilimleri İle Beşeri Bilimler Ayrılığı, (Çev. Aysun Babacan), Metis Yayınlan, İstanbul Moles, A. (2004), Belirsizin Bilimleri însan Bilimleri İçin Yeni Bir Epistemoloji, (Çev. Nuri Bilgin), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul Moore Jr, Barrington (2003), Diktatörlüğün ve Demokrasinin Toplumsal Kökenleri: Çağdaş Dünyanın Yaratılmasında Soylunun ve Köylünün Rolü, (Çev. Şirin Tekeli-Alâeddin Şenel),İmge Kitabevi, Ankara. Mutlu, A. (2008), Ekoloji ve Yönetim Toplumsal Ekoloji ve Sürdürülebilir Gelişme'nin Karşılaştırılması, Turhan Kitabevi, Ankara Naess, A. (1994), “Derin Ekolojinin Temelleri” Günseli Tamkoç (Der.) Derin Ekoloji, Ege Yayıncılık, İzmir Özdek, Y. (2000), Uluslar arası Politika ve İnsan Haklan, Öteki Yayınevi, Ankara Poggi, G. (2005), Modem Devletin GeUşimi Sosyolojik Bir Yaklaşım, (Çev. Şule Kut- Binnaz Toprak), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul Karmaşık ve Bütünselci Yaşamın Kaynağında Etik AIgısı 139 Prigogine, I. - Stengers, I. (1998), Kaostan Düzene, (Çev. Senai Demirci), İz Yaymcılık, İstanbul Prigogine, I. (2004), Kesinliklerin Sonu Zaman, Kaos ve Doğa Yasaları, (Haz. İbrahim Şener, İzdüşüm Yayınlar, İstanbul Sarıbay, A. Y. (2007), Politik Teori, Modemite ve Etik, Doğu Batı, Sayı 4-EtikMart, s.55-60. Stremlin, B. (2007), “Otoritenin Kuruluşu: Modem Dünyada Bilimin Yükselişi” Richard E. Lee - Immanuel Wallerstein (Koord.) İki Kültürü Aşmak Modern Dünya Sisteminde Fen Bilimleri île Beşeri Bilimler Ayrılığı, (Çev. Aysun Babacan), Metis Yayınlan, İstanbul Timuçin, A. (2005), Estetik, Bulut Yajonlan, İstanbul Uçar, M. (2005), Post-Ulusal Yurttaşlık ve Etik, 2.Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu Bildiriler Kitabı, 18-19 Kasım 2005 Esentepe Kampüsü Sakarya, S.419-431 Uysal, A. (2006), Cop Gölgesinde Politika: Türkiye'de Toplumsal Olay Polisliği ve Sokak Eylemleri, Mülkiye Dergisi, Cilt XXX Sayı 253, Aralık, s. 79- 94. www.bianet.org (2008a) (http://bianet.0rg/bianet/kateg0ri/bianet/l 08413/dinkcinavetinde-mufettislerin-trabzon-rapom-bize-de-verilmeli fO1.04.2009~> (2008b) (http://bianet.org/bianet'kategori/biamag/l 10125/kudusteki-eichmannve-kotulugım-siradanligi-ustune-bir-calisma_(01.04.20099 www.hürrivet.com.tr (2009) (http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=l 1194578 (01.04.2009) KAMU ALANINDA KARŞILAŞILAN ETİK SORUNLARA FELSEFİ ÇÖZÜM ÖNERİSİ IşılBAYAR BRAVO* özet Y asalann uygulayıcıları olan kamu görevlilerinin karşılaştığı etik sorunlar, fe lsefe kadar eski bir konudur. Bu sorunlar teorik bakımdan norm lann epistem olojik ve aksiyolojik özellik leriyle, yani onlann nereden türetildikleri v e nasıl değerlendirilm eleri gerektiği konusuyla ilgilidir v e belirli bir norm ile belirti bir durum arasında bağlantı kurulması gerekm ektedir. Kamu alanında uygulanan hukuk norm lannm türetildiği öncüllerin epistem olojik v e aksiyolojik özelliklerine baktığım ızda bu öncüllerin büyük bir çoğunlukla ya iktidarda bulunanlann grupsal çıkartan ya da yerel v e kültürel normlar olduğunu; istisnai olarak da insan haklan olduğunu görürüz. Bu durum, pratikte birbirinin uygulanm asını olanaksız kılan çelişik norm lann aynı anda geçerii kılınm asına yo l açmaktadır. Bu sorun en başta felsefecilerin ele alm ası gereken etik bir sorundur v e aynı zam anda kendisini izleyerek kamu hayatında felsefen in rolünü g ö reb ileceğim iz bir ipucudur. Kamu alanında karşılaşılan etik sorunlar da, onlarla kim karşılaşırsa karşılaşsın veya kim uğraşırsa uğraşsın, insan uğraşılannın diğer alanlannda karşılaşılan sorunlardan türce farklı değildir. Bu sorunlar, A ristoteles’in deyim iyle, “insanın iş i” yle ilg ili sorunlardır. Bu bildiri kam u alanında karşılaşılan etik sorunlara, kavramsal ayrımlar yaparak çözü m önerisinde bulunmajn v e kam u alanında karşılaşılan etik sorunlann, insanın her etkinlik alanında karşılaştığı etik sorunlarla tür bakım ından aynı olduğunu gösterm eyi am aç edinm ektedir. A n a h ta r K e lim eler: N orm , ahlak, etik, kamu Kamu yönetimi alamnda eskiden beri evrensel olarak yapısal, işlevsel ve davramşsal ilkeler geliştirilmesine yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar kamu yönetimi alamnda karşılaşılan sorunlar nedeniyle yapılmaktadır. Ancak çağımızda yaşanan siyasal ve toplumsal alandaki gelişmeler, kamu alamnda kurulan ilişkileri daha karmaşık hale getirmiştir. Bu alandaki ilişkileri düzenlemek ve karşılaşılan sorunları çözebilmek için etiğe duyulan ihtiyaç artrmştır. Bu çalışmalara ömek olarak Heady’nin Yeni Kamu Yönetimi Yaklaşımı, “kamu yöneticilerinin değerler, etik ve ahlakla ilgilenmesi ve toplumım sorunlarım çözmek üzere bir eylem stratejisi izlemesi yükümlülüğü üzerinde durmuştur” (Heady, 1990: 3). Kemaghan da, yetmişli yılları kamu yönetimi disiplininin ve uygulamalarmm tarihsel gelişiminde “etiğin on yılı” olarak tanımlamaktadır (Kemaghan, 1980: 207). Bu yaklaşımlarda da açıkça görüldüğü gibi Kamu Yönetiminde etik ilkelerin önemi, daha önceleri tanık olmadığmuz kadar fazladur. Burada etik ilkelerden çoğunlukla iş alanlannda uyuhnası gereken ilke, değer ve norm bütünü anlaşılmaktadır. Bunlarm da genellikle ilgili olduğu toplumun değer dizgeleriyle bağlantıları vardır. Appleby’a göre “bütün insan örgütleri dizgeli biçimde türlü değerlerin arayışmdadır. Örgütün işleyişi değer arayışmm giderek daha önemli bir yönü haline gelir. Kamusal örgütlenme bütün örgütsel kompleksin dizgeli bir biçimde kamusal değer peşinde farklılaşmış bir ' D oç.D r., Süleym an D em irel Ü niversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi F elsefe B ölüm ü 142 Kamu Etiği parçasıdır” (Appleby, 1952: 1-2). Cooper’a göre de etik ilkelerle kültürel değerlerin, ahlaki kodların bağlantıh olması, ortaya çıkan sorunların çözümü için son derece önemlidir. Yönetimin etik boyutlarınm incelenmesinde, işlevlerini gördüğü toplumsal ve kültürel bağlam açısmdan yönetsel rolü anlamamn yararlı olacağım öne sürer. Ona göre bu bakış açısı etik sorunları yeterince tanımlayabilmede ve onlarla başa çıkmada oldukça etkili olacaktir (Cooper, 1990:31). İster kamu yönetiminde ister hayatm farklı alanlarında olsun ortaya çıkan etik sorunların çözümü için önerilen belirli ahlaki kodlar içeren normlara göre davramiması gereği, insan hayatim kolaylaştırıcı işleve sahiptir. İnsanlar davramşlarım ortaya koyarlarken, çok fazla düşünmeden, hatta bazen hiç düşünmeden, yalnızca öyle öğretildiği için, öyle hareket ederler (Key, 1999: 217225). Yukarıda kısaca anlatilmaya çalışılan görüşlerde etiğin öneminden bahsedilmekte, etiğin de ahlakla ve kültürle bağlantıh norm getiren bir disiplin olduğu kabul edilmektedir. Etik ve ahlak anlamdaş görülerek birbirinin yerine kullamlmaktadrr. Ama ‘ahlak’ sözcüğünün farklı bağlamlarda kullamşlanna, farklı şeyleri nitelemek için kullamidığma dikkat edilirse, onu “etik”ten ayırmamn yerinde, hatta zorunlu olduğu görülecektir (Tepe, 1992: 4-8). Çünkü sözcüğün çeşitli kullamşlanna bakıldığında ahlakm üç ayrı anlamda kullamidığı, bunlardan ancak birinin tam olarak etikle örtüştüğü, diğer iki anlamda kullanılışmın, özellikle çok yaygm olan bir kullamşmm ise temelde felsefenin bir dalı olan etikten aynidığı görülmektedir (Tepe, 1998: 9-24). Birinci anlamıyla ahlak “insanlararası ilişkilerde kişilerin uymaları beklenentalep edilen- davramşlardır. Yapılması-yapümaması gereken (izin verilenverilmeyen, teşvik edilen-yasaklanan) davramşlardur; başka bir deyişle, belirli bir grupta ya da genel olarak iyi sayılan- kötü sayılan davramşlardu-. Böylece ahlak: kişilerarası ilişkilerde davramşlara ilişkin geçerli (bir grupta, belirli bir zamanda ya da genel olarak geçerli olan, olması istenen) çeşitli değer yargılan sistemleri olarak karşımıza çıkıyor. Bu genel değer yargılan ise, kişilerin belirli koşullarda başka insanlarla ilişkilerinde yaptıklannm; her biri tek-eşsiz ve karmaşık bir bütün olan eylemlerimizin değeri konusunda yargıda bulunmak için kullamlıyor (Kuçuradi, 1994: 20-21). Ahlaktan bu anlamıyla belli bir kültüre ait değer yargısı sistemi anlaşıhnaktadır. Böyle olunca aym eylemin bir kültürün içindeki farklı gruplarca ve farklı kültürlerce birbirinden çok farklı şekilde, hatta Ijirbirine tam olarak zıt biçimde değerlendirilmesi olanaklı olabilmektedir. Böylece aym eylem aym anda farklı gruplarca ya da kültürlerce hem “iyi” hem de “kötü” olarak değerlendirilebilmektedir. Dolayhsıyla bu anlamıyla ahlakm ve tabi etiğin de göreli olduğu sonucu çıkmaktadır. Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sonatlara Felsefi Çözüm Önerisi 143 İkinci anlamıyla ahlak, belirli bir ahlaktan bağımsız olarak “ahlaklılık” anlamında kullamlmaktadır. Bu anlamda ahlak ya da ahlaklılık, “insanlara, insan olarak eşit muamele yapmak gerekir”, “sözünde durmak gerekir”, “urk ayrımı yapmamak gerekir”, “işkence yapmamak gerekir” gibi doğrudan ya da dolayh olarak “insanm değerinin bilgisf’nden çıkarılan ilkelerin dile getirdiği şeydir. Bu ilkelerin bir kısmı, insamn değerinin bilgisinden doğrudan doğruya yapılan çıkarımlardır: örneğin “insanlara, insan olarak eşit muamele yapmak gerekir”, bir kısmı ise dolaylı olarak- bu değeri harcayan tarihsel koşullar aracılığıyla çıkardığımız ilkelerdir: “ırk aynım yapmamak gerekir”, “işkence yapmamak gerekir” gibi. Bu ilkelerin bize söylediği şudur: bir insan (siz-ben) başka insanlarla ilişkilerinde o ilkenin talep ettiği gibi davranırsa, insamn yapısal olanaklarım gerçekleşebilmesini engellememe olanağı artar. Başka bir deyişle, belirU bir durumda bir insan doğru değerlendirme yapamıyorsa ve elinden geldiği kadar insamn değerine zarar vermemek istiyorsa; ilgili ilkenin dile getirdiği gibi davranırsa, bu değere zarar vermemesi daha olasıdır, demektir bu (Kuçuradi, 1994: 29-30). Üçüncü anlamıyla ahlak, “etik”tir. Bir felsefe disiplini olarak etik, bilgisel bir alandır. Bu nedenle “doğru” ve “yanlış”tan sözeder, bu nedenle ahlaki değer yargıları gibi göreli değildir. Etiğin sorulan “doğrudan kendi yaşamımızda veya kamu yaşamında kararlar aldığımızda ve eylemde bulunduğumuzda yüz yüze geldiğimiz veya görmezlikten geldiğimiz etik sorunlarla ilgili sorulardır (Kuçuradi, 1999: 1). Etik sorular, eylem ve değerlendirmeyle ilgili yaşanan sorunlara felsefeyle ya da felsefi bakışla bakmamn ürünü olan sorulardır. Her birimizin yaşammm çeşitli anlarmda farklı eyleme olanaklan arasında bocaladığmuz, o anda neyi yapmamn doğru olacağına karar vermede güçlük çektiğimiz olmuştur. “Karşı karşıya bulunduğumuz belirli bir anda ne yapmamn doğru olacağı” sorusu, yalmz o durumu yaşayanın yamtlayabileceği bir soru olup, yamtlanması kimi olgusal ve felsefi bilgi gerektirse bile, yanıtm kendisi hiç de felsefe bilgisi olmayacaktır. Buna karşılık belirli bir dunumm ötesinde “değerli olamn” ya da “doğru ve değerli eylemin ne olduğunu soran sorular” etiğin sorularıdır; bu sorulann yamtı da doğal olarak felsefe bilgisi olacaktır. Çünkü kişilerin tek tek durumlarda verdikleri doğru kararlarm, belirli durumlarda yaptıklan doğru eylemlerin ötesine geçerek, bütün bu bağlamlarda kullamlan “doğru değerlendirme”nia, “doğru eylem”in ne olduğunu sormak, tüm bu eylem ve değerlendirmelere felsefeyle, felsefece bakmayı gerektirir, bunun sonucu da -eğer başarılabilirse- “doğru eylem”in ne olduğunun belirlenmesi olacaktır. Bu da halis bir felsefe bilgisi örneği olacaktır (Tepe, 1998: 9-24). Burada felsefeye düşen, bilgi ortaya koymak, yolu aydınlatmaktır. Bu yolu yürümek ya da yürümemek her kişinin kendi vereceği bir karardır (Kuçuradi, 1996: 170). Kişiler karşılaştıklan her tek durum için doğru değerlendirme yapmak yerine, haznr normlan kullanabilir. Ancak “insanm değerinin bilgisinden türetilmiş olsa da, hazu: normlarla değerlendirmelerde bulunmak, değerlendirmede bulunan 144 Kamu Etiği kişiyi zaman zaman çıkmazlarla karşı karşıya bırakabilmekte, kişi ikisi de bu türden olan iki normdan birisini seçmek zorunda kaldığında ne yapacağmı belirlemede çaresiz kalmaktadır. Bu nedenle normlar ortaya koymak ya da konulan normları temellendirmek, günümüzde sıkça yapıldığı gibi, etikle özdeşleştirilse de -normlarm türetildikleri yer ya da normlarm niteliği ne olursa olsun- normlarla yapılan değerlendirmeler ezbere değerlendirmeler olacak, değerlendirilen şeyin değerini bize gösteremeyecektir. Bu nedenle “belirli bir ahlaktan çıkarılan normlarla “insamn değerinin bilgisi”nden türetilen normlar arasmdaki fark çok önemli olmakla birlikte, norm getirmek felsefenin işi değildir; bu anlamda etik norm getiren, normlara değerlendirmeler öneren bir alan hiç değildir. Etiğin olsa olsa normlann temellendirilmesiyle ilgisi olabilir, bu da etik bir etkinlik olmaktan çok, etiğin içinde yer alabilecek bilgikuramsal bir etkinlik olur (Tepe, 1998: 9-24). Kamu alanında karşılaşılan durum, bu alana ilişkin ahlak kodları (ilkeleri) geliştirme çabalan olarak karşımıza çıkmıştır. Kamu alamnda da diğer meslek alanlannda olduğu gibi yapılması ve yapılmaması gereken davramşları saptayan normlardan oluşan bir liste ortaya konulmaktadn. Meslek mensuplarmdan bu normlara ya da temel ilkelere göre değerlendirme yapmaları ya da davramşta bulunmaları beklenmektedir. Bu kodlar etik sorunları gidermede her zaman tek araç olarak görülmese de temel enstrüman olarak görülmektedir. Ne var ki, bu normlarla değerlendirilmesi beklenen her eylem, her durum tektir, biriciktir. Her ilke, her norm ise bir genelleme, genel olarak yapılması gerekene ilişkin bir belirlemedir. Genel olarak ya da belirli durumlarda ne yapılması gerektiğini, nasıl değerlendirme yapılması gerektiğini belirlemeye yöneliktir normlar. Yukarıda da belirtildiği gibi her tek duruma uygun bir normdan söz edilemeyeceği gibi, belirli bir durumda yapılması gerekene ilişkin farklı, hatta birbiriyle çelişen normlar da söz konusu olabilmektedir. Normlar arasında bir tercih yapmak gerektiğinde, her zaman bir normun diğerine göre insamn değerini daha fazla koruduğunu söylemek zordur. Ama günümüzde sıkça yapıldığı gibi etik, bu arada “meslek etikleri” de normlardan oluşan bir alan olarak görüldüğünde, bu tür içinden çıkılması güç bir sonmla karşılaşılması kaçımimaz olmaktadur. Örneğin, ‘doğruyu söyle' ve ‘görevini iyi yap’ gibi iki norm çatışırlarsa, hangi norma göre davranacağım kestiremeyen kişi durum karşısmda çaresiz kalacaktır. Belki bir norm tercih edilebilir ve tercih edilen norma uygun eyleminin gerekliliği de bir biçimde ussal . olarak temellendirilebilir, ama bu, yine de her tek durumu doğru değerlendirmemizi sağlayamaz (Tepe, 2002: 53-60). Deney kaynaklı olanlardan tümüyle farklı epistemolojik ve aksiyolojik değere sahip olan insamn değerinin bilgisine dayanarak çıkarılan ilkeler bile bizim doğru değerlendirme yapmamızı sağlayamazlar. Onlar bize "belirli bir durumda bir insan doğru bir değerlendirme yapamıyorsa ve elinden geldiği kadar insamn değerine zarar vermek istemiyorsa, şöyle şöyle davranırsa, bu değere zarar vermemek daha olasıdır" (Kuçuradi, 1988: 29-30) derler. “Bu ilkeler de genel geçer değildir. Tarihsel oluş içinde bu tür bir ilke ortaya konduğunda, [bu] her zaman için geçerli bir ilkedir, ama her tek durum için değil” (Kuçuradi, 1980: 187). Ama Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 145 içinde bulunulan duruma ilkelerin, normların ötesinde bakmak da olanaklıdır. Bu, söz konusu tek durumu, değer yargılarını ya da değerlendirme normlanm bir yana bırakarak, olduğu gibi görmeyi, bu durumda o tek durum için neyin yapılmasımn doğru olduğuna karar verebilmeyi gerektirir. Kısaca doğru değerlendirme yapabilmeyi gerektirir. Doğra değerlendirme yapabilme ise her şeyden önce bilgi soranudur, hem de farklı türden bilgilere sahip olmayı gerektiren bir bilgi sorunudur. Çünkü "doği'U değerlendirmelerde bulunmak ve yapılmış değerlendirmeleri smamak için değer yargılarma ve genellikle normlara gerek yok, bilgilere gerek vardır: değerlendirilmesi söz konusu olanla ilgili bilgilere, değerlendirilenlerin ait olduğu alanda değerlendirme etkinliğinin özelliğine ilişkin bilgilere, insamn değerinin bilgisine, değerlere ilişkin bilgilere vb. İlkelerin belirlemesi, eylemde bulunurken kişinin içinde bulunduğu koşullarla ilgili bilgisi doğru bir değerlendirme yapmaya yeterli olmadığı zaman -ve kişinin yaşamında sık sık olur bu- değer harcama ya da yararma-çıkanna zarar verme olasılığım azaltabiliyor ancak” (Kuçuradi, 1980: 189). Kamu alamnda uygulanan hukuk kurallan da birer normdur. Bu normlar kimi zaman iktidarda bulunanların grapsal çıkarlarından kimi zaman kültürel normlardan nadiren de üısan haklarmdan türetilirler. Bu durum çoğu zaman değerlendirilmesi gereken duruma ilişkin birbirini çelen yargılarm ortaya çıkmasına neden olur. Böylece de karar alma ve uygulamada bulunmak güçleşir. O halde hukuk değerden bağımsız bir alan olarak mı düzenlenmeli? Elbette hayır. Hukukun etik temellerini doğra biçimde ortaya koyabilirsek, hukuk kurallanm uygularken etik sorunlarm ortaya çıkma olasılığım azaltmış oluruz. Bunun için öncelikle değerlerin yapısal özelliklerinin ortaya konması gerekir. Değerlerin varlıksal özelliklerine ilişkin kanştırmalardan ve varolmamn yalnızca bir tür varolma biçimine- real ya da zamanda mekanda olmayaindirgenmesinden kaynaklanan değerlere ilişkin saptamalar, değerlerin bilgisine ilişkin kimi sonuçlann da ortaya çıkmasma yol açmış, değerlere ilişkin “nesnel bilgi” olanaksız görülmeye başlanmıştır. Değerlere ilişkin söylenenlerin öznel kalacağı, birer duygu ifadesi olmaktan öteye geçemeyeceği söylenmiştir. Bunun sonucu olarak da nasıl mutlak, her yerde ve zamanda geçerli değerler yoksa, değerlere ilişkin nesnel bir kuramın da olamayacağı çıkarımı yapılmıştır. Değerlerden söz etmek, değerlere ilişkin bilgi ortaya koymak hukuki pozitivizm savunucularmca metafizik çabalar olarak nitelenip, hukukun dışma itilmiştir. Bu türden çalışmalarm “bilimsel” olmadığı, bu nedenle hukukun içinde yer alamayacakları, onlarm hukuktan ziyade felsefenin ya da ideolojilerin -felsefe de dinsel, metafizik ya da ideolojik türden bir etkinlik olarak görülerek- konusu olduğu düşünülmüştür. Böylece değerlerden, daha genel olarak da ahlaktan arınmış bir hukuk bilimi kuralmaya çalışılmıştır (Tepe, 2006: 182-197). Değerlerin varolma tarzlannm farklılığı, yani onlarm real şeyler gibi varolmadıklan, ama insan yaşamım etkileyen, hatta insan eylemlerini belirleyen şeylerin başında geldikleri görülürse, onlara ilişkin bilgi ortaya koymamn da mümkün olduğu, sadece real şeylerin bilgisinden kimi farklılıklar gösterdikleri 146 Kamu Etiği de açıklığa kavuşmuş olur. Değerlerin farklı türden bir varolmaya sahip olduklan görülünce de değerlerden kurtulmaya çalışmak gibi gereklilik de ortadan kalkar, en azmdan önemini yitirir (Tepe, 2006: 182-197). Hukuk biliminin bu anlamda değerlerden bağımsız olması mümkün değildir; çünkü hukuk alanı değerlerden bağımsız olamaz. Ama hukuk, yüklemleri daha çok iyi- kötü olan ve içinde bulunulan toplumsal koşullarm ürünü olan değer yargılarmdan bağımsız olabilir. Hukuk bilimiyle uğraşırken kişiler içinde bulundukları toplumdan gelen değer yargılarmı -bunlar gelenekler, inançlar, siyasal görüşler, toplumsal kanaatler vb. şeyler olabilir- bir yana bırakabilir. Bu hem mümkün hem de gereklidir. Bilimsel tavır bunu gerektirir. Aksi durumda kişi kendi toplumsal değerlerinin iyi bir savunucusu ya da temsilcisi olabilir, ama bilim adamı olamaz. Bilim adamlığı, ilke olarak, içinde bulunulan topluma ait değer yargılanm, inançları geçici olarak da olsa, ayraç içine alabilmeyi, ona mesafe alarak bakabilmeyi gerektirir. Nasıl dinle ilgiU konulan, kendi dinsel inançlaruu bir yana koyarak bakamayan kişi bir teolog ya da din bilgini değil de, vaiz ya da papaz olursa, kendi toplumsal değer yargılarmı hukukla ilgili araştrrmalarma kanştıran, hukuka bu değer yargılarıyla bakan kişi de hukukçu olamaz. Bu genellikle bilimin nesnelliği, bilim adamlarnun nesnel olmasıyla kastedilen şeydir. Nesnellikten bilim adamlarnun toplumsal veya kişisel değer yargılarmdan bağımsız olması anlaşılırsa, bu yukarıda da anlatmaya çalıştığımız gibi, bu mümkündür; ama “nesnellikten” her türlü değerden bağımsız olma anlaşılırsa, bu mümkün değildir; çünkü bu durumda “nesnel olmanı”mn kendisine bir değer ile n m e k te , nesnel olmak değerli bir şey sayılmaktadur. Bu nedenle hiçbir insan etkinliği, bu arada bilim yapma da değerlerden bağımsız, değerlerin dışmda gerçekleştirilemez. Yaptığunız her eylemle değerlerle ilintilidir. Eylemle istenen şeyin değerli olup olmaması söz konusu olduğu gibi, eylemin sonucunda da, o eylemle değerler korunmuş da çiğnenmiş de olabilir (Tepe, 2006: 182-197). Hukuk normlan değerden bağımsız düşünülemez. Çünkü her hukuksal düzenlemede bir değerlendirme, her değerlendirmede bir tercih, her değerlendirme sonımda bir yargı verme söz konusudur. Hukukun adaletle bağlantışmı koparmak, adil olup olmamayı, haklı ile haksızı birbirinden ayırt etmeyi amaçlamayan bir yasal düzenlemenin hukuk sayılması mümkün müdür? Her hukuksal düzenleme örtük olarak da olsa “doğru” ve/veya “adil” olanı bulmayı ya da gerçekleştirmeyi amaçlamaz mı? En azmdan her hukuk normunun yapılmasımn arkasmda “doğra sayılam” gerçekleştirme, onun gerçekleşmesini sağlama çabası yok mudur? (Tepe, 2006: 182-197). Bunun ötesinde hukuksal ilkelere ya da hukuk normlarma türetildikleri yer ya da kaynaklan açısından bakıldığında, bunlarm bir kısmmm “farklı tarihsel gerçeklik koşullannda deneyden induksiyonTa (bir çeşit tümevanmla) türetildikleri”ni; bir kısmınmsa “insanlann içinde bulunduğu, en az iki tarihsel durumun, insanm bazı yapısal olanaklarınm değerinin bilgisi ışığmda (ya da insan onum dediğimizin ışığmda) karşılaştmlmasmdan türetildikleri”ni görürüz. “İlk türden normlar, istatistiksel olarak temellendirilebilir, ikinci türden normlar Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 147 ise bir çeşit absürde indirgemekle” (Kuçuradi, 2000a; 8). “İlk türden olan, kültürel adını verdiğim normlarm kaynağı, belirli doğal-toplumsal koşullar ve farklı kültürlerin insan anlayışlarıdır. Bunlar, belirli bir tarihsel anda mevcut koşullarla ilgili davramş normlarıdır. .. .İkinci türden normlar, insamn değerinin bilgisinden türetiliyor; bu değere zarar veren insansal ve tarihsel koşullar karşısmda doğrudan ya da dolaylı olarak bu bilgiden türetiliyorlar -‘öldürmemek gerekir’, ‘ırk ayrımı yapmamak gerekir’ normlan gibi” (Kuçuradi, 2000a; 8-9). Hukukun ahlaki normlan veya belli bir grubun çıkarlarım gözetmeyip, etik ilkelerden ya da yasaların belirli tarihsel koşullarda insamn değerinin bilgisinden yapılan çıkanmlardan veya türetilen ilkelerden- yani temel insan haklarmdan ve bunlardan türetilen toplumsal-siyasal düzenleme ilkelerinden- hareketle oluşturulduğu ve işletildiği durumlarda hukuk ile etik arasmda asli ilgi gerçekleşmiş olmaktadır. Hukuk da bir insan kurumu olarak işlevini ancak böyle yerine getirebilmektedir. Bunun gerçekleşebilmesi “hukuk ile etik arasmda ilgi kurma çalışmalarımn başarılı olabilmesi için, insan haklarına ilişkin açık felsefi bilgi (kavramsal bilgi) gerekiyor. Bu bilginin olmadığı yerde yasa türetiminde çeşitli ahlaklann -ya da kültürel normlarm- rol oynaması; etik ilkelerin yerine, çok defa ahlaklann belirleyici olması doğal oluyor. Bu durumda felsefeye ve felsefeciye düşen iş, yasa türetiminde hareket edilen normlan didiklemek ve somut yasa türetimlerinde hareket edilen normlan felsefi değer bilgisiyle değerlendirmektir. Bunu başarabilmek için, insamn neliğinin ortaya konulması ve bundan sonra onun değerinin bilgisini hesaba katan hukuksal düzenlemelerin yapıhnası, kamu alamnda karşılaşılan etik sorunları büyük ölçüde çözecektir (Kuçuradi, 2000b; 298-299). Kamu alamnda uygulanan hukuk normlarmın belli bir grubun çıkarlanm yerine getirmek için türetilmesi ya da belli bir kültürün ahlaki kodlarma uygun olarak türetilmesi, hukukun genel geçer normlar içermesi gerektiği savma ters düşmektedii'. Çünkü burada korunan belli bir grubun çıkarları ya da belli bir kültüre mensup olanlar olacalctır. Yukarıda yapılmaya çalışıldığı gibi normlarm yapısal özelliklerine felsefeyle bakmak, kimi aynmlar yapmayı gerekli kılmaktadır. Bu ayrımlara uygun olarak getirilen hukuk kurallan öncelikle kamu alamnda, ama genel olarak “insamn işi”yle ilgili her alanda karşılaşılan etik sorunlara çözüm olabilecek gibi göninmektedir. KAYNAKÇA APPLEBY, P.H. (1952), Morality and Administration Government, Louisiana State University Press, Louisiana. in Democratic COOPER, T.L. (1990), The Responsible Administrator, Jossey-Bass Publishers, San Francisco. HEADY, Ferrel (1990), Public Administration: A Comperative Perspective, Marcel Dekker Inc., New York. 148 Kamu Etiği KÜBRNAGHAN, Keımeth (1980), “Codes of Ethics and Public Administration: Progress, Problems and Prospects”, Public Administration, Vol.59, Summer. KEY, Susan, “Organizational Ethical Culture: Real or Imagined”, Journal of Business Ethics, Vol.20, pp. 217-225. KUÇURADÎ, İoanna (1980), “Normların Bilimsel Temellendirilebilirliği”, Çağın Olayları Arasında, Türkiye Felsefe Kurumu Yaymlan, Ankara. KUÇURADÎ, 1. (1988), “Ahlak ve Kavramları”, Uludağ Konuşmaları, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara. KUÇURADÎ, î. (1994), Uludağ Konuşmaları, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara. KUÇURADÎ,1. (1996), Etik, Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara. KUÇURADÎ, î. (1999), Philosophical Ethics and Professional Ethics", Ethics of the Professions: Medicine, Business, Media, Law, Springer-Verlag, Berlin Heidelberg, s. 1-15 KUÇURADÎ, i. (2000a), “Etik İlkeler ve Hukukun Temel İlkeleri Olarak İnsan Hakları”, Ankara Barosu Hukuk Kurultayı 4, s.5-10. KUÇURADÎ, î.(2000b), “Hukuk ve Etik”, Bedia Akarsu Armağanı, Haz. Betül Çotuksöken-D.Özlem, İnkılap Kitabevi, İstanbul. TEPE, Harun (1992), Etik ve Metaetik, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara. TEPE, H. (1998) “Bir Felsefe; Dah Olarak Etik: “Etik” Kavramı, Tarihçesi ve Günümüzde Etik” Doğu Batı Dergisi, Yıl 1, Sayı 4, s.9-24. TEPE, H. (2002) "Meslek Etikleri: Temelleri ve Sorunlan": Polis Meslek Etiği, î. Bal-M. B. Eryılmaz (eds.). Polis Akademisi Başkanlığı Yaymlan, Ankara, s. 53-60. TEPE, H. (2006) "Değerlerden Bağımsız Bir Hukuk Mümkün müdür? Hukukun Etik Temelleri", Ankara Barosu Hukuk Kurultayı 2006 Bildirileri, 2. Cilt, Ankara, s. 182- 197. (2. Baskı Cilt 2, s. 165-178). ETİK, İNSAN HAKLARI VE KAMU YÖNETİMİ Görkem BİRİNCİ* Ö zet Etik, felsefen in en eski disiplinlerinden biridir. Günüm üzde, genellikle, kamu görevlilerinin davranış v e kararlannı b elirleyecek ilkeler ya da kodlar olarak anlaşılan kamu etiğin e ilişkin tartışmalar da geçm işte, ahlak, siyaset v e dev let felsefesin in büyük düşünürlerince kapsam lı olarak ve ustalıkla ele alınm ıştır. A ncak, kamu yönetim inde etik ilkeleri egem en kılm a çabasında bugün geçm işte dile getirilenlere ek olarak gözönünde bulundurulması gereken önem li bir husus, düşünce yaşam ım ıza büyük oranda yirm inci yüzyılda giren insan haklan fikridir. O ysa, insan haklanm n etikle ilgisinin kurulmaması v e insan haklarının devlet ya da kamu yönetim iyle kurulan çarpık ilgisi n edeniyle bu konu çoğu zaman gözden kaçmaktadır. B u yazıda, etik, insan haklan v e kamu yönetim i ya da devlet idesi arasındaki güçlü bağın serim lenm esine çalışılacak v e kamu etiğine tem el olabilecek ilkelerin ö ncelikli olarak insan haklan filerine de kaynaklık eden insanın değerinin bilgisinden türetilen ilkeler olduğu gösterilm eye çalışılacaktır. B u doğrultuda insan haklarının, etik ile kamu yönetim i ya da kamu görevlileri arasında nasıl bir köprü oluşturduğu vurgulanacak ve bu sayede kamu etiğine ilişkin kavramsal kargaşanın aşılm asına katkı sağlanm aya çalışılacaktır. A n a h ta r K e lim eler; Etik, İnsan H aklan, Kamu Etiği, Kamu Y önetim i GİRİŞ Kamu yönetiminde, “kamu etiği”, “kamu hizmeti etiği”, “kamu yönetimi etiği” ya da “yönetsel etik” olarak adlandmlan alamn «akademik bir disiplin ve çalışma alanı olarak belirginleşip yoğun bir biçimde sosyal bilimler literatüründe yer alması» (Nohutçu, 2004: ,397), meslek etiklerinin moda olduğu -her mesleğin kendine ait etik kodlarının olması gerektiği fikrinin yaygınlaştığıyirminci yüzyılm özellikle son çeyreği ile paralellik gösterse de, kamu yönetimi ile etik arasmdaki ilgi bundan çok daha eskilere uzanır. Felsefî düşüncenin ortaya çıktığı Antik Yunan medeniyetinin en önemli temsilcilerinin -Sokrates, Platon ve Aristoteles’in - eserlerinde kamu yönetimiyle (devlet, rejim, politeid) etik değerler arasında vazgeçihnez ve güçlü bağlarm kurulduğunu görmekteyiz. Bu büyük düşünürler devlet idaresini hiçbir zaman adaletten, halckaniyetten, erdemlerden ya da genel olarak etik sorunlardan ayrı düşünmemişlerdir. Platon, Devlet ve Yasalar adım taşıyan siyaset ve devlet felsefesinin iki temel eserinde kamu yönetimi ile etik arasmdaki ilginin mahiyetini açık bir şekilde ortaya koyar. Ona göre, devletin nihai amacı ile kişinin nihai amacı veyahut devletin iyisi ile kişinin ya da yurttaşın fy/si asimda aynıdır. Platon için, devletin (varoluş) amacı adaleti egemen kılmaktır. Ancak böyle bir toplum, insanm en iyi şekilde kendim gerçekleştirmesine olanak sağlayan toplumdur. (Strauss, 1965: 134) Platon’a göre, yöneten kişiler «uğruna çalıştığı kimsenin işine geleni gözetir ve buyıirur. Bu kişi her söylediğini, her yaptığını bu amaçla, yani yönetilenin Araştırma G örevlisi, H acettepe Ü niversitesi, I.Î.B.F., Siyaset B ilim i ve Kamu Y önetim i B ölüm ü. 150 Kamu Etiği İşine geleni gözeterek söyler ve yapar.» {Devlet, 342e^'®) Ona göre her yönetim, «yönettiği, bakımım üzerine aldığı şeyin iyiliğini gözetir.» {Devlet, 345d^'®) Platon’un adalete dayanan yasa/hukuk devleti idealini Aristoteles de sürdürür. Ona göre, «siyaset, yuttaşları nitelikli ve iyi insan kılmaya, insanlarm iyi eylemde bulunmasma çaba gösterir.» {Nikomakhos’a Etik, lOPPb^”) Tüm yurttaşlarm iyiliğini esas alan bu devlet ideali ya da “ideal devlet” anlayışı düşünce tarihi boyunca diğer başka pek çok filozof tarafmdan da işlenmiş ve çeşitli katkılarla günümüze kadar ulaşmışür. Bu nedenle günümüzde kamu etiğinin akademik bir disiplin olarak ortaya çıkmasınm sebebinin sadece, son yıllarda rüşvet, yolsuzluk ya da genel olarak kötü yönetimin yaygınlaşması (Öztürk, 2008:255; Nohutçu: 2004: 389; BaUcır, 2008: 1) olduğunu düşünmek pek de doğru görünmemektedir. Etik ilkelerin egemen olduğu bir kamu yönetimine duyulan ihtiyacı son birkaç on yıl ile sınırlamak, daha öncesinde bu türden sorunlarm olmadığım düşündürtmektedir. Oysa, kötü yönetim ve bu kötü yönetimden çıkış yollarının araştmlması daha önce de vurgulandığı gibi düşünce tarihiyle yaşıttır. Dolayısıyla, kamu etiğinin bir çahşma alam olarak ortaya çıkışımn nedenlerini başka yerlerde aramak daha doğru olacaktır. Kamu etiğinin akademik bir disiplin olarak ortaya çıkmasına neden olabilecek ve genel olarak kamu yönetimi (ya da yönetim bilimi) içinden kaynaklanan bazı sorunlardan bahsetmek mümkündür. Bu sorunların başmda, ondokuzuncu yüz;yıl sonlarmda ve yirminci yüzyıl başlarmda bir (sosyal) bilim olarak ortaya çıkan “yönetim”in, o dönemin (özellikle Weber’in bürokrasi modelinin) pozitivist bilim -değerden bağımsız (value-free) bilim - anlayışımn da etkisi altında “değer’lerin yönetim biliminin dışında tutulmasınm kamu yönetiminde yarattığı problemler sayılabilir: «Klasik “ideal-tip” bürokrasi modelinde madalyonun bir yüzünde ussal, tarafsız yol göstericiliğin yeterli olacağı varsaymu kabul edilirken, diğer yüzünde personelin bilgi, uzmanlık, liyakat özelliklerinin yeterli olacağmdan hareketle kişisel ahlaki özellikleri, karakter nitelikleri ve etik değerleri göz ardı edilmektedir.» (Nohutçu, 2004: 394) «Woodrow Wilson’ın “yönetim-siyaset dikotomisi”, Luthur GuUck, Frederick Taylor ve onun bilimsel yönetim yaklaşımının takipçileri, ayrıca, 1920’lerin ve 1930’ların Belediye Reform Hareketi liderlerinin tümü, kamu yöneticilerinin görevlerini nötr bir şekilde yerine getirirken tabi olacakları ilkeleri verimlilik, etkililik ve uzmanlık olarak kabul etmişlerdir.» (Cohen ve Eimicke, 1995: 98; Karasu, 2001: 244) Oysa, sadakat (loyalty) ve hesap verebilirlik (accountability) gibi ilkelerin de eklendiği (Goss, 1996: 579) ve bûroh-atik ethos olarak da adlandırılan bu yönetim anlayışımn, -kam u yönetiminin içinde ve dışında yaşanan gelişmelerin de neticesinde-, yetersizliği görülmüştür. Bu durumun kamu yönetiminde yeni etik ilke arayışlarım hızlandırdığını söyleyebiliriz. Günümüzde kamu etiği tarüşmalarmın yaygınlık kazanmasımn bir başka nedeni, son birkaç on yılda meslek etikleri olarak adlandırılan etik disiplinin özellikle Anglo-Sakson dünyasında yaygınlık kazanması ve meslek etiği . alamndaki çalışmalann kamu yönetimi alamna uyarlanması çabasıdır. Meslek Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi 151 etiklerinin akademik bir disiplin olarak büyük oranda Amerika Birleşik Devletleri’nde ortaya çıkmış ve tüm dünyaya yayılmıştır. Akademik bir disiplin olarak kamu etiğine ihtiyaç duyulmasmm nedeni olarak, yine özellikle ABD’de kamu vicdanım yaralayan Watergate skandab, Vietnam Savaşı, 1980’lerin Wall Street-HUD-Capitol Hili skandallan gösterilir. (Goss, 1996: 573; Menzel, 1997; 224; Cohen ve Eimicke, 1995: 97; Steinberg ve Austem 1996: 3) KAMU E T İĞ İM )E KAVRAMSAL SORUİNÖLAR Kamu etiği, özellikle yeni bir çalışma alam olması nedeniyle birbiriyle bağlantılı birtakım kavramsal sorunlarla yüz yüzedir. «“Kamu yönetiminde etik”, pek çok yazara göre teorik çerçeve yokluğu nedeniyle sıkmtı yaşamaktadır.» (Cohen ve Eimicke, 1995: 99) Bu sıkmtılan bazı ana başlıklara göre smıflandmnak mümkündür. İlk olarak, kamu etiğinin neliği ya da kapsamı konusundaki belirsizlik gelmektedir. Bunun başlıca nedeni, genel olarak felsefi etiğe -etikten anlaşılan şeye- ve özelde meslek etiklerine ilişkin sorunlardır. Başka bir ifadeyle, kamu etiğini felsefî etikten ve meslek etiklerinden ayıran şeyin ne olduğu -bunlarm ayrışan ve örtüşen yanlarmm ne olduğu- sorunudur. İkinci olarak, kamu yönetiminin (devletin) amaç ve işlevlerine farklı yaklaşımlardan kaynaklanan sorunlar gelir. Çünkü kamu etiğini kamu yönetiminin amaç ve işlevlerinden ayn düşünerek içeriklendirmek mümkün görünmemektedir. Bu noktada ise, -ideolojik tartışmaları da içeren- “kamu yaran”, “kamu hizmeti”, “takdir yetkisi” gibi kamu yönetiminde çok temel kavram ya da ilkeler ön plana çıkmaktadır. Bu ikinci sorunla bağlantılı bir başka sorun “kamu görevlileri”nin kimler olduğu, yani, tammı sorunudur. Bugün dahi kamu yönetiminin bir meslek olup olmadığı tartışma konusudur. Ancak günümüzde anlaşıldığı şekliyle- kamu etiği ancak, kamu yönetimini bir meslek olarak varsayılması durumunda olanaklıdır. Ayrıca, kamu etiğinin meslek etiklerinin bir alt dalı olarak görülmesi de kamu yönetiminin bir meslek sayıldığmm göstergesidir. Meslek etikleri, aym meslek mensuplarımn sıkça karşılaştıkları sorunlara yol gösterici davramş kodlan getirme çabasmdadır. Dolayısıyla, kamu görevlilerinin tanımmdaki belirsizlik ve kapsamındaki genişlik ortak davramş ilkeleri ya da kodlanmn ortaya konmasında soranlar yaratabilmektedir. Meslek etilderi ve kamu etiği olarak adlandırılan akademik disiplinlerin konulan, (felsefi) etik bilgi olmaksızm açıklanamaz. Eğer, birinin neden etik kişi olması gerektiği ya da doğra eylemin ne olduğu sorasu bilgisel olarak açıklanamazsa, kişinin (kamu görevKsinin) neden rüşvet almaması (ya da vermemesi) gerektiği de -e n azmdan bilgisel olarak- izah edilemez. Dolayısıyla kamu etiği de olanaksız hale gelir. Oysa kimi yazarlar, “etik bilgi”nin olanağına karşı çıkmaktadırlar. Bu yazarlarca (felsefi) etik, “gereken”e ilişkin; başka bir ifadeyle deney ve gözlemle doğralanma imkam olmayan ve salt “gereklilikler” bildiren normatif bir disiplin olarak görülmekte, bu nedenle de göreli olmakla dolayısıyla da, bilgisel nitelikten uzak bir alan olarak değerlendirilmektedir. Etiğe ilişkin bu türden 152 Kamu Etiği eleştirilerin meslek eliklerine de yöneltildiğim görmekteyiz. Çünkü «son yirmi yılda gördüğümüz çeşitli meslek etikleri patlamasına yol açan en önemli etkenin, ortak normlar getirme arayışı ile felsefede metaetiğin egemenliğinin biraraya gelmesi olduğu söylenebilir.» (Kuçuradi, 2000: 22) Meslek etikleri, bir mesleğe mensup olan herkes için mesleklerim icra ederken uyacaklan “genel geçer” normlar getirme iddiasmdadır. Bu açıdan, asimda her meslek dah için genelgeçer normlar getirme peşinde olan meslek etikleri ile bu türden normlann olabilirliğini redde dayanan postmodem düşüncenin gelişiminin eşzamanlı yirminci yüzyılın son çeyreği- olması da dikkat çekicidir. Değerlerin göreliliğinin dolayısıyla bu alanda teorik bilgi ortaya konamayacağı düşüncesinin temel nedeni, etiğin sadece normatif bir disiplin olarak görülmesidir; normlarm kültürden kültüre farkhiıklar gösterdiği olgusundan hareket edilerek evrensel normlarm olamayacağı düşünülür. Oysa felsefî etik, «felsefenin diğer alt alanları gibi bilgi üreten bir alan olarak karşımıza çıkıyor: etik problemleri -yani insaıüararası ilişkilerle ilgili problemleri- bir insan fenomeni olan e t i k f e n o m e n i n i n çerçevesi içinde ele alan ve doğrulanabilir-yanlışlanabilir bilgi üreten bir alandır.» (Kuçuradi, 2007a: 123) Kamu etiğinin olanağma ilişkin bir başka itiraz “etik tarafsızlık” (ethic neutrality) olarak adlandırılan yaklaşımdan gelir. «Ahlaklılığın sadece özel yaşamda olanaklı olabileceğini, örgütsel yaşamda olanaklı olamayacağını kabul eden bu yaklaşıma göre, yöneticiler örgütün karar ve politikalarım ve amirlerinin emirlerini kendi değer yargılarım katmadan tarafsız (nötr) bir şekilde uygulamalıdır.» (Thompson, 1985: 555) Dolayısıyla, amirlerinin emirlerini uygulamakla yükümlü olan kamu görevlilerinin etik sorumluluğundan bahsetmek olanaksız olacaktır. Bu yaklaşım, daha önce de vurgulandığı gibi yasal/ussal yönetim anlayışımn bir yansıması olarak görülebilir. Kamu etiğinin olanağma bir diğer itiraz ise, “örgüt etiği” (ethic structure) olarak adlandmlan ve etik sorumluluğu gerçek kişilere değil de kurumlara ya da bir bütün olarak devlete ait olduğunu düşünen yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre «idareciler belli bir bağımsız ahlaki yargı alamna sahip olsa da, devletin karar ve politikalanndan ahlaken sorumlu tutulamazlar.» (Thompson, 1985: 559) Kamu etiğine ilişkin bir başka kavramsal sorun, kamu etiği ile meslek etikleri arasmdaki ilişki sorunudur. Kamu etiğini meslek etiklerinin bir alt dah olarak görmek ve meslek etiklerine egemen ilkeleri kamu etiğine uyarlamaya çahşmak bazı sıkıntılan da beraberinde getirmektedir. Bunlarm başmda özel sektörde faaliyet gösteren ve hizmet veren kuruluşlar ile kamu sektöründe hizmet veren kuruluşların yapısal özellikleri bakımından bazı önemli farklılıklar göstermesi gelir. Kamu yönetimi işletme yönetiminden; kamu yöneticiliği de işletme yöneticiliğinden farklı ilkelere ve normlara dayanır. «Özel kesimde temel am aç. kâr azamileştirmesidir; kamu kesiminde ise ilke olarak kâr temel saik değildir. Özel kesim sermaye, işgücü ve mal piyasalarmdaki eşit ve özgür (serbest) değişimi esas alır; kamu gerekli durumlarda kökenini devletin zor kullanma yetkisinden alan ayncalıklar kullamr. Özel kesimde kararların oluşturucusu piyasa iken kamu kesiminde kararlar siyasal süreçlerle oluşur.» (Karahanoğulları, 2004:11) Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi 153 Devletlerin organlan aracılığıyla faaliyet gösterdiği alanların başında güvenlik, adalet, eğitim, sağlık, konut, enerji, sosyal güvenlik ve belediye hizmetleri gelmektedir. Devlet, tüm bu hizmetleri -çoğunlukla uzmanlık bilgisine sahip- kamu görevlileri aracılığıyla gerçekleştirir. Dolayısıyla, çok çeşitli meslekler kamu etiği disiplininin kapsammda yer alır. Kamu yönetiminde yer alan meslekler başlıca iki grupta değerlendirilir. Birinci grupta, «üyeleri hem kamuda hem de özel sektörde işlendirilen bu nedenle de personelin işe alınması ve işte tutulmasma yönelik konularda kamunun, özel sektör ile rekabet etmek zorunda olduğu avukatlık, mühendislik ve hekimlik gibi “genel meslekler” yer alrr. İkinci grupta ise, kamu yönetiminde yer alan ve kamu hizmetlerinin sunulmasmda esas olan askerlik, polislik, dışişleri, kamu mâliyesi gibi “kamu hizmeti meslekleri” yer alır. Bunlarm ortaya çıkışında neredeyse tamamen devletin rolü bulunmaktadır.» (Karasu, 2001: 176-177) Ayrıca, devletlerin kamu hizmeti verdiği alanlarm çeşitliliğine ve bu hizmetlerin planlanmasmda, sunulmasmda ve finansmamnda aldığı rollere bağh olarak kamu yönetiminde yer alan mesleklerinin çeşitlenmesi de kaçmıhnazdır. Devletlerm işlevleri daraldığı ya da genişlediği oranda kamu görevlerindeki ve görevlilerindeki (mesleklerdeki) çeşitlilik de azalacak ya da artacaktır. Buna paralel olarak, kamu görevlilerinin karşılaşacakları etik sorunlarm kapsamı da aym oranda artacak ya da azalacaktır. Ayrıca, «bir uğraşm profesyonelleşmesi, meslek olarak değerlendirilmesi için gerekli nitelikler arasında o uğraş alanımn, üyelerin davramşlanm biçimlendirecek normları, değerleri ve standartları ifade eden “profesyonel etik”e sahip olması» (Karasu, 2001: 193) gerekliliği kamu etiği ve kamu görevlisi tartışmalarım daha fazla açmaza sokmaktadır. Bu durumda kamu etiğinin amacı, kamu görevliliğini profesyonelleştirmek, bir meslek haline mi getirmektir, yoksa, bir meslek olan kamu yönetiminin etik ilkelerini ifşa mı etmektir? Tüm bunlara “kamu görevlisi”nin kimler olduğu konusunda literatürdeki muğlaklık da eklenince soran daha da karmaşıklaşmaktadır. “Geniş anlamda” kamu görevlisi tanmımı bir yana bnrakıp, kamu görevlisini “dar anlamda” alsak dahi, kapsam oldukça geniştir. Hatta kamu görevlileri arasmdan Weber’m de söylediği şekilde sadece «memuriyeti bir “meslek” olarak» (Weber 1993: 194) alıp, bunun kapsamım da üst düzey memurlarla daraltsak dahi sorun aşılmış görünmez. «Özetle, bu heterojen insan grubu için homojen karakterde etik kodlar bulmak» (Beyer, 1922: 153) oldukça zor görünmektedir. Bu çeşitliği göstermek açısmdan bir kamu kurumu olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nı örnek vermek belki de yeterli olabilir. Halihazırda, polis etiği, tıp etiği, akademik etik, yargı etiği gibi meslek etiklerinin de olduğu düşünüldüğünde sorun daha da karmaşıklaşmaktadır. Yani, kamu etiği olarak adlandırılan disiplin içinde meslek etikleri disiplininde yer alan meslekler de bulunmaktadır. Ayrıca, kamu yönetimi altmda ne kadar meslek varsa her meslek için ayrı etik kodlar getirilmesi kamu etiğinin bir gereği olarak mı düşünülmelidir? Bir “itfaiye etiği”nden ya da “diyanet etiği”nden bahsetmek ne derece doğru olur? 154 Kamu Etiği Bu belirsizliğin yansunasım “Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’.’da da görürüz. Bu yönetmeliğe göre kamu görevlileri şunlardır: «Genel bütçeye dahil daireler, katma bütçeli idareler, kamu iktisadi teşebbüsleri, döner sermayeli kuruluşlar, mahalli idareler ve bunlarm birlikleri, kamu tüzel kişiliğini haiz olarak kurul, üst kurul, kurum, enstitü, teşebbüs, teşekkül, fon ve sair adlarla kuruhnuş olan bütijn kamu kurum ve kuruluşlannda çahşan; yönetim ve denetim kurulu ile kurul, üst kurul başkan ve üyeleri dahil tüm personel.» Aynı yönetmeliğe göre, Cumhurbaşkam, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri. Bakanlar Kurulu üyeleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, yargı ve üniversite mensupları “kamu görevlileri” kapsammı dışında tutulur. Bu “etik” muafiyetin haklı bir gerekçesinin olup olmadığı tartışmalıdır: Kanunu yapan yasama organmm kendini -yani milletvekillerini- etik denetimin dışında tutması ne kadar “doğra”dur; başka bir ifadeyle bu muafiyet ne kadar “etik”tir? Herhalde, hiçbir uğraş, yukanda sayılan görevlilerin kararlan kadar büyük oranda ve doğrudan doğruya kamımun yaşamım etkileyemez. Etiğin, sadece norm sorunları olarak görülmesinin yanmda, normlar arasmdaki türce farkhiılarm görülmemesi, hukuk normları ile ahlaki normlar eşdeğer' kılınmasma yol açmakta, bu da kamu etiği açısmdan sorunlar doğurmaktadır. Örneğin, «haksız mal edinme, irtikap, ihtilas, zimmete para geçirme, kaçakçılık, ihaleye fesat karıştırma, yetkiyi kötüye kullanma, aynmcılık, hakaret, yolsuzluk, rüşvet kamu yönetiminde en sık karşılaşılan etik dışı davramşlar arasmda sayılmaktadır.» (Özdemir, 2008; 187) Oysa bunlar, etik dışı davramşlar olmamn yamnda- daha çok hukuk dışı ve konusu suç teşkil eden, ya da uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, devlet memurluğundan çıkarma gibi cezai yaptırımı olan davramşlardır. Kamu etiği literatüründe ilke, değer, kod ve norm gibi kavramlar içiçe geçmiş ve birbirinin yerine kullamimaktadır. Başka bir ifadeyle, kamu etiğinde bir kavram kargaşası gözlenmekte ve etik davramş ilkeleri olarak adlandırılan ilkelerde bir kategorileştirme sorunu göze çarpmaktadır. “Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri İle Başvuru Usul ve Esasları Hakkmda Yönetmelik”te dile getirilen etik davramş ilkeleri arasmda “güven”, “saygı”, “dürüstlük” gibi etik değerler (ya da erdemler) yanmda “yetkili makamlara bildirim”, “bağlayıcı açıklamalar ve gerçek dışı beyanlarda bulunmama”, “mal bildiriminde bulunma”, “kamu mallan ve kaynaklarımn kamusal amaçlar ve hizmet gereklerinin dışında kullanılamayacağı” gibi kamu görevinin gereği olan ve çoğu mevzuatla düzenlenen hukuk normları da yer alır. Zaten Yönetmelikte etik davramş ilkeleri denen bu kurallarm bir kısnu 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda ve Türk Ceza Kanunu’nda yer alan ve hukuki/cezai yaptmmı olan kurallardır. Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi 155 KAMU ETİĞİNDE TEM ELLENDİRM E SORUNU Kamu etiğine ilişkin yukanda dile getirilen kavramsal sorunlarm yanmda ve onun kadar önemli bir başka sorun kamu etiğinde temellendirme problemidir. Literatürde kamu etiği normlarnun ve kodlarmm türetilmesinde sıkça başvımılan -v e kamu etiğine meslek etiklerinden transfer edilen- belli başlı iki yaklaşım vardır: «Birincisi, karar ve eylemleri sonucuna, başarısına ve faydasma göre değerlendiren teleolojik/subjektivist yaklaşım. İkincisi ise, eylem ve kararlan iyi niyet değer, ödev ve sorumluluk gibi temel ahlaki ilkelere dayandıran Deontolojik/objektivist yaklaşımdır.» (Nohutçu: 2004: 389; Öztürk, 2008: 257) Kamu etiği yazmmda egemen olan ilkeler, noımlar ya da kodlar her iki yaklaşımın bir sentezi olarak görünür. Kamu yönetimi etiğinin dayandmidığı ve joıkanda adı geçen bürokratik ethos’ım yanmda, bir ikinci ethos, demokratik ethos’tm'. «Rohr’un “anayasal değerlef’i, Cooper’m “sorumlu yönetici”si, Lipmann’m “kamu yaran” ve Rawls’un “toplumsal eşitlik” anlayışlarmın oluşturmuş olduğu yurttaşl±, kamu yaran, toplumsal eşitlik, bireysel haklar gibi rejim değerlerine dayanan yaklaşım demokratik ethos olarak adlandmiır.» (Karasu, 2001: 244; Goss, 1996: 579) Kamu etiğini teleolojik yaklaşunla temellendirme çabasını demokratik ethos ile ilişkilendirmek rtıümkündür. Teleolojik yaklaşım kamu etiğinde çok daha fazla “kamu yararı” ilkesi bağlamında “yararcı” öğreti olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu görüşe göre «“doğru eylem”, insamn doğal ve toplumsal gereksinimlerim gidermeye yönelik, bu anlamda yarar getiren eylemdir; doğru eylemin ölçütü yarardır.» (Özlem, 2004: 34) Yararcıl±, her ne kadar ondokuzuılcu yüzyılda Bentham ve sonrasında M ill’le birlikte sistemli bir düşünce hale gelmişse de, kökleri Batı felsefe geleneğinde çok eskilere gider. Eski Yunan’da Platon ve Aristoteles’te, Roma’da ise Marcus Aurelius’in eserlerinde “ortak çıkar/yarar” (public interest, common good) ilkesi temel amaç olarak hep önemli bir yer tutar. Aristoteles Politika’smâd. «Devlette amaçlanan iyilik adalettir, bu ise bütün toplumun çıkan için olandır» diyerek “adalet” ve “toplumsal yarar” kavramlarım özdeşleştirir. (Hume’a göre de “kamu yararı adaletin biricik kökenidir.”) Aristoteles’ten yaklaşık beşyüz yıl sonra Roma’da, imparator ve Stoacı bir düşünür olan Marcus Aurelius da, Düşünceler adh eserinde benzer bir şekilde «ne yaparsam yapayım (...) tek bir amaca ortak yarara ve toplumla uyuma yönehneliyim» (Düşünceler, VII, 5) diyecektir. Aurelius’a göre, «İnsan doğasmm birincil ilkesi, toplumsal yarardır.» {Düşünceler, VII, 55) Hükümet Üzerine İkinci İnceleme'sinde Locke da, «hükümetin yasalan yapmak ve uygulamak gücüne sahip olduğunu ama bunu sadece kamu yararma (public good) yapabileceğini» söyler. (Akt. Cohen ve Eimicke, 1995: 98) Bentham’m da esinlendiği ve İngiltere’de yararcı düşüncenin gelişimine katkı sağlamış olan Joseph Priestly, «herhangi bir devletin işlerinin kendisine göre yargılanacağı ölçütün devletin üyeleriınn çoğunluğunun mutluluğu olduğunu söylemektedir.» (Copleston, 2000: 10) Kamu yararma ilişkin düşünce tarihinden bxma benzer sayısız ömek vermek mümkündür. Bu durum, söz konusu ilkenin ne kadar yerleşik ve önemli bir ilke olduğunun göstergesidir. Ortak/genel yarar ilkesi, «Fransız Devrimi’nden sonra Fransız kamu hukukuna yerleşmiş ve daha 156 Kamu Etiği sonrasında çağdaş kamu hukuku tarafından benimsenen bir ilke haline gelmiştir.» (Saraç, 2008: 2) Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’nin birinci maddesinde “doğal haklar” ve “ortak yarar” kavramları yanyaiıa yer alır: «İnsanlar haklar yönünden özgür ve eşit doğarlar, özgür ve eşit yaşarlar. Toplumsal farklılıklar ancak ortak yarara dayanabilir.» “Kamu yararı” kavramının bugün kamu yönetiminde en köklü ve egemen ilke olduğunu söylemek olanaklıdır. Pek çok yazar kamu yönetiminin amacımn ve işlevinin “kamu yaran”mn sağlanması olduğunu söyler. Onlara göre «yönetimin temel amacı, kamuya yararlı olmadır. Kamu yönetimi kamu yararı için vardır.» (Gözübüyük, 2007: 10; Özdemir, 2008: 180) Kamu yönetimine bu sonuçcu/yararcı yaklaşım, -devletin amaç ve işlevlerinden ayrı düşünülemeyecek olan- kamu görevlilerinin davramşlanm belirleyecek ilkelerin kamu yaran ilkesine göre belirlenmesiyle sonuçlanır. Buna göre, kamu görevlilerinin karar alırken ve eylemde bulunurken dikkat edecekleri temel ölçüt kamu yararmm sağlamp sağlanmaması olacaktur. “Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkmda Kanun”un amaç bölümünde “kamu yararım gözetme”, kamu görevlilerinin uymaları gereken etik davramş ilkelerinden biri olarak sayılmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafmdan 2000 yılmda kabul edilen “Avrupa Konseyi Kamu Görevlileri İçin Davramş Kuralları” da «...kamu görevlilerinin yalnızca kamusal yararı ve ilgili koşullan dikkate alarak (...) görevlerini ifa etmelerini» beklemektedir. Hatta, kimi yazarlar için kamu hizmeti ya da kamu yaran “bir toplumsal ahlak duygusu”dur. (Cohen ve Eimicke, 1995: 98) Deontolojik etik (formalist/normatif etik), kamu etiğini temellendirmede çabasmda başvurulan ikinci yaklaşımdır. «Bir etiğin “formalist” olması, bir eylemin ahlaksal değerinin, bu değerin içeriğine değil de, yapı ve formuna dayanmış ohnası demektir.» (Delius, 2001: 334) Esasmda kamu etiğine teleolojik yaklaşun da normatif bir nitelik taşn:. Normatiflik meslek etiklerinin ortak bir özelliğidir. Geleneksel olarak deontolojik ya da formalist etik, Kant etiği ile özdeşleştirilir. Bundan kastedilen ise, karar ve davramşlanmıza kaynaklık edecek olan istemenin -sonuçlarından bağımsız olarak- “iyi” olmasıdır. Bir eyleme ahlaksal değerini veren budur. Kant’m “ahlak yasası” olarak nitelendirdiği bu ilke, «insamn kendisine kendisi için koyduğu ve eylemlerini yönlendiren bir ilkenin, aym zamanda başkalarmm da isteyebileceği bir ilke olmasıdır.» (Delius, 2001: 335) Kısacası, etik, «ancak genelgeçer bir yasaya dayandığı taktirde biricik ve evrensel bir etik olabilir.» (Özlem 2004: 70) Felsefi etikle ilgili bu genel tartışmalardan -meslek etikleri için olduğu kadarkamu etiği için de bazı sonuçlar çıkarılmaya çalışılır. Bu amaç doğrultusunda kamu görevlilerinin sahip ohnalan istenen bazı etik değerler ya da erdemlerin arayışma gidilir; dürüstlük, tarafsızlık, saygı, güvenilirlik, nezaket gibi etik değerler ya da erdemler kamu görevlilerinin her birinin sahip ohnalan istenen değerler olarak dile getirilir. Kamu görevlilerinin “doğru karar” alabilmesi “doğru eylem”de bulunabilmesi için bu niteliklere sahip olması gerektiği düşünülür. Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi 157 Ancak, her iki yaklaşım da kamu etiğine esas olacak normlann türetilebileceği ilkeleri tam olarak- ortaya koyacak niteliklere sahip görünmemektedir. Bu sorunun nedeni hem her iki felsefi etik yaklaşmun kendisinden hem de kamu yönetiminin kendi yapısal özelliklerinden kaynaklanır. Kamu etiğim etikte sonuçcu yaklaşım ile temellendirme çabasımn temel handikapı öncelikle “yararcı” öğretiden kaynaklanır. Yararcı öğreti «bir ahlak felsefesi olarak irdelendiğinde aşın yalınlaştmlmıştır ve zor sorulara değinmeden geçer. Yararcı öğretiler kendi doğalcı tutundan doğrultusunda, tüm ahlak ilkelerinin, tüm değerlerin temelinde psişik etkenlerin yattığım ileri sürerler.» (Özlem, 2004: 62) Bu öğretinin amacı temel olarak kılgısaldır ve hukuki, cezai ve politik reforma yöneliktir.» (Copleston, 2000: 8) «Yararcı yaklaşımı ahlaksal yaşaım ve ahlaksal yargıyı anlamak olan Hume’dan farklı olarak, Bentham’m yararcı görüşten temel beklentisi herkesçe kabul edilen ahlaksal düşünceleri, yasal ve politik kurumlan, -onlan iyileştirmeyi amaçlayarak- yargılamak için ölçüt sağlamaktı.» (Copleston, 2000: 8) Antik Çağın “mutlulukçu” öğretilerinin aksine modem “yararcı” öğretide tek kişinin mutluluğunun toplum içinde ve toplumsal yarar çerçevesinde gerçekleşebileceği düşünülür. Ancak “En çok sayıda insanm en büyük oranda mutluluğu” olarak formüle edilen ve buradan hareketle geliştirilmeye çahşılan bir toplumsal yarar etiği (Özlem, 2004: 66) bir ölçme ve değerlendirme sorunuyla karşı karşıyadır. “Yararm” -hazzm ya da mutluluğun- göreli olması, onun ölçülmesinin bireysel düzeyde bile olanaklı olmaması, toplumsal düzeyde bir yarar hesaplamasmı nasıl mümkün olabilir? Bentham’m hazzı ya da mutluluğu, yoğunluk, süre, pekinlik ya da pekinsizlik, yakınlık ya da uzaklık ile hesaplamaya çahştığı tablo bu alandaki belki de tek ömektir. Dolayısıyla, “kamu yaran” ilkesi tüm olumlu çağnşımlarma rağmen oldukça muğlak ve sorunlu bir kavramdır. Kamu yararı düşünce geleneğindeki Uzun geçmişine rağmen kavramsallaştmlamamış, filozoflar bu ilkeyi çok sık anmasma rağmen, mahiyeti hakkında çok az şey söylemişlerdir. Bu ilke totaliterizmi çağrıştırması nedeniyle de eleştiri konusu olur. Bireyin çıkannm kamusal yarar ve toplumun genel mutluluğuyla uyumlu olması düşüncesi öncelikle kendilerini özgürlükçü-liberal olarak nitelendiren yazarlar tarafmdan eleştirilir. Bireysel çıkar ile kamusal çıkar arasmdaki çizginin nerede başlayıp nerede bittiği hiç de net değildir. Bu belirsizliğin nedenlerinden biri “kamu” (genel, ortak) kavramındaki muğlaklıktır. “Kamu kununu”, “kamu sektörü” ve hatta “kamu görevlisi” gibi kullammlarda kamu, devlet teriminin karşılığı kullanılsa da, kamu yaran ya da kamu hizmetinden hep halkın, yönetilenlerin yararı anlaşılır. Ancak, halkm ya da yönetilenlerin kimler olduğu uygulamada bu derece açık olarak görülememektedir. «Yasama faaliyetlerinin ana amacı ve sonucu olarak görülen kamu yararı kavramı, bir yandan kamusal işlerin hukuka uygunluğunun ölçülmesinde kullamlnrken, diğer taraftan temel haklann smırlandnImasmda başvurulan başlıca nedenlerden biridir.» (Saraç, 2008: 2) Bu oldukça paradoksal bir durumdur: Kamu yaran ilkesi bir yandan yönetilenlerin -kamunun-- yararım gözeten, başka bir ifadeyle “adalef’i sağlayan bir iUce olarak düşünülürken, diğer yandan aym ilke, insan haklannm smırlandmlmasmda ölçüt olarak 158 Kamu Etiği kullamlmaktadır. Dolayısıyla, kamu yaran ilkesindeki “kamu” teriminin zaman zaman “devlet” ya da “çıkar gruplan” yerine kullamidığı sonucu çıkmaktadır. Bu nedenle, kamu yaran kavramı «uygulamada baskı ve çıkar gruplarımn lehine sonuçlar doğuran bir araç olarak kullamlabilmektedir.» (Nohutçu, 2004: 394) Kamu etiğini deontolojik etiMe temellendirme çabası da bazı problemleri içinde barındırır. «Kamu görevlilerinin şuradan insanlar ya da diğer yurttaşlardan farklı olarak bu şekilde kendine özgü etik değerlere sahip olmalan gerektiği düşüncesi literatüründe “aynlikçı tez” (seperatist thesis) olarak adlandmiu:.» (Goss, 1996: 574) Oysa, kamu görevlilerinden sahip olmalan beklenen -saygı, dürüstlük gibi- erdemler ya da etik değerler ne sadece bu mesleğe özgü, ne de sırf bu mesleğe girildiği için -sonradan- edinilebilen erdemlerdir. «Erdemin öğretilmesine çocuklukta başlanır ve bu bütün ömür boyunca devam eder.» (Protagoras, 325c^'®) Bu değerlere sahip olmak yaşamın bütününe yayılan, çocukluktan, aileden başlayarak edinilen, yani eğitimle aktarılan değerlerdir. Bu eğitim, Platon’a göre, «erdem yolunda mükemmel bir yurttaş olma tutku ve heyesi uyandıran, hakça yönetmeyi ve yönetilmeyi bilen kişi olmayı sağlayan bir eğitim olmalıdır.» {Yasalar 463e) O, böyle bir eğitime, eğitim demeyi uygun görmektedir. Ayrıca Platon, bu erdemlere sadece yöneticilerin değil tüm yurttaşların sahip olması gerektiğini söyler: «Bir devletin yaşayabilmesi için tüm yurttaşlann paylaşması gereken» (Devlet, 324e'"^) şeylerdir bunlar. Erdemlerin ya da etik değerlerin sadece meslek yaşammda değil, yaşamm her anmda kişilerin karar ve davramşlan belirlemesi gerekir. îster kamu görevlisi olsun, ister özel sektörde çalışsm ya da işsiz olsun bu niteliklere herkesin sahip olması arzulanır. Normal yaşantısmda saygısız, kaba ya da yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş birinden kamu görevini icra ederken saygıh, nazik ya da dürüst olmasım beklemek fazlaca iyimser olur. Kimi kamu etiği yazırunda rastlandığı gibi kimse sadece “mevzuatla” ve bu mevzuatın uygulanmasma yönelik kamu kurumlan oluşturmakla dürüst, nazik, adil kılınamaz. Bu nedenle bir “Etik Yasası” çıkanp dürüstlüğü, nezaketi, saygıyı yasa (tüzük, yönetmelik, yönerge) hükmü yapmak pek de “etik” görünmemektedir. «Herhangi bir ilkeye ya da buyruğa isteyerek (iradi olarak) bağlanmadan ve sadece bu ilkeye baskı, korku gibi nedenlerle istençsizce uyulan eylemlerle yetinildiğinde, böyle bir durum olsa olsa bir legalite durumu olabilir, bir ahlâksallık, moralite durumu olamaz.» (Delius, 2001: 345) Başka bir ifadeyle, «insanlar normlara göre davranmaya zorlanabilirler, ama etik eylemde bulunmaya zorlanamazlar. Bu, her kişinin ancak kendi hesabma öğrenebileceği birşeydir.» (Kuçuradi, 2000: 32) Kamu etiğini deontolojik yaklaşımla temellendirme çabası problematik olsa da, bir akademik disiplin olma çabasında olan kamu etiğinin Kant’tan öğrenebileceği çok şey olduğu şüphesiz. Özellikle, onun «akıl sahibi varlıklann hepsi kendilerine ve diğer bütün akıl sahibi varlıklara hiçbir zaman s ı r f a r a ç o l a r a k davranmaması, her defasmda aynı z a m a n d a k e n d i l e r i a m a ç o l a r a k davraninası gerektiği»ni (Kant, 1982: 51) bildiren “pratik yasa”sı tüm yurttaşlarca ama özellikle kamu görevlilerince akılda tutulması gereken bir ilkedir. «Kamu hayatı kişiselliğin değil en başta bilginin egemen olacağı Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi 159 farzedilen alanlardır. Kamusal alanla ilgili iddiaları olan hiçbir örgüt ya da kurum, kendim inkar etmeden insana araç olarak davranamaz, araç olarak muamele edemez; çünkü bu, insan baklandaki bilgiye aykm olur. Kamusal alanda söz konusu olan bilgi de en başta değer bilgisidir.» (Kaygı 2006: 256) İNSAN HAMLAM VE KAMU ETİĞ İ Yukanda bahsedilen hususlar gözönüne almdığmda çıkmaz sokak gibi görünen kamu etiği nasıl olanaklı olabilir? Bu sorunun yamtı kamu yönetiminin ve dolayısıyla kamu görevlilerinin amaç ve işlevlerinde saklı görünmektedir. Bu nedenle kamu etiği, sadece kamu yönetimi ve etik disiplininin değil, başta hukuk, siyaset ve devlet felsefeleri olmak üzere felsefenin diğer disiplinlerinin de konusudur. Aristoteles, «değişik eylem ve sanatlarda iyinin, her birinin iyisinin farklı olduğunu» söyler. Ona göre bu, «tıpta sağlık, askerlikte utku, mimarlıkta ev, her eylem ve tercihte ise amaçtır.» {Nikomakhos’a Etik, 1091 Aristoteles’e göre «devletin de, diğer doğal nesneler gibi bir amacı vardır. Bireylerle bir olan bu amaç iyi yaşamdır.» (Bames 2002: 120) Daha önce de vurgulandığı gibi, bu iyi yaşam düşüncesi tüm topluma yayılan bir yaşam, genel iyidir. Kamu yönetiminin amacı olarak “kamu yaran” ilkesi, Aristoteles’ten bu yana kamu yönetiminde temel ilke olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak, insan haklanmn özellikle yirminci yüzyılda gösterdiği gelişme çizgisi onu, bugün, “kamu yaran” ilkesinin yerini almaya aday bir fikir haline getirmiştir. Kayramsal muğlaklığı nedeniyle “kamu yaran” ilkesi, insan haklanyla zaman zaman çatışu: duruma da gelebilmektedir. Gözübüyük’e göre, «kamu yönetimi, bireye göre güçlüdür: toplumsal çıkarla, bireysel çıkar çatıştığmda kamu yönetimi toplumsal çıkardan yanadır.» (Gözübüyük, 2007: 10) Birey ve toplum arasmda mevcut olduğu düşünülen bu çıkar çatışması kamu yararı kavramımn başlıca sorunlarmdan biridir. İnsan haklanmn birey ile toplum ve devlet arasmda varolduğu düşünülen (ideolojik) bir çatışmaya indirgenmesi ise, bu karşıthğm temel nedenidir. Gerek insan haklanna gerekse devlet idesine ideolojik çekişmelerin ötesinde felsefi bilgiyle bakan, devlet idesi ile insan haklan arasmda, devletin amaç ve işlevleri arasmda ilgi kuran ender düşünürlerden biri de Kuçuradi’dir. Kuçuradi,’ye göre devlet, temelini tür olarak insamn varlık koşullarında/yapısal özelliklerinde -biopisişik, toplumsal, kendine etik istemler getiren v.b. bir olarak yapısmda- bulur. «Bu temeli de devletin bir insan kurumu olarak amacım belirler. Bu amaç, a) grup halinde yaşayan insanlar arasmdaki şu veya bu şekilde kendiliğinden kurulan toplumsal ilişkileri -: hak-ödev ya da rol ilişkilerinihukuk ilişkilerine -;adalete dayanan ilişkilere- çevirmek ve b) kamuyu bir grupta herkesin ve herbirinin olan herşeyi- işletmektir.» (Kuçuradi 2007: 42) Sokratik filozoflar gibi devletin amacmı adaletle ilişkilendiren Kuçuradi, devletin iki ana işlevinden bahseder: «Yurttaşlann insan haklarım güvence altma almak ve yaşanabilmesini sağlamak.» (Kuçuradi: 2007: 42) Buna göre. 160 Kamu Etiği adalet/sosyal adalet ya da kamu yaran gibi ilkeler ancak insan haklan dolayırmyla egemen kılınabilir. Başka bir ifadeyle, bir devlette insan haklan güvence altma alımr ve yaşanabilmesi sağlannrsa ancak, orada adaletten ya da genel iyi/ortak çıkardan söz edilebilir. Devletlerin uluslararası belgelerde de ifadesini bulan insan haklanna ilişkin üç tip soruniluluğundan bahsedilir. Bunlar “saygı gösterme”, “koruma” ve “gerçekleştirme”dir. Saygı gösterme yükümlülüğü, devletlerin belli haklarm kullanmum engellememesi anlamına gelir. Koruma yükümlülüğü, devletlerin diğer insanlar tarafından gerçekleştirilebilecek hak ihlallerini önlemek için gerekli tedbirleri almasıdır. Gerçekleştirme yükümlülüğü ise, devletlerin bu haklarm yaşama geçirilmesi için uygun hukuki, idari, mali ve diğer araçları kullanmasıdır. Devlet, bu işlevlerim organlan ve görevlileri aracılığıyla yerine getirir. Bu yüzden her kamu görevlisi, çeşitli düzeylerde ve doğrudan ya da dolaylı olarak insan haklamu korunmasıyla, -çiğnenmesini engellemekle- ya da yaşanabilmesini sağlamalda yükümlüdür. Bir kamu görevi, -v e bir kamu görevlisinin “işi”- , ister kişi güvenliğini -ve buradan türetilen yaşama hakkı, işkence görmeme hakkı gibi kişi güvenliğine iHşkin haklan-sağlamakla ilgili (kolluk kuvvetleri) olsun, işter bu insan haklarınm yaşanabilmesini sağlayacak diğer koşulları -beslenme, barınma, sağlık, eğitim gibi haklan- sağlayan kurumlarda görev alsm yaptıklan iş hep insan haklanna ilişkindir. Dolayısıyla, kamu görevlilerinin en başta insan haklarınm açık bilgisine, özelde de kendi görevleriyle tek tek insan haklan arasmda ilgi kurabilmelerine olanak sağlayacak -salt mevzuatla sınırh olmayan- bir eğitime ihtiyaçları vardır. Bu eğitim de öncelikle etik eğitimi olmalıdır. Çünkü «tek tek insan hakları aynı zamanda toplumsal düzenlemeye, hukuka ve siyasete etik talepler getirme girişimidirler.» (Kuçuradi, 2007: 72) Kamu yönetimine egemen kılmacak bir “değer”den söz edümesi gerekiyorsa, bu değer “demokratik” olarak adlandmlanlardan ziyade “insanm değeri”dir. Kamu etiğine esas olması gerektiği düşünülen insan haklan normlarmm türetilebileceği yegâne yer insanm değerinin bilgisidir. Sadece «muamele görme ilkeleri değil, aym zamanda muamele etme ilkeleri olarak insan haklan, aynı zamanda kamu yaşamında insanlararası ilişkiler için davranış normlandır. Kamu yaşarmnda bütün insanların etik olarak başka insanlara nasıl muamele etmeleri gerektiğini, yani kamu yaşarmnda doğru eylemlerin asgari koşullarım dile getirirler.» (Kuçuradi, 2007: 67) Amacı, insan haklarım egemen kılmak olan kamu yönetiminin bu amacım gerçekleştirecek insan unsuru olan kamu görevlilerinin öncelikli olarak bu ilkelere göre “davranması” diğer kişilere kıyasla çok daha önemlidir.) Özellikle uzmanlık gerektiren ve yönetici konumunda olan kamu görevlilerinin kendi görevleriyle ilgili «her bir hakkın neyi talep ettiğinin (kavramının) açık bilgisine sahip olmalan; aym zamanda da, belirli bir durumda bir insan hakkımn nelerin yapılmasım gerektirdiğini bulabilme yeteneklerini -b u bilgisel yeteneği- geliştirmeleri gerekir.» (Kuçuradi 2007: 67) Bu durum karar ve eylemleriyle çok sayıda insanm yaşamma yön Etik, İnsan Hakları ve Kamu Yönetimi 161' veren yönetici konumundaki kamu görevlileri söz konusu olduğımda çok daha önemlidir. Aksi taktirde, etik değer bilgisinden yoksun -değer yargılarıyla dolukamu görevlilerinin sahip olduğu uzmanlık, yetkileriyle birleştiğinde kararlarmm başka hiç kimsenin veremeyeceği bir tahribata yol açması ihtimali çok daha fazla olacaktır. Kamu yönetiminin amacı esas almarak soruna yaklaşıldığında, kamu yönetimi etiğinin hedeflediği kamu görevlilerinin kimler olduğu daha fazla açıklık kazanmaktadır, insan hakları çerçevesinden kamu etiğine yaklaşıldığmda iki hatta üç boyutlu bir yapı söz konusudur. Bunlardan birincisi, mevzuatın oluşturulması sürecidir. Çünkü kamu görevhlerinin davramşlarım belirleyen temel unsur mevzuattu:. «Kamu görevlileri kamu faaliyetlerini, başta anayasa olmak üzere kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge ve benzeri mevzuata uygun olarak yapmakla mükelleftir.» (Özdemir, 2008: 180) Mevzuatm oluşturulması sadece yasamanm değil, aym zamanda yürütmenin de tasarrufundadur. Bu nedenle kamu etiği kapsamma hem yasama organım hem de yürütme organımn ve görevlilerinin girmesi doğaldır. İkincisi ise, mevzuatm uygulanması aşamasıdır. Kamu görevlileri mevzuatı uygularken iki şekilde davranabilirler: «Yönetimin belli bir şey yapması, ya da belli bir davramşta bulunması kesin bir şekilde buyrulmuş ise, bu durumda “bağlı” yetkiden söz edilir. Yönetime belh bir davramşta bulunurken, ya da belli bir görevi yerine getirirken az ya da çok hareket serbestliği tamnmış ise, “takdu: yetkisi”nden söz edilir., Takdir yetkisinde yönetimin elinde birden çok çözüm yolu vardır.» (Gözübüyük, 2007: 330) “Takdir yetkisi”nin kullamimasmm etik sorunlarla en sık karşılaşılan yer olması ise doğaldır. Ancak mevzuatta takdir yetkisini sınırlarım belirleyen ilke olarak karşımıza gene “kamu yaran” çıkar; «yönetim, bu ilkeyi yasalann gösterdiği sınırlar içinde, eşitlik ilkesine önem vererek, kamu yaran için ve gerekçeli olarak kullanmak zorundadır.» (Gözübüyük, 2007: 330) Mevzuatta takdir yetkisi de kamu yararı amacı ile sınırlanmıştır. Ancak, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 1980 tarihli tavsiye kararında takdir yetkisiyle «kişilerin hak, özgürlük ve çıkarları ile izlenen amaç arasmda dengenin korunması» (Gözübüyük, 2007: 330) gerekliliğini vurgular. Takdir yetkisinin kullamimasmda da gözetilmesi gereken tek tek insan hakları olmalıdır. Üçüncü olarak da, yasama ve yürütmenin karar ve uygulamalarmı -insan haklarma uygunluğunu-denetlemekle yükümlü olan yargı ve yargı mensuplan yer alır. SONUÇ Günümüzde insan haklannm kamu yönetiminin (devletin) amacı ve işlevi haline gelebilmesi önündeki en önemli engelin -çoğu zaman ezbere kullamlan“kamu yaran” ilkesi olduğu görübnektedir. insan haklan, kamu yaran ilkesi ile karşılaştmidığmda oldukça yeni bir fikir olmasına ve bazı kavramsal sorunlarma rağmen kamu yararı ilkesiyle kıyaslandığmda çok daha az muğlak ve gerektirdikleri çok daha açıktır. Aynca insan hakları literatürü kamu yaranna ilişkin literatürle kıyaslanamayacak oranda zengindir. İnsan haklan diğer taraftan çok sayıda uluslararası belgeye konu olmuş ve ulusal mevzuatlara girmiştir. Üstelik, insan haklannm kamu yarannı ilkesini kapsadığmı da söyleyebiliriz; 162 Kamu Etiği İnsan haklan normlarının her tek insana ve tür olarak insana yarar sağladığı da muhakkaktır. Bu nedenle, insan hakları ilkelerinden türetilen bir kamu yönetimi etiği inşa edebilmek için öncelikle kamu yönetimine -v e bu arada hukuka ve siyasete d e- egemen olan kamu yararı ilkesinin yeniden gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır. Kamu etiğinin konusunu oluşturan sorunlar ayrıca «hukuk normlarım türeten, yürürlüğe kpyan ve uygulayan herkesi ilgilendirirler.» (Kuçuradi 2000: 31) Böylelikle, en azmdan kamu etiği açısmdan kamu görevlilerinin kimler olduğuyla ilgili -hukuki ve etik—sorunlar da aşılabilir. Son olarak, insan hakları normlan kamu yönetiminin amacı gereği kamu görevlilerinin asli olarak yerine getirmekle yükümlü oldukları normlardır. Bu nedenle, kamu etiği büyük oranda bir legalite sorunudur. Dolayısıyla kamu etiği meslek etikleriyle kıyaslandığmda mevzuatla çok daha fazla ilgilidir. Diğer taraftan, insan haklan normlarınm “davramş ilkeleri” olmalan ve bu normların aym zamanda “kişiler” olan kamu görevlilerinin davramşlan için de esas teşkil edecek normlar olması kamu yönetiminin moralite boyutunu oluşturur. Kantçı terimlerle ifade etmek gerekirse, kamu görevlilerinin mevzuatı uygulamakla yükürnlü olmalan, yani kamu görevlilerine tanman “‘bağh’ yetki” onlarm heteronomisi] kararlarmda -mevzuatla düzenleninediği için- belli bir özgürlük alamnın tanmdığı “takdir yetkisi” ise, onlarm otonomisi olarak değerlendirilebilir. Kamu görevlilerinin kendi meslekleriyle ilgili karşılaştığı etik sorunlar da en başta bu otonomiyle, yani, takdir yetkisinin kullanımıyla ilgilidir. Kamu yönetiminde tarafsızlık, sadakat, dürüstlük gibi erdemlerin de insan haklanyla ilgisinde düşünülmesi gerekmektedir. Taraf olunacak, sadakatsiz olunabilecek durumlarla karşılaşılabileceği hep akılda tutulmahdır; “doğru değerlendirme” yapıp “doğru kararlar” verecek olanlar ve “doğru eylemler”de bulımacak olanlar, insan haklarıyla, (insamn) değer(inin) bilgisiyle donanmış kişiler -tek tek kişiler olarak- kamu görevlileridir. KAYNAKÇA Aristoteles (1983), Politika, (Çev. M. Tunçay), Remzi Kitabevi, İstanbul. Aristoteles (1988), Nikomakhos’a Etik, (Çev. S. Babür), Hacettepe Üniversitesi Yayınlan, Aıikara. Aurelius, M. (2004), Düşünceler (Çev. Ş. Karadeniz), Yapı Kredi Yayınları, İstanbul. Balkır, Z. G. (2008), “Kamu Yönetiminde Yeni Boyut; Kamusal Etik”, http://www.kocaelibarosu.org.tr/dergi/?islem=goster&makale==44. (3/04/2008). Bames, J. (2002), Aristoteles, (Çev. B. Ö. Düzgören), Altm Kitaplar Yaymevi, İstanbul. Beyer, W. C. (1922), “Ethics in the Public Service: Proposals for a PubUc Service Code”, Annals o f the American Academy o f Political and Social Etik, İnsan Haklan ve Kamu Yönetimi 163 Science, Vol. 101, The Ethics of the Professions and of Business, pp. 152157. Cohen, S. - Eimicke, B. W. (1995), “EtMcs and Public Admüıistrator”, Annals o f the American Academy o f Political and Social Science, Vol. 537, Ethics in American Public Service, pp. 96-108. Copleston, F. (2000), Yararcılık ve Pragmatizm, (Çev. D. Canefe), İdea Yayınevi, İstanbul Delius, H. (2001), “Etik”, Günümüzde Felsefe Disipilinleri, (Der./Çev. D. Özlem), İnkılap Kitabevi, İstanbul. Goss, P. R. (1996), “A Distinct Public Administration Ethics?”, Journal o f Public Administration Research and Theory: J-PART, Vol. 6, No. 4, pp. 573597. Gözübüyük, A. Ş. (2007), Yönetim Hukuku, Turhan Kitabevi, Ankara Kant, I. (1982), Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, (Çev. İ. Kuçuradi), Hacettepe Üniversitesi Yaymları, Ankara. Karasu, K. (2001), Profesyonelleşme Olgusu ve Kamu Yönetimi, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınları, Ankara. Kaygı, A. (2006), “Yaşama Hakkı Kavramı”, Uluğ Nutku'ya Armağan, inkılap Kitabevi, İstanbul, s. 239-258. Kuçuradi, İ. (2000), “Felsefi Etik ve Meslek Etikleri”, Etik ve Meslek Etikleri, (Yay. Haz. H. Tepe), Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara Kuçuradi, İ. (2007), İnsan HaklarıKavramlan ve Sorunları, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara. Kuçuradi, İ. (2007a) “Etiğe Yaklaşımlar, Etikte Yaklaşımlar ve Bir ‘Evrensel Etik’ Düşüncesi”, Prof. Dr. Nihat Nirun 'a Armağan, (Ed. N. G. Ergan, E. Burcu, B. Şahin, M. Kamanhoğlu), Hacettepe Üniversitesi Yaymları, Ankara, s. 119-128. Menzel, C. D. (1997), “Teaching Ethics and Values in Public Administration: Are We Making a Difference?”, Public Administration Review, Vol. 57, No. 3, pp. 224-230. Nohutçu, A. (2004), “Etik ve Kamu Yönetimi”, Çağdaş Kamu Yönetimi II, (Ed. M. Acar & H. Özgür), Nobel Yayın Dağıtım, Ankara. Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”,-Ziîrt/ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt4, Sayı 7, s. 179-195. Özlem, D. (2004), E tik - Ahlak Felsefesi, İnkılap Kitabevi, İstanbul. Öztürk, N. K. (2008), “Etik ve Kamu Yönetimi”, Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar: Sorunlar, Tartışmalar, Çözüm Önerileri, Modeller, Dünya ve 164 Kamu Etiği Türkiye Yansımaları, (Ed. A. Balcı, A. Nohutçu, N. K. Öztürk, B. Coşkun) Ankara: Seçkin Yayıncılık. Platon (1992), Devlet, (Çev. S. Eyüboğlu & M. A. Cimcoz), Remzi ICitabevi, İstanbul. Platon (2001), Protagoras, (Çev. N, Ş. Kösemihal), Sosyal Yayınlar, İstanbul Platon (2007), Yasalar, (Çev. Candan Şentuna & Saffet Babür), Kabalcı Yayınevi, İstanbul Saraç, O. (2002), Kamu Yararı Kavramı, Maliye Dergisi, Sayı; 139. Steinberg, S. S. - Austem, T. D. (1996), Hükümet, Ahlak ve Yöneticiler, (Çev. T Ergun), TODAÎE, Ankara. Strauss, L. (1965 ), Natural Right and History, The University o f Chicago Press, London. Thornpson, F. D. (1985), “The Possibility of Administrative Ethics”, Public Administration Review, Vol. 45, No. 5, pp. 555-561. Weber, M. (1993), Sosyoloji Yazılan, (Çev. Taha Parla), Hürriyet Vakfı Yayınlan, İstanbul. TÜRK-İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİNDE KAMU ETİĞİ ANLAYIŞI EL-MÂVERDÎ ÖRNEĞİ h a AKALm* Ö zet Y önetim alanında etik bozulm a v e çöküntü, toplumun tem el dinamiklerini sarsıcı bir etkiye sa­ hiptir. İdeal yönetim ve. yönetici konusu tarih boyunca b ilim ve düşünce adam lannı m eşgul etm iş ve onları bu konuda eserler üretm eye yöneltm iştir. E l-M averdi, Türk-İslam düşünce tarihinde ö zellik le kamu yönetim inin birçok alanında yazdığı eserlerle dünya çapında bir üne sahiptir. E l-A hkam u’s-Sultaniyye, K itabu’l-V ezara/E debü’lV ezir/K avaninü’l-V üzera v e S iy a setü ’l-M ülk, Tuhftü’I-M ülukiyye, T esh ü ’n-Nazar v e T a’c ilü ’zZafer, N asihatü’l-M üluk, E debü’l-K adi vb kütaplannda, devlet başkanı, üst düzey devlet yöneticileri, adli m ekanizm adaki bürokratlar v e diğer alt düzey kam u yöneticilerinin nitelikleri, yönetim de dikkat etmeleri gereken konular, kamu yönetim i teorisi v e uygulam ada karşılaşılan güçlükler vb konuları derin bir vukufıyetle e le almıştır. Kamu yönetim inde etik anlayışı v e uygulam ası, el-M averd i’nin üzerinde önem le durduğu bir konudur. Çünkü el-M averd i’ye göre toplumun v e devletin huzur ve m üreffeh bir şekilde yaşam ası, kamu yönetim inin etik olarak olgun ve yetkin olm asına bağlıdır. GİRİŞ Siyaset, ahlâkî esaslara uygun olarak yapılabilir mi? Siyasetçiler bir ahlâkî kurala tabi midirler? Siyaset ve ahlâk münasebetleri nasıl düzenlenebilir? Vb sorulara aranan cevaplar ve kamu yönetiminin nasıl ve yöneticilerinin hangi niteliklere sahip olması gerektiği konusu ilk çağlardan itibaren birçok düşünür tarafından tartışıhmş ve değişik görüşler ortaya konmuştur. Platon’un Devlet’inden Fârâbî’nin el-Medînetü’l-Fâdıla’sma, Yusuf Has Hâcib’in Kutadgu Bilig’inden Koçi Bey’in Risale’sine, el-Mâverdî’nin el-Ahkâmü’sSultâniyye'sinden İbn Haldûn’ım Mukaddime’sine, Machavelli’nin Hükümdar’mdan Rousseau’nun Sosyal Sözleşmesi’ne, Locke’un Hükümet Üzerine İkinci İnceleme’sine kadar çok bilgin, filozof ve bürokrat; devlet ve devlet adam­ lığı üzerine kafa yormuş, görüş ve tecrübelerini eserlerinde sunmuşlardır. Etik ve Kamu Yönetiminde Etik Etik, ahlakilik kavramı karşıhğmda kullamlan bir kavram olup, felsefi bir di­ siplin (ahlâkbilim) olarak ahlâk eylem bilimi; insanm bireysel ve toplumsal iliş­ kilerini nasıl yönlendirmesi gerektiğini, iyi ve kötü söz ve davramşı belirleyecek ölçütlerin neler olabileceğini inceleyen bilim dalıdır (Bolay, 1987: 6; Demir ve Acar 1992: 18). Bir kişinin ya da grubun dâvramşlarma rehberlik eden, doğrunun veya yanlışm, iyi veya kötünün standartlarım oluşturan (dürüstlük, güvenirlik. ’ Doktora Ö ğrencisi, Marmara A nadolu L isesi O. Sos. B il. Ens.; Ö ğretm en, M illi E ğitim Bakanlığı, İstanbul/Eyüp 166 Kamu Etiği adaletli olmak vb) moral ilkelerin kodu, olarak da tammlamnaktadır (Kılavuz 2004: 16). , Siyasetin genel, amacı toplumda “iyi”yi, “ortak iyi”yi ve toplumsal mutluluğu (saadeti) yakalamaktır. Özel amacı ise, toplumlann siyasi birlik iradesini, dış güvenlik ve iç mutabakatlarla, yine toplumun bütünlüğü ve bağımsızlığı içinde gerçekleştirmek ve muhafaza etmektir. Siyaset, ahlâk veya değer üretmemesine rağmen; toplum, sosyal yapı ve doku ahlâklı insan istemektedir. Olması gereke­ nin üzerinde araştırma yapıp onu düzenlemeye çalıştığına göre, ahlâk, siyasetin iyi toplum yaratma amacma mutabakat göstermektedir (Bolay 1997:1303-1305). Strauss’un tanımıyla siyaset felsefesi, hem siyasal olan şeylerin, hem de doğru ya da iyi siyasal düzenin doğasını gerçekten bilmek isteyen bir girişimdir (Severcan 1999: 123). Siyaset felsefesinin en önemli alanlarmdan biri “evren-birey ve siyasi meka­ nizmalar” arasmdaki anlamlı ilişkinin nasıl kurulacağıdır. Siyaset felsefecileri, . yönetim ilkeleri ve mekanizmaları arasmda kurulan anlamlı bir ilişki ürünü olan bu ahengin, diğer bir ifadeyle erdemli ideal toplumun nasıl kurulacağma dair teorik ve pratik bir çaba içinde olmuşlardır (Davutoğlu 1997: 1298). Kamu yönetiminde etik, kamu yöneticilerinin, karar alırken ve kamu hizmet­ lerini yürütürken uymaları gereken tarafsızlık, dürüstlük, sosyal adalet, saydam­ lık, hesap verebilirlik, kamu yararı gözetme gibi birtakım ahlâkî ilke ve değerler bütününe denir. Bu ilke ve değerleri benimseyen, karar ve işlemlerinde uygula­ yan yönetime “etik yönetim” adı verilmektedir (Eryılmaz, 2008: 330 vd.). Etik ilkeler geliştirilirken göz önünde bulundurulan genel ölçüler adalet ilke­ si, insan haklan ilkesi, faydacılık ve bireysellik ilkeleridir. Kamu yönetimi örgüt­ lerinde kamusal hizmetleri sunmakla yükümlü kamu görevlilerinin, eylem ve işlemlerle ilgili kararları alırken, ortaya koyacakları hareket tarzı ya da düşünce­ nin dayanağınm ne olacağma dair farklı yaklaşımlar geliştirilmiştir. Bu yakla­ şımlardan birisi; iyi niyet, değer, ödev ve sorumluluk gibi kavramları, yapılan eylem ve işlemlere temel dayanak olarak gören ve öncülüğünü Kant’m yaptığı deontolojik yaklaşımdır. Bir diğer yaklaşım ise yapılan eylem ve işlemlerin so­ nucunu ve faydayı temel alan ve öncülüğünü Mili ve Bentham’m yapüğı teleolojik yaklaşımdır (Kılavuz 2004: 26-27). E tik Yozlaşma ve Yolsuzluk Yozlaşma, kamu görevlilerinin görevleriyle ilgili menfaat sağlamalarım, hizmet sunumunda bazı kişi ve gruplara ayncalık tamnmasmı ve her tür kayır­ macılığı ifade eden bir kavramdır. Siyasal kararlarm almması aşamasında, siya­ sal yönetimin, elindeki yetkiyi, çıkar gözeterek, yasal düzenlemelere aykırı bir şekilde kullanmasına ise siyasal yolsuzluk denmektedir. Yönetsel yolsuzluk ise yönetsel işlevlere ilişkin kamu yetkisinin, kamu yönetimi ya da politika uygula­ ma sürecinde çıkar gözetilerek yasal düzenlemelere aykırı olarak kullaralmasıdır (Eken. - Şen 1997: 1077-1078; Aktan 1997: 1064 vd). Türk-İslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı 167 Sosyal denetimi sağlayan mekanizmalar, kendileriyle tutarlı bir zihniyet te­ meline dayanmıyorlarsa, hiçbir sosyal ve ekonomik tedbir aracılığıyla adalet terazisinin kötü kuUammmın doğuracağı yolsuzluk ve ahlâksızlığm önüne geçemez (Davutoğlu 1997: 1297 vd). Mâverdî’nin Hayatı ve Eserleri Siyaset ve ahlâk teorileriyle tanınan Şâfîî hukukçusu el-Mâverdî’nin tam adı Ebu’l-Hasen Ali b. Muhammed b. Habîb el-Basrî el-Mâverdî’dir. 364/974-75’te Basra’da dünyaya gelen el-Mâverdî 450/1058’de Bağdat’ta vefat etmiştir. Babası gülsuyu (“mâü’l-verd”) imalatıyla uğraştığmdan el-Mâverdî lakabıyla şöhret bulmuştur. Mâverdî, döneminin klasik eğitimini aldıktan sonra değişik şehirlerde kadılık (“kâdî”/hâkim) ve baş kadılık (“kâdi’l-kudât) yapmış, Büveyhîler’in sarayında müsteşarlık ve diplomatlık görevlerinde bulunmuş, ömrünün son on iki senesini tedris ve telifle geçirmiştir (Kallek, 2003; 180 vd). el-Mâverdî’nin başlı­ ca eserleri şunlardır: 1. İslâm hukuku, tefsir, dil ve hadîse dair olanlar: el-Hâvi’l-Kebîr, el-İknâ‘, Tefsîrü’l-Kur’ân, Emsâlü’l-Kur’ân, A ’lâmü’nNübüvve (Delâilü’n-Nübüvve); 2. İslâm kamu hukukunun klasikleri ve ilk müstakil kitaplan olarak gösteri­ lenler: el-Ahkâmü ’s-Sultâniyye, Kavânînü’l-Vüzerâ/Edebü’l-Vezîr/el-Vezâra, Kitâbu Nasihati’l-Mülûk, Teshîlü’n-Nazar ve Ta’cîlü’z-Zafer, Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn (Hatîb el-Bağdâdî,1349/1931: 1/53-54, 12/102103; Zehebî, 1985: 18/64-67; Kallek, 2003: 185-186; Kallek 2004: 227; Littie 2004: 191). MÂVERDÎ’NİN KAMU ETİĞİ ANLAYIŞI Mâverdî’nin kamu etiğine dair görüşlerini el-Ahkâmü’s-Sultâniyye (1405/1985: s. 21-29, 33-34, 45-46, 79-80, 101-135, 184-199, 231-249 272285; el-Ahkâmü’s-Sultâniyye Türkçe’si (1994: 31, 52-60, 71-86,111-113,127136, 144-193, 209-210, 218-269, 393-413, 448-481)), Kavânînü’l-Vüzerâ/ Edebü’l-Vezîr/el-Vezâra (1414/1994: s. 140-144, 190-214), Kitâbu Nasîhati’lMülûk/ Yöneticilere Tavsiyeler Kitabı (2005), Teshîlü’n-Nazar ve Ta’cîlü’zZafer (1987: s. 140-150, 190-230, 240-250, 250-290) ve Edebü’d-Dünyâ ve’dDîn (1987: s. 60-75, 150-165, 200-210, 422-435) adlı eserlerini taramak sure­ tiyle tespit etmeye çahştık: 1. Kamu otoritesi, devletin devamlıhğım sağlayan en temel unsurun “adalet” olduğunu unutmamalıdır. Zira “mülkün (devletin/otoritenin) esası (temeli) ada­ lettir”. Devlet adma hizmet veren kurumlann yöneticileri/kamu görevlileri adale­ tin tam, yerinde ve zamamnda sağlanması için gerekli tüm tedbirleri almalıdu'. 168 Kamu Etiği 2. Kamu görevlileri, temel hak ve hürriyetlerin (akim, canm, neslin, dinin ve malm) körunnıası konularmda gerekli hassasiyeti göstermelidir. 3 . Kamu otoritesi, güvenlik ve asayişin sağlanması için gerekli tüm tedbirleri alır. 4. Siyasetin amacı sosyal ahengi sağlayıp, vâtandaşlarm uyumlu bir şekilde bir arada yaşamalarım temin etmektir. Devlet, gelir ve servet dağılımında sosyal dengeyi gözetmek zorundadn. 5. Kamu görevlileri, genel ahlâkm korunması için tedbirler alrr ve gerekli düzenlemeleri yapar. 6. Toplumun doğru bilgilendirilmesi, kamu hizmetlerinin güvenirliğim ve verimini artıracaktır. 7. Ahlâk ve vicdan eğitimine gereken önem verilmelidir. 8. Yönetimde açıklık/şeffaflık, halkın devlete ve yöneticilerine olan güven ve bağlılıklarım pekiştirecek, aksi durumlar toplumda ahlâk bunalunma yol aça­ caktır. 9. Kanun önünde eşitlik ilkesi âdil devletin en bâriz niteliklerindendir. Dini, dili, etruk kökeni, mezhebi, meşrebi, cinsiyeti, sosyal mevkii ne olursa olsun herkes kanun önünde eşittir. 10. Kamu hizmetlerini sunan kurumlar ve kişiler, kontrol mekanizmalannm işlerliği sayesinde daha verimli ve etkili bir düzeyde faaliyet yapmalan, ilgili denetim organlarımn tam ve özgür olarak çahşmasma bağlıdır. 