ORTA VE YENİÇAĞDA PSİKOLOJİNİN GELİŞİMİ VE ÇEŞİTLİ PSİKOLOJİK AKIMLAR Bütün orta ve yeniçağda psikolojinin konusu,genel olarak ruh adı verilen mistik bir düşünce olmuştur. ancak bu konu eski zamanlara göre daha felsefi bir niteliğe bürünmüştür.bunun için orta ve yeniçağda bilimsel bir psikolojiden söz edilememekle beraber, bir ruh felsefesi gelişmiştir. Yakın zamanlara kadar psikoloji konuları felsefe içinde yer almış ve sadece “spekülasyon”,yani oturup düşünme yoluyla bu alandaki bilgiler genişletilmeye çalışılmıştır. HERAKLİTUS •Başlangıcı eski Yunanistan’da, HERAKLİTUS’tan ve PLATON’dan gelen bir görüşe katılan bazı düşünürler, ruhun var olduğunu ileri sürmüşlerdir. Bunlara göre madde bir görüntüden ibaret olup; maddesel olmayan, yani fiziksel ve kimyasal oluşumlarla açıklanamayacak olan ruh,evrenin asıl cevherini meydana getirir. Böyle düşünenlere “SPİRİTÜALİSTLER” denmiştir PLATON Gene başlangıcı eski yunan filozoflarından DEMOCRİTUS’a dayanan başka bir görüşe göre ise, ruh adı verilen bağımsız bir varlık yoktur. fiziksel ve kimyasal kanunlar,yaşamın bütün biçimlerini açıklamaya yeter. DEMOCRİTUS Ruh,bedenin bir fonksiyonundan, yada HAECKEL’in ileri sürdüğü gibi,beynin bir salgısından ibarettir. Böyle düşünenlere de “MATERYALİST” denir. HAECKEL DESCARTES Çok tartışılan bir konu da beden ve ruhun birbirleriyle olan ilişkileri meselesi olmuştur. 17. yy’ da DESCARTES düalizmi ileri sürmüştür.Ona göre bir düşünen,ruh,bir de bedeni içine alan ve devamlı hareket halinde olan madde alemi vardır.Bu iki gerçek birbirine indirgenemez. SPİNOZA Buna karşılık SPİNOZA çift yanlı gerçek kuramını ortaya atmıştır. Ona göre, ruh ve beden bir tek varlığın iki yanı, iki yönden görünüşüdür. Spinoza bütün varlığı teke indirgemiştir. Böylece orta ve yeniçağda tartışmalı bir ruh felsefesi süre gelmiştir. Kullanılan inceleme yolu spekülasyondur. İnsanlar düşünme güçlerinden, mantıklarından yararlanarak ruhu açıklamaya çalışmışlardır. DAVİD HUME 18. YY da yaşayan DAVİD HUME’nin fikirleri modern psikolojinin konusu aydınlatır niteliktedir. O ,ilahi ve canlı bir cevher olarak ruhun varlığına ilişkin hiçbir yaşantının ,hiçbir kanıtın bulunmadığını ileri sürer.Ona göre ruh adı verilen şey,içsel yaşantılardır.”Ben dediğim şey ,sıcaklık,soğukluk,ışık ve gölge duyumlarıdır.” ”Ben” bir takım algılardan oluşur.Derin bir uykuda algılar ve duygular yok olunca “ben”de yok olur.Hume’a göre, “ruh” değil,ancak “ruhsal olaylar ” dan söz edilebilir. Böylece ilk olarak Hume ruh yerine ruhsal olayları psikolojinin konusu olarak ileri sürmüştür. BURÇİN GÜRPINAR G1002.10058 SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