Rodinson`un Muhammed`i (2)

advertisement
Ataol Behramoğlu
Rodinson’un Muhammed’i (2)
Fransız düşünür Maxim Rodinson’un kitabı üzerine birkaç hafta
önce bu köşede yayınladığım yazının bana yansıyan-olumluolumsuz- yankıları tahmin ettiğimden daha az oldu.
İnsanlık tarihini, özellikle de bizim kendi tarihimizi, dünümüzü,
bu günümüzü bunca etkilemiş ve etkilemekte olan bir kişilik
hakkında düşünme gereği duymuyor muyuz?
***
Maxim Rodinson’un kitabının arkasındaki boş birkaç sayfa ve
arka kapak içi,aldığım notlarla dolmuş..
Bu ikinci yazıda, İslam peygamberinin kişilik özellikleriyle ilgili
olanları sıralamak istiyorum.
Abdullah oğlu Muhammmed’in daha çocukluk çağında “gerekli
şartlar sunulduğu takdirde ,bir mistiğin oluşmasına tam elverişli
bir mizaca sahip” olduğunu ileri süren Rodinson, sonraki
süreçlerde “hayali” ya da “zihni” “iç veya dış görme ve işitme
haline gelme “olgusunu da bu mizaç özelliğiyle açıklama
eğilimindedir…
Ayrıntıya girmeden özetlenecek olursa, bu “özel” çocuğun
sonraki süreçlerde belirginleşecek olan kişilik özellikleri , aynı
kitaptan sözcüklerle
şöyle sıralanabilir: “zekâ,olgunluk,
özgüven,denge, sükûnet, ölçü,tatlı dillilik,sevimlilik”vb..
Rodinson, kitabının bir çok yerinde, Medine İslam Devletinin
kuruluş süreçlerinde, bu devletin kurucusu
İslam
Peygamberinin özellikle savaşlar sırasında kendini gösteren
siyasetçi ve komutan özelliklerini de şöyle özetliyor:”sabır,
öfkesine hâkim olmak, sezgi, kurnazlık, vazgeçmeden geri adım
atmayı bilmek, zamanını beklemek” vb…
Kendisinin de yara aldığı Uhud Savaşı sonrasında “gelen” “Al-i
İmran” süresinin giriş bölümü,mücadeledeki insanı şiirsel
çarpıcılıktaki sözlerle yüreklendiriyor: “Gevşekliğe ve kedere
düşmeyin.Eğer
inanmışsanız
mutlaka
üstünsünüz.Siz
yaralandıysanız o kavim de sizin gibi yaralanmıştır…”
***
***
“İslamiyet ve Kapitalizm” adlı sonradan anımsadığım bir başka
önemli kitabın da
yazarı Maxim Rodinson’un Hazreti
Muhammed’i konusunda yazmayı şimdilik burada bırakıyorum.
Belki daha sonra, bir başka yazıda, zamanlar ve olaylar
değiştikçe Kuran dilindeki(üslubundaki) değişmeleri konu alan
bir başka yazı tasarlayabilirim…
Bu iki yazıda söylediklerimin ana fikrini ise şöyle özetleyebilirim:
İslam’ın kutsal kitabını bir Tanrı kelamı ya da bir ortaçağ Arap
devlet ve toplum ideolojisinin kitabı
olarak görüp
okuyabilirsiniz…
Bu bir başka konudur ve sonsuzca tartışılır…
Rodinson’un Muhammed’inden yola koyularak benim üzerinde
durmak istediğim ise, ister Hazreti Muhammed, ister Abdullah
oğlu Muhammed olarak kabul edilsin,söz konusu kişinin bütün
insanlık tarihinin,üzerinde en önemle durulması gereken
kişiliklerinden biri olduğu gerçeğidir.
İnanmayanlar, bu konuda hiç kafa yormama, yordukları ölçüde
de küçümseme, yok sayma eğilimindedir.
İnananlar ise “tanrının elçisi”nin kişiliği üzerinde fikir yürütmeyi
zaten gereksiz ve ileri gidildiğinde de günah sayarlar.
Bunlardan ilki, böylece,bir küçük kabilenin yoksul ve öksüz
büyümüş bir üyesiyken önce bir şehir devletinin kurucusu,
ardından da dünya ölçeğinde devlet kuruluşlarının esinleyicisi
olan kişinin bir insan, bir siyaset ve devlet adamı olarak
yeteneklerini görmezden gelmiş olmakta, öteki yaklaşım da bu
yetenekleri ve başarıyı daha büyük bir kutsal güce bağlayarak
onları
bir bakıma
gerçek ötesi,insan üstü bir alana
taşımaktadır…
Kuranı bir cellat el kitabı olarak kullanan katil sürüleriyle onu
siyaset kürsülerinden sallayarak İslam’a ve peygamberine en
büyük kötülüğü yapmakta olanlar ise bu yazının konusu dışında
ve aslında aynı kişilerdir…
Kitapta kuşkusuz, doğruluğu, gerçekliği tartışılabilecek olaylar
,yorumlar ve o dönemin koşullarında bile haklılığı kolayca kabul
edilemeyecek olgular var.
Kendisini eleştiren şair Ka’b ibn-Eşref’i katlettirmesi, “zehirli
sözlere ve alaylara hiç tahammülü olmaması”ve belki hepsinden
daha zalimce olarak Medine çarşısında kazdırdığı büyük
çukurlar önünde, tehdit olarak gördüğü Beni Kureyze
kabilesinden yüzlerce Yahudi’yi, teslim oldukları halde
bağışlamayıp kellelerini kestirmesi gibi…
http://www.mgkmedya.com
Pazar, Ağustos 2, 2015 - Sayfa 1 / 1
Download