11.Kamu görevlilerine yapılacak atamalarda ilk ve en önemli kriter ehliyet ve liyakattir. Ehliyet ve liyakat sahibi olmayanlarm kamu görevlerine getirilmesi, devlet kurumlarımn bozulmasına yol açacaktır. 12.Kamu görevlileri, kamu görevliliğİQe yakışmayan davramşlardan kaçmmalıdır. 13.Kamu görevlileri, rüşvet ve rüşvet anlamma gelebilecek hediye ve her tür­ lü menfaatten uzak durmahdırlar. 14.Kamu görevlileri güvenilir, doğru sözlü, gözü tok, zeki ve kavrayışlı ol­ malı, halka saygdı ve iyi davraiımalıdu:. 15.Kamu görevlilerinin iyi ve güz:el ömek davranışları ödüllendirilerek motivasyonlan artınimahdır. lö.Kamu görevlileri israftan kaçınmalıdır. Kamu kaynaklannm verimli ve etkili,kullanımı, kamu görevlilerinin israftan kaçınmalarına bağlıdır. 17.Kamu görevlileri, görevleriyle ilgili iş ve eylemlerinde cezai ehliyete sa­ hiptirler. Yani iş ve eylemleri dolayısıyla cezai yaptırımla karşı karşıyadırlar. Türk-îslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı 169 SONUÇ VE ÖNERİLER İslâm kamu hukukunun klasik dönem önemli isimlerinden biri olan elMâverdî, kamu hukukunun teorik ve pratik bilgisine sahip bilge bir şahsiyettir. el-Mâverdî, eserlerinde, aldığı eğitim ve meslekî tecrübesinin doğal bir uzantısı olarak, kamu yönetiminin ilkelerini büyük bir vukûfiyetle incelemiş ve çağlan aşan ölümsüz eserler ortaya koymuştur. el-Mâverdî, kamu yönetiminde ahlâkın, yani kamu görevlilerinin ve kamu hizmetlerinin sahip olması gereken nitelikleri, yaşadığı dönemi ve şartlan göz önünde tutarak, ifade etmiştir. el-Mâverdî’nin belirttiği ilkelerin büyük çoğunlu­ ğunun hâlâ geçerli olduğunu görmekteyiz. Bu durum bize, bilginin ve tecrübenin evrensel olduğunu göstermektedir. el-Mâverdî’den hareketle, günümüz Türkiye’sinde kamu etiğinin istenen dü­ zeyde sağlanabilmesine katkı yapacağını düşündüğümüz önerilerimizi şöylece sıralamamız mümkündür: 1. Temiz toplum, her şeyden önce, “kirlenmeye” neden olan ahlâkî yozlaş­ manın önüne geçilmesiyle mümkündür. 2. Evrensel ahlâkî değer yargılarmm, kişilerden ve konjonktürden bağımsız olarak ve bila-istisna her kişi ve grup/zümre için geçerli olduğu; bunun istisnasınm düşünülemeyeceği özümsenmelidir. 3. Kamu görevlilerinin ilk göreve başlamaları esnasmda tabi tutuldukları “hazırlayıcı, temel ve uygulamalı” hizmet içi eğitim faahyetlerinde; yapılacak görev/sunulacak hizmetlerin niteliğine göre tamamlayıcı bilgi ve beceriler ka­ zandırılmalıdır. 4. Kamuya hizmet sunan resmi ve özel tüm kurum ve kişiler, “insan merkez­ li” bir anlayışı esas almalıdırlar. 5. Kamu hizmetlerinin verimli ve etkili sunulması, bu hizmetlerden faydala­ nan vatandaşlarm, yaşadıklan topluma ve sorunlarma duyarlı olmalarıyla büyük bir paralellik arz etmektedir. Bireylerin duyarlı olmaları ise ahlâk ve vicdan eğitimi almış ve onu özümsemiş olmalarma bağlıdır. 6. Modem zamanlarm en büyük problemlerinden biri olan bilgi kirhliğine karşı, toplumun doğru bilgilendirilmesi hayati bir önem taşımaktadur. Kamu yönetimi, toplumun sağlıklı ve doğra bilgilenmesini sağlamalıdur. 7. Kamu görevlilerioin ahlâk ve vicdan eğitimlerine özel bir önem verilmeli­ dir. Türk-İslâm düşünce tarihi çerçevesinde ahlâk ve vicdan eğitiminin temelinde “Allah inancı” yer almaktadır. Medeniyet anlayışımızın bu özelliğini M. Akif Ersoy şöylece dile getirmektedir (Doğan 1997: 1280): "Ne irfandır veren ahlâka yükseklik, ne vicdandır; Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan ’ın 170 Kamu Etiği Ne irfanın kalır te ’siri kat ’iy yen, ne vicdanın ” 8. Ahlâk ve vicdan eğitim ve öğretimi, aileden başlamalı, okul öncesi eğitimi ve özellikle ilköğretim ve lise düzeylerinde ciddi anlamda yapılmalıdır. Bunu sağlamak üzere Millî Eğitim Bakanlığı gerekli müfredat değişikliğini ve ahlâkî değer yargılannm eğitim ve öğretimine imkân sağlayacak miktarda ders saatini, milletimizin tarih, inanç ve kültür değerlerini göz önünde bulundurarak her smıf düzeyinde yapmalıdır. Ancak bu müfredat değişikliği ve ders saati miktarı dü­ zenlenirken, Din K. Ve A. B. Derslerinde olduğu gibi “zevahiri kurtarmak” veya “dostlar alışverişte görsün” hesabmca işler yapıknamalıdır. Ayrıca Yüksek Öğretim Kurulu, ilgili kurümlarm (Millî Eğitim Bakanlığı, Başbakanlık Etik Kurulu) ve bilim adamlarmın (ilahiyat fakülteleri ve felsefe bölümleri hocalanmn) katkılanyla üniversitelerin fen, sosyal, mühendislik yani tüm bölümlerine konulacak “Ahlâk” dersleriyle, etik/kamu etiğinin eğitim ve öğretimini üst düzeyde tamamlamahdır. Böylelikle ister kamuda, ister özel sek­ törde çalışacak olan üretim ve hizmet sağlayıcılarm ahlâkî donanımlarım tamam­ lamalarına yardımcı olmalıdır. KAYNAKÇA Adahoğlu, H. H. (2004), “Siyasetnâmelerin Klasik Kaynaklan”, Osman Gazi Ü. Sos. Bil. Dergisi, c. 5, s. 2, Aralık 2004, s. 1-22 Aktan, C. C. (1997), “Siyasal Patoloji ve Siyasal Yozlaşma”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1063-1076 -------, C. C. (1997), “Politikada Liyakat Üzerine Kutadgu Bilig ve Koçi Bey Risalesi’nden Öğreneceklerimiz” Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1389-1392 Akyüz, V. (1999), İslâm Kamu Hukukunda el-Ahkâmü’s-Sultâniyye Literatürü”, Makâlât, s.l. Temmuz 1999, s. 295-304 Alkan, T. (1993), Siyasal Ahlak ve Siyasal Ahlaksızlık, Bilgi Yaymevi, Ankara Argüden, Y. (2003), “Kamu Yönetimi ve Etik Değerler”, Dünya Gazetesi, 11.07.2003 Ateş, H. - Oral, B. (2003), “Kamu Yönetiminde Etik: kültürel Temeller ve “Ör­ gütsel Ruhçuluk” Kuramı Ekseninde Bir Analiz”, Kocaeli Ü, S. B. E. Dergi­ si, (5) 2003/1, s. 55-71 Aydm, H. (2001) İslam Hukuku, Devlet ve Ahkâm-ı Sultaniye İlişkisi, Cumhuri­ yet Ü. İlahiyat F. Der., c. V, s. 2, 2001, s. 57-80 Aydm, M. (1989), “Ahlâk”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 10-14, İstanbul Bakkaloğlu, A. (1998), “İslâm’da Siyasetin Etik Temeli: Adalet”, Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu bildirisi, s. 115-128, Adapazarı Türk-İslâm Düşünce Tarihinde Kamu Etiği Anlayışı 171 Bedri, A. (t. y.), İslâm’da Göre Devlet Adamı, (Çev. Mehmet Bıyıklı-Kemal Solak) Şamil Yaymevi, İstanbul Bolay, S. H, (1987), Felsefî Doktrinler Sözlüğü, Akçağ Yaymlan, Ankara -------, S. H. (1997), “Siyasî AMâk Olabüir mi?”. Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1303-1307 Buttenvorth, C. E. (1993), “Vahiy ve Siyaset Felsefesi: Bilginin İslâmîleştirilmesi Ne Demektir?”, (Çev. Akif Demirci), İslâmî Sos. Bil. Der­ gisi, c. 1, s. 2, Kış 1414/1993, s. 84-85 Cemaleddin, S. A. (1995), İslâm’da İdare ve Siyaset, (Çev. A. Kadir KabakçıErol Bayraktar), Kayıhan Yaymlan, İstanbul Cihan, A. K. (2004), “Fârâbî’nin Siyaset Felsefesinde Türk Devlet Anlayışmm İzleri”, Bilimname, y. 2, s. IV, 2004/1, s. 17-31 Çağmcı, M. (2003), “Mâverdî’de Siyaset Ahlakı”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, OcakM art2003,s.71-92 ---------- , M. (1989), “Ahlâk”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 2, s. 1-9, İstanbul Çiçek, K. (1997), “Siyasetname Kültürümüze Göre Siyasetteki Yozlaşma ve İdeal Siyaset”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1384-1388 Çaha, Ö. (2003), “Modem Dünyada Siyasi Etik”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart 2003,8.119-128 Davutoglu, A. (1997), “Zihniyet Dönüşümü ve Erdemli Toplum Arayışı”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1297-1302 Demir, Ö. - Acar, M. (1992), Sosyal Bilimler Sözlüğü, Ağaç Yayıncılık, İstan­ bul Doğan, L. (1997), “Din-Ahlâk-Siyaset Üzerine”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1276-1283 Eken, M. - Şen, M. L. (1997), “Yönetimde Yozlaşmaya Karşı Yönetsel Etik ve Açıklık”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, M artNisan 1997, s. 1077-1111 Eker, A. (1997), “Yozlaşmamn Boyutlan ve Giderilmesine İlişkin Çözüm Öneri­ leri”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, MartNisan 1997, s. 1032-1038 Erdoğan, M. (2007), Anayasa Hukuku, Orion Yaymevi, Ankara Erturhan, S. (1999), “Mâverdî ve el-Hâvi’l-Kebîr Adlı Eseri”, Cumh. Ü. İlahiyat F. Der., s. 3, 1999, s. 471-490 Eryılmaz, B. (1997), “Bürokrasi ve İktidar”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Ni­ san 1997, s. 1356-1365 ----------- , B. (2008), Kamu Yönetimi, Okutman Yaymcılık, Ankara \1 1 Kamu Etiği Güney, S. (2007), “Yönetim ve Organizasyonun Bazı Temel Kavramlan” Salih Güney (Ed.), Yönetim ve Organizasyon, Nobel Yaym Dağıtmı, Ankara, s. 25-58 Hamidullah, M. (1998), İslâm’da Devlet İdaresi, (Çev. Hamdi Aktaş), Beyan Yaymlan, İstanbul Hatîb el-Bağdâdî (1349/1931), Târîhu Bağdâd, Beyrut İbn Haldun (1988), Mukaddime, (Çev. Süleyman Uludağ), Dergâh Yaymlan, İstanbul Kallek, C. (2003), “Mâverdî”, TDV İslâm Ansiklopedisi, c. 28, s. 180-186, İs­ tanbul --------j C. (2004), “Mâverdî’nin Ahlâkî, İçtimaî, Siyasî ve İktisadî Görüşleri”, Dîvân, y. 9, s. 17, 2004/2, s. 219-265 Kılavuz, R. (2004), “Etik Sistemleri ve Kamu Yönetimi Etiği Açısından Görü­ nümleri”, İst. Ü. S. B. F. Dergisi, s. 30, Mart 2004, s. 15-30 Korkut, Ş. (2003), “Fârâbî’de Siyaset ve Ahlak”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart 2003, s. 43-58 Littie, D. P. (2004), “el-Ahkâmu’s-Sultâniyye’ye Yeni Bir Bakış”, (Çev. Ahmet Turan Yüksel), İSTEM, y. 2, s. 3, 2004, s. 191-202 Mâverdî, el-Ahkâmü’s-Sultâniyye ve’l-Velâyeti’d-Dîniyye (1405/1985), Mektebetü Dâri’bni Kuteybe, Kuveyt; Türkçe çevirisi: İslâm’da Devlet ve Hilafet Hukuku (1994) (Çev. Ah Şafak), Bedir Yaymevi, İstanbul ---------- , Edebü’d-Dünyâ ve’d-Dîn (1987), Dârü'l-Kütübi'l-İlmiyye, Beyrut ---------- ^ Edebü’l-Kâdî (1391/1971), Dâru İhyai't-Türasi'l-İslâmî, Beyrut -------, Kavânînü’l-Vüzerâ veSiyâseti’l-Mülk/Edebü’l-Vezîr/el-Vezâra (1993), Dârü’t-Talîa, Beyrut ---------- Teshîlü’n-Nazar ve T a’cîlü’z-Zafer fî Ahlâki’l-Melik ve Siyâseti’lMülk, (1987), Dâru’l-Ulûmi’l-Arabiyye, Beyrut; Türkçe çevhisi: Devlet Yö­ netimi, (2003), (Çev. M: Ah Kara), İlke Yayıncıl± ---------- j Yöneticilere Tavsiyeler Kitabı/Kitâbu Nasîhati’l-Mülûk, (Çev. Mustafa Sarıbıyık) Menekşe, Ö. (2005), “Ehl-i Sünnet Düşüncesinde Devlet Anlayışı: el-Mâverdî Ömeği”, Marife, y. 5, s. 3, Kış 2005, s. 135-147 Türk-îslâm Düşünce Tarihinde Kamu E tiği Anlayışı 173 Öktem, M. K. - Ömürgülşen, U., “Kamu Yönetiminde Etik Çalışmalanna Yöne­ lik Genel Bir Çerçeve Arayışı”, Hacettepe Ü. S. B. E. Dergisi, s. 231-237 Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”, Zonguldak K. Ü. S. B. E. Der­ gisi, c. 4, s. 7, s. 179-195 Pickl, V. (1997), “Ombudsman Sistemlerinin İslâmî Temelleri”, (Çev. Taykan Ataman), Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 800-805 Sarıbıyık, M. (2003), “Siyasetnâmeler Bağlamında Siyaset-Ahlak İlişkisi”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart 2003, s. 105-118 Severcan, S. (1999), “Âlî’nin Siyaset Felsefesi”, İslâmiyât, c. 2, s. 4, EkimA ral± 1999, s. 123-144 Taşçı, S. (2002), Siyaset Felsefesi, Metropol Yayınlan, İstanbul Toktaş, F. (2003), “İbn Rüşd’ün Siyaset Ahlakı”, İslâmiyât, c. 6, s. 1, Ocak-Mart 2003, s. 59-70 Toku, Neşet (2005), Siyaset Felsefesine Giriş, Kafcnüs Yayınlan, İstanbul Uydu, M. (1992), “Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’i ile Nizâmü’l-Mülk’ün Siyaset-Nâme’sinin Karşılaştmiması”, Türk Kültürü, y. XXX, s. 351, Tem­ muz 1992, s. 428-436 Yağan, H (2005), “Kamu Yönetiminde Etik Davramş İlkeleri”, Gümrük Dünyası Dergisi, Yaz 2005, s. 46 Yılmaz, C. (1993), “Nizâmü’lmülk’ün Siyasetoâme’sine Göre Büyük Selçuklu Devletinin Yönetim İlkeleri”, İlim ve Sanat, s. 35-36, Temmuz 1993, s. 99107 --------, C. (1997), “Siyasetnâmelere Göre Siyasetin Yozlaşması ve Temiz Siya­ set İlkeleri”, Yeni Türkiye, y. 3, s. 14, Mart Nisan 1997, s. 1366-1383 Zehebî (1985), Siyerü ATâmi’n-Nübelâ, Beyrut ETİK BAKIŞ İLE YEREL YÖNETİMLERDE YURTTAŞ OLMAK A. Turan OZTURK özet T oplum a en yakın siyasal alan,halkın günlük yaşam ını sürdü rd ü p .h er türlü siyasal, kültürel sosyal v e ekonom ik deneyim lerini gerçekleştirdiği y erel a la n la rd ır. Y önetim e katılmanın farklı bir boyutunu oluşturan yerel yönetim e katılm a, demolcratik toplumlarda her geçen gün giderek daha fazla öne çıkmaktadır. Y önetim e katılma konusunda en önem li ilerlem e, İkinci D ünya Savaşını izleyen yıllarda ortaya çıkm ıştır.Bugün artık tüm ülkelerde yasam a hakkından sonra yönetim e katılm a,toplum un ö ncelikli konusu olmuştur. Y u rtta ş o lm ak ,salt sorum luluklan olan bir, varlık olmaktan öte,aynı zamanda yönetim karşısında haklan da olan birey dem ektir.T üzel k işiliğ e sahip bir organizm a olan kamu yönetim inin esas am acı, vatandaşlanna hizm et sunmaktır. Vatandaşlar, kamu hizm etlerinin tüketicisidirler v e her tüketici gibi onların da haklan bulunm aktadır. Pierson, devletin temel özelliklerini dokuz grupta toplamıştır: Bunlarda ikisi; “kişisel o lm a y a n ik tid a r ” v e “y u r tta şlık ” olarak ifade edilm iştir.K işisel olm ayan iktidar,yurttaşların katılım ı ile sağlanır. O bsom e ise;devletin dikkatini, yanlıca kam u hizm etlerinin üretilmesi ve sunulm asına odaklanm am asını, fakat aynı zam anda toplum sal sorunlan çözm ek için “k am u ”, “ö z e l” ve “g ö n ü llü sek tö r ler ” arasında katalizör görevini de yerine getirm esi gerektiğini ifade etmişlerdir. Ç alışm ada, yönetim de sö z sahibi olm anın endişelenecek bir durum olm adığı;aksine yönetim e katılmanın önündeki engellerin kaldırmasının, kamu yönetim i için e tik b ir z o r u n lu lu k olduğuna değinilerek, demokrasi kavramının vazgeçilm ezleri arasında olan yurttaş katılım ının yerel yönetim ler için önem i vurgulanmıştır. Bu bağlam da, “y u r tta ş In siy a tifleri” gibi, yasal katılm a biçim lerinin içinde yer alm ayan katılım şekillerinin önem ine de değinilerek, yönetim e katılmanın asgari koşullan ortaya konulm uş, bugün gelinen noktada yerel yönetim lerin bir siy a sa l to p lu m ku ru m u m u? Y oksa siv il to p lu m k u ru m u m u ? olduğu savlanna açıklık getirilm eye çalışılm ıştır. A n a h ta r K e lim e le r : Y erel alan, yurttaş, gönüllü sektör 1. GİRİŞ Yönetim-yurttaş ilişkisi çok eskiden beri var iDİmuştur.Ancak en önemli gelişme, İkinci Dünya savaşmı izleyen yıllarda olmuştur. Önceleri insanlar,kralm ya da monarkın malı olarak görülmüş, daha sonraları bu ilişkide insan, teba, kul gibi kavramlarla, özdeşleştirilmiştir. Bu dönemde, yönetimin “ilahi bir fonksiyon “olduğu görülmüştür. Daha sonralan insanlar yönetimin” ilahi bir fonksiyon değil,beşeri bir iş olduğunu anlayarak,tebaahktan yurttaşlığa geçiş için çaba göstermişlerdir.Böylece yurttaş olmak,inşam salt sorumluluklan olan bir varlık olmaktan,aym zamanda yönetim karşısmda haklan da olan bir birey konumuna taşımıştir (Eren ve Kılıç, 2008: 41). Bugün,özellikle yerel yönetimlerde sıkça olmak üzere, yurttaşlarm “müşteri” rolünden de söz edilmekte, yurttaşlar yönetimden daha çok hizmet beklemekte, yönetimin sunduğu hizmetlerin daha kaliteli olmasını .istemektedirler. Günümüzde, yurttaşlarm yönetime katilma alanları gidererek artmaktadır. * Dr. (Kam u Y önetim i), Çankaya Ü niversitesi Rektörlüğü ]76 Kamu Etiği 2. KAVRAMSAL VE TEO R İK ÇERÇEVE Çalışmamn teorik çerçevesini oluşturan yönetime katılmanın esaslı öğesi olan yerel yönetim, kainu yönetimi,iyi yönetişim, demokratikleşme ile yurttaşlık hak ve yükümlülüklerini incelemeden önce, bazı tanım ve kavranılan açıklamakta fayda umulmaktadır: (Saran, 2004: 21-24) Yerel Yönetim; kısaca,bir idarenin kendi işlerinin yönetimini bizzat kendisinin üslenmesidir.(ingilizcede “selfgovemment”, Fransızcada “auto administration” sözcükleri ile ifade edilir). Genel kural olarak yaslarla yerel idarelere verilen tüm işler yerel iş veya hizmet niteliğindedir.Avrupa Konseyi üye ülkelerince kabul edilen özerklik şartma göre “başka bir yönetime veya kuruluşa bırakılmayan bir hizmetin yerine getirilmesini, yerel idarelerin üslenebüeceğini” kabul etmiştir.Bu duruma'göre; eğer bir yerel idare, başka bir yönetime bnrakıhnayan bir hizmeti yapmaya karar verirse, bu iş yerel nitelikte olacaktır. Türkçeye,” hizmette halka yakmiık” olarak çevrilebilecek olan“adem-i merkeziyetçilğin” (sübsidiarite) uygulama alam olarak görebiliriz (TODAÎE, 2002 : 12). Yönetime Katılma; anayasal demokratik ülkelerde yurttaşlarm siyasal sistemde alman çeşitli kararları etkilemek amacıyla yapmış oldukları eylemlerin tümü anlaşılmaktadır. Bu kavram içerisinde politik katılım,belli amaca yönelik davramş olarak öne çıkmaktadır (Kaase, 1995: 521). Kamu Yönetimi, yönetimin belirU sımrlan olan spesifik bir alamdır. Bu alanda daha çok temsil yönü güçlü olan siyasal organlarca belirlenen kamu politikalarımn yürütülmesi süreçleridir.Kamu yönetimi sadece teknik terimlerle ifade edildiği üzere “’yönetim” (management) ya da sadece geniş anlamıyla “idare” (administration) değildir.Doğmdan yürütme eyleminden sorumlu kamusal meselelere ilişkin kamu liderliğidir (Appleby, 1947: 93-97). Gönüllülük; katılımın güçlendirilmesi,yerinden yönetimlerin desteklenmesi ve yurttaşlara yönetimleri kontrol olanağı veren bir yapırun oluşturalmasım gerektiren bir öneriler demetidir (Budaes ve Grüning, 1997: 7) Birçok ülkede, gönüllülük esası ile; bir yanda halkın yönetime daha çok katılması sağlanırken, diğer yandan önemli finansal birikimler sağlanmış ve yurttaşları daha çok birbirine yaklaştırmıştır. Kamu Politikası, toplumsal sorunlan ve bunların çözümlerini belirlemek anlamma gelmekte ve kanun yapmak, yönetsel düzenlemeleri gerçekleştirmek, altematif çözüm önerileri arasmda seçim yapmak, sorunları çözecek yöntemleri belirlemektir. Kamu Tercihi Teorisi, gerek kamu kesiminde, gerekse özel kesimde karar alma ve uygulamaya ilişkin tercihlerin aym temel nedene göre belirlendiği, her ikisinde de karar ve uygulama süreçlerinde yer alan aktörlerin özel çıkarlarmı maksimize etme arayışları doğmltusunda şekillendiği varsayımma dayanmaktadır (Buchanan, 1991: 73) Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak 177 Kamu Hizmeti, devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafından ya da bunlann gözetim ve denetimleri altında genel ve kolektif ihtiyaçları karşılamak ve tatmin etmek, kamu yaranm sağlamak için yürütülen ve kamuya sunulmuş devamlı ve muntazam faaliyetler olarak tanımlanır. Kamu Yararı, kişi ya da grup çıkarlarımn dışmda bunlardan farklı veya bunların üstünde olup, kamu hizmetlerinin kamuya yönelik olarak gerçekleştirildiğinin bir göstergesi olan kamu yararı, herkese ve ülkenin geneline yönelik olarak sağlanan yarardır. İyi yönetişim, vatandaşlarm birbirleriyle ve yönetim organlanyla karşılıklı paylaşıma dayalı bir etkileşim içinde bulundukları; ülkenin ekonomik ve sosyal kaynaklarmm kalkınma amaçlı olarak kullamidığı, yönetim mekanizmasmm açık, öngörülebilir, hesap verme sorumluluğuna sahip, halkm taleplerine karşı duyarlı ve hukukun üstünlüğüne olarak faaliyet gösterdiği bir ekonomik ve siyasal sistemi ifade etmektedir. Kamu yönetişimi ise;ulusal, bölgesel, yerel, siyasal,sosyal gruplardan,baskı ve çıkar gruplarmdan, sosyal kuruluşlardan özel ve ticari organizasyonlardan oluşan ağların yönetimini içermektedir. Burada yönetimin, dış yönetimi yönlendirme fonksiyonu bulunmaktadır. Yönlendirme, kontrolden çok daha farklı anlam taşımaktadır. Burada doğrudan etkileme söz konusudur. Kamu yönetişimi, kamusal politikalar ağında, sosyal süreçlerin birbirlerinden doğrudan etkilenmesini öngörmekte, ancak bu aktörlerin farkh ve çoğu zaman çatışan amaç ve çıkarlar taşıyabildiğini de kabul etmektedir. 3. ARAŞTIRMANIN AMACI, KAPSAMI VE METODOLOJİSİ Çalışmada, yönetimde söz sahibi olmamn endişelenecek bir durum olmadığı;aksüıe yönetime katılmanın önündeki engellerin kaldırmasımn, kamu yönetimi için etik bir zorunluluk olduğuna değinilerek, demokrasi kavramımn vazgeçilmezleri arasında olan yurttaş katılırmmn yerel yönetimler için önemi vurgulammştır.Bu bağlamda, “yurttaş insiyatifleri” gibi, yasal katılma biçimlerinin içinde yer almayan katılım şekillerinin önemine de değinilerek, yönetime katılmamn asgari koşullan ortaya konulmuş, bugün gelinen noktada yerel yönetimlerin bir siyasal toplum kurumu mu? Yoksa sivil toplum kurumu mu? olduğu savlarına açıklık getirilmeye çahşılrmştrr. 4. İNCELEME 4.1. Giriş:Küreselleşme ve Kamu Yönetimi Anlayışmda Değişmeler Küreselleşme ile birlikte; geleneksel yönetim ve örgütlenme yaklaşımlarma post modem bakış açısıyla getirilen eleştiriler ve bu bağlamda gerek örgüt yönetimi, gerek kamu yönetimi alarmda demokratikleşmeye, esnekliğe katilımcılığa, bireyin et}dnliğine ve yeteneklerinin ön plana çıkarılmasına yönelik olarak sağlanan değişim hareketlerinin etkilerini,en çok geleneksel 178 Kamu Etiği örgütlenmenin temel unsuru olan bürokrasi olgusu ve dolayısıyla hiyerarşi üzerinde gösterriıesi doğal bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilgi çağmın zihniyet yapısmı yansıtan post modemizmin yansımalan ise; evrenselliği reddetmesi,bütünselliğin yerine parçayı ve tekil özneleri koyması, merkezde toplanma ve bütünleşme yerine çoğulculuğu ve çevreye yayılmaja benimsemesi, genellik ve objektifliklerin yerine görselliği ve sübjektifliği getirmesi; kamu yönetiminde merkeziyetçilikten uzaklaşan, yerelliği, yerinden yönetimi, yatay örgütlenmeyi ve esnek uzmanlaşmayı ön plana çıkaran görev örgütlenmelerini, geçici ya da kendiliğinden oluşan yapılanmaları gündeme getirmiş bulunmaktadır (Ergun, 1997: 4) Post modem toplumda, merkeziyetçi- bürokratik yönetim yapısımn zayıflaması nedeniyle, önem ve işlevi azalacak olan kamu yönetiminin, yalnızca devlet örgütü tarafından üstlenilip yönlendirilen ve denetlenen bir iişki alanı olmaktan çıkıp; karmaşık bir ortamda kamu ve özel kesim örgütleri, STK ’lar, uluslararası örgütler ve siyasal iktidarı kullanan yapılar arasmda, dinamik ve karşılıklı etkileşim süreci içinde şekillenen bir ilişki ağı olan “yönetişim” (govemance) teorisi adı altında ileri sürülen ve değişim çağınm yönetim anlayışmı simgeleyen yeni yaklaşımla bütünleşmektedir (Şayian, 1996: 6).Küreselleşme ile birlikte, yeni kamu yönetim anlayışmda,aşağıdaki köklü değişimler olmuştur: Katılıktan, esnekliğe. Tek boyutluluktan veya tek aktörlülükten, çok boyutluluğa ve çok aktörlülüğe. Geçmiş yönelimli ve tepkiye dayalı anlayıştan,gelecek yönelimli ve so­ runlar ortaya çıkmadan önce önlemeye yönelik, pro-aktif anlayışa, Aynnülarla uğraşmaktan asli işlerde yoğunlaşmaya, ya, Hizmeti bizzat sunucu olmaktan çıkıp, kolaylaştırıcı ve katalizör ohna. Kapahhktan,şeffaflığa, Edilgen ve yönetilir olmaktan, aktif ve katılımcı olmaya, Sorumsuzluktan, hesap verebilirliğe. Kaynakların kötü kullammından, etkili ve verimli olmaya. Belirsizlik yerine, öngörülebilir olma. 4.2.Bilgi Çağında İnsan Merkezli Kamu Yönetimi Bilgi ve iletişim çağmda yönetim olgusunun, geleneksel yöneten- yönetilen aynnuna dayanan içeriği boşaltılmış kamu yönetimi; “kamunun yönetilmesinden”, "kamunun yönetmesi” anlayışına doğru yönelen değişim süreci içerisinde, kendisine yeni anlamlar yüklenmiştir. Bu anlayış sonrasında yeniden yapılanma arayışına giren kamu yönetimi; “sistem merkezli” ve “üretim Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak 179 odaklı” kamu yönetiminden; “insan merkezli” ve ‘‘tüketim odaklı" kamu yönetimine doğru yönelişe geçmiştir. (Saran, 2004: 21) 4.3.Kamu Yönetiminde Demokratikleşmenin Yeni Adı: Yönetişim Kamu yönetimi literatüründe giderek yaygm kullamm alam bulan “iyi yönetişim” (good govemance) kavramı, ilk defa 1989’da Dünya Bankası tarafmdan yayımlanan bir raporda kullamhmştır.İyi yönetişim; ekonomik, siyasal ve yönetsel boyutlan olan çok yönlü bir kavramdu:. İyi yönetişim; “vatandaşların birbirleriyle ve yönetim organlarıyla karşılıklı paylaşıma dayalı bir etkileşim içinde bulundukları, ülkenin ekonomik ve sosyal kaynaklarının kalkınma amaçlı olarak kullamidığı, yönetim mekanizmasmm açık, öngörülebilir, hesap verme sorumluluğuna sahip, halkın taleplerine karşı duyarlı ve hukukun üstünlüğüne dayalı olarak faaliyet gösterdiği bir ekonomik ve siyasi sistemi” ifade etmektedir. 4.4 Demokrasinin Gelişimi İçin Yönetim Biliminin Sunduğu Alternatifler Haşan Engin Şener’in, Fox ve Miller’in “Postmodern Public Administration" adlı eserine ilişkin inceleme yazısmda; günümüzde demokrasinin gelişimi için ortadoksluğun çeşitli alternatifler ürettiğini; ancak demokrasi içinde çeşitli aksaklıklar nedeniyle (aksak demokrasi şartlanndan dolayı) işeyemeyeceğini öne sürmüş ve alternatif olarak ortaya iki seçenek koymuştur (Şener, 2006: 5): Birincisi, meşrulaştırmaya cevap veren “anayasacılık" /yeni kurumsalcılık yaklaşımı (Yaptıklarımızı ne meşrulaştırır?) İkincisi, Toplulukçuluk/yurttaş alternatifi yaklaşımı (Yaptıklarımızı nasıl meşrulaştırabiliriz?). Neticede,Fox ve Miller’in ortaya koyduğu sonuç, “bundan sonra ne yapmalıyız?” sorusuna cevap aramak olmuştur. Fox ve Miller, toplumda iki kategorinin varlığından bahsederek bahsederek; Seçkinlerin baskm olduğu,diğerlerinin konuşturulmadığı, konuşsa da seç­ kinlerin ya da uzmanlarm maniplasyonuna maruz kalan “few-taW ' gruplarımn varlıklarım ortaya koyuyor, diğer taraftan da Herkesin konuşabildiği, hiçbir smırlamamn olmadığı, “many-talk’ grubu­ nun varlığıdu:.ÖnOT7e« ise; ne sadece uzmanlarm, ne de herkesin katıldığı, bu­ nun yerine dileyenlerin ve bu konuda konuşmak isteyenlerin katıldığı “sometalk"grubunun canlı tutulmasıdır. Ortaya konulmaya çalışılan ise, hiç şüphesiz, “katılımcı dem oh'asr anlayışıdır. Fox ve Miller,çıkarsamalarım aşağıdald basamaklar halinde felsefi bütünlük içerisinde ortaya koyarak, kamu yönetiminde katılım ve karar alma sürecinde “yapıcılık" (Constructivism) anlayışını da yerleştirmişlerdir (Fox ve Miller, 1995) Kurumlar, toplumsal olarak inşa edilir Özne, bedendir. Beden bizi dış dünyaya bağlar. Önemli olan “beden” ve “durum” arasında “bilinçli” bir ilişki kurmaktır. 180 Kamu Etiği v' Projesi olan birey, etkin bireydir. Birinci önermeden hareketle, insan yaratısı olan kurumlara bağışıklık tamnamaz( Şeyleştirilemez). Kurumlar, insanlarm tekrarlı uygulamalan ve alışkanlüdarımn bir sonucu ve yansımasıdır. Alışkanlıklar değiştikçe kurumlar da değişir. Eğer bir veri toplumsal olarak inşa ediliyorsa, yeniden inşa edilebilir. 4.5.Etik Bakış ile Kamu Yönetiminin Sorunlarını Görmek Geniş tabanlı ve nasıl davramiması gerektiğini içeren “ahlald' kavramına karşılık, soyut ve yazılı kurallan içermesi beklenen “etik, istenilir iyi” olup, evrensel değeri vardır.Deyim yerinde ise günümüzde; “global ahlak” oluşmaktadır. Politikada yazılı olmayan kurallara uymak,yazılı kurallara uymak kadar önemlidir. Kamu yönetimi,aİLlaki sonuçlarm verimli kılınması için fırsat yaratmalıdır. Bu sonuçlar, popüler siyasi süreçler tarafmdan tammlanır, yasama süreci tarafmdan biçimlendirilir ve kendi değerlerini yaymaları için yöneticilere devredilir (Appleby, 1947: 93). Zira bugün politikada etik;toplumun diğer alanlarmdaki etik ilkelerin düzenlenme ve uygulamasmda önemli tartışma alamdır.Toplumun kendini yönetenlere güvenini yitirdiği kuralsızlığın hakim olduğu politik ortamda,toplumsal çöküş başlar ve entropi (sistemdeki bozulma, dağılma eğilimi) etkisi kendisini gösterir Kamu yönetiminde, özel sektör yönetiminden farklı olarak, kamu yönetim sorunlarmın çözümünde, etik değerlendirmelere de yer verilmesinin önemi yadsmamaz.Kamu yönetimi bilimim, ahlaki gayeler alanmda,ne olduğu belli olmayan karmaşık bir bilim haline sokmamak için şu ilkelerden yararlanmak mümkündür: Temel bir hipotez olarak, normatif olmayan kamu yönetimi bihmi;bilimin kapsadığı alandan, etik sorunları ayıklayan temel bir hipoteze dayan­ dırmak. Amaçları, dürüst bir şekilde ortaya koymak (Kamu yöneticisi, “neyi ba­ şaracağım anlat bana, ben de sana amaçlarmı en iyi bir şekilde başarman için hangi idari araçları kullanman gerektiğini anlatayım” diyecektir. 4.5. Yönetime Katılma ve Yönetime Katılma Biçimleri Katılma kavramı,dar ve geniş anlamda tammlanabilir. Dar anlamda katılımdan, daha çok seçimlere katılma ve oy verme eylemi anlaşılmaktadır. Geniş anlamda katılma ise, yurttaşlann kurumlarm oluşmasma,görevlerin belirlenmesine, kararlarm alınmasına ve alınan karalan uygulanmasına katılması anlaşılabilir. Yurttaş açısından katılım, devletine sahip çıkma, onu daima nitelikli düzeye getirme görevi ile eş anlamlıdır. Bu nedenle, yönetime katılma siyasal sistem açısmdan endişelenecek bir durum olmayıp, aksine desteklenecek bir davranış biçimi olarak görülmelidir. Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak 181 Yönetime katılmanın biçimleri ise;siyasal sistemdeki hedefler doğrultusunda, doğrudan-dolaylı; yasal-yasal olmayan gibi çok çeşitli şekilde smıflandınlabilir. Doğrudan katılım kavramından, kararlan etkilemek amacı ile ortaya çıkan bütün davramşlar ve seçimler gibi genellenemeyen davramşlar anlaşılır. Eğer yönetime katılımda kurumsal bir bağlılık ilişkisi içerisinde ortaya çıkan bir davramş söz konusu ise, yasal bir yönetime katılmadan bahsedilebilir. Bununla birlikte, “yurttaş insiyatifleri” gibi yasal katılma biçimleri içinde yer almayan katılım şekilleri de önem kazanmaktadır (Kaase, 1995: 522). Siyasal Katılmayı Baykal, bireylerin ilgilenme sıklığmı göz önünde bulundurarak üç kategoride toplamaktadır (Baykal, 1970: 33); ® Bireyin olayları izlemesi (Yerel ve genel yönetime ilişkin konularda birey çeşitli şekillerde bilgilenmiş olmaktadır). o Bireyin olaylar hakkında edindiği bilgilere göre tavır talonması (Bu aşa­ mada birey, bilgi edime düzeyinde kalan birinci kategoriye göre daha yoğun siyasi olaylarla ilgilenmelctedir). * Bireyin olaylann içine fiili olarak katılması (Bu aşamada ise, bireylerin her iki kategoriden daha yoğun bir şekilde siyasi olayları takip etmesi söz konu­ sudur). Kişiler katılma eylemlerine birey, grup ya da örgütler içinde girerler. Kuşkusuz yönetime katılmamn her biçimi, tarihsel süreç içerisinde kendine özgü koşullar altmda ortaya çıkrmş ve gelişmiştir. Yönetime katılma biçimleri çeşitli amaçlar doğrultusımda smıflandınlabilir. Geleneksel katıltma türleri aşağıda belirtilmiştir (Eıtuğrul, 1999: 178-186) ® Oy verme, a Seçimlerde aday olma, a Kamu yönetimine girme, 9 Devlete karşı dava açma Kamu yönetiminde geleneksel katılma biçimleri dışmda, özellikle 1970’lerden sonra yeni katıhna biçimleri ya da diğer bir ifade ile “sivil itaatsizlik” olarak adlandmlan davramş biçimleri de dikkat çekici bir şekilde artmıştır. Günümüzde sıkça kullanılan bu tür eylem biçimlerinden bazıları şunlardır (Anbarh, 2001: 324): e Oturma, işgal, ® Ağaçların kesilmesini engelleme, ağaçlara sarılma, a Anket düzenlemek, » Afiş, bildiri, para toplama, kendim zincirleme, yol kapatma Yönetime katılma biçimleri ne türde olursa olsun,- yönetime katılma biçimleri ile demokrasilerin gelişimi ve iktidarlann sınırlandırılması arasmda yakm bir ilişki bulunmaktadır.Pierson, devletin temel özelliklerim dokuz grupta 182 Kamu Etiği toplamıştır:Bunlardaıı ikisi; “kişisel olmayan iktidar” ve “yurttaşlık” olarak ifade edilmiştir.Kişisel olmayan iktidar,yurttaşlann katılum ile sağlanır. Obsome ise;devletin dikkatini, yanlıca kamu hizmetlerinin üretilmesi ve sunulmasma odaklanmamasını, fakat aynı zamanda toplumsal sorunları çözmek için “kamu”, “özel” ve “gönüllü sektörler” arasında katalizör görevini de yerine getirmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. J. S.Mill’in klasik yerel demokrasi savunusunda ileri sürdüğü;yurttaşlığm geliştirilmesinde, siyasal süreçlere katılma olanaklanmn sağlanmasında, değişik siyasal, etnik ve dinsel kesimlerin yönetime katılması ve temsilinin sağlanmasında yerel yönetimlerin birey ve topluluk adına özgürleştirici fonksiyonlarmın daha çok hayata geçirilebildiği batı ülkelerinde bugün göreli olarak açık ve demokratik yönetsel sistemlerin hakim olduğu bilinmektedir (Alada, 2000: 147). 4.6.Yönetime Katılmada Yerel Yönetim- Yurttaş İlişkileri Yönetime katılmadan söz edebilmek için, aşağıdaki temel koşullarm bulunması gerekmektedir. Bu koşullardan biri ya da bir kaçı var olmadığı takdirde, gerçek bir katılnndan söz edilemez. (Ertuğrul, 1999): « Bağımsız bir devletin varhğı ve katılacak bir nesnenin var olması • Yönetilenlerin can güvenliğinin bulunması • Belli bir eğitim düzeyinin varlığı • Katılmaya olanak verecek düşünsel bir çerçeve ■ Katılmayı teşvik eden bir anlayış e Taraflar arasmda asgari ölçüde bir iletişim düzeninin sağlanması Yönetime katılımı smırlayan ya da diğer bir ifade ile katılımı olumsuz yönde etkileyen faktörlerden en önemlisi, katılum sınırlamaktır .Yönetime katılma deneyimi sayesinde,günümüzde kamu yönetimi ile yurttaşlar arasındaki ön yargılar, giderek ortadan kalkmaktadur. Bu gelişmenin temelinde, yönetimyurttaş arasmdaki katılun ilişkisinin gelişmesi ile yönetimin kamu hizmetlerinde daha nitelikli bir hizmet sunacağı düşüncesi bulunmaktadır (Eren ve Kılıç, 2008: 43) Yurttaş ve yerel yönetimler arasındaki ilişki, modem toplum ilişkilerinin bir sonucu olarak çok boyutlu bir görünüm arz etmektedir.Arük birey sadece kamu yönetimince üretilen hizmetlerden yararlanan bir aktör olmayıp; aym zamanda yurttaş, yerel yönetim karşısmda girişimci,vergi ödeyen, kira yardımı talep eden, .gibi çok yönlü bir aktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle yönetimyurttaş ilişkisinin boyutu, yurttaşm belli peryotlarla yapılan seçimlerde oy vermek suretiyle hoşnutsuzluğunu ya da memnuniyetini göstermesinden çok daha farklı dır (Bogumil, 1999a: 161). Yönetim ile yurttaş arasındaki ilişki günümüzde çok boyutlu olarak kendini göstermekle birlikte, genellikle üç bölüme aynlarak İncelenmektedir (Bogumil, 1999a: 161): Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak 183 o Vekalet veren olarak yurttaş: Vekalet veren olarak yurttaşın rolü, bir yân­ dan politikanın belirlenmesi sürecine,diğer yandan politikanın uygulanması süre­ cine dayanmaktadır.Yönetim birimlerinin sevk ye idaresi,geleneksel olarak tem­ sili esaslara göre örgütlenmiştir; fakat yurttaşların doğrudan katılım olanaklannda bir artış sözkonusu olmuştur.Bu noktada en etkili katılım olanaklan, yönetsel kararların hazırlanması aşamasmda ortaya çıkmaktadır.Yönetim için yasallık, rasyonellik ya da verimlilik söz konusu olurken; yurttaşlar için daha fazla hemşeriye yalanlık, kendini gerçekleştirebilme, yaygın hukuksal koruma ya da denetim ön plana çılonaktadır. Konuyla ilgili deneyimlere göre,katılım konusunda dört temel problem alam bulunmaktadır (Bogumil, 1999b: 53): o Meşruluk: Yönetilenlerin meşru bir biçimde temsil edilmesi, o Motivasyon:Katılma sürecine destek için yurttaşların ilgilerinin artmlması, o Bilgilendirme ve iletişim:Katıhmcı yurttaşlarm kapsamlı olarak bilgilen­ dirilmesi o Liyakat:Katılımcı yurttaşlarm yetkin hale getirilmesi. Özellikle 1990’lı yıllarda, vekalet veren rolü, temsili demokrasinin yerini doğrudan demokrasinin almaya başlamasıyla ortaya çıkrmştu'.Daha sonraki dönemlerde, yönetimin modernizasyonu çabaları çerçevesinde, kamusal faaliyetlerde yeni meşruluk temeli olarak vekalet veren rolü kendini hissettirmiştir 9 Kamu hizmeterinin alıcısı olarak yurttaş (Müşteri, vekil, uyruk): Müşteri olarak yurttaş yaklaşımı, yurttaşın kamu hizmetlerinden yararlanırken özel sek­ törde olduğu gibi, kamu sektöründe de ilgi görmesi ve yurttaşa karşı kamu yöne­ timinin davranışlarımn değişmesini savunanaktadır. 1990’lı yıllarda müşteri kavramı, işetine yönetimi doğrultusundaki modernleşme çabalarmın hareket noktasmı oluşturmuştur.Kamu yönetimine müşteri kavramınm girmesiyle yurtta­ şın rolü, kamu hizmetlerinin kalitesini, zamamnda sunulup sunulmamasım, sunu­ luş biçimini ve verimliliğini denetlemek şeklinde değişmiştir (Çukurçayır, 2000a:44). Görüleceği üzere yurttaş, geleneksel yaklaşımdan farklı olarak bu yaklaşımda “edilgen " konumdan, "etken” konuma geçmiştir. « Ortak biçimlendirici (Mitgestaler) olarak yurttaş: Bu kavram, esld gönül­ lülük yaklaşımmm güçlü bir biçimde teşvik edilmesi anlamına gelmektedir.Bu yaklaşım, 1990’h yıllardan itibaren kendisini hissettirmiştir.Özellikle kamu lıizmetlerinin finansmanı esnasında, artan kamu hizmetlerini karşılamak için yurt­ taşlardan yararlanma ve bir kısım kamu hizmetlerini yurttaşlarm üstlenmesi kamu sektörü için bir çıkış yolu olarak görülmüştür (Örneğin ülkemizde, vakıflar ve hayırsever yurttaşlarımızın yaptırdıkları okullar, yurtlar, derslikler bunun örneğidir). S. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Topluma en yalan siyasal alan, halkın günlük yaşamını sürdürdüğü,her türlü siyasal, kültürel sosyal ve ekonomik deneyimlerini gerçekleştirdiği yerel IB4 Kamu Etiği aIanlardır.Zira yerel idarelerin h er türlü eylem ve işlemleri sorumluluk alanlarmda yaşayan yurttaşları doğrudan ilgilendirmekte olup; bunlarm karşılanmasmda,orada yaşayan yurttaşlann çıkar birliği vardır.Yönetime katıhnanm farkh bir boyutunu oluşturan yerel yönetime katılma, demokratik toplumlarda her geçen gün giderek daha fazla öne çıkmaktadır.Yurttaşlann yerel siyasete katdmu ile demokrasi soyut bir kavram olmaktan çıkıp, somutlaşmaktadır. Denilebilir ki artık yurttaş, “edilgen" konumdan, “etken" konuma geçmiştir. Bugün artık tüm ülkelerde yasama hakkından sonra yönetime katılma,toplumun öncelikli konusu olmuştur .Y urttaş olmak,salt sorumluluklan olan bir varlık olmaktan öte,aym zamanda yönetim karşısmda hakları da olan birey demektir. Vatandaşlara demokratik tavır ve davramş kazandırma alışkanlığı, yerel yönetimlerce sağlanır. Dolayısıyla, yerel yönetimler, yurttaşlann zihinsel davramş değişikliği, sağlanmasma da katkıda bulunurlar. Yerel düzeyde sağlanan bu olgunluk, ulusal düzey için de sağlam bir zemin oluşturur.Tüzel kişiliğe sahip bir organizma olan kamu yönetiminin esas amacı, vatandaşlarma hizmet sunmaktır.Vat'andaşlar,kamu hizmetlerinin tüketicisidirler ve her tüketici gibi onlarm da haklan bulunmaktadır Günümüz demokrasilerinin vazgeçilmezleri arasmda yer alan Sivil Toplum Kuruluşları da gönüllü ve erdemli yurttaşların oluşturduğu birlikler olup; yönetime katılmamn güzel ömeklerini sergilemektedirler. Yeter ki “sosyal dilenci" olmasmlar ve vatandaşlarm güvenini kazamp, sürdürebilsinler. Milliyet Gazetesi’nin 9 Şubat 2007 tarihli “6 Pilot ilde kamu harcamasmm röntgeni çekildi” başlıklı bir haberine göre; “Türkiye Ekonomik ve Sosyal EtüdİĞr Vakfı’nm” (TESEV) İyi Yönetişim ekibinin yaptığı bir araştırmada, kamu harcamalannda keyfilik ve kaym m nm yam sıra aynmcılğm da olduğu ortaya konulmuştur.Yaşanan bu ömek olayda da görüleceği üzere, sivil insiyatiflerin, yerel yönetim sürecine katıhmlarmm desteklenmesi gerekmektedir.Reel demokrasileri yaşamak ve yaşatmak için devlet-sivil toplum -kamusal alan denkleminde (Üstel, 1999: 13), yerel yönetimler hak ettiği yeri almahdır. Sonuçta kişisel ohnayan iktidar meşruiyetim sağlamlaştırırken yurttaş da “istenilir iyi” olarak gördüğü yerel yönetim içerisinde yurttaş olmanın hazzım hissedecektir. Zira yurttaşlık,bireyin üstleneceği en yüce ve mükemmel kimlik değil, ama en mükemmel”ahlaki”kimliktir. Yurttaşlığın yaşama geçirme biçimi, toplumdaki konsensüs ortamınm da belirleyicisi olacalctır. Son söz; güçlü demokrasinin ideal zemini ise, “jaraftcî”konsensüs, başka bir deyişle yurttaşlann aktif ve sürekli katılımına dayanan ortak karar alma sürecidir (Üstel, 1999: 73). Şüphesiz bu süreci, kesintisiz yaşatacak olanlar ise, aktif yurttaşlardır. KAYNAKÇA Alada, A.B, (2000), “Dönüşüme Açılan Kapı: “Mahalle”, Yerel Yönetimler Sempozyumu, 1-2 Kasım, s. 147, TODAİE yayım, Ankara Appleby, Paul H. (1947), “Toward Beter Public Administration”, Public Administration Review, 7:2. Spring, s.93-99 Etik Bakış ile Yerel Yönetimlerde Yurttaş Olmak Baykal, D. (1970), Siyasal Katılma -B ir Davranış Üniverersitesi SBF Yayınlan, No.302 İnceleme, 185 Ankara Bogumil, J. (1999a), “Aile Politik İst lokal.Kontımunales Handeln in der modemen Bürgergesellschaft” Opladen, ss 159-169 Bogumil, J. (1999b), “Aufdem Weg Zur Bürgerkonunune? Der Bürger alsAuftraggeber, Mitgestaler ımd Kunde” Heidelberg, ssl59-169 Buchanan, James M., “Kamu Tercihi ve Anayasal iktisat”. Eker, A.-Aktan, C. Can, (Ed.) İzmir, s. 73-76. Budaes, D. Grüning, G. “Kommunitarismus-eine Reformperspektive?”, s.7 Çukurçayır, A. (2000a), Siyasal Katılma ve Yerel Demokrasi, Yargı yayınları, Ankara Eren, V. -Kılınç, S. (2008), Niğde Üniversitesi ÎÎBF. Dergisi, Haziran, cilt:l, Sayı:l, ss41-57 Ertuğrul, C. (1999), Devlet Yönetimine Katılma Hakkı, İmge Kitabevi, Ankara Ergun,T. (1997),”Post modemizm ve Kamu Yönetimi “,Amme İdaresi Dergisi, Cilt30, Sâyı4, Aralık,' s. 4 ve 12. Fox.Charles J. ve Miller, Hugh T.(1995),Postmodem Public Administation: Towards Discourse, Sage Publications, United States o f America. Kaase, M. (1995), “Partizipation”, in: Dieter Nohlen (Hrsg); Wörterbuch Staat und Politik, Bonn, ss.521-526 Milliyet Gazetesi, 9 Şubat 2007 Şayian, G. (1996), “Bağımsız Bir Disiplin Olarak Kamu Yönetimi: Yeni Paradigma Arayışları”, Amme İdaresi Dergisi, Cilt29, SayıS, Eylül, s. 6. Saran, U. (2004), Kamu Yönetiminde Yeniden Yapılanma Kalite Odaklı Bir Yaklaşım”, Atlas Yaymcılık, s21-24, Ankara Şener, Haşan E., “Kitap İncelemesi”, site/default.asp, (13.04.2006) http;//www.felsefe ekibi.com/ TODAİE, (2002), “Yerel Yönetimler Sempozyumu Bildirileri”, TODAİE Yerel Yönetimler Araştırma ve Eğitim Merkezi (YYAEM) yayım, s. 12, Ankara Üstel, F. (1999),.Yurttaşlık veDemokrasi, Dost Kitabevi, s.l3, Ankara KARŞILAŞTIRMALI KAMU ETİĞİ DÜNYA’DA KAMU ETİĞİ UYGULAMALARI 'îlkay GÜLER* özet D ilim izd e etik sözcüğü ahiak sözcüğü ile eş anlam lı kullanılm aktadır. T oplum da yaşayan bireylerin kendi kendine oluşturduğu v e yazılı m etine dayanmayan kurallara, etik kurallar denir. Etik kurallan insanlann iş hayatında çalışm a v e çalıştırma prensiplerini belirlem ektedir. A y n c a etik, toplum sal, siyasal v e yönetsel sistem in düzgün işlem esin i sağlkyan, yolsu zlu ğa giden y ollan en gelleyen değerler v e davranışlar bütünüdür. İnsan davranışının etiksel tem elleri her sosyal bilim d e farklı olarak yansır. Örneğin ekonom ide kıt kajmaklann sonsu z insan ihtiyaçlanni karşılam asını içerdiği için, siyaset bilim inde gücün tahsisindeki görevi nedeniyle, hukukta etik yapılann ilk e ve kanunsallaştınim ası nedeniyle, İTİminolojide etik davranışı yücelten etik olm ayan davranışı kötüleyen durumu, p sikolojide de etik olm ayan davranışı tanım layışı ve tedavi edici rolüyle m evcuttur. Etik davranış standartları kamu yönetim i açısından büyük önem gösterm ektedir. Kamu yönetim inde etik, devlete v e devlet kuramlarına karşı güven oluşturmanın unsurudur. Kamu yönetim inde etik bilincinin yerieştirilm esi, etik sistem inin tüm unsurlan ile kuralup etkili uygulanm ası gerekm ektedir. Her ülkede doğru v e yanlışın ne olduğu konusundaki anlayışlar farklılık gösterir. B ir ülkenin yaşam ına egem en olan inanç v e değerler başka bir ülke için tam karşıtı inanç v e değerler olabilir. D olayısı ile D ünya’nın çeşitli ülkelerinde kam u yönetim inde uygulanan etik kavramı da farklılık gösterm ektedir. B u çalışm anın am acı bu farklılıklan belirlemektir. A n a h ta r K elim eler; Etik. Kamu, Ç eşitli Dünya Ülkeleri GİRİŞ Kamu yönetimi sisteminin, tüm yaşamımızda çok önemli bir yeri vardır. Bu nedenle olumsuzluklardan uzak olup güven duyulması gerekmektedir. Devlet, temel görevlerini kamu kurum ve kamu personeli ile gerçekleştirmektedir. Devlet, görevlerini yerine getirebilmek için yetkiye ve maddi kaynağa sahiptir. Ancak bu unsurlar bazen bireysel çıkarlar için kullanılmaktadır. Devletin kaynaklannm bireysel çıkarlar için kullamimasımn önüne geçebilmenin, en temel yolu etik değerlerin uygulanmasıdur. İnsanlığm varolduğu günden beri davramşlara yön veren en önemli iki kavram iyi ve kötüdür. Dolayısı ile etik değerler insanoğlumm yaradılışından bu yana süregelmektedir. Yüzyıllardır insanlar arası ilişkilerin temelinde yer alan değerlerin ahlaki açıdan iyi veya kötü olamn niteliğini araştıran etik konusunu ahlak felsefesi araştırmıştır. Günümüzde ülkemizde ve dünyadaki pek çok ülkede yaşanan etik değerlerden sapma durumu etik değerlerin öneminin taıtışılmasmı gerektirmektedir. Kamu yönetiminde etik, devletin kummlanna karşı güven oluşturmamn en önemli unsurudur. Bu nedenle etik bir alt yapmm oluşturulması amacı ile 5176 sayılı kamu görevlileri etik kurulu kurulması hakkmda kanım ve kamu görevlileri etik davramş ilkeleri ile başvuru usul ve esasları hakkında yönetmelik ’ Öğr.Oör., Oazi Ü niversitesi, Ankara M eslek Y üksekokulu 188 Kamu Etiği İle kamu yönetiırdnde etik davranış ilkelerinin yerleştirilmesi amacı ile önemli bir adım atılmıştır. Türk toplumu, geleneksel bir toplum olmaktan uzaklaşarak modernleşme yolunda ilerlemektedir. Buna bağlı olarak görülen ani değişiklikler sonucımda kamu yönetimi de bu süreçten etkilenmiştir. Gerek Türkiye’de gerekse Dünya’da kamu yönetiminde meydana gelen değişiklikler sonucunda etik değerlerin sorgulanması gerekmektedir. Bu çalışmada kamu yönetiminde etik açısından, Dünya’mn en temiz ülkelerinden olan Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’te uygulanan etik kurallar ve ortak özellikler ve farklılıklar sunulmaktadır. ETİK K A V R A M I Etik kelimesi. Yunanca “ethos”dan gelmektedir. Ethos karakter anlanuna gebnektedir. Etik kelimesi filazoflar tarafmdan iyi ve doğrunun ne olduğunu, mutlak iyi ve mutlak doğru olup olmadığım ve .bu değerlere ulaşılıp ulaşılamayacağmı araştıran zihinsel çaba olarak tammlanmaktadır. Etik herşeyden önce, insan ve toplum için ideal olanm araştmlmasıdır. Etik ifadesi, çoğunlukla ahlak ifadesi ile aynı anlamda kullamimaktadır. Ancak anlam ve içerikte bazı farklılıklar vardır. Etik, nasıl davramhnası gerektiğine ilişkin soyut kavramlara dayalı iken ahlak, yazılı olmayan standartları içerir. Etik, uygulamaya konulan ahlaki görev ve ahlak ilkeri anlayışıdır. Bir toplum içinde farklı ulusal, etnik, dinsel, cinsel kimlikler bulunabilir. Bu durum farklı ahlak anlayışlarım gündeme getirebilir. Bunun sonucu olarak her topluluk ve kurum için ahlaki değerler, normlar oluşmuştur. Etik kavramı ise, daha evrensel ve genel geçerliliğe sahip ideal olma kavramı önem taşımaktadır. Etik değerler her zaman kültür ile bütündür. Kültür bir toplumda yaşayan bireylerce paylaşılan anlamlarm bütünüdür. Kültürel bir unsur olarak etik, tüm toplum açısından çok önemlidir. (Sakarya Üniversitesi İktisadi ve îdâri Bilimler Fakültesi, 2005: 347-355) ETİĞ İN UNSURLARI Etik unsurlan oluşturan temel kavramlar bulunmaktadır. Bunlardan iUd ödev ve yükümlülüklerdir. Ödev bir kişnün yapması, gereken yada kişiden yapması beklenen eylemdir. İkincisi vicdan ve iyi niyettir. Vicdan, kişinin kendisini yargılama yeteneğim kullanması sonucu, ahlaki değerleri bilincine varmasım sağlayan ahlaki yeterliliktir. İyi niyet ise, kişinin toplumsal iUşkiler veya olaylar karşısmda, ahlaki bakımdan eylemlerine yön vermek üzere benimsediği düşüncedir. Sonuncusu ise, eylemlerimize yön veren öğelerdir. Bu öğeler iyilik ve doğruluk, sevgi, bencillik ve onurdur. (Köprü, 2007: 25-30) Dünya 'da Kamu Etiği Uygulamaları 189 KAMU YÖNETİM İ ETİĞ İ devletin Kamu yönetimi etiği, kamu hizmetlerinin sunulmasmda ve kamu kaynaklarmm yönetiminde karşılaşılan etik ilişkileri inceler. Kamu çalışanları, günlük çalışmalarında kamu kaynaklarımn yönetilmesi, vatandaşlarla ilişkiler gibi bazı durumlarda takdir yetkisi kullanırlar.(Koçberber, 2006: 70-75). Kamu yönetimi etiği, ilk olarak kamu gücünün keyfi şekilde kullamimasmı engeller. İkinci olarak, devlete ve onun kurumlannda karşı güven sağlamanın en önemli unsurunu oluşturur. Kamu yönetiminde etik ilkelerin oluşumunu iç ve dış etkenler etkilemektedir. îç etkenler örgütsel yapı ve çalışanlann özellikleridir. Dış eticenler ise toplumsal etmenler ve hukuksal yapıdu'. Burada sayılan iç ye dış etkenler sonucu kamu yönetiminde etik ilkeler meydana gelmektedir. Bu ilkeler şu şeldide suralanabilir: Laiklik, İnsan hakları. Demokrasi, Eşitlik, Adalet, Tarafsızlık, Dürüstlük, Sorumluluk, Bağlılık, Hümanizm, Hukukun üstünlüğü, Saygı, Sevgi, Hoşgörü, Tutumluluk, Olumlu olmak, Açıklık,Hak ve özgürlükler. Emeğin hakkmı verme. Yasa dışı emirlere karşı direnme. Kamu yönetiminde sayılan etik ilkelerden bazıları evrensel kabul edilerek tüm Dünya’da kullamimaktadır. Bu değerler şunlardır; Hesap verebilirlik. Saydamlık, Tarafsızlık, Hukukilik, Dürüstlük, Bütünlük, Liderlik, Eşitlik, Saygınlık ve güven, Sadakat, Profesyonellik, Nesnellik. Etik ilkeler açısından değerlendirildiğinde iyi bir kamu görevlisinde bulunması gereken özellikler şunlardır: Doğra ve adil davranmaya özen göstermek. Hizmet sunduğu topluma karşı sorumluluk duygusu hissetmek. Verilen hizmette, sürekli en iyiyi ve en yüksek kaliteyi elde etme çabası içinde olmak, Demokratik mekanizmalarm çözümleyiciliğine inanmak. Hoşgörülü ve yardımsever olmak Tüm hizmetlerde dürüst ve saygılı olmak, îş hayatında iş birliğim, dayanışmayı ve işe saygıyı ön planda tutmak. Kendini işe adamak. Çalışma arkadaşlarına ve yerel topluluk üyelerine karşı iyi niyet göstermektir (Alada, A.1993: 21). DÜNYA’DA KAMU YÖNETİM İ ETİĞ İ Kamu yönetiminde etik davramşlar ve içerikleri her ülkede farklılık göstermektedir. Ancak son yıllarda geliştirilen kodlar açıklayıcı nitelik taşımaktadır. Etik dışı faaliyetlerin en az görüldüğü ülkelerdeki bazı eğilimlerin vatandaşlarm devlete oİan güveniniı;ı sağlanmasmda olumlu etkileri vardır. Kamu yönetiminde etik açısıdan. Dünya’nm en temiz ülkelerinden olan Kanada, Yeni 190 Kamu Etiği Zelanda, Finlandiya, Norveç’de uygulanan etik kurallar ve ortak özellikleri ve farklılıkları bu bölümde incelenecektir. Kanada Kamu yönetiminde yüksek etik standartlarm uygulanması için ilke temelli yaklaşım benimsenerek etik davramş kodları ve ilkeler düzenlenmiştir. Ülkede bir dizi ilkeye dayanan geniş ve açık standartlar kurma yaklaşımı benimsenmiştir. Bu yaklaşımm amacı açık ve etik ilkelere bağlı karar alma sürecini hızlandıran yöntemler kullanarak kamu sektöründe bütünlük sağlanması konusunda çalışanlan motive etmek ve bu yol ile kamuda saydamlığı sağlamaktır. Ülkede uygulanan etik ilkeleri ile kamu çalışanlarmın ve karar alma sürecinin bütünlüğü konusunda kamu güveninia sağlanması amaçlanmaktadır. Kamu çahşanlan kamu görevlerinin uygulanması sırasmda dürüstçe davranmalı ve devletin bütünlüğü, tarafsızlığı, konusımda kamu güveninin sarsılmaması için üst düzey standartlar uygulanmalıdır. Yeni Zelanda Etik alanmdaki çalışmalar Yeni Zelanda’mn. yaygm ve kapsamlı kamu yönetimi reformunu yansıtmaktadır. Etik çalışmalarımn hedefi dürüstlüğe dayalı bir yaklaşımı benimseyerek, yetkinin alt birimlerle paylaşıldığı bir yönetim sistemiyle tutarlı bir etik çerçeve meydana getirmektir. Ülkedeki görüş, kamu hizmeti ilkelerinin ve değerlerinin yönetim sistemlerine bütünleştirilmeleri ve kamu hizmetinin ruhuna işlemeleri için fonksiyonel bir anlam kazanmaları gerektiğidir. Finlandiya Ülkenin en belirgin etik politikası, kamu hizmetinin tarafsızlığım tehdit eden faktörlerin daha ortaya çıkmadan giderilmesidir. Çıkar çatışması taşıyan durum ve faaliyetler ülkelerin mevzuatlarmda düzenlenmektedir. Bu durumlar menfaat kabulü, hediye, boyun eğme, kamu görevi dışmdaki faaliyetler, iş çıkarlan, şirketteki paylar, ailevi ilişkiler, kişisel iUşkiler, borçlar, yükümlülükler, mal varlığı ile ilgili çatışmalardır. Gelişmiş ülkelerin çoğu bu olumsuz durumu kanunlarla kısıtlamış ya da yasaklamıştır. Norveç Norveç’te özellikle ekonomik suçlara ilişkin yasalarda düzenlemeler yapılmıştır. Kolluk içinde özel bir birim oluşturulmuştur. Bu alanda temel sommIuluk îdari îşler Bakanlığma aittir. Meclisin genel bir denetçisi bulunmakta olup Maliye Bakanlığı da benzer şekilde denetim yapmaktadır. Planlama stratejilerine toplam kalite yönetimi ve değer yönetimi kavranılan girmiştir. Birçok resmi kuruluş kendi alamyla ilgili etik kuralları, rehberler vs. hazırlama sürecine girmiştir. Konu ile ilgili kurs ve hizmet içi eğitim imkânlan sunulmaktadır. Dünya ‘da Kamu Etiği Uygulamaları 191 Ücret azlığı, işsizlik ve kamusal istihdamda daralmamn kamu görevlilerinin davramşlan üzerindeki etkisi araştmlmaktadır. Medyaya siyasilerin yolsuzluğa yönelmemeleri ve meşru sınırlar içinde kalmaları konusunda görevler düşmektedir. Norveç kamu yönetimi, idare hukuku ilkeleri çerçevesinde yüriitühnektedir. Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, açıklık, eşitlik, kamu hizmetlerinden yararlananlara odaklanma gibi ilkeler idari işler hukukunun sınırlan içerisinde ve usulünce işlemesinde önemli olmaktadır. Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’in Etik Sistemlerinin Ortak Özellikleri ve Farklılıkları Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’in benimsediği kamu hizmeti etik davramş ilkeri şu şekildedir: Tarafsızlık, Nesnellik: Kanada, Finlandiya, Norveç Yasallık: Kanada, Norveç Dürüstlük: Kanada, Yeni Zelanda Saydamlık, Açıklık,Uygun Bilgi Beyam: Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç Etkililik: Yeni Zelanda, Norveç Sorumluluk, Hesap Verebilirlik: Yeni Zelanda Eşitlik: Norveç Adalet: Yeni Zelanda, Norveç Çıkar Çatışmalarından Kaçınma: Kanada Kamu Kaynaklarına Saygı: Norveç Sadakat: Norveç Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya ve Norveç’in en önemli ortak özelliği Dünya’nın kamu yönetiminde etik açısmdan en temiz ülkeleri arasmda yer almalarıdnr. Uluslararası standartlar incelendiğinde. Kanada yolsuzluk algılama indeksinde üst şuralarda yer almaktadır. Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç, kamu yönetiminde etik ilkeleri ve çıkar çatışması kuralarım bütün çalışanlar için yasalar ve kılavuz ilkeler şeklinde düzenlemiştir Kanada’da etik mevzuatımn uygulamasmı gözetleyen etik damşmam bulunmaktadır. Finlandiya’da Parlamento Ombudsmam etik ilkeler ve çıkar çatışması kılavuz ilkelerinin uygulanmasından sorumludur. Ombudsman, kamu çalışanlarma karşı dava açılmasmı tavsiye etme yetkisine sahiptir. Yeni Zelanda’da Sayıştay ve Kontrol Dairesi idareyle ilgili düzenli raporlar yayınlamak ve kurum faaliyetlerin gözden geçirilmesi ile görevlidirler. 192 Kamu Etiği Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç, kamu çalışânlannm işlerine kamu faydasım sağlamak amacı ile yaklaşmalannı benimsemektedir. Kanada ve Yeni Zelanda, kamu menfaatinin, sağlanması ilkesini, kamu yönetiminde bütünlüğü sağlamak için etik ilkelerin ve davramş kurallarmm temeli olarak kullanmaktadır. Finlandiya Anayasası, kamu yönetiminde etikle ilgili bir çalışmalım gerekli olup olmadığma karar vermek için kamunun algılamasını dikkate almaktadır. Böyle bir düzenleme başka ülkelerin hukuki çerçevelerinde mevcut değildir. Kanada, kamu yönetiminde, değerler ve etik ilkeler öncelikli olarak kabul edilmektedir. Finlandiya’da etik ilkeler ve değerler kamu yönetiminin merkezi olarak kabul edilmektedir. Etik ilke ve değerler, kamu çalışanlan arasında gelenek haline gelmiştir. Kanada ve Yeni Zelanda sorumluluğu ele alan, değer temelli sistemi kabul etmeleri yönünde benzerken, Kanada’nm Etik Damşmam’na benzer bir araç Yeni Zelanda’da görülmemektedir. Finlandiya diğer ülkelerdeki gibi kamu yönetiminde etik davramş ilkelerinin uygulanması için dışsal bir çerçeve geliştirmemiştir. Ancak vatandaşlanmn devlete olan güveninde olumsuz bir etkisinin olmadığı araştırmalar ile belirlenmiştir. Etik altyapmın etkinliği,, kavranması ve uygulanması tutarlılıkla doğrudan ilişkilidir. Kamu yönetiminde etik alt yapı, etik kılavuz ilkeleri, çıkar çatişması kuralları değişik unsurlar arasmdaki ilişki o ülkenin kültürel ve idari geleneklerine, kamu yönetimine genel bakışına, tarih, çevresel faktörler ve geçmişteki etik davramşlara verdiği desteğe bağlıdır (TÜSIAD, 2005: 237-265). SONUÇ Kamu yönetiminin iyi işleyişinin en temel garantisi, etik bilincinin toplumun her kademesinde var olmasıdu:. Kamu yönetiminde etik bilincinin yerleşmesi yasama, yürütme, yargı ortak çabası ile mümkün olabilmektedir. Etik altyapı oluştuktan sonra hesap verme mekanizmalarıyla desteklenip uygulanmalıdır. Kamu yönetiminde yürütmeyle birlikte yasama ve yargı sisteminde de etik ilkeler belirlenmeli ve uygulamaya konulmalıdır. Ancak bu şartlarda temiz toplum ideaU gerçekleştirilebilir. Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik, siyasi, sosyal sistemlerin gelişiminin sağlanması amacı ile ilk atilan adım toplumda etik değerlerin yerleştirilmesi için çalışmalar yapılmasıdır. Bu çahşmada incelenen Dünya’nm en temiz ülkelerinden olan Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’te uygulanan etik kurallar Tüık kamu yönetimi içio ömek oluşturmalıdır. Kanada, Yeni Zelanda, Finlandiya, Norveç’te uygulanan etik kurallar Türkiye’de yaşayan bireylerin etik değerlerine uygun şekilde yorumlamp, uygulanmalıdır. Dünya'da Kamu Etiği Uygulamaları 193 KAYNAKÇA Alada, İ. (1993), “Yerel Yönetim ve Ahlak” s.21 Koçberber, S.(2006), “Dünya’da ve Türkiye’de Denetim Etiği ”, s.70-75 Köprü, B.(2007), “Türk Kamu Yönetiminde Etik Değerlerden Sapma ve Yönetsel Yozlaşma”, s.25-30 TÜSIAD.(2005), Devlette Etikten Etik Devlete; Kamu Yönetiminde Etile, Cilt 1, Kasrnı s.237-265 ('httD://www.erkankaraaslan.org. (13.04.2009) Sakarya Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi,2005 “Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu” s.347-355 AVRUPA BİRLİĞİ’NDE ETİK VE TÜRKİYE’YE YANSIMALARI Nalân DEMtRAL* Ö zet G erek küreselleşen dünyada yerini v e gücünü sağlam laştırm ak, gerekse de kendi içinde vatandaşlanndan gelen talepler doğrultusunda iyi yönetişim in gereklerini yerine getirm ek durumunda olan A vrupa B irliği için etik altyapıyı oluşturmak, etik ilke ve standartlan ortaya koyarak bunların uygulanm asını v e denetim ini sağlam ak büyük önem taşımaktadır. A vrupa K om isyon u ’ da bu doğrultuda saydam y önetişim i gerçekleştirm ek için, A vrupa Saydam lık G irişim i gibi bazı faaliyetlerde bulunm akta, personelini etik konusunda eğitm ekte, etik konusunda kendi içinde yaptığı denetim in yanında dışarıdan denedm e de yer v e önem verm ekte, yolsuzluk ve rüşvete karşı m ücadele etm ekte v e bütün bunları yaparken de A B üyesi v e aday ülke devletlerden de bu konuda çalışm alar yapıp girişim lerde bulunm alarını istem ektedir (.e.c.europa.eu,2009a) A day ülke olarak Türkiye de etik kamu yönetim inin kurulması v e geliştirilm esi için öncelikle ken.di gereksinim leri v e yapm ası gerekenler ışığında, sonra da A vrupa B irliği’nden gelen talepler doğrultusunda gerekli m evzuatı çıkararak, kurumsal yapıyı oluşturm a çalışm alarına devam etm ektedir. B u çalışm aların hem kamu sistem inde etkinliği arttıracağı hem de adaylık sürecinde T ürkiye’nin işini kolaylaştıracağı düşünülmektedir. B u nedenle bu konuya ilgi ve bu konuda yapılan çalışm alar giderek artmaktadır. B u çalışm ada, yukarıda anlatılanlar doğrultusunda, ilk ö n ce A vrupa B iriiğ i’nde yaşam a geçirilm eye çalışılan etik altyapı ortaya konm aya çalışılarak, A vrupa K om isyon u ’nun bu konudaki çalışm alan e le alm acak; daha sonra ise bu çalışm aların Türkiye ‘y e yansım aları v e doğrultuda yapılanlar ortaya konm aya çalışılacaktır. A n a h ta r K elim e le r : A vrupa B iriiği, A vrupa K om isyonu, etik, iyi yönetişim GİRİŞ Küreselleşen dünya düzeninde söz sahibi ve etkin olma yolunda ilerleyen Avrupa Birliği (AB) için iyi işleyen kamu yönetimi yapışma sahip olmak en temel amaçlardan biridir. Çünkü ancak bu şekilde hem kendi kurumlan kendilerine verilen yetki ve sorumlulukları yerinde kullanarak. Birliğin yerine getirmesi beklenen görevleri etkin ve etik bir şekilde gerçekleştirecek; hem de üye ve aday ülkelere örnek olarak, bu ülkelerin kamu yönetimlerinin de aym şekilde işlemesine öncü olacaktır. Bu nedenle iyi yönetişim ve etik AB kamu yönetimi yapısmın dayandığı temel ilkeler olarak öne çıkmaktadır. AB’nin yürütme yajanladığı Beyaz katılımcılık, hesap görevlerini yerine ve denetim orgam olan Avrupa Komisyonu da 2002 yılında Kitap’ta iyi yönetişim ilkeleri olarak sayılan açıklık, verebilirlik, etkinlik ve tutarlılık ilkeleri çerçevesinde getirmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede yolsuzluk kötü ' Araştırma G ö rev lisi, H acettepe Ü niversitesi, İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi, Siyaset B ilim i ve Kamu Y önetim i B ölüm ü, e-posta: nalan.dem iral@ gm ai1.com 196 Kamu Etiği yönetişimin bir göstergesi sayılmakta ve hem bu sebeple hem de etik ilkeleri çerçevesinde yolsuzluğmı önlenmesi konusuna büyük önem verilmektedir. Avrupa Komisyonu etik çerçevesinde de; uluslararası uygulamalar doğrultusunda temel ilkeleri ortaya koyarak bunları işleyişinde ve personel sisteminde etkin kıhnaya çahşmaktadu:. AVRUPA BİİRLİĞİ VE ETİK Etik ilkelerinin ortaya konularak, bunlara işlerlik kazandırılması AB kamu yönetiminin işleyişi ve özellikle personel yapısmda özellikle üzerinde durulan bir konudur. Çünkü kamu personeli çeşitli kamu kaynaklarmm kullammı konusunda önemli kararlar alıp, uygulamalar yapmakta, önemli bilgilere erişim yetkisini elinde bulundurmakta ve kamu politikalarımn yasalara uygun şekilde uygulanmasında kilit rol oynamaktadnrlar. Ancak, AB’nin kendisi tarafmdan ortaya konmuş bir etik altyapısı bulunmamaktadır. Bu yüzden çahşmanm çerçevesini oluşturmak amacıyla OECD /PUMA tarafından ortaya konan ve genel kabul gören ilkeleri saymakta fayda bulunmaktadır. OECD/PUMA tarafmdan Şubat 1997’de yayınlanan “Managing Goyemment Ethics” adh belgede kamu yönetiminde etik altyapmın bileşenleri, bunlarm işleyişi ve aralanndaki ilişki şu şekilde açıklanrmştir: Bu belgeye göre; etik altyapmm sekiz temel bileşeni bulunmaktadrr: e Siyasal destek: İyi bir etik altyapı oluşturulması için siyasetçiler etiğin önemini vurgulayarak, kendi davramşlarıyla etik açısından iyi birer örnek olmalı­ dırlar. « Etkili yasal çerçeve: Etik davramş standartlarım ortaya koyan ve bunlarm uygulanmasım sağlayan yasa ve düzenlemeler e Etkili hesap verebilirlik mekanizmaları: Yönetsel prosedürler, denetimler, kurum içi performans değerlendirme mekanizmaları • Uygulanabilir davramş kurallan: Görevlerin, yetki, sorumluluk ve yüküm­ lülüklerin ortaya konması • Destekleyici personel yönetimi koşulları: Eşit ve adil uygulamalar, yeterli maaş ve güvenlik e Etik uygulamalarda eşgüdümü sağlayacak bir birim e Kamu kuruluşlarm faaliyetlerini izleyip, denetleyecek, araştırmacı med­ yayı da içine alan etkin bir sivil toplum (OECD/PUMA, 1997:3). OECD/PUMA’mn ortaya koyduğu bu alt yapı Cini (2007:18) tarafmdan geliştirilerek bir tablo haline getirilmiştir: Avrupa Birliği ’nde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları 197 Tablo: Etik Altyapının Temel Bileşenleri Etik altyapının oluşturulması için gerekli yasal çerçeve Anayasal ve yasal çerçeve ve düzenlemeler Etik altyapının oluşturulması için gerekli örgütsel altyapı Davranış kodları, disiplin kuralları ve uygulamaları Örgütsel iklim Etik altyapının örgütsel iklime uygun olması, değilse; uygun hale getirilmesi gerekmektedir. Kamu ve özel sektör arasındaki etkileşim Kamu hizmetlerinin bir kısmının özel sektöre yaptırılması nedeniyle etik altyapının oluşturulmasında bu hususa diklcat edilmesi gerekmelctedir. Etik ilkelerin örgütsel yapıyla bütünleştirilmesi Etik ilkeler örgütün tamamlayıcı bir unsuru olacak şekilde örgüt yapısıyla bütünleştirilmelidir. Denetim Etik ilkelerin uygulanmasının hem kurum içinde hem de dışında takip edilmesi gerelcmektedir. Kurum dışı takipten kasıt vatandaşlar tarafından yapılan izleme ve denetlemedir. Bu sayılan etik altyapı bileşenlerinin gerek AB gibi uluslararası kuruluşlar, gerekse de ülkelerin kendi koşulları çerçevesinde ağırlığı farklı olacak ve her yönetsel sistem kendine en uygun etile yapıyı oluşturacaktır. Etik altyapı bileşenleri bu şekilde ortaya konulabilii'ken, aynı şeyi kamu yönetiminde geçerli etik ilkeler için söyleyebilmek mümkün değildir. AB’nin açık bir şekilde ortaya konmuş kamu etiği ilkeleri bulunmamaktadır. Bilim ve yeni teknolojiler, sosyal araştırma teknikleri, tarım gibi pek çok alanda etik ilkeleri ortaya koyan AB kamu etiği ilkeleri genel olarak ve tek bir belgede değil, Avrupa Komisyonu üyeleri için yapılan düzenlemeler “Komisyon Üyeleri İçin Davramş Kodları” {Code o f Conduct fo r Comissioners) ya da yine Avrupa Komisyonu personeli için İyi Yönetsel Davranış İlkeleri {Code o f Good Administrative Behaviour) gibi belgelerde ilgili Icurum personeline yönelik olarak belirtmiştir. Ancak yine de; bu belgeler incelendiğinde AB’de geçerli etik ilkeleri şu şekilde sıralamak mümkündür: Doğruluk ve dürüstlük, sorumluluk ve hesap verebilirlik, saydamlık ve tarafsızlık(Cini, 2007:17). AB işte bu yukarıda belirlen etik altyapı ve ilkeler çerçevesinde öncelikle Avrupa Komisyonu gibi kendi kurumlan içinde, sonra da AB üye ve aday 198 Kamu Etiği devletlerinin kamu yönetimi sistemlerinde etik ilkelerin ortaya konularak, uygulanmasma büyük önem vermektedir. AVRUPA KOMİSYONU VE ETİK Avrupa Komisyonu AB’nin bütünleşme politikasının destekleyicisi, AB mevzuatımn uygulamasmm denetleyicisi ve AB tarafından alman kararlarm uygulamp uygulanmadığnun takipçisi bir kurum olarak deyim yerindeyse “AB’nin kalbi” niteliğini taşıyan bir organdu: (Sabathil, 2008:6) Komisyon’un başlıca sorumlulukları şunlardır: e Mevzuat önerilerini hazırlamak, Avrupa Konseyi’nin ve Avrupa Parlamentosu’nun incelemesine ve onayına sunmak, • Birliğin yasalarım, bütçesini, programlarmı ve Konsey kararlarım uygu­ lamak, « Birlik politikalarmı ve uluslararası ticareti yürütmek, 8 Adalet Divam ile birlikte AB antlaşmalarına uyulmasmı sağlamak, Birlik hukukunun uygulanmasmı gözetmek, * Birliği dışarıda temsil etmek, özellikle ticari ve ekonomik konulardaki anlaşmalan müzakere etmek (Tecer; 2007:36). Kendisine verilen bu sorumluluklar çerçevesinde görevlerini yerine getiren Komisyon’da AB üyesi ülkeler birer üye ile temsil edilmektedirler. 1 Ocak 2007 itibari ile Komisyon’un üye sayısı 27’dir. Bu 27 üyenin her biri bir ya da daha fazla AB’nin farklı politika alanlanndan sorumlu Genel Müdürlük’ ten sorumludur. Komisyon’da toplam 24 Genel Müdürlük ve farklı fonksiyonlara sahip istatistik servisi “Eurostat” gibi servisler bulunmaktadır. Komisyon’un bu yönetsel yapısmda 2004 yılı itibari ile 21,247 memur ve geçici personel çalışmakta ve bu da AB kurumlarmda çalışan personelin en büyük payım oluşturmaktadır. Avrupa Komisyonu çahşanları kural olarak AB vatandaşı olmalı ve birden fazla dile hem yazılı hem de sözlü olarak hâkim olmahdırlar( Sabathil, 2008:48). İşte bu sorumlulukların çeşithiiği ve kalabalık personel yapısıyla Avrupa Komisyonu içinde etik ilke ve uygulamaları son derece önem taşımaktadır. Komisyon personelinin uyması gereken etik açıdan uymaları gereken kurallar ilk olarakl968 yılmda yayınlanan “Personel Düzenlemeleri” (Staff' Regulations) isimli belgede ortaya konulmuştur, Bu belgeye göre; ® Komisyon personeli görevlerini yerine getirirken hiçbir ülke, kurum ya da şahsm değil, sadece Komisyon’un çıkarları doğrultusunda karar vermeli ve hare­ ket etmelidir. ® Komisyon personeli hiçbir hükümetten, kurumdan ve ya şahıstan herhangi bir hediye ya da ayncalık kabul edemez. A vnıpa Birliği ’nde Etik ve Türkiye ‘y e Yansımaları 199 • Komisyon personeli göreve geldikten sonra, daha önce yapmakta olduğu kendisi ve ailesi ile ilgili gelir getirici her türlü faahyeti terk etmek zorundadır. « Komisyon dışmda ücret alarak ya da almadan bir faaliyette bulunacak olan personel önceden izin almak zorundadrr. ® Komisyon personeli eşlerinin gelir getirici faaliyetleri ile ilgili olarak Komisyon’u bilgilendirmek durumundadır (CEC,2004:12-13). 1968 yılmda ortaya konan bu kurallardan sonra, etik konusunda Komisyon’un 2000 li yıllarm başmdan itibaren yaptığı reform çalışmaları konumuz açısmdan asıl dikkat çekici noktayı oluşturmaktadır. Bu çahşmalara geçmeden önce bu dönemde Komisyonu bu çalışmalara zorlayan nedenleri ortaya koymakta fayda bulunmaktadnr: • Komisyon yönetiminde ortaya çıkan yönetim zaafları sonucu Komis­ yon’un güvenilirliğinin azalması, o Komisyon üyeleri ve personelinin sorumlulukları konusunda yaşanan be­ lirsizlik, ® Genel olarak Komisyon içinde ortaya çıkan iletişim problemleri, « Kurum içi ihbar mekanizmasmın işlerlik kazanamaması, aksine bu yola başvuran personelin olumsuz tepkilere maruz kalması, e Planlama ve kaynak dağılımı konusunda yaşanan ve Komisyon’un üstüne aldığı bazı yeni görevleri yerine getirme konusunda asimda yetersiz olduğu dü­ şüncesinin ortaya çıkması, e Mali yönetimde ve denetim mekanizmalannda ortaya çıkan sorun ve ak­ saklıklar, « Yolsuzluk konusunda yapılan denetimler konusunda ortaya çıkan ihmaller ve bunun bu tür araştırmalar konusunda isteksizlik olduğu kamsım uyandırması, ® Personel yönetiminin etik dışı uygulamalara açık bir yapısı olduğu konu­ şundaki eleştiriler (Cini, 2007:201). İşte bu sorunlar ve eleştiriler ve 1999 yılında yaşanan yolsuzluk skandah ve krizin ardından Jacques Santer başkanlığındaki Komisyon’un istifası sonucu yeni binyılm başlangıcında yeni başkan Romano Prodi başkanlığında Komisyon içinde o güne kadar yapılan en kapsamlı reform süreci başlatılmıştır. Bunun ilk adımı 5 Mayıs 2000 tarihinde yayınlanan “Komisyon’da Reform Beyaz Kitabı” {Reforming the Commission A İVhite Paper) ile atılmıştır. Bu Beyaz Kitabm ilk bölümünde Avrupa Komisyonu’nun 2000-2005 yılı amaçlarmm başında “vatandaşlara yönetimde daha fazla söz hakkı tamyarak Avrupa Yönetişiminin gelişimine katkıda bulunmak ve AB kuramlarının daha saydam ve etkin bir şekilde çahşmastm sağlamak” yer almaktadır (CEC, 2000a: 200 Kamu Etiği 5) Kitabın ikinci bölümünde de reformun temel amaçlan arasmda, “AB kurumlarma olan güveni arttırmak amacıyla Komisyon üyeleri ve personeli arasmda yüksek standartlarda etik davramşlarm yaygmlaşmasmı sağlamak” yer almıştu-( CEC, 2000b: 3). Yalnız belgenin hem birinci hem de ikinci bölümünde saydamlığa ve etik davramşlara vurgu yapılmasma ve bunlarm gerçekleştirilmesinin temel amaçlardan olduğu belirtilmesine rağmen ne bu etik davramşlarm ne olduğu açıkça ortaya konulmuş, ne de bunlarm nasıl gerçekleştirileceği konusu açık bir şekilde belgede yer almıştır. Beyaz Kitap da etik davramşlar konusunda “Komisyon Üyeleri İçin Davranış Kodları” (Code o f Conductfor Commissioners) adh belgeye atıf yapılmıştır. Bu belgede Komisyon üyelerinin etik açıdan uymak zorunda oldukları kurallar şu şekilde sıralanrmştır: o Komisyon üyeleri hiçbir şekildei ücret alarak veya almadan herhangi bir mesleki faaliyette bulımamazlar. » Kolnisyon üyeleri hiçbir şekilde katıldıldarı konferanslardan ve yaptıldarı konuşmalardan ücret alamazlar. Fakat yönetim yapılarında görev almamaları şartıyla siyasal, kültürel, sanatsal, eğitim ve yardım amaçlı vakıflarda faaliyette bulunabilirler. o AB’nin bütünleşme amacına uygun olarak ücretsiz olarak verilen eğitim­ ler Komisyon üyelerinin izin almadan ve bilgi vermeden yapabilecekleri yegâne faaliyetlerdir. ® Komisyon üyeleri bir siyasal parti ya da sendikanın aktif bir üyesi olabilir­ ler ancak bu durum Komisyon içi görevlerini aksatmamalıdır. Yine böyle bir durumda, bir seçim kampanyası söz konusu olduğunda Komisyon üyeleri bü durum hakkmda Komisyon’u bilgilendirmeli ve kampanya kapsamındaki rolleri­ nin ne olacağı konusunda açıklama yapmalıdırlar. Bu durumda Komisyon Baş­ kam’mn durumu değerlendirme ve bu durumun Komisyon üyeliği ile bağdaşır bir durum olup olmadığım takdir edip karar verme hakkı bulunmaktadır. Komis­ yon üyesi eğer seçim kampanyasında aktif bir rol oynayacaksa görevinden çe­ kilmek zorundadır. e Komisyon üyelerinin her türlü kamu kurumımda görev almaları kesinlikle yasaktır. ® Komisyon üyeleri kendilerinin ve eşlerinin her türlü mal varlıklarım gö­ revlerine başlamadan önce bildirmek zorundadırlar (CEC, 1999: 2-3). Görüldüğü üzere bu belgede Komisyon üyelerinin uymak durumunda oldukları etik ilkelerden ziyade kendileri için yasak olan faaliyetlerden bahsedilmektedir. Bu nedenle bu belgenin etik açıdan aydınlatıcı bir belge olduğunu söylemek zordur. Avrupa B irliği’nde Etik ve Türkiye'ye Yansımaları 201 Beyaz Kitap da üzerinde çalışma yapıldığı söylenen ve 20 Ekim 2000 tarihinde yaymlanan Komisyon’da etik konusu ile ilgili diğer bir belge de “İyi Davranış İlkeleri”(Code of Good Administrative Behaviour) işimli belgedir. Bu belgede Komisyon’da reform çalışmalarından sorumlu en yetkili isimlerden biri olan ve hatta reform sürecine adım veren Neil Kinnock tarafından yazılan önsözde belgenin amacımn yayınlanan Beyaz Kitap’la beraber, AB kamu yönetimini, işleyişini basitleştirmek ve kişisel hesap verebilirliği sistemle bütünleştirmek suretiyle daha iyi bir hale getirmek olduğu belirtilmiştii'. Belge “İyi Yönetimin İlkeleri”, İyi Yönetsel Davranışlar için Rehber”, “İlgili Tarafların Haklan Hakkında Bilgi” ve “Başvurular ile İlgili Esaslar” başhkları altında dört başlıktan oluşmaktadır. “İyi Yönetimin İlkeleri” başlığı altmda, yasallık, eşit muamele, ölçülülük ve tutarlılık ilkeleri ortaya konulurken; İlgili Taraflarm Haldan Hakkında Bilgi” kısmında Komisyon’un görev alamna giren konularda konuyla ilgili bütün taraflarm fikrinin alınması, verilen kararlarm nedenlerinin açıklanması ve bu kararlara karşı başvuru yollarmın açıklanması konulan üzerinde durulmuş,“Başvırrular ile İlgili Esaslar” da ise AB vatandaşlarmm bilgi edinme hakkını nasıl kullanacakları ve Komisyon’un bilgi edinme taleplerini nasıl karşılayacağı anlatılmıştır (CEC, 2000c: 3-8). Komisyon’da geçerli olması beklenen etik ilkeler konusunda fikir sahibi olmamızı sağlayacağım umduğumuz “İyi Yönetsel Davramşlar için Rehber” başlığı altında ise sadece tarafsızlık ilkesi ve bunun yanında Komisyon’un yönetsel prosedürleri ile ilgili olarak bilgi edinmek isteyenlere belirli bir zaman dilimi içinde gerekli bilginin verilmesi gerekliliğinin ortaya konulması Komisyon’da geçerli etik ilkeler konusundaki bilgi eksikliğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Bu durum. Komisyon tarafından da fark edilmiş olmalıdır ki; 2007 yılımn Şubat ayında Komisyon’da geçerli olacak etik illceleri ortaya koymak amacıyla aşağıdan yukanya doğra bilgi akışım sağlayacak şekilde bir girişim başlatılmış ve bunun sonucunda 2008 yümın Mart aymda yaymlanan “Komisyon Personeli için Profesyonel Etik Standartlan ile İlgili 'BMm''{Communication on Standarts o f Professional Etliics fo r its Staff) yayınlanmıştır. Bu belgede. Komisyon personelinin görevlerim yerine getirirken uymaları gereken temel ilke ve kuralları bilmeleri gerekliliği vurgulanarak, belgenin sommda “Profesyonel Etik İlkeleri Bildirisi” yayınlanmıştır. Buna göre Komisyon personeli; “Personel Düzenlemeleri” belgesinde yer alan düzenlemelere uygun olarak, görevlerini yerine getirirken aşağıda sayılan ilkelere göre hareket etmek zorundadur: o Kamu yararmı her şeyin üstünde tutmak ve hesap verebilirlilc: Komisyon personeli görevlerini yerine getirirken her şeyden önce ve sadece önce kamu yararım ve AB’nin çıkarlarım gözetmek ve kollamak durumundadırlar. 202 Kamu Etiği Komisyon personeli, Avrapa Komisyonu’nun işleyişinde en yüksek tarafsızlık ve hesap verebilirlik standartlarına ulaşmasında yardımcı olur. ® Liyakat, sorumluluk ve tarafsızlık: Komisyon personeli kamu hizmetini en iyi şekilde yerine getirmeye çalışırken bunu sorumluluk bilinci içinde, en etkin ve verimli şekilde yeriae getirmek durumundadır. Yine kamu hizmetini yerine getirirken, personel her zaman tarafsızlık ilkesine bağlı kalmalıdrr. • Kamu kaynaklarım ve kamuya ait bilgileri korumak: Komisyon personeli, AB’nin mali açıdan zarara uğramasmı engellemek için, kamu kaynaklamun en etkin ve verimli şekilde kullanılmasına azami önem göstermelidir Personel, vatandaşların bilgi alma hakkı ve çerçevesini göz önünde bulundurmak suretiyle, kendi sorumluluklanndaki bilgilerin güvenliğinden sorumludur. Personel yukarıda belirtilen bu ilkeler çerçevesinde yaptıkları hareketlerin sonuçlarımn ne olacağım her zaman göz önünde bulundurmalı ve kamuoyunda Avrupa Komisyonu hakkında negatif bir etki ve kanı uyandıracak davranışlardan kaçınmalıdırlar (CEC, 2008: 6) “Komisyon Personeli için Profesyonel Etik Standartlan ile İlgili Bildiri”de aynca takip edilmesi gereken bir etik politikası gerekliliği üzerinde de durulmuş ve bu çerçevede ilk olarak yukarıda açıklanan ilkelerin gerekliliği üzerinde durulmuş ve ikinci adım olarak bir “Etik Web Sitesi” kurulması gündeme getirilmiştir. Bu sitede etik konusu ilgili mevcut bütün belge ve bilginin bir araya getirilmesinin amaçlandığı ve sitenin sık sık güncelleneceği bildirilmiştir. Ayrıca Komisypn’ım mevcut olan eğitim programlarunn etik konusuna daha fazla ağırlık verilecek şekilde yeniden düzenlenmesi de gündeme alımmştır(CEC, 2008:3-4). Aynı bildiri de etik altyapı için yapılması gerekenler de ifade edilmiştir. Bunun için, her Genel Müdürlük içinde Komisyon personelinin etik ile ilgih konularda karşılaştıkları sorunlan hakkında bilgi alabilecekleri bir “Etik Sorumlusu” atanması öngörülmüştür.(CEC, 2008: 3-4). Görüldüğü üzere Avrupa Komisyonu en yakm tarihli etikle ilgili bu belgesinde, etik ilkeleri olarak kamu yaranm ve bilgilerini koruma, liyakat, sorumluluk ve tarafsızlık ilkelerini sayarak ,AB vatandaşlarmın yaranmn gözetilmesini ve onlara karşı etik ilkelere uygun bir şekilde davramimasmı sağlamayı hedeflemektedir. Bu hedefin ne kadar gerçekleştiği ise, bu ilkeler çerçevesinde yapılacak uygulamalarm sonuçları değerlendirilerek zaman içinde görülecektir. Avrupa Birliği ’nde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları 203 Fakat etik altyapıyı oturtmak ve etik ilkelere geçerlilik ve işlerlik kazandırma çalışmaları çerçevesinde Avrupa Komisyonu sadece belge ve bildiriler yayınlamakla kalmamakta “Avrupa Saydamlık Girişimi” (European Transparency Initiative) gibi bazı faaliyetlerde de bulunmaktadır. Bu girişimin temelini Komisyon’ım, saydamlığın kamu yönetiminin yasallığım sağlayan en önemli unsurlardan biri olduğu ve Avrupa vatandaşlanmn etkin, hesap verebilir bir kamu yönetimini hak ettikleri düşüncesi oluşturmaktadır(CEC, 2006: 2). Bu temel üzerine 2005 yılmda başlanan bu girişimin amacı, Komisyon tarafından, daha önce bu konuda yapılan yaklaşun ve girişimlerin bir değerlendirmesini yaparak, üzerinde çalışılması gereken alanlarda bir tartışn^a ortamı meydana getirmek ve Komisyon tarafından 1999 yılmdan beri yapılmakta olan reformlara paralel ve bunlarm bir parçası olarak saydamlıkla ilgili ölçütleri ortaya koymak olarak açıklanmıştır (CEC, 2006: 2). Bu amaç doğrultusunda Komisyon, ilk aşamada o AB fonlarınm denetimini en iyi şekilde sağlama amacına yönelik olarak projeler ve programlar hakkmda detaylı bilgilerin yer aldığı bir web sitesini hiz­ mete sokmuştur. Bu sitede ayrıca AB üyesi devletlerin web sitelerine de bağlantı verilerek, bu ülkelerde yürütülmekte olan çalışmalar hakkmda da isteyenlerin bilgi sahibi olmasma imkân sağlanmıştır. ® Komisyon vatandaşların Komisyon hakkındaki bilgilere daha kolay erişe­ bilmelerini sağlamak amacıyla çalışmalar yapılmasma karar vermiş ve bu amaçla daha çok belgenin İnternet ortamında erişilebilir olması için çalışmalar başlaımştır(CEC, 2006: 3). İkinci aşamada ise Komisyon, diğer Avrupa kurumlanyla beraber; e Kamu çahşanları için profesyonel etik kuralları ve standartlan hakkında müzakereler yapmayı, o Belgelere erişim ile ilgili yasal düzenlemeleri tekrar gözden geçirmeyi ve e AB Sahtecilikle Mücadele Ofisi (European Anti-Fraud Office-OLAF) nin yasal yapısmı gözden geçirerek, üye devletlerin ülkelerindeki sahtecilik ve yol­ suzluğun durumunu gösteren raporlan düzenli olarak Komisyon’a iletmelerini garanti altına almak konusunda çalışmalar yapmayı hedeflediğini belirtmiştir (CEC,2006:3). Yolsuzlukla mücadele söz konusu olmuşken Avrupa Komisyonu’nun iyi yönetişim çerçevesinde yolsuzluğu önleme konusunda yaptıklanna değinmekte fayda bulunmaktadu:. Komisyon bu amaçla 1999 yılmda Sahtecilikle Mücadele Ofisi’ni kurmuştur.350 personeliyle Ofis yaptığı çahşmalarda tamamen bağımsız olarak AB kurumlarmı ve bütçesini etkileyen sahtecilik ve yolsuzlukla ilgili araştırmalar yapmaktadır. Ofis ayrıca üye devletlere de yolsuzlukla mücadele konusunda tavsiyeler de bulunarak yardımcı olmaktadır. Kendi içinde yolsuzluğu 204 Kamu Etiği Önlemek amacıyla da hem bu konuda düzenlemeler yaparak, denetim yapmalcta hem de personeline bu konuda eğitim vermektedir, (ec.europa.eu, 2009b). Etik konusunda Komisyon’un yaptiğı ye son olarak bahsedilecek bir diğer etkinlik ise, 2006 yılmdan beri kutlanan Etik Günü’dür. Bu günde Komisyon personelinin etiğin önemini anlayarak, bu konuda aralarmda görüş alışverişinde bulunmalarma imkân sağlanmaya çalışılmaktadır. Bütün bu anlatilanlar, Avrupa Komisyonu’nun etiğe verdiği önemi açıkça göstermektedir. Komisyon etik ilkelerini hem kendi içinde hem de genel olarak Avrupa kamu yönetiminde kalıcı kılmak için gelecekte de halen devam etmekte olan Avrupa Saydamlık Girişimi faaliyetinde olduğu gibi çalışmalanm devam ettirecek gözükmektedir. TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE E T İK İLE İLG İLİ ÇALIŞMALAR Etik ilkelere sahip olma çabaları Türkiye’de AB’ye adaylık yükümlülüklerini yerine getirme zorunluluğundan ziyade etkin ve etik bir kamu yönetimine sahip olma gerekliliği ve bu yönde toplumun her kesiminden gelen isteklerine dayanmaktadır. Bu gereklilik ve isteklere AB’ye üye oknak için yapılması gerekenler de eklenince Türkiye ‘de etik altyapıyı oluşturup, etik ilkeleri uygulamaya koyma ve bu doğrultuda yolsuzlukla mücadele ayrı bir önem kazanmaktadn:. Türkiye’de mümkündür: etik altyapmın hukuki temellerini şu şekilde sıralamak 9 1982 Anayasası • 657 sayılı IDevlet Memurları Kanunu ® 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu • 2531 sayıh Kamu Görevlerinden Aynlanlarm Yapamayacakları İşler Hakkmda Kanun e 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu • 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu e 5176 sayıh Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkında Kanun Hukuki temelleri bu şekilde oluşturulan Türk kamu yönetiminde aym AB ve Avrupa Komisyonu örneğinde olduğu gibi yakm zamana kadar etik ile ilgili doğrudan bir kurum kurulamamış ve etik ilkeler açık bir şekilde ortaya konulamamıştır. Ülkemizde etik yönetim için temel düzenleme 25.05.2004 tarih ve 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkmdaki Kanun’la başlamıştır. Bu kanunun 3.maddesine göre Kurulun; Avrupa Birliği ‘nde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları 205 » Kamu görevlilerinin görevlerim yürütürken uymaları gereken etik davramş ilkelerini hazırlayacağı yönetmeliklerle belirlemek, o Etik davramş ilkelerinin ihlal edildiği iddiasıyla re’sen veya yapılacak başvurular üzerine gerekli inceleme ve araşürmayı yaparak sonucu ilgili makama bildirmek, e Kamuda etik kültürünü yerleştirmek üzere çalışmalar yapmak veya yap­ tırmak ve bu konuda yapılacak araştırmalara destek olmak, o Kanun kapsamındaki kurum ve kuruluşlardan başvuru konusu ile ilgili olarak bilgi ve belge istemek, ilgili temsilcileri çağırıp bilgi almak, o Gerektiğinde mal bildirimlerini incelemek, ® Hediye alma yasağmm kapsamım belirleme ve en az genel müdür veya eşit seviyedeki üst düzey kamu görevlilerince alman hediyelerin listesini gerekti­ ğinde her takvim yılı sonunda bu görevlilerden istemek 9 Görev ve yetkilerine sahip bulunduğu belirtildikten sonra, kamu yöneti­ minde etik davramş ilkelerine uygunluğun iyi yönetişimin temeli olduğu bilin­ ciyle, kamu görevHlerinin uyması gereken etik davramş Icurallanmn hazırlanacak yönetmelikle kamuoyuna duyurulacağı ifade edilerek, bu doğrultuda yaymlanan 2005 tarihli Kamu görevlileri Etik Davramş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkmda Yötıetmelik ile aşağıda sayılan Etik Davramş İlkeleri ortaya konmuş­ tur (T.C. Başbakanlık, 2004). Görevlerin yerine getirilmesinde kamu hizmeti bilinci, halka hizmet bilinci, hizmet standartlarma uyma, amaç ve misyona bağlılık, dürüstlük ve tarafsızlık, saygınlık ve güven, nezaket ve saygı, yetkili makamlara bildirim, çıkar çatışmasmdan kaçınma, görev ve yetkilerin menfaat sağlamak amacıyla kullanılmaması, hediye alma ve menfaat sağlama yasağı, kamu mallan ve kaynaldarımn kullammı, savurganlıktan kaçınma, bağlayıcı açıklamalar ve gerçek dışı beyan, bilgi verme, saydamlık ve katılımcılık, yöneticilerin hesap verme sorumluluğu,eski kamu görevlileriyle ilişkiler, mal bildiriminde bulunma. Görüldüğü üzere sayılan bu ilkeler Avrupa Komisyonu tarafından ortaya konan ilkelerle hemen hemen aymdır. Bu da etik davranış ilkelerinin temel çerçevesinin küçük farklarla hemen hemen bütün ülke ve kurumlar için geçerli olabileceği, fakat bu konuda araşürma ve çahşmalarm yapılması gerekliliğüıi ortaya koymaktadu:. AB ve Avrupa Komisyonu tarafından yolsuzluğun önlenmesi konusuna verilen önem ve üye ve aday ülkelere bu konuda yaptığı uyarılar da Türkiye için büyük önem taşımaktadnr. Ülkemizde yolsuzlukla çeşitli denetim mekanizmaları ile mücadele edilirken bu konuda Kamu Görevlileri Etik Kurulu tarafından “Yolsuzluğun Önlenmesi İçin Etik Projesi “hazırlanarak uygulamaya konulmuştur. 206 Kamu Etiği Proje AB Mali İşbirliği 2006 yılı programlaması içersinde uygun bulunmuş ve bütçesi 1.500.000 Euro olarak belirlenmiştir. Bu miktann %90’ı AB ve %10’u Avrupa Konseyi tarafından karşılanmaktadır. Projenin uygulanmasına ilişkin yüklenici olarak Avrupa Konseyi belirlenmiştir. Projeye ilişkin onay süreci 30 Kasım 2007 tarihinde tamamlanarak fiilen uygulama sürecine geçilmiştir. Projenin uygulama dönemi 30 Kasım 2009 tarihinde sona erecektir. (etik,gov.tr, 2009) Proje çerçevesinde; ® Kamu Görevlileri Etik Kurulu sekreteryasımn idari kapasitesinin güçlen­ dirilmesi ® Kamu Görevlileri Etik Kurulu ve kamu kurum ve kuruluşlan tarafmdan düzenlenecek hizmet içi ve diğer eğitim programlarında kullamimak üzere bir eğitim paketi hazırlanması e Kamu Görevlileri Etik Kurulu ve kamu kurum ve kuruluşlan tarafmdan düzenlenecek eğitimlerde yararlamimak üzere 10 eğiticinin eğitilmesi • Valilik, kaymakamlık ve Belediyelerin Etik Komisyonu üyelerinin katılımlanyla 15 adet Bölgesel Etik Kültürün Geliştirilmesi ve Yolsuzluğun Önlen­ mesi Semineri düzenlenmesi e Vali yardımcısı ve Kaymakamların Bölgesel Etik Kültürün Geliştirilmesi ve Yolsuzluğun Önlenmesi Semineri düzenlenmesi ® Merkezi idare ile kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlanmn etik komisyonlannm katılrmları ile 6 adet Etik Kültürün Geliştirilmesi ve Yolsuzlu­ ğun Önlenmesi Semineri düzenlenmesi » Merkezi idarenin üst düzey görevlilerinin katılımı ile 4 adet Etik Kültürün Geliştirilmesi ve Yolsuzluğun Önlenmesi Semineri düzenlenmesi e Yolsuzluğun önlenmesi ve etik konularmda 10 adet araştırma yapılması ve araştmna sonuçlannm kamuoyunda tartışılması » Kurulun görev kapsamı dışmda kalan seçilmişler ve yargı mensuplarma yönelik etik kurallarının geliştirilmesine katkı sağlanması ® Etik düzenlemeler ve yolsuzlukla mücadele mevzuatımn etkililiğinin ince­ lenmesi » Etik Kurulu ve yolsuzlukla mücadele birimleri arasmda koordinasyonun sağlanması hedeflenmektedir (etik.gov.ti', 2009). Projenin hedefleri incelendiğinde öncelik ve ağırlığın etik ve yolsuzluğun önlenmesi konusundaki bilgilendirme çalışmalarma verildiği ve bu konularda hem kamu personelinin hem de kamuoyunun bilinçlendirilmesinin hedeflendiği görülmektedir. Avrupa Birliği ’ııde Etik ve Türkiye 'ye Yansımaları 207 Sonuç olarak, Türk kamu yönetiminde etik ile ilgili çalışmalarm ülke gerekleri doğrultusunda ve AB desteği de alarak yürütüldüğü, ancak sonuçlarmm ne olacağımn zaman içinde görüleceği söylenebilir, SONUÇ Etkin ve etik bir kamu yönetimine sahip olma hem AB hem de Türk kamu yönetimi için hem bir ihtiyaç hem de zorunluluktur. Bu nedenle hem AB hem de Türkiye de bu konuya büyük önem verilmekte ve etik konusunda çalışmalar yapümaktadu:. Bütün bu çalışmalarm temel amacı, etik ilkeleri kamu yönetiminde geçerli ve uygulanabilir kılmak ve ortak bir kamu etiğine sahip olmaktır. Böylelikle, hem vatandaşlara kamuya güveni arttmlacak hem de vatandaşlara kaliteli kamu hizmeti sunumu mümkün olacaktır. Avrupa Komisyonu’nun bu konuya verdiği önem ve yaptiğı ve yapmakta olduğu çalışmalar göz önüne almdığmda Komisyon’un bu konuda yönlendirilen değil, yönlendiren olma amacım taşıdığı görülmektedir. Yalnız her ülke kamu yönetiminin kendine has özellikleri olduğu dikkate almdığmda yapılması etik konusunda her ülkenin kendi sistemini oluşturması daha mantıklı görünmektedir Türkiye’de işte bu doğrultuda kendi gerçekleri ve gereksinimleri doğrultusunda çalışmalaraa devam etmeli ve bunların beklenen sonuçlara ulaşması için azami gayreti göstermelidir. Çünkü bu ilk önce kendi ülkemizin, daha sonra da AB’nin faydasına olacaktır. KAYNAKÇA Commission of the European Communities (1999), Code of Conduct for Commissioners, CEC, Brussels. Commission o f the European Communities (2000a), Reforming the Commission A White paper -P art I, CEC, Brussels. Commission of the European Communities (2000b), Reforming the Commission A White paper -P art II Action Plan, CEC, Brussels. Commission of the European Communities (2000c), Code of Good Administrative Behaviour Relations with the Public, CEC, Bmssels. Commission of the European Communities (2004), Staff Regulations of Officials of the European Communities Conditions of Employment of other Servants of the European Communities, CEC, Brussels. Commission o f the European Communities (2006), Green Paper European Transparency Initiative , CEC, Brassels. Commission o f the European Communities (2008), Communication from Vice President Kalas to the Commission on Enhancing the Environment for Professional Ethics in the Commission, CEC, Brussels. 208 Kamu Etiği Cini, M. (2007), From Integration to Integrity Administrative Ethics and Reform in the European Commission, Manchester University Press, UK. (http:/Avww.ec.eüropa.eıı/commission barrosa/kallas/etlıic. integritv en.htm. 29.G1.2009~) (http://www.ec.europa.eu/conmiission ban'osa/kallas/ethic integıitv/measures i nstitu.... 29.01.2009) (http:// www.etik.gQV.tr/etikilkeler/etik ilkeler.htm , 09.03.2009) (http:// www.etik.gov.tT/guncell.htm . 09.03.2009) OECD/PUMA (1997), Managing Government Ethics,Puma Policy Brief, USA. Sabathil, G. (2008), The European Commission An Essential Guide to the Institution, the Procedures and the Policies, Kogan Page Ltd, London. T.C. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü (2004), Kamu Görevlileri Etik Kurulu Hakkında Genelge. Tecer, M. (2007), Avrupa Birliği ve Türkiye Sorular-Yanitlar TODAİE Yayınları No: 340, Ankara. TÜRKİYE VE İRAN’DA KAMU YÖNETİMİNDE ETİK DEĞERLERİ Morteza GHASEMYAGHDAMY Ö zet Hangi çağda v e hangi kültür çevresinde yaşarsa yaşasın, insan kendini değerler dünyası içinde inşa eder. İnsan değerleriyle varolur. Değerleri yoluyla kendini inşa ederken kendini v e kendi kim liğini geliştirir. Her ülkede yolsuzluk, kötü yönetim v e benzeri olum suzluklann önlenm esi konusunda birçok yöntem uygulanmaktadır. Y asal ve kurumsal yöntem lerin yanında, özellik le son yıllarda gelişm iş ülkelerde, yolsuzluk v e yönetim de yozlaşm aya karşı etik değerierin uygulanm ası v e geliştirilm esine özel önem verildiği gözlenm ektedir. Son zamanlarda yolsuzluklann boyutu v e miktarı üzerindeki artış, çok boyutlu m ücadele stratejilerini gündem e getirm ekte ve bunlar içinde de etik değerier tüm toplumun üzerinde odaklaştığı ilkelerin başında gelmektedir. Birçok özel sektör kuruluşu etik değerlere ilişkin ilkeleri yayınlam akta ve kendilerinin bu değeriere göre değeriendirilm esini kamuoyundan istemektedirier. Gerek kamunun gerek özel sektörün, toplum karşısındaki güven unsurunu geliştirebilm eleri, etik değerierin içselleştirilerek bir yaşam biçim i haline gelm esiyle ilgilidir. Etikle ilgili yeni gelişm eler bütün kültürlere saygı' talebinin ve postm od em izm in norm sorunlanna rölativist yaklaşım sunan “her şey olur” ilkesinin yarattığı kargaşa karşısında; bazı çevrelerde, evrenselleştirilebilir bir etik geliştirm e girişimleridir. “Evrensel bir etik” oluşturmaya çalışanlar da normlar peşindedirler. B u makalede Türkiye v e İran’da kamu yönetim ini ele alarak etik değerierinden bahsedilm ektedir. A n a h ta r K e lim eler; Etik, Türkiye V e İran’da Karnu Y önetim , Etik Değerleri GİRİŞ Kamu yönetiminde etik konusu kökeni çok eski zamanlara gitse de, modem anlamıyla etik 1970İerden itibaren yoğunlaştığını görmekteyiz. Kamu alanmda yozlaşma, uzun bir süre azgelişmiş ülkelere özgü bir hastalık olarak görülse de, gelişmiş Batı ülkelerinde 1970’lerde ortaya çıkan büyük skandallar kamuoyunun dikkatini yozlaşma olgusuna çekmiş ve etik konusunda tartışmayı alevlendirmiştir (Goss, 1996: 578; Bowman, 2000: 673). Bu yıllardan itibaren kamu yönetiminin etik davranması konusu birçok Batı ülkesinin gündemine girmiştir (Cooper, 1994). “îyi” ve “etik” bir yönetimin kurulması için kamuoyundan artarak gelen baskılar karşısmda, Batılı hükümetler, etik kurallar ve standartlar ile düzenleyici-denetleyici kurumlan oluşturma ve geliştirme çabası içine giıınişledir. Bu makalede kamu yönetiminde etik tarihi gelişmeler, kamu yönetimi ve etik kavramı, kamu yönetimde etik değerleri ve Türkiye ve İran’da kamu yönetiminde etik den kısaca bahsedilecektir. Kamu Yönetiminde Etik T artışm alarm m Tarihsel Gelişimi Kamu yönetiminde etik tartışmalarmm ilk ömeklerini antik Yunan kent devletlerinde görmek mümkündür. Örneğin, Atina kent-devletinde kamu hizmetine alman kamu görevlileri işe başlamadan önce kenti, kendilerine teslim edildiğinden daha da ileri götiirmek adma bir yemin etmekle mükellef 210 Kamu Etiği kılınmışlardır. Yemin metninde kamu görevlilerinin, görevlerini yaparken başkalarına karşı dürüst, saygılı ve hoşgörülü olmaları gerektiği yönünde ifadeler yeralmıştır(Hunbury, 2004: 187). Bu dönemde başta Aristo olmak üzere kimi düşünürler, etik konusunda düşüncelerini dile geliştirmişlerdir. (Aristo, 2000: 194) mutluluğun ancak “erdem” sayesinde gerçekleşebileceğini düşünmüştür. O’na göre insanı mutlu bir yaşama götürecek etkenler akıl, erdem ve etik davramşlardur. Aristo’ya göre erdem, ahlaki ve entelektüel alanlarda mükemmele ulaşmaktır. Dolayısıyla ahlaksız ve entelektüel kapasitesi gelişmemiş olan insanlarm erdem sahibi olması mümkün değildir. İnşam erdemli kıbnamn yolu ise bilgiden geçmektedir. Bilgi ise, öğrenilen ve öğretilebilen bir bilişsel bir süreçtir. Bilginin öğrenilebilen bir süreç olmasmdan dolayı da erdem ve etik öğrenilebilir ve öğretilebilir gerçekliklerdir. Dolayısıyla, kamu yönetimi etiği de bilişsel süreçlerle ilgili olmasmdan dolayı öğrenilebilir bir değerdir. Doğu Mezopotamya’da ise bundan sekiz bin yıl önce Persliler tarafından kurulan ve tarihin bilinen ilk kent-devletlerinden biri olan Susa kentinde ise, kamu görevlilerinden etik değerlere uygun davranmaları yasal bir zorunluluk olarak belirlenmiştir. Örneğin, bu dönemde kamu görevlilerinin yalan söylemeleri yasaklanmış ve suç olarak kabul edilmiştir. Yöneticilerin etik davranışları her türlü yönetsel uygulamanın ruhunu oluşturmuş; adalet ve eşitlik ilkeleri kamu hizmetinin temeU haline gelmiştir (Hunbury, 2004: 187). Ne var ki, antik dönemde kamu yöneticisi ve görevlilerinin etik ilkelere bağlı kalmalaruıa yönelik yapılan çabalara rağmen, kimi araştırmalar Babil ve Roma gibi çeşitli kentlerde bazı kamu görevlilerinin yolsuzluklara bulaştüdannı ve etik dışı olarak tanımlanabilecek kimi davranışlar içerisine girdiklerini ortaya çıkarmıştır (Palmier, 1983: 207). Bu durum, etik dışı davranışlar tarihinin, kamu yönetimi tarihi kadar eski olduğunu göstermektedir. Özellikle İslam’da da ahlak ve etikle ilgili çok tavsiyeler edilmektedir. Kur’an-ı kerim’de de çok ayetler etikle ilgili mevcuttur (Bk., Kasas: 77). Kam u Yönetimi Kamu yönetimi, bir yönü ile kamu yararım gerçekleştirmeye çalışan yönetsel bir eylem alam; diğer yönü ile bu eylem alamnı kendisine inceleme nesnesi yapan bir bilim dahdrr (Dunsire, 1999: 360; Waldo, 1955: 3). Kamu yönetiminin siyasetten bağımsız olarak incelenmesi gerektiğini öne süren ve böylece özerk bir bilim dalı olarak gelişmesinde önemli bir rol oynayan Wilson ise (1961) kamu yönetimini, kamu hukukunun sistematik uygulanması olarak tammlamaktadır. Devletin yürütme erki ile özdeş görülen kamu yönetimi, merkeziyetçi bürokratik bir anlayışla örgütlenmiştir (Dunsire, 1999: 361). Geleneksel kamu yönetimi, uzmanlaşmış ve disipline edilmiş kamu bürokrasisi üzerine oturmuş, personel yönetiminde liyakat ilkesini benimsemiş ve işbölümü ve komuta birhği anlayışına göre yapılandırılmıştır (Hood, 1990: 537).- Diğer bir deyişle kamu Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik Değerleri 211 yönetimi Weber’m (1996; 81), “kurallara bağlı yetki”, “hiyerarşi”, “yazılılık”, “uzmanlık”, “resmiyet” ve “kariyer” ilkelerinden oluşan bürokrasi modeline göre örgütlenmiştir. Kamu yönetimi, kimi bilim insamna göre özel sektör yönetimlerinden farklı değildir ve benzer özellikler taşımaktadır (Murray, 1975: 364). Oysa bazı yazarlar kamu yönetimi ile özel sektör yönetimler arasmda, hedeflenen sonuçlar bakımmdan farklılıklar olduğunu öne sürmektedir. Örneğin, Baldwin (1987: 181) kamu yönetiminin amacmın kamu yararım gerçekleştirmek olduğunu oysa özel sektör yönetimlerin ise temel amacmın kar elde etmek olduğu belirtmektedir. Kamu yönetiminin varlık nedeni, “kamu yararını” gerçekleştirmektir. Kamu yararı, yönetim hukuku alamnda, toplumun günlük ihtiyaçlarım karşılamak ve gündelik yaşamımn sürdürülmesini sağlamak amacıyla yapılan her türlü kamusal faaliyet olarak tanımlanmaktadır (Günday, 2002: 14). Diğer bir deyişle kamu yararı, toplumun ihtiyaç duyduğu hizmet ve mallarm kamu örgütieri tarafından üretilmesidir. Etik Etik kavraım Yunanca, karakter ve davramş anlamma gelen “etos” sözcüğünden türetilmiş olup, felsefenin, ahlaki değerleri inceleyen dahdır. Ahlak kavramınm İngilizce karşılığı olan “morality” ise Latince “moralis” sözcüğünden türetilmiş olup, görgü ve gelenek anlamlarma gelmektedir (Thompson, 1985: 555). Ahlak, bireyin doğru ya da yanhş davranışlar arasmda bir ayrım yapması ya da yapabilme becerisine sahip olması olarak da tammlanmaktadır. Bu haliyle ahlaki davramş, bireyin, toplumun iyi ya da doğru saydığı kimi standartlara uygun davranması olarak değerlendirilmektedir (Wart, 2003: 331). Ahlak, genellikle insanların kendisine göre yaşadıklan bir ilkeler topluluğu, bir kurallar toplamı anlamma da gelmektedir. Böylece bir meslek ahlakından, bir siyasal ahlaktan ve hatta bir evlilik ahlakmdan söz etmek mümkündür. Etik ise ahlaktan farklı olarak, bu tür davramşlan felsefi olarak inceleyen ve açıklamaya ve son çözümlemede değerlendirmeye çalışan felsefi soruşturma alamdır (Arslan, 1994: 119). Etik, insana ne yapması ya da ne yapmamasım öneren bir dizi değerler bütünüdür. Bu değerleri ödevler, erdemler, ilkeler ve toplumun çıkarları olarak dört kümede incelemek mümkündür. Ödev, kişinin işgal ettiği rolden beklenen davramşlardır. Erdem, iyi bir inşam tanımlayan özelliklerin tümüdür. İlke, davramşlan biçimlendiren temel doğrulardır. Toplumun çıkarı ise toplumun genelinin yararma olan her türlü eylemdir (Svara, 2007: 10). Bir bütün olarak incelendiğinde bu değerler bütünü, etik davramşm çerçevesini belirlemektedir. 212 Kamu Etiği Kamu Yönetimi Etiği Kamu yönetiminin davramşlarmda iki temel etken rol oynamaktadır. Bunlardan biri yasalar, diğeri ise etik değerlerdir. Yasalar, kamu göreylilerinin davramşlarım dışsal olarak belirlemekte ve denetlemekte iken, etik değerler, davramşı içsel olarak yönetmekte ve denetlemektedir (Cooper ve diğerleri, 1998: 91). Davramşlarm dıştan belirlenmesinde rol oynayan yasalar ve kurallar, kamu yönetimini kamu yaran doğrultusunda eylemde bulunmaya zorlamaktadır. Bu bakış açısına göre kamu yönetimi etiğini, kamu çalışamnm her türlü davramşım yasalara, etik kodlara ve çeşitli kurallara göre yapması olarak tanımlamak mümkündür. Kamu görevlilerinin davramşlarmm içsel belirleyicisi olarak ele almdığında ise kamu yönetimi etiği, kamu görevlilerinin eylemlerim, bireysel ahlaki değerleri referans alarak yapması anlamma gelmektedir. Bu perspektifte önemli olan, kamu görevlisinin ahlaki gelişmişlik düzeyidir (Maesschalcs, 2004: 21). Kamu yönetimi etiğine ilişkin bu iki farklı bakış açısı bir birini tamamlar niteliktedir ya da öyle olması gerekmektedir (Gilman, 1999: 175). Diğer bir deyişle kamu yönetimi etiğini, kamu görevlilerinin görev alanları ile ilgili her türlü eylemi, yasa ve bireysel ahlaki değerleri bir potada eriterek yapması şeldinde tanımlamak mümkündür. Diğer taraftan kamu yönetiminde bir etik hiyerarşisinden bahsetmek mümkündür. Hiyerarşinin ilk basamağmda kamu görevlilerinin “bireysel ahlak” yapıları yer almaktadır. Bireysel ahlak, kamu görevlisinin kendi öznel geçmişi tarafmdan biçimlendirilmektedir. Ömeğin, aile etkisi, dini inancı, kültürel ve toplumsal değerler etkisi ve bireysel tecıilbeler kamu görevlisinin alılaki yapısmı belirleyen parametrelerdir. Hiyerarşinin ikinci basamağmda “mesleki etik” bulunmaktadır. Mesleki etik ise, kamu görevhsinin görevini yaparken, mesleğin gerektirdiği normlar çerçevesinde davranmasıdır. Üçüncü basamakta ise “örgütsel etik” bulunmaktadır. Örgütsel etik, kamu görevlilerinin eylemlerini örgütsel amacm gerçekleşmesi doğrultusunda belirlenmiş bulunan kurallara göre yapmasıdır. Hiyerarşinin son basamağım ise “toplumsal etik” oluşturmaktadır. Toplumsal etiğin merkezinde ise kamu görevlilerinin bir taraftan bireyi koruyan tutum ve davramşlar sergilemesi diğer yandan ise toplumun bir bütün olarak gelişmesine katkı sağlayacak biçimde davranmalarıdır (â a fritz ve Russell, 2005: 186). Bu bağlamda kamu görevlilerinin sorumluluk alanları ile ilgili olarak kimi etik değerleri içselleştirmesi ve buna göre eylemlerde bulunmaları genel bir beklentidir. Bu bağlamda kamu yönetimine hakim olması gereken belli başlı etik ilkeleri şu şekilde sıralamak mümkündür. Öncelikli olarak kamu görevlileri yasalara ve örgütün misyonuna karşı sorumlu olmalıdır. İkinci olarak kamu görevlileri, kamu çıkarmı sağlamaya yönelik tutum ve davramş içerisinde olmalı ve dolayısıyla, sahip oldukları kimi yetkiyi kendi çıkarları için işe koşmamaları gerekmektedir. Diğer yandan kamu görevlilerinin kendilerini kamu yararım gerçeldeştirmeye Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik D eğerleri 213 adamaları ve bunu yaparken, adil, dürüst, açık ve hoşgörülü olmaları gerekmektedir. Aynca kamu görevlileri yapmış olduklan eylemlerin sorumluluğunu üzerlerine alabilmeli ve demokratik değerlere saygılı olmaları da önem kazanmaktadır. Bımun dışmda kamu görevlilerinin etik değerleri, örgütsel yaşaımn tümüne egemen kılmaları ve kararlarım ahlaki değerleri referans alarak vermeleri gerekmektedir (Svara, 2007: 155). Kimi durumlarda kamu yöneticileri karar alırken bazı etik açmazlarla karşılaşabilmektedirler. Bu durumda yöneticilerin anayasaya, yasalara, ulusa, mesleğe, aileye, kendisine, sivil toplum kuruluşlanna, kamu yaranna, genel refaha ve insanlık değerlerine bağh kalarak karar almaları gerekmektedir (Waldo, 1980: 103-107). Diğer yandan kamu örgütlerinin yapısı ve etik arasmdaki ilişkiyi sorgulayan farklı modellerden söz etmek mümkündür. Birinci model hiyerarşik örgütsel yapıdır. Bu modele göre örgüt üyelerinin davramşlarmda belirleyici unsur disiplindir. Örgüt çahşanlarınm her türlü eylemi sıkı bir denetim altmdadır. Bu modelde çahşanlar, örgütsel çıkan kendi çıkarlarmdan üstün tutmakla mükellef tutulmuşlarda. Bu anlayış, hiyerarşik örgütlerin etik anlayışım oluşturmaktadır, îkinci model, çoğulcu örgüt yapısıdır. Bu modele göre örgütteki gruplar arasmda bir rekabet vardır. Bu tip örgütlerde etik değerler örgütteki gruplar arası rekabetin bir sonucu olarak belirlenmiştir. Üçüncü model ise eşitlikçi modeldir. Bu modelde “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için” sloganı etik anlayışımn özünü oluşturmaktadır. Son model ise diğer modellerin aksine bireyi merkeze yerleştirmektedir. Bu modelde etik davranışın özünü, bireyin kendini gerçekleştirmesi ve gizil yeteneklerim ortaya çıkarması oluşturmaktadır (Hunbury, 2004: 187). Kamu Yönetiminin Etik Değerleri Kamu yönetimdeki “güven açığı” kamuoyun en önemli sorunu haline geliyor. Bu durum, özellikle demokrasi ile yönetilen toplumlarda, sistemin yönetim ve yönlendirme yetkinliğini de zedeliyor. Tüm dünyada kamu yönetim ve kamu sektörün, özellikle son dönemde, yitirdiği toplumsal güveni tekrar kazanabilmesi için etik değer ve davramşlara özen göstermesi gerekiyor. Nitekim, Avusturalya, Yeni Zelanda, Hollanda, Norveç, Finlandiya, Portekiz, İngiltere, A.B.D. ve Meksika gibi birçok ülkede kamu yönetiminde etik değerler ve davramşlar konusunda önemli reformlar gerçekleştiriliyor. Bu reformlarm özü kamu yönetim ve kamu sektörünün “kural odaklı” bir yönetim anlayışmdan “değerler ve sonuç odaklı” bir yönetim anlayışma yönelmesi olarak özetlenebilir. Bu reformlarm özü kamu yönetim ve kamu sektörünün “kural odaklı” bir yönetim anlayışmdan “değerler ve sonuç odaklı” bir yönetim anlayışına yönelmesi olarak özetlenebilir. Bu reformlarm başarısı için etik değerler hayati bir önem taşıyor. Çünkü hataları ve etik olmayan davramşları önlemek üzere 214 Kamu Etiği detaylı kurallar oluşturma süreci kamu çalışanlarmm hareket kabiliyetini, yaratıcılığmı ve dolayısıyla kamu hizmetlerinin performans kalitesini olumsuz etkiliyor. Diğer yandan, yerinden yönetim için gerekli yetki devri, vatandaşların yükselen beklentileri, teknolojinin getirdiği hızlı bilgilenme süreci ise kamu çalışanları üzerindeki sorumluluk baskısını artırıyor. Bu sorumluluğun hakkıyla yerine getirilebilmesi bir taraftan sonuçlar üzerine odaklanmayı gerektirirken, diğer taraftan da davramş tarzmda kamu yetkilerinin haksız kullammıru sınırlayacak bir yönetim anlayışmı gerektiriyor. Kamu yönetiminden iyi yönetim için beklenenler ekonomik rasyoneli olan, verimli, etkin, ve etik değerlere uygun kararlar ve uygulama olarak özetlenebilir. Etik değerler, kanunların ötesinde toplumsal norm ve beklentilere uyumlu davranmak için gerekli yaklaşımları ifade ediyor. Bu konuda reform yapan ülkelerin deneyimleri sağlam bir “etik altyapısı” için gerekli şartlarm ortaya konmasına yardımcı oluyor: - Siyasi kararlılık ve seçilmişlerin ömek davranışlarda bulunması - Güçlü bir sivil toplum örgütlenmesi - Etkin hesap verme süreçlerinin oluşturulması - Bağımsız bir etik koordinasyon kurulu kurulması - Yön gösterici ancak kısıtlayıcı olmayan iş etiği kurallarımn oluşturulması ve iletişiminin sağlanması - Kamu çahşanları için etkin bir eğitim ve en iyi uygulamalarla kıyaslama sürecinin oluşturulması - Uygun çalışma şartlarımn varlığı - Sağlam bir hukuki altyapının variiğı Toplumsal güvenin kazamlabilmesi için hesap verebilirlik ilkesinin uygulanması gereldyor. Aşağıdaki uygulamalar bu ilkenin hayata geçirilmesi için önemli adunları özetliyor; - Uygulamalarm yazıh ve kayıth olarak gerçekleşmesi - Sonuç ve niyet odaldı denetim mekanizmaları - Sivil toplum kuruluşları ile damşma mekanizmaları - Etik olmayan davramşları ortaya çıkarmayı teşvik eden ve bu konuda girişimde bulunanları koruyan bir sürece sahip olunması - Kamu çalışanları için varlıklarım ve ilişkilerini açıklama zorunluluğu getirilmesi Ancak, unutulmaması gereken bir hususun da etik değerlerin sadece kontrol mekanizmaları ile sağlanamayacağı, aym zamanda iyi davramşlann da teşvik edilmesi gerektiğidir. Denetim mekanizmalarının iyi çahştmiması kamu Türkiye ve İran ’da Kamu Yönetiminde Etik D eğerleri 215 yönetimi için özel öneme taşımaktadır. Olaylar gerçekleştikten sonra kararları doğru, yanlış olarak sımflandırmak ve karar vericileri konunun bütününe bakmaksızm her hata için cezalandırmanın, kamu yöneticilerini korkak, karar alamaz ve kamu kaynaklarmm verimli kullanamaz bir konuma getirdiği birçok ülkede kabul edilmektedir. Denetim mekanizmalarımn süreçleri iyileştirmek, etik değerlere uygun davramşları teşvik etmek ve performans geliştirici hedefiyle çalıştırılması yeni kamu yönetimi anlayışımn sürdürülebilirliği açısmdan önem taşımaktadır. Etik değerler, demokrasinin çalışabilmesi için siyasilerin ve kamu çahşanlarmın dürüstlük ve tutarhlıklanm koruyabilmeleri için en önemli girdilerdendir. Yönetimin kalitesi, toplumun güveni etik değerlerle sağlanır. Etik değerlerin önemi, su gibi, cam gibi bulunamadıkları ortamlarda daha iyi anlaşılır. Etile değerler, toplumsal güveni kazanabilmek için kamu hizmeti yapanlarm dikkat etmesi gereken ilkelerdir: - Toplpnun çıkarlarım kendi çıkarlarmm önünde tutma - Kendilerini fınansal olarak başkalarma bağımlı halle getirecek bağlantılara girmeme - Tarafsız olma - Hesap verebilir olma - Şeffaflık - Açıklık ve dürüstlük - Davramşlarla bu ilkeleri yaşamak Kamu yönetim reformunun sadece Icurallan değil, aynı zamanda değerler zincirini ve davramşlan da değiştirmesi gerektiğini iyi anlamalıyız (Argüden. 2003: 9). Türk Kamu Yönetimde Etik Türk kamu yönetiminin en büyük sorunlarmdan biri etik dışı faaliyetlerin yaygın ohnasıdu:, Türldye’de etik dışı faaliyetler, bireysel boyutları aşıp kurumsallaşmaya başlamıştu:. Bu durum vatandaşların devlete olan güvenini zedelemektedir. Türk kamu yönetiminde etile dışı faaliyetlerin yaygınlaşmasmm ardmdaki temel nedenler ise, etik davramş standartlarımn eksik oluşu, hesap verme mekanizmalarımn işlevsiz olması, kamuda hukuk devleti illcesinin yerleşmemiş olması, kamuda etik Icültürünün yerleşmemiş olması, bürokrasinin merkeziyetçi ve statükocu yapısı, siyasilerin bürokratik yapı üzerindeki etkisi, takdir yetkisirun keyfî kullammı, kamu yönetiminde saydamlık elcsikliği, ekonomik nedenler, eğitim yetersizUği ve etik konusuna yeterince önem verilmemesidir (TÜSİAD, 2005: 24). Türkiye, kamuda etile dışı faaliyetler konusunda uluslararası araştırmalarda oldukça geride kalmaktadu-. TFmn (Transparency International)her yıl 216 Kamu Etiği yayımlamış olduğu yolsuzluk indeksinde Türkiye, 159 ülke arasında 65. sıradadır. Dünya Bankası’nın Global Yatmm İklimi- 2005 yılı raporuna göre Türkiye’deki firmalar yıllık gelirlerinin binde 6’sım hediye olarak, müfettiş ve denetimlerden kaçmak için, izin ya da ruhsat almak veya bürokratik süreci hızlandırmak için ya da bir ihaleye kazanmak için gayri resmi bir biçimde yaptıkları ödemelere harcamaktadırlar (TÜSİAD, 2005: 17). İran K am u Yönetimde E tik Değerleri Kamudald yolsuzluklara örnek verebileceğimiz başlıca nedenler arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, kamudaki yolsuzluklarm en önemli nedeni, idari örgütlenme ve yapılarda görülmesi muhtemel şeffafsızlık halidir. îdari yapılanmalardaki bu ürkütücü durumdan kaçmamn tek yolu, kamunun her şeyi ile net ve şeffaf ohnasmdan geçmektedir. Kamu uzmam yazarlanndan birinin ifadesine göre, artık günümüzde yöneticiler ve kamu yöneticileri, ortaya koydukları tüm davramş ve eylemlerin net ve açıkça izlenebildiği akvaryumdaki küçük balıklar gibidirler. Daysan açısmdan ise kamu yönetimi alam bir evin aynası gibidir; tüm hareketler, bütün davramşlar, herkesin görebileceği şekilde bu aynada yansımaktadır (DYSON, 1997: 145). İran Devriminden sonra, devlet ve hükümet olarak bu ülkede şekillenen yeni sistem, yani İslam Cumlıuriyeti ile birlikte kamu alam da ahlaki ilke ve temellere dayalı yeni bir görünüme kavuşmuştur. İran’m İran- Irak savaşmda başarılı olmasımn nedenlerini belki de bu ahlaki ilke ve temellerde aramak gerekir. Devrimin ilk yıllannda, “Cihad-ı Sazendegi” (Yeniden Yapılanma ve Kailanma Seferberliği) adı altmda kurulan kurum, ülkedeki geri kahmşlığm izlerini silmek ve kalkınma sürecine girmek için başlattığı çalışmalarını yoğun bir tempo ile sürdürmüş, söz gelimi ülkenin en ücra köşesindeki yerleşim birimlerine, köylere su, elektrik ve telefon ağlan götürmüştür. Öte yandan, devletin büyümesine paralel olarak baş gösteren kamu yolsuzlukları gibi bir takım sorunlara çözüm buhnak için de 1998-2000 yıllanm kapsayan dönemde 7 programdan oluşan bir reform plam hazırlanmış ve yürürlüğe konmuştur. Kamu Reformu admı taşıyan ve öncelikli hedefi, kamudaki yolsuzlukları azaltmak ve kamuya daha çok şeffaflık ve saydamlık kazandırmak olan bu planm yedinci paketinde, müşteri memnuniyeti ve saygınlığım amaçlayaiı idari sistemler için ahlaki ve etik değerler ön görülmektedir. İran’da kamuoyunda etik değerler aşağıdaki gibi snralanmaktadır Bütünlük Dürüstlük Saydamlık Açıklık Hesap verme AjTimcıhk Yapmama Adil Olma Kalite Profesyonellik Güvenilirlik Genel Yarar Güvenilirlik Genel Yarar Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik Değerleri 2 17 İran, kamuda etik dışı faaliyetler konusunda uluslararası araştırmalarda, oldukça daha geride kalmaktadır. Transparencv International’nm her yıl yayımlamış olduğu yolsuzluk indeksinde İran, 2005 yılmda 86, 2006’da 2,7puanla 105 ve 2007’de 2,5 puanla 180 ülkeler arasmda 133 şuradadır. Maalesef bu bir gerçek İran İslam Cumhuriyeti Pakistan, bengiladiş gibi ülkelere daha yakınlaşıyor.’ SONUÇ Kamu yönetiminde şeffaflık ve hesap verebilirlik mekanizmaları işler hale getirilmelidir; kamıi personelinin hizmet içi eğitim faaliyetleri vasıtasıyla etik davramşlar konusundaki duyarlılıklanmn canlı tutulması sağlanmalıdır. Yalnızca bu iki tablonun incelendiğinde kamuoyunda etik ve etik değerlerinin Türkiye’de ilerlemesi ve İran’da gerilenmesi gözükmektedir. Ancak uluslar arası ambargolar ve özgürlük bedelini ödemek, İran’daki gösterilen çabalara rağmen, T l’mn verdiği sonuçlan etkilemektedir.^ Tablo 1. Yıllara göre İra n ’m Yolsuzluk Algılama Endeksi Y ılla r 20 0 0 2001 2002 Y o lsu z lu k D e re c esi Y o lsu z lu k S ıra la m a A n k ete D â h il Ü lke S a y ısı 2003 20 0 4 2005 2006 2007 2008 3.0 2.9 2.9 2.7 2.5 2.3 78 77 88 105' 131 141 133 145 158 163 179 180 Tablo 1. Yıllara göre T ürkiye’nin Yolsuzluk Algılama Endeksi Y ılla r Y o lsu z lu k D e re c esi Y o lsu z lu k S ıra la m a A n k e te D â h il Ü lk e S a y ısı 2000 2001 2002 2003 3.8 3.6 3.2 3.1 50 54 64 90 91 102 2004 2005 2 006 3.2 3.5 3.8 4.1 4 .6 77 77 65 60 64 58 133 145 158 163 179 180 2008 2007 NOTLAR ' T l (2 0 0 9 ), http://w ww .transparency.org.about_us, (Erişim Tarihi: 14.04.2009). ^ T l (2 0 0 9 ), http//w w w .Transparency.org.about KAYNAKÇA A. W. Rhodes, Theory and Methods in British Public Administration: the Administration Review, 45, ss. 555-561. Argüden, Yılmaz, “Kamu Yönetimi ve Etik Değerler” Dünya Gazetesi 11.07.2003. Aristotle (2000), Nicomachean Ethics, Cambridge University Press, Cambridge. 218 Kamu Etiği Arslan, A, (1994), Felsefeye Giriş, Vadi Yayınlan, Ankara. Baldwin, J. N. (1987), “Public versus Private: Not That Different, Not That Consequential”,Public Personnel Management, 16, ss. 181-193. BOWMAN, S. James (2000), “Towards a Professional Ethos: From Regulatory to Reflective Codes”, International Review of Administrative Sciences, Vol. 66, ss. 673-687. College Publishers, Fort Worth. Cooper, P., Brady, L., Hardeman, O. H., Hyde, A., Naff, K. C., Ott. J. S., WMte, H (1998), Public Administration for the Twenty-First Century, Harcourt Brace COOPER, Terry L. (Ed.) (1994), Handbook of Administrative Ethics, New York; Marcel Dekker Dunsire, A. (1999), “Then and Now Public Administration: 1953-1999”, Political Education Inc, New Y ork. Exploratory Essay”, Public Administration Review, 35, ss. 364-371. Gilman, S. C. (1999), “Public Sector Ethics and Government Reinvention”, . Public GOSS, P. Robert (1996), “A Distinct Public Administration Ethics”, Journal of Public Administration Research and Theory, Vol. 6, No. 4, ss. 573-597. Günday, M. (2002), İdare Hukuku, îmaj Yayınları, Ankara. Hood, C. (1990), “Public Administration: lost an empire, not yet found a role”, InR . Hunbury, G. L. (2004), “A Pracademic’s Perspective of Ethics and Honor: Imparatives for Public Services in the 2 İst Century!”, Public Organization Integrity, 1, ss. 175-192. J. and Ott, J.S.), Harcourt Brace College Publishers, New York, ss. 81-86. M. Clarke), Frances Pinter Ltd, London, ss. 207-219. M. Kemal ÖKTEM ve Uğur ÖMÜRGÖNÜLŞEN,(2006), “ KAMU Yönetimindeki Etik Çalışmalarma Yönelik Çerçeve Arayışı” ss230-236. Maesschalck, J. (2004), “Approaches to Ethics Management in the Public Sector”, Murray, A. M. (1975), “Comparing Public and Private Management: An Türkiye ve İran 'da Kamu Yönetiminde Etik D eğerleri 219 Nonprofît Organization, Jones and Bartlett Publishers, Arizona. Palmier, L. (1983), “Bureaucratic Comıption and Its Remedies”, Coıtuption, (Der. Public Integrity, 7, ss. 21-41. Publisher, Novado. Review, 4, ss. 187-204. Shafntz, J. M. Russell. E. W. (2005), Introducing Public Administration, Pearson Studies, 47, ss. 360-378. Svara, J. H. (2007), The Ethics Primer for Public Administrators in Government and Şeffaflık yolsuzluğa karşı etkili bir yöntero (2004),Hemşehri gazetesi, 12.yıl, 3532 sayı, ( 3 5 3 2 » ‘ 83/7/30 “ULiaij ^ Sç^jluı ı_iüi5 j Llus U ûjjjûj Thompson, D. F. (1985), “The Possibility of Administrative Ethics”, Public Tl (2009), http://www.Transparency.org.about_us, (Erişim Tarihi: 13.04.2009). TÜSIAD (2005), Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik, TÜSİAD viev^f from Political Science, Political Studies, Vol:- XXXDC, 1991, s. 537. Waldo, D. (1955), The Study o f Public Administration, Random House Inc, New Waldo, D. (1980), The Enterprise of Public Administration. Chandler & Sharp Weber, M. (1996), “Bureaucracy”,' Cİassics o f Organization Theory, (Der. Shafritz,Yaymlan, İstanbul. York. KANT VE KAMUETİGİ KANTÇI ÖDEV AHLAKI VE KAMU ETİĞİ Yasemin Koç özet K ant’ın etik kavramında önem li olan eylem in başlangıç noktası; yani özerk bireyin s a f aklıyla, özgür istenciyle, istem iy le başlattığı eylem dir. S a f akıl kavramı da am pirik dünyadan kopuşu ve kendi içinde bir am acı ifade eder. K ant’ın etik kavramı, bireyin eylem e başlarken nasıl istem esi gerektiğini ( ‘ough t’) yani eylem in ne tür bir istem eden kaynaklanm ası gerektiğini norm atif olarak belirleyen bir ödev ahlakıdır. Kamu etiği açısından da temel olarak beklenen, bireylerin kendi k işisel çıkarlarıyla değil, Kantçı anlamda aklın kategorileriyle hareket etmeleridir. Bir diğer d eyişle, K ant’ın evrensel olarak tüm insanlık için öne sürdüğü bu etik (ahlaklılık) kavramı, Türkiye’deki kamu sektörü için de uygulanabilir bir niteliktedir. K ant’ın öne sürdüğü ahlaklılık ölçütü her insanın istem esi için geçerli nitelikte bir ölçüttür ve her kamu görevlisi de her şeyd en önce bir insan olduğu için, sö z .konusu ahlaklılık ölçütü onun için de geçerlidir. Bu çalışm anın amacı da K ant’ın etik kavramı v e teorisiyle Kamu Etiği arasındaki benzer noktalan ortaya koymaktır. A n a h ta r K elim e le r : A hlak F elsefesi, Kamu Etiği, 1. Kant, Aydınlanm a. GİRİŞ Kamu yönetimi örgütlenmesinin kapsamında, kamu görevlilerinden beklenen örgütü oluşturan ve örgütün sonucunda ortaya çıkan kural ve yasalara uygun davranmalandur. Kamu etiği söz konusu olduğunda da bu durum geçerlidir fakat ‘etik’ kavramı kendi başma ele almdığmda sadece önceden belirlenmiş ve kağıda dökülmüş kurallara uygun davranmamn felsefî anlamda her zaman etik sonuçlar doğurmadığı öne sürülebilir. Diğer bir ifadeyle, “kamu yönetimi etiğini, kamu görevlilerinin görev alanlarıyla ilgili her türlü eylemi, yasa ve bireysel ahlaki değerleri bir potada eriterek yapması şeklinde tammlamak mümkündür” (Özdemir, 2008: 183). Böyle bir analiz, büyük Aydınlanma filozofu Immanuel Kant’ın ‘ödev ahlakı’ üzerinden yürütülebilir. Kant’m ‘etik’ kavramım ele almadan önce bir anlamda onun teorisini temellendiren görüşlerim ortaya koyduğu Was İst Âufklarung? (Aydınlanma nedir?) metninden bahsetmekte yarar var. Çünkü, bu metin Kant’m Aydmlanma’dan ne anladığım ve bıma bağlı olarak da insandan ve insan akimdan neler beklediğini en açık şekilde ortaya koyan metinlerden biridir. Kant, Aydınlanma’yı insamn kendi başma aklım kullanamadığı çocukluk döneminden kurtulmak ve olgunlaşmak olarak tanımlar. Onun için Aydmlanma’mn temel slogam: ‘kendi aklım kullanmaya cesaret et’tir. Böylece insanlar kendi eylemlerini kendileri belirleyecek, kendi akıllanndan başka kaynağa ihtiyaç duymayacaklardır. Burada vurgulanması gereken, Kant için Aydınlanma’nm bir olay (event) değil bir süreç (process), zor ve yavaş ilerleyen bir süreç olduğudur. Çünkü, insanlar kendileri için başkalarmın karar vermesine * Dolctora Ö ğrencisi, O D T Ü Siyaset B ilim i v e Kamu Y önetim i B ölüm ü 222 Kamu Etiği o kadar alışmışlardır ve böylece de tembelleşmişlerdir ki onları bu alişkanlıklanndan kurtarmak zaman alacaktır. Burada Kant, aklın kamusal ve özel kullammı arasında bir ayrım yaparak, ancak bu kamusal kuİlammla Aydınlanma sürecinin ilerleyebileceğini öne sürer. Akim kamusal kullamnımdan kastı ise insanlarm tüm kamuyu göz önünde bulundurması, bunun karşısmda aklın özel kullammı ise kişinin sadece kendi görev ya da makamım göz önünde bulundurmasıdır. Özgürlüğü yaratan da akim kamusal kullammıdır. Böyle bir teoriyi, kamu sektörü etiğine uygularsak, kamu personelinden beklenen basitçe yazılı kurallara ve makamma uygun davranması olarak ele almamaz. ‘Etik’ kavramı söz konusu olduğu sürece, beklenen kapsamı daha geniş ve Kantçı anlamda özgürleştirici eylemlerdir. Etiğin konusu insan davramşı, insanlarm her yaptığı değil, insanlarm kendi seçimleriyle, özgürce ne yaptıklarıdu: (Bencivenga, 2007: 3). Bu bağlamda Kant'm teorisi de özerkliği ya da istencin kendi yaptığı kurallara uymasuu vurgular (Höffe, 1997: 1), yani Kant’m etik teorisinde tüm değerlerin belirleyeni özgürlüktür (Guyer, 2000: 129). Aym zamanda Kant, etik teorisini sıradan insan akimdan çıkarır ve bu teorinin tüm insanlar için geçerh olduğunu öne sürer, Kant, “herhangi bir ahlak felsefesi kuramım değil, gündelik yaşamdaki ahlak duygusu ve yargılarım çılaş noktası olarak alır. En yalm insanda bile ahlaksal yükümlülük bilgisinin, ödev duygusunun bulunduğuna inanır” (Akarsu, 1999: 63). Kamu görevlileri de bu durumda, her şeyden önce insan oldukları için Kant’m etile teorisi kapsammda düşünülmelidirler. Yani, etik kapsammda onlardan beklenen basitçe ve sadece önceden belirlenmiş kurallara uygun davranmalan değil, kendi akıllanyla belirledikleri, evrenselleştirilebilen normlara da uygun davranmalandır. Bu bağlamda aklın özel kullanımı verimli bir kamu etiği için yeterU değildir, akim kamusal kullamım da hem bu etiğin yerleşmesi hem de Kantçı anlamda bireylerin pasifçe kurallara uyan insanlar değil, aktif ve özgür olmaları için gereklidir. Bu nedenle bir sonraki bölümde Kant’m ‘etik’ ve ‘ödev ahlakı’ kavranılan ele almacak, daha sonra da kamu etiği ile Kant’m teorisinin ilişkisi ortaya konulmaya çalışılacaktır.' Kantçı Ödev Ahlakı Ahlak Metafiziğinin TemellendiribnesVııde Kant saf Ahlak Felsefesi'ni üç bölümde ortaya koyar. İlk bölüme ahlakm temelini de oluşturan unsurlardan biri olan ‘iyi isteme’^ ile başlar, iyi isteme her türlü koşul ve durumdan bağımsız olarak kendi başına iyidir ve diğer her şeyin koşulu olmalıdır. Yani, iyi isteme, bu istemeden kaynaklanan sonuçlarm iyi ya da kötü oluşundan bağımsız olarak iyidir. Diğer bir deyişle, “bir eylemin ahlaksal değeri başansmda, sonucunda değil, eylemin arkasmdaki düşünüştedir” (Akarsu, 1999: 88). Bunun yam sıra bir karşılık beklemeyen, yarar peşinde koşmayan istemedir iyi isteme. İstemeyi yönlendiren kapasite ise akıldır (Vernunft). Wood’un da belirttiği gibi. Kant için akıl insanlarm en önemli kapasitesidir, akıl düşünme ve eylemenin kapasitesidir. En geniş anlamıyla akıl, kendme kurallar koyma ve geçerU kurallara uyma kapasitesi olan varlıklar için normatif olan her şeydir (Wood, 2008: 16). Kant’m Ahlak Felsefesinde, akıl tarafmdan yönlendirilmiş iyi isteme beraberinde iyi istemeyi kendi içinde taşıyan ‘ödev’i (Pflicht) de getirir. Burada Kant’m yaptığı Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği İ l i önemli bir aynm ise ödeve uygun (Pflichtmâfiig) davranmak ve ödevden dolayı (aus Pflicht) davranmak arasmdadır. Kant’a göre ödeve uygun davranmanm ahlaki bir değeri ve içeriği yoktur çünkü istenç burada belirlenmiştir. Yani, eylemi başlatan istenç bağımsız değildir, bir amaca araç olarak kullamimaktadır. “Eylemin tam nedeni özgür istenç kararıdır” diğer bir deyişle, “özgür eylemek, yalnızca kendi istencine uyarak, hem de bilinçle eylemek demektir” (Akarsu, 1999: 59). Burada iki koşul ortaya çıkmaktadır, kişi (Person) ödeve göre davranırken ödevden dolayı böyle davrandığım bilmelidir, bilinçle yapılmayan davramşlar her ne kadar sonuçta ödeve uygun olabilseler de ahlaki değerleri yoktur çünkü Kant için önemli olan eylemin ne ürettiği değil nasıl başladığıdır. Ahlaki değeri olan ödevden dolayı davranmak başka hiçbir şey göz önünde bulundurulmadatı saf isteme {reiner JViUe) ile eyleme geçmeyi ifade eder. İsteme akılla yönlendirilir, yani eylemi harekete geçiren isteme tecrübelerden değil akıldan kaynaklamr. “însanda her türlü deneyden önce var olan bir takım kavramlar, bilgiler yoktur. Her bilgi zaman bakımından deneyden başlarsa da, bütün bilgilerimiz deneyden çıkmaz. Akim kendisinden çıkardığı bilgiler vardır. Bu bilgelere Kant a priori (önsel) der ve bunlan posteriori (sonsal) olan yani kaynaklan deneyde bulunan empirİk bilgilerden ayırır” (Alcarsu, 1999: 21). Yukarıda da belirtildiği gibi, Kant’ın etik kavramı amaç tartışmasını reddeder, etik için önemli olan isteme kavramı ve isteme amdır. Bu durumda etik iyi ve kötü ile ilgili sosyal değer yargılarıyla ilgilenmez, etiğin konusu yargı değil, yargımn anlamı ve amacıdn: (Scheler, 1973: 45). îsteme, maddi nedenlerle değil a priori olarak belirlenmelidir, böylece amaçlardan ve niyetlerden armabilir. Norm ya da ödev kavramlannı verili bir amaca araç olarak kabul etmek Kant’m etiğinin dışmdadır. Bu durumda ahlaki yasa eğilimleri kontrol edebilmektedir, bu da bizim rasyonel prensiplere sorumluluğumuzu ortaya çıkarır (Reath, 2006: 9). Kant, böylece eğilim (Neigung) ve ödevi de birbirinden ayırır hatta bir anlamda zıt kutuplara yerleştirir. Ahlaki içeriği olan eylem, eğilime rağmen ödevden dolayı davranmaktır (Kant, 2002: 14). Yani, ahlaklılık eğilimlerden, amaç ve çıkarlardan arınmış kişilerin eylemleri değildir. Ahlak, eğilimlere ihtiyaç duyar, kişinin aklı yoluyla duyular dünyasındaki eğilim ve isteklerine karşı davranabilmesini gerektirir. Aynı zamanda “ödevden dolayı yapılan bir eylem, ahlaksal değerini, onunla ulaşılacak amaçta bulmaz, onu yapmağa kara verdirten maksimde bulur; dolayısıyla bu değer, eylemin nesnesinin gerçekleşmesine değil, arzulama yetisinin bütün nesneleri ne olursa olsun, eylemi oluşturan istemenin yalnızca ilkesine bağlıdır” (Kant, 2002: 15). “Kant’m ahlakı bir ödev ahlakıdır. Ödev de temelini ahlak yasasma saygıda bulur. Bu saygı duygusunu ahlak yasası belirler. Bu yasa karşısmda ‘yasaya saygı’ duygusunu yaşarız” (Akarsu, 1999: 7). İşte Kant için ödev de bu yasaya saygıyla yapılan eylemin sonucu ve zorunluluğudur (Notwendigkeit). Bunların sonucunda ise Kant genel bir yasa çıkarır “maksimimin^ aynı zamanda genel bir yasa olmasım isteyebileceğun şekilden başka türlü hiç davranmamalıyım” (Kant, 2002: 17). 224 Kamu Etiği îkinci bölümde ise Kant, ahlaklılık kavramının tüm akıl sahibi varlıklar için geçerli olduğunu ve hatta zorunlu olduğunu öne sürer, yani ahlaklılık kavramı hem evrensel hem de zorunludur. Kant için “isteme için zorlayıcı olduğu ölçüde nesnel bir ilkenin tasarımına emir (akim ernri), bu emrin formülüne de buyruk denir” (Kant, 2002: 29). Buyruklar, kişilerin nasıl eylemesi gerektiğini belirttikleri ölçüde, hepsi ‘gerek’ {Sollen) ifade ederler. Bu durumda eylem başka bir şey için değil de sırf kendisi için isteniyorsa ‘kesin buyruktur’ {kategorischer Imperativ) Kant buna aym zamanda ‘ahlaklılık buyruğu’ da der. Kesin buyruk, aym zamanda bir yasadır çünkü “bir yasadan beklediğimiz zorunluluğu kendinde taşır” (Kant, 2002: 37). Kesin buyruk sadece bir tanedii-, yani yalnızca bir tane evrensel yasa vardır, “ancak aym zamanda genel bir yasa elmasım isteyebileceğin maksime göre eylemde bulun” (Kant, 2002: 38). Kant’m bu yasası evrenselleştirilebilir istemeyi ifade eder, aym zamanda da evrenselleştirilemeyen istemlerin ahlakilik açısından reddedilmesi gerelctiğini de öne sürer. Kant, ‘amaç’ (Zweck) ve ‘araç’ {Mittel) arasındaki ayrımı vurgularken, ahlak için geçerli olan, akıl tarafmdan belirlenen amaçtan, “eylemin sırf olanağım içeren” aracı ayırır (Kant, 2002: 44). Buna bağlı olarak da sadece insanların değil, tüm ‘akıl sahibi varlıldarın’ araç olarak değil, birer amaç olarak var olduklarım belirtir. Varlıklar sadece kendilerini değil, diğerlerini de birer amaç olarak görmelilerdir. Çünlcü insanlar ‘şey’ değil ‘kişi’lerdir, yani akıl sahibi varlıklardır. Bu durumun buyruğunu Kant şöyle ifade eder, “her defasında insanlığa, kendi kişinde olduğu kadar başka herkesin kişisinde de, sırf araç olarak değil, aym zamanda amaç olarak davranacak biçimde eylemde bulun” (Kant, 2002: 46). Her akıl sahibi varlık bir amaç olduğu ölçüde kendi istemlerini, kendi aklım kaynak alarak belirleyebilmektedir. Bu durumda, isteme yasaya sadece bağımlı değil, kendisi yasayı koyan olarak da ve her şeyden önce tam bunun için (kendini yaratıcısı olarak gördüğü) yasaya bağımlı görülmelidir” (Kant, 2002: 49). Kişilerin özgürlüğü ve özerkliği de buradan gelmektedir, yani insanlar ancak kendi koydukları kurallara ve yasalara uydukları sürece özgürdürler. Bu nedenle Kant bu buyruğu ‘istemenin özerkliği’ {Autonomie des JVillens) olarak adlandım (Kant, 2002: 50). Kant’a göre bu formüllerin hepsinin birleşmesi ve evrensel yasa bir arada bizi ‘amaçlar krallığı’na götürür, yani “çeşitli akıl sahibi varlıklarm, ortak yasalar aracılığıyla kurulan sistematik birliğine” (Kant, 2002: 51). Bu kralhğm amaçlar krallığı olmasının nedeni ise her insamn hem kendisini hem de diğerlerini birer amaç olarak görmesidir. Her insan bu kralhğm hem bir üyesi hem de başıdır, çünkü uyacağı yasaları kendisi belirler ve herkesle birlikte ortak evrensel yasalara uyar. Üçüncü ve son bölümde ise Kant, ahlaklılık ve özgürlük arasmdaki, ilişkiyi incelemekle başlar. Herhangi bir eylemin ahlaki içeriğini belirleyen “isteme, akıl sahibi olmaları bakımından, canlı varlıklarm bir tür nedenselliğidir ve özgürlük bu nedenselliğin, onu belirleyen yabancı nedenlerden bağımsız olarak etkili Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği 225 olabilme özelliği olur” (Kant, 2002: 64). Kant’ın özgürlük kavramı yasasızlık ya da dışsal bir engelin olmadığı bir durum değildir, aksine özgürlük yasadan çıkar denilebilir. “Ancak ve ancak özgürlük idesi altında eylemde bulunabilen her varlık, tam bundan dolayı, pratik açıdan gerçekten özgürdür; yani özgürlüğe koparılmazcasma bağlı bütün yasalar, onun için de geçerlidir” (Kant, 2002: 66). K am u Etiği ve K ant Kant’m teorisi ve kamu etiği arasmdaki bağlantıdan bahsetmeden önce, kamu yönetimi ve kamu etiğinden bahsetmek yerinde olacaktır. Genel olarak kabul gören ifadeye göre, “kamu yönetiminin varlık nedeni, ‘kamu yararı’m gerçekleştirmektir” ve “kamu yaran, toplumun ihtiyaç duyduğu hizmet ve malların kamu örgütleri tarafmdan üretilmesidir” (Özdemir, 2008: 181). Herkesin ortak olarak tükettiği mal ve hizmetleri üreten örgütler ‘kamu örgütleri’, kamu yönetimi ise kamu siyasalarmın uygulanmasında kamu örgütlerinin yönetimi olarak tammlanmaktadır (Polatoğlu, 2000; 44-45). Bu yönetim, verimlilik, rasyonalite, iş bölümü, etkinlilik gibi belirli prensipler ve kurallar üzerinden işlemektedir, örgütsel bütünlüğü tamamlayanlar ise kamu görevlileridir. Diğer bir deyişle, “kamu görevhleri, kamu yönetiminin insan unsurunu oluşturmaktadur” (Özdemir, 2008: 181). İnsan unsuru ve örgütsel ya da yönetimsel kurallar bütünü birbirini tamamlayarak kamu yönetimini oluştururlar. Bu çalışmalım konusu nedeniyle üzerinde durulacak olan kamu yönetiminin insan unsuru ve bu unsurun yönetimle ve kamu yani halkla olan iletişimi ve etkileşimidir. Kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken ‘kamu yaran’m hedefleyen yönetimin koyduğu kurallara uygun davranması beklenir, fakat sadece bu kurallara uygun davranmak yeterh değildir. Onlardan aynı zamanda etik normlara da uygun davranmalan beklenmektedir. Denilebilir ki, “kamu görevlilerinin davranışlarmda iki temel etken rol oynamaktadır. Bunlardan biri yasalar, diğeri ise etik değerlerdir” (Özdemir, 2008: 182). Etik değerler, iki anlamda düşünülmelidir, bu anlamda “kamu yönetimi etiğini, kamu çalışanmın her türlü davranışım yasalara, etik kodlara ve çeşitU kurallara göre yapması olarak tammlamak mümkündür. Kamu görevlilerinin davramşlarmm içsel belirleyicisi olarak ele alındığında ise kamu yönetimi etiği, kamu ■görevhlerinin eylemlerini bireysel ahlaki değerleri referans alarak yapması anlamma gelmektedir” (Özdemir, 2008: 182). Bu çahşmada ele alman kısım da kamu görevlerinin bireysel ahlaki anlayışlanyla kamu görevlerini yerine getirmeleri, yani Kantçı anlamda bir ödev ahlakına göre davranmalarıdır. Çünkü Kant da devletin kuralları ve kişilem kendileri koyduğu yasalar olan etik yasalar arasında bir ayrım yapmaktadır. Kant, ‘hak’ [Reckt] ve ‘etik’ arasmda büyük bir ayrun yapar, yani akim normatif kavramlanyla devletin baskıcı olan kuralları ve buna bağlı olan ödevler arasında bir ayrun yapar (Wood, 2008: 193). Daha önce de belirtildiği gibi, kamu görevlileri etik davranmak söz konusu olduğunda, tüm kamuyu göz önünde bulundurarak karar vermelidirler. Böyle bir gerekliliğin altında yatan ise Kant’m öne sürdüğü akıl ve amaç sahibi varlık tasarımıdu:. Analizi soyut felsefi temelden somuta indirmek adma ömeklerle 226 Kamu Etiği açıklamaya çalışmak yerinde olacaktır. Kant’m iyi isteme prensibi uyarmca herhangi bir kamu görevlisinden öncelikle yaptığı her resmi işleniinde sonucu değil, ne yapması gerektiğini düşünmesi beklenir. Örneğin, bir ihale söz konusu olduğunda bu ihaleden kendi kazancım, yararım değil, bütün bunları bir kenara bırakarak, kendisi için olumsuz bir sonucu olsa bile zorunlu olan karan vermesi gerekmektedir. Yine Kant’tan çıkanınla, önemli olan işe, bu durumda ihale kararına, nesnel kriterlerle, saf ve iyi istemeyle başlamasıdur ve söz konusu kamu görevHsi böyle bir istemle başladığınm bilincinde olmahdff. Ancak bu durumda kamu görevlisinin etik davrandığmdan söz edilebilir. Burada Kant’m reddetmediği insanlarm kişisel çikarlan, istekleri ve eğilimledir ki bunlara göre davranmayı Kant ahlaksızlık olarak nitelendirmemektedir, sadece bunlardan ahlaki içerik çıkanlamayacağmı öne sürer. Her insan gibi kamu görevlilerinin de kişisel eğilim ve istekleri vardır, ama onlardan beklenen, diğer insanlar gibi, eylemlerinde ve kamu yönetimi özelinde bu eğilimlerine rağmen ahlaki ödeve uygun davranmalandır. Yani, etik olan, ihale konusunda örneğin, kendisine ya da bir başkasma yarar sağlama isteği duymasma rağmen, kamu görevUsinin nesnel davranabilmesidir. Kant’m ahlak teorisinin, kamu etiği noktasmda, önemli bir noktası, belki de en önemli noktası, kişilerin diğer kişileri de kendisi gibi amaç sahibi varlıklar olarak görmesi gerekliliğidir. Ahlaklı davranabilmesi için kimse bir diğer kişiyi kendi amacında bir araç olarak görmemesidir, kimseyi kendi çikarlan uğruna kullanmamasıdır. Kant’m kendisinin de belirttiği gibi, ahlak teorisi tüm akıl sahibi varlıklar için geçerlidir ve uygulanabilir niteliktedir. Kantçı anlamda ve kamu etiği kapsamında kamu çalışanlarından beklenebilecek olan kendi çıkarlanyla değil, genelin çıkarma göre eyleme geçmeleri ve sadece kendilerinin değil diğer kişilerin de amaç sahibi kişiler olduklarım kabullenmeleridir. NOTLAR ' Her n e kadar ‘etik ’ [Ethik) v e ‘ahlak’ {Moral, Sitten) tam olarak aynı anlam a gelm ese de referans verilen kaynaklann kullanım lan arasında çelişk i yaratmamak için bu iki kavram dönüşüm lü olarak kullanılacaktır. * Güter Wille Türkçe’ye ‘iyi isten ç’ olarak da çevrilebilir fakat burada İ. K uçuradi’nin çevirisinden ‘istem e’ kavramı kullanılacaktır. ^ “M aksim , istem enin öznel ilkesidir” (Kant, 2 0 0 2 :1 6 ). KAYNAKÇA Akarsu, B. (1999), Immanuel Kant’m Ahlak Felsefesi, inkılap, İstanbul. Bencivenga, E. (2007), Ethics Vindicated: Kant’s Transcendental Legitimation of Moral Discourse, Oxford University Press, New York. Guyer, P. (2000), Kant on Freedom, Law, and Happiness, Cambridge University Press, New York. Kantçı Ödev Ahlakı ve Kamu Etiği 227 Höffe, O. (1997), “Outlook; Aristotle or Kant-against a trivial Altemative” Paul Cobben-Ludwig Heyde (Ed.), How Natural is Ethical Law?, Tilburg University Press, s. 1-19. Kant, I. (1784), “What is Enlighternnent?”, lıttD://www.english.uDemı.edu/~mgamer/Etexts/kaat.lıtnıl ( 14.04.20Q9~). Kant, I. (2002), Ahlak Metafiziğinin Temellendirilmesi, Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara. Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 7, s. 179-195. Polatoğlu, A. (2000), Introduction to Public Administration: The Case of Turkey, METU Press, Ankara. Reath, A. (2006), Agençy and Autonomy in Kant’s Moral Theory: Selected Essays, Oxford University Press, New York&Oxford. Scheler, M. (1973), FormaUsm in Ethics and Non-Formal Ethics of Values, Northwestem University Press, Evanston. Wood, A. W. (2008), Kantian Ethics, Cambridge University Press, New York. ERDEM AHLAKI VE KAMU ETİĞİ Sedat YAZICf Aslı YAZICf* özet Bu yazının amacı K antçı-deontolojik v e yararcı etik kuram lannın yanı sıra belli başlı Uç ahlak geleneğinden biri olarak sayılan erdem ahlakının kam usal etik açısından uygunluğunu ve ilişkisini tartışmaktır. B u am açla ilkin yazının sınırlılıklan çerçevesinde genel ahlak kuramlarının kam u etiğine uygulanabilir olup olm adığım tartışmak am acıyla literatürde “a y n lık tezi” olarak bilinen görüş ele alınacaktır. İkinci olarak' erdem ahlakının kamu etiği için norm atif bir yüküm lülük y ü k ley em ey eceğ in e ilişkin Kantçı yaklaşım ın tem el itirazlan karşılanmaya çalışılacaktır. Son olarak, erdem ahlakının kam u etiği açısından bazı avantajlı v e avantajsız yönleri üzerinde durulacaktır. A n ah tar Kelimeler: D eontolojik ahlak, yararcı ahlak, erdem ahlakı, kam u etiği, ayn lık tezi. GİRİŞ Bilindiği gibi, Kantçı ve yararcı ahlak kuramları ahlak yargısının temeline eylemi koyarlar. Yararcı kuram söz konusu eylemin sonucuna bakarken, Kantçı kuramlar eylemin ödevden dolayı yapılıp yapılmadığım temel ölçüt olarak alnlar. Normatif açıdan bakıldığmda bu iki kuram birbirini dışlayıcı olduğu gibi diğerinin geçerli olabileceği hiçbir ahlaki davramş türü dışta bırakmayacak şekilde genel ve kuşatıcı olma iddiasmdadır. Ancak, gerçek hayatta insanların ahlaki yaklaşımlarına baktığımızda bu tekçi yaklaşımın pek de geçerli olmadığını görüyoruz. Yani, bazı durumlarda eylemin ahlak ilkesine uygunluğuna ve eyleyenin niyetine, bazı durumlarda da sonucuna daha fazla önem veriyoruz. Bu durum hukukta da büyük ölçüde kabul edilen bir yaklaşımdır. Peki, pratik açıdan en az bu iki ahlak geleneği kadar eski, kuramsal ve felsefî olarak onlardan yüzyıllar önce ilkin Aristoteles tarafmdan işlenen, son yıllarda da yeniden önem kazanmaya başlayan erdem ahlakı kamusal etikle ne ölçüde ilişkilidir? Böyle bir etik yaklaşımm tek başma kamusal etiğin temeli olup olamayacağım savunmak iddiah bir konudur ve bir bildirinin kapsamım da aşar. Bu yazıda konuyla ilgili genel bir çerçeve çizmeye çahşacağız. Bunun için ilkin herhangi bir etik kuram ayrımı yapmaksızın genel normatif etik kuramlann hukuk, siyaset, meslek etiği ile kamusal etik alanlarmda uygulamp uygulanamayacağı sorunu üzerinde durmak gerekir. Ayrılık Tezi: Özel Ahlak, Siyasi Ahlak ve Meslek Ahlakı Etik kuramları kişilerin kamusal alan dışında özel iUşkilerinde ortaya çıkan davramşları ahlaki bakımdan değerlendirmesine yönelik normatif ilkeleri tammlarlar. Bu nedenle bazı uygulamah etikçiler özel alanda bireyler arasmda geçerli olan etik ilkelerin profesyonel meslek etiğinde veya kamu etiğinde * D oç. Dr., G aziosm anpaşa Ü niversitesi, E ğitim Fakültesi, Tokat Yrd. D oç. D r.,G aziosm anpaşa Ü niversitesi, Eğitim Fakültesi, Tokat 230 Kamu Etiği geçerli olamayacağım, çünkü bu alanlarm kendine özgü ilişkisi ve etik nonn önceliği olduğunu savunmuşlardır. Literatürde “ayrılık tezi” olarak bilinen bu görüşe göre profesyonel meslek mensupları sahip oldukları eğitim, uzmanlık ve sosyal ve mesleki roller gereği kendi üyelerine özgü hak ve görevlere sahip olduklan için özel alana ait etik ilkeler bu alanlara aynen uygulanamaz.’ Vurgulamak gerekir ki, ayrılık kuramı çift yönlü bir yapıya sahiptir. Yani, özel ilişkiler alanmda etik bakımdan yapılabilir olan profesyonel mesleklerde veya kamu alanmda yapılamaz; ya da bunun tersi, yani kamusal alanda yapılabilir/yapılamaz olamn özel alanda etik bakımdan yapılabilir/yapılamaz olması. Örneğin, kendi işyerinizde sırf bir yakınınız olduğu için bir kişiyi işe almanız etik bakımdan kabul edilebilir olabilir, ancak aynı davramşı bir kamu yetkihsi olarak yapamazsınız. Veya klinikte baygın bir şekilde yatmakta olan bir hastanıza izni olmadan iğne yapabilirsiniz, ama bir kişinin rızası olmadan yararma da olsa ona acı veren bir davranışta bulunamazsınız. Aslında ayrılık kuramımn kökeni çok daha eskiye, Machiavelli’ye dayanır. Machiavellici etikten söz eden birçok araştırmacı onun reel siyasetten hareketle önerdiği etik bakımdan çoğu kabul edilemez görüşlerini devlet yönetimi için öngördüğünü görmezlikten gelir. Bu yeni siyasi ahlak anlayışı özel ya da bireysel ahlaktan farklıdır. Landi’nin de belirttiği gibi, Machiavelli’nin küstahlığı da orijinalliği de bu aynmda yatar.* Kant ise etik siyaset ilişkisinde Machiavelli’nin tamamen tersi görüştedir. Ona göre, tüm siyasi temellendirmeler ve uygulamalar etik kontrole tabidir. Kant’a göre, siyaset ve ahlak farklı alanlara ait olmakla birlikte, siyasi alana ilişkin ilkeler ahlak ilkelerince belirlenmelidir. Kuramsal temelde siyasetle ahlak arasmda herhangi bir çelişki olamaz. Ancak, eğer uygulamada ahlaki ilkelerle siyasi ilkeler arasmda bir çeHşki veya uzlaşmazlık ortaya çıkarsa ahlaki ilkeleri izlemeliyiz. Kendi ifadesiyle: “Gerçek siyasi sistem öncelikle ahlaka saygı duymadan tek bir adım atamaz. Siyaset zor bir sanat olmakla birlikte, hiçbir sanat onu ahlakla uzlaştırmamayı gerektirmez. Her ikisi çatıştığında, siyasetin çözemediği düğümü etik çözebilir.”^ Bu düşünce Kant’m “ahlaki siyasetçi” ile “siyasi ahlakçı” ayrımı arasında da kendini gösterir. Birincisi, yani “ahlaki siyasetçi”, siyasi amaç ilkelerini ahlakla birlikte olabilecek şekilde anlar ve bu doğrultuda siyasi hak sorunımu ahlaki bir görev olarak görerek siyasi eylemlerim ödev anlayışından çıkara. İkincisi devlet adamuun ilgilerine uydurmak için bir ahlak tutar ve siyasi hak sorununu bir teknik görev olarak görerek ahlakı siyasete uydurmak için onu büker.'' Kant’m siyaseti etiğe ikincil kılan bu sıkı ahlakçı yaklaşum yirminci yüzyılın önde gelen siyaset felsefecilerinden Rawls ve Habermas’m ilk dönem siyasi kuramlarmm yapı taşlanndan biri olmuştur. Ne var ki, etikle siyaset arasmdaki bu sıkı birliktelik, yer yer siyaseti etiğe ikincil kılma yaklaşımı siyasi alamn dışun da içine alan kuşatıcı bir doktrin ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenledir ki, her iki düşünür son dönem yazılarında bu sorunu gidermeye yönelik önemli değişiklikler yapmak zomnda kalmışlardır.® Erdem Ahlakı ve Kamu Etiği 231 Ayrılık tezinin görüldüğü bir başka çatışma alanı doğal hukuk ve pozitif hukuk ayrımında ortaya çıkar. Gerçekte bu iki hukuk yaklaşımım birbirinden ayıran temel ölçütlerden biri hukukun kendi normatif sistemi dışmda harici bir moral temellendirmeye tabi tutulup tutulmaması gerektiği tartışmasıdır/ Dworkin’e göre, pozitivizmin sandığınm aksine, çağdaş karmaşık hukuk sistemlerinde neyin yasa olup olmadığım belirlememizi sağlayan nihai bir test yoktur ve hukuki ölçütler ile etik ölçütler arasında nihai ayrım da yapılamaz.’ Dworkin, hukuk ile etik arasında zorunlu bir bağ olduğunu savımur. Hukuk-etik ilişkisini zorunlu gören bir başka düşünür de Habermas’tır. Habermas’a göre, modem toplumlarda hukuk ile demokrasi arasındaki tarihsel bir rastlantıhlık değil, içsel ve kavramsal bir ilişki vardır. Hukuk bir yönüyle sosyal gerçekliğin, bir yönüyle de normatif düzenin bir parçasıdır. Ona göre, hukukun pozitifliği sadece tarihsel veya toplumsal olarak şu veya bu şekilde var olan keyfî kararlarlarm üzerine temellendirilemez.® Hukukun etik değerlerin meşruluğuna da ihtiyacı vardu:. Görüleceği üzere, etik-siyaset, etik-hukuk, etik-meslek ilkeleri ve etikkamusal yönetim arasındaki ilişki karmaşık bir yapıya sahip olduğu gibi, bu alandaki kuramsal yaklaşım ve temellendirmeleri derinden etkileyecek öneme sahiptir. Dennis F. Thomson, paradoksal bir iUşki olarak gördüğü bu durumu veciz bir şekilde şöyle ifade eder: “Diğer konular etikten daha önemli olduğu için, etik herhangi bir konudan daha önemlidir.’” Bireysel etikle kamusal etik arasmdaki ilişkinin iki boyutu vardır. Kurumsal anlamda bu ilişki devletin veya kamu kuruluşlarmın yurttaşlarla olan ihşkisi ve uygulamalarmda etik ilke ve değerlere uymasım ifade eder. İkinci boyut, birey olarak kamu görevlilerinin sırf kamu görevlisi olmaları bakımmdan uymalan gereken etik ilkellerle ilgilidir. Bizim bu yazıda üzerinde duracağımız daha çok kamu görevlilerinin etik davranışları hakkındadır. Erdem Ahlakı ve Kamusal Etik Üç ahlak geleneğim kamusal etik açısından değerlendirirsek genel anamda şunlan söyleyebiliriz. Herkesi bir ve aym kabul ederek ahlaki eylemlerde genel toplumsal ve kamusal yaran göz önünde bulundurması açısmdan yararcı ahlak kamusal etiğin temel ilkeleri ile örtüşür. Ancak, bir eylemin genel toplumsal yararım hesap etmenin güçlüğünün yam sura, yararcıhğı adalet ilkeleri ile uzlaştırma noktasmda önemli eleştiriler söz konusudur. Kantçı - deontolojik yaklaşım ise bireylere açık ve etik bakımdan zorlanabilir yükümlülükler yüklemesi bakımmdan kamu etiği için en uygım yaklaşım gibi görünmektedir. Kant’a göre iki tür ödev söz konusudur. Birincisi, yalnızca bireyin kendi özgür smırlamasma dayanan erdem ödevleri; İkincisi ise, dışsal sımrlamamn ahlaki yönden olanaklı olduğu hak ödevleri. Kant’a göre, yetkinolmayan ödevler arasmda yer alan erdem ödevlerinin üç özelliği vardu:. Biricisi, bu ödevler ne yapılması gerektiğini açıkça belirlemezler; çünkü öznesi belirsiz kişilerin yine öznesi belirsiz kişilere karşı gerçekleştirdikleri ahlaki davramşlan tammlarlar; İkincisi, dışsal bir güçle (örneğin, yasal veya sosyal yaptırımla) 232 Kamu Etiği zorlanamazlar; son olarak bu ödevler belirli bir hak iddia etmeye yönelik yükümlülükler tammlamazlar. Kant’m bu smıflandırmasuıdan bakıldığmda erdem eylemleri kamu etiği açısmdân ilgili ve ilişkili eylemler değildir. Kant’m hak etiği ve erdem etiği ayrum bazı yazarlann sosyal ve ekonomik haklarm bir insan hakkı kategorisi olarak görülemeyeceği savuımıasma temel oluşturmuştur. Bu yaklaşmıa göre, bu tür yardmılar erdem türünde bir normatif değere sahiptirler ve bunlara karşılık gelen “yükümlülüklerin ve yükümlülük sahiplerinin belirsiz olduğu”, dolayısıyla söz konusu yükümlülükleri somut olarak yerine getirmek mümkün değildir.'" Kısaca, sosyal ve ekonomik hak yükümlülükleri diye tanımlanan yükümlülükler tıpkı Kant’m öngördüğü erdem davranışları gibi sınırı ve öznesi belirsiz yükümlülükler öngördükleri için bir hak kategorisi içinde görülemezler. Bu görüş görünürde makul görünüyor olsa da birçok bakımdan temelsizdir. Erdem türü davranışlarm birey açısmdan belli ölçüde smırı ve öznesinin belirsiz olduğunu kabul etsek bile, aym durum kamusal açıdan söz konusu değildir. Demokratik devletler sosyal devlet anlayışı çerçevesinde vatandaşlaruun sosyal ve ekonomik haklamun kapsam ve sınırmı hukuksal temelde belirleyip bu haklan sadaka kültüründen “hak temelli” insan hakkı anlayışına dönüştürmektedirler. Günümüz insan haklan anlayışın kuramsal olarak büyük ölçüde bu anlayış temeli üzerine kuruludur." Kant’m ve bazı klasik liberal kurmacılarm yukarıda özetlemeye çahştığımız aynmlan savunulabilir değilse, yani insan haklan açısmdan erdem türü davraraşlar ile hak türü davrâmşlar kamusal yönetim açısından aym veya benzer normatif temele sahipse, aym temellendirme erdem ahlakmı kamu etiği ile ilişkilendirmede dayanak olabilir mi? Kanaatimizce olabilir. Bu görüşümüzü genel batlarıyla göstermek için erdem ahlakmı diğer ahlak kuramlarmdan ayıran özellikler üzerinde durmak gerekir. Kantçı ve yararcı görüşlere karşı üçüncü alternatif ahlak kuramı olarak ileri sürülen erdem ahlakınm söz konusu eksiklikleri gidermede ve ahlak gerçekliğini bütünüyle açıklamada başanh olup olamayacağım anlamak için bu kuramın temel görüşlerini ortaya koymamız gerekir. Michael Slote’un şu tanımından hareketle erdem ahlakmm ana özelliklerini belirleyebiliriz. Slote’a göre, “Erdem ahlakı, ‘yükümlülük’, ‘hak’ ‘gereklilik’ ve ‘ahlaki yanhş’ gibi deontik kavramlar yerine ‘iyi’ veya ‘yetkin’ gibi aretik kavramlan esas olarak alır ve eylemlerin ve seçimlerin değerlendirilmesinden daha çok eyleyenlere (agents), onlann iç motivlerine ve karakter özelliklerine "vurgu yapar.”'* Slote’un tanımı erdem ahlakının aymcı özelliklerinin tümünü içermemekle birUkte “karakter”, “eyleyen”, “iç-motiV”, “iyi” ve “yetkinlik” gibi erdem ahlakımn temel kavram ve özelliklerini vurgulaması bakımından doyurucudur. Erdem ahlakma göre, erdemler kendinde iyi ahlaki değerlerdir, dolayısıyla bu erdemlere sahip olmak iyidir. Bir eylemin ahlaki doğruluğu ilgili ve gerekli motivasyona sahip olan Mşice yapılmasma bağhdır. Maddeler halinde vermek gerekirse; Erdem Ahlakı ve Kamu Etiği 233 1. Erdem ahlakında karakter normatif bir öneme sahiptir. 2. Erdem ahlakı eylem temelli değil, eyleyen temelli bir ahlak anlayışıdır, 3. Etik bakımdan nasıl eylemde bulunulduğundan ziyade nasıl bir insan olunduğu önemlidir. 4. Ahlaki değer, iyilik, adalet, yardımseverlik, dayanışma, sadakat ve cesaret gibi erdemler üzerine kumludur. 5. Her erdemin kendine özgü ayıncı duygusu vardır ve bu duygularla birlikte yapıidıklannda erdemli davramş olurlar." Birçok kamusal yükümlülük doğrudan erdem davramşı içerir. Sadakat, dayamşma, yardımseverlik, hoşgörü, fedakarlık, ılımlılık gibi erdem davramşlan kamusal etiğin temel değerleri arasmdadır. Erdem ahlakı, ahlaki yargılamada eylemin sonucuna değil, bu eylemi gerçekleştirene ve onun karakter özelliklerine bakar. Erdemli kişi, Aristoteles’in ifade ettiği gibi, doğru zamanda, doğru yerde, uygun duyguyla hareket eden kişidir. Erdem ahlakı bu yönüyle ödev ahlakmm tammlayamadığı yükümlülükleri tanımlaması açısmdan da kamu etiği için uygun bir yaklaşımdır. Erdem ahlakı cumhuriyetçi yönetim için de temeldir. Cumhuriyet yönetiminin gerektirdiği vatandaş niteliğinin erdeme dayadığı düşüncesine Montesquieu ve Rousseau’jm izleyerek Atatürk’ün de önemle vurguladığı biliyoruz. Cumhuriyet bayramlannda sıklıkla duyduğumuz “Cumhuriyet Erdemdir” sözü asimda Montesquieu’ya aittir. Çok azmuzm devamım merak ettiğimiz veya bildiğimiz bu söz cumhuriyetin kendisini niteleyen bir söz değil, cumhuriyet yönetiminin gerektirdiği yurttaşları nitelendirmek içindir. Üç yönetim şeklinden söz eden Montesquieu bunlardan saltanat hükümetinin onura, istibdat hükümetinin korkuya, cumhuriyetin ise fazilete dayandığım savunur.” Ancak bu, “herhangi bir cumhuriyette kişilerin faziletli oldukları anlamına değil, faziletli olmalan gerektiği anlamma gelir,”'® Çünkü hemen hemen tüm cumhuriyetçi yazarlarm ifade ettiği gibi, cumhuriyet bir duygudur ve kişilerin kamu adma özel tutkularmdan fedakârlık, hatta feragat etmelerini gerektir. Kamusal erdemlerin kaynağı olarak tek başma aileye, piyasaya veya sivil toplum örgütlerine güvenemeyeceğimizin farkına varan bazı liberal düşünürler de bu tür erdemleri kazandırmamn en güvenilir ortamınm eğitim kurumlan olduğunu savunmaktadır,’®Karakteri temele alan erdem ahlakmm en önemli özelliği etik davramşı daha güvence altma alması, dolayısıyla kamusal güveni artırmasından kaynaklanmaktadır. Dahası, erdem ahlakı, ahlaki davramşta duyguya ve karaktere önem vermesi açısmdan doğmdan duyuşsal boyutla ilişkilidir. Bu açıdan erdem ahlakı etik eğitimi açısmdan en uygun ve en etkili sonucun almabileceği ahlaki yaklaşım gibi görünmektedir. Erdem ahlakımn da tıpkı diğer iki ahlak geleneği gibi kamusal etikle doğrudan ilgili ve ilişkili olabileceğini genel batlarıyla savunmaya çalıştığımız bu yazıyı önemli olduğunu düşündüğümüz şu uyarıyla bitirmek istiyoruz. 234 Kamu Etiği Kuşatıcı bir kamu etiği yaklaşımı her zaman özel alana müdahaleci olma potansiyeline sahiptir. Bu nedenle, erdem ahlakımn kamusal etikle ve meslek etiğiyle ilişkisini kurarken bireysel özgürlüğün değerini, rneslek mensuplannm ve hizmet alanlarm özerkliğini hiçbir şekilde zedelemeyecek duyarlılıkta olmak son derece önemlidir. NOTLAR ‘ Sam , E. v e Foss, L. (1 9 9 1 ), “Professional Ethics: An Empirical T est o f the Separatist T hesis”, Journal o f Public Administration Research and Theory: J-PART, 1 (2):131-146. ^ Landi, Enesto, (1 9 9 5 ), “N ico la M achiavelli”, Batı Düşüncesinde Siyaset Felsefeleri içinde, M .Ü . İlahiyat Fak. Y ay. (çev . N ejat M uallim oğlu), İstanbul. ^Kant, Kant, 1. (1 9 9 1 ), Political Writings, trans. H. B . N isbet, ed. B y H, R eiss, C am bıldge, C am bridgeU niversityPresSjS 125. Kant: 1991:118. ®B u konudaki açıklam alar için bakınız, Y a a c ı, Sedat, (2 0 0 2 ). Justice and Justification: The Argument Against Kantian Subordination o f P olitics to M oralit (The Cases o f John Rawls and Jurgen Habermas, O D T Ü F elsefe B ölüm ü, Y ayınlanm am ış doktora tezi. ®B akınız, H im m a, K. E. (2G06),,“P h ilosoplıy o f Law”, hltD://iev.utm.edu/l/law-phil.htm ’’ D w orkin, R. (1 9 7 8 ), TaİdngRights Seriousiy. M assachusetts: Harvard U niversity Press. * Habermas, J. (1 9 9 8 ), Between Facts an dN on n s, The M IT Press, M assachusetts, s. 38. ®T hom son, D . F. (1 9 9 2 ), “Paradoxes o f G overnm ent E thics”, Public Administration Review, 52(3): 25 4-259. Bu konudaki görüş v e karşı eleştiriler için bakınız, D avid B eetham , Dem okrasi ve İnsan Hakları, (çev. B ilal Canatan, Liberte Y a y ın la n , Ankara, tarihsiz. " B u açıklam aya Kant s ö y le itiraz edebilir. B ir erdem davranışı bireyin yapm ası gereken tanım lanabilir bir görev olduğunda erdem ödevi olmaktan çıkacaktır. Erdem ahlakı açısm dan bu hiç de bir sorun teşkil etm ez. A ksine bu yaklaşım ın öngördüğü gibi alanını genişletir. Slote, M ichael (1 9 9 2 ), From M orality To Virtue, Oxford: O xford U niversity Pres, s. 89. ” Erdem ahlakının genel özellikleri v e duygu boyutu konusunda bakınız, A slı Y a zıcı, A n Inquiry C on cem in g the Place o f E m otions in Virtue Ethics (A C om parison B etw een A ristotle and Kant), O D T Ü Felsefe Bölümü, Yayınlanmamış doktora tezi. M ontesquieu, Kanunların Ruhu Üzerine, Türkçesi: Fehm i B aldaş, S e ç Y ayın D ağıtım :lstan b u l,. 20 0 4 , s. 49. '®fl. . g .e ., s. 51. M akiniz, K ym lickai W . (2 0 0 4 ), Çağdaş Siyaset Felsefesine Giriş, İstanbul b ilgi Ü niversitesi Y ayın lan , İstanbul. EVRENSEL İLKELER IŞIĞINDA YEREL ■DEĞERLERİN ANLAMLANDIRILMASI OLANAKLI MIDIR? KANT’IN-AHLÂK İLKESİNİN UYGULANMASINA DAİR ÖNERİLER İsmail SERİN* özet İlk k ez derli toplu bir b içim de Aydınlanm a Çağının en önem li v e etkili filozofu İmmanuel K ant’ın dillendirdiği evrensel ahlâk yasası uyannca insan ö y le eylem elidir k i, davranışıyla insanı araç haline getirm esin. Kültürden, toplumun koşullanndan, geleneklerden v e dinsel etkilerden ann d ın lm ış bu ilkenin buyurganlığı herhangi bir koşul ya da sınır tanım am asıyla ünlüdür. O ysa insanlar, hem bireysel hem de toplum sal gerekçelerle bu formel ilk eyle kendilerini her zaman bir çek işm e içinde bulurlar. K ant’m ahlâk anlayışı açısından etik değerlerin herhangi bir kültürel, toplum sal ya da siyasal baskı ya da ilgi içerisinde anlaşılm am ası gerekir. B u ilke(ler) evrenseldir; ulusal ya da yerel çerçeveyle sınırlı görülem ezler. O ysa ö zellik le ulusal sınırlarla belirlenm iş topraklarda yaşayan topİum lann kendi kültürlerinden geleneklerinden süzülerek gelen değerler her zaman bu evrensel ilkelerle uyum içind e değildirler. A ralannda gerilim arttığında genellikle evrensel ilk eler lehinde çözü m e gid ilm ek istenir. Yani yerel değerler yeniden anlam landınlır. Topİumlann örgütlenm esinde rol oynayan faktörlerin pek çoğunun devredışı bırakılmasının nedeni bunların, sorunları çözm ekten ziyade artırdığının apaçık olmasıdır. S ö z gelişi Ortaçağ boyu nca A vrupa'da yaşanm ış m ezhep çatışm alan, ahlâk ilkelerininin dinsel değerler tarafından tanımlanm asının önündeki en büyük engeldir. Kant’ın ahlâk felsefesinin Hıristiyanlık idealleri üzerine kurulm adığı apaçıktır, ly i’nin kökeninde günah/sevap ya da kutsal m etinlerin buyurganlığı yoktur. Bunun b ö y le olm asının bir nedeni de ortaçağlar boyu nca Avrupa’da yaşanm ış olduğunu gözlem led iğim iz dinsel çatışm alann ahlâk ilkelerinin ev renselleşm esini önlem esidir. İyi ya da doğrunun belirti bir inanç sistem inin önceliklerine terk ed ilm esi fanatizm i azaltacağına güçlendirmiştir. Yani iyi bir Hıristiyan olm ak iyi ahlâklı bir insan olmaktan ö n ce g elm esi eleştirilm ektedir. K ısacası ahlâkın tem eline dinsel bir dayanak yerleştirm ektense, aklı koyan bir yaklaşım sö z konusudur. D insel çatışm alar bu tercihin yapılm asını kolaylaştırm ıştır. Bu noktada ulusal değerier ço k daha büyük güçlükler doğurmaktadır; çünkü tarihin kaydettiği olaylar, hom ojen bir değerier bütünlüğü olm adığını düşündürmektedir. Sonuç olarak, evrensel bir ahlâk ilk esine duyulan ihtiyaç ile içinde yaşadığım ız çağın gerçekleri arasındaki makasın açılm ası tepeden dayatma tehlikesini artınrken; makasın kapanması toplum sal ilerlem enin v e gelişm enin m eşruluğuna katkıda bulunmaktadır. B u bildiride evrensel ilkelerin yerel değerieri anlam landırm asının olanak lılığı, K ant’ın ahlâk felsefesi m odel alınarak sorgulanacaktır. A n a h ta r K elim e le r : Kant A hlâk ı, Evrensellik, D eğer, Y erellik. îlk on yılım bitirmek üzere olduğumuz yirmi birinci yüzyıl için genel bir niteleyici üzerinde fikir birliği sağlanmamış olsa da en yalacı sorunumuzun “Nasıl yaşamalı?” sorusu olduğuna herhalde pek itiraz gelmeyecektir. Bilimin teknoloji desteğiyle yeniden örgütlediği toplumlar ve bu toplumlarm sunduğu ' Öğr. Gör. Dr., U ludağ Ü niversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, F elsefe B ölüm ü. 236 Kamu Etiği olanaklarla uzayan insan yaşamı bizleri, kaçınılmaz bir biçimde kalabalıklaşan bir gezegenle karşı karşıya bıraktı. Kıt kaynakların kullanımı için verilen mücadeleler ve üretilen malların pazarlanması için harcanan çabalar dünyayı olmadığı kadar küçülttü. Geçmişte çok uzun bir zaman dilimüıe yayılan toplumlar arası ilişkiler artık anlık zaman dilimlerinde gerçekleşmektedir. Bu haliyle küreselleşme, bir yandan günlük yaşamları kolaylaştırmasıyla olumlu yüzünü ortaya koyarken, öte yandan atalarımızdan bize miras değerleri de -en iyimser yorumla söylenecek olursa- aşmdırmaktadır. Büyük ölçüde geleneklerin ve özellikle dinin tarif ettiği bir hayat süren insanlar artık Ortaçağlardakini andıran bir çatışma içine girme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar. New York’taki Dünya Ticaret Merkezi’ne düzenlenmiş saldırıyı birkaç çılgm teröristin işi-diye görmek konu 3 nı küçümsemek demektir. Geri kalmış ya da kapalı toplumlarm çözemedikleri sorunlarmm kaynağmı ararlarken neden başka kültürleri ya da uygarlıklan suçlu gördükleri, üzerinde kafa yorulması gereken bir sorundur. Açıkçası akla tamnan evrensellik, söz gelişi dinlere de tamnabilecek midir? Hakikati arayan insan için, kutsal kitaplarda zaten bu hakikat yazılı mıdır? İyi ve doğrunun ne olduğunu nasıl bilebiliriz? Kant açısmdan özgtirlüğün yasalarıyla uğraşan ahlâk öğretisi (Kant, 1981: 1) elbette insanının mutluluğunu gözeterek daha yaşanabilir bir dünyamn koşullarım araştmr. Bu araştırma boyunca somut örnekler ya da durumlardan yola çıkarak genel ilkeye ulaşılamaz; çünkü peşinde olduğumuz ilke her durumda ve her zaman geçerli bir iDce olmalıdır. Böylelikle formel ve koşulsuz olan bir ahlâk ilkesi doğallıkla geçerliliğini bir başka şeye borçlu olmamalıdır. Özgürlüğün ve ahlâk yasasımn temellendirilmesi Kant’m bu konudaki iki temel eseri olan Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi ve Pratik Aklın Eleştirisi’nâe farkhiıklar gösterse de (Ameriks, 1981: 53-54) insanlara nasıl yaşamalan gerektiğini söylemektense, sürdükleri yaşanun hesabım verebilmelerini sağlamak daha doğru görünmektedir. Kuşkusuz bu hesap veriş akla mantığa uygun bir süreçten oluşimaktadır. Öyleyse “maksimimin aym zamanda genel bir yasa olmasım isteyebileceğim şekilden başka türlü hiç davranmamalıyım” (Kant, 1981: 17). Bu ilkenin en önemli varsayımı insanlarda akhn ortak ve sağlam bir yargıç olmasıdır. Oysa insana özgü diğer kaynaklar bu kadar ortak ve sağlam değildir. Türkiye koşullan gözönüne almdığmda bu ahlâk anlayışınm ne kadar önemli olduğu hemen anlaşılacaktır. İUdn geleneksel ve/veya dinsel bir otoritenin belirleyici olmadığı ahlâk için dinlerin ötesine geçen genişlikte bir alan açılması, (Pahnquist, 1992: 136) söz gelişi standart laiklik tartışmalarma olumlu bir katkıda bulımacaktır. Açıkçası, dinin ahlâkça terbiye edilmesi, dinsel etkinliklerin tarihsel/kültürel bir bağlama yerleştirihnesini kolaylaştıracağı için dinler arası çatışma yerini diyaloga bırakabilecektir. İkinci olarak insamn davramşlarma anlam katan bu ilke, modem insanm kendini herşeyden üstün tutan bencilliğinin törpülenmesine de olanak tamyacakür. Schmidt açısmdan Kant’m ahlâk anlayışı, insan doğasmın bütünüyle dışlanmadığı, insan bireyinin kendi mutluluğunu ötekilerinkiyle çatışma içine sokmadan deneyimleyebileceği Evrensel İlkeler Işığında Yerel Değerlerin Anlamlandırılması ITıl bir alandır (Schmidt, 2005: 81). Ancak, koşulsuz buyruğun evrenselliğinin altında yatan on sekizinci yüzyıla özgü boş bir insan sevgisi ise (Haezrahi, 1952: 167-168) işte o zaman insan doğasının bir kez daha araştırılması kaçınılmaz olacaktır. Zira yerel değerlerin birbirleriyle çelişen, çarpışan kargaşa doğuran güçlerinin önüne nasıl bir engel konulacağı hayati önemde bir sorundur. Söz gelişi Hıristiyanlığın insana tamdığı biriciklik, yücelik ve diğer varlıklardan daha üstün konum, dünyanm tüm kültürlerine aym nesnellikle taşmabilecek midir? Kant, açıkça akıl sahibi insanların istemelerinin özelliği olarak özgürlüp varsaymaktadır (Kant, 1981: 66-67). İnsarun özgürlüğü hiçbir kültürel, toplumsal ya da dinsel ilkeye feda edilemeyecek kadar değerlidir. Öyleyse inşam çevreleyen tüm değerleri, bizzat o insan kendi özerkliği içinde deneyimleyebildiği oranda ahlâklılıktan söz edilebilecektir (Silber, 1981; 178). Doğayı ancak doğayla açıklamanm olanaklı olduğunu bizlere gösteren modem bilimin, felsefece karşılığım belki de en iyi ahlâk alanmda görebiliriz. Kant’m ahlâk anlayışma, Batı metafiziğinin açmazları ile modemizmin çıkmazlan arasmda sıkışıp kalmış bu görüşün, akla hiç olamayacağı kadar mükemmel bir konum tamması nedeniyle ağrr bir formalizme neden olduğunu ileri sürerek karşı çıkmak (Watson, 1986: 182), herhalde büyük kalabalıkların durumu gözetildiğinde en fazla gerçekçi bir yorum olarak kabul edilebilir. Dürtüleriyle yaşamaya, kalıplarla düşünmeye alıştınlmış insanlarm sayıca çokluğu asimda Kant’m ahlâk anlayışım zayıflatmaktan ziyade haklılığım artırmaktadır. Geçen yüzyıl iki büyük savaşa ve sayısız toplumsal altüst oluşlara sahne oldu. Herşey bir kenara, özgürlük peşinde koşan milyonlarm mücadelelerine tamklık ettik. Dünyamn her yerinde değilse bile bazı bölgelerinde düşüncenin özgür olduğunda nelerin başanlabileceğini görüyoruz; ama hala dünyanm hemen hiçbir yerinde vicdan özgürlüğünden söz edemiyoruz. Oysa tekil insamn birey olabilmesinin yolu, onu vicdamyla baş başa bırakmaktan geçiyor. Ancak o zaman kişi, ahlâklılık için meşru bir zemin bulabilecektir. “İki şey, üzerlerine sık sık eğilip ısrarla düşünülürse, insanm ruhsal yapışım hep yeni, hep artan bir hayranlık ve korkunç saygıyla dolduruyor: üzerimdeki yıldızlı gök ve içimdeki ahlâk yasası.” (Kant, 1999: 174) Kant’m Pratik Aklın Eleştirisi’m sonlandırrrken sarfettiği bu ünlü sözleri; ahlâk felsefesinin, olan ile olması gereken arasmdaki kopukluğun ne kadar köklü olduğunu göstermesinden başka, insan tekilinin yobazlık ve boş inançlardan uzak durarak ve tıpkı bir kimyacı gibi deneysel olam akılsal olandan ayırmayı su'adan anlama yetisi üzerinde yılmadan deneyerek, ona bilimin bilgeliğe açılan dar kapısmdan geçiş yolunu da göstermektedir (Kant, 1999: 176). İnsana yaraşan yüce değerlerin neler olduğunu sıralayıp bunlar için nelere yapılması gerektiğim öğütleyip duran öğreticilerin değil, kapısında felsefenin bekçilik yaptığı bilimin öğretileriyle geniş kitleler doğru dürüst aydmlatılabilir. KAYNAKÇA Ameriks, K (1981), “Kant’s Deduction of Freedom and Morality”, Journal o f the History o f Philosophy, Cilt 19, s. 53-80. 238 Kamu Etiği Haezrahi, P. (1952), “The Avowed and the Unavowed Sources o f Kant’s Theory of Ethics”, Ethics: An International Journal o f Social, Political, and Legal Philosophy, Cilt 62, s. 157-168. Kant, I. (1981), Ahlâk Metafiziğinin Temellendirilmesi, (Çev. İonna Kuçuradi), Hacettepe Üniversitesi Yayınlan, Ankara. Kant, I. (1999), Pratik Aklın Eleştirisi, (Çev. İonna Kuçuradi, Ülker Gökberk, Füsun Akatlı), Türkiye Felsefe Kurumu, Ankara. Palmqüist, S.R. (1992), “Does Kant Reduce Religion to Morality?”, KantStudien: Philosophische Zeitschrift der Kant-Gesellschaft, Cilt 83(2), s. 129148. Schmidt, C.M. (2005), “The Anthropological Dimension o f Kant’s Metaphysics of Morals”, Kant-Studien: Philosophische Zeitschrift der Kant-Gesellschaft, Cilt 96, Sayı 1 s. 66-84. Silber, J. R. (1981), “Kant and the Mythic Roots of Morality”, Dialectica: International Journal o f Philosophy ofKnowledge, Cilt 35, s. 167-193 . Watson, S. (1986), “Kant on Autonomy, the Ends of Humanity, and the Possibility of Morality”, Kant-Studien: Philosophische Zeitschrift der KantGesellschaft, Cilt 77, s. 165-182 ÇEVRE ETİĞİ ÇEVRE ETİĞİ: SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA KAVRAMINA YENİ BİR BAKIŞ Canan Emek SARIGÜL* O zct Sürdürülebilirlik v e sürdürülebilir kalkınma, günüm üzde tüm disiplinlerde üzerinde en çok tartışılan kavramlar arasında yer almaktadır. Dünya Ekonom ik K alkınm a K om isyon u ’nun tanımına göre “g elecek kuşakların kendi ihtiyaçlannı karşılayabilm e olanaklarından ödün verm eksizin bugünün ihtiyaçlannı karşılayabilecek kalkınm a” şeklinde ifade edilen kavram bir idealar ve çelişk iler bütünüdür. B u bağlam da, sürdürülebilir kalkınm a ilkeleri çevre etiği açısından da tartışmalı bir alan oluşturmaktadır. Çünkü; çevre etiği, insanın ve doğanın sürdürülebilir ge le ce ğ i için çevre duyarlılığı bilinci oluşturm ayı am aç edinen bir söylem etiğidir. Çevre e tiği, ayn ca, doğanın sürdürülebilirliği açısından var olan toplum sal v e ekonom ik politikaları çevre duyarlılığı bilinci ile sorgulamakta da önem li bir araçtır. B u çalışm ada, “karşılıklı bağım lılık” ilkesi üzerine tem ellenen, sosyal, kültürel, ekonom ik ve çevresel boyu tlan olan sürdürülebilir kalkınm a kavramı, çevre etiği açısından sorgulanmaktadır. Sürdürülebilir kalkınm a, ekosistem in bütünlüğü v e ekolojik sürdürülebilirlik çerçevesinde irdelenm ekte v e çevre etiği ilkeleri üzerinden değeriendirilmektedir. A n a h ta r K elim e le r ; Sürdürülebilirlik, Sürdürülebilir K alkınma, Etik, Ç evre Etiği. 1. GİRİŞ “Bütün canlı türlerinin ve doğal kaynakların sürdürülebilir kalkınmanın kurallarına uygun olarak yönetilmesinde dikkatli davranmak gerekir. Ancak bu şekilde doğanın bize sağladığı paha biçilmez zenginlikleri koruyabilir ve sonraki nesillere devredilebiliriz. Bizim ve bizden sonrakilerin refahı için şimdiki sürdürülemez üretim ve tüketim kalıplarının değişmesi gerekiyor” (Birleşmiş Milletler Bildirisi 6. paragraf, 5. satır başı). Sanayi devrimi sonrasında insamn üretim ve tüketim faaliyetlerinin sonucu olarak çevresel değerlerin tahrip edilmesi, doğal varlıklarm yok olmaya başlaması, ekolojik dengenin bozulması ve bu bozulmamn nitelik ve nicelik olarak artmasıyla birlikte çevre koruma, dünya genelinde en önemli gündem maddelerinden biri haline gelmiştir. Kapitalist modelde kalkınma ekonomik büyüme ve gelir seviyesinin' artması ile eş tutulmaktadur. Üretim kaynakların sımrlı olduğu gerçeğinden hareketle kapitalist ekonomik modeldeki büyümenin sürdürülemez olduğu açıktır. Geleneksel etik felsefesinin bir alt disiplini olarak çevre etiğinin ortaya çıkışı da çevre sorunlarımn artışı ve buna paralel olarak da çevre korumaya yönelik ilgi ve örgütlenmeler ile eş zamanlıdır . * Araş. Gör., İnönü Ü niversitesi İktisadi ve İdari B ilim ler Fakültesi Kamu Y önetim i B ölüm ü. 240 Katnu Etiği Sürdürülebilir kaUonma kavramı sadece ekonomik boyutu olan bir kavram değildir. Sosyal, kültürel ve çevresel boyutlan olan çok boyutlu bir kavramdır. Ekonomik ve doğal çevrenin karşılıklı bağımlılığı üzerine temellenen, doğal kaynaklan tüketmeden gelecek kuşaklarm da ihtiyaçlarım karşılamasma olanak tamyan, bugünkü ve gelecek kuşaklarm dengeli kalkınmasmı amaçlayan bir kalkmma modelidir. Kavram aym zamanda ekonomik büyüme ile çevre koruma arasmda dengenin sağlanması gerekliliği üzerine temellenmektedir. Çevresel kaliteyi ve beşeri sermayeyi de dikkate alan kaynakların en uygun kullammını amaçlayan uzun dönemli bir kalkınma modeli olan sürdürülebilir kalkınma literatürde tartışmalı bir alam oluşturmaktadır. Ekonomik ve doğal çevrenin karşılıklı bağımlılığının kalkınma politikalarmda alınmasına gereksinim olduğuna dair ilk kapsamlı uyan bilindiği gibi Roma Kulübü’nün “Büyümenin Smırlan” başlıklı raporunda 1972 yılında yapılmıştır. Aynı yıl içersinde yapılan Birleşmiş Milletler çevre konferansı ekoloji ve kalkınma arasmdaki dengeyi ön plana çıkaran “eko kalkınma” politikası çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmamn iki temel öğesi olan insan merkezlilik ve gelecek nesillerin kaynaklarımn korunması konularım gündeme getirmiştir (îşgüden ve Ercan ve Türkay, 1995: 203-204). Ancak kapitalist ekonomi kurallan çerçevesinde sürdürülebilirlik, ekonomik kalkmma ve ekolojik denge gibi zıt kavramların uyumunun hangi koşullarda mümkün olacağı henüz açıklık kazanmamıştır. Bu bağlamda, sürdürülebilir kalkmma kavrammm çevre etiği açısından derlendirilmesi önem taşımaktadır. 2. ÇEVRE ETİĞİ 1. 1. Çevre Etiği Nedir? Etik terimi köken olarak eski Yunanca’da, kişinin ahlaksal huy ya da karakterine karşılık gelen “ethos” sözcüğünden türetilmiştir. Etik, genel anlamıyla; insanm dünyadaki var oluş amacına odaklanarak, insan doğası için iyi olanla, kötü olamn neler olduğunu belirginleştiren; insanm gerek kişisel, gerekse toplumsal yaşamında karşılaştığı sorunlan ele alıp, çözüm önerileri getiren; temelleri ile yasaları başta olmak üzere, değere konu bütün yaşam alanım her yönü ile inceleyen; her durumdaki var oluşla ilgili doğru ilke ve bilgilere ulaşarak yeni ahlak anlayışları önermek amacı ile yürütülen ussal ve eleştirel sorgulama biçimi (Karakoç, 2004: 59) olarak tanımlanabilir. Toplumsal yaşarm hemen hemen her alanda hızlı değişim ve dönüşümlerin yaşandığı günümüzde sıklıkla kullamlan etik kavaramı doğru-yanlış, iyi-kötü gibi ahlaki yargılan ele alan, insan eylemlerinin ilkelerini sorgulayan bir bilim dalıdır. Etik, felsefenin bir alt disiplini olarak, ne yapılması ya da yapılmaması gerektiği hakkında genel bilgi sağlamaktadır. Nasıl yaşamalıyız? Ne yapmalıyız? Hangi davramşlanrmz doğru ya da yanlıştır? Ahlaki anlamda zonınluluklanmız neler olmalıdır? ve benzeri somlar etiğin konusunu oluşturmaktadır. Çevre etiği ise, insamn içinde yaşadığı çevre ile onun doğal dengesini bozmadan, nasıl bir ilişki geliştirilmesi gerektiğini araştıran bir felsefe disiplinidir. Klasik etik Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni Bir Bakış 241 anlayışı insanlar arası ilişkileri birbirlerine karşı davranış düzeyinde incelemektedir. Çevre etiği ise klasik etik, anlayışına bir ölçüde farlılaşarak, insanın doğa, ya da geniş anlamda kendi dışındaki dünya ile nasıl ilişkide bulunması gerektiğini incelemektedir (Yağanak ve Önkal, 2009). Çevre etiği ise; insanlar ile doğal çevreleri arasmdaki ahlaki ilişkilerin sistemli olarak incelenmesi, bir başka ifadeyle ahlak kurallarmm insanlarm doğal dünya karşısmdaki davranışlarım yönettiğini ya da yönetmesi gerekliliğini öngören, insanlarm kimlere ve nelere karşı sorumlu' olduğunu ve bu sommluluklarm haklılığmı açıklayan bir kuramdır (Mahmutoğlu, 2007:115-116). Çevre etiğinin kökenleri Antik Yunan felsefecilerine kadar götürülebilir. Çevresel hareketin yeni sayılabilir bir akım olduğu düşüncesiyle bu yargıya karşı çıkılâbilirse de, insanm doğayı göz önüne alarak, doğaya uygun yaşaması düşüncesi, insanlığm ilk dönemlerinden itibaren ifadesini bulmaktadur. Aşurı zenginlikten kaçmma, doğal olana yaklaşma ve doğaya uymayan bir davramşla başka insanlara zarar vermekten korunma şeklinde özetleyebileceğimiz gerekçeleri ise birbirine benzemektedir (Fırat, 2003: 126). Çevre sorunlarma felsefi ilgi 1960’larda Üçüncü Dünya Ülkelerindeki hızlı nüfas artışmm yarattığı beslenme sorunu ve çevre üzerine yarattığı baskı, bu ülkelere gelişmiş ülkelerden yapılacak yardım sorunu bağlamında gelişmiştir. Nüfus artışı bağlanımda felsefî etik sorunlarda ortaya çıkmıştır. Zengin ülkeler yoksul ülkelere yardım yapmalı mı? Yoksul ülkelerin insanları açlıktan ölürken zenginlerin evde besledikleri hayvanlara büyük kaynaklar ayırması kabul edilebilir mi? Zengioler yardım etmeye ahlaksal bakımdan yükümlü müdürler? Nüfijs artışma devlet müdahale etmeli midir? Doğum kontrolü ahlaksal bakımdan kabul edilebilir mi? Bunlar sorulan başlıca sorulardır. 1960’larm sonlarma doğru ise çevre sonmlarımn asıl nedeninin kültürel olduğu fikri gelişmeye başlanuş, çevre sorunlarım Batı uygarlığımn felsefi, metafizik veya dinsel inançların bir sonucu olarak yorumlayan yayınlarm sayısı artmıştır (Ünder, 1996: 12-13). Bir felsefe disiplini olarak çevre etiğinin söylemi, öncelikle yaşanan çevre sorunlarma kamuoyunun dikkatim çekmektii'. Bu boyutuyla çevre etiği, bir eylem etiği olduğu gibi uygulanan çevre politikalarnun da takipçisidir. Çevre etikçileri, insanoğlunun ve doğamn sürdürülebilir geleceğini tehdit eden politikalarm çevre duyarhlığı bilüıcini gölgelemesini engellemek isterler. Bu bağlamda bilimdeki ilerleme ile elde edilen bilginin teknolojide kullamimasmdan kaynaklanan sorunlar da, çevre etiğinin temel konularmdandır. Çevre sorunlarma artan ilginin doğal bir sonucu olarak, çevre etiğinde de çözüm önerileri farklılık göstermektedir. Ancak, tüm biı farklılaşmalara rağmen, hepsinin ortak ilgisinin, çevre sonmlarımn en aza indirilmesi olduğunu belirtmek olanaklıdır (Çüçen, 2009). Çevre etiği, genel olarak insanlar ile doğal çevreleri arasmdaki ilişkinin sitemli olarak incelenmesidir. Ahlak kurallarım insanlarm doğal dünya karşısmdaki davramşlanm yönettiğinin ve yönetmesi gerektiğini varsayımmdan hareketle bu kuralların neler olduğunu, insanlarm kimlere ve nelere karşı 242 Kamu Etiği sorumlu olduğunu ve neden haklı olduğunu açıklamak konusunda farklı çevre etiği yaklaşımlan tarafmdan farkh yamtlar verilmektedir (Jardins, 2006: 46). 2 .2 . Çevre Etiği Yaklaşımları Çevre hareketi yeni bir ahlak arayışı içinde iki farklı konum oluşturmaktadır. Bunlardan ilki insan merkezli yaklaşım, İkincisi ise çevre merkezli yaklaşımdır. Bu bakış açılan neyi, neleri denetleyerek başarmak istediklerine göre farklılaşmaktadır (Tekeli, 2001: 731) . 2. 2 .1. tnsan Merkezli (Antroposentrik) Yaklaşımlar İnsan merkezcilik, etik ilkelerin ancak insanlar içini söz konusu olabileceğini, insanm gereksinim ve çikarlarin en yüksek ve hatta özel bir değer ve öneme sahip olduğımu iddia eden görüştür. Bu görüşe göre insa dışmdaki diğer varlıklar, insanların çıkarı ve iyiliği için kullamlabilecek araçlar olduğu için özsel değerleri bulunmamaktadır (Ünder, 1996: 60) . însan merkezli düşüncenin felsefi olarak ortaya çıkışı Antik Yunan’da sofist geleneğe dayanmaktadır. İnşam düşüncenin odak noktasma yerleştiren Sofizm hümanist bir anlayışa sahip olarak tanrı merkezli, doğa merkezli vb. eğilimlerden kaçınmışlardır. Protagoras’m “...her şeyin ölçüsü insandır, var olan şeylerin varlıklarm, var olmayan şeylerin yokluklan ölçüsüdür” deyişiyle insan merkezci yaklaşım felsefe tarihinde yerini almıştır. 1960’larda çevre akımlanm güç kazanmasıyla belirginleşen bu yaklaşım, doğanm insanlık için var olduğunu, bunun ötesinde etik bir değer taşımadığım ileri sürmektedir. İnsan merkezli etik daha sonraları Batı geleneğinde insanoğlunun doğadaki tüm varlıklardan ayrı ve onlardan üstün olduğu ve bu açıdan da canlı ve cansız varlıkları da doğal kaynak ya da insanlığm kendim yeniden üretebileceği estetik bir değer olarak kabul edebileceği düşüncesine dönüşmüştür (Çmar, 2001: 266-267). 2. 2 .2. Çevre Merkezli (Ekosentrik) Yaklaşımlar Çevre merkezciler, insan olmayan varlıklar ve onlarm yaşadıkları habitatlarla yani insanm sosyal ve kültürel çevresi ile değil, doğal çevresi ile ilgilenirler. İnsamn kendine zarar veren eylemlerinden çok, doğal varlılara zarar veren eylemlerini protesto ederler. Hava ve su kirlenmesi ile, birey olarak kendileri etkilendikleri için ilgilenebilirler, ama çevreci olarak daha çok bitkileri, kuşlan, balıklan, hayvanları, böcekleri ve doğal dengeyi etkilediği için ilgilenirler Doğal çevreye inşam dahil edebilirler. Ancak doğal çevreye dahil edilen insanlar, uygarlık tarafmdan bozulmarmş, doğa ile uyum içinde yaşayan insandır. Çevre merkezcilerin korumaya değer gördükleri doğa, kültürün etkisinde kalmamış, insan eli değmemiş veya insanileşmemiş doğadır (Ünder, 996: 7-8). 2. 2 .2 .1 . Canlı Merkezli Etik Çevre merkezci görüş doğadaki canlı, cansız tüm nesnelere özsel bir değer yüklerken, canlı merkezci etikte sadece canlı varlıklara bu değer yüklenmekte ve ona göre ilkeler oluşturulmaktadır. Aldo Leöpold’un yeryüzü etiği yaklaşımı ile Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni Bir Bakış 243 çevre etiğinin temelleri atılmıştır. Bu bakış açısma göre bireyler kendilerini yeryüzünün hakimi olarak görmek yerine artık onun bir öğesi, bir parçası olarak görmek durumundadırlar. Leopold, çevre etiğine ilişkin görüşünü “bir şey biyotik topluluğun bütünlüğünün korunmasma yönelikse doğrudur, aksi takdirde yanlıştır” cümlesi ile açıklamaktadn (Karakoç, 2004: 65). Bu görüşün savunucuları insamn ve diğer seçilmiş türlerin iyi olmaları ve yaşamlarım sürdürmelerim sağlama ötesinde doğamn kendi başma bir değer taşıdığmı ileri sümektedir (Tepe, 1999: 46-47). Canlı merkezli etik yaklaşımına dahil olan bir diğer isim de Schweitzer’dir. Schweitzer’in “Yaşama Saygı” ilkesi tüm canlılarm bir içsel değeri olduğu, yaşamın kendisinin iyi olduğunu vurgulamaktadır. Paul Taylor’un geliştirdiği “Boğa’ya Saygı Etiği” canlı varlıkları daha çok yabani bitki ve hayvanlan göz önünde tutmaktadır! Taylor, her canimin bir yaşam merkezi olduğu görüşünden hareketle, her birinin özsel değeri bulunduğunu ileri sürerek, insan merkezci yaklaşımdan bütünü ile kopmuştur (Karakoç, 2004: 66). Bu yaklaşımın diğer bir türünü de Bryan Norton, Peter Singer, Robin Attfield, Tom Regan, Albert Schweitzer ve Paul Taylor’mda aralarmda bulunduğu hayvan haklan hareketi oluşturmaktadır. 2. 2 .2 . 2. Derin Ekoloji Çevre merkezli yaklaşnmn en uç ifadesi olan derin ekoloji akımı, insamn kendisini doğal çevrede yabancılaşmış gibi değil, canlı ve cansız her şeyle eşdeğer saymasıdır şeklinde özetlenebilir. Norveçli felsefeci Ame Naess’in ileri sürdüğü derin ekoloji reformcu çevreciliğin tam tersidir. Yani inşam merkeze alan bir düşünüş değil, doğayı merkeze alan bir görüştür (Tamkoç, 1994: 87-88). Bu görüşe göre; insamn doğayla ilişkilerinin uyumlu hale gelmesi için insan nüfusu azalmah, ekonomi büyümemeli, ileri teknolojiye umut bağlanmamalı ve insan çevrede işgal ettiği aşırı alam, diğer canlılar lehine boşaltmalıdır (Tekeli, 2001: 732), Derin ekoloji akımmm ilkeleri ise şunlardır: (1) Yeryüzündeki her şey değerlidir ve insan merkezci düşünceden uzaklaşmaya davet etmek. (2) Ekosistemin tümüyle değerli olduğunu kabul edip, türlerin devamım sürdürmek. (3) İnsanlann yaşamaları için gerekli ihtiyaçlarım, çevreyi yok etmeden sade bir biçimde doğadan alması gerekeni almaya davet etmek. (4) Ekosistemdeki tüm yaşamın dengeli olması. (5) İnsarüarm çevrelerine olan etkilerinin aşın olduğu ilkesine karşı çıkabüecek çok az kişi olmasma rağmen, pek çok kişinin bu müdahaleyi vicdanlan rahatsız olmadan yaptıkları inancı. 244 Kamu Etiği (6) Yapılacak değişmeler, ekonomik ve ideolojik kurumlan mutlaka etkileyecektir. (7) Yaşarmn niteliği her şeyden önemlidir. (8) Insanlarm derio ekoloji ilkelerini kabul etmeleriyle çok büyük değişikliklerin yaşanacak olması. Buna gerekçe olarak; mekanistik dünya görüşü ile gelişen endüstri toplumunun gereklerine göre yaşam felsefesinin maddeci, faydacı ve inşam birbirinin kurdu olarak gören rekabet içinde görmesidir (Gökdayı, 1997: 177) . Derin ekoloji alomma yönelik en önemli eleştiri ise, kuram savunuculanmn siyasal eleştiriden kaçınıyor olmalan ve kapitalist demokrasiyi veri olarak kabul edip onu eleştirmemeleridir (Ünder, 1996: 204). 3. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA 3 .1 . Sürdürülebilir Kalkınma Kavramı’nm Ortaya Çıkışı ve Gelişimi Çevre sorunlarmm bir sorunsal haline gelmesi ve gelişmiş ülkeler ile azgelişmiş ülkeler açısmdan farklı niteliğe bürünmesinin dinamiği kapitalist gelişmede bulunmaktadır, iktisadi büyüme konusunda doğal kaynaklar ile kalkınma arasmdaki ilişki içinde kaynaklarm sınırsız olmadığmın fark edilmesi, kaklıma paradigmalan içinde sürdürülebilir kalkınmanm kavramlaştırılmasma uzanan tammlarm başlangıcım oluşturmaktadur (Aslanoğlu, 1994: 40). Sürdürülebilirlik kavramı ilk olarak 1977 yılında Dennis Pirages’üı “Sürdürülebilir Toplum” adh kitabıyla gündeme gelmiştir (Tekeli, 2001: 729) . 1972 yılında Roma Kulübü tarafmdan hazırlanan Büyümenin Sınırlan (The Limits of Growt) adh çalışma; çevıe sorunlarım uluslararası alanda tartışmaya açarak, büyüme ile kaynak kıtlığı arasındaki ilişkiye dikkat çekmektedir. Bu rapora göre sorunları gidermek ya da en aza indirmek için yapılması gereken, denetimsiz büyümenin durduruhnasıdır. Sıfur büyüme raporu olarak da amlan bu rapor, geUşmiş ve gehşmekte olan ülkeler arasmda yaklaşım farklılıklar nedeniyle yoğun tartışmalar başlattığı gibi, ekonomik gelişme, sanayi süreçleri ve çevre arasmdaki sorgulamayı da tetiklemiştir (İncedayı, 2004) . Ekonomi ile ekolojinin karşılıklı bağımlılığını vurgulayan ve çözüm olarak da büyümenin yavaşlatılmasmm önerildiği rapor konuya ilişkin ilk uluslararası belge olması açısmdan önem taşıdığı gibi sürdürülebilir kalkınma kavramm da temelini oluşturmaktadır. Aym yıl Stockholm’de toplanan Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı “çevreyi dışlamayan kalkınma stratejisi” üzerine temellenmektedir. Birleşmiş Milletler Çevre Konferansı’nda, insan-çevre ilişkileri, insan faaliyetlerinin çevre üzerindeki olumsuz etkileri, ülkelerin ekonomik gelişmeleri ve yaşam koşullarınm iyileştirilmesi konuları ekonomik gelişmenin çevreye olan olumsuz etkileri bağlamında ele alınmıştır. Bu konferansta; az gelişmiş ülkeler çevre sonmlarma sanayileşmenin neden olduğunu ve bu sonmlann sanayileşmiş ülkeler tarafmdan çözülmesi gerektiğim savunurken, kendi içinde bulunduklan Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış 245 ekonomik ve toplumsal az gelişmişliğinde bir çevre sorunu olduğunu kabul etmişlerdir. Raporda, geçmişte kaygılarm kalkınmanm çevreye etkileri üzerinde toplandığı, oysa günün koşullarmda çevre bozulmamn ekonomik kalkınmayı engelleyebileceği üzerinde toplanması gerektiğine dikkat çekmektedir. (Yıkılmaz, 2003: 113-114). 1980 yılmda Uluslararası Doğa ve Doğal Kaynaklan Koruma Birliği (UICN) tarafmdan Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP), Gıda ve Tanm Örgütü (FAO), Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) ve Dünya Vahşi Yaşamı Koruma Fonu (WWF) ile ortaklaşa olarak hazırlanan Dünya Koruma Stratejisi (WCS)’nde ise koruma ve kalkınmanm ahlaki bojmtlan "... İnsanoğlunun üzerinde yaşadığı ve refahının ona bağlı olduğu doğal dünya ile ahenk içinde yaşayabilmesi için, bitkiler, hayvanlar ve insanları da kucaklayan yeni bir ahlak gerekmektedir... " ifadesiyle ilk defa vurgulanmıştır (Engel, 1999: 257). Stockholm Konferansı’nda alman kararlarm uygulanmasında ortaya çıkan sorunları gidermek amacıyla kurulan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 yılmda yayınladığı Ortak Geleceğimiz diğer adıyla Bruntland Raporu ile sürdürülebilir kalkınma kavramı ve ilkeleri yaygın olarak kullamimaya ve tartışılmaya başlanmıştır. Çevre duyarlılığım tetikleyen söz konusu raporda sürdürülebilir kalkınma “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşaklarm gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” olarak tammlanmaktadu' (Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, 1991: 31). Stockholm’den 20 yıl sonra 1992 yılmda Rio de Janeiro’da toplanan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı ile sürdürülebilirlik evrensel olarak benimsenen bir ilke haline gelmiştir. Konferans sonrasmda geliştirilen Gündem 21 (Agenda 21) de çevre eylem programm kavramsal dayanağım oluşturmuştur. Sürdürülebilirlik kavrammm ancak küresel ortaklık anlayışı ile gerçekleştirilebileceği kabulünden hareketle, bu ortaklığı yönlendirebilmek için “Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu” kuruhnuştur (Tekeli, 2001: 729-730). Bu konferansa aym zamanda dünya ekonomik sisteminin çevre değerlerine ve sürdürülebilir gelişme ilkelerine uygun yapılandmhnası da kabul edilmiştir (Kaplan, 1999: 129). Dünya çapında sürdürülebilir kalkınmanın ana eylem gündemi olarak sunulan Rio zirvesinde imzalanan Gündem 21, sürdürülebilir kalkınmamn bütün konularmı içermekte olup, sosyal ve ekonomik hayatm tüm alanları ile ilgili hedefler, mekanizmalar ve araçlar ortaya koymaktadır (Yıkılmaz, 2003: 117). Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda Gündem 21’in yam sıra; Biyolojik Çeşithiik Sözleşmesi, İklimsel Değişiklikler Çerçeve Sözleşmesi imzaya açılmış. Çevre ve Gelişme Üzerine Rio Bildirgesi kabul edilmiştir. 26 Ağustos - 4 Eylül,2002 tarihleri arasmda, Johannesburg’ta “BM Çevre ve Kalkınma Konferansı Kararlarında On yıllık İlerleme ve Gelişme” konulu Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde (WSSD) ise, 1992 BM Çevre ve Kalkmma Konferansı kararlanmn uygulama aşamalannda daha etkili sürdürülebilir 246 Kamu Etiği kalkınma stratejilerini . oluşturmak amaçlanmaktadır. Johannesburg Konferansı’nda; yoksullukla mücadele ve bu amaçla yapılacak küresel eylem, doğal kaynakların kullanımı, yoksulluk ile çevre arasmdaki bağlantılar irdelenmektedir. Biriyılın Kalkınma Hedefleri doğrultusunda sürdürülebilir kalkınma amaçlarmm belirlenmesi ve eyleme dönüştürülmesi hedeflerinde anlaşma sağlanmıştır (Altunbaş, 2003). Rio’dan sonraki 10 yılm değerlendiği Zirvede, tüm katılımcı devletlerin ve uluslararası örgütlerin, “Zirve Uygulama Plam”mn hedeflerine bağlılık sözünü taşıyan küresel bir karar da almmiştır. Zirve Uygulama Plam, sürdürülebilir kalkınma için ulusal stratejilerin kurulmasım ve 2005 yılmda uygulanmaya başlamasım gerektirmektedir. Bu stratejilerin sürdürülebilir kalkmmamn ekonomik, sosyal ve çevresel" yönlerini entegre etmesi ve her ülkenin ulusal önceliklerine uygun olarak izlenmesi beklenmektedir. Sürdürülebilir kalkınma için kurumsal çerçevelerle tutarlı ve eşgüdümlü yaklaşımlar gösteren politikalar geliştirilmesi, koordine edilmesi, kanunlar çıkarılması ve uygulanması tüm ulusal seviyelerde teşvik edilmektedir. Tasarlama ve uygulama aşamalarmda nüfusun kadınlar gibi hassas kesimlerini de içine alan, tam bir kamu katılımı sağlanması amaçlanmaktadn. Zirve Uygulama Plam, aym zamanda sürdürülebilir kalkınma politikalanna daha üst düzeyde odaklanmak için ulusal koordinasyon yapılanmn (ömeğin sürdürülebilir kalkınma konseyleri), yerel düzey de dahil olmak üzere, kurulmasım veya güçlendirilmesini teşvik etmektedir. Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Uygulama Plam, çevresel sürdürülebilirliği sağlamak ve 2015 yılma kadar yoksulluğu yanya indirme hedefi de dahil olmak üzere Binyıl Kalkınma Hedeflerini içine almakta ve merkezileştirmektedir (Beyhan, 2004: 16). Sürdtirülebilir kalkınma kavramı çevre kalkınma ilişkilerinin değerlendirilmesinde temel kavram olmakta, özellikle gelişmiş ülkelerde kavraımn temeli ve yönteminin geliştirilmesi yönünde yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma, herkesin temel gereksinimlerini karşılamayı ve herkesin daha iyi bir yaşam beklentisinin giderme firsatmı sağlamalıdır. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınma kavramı bir değişim sürecini içermektedir. Bu süreçte kaynakların kullammı, yaturraılarm yönlendirilmesi, teknolojik gelişmenin yönünün seçilmesi, kurumsal değişiklikler uyum içinde ve insanlığm bugünkü ve gelecekteki gereksinimlerini, beklentilerini karşılama gizil gücünü varsıllaştmcı ohnalıdnr. Görüldüğü gibi bu yaklaşım toplum, çevre ve ekonomi arasmdaki ikiliklerin ikih bir etik varsayımla yeniden gözden geçirilmesini öngörmektedir. Çağımızla eş zamanlı bir dayanışmayı, gelecek kuşaklarla zaman bağlı olarak gerçekleştirmek kapsarmnda değerlendirildiğinde, sürdürülebilir kalkmmamn amacı kalkınma stratejilerinin belirlenmesi ölıriaktadu- (Keleş, Hamamcı, 2002: 165-167) . 3 .2 . Sürdürülebilir Kalkınmanm Uygulanabilirliği Sürdürülebilir kalkınma ifadesi üzerine tartışmalar genel olarak üç temel noktada toplanmaktadır. Bımlar; ekonomik basan, çevresel adalet ve sosyal eşitliktir. Ekonomik açıdan sürdürülebilir bir sistem tarım ve sanayi üretimine zarar veren aşın sektörel dengesizliklerden sakmabilen, iç borç ve kamu borcunu Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış 247 yönetilebilir düzeylerde koruyabilen ve devamlılık temelinde mal ve hizmetler üretebilen bir sistemdir. Çevresel olarak sürdürülebilir bir sistem, yenilenebilir kaynak sistemlerinin aşın kullammından sakmarak ve yenilenemeyen kaynakları yatırımlarla yerine ikamelerinin yapılması şartıyla tüketerek istikrarlı kaynak yapışım sürdürebilen bir sistemi ifade etmektedir. Bu tanım biyolojik çeşitlilik, atmosferik istikrar ve ekonomik kaynak olarak smıflandmlmayan diğer ekosistem unsurlarım da içermektedir. Sosyal olarak sürdürülebilir bir sistem, eğitim, sağlık gibi sosyal hizmetlerin yeterliliği, dağıtmı eşitliği, cinsiyet eşitliği, politik hesap verebilirlik ve katılum başarabilen bir sistemdir (Sankaya ve Kara, 2007: 224). Brundtland Raporu’nda sürdürülebilir kalkınma “Bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşaklarm gereksinimlerim karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” olarak tanımlanmakta ve “teknik ilerleme ve kurumsal yapılarda, yatmmlarda ve doğal kaynakların kullanımmda bugünkü ve gelecekteki gereksinimlerin uzlaştırıldığı bir süreç” olduğu belirtilmektedir. Buradaki sürdürülebilirlik yalnızca ekonomi ile ekoloji arasmda uyum sağlamak biçiminde anlaşılmaması gereken, tersine ayrıcalıMarm kaldmidığı siyasal kurumsal süreçler içeren çok daha karmaşık ve çok boyutlu bir kavramdır. Kavramı tanımında iki önemli unsur bulunmaktadır. Birincisi, niteliksel ekonomik büyüme İkincisi de, zaman ve mekân boyutuna sahip adil bir paylaşım sistemidir. Bu paylaşımın zaman boyutu ise, tüm bu öğeleri kuşaklar arasmdaki paylaşımıdır. Kavrarmn temel mantığı gelecek kuşaklan da gözeten bir gelişme biçimidir, ama bugünkü kuşaklar, gelecek kuşaklar içi bugün elde edebilecekleri yarann ne kadarmdan vaz geçmek zorundadır. Bu paylaşımda ölçütün ne olacağı belli değildir (Kaplan, 1999; 161, 163). Bugünün ve gelecek kuşaklarm ihtilaçlanmn karşılanması bir hakkaniyet arayışıdır. Zaman boyutundaki hakkaniyet, mekân boyutu içerisindeki hakkaniyete de duyarlı ohnayı, düşünce tutarlılığı açısmdan zorunlu kılmaktadır. Sürdürülebilirlik tanırm bu biçimiyle kendisine esneklik tamyan bir görehlik ve belirsizlik içinde taşımaktadır. Tamrmn dayandığı bugünün ve geleceğin ihtiyaçlan kavramlan görehdir. Geleceğin ihtiyaçlanmn hangi teknolojiyle ve ne tür bir toplumsal örgütlenme ile karşılanacağı da önemli belirsizlikler taşunaktadnr. (Tekeli, 2001: 732). Gelişmiş ülkeler açısmdan bakıldığmda sürdürülebilir kalkınmamn, gelecek kuşaklarm gereksinimlerini göz önüne alan, kaynaklann .sınırlılığmı gözeten, çevreye duyarlı bir kalkınma olarak değerlendirildiği görülmektedir. Gelecek kuşaklarm gereksinimlerini dikkate alan bir yaklaşımm daha az tüketme gibi etiksel, çevreye duyarh kalkınma gibi ekonomik değişkenlerin sınırladığı bir çerçeveye oturtulması gerekmektedir. Sürdürülebilir kalkınma kavramınm az gelişmiş ülkeler açısmdan değerlendirilmesi ise; sürdürülebilirlik ve kalkınma gibi birbirleriyle çelişen kavramlarm bir arada kullamhnasınm hangi koşullarda mümkün olacağı ve sürdürülebilir kalkınma için hedeflenen ekolojik bütünlüğün kapitalist ekonomi içmde nasıl gerçekleşeceği şeklindeki sorulann yamtlanması gerektirmektedir (Aslanoğlu, 1994: 40-41). 248 Kamu Etiği 4. ÇEVRE ETİĞİ VE SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA İLİŞKİSİ ÜZERİNE GENEL BİR DEĞERLENDİRME Sürdürülebilir kalkınma “bugünün gereksinimlerini, gelecek kuşaklann gereksinimlerini karşılama yeteneğinden ödün vermeden karşılayan kalkınma” şeklinde tanımlanmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma tanmu iki yaklaşıma dayanmaktadır. Birinci yaklaşım ile insan merkezci yaklaşım (antroposentrik) gereği, insan merkeze yerleştirilmiş, insanın ve özellikle de yoksul insamn bu gün ve gelecekteki temel gereksinimlerinin karşılanmasına odaklanmıştır (Özyol, 2009). Sürdürülebilir kaUanmamn insan merkezli olmasımn gerisinde, ahlakın oluşumunun insan merkezli bir etik olmasımn bulunduğu söylenebilir. Dayanağım insanların toplumsal yaşammdan alan ahlak, insanların karşılıklı ilişkiler içinde yaşarken birbirleriyle ilişkilerini sürdürebilmeleri ve topluluk oluşturabilmeleri için, insanların birbirlerine karşı sorumluluklar yüldenmelerini gerektirmektedir (Tekeli, 2001: 732-733). İkinci yaklaşmı ile çevre merkezci (ekosentrik) bir biçimde, çevre dengesi merkeze yerleştirilmiştir ve insamn gereksinimlerini karşılamak amacıyla yapılan girişimler sonucu çevrenin bugünkü ve gelecekteki gereksinimleri karşılayabilmeye yönelik doğal yeteneğinin engellenmemesi amaçlanmıştır. Bu tammlama ile bireyler arası ekonomik eşitsizlik sorununa ek olarak nesiller arasmda doğal kaynakların kullamimasmda fırsat eşitliği sorunu, da ortaya çıkmıştu:. Yani, maıjinal ekonomik büyüme ile marjinal ekolojik kaynak kullanma aym kapsamda görülmüştür (Özyol, 2009). (1) İnsan yaşamımn kalitesi arttmhnalıdır. (2) Dünyadaki biyolojik çeşitliliğinin korunması sağlanmalıdır. (3) Yenilenemeyen eneq'i kaynaklarmın kullammı mümkün olan en az dü­ zeyde tutulmalıdır. (4) hdu:. Dünyamn taşıma kapasitesinin aşılmaması için her türlü önlem alınma- (5) Çevre etiği kavramm uygulanması için uygun davramş kalıpları gelişti­ rilmelidir (Karakoç, 2004; 65) şeklinde sıralanan sürdürülebilir kalkınma kavraımmn gelecek kuşaklar için etik ilkelerinin uygulamaya yönelik taşıdığı belirsiz­ likler, mevcut uluslararası ekonomik yapı içerisinde gelişmiş ve az gelişmiş ülkeler arasmdaki aynm da dikkate almdığmda açıkça görülmektedir. Diğer taraftan sürdürülebilir kalkınma konusunda dile getirilen, raporlara yansıyan birçok konunun uygulaması olmayan parkla fikirler olarak (İklim Değişikliği Sözleşmesi örneğinde olduğu gibi) Birleşmiş Milletler gibi uluslararası örgütlerin bürokrasisinin evrakları arasmda kalmaktadır (Yıldmm ve Göktürk, 2004: 476) . Kalkınmamn sadece ekonomik büyüme ile eş anlamlı olmadığı ve beslenme, barınma olanaklan, sağlık ve eğitim hizmetleri, insan haklan gibi göstergelerin de kalkınma kavramnun içinde düşünülmesi gerektiği gerçeği göz önüne Çevre Etiği: Siirdümlebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış 249 alındığında, ekonomik terimlerle tanımlanan “sürdürülebilir kalkınma” paradigmasımn çevre sorunlarmm çözümünde yanlı ve yetersiz olduğu ortaya çıkmaktadır. Ortak Geleceğimiz raporunda ‘yoksulluğun ve eşitsizliğin varolduğu bir dünya her zaman için ekolojik ve diğer krizlere eğilimli olacaktır’ ifadesi yer almasına karşın, K uzeyli gelişmiş ülkelerin sürdürülebilir kalkınma kavramına yükledikleri misyon çevreyle uyumlu yeni teknolojilerin geliştirilmesi, nüfus artışımn kontrol edilmesi ve Güney ülkelerinde kaynak kullanırmnın azaltılması ekseninde sınırlıdır. Bu bağlamda sürdürülebilir bir çevre anlayışmın oluşturulması için atılması gereken ilk adım, çevreyi ekonominin bir alt kümesi olarak kabul eden ve sınırsız üretim-sınırsız tüketimkar maksimizasyonu üçgenindeki Kuzey merkezli kalkınma kavramının tümüyle reddedibnesidir. Sürdürülebilir kalkınma kavramınm günümüz insanlığmın karşı karşıya olduğu çevre sorunlarını çözebilmesi için eşitlik, adalet, toplumsallık, demokrasi, insani gereksinim ve çevresel değer kavramlarınm bütünüyle kapsaması gerekmektedir (Torunoğlu, 2009). Hızlı ekonomik büyümenin ve sanayileşmenin hem etik hem de çevre açısmdân yıkıcı sonuçları görmezlikten gelinemeyecek boyutlara ulaşmıştn:. Sınırsız ekonomik büyüme 19. Yüzyıl Avrupa’sından günümüzün Çin’ine kadar, tarüı boyımca ekolojik ve toplumsal yönden yıkıcı olmuştur. Hem etik hem de ekolojik ilkelerin yönlendirdiği sürekli ve dengeli gelişme bu açıdan bakıldığında akla yakm bir seçenektir. Bununla birlikte sürdürülebilir uygulamalar tek bir çevre ilkesi ya da kuramı açısmdan yeterli güvenceler sunmamaktadır. Bu durumunda karşılıklı ödünçler kaçmılmazdır. İnsanlar analaşamadıklan zaman ya da farklı değerler söz konusu olduğunda demokratik karar alma mekanizmalan uzlaşma gerektirir. Sürdürülebilir gelişmenin erekleri bu uzlaşmaların açık olmasım istemektedir. Her uygulama ya da politika sürdürülebilir gelişme ile tutarlı olmayabilir. Bununla birlikte, sürdürülebilirliğin doğal malları kaynak olarak kullanmakta kararlı olduğu görülmektedir ki, bu da çevre etiği kuramlarımn ilke olarak reddettiği bir durumdur (Jardis, 2006: 520). 5. SONUÇ Toplumsal yaşamın her alanında hızlı değişim ve dönüşümlerin yaşandığı günümüz koşullannda, söz konusu değişim ve dönüşümlere paralel olarak toplumsal yapıda ortaya çıkan sorunlar, ahlaki bakımdan iyi-kötü, doğru-yanlış olamn niteUği üzerine temellenen etik yaklaşımlarla çözülmeye çahşılmakta, dolayısıyla da etik kavrarm sıklıkla kullanıhnaktadur. Bu kapsamda insan doğa ilişkilerini konu alan, insanm ve doğamn sürdürülebilir geleceği için çevre duyarlıhğı bilinci oluşturmayı amaç edinen bir söylem etiği olan çevre etiğine olan ilgi de artmaktadır. Doğadaki canlı ya da cansız her şey mükemmel bir bütünü oluşturan ayrı, fakat birbirine bağlı parçalardır. Bu parçalardan her birinia varhğı diğerine bağımlı olduğundan, parçalardan herhangi birine yönelik müdahale ya da parçalardan herhangi birindeki değişme bütünü etkilemektedir. 250 Kamu Etiği Bir ucunda bugünün gereksinimleri, diğer ucunda ise gelecek kuşaklann gereksinimlerini dikkate alan suurlamalanyla sürdürülebilir kalkmma, ekonomik büjröne ile ekolojik değerlerin birlikteliği ve karşılıklı bağımlılığı üzerine temellenmektedir. Kavram ayra zamanda bir idealar ve çelişkiler bütünü olma özelliği de taşımaktadn. Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik büyüme ile ekolojik değerler arasmda denge kurarak, gelecek kuşaklarm ihtiyaçlarını gözeterek, bugünkü, kuşaklann ihtiyaçları karşılamayı amaçlayan bir kaynak kullammı modelidir. Gelecek kuşaklann ihtiyaçlarım gözeterek bugünkü kuşakların ihtiyaçlarım karşılayarak ekonomik büyümenin nasıl sağlanacağı yani mevcut üretim süreçleri içerisinde kavramın uygulanabilirliği ise tartışmalı bir alan oluşturmaktadır. Sürdürülebilir kalkınma kavramma, geleneksel etik felsefesinin bir alt disiplini olarak insan doğa ilişkilerim konu alan çevre etiği açısmdan baktığımızda; söz konusu kavramın doğadaki diğer varlıklarm insanlann çıkan ve iyiliği için kullamlabilecek araçlar olduğu için özsel değerleri bulunduğu ve yaşamm sürmesi için doğadaki her varhğın özsel bir değeri olduğunu vurgulayan gerek insan, gerekse çevre merkezli etik yaklaşımları açısından yeterli görülmediği sonucu ortaya çıkmaktadır. Sadece çevresel boyutta değil aym zamanda da ekonomik ve sosyal kültürel boyutlan ile uzun soluklu bir süreç olan sürdürülebilir kalkınmanın günümüzün üretim yapısı ile sağlanması mümkün görünmemektedir. Yaşam için vaz geçilmez olan doğal varlıklarm smırh olduğu, yenilenemeyen kaynaklarm aşırı tüketim dolayısıyla hızla tükendiği, ekolojik dengenin bozulmaya başladığı bir ortamda doğal varlıklarm rasyonel yönetimini sağlayarak, kuşaklar arası hakkaniyet ilkesi çerçevesinde gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bnrakma amacı, ekonomik ve sosyal politikaların çevre politikalan ile uyumunun sağlanması ile gerçekleştirilebilecektir. ' KAYNAKÇA ■ Alagöz, M. (2004), “Sürdürülebilir Kalkınmada Çevre Faktörü: Teorik Bir Bakış”, Selçuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, Sayı; 8, http://www.sdcertificate.info/dvn fîles/sd/104. doc (14.03.2009). Altunbaş, D. (2003), “Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Türkiye’deki Kurum Değişmelere Bir httD://biibf.comu.edu.tr/daltunbasmakale. pdf (11.03.2009) Ekseninde Bakış”, Aslanoğlu, R. A. (1994), “Sürdürülebilirlik Kavramına Eleştirel Bakış”, Birikim, Sayı 57-58, s. 38-43. Beyhan, E. (2004), “Sürdürülebilir Kalkınma - Çevre ve Yerel Yönetimler”, Yerel Siyaset, Sayı 35, s. 12-17. Ceritli, I. (2001), “Çevreci Hareketlerin Siyasallaşma Süreci”, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 25, No 2, s. 213-226. Çevre Etiği: Sürdürülebilir Kalkınma Kavramına Yeni B ir Bakış 2 5 1 Çmar, T. (2001), “Çevremerkezcilik ve Derin Ekoloji Akımı”, Füsun Çiçekoğlu Oralalp (Ed;), Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Vakfi Yayınlan, Yayın No:125, Ankara, s. 265-280. Çüçen, A. (2009), “Derin Ekoloji”, http://dogaokulu.net/notlar/deriuekoloii.pdf (14.02.2009) Des Jardins, J. R. (2006), Çevre Etiği -Çevre Felsefesine Giriş- Ruşen Keleş (Çev), İmge Kitapevi, Ankara. Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu, (1991), Ortak Geleceğimiz, Belkıs Çorakçı (Çev.), Türkiye Çevre Vakfı Yayım, Ankara. Engel, J. R. (1999), “Sürdürülebilir Kalkmmamn Ahlakı”, (Çev. İbrahim Özdemir), Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 40, s.255-267. Fırat, S. (2003), “Çevre Etiği Kavramı Üzerine Yeniden Düşünmek”, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Cilt 58, Sayı 3, s.105-144. Gökdayı, î. (1997), Çevrenin Geleceği Yaklaşımlar ve Politikalar, Türkiye Çevre Vakfi Yayım, Ankara. İncedayı, D. (2004), Sürdürülebilirlik Çevresel Duyarlık Bağlamında Davramş Biçimi 01arak“Sürdürülebilirlik”, Mimarlık Dergisi, Sayı 318, http://old.mo.org.tr/ mimarlikdergisi/index.cfim?sayfa=mimarlik&DergiSayi=30 (17.02.2009). İşgüden, T. - Ercan, F .- Türkay, M. (1995), Gelişme îktisad- Kuram, Eleştiri, Yorum-ı, Beta Yayınları, İstanbul. Kaplan, A, (1999), Kürsel Çevre Sorunları ve Politikaları, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yaymlan Tezler Dizisi 3, Ankara. Karakoç, A. G. (2004), “Çevre Sorunlanna Etik Yaklaşımlar”, Mehmet Marin, Uğur Yıldurım (Ed.), Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar-Ekolojik, Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler-, Beta Yayınlan, Yaym No 1483, Ankara, s.59-72. Keleş, R. ve Hamamcı, C. (2002), Çevrebilim, İmge Kitapevi, Ankara. Mahmutoğlu, A, (2007), “Kırsal Alanda Çevre Sorunlarına Etik Yaklaşım: Kırsal Çevre Etiği”, Türk İdare Dergisi, Sayı 455, s. 113-139. Özyol, A. (2009), “Sürdürülebilir Kalkınma”, http://www.hvdra.com.tr/uploads/ kutup9. pdf (14.03.2009). Sânkaya, M. ve Kara, Z. (2007), “Sürdürülebilir Kalkınmada İşletmenin Rolü; Kurumsal Vatandaşlık”, Yönetim ve Ekonomi, Cilt 14, Sayı 2, s. 221- 233. Tamkoç, G. (2004), “Derin Ekolojini Genel Çizgileri”, Birikim, Sayı: 57-58, s. 87-91. 252 Kamil Etiği Tekeli, İ. (2001), “Sürdürülebilirlik Kavramı Üzerine İrdelemeler”, Füsun Çiçekoglu Oralalp (Ed.), Cevat Geray’a Armağan, Mülkiyeliler Birliği Vakfı Yayınlan, Yaym No: 125, Ankara, s. 729-746. Tepe, H. (1999), “Çevre Etiği”: ‘Toprak Etiği’ mi Yoksa ‘İnsan Etiği’ mi?, Felsefelogos, Yıl 2, Sayı 6, s. 41- 56. . Torunoğlu, E. (2009), “Sürdürülebilir Kalkınma Paradigması Üzerine NotlarTÜBİTAK Vizyon 2023 Panel İçin Notlar”, http://www.tubitak.gov.tr/tubitak content fıles/vizvon2023/cslo'EK-l6.pdf (14.02.2009). Ünder, H. (1996), Çevre Felsefesi Etik ve Metafizik Görüşler, Doruk Yayıncılık, Ankara. Yağanak, E. ve Önkal, G. (2009), “Çevre Etiği”, http://www.guncelonkal.com/PDF/cevre etiği maddesi.pdf f 14.02.2009\ Yıkılmaz, N. (2003), Yeni Dünya Düzeni ve Çevre, Sosyal Araştırmalar Vakfı Yayınlan, İstanbul. Yıldırım, U. ve Göktürk, İ (2004), “Sürdürülebilir Kalkınma”, Mehmet Marin, Uğur Yıldıran (Ed.), Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar-Ekolojik, Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler-, Beta Yayınları, Yaym No 1483, Ankara, s. 449-488. ÇEVRE ETİĞİ AÇISINDAN BİREYİN DOĞAYLA İLİŞKİSİNDE ÖZDENETİM: KÜÇÜK SANDIĞIMIZ EYLEMLERİN BÜYÜK SONUÇLARI, KÜÇÜKTEN BÜYÜĞE YOLCULUK Ayşe ÖZCAN* özet B u çalışm ada, tarihsel v e betim sel araştırma yöntem lerinden yararlanılarak, insanın çevre karşısındaki bireysel sorumluluklarının tartışılm ası amaçlanmaktadır. Her insanın küçük kabul ettiği eylem lerinin “çevreyi korum a” açısından nasıl büyük yatırımlara dönüştüğü şu türdeki küçük sorularla tartışılmaktadır; (1 ) Postaneden, bankadan veya herhangi bir kurumdan gelen zarflan (k ağıtlan) ne yaparsınız? (2 ) Plastik bir bardakta su içtikten sonra bu bardağı ne yaparsınız? Ç öpe mi atarsınız, yoksa geri dönüşüm e m i gönderirsiniz? (3 ) A ld ığ ın ız m eyve v e sebzelerin birinci, ikinci ve üçüncü yıkam a suyunu ne yaparsınız? B ö y le ce çalışm ada, sayısı arttınlabilecek bu tür sorularla, çevreye karşı her insanın kendi duyarlılığına, Ijirikimine, deneyim ine dayalı ve eğitim le geliştireb ileceği davranışlar etik açıdan -örnek olaylaria- değerlendirilm ektedir. A n a h ta r K e lim eler; Çevre, Çevre E tiği, Ö zdenetim , Çevre Koruma, D oğa Koruma. 1. GİRİŞ: Çevre-İnsan İlişkisinin Değişen Yüzü ve Çevre Sorunları İnsanın varoluşundan bu yana, çevre ile olan ilişkileri değişik aşamalardan geçmiştir. Bu ilişki genelde 18. yüzyılm ikinci yarışma kadar uyumlu olmuştur. İnsamn evrimine koşut olarak, çevre-insan etkileşimi, insamn çevre karşısmda güçsüzlüğünden, çevreyi denetlemeye, hatta çevre üzerinde egemen olmaya doğru yol almışür. İnsanlığm yerleşik tarım toplumuna geçişi, özellikle neolitik çağm sonunda kentlerin ortaya çıkışı, insanın çevresini denetlemesini ve ona biçim vermesini de önemli ölçüde belirginleştirmiştir (Keleş ve Hamamcı, 1997: 37). 1960’larm sonlarmdan itibaren insan-çevre ilişkileri konusundaki araştumalarm artmasıyla, çevrenin bazı davramşsal ve ekonomik amaçlarm gerçekleşmesinde araç olabileceği görüşü yaygınlaşmaya başlamıştır (îmamoğlu, 1997: 287-288). İşte bu anlayış, insan-çevre ilişkilermi, 'çevreden yararlanmayı aşarak çevrenin olanaklarını sınırsızca kullanma düşüncesi’ temeline oturtmuştur. Önceleri bir avcı-toplayıcı olan insan, doğal dengeyi kendi yararına bozmaya başlamıştır. însamn, ilkel dönemdeki bilinçsiz ve dar boyutlarda kalan doğaya müdahalesi günümüzde bilinçli ve tüm doğayı kapsayan boyutlara ulaşmıştır. İlkel dönemde doğaya müdahale etmenin ne gibi sonuçlar doğuracağım bilmeyen insan, bugün bilim ve teknoloji sayesinde bunun doğuracağı sonuçlan kavrayabilmektedir. * Dr., İnönü Ü niversitesi İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi Kamu Y önetim i B ölüm ü 254 Kamu Etiği 1952 yılı Aralık ayında Londra’da kirli hava nedeniyle bir hafta içinde yaklaşık 4000 kişinin yaşamını yitirmesi, çevre sorunlanmn niteliğini toplumlara tanıtan ilk örneklerden biri olmuştur. Hava, su, toprak kirlenmesi ile başlayıp, bitki örtüsü ve hayvan topluluklarımn yok olmasına kadar uzanan çevre sorunları en azından sorunlarla karşılaşanlarda belli bir gelecek kaygısı uyandırmıştır (Keleş ve Hamamcı, 1997: 15). Kendisi de çevrenin bir varlığı (değeri) olan insan, çevre biliminin “doğayla birlikte gitme” ilkesini yıkarak, hem kendisini hem de diğer çevre varlıklarmı yaşamm sorunlu bölgesi haline getirmiştir. İnsamn “çevreyi” bir “sorun” haline getirdiğini fark etmesi son 40-50 yılın öyküsüdür. Çevre kavramımn -özellikle 1960’tan günümüze kadar olan tarihsel yolculuğunda- bir sorun olarak algılanmasınm üç temel nedeni vardır: Birincisi çevre sorunlarını yaratanlara ve bunlara yol açanların neden oldukları çevresel nitelik bozulmalannın maliyetini ödememek gibi bir olanağa sahip olmalarıdır. Çevre bu nedenle bir sorun durumuna gelmektedir. Sorunu bir başkası yaratmakta ancak maliyeti başkaları ve çoğu kez de toplum ödemektedir. İkincisi, bu gezegende üretilen atıklann başka gezegenlere gönderilmesi olanağının mevcut olmamasıdır. Atıklar, doğamn kendilerini taşuna smırmı aştığı oranda, adma Dünya denilen bu gezegende yaşayanlara büyük zararlar vermektedir ve verecektir. Üçüncüsü ise, kıt kaynaklar üzerindeki baskmm hızla artmakta olması ve bu nedenle de bazı türlerin ortadan kalkmaya başlamasıdır (Yaşamış, 1995: 11-12). Bu Çalışmada insan davramşlan, doğaya saygı ölçütü çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmede amaç, bireyin hem kendisi ve hem de kendisi dışındaki çevre varhklarmın iyiliği için önce kendi eylemlerini gözden geçirmesi gerektiği konusu üzerine düşünmeyi sağlamaktır. Böylece Çahşmada, “çevre sorunlarının” önlenmesinde- ‘'çevrebilimsel bilinde” tüm doğayı savunmayı öngören (kağıt, plastik, cam ve benzeri atıklarm kullanımımn azaltılması, atıkların türlerine göre sınıflandırılması, su kullanımma dikkat edilmesi...gibi) küçük eylemlerin önemine dikkat çekilmesi istenmektedir. 2. ÇEVRE ET İĞ İ ÜZERİNE KAVRAMSAL TARTIŞMALAR Etik, felsefenin bir alt disiplini olarak, ne yapılması ya da yapılmaması gerektiği hakkmda genel bilgi sağlar. Bu çerçevede Etik konusu; “Nasıl yaşamalıyız? Ne yapmalıyız? Hangi davranışlarımız doğru ya da yanlıştır? Ahlaki anlamda zorunluluklarımız neler olmalıdır?...” gibi sorulan ve bu sorularm yamtlarmı tartışmaktadır. Çevre etiği, insanm içinde yaşadığı çevreyle, onun doğal dengesini bozmadan, nasıl bir ilişki geliştirmesi gerektiğini araştıran bir felsefe disiplini olarak tanımlanabilir. Çevre etiğinin felsefenin bir disiplini olarak bilimsel/akademik alana taşınmasımn 1973 yılmda resmen başladığı söylenebilir. 1973’de Peter Singer Animal Liberation’ı, ardmdan Arne Naess Inguiry dergisindeki ilk makalesini yayınlamıtır. Richarci Syivan Routley tartışmalara olan ilgiyi doruk noktasına taşıyacak sorusunu 15. Dünya Felsefe Kongresi’nde, Vama’da sormuştur: “Yeni bir etiğe, Çevre(ci) Etiğe ihtiyacımız yok mu?” Bu Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim 255 soru 1979 yılında Eugene G. H argrove’un “Çevre Etiği” (Environmental Ethics) dergisini yayınlamasıyla yepyeni kapıların açılmasını sağlarmştır (Yağanak ve Önkal, 2009: 4). Son 30-40 yıl, boyunca, özellikle son 10 yıl boyunca, çevre felsefesi biraz belirsiz, düzensiz de olsa gelişmektedir. 1970’li yıllann başlanndaki çevre felsefesi (ecophilosophical) türündeki çalışmalar, bu alamn ilk çalışmalan olarak düşünülmüştür. Bu felsefenin temelini Amerika’da 1979’lardan beri çıkan, akademik alanda merkez kabul edilen (bilimsel içerikli) Çevre Etikleri Dergisi, Kanada da ise, 1983’ten beri çıkarılan ve yakın zamanlara kadar bu alamn en önemli dergisi kabul edilen The Trumpeter adlı dergi oluşturmuştur (Fox, 1990). Çevre etiği kuramlan, çoğu kaynakta, Ame Naess’in derin ekoloji görüşü (Deep Ecology) ile başlatılır. Öyle ki, bu görüş aslında 20. yüzyılda tartışılmaya başlanmadan önce H enry David Thoreau tarafından 19. yüzyılm ortalarmda Walden adlı eserinde dile getirilmiştir. Thoreau eserinde sanayileşme ile gözü dönen insamn, dogamn bütün şiirsel yamm, estetik özelliklerini bir kenara atarak bir metre demiryolu için j^ le r c e ağacı acımadan kesmesini lanetler. İnsanların doğayı duyma yetenekleri ile entelektüel kapasiteleri arasmda birebir ilişki vardır. Thoreau, insanlann doğaya karşı değil onun içinde olmalarım 2 yıl 2 ay 2 günlük Walden eylemini yaparak sloganlaştınr: “Doğada yasadım ki öldüğümde yaşamadığımın farkına varmayayım.” Thoreau, Walden gölü kıyısında kendi elleriyle, emeğine yabancılaşmadan yaptığı kulübesinde tek başma yaşar (Yağanak ve Önkal, 2009: 4-5). Genel olarak düşünüldüğünde, “çevre etiği” insanın doğayla, ya. da geniş anlamda kendi dışındaki dünya ile nasıl ilişkide bulunması gerektiğini incelemektedir. Bu anlamda çevre etiği, insan ve doğal çevresi arasındaki ilişkiden doğan etik sorunlan tartışmaktadır. Özellikle, doğal çevrenin korunmasına yönelik insan çabalarım ele alan etik konular bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bazı önemli çevre etiği konulan, çevre değeri açısmdan gerçek ya da araçsaldır. Örneğin biyoçeşitlilik kendi kendine değerlidir, ya da öteki bazı değerlerin bir göstergesidir ve uygun zaman ölçekli çevre koruma planlamasımn bir öğesi olarak kabul edilebilir (Colyvan, 2007). Tarihsel olarak, çevre etiğinin konusunu genellikle vahşi doğal alanlar, bu alanlarda yaşayan vahşi hayvanlar, organizmalar, ekosistemler ve biyolojik çeşitlilik oluşturmasına rağmen, özellikle son yıllarda insamn içinde yaşadığı yakın çevresi ve bu çevreyle kurduğu yakın ilişki de çevre etiğinin konusunu oluşturmaktadır. Çevre etiği, ahlak kurallarının insanların doğal dünya karşısındaki davranışlarını yönettiğini ve yönetmesi gerektiğini varsayar. O halde, bir çevre etiği kurarm bu kurallarm neler olduğunu, insanlann kimlere ve nelere karşı sorumluluklan bulunduğunu açıklamak ve bu sorumlulukların neden haklı olduğunu göstermek zorundadır. Bu sorulara farklı çevre etiği yaklaşınıları farklı yamtlar verir. “İnsan merkezli etik” (“Antroposantrik”) yalmzca insamn ahlaki bir değere sahip olduğunu öne sürer. Buna göre, her ne kadar doğal dünyaya karşı sorumluluklarımız olduğu söylenirse de doğal dünyaya karşı doğrudan b k sorumluluğumuz yoktur (Jardins, 2006: 46). 256 Kamu Etiği İnsan merkezli felsefenin çevreye karşı tutumu, onu insanın iyiliği için araç olarak görmesi; insan olmayan dünyaya özsel bir değer vermemesidir, insan merkezci olmayana göre, bu da insan olmayan varlıklara karşı saygısız, sömürgen, yıkıcı bir tutuma götürür. Bu felsefe, insan aklını, ayırt edici özellik olarak algıladığmdan, ahlaksallığı da akıllı varlıklara özgü bir durum olarak ele alur. Eğer bir ormamn yakılmasmdan, bir hayvamn öldürülmesinden, bir canlı türünün ortadan kaldırılmasından herhangi bir insan zarar görmeyecekse, bu eylemler ahlaksal bakımdan yanlış değildir (Ünder, 1996: 63-64). Çevre merkezli felsefe Amo Leopold ve onu izleyenler tarafından, insamn çıkaran ön planda tutan bireyci çevresel etiklerin eleştirilmesi ve değişime uğramasıyla oluşmuştur (Taylor, 2004). Leopold’un Toprak Etiği üzerine çahşmalan bu felsefenin temelinin oluşmasmı saglarmşür. Çevre merkezcilik, insan merkezci eğilimleri giderilmiş ve ekolojik balamdan daha çok bilgilenmiş geniş kapsamlı bir doğa korumacılığı olarak görülebilir. Bu felsefeye göre insan, diğer canlılarla aym anlamda ve eşit ölçüde doğamn bir parçasıdır ve diğer türlerle birlikte, karşılıklı bağımlılık dizgesinin bütünleyici bir öğesidir. İnsamn diğer canlılar karşısmda özel bir üstünlüğü yoktur (Ünder, 1996: 28, 184). Bu noktada meydana gelen felsefi değişikliği anlamamn yolu, ahlak sorunları ile daha genel değer sorunlarım karşılaştırmaktır. Dar olarak almdığmda ahlaklılık, daima insamn gönenciyle, onun temeli olarak insanlar arasmdaki ilişkiler biçiminde anlaşılmıştır. Geniş anlamda anlaşıldığında ise felsefi etik, iyi yaşam ve insamn gelişimi hakkında daha genel sorular sormaktadu:. O halde, doğamn dikkate , alınması ve değerin kapsamı, geniş kapsamlı bir çevre felsefesinin (ve özel olarak da çevre etiğinin) temelinde vardır (Jardins, 2006: 258). Nasıl yaşamamız, nasıl davranmamız, nasıl bir insan obuamız gerektiği sorularıyla ilgilenen etik, çevre değerleri açısmdan bireyi hem kendi “ahlaki” ilkeleriyle hem de “toplumsal , ahlaki ilkelerle” yüzleştirmektedir. Bu jÂizleştirmede “çevre etiği” açısmdan ana çıkış noktasmı “doğanın (veya çevrenin) kendi içinde değerli olduğu düşüncesi" oluşturmaktadır. Bu bağlamda, genel olarak, insan eylemleri sonucunda çevrenin bozulması, "'çevrenin insanların gereksinimleri ve çıkarları için yaliıızca araçsal bir değer taşıdığı" düşüncesinden kaynaklanmaktadır. 3. KÜÇÜK SANDIĞIM IZ EYLEM LERİN BÜYÜK SONUÇLARI: Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim ve Özdenetimin Önemi Kişi kayramı ahlak felsefesinin merkezim oluşturur. Bu kavram, ahlaki ve gayri ahlaki değer arasında doğrudan bir bölünmeye yol açar. Çevre etiği doğal yapılara, doğal kaynaklara, türlere ve insan dışmdaki öteki canlılara karşı sorumlu kişisel davramşlarla yakından ilgilenir. Bu nedenle insamn çevresi ile olan iUşkileri “çevre etiği” açısmdan büyük önem taşmıaktadur. Bu önem, her bireyin “çevrebilimsel sorumluluk bilinci” çerçevesinde “çevre ile olan ilişkisini” gözden geçirme zorunluluğundan kaynaklanmaktadır. Çevre E tiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim 257 Marian K. Prokop (1994) bireyin çevre ile olan ilişkisinde “çevre duyarlılığı” açısından 3T ilkesine [Tüketimi azalt (Reduce), Tekrar kullan (Reuse), Tekrar kazan (Recycle) ilkelerine] dikkat çekmektedir. Bu üç ilke çevrecilik ve çevresel sorumluluk açısmdan etik ilkelerdir. Bununla birlikte bu çalışmada asıl dikkat çekilmek istenilen konu, çevreyi koruma adma ""tekrar kullan ve tüketimi azalt" ilkeleridir. Dolayısıyla bu ilkeler “çevrenin geleceği” açısmdan sorumluluk sahibi ve duyarlı bir birey olmaıun ilk ve önemli adımlarım temsil etmektedir. Çevre korumacılık, devlet ve sanayiye düşen bir sorumluluk olduğu kadar, kişisel bir görevdir (Prokop, 1994; 68). Bu nedenle toplumda hangi rolde veya ünvanda olursak olalım, çevre konusunda üzerimize düşen sorumlulukları “küçük gördüğümüz veya küçük olarak adlandırdığımız” eylemlerimizle yerine getirebiliriz. Yaşamlan evden çalışılan iş ortamma ve oradan da tüm topluma yayılan bu sorumluluk zinciri küçük eylemleri birbirine eîdeyerek “çevresel duyarlılık” açısmdan önemli sonuçlann elde edilmesini sağlayabilir. Bu değerlendirmeyi ayn paragraflar altında bazı örneklerle desteklemek mümkündür; (1) Geri Dönüştürülebilir Ü rünler (Malzemeler) Konusundaki Alışkanlıkların Gözden Geçirilmesi: Her bir ton tekrar kazamlacak kağıt, 17 ağaç, 26,271 litre su ve 4,1 kilovat elektrik enerjisinin kazamiması demektir (Prokop, 2994: 29). 1 ton atık kağıdın kağıt hamuruna katılması ile 20 ağacm kesilmesi önlenebilmektedir. Geri dönüştürülebilen her 1 ton cam için, 100 litre petrol tasarrufu sağlanmaktadır. Cam ambalajlardan yeniden cam, m etal, ambalajlardan yeniden metal, plastik ambalajlardan yemden plastik, kağıttan yeniden kağıt üretimi sağlanmaktadır. Bu döngü, önemli ölçüde enerji tasarrufuna da olanak vermektedir. Çünkü geri kazammda uygulanan işlem sayısı, hammaddeden üretim işlemlerine göre daha azdır. Örneğin 1 alüminyum kutunun geri dönüşümü ile yüzde 90, kağıdm geri dönüşümü ile yüzde 50 oramnda eneıji tasarrufu sağlanmaktadır. Ambalajları çöpten ayrı toplama alışkanlığı, geri kazamm endüstrisinin ve istihdamınm gelişmesine de katkıda bulunmaktadu: (Yönücü, 2009). Doğal kaynakların korunması ve enerji tasamıflı, ülke ekonomisini geliştirmenin ötesinde gelecek kuşaklara karşı insanlığın “çevresel sorumluluHan” yerine getirmiş olması açısından büyük önem taşımaktadır. Bir cam şişeyi tekrar kazammla elde edilen enerji, 100 mumluk bir ampulün dört saat yanmasmı sağlar. Bir alüminyum kutuyu geri kazammla kar edilen enerji ise, televizyonun üç saat çalışmasına yeterlidir. Buna karşı, bir alüminyum kutuyu çöpe atmak, 2,5 litre kadar benzini sokağa dökmeye eşittir. Böyle bir alüminyum kutu kazamidığı zaman, bir alüminyum kutu yapum için gereken eneğinin yaklaşık %95’i tasarruf edilmiş olur (Prokop, 1994: 30). Geri dönüşüm teknolojisinin sağladığı yararlar, her bireyin günlük hayat akışım “çevresel sorumluluk” açısmdan belli sorularla gözden geçirmesinde büyük önem taşımaktadır. Sayısı arttmlabilecek şu tür somlarla bir birey olarak her insamn kendisini sorgulaması ve davranışlanm gözden geçirmesi, bir anlamda “çevre için üstlenilmiş bir görev” olarak da kabul edilebilir: (1) 258 Kamu Etiği Postaneden, bankadan veya herhangi bir kurumdan gelen zarflan (kağıtları) ne yaparsınız? (2) Plastik bir bardakta su içtikten sonra bu bardağı ne yaparsınız? Çöpe mi atarsınız, yoksa geri dönüşüme mi gönderirsiniz? (3) Aldığınız meyve ve sebzelerin birinci, ikinci ve üçüncü yıkama suyunu ne yaparsınız? (4) Bir tüketici olarak aldığınız ürünlerin geri dönüştürülebilir olmasına dikkat ediyor musunuz?, (5) Evinizde veya işyerinizde çöpleri niteliklerine ve özelliklerine göre ayrı ayn toplama konusunda gerekli duyarlılığı gösteriyor musunuz?, (6) Ambalaj atıklarmı geri kazanmak için çöpten ayrı biriktiriyor musunuz? Her biri ayrı bir başlık altmda tartışılabilecek bu sorulann ortak özelliği; herkesin duyarlılığma açık ve alışkanlık haline getirilmesi için çok büyük çaba gerektirmemesidir. “Evimize veya işyerimize giren sayısız kağıdm, aslında binlerce ağaca can verdiği” bilgisine pek çok insan sahiptir. Bu bilgi, kağıtlarm geri dönüşümü konusunda insanlarda uyancı bir işlev görmektedir. Bu işlevin, bireyin “çevre koruma konusundaki” duyarlılık düzeyine etki etmesi için, bireyin çevresi ile olan ilişkisindeki davramşlarmı sorgulaması gerekir. (2) T ek rar Kullanım, T ekrar K azanm aktan Önce Yapılması Gereken B ir İEylemdir: Çevre etiği açısmdan ‘yeniden kullanma', geri dönüşüm teknolojileri aracılığıyla atıklarm yeniden kazamimasmdan daha önde ve önernli bir eylemdir. Örneğin, kullamp atılan içecek kutusunun yerine geri dönüştürülmüş camm kullamiması enerji kullamnunı yaklaşık üçte bir azaltnken, yeniden doldurabilir cam şişe kullamidığmda enerji kullanımı onda dokuz oramnda düşmektedir. Yeniden kullanma ve geri dönüştürmenin sağladığı tasarruflar üründen ürüne değişse de bu rakamlar, yeniden kullanmamn çevre açısmdan sağladığı yararları arttırmaktadır. Pek çok şey tekrar kazamlabilir. Buna rağmen, tekrar kazanmak yerine, malzemeleri bir defadan fazla kullanmak çevrecilik açısından daha sorumlu bir davranıştır. Dolayısıyla tekrar kullanma, kullanma ile tekrar kazanma arasmdaki adımdır. Atıkları değerlendirmeye pratik yaklaşım, kullamlan malzemeyi azaltmakla ve aym malzemeyi mümkün olduğunca çok defa kullandıktan sonra tekrar kazamma geçmekle başlar (Prokop, 1994; 26). Kağıtların iki yüzünün de kullamlması, evde veya işyerinde ele geçen kutularm tekrar kullammda değerlendirilmesi, alüminyum folyo ve folyo yerriek kaplarmın yıkanarak yeniden kullamlması, cam kavanozlarm ve şişelerin yemden kullamlması, okunmuş dergilerin çöpe atılması yerine okunması için herhangi bir kuruma verilmesi gibi sayısı arttırılacak öneriler çevre koruma açısmdan daha yararlı eylemleri temsil etmektedir. (3) E -F atura Uygulamaları: 2008 yılı Şubat aymda başlayan Elelctronik Fatura Kayıt Sistemi adh uygulama çerçevesinde, gerekli koşulları sağlayan ve Maliye Bakanlığı ile protokol imzalayan 6 şirket (Türk Telekom, Avea, TTnet, Turkcell, Vodafone, Bursa Şehiriçi Doğalgaz Dağıtım) e-fatura kayıt sistemi ile “çevrenin korunmasına" önemli katkı sağlamaktadır. Türk Telekom’un ‘efa tu ra ’ uygulaması ile bir yılda yaklaşık 100 bin agacm yok edilmesini engelleyecek 1 milyon 200 bin kilogram karbondioksitin emilmesinin sağlandığı, böylece 100 bin ailenin yıllık ihtiyacı olan oksijenin atmosfere verilebildiği Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim 259 belirtilmektedir. Bunun yatımda ‘e-fatura uygulaması’ kapsamında doğal çevreyi korumak için ülke genelinde 100 bin ağaç dikilmesi hedeflenmiştir (Star, 4 Nisan 2009). 2009 3^11 Mart ayı itibariyle Türk Telekom müşterilerinin e-fatura kullammı ile yeşeren ‘E-Fatum Ormanları’ projesi ile 20 ilde 25 bin ağaç sayısına ulaşılmıştır (’www.vesilgündem.com. 14.03.2009). Böylece Türk Telekom, “E-Fatura Ormanları" projesi ile tüm Türkiye’de çevre konusundaki bireysel ve toplumsal farkmdalığın arttmbnasma, yeşil alanlarm ve ormanlarm korunmasına katkı sağlamaktadır. Türkiye’nin internet servis sağlayıcısı olan TTNET, ‘e-fatura’ uygulamasına geçmekle birlikte, 1 yılda 780 ton kağıt tasarrufu sağlarken 13 bin ağacm da kesilmekten kurtanimasım sağlarmştır (www.ttnet.com.tı~. 2009). E-Fatura uygulamaları, bireyin çevre ile ilişkisindeki sorumluluğuna dikkat çekmesi açısmdan önemlidir ve bu tür uygulamalann yaygınlaştmiması çevresel sorumluluklara sahip çıkılmasmı belli ölçülerde kolaylaşürmaktadır. (4) Bir Tüketici O larak “Kişisel Ev ve İş Çevreci Yönetim Planınız” V ar mı?: Bir birey olarak “çevre ile iletişiminiz” “çevreci bir yönetim planı üzerinden işleyebilir. Örneğin evdeki veya işyerindeki günlük hayat akışmızı ne ölçüde “çevresel bilinçle” yönetebiliyorsunuz? Kendinize ait bir “geri dönüşüm ve yeniden kullan planınız ” var ım? Evinizde veya işyerinizde atıkları smıflandırıyor musunuz? Düşük enerjili ampuller kullanmaya özen gösteriyor musunuz? Aşırı paketlenmiş ürüıileri tüketmemeye dikkat ediyor musunuz? Plastik şişeler yerine yeniden kullanılabilir olan cam şişeleri tercih ediyor musunuz? Gereksiz paketlemeden kaçmıp, bunun yerine yeniden kullamlabilir paketleme yöntemlerini seçiyor musunuz? Su tüketiminizde tasarruf etmeye özen gösteriyor musunuz? Tek kullammiık piller yerine, tekrar doldurulabilir (şarj edilebilir) piUeri kullanmaya özen gösteriyor musunuz? E-Fatura kullamyor musunuz? Bu sorularm sayısı arttırılabilir. İşte bir tüketici olarak bu ve benzer sorulara “etik yamtlar” verilebilmesi için “kişisel ev ve iş çevreci yönetim plammn” hazırlanmış ve başanyla uygulamyor olması gereklidir. Evlerden çıkan çöpler (evsel atıklar), toplum tarafından üretilen toplam atik maddenin genellikle %5-10’unu oluşturmaktadır. DÎE verilerine göre bu oran Türkiye için %2.5-5 civarmda gerçekleşmektedir. Bununla birlikte, bunlar herkesin bireysel olarak denetleyebileceği, kolaylıkla denetim altina alabileceği bir düzeydedir. Kağıt, karton ve türevleri, evsel atiklann yaklaşık olarak %2040’mı oluşturur. Sadece gazete kağıtian çöpe atilan atık maddelerin hacimsel olarak %18’ini oluşturmaktadu-. Türkiye’de yılda yaklaşık 22.5 milyon ton evsel atık, 14 milyon ton endüstriyel atık çıktığı tahmin edilmektedir. Evsel atiklarm %64’u organik ve %12’si kazamlabilir niteliktedir ve mali değeri yaklaşık 40 milyon dolar civarmdadır (Dereli ve Baykasoğlu, 2002; 28-29). 260 Kamu Etiği 4. KIIRIJMLAKIN KÜÇÜK SANILAN UYGULAMALARINDAN ÇIKAN BÜYÜK SONUÇLAR: İnönü Üniversitesi Örneği Çevre ortak bir değer olduğuna göre Türkiye’de her kurum doğrudan ve dolaylı olarak çevreyle ilgilidir, ilgilenmek zorundadır (Kartal, 2005). Anayasa’nm (1982) 56. maddesi de Türkiye’de her kuınmu ve her bireyi çevreyi korumakla görevlendirmiştir. Çünkü bu maddeye göre; “çevreyi geliştirmek, çevre sağlığmı korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşlarm ödevidir.” Bu yasal dayanaklar ve “kurumlarm çevreye karşı etik sorumluluğu” dikkate ahndığında, herhangi bir kurumun (üniversitenin), “bulunduğu yerleşke içerisinde binalarm çatısmdan akan ve sokaklarda biriken yağmur sularım değerlendirebihnesi mümkün müdür?” sorasuna “etik yanıtlar” arayacak politikalar geliştirmesi kaçınılmaz görünmektedir. “Kar veya yağmur suyunun en azından tuvaletlerde kullamlabilmesi için sifon sistemine bağlanması” akla gelen ilk çözümlerden birisidir. Çalışmada, “Yağmur sulanmn değerlendirilmesi mümkün müdür?” sorusuna İnönü Üniversitesi örneği üzerinden yamtlar aranmaktadır. İnönü Üniversitesi ömeğinin seçilmesinin nedeni, bu satırların yazarımn bu kurumda çalışıyor ve bu kurumu yakından tamyor olmasıdır. İnönü Üniversitesi örneği, yağmur sulannm yerleşke içerisindeki ağaç ve çim alanınm sulanmasmda kullamlabileceği ve tuvaletlerde sifon sistemine bağlanabileceği üzerine genel bir tartışmayı içermektedir. Bu tartışmada iki ana çıkış noktası bulunmaktadır: (1) Üniversite’nin girişindeki Nizamiye’den Karakol’a kadar uzanan hattaki suyun bir Havuz içerisinde toplanması düşüncesi, (2) Binalann çatılarmdaki yağmur sulanmn bir depoda toplanması düşüncesi. (1) Su Toplam a Havuzu’nun Oluşturulm ası: İnönü Üniversitesi 7000 dönümlük bir arazi üzerine kuruludur. Bu arazinin 500 dönümü çim alamdır. Üniversite Yerleşkesi içerisinde yaklaşık 200 bin ağaç bulunmaktadır. Yağmur yağdığında Üniversite’nin girişinde bulunan Nizamiye’den Karakol’a kadar giden yaklaşık 800 metrelik bir hatta su birikmektedir. Bu hattm suyu için bir Su Toplama Havuzu oluşturulabilir. Böylece biriken sular, yüksekliği ve genişliği 2 metre, uzunluğu 500 metre olan (toplam 2x2 = 4; 4x500 = 2000 m^) bir Su Toplam a H avuzu’nda toplanır. Sulama için kullanılan traktörlerdeki römorklarla bu havuzdan su almnr. Her bir römorkun hacmi 4 m^ su alır. Her ağaca onda bir metreküp (1/10 m^) su gerektiği varsayılursa, 100 ağaca 10 m^ 1000 ağaca 100 m \ 200 bin ağaca 20.000 (200x100 = 20.000 m^) su harcanmaktadır. Ancak ağaçlarm hepsinin onda bir metreküp su kullanmadığım, küçük ağaçlara daha az su verildiği gözönüne alınırsa, 200 bin ağaç için ortalama 10.000 m^ (200x50= 10.000 m^) su kullamimış olmaktadır. Çim alammn her dönümü için de 2 m^ suya gereksinim olduğu varsayılursa, 500 dönümlük Çİm alamna toplam 1000 m^ su kullamimış olacaktır (500x2 m^= 1000 m^). Böylece 1000 m^ çim alanlarma, 10.000 m^ ise ağaç sulamaya gitmektedir. Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim 261 Ağaçlar ve çim alanlan ortalama dört haftada bir (ayda bir) sulanmaktadır. Bu durumda 10.000 mHlOOO m^ = 11.000 m^ alamn her ay sulamnası gerekmektedir. Bu sulamamn en yoğun olduğu beş ay (Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül, Ekim) esas almdığmda Üniversite Yerleşkesi ağaç ve çim alamnm sulanması için gerekli yıllık su ihtiyacı 55.000 m^’tür (11.000 m^x5 = 55.000 m^’tür.) Su Toplam a Havuzu büyütülürse, sulama için elde edilecek su miktan da arttırılmış olacaktır. Havuz, 10 metre eninde 4 metre yüksekliğinde ve 500 metre uzunluğunda olduğu takdirde 20.000 m^ (10x4=40; 40x500 = 20.000 m^) su elde edilecektir. Bu Havuz kış mevsimi süresi içerisinde (özellikle Nisan ayı sonuna kadar) dolu olacaktır. Böylece Mayıs ayına 20 bin m^ su depolamış olan bir Havuz ile girilecektir. (2) B inaların Çatılarm daki Yağmur S ulan Toplanabilir mi?: Üniversite Yerleşkesi içerisinde, öğretim elemanlannın barındığı lojmanlar da dahil edilirse, en az 100 çatı bulunmaktadır. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nin (İİBF’nin) çatısı ortalama 900 m^’dir. Bu değerden yola çıkılırsa, Yerleşke içinde toplam 90 bin metrekarelik (900 m^ xlOO çatı = 90.000 m^’lik) bir alanla karşılaşılmaktadır. Buna göre binaların yakınına depo kurularak, bu sular sifon suyu elde edilmesinde kullamlabilir. Çatılardan depolara aktarılan sudan elde edilen sifon suyu sayesinde. Üniversite yerleşkesi içerisindeki su gereksiniminin önemli bir kısmı da böylece karşılanmış olacaktır. ÎİBF beş katlı bir binadır. Her katında 8 adet tuvalet bulunmaktadır. Bu durumda öğretim üyelerinin yer aldığı “idari binada” toplam (5x8= 40) 40 tuvalet bulunmaktadır. Bu sayıya öğrencilerin eğitim gördüğü katları da dahil edersek İİBF içinde ortalama 100 tuvalet bulunmaktadır. İİBF örneğini esas aldığımızda, Üniversitenin tümüne ortalama 2600 sifon çekilecektir. Bu değer, her Fakültenin sahip olduğu bina sayısma göre bulunmuştur [Mühendislik (1), Güzel Sanatlar (1), ÎİBF (1), Eğitim (1), Fen-Edebiyat (5), Tıp Fak (7), Lojmanlar (10)]. Ayraç içinde verilen bina sayılarmm toplarmna göre (1+1+1+1+5+7+10 = 26) sifon sayısı 26x100=2600 olarak çıkmaktadır. Yerleşke içinde yaklaşık 300 lojman bulunmaktadır. Her evde iki sifon olduğu varsayılusa yalmzca lojmanlar için sifon sayısı 300x2=600’dür. Günde ortalama her sifon 0,2 m^ su kullanır. Yani 5 sifona 1 m^ su düşmektedir. 2600 sifon için ise 1 günde toplam 0,2 m^x2600 = 520 m^ su gerelonektedir. Bir yıllık (365 günlük) süre içinden tatil süreleri (yaz tatilleri ve hafta sonları) çıkarılırsa, ortalama 200 gün için gerekli sifon suyu miktan 104.000 m^ (520m^x200= 104.000 m^) olacaktur. Bu hesaplamaya banyo ve mutfakta kullamlan ortalama su miktan da dahil edilebilir. Mutfak ve banyoda kullamlan su miktan sifon suyunun yaklaşık 2,5 katı kadarım oluşturmaktadu'. Bu durumda mutfak ve banyo için 260 bin metreküp (104.000 m^x2,5 = 260.000 m^) su gerekmektedir. Yukaridaki paragraflarda tartışılan iki öneriye dayanarak Üniversite Yerleşkesi’nde toylanacak su miktarını sövle hesaplayabiliriz: Su Toplama Havuzu’nun (veya Yol Boyu Havuzu’nun) yılda üç kez dolduğu varsayılu:sa. Havuz bir yılda 60 bin metreküp su ile (20 bin m^x3= 60.000 m^) dolmaktadır. 262 Kamu Etiği Malatya’da ortalama yıllık yağış miktan 382.6 mm’dir. Malatya’da yağış en çok Nisan, bazı merkezlerde Kasun, Aralık ve Ocak aylannda, en az yağış ise Temmuz, Ağustos aylannda kaydedilmektedir (İl Çevre Durum Raporu, 2007). Hesaplamaları kolaylaştnrmak açısından ortalama yağış miktarı 382 mm alınabilic. Bu değerden 82 mm’yi buharlaşma payı olarak düşersek geriye 300 mm kalmaktadır. Bu durumda metrekare başma düşen yağış miktarı 0,3 m^’tür. Bu bağlamda 90 bin metrekarelik bir alandan toplanacak su miktarı [90.000 m^xMalatya’nın ortalama yıllık yağış miktan (300mm) hesabma göre] toplam 27 bin metreküptür (90.000 m^x0,3 m^ = 27.000 m^). Binaların çatılarmdan toplanan 27 bin metreküpe, bir yıl boyunca su toplama havuzunda biriken 60 bin metreküp eklendiğinde toplam 97 bin metreküp su (27.000 m^+60.000 m^ = 97.000 m^) elde edilmektedir. Bu değer yaklaş± 100.000 m^ olarak alınabilir. Üniversite Yerleskesi’nde harcanan sû miktarını ise şöyle hesaplamak mümkündür: (1) Sifonlarda kullamlan su: 104.000 m^ (2) Mutfak ve banyoda kullamlan su: 260.000 m^ (3) Çim alanlarmı sulamada kullamlan su: 1000 m^, (4) Ağaç sulamada kullamlan su: 10.000 m^ Bu verilere göre harcanan toplam su miktarı 375.000 m^’tür (104.000 mH260.000 m^+1000 mHlO.OOO m^= 375.000 mOSu konusunda küçük hesabın sonucu büvük olur. Toplam 375.000 m^ su kullanan İnönü Üniversitesi’nin yaklaşık 100.000 m^ su İhtiyacı önerilen bu çözümle sağlanabilir. Su tasarrufu bu durumda 100.000 m^’tür. Bu değer, toplam su ihtiyacmm yaklaşık üçte birini oluşturmaktadn:. İnönü Üniversitesi örneği yanmda, üniversitelerin bireylere “çevrebilimsel bilinç” kazandırma konusımda önemli sorumluluklarla karşı karşıya bulunduğunu da vurgulamak gerekir. Üniversitelerin insan gücü kaynağı açısmdan en önemli üstünlükleri genç sayıda bir nüfus gizilgücüne sahip olmasıdır. Öğrenci toplulukları, üniversitelerin özellikle çevre bilincinin geliştirilmesi ve çevrenin korunması konularmda yararlanabileceği önemli bir gizilgüç olarak değerlendirilebilir. Prokop’un (1994, 9) “tüketimi azalt, tekrar kullan ve tek rar kazan” diye adlandurdığı insan-çevre ilişkilerindeki 3T ilkesini yaşama geçirecek projeler (akıllı musluklar, ÇAÇA (çok amaçlı çeşme altlıklan), akıllı çöp kutulan, akıllı elektrik düğmeleri,...gibi projeler) üretilmesine olanak sağlayacak ortamlar (laboratuvarlar) yaratılmalı, bu türdeki projeler özellikle desteklenmelidir. Bunun yamnda üniversiteler; özellikle Temiz Ü retim yaklaşımını esas alan izlencelerin geliştirilmesi konusunda kurumsal yapıyı güçlendirmeye önem vermelidir. Ömeğin Temiz Ü retim ve Kirliliği Önleme Uygulama ve A raştırm a Merkezi kurulabileceği gibi, belediyeler bünyesinde böyle bir birimin oluşturulması da sağlanabilir(Özcan, 2008: 289, 296). 5. SONUÇ: Kullam lan H er Şeyi Çöpe Atm adan Önce İki K ere Düşünmek “Dünya herkesin ihtiyacına yetecek kadarını sağlar, fakat herkesin hırsını karşılamaya yetecek olanı değil!" (Gandhi) Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim 263 İnsanlar ile doğal çevreleri arasuidaki ahlaki ilişkileri dizgeli biçimde inceleyen çevre etiği, pek çok açıdan tartışmalı bir alan olma özelliğini bugün de korumaktadır. 1950’lerde Leopold’ım “Toprak Etiği” ve 1970’lerde Naess’in geliştirdiği “Derin Ekoloji” gibi çevreci öğretiler şu soruya insanlığın dikkatini çekmiş ve yamtlar aramıştır; “İnsanlarm belli haklan vardır, peki doğadaki öteki canlıların haklan var mıdır ve bu haklara nasıl bakılmalıdır?” Bu bağlamda insamn doğa karşısmdaki davramşlan “çevre etiği” açısmdan büyük önem taşımaktadn. Birleşmiş Milletler öncülüğünde yürütülen uygulamaların çıkış noktalarmdan birisi “gelecek kuşaklara” karşı “çevre sorumluluklarımıza” sahip çıkmak ve bu konuda ortak bir dil geliştirmektir. Ortak dilin geliştirilmesinde her bireyin çevreye veya doğaya karşı kişisel ve toplumsal sorumlulukları bulunmaktadır. Özellikle 1972 yılmda Roma Kulübü tarafından “Büyümenin Sınırları” (“The Limits to Growth”) adlı Raporun yayımlanmasından sonra doğal kaynaklarm akıllıca kullamiması, savurganlıktan kaçmılması, atıklarm tekrar kullamiması ve mümkün olduğunca yenilenebilir eneği kaynaklanmn tercih edilmesi gerektiği konusunda uzlaşılmıştır. Konuya insamn yaşam biçimi ve çevre üzerindeki etkileri açısmdan bakıldığmda, “çevresel sorumluluk zincirinin” iUc halkasmı bireyin çevreye karşı tutum ve davramşlarmm oluşturduğu söylenebilir. “Çevre koruma” konusunda “etik ilkeleri” benimseyen “çevre bilinçli” bir birey, yahuzca kendi yaşamının değil aym zamanda gelecek kuşaklarui yaşamımn da sorumluluğunu paylaşmış olmaktadır. “Tek başıma ne yapabilirim ki..? Yahuzca benim ağaç dikmemle, su kullammına dikkat etmemle bu sorunlar çözülmez ki?...” gibi bireyi çevre ile ilişkilerinde yalnızlaştnran ve çözüm politikalanmn etkisiz bir öğesi konumuna getiren sorular (veya sorgulamalar) “çevre etiği” açısmdan bireyi sorumsuzluğa itmektedir. Bu nedenle artan toplumsal çevre duyarlılığı için ilk adım bireyin doğa ile ilişkisindeki özdenetimi sağlaması ile atılabilir. Bireyin tek başma çevre değerlerine karşı “çevre bilinçli” yaklaşımı, bütün toplumun ve hatta bütün dünyamn iyiliği için çok önemli bir yatınmdır. Çevre sorunları yalnızca üretim değil, aynı zamanda tüketim faaliyetlerinden de kaynaklanmaktadır. Bu yüzden çevrenin kirlenmesinde “bireyin” tek başına önemli etkisi bulunmaktadır. Üstelik sanayileşme ile birlikte artık üretim, zorunlu gereksinimler yerine, zorunlu olmayan lüks olarak adlandınlan tüketime yönlendirilmiş durumdadır. Tüketimin sürekliliği çevre kirlenmesinde de sürekliliğine yol açmaktadır. Bu durum bireyleri tek başma veya topluca tükettikleri her şeye dikkat etme, tüketilen her şeyi “çevresel bilinçle” kullanma alışkanlığım geliştirme sorumluluğu ile karşı karşıya bırakmaktadır. Nazhoğlu (1991: 253-254) topluma çevre bilincinin aşılanması ve çevre sorunlanna karşı önlemlerin alınması konusunda eğitimin önemine dikkat çekmektedir. Bu konuda bilinçlenmemiş ve eğitibnemiş bir toplum, yaşadığı dünyayı kendinden sonra başkalarımn da kullanacağım düşünmez. Çevrenin korunm ası, onu en çok etkileyen insanm bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi ile mümkündür. İnsamn (veya bireyin) evde veya işyeriade yürüttüğü küçük eylemleri “etik ilkeler” adma gözden geçirmesi ve bu eylemleri denetim altma alması çevre 264 Kamu Etiği korama açısından bir sonuç değildir. Ancak “çevrebilimsel bilinçle” doğayı korumak açısından çok önemli bir başlangıçtır. Bu başlangıcm ilk ve en önemli ilkesi mümkün olduğunca doğaya yakın yaşamayı öngörmektedir. KAYNAKÇA Colyvan, Mark (2007), “Environmental Philosophy: Beyond Environmental Ethics” (This lecture was delivered to the Arts Association on 25 October 2007), Erişim:22.03.2009,Web: http://homepage.mac.coui/mcolwaii/papers/envpliil.pdf Dereli, Türkay ve Adil Baykasoğlu (2002), “Atıklar ve Çevre Soranları: Mühendislik Cephesinden Çevre Sorunlarma Bakış”, Endüstri Mühendisliği Dergisi, Cilt-13, Sayı-1, s.28-35. EUiot, Robert (1995), “Introduction”, Environm ental Ethics, Oxford University Press, Oxford. Fox, Warwick (1990), “The Meanings of Deep Ecology”, 1ıttp://tnıınpeter.athabascau.ca/content/v7.1/fox.html (11.04.2004). Web: İl Çevre D urum R aporu (Malatya) (2007), Malatya Çevre ve Orman Müdürlüğü, Web: http://www.malatvacevreormaii.gov.tr/ced/rapor.htm (22.03.2009). İma^oğlu, Olcay (1997), “Psikolojik Açıdan İnsan-Çevre İlişkileri”, Ruşen Keleş (der.), (1996), tnsan-Çevre-Toplum, İmge Kitabevi, Ankara, s. 287309. Jardins, Joseph R. Dess (2006), Çevre Etiği (Çevre Felsefesine Giriş), Ruşen /Keleş (Çev.), İmge Kitabevi, Ankara. Kartal, S. Kemal (2005), Kamu Yönetiminde Araştmna, Doktora 2004-2005 İkinci Yarıyıl Ders Notlan (29.04.2005), İnönü Üniversitesi, Malatya. Keleş, Ruşen ve Can Hamamcı (1997), Çevrebilim, İmge Kitabevi, Ankara. Nazhoğlu, Meral Dinçer (1991), “Çevre Eğitiminin Önemi,” Çevre Üzerine, Türkiye Çevre Vakfı Yayım, Ankara. Özcan, Ayşe (2008), “Türkiye Üniversitelerinin Çevre İşlevleri ve Kentsel Gelişmeye Katkıları”, Yayımlanmamış Doktora Tezi, İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Anabilim Dalı, Malatya. Porritt, Jonathan (1988), Yeşil Politika, Alev Türker (Çev.), Ayrmtı Yayınevi, İstanbul. Star Gazetesi (4 Nisan 2009), “Türk Telekom’dan E-Fatura Dönemi”, http://www.stargazete.com/gııncel/ (10.04.2009). Taylor, Bron (2004), Environmental Ethics, Web: bttP://www.clas.ufl.edu/users/bron/cm/Tavlor.Bron.EE.pdf (18.11.2004). Çevre Etiği Açısından Bireyin Doğayla İlişkisinde Özdenetim 265 T.C. 1982 Anayasası, RG. 9.11.1982/17863. Ünder, Haşan (1996), Çevre Felsefesi, Ankara: Doruk Yaymları. Yağanak, Eray ve Güncel Önkal (2009), “Çevre Etiği” httD://www.gunceİQnkal.com/PDF/cevre etiei maddesi.pdf (11.03.2009), (Felsefe Ansiklopedisi maddesi olarak yayımlanmıştir.) Yaşamış, Firuz Demir (1995), Çevre Yönetiminin Temel Araçları, İmge Kitabevi, Ankara. Yönücü, Emine (2009), “Ambalaj Atığı http://gelecegimiz.org/geridonusmn.pdf (20.03.2009). Nedir?”, http://www.vesilgundem.com/haber detav.php?haber id=1244 “E-Fatura 25 Bin Ağacı Kurtardı” (04.04.2009). Web: (14.03.2009), http://www.ttnet.com.ti'/web/l 18-811-1-1/tr/evde ttnet/servisler/ttnet efatura/ (2009), “TTNET E-Fatura” (04.04.2009). KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ YÖNETİŞİMİ VE DAĞITICI ADALET Mustafa DEMÎRCf özet Etik açıdan küresel iklim değişikliği, birçok b ilim insanı tarafından dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük dağıtıcı adalet (tevzi-i adalet) sorunu olarak tanımlanmaktadır. D ağıtıcı adalet açısından iklim değ işik liğ i m eselesinde üç tem el soruya (ne dağıtılacak, kim ler arasında dağıtılacak, nasıl dağıtılacak?) verilen değ işik cevaplara göre devletler arasında ve devletlerin içinde iklim sorum luluklannın/yüklerinin dağıtım ında birbiriyle çelişen/çatışan etik tercihler ortaya çıkmaktadır. D evletler, bilim sel tavsiyenin öncülüğünde ortaya çıkan küresel iklim rejiminin oluşum unda, işleyişin de v e devam etm esinde “adalet” kavramını kendi pozisyonlann â/çıkarlanna göre yorumlamaktadır. K yoto Protokolü ile ulaşılan yük dağılım ı adalet açısından neredeyse hiçbir ülkeyi tatmin etm em ektedir. Küresel iklim yönetişim i açısından, 2 012 sonrası için belirlenecek iklim d eğişikliği politikasında “adil paylaşım ” en önem li tartışma konularından birini oluşturmaktadır. B u çalışm ada küresel iklim değişikliğinin dağıtıcı adalet sorunu olarak analiz edilm esi amaçlanmaktadır. Küresel iklim d eğişikliği dağıtıcı adaletin 3 tem el boyutu esas alınarak analiz edilecektir: (1 ) A ralannda dağıtım yapılanlar (kuzey ülkeler, güney ülkeler, bugünkü nesiller, gelecek nesiller, bireyler, şirketler v s.), (2 ) D ağıtılan (atmosfer, karbondioksit em isyonunun faydaları veya em isyon haklan, g elecek nesillerin bugünkü nesillere em aneti, m itigasyon m aliyeti veya adaptasyon m aliyeti v s.), (3 ) D ağıtım süreci (küresel iklim rejim inde karar süreçlerine e şit erişim hakkı vs.). Bu analizin, devletlerin v e düşünce kuruluşlannın iklim değişikliğin e karşı geliştirdikleri farklı kamu politikası önerilerinin (B rezilya önerisi-^tarihsel sorumluluklar, kısm a ve yakınsam a v s.) etik tem elini ve konuyla ilgili etik açmazları anlam aya yardımcı olm ası beklenm ektedir. A n a h ta r K e lim eler: İklim değişikliği, dağıtıcı şdalet, iklim adaleti GİRİŞ İklim değişikliği veya küresel ısınma gibi karmaşık bir sorunla (veya bir yığm soranla) ilgili herhangi genel bir tartışmamn en azmdan aşağıdaki 5 soruyla ilgiU olduğunu akılda tutmak gerekir: (1) Gerçekten küresel ısınma diye bir şey var mı? (2) Eğer varsa, bımun soramlusu insanlar mı? (3) Eğer varsa, bu, yeryüzündeki yaşam için ne gibi sonuçlar doğuracaktır? (4) Eğer küresel ısınmamn sebebi insanlarsa ve kötü sonuçlar doğuracaksa, buna karşı ne yapılabilir, alternatif politikalarm sosyal, siyasal ve ekonomik sonuçlan nelerdir? (5) Küresel ısınmaya karşı koymak için dünya çapmda kolektif eyleme ihtiyaç varsa ve bunlar fedakarlık gerektiriyorsa, bu külfetler nasıl dağıtılacaktur (W esleyvePeterson, 1999: 167)? 1992 yılmda Rio'da Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin ortaya çıkışından itibaren meydana gelen gelişmeler, dünyada ilk 4 soraya verilen cevap bakımından şöyle ya da böyle bir konsensüsün oluştuğunu göstermektedir. İklim değişikliği bazı “spekülatif’ unsurlar içeren “belirsiz bir risk” olmasına rağmen (Schneider, 2006: 607), IPCC etrafmda * Y rd.D oç.D r., Adnan M enderes Ü niversitesi N azilli tİBF Kamu Y önetim i 268 Kamu Etiği toplanan bilim adamları ve bu konudaki iki önemli uluslararası sözleşmeye, îklitn Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine 192 ve Kyoto Protokolüne taraf olan 183 tane dünya devleti böyle bir sorunun varlığma “kesin” olarak inaımuştn:. İklim değişikliği konusunda bilimsel otorite kabul edilen IPCC, bilimsel belirsizlikleri kamu politikası tartışmalarmın dışında tutarak yüksek düzeyde belirsizlik altmda bilimsel konsensüsü korumuştur (Hadjilambrinos, 1999: 524). IPCC'ye göre küresel ısınmanın nedeni % 90 olasılıkla (ulaşılabilecek en yüksek bilimsel kesinlik düzeyi) insan kaynaklı sera gazlan (karbondioksit, metan, nitrik oksit, didroflorokarbon, hidrokarbur perflor, kükürt heksaflorit ve su buharı) yoğunluğunun atmosferde artmasıdır (IPCC, 2007: 10). İnsan kaynaklı seragazlannm artışı bu hızla devam ederse, 21. yy.da iklim değişikliği, buzullarm erimesi, küçük ada devletlerin yok oknası, biyolojik çeşitliliğin kaybolması, kuraklık, sel, aşm hava olaylarmm yaygınlaşması, açlık, göç gibi bir sürü felakete yol açacaktur. Bu etkilerin bazıları zaten şimdiden görülmektedir. Kısacası iklim değişikliği, sosyal, ekonomik, siyasal ve ekolojik birçok etkiyi içine alan bir “şemsiye kriz:”e işaret etmektedir (Rosales, 2008: 1410). Bu bakımdan küresel ısınma dünyanm karşı karşıya olduğu (nükleer tehlike ve terörizmden dahi daha önemli) “en büyük tehdit” olarak kabul edilmektedir (Harris, 2003: 149). İklim değişikliğinin getireceği felaketlerden kaçınmak için, ikilim değişikliğinin sebebine (mitigasyon) ve sonucuna (adaptasyon) yönelik küresel düzeyde iklim politikaları belirlenmiştir. Ayrıca, iklim değişikliğine yönelik mühendislik çözümleri akademik düzeyde tartışılmaktadır. Günümüzde küresel iklim değişikliği yönetişim sisteminin politika gündeminde sıra yukarda yöneltilen beşinci soruya verilecek cevabm tartışılmasına gelmiştir: Küresel iklim değişikliğinin getirdiği sorunlara karşı uygulanacak politikaların fayda ve külfetler nasıl dağıtılacaktır? İklim değişikliğinin etkileri ona karşı alınacak mitigasyon ve adaptasyon tedbirlerinin maliyeti o kadar yüksektir ki hiçbir Mşi, şirket veya devlet tek başma altmdan kalkamaz. Dolayısıyla, üdim değişikliğinin getirdiği külfetlerin adalet ilkelerine uygun bir biçimde paylaşılması/bölüşülmesi/dağıtılması gerekmektedir. İklim değişikliği kıt bir kaynağm (atmosferin atık gazları 3 oıtma kapasitesi) dağıtımım içeren etik bir mesele olarak tammlanmaktâdır (Singer, 2006: 415). Küresel ısınma bu açıdan bakıldığmda “uluslar ve nesiller arası adalet sorunu” dur (Jagers ve Duus-Otterström, 2008: 576; Gmb, 1995: 464), Asimda iklim değişikliği politikası ile insanlık tarihinin en büyük dağıtıcı politikası oluşturulmaktadır (Meyer ve Roser, 2006: 223). Ne var ki, adalet ilkelerini altematif iklim politikalarma uygulayarak küresel düzeyde üzerinde uzlaşı sağlanabilecek bir çözüm' yaratmak son derece zor bir iştir (Page, 2007a: 14). Zira adaletin ne olduğuna dair bir çok ilke vardır. Her ilkenin uygulaması bazı ülkelere avantaj sağlarken bazı ülkelere yük getirmektedir. Taraflar kendi çıkarlarma göre adaleti ve adaletin boyutlarım tanımlayarak, adalet kılıfı içinde kendi ulusal çıkarlarım savunmaktadır. Bu çalışmanm amacı küresel iklim değişikliği yönetişim sistemini adalet açısmdan analiz etmektir. Bu amaçla ilk önce iklim adaletsizliği soranu ortaya Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve D ağıtıcı Adalet 269 konacak daha sonra adaletin ne olduğu adalet farklı boyutlan ortaya konarak tartışılacaktır. Daha sonra daha adil bir küresel iklim yönetişimi sitemi oluşturmada ildim değişikliği sorununda neyin kimler arasında nasıl paylaştırıhnası gerektiğine dair farklı tammlamalarm yol açtığı açmazlar ele aimacaktır. İKLİM ADALETİSİZLİĞİ VE KYOTO PROTOKOLÜ Dünyamn adil bir yer olmadığı genel kabul gören bir görüştür. Ne doğal kaynaklar ne de deprem gibi felaketler yeryüzünde eşit biçimde dağıtılmamıştır (Ashton ve Wang, 2003: 19). İklim değişikliği veya küresel ısınma sorununun uluslararası ve ulusal gündemlerde yer bulmasıyla dünyadaki önemli adaletsizliklerden biri olan “iklim adaletsizliği” daha görünür hale gelmiştir. Ülkelerin iklim değişikliği sorununa katkılan ve iklim değişikliğinin etkilerine maruz kalmaları balammdan büyük adaletsizlikler vardu:. İklim değişikliğinin sebebi kabul edilen sera gazlan (özellikle karbondioksit) emisyonunun atmosferde artışmâ en az veya hiç neden olmayan ülkeler, iklim değişikliğinin zararlı etkilerine karşı en kmlgan ülkelerdir. Buna karşm karbondioksit emisyonu artışma en çok neden olan ülkeler ise, teknoloji ve mali kaynaklar bakımından iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum sağlamaya en hazırlıklı gehşmiş ülkelerdir, İklim değişikliği meselesinde diğer ekonomik sosyal ve siyasal gelişmelerde olduğu gibi uluslar arası ilişkilerde Güney-Kuzey dengesizliğini gözler önüne sermiştir (Muhovic-Dorsner, 2005: 238; Parks ve Roberts, 2006: 351). Çevrecilere göre, lüks karbondioksit emisyonu üreterek refahım artıran gehşmiş Kuzey ülkelerin bu davramşımh sonucu ortaya çıkacak iklim değişikliğinin faturasmı, az gehşmiş Güney ülkeler ödeyecektir. Çünkü potansiyel iklim tehditleri dünyada eşit olarak dağılmamıştır. IPCC'ye göre en çok risk altında olan ülkeler gelişmekte olan ülkelerdir. İklim değişikliğinin bazı etkileri (buzullarm erimesi, biyolojik çeşitliliğin azalması vb.) şimdiden görünmeye başlasa da, asıl felaket getirici iklim değişikliğinin etkilerine bu sorunlann oluşmasma hiç katkısı olmayan gelecek nesiller maruz kalacaktır. Bu sebeplerden dolayı küresel iklim değişikliği etik açıdan yaygın olarak “nesiller arası ve ülkeler arası adalet” sorunu olarak tammlanmaktadır (Grubb, 1995: 464; Harris, 2003: 151). İklim değişikliğinin getirdiği maliyet ve faydalarm adil paylaşımı açısından küresel iklim değişikliği yönetişim sisteminin geliştirdiği en önemli uluslar arası politika belgesi olan Kyoto Protokolü birçok çevreci tarafmdan yetersiz bulunmaktadır. Düşük emisyon düzeyine sahip olduğu ve tarihsel sorumluluğu yok diye gelişmekte olan ülkeler karbondioksit emisyonunu azaltma bakımmdan yasal olarak bağlayıcı yükümlülük altına girmemiştir (Kulkami, 2003: 262). Gelişmiş ülkeler arasmda yapılan indirim dağıtımı ise bir kaza eseridir ve siyasal açık gözlük neticesidir. Sorunun çözümüne yönelik küresel iklim değişikliği yönetişiminde adaletli bir sistem geliştirilememiştir. Örneğin adalet açısmdan Kyoto Protokolü ile Avustralya’ya % 8 artış tamimken Japonya'nm % 6 indirime zorlanmasımn bir açıklaması yoktur (Sachs, 2006). ABD yönetimi, gelişmekte olan ülkeleri içermediği için adaletsiz bulmuş ve Mart 2001'de Kyoto 270 Kamu Etiği Protokolünden çıkmışto. Halbuki ortala ABD vatandaşı 8 Çin ve 20 Hindistan vatandaşı kadar karbondioksit atmosfere salmaktadır (Parks ve Roberts, 2006: 338). Bağlayıcı emisyon sınırlaması ile karşılaşan çok az sayıda devlet vardır. Halbuki IPCC'ye göre atmosferde sera gazlan yoğunluğunu dengelemek için karbondioksit emisyonunda derhal % 50 - % 70 oranında indirime gitmek gerekir (Bachram, 2004: 2). Bu ölçüye göre son derece yetersiz olan Kyoto'da emisyon indirimi dağıtımı objektif ölçülere göre belirlenerek değil, müzakere sürecinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. îklim değişikliği esasmda etik bir mesele olmasına rağmen iklim değişikliği sorununun etik boyutlarma Kyoto Protokolünün önemli politika belgelerinde çok az atıfta bulımulmuştur (Femando, 2009). Gelecek nesilleri koruma bakıımndan Kyoto son derece yetersiz kalmıştır (Gardiner, 2004b: 24). İklim değişikliğinin maliyeti çok yüksektir. Sera gazlarım azaltmanm veya küresel iklim değişikliğinin zararlı etkilerine uyum sağlamanın maliyetlerinin genellikle çok yüksek olduğu tahmin edilmektedir. Tahminlere göre küresel olarak karbondioksit emisyonunu dengelemek dünyamn gayri safî milli hasılasımn 21. yy.m ilk yarısmda % 1,5-% 2,5'ine ikinci yansmda ise %3'üne mal olacağı tahmin edilmektedir. Bu mahyetler devletten devlete değişmektedir (Hadjilambrinos, 1999: 522). Günümüzde dünyarun en büyük süper gücü olan ABD'nin Kyoto Protokolünden çıkma gerekçelerinden biri, karbondioksit emisyonu azaltımımn Amerikan ekonomisine vereceği büyük zarardır (Parks ve Roberts, 2006: 338). Karbondioksit emisyonunun sınırlandmiması, ABD vatandaşlarım iki şekilde etkileyebilir: Birincisi, karbondioksit emisyonu yaratan enerji kullanunın sınırlandırılması, ekonomik büyümeyi ve dolayısıyla yaşam kalitesini aşağı çeker (çevre hakkı-kalkınma hakkı çatışması). İkincisi emisyon sınırlaması gibi daha katı çevre standartları ABD'nin rekabet üstünlüğünü azaltır (adalet- ekonomik •verimlilik çatışması) (Wesley ve Peterson, 1999: 192). Emisyon azaltırnı bedava (free riding) olsa idi, sorun çok kolay halledilebilirdi. Ne var ki, iklim değişikliği enerji kaynağı olarak büyük ölçüde fosil yakıtlarm kullamimasına dayanan batı medeniyetine daha önce hiç görülmedik bir meydan okuma ile karşı karşıya bırakmaktadır. Ekonomik büyüme atmosferde sera gazı yoğunluğu artışımn yaklaşık % 65'inden sorumludur (Rosales, 2008: 1411)! Ekonomi perspektifinden iklim değişikliğine karşı rasyonel politikalar belirlemek son derece zordur. Bu nedenle iklim değişikliğiyle ilgili soranları halletmede iklim değişikliğini “ekonomik bir sorun”dan daha çok “etik bir mesele” olarak görmenin önemi büyüktür (Schneider, 2006: 635). Dünyamn süper gücü ABD pahalı ve adaletsiz diye Kyoto’dan çekiliyorsa, dünyamn geri kalanı ne yaparsa yapsın sorun çözülemeyecektir. Çok az fayda getirmesine rağmen büyük uygulama maliyetleri getiren Kyoto'nun yetersiz olduğu artık tüm taraflarca kabul edilmektedir (Page, 2007a: 11). Kyoto protokolü adil bir iklim değişikliği rejimi oluşturma yerine ekonomik anlamda rasyonel iklim politikası üretmeye yönelmiştir. Kyoto Protokolü iklim değişikliğine yönelik piyasa temelli bir yönetişim sistemidir. Ekonomik anlamda verimli (efficient) emisyon yönetimi esas almarak sosyal adalet ve ekotojik sürdürülebilirlik feda edilmektedir. Protokolün uygulanması sorunun çözümüne Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 271 çok çok az katkı sağlamanın yanı sıra iklim adaletsizliğini artırıcı bir rol de oynayabilir (Byme ve Glover, 2005: 4; Byme vd. 2002: 17). Zaten en başanlı mitigasyon politikası bile gelecek nesiller boyunca ildim değişikliğini engellemeye yetmeyecektir. Onun için mitigasyonun yam su-a adaptasyon zorunludur (Paavola, 2008: 652). En büyük sorun. Kyoto'nun ilk aşaması 2G12'de bittikten sonra iklim değişikliğinin fayda (emisyon hakkı) ve maliyetlerinin (emisyon azaltımı ve adaptasyon maliyetleri) adil paylaşum konusımda uluslar arası topluluğun ne yapacağıdır. Kyoto'nun mitigasyon politikası derinleştirilerek kuvvetlendirilecek mi? Eğer cevap evet ise, emisyon haklan (faydaları) veya sorumlulukları (yükümlülükleri) devletler ve nesiller arasmda nasıl dağıtılacaktır? 2012 sonrası dönemde özellikle gelişmekte olan ülkeler bağlayıcı yükümlülük altına girecek mi? Emisyon hakları özellikle ilk aşamadakinden daha ilkeli bir biçimde dağıtılacak mı? Kısacası, iklim değişikliği meselesinde adil dağıtımm ne olduğu cevaplandırılması gereken acil etik bir soru olarak insanlığın karşısında durmaktadu: (Meyer ve Roser, 2006: 226). Aşağıda adalet kavramımn boyutları ortaya konduktan sonra iklim değişikliği meselesine aplikasyonu yapılacaktır. ADALET KAVRAMININ BOYUTLARI Bugün insanlığa karşı en büyük tehdit olarak görülen iklim değişikliği meselesine etik açıdan yaklaşma iklim değişikliğini adalet teorisi açısından incelemeyi gerektirmektedir. Zira iklim değişikliğinin etik açıdan inceleyen yeni gelişmekte olan “iklim etiği” alam, iklim değişikliğini büyük ölçüde “nesiller arası ve devletler arası adalet sorunu” olarak çerçevelemelctedir. Adalet, hakkaniyet, nesafet, eşitlik gibi kavramlar aslında birbirinden farklı olsalar da çoğu zaman birbirinin yerine eşanlamlı kullamlmaktadn-. Adalet malların, haklarm, görevlerin, faydaların, yüklerin, fırsatlarm ve mülkiyetin toplumda dağıtımım düzenleyen kurallar manzumesidir (Tucker, 2005). Adaletin dağıtıcı adalet (sosyal adalet, ekonomik adalet), cezalandırıcı adalet, onarıcı adalet, telafi edici adalet, gibi türleri vardır. İklim değişikliği telafi edici adaletle, cezalandmcı adaletle, küresel adaletle ve çevre adaleti (ekolojik adalet) ile ilgili olsa da literatürde büyük ölçüde dağıtıcı adalet (tevzi-i adalet) ile ilişkilendirilmektedir (Moore, 2008: 503). Dağıtıcı adalet para veya fayda gibi bir malm katılan taraflar arasmda eşitlik, ihtiyaç veya katkı gibi ilkeler ışığında hakkaniyetli dağıtımı meselesi ile ilgilenir (Paavola, 2008: 650). Dağıtıcı adalet kolektif fayda veya yüklerin yerel, ulusal veya küresel düzeyde bir topluluğun üyeleri arasında tahsis etmede kullamlan genel standartlar olarak tammlanabilir (Pan, 2003: 1). Dağıtıcı adalet, toplumsal ilişkilerde girdilere, sonuçlara ve sürece uygulanabilir. Dağıtıcı adalet geriye dönük ve ileri dönük olarak değerlendirilebilir. Dağıtıcı adalet konusunda önemli sorunlardan biri, insanlarm dağıtıcı adaleti farklı farklı anlamasıdır. Çünkü insanlar ilişkilerde adaleti değerlendirirken farklı ölçütler kullanmaktadır. Örneğin dağıtıcı adalet sonuçlara uygulandığında kimileri sonuçlann katkılarla orantılı olmasmı (equity) isterken, kimileri katkıları 272 Kamu Etiği dikkate almaksızın herkesin aym düzeyde (eşit) sonuca sahip ohnasını istemektedir (equality). Bazıları ise sonuçlarm dağıtımım ihtiyaçlarla orantıh olmasım talep etmektedir. Dağıtıcı adalet ilkeleri sadece bunlardan ibaret değildir. Yaygm adalet ve hakkaniyet görüşlerine örnek olarak aşağıdaki ölçütler gösterilebilir: (1) Bütün insanlar eşit yaratılmıştır. (2) Bir projeye ne kadar çok katkı yaparsan onun faydalarım elde etmeyi o kadar çok hak edersin (Amerikan kapitalizmi). (3) Herkese ihtiyacma göre dağıtılmalıdır (komünizm). (4) Kazanan hepsini alrr. Dağıtıcı adalette önemli olan birinin elde ettiği sonuçlan diğerleriyle karşılaştırmasıdır (izafi mahrumiyet teorisi - relative deprivation theory). Ancak karşılaştırmada kullamlan ölçütlerin farklı farklı olması (eşitlik, ihtiyaç ödeme gücü vb.) farklı adalet değerlendirmelerine yol açacaktır. Dağıtıcı adalet ilkelerinin belli durum veya ilişkilere uygulanması sonucunda üç farklı netice ortaya çıkabilir: (1) Bazı insanlar hak ettiğinden daha fazla alır (sömürenler), (2) Bazı insanlar hak ettiğinden daha az alu: (sömürülenler), (3) Bazı insanlar ise adalete uygun muamele görür. İnsanlar adil veya hakkaniyetli olduğuna inandıklan durumlarda veya etkileşimlerde kendilerini huzurlu hisseder. Adaletsiz olduğıma inamlan durumlar veya ilişkiler ise insanlarda merhamet, suçluluk, utanma, kızgmiık, öfke, gücenme gibi duygulann belirmesine neden olabilir. Adaletsizlik durumuna veya adaletsiz ilişkilere karşı msanlar ya psikolojik veya fiili olarak adaleti yemden tesis etmeye çalışır ya da ihşkiye terk ederek tepki verirler (Hatfield ve Rapson, 2007). İklim adaleti bağlamında adalet kavramının önemli bir boyutu da çevre adaletidir. Çevre adaleti ulusal kökeni veya geliri ne olursa olsun hiç kimsenin adaletsiz yük taşımaya zorlanmadığı, çevre regülasyonlamun uygulanması bakımından herkese hakkaniyetli davramidığı durumdur. Çevre adaleti çevre risklerinin ve çevresel faydalarm dağıtınunda hakkaniyetin sağlanmasına önem verir. Çevre sorunları açısmdan adalet esas olarak çevreyi kullanma alanmın (environmental space veya ecological space) getirdiği faydalarm adil paylaşımıdır. Ekolojik adalet bugünkü ve gelecek nesiller, insan dışı varlıklar ve ekosistem süreçlerinde adalet olarak da tanımlanabilir (Muhovic-Dorsner, 2005: 239). Dağıtıcı adalet bir bakıma “kim, neyi, nasıl kazanmalı?” sorusuna verilen cevap olarak tanımlanabilir ki bu, ünlü siyaset bilimci Harold Laswell tarafından yapılan en meşhur siyaset bilimi tammıyla aynıdır. Kamu politikası perspektifinden dağıtıcı adalet meselesine yaklaşıldığmda dağıtımm üç boyutu büyük önem arz etmektedir (Stone, 2002: 39-53): (1) Alıcılar (kim bir şeyler elde ediyor?), (2) Dağıtılan (dağıtılan ne?) ve (3) Dağıtım süreci (dağıtım nasıl kararlaştırılmalı ve uygulanmalı?). Dağıtıcı adaletin bu boyutları neredeyse her kamu politikası alamnda siyasal çekişme, çatışma veya mücadele konusudur. Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve D ağıtıcı Adalet TTi Çünkü alıcılara, dağıtılan mallara ve dağıtım sürecine ilişkin ölçütlerin yeniden tammlanması her zaman farklı dağıtımsal sonuçlar doğurur. Arâlarmda dağıtım yapılacak grup üyelerinin hangi özelliğine göre sımflandırma veya farklılaştırma (yatay adalet, dikey adalet, katkıyla orantılı adalet, pozitif ayrımcılık vb) yapılacağı dağıtınun sonuçlarım etkiler. Gene aym şekilde dağıtılacak olan malm sınırlarım yemden tanımlama ve malm taraflar açısmdan değeri her zaman dağıtımsal etiklere sahip bir stratejidir. Dağıtım sürecinin hakkaniyetli olması da önemlidir. Sonucu eşitliksizlik olan bir çok durumda (spor karşılaşmaları, loto, seçim vb.) süreç adil olduğu müddetçe sonuca itiraz edihnez. Dağıtıcı adalet açmazlarıyla dolu olan kamu politikası alanmda sorunu tam olarak ortaya koyabilmek için şu üç soruya açık cevaplar bulmak gerekir: (1) Ahcılar kimdir, alıcıları tammlamamn farklı yolları nelerdir? (2) Dağıtılan nedir, dağıtılam farklı tammlamamn yolları nelerdir? (3) Dağıtımın belirlendiği sosyal süreçler nelerdir? Aşağıda bu sorulara yanıt aranarak küresek iklim değişikliği politikasınm dağıtıcı adalet açısmdan arz ettiği etik açmazlar açıklığa kavuşturulmaya çalışılacaktır. DAĞITICI ADALET SORUTSnU OLARAK İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ANALİZİ İnsan kaynaklı iklim değişikliği önemli adalet meselelerinin ortaya çıkmasma sebebiyet vermektedir. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (3. madde) iklim adaletini sağlama bakımmdan şu hükmü ihtiva etmektedir; “Taraflar, iklim sisteminin, eşitlik temelinde ve ortak fakat farklı sorumluluklarına ve güçlerine uygun olarak, insanoğlunun günümüz ve gelecek kuşaklann yararı için korumalıdır. Dolayısıyla, Taraflardan gelişmiş ülkeler iklim değişikliği ve onun zararlı etkileri ile savaşımda öncülük etmelidir” (Ankan, 2006: 10). Ne var ki, bu hükümden yola çıkarak iklim adaletini sağlama bir çok soruna yol açmaktadır. İkilim adaletim sağlama ile ilgili etik sorunlar alıcılar (taraflar), dağıtılan (emisyon hakları ve mitigasyon sorumlulukları) ve dağıtım sürecine ilişkin “farklılaştmnalann” adalet ilkeleri ışığmda nasıl yapılacağı ile ilgilidir. İklim değişikliği meselesi ile ilgili dağıtıcı adalet sorunlannm bir kısmı aşağıda üç altbaşlık altmda tartışılmaktadır. İklim Adaletinde Alıcıların (Taraflann) Tanımlanmasına İlişkin Sorunlar İklim değişikliği sorunu taraflar açısmdan yaklaşıldığmda nesiller arası ve nesiller içi (devletler arası) bir adalet sorunu olarak tammlanmaktadır. Nesiller arası adalet ve iklim değişikliği: Sorun nesiller arası adalet meselesi olarak görüldüğü zaman iklim değişikliğinde ilgi alam, iklim değişikliğinin getirdiği yüklerin ve faydaların bugünkü nesillerle gelecek nesiller arasmda nasıl paylaştmlacağıdır. Çevrecilere göre oluşumunda hiç katkıları ohnadığı halde henüz dünyaya gelmemiş gelecek nesilleri karbondioksit emisyonunu artırarak bu günkü nesillerin ciddi iklim felaketlerine maruz bırakması adil değildir, hatta ahlak dışıdır (Page, 1999: 54-55). Bugünkü nesillerin gelecek nesillere yaşanabilir bir çevre bırakma sorumluluğu vardır ve bu yönde harekete geçmelidir. 274 Kamu Etiği Nesiller arası adalet görüşüne karşı çıkanlar, mütekabiliyetin olmaması (nonreciprocity) ve gayn muayyen kişilik sorunu (non-identity problem) argümanını ileri sürmektedirler. Mütekabiliyet (karşılıklılık) temelli adalet anlayışına göre sadece başkalannm refahma katkıda bulunan bireyler dağıtımda tam ve adil pay sahibi olmayı hak etmiştir. Bu adalet anlayışında paylaşma sağlanan katkılara göre yapılır (Page, 2007b: 226-227). Bu açıdan kuşaklar arası adalet tasavvur edilemez. Çünkü farklı nesiller arasmda doğrudan karşılıklı faydalı işlemler yoktur. Gayn muayyen kişilik sorununa göre de, adalet meseleleri gelecek nesillerle ilişkih olarak düşünülemez. Nesiller arası adalet meselelerinde sebepsonuç zinciri çok sayıda ilgisiz tercih ve eylemle bulandınlmıştrr. Gelecek nesiller geçmişteki eylemlerle çıkarlannm ve haklarımn ihlal edildiğini ileri düremez, çünkü o geçmiş olaylar olmasaydı gelecek nesiller asla dünyaya gelemezdi. Gayn muayyen kişilik sorunu henüz çözüme kavuşturulmuş bir sorun değildir (Grasso, 2008: 185). Gayrı muayyen kişilik sorununa rağmen, iklim değişikliğiyle ilgilenen tüm etik paradigmalar gelecek nesiller için bu günkü nesillere sorumluluk yüklemektedir (Grasso, 2008: 186). Ömeğüı kuşaklar arası vekilharçlık (intergenerational stewardship) yaklaşımına göre gelecek nesiller uğruna çevre kullamm alamnm korunması gerekir. Her neslin adalet gereği kendinden sonra gelecek nesiller için iklim sistemini koruması ahlaki bir yükümlülükttir (Page, 2007b: 238). Bugünkü nesillerin ilk adımı atması gelecek nesillerin yaşamım gelişmesinde etkili olacaktır (DeSombre, 2004: 41). Bugünkü kuşaklar ve iklim değişikliği: iklim değişikliğinin fayda ve maliyetleri bugünkü nesillerin omzuna yüklenecekse, bunu kimler üstlenecektir? Küresel iklim değişikliği yönetişim sistemi, sorumluk öznesi olarak devletleri seçmiştir (Harris, 2008: 482; Jager ve Duus-Otterström, 2008: 579). Milyonlarca koordinasyonsuz bireysel eylem, kolektif olarak karbon kirliliği üretmiş ve bu da küresel iMim değişikliğine zararlı etki yapmıştir. Fosil yakıt kullanımında bireylerin etkisi ihmal edilebilir olduğu için geleneksel anlamda birey sorumlu tutulmamıştır. îklim değişikliği sorunuyla uğraşmak için koordinasyon sağlayıcı kurumlann ve uygulanabilir uluslararası antlaşmalann mevcudiyeti ön plana çıkrmştır (Moore, 2008: 514). Gerek iklim değişikliğinin karmaşıklığı gerekse bilimsel belirsizlikler iklim değişikliğine neden olan sorumluyu bulmada zorluk yaratmaktadır. İklim değişikliğine tek bir neden yerine milyonlarca insan neredeyse farkedilemez derecede küçük nedensel katkılar yapmıştır. Bugün şu durumla karşılaşabiliriz: Küresel çevre tahrip edilmiş olabilir ama bundan hiç kimse bireysel veya kolektif olarak sorumlu değildir (Jamieson, 1992: 149). Bireylerin, şirketlerin ve diğer organizasyonlarm yerine iklim değişikliği meselesinde sadece devletlerin sorumlu tutulması bir çok açıdan eleştirilmiştir (Grasso, 2007: 229): (1) Devletler muadil kabul edildiği için emisyonlar da muadil kabul edilmektedir. Emisyonlar farklı sosyal niteliğe (lüks tüketim için üretilen emisyon hayatta kalabilmek için üretilen emisyon gibi) sahip olsa da aynı Küresel iklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 275 fiziksel etkiyi yaratmaktadır. Tüm sera gazlaruu aym sepete koyma yüksek düzeyde karbondioksit emdsyonu üreten ülkelerin işine gelmektedir. (2) Devletlerin içi yapısuun görece türdeş kabul edilmesi ülkelerin içinde smıflara arasmda mevcut büyük farklılıkları gizlemektedir. Brezilya, Meksika, Hindistan veya Çin gibi gelişmekte olan ülkelerde zengin gruplar sanayileşmiş ülkelerdeki benzerleri kadar enerji ve materyal kullanmaktadır. Eğer kirleten öder ilkesi devletlere değil küresel orta sımfa uygulansa Güneyde bir çok orta smıf mensubu indirim karlarmı kabul etmek zorunda kalır. (3) Sadece devletleri sorumlu üıtma, uluslar arası büyük şirketler gibi örgütlerin soramluluğunu gözden uzak tutmaktadır. Oysaki bu şirketler çoğu zaman emisyon artışmdan devletlerden daha fazla sorumludur. Dünyadaki 100 büyük ekonomiden 49'u devlet, 51'i ise şirkettir. Bir çok şirket devletlerden daha fazla emisyon üretmektedir. (4) Küresel iklim adaleti hem yoksul hem de zengin ülkelerde yaşayan zenginlerin atmosferdeki kirliliği sımrlandınnak için daha fazla sorumluluk almalarım ister. Gelişmiş ülkelerde yaşayan herkesi zengin gelişmekte olan ülkelerde yaşayan herkesi yoksul kabul edip bütün sorumluluğu sadece gelişmiş ülkelere yüklemek doğru değildir (Harris, 2008:481). Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesinde açıkça belirtildiği gibi iklim değişikliği ile mücadelede gelişmiş ülkelerin aşağıdaki gerekçelerle öncülük etmesi beklenmektedir (Ott ve Sachs, 2000: 9): (1) Geçmişte biriken karbondioksit enisyonunun büyük bölümünden sanayileşmiş ülkeler sorumludur. 1800'lerden itibaren kümülatif karbondioksit emisyonu artışmın % 80'ine gelişmiş ülkeler neden olmuştur. (2) 1996'da gelişmiş ülkeler küresel karbondioksit emisyonunun % 61,5'inden sorumludur. Güneyin emisyonunun 2020 yılmdan sonra Kuzeyi aşacak ohnası bu tabloyu değiştirmez. (3) İklim değişikliğinin kötü etkileri Güney ve Kuzey arasmda eşitsiz dağılacaktır. Soruna neden olanlar kazanan, soruna karışmadan kenarda duranlar ise kaybeden olacaktır. (4) Gelişmiş ülkeler iklim değişikliğine karşı koymada en azmdan mali ve teknik beceri bakımından daha fazla imkan ve kabiliyetlere sahiptir. Kimileri ise iklim adaletini sağlamamn birinci derecede sorumluluğu gelişmiş ülkelere vermenin etik değil, pragmatik bir karar olduğunu düşünmektedir. Soruna katkı argümam ile geçmişte yapılan yanlışlarm sorumluluğunu geçmiş iklim adaletsizKğinde hiç katlası olmayan grup ve kişilere isnat etmek adil değildir (Grasso, 2008: 108). Kaldı ki geçmişte karbondioksit emisyonuna neden olan insanlar, bunun küresel ısınmaya neden olduğunu bilmiyordu. Dedelerinin iklim değişikliği sonucunu doğuracağım bilmeyerek yaptıkları tarihsel emisyonlardan bu günkü nesilleri sorumlu tutmak doğru değildir (Baer, 2002: 402). 2012 sonrası.ikinci yükümlülük döneminde gelişmiş 276 Kamu Etiği ülkeler gelişmekte olan ülkelerinde yükümlülük altma girmesini müzakere gündemine alacakta. Örneğin AB, 2012 sonrası için gelişmekte olan ülkelerden emisyon artışnu normal giden seyrine (business as usual) nazaran % 15 - % 30 oramnda indirime gitmesini talep etmektedir (Commission of the European Coımtries, 2009: 2). Tarihsel sorumluluk bir kenara bırakılarak gelişmekte olan ülkeler indirim yükümlülüğü altma sokulduğu zaman, “kirleten öder” ilkesinin yerini “kirlenen öder” ilkesi almış olmaktadır. İklim değişikliği sorununu karşısında devletler Kuzey- Güney ülkeleri olarak iki eksene aynlmanm yam sıra, müzakerelerde çıkar birlikteliği easasma dayalı çeşitli gruplaşmalar ortaya çıkmaktadır. Farklı adalet ilkeleri devletler arasmda farklı yük paylaşumna yol açmaktadır. Örneğin kirleten öder ilkesine göre ikilim değişiİdiği sorununu çözmesi gerekenler emisyonu artırarak sorunun ortaya çıkmasma neden olanlardır. Ödeme gücü ilkesine göre ise sorumluluğun dağıtımmda soruna neden olup olmamanm etik açıdan hiçbir önemi yoktur (Jagers ve Duus-Otterström, 2008; 581). Güney ülkeler kalkınma hakkını Kuzey ülkeler ekonomik verimlilik ilkesini öne çıkararak sorumluluktan kaçmak peşindedir. İklim değişikliğinde daha adil hak ve sorumluluk paylaşımı için sorumluluk öznesi olarak kabul edilen devletlerin kendi içlerinde ve kendi aralanndaki farklann sosyoekonomilc göstergeleri ve bunların ölçümü bakımmdan daha belirgin tammlar geliştirmeye ihtiyaç vardır. İklim Adaletinde dağıtılanm (Atmosfer) Tanımlanmasma İlişkin Sorunlar İklim değişikliği meselesinde asimda neyin dağıtımmm yapıldığı konusunda görüş birliği yoktur. Farklı etik görüşler farklı şeylerin dağıtımı meselesi ile uğraşmalctadır. Asıl paylaşılması geren şey atmosferdeki sera gazları konsantrasyonu artışı olsa da farklı düşünceler ona farklı değerler atfetmektedir. Aşağıda ildim değişikliği konusunda dağıtılana ilişkin farklı görüşlere birkaç ömek verihniştir (Ott ve Sachs, 2000: 6-8); (1) Doğal kaynak: Geleneksel ekonomik perspektiften doğal dünya ekonomik değere dönüştürülmeyi bekleyen kaynaklar bütünüdür. Doğamn sunduğu hizmetler bedavadır (free riding) ve potansiyel olarak smırsızdır. Doğaya verilen dışsal maliyetler sadece birinin mülkiyetine zarar verdiğinde sorun kabul edilir. Faydacı perspektiften küresel atmosfer bir yutak olarak görülür. Kyoto Protokolü ile atmosferin kullammırun sınırlandırılması ekonomik ilerlemeyi engelleyeceği için bu alanda regülasyon gerekir. Sosyalist açıdan ikilim değişikliği politikası doğayı tahrip eden kapitalizm ile mücadeledir (Kovel, 2008; 4), (2) Gelecek Nesillerin Emaneti: Atmosfer bugünkü nesillerin gelecek nesillere miras bırakması gereken bir çevre değeridir. Bu yaklaşım insaiılar arası adaletini zaman boyutunu gelecek nesillere kadar yayar. Bu yaklaşma doğa ile insan arasmdaki iUşkijd değil, insanlar arası ihşkileri dengelemeyi amaçlar. İnsanlık nesiller boyu ortaklıkta. İklim gelecek nesillere dengeli olarak emanet etmemiz gereken insanlığm ortak mirasıdur. Bu günkü nesillerin küresel ortak mallarm (global commons) gelecek nesiller için emanetçiliğim yapmalıdır. Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 277 (3) Kaçınılması gereken tehdit İklim değişikliği yaygın olarak insanlar için felaket getirecek bir tehdit/teMike/risk olarak betimlenmektedir. Algılanan kmlganlık harekete geçmek için etik kaygılar yaratmaktadır. Güvenlik ve hayatı sürdürme kaygısı sera gazları emisyonunu smırlandmmayı kamu yaran haline getirmektedir. (4) Doğayı koruma: Buraya kadar dile getirilen yaklaşımlar insan merkezli bugünkü ve gelecek nesillerin refahım esas alan yaklaşımlardır. Çevreci yaklaşımda iklim değişkliği meselesinde paylaşılması gereken şey ekolojik bir sorundur, insan refahı sorunu değildir (Müler, 2002: 38). İnsan merkezli ve budun merkezli değerlerin söylem hakimiyeti kazanması uluslar arası rejim oluşturmada atmosferin metalaştmimasma neden olmuştur. Kyoto Protokolü ile küresel atmosfer parsellenerek almıp satılan bir mal haline dönüştürülmüştür (Glover, 1999: 501-502). Oysa insan dışı varlıklar da haklara sahiptir. Bir çok canlınm gelişmesi için gerekli bir unsur olan iklimin biyosferin dengesini bozacak zararlı davranışlardan kaçmmak gerekir. Sorun insanlann atmosfere ait çevre kullamm alamnda kritik eşiği aşmasıdır. (5) Tanrının hediyesi: İklim değişikliği sorununa din adamları da büyük ilgi duymaktadır. Dinsel açıdan ikilim tanrımn insanlara hediyesi olarak görülmektedir. İklimi korumak için iki büyük sosyal kurum olan din ve bilimin işbirliği yapması gerekir (Echlin, 2008: 715). İklim değişikliği meselesinde dağıtılacak şeyi tammlama ve dağıtımda esas almacak adalet ölçütünü (veya ölçütlerini) belirleme son derece önemlidir. Esasında temel sorun, sera gazlan emisyon artışım sınırlamak sorumluluğunu dağıtmak olsa da, pratikte yapılmaya çahşılan karbondioksit emisyon haklarım paylaşürmaktır. Haklan veya sorumluluğun paylaşılmasmda taraflar farklı tavu: takınmaktadur: Her devlet emisyon hakkım )^ se ltm e k isterken, emisyon indirimi sorumluluğunu üstlenmekten kaçınmaktadır. Tüm sera gazlarmm indirime tabi tutulması ile sadece karbondioksitin indirime tabi tutulması muazzam farklılıklar doğurmaktadır. Ancak, sorumluluklan bir yana bırakarak sadece haklar üzerinden paylaşun yapmanm sorunun çözümüne yapacağı katkı şüphelidir. Hayward’a göre (2007: 432) göre emisyon hakkı diye temel bir hak olamaz, çünkü kirletme hakkı diye bir insan hakkı olamaz. Tam tersine, insanlann kirlilikten uzak temiz bir çevrede yaşaması bir insan hakkıdır. Paylaşılması gereken emisyon hakları değil, emisyon faydalandır. Backram (2004: 5) ise, emisyon hakkmm ticarileştirilmesinin karbon sömürgeciliği diye yeni bir sömürgecilik türüne yol açtığım ileri sürmektedir. Küresel üdim değişikliği yönetişiminde üç farklı alanda adalet ilkeleri gehştirilebilir (Berk ve den Elzen, 2001: 467): (1) Tahsise dayalı ölçüt; Emisyon haklarımn veya yüklerinin dağıtum ilkeleri (2) Sonuca dayalı ölçüt: Yükümlülüklerin adil olarak farklıİaştrrılmasmda özelliİde ekonomik etkileria dağıtımı bakırmndan tammlama. 278 Kamu Etiği (3) Sürece dayalı ölçüt: Emisyon külfetlerinin dağıtımında varılacak anlaşma sürecinde adil farklılaştrana. Her karar alanında farklı adalet tanımına göre potansiyel kazananlar ve kaybedenler olacaktır (Ashton ve Wang: 2003: 6). Emisyon bölüşümü ne uygulanabilecek çok sayıda adalet ilkesi vardır. Farklı adalet tammlarma birkaç örnek aşağıda gösterilmiştir: (1) Eşitlikçilik (egalitarianism); İnsanlarm atmosferi eşit kullamm hakkı vardır. (2) Egemenlik: Mevcut emisyon üretim oranları statüko hakları yaratır. (3) Yatay: Benzer ekonomik durumdaki aktörler benzer emisyon azaltma yükümlülüğüne sahiptir. (4) Dikey: Ödeme gücü ne kadar yüksek ise hareket etme kapasitesi o kadar yüksektir. (5) Kirleten öder: Yükümlülükler problemin oluşumuna yapılan katkı ile orantılı olmalıdır. (6) ihtiyaç: Minimum düzeyde temel ihtiyaçlan karşılayacak miktarın üzerinde kirletme permilerinde eşit hak tamnmalıdır (Berk ve den Elzen, 2001: 468). Bode (2004: 301) emisyon tahsisinde adalet ölçütlerinin kullammında karşılaşılan sorunlara şu şekilde dikkat çekmektedir: Bir defa adaletli tahsis için taraflarm referans göstereceği adalet ilkeleri farklı farklıdır. Farklı ölçütler bir çok durumda eşit derecede haklı gösterilebilir. Eğer farklı fikirler varsa hangi ölçütün tercih edileceğini kimse dayatamaz. Farklı ölçütler veya yaklaşımlar arasmda bir uzlaşı çözümü geliştirmek gerekir, ikinci sorun ilkeyi uygulayacak referans (nüfus gibi) ilişkindir. Belli bir dağıtım formülü ile bir adalet ölçütü arasmda bire bir ilişki yoktur. Bir formül birden fazla adalet ölçütü tarafmdan desteklenebilir. Bir ölçüt birden fazla formül tarafmdan desteklenebilir. Küresel İklim Politikası Oluşum (Müzakere) Sürecine İlişkin Sorunlar Adalet kavrammm her bir boyutu farkh yönlere sevk etmektedir. Adaletin bütün boyutlarmı karşılayacak objektif bir yol henüz bulunamamıştır. Farklı tercihlerin karşı bedellerini (trade-offs) hesaplamanm da objektif bir yolu yoktur. Adil bir antlaşma nihayetinde siyasal bir yargı meselesidir. Rekabet eden adalet taleplerini dengelemek siyasetin görevidir. Bu açıdan uluslar arası bir antlaşmaya ulaşmcaya kadar geçen süreçte adalet ilkelerine uyum büyük bir öneme sahiptir. Katilım sürecinde eşit söz hakkı, şeffaflık, karşılıklı saygı ve tarafsızlık gibi hakkaniyet ölçülerine riayet edilmelidir. Ciddi meseleler manipüle edilerek olupbittiye getirilmemelidir (Ashton ve Wang, 2003: 11-12). Bu açıdan müzakere sürecinde önemli sorunlar yaşanmaktadır. Gelişmiş ülkeler çok sayda donanımlı uzmanla müzakere sürecine katilırken bazı az gelişmiş ülkeler konuyla dahi ilgisi olmayan tek bir temsilci gönderebilmektedir. Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 279 İklim değişikliği sorunu karşısında ülkeler gruplaşmıştır. Hiçbir taraf bir son dakika golü yemek istememektedir. Uluslar arası politika kararlatma adaletin etki yaptığım gösteren çok az kamt vardır. Uluslar arası karar alma süreci bencildir. Tüm taraflar kendi dar ulusal çıtrlan perspektifinden konulara yaklaşmaktadır. Bu da doğal olarak küresel düzeyde ortak eylem oluşturmayı güçleştirmektedir (Park ve Roberts, 2006: 340). Uluslar arası müzakere sürecinin adil yürütülebilmesi için zenginlik ve gücün devletler arasmda adil dağıtımı bir ön koşul olarak karşımıza çıkmaktadn (Grasso, 2007: 228). POST-KYOTO ÖNERİLER İKLİM ADALETİNİ SAĞLAMAYA YÖNELİK îklim değişkliği meselesinde paylaşılması gereken bir çok şey (tarihsel sorumluluk, yük paylaşımı, uyum kapasitesinin dağılımı vs.) varken iklim değişikliğinde paylaşım karbon emisyon haklarmının nasıl dağıtılacağı üzerine odaklanmıştır (Adger, 2001: 923). Halbuki paylaşılması gereken emisyon hakkı değil, emisyon indirimidir (Rose ve Stevens, 1998: 229). Kyoto Protokolü ile yeni bir mal yaratılmıştır: Belli bir zaman zarfmda belli miktarda sera gazı salımmda bulunma hakkı. İlk emisyon tahsisatı Ek B ülkeler arasında (grandfathering kuralma göre) tarihi emisyon düzeyleri esas almarak çıkarılmıştır. Çin ve Hindistan gibi ülkeler statükoyu veri kabul ederek tahsis yapılmasım adil bulmamıştır. Kaynaklarm adil tahsisini yaparken sanayileşmiş ülkeler öncelik istemiştir (& st in time, first in right kuralı). Bu taksim, gelişmekte olan ülkeler açısından hakkaniyetli değildir. İhtiyaç, katkı, kapasite gibi orantısal ölçütler dikkate alındığında günümüzde ortalama kişi başma küresel emisyon düzejd ülkeler arasmda anormal derece farklıdır. Gelişmiş ülkeler küresel ortalama kiş başma emisyon düzeyinin üstünde iken gelişmekte olan ülkeler altındadır (Starkey, 2008: 53). Kyoto sonrası emisyon haklarmm dağıtmama iişkin adalet ilkelerini gözeten veya gözetmeyen bir çok formül gündeme gelmiştir. Aşağıda bunlara birkaç örnek verilmiştir. Kısma ve Yakınsama: Kısma ve yakmsama (contraction and convergence) yaklaşımımı kişi başma emisyon hakkımn adil dağıtımım savunan (eşitlikçi adalet ilkesi) akademik alanda en yaygm kabul gören önerilerden biridir. Bu yaklaşıma göre ilki önce karbondioksit emisyonu azaltım hedefinin (cap) uluslar arası düzeyde belirlenmesi lazım (kısma). Daha sonra emisyon tahsisisinin bütün insanlarm eşitliği temelinde yapılmalıdır. Çünkü atmosfer küresel bir ortak maldır. Tüm taraflarm iklim rejimine katılması gerekir. Zamanla emisyon tahsisleri kişi başma eşit düzeye gelecektir (yakmsama). Bu yaklaşım bir çok açıdan eleştiriye uğramıştır. Diğer kamu mallarmm erişiminde eşitlik yok iken, emisyon hakkmm eşit paylaşılmasınm sağlam bir dayanağı yoktur. Eşit dağıtılması gereken emisyonun neden olduğu refah maliyeti olmalıdır. Farklı ısınma ihtiyacı olan soğuk ve sıcak bölgelerde yaşayan insanlara aynı emisyon hakkı vermek adil mi? Kırsal alanda yaşayan ve dolayısıyla seyahat ihtiacı olan insanla şehir merkezinde yaşayan insanlar aynı emisyon hakkı vermek doğru mu? İhtiyaçlardaki farklılıUara göre daha az veya fazla hak tanınmalı mı (Berk ve den Elzen, 2001: 469)? 280 Kamu Etiği Brezilya Önerisi-Tarihsel Sorumluluklar: 1997 yılında Berezilya tarafından öne atılan öneride emisyon azaltım sorumluluğun ülkelerin tarihsel sorumluluğu (sorunun oluşumuna katkı) esasma göre dağıtılmasım öngörülmektedir. Kümülatif emisyona katkılarma göre ülkelerin sorumluluğu olmalıdır. Burda en büyük yük sanayileşmiş ülkelere yüklenmektedir (kirleten öder ilkesi). Bu öneride paylaşılan bir kirlilik kontrolü sorunu olarak görülmektedir. Kısma ve yakmsama yaklaşımmda ise paylaşım kaynak sorunu olarak ele alınmaktadır (Beq ve den Elzen, 2001; 475; Sachs, 2006). Adil Çevre Kullanım Alanı: Çevre adaleti yaklaşımı ise paylaşımda çevre kullamm alanım (environmental space) esas almaktadır. Çevre kullamm alanı ilkesine göre dünya sadece belli ölçüde kirUliği ve kaynak kullammım sürdürebilir ve dünyadaki her insanm dünya kaynaklanm kullanmak için aym haklara sahip olması gerekir. Gelişmiş ülkeler dünyada üretilmesi gereken sürdürülebilir emisyon düzeyinin üstünde seyrederken, gelişmekte olan ülkeler sürdürülebilir düzeyin altmda kalmaktadır. Çevre alamm aşın kullananlann (sömürenleria) bunu ödemesi gerekir. Çevre kullamm alamm aşm kullanan Kuzey ülkelerin çevre kuUamm alamm yeterince kullanmayan Güney ülkelere ekolojik borcu vardır. Bu borcun yoksullukla mücadele ve karbonsuz kalkınma için lâıllamiması gerekir (Rocholl, 2001). İklim değişikliği meselesinde taraflarm kendi çıkarlarım savunmak için farklı adalet anlayışlanm kullanması meseleyi çıkmaza sokmaktadu:. SONUÇ Temelde etik bir sorun olarak tammladığı iklim değişikliğinin Gardiner (2004a: 555; 2006: 397) küresel düzeyde harekete geçmeyi zorlaştıran “tam bir ahlaki fırtma” yarattığım ileri sürmektedir. İklim değişkliği ile ilgili adalet kaygıları hala giderilmeyi beklemektedir (Pandey, 2004; 272). Adaletin farklı boyutlarına ilişkin her bir tanımlama fayda, maliyet ve haklarm nesiller arasmda, devletler arasmda ve devletlerin içinde dağıtıhnasmda farklı sonuçlara yol açmaktadır. Dolayısıyla küresel iklim değişikliği müzakerelerinin temelini oluşturacak üzerinde görüş birliğine varılan ortak tanımlar oluşturarak fayda ve maliyetleri adil dağıtmak mevcut uluslar arası iişkilerin karşılıklı güç dengesine dayandığı da düşünülürse son derece zor görünmektedir. Her halükarda kazananlar ve kaybedenler olacaktır. İklim değişikliği meselesinde bilimsel belirsizliklerin yam sıra adalet kaygılarımn giderilmemesi, sorunlara karşı küresel düzeyde kolektif eylem geliştirmenin önünde önemli engellerden bir olarak durmaktadır. KAYNAKÇA Adger, W. Neil (2001), “Scales of Govemance and Environmental Justice for ^ Adaptation and Mitigation o f Climate Change”, Journal of International Development, 13, 921-931. Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 281 Arıkan, Yunus (2006), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve Kyoto Protokolü Metinler ve Temel Bilgiler, Bölgesel Çevre Merkezi REC-Türkiye, http://www.ttgv.org.tr/UserFiles/File/REC.pdf ('14.04.2009'). Ashton, John and Xueman Wang (2003) Beyond Kyoto: Advancing the International Effort against Climate Change Equity and Climate Change, Pew Çenter on Global Climate Change, http://stephenschneider.stanford.eduyPublicatioüs/PDF Papers/AshtonWang2 003.pdf (13.01.2009). Bachram, Heidi (2004), “Climate Fraud and Carbon Colonialism: The New Trade in Greenhouse Gases”, Capitalism Nature Socialism, 15(4), 1-16. Baer, Paul (2002), “Equity, Greenhouse Gas Emissions, and Global Common Resources”, in Climate Change Policy: A Survey, eds. S. H. Schneider, A. Rosencranz, and J. Niles (Washington, D.C.: Island Press, 393-408. Berk, Marcel M. and Michel G.J. den Elzen (2001), “Options for Differentiation of Future Commitments in ClimatePolicy: How to Realise Timely Participation to Meet Stringent ClimateGoals?”, Climate Policy,1(4), 465480. Bode, Sven (2004), “Equal Emissions Per Capita Över Time - A Proposal to Combine Responsibility and Equity of Rights for Post-2012 GHG Emission Entitlement Allocation”, European Environment, 14, pp.300-316. Byme, John (2005), “Ellul and the Weather”, Bulletin o f Science, Technology and Society, 25(1), 4-16. Byme, John, Cecilia Martinez, and Leigh Glover (2002) “A Brief in Environmental Justice”, in Environmental Justice: Discourses in International Political Economv. eds. John Byme, Cecilia Martinez and Leigh Glover, Volüme 8 in the Energy and Environmental Policy series. New Brunswick, NJ and London: Transaction Publishers, 3-17. Commission of the European Communities (2009), Communication from the Commission to the European Parliament, the Council, the European Economic and Social Committee and the committee of the Regions Towards a Comprehensive Climate Change Agreement in Copenhagen, Brassels, 208.01.2009, . http://ec.europa.eu/environment/climat/pdf/future action/communication.pdf (12.04.2009). DeSombre, Elizabeth R. (2004), Response to the Global Warming Tragedy Global Warming: More Common than Tragic”, Ethics and International 18(1), 41-46. Echlin, Edward P. (2008), “Climate Change Theology”, New Blackfriars, 89(1024), 715-729. 282 Kamu Etiği Femando, Mario (2009), “Going beyond Cliroate Ethics: Virtuousness in Climate Change Initiatives”, Conference on the International Ditnensions of Climate Policies 2 1 - 2 3 January 2009, University of Bem, Bem, Switzerland http://www.nccrclimate.unibe.ch/conferences/climate policies/working papers/Femando.pdf (19.01.2009). Gardiner, Stephen M. (2004a), “Ethics and Global Climate Change”, Ethics, 114(3), 555-600. Gardiner, Stephen M. (2004b), “The Global Warming Tragedy and the Dangerous Illusion o f the Kyoto Protocol”, Ethics and Environmental 18(1), 23-39. Gardiner, Stephen M. (2006), “A Perfect Moral Storm: Climate Change, International Ethics and the Problem of Moral Corruption”, Environmental Values, 15(3), 397-413. Glover, Leigh (1999), “Atmosphere for Sale: Inventing Commercial Climate Change”, Bulletin o f Science, Technology and Society 19(6), 501-510. Grasso, Marco (2007), “A Normative Ethical Framework in Climate Change”, Climatic Change, Sl(İ-4), 223-246. Grasso, Marco (2008), “Edward A. Page, Climate Change, Justice and Future Generations”, International Environmental Agj-eements: Politics, Law and Economics, 8 (2), 183-186. Grubb, Michael (1995), “Seeking Fair Weather: Ethics and the International Debate on Climate Change”, International Affairs, 71(3), 463-496. Hadjilambrinos, Constantine (1999), “For Richer or for Poorer? The Role of Science, Politics, and Ethics in the Global Climate Change Policy Debate”, Bulletin o f Science, Technology and Society \9{6), 521-531. Harris, Paul G. (2003), “Faimess, Responsibility, and Climate Change”, Ethics and International Ajfairs, 17(1), 149-156. Harris, Paul G. (2008), “Climate Change and Global Citizenship”, Law and Policy, 30(4), 481-501. Hatfıeld, Elaine and Richard L. Rapson (2007), “Equity Theory”, Encyclopedia of Social Psychology, Sage Publications, http://www.sageereference.com/socialDSvhology/Article n l 87.html (24.03.2009). Hayward, Tim (2007), “Human Rights vs Emission Rights: Climate Justice and the Equitable Distribution of Ecological Space”, Ethics and Intemational Affairs, 21(4), 431-450. IPCC (2007), Summary for Policymakers in Climate Change 2007: The Physical Science Basis. Contribution of Working Group I to the Fourth Assessment Report of the Intergovemmental Panel on Climate Change, Soloman, S., D. Küresel İklim Değişikliği Yönetişimi ve Dağıtıcı Adalet 283 Qin, M. Manning, Z. Chen, M. Marquis, K.B. Averyt, M. Tignor and H.L. Miller (eds), Cambridge University Press, Cambridge, United Kingdom and New York. Jagers, Sverker C. and Göran Duus-Otterström (2008), “Dual Climate Change Responsibility: On Moral Divergences between Mitigation and Adaptation”, Environmental Politics 17(4), 576-591. Jamieson, Dale (1992), “Ethics, Public Policy, and Global Warming”, Science, Technology and Human Values, (17(2), .139-153. Kovel, Joel (2008), Ecosocialism, Global Justice, and Climate Change”, Capitalism Nature Socialism, 19(2), 4-14. Kulkami, Jyoti S. (2003), “A Southern Critique of the Globalist Assumptions about Technology Transfer in Climate Change Treaty Negotiations”, Bulletin o f Science, Technology and Society,23{4), 256-264. Meyer, Lukas H. and Dominic Roser (2006), “Distributive Justice and Climate Change”, Analyse & Kritik, 28, 223-249. Moore, Margaret (2008), “Global Justice, Climate Change and Miller’s Theory of Responsibility”, Critical Review o f International Social and Political Philosophy, 11(4), 501-517. Muhovic-Dorsner, Karmala (2005), “Evaluating European Climate Change Policy: An Ecological Justice Approach”, Bulletin o f Science, Technology and Society 25{3),22,%-2A6. Müller, Benito (2002), “Equity in Climate Change: The Great Divide”, Oxford Institute for Energy Studies, http://www.oxfordenergv.org/pdfs/EV31.pdf (18.01.2009). Ott, Hermann E. and Wolfgang Sachs (2000), “Ethical Aspects of Emissions Trading”, Contribution to the World Council of Churches Consultation on “Equity and Emission Trading- Ethical and Theological Dimensions”, Saskatoon, Canada May 9-14,2000, http://www.studver.nnimaas.nl/critics/literature/WP 11 Q%20ET%20ethics.pdf (19.01.2009). Paavola, Jouni (2008), “Science and Social Justice in the Govemance of Adaptation to Climate Change”; Environmental Politics, 17(4), 644-659. Page, Edward (1999), “International Justice and Climate Change”, Political Studies, XLVII, 53-66. Page, Edward (2007a), “Equity and the Kyoto Protocol”, Politics, 27(1) 8-15. Page, Edward A. (2007b), “Faimess on the Day after Tomorrow: Justice, Reciprocity and Global Climate Change”, Political Studies, 55, pp.225-242. 284 Kamu Etiği Pan, Jiahua (2003), “Emissions Rights and Their Transferability Equity Concems över Climate Change Mitigation”, International Environmental Agreements: Politics, Law and Economics, 3(1), İ-16. Pandey, Deep Narayan (2004), “Equity in Climate Change Treafy”, Current Science, 86(2), 272-281. Parks, Bradley C. and J. Timmons Roberts (2006), “Globalization, Vulnerability to Climate Change, and Perceived Injustice”, Society and Natural Resources, 19,337-355. Rocholl, Martin (2001), From Environmental Space to Ecological Dept -a Eııropean Perspective”, Conference 'Globalisation, Ecological Dept, Climate Change and Sustainability', Republic of Benin, November 27-30 2001, http://www.worldsunmiit2002.org/texts/EnvSpaceToEcoDeDt.pdf (12.04.2009). Rosales, Jon (2008), “Econonaic Growth, Climate Change, Biodiversity Loss: Distributive Justice for the Global North and South”, Conservation Biology, 22(6), 1409-1417. Rose, Adam and Stevens, Brandt (1998), “A Dynamic Analysis of Faimess in Global Warming Policy: Kyoto, Buenos Aires and Beyond”, Journal o f Applied Economics, 1(2), 329-362. Schneider, Stephen H. (2006), “Climate Change: Do We Know Enough for Policy Action?”, Science and Engineering Ethics, 12, 607-636. Singer, Peter (2006), “Ethics and Climate Change: A Commentary on MacCracken, Toman and Gardiner”, Environmental Values, 15(3), 415-22. Starkey, Richard (2008), Allocating Emissions Rights: Are Equal Shares, Fair Shares?”, Tyndall Centre for Climate Change Research, WorMng Paper 118, http://www.tvndall.ac.uk/publications/worMngpapers/twp 118.pdf (19.01.2009). Stone, Deborah (2002), Policy Paradox The Art of Political Decision Making, W.W. Norton&Company, New York, London, Revised Editon. Tucker, Aviezer (2005), “Justice”, Encyclopedia of Politics: The Left and the Right, Sage Publications, http://www.sage-ereference.com/politics/Article n353.btml (24.03.2009). Wesley, E. and F. Peterson (1999), “The Ethics of Burden Sharing in the Global Greenhouse”, Journal o f Agricultural and Environmental Ethics, 11(3), 167196. KAMU ETIGI VE DENETİM TÜRK KAMU y ö n e t i m i n d e DENETİM . ETİĞİNE GENEL BİR BAKIŞ Seyit KOÇBERBER* özet “Etik” günüm üzde en çok üzerinde durulan kavramlardan biridir. Kamu yönetim inde etik söz konusu olduğunda ise iyi çalışm ayan kam u yönetim i v e artan yolsuzluklar akla gelm ektedir. B ilindiği üzere yolsuzluklar etik kurallara uyulm am asıyla başlamaktadır. Bu seb ep le, kamunun etik kurallar içinde yönetilm esi büyük önem taşımaktadır. Etik yönetim , çağdaş yönetim lerde demokratik değerlerin geldiği bir noktadır. Çünkü, günüm üzde kamu yönetim i, sadece teknik v e siyasal bir olgu olarak değil, aynı zam anda etik bir olgu olarak değeriendirilmektedir. Bir yönetim fonksiyonu olarak denetim inde etik kurallar içinde yürütülm esi gerektiği şüphesizdir. A ncak, burada önem taşıyan husus kamu görevlilerinin uym ak zorunda olduğu etik kurallardan farklı olarak denetçiler için m eslek etiği kurallann yarlığıdır. Ç ağdaş denetim sistem lerinin tecrübesi denetim in denetlenenden bağım sız yapılm ası gerektiğidir. B u sebeple denetçilik, tüm dünyada bağım sız bir m eslek olarak kabul görmektedir. Bu kapsam da çeşitli denetim kuruluştan tarafından uluslararasında genel kabul gören denetim standartlan geliştirilm iştir. Türkiye de son dönem lerde gerçekleştirilen yasal düzenlem elerie denetim in uluslar arası genel kabul görmüş denetim standartlanna uygun yapılm ası yönünde önem li adım lar atılmıştır. Bu düzenlem elerin başanlı olm ası halinde Türk kamu yönetim inde görev yapan denetçiler dünyanın her .yerinde m esleğini icra edebilen m eslek m ensuplan haline geleceklerdir. Uluslararası denetim standartlannın önem li bir parçası da m eslek etiği kurallarıdır. B u bildiride, D ünyada v e T ürkiye’de denetim m eslek etiği konusunda yapılan çalışm alar incelenm iştir. Bu am açla, öncelikle etik kavramı irdelenm iş; sonrasında Dünyada v e Türkiye’de denetim etiği ile ilgili yapılan çalışm alar incelenm iştir. A n a h ta r K elim eler; Etik, D enetim Etiği, M eslek Etiği, D enetçi M eslek Etiği ETİK KAVRAMI Etik kavramı, Yunanca “ethos” sözcüğünden türetilen “davranış biçimini ifade eden karakter” anlamına gelen, ahlaki değerler statüsü olarak tammlanır. Çoğu zaman etikle eş anlamlı olarak Icullamlan ahlak, Arapça kaynaklı bir sözcük olup, yaradıhş kökeninden gelmesi nedeniyle, yaratılıştan getirilen huy biçiminde değerlendirilmişse de; zamanla anlarm değişime uğramış ve “bireyin sosyal değerleri” olarak, Türkçe’de kullanılmaya başlamimıştır (Bal ve Beren, 2003: 10). Ahlak sözcüğünün İngilizce’de karşılığımn “ethics” olması nedeniyle ahlak, Türkçe’de etik, anlamını da içerir şekilde kullamimaktadır (Arda ve Pelin, 1995: 324). Gerçekte ise ahlakla etik arasında genişlik-darlık, kuram ve uygulama açısmdan farklılıklar söz konusudur. AMak, nasıl davramimasına ilişkin, yazılı olmayan pratik kuralları kapsarken; etik, daha somut kavramları içerir ve bu kavramlardan neler çıkabileceği üzerine çalışır (Pehlivan, 1998: 9). Ahlak, temel olarak insamn değer ve tutumlarım içerirken; etik, bu alanda yapılan bilimsel çalışmaları içermektedir. Başka bir anlatımla etik, davranışlarımıza felsefi bir bakış açısıyla yaklaşarak doğru-yanlış, ödev* Sayıştay U zm an D enetçisi 286 Kamil Etiği yüküınlülük, toplumsal ve sosyal sorumluluk kavramlanm sorgular. Bu sebeple, etik ve ahlak kavranılan birbirinin yerine kullamlamaz (Kılavuz, 2003: 26). Günümüzde etiğe olan ilgi artışı, bazı mesleklerde karşılaşılan etik soranların artmasnun ya da artan sorunlann farkma vanlmasınm bir sonucudur. 20.yüzyılın son çeyreğinde “etik” sözcüğü daha çok duyulmaya başlanmıştır. Başta “tıp etiği” olmak üzere, çevre sorunlamnn insana ya da insanlığın geleceğine olası etkilerini konu edinen “çevre etiği”, en geniş anlamıyla iş ya da ticaret yaşamında ortaya çıkan etik sorunları ele alan “işletme etiği”, siyaset ve kamu yönetimi alanmda karşılaşılan etik sorunları ele alan ”siyaset etiği” ya da “yönetim etiği” günümüzde en fazla sözü edilen meslek etikleri olmaktadır (Tepe, 2000). Yönetim alamnda, hızlı değişim sürecinin, yaşandığı günümüzde, yönetilenlerin beklentileri de değişim göstermektedir. Bu hızlı değişim, sonucunda mesleki ve toplumsal değişmeler, yöneticileri etik sorunlara daha duyarh olmaya sevk etmektedir. Yönetiminde etik; iş ahlakı, örgüt kültürü, yönetsel ahlak gibi çeşitli kavramlarla ifade edilebilmektedir. Bu kavramlann temelinde yer alan yönetim etiği, kişilerin algılamalanna göre değişen göreceli bir kavram olan ahlakm belli bir örgüt içersinde, o örgütçe belirlenmiş kurallarla beslenerek ortaya çıkmış biçimidir (Bilgin, 1997: 2). Hiç şüphesizdir ki; yönetimin önemli bir fonksiyonu olan denetim de etik kurallar içersinde yürütülmek zorundadır. Ancak, burada söz konusu olan, yönetim içinde genel etik kurallardan çok denetçiler için ayrı etik kurallarm varlığıdnr. Çağdaş dünyada hem özel sektör ve hem kamu kesimi denetçiliği meslek haline gelmiş ve denetim mesleğine özgü etik ilke ve kurallar geUştirilmiştir. Meslek etiği; bir meslek grubunun, mesleğe ihşkin olarak oluşturulup koraduğu, meslek üyelerini belirli şekilde davranmaya zorlayan, kişisel eğitimlerini sınırlayan, yetersiz ve ilkesiz üyeleri meslekten dışlayan, meslek içi rekabeti düzenleyen ve hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler bütünlüğüdür (Pehlivan, 1998: 4). Genel anlamdaki etik yaklaşımlarınm, meslek alanlarında somutlaşan biçimlerine de, meslek etiği denilebilmektedir. Meslek etiğinin en önemli özelliği dünyanm neresinde olursa olsun, aym meslekte çalışan bireylerin bu davranış kurallarına uygun davranarak çalışmasım sağlamasıdır (Kuçardi, 1998: 2). Küreselleşme sürecinde, para ve sermayenin yamnda, emek gücünün de dünyamn her yerinde çalışma imkâm bulabiliyor olması, ortak meslek etiği ohnasmı zorunlu kılmaktadır (Nişancı, 2003: 38-39). Mesleki etik ilkelerinin temel işlevleri üç başlık altmda toplanabilir: • Yetersiz ve ilkesiz üyeleri ayırmak, • Meslek içi rekabeti düzenlemek, • Hizmet ideallerini korumak (Pehlivan, 1998: 86). Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 287 Görüleceği üzere Meslek etik ilkelerinin işlevlerinde, çalışanların kalitesine göre başarılı çalışanlar ile başarısız çalışanları ayırmak ve sunulan ürünün kalitesini yükseltmek amaçlanmaktadır (Bal ve Beren, 2003: 35). DÜNYADA DENETİM ETİĞ İ İLKE VE KURALLARI Denetim mesleğine özgü etik kurallar, uluslararası kunımlamun ve uluslararası meslek örgütlerinin belirlediği ilkeler çerçevesinde şekillenmektedir. Bu bölümde, Uluslararası Yüksek Denetim Kurumlan Örgütü (INTOSAI) Etik Kurallan, bağımsız denetçi ve denetim kurumlan ile muhasebecilerin uluslararası örgütü olan Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu’nun belirlediği (IFAC) Etik Kuralları, Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsünün (IIA) Etik Kurallan ve Amerikan Yeminli Serbest Muhasebeciler Enstitüsü (AICPA) Etik Kurallan incelenmiştir. Günümüzde, özel sektör üzerinde kamunun yaygm bir denetimi söz konusu olabildiği gibi özel denetimin kamusal denetimi desteldeyici ve tamamlayıcılığı niteliği de gün geçtikçe artmaktadır. Kamusal ve özel denetimde kullamlan yöntem ve teknikler de gittikçe birbirine benzemektedir (Köse, 2007:6). Bu sebeplerle, Dünyada ve Türkiye’de özel sektör denetçileri için belirlenmiş olan denetim etiği ilke ve kurallanna da bu çahşma içinde yer verilmiştir. U luslararası Yüksek Denetim K urum lan Ö rgütü (INTOSAI) Mesleki Etik K uralları ESfTOSAI, 1953’te Küba’mn başkenti Havana’da gerçekleştirilen uluslararası kongre sonucunda oluşturulmuş; daha sonrasmda ise bağımsız ve siyaset dışı bir organizasyon olarak Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelerin yüksek denetim kurumlarmın üyesi olduğu uluslararası bir organizasyon haline gelmiştir. . ESTTOSAI her üç yılda bir değişik ülkelerde kongreler düzenleyerek, yüksek denetim alamnda ve ilgili mali ve yönetsel konularda, güncel gelişmelerin tartışıhnasmı ve kararlar alınmasmı sağlayan bir forum oluşturmaktadır. INTOSAI 1998 yılmda yapılan yönetim kurulu toplantısmda Kamu Sektörü Denetçileri için Mesleki Etik Kurallan onaylammştır. Bu kurallar, INTOSAI bünyesindeki çeşitli ülke Yüksek Denetim Kurumlarmın mesleki etik ilkelerini ortak bir noktada buluşturmayı amaçlamaktadır (INTOSAI, 2005). INTOSAI, üyesi bulunan tüm Yüksek Denetim Kurumlarmdan bu kurallara uygun düzenlemeler yapmasım istemektedir. Söz konusu kurallar sadece meslek etiğine ilişkin temel önermeleri içerecek şekilde hazurlanmış olup, ülkeler arasmdaki kültür, dil farklılıklan ile yasal ve sosyal sistemler arasmdaki değişiklikler nedeniyle bu kuraların her ülke koşullarma uyarlanması gerekmektedir. INTOSAI Mesleki Etik Kurallarına yön veren ilkeler aşağıda yer verilen başlıklar altmda incelenebilir (INTOSAI, 2005): D ürüstlük: INTOSAI etik ilkelerinin en önemlisi dürüstlüktür. Dürüstlük genel olarak doğruluk ve adalet kavramlanyla ölçülmektedir. Kamuoyunda kendilerine duyulan güven duygusunu sürekli kılabilmek için denetçilerin 288 Kamu Etiği davranışlan kusursuz ve şüphe uyandırmayacak biçimde olmalıdu:. Denetçiler İşlerini yürütürken ve denetlenen kurum personeliyle ilişkilerini sürdürürken yüksek standartlı davraraş biçimlerine bağlı kalmak zorundadır. Bağımsızlık: Denetçiler denetledikleri kurumdan bağunsız olmak ve inceledikleri konulan nesnel bir şekilde ele almak durumundadırlar. Bağımsızlık ilkesini “nesnel davramş” ve “yansızlık” başlığı altmda üd alt ilke şekillendirmektedir. Denetçinin bağunsızlığı, kişisel veya dış çıkarlar nedeniyle hiçbir şekilde zedelenmemelidir. Denetçiler menfaatlerinin söz konusu olabileceği her türlü konu ile ilgilenmekten kaçınmak zorundadırlar. Denetçiler tarafından yürütülen her işte, özellikle eksiksiz ve objektif olması gereken denetçi raporlarmda, nesnellik ve yansızlık gereklidir. Tarafsızlık: Yüksek denetim kurumünun gerçekte var olan ve kamuoyu tarafından da varlığı algılanan politik tarafsızlığımn korunması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle denetçiler denetim sorumluluklarmı tarafsız bir biçimde yerine getirebilmek için politik etkilerden uzak kalmaya özen göstermelidirler. Yüksek Denetleme Kurumlan, yasama ve yürütme organlanyla veya raporlarım görüşmek için yasayla yetki verilmiş diğer devlet kurumlan ile yakın çalışma ilişkisi içinde olduklanndan, denetçilerin politik etkilerden uzak kalmaya özen göstermeleri gerekmektedir. Denetçiler politik bir faaliyet içinde yer alurken veya ahnayı düşünürken, böyle bir faaliyetin denetim görevlerini tarafsız olarak yerine getirme yükümlülükleri üzerinde yaratabileceği etkileri veya dışarıdan böyle görünebileceğini düşünerek hareket etmelidirler. Ç ıkar Çatışm asından Kaçmılması: Denetçiler bağımsızlıklarmı ve dürüstlüklerim zedeleyebilecek veya böyle bir görüntünün verilmesine neden olabilecek hediye veya para ödüllerini reddederek bağımsızlıklarım korumalı ve muhtemel bir çıkar çatışmasım önlemelidirler. Denetçiler, resmi konumlarını özel amaçlar için kullanmamalı ve rüşvet riski içeren ilişkilerden veya nesnellikleri ve bağımsızlıklan konusunda şüphe uyandırabilecek ilişkilerden kaçınmalıdırlar. Görevlerinin ifası suasmda elde ettikleri bilgileri denetçiler kendilerine veya başkalarma kişisel yarar sağlamak amacıyla kullanmamalıdırlar. Meslek Sırlarının Saklanması: Denetim süreci içinde elde ettikleri bilgiyi denetçiler üçüncü şahıslara yazılı veya sözlü olarak açıklamamalıdırlar. Ancak; Yüksek Denetim Kurumunun olağan çalışmasmm gereği olarak ve yasalar veya diğer hukuki düzenlemelerle belirlenmiş sorumluluklarım yerine getirmek amacıyla yapılan açıklamalar bunun dışmdadır. Mesleki Yeterlilik ve Mesleki Gelişime Açık Olma: Denetçiler, yürürlükteki denetim, muhasebe ve mali yönetim standartlarmı, politikalanm, prosedürlerini ve uygulamalarım bilmeli ve bunları uygulamahdırlar. Ayrıca, denetçiler denetlenen kurumun faaliyetlerini yönlendiren anayasal, yasal ve kurumsal prensip ve standartlar hakkmda da yeterli bilgiye sahip olmalıdırlar. Denetçiler denetimlerinde mümkün olan . en yüksek nitelikli metod ve Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 289 uygulamaları kullanmalıdırlar. Denetçiler, yetersiz oldukları konularda hiçbir işi üstlenmemelidirler. Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) Etik Kuralları Kısa adı IFAC (The International Federation Accountants) olan Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu 1977 yılında kurulmuş olup, 118 ülkeden 159 kuruluşa bağlı eğitim, endüstri ve ticaret konulannda çahşan ve bağımız denetim faaliyetinde bulunan yaklaşık 2,5 milyon üyesi bulunmaktadır (TURMOB, 2005). Bağımsız denetim mesleğiyle ilgili olarak uluslararası uygulamaları düzenleyen IFAC, kamuoyunun çıkarlarım dikkâte alarak muhasebe mesleğinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi ve bummla ilgili oluşturulan standartlar arasında uyumu sağlamak misyonunu üstlenmiştir. Bu misyonu gerçekleştirmek için; diğer faaliyetlerle beraber uluslararası denetim standartlarım, etik ve eğitim standartlarım, kamu sektörü muhasebe standartlarım oluşturmayı ve geliştirmeyi hedef almaktadır. IFAC Etik Komitesi tarafından, bağımsız denetçiler ve muhasebeciler için hazırlanan etik standartlar (IFAC Code of Ethics for Professional Accoımtants) üye kuruluşlarca benimsenmiş ve uyulması zorunlu hale getirilmiştir. Söz konusu etik standartları objektiflik, ahlak ve mesleki yeterlik kavranılan ile desteklemekte ve tüm meslek mensuplarma uygulanmaktadır. Profesyonel Muhasebeciler veya Muhasebe Meslek Mensuplan için IFAC etik kurallan veya yaygın deyim ile Uluslararası Muhasebe Etik kurallanmn tüm meslek mensuplarma uygulanacak etik kurallar; Diirüstlük ve tarafsızlık. Etik çatışmalanmn çözümlenmesi. Mesleki yeterlilik. Gizlilik Vergi uygulaması. Sınır ötesi faaliyetler ve Tamtım başlıklan altmda ele alınmıştır. Tüm meslek mensuplarma uygulanacak etik kurallarm yam sura bağımlı ve bağımsız çalışan meslek mensupları içinde etik kurallar getirilmiştir. Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsünün (HA) Etik Kurallan Kısa adı IIA olan (The Institute of Intemal Auditors) Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsü 1941 yılında New York’da kurulmuş ve merkezi Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunmaktadır. EA ’ya 120'den fazla üllcenin ulusal denetim kuruluşu üye olup; bu kuruluşlar içinde yaklaşık olarak 70 bin denetçi çalışmaktadır. Enstitünün amacı, özel sektör içersinde işletmeyi yönetmekle sorumlu kimselerin görevlerim etkin bir biçimde yerine getirmelerine yardımcı ohnak için görev yapan iç denetçilerin dünya çapmda yaygın örgüt yapışma sahip olmasmı sağlamak ve iç denetçiliği saygın bir meslek türü haline getirmektir. 1995 yılında kurulmuş olan, Türkiye îç Denetim Enstitüsü, Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsünde ülkemizi temsil etmekte ve çeşitli sektörlerde görev yapan yaklaşık 700 üyesi bulunmaktadır (Seviğ, 2003). Türkiye İç Denetim Enstitüsü, mesleki toplantılar, eğitim ve iletişim seminerleri, uluslararası meslek standartlannm Türkçe'ye çevrilmesi, sertifikalı iç denetçi smavı, kongreler gibi etkinlikler düzenlemekte; meslek bilinci ve etiğinin oluşturulmasma katkı sağlamaya çalışmaktadır. 290 Kamil Etiği Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsü, üyelerinin uyması gereken etik kurallar hazırlamıştrr. Etik kuralları belirleme amacı, Enstitüsü tarafından, iç denetim mesleğinde etik kültürü oluşturmak ye yaygmlaşürmak olarak açıklanmıştır. Etik kurallar için dört temel ilke belirlenmiştir. Bunlar: Dürüstlük, Tarafsızlık, Meslekî Ehliyet ve Sır Saklamadır. Bu dört ana ilke içerisinde, 11 davramş kuralı belirlenmiştir. Bunlar: a) Üyeler ve CIA (Certified Intemal Auditor)’ler görevlerini ve sorumluluk­ larım yerine getirirken dürüst, objektif ve gayretli olacaktır. b) Üyeler ve CIA’lar kurumlarmın meseleleri ile ilgili tüm konularda veya hizmet sunduklan kişilere bağlılık gösterecektir. Fakat üyeler ve CIA’1ar bilerek herhangi bir uygunsuz veya yasal olmayan bir faaliyetin tarafı olmayacaktır^ c) Kurumlarma veya iç denetim mesleğine yakışmayan faaliyetlere bilerek katılamazlar. d) Kurumun çıkan ile çatışan veya görev ve sorumluluklarım objektif olarak yerine getirmelerini engelleyici faaliyetlere girmekten kaçınırlar. e) Mesleki kararlarına zarar verecek veya zarar verebileceği tahmin edilen, çalışanlardan, müşterilerden, satıcılardan ve kurumsal iş ilişkisinde bulunduklarmdan değerli herhangi bir şeyi/hediyeyi kabul edemezler. f) Sadece mesleki yeterlilikleri ile tamamlamayı bekledikleri hizmetleri yük­ lenirler. g) “îç Denetim Uygulama Standartları” ile uyum sağlanması için uygun yön­ temleri kullanırlar. h) Görevleri sırasmda elde ettikleri bilgileri kullanırken sağduyulu olurlar. Gizli bilgileri, kişisel kazançlan için kullanamayacakları gibi, yasalara aykırı veya kurum menfaatine zarar verecek şekilde kullanamazlar. i) İşlerin sonuçlarını raporlarken, bildikleri tüm belgelere dayalı olarak ger­ çekleri ortaya koyarlar. Eğer bu gerçekler ortaya konmazsa, incelemede bulunan faaliyet raporları çarpıtılabilir veya yasal olmayan uygulamalar gizlenebilir. j) Uzmanlıklannda iyileşme ve hizmetlerin kalite ve etkinliği için sürekli olarak gayret gösterirler. k) Mesleki uygulamalarda “enstitü” tarafından bildirilen yeterlilik, ahlaklılık ve itibar yüksek standartlarım koruma yükümlülüğünün bilincinde olurlar. Üye­ ler, “kararnamelere” uyar ve enstitünün hedeflerini desteklerler. Am erikan K uralları Yeminli Serbest Muhasebeciler Enstitüsü (AICPA) Etik Kısa adı AICPA olan (American Institute of Certified Public Accountants) Amerikan Yeminli Serbest Muhasebeciler Enstitüsü, bir meslek kuruluşu olmamn yamnda muhasebe ve denetim konularında araştırma ve inceleme raporları düzenleyen bir kuruluştur. AICPA’mn en önemli özelliği “Genel Kabul Türk Kamu Yönetiminde Denetim E tiği 291 Görmüş Denetim Standartlarmı” ilk belirleyen kuruluş ohnasıdu:. Meslek örgütlerince kabul edilen ve denetim kuruluşları ile denetçilerin uymak zorunda olduklan standartlara “Genel Kabul Görmüş Denetim Standartlan” denilmektedir. AICPA’nm belirlediği staiıdartlar, birçok ülkede benimsenerek çok az değişikliğe uğrayarak günümüze kadar gelmiştir (BUMKO 2005). Söz konusu standartlar en son şeklini 1988 yılmda Enstitünün Mesleki Davramş Yasası’nda yapılan değişiklikle almıştır (Uyar, 2005). Söz konusu davramş kurallan olması gereken davramşları içeren prensipler ve meslek ahlakma uygım olmayan davramşları açıklamaktadır. Bu kurallara muhasebe ve denetim mesleği ile uğraşan tüm üyelerin uyması zorunludur (Önder, 2001: 24). AICPA Mesleki Davramş Yasası 6 prensibin belirlediği 11 etik kuraldan oluşmaktadır (Önder 2001; 26-33). AICPA Meslekli Davramş Yasasına yön veren 6 prensip ilke Sorumluluk, kamu yaran, dürüstlük, tarafsız ve bağımsız olma, sunulan hizmetin kapsam ve niteliği başlıklan altmda düzenlenmiştir. AICPA Mesleki Davramş Yasasma oluşturan 11 kural ise Bağımsızlık, Dürüst ve Tarafsız Olma, Genel Standartlar Standartlara Uyma, Muhasebe Prensipleri, Müşteriyle İlgili Bilgilerin Gizliliği, Şarta Bağh Ücret, Uygunsuz Davramşlar, Reklâm Yapma ve Hizmet Satişına Yönelik Diğer Talep Biçimleri Komisyon ve Damşma Ücretleri başlıkları altmda toplanmıştır. TÜRKİYE’DE DENETİM ETİĞİNE İLİŞKİN İLKE VE KURALLAR Türk kamu yönetiminde görev yapan denetim elamanlarmın büyük çoğunluğu 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkmdaki Kanunda belirlenen etik kurallara tabidir. Bımlarm dışmda bazı denetim kurumlan mensupları için etik anlamda kurallar içeren bazı düzenlemeler geliştirmiştisr. Bunlardan Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kurallan, Sayıştay Denetçileri Hakkında Disiplin Kovuşturmasmı Gerektiren Hallerle Bunlara Verilecek Disiplin Cezalarma Dair İç Yönetmelik, Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Etik İlkeleri ve Serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin mesleki faaliyetierinde uyacakları etik ilkeler hakkında yönetmelik. Bağımsız Denetleme Kuruluşİan ve Denetçilerinle İUşkin Genel Esaslar, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Üyeleri ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Personelinin Uyacakları Meslek İlkeleri aşağıdaki bölümlerde incelenmiştir. Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kuralları 5018 sayılı Kamu MaU Yönetim ve Kontrol Kanununun 67 nci maddesinde iç denetçilerin uyacaklan etik kurallarm İç Denetim Koordinasyon Kurulunca belirleneceği ifade edilmiştir. Aynca, İç Denetçilerin Çalışma Usul ve Esasları Hakkmda Yönetmelikte iç denetçilerin Kurul tarafından belirlenen denetim standartlarma ve etik kurallara uymakla yükümlü olduğu, bu standart ve kuraUann da uluslararası genel kabul görmüş standart ve kurallar dikkate almarak belirleneceği ifade edilmiştir. 292 Kamu Etiği Bu çerçevede, İç Denetim Koordinasyon Kurulunca Uluslararası İç Denetçiler Enstitüsünün (IIA) Meslek Ahlak Kurallan esas almarak ve diğer uluslararası mesleki kuruluşların metinlerinden de yararlamlarak Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kurallan oluşturulmuştur. 5018 sayıh Kanununun 67inci maddesinde “etik” sözcüğü kullamimasma rağmen İç Denetim Koordinasyon Kurulu “Ahlak” sözcüpnü kullanmayı tercih etmiştir. Oysa ki, ahlakla, etik sözcükleri arasmda bazı anlam fârklılıklan söz konusudur. Ahlak kavramı kültürden kültüre değişebilmektedir. Bu nedenle meslekler söz konusu olduğunda evrensel ortak değerler içeren “etik kurallardan” bahsedilmektedir. İç Denetim Koordinasyon Kurulunun bu aynm üzerinde çok fazla durmadığı anlaşılmaktadır. Kamu iç denetçileri meslek ahlak kurallan; iç denetim mesleği ve uygulamasıyla ilgili ‘İlkeler’ ile iç denetçilerden beklenen davramş tarzım tanımlayan ‘Davramş Kurallan’ndan oluşmaktadır. İç denetçiler meslek ahlak kurallan aşağıda sıralanan ilkeler başlığı altmda belirlenen kurallardan oluşmaktadır. Dürüstlük: İç denetçilerin dürüstlüğü güven verir ve böylece vardıkları kanaat ve değerlendirmelere itimat edilmesine zemin oluşturur. Tarafsızlık, Nesnellik, Bağımsızlık: İç denetçiler, yaptıkları denetimlerle ilgili bilgi toplarken, değerlendirirken ve raporlarken en üst düzeyde mesleki tarafsızlık sergiler. İç denetçiler ilgili tüm şartlann değerlendirmesini adil ve önyargısız bir şekilde yapar ve kendisi veya diğerlerinin menfaatlerinden etkilenmez. Gizlilik: İç denetçiler, denetim esnasmda elde ettikleri bilgilerin gizüliğine saygı gösterir, hukuki ve mesleki zorunluluk olmadıkça bunlan yayınlayamaz ve açıklayamaz. Yetkililik (Ehil olma): İç denetçiler, iç denetim hizmetlerinin yürütülmesinde gereken bilgi, beceri ve tecrübeyi ortaya koyarlar. Kamu iç denetçileri meslek ahlak kurallan, iç denetçi tarafmdan mesleğe girişte okunup imzalamnakta ve iç denetim birimi ile üst yöneticiye sunulmaktadır. “Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kurallan” denetim etiği alarunda bir ilk olmasına karşın bazı konularda belirsizliklerde söz konusudur. Örneğin etik dışı davramşlan kimin tespit edeceği; eti dışı davranışlara karşı kimlerin ne gibi yaptırımlar uygulayacağı konulannda açıklık yoktur. Sayıştay Denetçileri H akkında Disiplin Kovuşturmasmı G erektiren Hallerle B unlara Verilecek Disiplin Cezalarına D air İç Yönetmelik 1968 yılmda çıkarılan ve aym zamanda Sayıştay denetçilerinin disiplin yönetmeliği olan “Başkan ve Üyeler Dışmdaki Sayıştay Mensuplan Haldanda Disiplin Kovuşturmasmı Gerektiren Hallerle Bunlara Verilecek Disiplin Cezalarma Dair İç Yönetmelik” denetçiler için etik anlamda bazı düzenlemeleri Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 293 içermektedir. Anılan yönetmelikte etik anlamdaki düzenlemeler “Klılık ve Kıyafet”, “Görevlilerle İlişkiler”, “Görevli Olmayan Kişilerle İlişkiler”, “Kişisel Hal ve Hareketler” “Dava konusu olmuş hal ve hareketler”, “Hizmetin ve görevin aksamasım mucip olan hal ve hareketler”, “Çalışma düzenim veya düzenini bozan hal ve hareketler” başlıklan altında düzenlenmiştir. Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Etik İlkeleri Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu, yürüttüğü denetim görevinde saydamlığm sağlanması ve etik ilkelere dayalı bir denetim anlayışmm kummsallaştmiması amacıyla etik ilkelerini belirlemiştir (Maliye Teftiş, 2008). Ancak, bu ilkeler mevzuat hükmünde değildir. Maliye Bakanlığı Teftiş Kurulu Etik İlkelerinin dayanağı doğruluk, tarafsızlık, bağımsızlık ve topluma karşı sorumluluk duyması olarak sıralanmıştır. Söz konusu ilkeler temel çahşma etiği, topluma karşı sorumluluk, mesleğe karşı sorumluluk, mesleğe karşı sorumluluk başlıklan altmda sıralanmıştır. Serbest Muhasebeciler, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Ve Yeminli Mali Müşavirlerin Mesleki Faaliyetlerinde Uyacakları Etik İlkeler Hakkında Yönetmelik Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği tarafmdan hazırlanan Serbest muhasebeciler, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin mesleki faaliyetlerinde uyacaklan etik ilkeler hakkında yönetmelik 19 Ekim 2007 Tarüı ve 26675 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe sokulmuştur. Yönetmeliğin amacı; tüm üyelerin en üst derecede meslekî bilgiye sahip, sosyal sorumluluk bilinci olan, etik değerlere bağlı, rekabet anlayışı daha kaliteli hizmet sunumu biçiminde oluşmuş, güvenilir ve saygın bir meslek mensuplan kitlesi oluşturmak hedefine ulaşmak için inuhasebe meslek mensuplannm meslekî ilişkilerinde uymaları gereken asgari etik ilkelerin belirlemesi olarak açıklanmıştır. Etik ilkeler üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm tüm meslek mensuplanmn uyması gereken temel etik ilkeleri ve bu ilkelerin uygulanması için gereken kavramsal çerçeveyi sunmaktadır. İkinci ve üçüncü bölümler kavramsal çerçevenin belirli özel durumlarda nasıl uygulanacağım ortaya koymaktadır. Tüm meslek mensuplanmn uyması gereken temel etik ilkeler dürüstlük, tarafsızlık, meslekî yeterlilik ve özen, gizlilik, meslekî davramş başlıklan altmda düzenlenmiştir. Bağımsız Denetleme Kuruluşları ve Denetçilerine İlişkin Genel Esaslar Bağımsız denetçilerin uyacaklan etik kurallara ilişkin ö n e ^ i bir düzenleme de, 2499 sajalı Sermaye Piyasası Kanımu’nun 16 ncı maddesi uyannca yürürlüğe sokulan "Sermaye Piyasasında Bağımsız Dış Denetleme Hakkında Yönetmelik” uyarmca sermaye piyasasmda yaptmlacak bağunsız denetlemelerde, bağımsız denetleme kuruluşlan ile denetçüer için geçerli olan, denetleme standartlannm genel esaslannı ve mesleki moral ilkelerini belirleyen; 18 Haziran 1988 tarih ve 19846 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan, “X-3 seri n o ’lu Bağımsız Denetleme 294 Kamu Etiği Kuruluşları ve Denetçilerine İlişkin Genel Esasları Belirleyen Jeö/jğ”dir. Söz konusu tebliğde denetçilerin uyacaklan etik ilkeler ve kurallar belirlenmiştir. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Üyeleri ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Personelinin Uyacakları Meslek İlkeleri 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3üncü maddesinin 5/b bendine dayanarak çıkartılan 2000/730 sayılı Bakanlar Kurulu Karan; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Üyeleri ile Denetleme Kunraıu Personelinin, herhangi bir etki veya baskı altında kalmadan görevlerini yürütmelerini, kamuoyunda ve mali piyasalarda kurumun görevlerini tam bir tarafsızlık içinde yerine getirdiği konusunda güven oluşturulması ve bu güvenin sürdürülmesini sağlamak üzere, uyacaklan meslek ilkelerini düzenlemektedir. 22 Haziran 2000 tarih ve 24087 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan ilkeler Genel İlkeler, Meslek İlkeleri ve uygulamaya ilişkin ilkeler başlıklan altmda sıralanmıştır. TÜRK KAMU YÖNETİMİNİN ARAŞTIRMASI DENETİMİNDE ETİK Denetim etiği kurallanmn özünü uluslararası denetim kurumlan ve meslek örgütleri tarafından belirlenen etik ilkeler oluşturmaktadır. Bu ilkeler incelendiğinde, hepsinin temelinde INTOSAI tarafmdan da benimsenen etik ilkelerin yer aldığı görülmektedir. Çağdaş dünyadaki denetim kurumlannın geçirdiği deneyimler sonucunda oluşan bu ilkeler; bağımsızlık, düriistlülc, tarafsızlık, çıkar çatışmasmdan kaçınma ve mesleki yeterlilik olarak sıralanmaktadır. 2006 yılmda INTOSAI tarafmdan belirlenen etik ilke ve kurallanmn Türk kamu yönetiminde uygulanma düzeyine ilişkin Sayıştay Denetçilerinin algılanmn saptanması amacıyla bir alan araştırması yapıirmştır (Koçberber 2007, 126-196). Araşürmaya 346 Sayıştay denetçisi katılmıştır. Araştrrmada katılımcılara INTOSAI denetim ilkelerini içeren sorular sorulmuştur. Araştırma bulgulanna dayanarak kamuda görev yapan denetçiler için uluslararası denetim etiği kurallarma ihtiyaç olduğu söylenebilir. Çünkü ankete katılanlarm uluslararası denetim etiği ilkelerinin uygulanma düzeyme ilişkin sorulara verdiği cevaplara göre; e Kamudaki denetçilerin hiçbir gücün etkisinde kalmadan bağımsız denetim yaptıklamu düşünenlerin oram % 51.38, » Kamudaki denetçilerin hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın dürüstlükle ob­ jektif ve adil olarak denetim yapabildiğini düşünenlerin oram % 55.36, Kamudaki denetçilerin elde ettiği bilgileri tarafsız olarak değerlendirebildigini düşünenlerin oram % 60.69, ^ • Kamudaki denetçilerin denetimi yürütme biçimine, raporlarma ve sonuç­ lanana kamuoyunda güven d u y u ld u ğ u düşünenlerin oram % 45.66, Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 295 • Kamudaki denetçilerin görevlerim yürütebilecek düzeyde mevzuat bilgisi ve mesleki yeterliliğe sahip olduğunu düşünenlerin oram % 68.70’dir. Bu sonuçlar içinde denetçilerin güvenilirliğine ilişkin düşünceye katılım oramnm düşüklüğü dikkat çeMcidir. Kamudaki denetçilerin denetimi yürütme biçimine, raporlarma ve sonuçlarma kamuoyunda düşük düzeyde güven dujaılmasmm nedeni denetçilerin etik ilkelere uygım denetim yapmaması olarak gösterilebilir. Gerçektende; uluslar arası denetim etiği ilkelerinden; bağımsızlık, dürüstlük ve tarafsızlık ilkelerinin Türkiye’de uygulandığma inananlarm oram yüzde elliler düzeyindedir. Başka deyişle, katılımcılarm yaklaşık yansı kamudaki denetçilerin denetimlerini; bağımsızlık, dürüstlük ve tarafsızlık ilkelerine uygun olarak gerçekleştirmediğini düşünmektedirler. Sadece denetçilerin mesleği yeterliliğine diğer ilkelere oranla daha yüksek sayılabilecek bir kaülun (%68.70) söz konusudur. Ancak, bu rakamında tatmin edici olduğu söylenemez. Bu sonuçlan doğrulayan şekilde ankete katılan Sayıştay denetçilerinin % 91.62’i Türk kamu yönetiminde görev yapan denetçiler için uluslararası denetim standartlarda etik kurallar olması gerektiği düşüncesine katılmaktadn:. Araştırmada katılımcılardan denetçilerin bazı özel durumlan ile etik kurallara uygun denetim yapmalan arasmda bir ilişki olup olmadığı konusunda düşünceler alınmaya çalışılmıştır. Bu somlara verilen cevaplara göre; • Denetçilerin ücreti ile etik kurallara uygım denetim yapması arasmda doğm orantı olduğunu düşünenlerin oram %50, • Denetçilerin sahip olduğu imkânlar ile etik kurallara uygun denetim yap­ ması arasmda doğra orantı olduğu düşüncesine katılanlarm oram %55, « Denetçilerin terfi sistemlerinin adil ve objektif olmasıyla etik kurallara uygun denetim yapması arasmda doğru orantı olduğu düşüncesine katılanlarm oram % 83.53’dır. Özellikle ilk üd düşünceye katılım oram denetçilerin kıdemi arükça azalmaktadır. Bu bulgulara dayanarak denetçilerin aldığı ücretle veya sahip olduğu imkânlarla etik kurallara uygun denetim yapması arasmda bir ilişki olduğunu söylemek mümkün değildir. Ancak, araştırma bulgularına dayanarak denetçilerin terfi sistemlerinin adil ve objektif olmasıyla, etik kurallara uygım denetim yapmaları arasmda doğru orantı olduğu söylenebilir. Bu sonuç, denetçilerin bağımsızlığı ilkesinin gerekliliğini ortaya koymaktadır. Araştumada, denetim etiği kurallarım kimlerin belirleyebileceği ve denetçilerin etik dışı davramşlar göstermesi durumunda kimlerin yaptırım uygulayabileceği konularmda da katılımcılarm düşünceleri alınmaya çahşılmıştır. Ankete katılan denetçilerin her üd soruya da verdiği cevaplar denetimle ilgiU kurullarda yoğunlaşmaktadır. Bu durum, denetçi mesleğiyle ilgili sorunlarda denetimle ilgili kurullarda çalışanlarm daha nesnel karar vereceğine inamidığı şeklinde yorumlanmıştır. 296 Kamu Etiği Kamu Görevlileri Etik Kıırulu Kurulması Hakkında Kanun uyarmca kamu görevlileri bir Etik Sözleşme imzalamaktadır. “Kamu görevlileri etik sözleşmesine benzer bir sözleşme denetçilere de uygulanırsa etik kurallara uygun denetim sağlanır mı?” sorusuna verilen cevaplara göre katılımcılarm ortak bir görüşte birleşemediği görülmüştür. Bu durum, geçmişte benzer bazı uygulamalarm başansız olmasmm verdiği karamsarlıktan kaynaklandığı şeklinde yorumlanmıştır. Araştırmada Türkiye’de denetim etiğiyle ilgili problem olduğu düşünülen bazı konularda sorular hazırlanarak katılımcılarm bu konularda algılan saptanmaya çalışılmıştır. Katılımcılarm verdikleri cevaplara göre; • Kamuda görev yapan denetçilerinin resmi konumlanm özel amaçları için kullandıklanm düşünenlerin oram % 75.73’tür. Bu oran ilgili soruya, her zaman, çoğunlukla ve bazen cevabı verenlerin toplarm abnarak hesaplanmıştır. • Denetlenenlerce denetçilere ilgi gösterilmesinin ya da gösterilmemesinin denetim sonuçlannı etkileyeceği görüşünde olanlann oram % 71.03, ® Hediye, yemek, ödül, v.b. maddi karşılığı olmayan değerlerin kabul edil­ mesini etik bulmadıklarım düşünenlerin oram % 80.63, • Denetçilerinin görevleriyle ilgili mevzuat ve teknolojik gelişmeleri takip etmemesini etik bir davramş olarak görmeyenlerin oram % 89.88, • Denetçilerinin görev, unvan ve yetkilerini kullanarak kitap, dergi, v.b. sa­ tışı yapmalarım etik bir davramş olarak görmeyenlerin oranı % 92.78, • Denetçilerin denetlenen kuramlara denetimle ilgili soralarda damşmanlık yapmasmı etik bulmayanların oram %65.9dur. Bu sorular denetçilerin meslek etiği ilkelerine bakışmı farklı şekilde sorgulayan kontrol sorularıdır. Cevaplardan elde edilen bulgulara göre katılımcılar hediye kabul edilmesi ile unvan ve yetkiler kullamlarak kitap, dergi, v.s. satışı yapılmasmı etik bulmamaktadır. Bu sonuca dayanarak; ankete katılanlarm söz konusu davramşlarm çıkar çatışmasma yol açarak, denetçilerin tarafsızlılığım ve dürüstlüğünü etkileyebildiğinin farkmda oldukları söylenebilir. Ankete katılan Sayıştay denetçileri, denetçilerinin görevleriyle ilgili mevzuat ve teknolojik gelişmeleri takip etmemesini etik bir davramş olarak görmemektedir. Bu bulguya dayanarak, ankete katılan denetçilerin, mesleld yeterlilüc, mesleki gelişime açık olma gibi denetim etiği ilkelerinin öneminin bilincinde olduklan söylenebilir. Araştırmada, kamuda görev yapan denetçilerin, bazı konularda uluslar arası denetim etiği ilkelerine aykm tutum ve davramşlar içinde olabileceğine dair bulgulara da ulaşılmıştu:. Örneğin, ankete katılanlarm büyük çoğunluğu denetçilerinin resmi konumlarmı özel amaçları için de kullandıklanm düşünmektedir. Denetçilerinin resmi konumlanm özel amaçlar için kullanmalarım etik bir davramş olarak değerlendirmek mümkün değildir. Bu tür davramşlar denetçilerin dürüstlüğüne gölge düşürdüğü gibi çıkar çatışmasma da Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 297 yol açabilmektedir. Diğer bir anket sorusuna verilen cevaplara göre; ankete katılan Sayıştay denetçilerinin büyük çoğunluğu, denetlenenlerce denetçilere ilgi gösterilmesinin ya da gösterilmemesioin denetim sonuçlarım etkileyebileceğini düşünmektedir. Denetçilere ilgi gösterilmesi veya gösterilmemesi denetim sonuçlarım etkilemesi denetçilerin dürüstlüğüne ve tarafsızlığına gölge düşürür. Uluslararası denetim etiği kurallarıyla bağdaşmayan bu sonuçlar, katılımcılann kamudaki denetçiler için genel kabul görmüş uluslararası denetim standartlarma uygun etik kuralların olması gerektiği düşüncesiyle örtüşmektedir. SONUÇ Türk kamu yönetiminde denetim; denetçi, müfettiş, uzman, kontrolör, denetmen gibi değişik unvanlarla çeşitli kurumlarda görev yapan denetim elamanlarmca gerçekleştirilmelctedir. Kamuda görev yapan ve on binlerle ifade edilen sayıda denetim elamamna rağmen denetim mekanizmasınm iyi işlediği söylemek mümkün değildir. Bu durumun en önemli sebebi uluslararasmda genel kabul gören denetim standartlarma uygun denetim yapılmamasıdır. Denetim mesleğinin kendisinden beklenen yararlan sağlayabilmesi ve üstün kalitede ürünler üretebilmesi uluslar arası denetim standartlarma uyulmasma bağlıdır. Son dönemde yürürlüğe sokulan bazı yasal düzenlemelerle denetime uluslararası standartlar getirilmesi yönünde önemli adımlar atılmıştır. Bu yasal düzenlemelerin başında 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi Ve Kontrol Kanunu gelmektedir. 5018 sayılı yasayla kamu kumm ve kuruluşlarmda yapılan denetim tanımlanımş; denetim türleri belirlenmiştir. Kamu kurum ve kuruluşlarmda yapılan denetim, iç ve dış denetim olarak ikiye ayrılnrken; yapılacak denetimler hulcuka uygunluk denetimi, mali denetim ve performans denetimi olarak sayılmıştır. İç denetim, iç denetçilerce yerine getirilirken; dış denetim, Sayıştay’a bırakılmıştır. İç ve dış denetim, genel kabul gören uluslar arası denetim standartlarma uygun şekilde hazurlanan denetim rehberlerinde belirtilen kriterler çerçevesinde gerçekleştirilecektir. Denetimin uluslararası denetim standartlarma uygun gerçekleştirilmesinin aıüamı kamuda görev yapan denetçilerin dünyanın her yerinde mesleğini icra edebilir hale gelmesidir. Bir uğraşm uluslararasmda meslek olarak kabul görmesinin kriterlerinden birisi meslek etiği ve disiplininin bulunmasıdır. Bu kapsamda kamuda görev yapan denetçiler için kamu görevlilerinin uymak zorunda olduğu genel etik kurallardan farklı denetçi mesleğine özgü etik kuralların olması gerekmektedir. 5018 sayılı yasaya dayanarak hazırlanan “Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kuralları”, bu konuda bir ilktir. Ancak, uluslararası meslek örgütlerinin belirlediği denetim etiği kurallarmm sadece iç denetçiler için sınırlı kalmaması, kamuda görev yapan tüm denetçiler için geçerli olması gerekmektedir. Denetim etiği kurallanmn özünü uluslararası denetim kurumlan ve meslek örgütlerinin belirlediği ilkeler oluşturmaktadır. Söz konusu ilkeler incelendiğinde, hepsinin temelinde INTOSAI tarafından kabul edilen etik ilkelerin yer aldığı görülmektedir. Türk kamu yönetiminde görev yapan 298 Kamu Etiği denetçiler için oluşturulacak meslek etiği kurallarının bu ilkeler çerçevesinde şekillenmesi denetimden beklenen faydamn sağlanabilmesi açısmdan büyük önem taşmıaktadır. Kamu Görevlileri Etik Sözleşmesine benzer bir sözleşmenin denetçiler içinde geçerli olması etik kurallara uygun denetim yapılmasına katkı sağlayabilir. Ancak, etik sözleşmesinin başanlı olabilmesi için denetçilerin etik dışı davramşlarımn akil kişilerin oluşturduğu geniş katılımlı bir kurul tarafmdan denetlenmesi ve gerektiğinde yaptınm uygulanması gerekmektedir. Etik ilke ve kurallann belirlenmesi önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Önemli olan etik dışı davranışların hiç oluşmamasıdır. Bımun yolu da etik bilinci oluşturulmasından ve etik eğitiminden geçmektedir. Denetçilere etik kurallann hatırlatılması amacıyla belirli periyotlarla eğitim verilmesi, sempozyum gibi bilimsel etkinliklerle etik eğitiminin desteklenmesi zorunludur. Denetçileirin etik ilkeleri koruyabilmeleri tek başına meslek mensuplarmm gayretiyle mümkün değildir. Bu konuda, kamu yönetiminde söz sahibi olan her kesimin desteği gerekmektedir. KAYNAKÇA ARDA, Bema, PELİN, Serap Şahinoğlu, (1995), “Tıbbi Etik: Tanımı, İçeriği, Yöntemi ve Başlıca Konuları”, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Mecmuası, C. 48,S.3, s.323-336. BAL, İhsan, BEREN, Fatih, (2003), Polis Etiği, Siyasal Kitapevi, Ankara. BİLGİN, Kamil Ufuk, (1997), “Kamu Yönetiminde Yönetsel Etiğin Yönetim Ölçeğinde Değerlendirilmesi” TODAİE 21. Yüzyılda Nasıl Bir Kamu Yönetimi Sempozyumu, Mayıs 1997, TODAİE Kütüphanesi, Ankara. BUMKO,(2005),www.bumko.gov.tr/proje/proje4/dokuman/EtikMeslekAhlak.do c (4.4.2005). INTOSAI,(2005),www.intosai.org/Level3/Guidelines/3_AudStandConun/3_Cod Eth_AudStand2001_E.pdf, (16.8.2005). KILAVUZ, Raci, (2003), Kamu Yönetiminde Etik ve Bir Sorun Alanı Olarak Yozlaşma, Seçkin Yayınevi, Ankara., KOÇBERBER, Seyit, (2007), Türk Kamu Yönetiminde Denetim E tiğ i: Sayıştay Denetçileri Üzerinde Bir Çalışma, TODAİE, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. KÖSE, H.Ömer, (2007), Dünya ‘da ve Türkiye 'de Yüksek Denetim, Sayıştay Yayım, Ankara. KUÇURADİ, İonna, (1998), Uludağ Konuşmaları Özgürlük, Ahlak, Kültür Kavramları, Tmkxy& Felsefe Kurumu Yayınları, Felsefe Dizisi, Ankara. MALİYE TEFTİŞ, (2008), www.mtk.gov.tr,(12.1.2008). Türk Kamu Yönetiminde Denetim Etiği 299 NİŞANCI, Ensar, (2003), Küreselleşme, Ulus Devlet ve Etik, Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, C.4, S.l,s.29-40. ÖNDER, Türkan, (2001), Batan Bankalar, Bağımsız Denetim ve Meslek Ahlakı, Beta Yayınlan, İstanbul. PEHLİVAN, İnayet, (1998), Örgütsel ve Yönetsel Etik, Pagem Yayınlan, Ankara. SEVİĞ, Veysi, (2003), “İç Denetim Enstitüsü” Dünya Gazetesi,25.05.2003. TEPE, Harun, (2000), Etik ve Meslek Etikleri, Türkiye Felsefe Kurumu Yayım, Ankara. TURMOB,(2005), www.turmob.org.tr/uluslararasi/EFACAHLAKYASASLdoc, (28.4.2005). UYAR, Süleyman, (2005), “Muhasebe Mesleğinde Etikle İlgili Düzenlemeler” www.muhasebetr.eom/yazarlanmiz/suleyman/001/, (2.8.2005). TÜRK KAMU YÖNETİMİNDE YOLSUZLUK VE RÜŞVETİN ÖNLENMESİNDE BİR KONTROL ARACI OLARAK İÇ DENETİMİN ROLÜ A. Turan ÖZTÛRK* özet 1 5 0 0 ’lü yıllarda yayım lanan “Prens” adlı kitabında M achiavelli.kam u erkinin elde edilm esi ve d evam ettirilm esi ile başanh yönetim için her devirde geçerli olabilecek,akılcı çözüm ler üretmiştir. Pratikte uygulam a alanı bulan bu öneriler, etik standartlardan uzaklaştığı için eleştirilm iştir. M achiavelli:” Korku yerine, sev^i uyandırm ak mı?. Yoksa sevgi yerine, korku uyandırm ak mı? sorusuna cevaplar anyor.lsten dik bir yaşam ın araştırılması v e anlaşılm ası olarak da tanımlanabilen etik ilkeler, yıllarca süren bir gelişm enin sonucunda şek illenm eye devam etmektedir. T ürkiye’de de yolsuzluk v e rüşvet, yıllar boyu kamudaki tahribatını artırarak varlığını sürdürmüştür. Bu alanda 1990 yılında yayım lanan, “Mal Bildiriminde Bulunulm ası, Rüşvet vc Yolsuzluklarla M ücadele K anunu” ile 2 0 0 8 yılında oluştum lan “Kam u Görevlileri E tik K uruiu”olumlu gelişm elerdir, ancak uygulamalardaki kararlılık henüz görülememektedir. T ürkiye’de şeffaflığı artırac a k vc yolsuzluğun en aza indirilmesini sağlayacak entegre m evzuatın tam amlanm ası v e hayata geçirilm esi için kurulların oluşturulması v e kararlılıkla faaliyetlerini sürdürmeleri yaşam sal derecede önem li bir kamu yönetim i sorunudur. Uluslar arası Şeffaflık Ö rgütü’nün (T ransparency International-T I) her yıl gerçekleştirdiği Yolsuzluk Algılama Endeksi’nin (C orruption Perception Indox-CPI) 2008 yılı sonuçlarına göre Türkiye, araştırma kapsamında 180 ülke arasında 58. sırada yer alıyor. İç açıcı olm ayan bu sonuç,yapısal eksiklikler ile sosyal v e siyasal m ekanizm a v e kurumların oluşturulm asını ve düzgün işletilm esini gerekli kılmaktadır. Ç alışm ada “Kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullanılması “olarak tanımlanabilen yolsuzluğa karşı,hızlı ve geçerli önlem ler alm ak için “norm atif b ir düzen“ içerisinde, kamu yönetişim” ilkelerini hayata g eçin iıed e “ denetim in” rolü ve'önem in e değinilerek , çıkarımlara yer verilm iştir. A nahtar Kelimeler: A hlak, E tik,Y ozlaşm a v e Y olsuzluk, iç denetim . 1. GİRİŞ Mahatma Gandhi, insanları yok edebilecek yedi ölümcül günahı şöyle sıralar: “İş yapmadan refah, vicdan olmadan zevk, karakter olmadan bilgi, ahlak (etik) olmadan iş, insanlık olmadan bilim, adanmışlık olmadan din, ilke olmada siyaset”. Yaklaşık bin sene önce Wang An- Shih de Çin’deki yolsuzluğu “kötü kanunlar” ve “Kötü insanlara” bağlamıştır. (Sherman, 1974) Küreselleşme, birçok olumlu açılunm yam sıra; örgütler ile bazı toplumlarda iç barışı tehdit eden virüsü de beraberinde getirmiştir. Değerler hastalanımş, ahlak ve erdem ikinci plana atılmış, almmn teri ile ekmeğini kazanmaya çalışan insanların morali bozulmuştur. Türkiye de 1980’li yıllardan itibaren bu virüsü kaprmştır (Öztürk, 2007: 7). ' Dr., (Kamu Y önetim i), Çankaya Ü niversitesi Rektöriüğü 302 Kamu Etiği Kısaca, “toplumsal sorunları ve bunların çözümlerini üretmek olarak tanımlanabilen kamu politikaları”; kanun yapılarak, yönetsel düzenlemeler gerçekleştirilerek, alternatif çözüm önerileri arasmda seçim yapılarak sorunlarm üstesinden gelebilir. Doğal olarak bu görevler, normatif bir düzen içerisinde kamu görevlilerince yerine getirilecektir .Yönetimin performansı, onu çalıştıran bireylerin niteliklerine, örgütün iç işleyiş düzeni ile doğrudan ilgilidir (İçsel olarak oluşturulmuş kurallar düzeni). Genel olarak; bir faaliyetin sonuçlanmn mümkün olduğu kadar planlara uygun olmasım sağlamak amacıyla standartlar konması, elde edilen sonuçlam bu standartlarla karşılaştırılması ve uygulamanm plandan ayrıldığı noktalarda düzeltici önlemlerin alınmasım da içeren denetim (kontrol), gerek kamu yönetimi, gerekse özel işletmeler için yaşamsal önem taşımaktadır. Sistemdeki bozulmayı ifade eden “entropi” nin olumsuz etkisi, “düzeltici” olarak niteleyebileceğimiz” iç denetim” ile giderilebilecektir. Etkin bir iç kontrol sisteminin oluşturulması, gerektiği şekilde işetilmesi ve izlenmesi, yönetimin sorumluluğundadır.İç denetimin yaptığı ■kontroller sonucunda bilgi akışı kesintiye uğramaz. Yöneticiler değerli fikirler ile buluşur.Ancak iç denetim, yöneticilere ne kadar işlenmiş bilgiler sunarsa sımsun, etkin bir iç kontrol yapısımn ikamesi olarak görülmemelidir. Şüphesiz korkudan, şaibeden arınmış, işleyiş düzeni iyi kurulmuş denetim sistemi, örgütlere dinamik bir yapı kazandıracağı gibi; “ileri besleme” olarak da adlandırılan “yönlendirici kontrol” ile de beklenen etkilerden fazlasmı elde etmek mümkün olacaktır. Çalışmada; yolsuzluk ve yozlaşmaya karşı, hızlı ve geçerli önlemler almak için “normatif bir düzen” içerisinde, “kamu yönetişim” ilkelerini hayata geçirmede “iç denetimin” rolü ve önemi incelenecek ve çıkarımlara yer verilecektir. 2. KAVRAMSAL VE TEORİK ÇERÇEVE Kamu yönetiminde yolsuzluk ve rüşvetin etkileri, sonuçlan, maliyeti ve almması gereken önlemlerin incelendiği çalışmada,kavram ve tanım birliği sağlamak maksadıyla konu ile ilgili bazı tamm ve kavramları açıklamakta yarar umulmaktadır. Kamu vönetimi. yönetimin belirli sımrlan olan spesifik bir alamdır. Bu alanda daha çok temsil yönü güçlü olan siyasal organlarca belirlenen kamu politikalannm yürütülmesi süreçleridir (Herring, 1991: 78). Kamu Politikası, toplumsal sorunları ve bunlarm çözümlerini belirlemek anlamına gelmekte v e' kanun yapmak, yönetsel düzenlemeleri gerçekleştirmek,altematif çözüm önerileri arasmda seçim yapmak, sorunları çözecek yöntemleri belirlemektir (Eryılmaz, 2000: 9). Kamu Tercihi Teorisi,gerek kamu kesiminde,gerekse özel kesimde karar alma ve uygulamaya ilişkin tercihlerin aynı temel nedene göre belirlendiği, her ikisinde de karar ve uygulama süreçlerinde yer alan aktörlerin özel çıkarlarım Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 303 maksimize etme dayanmaktadır arayışlan doğrultusunda şekillendiği varsayumna Kamu Hizmeti, devlet veya diğer kamu tüzel kişileri tarafmdan ya da bunlarm gözetim ve. denetimleri altında genel ve kolektif ihtiyaçları karşılamak ve tatmin etmek, kamu yararım sağlamak için yürütülen ve kamuya sunulmuş devamlı ve muntazam faaliyetler olarak tanımlanır. Kamu Yaran, kişi ya da grup çıkarlarmm dışmda bunlardan farklı veya bunlarm üstünde olup, kamu hizmetlerinin kamuya yönelik olarak gerçekleştirildiğinin bir göstergesi olan kamu yaran, herkese ve ülkenin geneline yönelik olarak sağlanan yarardn. İvi vönetisim. vatandaşların birbirleriyle ve yönetim organlarıyla karşılıklı paylaşıma dayah bir etkileşim içinde bulunduklan; ülkenin ekonomik ve sosyal kaynaklarmm kalkınma amaçlı olarak kullamidığı,yönetim mekanizmasmm açık, öngörülebilir, hesap verme sorumluluğuna sahip, halkm taleplerine karşı duyarlı ve hukukun üstünlüğüne olarak faaliyet gösterdiği bir ekonomik ve siyasal sistemi ifade etmektedir. Kamu yönetişimi ise;ulusal, bölgesel, yerel, siyasal,sosyal gruplardan,baskı ve çıkar gruplarmdan, sosyal kuruluşlardan özel ve ticari organizasyonlardan oluşan ağlarm yönetimini içermektedir. Burada yönetimin, dış yönetimi yönlendirme fonksiyonu bulunmaktadır. Yönlendirme, kontrolden çok daha farklı anlam taşımaktadır. Burada doğradan etkileme sözkonusudur. Kamu yönetişimi, kamusal politikalar ağmda, sosyal süreçlerin birbirlerinden doğrudan etkilenmesini öngörmekte, ancak bu aktörlerin farklı ve çoğu zaman çatişan amaç ve çıkarlar taşıyabildiğini de kabul etmektedir. E-Devlet CElektronik Tabanlı Yönetişim), kamu kuruluşlarmm vatandaşlarla, özel sektörle ve diğer kamu kuruluşlarıyla olan ilişkilerinde bilgi teknolojilerinin ve bu teknolojilere dayamlarak geliştirilen araçlann kullamiması ve devletin vatandaşlara karşı yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetlerin elektronik iletişim ve işlem ortamında (internet ortammda) yürütülmesidir. Etik fEthics). geniş anlamda ahlak felsefesi olarak kullamlan etik, dar anlamda iş ve meslek ahlakı kavramı ile eş anlamlı olarak kullamimaktadır. Yönetim EtiSi. örgütierin amaç ve süreçlerini tammlayan yasalar, yöneticilerin ve diğer işgörenlerin nasıl davranması ve neyi yapıp, neyi yapmamalan gerektiğini belirleyen ilkeler bütünüdür. İs Ahlakı, bu terim çahşma ve meslek ahlakım da içermektedir.Çahşma ahlakı denildiğinde, bir toplumda işe ve çalışmaya karşı tutumlar ve bu konudaki değerler anlaşılmaktadır. Bir toplumun işe yönelik tutumu, bir başka toplumda farklılıklar gösterebileceği gibi toplumun çeşitli katmanları arasmda da farklı yaklaşımlar söz konusu olmaktadır. Anomi. Webster sözlüğüne göre “kuralsızlık, kurallarm erozyonu ve böyle bir ortamda bireylerin ya da belirh bir sınıfm yaşadığı yabancılaşma 304 Kamu Etiği durum udur.” (Webster’s, 1994: 111 ) Yunanca “Anomia” kavramından gelen kelime,Euripides’e göre “acımasızlık”, Eflatun’a göre anarşi ve aşmiık, Durkheim’e göre ise; “dengesizlik” içeren insan durumu anlamma gelmektedir. Siyasal Yozlaşma fPolitical Corruption~): Siyasal ahlakı bozan pek çok davramş ve eylemlerdir (HAK-İŞ, 2002: 53). Yolsuzluk: maddesel kazanç için (ömeğiıı rüşvet) ya da parasal olmayan özel amaçlara yönelik olarak (örneğin kayırma) kamusal yetkinin yasa dışı kullammım içeren davramş ve eylemleri kapsamaktadır. İngilizce’deki “corruption” sözcüğü yaklaşık oloarak bu anlamdadır (Berkman, 1983; 9) Yolsuzluk,güçlü konumun, kişisel çıkarlar için kullamlmasıdrr (Wiehen, 2007: 1) Rant Kollama (rent seeking); çıkar ve baskı gruplanmn ithalat izni için alman lisans belgelerini elde etmek için giriştikleri faaliyettir (Krueger, A. 1976: 291303). Denetim: bir kuruluşun faaliyetlerinin ve işlemlerinin hedeflere, bütçeye, kurallara ve standartlara uygun olarak yürütülmesi ya da işlemesini güvence altma almak üzere incelenmesidir. Sistemci denetim: olasılık ve gereklilik esaslarıyla saptanmış hedef ve standartlara karşı vanlan sonuçlarm verimlilik, etkinlik ve tutumluluk derecelerim ölçmek, karşılaştırmak ve değerlendirmek amacıyla yapılan denetimdir. Teftiş: sözlük anlamı ile, bir şeyin doğrusunu bulmak için her tarafı arayıp tarama veya araşürmadır. Soruşturma (tahkik): bir şeyin doğru olup olmadığmı araştırma ve ortaya çikarmadtr. İnceleme (tetkik): belirU b k konunun ya da sorunun saptanması ve dummun belirlenmesi için yapılan çalışmadır. Murakabe: dış denetim birimlerince veya uzman denetim Icuruluşları tarafindan yapılan bir denetim biçimidir. Kontrol: genelde dar anlamda belli faaliyetlerin olması gereken biçimde yürütülüp yürütühnediğinin saptanması amacma yönelik çalışmalardır. Müfettiş: teftiş işini yapmakla görevlendirilen kişidir. Murakıp (denetçi): murakabe işini yapmakla görevh denetim elemanıdn:. Denetmen: daha ziyade belirli bir alanda ve daha alt düzeyde çalışan denetim elemamdır. Bağımsız denetçi: serbest meslek sahibi olarak, kendi adma çalışan veya bir denetim şirketinin ortağı olan kişidir. Türk Kamu Yönetiminde Bir Kontrol Aracı Olarak tç Denetim 305 Uygunluk Denetimi: tekli veya klasik denetim de denen uygunluk denetimi, faaliyetlerin mevzuata uygun olarak yürütülüp yürütülmediğini sağlamayı amaçlayan bir denetim biçimidir. (Tipik örneği Sayıştay’dn.) Performans Denetimi: maddi murakabe, ekonomik murakabe veya ekonomik denetim gibi adlar verilen performans denetiminde, yönetimin bütün kademelerini bunlarm programlama, uygulama ve izleme aşamalanndaki çalışmalarmı tutumluluk, verimlilik ve etkinlik açılarmdan araştıran denetim biçimidir. Performans denetiminde, işletmelerin ekonomik sonuçlarmdan verimliliği, mali sonuçlanndan ise kârlılığı araştırmak esastır. Yatırımlarm yürütülüşü, işletmelerin ulusal ekonomiye katkıları incelenir Ombudsman Kurumunun Denetimi; genellikle yargı birliği sisteminin uygulandığı ülkelerde,yönetimin hukuka uygunluğunu sağlamada, diğer denetim yollanmn yanı sıra dilimize “kamu denetçisi” olarak çevrilen Ombudsman isimli bir kuruma da yer verilmektedir. (ALTUö, 1968: 159) Maliyet: Üretimde bir mal elde edilinceye değin, harcanan değerlerin toplamıdu- (TDK Türkçe Sözlük, 2005: 1336) Diğer maliyet tammları ise”; mal olma değeri, herhangi bir amaca ulaşmak için katlamlan fedakarlığın parasal ifadesidir” (Uludağ Sözlük,2008) Sosyal Maliyet: bir ekonomik faaliyetin topluma olan maliyetidir (Uludağ sözlük, 2008) 3.ARAŞTIRMANIN METODOLOJİSİ AMACI, KAPSAMI, KISITLARI VE Çalışmada “Kamu gücünün özel çıkarlar amacıyla kötüye kullamiması “olarak tammlanabilen yolsuzluğa karşı,hızlı ve geçerli önlemler almak için “normatif bir düzen “içerisinde, kamu yönetişim” ilkelerini hayata geçirmede “İ£ denetimin” rolü ve önemine değinilerek , çıkarımlara yer verilmiştir.Çalışmamn sınırlan ,Türk Kamu Yönetimi ile sınırlı tutulmuş olup; rüşvet ve yolsuzluğun önlenmesinde kontrol aracı olarak, "iç deiıetimin” caydirıcı rolüne dikkat çekilmek istenmiştir. 4. İNCELEME 4.1.Genel Kamu görevlileri her gün,kendilerinin kişisel ve mesleki dürüstlüklerinin ve erdemlerini denendiği durumlarla karşılaşırlar.Dolandmcılık,savurganlık ve yetkiyi kötüye kullanma gibi etik dışı davramşlarm kamu yönetiminde yeri yoktur.Şüphesiz, her kamu görevlisine düşen görev, etik olmayan davramşlardan uzak durmasıdır.Bunun alternatif maliyeti, niteliksiz ve yetersiz hizmettir. Demokratik yaşam tarzı, yurttaşlarm seçilmiş ve/veya ataramş kamu görevlilerinin etik ilkelere uygun davranmalarmı ve bu yönde sivil toplum örgütlerinin de baskı unsura olarak katılımlarım beklemektedir. 306 Kamu Etiği 4.2. Yönetim ve Etik Yönetim, bir örgütte, önceden belirlenmiş işleri yapmak üzere bir araya getirilen insanları örgütleyip, eşgüdümleyerek eyleme geçirme sürecidir. Klasik yönetimde temel amaç, üretim ve verimin artırılması iken, çağdaş yönetim anlayışmda üretim ve verim kadar, işgörenlerin gereksinimlerinin karşılanması da temel amaçlar arasmdadır. Mesleki gerekler ve toplumsal değişimler, yöneticileri sürekli olarak etik sorunlarla yüz yüze getirmektedir .Yöneticilerin kendi etik ölçütlerini geliştirmesi, uzun süre davramşlannı smamasım gerektirir.Bu değerlerin bireylerce smanması ve tanımlanması sonucunda, birbirine eklenen etik davramş ölçütleri oluşur.Etik davramşlara üst yönetimden başlamalı ve örgütün tamamma yayılmalıdır.İşyerlerinde etik standartlarm korunmasımn garantisi,yöneticilerin yüksek etik standartlara sahip olmasıdır. 4.3. Türk Kamu Düzenlemeleri Yönetiminde Yönetim Etiğine İlişkin Mevzuat Geniş tabanlı ve nasıl davranılması gerektiğini içeren “ahlak” kavramına karşılık, soyut ve yazılı kurallan içermesi beklenen “etik, istenilir ivi” olup, evrensel değeri vardır.Deyim yerinde ise günümüzde; “global ahlak” oluşmaktadn:. Politikada yazılı olmayan kurallara uymak,yazılı kurallara uymak kadar önemlidir. Kamu yönetimi,ahlaki sonuçlarm verimli kılınması için fırsat yaratmalıdır. Bu sonuçlar, popüler siyasi süreçler tarafından tammlamr, yasama süreci tarafmdan biçimlendirilir ve kendi değerlerini yaymaları için yöneticilere devredilir (Appleby, 2007: 93). Zira bugün politikada etik;toplumun diğer alanlarındaki etik ilkelerin düzenlenme ve uygulamasında önemli tartışma alamdır. Toplumun kendini yönetenlere güvenini yitirdiği kuralsızlığm hakim olduğu politik ortamda,toplumsal çöküş başlar ve entropi (sistemdeki bozulma, dağılma eğilimi) etkisi kendisini gösterir. Ülkemizde 4 Mayıs 1990 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “3628 Sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması,Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu,” 8 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren “5176 Sayıh Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkmda Kanun”, “Kamu Görevlileri Etik Davramş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esaslan Hakkmda Yönetmelik” “bu günlerde kabul edilen TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Yasa Tasarısı” ile “Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun Yolsuzlukla Mücadele Koordinasyon Birimi” olarak görevli kılınması ve “Kamu Görevlileri Etik Kuruluna” ilişkin Başbakanlık Genelgesi incelendiğinde yakm dönemde; rüşvet ve yolsuzluklarla mücadele, kamu görevlilerinin uymaları gereken etik davramş ilkelerini belirlemek ve kamu görevlilerinin hıikuka ve hakkaniyete uygun şekilde hızlı , düzenli ve verimli bir şekilde çahşmasma katkı sağlamak ve uygulamaları gözetmek amacıyla mevzuat düzenlemeleri yapıldığı görülmektedir. Ancak, uygulamada aynı kararlılık görülmemektedir. Bir örnek ohnak üzere, 11 Eylül 2008 tarih ve 26994 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Kamu Görevlileri Etik Kurulu Başkan ve Üyeliklerine Atama Kararları” incelendiğinde, kanunun yürürlüğe girişinden dört yıl sonra teşkilat kurulabilmiş ve atama Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak îç Denetim 307 yapılabilmiştir.3628 sayılı kanunun 3,5 ve 9 ncu maddelerindeki yasal boşluğun giderilmesi için değişiklik yapılmasma ilişkin kamuoyu iradesi hayata geçiriiememiştir.Gelişmiş demokrasilerde uygulanmakta olan Siyasi Etik Yasa Taslağı ile Kamu Denetçiliği Kurulmasma ilişkin yasalar, “3 .Ulusal Programda” yer almasına rağmen, çeşitli nedenlerle henüz yasalaşmamışlardır.Aynca “3069 sayılı TBMM Üyeliği ile Bağdaşmayan İşler Hakkında Kanunda” yapılması gereken değişiklikler,uygulamaya geçirilememiştir.Bugün devletlerin itibar göstergelerinden birisi de; adalet ve iç banşm tesis ve uygulanması ile bürokrasideki yozlaşmamn önüne geçilmesinin gerekliliğidir. Kamu yönetimi, zamamnda alacağı düzenleyici önlemlerle kendisinden beklentileri yerine getirmelidir. 4.4. Yolsuzluğun Sebepleri Ve Görünür Etkileri Genel bir ifadeyle yolsuzluğun kaynağı olarak,kamu kesiminin ekonomideki ağırlığı gösterilir. Oysa son yıllarda yayımlanan verilerde, kamu harcamalannm ekonomideki ağırlığıyla, yolsuzluk arasmda bir ilişki bulunmadığım göstemdştir. Bunun örneklerini, son yıllarda “Uluslararası Şeffaflık Örgütü” (Transparency Intemational-IT) gibi hükümet dışı kuruluşların yolsuzluk konusunda yaptıklan çalışmalarda görmek mümkündür.Yolsuzluğu etkileyen faktörleri (sebepleri) aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: Yasal düzenlemeler ve onay işlemlerinin, kamu görevlisine tekel gücü at­ fetmesi Vergilendirme prosedürlerindeki anlaşılmaz ifade ve yoram farklılığı Harcama kararlarmda üst düzey kamu görevlilerinin takdir yetkilerini kullamm biçimleri Kamunun bazı mal ve hizmetleri piyasa fiyatlarmm altmda satarak talep yığılmasma sebep olması Siyasi partilerin, çeşitli adlar altmda, şirket ve/veya kişilerce finanse edil­ mesi Kamu sektörü ücret seviyesi ve bürokrasideki kalite düşüklüğü Ceza sistemlerinin caydıncılığı önlemede yetersiz kalması Denetim yetersizliği (En etkili kontrol ve denetim, kurumlarm kendi içeri­ sinde yapacaklan “iç denetimle” sağlanır) Kanunlar, kurallar ve prosedürlerin şeffaflığı Liderlik örneği (Rol ve model olma) Yolsuzlu&m etkilerine gelince: Birçok teorik iddialar yam sıra en büyük etkinin ekonomi üzerinde olduğu görülür. Hızla büjmyen ekonomiler, aym zamanda güven veren ekonomilerdir. Yolsuzluk ve rüşvetin kemirdiği ekonomilerde, yabancı sermayenin de olmaya­ 308 Kamu Etiği cağı ortadadır. Yolsıızluk nedeniyle kamu yatınmlannm maliyeti aşın derecede artarken, maü açık ortaya çıkar. Neticede kamunun sağlam bir mali politika yürütmesi zorlaşır. ^ Rüşvet ve yolsuzluk özellikle küçük ölçekli işletmelerde maliyeti artırır. Yolsuzluk, yabancı yatırımları azaltır. Yolsuzluğun;hukuk sistemine ve devlete olan güveni zayıflatması, ahlaki değerleri çöküntüye uğratması, gelir dağılımmı bozması ve yoksulluğu artırması gibi sosyal düzeni bozucu etkileri vardu:. Yoksulluğun politik etkilerinden en görünür olanları ise; hukuk devletinin eşitlik ilkesinden sapma,saydamhğm zedelenmesi, kamunun hesap verme sorum­ luluğunu yerine getirmemesi, demokrasinin sağlıklı işlemesinin engellenmesi ve popülist politikalann öne çıkarılmasıdır. Yolsuzluklan tamamen ortadan kaldırmanın bedeli, çok yüksektir. Ancak bu husus kader değildir. Kamu gücünü elinde bulunduranlar, edilgen davranmadıkları, olayların önünden gittikleri takdirde sonuç alabilirler. Yukarıda ifade edildiği gibi yoksulluk, bir tek nedenle açiklanamayacak girift bir olgudur. Bu nedenle mücadelenin çok boyutlu yürütülmesi gerekmektedir. Hükümetler üstü kuruluşlar,kamu, özel kurum ve kuruluşlar. Sivil Toplum Örgütleri ve özellikle medyaya büyük sorumluluklar düşmektedir. Zira siyasi iktidar, yolsuzluklann üzerine gidihnemesi konusunda basım etkileme gücüne sahipse, mücadeledeki kararlılık boşa gider ve yolsuzluğun asıl mağdurlan olan halk gerçeği öğrenemez. Dünya Bankası Başkam (önceki) Paul Wolföwitz, kurumun yönetim ve yolsuzluklarla mücadele çalışmalarından söz ederken,bu alanda en önemli projelerden birinin Türkiye’de yapıldığuu bildirerek Kurumun yeni mücadele stratejisini şöyle ifade etmiştir:” Banka, yönetim ve yolsuzlukla mücadele çerçevesindeki çalışmalarım uzım yıllardır sürdürüyor.Yolsuzlukla mücadele, dünya Bankası için yeni bir konu değil. Kredilerimizin yaklaşık %30’u yönetime ilişkin yardımlar ve onun bileşenleridir.. .Hükümetle STK’larm dahil olduğu bir çalışmamız var, en önemli çalışmalarımızdan biridir. Örneğin yerel yönetim harcamalarmm gizlenmesi söz konusudur. Biz bu projeye yıllarca önce başladık. Nisan 2007 ‘de toplanacak Dünya Bankası Geliştirme Komitesi toplantısında almacak kararlarla bu tip çalışmalan daha yüksek noktalara taşıyacağım samyorum” (Milliyet, 2007). Sermayenin küreselleşmesi ve artan uluslar arası entegrasyon, yolsuzlukları küresel bir boyuta taşımıştır.Yakm zamanda yaşanan bir ömek, bu tespiti doğrulamaktadır. Japonya’mn bir ülke ile yaptığı anlaşma metninin “Müzakere” başlıklı bölümünde”. Nota teatisinin 4. paragrafmda işaret edilen sözleşmelerin yapılması karşılığmda, rüşvet olarak yorumlanabilecek herhangi bir teklif, hediye veya ödeme ve menfaat karşılığım önlemek için X ülkesinin gerekli önlemleri alacağım Japon Hükümeti varsaydığım beyan eder..” ifadesi rüşvetin uluslar arası anlaşmalarda yer aldığuun göstergesidir (Aydm, 2006: 19). Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 309 4.5. Denetim Ve İşlevselliği Genel olarak denetim; bir faaliyetin sonuçlannm, mümkün olduğu kadar planlanana uygun olmasmı sağlamak amacıyla standartlar konması, elde edilen sonuçların bu standartlarla karşılaştmiması ve uygulamalarm plandan ayrıldığı noktalarda düzeltme önlemlerinin belirlenmesi olarak tammlanabilir. 15.07.2004 tarihli 5227 Sayılı Kamu Yönetiminin Teinel İlkeleri ve Yeniden Yapılandmiması Hakkında Kanun’un 38. maddesinde denetimin amacı şöyle ifade edilmiştir:”Denetim; kamu kurum ve kuruluşlannm faaliyet ve işlemlerinde hatalann önlenmesine yardımcı olmak, çalışanların ve kuruluşlann gelişmesine, yönetim ve kontrol sistemlerinin geçerli, güvenilir ve üıtarlı hale gelmesine rehberlik etmek amacıyla; hizmetlerin süreç ve sonuçlarmı mevzuata, önceden belirlenmiş amaç ve hedeflere, performans ölçütlerine ve kalite standartlarma göre; tarafsız olarak analiz etmek, karşılaştırmak ve ölçmek ; kamtlara dayalı olarak değerlendirmek, elde edilen sonuçlan rapor haline getirerek ilgililere duyurmaktır”. Aym kanunun 39. maddesi ise, denetimin kapsamı ve türleri başlığı altmda iç ve dış denetimi şöyle ifade etmiştir:” Kamu kurum ve kuruluşlarmda iç ve dış denetim yapılır. îç denetim; hatalann önlenmesi,risk ve zayıflıklarm belirlenmesi, iyi uygulama ömeklerinin yaygınlaştınlması ,yönetim sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesi amacıyla yapılan denetimdir. Dış denetim ise; kamu kurum ve kuruluşlannm hesap verme soramluluğu çerçevesinde bütün faaliyet, karar ve sistemlerinin, kurumsal amaç, hedef ve planlara ve kanunlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarm değerlendirilmesidir. Kamu kurum ve kuruluşlarmın iç ve dış denetimi; hukuka uygunluk, mali denetim ve performans denetimini kapsar”. Denetim bir amaç değil, örgütü daha verimli bir biçimde ve amaçlara yöneltmeyi hedefleyen bir araçtur.Denetimin örgütsel yaşama iki etkisi vardır. İlk olarak denetim olgusu, kamu personelinin davramşlarmda düzeltici etki yaratır. Keza denetim sonucundaki raporlama ve yaptırım gücü de olumlu etki yaratır(SANAL, 2002:4).Her örgütte hiyerarşik amaçlar vardır. Örgütün genel amaçlan bölünerek, alt unsurlarm amaçlan ortaya konur. Böylece denetim standartları belirlenir. Saptanan amaçlarm gerçekleştirilme derecesi ile sapmalar karşılaştirılarak denetim işlevi gerçekleştirilir. Türkiye’de özellikle yargı sürecinin geç işlemesi, insan haklan ihlallerine ilişkin yakınmalann artması gibi nedenlerle. Yıllardan beri Türk yönetsel denetim sistemindeki boşluklan giderilmesi için “ombudsman” türü bir yapılanmaya gidilmesi tartişılmaktadu-. Kamu denetçisi her yıl yasama organma sunduğu raporunda, ne gibi şikayetlerin kendisine ulaştığını, yönetimin hukuka aykm eylem ve işlemlerinin neler olduğunu bildirir. Böylece, bakanlar ile yasama organım karşı karşıya getirir.Kamu denetçilerinin ilgi alanlan, ülkeden ülkeye değişmektedir. İsveç ve Finlandiya’da kamu denetçisi, mahkemeleri de denetleme yetkisine sahiptir. İngiltere’de ise yahuz genel yönetimin denetiamni yapar, yerel yönetimlerin denetimine kanşmaz. 310 Kamu Etiği Ombudsman kurulması yönünde çalışmalar hızlandırılarak, bu amaçla 1998’de hazırlanan yasa tasarısı TBMM gündemine gönderilmişse de geçen zaman içinde “Kamu Denetçisi” yasa tasansı yasalaşamamıştır. Kamu yönetiminin kamu yararma uygun, etkili, verimli işlemesini .dürüst ve adil olmasım sağlayacak siyasal, idari ve yargısal denetim türlerine sahip olan Türkiye’de “Etik Kurul”, ”Ombudsman” (Kamu Denetçisi) benzeri bir denetim (Dış Denetim) yapabilecek görünümdedir. Bu kurul için en büyük tehlike; kurula, kamu yönetiminde adalet, dürüstlük, saydamlık ilkelerine zarar veren uygulamalan ve toplumda güvensizlik yaratan olgulan ortadan kaldırmak gibi kurulun gücünü aşacak bir nitelik atfedilmesidir. (Arap ve Yılmaz, 2005: 263). 1982 Anayasası, Avrupa ve dünyamn çeşitli ülkelerine esin kaynağı olan ombudsman türü denetimi çağnştıran Devlet Denetleme Kurumunu (DDK) kurmuştur. Bu yeni kurum aracılığıyla, Cumhurbaşkam; devlet organlarmm düzenli ve uyumlu çahşmasımn gözetilmesine ihşkin denetim yetkisine kavuşturulmuştur. Bu kurul; kuruluşu ve görev alam itibariyle bir yüksek denetim birimi olmakla birlikte, KIT’ler ve Sosyal Güvenlik Kuruluşlan’mn denetimiyle görevli, kuruluş ve işleyiş esasları 72 sayılı KHK İle düzenlenmiş olan “Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu” ile kanştırılmaması için DDK olarak adlandırıhmştır. Ancak bu kurulun adından yola çıkarak, devletin tüm organlarmm işlem ve eylemlerinin denetlenmesiyle görevli ve yetkili bir denetleme kumlu olarak görülmemelidir (SANAL, 2002: 150). Yolsuzluk ve rüşvet sarmah karşısmda zorlayıcı ve engelleyici yöntemler geliştirmek eerekir.Zorlavıcı önlemler denildiğinde ceza yaptırımı, engelleyici önlemlerde ise, yolsuzluk ve rüşvet girişimlerini engelleyecek veya zorlaştıracak tüm önlemleri içerir. Ayrıca; sivil toplum örgütlerinin ve vatandaşlarm, kamudan hesap sorabilme bilincinin geliştirilmesinin önemi büyüktür.Ülkedeki hak ve özgürlüklere ulaşma düzeyi de, önemli bir faktördür. Yurttaş hak ve özgürlüklerinin baskı altında tutulduğu yerlerde rüşvet ve yolsuzluğun daha fazla olabileceğini tahmin etmek zor değildir .Yolsuzluk ve rüşvetle mücadelede mevcut zorlayıcı hükümler, nitelikli ek denetim araçlarıyla desteklenmelidir.Yolsuzluk eylemleri, faillerinin olayın aydınlanmasım istemedikleri, yolsuzluğun gerçek kurbam olan vatandaşlarm ise bilgi sahibi olamadıkları için suç duyurusımda bulunamadıkları bir suç eylemidir. (Wiehen, 2007: 3) Ayrıca idari yönetim faaliyetlerinin gizli tutulması gerektiği yönündeki görüşler de kamu yönetimi alanındaki saydamlığın önündeki engeldir. Herkes, bilgiye erişim hakkına sahip olmalı, giderek karmaşıklaşan faaliyetler ve görevlere uygun olarak iç denetim önlemleri kapsamında, nitelikçe uygun “volsuzluk denetleme görevlileri” istihdam edilmelidir. 4.6. Kontrol Ve Değerlendirme İlkeleri Kontrolün amacı; vazifenin yerine getirihnesini sağlayarak veya engelleyecek unsurlan tespit etmek, birliğin amaçlannm gerçekleşmesini güvence-altına almak olmalıdır. Türk Kamu Yönetiminde Bir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 311 - Kontrolün usul ve zamanuu seçmek kadar dozunu ayarlamak da önemlidir. Gerektiğinden fazla yapılan denetleme, inisiyatifi kısıtlar, kırgınlık yaratır, morali düşürür ve çalışma isteğini azaltır. Yeteri kadar denetleme yapılmadığmda ise; iletişim hataları artar, koordinasyon zajaflar, organizasyon bozulur. - Değerlendirme, kontrolün bir parçası ve devamı olup; fikirlerin, olaylarm ve kişilerin değeri, niteliği ve önemi hakkında hükme varmaktır. Değerlendirme haberleşme, öğretim sistemleri ve geri besleme kavramlanyla yakmdan ilgilidir. Bu faaliyetle istatistiki bilgiler üretilir, aksayan taraflar görülür ve düzeltici tedbirler alınır. - Kontrol ve değerlendirme faaliyeti; aym zamanda bir geri besleme sistemi oluşturduğundan, yönetime dinamik bir yapı kazanduir. Kontrol ve değerlendirme yöneticinin sadece yürütülen faaliyetlere değil, çaiışanlarma yönelik de bir bakış açısı olduğundan personelin motivasyonu eğitimi ve geUşimi yönünden de önemli bir yer tutar. Bundan dolayı kontrol ve değerlendirmede kullamlan yöntemler kişisel olmaktan ziyade sistematik bir şekle sokulmalı, böyİece neyin kontrol edileceğine dair belirsizlik ortadan kaldmlarak gereksiz stres engellenmelidir. (ÖzHirk, 2007: 69) 4.7.Yapısal Denetimsizlik Ve Denetimsizliğin Sosyal Maliyeti Günümüzde yönetim hiyerarşisinde görevli yetkililer, etik ilkeleri “anlayışlarına göre” uygulayıp yorumlamakta;hepsinden de önemlisi değerler karmaşası yaratılarak, giderek toplumun tüm katmanlarını etkileyen güven bunalımımn yaşanmasma sebep olmaktadırlar. Oysa kaynaklan etkin kullanmak zorunda bulunan günümüz inşam; “etik davrmış, dürüstlük ve güveni” birer çarpan olarak kullanarak sosyal refahm yaratılmasmda ve verimlilik artışmda birer alet olarak kullanmak zorundadır. (ÖZTÜRK, 2003: 1) Etik ilkeleri kuramsal temellere oturtmayan yönetimlerde keyfilik başlar;neticede toplumsal ve yönetimsel ahenk bozulur. Etik davramşlarm benimsenmesine üst yönetimden başlanarak, örgütün tüm kademelerine yayılmalıdır. Bunım içinde özellikle kamu yöneticilerinin “yüksek etik standartlara” sahip ohnası gerekir. Güven ve dürüstlük de kamusallaştmimah ve öğretilmelidir. Zira güven ve dürüstlüğün giderek yok olduğu toplumlar ,kaos ortanuna doğra sürüklenirler. Güven bunalımı yaşanan toplumlardaki bireylerin ,Nietzche’nin ifade ettiği gibi “giderek kurnazlaşıp, entrikacı faaliyetlere yönelmesi” kaçımimaz olur. Bu aşamaya gelmeden önce; yönetim sürecinin en önemli halkası olan denetim fonksiyonu işletihneli, örgüt amaçlarından sapmalar engellenmeli, etkili bir denetim önkoşulları işletilmelidir (Amaçlarda açıklık, amaçlara uygun örgütlenme, eylem planlan ve sağlıklı bir işleyiş düzeninin kurulması). Denetimsizliğin sosyal maliyetine gelince; toplumsal sözleşmenin ardmdaki güç olan kamu yönetimi, etik ilkelerden saparak sorumluluklarım yerine getirmeyip, doğru ve yanlış ölçütleri birbirine karıştu-dığı takdirde, kısa sürede 312 Kamu Etiği “kartopu etkisi” göstererek toplumun tüm katmanlarmda yıkıcı etki gösterir. Yolsuzluk, ahlaki ve manevi değerleri yok etmek suretiyle karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma duygularmı zedelemekte, kurulu müesseselere olan güveni sarsmaktadu:. Neticede, devlet- vatandaş arasmdaki ilişkiler bozularak, toplumsal çürüme başlamaktadır.Demokrasinin yeterince gelişemediği, yönetimin merkezi bir anlayışla jröütüldüğü, hak ve özgürlüklerin tam anlamıyla kullamlamadığı, şeffaflığm az olduğu, kamuoyunun yeterince bilgilenemediği, kamunun ekonomide etkin ve hakim olduğu toplumlar, yolsuzluklar için uygun zeminlerdir. Demokrasi, açık toplum rejimidir. Demokratik yönetimlerde, halkm seçtiği temsilcilerini denetlemesine imkan verecek kurallar ve kurumlar mevcuttur. Vatandaşlar, kamu yönetimi hakkmda bilgi edinme haklarına sahiptirler. Yönetimin ise, kamu alam ile ilgili bilgileri gizlemesi yasak olup, bilgi verme ödevi vardır. Alexis Carrel, "...günah, eşyanın düzenine uymayı reddetmektir..” der. Gerçekten de yolsuzluk, toplumsal bir günahtır ve mutlaka çözüm bulunmalıdır. Türkiye’de de, 1980’li yıllardan sonra kamu görevlilerinin ahlak dışı uygulamalarmda çarpıcı bir artiş olmuş, yolsuzluk ve rüşvet, kamu yönetimi uygulamalarmm her alamnda kendisini göstermiştir.Yolsuz uygulamalar, demokratik yönetim biçiminde halkm güven duygusuna zehir katma etkisi gösterir, tüm statü ve kurumlan da etkileyerek, halkın kendi seçtiği temsilcilerine karşı güven bunalımı yaşanmasma sebep olur. Neticede yönetim uygulamalarmda yönetim etiğine uymayan uygulamalarm maliyeti, giderek azalan ve' niteliği bozulan hizmet olarak karşımıza çıkar. Demokratik yaşam kültürünü benimsemiş her bireyin seçilmiş ve/veya atanmış kamu görevlilerinden ahlaki davramş göstermelerini isteme hakkı ve sorumluluğu vardır. Kamu görevlilerine düşen görev ise; etik dışı davranışlardan uzak durmak ve paydaşlanna nitelikli hizmet sunmaktır, 5. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Her geçen gün, kamu yönetim uygulamalarmda etik değerlerden sapmalar olmakta, bu husus ise; güven bımalımı, değerler karmaşası yaratilarak “kaotik ortama” zemin hazırlamaktadır. Tersi davramşlar ise; toplumsal dirliğin, verimliliğin güvencesidir. Yolsuzluğun, “düşük riskle yüksek kazanç" sağladığı yönündeki görüşün yerini, “düşük kazanda vüksek risk” almalıdır. Yolsuzlukla mücadele, salt sermayedarlann işi değildir. Çünkü bugün yaşanan yolsuzluklar aym zamanda “ sermayeler arası rekabetin” de bir türevidir. Kamu idaresinin denetimi; kişilerin plan, ilke ve kanuni düzenlemelere uygun olarak yürütülmesinin incelenmesidir. Kamu yönetimi, hem idari teşkilatm içinden, hem de dışmdan denetlenir. Türkiye’de siyasal yozlaşmarun denetimi ile görevlendirilmiş özel bir kumluş mevcut değildir. Yasama, yürütme ve yargı organları, doğrudan ve/veya dolaylı olarak siyasal yozlaşmamn denetimini yapabilmektedirler. Yani denetim yolları;yasama denetimi (TBMM’nce), yönetsel denetim (iç denetim, dış denetim- vesayet denetimi ve özel denetimSayıştay, DDK,YDK) ve yargısal denetimdir. Denetim Sürecinde pozitif ve negatif iki yön vardır. Olumlu yönde, idarecilere yetki verilir. Olumsuz Türk Kamu Yönetiminde Bir Kontrol Aracı Olarak İç Denetim 313 denetimde ise, yetkileri sınırlayıcı bir niteliktir. İdarenin yetkilerini kötüye kullanmaması gerekir, aksi halde verilmiş bulunan yetkiler geri alınmalıdır. Denetim sımrı periyodu ve şekli iyi düzenlenmelidir. Eğer denetim çok sıkı olursa, memurlarda inisiyatif kalmaz, hizmet görmek için cesaret edemezler. Eğer denetim gevşek tutulursa bu defa sorumluluk duygusu zayıflar. ICısaca denetim (kontrol), ne insanları çahşmaktan alıkoyacak şekilde sıkıcı olmalı, ne de sorumsuzluğa ve yetkileri kötüye kullanmaya sevk edecek derecede gevşek olmalıdır. Herbert Spencer (1820-1903), “Ahlak ilkeleri” (The Principles of Ethics) adlı eserinde; “herkes ahlaklı olmaymca, hiç kimse ahlaklı olamaz” der. 19 ncu yüzyılda yaşamış olan düşünürün bu sözü; “bütünsel ahlakın, sistem ahlakmın” önemini açıkça ortaya koyar (Sistem ahlakı; organizasyonda kuralların, normlarm, standartların ahlaka uygun olması). Devlet ahlakının (siyasal ahlakm) yönetilmesi için alt sistemlerin de (birey ahlakı, toplum ahlakı, meslek ahlakı- medya ahlakı gibi-, ödev ve sorumluluk ahlakı, Hderlik ve yönetim ahlakı ve sonuçta devlet ahlakı) kurallara, normlara ve ahlak standartlarına uygun davranmasım gerektirir. Giderek “ahlakın da globalleştiği günümüzde, Türkiye’de şeffaflığı artıracak ve yolsuzluğun en aza indirilmesini sağlayacak entegre mevzuatm tamamlanması ve hayata geçirilmesi için kurullarm oluşturulması ve kararlılıkla faaliyetlerini sürdürmeleri yaşamsal derecede önemli bir kamu yönetimi sorunudur. Uluslar arası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency mtemational-TI) her yıl gerçekleştirdiği Yolsuzluk Algılama Endeksi’nin (Corruption Perception IndexCPI) 2008 yılı sonuçlarma göre Türkiye, araşürma kapsammda 180 ülke arasmda 58. sırada yer almaktadır. îç açıcı olmayan bu sonuç,yapısal eksiklikler ile sosyal ve siyasal mekanizma ve kurumların oluşturulmasmı ve düzgün işletilmesini gerekli kılmaktadır (Tl, 2008).Endeks sonuçlarma göre yolsuzluk algısmm. yüksek olduğu ülkelerde, genel olarak yoksulluğun da yaygm olduğu gözlemlenmektedir. Yolsuzluk ile yoksulluk arasındaki bağlantı, yolsuzluğun yoksulluğa karşı mücadelede önemli bir engel olduğunu ortaya çıkarmaktadır. Yoksul ülkelerde bu durumun, şeffaflığı arturacak ve yolsuzluğu azaltacak yapısal eksiklikler ile sosyal ve siyasal mekanizma ve kurumlarm bulunmaması ya da düzgün işememesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Yolsuzluklar, mevzuat boşluğundan faydalanma şeklinde olabileceği gibi, nadiren de olsa kasıtlı mevzuat düzenlemeleriyle de yapılabilmektedir Keza mevzuata uygun davranmak da yolsuzluklarm olmayacağı anlamına gelmez. Milliyet Gazetesi’nin “Kültürlü bolandmcılık” başlığı ile verdiği aşağıdaki haber, yolsuzluğun ticari ilişkiler kıhfı altında da yapılabileceğine ilişkin bir örnektir. Görülmekte olan Yurtbank davasım karara bağlayan ihtisas mahkemesi (8. Ağır Ceza Mahkemesi) bir ilke imza atarak gerekçeli kararmda; “..günümüz dünyasmda kültür düzejd yüksek olan insanlarm artık klasik manada iç etme, hırsızlık gibi mala karşı eylemleri basit şekilde gerçekleştirmedikleri görülmektedir. îç edilen meblağı normal banka faaliyetleri sonucunda oluşan zarar olarak kabul etmek de mümkün değildir.B.’nin eylemleri dolandırıcılık kastı içerisinde zimmet kastı ile devam etmiş olduğu aşikarda:..... ” ifadeleri yer almıştır (Milliyet, 2004: 24). Görüldüğü gibi, hangi kılıfla örtülürse örtülsün, yolsuzluk toplumsal davramş 314 Kamu Etiği bozuklığu olup, tedavi edilmesi gereken önemli bir sosyal hastalıkta.Gerekli mücadele yapılmadığı takdirde, maliyeti oldukça yüksek olup, toplumu derinden etkilemektedir.Yolsuzlukla mücadelede tek bir mücadele biçimi olmamakla birlikte amaca uygun; önleme (denetim), eğitim ve soruşturma etkin çözüm önerilerindendir. Etik ilkeleri kuramsal temellere oturtmayan yönetinderde keyfilik başlar;neticede toplumsal ve yönetimsel ahenk bozulur. Etik davramşlarm benimsenmesine üst yönetimden başlanarak, örgütün tüm kademelerine yayılmalıdır. Bunun içinde özellikle kamu yöneticilerinin “jmksek etik standartlara” sahip olması gerekir.Bu husus ise, “kapsamlı etik davramş kodeksinin “haznrlamp, kararlılıkla uygulanmasım zorunlu kılmaktadu:. Güven ve dürüstlük de kamusallaştırılmah ve öğretilmelidir. Zira güven ve dürüstlüğim giderek yok olduğu toplumlar kaos ortaımna doğru sürüklenirler. Güven bunalımı yaşanan toplumlardaki bireylerin Nietzche’nin ifade ettiği gibi “giderek kurnazlaşıp, entrikacı faaliyetlere yönelmesi” kaçımimaz olur. Bu aşamaya gelmeden önce; yönetim sürecinin en önemli halkası olan denetim fonksiyonu işletilmeli, örgüt amaçlarından sapmalar engellenmeU, etkili bir denetimin önkoşulları işletilmelidir.Denetlenmeyen her şeyin, ihmal edilmiş olabileceği unutuhnamalıdır.Keza israf ve savurganlıklarm, hırsızlık ve yolsuzluklarm en önemli sebeplerinden birisi “devlet mülkivetidir”. Kamusal mülkiyet alammn daraltılması; israf ve savurganlığı önleyeceği gibi, rüşvet ve yolsuzluklan da azaltacaktır. Türkiye’de çok sayıda denetim birimi bulunmasma rağmen; yolsuzluklar ve usulsüzlükler bir türlü önlenememektedir. Kuşkusuz bu sonuçta ülkenin ekonomik, siyasal ve toplumsal alanlannda henüz istenilen gelişmişlik düzeyine ulaşılamamasmm etkisi büyüktür. Ancak kamu yönetiıiıinde, denetimsizlik nedeniyle oluşan boşluk; toplumda bozulmalara ve entropi etkisine yol açar. Bu nedenle kamu idaresi denetlenmelidir. Denetim sistemi, izah edildiği üzere, “evrensel standartlara” göre yeniden kurgulanması gerekir. Vurgulanması gereken önemli bir husus da; kontrol ve değerlendirme faaliyeti, aynı zamanda bir geri besleme sistemi oluşturduğundan, yönetime dinamik bir yapı kazandurarak ve planlamayla başlayan yönetim süreci; yerinde ve zamamnda yapılan denetimlerle amaca ulaşmayı sağlayacakttr. Unutulmaması gereken bir diğer husus da maliyetin, salt mal ve hizmetlerin bir fonksiyonu olarak değil; ağff işleyen (işletilen) bürokrasilerde, rüşvet ve yolsuzluklarm da bir maliyet kalemi olduğudur. Etik davramş v e ' dürüstlük ise, toplumsal yaşamın ve verimliliğin anahtandır. Machiavelli:” Korku yerine, sevgi uyandumak rm?..Yoksa sevgi yerine, korku uyandırmak mı? sorusuna cevaplar arıyor Nietzche ise ahlak kodlarım, “iyinin ve kötünün dili” olarak tammlamıştur. İstendik bir yaşamın araştmlması ve anlaşılması olarak da tanımlanabilen etik ilkeler şüphesiz, sevgi ve barışm teminatı olup, iyinin yanmdadır. Bu ilkeleri yerleştirmek ve özenle koruyup, geliştirmek ise, kamu politikalanm yürütmekle yetkilendirilen kamu yönetiminin öncelikli görevi olmalıdır. Türk Kamu Yönetiminde B ir Kontrol Aracı Olarak tç Denetim 315 KAYNAKÇA Akıncı, Müslüm, (1999), Bağımsız İdari Otoriteler ve Ombudsman, Beta Yayıncılık, 1.Baskı, İstanbul, Aktan, Can, Çoşkun (Ed). (2002), Yolsuzlukla Mücadele Stratejileri Hak İşçi Sendikalan Konfederasyonu yayım, Ankara Altuğ, Yılmaz, (1968), Vatandaşı İdarenin Yetki Tecavüzüne Karşı Koruyan Ombudsman Müessesesi, Yargıtay Yayını, Ankara, Altuğ, Yılmaz, (1990), “Avrupa Ülkelerinde Ombudsman Müessesesi”, Türkiye Gazetesi, Aktan, Coşkun Can, (1997), “Yolsuzluklar ile Ekonomide Serbestleşme ve Demokratikleşme Arasmdaki İlişki”, Başak Dergisi, Appleby Paul H., (1947), “Toward Beter Public Administration”, Public Administration Revievs^, 7:2 (Springl947) Arap, i. ve Yılmaz, Levent. (2005),Yeni Kavramlarla Yeni Yönetim Modeli: Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Aydm, S. (2006), Yolsuzluk, Turhan Kitabevi, Ankara Berkman, Ümit, (1983), Az Gelişmiş Ülkelerde Kamu Yönetiminde Yolsuzluk ve Rüşvet, TODAİE, Ankara DPT, (2000), 8.BYKP Kamu Yönetiminin İyileştirilmesi Özel İhtisas Komisyon Raporu, DPT Yaymı, Ankara, DPT (2000), 8. BYKP Denetim Sisteminin Etkinliğinin Artmlması ve Performans Denetimine Geçiş Alt Komisyonu Raporu Yayım, Ankara, DDK, (1994), Türkiye’de Denetim Organlarmm Yapısı ve İşleyişi İle ilgili İnceleme ve Araştırma Raporu, Ankara, Eryımaz. B. (2000), Kamu yönetimi, s.9 Gezmiş, H. (2008), YolsuzluğunKaUanmayaetkisi wvw.ydk.gov.tr/05.06.2008 Herring, P.H. “Pubhc Administration and The Public Interesf’, Shaf- Ritz, j.M. (Ed.) Classics o f Public Administation, USA, ss.75-79 Kamu Yönetimi Araştırması (KAYA) Genel Raporu, (1991), Ankara, 5227 Sayılı Kamu Yönetiminin Temel İlkeleri ve Yeniden Yapılandırılması Hakkmda Kanun, Kabul Tarihi: 15.07.2004 8 Haziran 2004 tarihinde yürürlüğe giren “5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkmda Kanun Kamu GörevKleri Etik Davramş İlkeleri ile Başvuru Usul ve Esasları Hakkmda Yönetmelik ve “Kamu Görevlileri Etik Kuruluna” ilişkin Başbakanlık Genelgesi Kamu Görevlileri Etik Kurulu’ Başkan ve Üyeliklerine Atama Kararı (11 Eylül 2008 tarih ve 26994 sayıh Resmi Gazete) 316 Kamu Etiği Kraeger, A. (1974), “The Political Economy of The Rant-seeking Society”, American Economic Review, 64, june 4 Mayjs 1990 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Mal Bildiriminde Bulunulması,Rüşvet ve Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Milliyet, (2004), Kültürlü Dolandmcılık, Yurtbank davasımn gerekçeli kararı Milliyet, (2007), Haber, Dünya Bankası Başkam ile Söyleşi Öztürk, A.Turan, (2007), Bireyden Devlete Yönetsel Denetim Süreci: Sorunlar, Öneriler ve Çözüm Yolları, Platin Yaymevi. Ankara Öztürk, A.Turan, (2003), “Kamu Yönetiminde Sosyal Refahm Yaratılmasmda Eti,k Değerler, Dürüstlük ve Güven Çarpanları”, 1.Uluslararası Türkiye İş ve Meslek Ahlakı Kongresi, Ankara, Parlamento ve Devlet Başkanlığı Adma Yapılan Denetim Sistemleri ve Türkiye’de Uygulanması (Ombudsman) İle İlgili İnceleme ve Araştırma Rapom, Ankara, 1998. Sanal, Recep, (2002), Türkiye’de Yönetsel Denetim ve Devlet Denetleme Kurulu, TODAİE Yaymı, Ankara, Sherman,W.Lawrence, (1974), PoliceCorraption:ASociological. (Ed.L.Sherman), Anchor Boks Edition, Gurdan City, NY Perspective TDK, (2005), Türkçe Sözlük Tl, (2008) “Türkiye’nin Şeffaflığa olan Özlemi Sürüyor” Uluslar arası Şeffaflık Örgütü (Transparency Intemational-TI) Yolsuzluk Algılama Endeksi (Corraption Perception Index-CPI) T.C. Anayasası, Kanun No: 2709, Kabul Tarihi: 7 Kasım 1982, Uludağ Sözlük, (2008) TODAİE, (1966), Merkezi Hükümet Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri (MEHTAP) Araştırma Rapora, Ankara TODAİE, (1998), Kamu Yönetiminde Denetim Hizmetlerinin Geliştirilmesi ve Etkinliğinin Sağlanması için Alınması Gereken Önlemlere İlişkin İnceleme ve Araştırma Rapora Wiehen, Michael H., (2007), “Almanya’da Yolsuzlukla Mücadele ve Yolsuzluğun Önlenmesine Yönelik Denetim Mekanizmalan”,Sosyal Demokrasi Demeği Konferansı, Ankara. KAMUSAL e t i k AÇISINDAN 5018 VE MALİ SAYDAMLIK Serpil AĞCAKAYA* Düriye TOPRAK** özet Y üzyılın son çeyreğinde etik yaklaşım ının ön plana çıkm ası ve buna ihtiyaç duyulm ası kendiliğinden olm am ıştır. Y önetim alanındaki toplum sal değerlere aykm davranış v e uygulam alann yaygınlaşm ası yolsuzluk v e yozlaşm alarla doğrudan doğruya toplamlarda etiksel değerler özlem i oluşturm uş v e kam usal etik kavramını öne çıkarmıştır. Kamu yönetim inin yerinin, rolünün ve anlam ının sorgulanıp eleştirilm eye başlanm ası; hem . vatandaşın beklenti, gereksinim ve sorunlarına duyarlı hem de etkin v e verim lilik ilkelerini ön planda tutan bir yeni yönetim tarzının ortaya çıkm asına yol açm ıştır. Bu süreçte şeffaflık , hesap verilebilirlik, açıklık, katılım gibi unsurlar da etik v e yönetim in alt yapısını oluşturmuştur. Kamu yönetim inin etkin bir yapıya kavuşturulması am acıyla yapılan reform çalışm alarının önem li ayaklarından birisini kam u mali yönetim inin yeniden yapılandırılması oluşturmaktadır. Türkiye ’de kamu yönetim inde yeniden yapılanma çalışm aları çerçevesinde kam u harcama sürecini daha hızh ve sağlam esaslara bağlam a, karnu m ali yönetim sistem inde disiplinin, hesap verilebilirlik ve saydam lığın, kam u kaynaklarının kullanılm asında etkinlik, verim lilik v e ekonom ikliğin sağlanm ası ve sistem deki dağınıklığın giderilm esi am acıyla 5 0 1 8 sayılı Kamu M ali Y önetim i v e Kontrol Kanunu yürürlüğe girmiştir. Kamu sektörü hesaplannın ve mali hedeflerinin, hükümetin yapısının ve fonksiyonlann ın, mali politika planlannın kam uoyuna açık olm asını ifade eden m ali saydam lık kavramı; Kamu M ali Y önetim i v e Kontrol Kanunu ile ön plana çıkarılm ış v e bu sayede yönetim etiğindeki yeri güçlendirilm iştir. A n ah tar Kelimeler: Kamusal Etik, 5 0 1 8 Sayılı Kamu M ali Y önetim i v e Kontrol Kanunu, Mali Saydam lık, Hesap V erilebiliriik GİRİŞ Mali disiplinin sağlanması için yapılan kamu mali reformlarmda ön plana çıkan kavramlardan biri de mali saydamlıktır. Türkiye ’de son yıllarda mali saydamlığı sağlamaya yönelik önemli adımlar atılmıştır. Bu konuda hayata geçirilen en önemli uygulamalardan biri 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunudur. Kamu mali yönetim sistemimize, kamu kaynaklanmn kullamiması ve denetimi konusunda çok önemli yenilikler getiren, AB ve uluslar arası standartlara uyumlu olarak hazırlanan 5018 sayılı Kanun; bütçe birliğinin sağlanması, mali saydamlık ve hesap verebilirliğin ön plana çıkması, kamu kaynaklannm stratejik yönetim anlayışına üygün olarak etkin, iktisadi ve verimli bir şekilde kullamiması ve harcama sonrası etkin bir denetim yapılması konusunda önemli değişiklikler yapmaktadır. Kamu yönetiminde saydamlık ve hesap verilebilirlik karşılıklı etkileşim * Y rd.D oç.D r., Süleym an Dem irel Ü niversitesi İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi M aliye B ölüm ü ** A rş.G ör., Süleym an D em irel Ü niversitesi İktisadi v e İdari B ilim ler Fakültesi M aliye Bölüm ü l , n Kamu Etiği içinde olan kavramlardır. Hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlık kavramlan Türk yasal düzenlemelerine ilk defa 5018 Sayılı Kanun ile girmiş ve Kamu Yönetimi ve Kontrol Kanunu, önemli etik ilkelerinden sayılan bu unsurları mali yönetim sürecinin önemli bir parçası olarak görmüştür. Bu çalışmada; öncelikle kamusal etik kavramı üzerinde durulacak, daha sonra 5018 sayılı “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu” esas almarak, etik davramş ilkelerinden mali saydamlığm öneminden bahsedilecektir. 1. KAVRAM VE DEĞERLER ÇERÇEVESİNDE ETİK 1.1. Kavramsal Açıdan Etik Etik, sistematik olarak ahlak ve davramş üzerine düşünmeyi ve doğru veya yanhş olarak yargılamalarda bulunmayı içermektedir. Etiğin konusu, doğru veya yanlış olduğuna dair üzerinde yargılamalar yapılan eylemlerdir (Lewis, 1991: 3). Etik, her şeyden önce, insan ve toplum için ideal olanın araştırılması olarak tammlanabilir. Etik, bireysel ve sosyal deneyimlerin, insan davramşını yönlendirmesi gereken kurallara ve hayatta önemli olan değerlere karar verilmesi için sistematik olarak yapılır. Etik akıl yolunu kullandığından, ahlakm teolojik ve dini yaklaşımlarmdan aynimaktadır. Etik insanlarm nasıl davranmalan gerektiğini açıklamaya çahşır. Etik bilerek ve isteyerek yapılan insan faaliyetleriyle ilgilenir (De George, 1999: 6). Etiğin tanımımn ayrılmaz bir parçası ahlak olmaktadır. Çahşmalarda bu kavramlann çoğu zaman birbirleri yerine kullamidığı da görülmektedir. Etik, her şeyden önce, ahlaki davramşa (morality) ilişkin bir çalışma olarak düşünülmektedir (Wittmer, 1994: 369). De George ’a göre, etik, bireysel ve toplumsal ahlaki deneyimlerden bir anlam çıkarmaya yönelik sistematik bir girişimdir. Etik, ahlaki görev ve sorumlulukları kapsamaktadır. Ahlak kavramı, toplumsal bir olgu olmasına rağmen etik kavramı, farklı ahlak anlayışlanmn üzerinde inşa edilebilen evrensel bir normlar bütünü olarak karşımıza çıkmaktadır. Bireylerin birbirleriyle ve kurumlarla olan ilişkilerinde başkalarının haklarma saygı duyması, çevresine zarar vermemesi, dürüst ve güvenilir olması ile gerek ülkesinde ve gerekse diğer ülkelerde yasa ve düzene uyması “etik” kavramı kapsamında yer almaktadır (Altay, 2007: 239). Yasalar ve etik değerler, kamu görevlilerinin davramşlarmda etkin rol oynamaktadırlar. Etik değerler kamu görevlileri davranışlarını içsel olarak yönetip denetlemekte iken, yasalar bu davramşları dışsal olarak belirlemekte ve denetlemektedirler. Bu açıdan kamu yönetimi etiğini iki farklı bakış açısıyla tanımlamak mümkündür. Kamu yönetimi etiği, kamu çahşammn her türlü davramşmı yasalara, etik kodlara ve çeşitli kurallara uygun yapması olarak tanımlanabileceği gibi kamu görevlilerinin eylemlerim bireysel ahlaki değerleri göz önüne alarak yapması olarak da tammlanabilir. Dolayısıyla kamu yönetimi etiği, kamu görevlilerinin görev alanlan ile ilgili her türlü eylemi, yasa ve Kamusal Etik Açısından 5018 ve M ali Saydamlık 319 bireysel ahlaki değerleri birlikte ele alarak yerine getirmesi olarak ifade edilebilir (Özdemir, 2008: 182,183). “Kamu ekonomisinde etik kavramı” ise, daha profesyonel ve spesifik bir alam içermektedir. Burada bireylerin kamu hizmeti üretimine ilişkin karar alnken, kararı uygularken ve sonuçta üretilen hizmetten yararlamrken uyması gereken davramşlar bütünü ifade edibnektediı. Kamu faydası kapsamında hizmet üreten birimlerin, “toplum çıkarlarmı kendi çıkarlan önünde tutmaları, kendilerini mali bakımdan başkalarma bağunlı kılacak bağlantılara girmemeleri, tarafsız ve hesap verebilir olmaları, saydamlık, açıklık ve dürüstlük ilkelerine göre davranmalan “kamu ekonomisinde etik” olarak tammlanabilir (Altay, 2007: 239). 1.2.Kamu Yönetiminde Evrensel Etik Değerler Kamu yönetiminde etik devlete ve kurumlarma karşı güven oluşturmada ve bunu korumada önemli bir unsur teşkil etmektedir (Yüksel, 2005: 347). Kamu görevlilerinin kendilerine verilen yetki ve kaynaklan kullanırken kamunun menfaatini ön planda tutması, tarafsızlık, dürüstlük, saydamlık, hesap verebilirlik gibi etik davramş ilkelerine uymalan etkin bir yönetim için gerekli kabul edilmekte ve böylece halkın kamu yönetimi ve kuramlarma güveninin arünlması hedeflenmektedir (Kesim, 2005: 269). Temel etik değerler, kamu hizmetinin temelini oluşturmaktadır. Birçok ülke, kamu görevlileri için etik davramşla ilgiU düzenlemeler yaparak kanun, kod ve kılavuz ilkeler yürürlüğe koymaktadırlar. Bu kanunlar, kodlar ve kılavuz ilkeler, kamu sektöründe faaliyetleri şekillendirmek için sistemleştirilen temel etik değerleri içermektedirler (TÜSIAD, 2005a: 85). Kamu yönetiminde ve ekonomisinde etkinliğin ve verimliğin artırılması çabalarmm yanmda “etik” unsurunun da ön plana çıkmasıyla birlikte; yönetimin hizmet ve faaliyetlerinin daha tarafsız, nesnel, eşitlikçi bir şekilde sunulması, sorumluluk bilinci içinde hareket edilmesi ve kamu kaynaklarımn etkin kullammı üzerinde durulmuştur. Kamu hizmetlerinin üretilmesinde ülkeden ülkeye değişen etik kurallar değil, evrensel kurallann geçerli olunmasma çalışılmaktadır (Baydar Akgün, 2007: 81,82). Günümüzde kamu yönetiminde evrensel kabul edilen temel etik değerler; hesap verebilirlik, saydamlık, tarafsızlık, hukukilik, bütünlük, dürüstlük, eşitlik, liderlik, sadakat, liyakat ve profesyonellik, nesnellik, nezaket ve saygı, saygınlık ve güven şeklinde belirtilebilir (TÜSlAD, 2005a: 86-88). Ülkeler etik bilincin yerleştirilmesi ve etik sisteminin Icuralup etkili uygulamamn sağlanabilmesi için bir dizi araç ve süreçten yararlanırlar. OECD ’nio 1996 yılında yayınlanan Kamu Yönetiminde Etik Rapora ’na göre, bir etik altyapnun sekiz kilit unsura bulunmaktadır. Bunlar; etkili bir yasal alt yapı, siyasi irade, etkin hesap verme mekanizmaları, uygulanabilir davramş kurallan, mesleki sosyalleştirme mekanizmaları, kamu yönetiminde uygun çalışma koşullan, etik konularda eş güdüm sağlayan bazı kuraluşlarm varlığı ve medya 320 Kamu Etiği dahil olmak üzere kamu görevlilerini denetleyen etkin bir sivil toplumdur (TÜSÎAD-OECD, 2003: 12 ). Bu unsurlardan en önemlisi kuşkusuz “etkili bir yasal altyapı” olmaktadu-. Kamu yönetimimizde etik altyapımn oluşturulması ve kaınu görevlilerinden beklenen etik kurallar, 5176 Sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkmda Kanun ile yasalaşmıştır. Bu Kanun, etik konusundaki yasal altyapı eksikliğini doldurmaya yönelik atılmış önemli bir adımdn: (Yüksel, 2005: 350,352). 5176 Sayılı Kanım ’un uygulama Yönetmeliği yasalarda dağmık halde bulunan etik davramş ilkelerini bir araya getirmekte ve Kanun gereğince ihlallerini Resmi Gazete ’de yayınlama yaptmmma tabi tutmaktadır (TÜSIAD, 2005b: 56). Etkin, verimli, sorumlu ve şeffaf bir kamu yönetimine duyulan ihtiyaç, kamu yönetiminin yeniden düzenlenmesi ile ilgili çalışmalara daha fazla yönelmesine neden olmuştur. Yönetimde şeffaflık düşüncesi ve bu amaçla yapılan yasal düzenlemeler, bu tür ihtiyaçlarm ürünüdür. Özellikle, 1960 ’lı yıllardan itibaren dünyada, yönetimde şeffaflık düşüncesi ve uygulamaları hızla gelişmeye başlamıştır. Bazı ülkeler bu konuda önemli mesafeler almıştır. 20. yüzyıl kamu yönetiminin faaliyetlerinin geniş bir alanı kapsadığı ve toplumsal yasamın her alamnda kamu yönetiminin kendini hissettirdiği bir dönem ohnuştur. Kamu hizmetlerinden yoğun bir şekilde yararlanma ve hizmetlerde artış yaşanırken, yönetime katılma ve yönetimin işleyişinden haberdar olma ihtiyacı da artmıştır. Yönetimde şeffaflık olarak adlandmlan gelişmeler, toplum ile kamu yönetimi ilişkilerinde bir dönem noktası olarak görülmektedir. Bu dönüm noktasının öncesinde ise, gizlilik geleneği bulunmaktadır (Eken, 2005a: 5). 1.3. Yönetimde Gizlilik Dışarıdan bakıldığında, kamu yönetimi çoğu zaman gizemli bir dünya olarak düşünülür. Bu algılamşm, yönetimin içine girildiğinde tamamen yanlış olmadığı anlaşılır. Bunun temel sebebi, yönetimde gizlilik ve dışa kapalılıktır. Kamu yönetimi geleneksel olarak faaliyetlerini gizlilik içinde yürütmek eğilimi göstermiştir. Yönetsel gizliliğin meşrulaşmasmda, kamu yönetiminin verimli çalışabilmesi ve devletin üstün çıkarlarımn korunması argümanlan belirleyici olmuştur. Kararlarm hazırlanması, alınması, düzenleyici ve bireysel işlemlerin yapılması hep yönetimin bir iç isi olarak algılanmıştnr. Kamu görevlilerinin, dış çevrenin müdahalesi olmaksızm görevlerini yapabilmelerinin, devletin üstün çıkarları için ne kadar önemli olduğu savı yönetilenler tarafmdan da benimsenmiştir. Bu haliyle gizlilik, yönetimlerin sahip olduklan gücü koruyabilmelerinin aracı olarak kullamimıştır. Aym zamanda işleyişine ilişkin olarak dış çevreden gelebilecek muhtemel eleştiriler nedeniyle yıpranmasını önlemek için perde vazifesi de görmüştür. Gizlilik, yönetilenlerin yönetimle olan ilişkilerinde uzım süre genel kabul gören yönetim geleneği olarak tartışma konusu olmamıştır (Şengül, 2005: 218). Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 321 1.3.1. Gizliliğin Nedenleri Her kamu yönetimi, siyasi rejimin niteliği, uluslar arası ilişkiler, devlet güvenliği, özel hayatm korunması gibi sebeplerle, bazı resmi bilgi ve belgeleri gizli tutma eğilimindedir. Başlangıçta devlet güvenliği ve özel hayatın korunması gibi makul gerekçelerle ortaya çıkan gizlilik politikası, uygulamada genişleyerek çoğu kamu faaliyetlerim içine almaktadır. Ancak gizliliğin düzeyi ve kapsarm bakımından ülkeler arasmda önemli farklılıkların olduğu bir gerçektir. Gerek iç gerekse dış faktörlere bağlı olarak yönetim mekanizmasında ortay çıkan ve giderek geniş boyutlar kazanan gizlilik politikasmın sebepleri bilinmeden bu konuda almacak önlemler etkisiz kalır (Eken, 1993; 13). Kamu yönetimindeki gizliliğin nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz (Eken, 1993:11-19): ® Siyasi Rejimin Niteliği e Devlet Güvenliği ve Diplomasi « Özel Hayatm Korunması ® Yönetimde Etkinlik ve Tarafsızlığı Sağlama Düşüncesi » Otorite Kazanma Eğilimi * Memurlarm Kendilerim Denetim Riskinden Koruma Eğilimleri Yönetimde şeffaflığın zıttı olan yönetimde gizlilik ve dışa kapalılık, öteden beri kamu yönetiminde egemen olan bir özellik olmuştur. Başlangıçta, devlet güvenliği, diplomasi ve milli savunma alanmda şekillenen gizlilik ve dışa kapalılık uygulamalan, zaman içinde yönetsel hayatın bütün düzeylerine yayıhmştır. Bu ortamda toplum, kamu yönetiminin çalışma biçimini, kararlarm nasıl, ne şekilde ve kimlerin etkisi altına almdığmı bilememekte, resmi evrak ve dosyaları inceleyememektedir. Yöneticilere göre, kamusal bilgiler dışa verildiğinde, devletin ve iktidarm otoritesi sıkıntıya düşecektir. Çünkü bilgi güç demektedir. Bilgiyi paylaşmak, iktidarı ve yetkiyi paylaşmak olacaktır.' 1.3.2. Gizliliğin Sonuçları Gizlilik kuralı kamu yönetiminin işleyişinde ve toplumsal ilişkilerde göz ardı edilemeyecek bazı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır. Yönetimin bazı bilgileri elinde tutmasmda bazı çıkarları söz konusudur. Bunlarm en önemlisi, yönetimin topluma karsı kendim güçlü görmesidir. Çünkü bilgi, güç anlammdadur. Gizlilik, yönetimin gücünü arttırmasmm yanmda, kamu görevlilerinin gücünü de arttumaktadır. Bu duramda görevliler, her tür otoritenin denetiminden ve halkm demokratik denetiminden kurtulmakta ve bir çok keyfi faaliyetini gizleyebilmektedirler (Eken, 1993:24). Kamu yönetimi ve yönetimdeki sorunlara ilişkin uluslar arası çahşmalar ve örgütler, kamu yönetiminde gizliliği bir çok sorunun nedeni olarak göstermişler; çözüm olarak da açıklığı ve bilgi edinme hakkınm tanınmasım önermektedir. 322 Kamu Etiği Örneğin (www.tesev.org.tr. 2009); AGİT Bakanlar Konseyi 26 Kasım 2000 tarihinde sunulan “Yolsuzlukla Mücadele Uluslararası Çabalarına AGİT ’in Katkılan Hakkında Rapor” da yönetimde şeffaflığı ve açıklığı geliştirmeyi yolsuzlukla mücadelede en önemli araç olarak; kapalılığı da yolsuzluğun İjeslendiği bir kaynak olarak değerlendirmiştir. Yine IMF ’nin”Mali Saydamlıkla İlgili İyi Uygulamalar Tüzüğü”, bilgilerin kamuya açıklığım mali kaynakların verimli kullamimasmda en önemli araç olarak belirtmiştir. Ayrıca gizlilik, yöneten ile yönetilenler arasında karşılıklı güvensizlik ortamı oluşturur. Bu ortamda yöneten-yönetilen ilişkileri sağlıksız bir şekilde devam eder. Yine gizlilik, halkm yönetime katılmasına ciddi bir engel teşkil eder. Yönetime katılmayı engelleyen gizlilik, demokrasinin gelişmesini olumsuz etkiler. Çünkü gizlilik, ilgisizlik ve cehalete yol açar. Bu durum da siyasal yasama katılmada isteksiz bir vatandaş tipi üretir. Katılım, demokrasinin bir gereği olarak düşünüldüğünde ilgisizlik ve cehalet demokrasi için bir tehlike oluşturur. Faaliyetlerini gizli tutan, katılmu engelleyen bir idare ise eksikliklerinin farkmda olmayacaktır (Kaya, 2005: 52). 1.4. Yönetişim ve Saydam Yönetim Yönetişim, son yıllarda üzerinde özellikle durulmaya başlanan ve kamu ve özel sektör kurumlan, sivil toplum, uluslararası kuruluşlar ve reformlar gerçekleştiren hükümetler tarafmdan sürekli olarak gündemde tutulan bir kavramdır. Bu yüzden gizlilikten şeffaflığa giden süreçte yönetişim ve iyi yönetişim kavramı ve yönetim şeffaflık ilişkisi önemli bir belirleyicidir. 1.4.1. Yönetişim Yönetişim (govemance), bir ülkenin ekonomik ve sosyal kaynaklamım yönetiminde sahip olunan güç ve yetkilerin kullanımını ifade etmektedir. îyi yönetişim kavramım yaygın olarak kullanan uluslar arası kuruluşlar, bu kavramla genel olarak katılımcıhğm, şeffaflığm (yönetimde açıklığın), hesap verme sorumluluğunun (accountability), denetimin, yönetimde ahlak, erdem ve liyakatin vs. hakim olduğu bir yönetimi vurgulamaktadırlar (Aktan, 2003: 176). Yönetişim, aynca kamu kurumlarmm kamusal isleri yürüttükleri, kamu kaynaklarmı idare ettikleri ve insan haklarmı gözettikleri bir süreç olarak tammlanmaktadır; İyi yönetişim, tüm bunlarm kötüye kullamimadığı ve yolsuzluğun olmadığı bir ortamda, hukukun üstünlüpne saygılı bir şekilde yerine getirilmesidir (Maliye Bakanlığı-Avrapa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı, 2003: 1). TESEV raporunda yönetişim, bir ülkede, kaynaklar üzerinde kontrolü elinde bulunduran otoritelerin bu kaynakları ekonomik ve toplumsal gelişme için nasıl kullandığım belirleyen gelenekler ve kurumsal yapı olarak nitelendiriliyor. Bu tanım klasik yönetim tammından farklı değil ancak katılım ımsurunda ve kararlarm alınması aşamasında daha baskm bir karakter ortaya koyması önem kazamyor. Yani iyi yönetişim, siyasi ve sosyo-ekonomik ilişkileri katılımcı, şeffaf, ve sorumlu biçimde yönlendiren süreç ve yapılar anlamma gelmektedir (TESEV,2008: 17). Kamusal Etik Açısından 50 J8 ve M ali Saydamlık 323 Demokratik düşüncenin gelişmesi ve yönetimde etkinlik, verimlilik gibi ihtiyaçlar, saydamlığı ön plana çıkarmıştır. Yeni kamu yönetimi anlayışmda, idarede toplanan bilgi ve belgelerin, halkın görüsüne ve kullanımına açık olması gerekliliği üzerinde durulmakta ve bunun aym zamanda bilgi toplumunun da vazgeçilmez unsuru olduğu kabul edilmektedir. Bu sebeple gizliliğin istisna, saydamlığm ise genel kural haline getirilmesi gerekmektedir (Hız ve Yılmaz, 2004: 40). Gizlilik, tarih olarak bütün ülkelerde egemen olan bir yönetim politikası olmuştur. Oysa artık, demokratik düşüncenin gelişmesi ve yönetimde etkinlik gibi ihtiyaçlar, açıklığı ön plana çıkarmıştır. Demokratik değerlerin, iletişim araçlamun, eğitim, kültür düzeyinia ve dolayısıyla sosyal ilginin gelişmesi, yönetenlerin görev ve soruınluluklanmn yeniden değerlendirilmesini ve kamu hizmetlerinin, halkm denetimi ve gözetimi altmda yürütülmesini gerekli hale getirmiştir. Nasıl ki, rekabet piyasasının ve demokratik kamuoyunım oluşması için belirli bir serbestlik ve alenilik gerekiyorsa, kamu yönetimirun üretilen ve toplanan bilgi-belgelerin de halkm görüsüne ve kullanımma açık olması kaçmılmazdır. Bu bilgi toplumunun vazgeçilmez unsurudur. Bu sebeple gizliliğin istisna, açıklığm ise genel kural haline getirilmesi kaçmılmazdır (Eryılmaz, 2002: 323). 1.4.2. Kamu Yönetiminde Mali Saydamlık Yönetimde saydamlık kavramı, devletin doğasmdan kaynaklanan gizlilik eğilimlerinin önüne geçmek ve bir anlamda devletin kendi kendisini sınırlaması anlammı taşımaktadır. Devlet yönetiminde yöneticilerin vatandaşlar adma sahip oldukları ve kullandıkları güç ve yetkileri kötüye kullanmalan yönetimde şeffaflığı/saydamlığı gerekli kılar. Dünya ekonomisinde 1980 ’li yıllarda hızlanarak devam eden yapısal değişiklikler ekonomik ilişkilerin daha karmaşık bir yapıya bürünmesine neden olmuştur. Bu değişim içerisinde kamu sektörünün ekonomik ve mali faaliyetlerde bulunması daha profesyonel bir yaklaşımı ve çabayı gerektirmiştir. (Maliye Bakanlığı, 2004: 68,69) Bu anlamda, yeni ekonomik düzene uyum sağlamak amacıyla kamu mali yönetimlerinin yeniden yapılandmiması bazı temel ilkeleri de beraberinde getirmiştir. Bu ilkeler kamu mâliyesinde performans yönetiminin alt öğeleri olan etkinlik ve verimliliğin sağlanması için gerekli olan ilkelerdir. Nitekim yeni ekonomik düzenin kamu mâliyesi alanmda öngördüğü en önemli niteliklerden birisini performans yönetimi oluşturmaktadır. Yeni ekonomik düzende kamu mali yönetiminde ön plana çıkan ilkelerden bir diğeri mali disiplinin sağlanmasıdır. Kamu mali yönetiminde mali disiplinin sağlanması amacıyla denk bütçenin uygulaiıabilirliği ve borçlanma politikasının makro ekonomik koşullar dikkate almarak yeniden yapılandmiması ekonoriude belirleyici role sahip olmuştur. İçerisinde bulunduğumuz küreselleşme sürecinde devletin, makro ekonomik istikrarm ve mali disiplinin sağlanmasında kilit rol oynamasmı sağlayan bir diğer ilke mali saydamlıkta. 324 Kamu Etiği Mali saydamlık, hükümetin yapısmm ve fonksiyonlanırm, mali politika planlarmn, kamu sektörü hesaplanmn ve mali hedeflerinin kamuoyuna açık olması şeklinde ifade edilebilir (IMF, 2007:1). Dolayısıyla mali saydamlık kamu kaynaklarmm kim tarafından, nasıl ve hangi amaçla kullamidığı bilgisinin var olması anlamma gelmektedir (Atiyas ve Sayın, 2000; 28). Kamu yönetiminde saydamlık saglayabibnek için etikili ve iyi işleyen hesap verme süreçlerine; hesap verme süreçlerinin etkili ve iyi işlemesi için ise açık ve saydam kamu politikalarma ihtiyaç vardır. Bu nedenle hesap verebilirlik saydamlığı sağlamanın vazgeçilmez bir aracı, saydamlık da hesap verebilirhğin layıkı ile yerine getirebilmenin olmazsa ohnaz ön koşuludur (TÜSIAD, 2005a: 166). Mali saydamlığm araçlan ise, bilgi verme ödevi, bilgi edinme hakkı, hesap verebilirlik ve gerekçelendirme ilkesi (yönetimin eylem, işlem ve kararlan ile ilgili sebepleri özlü bir biçimde açıklaması) olarak belirtilebilir fwww.etik.gov.tr. 2009) Devlet faaliyetlerinde mali saydamhk ilk olarak, devletin mali faaliyetlerine iUşkin niyet ve öngörüleri hakkmdaki bilgilerin ulaşılabilirliğini; ikinci olarak, devletin tamamma ait düzenli bir şekilde smıflandınlmış hesaplarm ve yarı mali nitelikteki faaliyetlerine ilişkin tahmini içeren kapsamlı bütçe dökümanlan da dahil olmak üzere devlete ait aynntılı bilgi ve verileri; üçüncü olarak, kamu görevlilerinin seçimi ve ataması ile ilgili kuralların açıkça ortaya konulmasmı ve kamu alımları ile istihdamın yasal çerçevesinin bir standarda bağlanımş olmasmı; son olarak da, mali saydamlık yayınlanan verilerin doğruluğu için bağımsız denetimi gerektirmektedir (Kızıltaş, 2001: 8). Mali saydamlığm önemli boyutlan vardır (Dedeoğlu vd., 2000: 47): - Saydamlığın birinci boyutu, devletin işleyişi ve yapısmm, uygulayacağı maliye politikalanmn, devlet hesaplan ve projeksiyonlaruun kamuya açık olması olarak belirtilebilir. - îkinci boyutu; merkezi hükümet içinde veya dışında üstlenilmiş olsun, devlet adma girişilmiş yükümlülükler ve sürdürülen faaliyetler hakkında “zamanında, güvenilir, kapsamlı, anlaşılabilir' ve uluslararası karşılaştumalara elverişli niteliklere haiz bilgiye kamunun ulaşabilmesini” içermektedir. - Mali saydamlığın bir diğer boyutu kurumsal davranışlarla ilgilidir. Atanmış bürokratlar ile seçilmiş milletvekili ve bakanlar arasmdaki ilişkilerin sınırlarının net bir biçimde çizilmesi, bilgi edinme özgürlüğü ve bımun kamu görevlileri açısmdan sistematik kurallara bağlanması, siyasetçi-basm-bürokrat-iş çevresindeki ilişkilerde etik kurallarm belirlenmesi, kamu ihale süreçlerinin, kamuya eleman alma ve çalıştırma esaslanmn saydamlaştırılması kurumsal düzenlemeler içeren bir devlet reformu için çok önemli unsurları oluşturmaktadır. Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 325 2, 5018 SAYILI KAMU MALİ YÖNETİMİ VE KONTROL KANUNU ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE ’DE MALİ SAYDAMLIK 10.12.2003 tarihli Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 22.12.2005 tarih ve 5436 sayıh Kanunla yapılan değişikliklerle son halini almıştır. 5018 sayılı kanunla bütçe birliği sağlanmış, mali saydamlık ve hesap verebilirlik yamnda kamu kaynaklannm kullamhnasmda etkinlik, ekonomiklilik ve verimlilik öne çıkmış, kamu idarelerine karar verme ve uygulamada geniş inisiyatif tanınmıştır. Kamu kaynaklarmm kullanımında mali saydamlık, hesap verme sorumluluğu, performans esaslı bütçeleme ve çok yıllı bütçeleme ilkeleri benimsenmiştir (Mutluer vd., 2005: 137,138). Hesap verme sorumluluğu ve mali saydamlık kavranılan Türk yasal düzenlemelerine ilk defa 5018 sayıh kanun ile girmiş ve bu iki kavram kamu mali yönetim sisteminin en önemli varlık nedeni olarak bu Kanunda yer bulmuştur (Barun, 2007: 6). Ülkemizde saydamlık ve hesap verebilirlik gibi kavramlann son yıllarda giderek daha önemli hale gelmesindeki belli başlı nedenlerden birincisi, başta IMF olmak üzere uluslar arası kuruluşlar tarafmdan mali saydamlığa yapılan vurgu, İkincisi ise ulusal düzeyde kamu hesaplannm saydamlığı konusunun tartışıhnaya açıhnası ve bu konuda toplumsal talebin artmaya başlamasıdu: (TEPAV, 2005: 7). Aynca ülkemizde mali saydamlık anlayışı, hem uluslar arası kuruluşlarm, hem ekonomik krizlerin, hem de demokrâtikleşme ve Avrupa Birliğine giriş sürecinin tetiklediği, bürokrasinin de bir ölçüde bu ihtiyaca cevap vermeye çalıştığı ve ulusal farkmdalığm arttığı bir ortam içinde bugün arük siyasi otoritenin de kayıtsız kalamayacağı bir aşamada yer almaktadır. (Emil ve Yılmaz, 2004: 26). 5018 sayılı kanun, kaynakların etkin kullamımnı sağlayacak ortamın oluşturulmasmda saydamlık ve hesap verme sorumluluğuna özel bir önem vermiş ve bu unsurlan mali yönetim sürecinin önemli bir parçası olarak görmüştür (Erdoğan, 2007: 25). Kanunun 7. maddesinde mali saydamlık, 8. maddesinde ise hesap verme sorumluluğu düzenlenmiş ve bu unsurlarm gerçekleştirilmesine yönelik öngörülen mekanizmalara Kanunun çeşitli maddelerinde yer verilmiştir. 5018 sayılı Kamu mah Yönetimi ve Kontrol Kanununun 7. maddesinde maH saydamlık; “Her türlü kamu kaynağmm elde edilmesi ve kullamhnasmda denetimin sağlanması amacıyla kamuoyu zamanmda bilgilendirilir.” Bu amaçla; a) Görev, yetki ve sorumluluklarm açık olarak tanımlanması, b) Hükümet politikalan, kalkınma planlan, yıllık programlar, stratejik planlar ile bütçelerin hazırlanması, yetkili organlarda görüşülmesi, uygulanması ve uygulama sonuçlan ile raporlarm kamuoyuna açık ve ulaşılabilir olması. 326 Kamu Etiği c) Genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından sağlanan teşvik ve desteklemelerin bir yılı geçmemek üzere belirli dönemler itibarıyla kamuoyuna açıklanması, d) Kamu hesaplanmn standart bir muhasebe sistemi ve genel kabul görmüş muhasebe prensiplerine uygun bir muhasebe düzenine göre oluşturulrhası zorunludur. Mali saydamlığın sağlanması için gerekli düzenlemelerin yapılması ve önlemlerin alınmasmdan kamu idareleri sorumlu olup, bu hususlar Maliye Bakanlığınca izlenir.” şeklinde hükme bağlanmışttr. Saydam bir kamu mali yönetim sisteminin oluşturulması, maU verilerin zamanmda kamuoyuna açıklanması ve raporlanmasıyla mümkündür (Erdoğan, 2007: 26). Bu maddede mali saydamlığm sağlanması amacıyla dikkate almacak ilkeler yer almaktadır. Bu ilkelerin mali saydamlık açısmdan incelenmesi gerekli görülmektedir. 2.1. Görev, Yetki ve Sorum luluklarm Açık Olarak Tanımlanması Saydamlık ilkesinin sağlanabihnesi için görev, yetki ve sorumluluklarm açık olarak belirlenmesi gerekmektedir. Bu husus açık olarak belirtilmediği takdirde hesap verme sorumluluğu da zaafa uğramaktadır. Hesap verme sorumluluğu, 5018 sayılı kanunun 8. maddesinde şu şekilde yer almaktadır: “Her türlü kamu kaynağmm elde edilmesi ve kullamimasında görevli ve yetkili olanlar, kaynaklarm etkili, ekonomik, verimli ve hukuka uygun olarak elde edilmesinden, kullamimasmdan, muhasebeleştirilmesinden, raporlanmasmdan ve kötüye kullamimaması için gerekli önlemlerin almmasmdan sorumludur ve yetkili kılınmış mercilere hesap vermek zorundadır.'’ Madde hükmü incelendiğinde bu sorumluluğun siyasi, idari ve hukuki sorumluluğu içerecek şekilde ele almdığı görülmektedir. Maddenin asıl vurgusu ise performans sorumluluğu üzerinedir (Erüz, 2005; 66). Hesap verme sorumluluğu, yetki ve kaynaklarm hukuka, verimlilik ve etkinlik ilkelerine uygun kullamimasına; belirlenmiş amaç ve hedeflere ulaşılmasına ilişkin sorumluluğu ifade etmektedir (Baş, 2005: 402). Hesap verilebilirlik*, kimin kime karşı hesap vereceği, hesap vereceği şeylerin neler olduğu, bu açiklamalarm yapılacağı araçlar veya süreçlerin neler olduğu, yaptırımları da içerecek şekilde, sonuçlarmm ve etkisinin neler olacağı gibi birtakım soruları karşılayan bir içerik taşımaktadn: (Aldons, 2001:39). Kamu sektöründe hesap verme sorumluluğunun bazı temel amaçları vardır. Bunlardan birincisi, kamusal yetkilerin yanlış kullanmunm ve suiistimalinin kontrol altma alınmasıdır. İkincisi, kamusal kaynaklarm hukuka ve kamusal değerlere uygun olarak kullamımnm güvenceye bağlanmasının sağlanmasıdır. Üçüncüsü ise, yönetişim ve kamu işletmeciliği alamnda sıkça vurgulanan sürekli öğrenme amacının teşvik edilmesi olarak belirtilebilir. Bunlarm sonucunda hesap verebilirliğin amacmm, bürokrasilerin daha fazla vatandaşa hesap verebilir kılınmasıyla demokrasilerin geliştirilmesi olduğu söylenebilir (Balcı, 2003: 117). Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 327 Genel olarak hesap verme sorumluluğunım dört türünden söz edilebilir: Siyasal Hesap Verme Sorumluluğu: Siyasal hesap verme sorumluluğu, halkm seçim ve oylama mekanizmasıyla vekillerini denetlemesi anlamma gelmektedir. Halkın seçtiği temsilcilerin bir seçim dönemi içerisindeki faaliyetleri seçmenler tarafmdan değerlendirilmekte ve eğer seçimle iş başma gelen hükümetler başarılı görülüyorsa yeniden seçilmekte, başarısız görülüyorsa tekrar seçilmemektedir (Aktan vd., 2004: 171). Siyasal hesap verilebilirlik, çoğu zaman, seçilmiş politikacılarm parlamentolara, seçmenlere karşı hesap verebilirliğini veya buna ilaveten devlet memurlanmn seçilmiş politikacılara ve parlamentolara karşı hesap verebilirliğini belirten kurumsal ilişkiler aracılığıyla tammlanmaktadu. Böylece, siyasal hesap verebilirlik, bazı durumlarda sadece politikacılarm siyasal olarak hesap verebilir olmasım vurgularken, diğer durumlarda, kavram atanmış görevlileri de içerecek şekilde genişletilmesiyle, bunlarm siyasetçilere karşı hesap verebilir olmasım da içermektedir ( Mülgan, 2003; 32). Yönetsel Hesap Verme Sorumluluğu: Bu sorumluluk idari yönetimde kamu görevlilerinin ve bürokratlann üst yönetime hesap verme yükümlülüğünü ifade etmektedir (Aktan vd., 2004: 171). Yönetsel boyuttaki hesap verilebilirlik kavramı, kamu personelinin bakanlar, parlamento ve yurttaşlar karşısmdaki hesap verme sorumluluğu ile ilgili olup, kendilerine yetki verilenler ve kaynak tahsis edilenlerin bu yetki ve kaynaklan ne kadar iyi kullandıklarım sergileme yükümlülüğünü ifade etmektedir. Bu yetki ve kaynaklann verimli, etkin ve ekonomik bir şekilde kullamlıp kullamimadığı hakkında bir kanaate ulaşabilmek, performans ölçümü sonucu ortaya çıkan performans bilgilerinin raporlanmasıyla yerine getirilir. Nitekim 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanımu ’nun bakanlar ve üst düzey yöneticilerin hesap verme sorumluluğu ile ilgiU 1. Kısım 4. Bölümünün, “Üst Yöneticiler” başlıklı 11. maddesinde; “Üst yöneticiler, ... sorumlulukları altmdaki kaynaklann etkili, ekonomik ve verimli şekilde elde edilmesi ve kullammmı sağlamaktan kayıp ve kötüye kullammm önlenmesinden... Bakana; mahalli idarelerde ise mechslerine karşı sorumludurlar.” denilmektedir (Kesim, 2005; 270,271). Hukuki Hesap Verme Sorumluluğu: Anayasa ve yasalar ile diğer mevzuat, seçilmiş ve atanmış yöneticilerin denetlenmesine ve hesap vermesine imkan sağlamaktadır (Aktan vd., 2004: 171). Bu sorumluluk ile kamu kurum ve kuruluşları dış bir makama karşı performansa ulaşım ve hukuksal kurallara bağlılık konulannda hesap vermektedir. Hukukun üstünlüğünün sağlanmasımn bir aracı olarak görülebilecek olan bu tür bir hesap verebilirlikte, hem teknik anlamda yapılan işin yasal olduğunun belirlenmesi ve hem de sahip olunan yetkilerin adil ve rasyonel olarak kullamidığmın ortaya konulması söz konusudur (Balcı, 2003: 120). M ali Hesap Verme Sorumluluğu: İdarenin mal alandaki güç ve yetkilerim kullanma sorumluluğu anlamma gelen bu sorumluluk büyük ölçüde bütçe ile 328 Kamu Etiği gerçekleşmektedir. Mali saydamlık kavramı da hesap verme sorumluluğunun gerçekleşmesi için önem arz etmektedir (Aktan vd., 2004: 172). Yönetimde dürüstlük, sonuç ve performans odaklı yönetimlere daha fazla yoğunlaşmanm talep edilmesi, hesap verilebilirlik ilkesinin temel bir özelliği olan şeffaflığm önem kazanması, halkm yönetim faaliyetleri ile ilgili bilgilere erişim taleplerinin artması ile birlikte, hesap verilebilirlik işlevi önemli ve değerli olanm başanidığma ya da başarılamadığma yönelik açıklama yapma ve raporlama yükümlülüğünü de zorunlu hale getirmektedir. Burada önemli olan husus vatandaş boyutunda hesap verme sorumluluğunu sağlayacak mekanizmaların geliştirilmesi, ilgili standartlarm belirlenmesi, şikâyet ve düzeltme prosedürlerinin oluşturulmasıdır. Nitekim, ülkemizde 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu ile kişilerin bilgi edinme haklanm kullanmalarma ilişkin esas ve usuller düzenlenmiş; 5176 sayılı Kanunla da etik davramş ilkelerinin kamu görevlilerince ihlali halinde kişilerin başvurabilecekleri “Kamu Görevhleri Etik Kurulu” adıyla bağımsız bir kurul oluşturulmuştur (Kesim, 2005: 271). Bu çerçevede. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda mali saydamlığa ilişkin olarak, her türlü kaynağın elde edilmesi ve kullamimasında denetim sağlamak amacıyla kamuoyunun zamamnda bilgilendirileceği hükme bağlanmıştir. Bu hüküm, 9 Ekim 2003 tarihinde kabul edilip 24 Nisan 2004 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkmda Kanun ile hayata geçirilmek istenen “kamudan bilgi alma hakkı” ile doğru orantılıdır. Mali yapıda saydamlık ile bağlantılı olarak memurlarm her konuda hesap verebilmeleri hüküm altına alınmıştır. Buna göre, her türlü kaynağın elde edilmesi ve kullanılmasında sorumlu olanlar yetkili mercilere hesap vermek zorundadırlar. Böylelikle üst yöneticiler kendi faaliyetlerini düzenli olarak raporlayıp kamuoyuna duymurlar. Bu raporların bir örneği de Sayıştay’a verilir (Öz ve Kaplan, 2005: 247). Sayıştay, mahalli idarelerin raporları hariç idare faaliyet raporlarım, mahalli idareler değerlendirme raporunu ve genel faaliyet raporunu, dış denetim sonuçlarım dikkate alarak görüşlerini de belirtmek suretiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi ’ne sunar (Saraç, 2005: 140). 2.2. Bütçelerin Hazırlanması, Uygulanması ve Uygulama Sonuçları ile Raporlann Kamuoyuna Açık ve Ulaşılabilir Olması 5018 sayılı kanun bütçe türlerini uluslar arası standartlara göre yeniden tanımlamıştır. Önceki 1050 sayılı kanımda bütçe türleri; genel bütçe, katma bütçe ile özel bütçe ve bunlara bağlı döner sermaye bütçesi şeklinde düzenlenmişti. 5018 sayılı kanunda yapılan düzenlemelerle bütçe türleri; merkezi yönetim bütçesi, sosyal güvenlik kurumlan bütçesi, mahaUi idareler bütçesi olarak diizenlenmiştir. Merkezi Yönetim Bütçesi ise; genel bütçe, özel bütçe ve düzenleyici ve denetleyici kurum bütçelerinden oluşmaktadır. Mevcut düzenleme ile bütçenin kapsanu genişletihniştir. Sosyal Güvenlik Kurumlan bütçesinin tammlanması. Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar Bütçesinin ise merkezi yönetim bütçesi kapsaımna alınması ile bütçenin kapsamı genişlemiş, bu haliyle bütçe daha anlamlı hale gelmiş ve mali disiplinin Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 329 sağlanması açısından önemli bir adım atılmıştır. Yapılan düzenleme ile katma bütçe kaldmimakta ve bu kapsamda yer alan kamu idareleri idari ve mali statüsüne göre genel bütçeli ya da özel bütçeli idare haline getirilmektedir. Mevcut uygulamada özel bütçeli kurumlar olarak anılan yerel yönetimlerin bütçeleri ise “mahalli idareler bütçesi” olarak yeniden düzen. lenmiştir. Katma bütçelerin, fonlarm ve döner sermaye bütçelerinin kaldurılmasımn öngörühnüş olması, kamu kaynakianmn kullamimasmda bütünlük, saydamlık ve verimliliğin sağlanması, kaynak israfımn ve usulsüz işlemlerin önlenmesi bakımından yerinde düzenlemelerdir (Arslan, 2004: 5). İlgili kanunla, bütçe türleri ve kapsamımn yer aldığı 12.maddede tanımlanan bütçe türleri dışmda kamu idarelerince herhangi bir ad altmda bütçe oluşturulması önlenerek, bütçe disiplinini bozacak herhangi bir uygulamaya gidilmesi ihtimali ortadto kaldınimıştır. Kanunun 13.maddesinde ise, bütçe ilkeleri düzenlenmiş, klasik bütçe ilkeleri yamnda çağdaş bütçe ilkelerine de yer verilerek kamu kaynaklarmm etkili, ekonomik ve verimli kullarammm sağlanması amaçlanmıştır (Erdoğan, 2007: 27). Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile kuramların performans esaslı yönetimi gerçekleştirmek amacıyla “katılımcılık ilkesi” dahilinde stratejik plan­ lama yapacakları hükme bağlanmıştır (Erüz, 2005: 67). Katılımcılık ilkesi, son yıllarda kamu yönetimi alamnda giderek yaygınlık kazanan yönetişim kavramı ile iHşkilidir. Yeni bir kavram olmakla birlikte pek çok ülkede genel kabul gören yönetişim kavramı, merkezi otoritenin yukarıdan aşağıya doğru. hakimiyetini esas alan klasik hiyerarşik yönetim anlayışı yerine tüm toplumsal aktörlerin karşılıklı işbirliği ve uzlaşmasma dayanan, katılımcılığı ve sivil toplum kuruluş­ larım ön plana çıkaran, saydamlığı, açıklığı, hesap verme sorumluluğunu, yetW devri ve yerindenliği esas alan bir anlayışı anlatmak için kullamlan bir kavram­ dır. Dolayısıyla katılımcılık ve saydamlık yönetişimin temel ilkeleri arasmda yerini almaktadır (DPT, 2007: 4). Bütçeler stratejik plana uygun olarak performans ölçütlerine göre hazırlamp, uygulamp, kontrol edilecektir. Ayrıca, bütçeler hazurlamrken gelecek iki yılm tahminleri de hazırlanır. Böylelikle üç yıllık bütçelemeye geçiş süreci başlatılmıştn-. Çok yıllı bütçeleme, genelde gelecek yıl için hazırlanacak ve parlamentoya onay için gönderilecek bütçe yılı ile takip eden iki yılı kapsamaktadır (Kesik, 2005: 52). Bu anlamda, plan-bütçe ilişkisi güçlendirilerek kamu idarelerinin stratejik plan hazırlamalan ve bütçelerim bu plana dayandırmalan öngörülmektedir. Amaçlarm ve hedeflerin, bütçe büyüklükleri ve sürdürülebilir finansman plam düzeyinde hangi ekonomik koşullarda gerçekleştirileceklerine ilişkin orta vadeli program ve mali plan ile kamu idarelerine yol gösterilmektedir (Erdoğan, 2007: 27). Gelir ve giderlerin tamamımn bütçede yer alması, şeffaflığm ve dolayısıyla mali disiplinin sağlanabilmesi için gereklidir. Özel gelirleri düzenleyen 5018 sayılı Kanunun 39.maddesinde “Özel gelirler karşıhğmda idarelere tahsis edilen -özel ödenek miktarlan, ilgili idarelerin bütçelerinde gösterilir...” denilmek 330 Kamu Etiği suretiyle, kamu idarelerinin tüm gelir ve giderlerinin bütçelerinde yer alması sağlanmakta, bütçe dışmda gelir elde edilmesi önlenmektedir. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile getirilen diğer önemli bir düzenleme ise, hiçbir geçek veya tüzel kişi tarafından bir kamu hizmetinin karşılığı olarak veya kamu hizmeti ile ilişkilendirilerek bağış veya yardım toplanamayacağı ve benzeri adlar altmda tahsilat yapılmayacağıdu:. Kamu kurumlarma yapılan her türlü bağışlarm bütçelerine gelir olarak kaydedileceği hükmünün getirilmesidir. Bu düzerieme kamu demek ve vakıflanm hedef almaktadır. Getirilen bu düzenleme ile merkezin, gelir tahsisi konusunda etkinliği arttırılmışta (Öz ve Kaplan, 2005: 253). İlgili kanunun faaliyet raporlarım düzenleyen 41.maddesinde ise “Üst yöneticiler ve bütçeyle ödenek tahsis edilen harcama yetkililerince, hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, her yıl faaliyet raporu hazırlanır. Üst yönetici, harcama yetkilileri tarafından hazırlanan birim faaliyet raporlarım esas alarak, idaresinin faaliyet sonuçlarım gösteren idare faaliyet raporunu düzenleyerek kamuoyuna açıklar..."denilerek faaliyet raporlannm düzenlenmesi, ilgili idarelere verilmesi ve diğer usul ve esaslar belirtilmiş ve bu madde ile kamuoyunun ve yasama organmm yürütmenin faaliyet sonuçlan konusunda bilgilendirilmesi hedeflenmiştir (Erdoğan, 2007: 28). 2.3.Genel Yönetim Kapsam m daki Kam u İdareleri T arafm dan Sağlanan Teşvik ve Desteklemelerin Kamuoyuna Açıklanması Genel yönetim kapsammdaki kamu idarelerinin bütçelerinden kamu yaran gözetilmek suretiyle yardım yapılması hususları, yardımlarm kullandmimasma ilişkin esas ve usuller ile yardımlarm kullanımınm denetimine ilişkin esaslar mali saydamlığm gereği olarak kamuoyuna açıklanmalıdn: (Erdoğan, 2007: 29). Bu çerçevede. Kanunim 29 uncu maddesinde Bütçelerden Yardım Yapılması başlığı altmda “Gerçek veya tüzel kişilere kanuni dayanağı olmadan kamu kaynağı kullandmlamaz, yardımda bulunulamaz veya menfaat sağlanamaz. Ancak, genel yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bütçelerinde öngörülmüş olmak kaydıyla; kamu yaran gözetilerek demek. Vakıf, birlik, kurum, kuruluş, sandık ve benzeri teşekküllere yardım yapılabilir."denilmektedir. Kanunun 30 uncu maddesinde ise “Genel yönetim kapsamındaki idareler bütçelerinin ilk altı aylık uygulama sonuçları, ikinci altı aya ilişkin beklentiler ve hedefler ile faaliyetlerini; Maliye Bakanlığı ise merkezî yönetim bütçe kanununun ilk altı aylık uygulama sonuçlan, finansman durumu, ikinci altı aya ilişkin beklentiler ve hedefler ile faaliyetleri kapsayan malî durumu temmuz ayı içinde kamuoyuna açıklar.” hükmü yer almaktadır. Bu hükümler saydamlığm ve mali disiplinin sağlanması için gerekli düzenlemelerdir. Sonuç olarak Kamu MaU Yönetim ve Kontrol Kanunu ile, kurulan sistemin sağlıklı bir şekilde işletilmesi ve kamuoyunun mali yönetimin performansı konusunda bilgilendirilmesi amaçlanmıştır. Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 331 2.4. Kamu Hesaplarının Oluşturulması Standart Bir Muhasebe Sistemine Göre Performansa dayalı yönetim anlayışı çerçevesinde bütçeye ilişkin istatistiki verilerin daha düzenli ve her türlü ihtiyaca cevap verecek bir şekilde derlenmesi gerekmektedir. Mali istatistikler konusuna lilişidn olarak, devlet muhasebe siteminin buna uygun olarak düzenlenmesi hükme bağlanmıştır. Devlet muhasebe siteminde amaç etkinliktir. Mali istatistikler, uluslararası standartlara uygun olarak bütünlük, güvenilirlik, kullanışlılık, yöntemsel geçerlilik ve ulaşılabilirlik ilkeleri çerçevesinde hazırlanu*. Mali istatistikler ilgili kurumlarca, belirlenen standartlara uygun olarak hazırlamp Maliye Bakanlığı ’na gönderilir, îstatistilderin kolayca ulaşılabilir olması esastır. Bu düzenleme mali şeffaflığı ve hesap verilebilirliği gerçekleştirmeye yöneliktir. Sayıştay Kanun Tasarısı Taslağı ile Maliye Bakanlığmca yayınlanan bu istatistiklerin Sayıştayca denetlenmesi öngörülmüştür. Bu denetim, doğruluk, güvenilirlik ve önceden tespit edilmiş standartlara uygunluk bakımından yapılacaktır (Öz ve Kaplan, 2005: 248). Kanunla getirilen diğer önemli bir düzenleme bütçede nakit esasmdan tahakkuk esasma geçilmesidir. 2004 yılmdan itibaren uygulamaya geçirilen ve kısa zamanda genel yönetim kapsamındaki bütün idarelere yaygınlaştmiması hedeflenen tahakkuk esaslı muhasebe sistemi daha fazla bilgi üretme kapasitesine sahiptir (Erüz, 2005: 70). 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanununda, bütçe hesaplan yönetim dönemi (jestiyon) esasma göre gerçekleştiriliyordu. Yönetim dönemi hesabı yönteminde, her gelir tahsil edildiği yıl, her gider ise yapıldığı yıl bütçesine kaydedilmekteydi. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda “Kamu gelir ve giderleri tahakkuk ettirildikleri mali yılm hesaplarmda gösterilir. Bütçe gelirleri tahsil edildiği yıl, bütçe giderleri ise ödendiği yıl muhasebeleştirilir” denilmek suretiyle tahakkuk esaslı muhasebe sistemi hükme bağlanmıştır (Öz ve Kaplan, 2005: 248,249). Muhasebe yetkilisi, bu hizmetlerin yapılmasmdan ve muhasebe kayıtlarmm usulüne uygun, saydam ve erişebilir şekilde tutulmasından sorumludur. Muhasebe yetkilileri gerekli bilgi ve raporları düzenli olarak kamu idarelerine verirler (Saraç, 2005: 148). 5018 sayılı kamu mali yönetim ve kontrol kanunu ile birlikte bütçe kod yapısı da değişmiştir. 2004 yılından itibaren program bütçe sistemi terk edilerek analitik bütçe sistemine geçilmiştir. Analitik bütçe sistemi IMF ’nin GFS (Government Finance Statistics= Devlet Mali İstatistikleri) smıflandırma sistemi ve ESA 95 (European System of Integrated Accounts= Avrupa Bütünleştirilmiş Hesaplar Sitemi) esasma göre hazırlanmıştır (Öz ve Kaplan, 2005: 252). Böylece genel idare kapsamma dahil kamu idarelerinin ortak bir muhasebe yapısı kullanmak suretiyle mali istatistikleri derlenerek, bu konuda Avrupa Birliği ve uluslararası mali kuruluşlarca belirlenmiş standartlarda devlet mali istatistiklerinin oluşturularak kamu mali yönetiminde hesap verilebilirliğin ve saydamlığm sağlanması amaçlanmıştır (Erdoğan, 2007: 30). 332 Kamu Etiği Sağlıklı bir mali yönetim içİB sağlam bir muhasebe sisteminin varlığı şarttır. Devlet muhasebesi hükümetlerin mali politikalara ilişkin işlemlerinin kayıtlarım tutar ve raporlar. Bu nedenle, devlet muhasebesi mali hesap verilebilirliliğin ve saydamlığm en önemli unsurlarmdan biridir (Erdoğan, 2007; 30). Mali hesap verilebilirlihğitı ve saydamlığm gerekleştirilebilmesinde önemli görülen bir diğer unsur da gerekli denetim mekanizmalarımn oluşturulmasıdır. Denetim sistemi kamu kesiminde başanyla uygulandığı takdirde, kamu kaynaklan etkili, ekonomik ve verirnli bir şekilde mali saydamlık ve hesap verebilir bir anlayışla yönetilebilecektir. 3.MALİ SAYDAMLIĞIN GEREĞİ: DENETİM Kamu denetimi kamu hizmet birimlerinin, belirli bir döneme ilişkin amaçlan ve gerçekleşmeleri arasmdaki sürecin değerlendirilmesi olduğu kadar; faaliyet sonrası ilgili kamusal hizmet için halkm memnuniyet düzeyi ve idarenin etkinliğinin tespitini de kapsayan bir işlemdir. Denetim konusundaki modem yaklaşımlarda bütün ihtimaller değerlendirilip, bütün benzer durumlar gözden geçirildikten sonra belirlenen hedef ve standartlar doğrultusunda gerçekleşen sonuçların analizi yapılmaktadır. Verimlilik, etkinlik ve tutumluluk ilkeleri doğrultusunda karşılaştırmalar yapılması değerlendirmelerden sonuçlara gidilmesi denetimin çağdaş misyonu haline gelmiştir. Böyle bir denetim belirli faiterlere uygunluk derecesini belirler, sonuçlan raporlar, ilan eder (Acar ve Çiçek, 2005: 353-355). 5018 sayıh kanunla denetim iç denetim ve dış denetim olmak üzere, iki ana başlık altında düzenlenmiştir. Kanun iç denetimin iç denetçiler tarafından dış denetimiu ise Sayıştay tarafmdan yapılmasmı öngörmektedir (Barun, 2007: 10). 5018 sayıh Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu mali kontrol ve denetimin kapsamım genişletmiştir^. İç denetim kavramı kamu kurumlanna 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu ile gelmiştir. İç denetim, örgütün kendi personelinin yaptığı denetim bir nevi damşmanlık ve güvence faaliyetidir (bumko.gov.tr, 2009). İç denetim Kanunda “kamu idaresinin çalışmalarına değer katmak ve geliştirmek için kaynakların ekonomiklik, etkililik ve verimlilik esaslarma göre yönetilip yönetilmediğini değerlendirmek ve rehberlik yapmak amacıyla yapılan bağımsız ve nesnel güvence sağlayan danışmanlık faaliyetidir” şeklinde tanımlanmıştır. İç denetimin amacı hatalarm önlenmesi, risk ve zayıflıklann belirlenmesi, ijd uygulama örneklerinin yaygmlaştınlması, yönetim sistemlerinin ve süreçlerinin geliştirilmesidir. Dış denetim ise kamu kurum ve kuruluşlanmn hesap verme sorumluluğu çerçevesinde bütün faaliyet, karar ve işlemlerinin, kurumsal amaç, hedef ve planlara ve kanunlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarının değerlendirilmesidir. Bu ayrımdan görüleceği gibi iç denetim amacı uygulamadaki aksaklıkların giderilmesi ve sürecin daha iyi bir şekilde işletilmesidir. Dış denetim ise kuramlann hesap vermelerine yöneliktir (Öz ve Kaplan, 2005: 255). Kamusal Etik Açısından 5018 ve M ali Saydamlık 333 Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Sayıştay tarafmdan yapılacak harcama sonrası dış denetimin amacı, “genel yönetim kapsammdaki kamu idarelerinin hesap verme sorumluluğu çerçevesinde, yönetimin mali faaliyet, karar ve işlemlerinin; kanunlara, kurumsal amaç, hedef ve planlara uygunluk yönünden incelenmesi ve sonuçlarmın Türkiye Büyük Millet MecUsine raporlanması” olarak belirtilmiştir. Dış denetim, genel kabul görmüş uluslararası standartlar dikkate alınarak mali denetim, hukuki denetim ve performans denetimi şeklinde gerçekleştirilir. SONUÇ Günümüzde evrensel kabul edilen temel etik değerlerden birisi de saydamlıktır. Devlet faaliyetlerinin daha gözlemlenebilir hale gelmesi olarak tanımlanabilecek olan saydamlık kavramı; devleti topluma karşı daha sorumlu ve hesap verilebilir kılmayı, kamusal kaynaklan etkin kullanmayı, yolsuzluğu önlemeyi sağlayan önemli bir araçtır. Yeni kamu yönetiminin başarısı için politikacı, bürokrat ve halk üçgeninde, sorumluluk bilinci içerisinde hareket edilmesi son derece önemlidir. Bunun için, siyasal ve yönetsel bağlamda, etik ve yönetişim kavranılan anahtar bir rol oynamaktadır. Siyasal iktidarlarm, kamu yönetimi için gerekli değişimi önemsememesi, zamamnda algılamaması, bu yönde gerekli adımları atmaması doğal olarak kamu yönetiminde atalete yol açacaktır. Türkiye ’de, siyasal iktidarlarm, istikrarsız bir görünüm sergilemeleri, konulara bütüncül olmayan bir bakış açısıyla yaklaşmaları, kamu yönetimindeki sorunlan ağırlaştıran unsurlar olmuştur. Bu tür sonuçlann almmasındaki diğer bir neden, halkın hesap sorma konusunda yeterli duyarhlığı sergileyememiş olmasıdır. Oysa bilinçli, araştıran ve sorgulayan bireylerden kurulu bir sivil toplum ve örgütlenmelerinin, siyasal ve yönetsel kurumlar üzerinde oluşturacakları baskılar, hesap verebilirliği güçlendiren bir unsur olacaktur. Buradaki sivil toplum kuruluşlarmm, sadece kamu yararı doğrultusunda çalışan, başkalarmdan hesap sormadan önce kendisi hesap veren, şeffaf, yönetişimi içselleştirmiş, demokrasiyi kurumsallaştırmış yapılar olmaları, siyasal sistemin hesap verilebilirliğinin başarısı için son derece önemlidir. Ülkemizde uluslar arası kuruluşların etkisinin, demokratikleşme ve Avrupa Birliği’ne giriş sürecinin yanmda etik konusuna toplumsal talep ve ilginin artmaya başlaması ile birlikte saydamlık ve hesap verilebilirlik kavramları giderek daha önemli hale gelmektedir. Ayrıca yeni kamu yönetiminin getirdiği, kalite, sürekli iyileştirme, stratejik planlama, performans gibi açılımlardan da yararlamlmalıdu:. Düzenlemelerin kamuda verimlik, etkinlik, saydamlık ve hesap verilebilirlik anlammda kendisinden beklenen sonucu vermesi ise, sitemin iyi işletilmesine bağlı olacaktır. NOTLAR ' Ayrıntılı bilgi için bkz: Y üksel H ız, Zekeriya Y ılm az, Açıklamah-Notlu-Gerekçeli Bilgi Edinme ve D ilekçe Hakkı M evzuatı, Seçkin Y ayınları, A ğustos, 2 0 0 4 , s. 45; C em il Kaya, İdare Hukııkıında Bilgi 334 Kamu Etiği Edinme Halda, Seçkin K itabevi, Ankara,2 005; Ramazan Y ıld m m , “İdare Hukuku A çısından B ilgi Edinm e Hak v e Ö zgürlüğü”, T.C. Başbakanlık, İdari Usul Kanunu Hazırlığı Uluslararası Sempozyumu, Ankara, 17-18 O cak 1998, s. 235; Zerrin Toprak Karaman, Şerm in A tak, “Kamu Y önetim inde G izlilik Faktörünün Ç evre Korumacı Politikalara Etkisi”, T.I.D., Sayı: 4 1 0 , Mart, 1996; Ramazan Şengü l, “B ilg i Edinm e Hakkı Kanunu Türk Kamu Y önetim ini Camdan E ve Dönüştürür mü?”, A.Ü.S.B.F.D., C ilt:60, Sayı:3, T em m uz-E ylül, 2 0 0 5 , ss. 216-234.; Y asin Sezer, N aci Kargın, “Kamu Y önetim inin M odernleşm esinde Ş effaflaşm a Sorunu”, T.I.D., Y ıl:74, S ayı;436, E ylül, 2002; M usa Eken, “G izlilik G eleneğinden Ş e ffa f Y önetim e Doğru”, A.I.D., Cilt: 38 , Sayı: 1, M art-2005. ^ Çalışm ada hesap verm e sorum luluğu ve hesap verilebilirlik kavramları aynı anlam da ele alınmıştır. ^ D enetim konusunda aynn tılı bilgi için bkz: 5 0 1 8 sayılı Kamu M ali Y önetim i ve Kontrol Kanunu, htlp://www.sp.gov.tT/docum ents/50181cm vkk.Ddf. (1 2 .0 3 .2 0 0 9 ), M . K. Mutluer, E. Ö ner v e A . K esik, Bülçe Hukuku, İstanbul B ilg i Ü niversitesi Y a y ın la n , Birinci B askı, İstanbul,2005; E. Ö z v e E. Kaplan, “Türk M ali Sistem inin Y eniden Y apılandırılm ası”, Türk İdare D ergisi, sayı:446. Mart 2 0 0 5 , S. A rcagök, Y eni M ali Y önetim ve Kontrol Sistem inde Harcama Ö ncesi Kontrol, 20.Türkiye M aliye Sempozyumu, Pam ukkale, 2 3 -2 7 M ayıs 20 0 5 . KAYNAKÇA Acar İ.A. ve Çiçek, H.G. (2005), “Denetimin Kamuyu Tökezletmesi: Kamu Mali Yönetimi Kontrol Yasası ve Denetim”, 20.Türkiye Maliye Sempozyumu, Pamukkale, 23-27 Mayıs 2005, s.353-372. Aktan, C. (2003), Değişim Çağmda Devlet, Çizgi Kitabevi, 1.Baskı, 2003. Aktan, C.C. ve Ağcakaya, S. ve Dileyici, D. (2004), “Kamu Mâliyesinde Hesap Verme Sorumluluğu ve Mali Saydamlık”, Coşkun Can Aktan-Dilek Dileyiciİstiklal Y.Vural (Ed.), Kamu Mâliyesinde Çağdaş Yaklaşımlar, Seçkin Yaymcılık, Ankara 2004,s;169-184. Aldons, M. (2001), “Responsible, Representative and Accountable Government”, Australian Journal o f Public Administration, Vol.60, N o.l, M arch2001,p.34-42 Altay, A. (2007), “Etik İle Ekonomi llişkileri-Kamu Açısmdan”,rMrA:!je ve Almanya ’da Ekonomik ve Sosyo-Politik Yapısal Reformlar, İzmir, Ekim 2007, s.237-255. Arslan, A. (2004), “5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu İle Kamu Harcama Sisteminde Yapılan Düzenlemeler”, Maliye Dergisi, Sayı: 145, Ocak-Nisan 2004, s. 1-44. Atiyas, i. ve Sayın, Ş. (2000) “Devletin Mali ve Performans Saydamlığı”, İzak Atiyas-Şerif Saym (Ed.), Devlet Reformu Kamu Mâliyesinde Saydamlık, Tesev Yayınlan, İstanbul 2000, s.27-43. Balcı, A. (2003), “Kamu Yönetiminde Hesap Verilebilirlik Anlayışı”, Asım Balcı ve diğerleri (Ed.), Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2003,' 115-133. Barun, B. (2007), “Yolsuzlukla Mücadelede Dış Denetimin Rolü”, TEPAV Yayınları, Ankara, 5-6 Aralık 2007, s.1-25. Kamusal Etik Açısından 5018 ve Mali Saydamlık 335 Baş, H. (2005), “Hesap Verme Soramluluğu ve Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu”, 20.Türkiye Maliye Sempozyumu, Pamukkale, 23-27 Majas 2005, s.400-416. Baydar Akgün, S. (2007), “Yönetim Etiği Açısmdan Türkiye ’deki Kurumsallaşma Çabalan -Kamu Görevlileri Etik Kurulu”, Türk İdare Dergisi, Sayı;455, Haziran 2007, 81-111. Dedeoğlu, E., ve Emil, F. ve Erdem, C.M. (2000), “Kamu Mali Mevzuatının Uygulanması ve Saydamlığı Üzerine Gözlemler ve Bütçe Kanunlan Mali Disiplini Ne Ölçüde Sağlıyor?”, İzak Atiyas-Şerif Saym(Ed.), Devlet Reformu Kamu Mâliyesinde Saydamlık, Tesev Yaymlan, İstanbul 2000, s.4598. De George, R. T. (1999), Business Ethics, Nevi^ Jersey, Prentice Hail. DPT (2007), Kamuda İyi Yönetişim, Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Dokuzuncu Kalkınma Planı 2007-2013, Yaym No:DPT:2721-ÖİK:674, Ankara. Eken, M. (1993), “Kamu Yönetiminde Açıklık ve Bilgi Edinme Hakkı”, Doloız Eylür Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İzmir. Eken, M. (2005b), “Gizlilik Geleneğinden Şeffaf Yönetime Doğru”, A.I.D., Cilt: 38, Sayı: 1, Mart. Eken, M. (2005a), Yönetimde Şeffaflık Teori-Uygulama, Sakarya Kitabevi, Sakarya, Aralık. Emil, M.F. ve Yılmaz, H.H.(2004), Mali Saydamlık İzleme Raporu, Tesev Yayınlan, Şubat. Erdoğan, İ. (2007), “Kamu Mali Yönetiminde Mali Saydamlık ve 5018 Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Çerçevesinde Değerlendirilmesi”, Bütçe Dünyası, Sayı:24., s.24-31. Erüz, E. (2005), “Yeni Mali Yönetim Yapısında Performans Esaslı Bütçeleme”, 20. Türkiye Maliye Sempozyumu, Pamukkale, 23-27 Mayıs 2005, s.61-73. Eryılmaz, B. (2002), Kamu Yönetimi, Erkam Matbaası, İstanbul. Hız, Y. ve Yılmaz, Z. (2004), Açıklamalı-Notlıı-Gerekçeli Bilgi Edinme ve Dilekçe Hakkı Mevzuatı, Seçkin Yaymlan, Ağustos. http://wwv/.bmrico.gov.ü-/DENETIM/Default.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6A A849816B2EFC0671D8648333F35. 10.03.2009. http://www.etik.gov.tr/duyurular/etikegiticidpt_913%20mart/sunular/Etik_ve_S...ppt#260,9,SAYDAMLIĞIN 20.03.2009. ARAÇLARI, 336 Kamu Etiği IMF (2007), Manual On Fiscal Transparency, IMF Publications. Kaya, C. (2005), îdare Hukukunda Bilgi Edinme Hakla, Seçkin Kitabevi, Ankara, Kesik, A. (2005), “Yeni Kamu Mali Yönetim Sisteminde Orta Vadeli Program ve Mali Plan Çerçevesinde Çok Yıllı Bütçelemenin Uygulanabilirliği”, lO.Türkiye Maliye Sempozyumu, Pamukkale, 23-27 Mayıs 2005, s.43-60. Kesim, E. (2005), “Bir Etik Davramş tikesi Olarak Hesap Verebilirlik (Hesap Verme Sorumluluğu)”, 2.Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu, Sakarya Üniversitesi İ.İ.B.F., Sakarya, 18-19 Kasım 2005, s.269-281. Kızıltaş, E. (2001), “IMF Tarafmdan Belirlenen Mali Saydamlık Standartlan Bu Standartlarm Türkiye ’de Uygulanabilirliği ve Bu Konuda Yapılması Gereken Düzenlemelere İlişkin Öneriler”, Devlet Bütçe Uzmanlığı Araştırma iîapo7*u, Ankara 2001, s.1-283. Lewis, C.W. (1991), The Ethics Challenge in Public Service: A Problem Solving Guide, USA: Jossey - Bass Publishers. Maliye Bakanlığı- Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı (2003), İyi Yönetişimin Temel Unsurları, Ankara, Nisan-2003. MALİYE BAKANLIĞI. (2004), Ulusal ve Uluslar arası Çalışmalar Işığında Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, T.C. Maliye Bakanlığı Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü, Sayı 2004/1, Ankara. Mülgan, R. (2003), Holding Power to Account: Accountability in Modern Democracies, Great Britain: Palgrave Macmillan. Mutluer, M. K. ve Öner, E. ve Kesik, A. (2005), Bütçe Hukuku, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yaymlan, Birinci Baskı, İstanbul. Öz, E. ve Kaplan, E. (2005), “Türk Mali Sisteminin Yeniden Yapılandurılması”, Türk îdare Dergisi, sayı:446, Mart 2005. Özdemir, M. (2008), “Kamu Yönetiminde Etik”, ZKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt4,Sayı:7, s. 179-195. Saraç, O. (2005), “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Yapılan Düzenlemelerin Değerlendirilmesi”, Maliye Dergisi, sayı: 148, Ocak-Nisan 2005,s.l22-ld3. Sezer, Y. ve Kargm, N. (2002), “Kamu Yönetiminin Modernleşmesinde Şeffaflaşma Sorunu”, T.Î.D., Yıl:74, Sayı:436, Eylül. Şengül, R. (2005), “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu Türk Kamu Yönetimini Camdan Eve Dönüştürür Mü?”, A.Ü.S.B.F.D., Cilt: 60, Sayı: 3, TemmuzEylül, ss. 216-234. Kamusal Etik Açısından 5018 ve M ali Saydamlık 337 TEP AV (2005), Mali Saydamlık İzleme Raporu 3, Ankara, Aralık 2005. TESEV, İyi Yönetişim El Kitabı, Tesev Yayınlan, Mayıs 2008. Toprak Karaman, Z. ve Atak, Ş. (1996), “Kamu Yönetiminde Gizlilik Faktörünün Çevre Korumacı Politikalara Etkisi”, T.İ.D., Sayı: 410, Mart. TÜSIAD (2005a), Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde EtiİcKavramsal Çerçeve ve Uluslar arası Uygulamalar-Cilt 1, TÜSİAD Devlette Etik Altyapı Dizisi No: 1, Yaym No: TÜSİADT/ 2005 -11/412, Kasım 2005. TÜSIAD (2005b), Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik-Yasal Altyapı, Saydamlık ve Ayrıcalıklar Tespit ve Öneriler- Cilt 2, TÜSİAD Devlette Etik Altyapı Dizisi No: 2, Yaym No: TÜSIAD-T/ 2005 -11/411, Kasım 2005. TÜSIAD-OECD (2003), Kamu Hizmetinde Etik: Güncel Konular ve Uygulama, OECD 1996 (Çev.), TÜSİAD Yayım, No: TÜSİAD-T/2003-9-363, Eylül 2003. Wittmer, D. P. (1994), “Ethical Decision Making”, Handbook o f Administrative Ethics, Ed. Terry L. Cooper, USA: Marcel Dekker. www.tesev.org:tr/gunceİ/ (13.04.2009) Yıldırım, R. (1998), “İdare Hulcuku Açısından Bilgi Edinme Hak ve Özgürlüğü”, T.C. Başbakanlık, îdari Usul Kanunu Hazırlığı Uluslararası Sempozyumu, Ankara, 17-18 Ocak. Yüksel, C. (2005), “Türk Kamu Yönetiminde Etik Mevzuatı Değerlendirmesi v e, Çözüm Önerileri”, 2.Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu, Sakarya Üniversitesi İ.İ.B.F., Sakarya, 18-19 Kasım 2005, s.347-360. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol http://www.sp.gov.tr/docimients/50181cmvkk.pdf. (12.0 Kanunu, İLKÖĞRETİM MÜFETTİŞLERİNİN ETİK ROL DAVRANIŞLARINA İLİŞKİN ALGILAR Fethi TURAN* özet Y önetim , insanlan belli bir am aca doğru yönelten bir dizi işlevden oluşan toplum sal bir süreç; denetim ise, yönetim in olm azsa olm az bileşenlerinden birisidir. B u bağlam da, denetim , geribildirim sağlam a işgörüsü ile doğrudan yönetim in kalbine vurgu yapar. D enilebilir k i, başanlı bir yönetim sistem i için iyi işleyen bir denetim sistem inin gerekliliği zorunludur. Günüm üzde kam u yönetim inin işley işin e ilişkin olarak bir güven açığından sö z edilebilir. B u bağlam da, Türk kam u yönetim inde denetim sistem ini de yakından ilgilendiren bir takım yasal düzenlem eler yapılmalctadır. S ö z konusu düzenlem elerle, etik dışı davranışlardan uzak, uluslararası sistem le uyum lu, etkin v e verim li bir kamu yönetim inin hedeflendiği açıktır. Genel olarak kam u görevlilerinin, özel olarak da denetim görevini yürütenlerin, çalışm a usul ve esaslann ı belirieyen yasal kural v e ilkeler vardır. A ncak yasal kural v e ilkelerin, çalışm alann etik ilkelere uygunluğunu her zam an sağlayam adığı da bilinm ektedir. B u bağlam da etik, g izem li bir kavram olarak, önem ini her g eçen gün arttırmaktadır. Batı kökenli olduğu v e Türkçe’y e sonradan girdiği konusunda herhangi bir tereddüt olm ayan etik, her şeyden ö n ce istenilen, arzu edilen bir yaşam ın araştınim ası v e anlaşılm asıdır. Etik kavramı, günlük hayatın dışında iş v e m eslek hayatında da sıkça kullanılır olmuştur. B u bağlam da ilgililer, daha saygın, tarafsız, insani değerlere saygılı bir m eslek anlayışı oluşturm ak için, uluslararası kuruluşlar v e m eslek örgütleri tarafindan da desteklenen etik ilkeleri hayata geçirm e çabası içindedirler. B u çalışm ada, dünyadaki gelişm elere paralel olarak, Türkiye’de denetim sistem i için etiğin ne anlam ifade ettiği v e g e lişim süreci incelenm iştir. GİRİŞ însan davramşlamun “iyi” ve “kötü” olarak . sınıflandmlması, değerlendirilmesi ve disiplin altına alınması insanlık tarihi kadar eskidir. Tarih boyunca insanlar diğer canlılardan farklı olarak her türlü eylemleri ve sözlerinden sorumlu tutulmuşlardır. Gerek çok tanrıh inianç sistemlerinde, gerekse tek tannh dinler, insanlarm davramşlarmı düzenlemejâ kendilerine amaç edinmişlerdir. Modem dönemlerin felsefe ve ideolojilerinin sunduğu yönetim ve yaşam biçimlerinin amacı da insan davramşlarmı düzenleme ve ona çeki düzen vermeden başka bir şey değildir. Etik, üzerinde yoğun tartışmalar yapılain, felsefenin en eski dallarmdan biridir ve yeniden kurulma denemelerine sahne olmaktadır (Tepe, 1992: 2). Etiği “ahlâk felsefesi” olarak ele alan Erdem (2005: 17)’e göre; felsefenin diğer dallarında olduğu gibi; bakış açısmın, ahlâkm temel sorunlarına, iddialarma yöneltilerek, * İlköğretim M üfettişi 340 Kamu Etiği onlann irdelenmesi, sorgulanması, çözümlemeler ve sentezler yapılarak üzerinde düşünülmesi ve ifade edilmesi etiktir. Etik, ahlaksal olanla ilintili bütün sorunları çok genel, ilkesel, dolayısıyla da soyut düzlemde tartışır. Bu nedenle hangi somut amaçlann iyi, doğru ve bütün bireyler için ulaşılması gereken amaçlar olduğunu belirlemez. Daha çok ölçütleri ortaya koyar ve bu ölçütlere göre öncelikle hangi amacm iyi, doğru amaç olarak kabul edilmesinin bağlayıcı olabileceğini gösterh. Etik, iyi ve doğru olamn değil, bir şeyin iyi ve doğra olduğu hükmüne nasıl vanlacağım gösterir. Böylece, ahlâkî yargılarda bulunmaz, ahlâk türetmez, ahlâk üzerine konuşur. Eylemlere ilişkin ahlâkî yargılarm nasıl oluştuklarım üst bir bakış açısı ile çözümlemeye çahşır (Pieper, 1999: 28). Etik ile ahlak birbirinin yerine kullanılır, ancak, aralarmda ilişki olmakla birlikte, eşanlamlı değillerdir. Etik ile ahlakm pratik ilişkisi için Pieper (1999: 99)’m pusula metafora açıklayıcı olabilir: Amacma ulaşmak için elinde pusula bulunan birisi, pusulaya bakarak kendi bulunduğu yeri ve kendisini hedefe ulaştıracak yolu hemen tespit edebileceğini düşünüyorsa yanılır. Çünkü pusula kişinin gideceği yön hakkında doğrudan bilgi sunmaz, yalnızca tek bir yönü, yani kuzeyi gösterir. Bu haliyle de pusula kişiyi arzuladığı yöne götürebilir, ancak kişi nereye gideceğini ve kendi bulunduğu konumdan bakıldığında kuzeye göre konumunun ne olduğunu bilmek zorundadır. Yani pusula kişinin gideceği yönü doğrudan göstermez, fakat doğru yönün nasıl bulunacağım gösterir. Tıpkı pusulanm, kuzey yönünü sabit, yeri değişmez referans noktası olarak göstermesi, böylece ulaşması arzu edilen noktaya götürecek yolun belirlenmesini mümkün kılmasmda olduğu gibi; etik de özgürlük düşüncesini, eylemin ya da davramşın çıkış noktası ve hedefi arasmdaki ilişkiye bakarak, gerekli olan eylemi belirlememizi koşulsuz, kesm referans noktası olarak önümüze koyar. Pusula bireye sadece doğru yolu bulmasmda yardımcı olur, ama onu bu doğru sajalan yolu izlemeye fiilen zorlamaz (Kjkvuz, 2003: 28). İnsan ilişkilerinde değerlerin analizini yapmak, değerlerin insamn yaşammdaki yerini ve sağladığı olanakları göstermek, değerlerin anlamı hakkmda söz söylemek felsefenin, özellikle de etiğin işidir (Kuçuradi, 1998: 60). Bireyler arasındaki ilişkilerin temelini oluşturan etik, bir takım değerler de ortaya koyar. Bu bağlamda; sadakat, dürüstlük, adalet, saygı, hoşgörü, sorumluluk, cesaret etik değerlerden bazılarıdır (Karaköse ve Oğuz, 2007: 27). Etik değerler, kendilerini kural, ilke ya da standartlar şeklinde gösterirler. Bunlar bir araya getirilerek bir mesleğin etik kodlarma dönüşebilir. Her meslek mensubunun da bu etik kodlara uyması beklenir (Aydm, 2002, 74). Günümüzde etiğe olan ilgi, daha çok bazı mesleklerde karşılaşılan etik sorunlarm artması ya da artan sorunlarm farkma varıhnasımn bir sonucudur. Mesleki etik, belirli bir meslek grubunun, mesleğe ilişkin olarak oluşturap, koruduğu, meslek üyelerine emreden, onları belli bir şekilde davranmaya zorlayan, kişisel eğilimlerini sınırlayan; yetersiz ve ilkesiz üyeleri meslekten dışlayan, meslek içi rekabeti ilköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 341 düzenleyen ve hizmet ideallerini korumayı amaçlayan mesleki ilkeler bütünüdür (MEB, 1987: 2). Eğitim, insanlarda davramş değişikliği meydana getirmek gibi iddialı bir girişim ve iasam ömür boyu etkileyen, onu belli kalıplara sokmayı öngören bir süreçtir. Etik ise insanm ne yapmalıyım? Nasıl yapmalıyım? Sorulannı yamtlamaya çalışır. Bu anlamda eğitim ile etik arasmda bir ilişki kaçınılmazdır (Aydm, 2006: 45). Ülkelerin geleceğe dönük tercihlerini belirleyen eğitim sistemlerinin yükselen bir değer olan etik konusuna duyarsız kalmaları beklenemez. Esasen etik alanda olumlu bir takım gelişmeler sağlanacaksa, bu öncelikle, insanlarm davramşlanm değiştirmeyi ve geliştirmeyi hedefleyen eğitim kummlarmın görevi olmahdır. Bütün yönetim sistemlerinde olduğu gibi, eğitim yönetiminin de başarılı olması içia iyi işleyen bir denetim sistemi şarttır. Son dönemde yasal düzenlemelerle Türk kamu yönetiminin denetim sisteminde bazı düzenlemeler gerçekleşmektedir (Koçberber, 2008:65). Türk eğitim sistemi içerisinde denetim alt sisteminia önemli bir kısmını ilköğretim müfettişleri oluşturmaktadır. M üfettişlem görevlerini yürütürken davramşlarmın yasal olmasmın yanmda etik olması da beklenir. Bu bağlamda, ilköğretim müfettişlerinin uyacakları standart etik rol davramşlanmn belirlenmesi ve görevlerini yürütürken davramşlarmın, muhatapları olan ilköğretim okulu öğretmenleri ile aym grupta görev yapan meslektaşlarmca nasıl algüandıklannm saptanması, mevcut durumun anlaşılması açısmdan gereklidir. Yönetim ve denetim sistemleri ne kadar mükemmel olursa olsun, yasal düzenlemelerin yeterli olmadığı bilinmektedir. Bu bağlamda diğer meslek mensuplan için olduğu gibi, her düzeydeki denetim elemanlan için etik standart etik rol davramşlan önemli ve gereklidir. Halen ilköğretim müfettişleri için bağlayıcı olan, uymalan gereken etik rol davramşlan bulunmamaktadır. Bu araştırma kapsarmnda, literatürden, yasal düzenlemelerden ve uzman görüşleriaden yararlamlarak geliştirilen etik rol davramşlamun hazırlanması ve müfettişlerin bu davramşlara uygun davramp-davranmadıklanmn araştmiması önem kazanmaktadır. Bildiriye konu olan araştırmamn amacı, ilköğretim müfettişlerinin, yürüttükleri rehberlik ve işbaşında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görevlerinde etik rol davramşlarma uygun davramp-davranmadıklarmı saptamaktır. Bu çerçevede aşağıdaki sorulara yamt aranmıştır: 1. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışları, ilköğretim okullannda görev yapan öğretmenlerce nasıl algılanmaktadır? 2. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışları, aynı çahşma grubunda görev yapan meslektaşlarmca nasıl algılanmaktadır? 342 Kamu Etiği 3. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışlarına ilişkin olarak; meslektaşları ile ilköğretim okulu öğretmenlerinin algılamalan arasmda anlamlı bir fark var mıdır? 4. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışlarına ilişkin olarak; ilköğretim okulu öğretmenlerinin algıları; görev yeri, cinsiyet, medeni durum, mesleki kıdem, eğitim durumu, branş değişkenlerine göre fark göstermekte mi­ dir? 5. İlköğretim müfettişlerinin, gözlenen etik rol davranışlarına ilişkin olarak; ilköğretim müfettişlerinin algıları; cinsiyet, medeni durum, mesleki kıdem, eği­ tim durumu değişkenlerine göre fark göstermekte midir? İlköğretim müfettişlerinin görev ve yetkileri, İlköğretim Müfettişleri Başkan­ lıkları Yönetmeliği' (MEB, 2006: Md. 43)’nde rehberlik ve işbaşında yetiştirme, teftiş ve değerlendirme, inceleme, soruşturma ve araştırma başlıklan altında toplammştır. Ancak bu araştırma, ilköğretim müfettişlerinin, rehberlik ve işba­ şında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görev ve yetkileri ile sunrlıdır. 2. YÖNTEM Yöneldiği amaç ve bu amaç doğralturunda toplanan veriler açısından, araştırma genel tarama modelindedir. Araştırmamn iki evreni Konya ilindeki ilköğretim müfettişleri (81) ile 31 ilçede bulunan 879 okulda görevli 10.245 ilköğretim okulu öğretmenidir (MEM, 2006). İlköğretim müfettişleri gibi araştırma kapsamma alınmış ve “tam sayım” yoluna gidilmiştir. Öğretmenler için ise, “oranlı küme örnekleme” ve “şans yönteminden” yararlanılarak 489 öğretmen tespit edilmiştir. Ara^Hrmada kullamlan anketler iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölümde ankete katılanlara yönelik kişisel bilgiler; ikinci bölüm de ise, araştırmacı tarafindan geliştirilen 22 maddelik etik olgu ve yargı bildiren madde bulunmaktadn-. Anketlerin ön uygulaması yapılmış ve elde edilen bulguların analiz sonuçlan, anketlerin geçerlik ve güvenirliği için yeterli kabul edilmiştir. Anketler, dörtlü bir ölçeğe göre düzenlenmiş, ölçeğin seçenekleri ve seçeneklere verilen puanlara ilişkin aralık değerleri Tablo 1’de gösterilmiştir. lijablo 1. Ölçeğin Seçenekleri ve Ağırlık Değerleri Seçrâek Verilen Ağırlık Ağırlık Değeri Fikrim yok 0 0 Hayır 1 1,00-1,66 Kısıfıen 2 1,67-2,33 Evet 3 2,34-3,00 Verilerin analizi için SPSS 10 (Statistical Package For Social Sciences) paket programmdan yararlanılarak; öğretmen ve müfettiş algılamun belirlenmesinde frekans (f), yüzde (%), aritmetik ortalama ( J ) ve standart sapma (ss) kullamimış; öğretmen ve müfettiş algıları arasmda anlamlı bir farkm olup İlköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 343 olmadığının belirlenmesinde aritmetik ortalama { x ) , standart sapma (ss) ve ttesti uygulanmıştır. Öğretmen algüarımn, kişisel özellikler açısmdan farklılık gösterip göstermediğini belirlemek için; ikili gruplar için t-testi; ikiden fazla gruplar için varyans analizi uygulanmıştır. Branş değişkeninde, branşlar arasmda anlamlı bir fark bulunduğundan, farkm hangi branşlar arasmda olduğunu ortaya koymak için LSD testi uygulanmıştır. Algılarm değişkenler açısından farklılık gösterip göstermediği ve sonuçlanmn anlamlı olup olmadığı a=0.05 anlamlılık düzeyinde test edilmiştir. 3. BULGULAR VE YORUM 3.1. Müfettişlerin Rol Davranışlarına İlişkin Öğretmen Algılan Müfettişlerin rol davramşlarma ilişkin öğretmenlere uygulanan anket sonucu elde edilen bulgular Tablo 2’de verilmkektedir. Tablo 2. Müfettişlerin Rol Davramşlarma İlişkin Öğretmen Algılarmın M addeler Çalışmalarını önceden belirlenmiş süreç ve standartlara uygun şekilde yürüttü Yetkisini adil bir biçimde kullandı Hediye ve rüşvete kapalıydı Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi Özel yaşamıma ilişkin bilgi istemedi Kendi özel yaşamı hakkında konuşmadı Görevini yürütürken üzerim- de korku ve panik yaratmadı Davranışlarıyla yaptıklarıma ilişkin kusur bulma çabası için deydi Önyargılı değildi Söz ve davranışları tutarlıydı Öğretmen olarak beni önemseyen bir tutum içindeydi Her yönüyle güven vericiydi Yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisindeydi Davranışları açısından huzursuz ediciydi Alana ilişkin gelişmeleri yakından izleyen bir eğitimci görüntüsü vardı Sorunların çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi Kişisel görünümü siyasi eğilimlerini ele vermiyordu Siyasi tercihini hissettirecek söylemlerde bulunmadı Eğitim-öğredm konusunda farklı görüşlere açıktı Benimle iletişiminde saygı ilkelerini gözetti Davranışları açısından katı ve kırıcıydı Çalışma zamanını verimli kullandı GENEL ORTALAMA X SS 2,34 0,88 2,42 2,56 2,90 2,83 2,82 2,63 2,28 2,43 2,51 2,47 2,25 0,84 1,04 0,47 0,47 0,51 0,60 0,60 0,86 0,72 0,73 0,72 0,82 0,76 0,88 0,73 0,81 0,51 1,01 0,57 0,63 0,78 0,40 2 ,2 1 2,53 2,05 2,32 2,57 2,82 2,00 2,73 2,68 2,40 2,49 T ablo 2 incelendiğinde, öğretm eler, anketteki 22 som dan 16’sına. “evet” seçeneğinin smır değerleri olan 2,34-3,00 aralığmda; 6’sma ise “kısmen” seçeneğinin smır değerleri olan 1,67-2,33 aralığmda cevap vermişlerdir. 344 Kamu Etiği Bu sonuçlarına göre, müfettişlerin, ankette yer alan 16 somda, etik rol davramşlarma “uygun” 6 soruda “kısmen uygun” algılandıkları; hiçbir soruda “hayır” seçeneğinin sınırları içinde algılanmadıkları anlaşılmaktadır. Öğretmen algılarının genel aritmetik ortalaması ise; 2,49 ‘dur. Bu değer, “evet” seçeneğinin sınır değerleri olan 2,34-3,00 aralığına düşmektedir. Genel aritmetik ortalamaya göre, müfettişlerin yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görevlerindeki etik rol davramşlarmm, öğretmenlerce “uygun” algılandığım göstermektedir. Müfettişlerin etik rol davramşlarma en yüksek düzeyde “uygun” davranışı; J= 2 ,9 0 ile "Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi" maddesi; en düşük düzeyde “kısmen uygun” davranışı ise;- X=2,00 ile "Eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açıktı” maddesidir. Bu sonuç, müfettişlerin, öğretmenler ile ticari ilişkiye girmedikleri, ancak eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere yeteri kadar açık olmadıkları şeklinde değerlendirilebilir. 3.2. M üfettişlerin Rol D avram şlarm a İlişkin M eslektaş Algılan Müfettişlerin rol davramşlanna ilişkin yine uygulanan anket sonucu elde edilen bulgular Tablo 3’te görülmektedir. Tablo 3 incelendiğinde, meslektaşları müfettişlerin görevlerinde etik rol davramşlarma uygun davranıp-davranmadıklarma ilişkin algıları ölçen anketteki 22 sorunun tümü için “evet” seçeneğinin smır değerleri olan 2,34-3,00 aralığmda cevap vermişlerdir. Bu sonuca göre, müfettişler, meslektaşlannın etik rol davramşlanna “uygun davrandıklanm” düşünmektedirler. Meslektaşlarının algılanmn genel aritmetik ortalaması ise; 2,65’dir. Meslektaşlanmn algılarma göre, müfettişlerin etik rol davramşlarma en yüksek düzeyde “uygun” olan davramş; x=2,91 ile "Hediye ve rüşvete kapalıydı" maddesi; en düşük düzeyde “kısmen” uygun olan davramş ise; x=2,46 ile "Davranışları ile kusur bulma çabası içindeydi" maddesidir. Bu sonuç, müfettişlerin, hediye ve rüşvet olarak algılanabilecek davramşlardan kaçmdıklanm; ancak, elde edilen sonuç “evet” sınır değeri içinde kalmakla birlikte, görevlerini yürütürken, kusur bulma çabası içinde de oldukları şeklinde algılandıkları biçiminde değerlendirilebilir. Tablo 3. M üfettişlerinin Rol Davranışlarına İlişkin M eslektaş Algılarının Dağılımı SS M addeler X Çalışmalarım önceden belirlenmiş süreç ve standartlara uygun şekilde yürüttü Yetkisini adil bir biçimde kullandı Hediye ve rüşvete kapalıydı Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi Öğretmenin özel yaşamma ilişkin bilgi istemedi Kendi özel yaşamı hakkında konuşmadı 2,66 0,56 2,80 2,91 2,89 2,50 2,54 0,44 0,41 0,46 0,90 0,78 İlköğretim Müfettişlerinin Etik Rol Davranışları 345 Maddeler ss Görevim yürütürken öğretmen üzerimde korku ve panik 2,64 0,61 yaratmadı_______________________ _____________________ Davranışlanyla kusur bulma çabası içindeydi 2,46 0,78 Önyargılı değildi 2,65 0,73 Söz ve davranışları tutarlıydı 2,69 0,55 Öğretmeni önemseyen bir tutum içindeydi 2,70 0,57 Her yönüyle öğretmene güven v erdi' 2,49 0,74 Yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisindeydi 2,66 0,50 Davramşları açısmdan huzursuz ediciydi 2,64 0,69 Alana ilişkin gelişmeleri, yakından izleyen bir eğitimci görüntüsü 2,53 0,62 vardı Sorunlann çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi 2,76 0,43 Kişisel görünümü siyasi eğilimlerini ele vermiyordu 2,59 0,66 Siyasi tercihini hissettirecek söylemlerde bulunmadı 2,84 0,37 Eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açıktı 2,57 0,66 İletişiminde saygı ilkelerini gözetti 2,69 0,52 Davramşları açısından katı ve kinciydi 2,68 0,70 Çahşma zamanım verimli kullandı 2,51 0,53 GENEL ORTALAMA 2,65 0,30 3.3. Öğretmen ve Müfettiş Algılarının Karşılaştırılması 1. “Çalışmalarını önceden belirlenmiş süreç ve standartlara uygun şekilde yürüttü" maddesi için; öğretmenlerin algılarımn ortalama puanları 2,34 iken, müfettişlerin puam, 2,66’du:. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,01 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 2. “Yetkisini adil bir biçimde kullandı" maddesi için; öğretmenlerin algılannm ortalama puanlan 2,42 iken, müfettişlerin puanı 2,80’dir. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 3. “Hediye ve rüşvete kapalıydı" maddesi için; öğretmenlerin algılanmn ortalama puanları 2,56 iken, müfettişlerin puam 2,91’dir. Bıma göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığmı anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,01 düzeyinde anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 4. “Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye g/r/netff‘maddesi için; öğretmenlerin algılarımn ortalama puanlan 2,90 iken, müfettişlerin puam 2,89’dur. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için 346 Kamu Etiği uygulanan t-testi sonucuna göre; p=0,828 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 5. “Özel yaşama ilişkin bilgi istemedi" maddesi için; öğretmenlerin algılarınm ortalama puanlan 2,83 iken, müfettişlerin bu puan 2,50’dir. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t4esti sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. Bu maddede dückat çeken husus, öğretmenlerin, müfettişlerden daha yüksek bir puan ile bu maddeye evet demiş ohnalandır. 6. “Kendi özel yaşamı hakkında konuşmadı” maddesi için; öğretmenlerin algılarınm ortalama puanları 2,82 iken, müfettişlerin puam 2,54’tür. Her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucıma göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşıhnaktadn:. Bu maddede de dikkat çeken husus, öğretmenlerin, müfettişlerden daha yüksek bir puan ile bu maddeye evet deııiiş olmalandır. 7. “Görevini yürütürken korku ve panik yaratmadı" maddesi için; öğretmenlerin algılarmm ortalama puanları 2,63 iken, müfettişlerin puam 2,64’tür. Her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sımrlan içerisindedir. Ancak, bu değerler arasmda anlamlı bir fark olup oknadığmı anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p=0,899 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 8. “Davranışlarıyla kusur bulma çabası içindeydi" maddesi için; öğretmenlerin algılarmm ortalama puanları 2,28 iken, müfettişlerin puam 2,46’dır. Bu durumda, öğretmenlerin algıları “kısmen” seçeneğinin sınırlan içerisinde; müfettişlerin algıları ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p=0,095 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 9. “Önyargılı değildi. ” maddesi için; öğretmenlerinin algılanmn ortalama puanlan 2,43 iken, müfettişlerin puam 2,65’dir. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,05 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu:. 10. “Söz ve davranışları tutarlıydı" maddesi için; öğretmenlerin algılarmm ortalama puanları 2,51 iken, müfettişlerin puam 2,69’dur. Her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sımrlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup ohnadığmı anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre p<0,05 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 11. “Öğretmeni önemseyen bir tutum içindeydi" maddesi için; öğretmenlerin algılarmm ortalama puanları 2,47 iken, müfettişlerin puam 2,70’dir. Her üd puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sımrlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı İlköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 347 bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,01 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 12. “Her yönüyle öğretmene güven verdi." maddesi için; öğretmenlerin algılanmn ortalama puanlan 2,25 iken, müfettişlerin puam 2,49’dur. Bu maddede öğretmenlerin algıları “kısmen” seçeneğinin smırlan içerisinde, müfettişlerin algılan ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığmı anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,01 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. Bu maddeye göre, müfettişlerin, öğretmenlere yeterli güveni veremedikleri dikkate değer bir sonuçtur. 13. “Yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisindeydi” maddesi için; öğretmenlerin algılarmın ortalama puanları 2,27 iken, müfettişlerin puam 2,66’du-. Bu maddede öğretmenlerin algıları “kısmen”, müfettişlerin algılan ise “evet” seçeneğinin şuurları içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 14. "Davranışları açısından huzursuz ediciydi" maddesi için; öğretmenlerin algılanmn ortalama puanlan 2,53 iken, müfettişlerin puam 2,64’tür. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığuu anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p=0,286 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 15. “Alana ilişkin gelişmeleri yakından izleyen bir eğitimci görüntüsü vardı" maddesi için; öğretmenlerin algdarmın ortalama puanlan 2,05 iken, müfettişlerin puam 2,53’tür. Buna göre, öğretmenlerin algılan “kısmen”, müfettişlerin algılan ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığuu anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 di|zeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu. 16. “Sorunların çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi” maddesi için; öğretmenlerin algılarmın ortalama puanlan 2,32 iken, müfettişlerin puam 2,76’dır. Buna göre, öğretmenlerin algılan “kısmen”, müfettişlerin algılan ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 17. “Kişisel görünümü siyasi eğilimlerini ele vermiyordu” maddesi, için; öğretmenlerin algılarmın ortalama puanlan 2,57 iken, müfettişlerin puam 2,59’dur. Buna göre, her iki puan da ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığmı anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre de; p=0,797 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadur. 18. “Siyasi tercihini hissettirecek söylemlerde bulunmadı" maddesi için; öğretmenlerin algılanmn ortalama puanlan 2,82 iken, müfettişlerin puam 2,83’tür. Buna göre, her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırları 348 Kamu Etiği içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre de; p=0,749 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 19. “Eğitim-öğretim konusunda farklı gönışlere açıktı." maddesi için; öğretmenlerin algılarmın ortalama puanları 2,00 iken, müfettişlerin puam 2,57’dir. Buna göre, öğretmenlerin algıları “kısmen”, müfettişlerin algıları ise “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 20. “İletişiminde saygı ilkelerini gözetti." maddesi için; öğretmenlerin algılanmn ortalama puanları 2,73 iken, müfettişlerin puam 2,69’dur. Buna göre, her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre de; p=0,547 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 21. “Davranışları açısından katı ve kırıcıydı." maddesi için; öğretmenlerin algılanmn ortalama puanlan 2,68 iken, müfettişlerin puanı 2,68’tür. Buna göre, her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup olmadığını anlamak için uygulanan t-testi sonucıma göre de; p=0,997 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 22. “Çalışma zamanını verimli kullandı.” maddesi için; öğretmenlerin algılanmn ortalama puanları 2,40 iken, müfettişlerin puam 2,51’dir. Buna göre her iki değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin smırlan içerisindedir. Değerler arasında anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p=0,239 ile anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. Anketin genel sonucuna göre de; öğretmenlerin algılanmn ortalama puam 2,49 iken, müfettişlerin algılarmın ortalama puam 2,65’dir. Buna göre her üd ortalama değer de ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Ancak, ortalama değerler arasmda anlamlı bir fark olup olmadığım anlamak için uygulanan t-testi sonucuna göre; p<0,001 düzeyinde anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. 3.4. Öğretmen Karşılaştırılması ve Meslektaş Algılarmın Alt Değişkenlere Göre 3.4.1. Öğretmenlerin Cinsiyetine Göre Algıları Öğretmenlerin algılarmın cinsiyet değişkenine göre fark, olup-olmadığı hakkmda t-testi uygulanmış ve sonuç Tablo 5’de gösterilmiştir. Tablo 5. Öğretmenlerin Cinsiyet Değişkenine Göre Algılarının Cinsiyet E rkek N 231 X 54,53 Kadın SS 9,16 N 231 X 55,12 SS 8,67 Sd T P 460 0,709 0,479 ilköğretim Müfettişlerinin Etik Rol Davranışları 349 Tablo 5 incelendiğinde, öğretmenlerin algılarımn cinsiyet değişkenine göre (p= 0,479) anlamlı fark göstermediği anlaşılmaktadır. 3.4.2. Öğretmenlerin Eğitim Durumuna Göre Algılan Öğretmenlerin algılarmm eğitim durumu değişkenine göre fark gösteripgöstermediği hakkında Kruskal Wallis testi uygulanmış ve sonuç Tablo 8’de gösterilmiştir. Tablo 8. Öğretmenlerin Eğitim Durumu Değişkenine Göre Algılarmm Eğitim D urum u On lisans Lisans Yüksek lisans Doktora Toplam N 61 377 23 1 462 Sıra Ortalam ası 257,44 229,54 203,07 42,00 Sd X' P 3 5,453 0,141 Tablo 8 incelendiğinde, öğretmenlerin algılarmm eğitim durumu değişkenine göre (p= 0,141) anlamlı bir fark göstermediği anlaşılmaktadrr. 3.4.3. Öğretmenlerin Branşlarına Göre Algıları Öğretmenlerin algılarmm branş değişkenine göre fark gösterip-göstermediği hakkında tek yönlü varyans analizi (ANOVA) uygulanrmş ve sonuç Tablo 9’da gösterilmiştir. Tablo 9. Öğretmenlerin Branş Değişkenine Göre Algılarının Karşılaştırılmasını Gösteren Tek Yönlü Varyans Analizi Varyansm Kaynağı K areler Toplamı K areler O rtalam ası Sd 892,612 4 223,153 G ru p lar içi 35755,535 457 78,240 Toplam 36648,147 461 G ruplar arası F 2,852* *p<0,0S Tablo 9 incelendiğinde, öğretmenlerin algılarmm branş değişkenine göre p<0,05 düzeyde bir fark gösterdiği anlaşılmaktadn. Öğretmenlerin algılanmn hangi branşlar arasmda fark gösterdiğini belirlemek için LSD testi uygulanmış ve test sonuçlarma göre; öğretmenlerin branşları arasmdaki farkın; smıf öğretmenleri ile matematik/fen bilgisi öğretmenleri ile yine smıf öğretmenleri ile özel yetenek alanları öğretmenleri arasmda olduğu, diğer branşlar arasmda ise anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. 350 Kamu Etiği 3.4.4. Müfettişlerin Meslek Kıdemine Göre Algıları Müfettişlerin, meslektaşlannca algılanmaları, mesleki kıdem değişkenine göre anlamlı bir fark gösterip-göstermediği hakkmda Kraskal-Wallis testi uygulanmış ve sonuç Tablo lO’de gösterilmiştir. Tablo 10. Müfettişlerin Mesleki Kıdem Değişkenine Göre Algılarının Karşılaştırılmasını Gösteren Kruskal-Wallis Testi Sıra P Mesleki Kıdem Sd N Ortalaması 4 53,50 6-10 yıl 34,60 5 11-15 Yü 2,68 0,444 3 6 41,08 16-20 yıl 35,30 59 21 yıl ve üstü Toplam 77 Tablo 10 incelendiğinde, müfettişlerin meslektaşlannca algılan, mesleki kıdem değişkenine göre (p= 0,444) anlamlı fark göstermediği anlaşıbnaktadır. 3.4.5. Müfettişlerin Eğitim Durumuna Göre Algıları Müfettişlerin meslektaşlannca algılanmalan eğitim durumu değişkenine göre fark gösterip-göstermediği hakkmda, Kruskal-Wallis testi uygulanmış ve sonuç Tablo 11 ’de gösterilmiştir. Tablo H . Müfettişlerin Eğitim Durumu Değişkenine Göre N Sıra Ortalaması 14 33,32 49 38,44 Yüksek lisans 11 38,64 Toplam 74 Eğitim Durumu Üç Ydlık Enstitüsü Lisans Eğitim Sd X' P 2 0,659 0,719 Tablo 11 incelendiğinde, müfettişlerin meslektaşlarmca algılarının mesleki kıdem değişkenine göre (p=0,719) anlamlı bir fark göstermediği anlaşılmaktadn. Araştırmamn bulgulan bütün olarak değerlendirildiğinde, elde edilen sonuç; Kahraman (2003)’m “İlköğretim Müfettişlerinin Mesleki Etİk İlkeleri ve Bu Etik İlkelere Uyma Düzeyleri” konulu araştırmasında elde edilen bulgular ile paralellik göstermelrtedir. Kahraman’m araştumasmda, yönetici ve öğretmenlerin algılarına göre, araştırmacı tarafından önerilen ve müfettişler tarafından da kabul edilen etik ilkelere, müfettişlerin genellikle “uygun” davrandıkları; bu araştırmada da, öğretmenler ve müfettişlerin (meslektaşlanmn) algılarma göre; müfettişler, rehberlik ve işbaşında yetiştirtne ile teftiş ve değerlendirme görevlerini yürütürken genel olarak, etik rol davramşlarma uygun davranmaktadırlar. ilköğretim Müfettişlerinin Etik R ol Davranışları 351 SONUÇLAR 1. Öğretmenlerin algılan, anketin 16 maddesinde, müfettişlerin etik rol davramşlarma “uygun” davrandıkları; 6 maddesinde ise “kısmen uygun” davrandıkları şeklindedir. Toplam 22 maddenin genel aritmetik ortalamasına göre ise, müfettişler, yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görevlerinde, etik rol davramşlarma uygun davranmaktadırlar. 2. Sorunlarm çözülmesinde samimi ve yol gösterici olma, kusur bulma çabası içinde olmama, yardımsever ve paylaşımcı bir tutum izleme, güven verme, alana ilişkin gelişmeleri yakından izleme, eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açık olma ifadelerinin dayandığı davramşlar, müfettişlerin gelişmeye açık alanlan olduğu ileri sürülebilir. 3. Müfettişlerin, etik rol davramşlarma en yüksek düzeyde “uygun” davramşı, “Herhangi bir biçimde de olsa ticari ilişkiye girmedi” maddesi; en düşük düzeyde “kısmen uygun” davramşı ise, “Eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açıktı” maddesidir. Buna göre, müfettişlerin, öğretmenler ile herhangi bir şekilde de olsa ticari ilişkiye girmekten uzak durdukları, ancak, eğitimöğretim konusunda farklı görüşlere yeteri kadar açık olmadıkları anlaşılmaktadır. 4. Müfettişlerin etik rol davramşlarma uygun davramp-davranmadıklarma ilişkin meslektaşlarımn algıları, anketteki soruların tüııiü için, “evef ’ seçeneğinin sınır değerleri arasmdadrr. Bu durumda, meslektaşlannm algılarına göre, müfettişler yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görevlerinde etik rol davramşlarma “uygun” davranmaktadırlar. 5. Müfettişlerin, etik rol davramşlarma en yüksek düzeyde “uygun” davramşı, “Hediye ve rüşvete kapalıydı” maddesi; en düşük düzeyde “kısmen uygun” davramşı ise, “Davramşlan ile kusur bulma çabası içindeydi” maddesidir. Buna göre, müfettişlerin hediye ve rüşvete karşı duyarlı oldukları, bu davranışı, meslektaşlan ile bir arada algılamadıkları, ancak davranışları ile kusur bulma çabası içinde olmak hususunda aym duyarlılığı göstermedikleri anlaşılmalctadnr. 6. Ankette yer alan; Çalışmalarını önceden belirlenmiş süreç ve standartlara uygun şekilde yürüttü, Yetkisini adil bir biçimde kullandı. Hediye ve rüşvete kapalıydı. Özel yaşama ilişkin bilgi istemedi, Kendi özel yaşamı hakkında konuşmadı, Önyargılı değildi. Söz ve davranışları tutarlıydı, Öğretmeni önemseyen bir tutum içindeydi. Her yönüyle güven vericiydi, Yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisindeydi. Alana ilişkin gelişmeleri yakından izleyen bir eğitimci görüntüsü vardı, Somnlann çözülmesinde samimi ve yol göstericiydi, Eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açıktı. İfadeleri için, öğretmenler ile müfettişlerin algıları arasında anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu:. 7. Anketin genel sonucuna göre, öğretmenler ile müfettişlerin algılan ortalaması ölçeğin “evet” seçeneğinin sınırlan içerisindedir. Fakat, uygulanan ttesti sonucuna göre, ilköğretim okulu öğretmenleri ile ilköğretim mülfettişlerinin algılanmn genel ortalamalan arasmda anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadu:. 352 Kamu Etiği 8. Öğretmenlerin algılan, görev yeri, cinsiyet, medeni durum, mesleki kıdem, eğitim durumu değişkenine göre anlamlı bir fark göstermemektedir. Ancak öğretmen algıları, branş değişkenine göre anlamlı bir fark göstermekte; branşlar arasındaki farkm; smıf öğretmenleri ile materriatik/fen bilgisi öğretmenleri ve yine smıf öğretmenleri ile özel yetenek alanları (müzik, resim, beden eğitimi) öğretmenleri arasmda olduğu, diğer branşlar arasmda ise anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmaktadır. Müfettişlerin meslektaşlarma ilişkin algıları, mesleki kıdem ve eğitim durumu değişkenine göre fark göstermemektedir. ÖNERİLER 1. Müfettişler, yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görevlerine ilişkin olarak; müfettişler etik ilkeler hakkında bilgilendirilmeli, kurumda etik eksenli bir denetim kültürü geliştirilmeli, meslek etiği çerçevesinde etik ilkeler oluşturulmalı, kurum içerisinde etik davraraşlar takdir edilmeli, etik dışı davramşlar, özeleştiri ve özdenetim anlayışı içinde ele alınmalı ve ijdleştirilmeli, gerekirse yaptırıma tabi tutulmalı, araştırma sonuçlarmdan elde edilen bulgular müfettişler ile paylaşılmalıdır. 2. Öğretmenler tarafmdan; “kısmen uygun” davranmaktadırlar, aralığmda cevap verilen; sorunların çözülmesinde samimi ve yo l gösterici olma, davranışlarıyla kusur bulma çabası içerisine girmeme, yardımsever ve paylaşımcı bir tutum içerisinde olma, güven verme, alana ilişkin gelişmeleri yakından izleme, eğitim-öğretim konusunda farklı görüşlere açık olma hususlarmda, eğitim yönetimi alamnda faaliyet gösteren yüksek öğretim kurumlarmm lisans ve yüksek lisans düzeyindeki öğretim programlannda yer verilmeli, halen görev yapan müfettişler için hizmet içi eğitim etkinlikleri düzenlenmelidir. 3. Müfettişlerin, etik rol davramşlarına “kısmen uygun” davranmaktadurlar, arahğmda cevap verilen hususlanmn, nedenlerini sorgulayan araştirmalar yapılmalıdır. 4. Müfettişlerin etik rol davramşlan hakkmda, yürüttükleri rehberlik ve iş başında yetiştirme ile teftiş ve değerlendirme görevleri dışında soruşturma, inceleme ve araştırma görevlerini de kapsayacak araştırmalar yapılmalıdur. NOTLAR ’ A nayasa M ahkem esi, D anıştay İdari D ava Daireleri Kurulunun başvurusu üzerine, 0 5 /0 3 /2 0 0 9 günlü E. 20 0 8 /3 Karar. 2 0 0 9 /4 4 sayılı karan ile "İlköğretim m üfettişlerinin ve yardım cılannm görev, yetki v e sorum luluklan ile çalışm a usulü, nitelikleri, yetişm e şek li v e atanm alanna ilişkin esas v e usuller yönetm elikle düzenlenir." şeklindeki ibarenin iptaline karar vermiştir. KOLLUK (POLÎS) DENETİMİNDE ETİK ÎLKELERÎN ÎÇSELLEŞTİRİLMESÎ Fevzi ERDOĞA]^ O zct M odem yönetim in önem li unsurlanndan olan etik v e denetimin, kavramsal tanımları yapılm ıştır. K olluğun vatandaşla olan problem lerinin büyük çoğunluğu davranışsal alanda, cereyan etmektedir. Davranışsal alandaki bu problem in çözüm ünde en önem li yolun etik ilkelerin yoğunlukla uygulanm asıdır. Davranışta d eğ işim v e gelişim i sağlayan etik ilkelerin denetim hizm etlerinde kullanılm ası ihtiyacı ortaya koyulm uştur. U lusal v e uluslararası kuruluşlara ait etik ilkelerden örnekler verilerek karşılaştırma yapılm ası sağlanm ıştır. Etik ilkelerin içselleştirilm eleri ihtiyacı belirtilm iştir. A n a h ta r K elim eler: D enetim , etik, kolluk, teftiş, güvenlik GİRİŞ Etik; insanlarm tutum ve davranışlarını ijd ve kötü yönden değerlendirerek ideal öneriler getirmektedir. Bu öneriler, meslek üyeleri tarafmdan hiçbir baskı altmda kalmadan benimsenmeleri esastır. Bu açıdan bakıldığmda, etik ilkelerin hazırlanmasmda çalışanm duygu düşüncesi ile hizmet arasmda bir bağ oluşturmamn gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Çağımızda modem teftiş süreçleri demokratik insan ilişkileri görüşüyle yeniden düzenlenmiş, hizmetin yanında çalışanm ve müşterinin bireysel gereksinmelerinin de göz önünde bulundurulması denetim faaliyetlerinin omurgasmı oluşturmuştur. Etik ilkeler standart davramş modelleri oluşturduğundan teftiş hizmetleri için de standart davramş modelleri oluşturulması artik bir ihtiyaç haline gelmiştir. Nitekim, kolluk hizmetlerindeki denetim de, klasik bir yapıdan insan kaynaklan ağırlıldı modem bir yapıya doğru hızla kaymaktadır. Amerika Birleşik Devletlerinde, kolluk görevlilerinin vatandaşla olan problemlerinin %97 si gibi büyük bir bölümünün davramşsal alanda cereyan ettiği belirtilmektedir (LTN, 2000). Ülkemiz için de yaklaşık olarak aym şeyi söyleyebiliriz. Vatandaşm yaşam kalitesi ile doğrudan ilişkili olan kolluk davramşlanmn, iosanm memnuniyeti ekseninde etik kurallarm uygulanması ile ideal ve istendik davramşlara dönüştürülmesi ve dolayısıyla kolluk güçlerine karşı oluşan eleştirilerin de önemli bir ölçüde azalacağı düşünülmektedir. İnsan hak ve özgürlüklerinin geliştiği ve yükselen değerler olarak tammlandığı günümüzde, kolluk güçlerinin yönetiminde, denetiminde ve suçla mücadeledeki çalışmaları da bu değişimlere paralel olarak geliştirilmekte ve yeni yöntem ve uygulamalarla güçlendirilmektedir. ' D r., E m niyet G enel M üdüriüğü, Strateji G eliştirm e Daire B aşkanlığı. 354 Kamu Etiği İnsan kaynaklan merkezli yeni çalışmalar, inşam merkeze alan, iç duygulara hitaba yönelik denetimi gündeme getirmiştir. Bunun sonucu olarak, denetim süreci başlangıçtan sonuna kadar insan ilişkileri merkeze alınarak yeniden düzenlenmiştir. Başka bir deyişle, denetim hizmetlerinde çalışamn gönül gücünden yararlanma yoluna gidilmiştir. Çalışamn gönül gücünden yararlanmayı etkin hale getirilerek hizmetlerin kalitesini artırmak ancak etik uygulamalarm ağrrlıklı olduğu bir denetim sonucunda mümkün olabilir. Bildiride; etik ve denetim kavramlarmm tammları yapılarak, kolluk teşkilatlarmda önemli bir fonksiyonu yerine getiren denetim hizmetleri, ne kadar etik ilkelerden yararlanmakta? ve etik ilkeler ne derecede denetim hizmetlerinde uygulanabilmektedir? Sorularma cevap aranmıştır. Aynca kolluk hizmetlerinde denetim etiği ve içselleştirihnelerine ilişkin ihtiyaç belirtilmeye çalışılmıştır. E T İK KAVRAMI Felsefi bir disiplinin adı olan “etik “ köken olarak; Yunanca “karakter” anlanunda olan “ethos” sözcüğünden “ethics” kelimesinin türetildiği görülmektedir. Etik kelimesinin ansiklopedik anlamına bakıldığında; “bir kimsenin davramşlarma temel olan ahlak ilkelerinin tümü” olarak açıklanmaktadır.(Büyük Larousse, Gelişim Yayınları 7.cilt) Etik kavrammm karmaşıklığı nedeniyle literatürde birçok etik tanımı yapılmıştır. Yine de bu farkh tammlar içerisinden bir tamm yapılması gerekirse; “insan tutum ve davramşlanmn iyi ya da kötü yönden sorgulanmasıdır” şeklinde bir tamm yapılabilir. Etik çalışmaları üç ana problem etrafında yoğunlaştiğı görülmektedir(Özlem, 2004:30): 1- İyi veya en yüksek iyi problemi, 2- Doğru davramş problemi, 3- İrade özgürlüğü problemi, Bu problemler; Neyi seçmeliyim? Ne yapmalıyım? Neyi istemeliyim? Soralarma yamt aramıştır. Etik tartışmalarmm temel konusu, insanm eylemlerini ahlaki bakımından de­ ğerli ya da değersiz kılamn ne olduğudur. Etik iki temel konu ile ilgilidir; İyi insan olmanm gerektirdiği özellikler ile bireyin davranışlarmı belirleyen ve smırlayan kurallarm neler olması gerektiğidir (Pehlivan, 1998; 7). Bu kurallarm be­ nimsenmesi hiçbir baskı altinda kalmadan gönül rızası ile olmalıdır. Etik anlayışta önemli olan “iyi insan olma” ile “bireyin iyi ve kötü” davramşlandrr. Birey, kendi öz düşüncesi ve karakteri sonucunda iyi ve kötüye ilişkin bir sonuca varmaktadır. Yani kendine göre “iyi” ve kötü”nün bir tammlamasım yaparak fikrini ortaya koyar. İyidir veya kötüdür der. Bireyler birbirlerinden farklı düşünce ve karakter yapılatma sahip olduklarmdan “iyi” ve “kötü” ile ilgili yapacakları tammlamalann da birbirlerinden farklı olmaları da kaçımimazdır. Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 355 Etile, bu farklılıklan ortadan kaldırmak için uğraşır ve bir standart getirmeye çalışır. Bu standartlar meslek etikleri aracılığı ile uygulanmaktadır. Meslek etiği genel olarak; “mesleklerde uyulması gereken davramş kuralları” olarak tammlanabilir. Her hizmet alam ile ilgili mesleki etik ilkeleri hazırlanmaktadır. Örneğin kolluk, hekimlik, öğretmenlik, mimarlık, kebapçılık gibi mes­ leklere ait etik ilkeler mevcuttur. Dünyamn neresinde olursa olsun aym meslek mensuplan, görevlerini yapairlarken belli ve standart kurallara uymak zorundadırlar. Diğer taraftan da meslek etik ilkeleri çalışanlara standart davramş modelleri koyarken, meslek gmbunun da topluma karşı sorumluluklarma ilişkin standartlar da ortaya koymaktadır. Mesleki etik ilkelerinin üç temel işlevi vardır (Aydm, 2003: 26): 1 -Yetersiz ve ilkesiz meslek mensuplarını ayırmak, 2- Meslek içi rekabeti düzenlemek, 3- Hizmet ideallerini korumak. Mesleki etik ilkelere uyumlu davramş vatandaşm memnuniyetini kazanmakta ve dolayısıyla kurumım imajma ve güvenirliliğine önemli katkı sağlamaktadır. Mesleki etik ilkeler hazırlanırken tıpkı kanun metinlerinde olduğu gibi üze­ rinde çahşıknası ve bu çalışmalarda meslek mensuplarmm görüşlerinin geniş yelpazede alınması zorunluluktur. Zira, kanun metinleri kanunlaştıMarmda hük­ metme özelliğine sahip olurlar. Başka bir deyişle, kanuna uyulmadıgmda, birey bir yaptırım gücü ile karşılaşır. Bu güç dışardan gelmektedir. Mesleki etik ilke­ lerde ise ilkelerin kurum mensuplan tarafından isteyerek benimsenmeleri söz konusudur. Benimsenmeleri ve uygun davramş sergilemelerine ilişkin yaptmm kişinin iç benliğinden, gönül rızası ile gelmektedir. Etik ilkelerin disiplin kurallanndan farkı da bu içtenlikten kaynaklanmaktadır. Etik ilkelerin uygulanması kumma aşağıdaki faydalan sağlayabileceği bekle­ nilmektedir (Aydm, 2003: 29): * Kurumda kabul edilmiş veya kabul edilebilir bulunan davramşlan tammlamak, « İş ve işlemlerin standartlarım yükseltmek, « Kurum çalışanlannm kendi davramşlarmı kıyaslamalanm sağlayacak ör­ nekler oluşturmak, * Profesyonel davranış ve sorumluluklar için bir çerçeve çizmek, 8 Mesleki kimlik gelişimine bir araç oluşturmak, » Mesleki olgunluğun belirtilerini ortaya çıkartmak, Etik ilkelere uygun davramş sergilemek, kolluk örgütleri için uzun yıllardan beri üzerinde çalışılan ve vanimak istenilen ara hedeflerdir. 356 Kamu Etiği Etik ağırlıklı bir kolluk yönetimi, insan haklan ihlallerini asgariye indirmede en etkili bir yol olduğu gibi en verimli bir yöntem de olduğu söylenebilir. Çünkü bu yönetim tekniğinde görevlinin davranışı yine görevli tarafından kontrol edilmesi ve geliştirilmesi ön görülmektedir. Görevli yaptığı her hareketin kendi bilinç dünyasmdaki etik değerlerle karşılaştırmaktadır. Uygun,olmadığı zaman bundan vicdani rahatsızlık duymaktadır. Önemli olan husus da bu rahatsızlığı görevlinin kendi iç dünyasmdan gelen bir güçle hissetmesidir. Bu da ancak görevli personelde etik bilincinin oluşturulması ile mümkündür. Etik yönetimi, her meslek mensubunda etik davramş bilinci bir yaşam tarzma dönüştürülebildiği ölçüde etkinlik kazandığı söylenebilir. Her türlü iş ve işlemlerde görevli etik bilinçle hareket etmesi durumımda mevcut olumsuzlukların asgariye ineceği söylenebilir. Normal çahşma sürecinde karar almak zorunda olan bir görevli alacağı kararm etik olup olmadığı konusunda tereddüt edebilir. Bu ikilemini gidermek için aşağıdaki üç soruyu kendine sorabilir (Miller and Hess, 1997: 81): Alacağım karar; e Kanuna uygun mu? ® Adaletli bir karar mı? ® Beni tatmin ediyor mu? Özellikle üçüncü soru, alman karar yazdı basında çıktiğmda veya yakınları tarafından öğrendiğinde kendisini tatmin edecek mi? şeklinde düşünülmelidir. Böylece kendi kendini sorgulayan ve denetleyen bir etik yönetimi güvenlik hizmeti yürüten örgütler için gerekli ve önceliklidir. Etik ilkelerin işlevi ve kuruma sağladığı faydalan oldukça önemli olup gözardı edilmesi düşünülemez. O halde, kolluğun önemli faaliyetlerinden olan denetim hizmeitleri etik uygulamalarla ne derece örtüşmektedir? Kolluk hizmetlerinde denetim etiği ihtiyacı ne derece vardır? Gibi sorularm cevaplarına ihtiyaç duyulmaktadır. Sorulann ’cevaplarmdan önce modem teftiş hizmetlerinin kavramsal açıklamalanmn yapılmasıtnn daha faydalı olacağı düşünülmektedir. DENETİM(TEFTİŞ) KAVRAMI Yönetim, eldeki kaynaklan rasyonel bir şekilde kullanarak örgütün amacım gerçekleştirme faaliyetidir. Yönetim süreçleri; planlama, uygulama ve denetleme süreçlerinden oluşmaktadır. Denetim yönetimin en önemli süreçlerden birisidir. Denetim hizmetlerinin tümünü kapsayan sürece teftiş, hizmeti yapan görevliye de müfettiş adı verilir. Teftiş faaliyetlerinin uygulamş yer ve şekillerine göre; denetim, kontrol, gözetleme, nezaret, muhasebe, tahkik, soruşturma, tetkik, inceleme, araştırma, rehberlik, mesleki yardım, damşma ve Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 357 yetiştirme denilebilmekte ve müfettiş için de denetici, denetmen, denetim elemanı, kontrolör, muhakkik, unvanları kullamlmaktadır (Taymaz, 1997: 43). Teftiş, Arapça “fetş” kökünden gelen sözcük, bir şeyin aslım, doğrusunu veya işlerin iyi yürütülüp yürütülmediğini anlamak için yapılan inceleme anlamma gelmektedir. Resmi bir otoriteyi içeren teftiş, Latince “specere” bakmak, in-specere içine bakmak anlamında ohnak üzere yakmdan incelemek, resmen araştırmak ve soruşturmak anlamlarını taşımaktadır. Teftiş kavramı daha çok iç denetime denk düşmektedir (Kenger, 2001). Denetim süreçleri; insanlar arası etkileşim, liderlik, personel yönetimi ve. değerlendirme becerisi olarak algılanmalıdır(Aydm, 1986: 6).Teftişin genel amaçlar, teftişin yasal işlevleri veya teftişin yapıldığı hizmet özelliğine göre teftişin çeşitli tanımlan mevcuttur. Ancak bu tammlar arasmda kamu ve tüzel kişiliği bulunan kurumlarda yapılan teftişi şu şekilde tanımlanabilir; “Teftiş; kamu sektöründe veya tüzel kişiliği bulunan kurumlarda yapılmakta olan işlerin mevcut mevzuata uygun olarak yapılıp yapılmadığmm yetkili kimseler tarafmdan denetlenmesi ve gözetlenmesi sürecidir (Taymaz, 2005: 4). Yasalar yöneticilere denetim yetki ve sorumluluğu vermekte, müfettişler de görevlerini yönetim izniyle ve onun adma yapmaktadurlar. Müfettişi, hata arayan, ceza veren yönetimin dışmda birisi gibi algılanmamalı, rehberlik eden geliştiren ve yönetimin ta kendisi olduğu bilinmelidir. > Niteliksel anlamda denetim düşünüldüğünde, iki denetim türü ortaya çıkmaktadır (Uluğ, 2004: 100); Bincisi, Yapıcı Denetim;'' denetimin öğretici, geliştirici başka bir deyişle rehberlik yönünü ortaya koymaktadır. İkincisi ise; Düzeltici Denetim; yanlışlıklan saptanmasıyla sorumluları hakkmda gerekli önlemlerin alınmasma yönelik uygulamaları kapsamaktadır, IClasik bir denetim anlayışıdır. Denetimin statüsüne göre iki tür denetimden söz edilir; İç Denetim; kurumda çalışan iç denetçiler tarafmdan yapılan denetimlerdir. Kurumun bizzat kendi personelidir. Bu bakımdan, iç denetçiler üst yönetimin belirlediği çerçeve içerisinde denetim fonksiyonu yerine getirmek durumundadırlar. Dış Denetim ise kurumun kendi personeli dışmdaki denetçilerden oluşanlarla yapılan denetimdir. Denetim kavramınm üç önemli fonksiyon üzerine oturmaktadır (Başar, 1998: 4): 1-Durum Saptama', Mevcut durumu tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktır. Tıpkı oramn fotoğrafım çekmektir. Bu yapılan işlem amaç-sonuç uygunluğunu karşılaşürmaya yardımcı olan veri toplama süreci olarak değerlendirilen kontrol etmedir. Mevcut durumun kontrol edilmesi bir nevi “inceleme” işlevini kapsamaktadır. 2-Değerlendirme; Bu safhaya toplanan delillerin ve sonuçlanın bir ölçütle karşılaştmlıp değer yargısmda bulunmak işlemidir. Değerlendirmede sonuçlarm 358 Kamu Etiği yorumlanmasıdır. Bir önceki kontrol etme, kanıtlamaya yönelik olmasına karşm değerlendirme geliştirmeye yöneliktir. 3-Düzeltnıe ve geliştirme; Değerlendirme sonucu ortaya çıkacak seçeneklerden karara dönüşenlerin uygulanması şeklinde görülebilecek düzeltme ve geliştirme etkinlikleridir. TEFTİŞ HİZMETLERİNİN GENEL AMAÇLARI: Amaçlar, belirli bir çalışmamn sonunda varılması istenilen, düşünülen veya planlanan hedeflerdir. Her alanda olduğu gibi teftiş hizmetlerinde de bir planlama gereklidir. Planlama yapılmadan önce teftiş hizmetlerinin amaçlanmn tespit edilmesi gereklidir. Teftiş hizmetlerinin genel amaçlan aşağıda sıralanmıştır (Taymaz, 1978: 59): » Kurumun amaçlarım açığa kavuşturma, geliştirmek ve bunları gerçekleşti­ rebilecek yol ve yöntemlerin bulunmasmda görevlilere yardımcı olmak, • Kurumla ilgili plan, program ve yöntem konusunda uzmanlara yardımcı olmak, • Kurumun faaliyetlerini toplum ihtiyaçlanna yönelik geliştirihnesine yar­ dımcı ohnak. e Kurumda üretilen mal ve hizmetin nitelik ve niceliğini belirlemek ve ek­ siklikler ve giderilme yöntemlerinin ilgililerle paylaşılması. • Kurumda' hizmetlerin yürütülmesindeki eksik ve noksanlıklann tespit edilmesi ve giderilmesi ile ilgili yöntemlerin tavsiye edilmesi. » Kurumdaki iletişimle ilgili aksayan yönlerin belirlenmesi ve çözüm yollarınm gösterilmesi. ® Kurumda teftişi bir eğitim aracı olarak kullanmak, personelin yetişmesi ve gelişmesine katkıda bulunmak. • Kurumda başarılı çalışanları ortaya koymak ve onların yükselmelerine olanak sağlamak. MÜFETTİŞTE ARANILAN KİŞİSEL NİTELİKLER Mc Kean and Mıles’e göre, müfettişte aramlacak nitelikleri kesin olarak saptama ve sırurlama olanağı yoktur. Ayrıca aramlan niteliklerin çoğunluğu duyuşsal alanla ilgili olduğundan, ölçütlerini de koymak oldukça zordur. Müfettişte aramlan aşağıdaki kişisel nitelikler toplumun değer yargılan ile bağımlıdır (Taymaz, 1998: 43). l-.Kendine güvenen, ehliyeth ve liyakatli, 2. Güven ve saygı kazanma yeteneğine sahip, 3- Sempatik, duygulu ve işlerinde kararlı, 4- Samimi, hisli ve iyi alışkanlıklar kazanmış, 5- İjd huylu, sıcakkanlı, yerine göre nüktedan, 6- İşini benimseyen, seven, gayretli ve hevesli, 7- Kendini geliştiren ve değerlendiren, 8■Değer biçmede ve değerlendirme yapmada hatasız, 9- İnceleyici, gözlemci. Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 359 araştıncı ve bulucu, 10- Çalışma ortarmna uyum sağlayan, 11- Kılık kıyafetine önem veren, 12- Sağlığı ve fiziki yapısı teftişe elverişli olan, 13- Davramşlarmı duruma göre ayarlayabilen, 14- Mesleği ile kişiliğini bağdaşürabilen, 15Liderlik özelliklerine sahip ohna. Denetim faaliyetlerinde bulunan müfettiş’te bu özelliklerin bulunması kaliteli hizmet için gereklidir.. “Müfettiş” sıfatı pek sıcak değildir, “Serin” dir, daha doğrusu “Soğuk” tur. “Kışın güneşine, müfettişin gülüşüne inanmaym” şeklinde bir söylemin de yaygm olduğunu dile getiren Tutkun, teftişin bu soğuk tarafım mizahla ısıtmak gerektiğini belirterek, müfettişte bulımması gereken özellikler aşağıdaki şekilde sıralaımştu:(Tutkun, 2008). 1- Çok iyi yetişmiş, konusuna hâkim, 2- Güven verici, her bakımdan ömek bir kişiliğe sahip, 3- Tarafsız, adil, ön yargıdan uzak durabilen, 4- Eğiten ve yol gösteren, 5- Temsil yeteneği gehşmiş, 6- Kendim bağımsız görebilen, telkin ve tesir altmda kalmayan, Şeklinde sıralamak mümkündür. Denetim hizmetlerinde her şey siyah beyaz değildir; beyazm ve siyahın yamnda gri tonlar da vârdu:. Müfettiş gri tonlardaki farkı ayırt edebilen beceriye sahip ohnalıdur. Modem denetim anlayışmda denetçilerin liyakatleri denetimim kalitesi ile doğrudan ilişkilidir. Yürütülen eylem ve işlemlerin amaca ve hukuka uygunluğımun yolu, denetimden geçmektedir. Kamu yönetiminin ürettiği faaliyetlerin kalitesinin bir anlamda denetimin kalitesine bağlı olduğu söylenebilir (Uluğ, 2004: 98). Kaliteli bir yönetim, almış olduğu geri bildirimlerle vatandaşm duygu ve düşüncesine göre hizmet ve mal üretebilmektedir. Geri bildirimlerin ana kaynağım denetim faaliyetlerinin oluşturduğu söylenebilir. Günümüzdeki teftiş; klasik anlayıştan ayrılarak inşam merkeze alan bir anlayışa dönüşmüştür. Bu anlayışta; müfettişin ceza veren, hata arayan imajmın yerine rehberlik eden, geliştirici, yol gösterici imajı ön plana çıkartılmıştır. Modem denetim anlayışında, bilimsellik, amaçlılık, düzenlilik, demokratlık ve rehberlik vazgeçilmez unsurlardır. Her kurumun teftiş hizmetleri, kendisine has özel amaçlan yanmda yukarıda belirlenen genel amaçlara yönelik olması gereklidir. Genel amaçlarm teftiş hizmetlerinde icra edilmesi için teftiş görevleri ile bu görevlerin gerektirdiği davranışların standart olması ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. YURTDIŞINDA DENETİM HİZM ETLERİNDE ETİK Her ülkenin ve dolayısıyla her kurumun çalışma özelliklerine, mevzuatma, faaliyet alanlarma göre denetim faaliyetleri farklılık göstermektedir. Bir ülkenin veya kurumun denetim sistemi aynen başka bir ülkeye şablon olarak uygulanması oldukça zordur. Denetim faaliyetlerinin verimlilik, tutumluluk, objektiflik, bağımsızlık ve etkinlik gibi uluslararası ölçekte kabul edilmiş standartlan vardır. Bu standartlar ülkeden ülkeye pek fazla farklılık 360 Kamu Etiği göstermezler. Bu açıdan ulusal ve uluslararası denetim ilkelerinden örnekler verilerek uygulayıcılara yardımcı olunması amaçlanmıştır. Profesyonel mesleklerde meslek mensuplannm uyacaklan etik kurallar, uluslararası kurumlarm ve uluslararası meslek örgütlerinin belirlediği ilkeler çerçevesinde şekillenmektedir. Bunlardan birkaçı aşağıda verilmiştir; ULUSLARARASI YÜKSEK (INTOSAI) ETİK İLKELERİ DENETİM KURUMLARI ÖRGÜTÜ 1953 yılında Küba’mn başkenti Havana’da gerçekleştirilen uluslararası kongre sonucunda bu örgüt cluştumlmuştur. Kuruluşundan sonra bağımsız ve siyaset dışı bir organizasyon olarak hızla gelişerek Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelerin yüksek denetim kurumlannm üyesi olduğu uluslararası bir organizasyon haline gelmiştir. 1992 yılmda ise etik ükeler tespit edilerek uygulamaya konulmuştur. Söz konusu kurallar sadece meslek etiğine ilişkin temel önermeleri içerecek şekilde hazırlanımş olup, ülkeler arasmdaki kültür, dil farklılıklan ile yasal ve sosyal sistemler arasındaki değişiklikler nedeniyle bu kurallann her ülke koşullarma uyarlanması gerekmektedir. INTOSAI Mesleki Etik Kurallan aşağıdaki başlıklar altmda belirlenmiştir. (Koçberber, 2008: 7173) 1- Dürüstlük, 2- Bağımsızlık, 3- Tarafsızlık, 4- Çıkar Çatışmasmdan Kaçmılması, 5- Meslek Sırlarmın Saklanması, 6- Mesleki Yeterlilik, 7- Mesleki Gelişime Açık Olma. Uluslararası Yüksek Denetim Kurumlan Örgütü (ENTOSAI) Etik İlkeleri etik faaliyetlerinde bir standarda gitmiştir. Hizmetlerinde yukarıda belirtilen yedi adet ilkeyi uygulamaya koymuştur. Örgüte üye olanlar bu ilkeleri yaşatmak zorundadırlar. ULUSLARARASI İÇ .DENETÇİLER ENSTİTÜSÜNÜN (HA) ETİK KURALLARI Merkezi, Amerika Birleşik Devletleri'nde bulunan Uluslararası îç Denetçiler Enstitüsünün (UAÎDE) 1941 yılında New York’da kurulmuştur. İç denetim: bir kurimıun faaliyetlerini geliştirmek ve onlara değer katmak amacıyla gerçekleştirilen bağunsız, tarafsız bir güvence ve damşmanlık sağlama faaliyetidir. İç denetçiler etik ilkeleri dört ana başlık altmda onbir davramş. ilkesinden ibarettir. Sözü edilen dört ana ilkeler şunlardır; 1- Dürüstlük, 2- Tarafsızlık, 3- Meslekî Ehliyet ve 4- Su: Saklamadır. İNGİLTERE KAMU HİZMETLERİNDE TEFTİŞ POLİTİKASI İngiltere’de kamu kesiminde yapılan teftiş hizmetlerinin standartlan belirlenmiştir. Belirlenen standart davramşlar, teftişi yapan görevlilere ve bulunduklan kurumlara rehberlik etmektedir. İngiltere’de teftiş hizmetleri aşağıdaki ilkeler çerçevesinde yürütülmektedir (Özeren, 2008). Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 361 1. İyileştirme amaçlı olmalıdır. 2. Çıktılara odaklanmalıdır. 3. Hizmetten yararlanamn perspektifinden bakmalıdır. 4. Risklerle orantılı olmalıdır. 5. Yöneticilerin öz-değerlendirme yapmasuu özendirmelidir. 6. Mümkün olduğunca, objektif kamtlardan yararlanmalıdır. 7. Karara vanrken yararlandığı (judgement) kriterleri açıklamalıdır. 8. Süreçler bakımmdan şeffaf olnıalıdır. 9. Teftiş kurulunki de dâhil, performansa gereken dikkati göstermelidir. 10. Tecrübelerden, düzenli aralıklarla, ders çıkarmalıdır. KANADA EMNİYET TEŞKİLATININ TEFTİŞ POLİTİKASI Kanada’mn en büyük eyaletlerinden biri olan Quebec eyaletinde polisin denetim politikası oluşturularak 09.02.2006 yılında uygulamaya konukauş ve bu politikaya ilişkin bilgiler aşağıya alınımştır (://www.msp.gouv.qc) . Amacı “Teftiş, Destek ve Damşma Müdürlüğünün (DİSCS) Teftiş Politikası, Quebec Polis Teşkilatı ve diğer denetim birimlerine profesyonellik açısından katkıda bulunmak ve bu müdürlüğün kuruluş amacını, görevini, değer ve vizyonunu, rolünü, sorumluluklarmı ve görev smırlarmı ortaya koymaktur. H ukuki Çerçeve Güvenlik Hizmetleri Bakanlığmm kuruluşuna ilişkin kanımun M-19.3 maddesi, Polis Teşkilatının faaliyetleri ve yetkilerini Güvenlik Hizmetleri B akanının tasarruftma vermiştir. Bu kanunun 9.maddesi gereği Bakan aşağıdaki yetkilere de haizdir; a-Olay sonrası polisle ilgili kanunlann uygulanması veya gözetimi, b-Polisle ilgili taltif ve terfi işlerinde koordinasyonu sağlamak, c-Polis faaliyetlerinin etkinliği ve suçlann durumunu değerlendirmek için doküman ve istatistik birimi oluşturmak, Teftiş Müdürlüğü, Polisle ilgili yasanm 268 ve 269 maddeleri gereği kurulmuştur. 269.maddesi. Bakana en az her beş senede bir veya istediği her an veya bir belediyenin, polisi temsil eden bir demeğin veya bir vatandaş grubunun istemi üzerine polis teşkilatım denetletme yetkisine haizdir. Teftiş Birimi (Müdürlük) Teftiş müdürlüğü 1995 yılmda kurulmuş, güvenlik hizmetleri ile ilgili bakan yardımcısma direkt olarak bağlıdır. 362 Kamu Etiği Vizyonu, misyonu ve değerleri Vatandaşlann kanunlara ve kişi özgürlüklerine saygılı olarak emniyetli ve rahat yaşam ortamlarma sahip olmalannı sağlamak İçişleri Bakanlığmm sorumluluğundadır. Müdürlüğün, Bakanlık görevlerinden kaynaklanan, Teşkilatı yüksek ideal ve standartlara ulaştuma görevi vardır. İçişleri bakanlığmm vizyonunu paylaşan müdürlük, teşkilatımn profesyonelliğini yükselterek vatandaşlarm güvenlik duygularım geliştirmeyi kendine görev edinmiştir. Müdürlüğün değerlerini; Do&ruluk. Dürüstlük ve Şeffaflık oluşturmaktadır. Rolü ve sorumlulukları Müdürlük, belediye polisi hizmet birimlerini. Ülkenin emniyet birimlerini her beş senede bir denetleme ile sorumludur. Bu amaçla, kendine intikal eden raporlarla, Bakan tarafından verilen talimatla, belediye polis teşkilatlarmdan, polis birimlerinden veya teftiş edilen diğer birimlerden gelen bilgilere göre inceleme veya soruşturma açar. Bu soruşturmada: ® Teşkilatlarm idari ve mesleki uygulamalan, ® Kontrol sisteminin yerindeliği ve verimi aynı zamanda görevini yaparken polis hizmetinin etkinliği, • Vatandaşlar verilen hizmetin kalitesi, • Çalışanlarm eğitim ve bilgi düzeyleri, • Kanun ve yönetmeliklere saygıh uygulama, • Müdahale ve operasyonlarda kullamlan gücün kanunlara uygunluğu, • Teşkilatlarm etkililiği ve verimliliği, ® Bakanm uygun göreceği diğer hususlar, inceleme konusu yapılır. Müdürlük, polislerin faaliyetlerindeki etkinliği artupak amacıyla, PoUs Teşkilatı Pratik Uygulamalar Müdürlüğü ve Quebec Polis Okulu ile diğer bakanlık birimlerinden gelen isteklerle yakından ilgilenir. Müdürlük, kendilerine kanunla verilen görevlerde istenilen düzeyde verim almabilmesi amacıyla diğer tüm kuruluşlara durumsal öneriler, değerlendirmeler, analizler sağlayarak danışmanlık yapar. Müdürlük, poUsiye >^Iâıîîarmdaki bilimsel ve geleceği kestirme geUşmelerini takip ederek kendini yeniler. Bu yenileme faaliyetleri, teftişin metatolojisi ile ilgili hazırlanan bir rehber kitapçıkta yer alır. Ana Prens!>; Teftiş yaparken çok farklı, karışık ve yetki'karmaşıklıklann bulunduğu değişik kurumlarla karşılaşılmaktadu:. Bu farklılıklara saygıh olabilmek içiıi teftiş hizmetleri de değişimlere adapte olabilecek hareket serbestîsine sahip olmalıdır. Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 363 Denetimin Tipleri; Müdürlük, şikayete bağlı olarak; tüm ve konuya göre spesifik (tematik) teftiş yapabilir. Tüm teftiş, belli sayıdaki müfettişlerin bir kurumun hizmetlerinin tümünün incelenmesidir. Tematik ise; belli bir konuya ilişkin yapılan teftiştir. Sınırlılıklar; Bir soruşturma sırasmda müfettiş, kendisine bildirilen bir fiilin suç oluşturduğuna kanaat getirirse, bu fiille ilgili tüm hususları açık, net ve detaylı bir şekilde yapılacak işleme esas olmak üzere yetkili makamlara ibraz edeceklerdir. Mevzuata göre yetkili olmadan bir suç şüphesiyle ilgili müfettişin resen işlem yapması olanaksızdır.” Kanada Polisi’nin teftiş politikasmdaM en önemli unsur, denetimlerinin merkezine inşam ve dolayısıyla vatandaşım almasıdır. Teftiş faaliyetleri doğruluk, dürüstlük ve şeffaflık etik değerler ekseninde yürütüldüğü ve vatandaşm güvenlikle ilgili algılannm yükseltilmesi hedeflenmiştir. Bu da etik değerlerin denetimde yoğunlukla uygulandığım göstermektedir. GENEL DENETİM STANDARTLARI Genel Kabul Görmüş Denetim Standartları denetim faaliyetleri açısmdan uyulması gereken asgari standartlardır. Sözü edilen standartlar denetim Icurallarımn bütününü kapsamamaktadır. Bunlar; Genel Standartlar, Çalışma Alara Standartlan ve Raporlama Standartlan olmak üzere üç ana gruba ayrılır ve toplam on adettir (http://www.tide.org.tr). Genel Standartlar, Mesleki Yeterlilik, Bağımsızlık - Tarafsızlık ve Mesleki Özellikler olmak üzere üç adettir. Çalışma Alanı Standartları; Planlama - gözetleme, İç Kontrol Sistemi ve Delil Toplama olmak üzere üç ilkesi bulunmaktadır. Raporlama Standartları; Süreklilik, Açıklayıcı Bilgiler, Görüş Bildirme ve Muhasebe ilkelerine uygunluk olmak üzere dört adettir. Genel Kabul Görmüş denetim standartlan yapılacak denetimin asgari standartlarım oluşturmaktadır. Denetim faaliyetlerinde bu standartlarm uygulanması etik bir gerekliliktir. ÜLKEMİZDE ETİK DENETİM Denetim faaliyetleri yönetimin ayrılmaz bir parçasıdır. Şüphesiz yönetimdeki değişmeler denetim faaliyetlerini de etkilemektedir. Kamu yönetiminde, kamu görevhlerine rehber olabilecek özel olarak düzenlenmiş genel bir etik ilkeler bütününe ait bir kanun bulunmamaktadır. Kamu yönetiminde etik uygulamalar, 1982 Anayasası, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, 1990 tarih ve 3628 sayıh Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu, 1996 tarih ve 4208 sayılı Kara Paramn Önlenmesine Dair Kanun, 1999 tarih ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanun ve tüzük ve yönetmeliklerle etik denetim faaliyetleri yürütülmekteydi. 364 Kamu Etiği Ancak son on yılda etik altyapısmı oluşturacak bazı gelişmeler meydana gelmiştir. Bunlardan bazılan aşağıya alınmıştır: • 2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, ® 2002 tarih ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu o 2003 tarih ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, e 2003 tarih ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, • 2004 tarih ve 5176 sayılı Kamu Görevlileri Etik Kurulu Kurulması Hakkmda Kanun ve 2005 tarihli ilgili Yönetmelik. Yukanda da belirtildiği gibi son yıllarda yapılan bazı yasal düzenlemelerle Türk Kamu Yönetiminin Denetim Sisteminde yeni değişimler gerçekleştirilmiştir. Bu değişimlerin başmda 5018 sayıh Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu gelmektedir. 5018 sayılı yasa ve bu yasaya paralel getirilen diğer bazı düzenlemelerle denetiin sistemi yeniden yapılandmimaya çalışılmaktadır. Bu yeniliklerden birisi de 5018 sayılı yasamn etik ilkeler oluşturulmasmı öngörüsü 67. maddesi gereği “Kamu İç Denetçileri Meslek Ahlak Kuralları” oluşturulmuştur (Koçberber, 2008: 77). KAMU İÇ DENETÇİLERİ MESLEK AHLAK KURALLARI 1 - Dürüstlük a) Doğruluk ve sorumluluk duygusuyla hareket eder. b) Hukuku gözetir, hukukun ve mesleğin gerektirdiği özel durum açıklamalarmı yapar. c) Kanun dışı bir faaliyete bilerek ve isteyerek taraf ohnaz veya iç denetim mesleği ve idare açısından yüz kızartıcı eylemlere girişmez. d) İdarenin meşru ve etik amaçlarma saygı duyar, katkıda bulunur. e) Aldıklan kararlarda kamu yararmı göz önünde bulundurur 2- Tarafsızlık, Nesnellik, Bağımsızlık a) Görev alamndaki soranları ve konulan ele alma konusunda bağımsız ve tarafsızdır. b) Bağunsızlıklamu her türlü siyasi etkiden korur. c) Bireysel ya da kurumsal iç veya dış menfaat ve baskılara karşı durur. d) Denetlenen birim ve diğer taraflarca ileri sürülen bilgi ve görüşleri alır, ancak kararlarını özgür iradesiyle oluşturur. e) Denetim raporlarım doğru ve nesnel biçimde hazurlar (sonuçlar yalnızca elde edilen kamtlara dayah olmah ve denetim standartlanna uygun olarak birleştirilmelidir) Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 365 f) Değerlendirmelerinde tarafsızlığmı ihlal eden veya iUal edebilecek herhangi bir faaliyet veya ilişkinin içerisinde yer almaz. Bu durum, idarenin çıkarlarıyla çatışabilecek faaliyet veya ilişkiler için de geçeriidir. g) Denetçinin profesyonel yargılama zedeleyebilecek hiçbir menfaat kabul etmez. yapmasuu zedeleyen veya h) Bildikleri halde açıklanmaması durumunda denetlenen faaliyete ilişkin raporun sıhhatini bozacak tüm önemli bulgulan ortaya koyar 3- Gizlilik a) Görevleri sırasmda elde ettikleri bilgilerin korunması ve kullamiması konusunda ihtiyath olur. Ancak, yasadışı olan veya ahlaki sayılmayan herhangi bir faaliyeti mevzuat gereği yetkili makamlara bildirir. b) Sahip olduklan bilgileri, kişisel menfaatleri için veya hukuka aykın olarak ya da idarenin meşru ve etik amaçlarma zarar verebilecek tarzda kullanmaz. 4- Yetkinlik (Ehil olma) a) Sadece görevin gerektirdiği bilgi, beceri ve tecrübeye sahip olduklan işleri üstlenir. b) İç denetim hizmetlerini, kamu iç denetim staudartlarma uygun bir şekilde yerine getirir, c) Kendi yeterlilik ve hizmetlerinin etkinlik ve kalitesini devamlı geliştirir. Ülkemizde modem denetimin yapıldığı pek çok kurum ve kuruluş bulunmaktadur. Bunlardan birkaçı; Sayıştay, Maliye Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı ömek olarak verilebilir. Denetim etiğim faaliyetlerine uyarlayan Maliye Müfettişleri Etik İlkeleri ömek olma bakımından aşağıda verilmiştir: T.C, BAŞBAKANLIK MÜFETTİŞLERİNİN ÇALIŞMA ANLAYIŞI VE AMACI Yukarıda da belirtildiği gibi, teftiş anlayışı bazı ifade değişikliklerine rağmen değişik kurumlarda aym amaca yöneliktir. Başbakanlık teftiş hizmet anlayışma ait bazı görüşler aşağıda verilmiştir (www.bmder.org.tr). Başbakanlık Müfettişleri bu esastan hareketle; 1- Bütün Kamu Kurum ve Kuruluşlarmda ve Kamu İktisadi Teşebbüslerinde teftiş ve denetimin etkin bir şekilde yürütülmesini engelleyen hususlan ve mükerrerlikleri tespit etmek, 2- Yapılan işlem ve çalışmalar ile amaca yönelmede kullamlan yöntemlerin uygunluğunu, kamu harcamalarının yerinde olup olmadığım denetlemek, 3- Mevzuattan ve standartlardan sapmalar varsa, bunları belirtmek ve ekonomik, sosyal, idari, hukuki nedenleri tahlil ederek, sapmalann düzeltilmesi; 366 Kamu Etiği İş ve hizmet verimi ile kamu işletmelerindeki verimliliğin, üretimin ve kalitenin optimal ve rasyonel bir düzeye çıkartılması için öneriler geliştirmek, amacını göz önünde tutarlar. Başbakanlık Müfettişleri, etkin, verimli, iktisadi ve caydmcı bir denetim sistemini öngören modem teftiş anlayışım benimsedikleri görülmektedir. MALİYE M ÜFETTİŞLERİ M ESLEKİ E T İK İLK ELERİ Maliye Teftiş Kurulu, hizmetlerinde şeffaflığın sağlanması ve etik ilkelere dayalı bir denetim anlayışımn kurumsallaştınlmasını esas amaç olarak kabul etmiştir. Maliye Müfettişleri Mesleki etik ilkeleri aşağıda verilmiştir(http://www. bumko.gov.tr). 1- Temel Çalışma Etiği Maliye Müfettişleri, kendilerine Anayasa ve ilgili mevzua gereği verilen görevleri; doğruluk, tarafsızlık, bağımsızlık ve adalet ilkelerini esas alarak, toplum yararını sağlayacak şekilde yerine getirmeleri esas alınmıştır. 2- Topluma Karşı Sorumluluk Maliye Müfettişleri kanunlarla kendilerine verilen görevleri yerine getirirken; • Toplumun güven ve saygısım kazanacak şekilde bir çahşma anlayışı için­ de hareket edeceklerdir. e Toplum yaran her şeyin üzerinde tutulacaktır. • Kamu yönetiminde hukukun üstüıüüğünü sağlamak amacıyla, kamu hiz­ metlerinin hukuka uygun olarak yürütühnesi, kamu hizmetlerinde eşitlik, tarafsızhk ve adaletin sağlanmasını denetim görevinin temel amacı olarak kabul ede­ ceklerdir. » Kamu yönetimi kaynaklarınm etkin ve verimli bir şekilde toplum yaran için kullamimasımn sağlanması için, üzerine düşen denetim ve yol göstericilik görevini layıkıyla yerine getirecektir. • Toplum nezdinde kendisine duyulan güven ve saygıyı zedeleyecek her türlü davramştan titizlikle kaçmacaklardır. 3- Mesleğe Karşı Sorumluluk Maliye Müfettişleri görevlerini icra ederlerken, mesleğin geliştirilmesi ve saygınlığmm korunması amacıyla; • Doğruluk, dürüstlük, tarafsızlık ve adalet ilkelerini kendilerine temel ça­ lışma anlayışı olarak kabul edeceklerdir. e Yüksek ve kusursuz davramş standartlarım benimseyeceklerdir. « Mesleğin saygınlığım zedeleyecek her türlü davramştan kaçınacaklardır. » Mesleki bilgi ve birikimlerini sürekli olarak geliştireceklerdir. Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 367 o Kendi aralarında iyi ilişkileri ve işbirliğini geliştirecek tarzda davranacak­ lardır. 8 Kamu yararını her türlü kişisel yararın üstünde tutacaklardır. 9 Hiçbir politik tesirin etkisinde kalmayacaklardu:. 4- Denetlenen Birimlere Karşı Sorumluluk Maliye Müfettişleri denetim görevini yerine getirirken; e Denetimin esas amacmın idarenin işlem ve eylemlerinin hukuka uygım olarak yerine getirilmesine yardımcı olmak ve idareye yol gösterici olarak icra edeceklerdir. o Denetlenen kurum ve kişilere karşı tam bir tarafsızlık ve objektiflik içinde olacaklardır. • Denetlenen konulan ele alırken tarafsız, objektif ve bilimsel yaldaşım içinde olacaklardır. Denetlenen birim hakkmda görüş oluşturulurken, denetlenen birimlerin sunduğu her türlü bilgi ve görüş değerlendirmeye esas alınacaktır. Köldü denetim kurumlarmı bünyesinde barmdıran Maliye Bakanlığı teftiş standartlarım oluşturarak uygulamaya koymuştur. Belirlenen etik ilkeler eğitimlerle içselleştirilmeleri sağlanmaktadır. KOLLUK (POLİS) HİZMETLERİNDE DENETİM ETİĞİ Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde teftiş ve denetim hizmetlerinin yürütülmesi için 2 Haziran 1937 tarihinde Teftiş Kumlu Başkanlığı yürürlüğe giren 3201 Sayıh Emniyet Teşkilatı Kanununun 16. Maddesi gereğince kurulmuş olup, çalışma esas ve usulleri Teftiş Kurulu Tüzük ve Yönetmeliğinde belirlenmiştir. Teftiş Kurulunun kuruluş amacı, Emniyet Geiıel Müdürlüğüne bağh ve ilgili kurumların kanunlara göre teftiş, inceleme ve soruşturma işlemleri yürütmek. Emniyet Genel Müdürlüğü'nün amaçlarım daha iyi gerçekleştirmek, mevzuatı, plan ve programlarına uygun çalışmalarım sağlamak amacıyla gerekli önerileri hazırlamak ve Genel Müdür tarafmdan verilecek benzeri görevleri yasalar çerçevesinde inceleme, soruşturma ve teftişlerini yapmaktır. KOLLUK (POLİS) HİZMETLERİNDE TEFTİŞ FAALİYETLERİNİN AMAÇLARI Her teşkilat, sahip olduğu kaynaklarla amaç ve görevlerini etkili ve verimli bir şekilde gerçekleştirmek için her türlü yöntemleri uygulamaya koymak ister. Yürütülen faaliyetleri amaçlara yakınlığım gözetim ve denetim altmda tutarak kontrol eder. Yönetim faaliyetlerinin içeriği genişledikçe doğal olarak denetim ihtiyacı da o denli artmaktadn-. Önemli olan artan denetim ihtiyaçr klasik denetim boyutunda değil de çağdaş denetim boyutunda gelişme göstermesidir. 368 Kamu Etiği Polis Teşkilatında yürütülen denetleme hizmetlerinde gelişim ve değişimlerin paralelinde gerekli yenilik ve değişimler uygulanmaktadır. Bu değişimler paralelinde teftişin amaçlan şu başlıklar altmda toplanabilir (Tutkun, 2008). 1- Teftiş ile kuruluşlarda kanun, tüzük, yönetmelik ve talimatlarla uygun davramlıp, davramimadığmın yam sıra etkin ve verimli hizmet verilip, verilmediği de araştırılmalıdır. 2- Teftişin yapıcı, objektif ve verimli olabilmesi için; teftiş öncesinde, kuruluştaki hizmet standartlarının, bir diğeri ile kıyaslamaya imkân verecek biçimde, objektif olarak tespit edilmesi gereklidir. 3- Teftiş, gelecekte hata yapmayı önlemeye yönelik olmahdu:. 4- Teftişte tenkit ve tavsiyeler; mevzuatm lafzma değil amacına (ruhuna) uygun ohnalıdur. “Tespit edilen" durum ile “Mevzuaf’ birlikte ele alınmalı; nelerin yapılabilir olduğu düşünülerek, yapılabileceklerin en iyisi tavsiye edilmelidir. 5- Teftişte, görevliler eğitilmelidir. Ayrıca elde edilen sonuçlarm her türlü eğitim program lam a yansıtılması sağlanmalıdır. 6- Teftiş, merkez ve taşra birimleri arasında; hizmetin en iyi şekilde yapılması için koordinasyon ve iletişimi sağlamaya yardımcı olmalıdır. 7- Teftiş şahısların değil, teşkilatm eylem ve faaliyetlerinin ne derecede verimli, etkili ve amaca uygun olduğunu aramaya yönelik olmalıdır. 8- Teftişte istatistiklere yansımayan, unutulan, yansıtılmayan teşkilat iş ve işlemleri mutlaka tespit edilmelidir. Teşkilatın her türlü iş ve işleminin istatistiklerde görünür hale gelmesi sağlanmalıdır. Performans değerlendirilmesinde kullamimahdır. 9- Teftişin arzulanan neticeyi verebilmesi için teftiş sonuçlarına; Genel Müdürlük ve taşra teşkilatı da; her kademedeki görevliler tarafmdan gerekli önem, öncelik ve ağırlık verihnehdir. Yukarıdaki teftiş amaçlarına bakıldığmda, teftişin amaçları yamnda ihtiyaçların da belirtildiği görülmektedir. Diğer taraftan amaçlarm hizmet odaklı olarak belirlenmiş olduğu söylenebilir. Bımun yamnda görevi yapanlarm ihtiyaçlarının da göz önünde bulundurulması gerektiği düşünülmektedir. Bir meslek grubunda etik ilkelerin tespit edihnesi oldukça önem arz etmektedir. Çünkü ana etik değerler diğer birimlerin etik faaliyetlerine de temel olmaktadırlar. Kurumun etik ilkeleri tespit edilmediğinde, kuruma ait birimlerin etik faaliyetleri derli toplu metinlerden uzak olmakta, bunun da meslek memurlarımn etik eğitimi ile ilgili gelişmelerinin önünde engel oluşturduğu değerlendirilmektedir. Türk PoUsi etik değerleri 1902 yılmda polis okullarmda “Meslek Terbiyesi” derslerinde verilmeye başlanmışti. 1910 yılmda Öğretmen Emniyet Müdürü Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 369 İbrahim Feridun tarafından “Polis Efendilere Mahsus Terbiye ve Malumat-ı Meslekiye” adlı kitap yazılmış ve polis okullarında ders kitabı olarak okutulmuştur (Şahin, 2001; 76). Ülkemiz polisinin etik kurallan polis yemini içerisinde bulunduğu İçli tarafmdan belirtilmektedir (İçli, 2001: 73). 1988 yılmda Emniyet Genel Müdürünün imzasıyla yayınlanan yaklaşık 250 maddelik “Polis Disiplinine, Merasim ve Topluluklardaki Rolüne ve Polis Karakolları ile Vazifelerine Dair Talimatname” etik ilkeler olarak yürürlükte olduğu belirtilmektedir (Yılmaz, 2001: 82). Türk Polisinin sekiz köşeli Polis yıldızında yaklaşık elli üç adet poliste bulunması gereken özellikler polis etik ilkeleri olarak değerlendirilmektedir. Tüm bu değişik değerlendirmeler; Türk polisinia derli toplu bir etik metni olmadığım göstermektedir. 2007 yılmda, Polis, Jandarma, Sahil Güvenlik ve Gümrük Teşkilatları için “Kolluk Etik İlkeleri “ oluşturularak uygulamaya konulmuştur. Hazırlanan etik ilkeler Genel Kolluk Güçleri için kaleme alınmış ve Avrupa Polisi Etik İlkeleri paralelinde hazırlanmıştır. Kolluk Etik İlkeleri, yukanda da belirtildiği gibi, Avrupa Etik Yönetmeliği referans alınarak benzer formatta hazırlanmıştır. Ancak içeriği aym kalmak şartıyla format kolay öğrenme yöntemleri doğrultusunda gözden geçirilmelidir. Türk Kolluk etik İlkeleri; Genel Prensipler, Kurumun uyması gereken etik ilkeler, görevlinin uyması gereken etik ilkeler şeklinde kolay öğrenme teorilerine uygun olarak sımflandmiımş ve genel başlıkları aşağıda belirtilmiştir: 1^ Kolluk Personelinin Görevleri, 2- Hizmet Anlayışı, 3- Hesap Verebilirlik ve Denetim, 4- Kolluk Yargı İlişkileri, 5- Kolluğun Eğitimi, 6-Kolluk Personelinin Haklan, 7- Kolluk Personelinin Nitelikleri, 8- Kolluk Uygulama ve Müdahaleleri, 9- Adli Soruşturmalar. Türk Kolluk Görevlileri Etik İlkeleri metninin giriş bölümünün ikinci fıkrasında; “Kolluk Etik İlkeleri, kolluk personelinin görevini yürütürken uyması gereken ilkeleri belirlemek, görevin yerine getirilmesinde adalet, tarafsızlık, dürüstlük, liyakat, saydamlık ve hesap verebilirlik ilkelerine bağlı kalarak halkın güvenini tesis etmek amacıyla hazırlanmıştır". İfadesiyle kolluğa bir rehber niteliğinde genel etik ilkeler verilmiştir. Bunlar; Adalet, Tarafsızlık, Dürüstlük, Liyakat, Saydamlık ve Hesap verebilirlik ilkeleridir. Bu ilkeler denetim etiğinin alt yapışım oluşturmuştur. Aynca, aym metnin 2.maddesinde “Hizmet Anlayışı” olarak; "Kolluk birimleri, görev ve hizmetin yerine getirilmesinde hukukun üstünlüğü, kamu yararını gözetme, tarafsızlık, katılımcılık, şeffaflık, hesap verebilirlik, hizmetin sonucuna odaklilık ve sürekli gelişim ilkelerini esas alır" ibaresiyle denetim etiğinde gözetilecek hizmet anlayışım açık ve net bir biçimde ortaya konulmuştur. Toplumun huzur, düzen ve güvenliğini, vatandaşların can, mal ve namusunu korumakla görevli Kolluk (Polis) Teşkilatımn, hedeflediği amaçlara ulaşmasmı; 370 Kamu Etiği halkın sevgi, saygı güven ve desteğini kazanmaya dürüst, tutarlı ve içten davranışlar göstermeye mesleğin gerektirdiği bilgi, beceri tutum, inanç ve davramşlara sahip ohnaya bağh olduğu, bunlann var olup olmadığmın anlaşılmasmm da iyi bir denetim ve ile olacağı kuşkusuzdur (www.egm.gov.tr). PoUs Teşkilatmda genel etik ilkelerde görüldüp gibi “Denetim Etiği” de metin haline getirilememiştir. Denetimde etik ilkelere uygunluk; idarenin yaptığı eğitim faaliyetlerinde, müfettişlerin yazıh ve yazılı ohnayan disiplin kuralları ve denetimle ilgili gelişmeleri takip ederek hizmetlere yansıttıkları görülmektedir. Emniyet Genel Müdürlüğü, Avrupa İnsan Haklan Mahkemesinin Ülkemiz ile ilgili verdiği kararlar gözetilerek bu almdaki uygulamalann yeniden ele alındığı ve şekillendirildiği görülmektedir. Ülkemizde Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesinin getirdiği kriterle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlan ve Avrupa Polis Etiği Yönetmeliği çerçevesinde şekillenecek davramş modeU oluşturmak mutlak surette gereklidir (Karakuş, 2009). Bu amaçla, 1979 yılında hazırlanan ve halen yürürlükte olan Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü, yeni değişim ve gelişimlerin paralelinde hazurlanmakta olduğu öğrenilmiştir. Bu çalışma; etik ilkelerin hazırlanması kadar mevcut mevzuatta etik ilkeleri olumsuz etkileyebilecek maddelerin de kaldırılması da o derece önemli olduğu değerlendirilmektedir. Etik ilkelerin hazırlanması kadar onlarm içselleştirilmeleri de o kadar önemlidir. Haznrlanan etik ilkelerin yerleştirilebilmesi, tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, bu standartlarm kurumsal bir yapı tarafından hazırlanması, uygulamanm takip edilmesi, aksayan alanlarda çözüm önerileri getirilmesi ile mümkündür. Bu amaçla katkı sağlayacağı düşüncesiyle bazı örnek olaylar aşağıda verilmiştir; Olay:l “23.02.2008 tarihinde Emniyet Müdürlüğüne gelen bir elektromk ihbar mektubunda; adresi verilen bir kahvehanede kumar oynatıldığı ve polis ekip arabalarmm buraya uğrayarak rüşvet aldıklarımn bildirilmesi üzerine belirtilen kahvehane seyyar gözleme aracı ile izlenmiş ve gece geç saatlerde 88 156 kod nolu ekibi amlan kahvehane önünde durduğu, iki kişi olan ekip görevlilerine Merkür yerden siyah poşet içerisinde bir paket verildiği, memurlarm kahvehaneye girip çıktıklanmn görülmesi üzerine söz konusu poUs görevlilerinin R.Y ve H.S oldukları tespit edilmiş ve haklarmda tahkikat açılarak Başkomiser soruşturmacı olarak tayin edilmiştir. Memurlarm alman ifadelerinde olayi doğruladıklan ancak ahnan poşetin tamdıkları komiser A.E nin ricası üzerine kahvehaneden H.P isimli şahıstan aldıklarım ve komisere verdiklerini beyan etmişlerdir. Amlan komiser A.E olayı doğruladığım, dekorasyon işiyle ilgilenen H.P den çay ve şeker sipariş ettiğini belirtmiştir. Soruşturmacı bu bilgiler ışığında komiser E.A’mn EÖDT 8/7 maddesi gereği meslekten çıkartma cezası ile cezalandırmasını önerdiği anlaşılıraştır. Ancak, Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 371 soruşturma dosyasını inceleyen Disiplin Kurulu, suç sübuta ermediğinden ceza tayinine gerek olmadığma karar vermiştir.” Değerlendirme-, Soruşturmacı paketi gönderen H.P’ nin ifadesine başvurmadan ve hiçbir delile dayanmadan ceza teklif etmesi teftişin tarafsız ve dürüstlük unsurlarına uygun yapılmadığını ortaya koymuştur. Diğer taraftan, soruşturmacı ile samgm arasmda önceden bir husumet olduğunun ortaya çıkması bu yöndeki eleştiriyi doğrulamıştır. Ayrıca, aym ilden soruşturmacı tayin edilmesinin sakıncalanndan birisine de örnek oluşturmuştur. Olay: 2 “Emniyet Genel Müdürlüğü’nün Gölbaşı atış poligonu’nda atış kayıtlan sırasında bir polis memurunun üstlerine karşı olumsuz bir davramş sergilediği iddiasıyla yapılan şikâyet üzerine iki Polis Başmüfettişi görevlendirilmiştir. Müfettişler, tahkikatın daha detayh yapılması için yetki talep ederek, yalnız polis memuru ile sınırlı tutmayıp Eğitim Daire Başkanlığım da kapsayacak şekilde soruşturmayı genişletmişlerdir. Müfettişler mevcut ve 20 seneden beri atış yapılan yerin fiziki durumunun çok elverişiz olduğundan bahisle buraya yeterli bir mekân yapıhnası gerektiği ve bunun için Daire Başkamnm ihmali olduğu ve bu yönde ifadesine başvurulmuştur. Daire Başkam buraya atış poligonu yapılması için gerekli çahşmaları başlattığmı ifadesinde belirtmiş ancak müfettişler bu bilgi ve belgelerin kendilerine gönderilmesi durumunda meselenin hallolacağım ifade etmişlerdir. Daire Başkam, amlan yerde daha elverişli bir atış poligonu yapılması ile ilgili gerekli çalışmalan zamamnda ilgili yerlere bildirmiş ancak; amlan yere “Daha detayh bir pohgon yapılması çahşmalâr devam ettiğinden geçici olarak herhangi bir yapınm yapıhnası uygun görülmemektedir” şeklinde alman cevabi yazılar müfettişlere gönderilmiştir. Soruşturma sonucunda müfettişler “denetim görevini yerine getirmeme” suçundan Daire Başkam hakkmda 4 ay kıdem indirimi cezası talep etmişlerdir. Yüksek Disiplin Kurulu ceza tayinine mahal olmadığı yönünde karar alarak dosyayı işlemden kaldırmıştır.” Değerlendirme 1Müfettişler soruşturma sırasında kanaatlerini belirtmemelidirler, 2Müfettişler, önyargıdan uzak objektif davranmalıdırlar, 3- Sanık lehine olan bilgiler de toplanmalıdır, 4- Söz konusu yerde yeni bir poligon yapılmasım müfettişler ortaya çıkartmahydılar, 5- Müfettişler soruşturmanm tüm süreçlerinde taraflarla iyi iletişim kurmalıdırlar, 6- Olayla ilgili idareye rehber olabilecek yararh, geliştirici bilgiler derlenmelidir, 7- Klasik teftiş yerine modem teftiş anlayışıyla hareket edilmelidir, 8- Cezalandırmaya odaklanmamalı, rehberlik etme, güven verme, adil ohna gibi denetim unsurlan gözardı edilmemelidir. 9- Teftiş süreçlerinde samklarm psikolojik durumları nedeniyle tutum ve davramşlarmda değişiklikler yaşanabilmektedir. (İfadeler snasmda rahat oturma ve hatta bacak bacak üstüne atabilme, v.s) Bu tür davramşlar 372 Kamu Etiği soruşturmacılarm kararlatma \yansimamalidur. Soruşturmacılarm profesyonel tutum ve davramşlan da burada ortaya çıkmaktadır. Modem denetim etiği, haklılığm veya haksızlığm ortaya konulmasıyla sınırlı değildir. Kişilerin şeref ve erdemlerini korumakta, ulusal ve toplumsal yaran gözetmekte, Devlete rehberlik yapmakta, hukuku güçlendirmekte ve önleyicilik fonksiyonu ile masraflan azaltmakta ve çalışma şevkini yükseltmektedir (Antalya-teftiş.gov.tr). SONUÇ 1- Başanlı örgütlerde görülen değişim ve gelişmelerin denetimle sağlandığı söylenebilir. Bu örgütler, denetimin soğuk ve ceza ağırlıklı yüzüuden ziyade geliştirici ve rehberlik yüzünün ön planda sürekli olarak tutabilen örgütlerdir. Hatta bu yönetimlerde denetimler, araştırma ve geliştirme birimleri gibi örgütün amaçlarına ulaşmada etkin rol oynamaktadurlar. 2- Yönetimlerin kalitesini, örgütte uygulanan denetim politikalannm büyük ölçüde belirlediği bir gerçektir. Yönetimde önemli bir fonksiyonu icra eden denetimin evrensel etik kurallarla besleyerek etkin denetim etiği oluşturmak artık gereklilik haline gelmiştir. 3- Kolluk (Polis) yönetiminde “Kolluk Etik İlkeleri” temel almarak “Denetim Etiği” oluşturulmalıdır. 4- Kolluk örgütlerinde denetim etiği ile çelişen denetim mevzuatı insan merkezli olarak gözden geçirilmelidir. 5- Etik ilkeler ve özellikle denetim etik ilkeleri bir rehber kitapçıkta toplanarak, demokratik denetim, kolluk hizmetlerinde yaygınlaştınlması çalışmaları hızlandmimalıdır. 6- Denetim yapamn, denetimle ilgili herkesin düşüncesine açık olması ve denetim süreçlerinin tamamına denetlenenin katılmasınm sağlanması etik sorumluluk olmalıdır. 7- Kolluk hizmetlerinde yürütülen denetim hizmetleri, geleceğe dönük hata önleyici geliştirici, bilimsel yöntemlere ağırlık vermeyi, rehberliği ön gören bir kaliteye taşınmalıdu:. 8- Denetim, kolluk hizmetlerine değer katmak ve geliştirmek amacıyla, verimlilil^ tutumluluk ve etkinlik odaklı olarak geliştirilmelidir. 9- Denetim etiği, mesleki temel eğitimlerde bir program dâhilinde içselleştirilmesi sağlanmahdır. 10- Etik ilkeler uygulama ve ömek olaylarla gelişirler. Kurumlarm yaptırdıklan tefitiş faaliyetlerindeki ömek olaylar denetim etiğinin gelişmesi bakmamdan eğitun konusu yapıhnahdu:. Aym zamanda denetçiler arasmda yatay iletişimi de sağlayarak denetim etiğinin içselleştirihnesine de yardımcı olmaktadır. Kolluk Denetiminde Etik İlkelerin İçselleştirilmesi 373 11Teftiş Daire Başkanlığının internet sitesinde yer alan “Teftiş Kurulu, aktif görev verilmek istenmeyen kişilerin yeri olmaktan çıkarılmalı, kurulun görev yapak isteyenlerin yeri olması sağlanmalıdır" deyişine çözüm bulunmasının, denetim hizmetlerinde etik uygulamalan daha da güçlendireceği değerlendirilmektedir. KAYNAKÇA Aydm, İ. (2003), Eğitimde,Öğretimde Etik, Pegem-A Yayınları, Ankara. Aydm, M. (1986), Çağdaş Eğitim Denetimi, İM Yaymcılık, Ankara Başar, H. (1998), Eğitim Denetçisi, Pegem Yayınlan, Ankara İçh, G,T. ( 2001), “Polis ve Etik Kurallar Gereksinimi”, Polis Meslek Etiği, Polis Akademisi Karakuş,0. (2005), “ Emniyet Teşkilatının Yeniden Yapılanma Çahşmalarmda Hulmk Müşavirliği”, http://wAvw.caginpolisi.com.tr/49/10-11-12-13 .htm (20 .02. 2009) Koçberber, S. (2008), “Dünyada ve Türkiyede Denetim Etiği”, Sayıştay Dergisi, Ocak-Mart, s.65 89.http://www.sayistay. gov.tr/ yayin/dergi/icerik/ der68m4.pdf, 19.03.2009) Letn, (2000), “Communication and public contact”, LETN Training Programme. Eğt.Dai.Bşk./EGM Miller,L. S.Hess K. M. (1997), The Poliçe İn The Com munity,Strategie For The 21st C entury, An-İntemational Thomson PubUshing Company, Minnesota. Pehlivan,!. (1998), Yönetsel,Mesleki ve Örgütsel Etik, Pegem Yayınları, Ankara. Özeren, B. (2008), “İngiltere Kamu Hizmetlerinde http://www.bmder.org.tr/ makale 11.htm (03.04.2009) Teftiş Politikası” Özlem, D. (2004), E tik Ahlak Felsefesi, İnkılâp Kitapevi,İstanbul Şahin, E. (2001), 1907’ den 2000’e Polis Okulları, Emniyet Genel M üdürlüp Basımevi, Ankara. Taymaz, H.(1978), Teftiş, Yargıçoğlu Matbaası,Ankara. Taymaz, H. (2005), Eğitim Sisteminde Teftiş, Pegem-A Yayınlan, Ankara. Tutkun, Y. (2008), “Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kumlu Başkanlığı,Cevaplı Teftiş Raporu Uygulama Yöntemi” http://www.caginpohsi.com.tr/ 77/22-23-24-25. htm (09.02.2009) Uluğ, F. (2004), “Kamu Denetim sisteminde Yeniden Yapılanma” Amme İdaresi dergisi. Cilt 37, Sayı 2, Haziran, s.97-121, 374 Kamu Etiği Yılmaz, T. ( 2001), “Polis ve Etik Kurallar Gereksinimi”, Polis M eslek Etiği, Polis Akademisi Yaymlan, Ankara www.egm.gov.tr/daire.teftis.asp+egm(12,02.2009) http://www.msp.gouv.qc.ca/police/services police/inspection (http://www. bumko.gov.tr/ proje/proje4/ etikmeskural.htm.02.02.2009.) .pdflı03.03.2009~) dokuman/ www.antalvateftis.gov.tr/teftis/dosva/Mufeetislikf20.02.2009’> http://www.tide.org.tr/TIDEWEB/IcSavfa.aspx7f20.03.2Q09) www.egm.gov.tr/daire.teftiş(22.2.2009) UYGULAMALI MESLEK ETİĞİ MESLEK “ETIK”LERI ETİKTEN BAĞIMSIZ MIDIR? Zeynep İspir TOPRAK* Özet Günüm üzde etik v e ö zellik le m eslek etikleri hakkmdaki tartışmalann yaygınlık kazandığı görülmektedir. “M eslek etikleri” alanına gösterilen bu ilgi, farklı m eslek gruplannm oluşturduklan m eslek kuralları türünden normlarla, kamu kurumlannda v e diğer kuruluşlarda yaygınlaşan etik kurullarla som ut görünüm kazanmaktadır. Ö zellikle teknoloji ve tıp alanındaki ilerlem eler tıp, hukuk gibi farklı disiplinleri etik boyutuyla ilgilendiren yeni tartışmalan ( örneğin b ioetik alanında ötenazi, transplantasyon g ib i) gündem e getirmektedir. B u bildiride felsefen in bir disiplini olan etiğin , anlamı ve değişik anlaşılış tarzlan üzerinde durularak, toplum sal ahlaktan v e “ahlaklı” davranm aya ilişkin normlardan farklılığı tartışılacak, m eslek etiklerinin etiğin bu anlam lanyla ilişk isi irdelenm eye çalışılacaktır. Etik eylem de bulunm ak bakımından m eslek kurallarının nerede durduğunun v e yeterliliğinin sorgulanacağı bildiride, değerlendirm e etkinliğinin etik içerisindeki yerine v e m eslek kurallan bakımından önem ine de değinilecektir. B u değeriendirm eler ışığında etik ve m eslek etiği kavramlarının birbirinden bağım sız e le alınıp alınam ayacağı ortaya konm aya çalışılacaktır. “İnsanlar normlara göre davranmaya zorlanabilirler, ama etik eylemde bulunmaya zorlanamazlar. Bu her kişinin ancak kendi hesabma öğrenebileceği bir şeydir.”' GİRİŞ Günümüzde etik ve özellikle meslek etikleri hakkmdaki tartışmaların yaygınlık kazandığı görülmektedir. “Meslek etikleri” alamna gösterilen bu ilgi, farklı meslek gruplannm oluşturduklan meslek kuralları türünden normlarla, kamu kurumlarmda ve diğer kuruluşlarda yaygınlaşan etik kurullarla somut görünüm kazanmaktadır. Özellikle teknoloji ve tıp alanmdaki ilerlemeler tıp, hukuk gibi farklı disiplinleri etik boyutuyla ilgilendiren yeni tartışmalan (örneğin biyoetik alamnda ötenazi, transplantasyon gibi) gündeme getirmektedir. Bu tartışmalann kaynağım görebilmek, ineslek etiği olarak adlandmlan kavramın neye işaret ettiğini gösterebilmek için etiğin ne olduğuna ilişkin bir belirlemede bulunmak gerekli görünmektedir. Bu çahşmada etiğin ahlakla iUşkisi, felsefi etik ve meslek etikleri ilişkisi İoanna Kuçuradi’nin konuya iKşkin belirlemeleri temel almarak incelenmeye çahşılacaktu:. I) ETİK KAVRAMI Kökeni Yunanca’daki “ethos” sözcüğüne dayanan etik farklı anlamlarda kullamimaktadır.* “Etik” ve “ahlak” sözcüklerinin, etiğin ahlakla aym anlamda * Araş. G ör., Ankara Ü niversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk F elsefesi v e S osyolojisi A nabilim Dalı 376 Kamu Etiği görünmesine yol açacak şekilde birbirinin yerine kullanılması (Tepe, 2004 :12) birtakım sorunları beraberinde getirmektedir; çünkü değinildiği üzere ahlak birbirinden farklı anlamlarda kullanılabilmekte, bu anlamlardan yalnızca bir tanesi etikle örtüşmektedir. (Tepe, 2004 :12) Ahlakın üç farklı anlamını belirtmek gerekirse ilk olarak, değişik ve değişken değer yargıları ve davramş kurallarmdan oluşan anlamda ahlaktan söz edilebilir.^ Gruptan gruba, farklı ahlaklarm iç içe, yan yana bulunduğu çevrelerde, kinai zaman kültürden kültüre değişiklik gösterebilen “bu tür değer yargılanmn değerlendirme ölçütü olarak, değer bilgisine (kişilerin ve eylemlerinin değerinin bilgisine) götürmediği” görülmektedir. (Kuçuradi, 1988: 22) İldnci anlamda ahlak, daha çok ahlaklılık şeklinde dile getirilebilecek türdendir. (Tepe, 2004 :13, Kuçuradi, 1988 :30) Bunlar “sözünde durmak gerekir”, “işkence yapmak kötüdür” gibi önermeler şeklinde karşımıza çıkabilirler ve gruptan gruba veya zaman içinde bir değişme göstermeyen yargılardır. (Kuçuradi, 1988 :22) Ahlak birinci anlamıyla, etik eylemde bulunmak için önem taşıyan doğru değerlendirmeye imkan vermemektedir. İkinci anlamıyla, yani değişiklik ve değişkenlik göstermeyen yargılar olarak ele almdığmda da, ahlakm bu anlamınm her zaman doğru değerlendirme için bir ölçüt sunamayabileceği söylenebilecektir. Kuçuradi’ye göre kişi eylemlerine yalmzca genel değer yargılan açısmdan bakıldığında ve “yalan söylemek kötüdür”, “sözünde durmak iyidir” gibi yargılar değer ölçüsü olarak almdığmda birtakım problemlerle karşılaşılacaktır. (Kuçuradi, 1988: 24, 25) Kuçuradi, kişilerin değerlendirmelerini değil de eylemlerini değer ölçüleri olarak belirleyen ilke ve kurallarm ömeklerine baktığımızda ise bunlarm bir gerekliliği dile getirdikleri ve söz konusu gereklere ihşkin düşüncelerin, bir tanesi deney, diğeri insamn değerinin bilgisi olan iki ayrı kaynaktan türetildiğinin görülebileceğini ileri sürmektedir. (Kuçuradi, 1988: 27-29)'* (Ömeğin, büyüklerin elini öpmek gerekir, kmnızı ışıkta geçmemek gerekir, işkence yapmamak gerekir gibi.) “İşkence yapmamak gerekir” gibi, insamn değerinin bilgisinden türetilen gereklilik ilkelerinin bildirdiği şeyi Kuçuradi şöyle dile getirmektedir:. "...bir insan, (sizden) başka insanlarla ilişkilerinde o ilkenin talep ettiği şekilde davranırsa, insanın yapısal olanaklarının gerçekleşebilmesini engellememe olasılığı artar...Başka bir deyişle, bu tür ilkeler şöyle diyor bize: belirli bir durumda bir insan, doğru bir değerlendirme yapamıyorsa ve elinden geldiği kadar insanın değerine zarar vermemek istiyorsa; ilgili ilkenin dile getirdiği gibi davranırsa, bu değere zarar vermemesi daha olasıdır." (Kuçuradi, 1988:29-30) Yukandaki şekildej insanın değerinin bilgisinden doğrudan doğruya veya dolaylı olarak türetilen eylem ilkeleri bir kez ortaya konduktan sonra her zaman Kamil Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 377 geçerli olabileceklerdir; ancak bu ilkelerin her tek durum için geçerli olabilecek bir istem getirmediklerine (Kuçuradi, 1988: 30) dikkat etmek gerekmektedir. Zira bu ilkelere uymak her tek durumda insamn değerini korumaya yetmemekte, hatta kimi zaman bu değere zarar verebilmektedir. Harun Tepe bu konuyu şöyle dile getirmelctedir: 'İnsanın değerinin bilgisi'nden de türetilmiş olsalar hazır normlarla değerlendirmelerde bulunmak, değerlendirmede bulunan kişiyi zaman zaman çıkmazlarla karşı karşıya bırakabilmekte, kişi ikisi de bu türden olan iki normdan birisini seçmek zorunda kaldığında ne yapacağını belirlemekte çaresiz kalmaktadır... "(Tepe, 2004: 14) Yukarıdaki iki anlammm dışmdaki üçüncü anlamıyla ahlak, etiğe karşılık gelmelrtedir. “Felsefenin insanlararası ilişkileri ve sonınlan konu edinen dalı” (Kuçuradi, 1988: 31) olan etile, “insanlararası ilişkilerde eylemin ne olduğunu bir eylemin ne gibi öğelerden oluştuğunu ve ne gibi belirleyicileri olduğunu” (Kuçuradi, 1988: 34) incelemektediı:. Böyle bakıldığında etiğin çeşitli ahlaklardan bağmışız, kişilerin yapıp-etmelerine, eylemlerine iliştin olduğu, eylemin felsefi bilgisi olduğu söylenebilecektii'.(Tepe, 1992: 6)® Felsefedeki etik soruların neler olduğuna bakıldığında birbirinden farklı görüşlerle karşılaşılmaktadıı-. Etik tarihi incelendiğinde Aristoteles, Inmıanuel Kant, Max Scheler ve Nicolai Hartraann gibi isimler dikkati çekmekte, bugün bu tartışmalai'a metaetikten söz eden görüşler eklenmektedü;. Normatif etik ve metaetiğin yanı sıra günümüzde bu iki görüşü bir araya getiren yaklaşımlardan da söz edilebilir.® II) ETİK-M ES.LEK.E TİĞ İ İIİŞ K ÎS İ . A) E tik-M eslek Etiği İlişkisi Nasıl K urulabilir? Felsefenin insanlararası ilişkilerde değer sorunlarım inceleyen, bu konuda bilgi ortaya koyan dalı olarak etik (Kuçuradi, 1988: 34)’, yapılması gerekeni söyleyen ya da normlar koyan bir etkinlik değildk". (Tepe, 2004: 14) Kuçuradi, meslek etilderûıde sorulan somların “belirli bir mesleği icra ederken -yam belirli tek tek dımunlar karşısında- kişinin genel olarak ue jmpması veya ne yapmamâşi gerektiğine ilişkin sorular” olduğunu, bu soruların yamtlarmıri da uluslararası bildirgeler, sözleşmeler ve meslek iılılak kodları olarak karşımıza, çıktığını dile gelirmektedii'. (Kuçuradi, 2000: 18) İBir başka göıli.şe göre ise, m eslek etiği, beliıii bir riıesleğin ü)'gulamasmdaki ideal olanı belirleme amacnıdaki kurallara işaret. etmektedir. (Aarnio, 2001: 2) Bugün gerek var olan normları temellendirraeye çalışan, gerek üst normlar getirmeye çahşan teoriler, gerekse bu ikisini birleştirmeye çalışan teoriler etiğin normlara ihşkm sorunlardan oluştuğuna ilişkin b k kabulle hareket elmektedüier. (Kuçuradi, 200Ö:, 19) 378 Kamu Etiği Kuçuradi, günimüzde meslek etiklerinin bu kadar yaygın oluşunu, felsefî etikte meta normlar getirme arayışı ile evrensel olarak geçerli kılmabilecek ortak normlar getirme arayışmm bir araya gehnesine bağlamaktadrr. (Kuçuradi, 2000: 22) “Meslek etikleri” olarak dile getirilenlerin, etikten bağımsız şekilde ele almdıklarmda, ne türden talepler getirdikleri gözden kaçmidığmda meslek etiklerinin sadece normlardan oluşan bir alanmış gibi ele alınması söz konusu olabilmektedir. Etiğin normlarla ilişkisiyle ilgili Tepe şöyle söylemektedir: "...normlar ortaya koymak ya da konulan normları temellendirmek, günümüzde sıkça yapıldığı gibi, etikle özdeşleştirilse de, -normların türetildikleri yer ya da normların niteliği ne olursa olsun- normlarla yapılan değerlendirmeler ezbere değerlendirmeler olacak, değerlendirilen şeyin 'değer'ini bize gösteremeyecektir. Bu nedenle ‘belirli bir ahlaktan’ çıkarılan normlarla ‘insanın değerinin bilgisinden ’ türetilen normlar arasındaki fa rk çok önemli olmakla birlikte, norm getirmek felsefenin işi değildir; bu anlamda etik norm getiren, normlara göre değerlendirmeler öneren bir alan hiç değildir. Etiğin olsa olsa normların temellendirilmesiyle ilgisi olabilir, bu da etik bir etkinlik olmaktan çok bilğikuramsal bir etkinlik-ama etiğin içinde yer alabilecek olan bilğikuramsal bir etkinliktir. " (Tepe, 2004: 14) Birbirinden farklı mesleklere ilişkin meslek etik”ler”inin ortaya konulmasına neden olan etik sorunlar, ilgili oldukları mesleklerle (örneğin tıpla, hukukla, gazetecilikle) uğraşanlar kim olurlarsa olsunlar, insanlarm mesleklerini icra ederken karşılaştıkları sorunlardan tür olarak farklı sorunlar değildirler. (Kuçuradi, 2000: 32) Ancak karşılaşılan sorunlar, “bilgisel olarak temellendirilebilir bir şekilde ele almak ve belirli bir tek durumda neyin yapılması gerektiğini bulmak için, ilgili bilim dalımn bilgisini de gerektiren” (Kuçuradi, 2000: 24) sorunlardır. Böyle bakıldığında, meslek etikleri etiğe ilişkin farklı türden bir bilgi getirmemektedirler; ancak burada etiğe ilişkin bilgiye ek olarak söz konusu mesleğin bilgisi, bu mesleğin özelliklerine ilişkin bilgi, mesleğin uygulanması için gereken bilgiler devreye girmektedirler. Kuçuradi’nin "...insan etkinliklerinin ‘niçin’ yapıldığı sorusu üzerine yeterince düşünülmüyor" (Kuçuradi, 2000: 24) belirlemesi ve "çeşitli mesleklerde ve insan uğraşılarının diğer alanlarında karşılaşılan etik sorunların felsefi etikle ve Aristoteles’in deyişiyle ‘insanın işi’y le ilgili sorunlar’’ olduğu düşüncesi (Kuçuradi, 2000: 32), etiği kendi başma bir felsefe alam olarak ele alan ilk filozof olan Aristoteles’e (Pieper, 1999: 29) bakmayı gerekli kılmaktadır. Aristoteles, bazı şeylerin insan tarafından yapılarak, üretilerek var olduğunu (poietike), insan tarafmdan üretilen şeylerin en başta bir amacı olduğunu belirtmektedir (Demirdöven, 2007: 291). İnsan tarafmdan üretilenler ise amaç ve uygulama ile. birlikte sanat (tekline) özelliği kazanmış olmaktadırlar (Demirdöven, 2007: 291). İsmail Demirdöven bu üd kavramdan hareketle insanm “poietike” etkinliklerinin içine, insanlar tarafmdan kurulup oluşturulduidanndan mesleklerin de dahil edilebileceğini, bir mesleğin meslek olmasım sağlayan yapısal unsurlarm ise amaç, bilgi ve uygulama olarak Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 379 sayılabileceğini belirtmektedir (Demirdöven, 2007: 291). Ayrıca, Nikomakhos’a Etik isimli eserinde Aristoteles insanın işine ilişidn şıınlan söylemektedir; "...[ayrıca insanın işinin belli bir yaşam olduğunu, bu yaşamın da ruhun akla uygun etkinliği ve böyle erdemler olduğunu; erdemli insana yakışanın bunları iyi ve güzel bir biçimde yapması olduğunu; her şeyin ise kendine özgü erdeme göre iyi yapılırsa, iyi gerçekleştirilmiş olduğunu da ileri sürüyoruz]... ’’ (Aristoteles, 2005; 18) “Her şeyin kendine özgü erdeme göre iyi yapılması” mesleklerini icra ederken kişilerin bazı bilgilere sahip olmalarını gerektirmektedir. Etik eylemde bulunabilmek için gerekli olan bilgilerin başmda doğru değerlendirme bilgisi sayılabilecektir. Çünkü tek başma normlar yukanda da değinildiği gibi, her tek durumda değer harcamayan bir sonuca götüremeyebilmektedirler. Kişi, kimi zaman uyması beklenen meslek kurallarını bir araya getiren etik düzenlemedeki norma uygun davranmayarak da etik eylemde bulunabilir. Bu ancak her durumun somut koşullanmn bilgisine göre belirlenebilecektir. B) Etik - Meslek Etiği İlişkisi Açısından Doğru Değerlendirme Eylem, değerlendirme, yaşantı ve yapma şeklinde üç aşamadan oluşmaktadır.® Değerlendirme ise değer biçme, değer atfetme ve doğru değerlendirme olarak’ üç farklı tarzda gerçekleşebilmektedir. Değerlendirmenin bu üç türüne kısaca değinmeden önce “bir şeyin değeri” ile kastedilenin “bir şeyin kendi alanı veya benzerleri arasmdaki yeri, bir şeyin bir çeşit özelliği” (Kuçuradi, 1998; 26, 40) olduğu belirtilmelidir. Değerlendirmenin amacı değerlendirilenin değerine götürmek olarak belirlenirse, aşağıda kısaca değinilecek olan değerlendirme türlerinin yalnızca birinin bu amacı gerçekleştirmeye yarayacağı söylenebilecektir. Değerlendirme tarzlarından birini değer atfetme oluşturmaktadır. Bu türden değerlendirmede “değerlendirilene değerlendiren tarafından aralarmdaki özel ihşldden dolayı” (Kuçuradi, 1998;27) bir değer atfedilmekte ve atfedilmiş bu değer sıklıkla olumlu bir anlam taşımaktadır (Kuçuradi, 1998:27). Değer biçme denince ise, geçerli değer yargılarma göre değerlendirme yapıhnasma neden olan, iyi-kötü, güzel-çirkin, faydah-zararlı, doğra-yanlış, günah-sevap ve bu gibi sıfatlardan yüklemleri olan değer yargılan kurularak, her şeye buna göre değer biçilen veya biçilmesinin beklendiği bir değerlendirme tarzı anlaşılabilir. (Kuçuradi, 1998:28-31) Bu iki tür değerlendirme tarzında dikkati çeken, sonuçta oluşan değerlendirmelerin, değer atfetmede atfedene, değer biçmede ise değer yargılarma göre belirlenmesidir. Her ikisi de kişiden kişiye, toplumdan topluma, aym toplumda farklı zamanlarda veya farklı yerlerde değişiklik gösterebilecek bu türden değerlendirmeler nedeniyle, değerlendirme etkinliği göreli olarak 380 Kamu Etiği nitelenebilmektedir.'" Burada gözden kaçırılmaması gereken etiğin nesnesinin değer yargıları değil değerler olduğu, felsefi bir araştırmada “değerlerin gerçekleştiği insan etldnlikleri”ne (Kaygı, 2001: 187-188) balcmanm önemidü-." Abdullah Kaygı insanın değeri ile etik değerler arasındaki bağmtıyı şöyle kurmaktadır: “İnsanın değerli bir varlık olmasının nedeni, onun tıpla öteki canlılar gibi doğa nedenselliği içinde bulunmasma karşın, yine de bu doğa nedenselliğinden bir ölçüde bağımsız eyleyebilme olanağına, böyle değerli bir olanağa sahip olmasıdnr, ki aynı zamanda birer olanak olan etik değerler de bu temel olanakla bağlanühdır.” (Kaygı, 2001: 192) Yukarıdaki iki değerlendirme tarzından farklı olarak, üçüncü tarz değerlendirme yani, bir şeyi doğru değerlendirmek ise “onun yapı özelliği olan değerim görmek, onu anlamak ve kendi alanmdaki yerini bulmaktır.” (Kuçuradi,1998: 30) Doğru değerlendirme karmaşık bilgisel bir etkinliktir ve değerlendirende farklı türden bilgileri gerektirir (Kaygı, 2001: 184). Etik eylemde bulunmak bakımmdan da bu türden bir değerlendirmeye ihtiyaç vardır. Değer biçme ve değer atfetmelerle yapılan değerlendirmeler doğru değerlendirmeye engel olmaktadırlar. “Eylemde bulunanlar hep duruma bakmalı” diyen Aristoteles her durumu tekliğinde değerlendirmek gerektiğini ifade etmektedir (Aristoteles, 2005: 31).'* Kuçuradi’nin eylemi doğru değerlendirme için öngördüğü aşamalar böylesi bir tek durum değerlendirmesine imkan tanımaktadır. Kuçuradi’ye göre anlama, eylemin yapıldığı koşullar içinde başka eylem olanakları bakımmdan özelliğinideğerini- görme, eylemin insanm değeriyle ilgisini kurma aşamalarından oluşan doğru değerlendirme, kişinin etik eylemde bulunmasmm yoluna açacaktır (Kuçuradi, 2006: 16-17). SONUÇ Meslek etiklerinden sadece meslek kurallan, etik kodlar anlaşıldığında her mesleğe özgü farklı türden meslek etiklerinin olduğu gibi bir sonuç çıkmaktadn.” Meslek kuralları, meslek kodları şeklinde karşımıza çıkan meslek etikleri, kişiler etik eylemde bulunmak bakmundan açmaza düştüklerinde en az değer harcanmasmı sağlayabilecek bir rehber olarak görülebileceklerdir. Ancak bu çalışmada böyle bir bakışm yetersiz kalabildiğini gösterebilmek amaçlanmıştır. Etiğin sadece normlardan oluşan bir alan olduğunu ve meslek etiklerinin de davramşları düzenleyen etik normlar olduğunu kabul etmemiz her tek durum karşısmda doğru değerlendirme imkanım engelleyebilecektir. Oysa, meslek etikleri olarak kabul gören alan, ancak, etiğin felsefi bilgisi (dolayısıyla Kamu Alanında Karşılaşılan Etik Sorunlara Felsefi Çözüm Önerisi 381 değerin, kişinin, etik ilişkinin bilgisi) ve ilgili mesleğe özgü bilginin doğru değerlendirme için kullamimasma işaret ettiğinde etik eylemde bulunma imkam kolaylaşacaktır. NOTLAR: îoanna Kuçuradi, “Felsefi Etik v e ‘M eslek Etikleri’ Etik ve M eslek Etikleri- Tıp, Çevre, İş, Basın, Hukuk ve Siyaset, Y ayına Hazırlayan: Harun Tepe, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayınlan , A nka­ ra, 2000, S.32. Örneğin Etiğe G iriş adlı eserinde Annem arie Pieper ahlak v e ahlakilik olarak iki ayn anlamdan sö z etm ektedir. B kz. A nnem arie Pieper, Etiğe Giriş, çev.: V eysel A taym an, Gönül Sezer, A ynntı Y ayınlan , İstanbul, 1999, s.2 9 -3 4 . Kuçuradi bu türden ahlâka örnek olarak “ Büyüklerin karşısında ayak ayak üstüne atmak ayıptır.” gibi yargılan örnek gösterm ektedir. (B kz. loanna Kuçuradi, “A hlak v e K avram lan”, Uludağ Konuş­ maları- Özgürlük, Ahlak, Kültür K avram lan, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayınları, Ankara, 1988, s.2 2 ) Kuçuradi kaynağı insanın değerinin b ilg isi olan ilkelere ahlak ilkeleri değil de ahlaklılık ilkelerietik ilkeler- denm esinin, ahlak kavramıyla ise deney kaynaklı kurallar ile değişiklik v e değişkenlik gösteren değer yargılarının ifade edilm esinin daha uygun olduğunu düşünmektedir. B kz. Kuçuradi, “A hlak v e Kavram lan", s. 30. ** Harun T epe, ey lem le ilgili tüm unsurlann da etiğin alanını oluşturduğunu, kişiyi eylem e götüren etkenler kadar, eylem in içind e yapıldığı koşullann, eylem in yöneldiği şeyin , eylem in sonuçlarının, eylem in doğruluğuııun-yanlışhğının v e gerektiğinde eylem in doğruluğunun tem ellendirilm esinin de etiğin alanına girdiğini belirtmektedir. (B kz. Tepe, Etik ve Metaetik- 20. Yüzyıl Etiğinde Normatiflik Tartışması, s. 6 ) Bkz. Kuçuradi, “Felsefi Etik v e ‘M eslek Etikleri’", s.20. G ünüm üz etiğinin tarihsel arka planı ve bugünkü etik görüşlerden örnekler hakkında bilgi için bkz. T epe, “B ir F elsefe D alı Olarak Etik..’’, S.I7-27. D eğeıler, etik değer - etik değerler ayn m ı için bkz. loanna Kuçuradi, Etik, Türkiye F elsefe Kuru­ mu Y ayınlan , Ankara, 2 0 0 6 , s.1 6 9 -1 8 4 . 1 Bu üç aşam a hakkında bkz. İoanna Kuçuradi, Etik, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayınları, Ankara, 2006. Bu ayrımlar hakkında bkz. İoanna Kuçuradi, İnsan ve Değerleri, Türkiye F elsefe Kurumu Y ayın­ lan, Ankara, 1998. D eğer, değerier v e değer yargısı ayrımına gidilm eden yapılan saptam alann bazıları, bilim in değer­ den bağım sız olm asını (value-free) daha olum lu görürken, bir kısm ı da değerlere yer verm elerine rağmen yine aynı ayrımı yapmamaları nedeniyle kaçınılm ası gereken değerlendirm e tarzlarının önünü açabilm ektedirler. Bu konuda bkz. A bdullah K aygı, “Değerden B ağım sız O lm ak m ı, D eğer Yargılanndan B a ğ ım sız Olm ak m ı?”, s .l8 3 . Hukuk v e ahlak ilişk isin e dair görüşlerine yer verdiği Hukuk, Özgürlük ve Ahlak isim li eserinde H .L.A . Hart da, belli bir toplum sal grup tarafından fiilen benim senen ve paylaşılan ahlakı p o z itif ahlak; p o z itif ahlak da dahil olm ak üzere m evcut toplum sal kurumlan eleştirm ekte kullanılan genel ahlak ilkelerini dile getiren term inolojiyi ise eleştirel ahlak olarak dile getirdiğini belirterek, ahlaka ilişkin bir ayrıma gitm ektedir. ( Bkz. H.L.A . Hart, Hukuk, Özgürlük ve A hlak, çev.: Erol Öz, D ost Kitabevi Y a y ın la n , Ankara, 2 0 0 0 , s.2 8 .) A ristoteles’in Nikomakhos'a Etik'm adalete ayırdığı b eşinci kitabındaki “ ...n ered e adaletsizlik sö z konusuysa, orada haksızlık yapm ak da sö z konusudur, am a h ak sızlık yapmaların hepsiiıda adaletsiz­ lik sö z konusu değildir..” şeklindeki sözleri de her bir haksızlık durumunu değorlendiim eyo işaret etm esi bakımından tek durum değeriendirm esinin önem ine öm e k gösterilebilir.B kz. Nikomakhos'a £■//'*, B eşinci Kitap, 1 134a, S.103. Etiğin insanın erdem leriyle bağlantılı bir insan karakteristiği, ahlakın ise insan eylem leri v e hare­ ketleriyle bağlantılı bir karakteristik olduğunu belirten A a m io ’nun, tüm insanlan bağlayan etik ilkelerin ötesinde özel bir hukuk m eslek etiğinin olm adığını belirttiği görüşleri bu görüşe bir itirkj örneği olarak gösterilebilir. B kz. A ulis A a m io , “L aw yers’ Professional E thics- D o T lıey E xist?” , R atio Juris, v o l. 14, N o . 1 ,2 0 0 1 . 382 Kamu Etiği KAYNAKÇA Aulis Aamio, (2001), “Lawyers’ Professional Ethics- Do They Exist?”, Ratio jMrâ, V0İ.14, N o.l. Aristoteles, (2005), Nikomakhos’a Etik, çev.: Saffet Babür, Kebikeç Yayınlan, Ankara. İsmail Demirdöven, (2007), “Meslek Etikleri ve Meslek Kimliği Sorunu”, II. Ulusal Uygulamalı Etik Kongresi Bildiriler Kitabı (Uluslararası Katılımlı) 18-20 Ekim 2006, Aıkmii. H.L.A. Hart, (2000), Hukuk, Özgürlük ve Ahlak, çev.: Erol Öz, Dost Kitabevi Yaymlan, Ankara. Abdullah Kaygı, (2001), “Değerden Bağımsız Otaıak ım. Değer Yargılarından Bağımsız Olmak nu?”, Journal ofTurkish Studies,-Türklük Bilgisi Araştırmaları Dergisi - İoanna Kuçuradi Armağanı, Yayınlayanlar: Şinasi Tekin- Gönül A. Tekin, Yayma Hazırlayan: Sevgi İyi, Harvard Üniversitesi Yakmdoğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü, cilt 25. İoa:nna Kuçuradi, (1988), “Ahlak ve Kavramları”, Uludağ KonuşmalarıÖzgürlük, Ahlak, Kültür Kavramları, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara. İoanna Kuçuradi, İnsan ve Değerleri, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, 1998. İoanna Kuçuradi, (2000), “Felsefi Etik ve ‘Meslek Etikleri’ ”, Etik ve Meslek Etikleri- Tıp, Çevre, İş, Basın, Hukuk ve Siyaset, Yayma Hazırlayan: Harun Tepe, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara. İoanna Kuçuradi, Etik, TikMye Felsefe Kurumu Yayınları, Ankara, 2006. Annemarie Pieper, (1999), Etiğe Giriş, çev.: Veysel Atayman, Gönül Sezer, Ayrmtı Yaymları, İstanbul. Harun Tepe, (1992), Etik ve Metaetik- 20.Yüzyıl Etiğinde Normatiflik Tartışması, Türkiye Felsefe Kurumu Yayınlan, Ankara. Harun Tepe, (2004), “Bir Felsefe Dalı Olarak Etik: ‘Etik‘ Kavramı, Tarihçesi ve Günümüzde Etik”, Doğu Batı, yıl 1, sayı 4, Ankara. SAĞLIK SEKTÖRÜ VE ETİK PROBLEMLERİN NEDENLERİ Filiz TEPECÎK* özet S ağlık sektörü kendine has niteliklere sahiptir. Ö ncelikle sektörde ekonom ik teorinin kam u malı kabul ettiği bir hizm et üretilmektedir. Kamu malı, piyasa fiyatlanm asındaki m evcut problem ler n edeniyle, üretimi ister özel sektörce yapılsın ister kamu tarafından yapılsın yozlaşm aya açık bir alan oluşturmaktadır. İkinci olarak, sağlık sektöründe sunulan hizm et çok taraflıdır. H izm et, özel ya da kam u sigorta şirketleri yanı sıra kişilerce finanse edilebilm ekte; hekim ler, hastaneler v e diğer sağlık personeli yanı sıra, laboratuarlar, eczaneler v e hatta ilaç şirketleri tarafından sunulmaktadır. Bu ç o k taraflı yapı hizm etin m aliyeti konusunda bilgi üretimini sınırlamakta ya da bilginin üretilm esinin işlem m aliyetlerini artırmaktadır. Sektör aynı zam anda hizm etin sunulduğu her basamakta asil vekil (principial-agent) ilişkisine sahiptir v e her asille vekil arasında da asim etrik b ilgi sö z konusudur. Örneklem ek gerekirse, hizm etin sunucularından hekim , hastalar için gerekli kararlan onlar adına verirken, onların vekilleri gibi hareket etmektedir. Eğer hasta hastalığının m aliyetini cebinden ödem iyorsa, hekim aynı zamanda sigorta kurumlarınm da vekili durumundadır. Ö zellikle sosyal güvenlik kurumu sö z konusu ise, hekim aynı zam anda toplum sal fon lann kullanım ının da ana belirleyicidir. Gerek hastaların gerek kurumların hekim in verdiği kararların yerindeliği konusunda eksik bilgileri vardır. D iğer bir ifade ile asim etrik bilgi altında kararlan değerlendirm ek zorundadırlar. A sim etrik bilgi v e asil vekil ilişk isi, sağlık sektöründeki bir diğer etik problem noktalannı oluşturmaktadıriar. A n a h ta r K e lim eler; Etik, Sağlık Sektörü, A sim etrik B ilg i, A sil-V ek il İlişkisi, Kamu M alı Sunumu 1. G ild ş Sağlık piyasasına kamu müdahalelerinin iki temel nedeni vardu:. İlk olarak, sağlık piyasası taşıdığı bilginin eşitsiz dağılımı, kamu rrialı üretim koşulları gibi nitelikler nedeniyle, piyasa koşullarında etkin üretim yapamamaktadır. İkincisi kamu otoritesi aym zamanda adaleti sağlamak amacım da taşımaktadır. i Sağlık sektörünün nitelikleri aynca etik problemlerin de kaynağım oluşturmaktadır. Üretilen yan kamusal mal, toplumu oluşturan bireylerce vergilerle finanse edildiğini unutarak bedava imiş gibi algılanmaktadır. Bu algı vergiden kaçuıma ile birleşince, kamu malı niteliği etik problemlerin kaynağı olabilmektedir. Sağlık sektörünün diğer nitelikleri, asimetrik bilgi ve asil vekil ilişkisidir. Sektörde faaliyet gösteren taraflarm bilgi düzeylerindeki farklılık olan asimetrik bilgi, asil-vekil ilişkisi ile birleşince çözümlemesi zor ve piyasa koşullanna müdahaleyi beraberinde getiren girift bir yapı oluşturmaktadır. * Y rd.D oç.D r., Anadolu Ü niversitesi Hukuk Fakültesi 384 Kamu Etiği Bu çalışmada sağlık sektörünün bu nitelikleri ayrıntılandırılarak, etik problemlerle ilişkisi kurulmaya çalışılacaktır. 2. KAMU M ALI OLARAK SAĞLIK Piyasa her şeyden önce alıcıları ve üreticileri bir araya getiren bir yerdir. Bir mal ve hizmetin tüketicileri tarafmdan bedel ödenerek alınması için, bedel ödemeden almmasmm mümkün ohnaması gerekir. Halbuki kamu malı bu en önemli kurah ihlal eder görünmektedir. İktisadı açıdan kamu malı’, kolektif olarak tüketilen mal ve hizmetlerdir. Savunma, temiz hava, penisilinin keşfi veya ulusal sağlık istatistikleri yayınlan birer kamu malı sayılabilir (Getzen, 1997: 340). Kamu mallan iki temel nitelik taşırlar: • Bir kamu malı bir kere üretildiği zaman, ek kullamcılar için ek maliyet ya hiç yoktur ya da çok azdır. Bu kamu malımn tüketilemezliği düşüncesine neden olmaktadır. • İkincisi bir bireyin kamu malım kullanması diğerinin de kullanmasına engel olmaz. Normal mallarm tüketiminde olduğu gibi bir dışlama söz konusu değildir. Bu durum piyasada fiyatlanma problemi getirmektedir. Bu iki özelliği taşıyan mal ve hizmetler tam kamu malı olarak smıflanmaktadır. Fakat genellikle, ekonomide yer alan mal ve hizmetler bu özellikleri dereceli olarak taşımaktadırlar. Örneğin, eğitim hizmeti bir kere üretildiğinde ek kullamcılar için maliyetinin düşüklüğü ile kamu malı özelliği taşımaktadır. Fakat dışlanamazlık özelliği tam olarak gerçekleşmemektedir. Eğitim hizmetine konulmuş olan giriş sımrlılıkları, eğitim hizmetinin normal mallar gibi dışlama özelliğinin olduğunu vurgulamaktadır. Bu durum yan kamusal mallarm özellikleri arasmdadır. Sağlık sektörü de yarı kamusal bir maldır. Hizmetin alımında hekimin ya da hastanenin zamamnm suurlanmış olması, tanı ya da tedavide getirilmiş olan sınırlılıklar -sigorta yani ûnans sektörünü düşünmeden bile- sektörün yan kamusal niteliğini göstermektedir. Çok az insanm yaşadığı bir bölgeye hastane yapıldığında ve hekim tahsis edildiğinde, bölgede yaşayanlar için bir kamu malı üretilmiş olur. Ek hastamn, hastane kapasitesini aşana kadar ek maliyeti yoktur. Hizmeti almanm bir sınırlıhğı olmayacak ve bölgede yaşayan kimse hizmeti almaktan dışlanmayacaktır. Fakat kapasite aşıldığmda, her ek hizmet talep edici hizmeti alanlarm hepsi için daha çok özel mala benzer şekilde -hekim randevulan, hastaneye yatmak için şuralar vb. gibi smniılıklar yaratacaktır. Kam u M aknm Sonuçlan Tam kamusal mallarda piyasa mekanizmasımn doğru işlemesi mümkün, olmamaktadır. Savunma hizmeti için polis kuvveti ya da askeri birlikler oluşturulduktan sonra, polis veya askerlerin maaşları ve donammlan için ödeme yapmayan kişiler içinde bir güvenlik oluşturulmuş olacaktır. Bu durum risk Sağlık Selctörii ve Etik Problemlerin Nedenleri 385 algısına göre insanların farklı ödeme yapmak istemelerine ya da hizmet zaten var ise, hiç ödeme yapmak istememelerine neden olabilir. Sonuçta kamusal mallarm finansmam kolektif olarak ödenecektir yani vergilerle. Bir kere üretildikten sonra tüketmek isteyenin engellenememesi yüzünden, üretim maliyetlerim karşılamadan yararlanma, “bedavacılık (free-rider) problemi” ödeyenlerinde gönülsüz olmasma ve daima kaçınma eğiliminde oİmasma neden olmaktadır (Getzen, 1997; 340). 3, ASİM ETRİK BİLGİ ALTINDA SAĞLIK Ekonomi teorisi, bir mal ve hizmet alım satımı sırasında taraflarm bilgisinin tam olduğunu^ varsayar. Fakat sağlık sektörü, doğası gereği belirsizliklerin olduğu bir yapıya sahiptir. Öncelikle, piyasanın tüm tarafları hastalığm doğası gereği maliyet ve zamanlama konusımda tam bilgiye sahip değildirler (Dolan ve Olsen, 2002: 50). (Bu durum sigorta sektörü için temel varlık nedenidir.) Bu nedenle sağlık piyasası için harcama planlaması yapmak neredeyse imkânsızdır. ikinci olarak hasta ve hekim arasmdaki ilişkide de bilgi açısmdan farklılık vardır. Bir kere hastalandıktan sonra, taraflar açısmdan tedavinin muhtemel etkisi (iyileşme sadece tedaviye bağlı olmadığı için), hatta hasta açısından almacak bakımın kalitesi de belirsizdir (Dolan ve Olsen, 2002: 50). Sağlık statüsü (hizmet ahş verişinin sonucu) sağlık çıktısmın etrafım çevreleyen belirsizlik yüzünden sağlık bakımmın (hekimin çabasınm) tam bir sonucu değildir. Sağlık bakımı yam sıra, pek çok diğer faktör hasta sağlığım etkileyebilir (McCŞuire, Henderson, ve Mooney, 1988: 34-36). Bu faktörler sağlık hizmeti ile birlikte hareket eden diğer mallarm (yiyecek gibi), çevresel mal ve hizmetlerin (hastanede iyi bakım koşullan) tüketimini ve hastamn kendi niteliklerini içermektedir. Hatta insan vücudu yaratılıştan getirdiği şeyler ile kendini onarabilir. Ek olarak, sağhğm düzeltilmesinde tüm bu faktörlerin hangisinin daha etkili olduğunu ölçmek zordur. Bu durumda, hasta hekime hangi göstergeyi dikkate alarak bir ödeme yapacaktır? îki tarafm eşit bilgiye sahip olmadan yaptığı sözleşmeler ekonomi teorisinde asimetrik bilgi başlığı altmda değerlendirilmektedir. Asimetrik bilgi altmda, mal ve hizmet nasıl fiyatlandırılabilir? Eğer hastalığın tedavi edilmesine göre fiyatlandmna yapılsaydı, sadece iyileşme halinde ücret ödenebilirdi. İnsanlık tarihinin başlangıcındaki şaman hekimler için, ya da ülkemizde hala bulunan, genellikle ortopedik rahatsızlık için başvurulan alternatif tedavi ediciler için sonuca göre ödeme yapıldığım söylenilebilir. Ödemenin sağlık çıktısı temel aldığı bu durumlar özeldir ve hekim çiktmm belirsizliği riski üstlenmiştir. Aksine, pek çok durumda, özellikle de modem tıpta, sağlık hizmeti üreticileri riskten sakmıcıdır^ ve onlar hastalann veya üçüncü taraf ödeyicilerin riski üstlenmesini beklerler. Bu ödeme tarzı sağlık çıktısı olmaksızm hizmetin hacmine dayanmaktadır. Diğer bir ifade ile hekim, ücreti hak edebilmek için hastasım iyileştirmek zorunda değildir, ödeme için sadece çaba göstermek zorundadır. 386 Kamil Etiği Asimetrik Bilginin Sonuçlan Bu konudaki ilk çalışmalar, Arrow’un (1963) piyasa başarısızlığım (rekabetçi piyasaların başarısız olması) bilgi eksikliğine dayandırdığı çalışmasına kadar götürülebilir. Arrow’un çalışmasma göre, taraflar eşit bilgiye sahip değilse, piyasa en iyi sonucu verecek şekilde çalışmamaktadır. Bir piyasa asimetrik bilgiden muzdaripse, piyasada oluşan fiyata, üretim miktarma ve hizmetin kalitesine kamu müdahalesi gerekecektir. Asimetrik bilgiden kaynaklanan diğer problemler ise, ahlaki tehlike (moral hazard) ve ters seçim (adverse selection)’dir. Asimetrik bilginin görüldüğü sektörlerden olan bankacılık, kredi verirken kredi talep edenlerin arasında şüpheli durumu olanları ayıklamaya veya sigorta sektörü sigortalılarm kendisini dolandmp dolandırmadığından emin olmaya çahşmaktadır. Sigortacılık sektörü bireylerin sigorta yaptırdıktan sonra daha az dikkatli olmalarından (ahlaki tehlike) ya da sigortacmm gerçekliğini kontrol edemeyeceği durumlarda sigortadan gereksiz tazminat talep edebileceklerinden (ters seçim) daima endişelidir. Asimetrik bilginin olduğu piyasalarda çaba ve sonucun gözlenebilme, kamtlanabilme oranlarma göre farklı sözleşmeler oluşmaktadır. Asimetrik bilginin diğer bir sonucu da az ve niteliksiz mal ve hizmet üretimidir (Akerlof, 2003: 497-500). Yüksek nitelikli mal ve hizmetin elde edilme bedeli de yüksek olacaktır. Fakat yüksek nitelikli ürünlerle düşük nitelikleri birbirinden ayırmak bilgi problemi yüzünden mümkün olmadığı için düşük nitelikli ürünlerde yüksek fiyattan arz edilecektir. Ürünleri talep eden bireyler kandırılma ihtimallerini göz önünde tutarak ortalama bir fiyat önerince, sadece düşük nitehkli ürünleri, yüksek fiyattan değil ama gene de olması gerekenin üstünde bir fiyattan almış olacaklardır. Ortalama fiyat yüksek nitelikli ürünlerin piyasada olmasma engel olacak bir mekanizma oluşturmaktadır. Sağlık sektörü için bu durum, sunulan hizmete ödenen bedelin daima yüksek ve alman hizmetin kalitesinin daima düşük olduğu düşüncesine neden olacaktır. 4. ASİL-VEKİL İLİŞKİSİ Asil-Vekir Teorisi, 1970’lerde geliştirilmiştir, 1980’lerde sağlık sektörüne uygulanmıştır. (McGuire, Hendersen ve Mooney, 1988; Sckott ve Shiell, 1997). Sağlık sistemleri her aşamada asil-vekil ilişkisi üzerine kuruludur. En temel hali ile hasta ve hekim arasmdaki ilişki asil-vekil ilişkisidir. Hekim hasta adma onun sağlığı ile ilgilenir. Bu ilişkide çeşitli finans kurumlan ve hastaneler aracı rolü üstlenerek farklı derecelerde asil ve vekil olurlar. Gelecek sağlık durumlan bilinmediği için gelirlerinia bir kısmım sigorta kurumu aracılığı ile değerlendhen bireyler ile kurum arasmdaki ilişki, yine asil-vekil ilişkisi içinde değerlendirilebilir. Bireyden topluma geçildiğinde, halkın sağlığı için fonlarm doğuşunu, şeklini ve harcama tarzmı belirleyen sigorta kurumlan ile bakım hizmetini sağlayan hastaneler, klinikler arasmdaki ilişki yine asil-vekil ilişkisidir. Bakım hizmetini sağlayan birimlerin yönetim kurulları ile çahştırdıklan hekim arasmda ilişki, bireyler olarak hekimleri kontrol ettikleri ve ücretlendirdikleri Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 387 oranda asil vekil ilişkisidir. Halk sağlığı sistemleri, ana nitelikleri itibari ile nüfustan toplanan bir fonun vekiller aracığı ile hizmet sağlayıcılara aktanimasıdır ve her transfer yapısında asillerle vekilleri barmdıru: ve. bilgi problemini taşır. Teori gereği, “asil” ve ona vekâlet eden “vekil” ortak hedeflere sahiptir. Ve bunlar asilin hedefleridir. Vekil, bir işi görürken ya da bir mal veya hizmeti alırken ya da satarken asil adına hareket eder. Asilin çıkarlarım kollar. Sağlık sektöründe, tipik asil vekil ilişkisi, cebinden ödeyen hasta ile özel hekim arasmdadır. Bu ilişki sağlık sigortası olmadığı bir durum için geçerlidir. Hasta sağlık hizmetine ihtiyaç duyduğunda, profesyonel bilgisinin olmaması nedeniyle (gerekli olan bilgiyi edinmek fahiş derecede maliyetlidir) onun adma karar verecek bir hekim ister (McGuire, Henderson, Mooney, 1988: 124-126). Asillin amacı hastalandığmda en ucuza, en iyi bakım hizmetini almaktır. Vekilin amacı en iyi bakımı mümkün olduğunca yüksek fiyata sağlamaktır. Vekilin hedefleri, asil hedeflerine uyulup uyulmadığım kontrol edebildiği oranda asilinkilerle uyumlu olacaktır. Taraflar arasmda asimetrik bilgi olduğımda duram biraz daha girift bir hal alacaktır. İkinci asil ve vekil iHşkisi, genel pratisyenler ile sağlık fonları (sağlık sigorta planları) arasmdadnr. Sağlık sigorta fbnlarınm amacı mümkün olduğunca düşük maliyete, prim ödeyenlerin bakımlarım temin etmektir. Üçüncüsü sağlık fonlan ve hastalara tıbbı bakım üreten hastaneler arasmdaki ilişkide asil vekil ilişkisidir. Sağlık fonlan kiralanan hizmet için hastanelere ödeme yapar. Hastane yöneticileri (özel sektör ve kamu sektörü olarak farklılaşmakla birlikte) daha çok hastamn kendilerine ulaşmasını temin ederek, sigorta fonlarmdan daha çok pay almayı hedefleyecektir. Dördüncüsü asil Vekil ilişkisi hastane yöneticileri ve hastane tabanlı hekimler arasmdadu:. Bu işçi ve işveren iUşkisi tipik bir asil vekil iHşkisi olarak tanımlanabilir (Stiglitz, 1989). Özetle, sağlık sektöründe farklı taraflarla birkaç vekil ilişkisi yapılanmıştır. İlişkinin bir çiftindeki değişme diğerlerini etkileyecektir. Asil-vekil ilişkisi yam sıra asimetrik bilgi bu iUşkileri şekillendirmektedir. Tam Bilgi Altm da Vekil tlişkisi Tam bilgi altmda vekil ilişkisinde, vekil asilin faydasım maksimize etmeyi dener ve asilin çıkarlanna tamamen uyumlu davranır. Sağlık hizmetinde, hekim Hipokrat yemini altmda bir diğergam olarak davrandığı sürece, tam vekil ilişkisi başanlabilir. Ek olarak, hekim hastamn sağlığı ya da hastamn faydasım maksimize etmek için hareket etmelidir (Evans, 1984). Bu ütopya hayal edilebilir, mükemmel vekil olarak hareket eden hekim, aynı zamanda ekonomik olarak mantıklı (rasyonel) bir bireydir. Hekim hastamn çıkarma çalışma eğiliminde olsa bile, bu mükemmel ilişki, hastamn fayda fonksiyonu (hastamn iyileşmesi için gereken her şey) hakkmda bilgi yokluğu tarafmdan 388 Kamu Etiği sınırlanacaktır. Mükemmel vekil ilişkisi, sadece hekim hastaya onun ihtiyacı olan bütün bilgiyi aktardığı zaman oluşur ve böylece hasta kendi kararım Verebilir. Burada varsayım hastamn faydası bilgi temini (şartı) ile maksimize edilmektedir. Mükemmel vekil ihşkisi imkânsız olduğu için, hizmetin karşıhğı olarak yapılacak mükemmel ödeme sistemi de imkânsızdır. Ödeme, vekilin çabasuun tamamım karşılamazsa, vekil tatmin olmayacaktır. Asiller ve üçüncü taraf ödeyiciler sağlık hizmeti tireticisini motive etmek için en iyi ödeme sistemini şekillendirmek zorundadırlar. Sağlık hizmetini talep eden sıradan insanlar için hekim hizmetin kalitesini hatta hizmeti alıp almayacağım belirleyen, diğer bir ifade ile hizmete girişi belirleyen kişidir. Bu nedenle vekilin mutlu edilmesi önemlidir. Asimetrik Bilgi Altmda Vekil İlişkisi Sağlık sektöründe asil vekil ilişkisi aym zamanda asimetrik bilgi altmda kurulmaktadır. Çünkü asil olarak hasta kendisi için yapıhnası gerekeni bilemez (gizli bilgi), hekimin bilgisini takdir edemez ve kendisi ile gereken kadar ilgilenip ilgilenmediğini takdir edemez. Sigorta şirketi daha iyi bir konumda olmasma rağmen, benzer şekilde asimetrik bilgiden etkilenmiştir. Hekim, hastamn derdinin teşhisi ve tedavisinde neredeyse sınırsız yetkiye sahiptir. Sağlık üreticisi (hekim) hem hastaya hem de sağlık fonlarına vekil olpak hizmet edef. Fakat hasta hekim-vekilin hareketlerini genellikle gözleyebilir (pek çok durumda gizli hareket yoktur). Buna rağmen, bilgi yokluğu hastamn onlann uygun olup olmadığım değerlendirmesi engeller. Buradaki anahtar problem hasta vekilin dâvramşını nasıl izleyebilir? Hasta için bir alternatif, gereken bilgi için araştırma yapmaktn; diğer alternatif birincinin davramşım izlemek için diğer hekimle anlaşmaktır® (Fama, 1980: 300). Ne yazık ki, her iki alternatif de maliyetlidir ve hasta her ikisine de meyledemez. Asil vekih gözleyecektir. Bazen sevimli bir yüz, bazen çok tahlil yapılması, bazen çok ilaç yazılması, asilin vekilin görevini tam yaptığım düşünmesi için yeterli olacaktır. Hekim aynca kendisi içinde hedeflere sahiptir: Gelir, Boş zaman. Tatmin vb. Bu hedefler bazen hastanmkilerle benzeşir, bazen çatışır. Hekimin profesyonel amaçlan hastalarımn tedavi edilmesini gerektirir, fakat hekimin boş zaman talebi ya da daha fazla gelir talebi hasta istekleri ile çatışabilir. Vekil, asilin bilemeyeceği, kontrol edemeyeceği bir duram söz konusu olduğunda, kendisi ve onun için daha iyi olanm farklılaştığı bir durumda kimin için iyi olam yapacaktır? ' Sigorta şirketleri için ise, eksik bilgi durumunda, tekrarlanan veriler kullamimaktadır. Sigorta şirketlerinin temel amacı maliyetlerini düşürmek olduğu için, hekimlerden talepleri de daha ucuz teşhis ve tedavi konusuna odaklanmaktadn. Vekilleri izleyen sağlık fonlan, bilgi toplayacak ve bımu maliyeti düşürmeyi hedefleyen sözleşmelerle birleştireceklerdir. Sağlık Selctörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 389 Asimetrik bilgi altında, ters seçim ve ahlaki tehlike nasıl olabilir? Hastalar üçüncü taraf ödediği için, daha çok hekime başvuruyor olabilirler mi? Ya da hekimleri ile anlaşıp sigorta dolandırıcılığı yapıyor olabilirler mi? Asil Vekil İlişkisinin Sonuçlan Asimetrik bilgi, asil ve vekil için ortamı güvenilmez kılmaktadır. Bu nedenle bilgi eksikliğinin en önemli sonucu yapılan sözleşme miktarmdaki azalma ve yargı yoluna başvurularda artış olarak düşünülebilir. Fakat asilin gözleyemediği bir durumu mahkemede kamtlaması da zor olacağmdan, bu durumun beklenen sonucu yapılan sözleşme sayısmdaki düşüştür. Asimetrik bilgi, bilgi probleminin çözülmesi için ortak bir zemin oluşturulmadığı sürece, seçerek (aşırı dikkat, göstererek) sözleşme yapılmasma neden olmaktadır. Hasta olarak asiller Vekilleri ile karşı karşıya kaldıklannda, çok zor kamtlayacakları bir mahkeme sürecine niyetleniyorlar demektir. Bu ilişkinin, toplumda genel bir güvensizlik ve tatminsizlik hissinin oluşması da bir başka sonucudur. Bireyler mal ve hizmetin kalitesine güvenmemekte, sözleşmelerinde daima kandınidıklan ya da kandırılacakları hissi taşımaktadırlar. Sözleşme kurulduktan sonra ise ihlalin yargıda çözümlenmesi süresi ve ihtimali de, bir başka maliyet kaynağım haline gelmektedir. Vekilin gözlenememesi aynca ücretin doğru oluşmamasma neden olabilir. Sağlık fonlan ya da hastalar vekile eksik ödeme yapabilir. Eğer eksik ödeme yapılırsa, vekiller ya daha az çaba sarf ederek hastayı sömürecek ya da hastamn hediyesi gibi tamamlayıcı para elde edecek veya ilaç sektörü endüstrisinden masa altı parası gibi “karaborsa sözleşme” geliştirebilecektir. 5. TÛRIÖYEDEKİ SAĞLIK PİYASASI UYGULAMALARI 5.1. Bedavacılık Sorunu Bedavacılık, Sağlık Bakanlığı’nm bilgisayar teknolojilerini kullanması ile kontrol altına alınmış görülmektedir. Türkiye’de sağlık piyasası Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yönlendirilmektedir. Bakanlık, üç sosyal güvenlik kurumunu birleştirerek, ölçek ekonomilerinden faydalanacağı bir maliyet yapışma kavuşacağım ummuştu. Yapılan yeni düzenleme ile, daha çok kişiye sosyal güvenlik hizmeti götürülmüş görünüyor. Yeni sosyal güvenlik sisteminin 18 yaş altı nüfusun tamamım kapsayan yapısıyla (SUT, 2008) toplumsal refahın artınidığı düşünülebilir. Programm bu hali herhangi bir güvenlik şemsiyesi altında ohnayanlan, kendisi sistem içine alarak, maliyetlerini düşürmüş değil fakat öngörülebilir kıhmştır. Mevcut durumun geçmişinden bahsedersek, asil-vekil ilişkisi ve asimetrik bilgi daha net görülebilecektir. SSK, Bağ-kur ve Emekli Sandığı üç başlı sosyal güvenlik sistemi sunarken, piyasadaki tekel gücüne de sahiptiler. Sosyal güvenliği, kamu hizmeti olarak sundukları için, kamu malı hastalıklarmdan etkileniyorlardı. Üç kurumda, bireylerin prim ödemeleri ile sermayesini oluştursa da, asıl finans kaynağmm vergiler olması, bireylere sanki sıfır maliyetli bir 390 Kamu Etiği hizmet alıyormuş hissi veriyordu. Bu nedenle vekil olarak doktorlarm da yarduıuyla, SSK üzerinden SSK’lı olmayan hastalarm tedavi görmesi, ilaçlarım alması sıkça karşılaşılan bir durumdu. Bu nedenle kürtaj olan beyler bulunabiliyordu. Ya da başka hastanelere sevk edilmiş hastalardan istenen ilaçlarla en az iki hastamn ihtiyaçları karşılanabiliyordu. 5.2. A sim etrik Bilgi ve Asil Vekil İlişkisi Problemi Asil vekil ilişkisi ve bilgi problemi, sağlık sektörünün en büyük hastalığıdır. Bu durumu aşmanm yolu bilgiyi artırmaktan geçmektedir. Soran bilgi eksikliğinden kaynaklandığı için bilgi açığını tamamlayan mekanizmalar hizmetin almmasmı kolaylaştırmakta ve etkinliğini artırmaktadır. Her şeyden önce vekil sözleşmeyi arzu ediyorsa, asilin kendi nitelikleri hakkında emin olmasım sağlamaya çalışacaktır. îş başvurularmda diplomaların veya sertifikaların asili vekilin nitelikleri konusunda bilgilendirmek gibi bir fonksiyonu vardır. Ya da ürünlerin kalite ve üretim standartlarmın bilgi sunma işlevi de, aym amaca hizmet etmektedir. Hekimlerin, daha önceki müşterilere sundukları hizmetin yarattığı “olumlu şöhret” de benzer şekilde bilgilendirme etkisi yaratacaktır. Sisteme olumsuz etkisi olan ama “şöhret” içinde değerlendirebileceğimiz bir başka uygulama da kuram hekimlerini önce muayene hanelerinde ziyaret etmek olarak düşünülebilir. Doktorlarm hastaları önce muayenehanelerinde kabul etmeleri, sonra hastanenin olanaklarım kullanma imkâm vermeleri, yani tedaviye kabul için suurlılık getirmeleri, asilin a;maçları ile vekilin amaçlarmm benzer olmadığmı da göstermektedir. Asiller vekillerin kaliteli bakımım temin edebilmek için, onlara -bir tür teşvik primi diyebileceğimiz- özel muayene ücreti, bıçak parası adı altında çeşitli ödemeler yapmaktadnrlar. Fakat asimetrik bilginin hizmetüı almmasma en büyük etkisi, vekil olan bireyin çabasımn ödüllendirildiği sözleşme türlerine gereksinim duyulması şeklinde görülebilir. Modem hekimlerin riski sevmeyen yapıları, vekilin sabit ücret talebi karşılandıktan sonra, çabasım düşürmemesi için, ayrıca ödüllendirildiği sözleşmeler düzenlemek gerektiğini düşündürmektedir. Bu tip sözleşmelerde, vekil daha iyi çalıştığında bazen ek bir sabit ödülle, bazen elde edilen sonucun bir yüzdesi ile ödüllendirilmektedir. Türkiye’de de Sağlık Bakanlığı, çalışanlarına benzer bir sözleşme ile bir teşvik mekanizması kullanmaktadır. Performans aracılığı ile kurumlarım ve sağlık sisteminde çahşanlarmı birebir ödüllendirmektedir. Performans kriterleri”, Bakanlık’ın ikinci bir kuramda çalışmamayı önemsediğini göstermektedir. Fakat henüz hasta, memnuniyeti ile ilgili bir kriterin dikkate alındığı görülmemektedir. Bu nedenle de taleplerin hasta tatminine bir katkısı olmayacaktır. Bir başka sonuç düşük çaba veya ters seçim durumunda cezalandırma mekanizması olabilir ki adalet sisteminin soranları çözme yeteneğiyle yakından iUşkihdir. Özellikle hizmet sözleşmelerinde yetersiz çabayı ya da ihmali kamtlamak oldukça zordur. Doktoran hastası için yeterince çabalamadığım ya da hastamn doktoran kusura nedeniyle ciddi bir zarar gördüğünü kamtlamak, ancak Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 391 yine bir doktorim bilgisi ya da zararın gözle görünür olması ile mümkün olabilir’. Ayrıca tüm doktorlar tarafında kabul edilmiş genel geçer bazı asgari hizmet değer yargılarmın oturtulmasım da gerektirir ki meslek odaları burada ciddi bir görev yüklenmektedir. Ters seçim ve ahlaki tehlike problemlerinin çözümü birbiriyle ters çözümler önermektedir. Ters seçim için teoride önerilen çözüm, hizmetin kamu otoritesi tarafmdan verilmelisidir. Ahlaki tehlike için öneri ise, kullamcılarm yararlandıkları hizmetiu bedelini ödemeleridir (Dolan ve Olsen, 2002: 59-65). Bakanlığın uygulamalarmda belH bir miktar katılım payı almdığı görülüyor (SUT, 2008). Katılım payı, aşırı kullamrm caydırmayı, maliyetin bir kısımnj kullamcılann ödemesini hedefleyen çalışmalar olarak düşünülebilir. Bu konuda, asillerden biri olan sağlık fonlarımn bakış açısını yakalamak ve gelişmelere uzaktan bakmak mümkün görünmektedir. SGK ve Bakanlık sağlık piyasası taraflarmdan birini oluşturmaktadır ve sağlık fonu yöneticilerinin temel problemine sahipler: Maliyetleri düşürmek istiyorlar. 2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği (SUT, 2008), sigorta fonları ile neyin karşılanacağım ve neyin karşılanmayacağım açıkça ifade etmektedir. Fakat önceki düzenlemelerden farklı olarak, kurum bilgi açığım kapamaya yönelik bir atakla bilgisayar teknolojisini kullamyor. Doktorları, gördükleri hastalan, verdiği ilaçları, yapılan tetkikleri her şeyi kaydedebiliyor. Bu durum kuruma kontrol gücü veriyor. Bilgisayar teknolojisinin bir veri tabam oluşturmakta ayrıca bir katkısı olabilir. Hangi bölgelerde hangi hastalıklarla daha fazla karşılaşılıyor? Cinsiyet açısmdan bir farklılık var mı? Gerçekte sigorta primleri böylesi bir veri tabamn sonuçlarma göre belirlenirse, sigortada da verimliliğin artmasmı bekleyebiliriz. 5.3. Hasta Bakış Açısmdan Durum Sağlık piyasasımn, hizmet sunmak istediği bireylerin bakış açısmdan, bilgi açığım kapatmanm imkâm henüz görünmemektedir. Fakat ulusal medyada yer alan gerek bilgilendirme reklamları gerek doktorlarm özel olarak konuk edildikleri programlar sıradan insanların da bilgi seviyesini artırma yönünde dolayh bir işleve sahiptir. SONUÇ YERİNE Sağlık piyasası taraflarm asimetrik bilgiden yoğun bir şeklide etkilendiği kamu hizmet alam olarak önemli problemleri bünyesinde barmdırmaktadır. Çözümler için başlangıç noktası bilgiyi toplamaktan, işlemekten ve kullanmaktan geçmektedir. Sağlık Bakanlığı’mn ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nım sağlık piyasasmm ekonomi teorisi anlammda etkin çahşabilmesi için, taraflarm bilgi açığım kapatacak şekilde bir damşma hizmeti vermesi pek çok maliyet probleminin düzenlenmesinde faydalı olacaktu-. 392 Kamu Etiği NOTLAR ’ Sosyal m al (A kalın, 1981: 44). * Tam b ilgi her iki katılım cınm her konuda b ilgisin in olm ası dem ek değildir. Sadece.her iki taraf için b ilgiye ulaşm anm bir zorluğunun olm adığı v e sözleşm eyi etkileyen tesadüfi olaylar konusunda iki tarafında aynı konum da olduğu bir duramu tanımlamaktadır (M acho-Stadler v e Perez-Castrillo, 2 0 0 1 :1 7 ). ^ R isk v e sö zleşm e tipleri için (tepecik, 2 0 0 7 ) ■* Eğer sigorta edilm iş hasta bağım sız genel pratisyenleri ziyaret ederse, hekiriı h em hasta h em de sağlık fon lannın vekili olacaktır. Eğer hasta hastane tabanlı bir hekim i ziyaret ederse, hekim hem hastanın hem de hastanelerin vekili olacaktır. Eğer sigortalı hasta hastaneye yatarsa, hastane hem hastanın hem de sağlık fonlannın vekili olacaktır. Ç ifte vekil durumu altında, asil olarak hasta için verilen tıbbı karan vekil olarak hekim i veriyor, ödem e üçüncü taraftan yapılıyor. Çin ve Japonya gibi ülkelerde hekim ler sadece hastanın vek ili olarak hizm et etm ez aynı zamanda ürünlerin, ilaç sektörünün v e medikal m ateryallerin de satıcısı olarak hizm et eder. H ekim in fayda am açlan iki kaynaktan gelir: H izm et ücreti v e h izm et satışından gelen kârlardan. ® S ağlık hizm eti üreticileri tarafından davranışı m aliyetli kontrol etm enin yöntem i olarak, üçüncü taraflar tarafından kullanıldı, m esela, A B D ’de akran teftişi v e ikinci görüş program lan vasıtasıyla (leape, 1989: 3 5 5 ). ‘ D oktor için performans hesabı= (çalışılan m erkezin performans puanı x kadro unvan katsayısı x çalışan gün sayısı x serbest çalışm a) + (ek puan x gün sayısı x serbest çalışm a) + (m esai dışı çalışm a) w v w .sa g lik .g o v .tr ’ B u konuda Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin kararlarına bakılabilir. Örnek olarak: w \v \v.k a za n ci.co m /K H 0 2/ib b /liles/l 31ıd-2008-l 1477.htm KAYNAKÇA Akalın G. (1981), Kamu Ekonomisi, Ankara Üniversitesi Basımevi: Ankara. Akerlof, G. (1970), “The Market for “Lemons”: Quality Uncertainly and the Market Mechanism”, The Quarterly Journal o f Economics, C: 84, s.488-500. Arrow K.J. (1963), “Uncertainty and the Welfare Economics of Medical Care”, American Economic Review, C.53, s. 941-73. Dolan, P. ve Olsen, J.A. (2002), Distributing Health Care-Economic and Ethical Issues, Oxford University Press: Oxford. Fama, E. F. ( 1980), “Agency Problems and the Theory of the Firm”, Journal o f Political Economics, 88(2), 288-307. Getzen, Thomas E. (1997), Health Economics: Fundamentals and Flow o f Funds, John Wiley & Sons, Inc: New York. Gale, I. ve Stiglitz, J. (1989), "A Simple Proof That Futures Markets are Almost Always Informationally Inefficient," NBER Working Papers 3209, National Bureau of Economic Research, Inc. Leape, L.L. (1989), “Unnecessary Surgery”, Health Services Research 24 (3) Ağustos, 351-407. Macho-Stadler, I. ve Perez-Castrillo, J.D, (2001), An Introduction to The Economics o f Infoımation- Incentives And Contracts, Oxford University Press, Oxford. Sağlık Sektörü ve Etik Problemlerin Nedenleri 393 McGuire, A., Henderson, J. ve Mooney, G. (1988), The Economics o f Health Care: an Introductoıy Text, Routledge & Keegan Paul: Londoo, UK. Sckott ve Shiell, (1997), “Health outcomes are about choices and values: an economic perspective on the health outcomes movement”, Health policy, 01/1997; 39(1):5-15. Tepecik, F (2008), "Ekonomi Teorisi ve Sözleşme", Güncel Hukuk, S: 8, Ağustos, 31-35 vyww.saglik.gov.tr 2008 Yılı Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği, 29 Eylül 2008 Pazartesi, Resmî Gazete, S ayı: 27012 (Mükerrer), Ankara. BİLGİ VE BELGE YÖNETİMİNDE (KÜTÜPHANECİLİKTE) ETİK: KURAMSAL BİR YAKLAŞIM Bülent YILMAZ* özet B ilg i v e B elg e Y önetim i (K ütüphanecilik), bireylerin çeşitli nedenlerle gereksinim duydukları her türden bilginin (enform asyonun) elde edilm esi, belirli teknik ve' yöntem lerle düzenlenm esi, korunması ve basılı, elektronik vb. ortamlarda erişim e sunulm ası ile ilgili ilke, teknik v e yöntem ler üzerine çalışan v e bunları uygulam aya aktaran bir bilgi ve m eslek alanıdır. B ilgi v e B elg e Y önetim i için tem el (ana) işlev bireyleri/toplum u “b ilg iy e eriştirme”dir. M esleği sağlam tem ellere dayandıracak v e ona saygınlık kazandırmada katkıda bulunacak B ilgi v e B elg e Y önetim i etiği, m esleği icra eder, bireylerin b ilg iy e erişim ini sağlarken insanın değerini koruma adına (etik olarak) yapılm ası ve yapılm am ası gerekenlere ilişkin ilke, norm ve kurallar üzerine çalışır. Bu konuda uluslararası v e ulusal m esleki kuruluşlann m esleki etik ilkeleri içeren bildirgeleri bulunmaktadır. Kütüphane, arşiv v e doküm antasyon merkezi gibi bilgi merkezleri b ilgiyi bu ilkeler çerçevesind e yönetm eye çahşmaktadırlar. B ilginin giderek m eta durumuna geldiği, elektronik bilgi kaynaklarının yeni b ilgilen m e araçları olarak yoğun biçim de kullanıldığı, internet gibi güçlü ancak riskli olabilecek bir b ilgi ortamının sö z konusu olduğu günüm üzde bilgi erişim e ilişkin etik sorunlar sö z konusudur. B u bildiride, B ilg i ve B elg e Y önetim i etiği tanım, ana işlev, m eslekte kim e karşı etik davranışın sö z konusu olduğu, m esleğin çeşitli hizm et alanlarında etik olm ayan durumlar, uluslararası v e ulusal bildirgeler v e bu bildirgelerde yer alan düşünce özgürlüğü, sansür, te lif hakları gibi ortak etik ilkeler tartışılmaktadır. GİRÎŞ Yazmın bulunması ve böylece bilginin (enformasyonun) kayıt altına alınma olanağımn doğması ile birlikte arşiv-kütüphane kurumu toplumsal bir gereksinim olarak ortaya çıkmıştır. Büyük ölçüde yönetim olgusunun uzantısı olarak arşiv ve eğitim etkinliğinin uzantısı olarak da kütüphane kurumunun işlev yüklendiği, kil tablet, papirüs ve parşömenin temel yazı aracı olduğu ilkçağ uygarlıklanndan, kodeks formunda kağıda geçilen ve manastır, dar-ül hikme gibi dinsel kurumlarda işlev yüklendiği ortaçağa ve oradan da sanayi devrimi ve bilgi toplumu aşaması ile günümüz elektronik bilgi kaynaklan ve hizmetleri dünyasına uzanan serüvende sözü edilen kurumun toplumu bilgi ile buluşturma, bir başka deyişle bilgiyi toplumsallaştırma işlevi değişmemiştir. “Bilgi erişim” olarak ka'vramsallaştınlabilecek bu işlev tarihsel sürecin her aşamasmda uygarhk-kütüphane ilişkisini yaratan bir olgu oirnuştur. Bilginin bireysel ve toplumsal varlık ve gelişmenin temel koşulu olması, yeni bilgi üretmenin mutlaka daha önce üretilmiş bilgiyi kullanmayı gerektirmesi ve ' Prof. Dr., Hacettepe Ü niversitesi Edebiyat Fakültesi B ilgi ve B elge Y önetim i B ölüm ü öğretim ü yesi.E -p osta: bvilınnz0)hncetteDe.edıı.tr 396 Kamu Etiği dolayısıyla üretim ve tüketiminin giderek artması, onun, denetlenmedüzenlenme-korunma ve kullandırılma zorunluluğunu yaratmıştır. Bilgi ve Belge Yönetimi (eski adıyla Kütüphanecilik) alammn bir bilimsel ve mesleki alan olarak ortaya çıkması sözü edilen ve bizim “bilgi erişim” olarak kavramsallaştırdığımız bu işlevlere yönelik teknik ve ilkeler geliştirilmesi ile gerçekleşmiştir. Kütüphane, arşiv ve dokümantasyon merkezi gibi bilgi merkezlerinde yaşanan bilgi erişim sürecinin temel ilkesinin bireyin/toplümun gereksinim duyduğu bilgiyi elde etmek, düzenlemek ve ona sunmak olduğu açıktır. Bilgi ve Belge Yönetimi (Kütüphanecilik) alanına ilişkin mesleki etik ilkelerin, dolayısıyla etiğin sözü edilen sürecin insanın değerini koruma temelli gerçekleşmesini sağlamaya yönelik olduğu söylenebilir. Bu çalışmada, kütüphane, arşiv ve dokümantasyon merkezi gibi bilgi merkezlerinde bilgiyi toplumsallaştırmamn etik temellendirilmesi yapılmaya çabşılacaktır. MESLEKİ ETİK VE BİLGİ VE BELGE YÖNETİMİ ETİĞİ: TEMEL KAVRAMLAR Bilindiği gibi, insan, kendisini diğer canlılardan farklılaştıran bazı yapısal özellik ve olanaklara sahiptir. İnsanın değerini oluşturan bu olanak ve özelliklerin korunması ve geliştirilmesinde bir takım ilkelerin oluşturulması ve uygulanmaya çalışılması önemlidir. Kuçuradi (1988; 40; 2009; 58)’nin belirttiği üzere, insamn değerini koruyan bu ilkeler, etik ilkeler olup yaşarmn her alamnda gerçekleşen insan ilişkilerinde söz konusudur. Kısaca, Kuçuradi (2009: 5860)’ye dayanarak, etik ilkeleri, “insanm değerini korumak adma yapılması ve yapılmaması gerekenlere ilişkin ilkeler” olarak tanımlamak olanaklıdır. İnsamn değerinin korunması sorununun yaşamm her alam için geçerli olması meslek etiklerinin oluşmasmda da başhca etken gibi görünmektedir. Bir başka deyişle, kişilerarası ilişkilerin gerçekleştiği her alanda insamn değerinin çiğnenmesi olasılığı etik ilkelerin her alana uyarlanması ve uygulanması gereğini ortaya çıkarmaktadur. “Bir kimsenin yaşannnı sürdürmek, geçimini sağlamak için yaphğı sürekli iş, uğraş” (TDK, 1983: 826) olarak tammlayabileceğimiz meslek olgusunun kişilerarası ilişkilerin gerçekleştiği ve hemen her kişi için söz konusu olduğu söylenebilir. Meslek etiğini, yukarıdaki yaklaşım çerçevesinde, “bir iş-uğraş alamnda insamn değerini korumak adına yapılması ve yapılmaması gerekenlere ilişkin ilkeler” olarak tammlamak yanlış olmayacaktır. Tepe (2000: l-4)’nin, böylesi bir tammın meslek etiklerini “norm koyma ve davramş kuralları oluşturma”ya götürebileceği ve bunun da felsefi bir disiplin olarak etiğe uygun düşmeyebileceği endişesine karşın, aym yazarm meslek etiklerini “insamn değeri” bağlamında temellendirmenin bu konuya ilişkin sorunları aydınlatmada “elverişli bir yol olacağı” belirlemesi önemli görünmektedir. Meslek normlarmm etik olanak ve smırlarmı değerlendiren çahşmasmda, Yetişken (2005: 73), meslek normları kavramım, “bir mesleği icra ederken etik açıdan genel olarak Bilgi ve Belge Yönetiminde Etik 397 yapılması ve yapılmaması gerekenlere ilişkin ilke, kural ve değer yargıları” anlammda kullamidığmdan söz etmektedir. Etik sınırları tartışırken de farklı meslek alanları için türetilen normlarm bilgisel nitelikli ortak bir etik belirleyiciye dayamp dayanmadığım sorar. Bu çalışmada, insamn değerini korumaya çalışan etiğin meslek etikleri için ortak bir belirleyici olabileceği varsayımından hareket edilmiştir. Dolayısıyla, yine bu çalışmada mesleki etikten anlaşılan, “etiğin temel belirleyici olarak kayna