• SİNİR SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ SİNİR SİSTEMİ • Milyarlarca sinir hücresi ve bunların aralarındaki trilyonlarca bağlantının oluşturduğu ağ yapısı sinir sisteminin temelini oluşturur. • Bu karmaşık ağ yapısı; tüm canlılık olaylarını ve davranışları düzenleyen bir sistem olarak görev yapar. • Sinir sistemi fonksiyon ve anatomik açıdan ikiye ayrılır. 1. Merkezi sinir sistemi 2. Periferik (çevresel) sinir sistemi SİNİR SİSTEMİ MSS BEYİN PERİFERİK SİNİR SİSTEMİ OMİRİLİK SOMATİK SİSTEM OTONOM SİNİR SİSTEMİ SEMPATİK PARASEMPATİK • Merkezi sinir sistemi (MSS): İç ve dış ortamdaki değişikliklere ne gibi yanıtların oluşturulacağı yönünde değerlendirmeyi yapan kararı veren bölümdür. • Beyin ve medulla sapinalisten (omirilik) oluşmuştur. • Beyin kafatası kemikleri, medulla spinalis ise vertebralar (omurlar) tarafından sarılmış durumdadır. • Periferik sinir sistemi: Vücudun her yanından alınan duyu (tat, dokunma, görme, işitme, vücudun pozisyonu, ağrı, ısı, titreşim vb) bilgilerini merkeze taşıyan ve merkezden çıkan emirleri kas veya salgı bezi gibi ilgili yerlere götüren sistemdir. Merkezi sinir sistemi Periferik sinir sistemi Periferik sistemde reseptör ile merkez arasında bağlantı kuran nöronlara Duyu nöronları= Afferent nöronlar, merkez ile effektör organ (icra organı) arasında bağlantı kuran nöronlara Motor nöronlar= Efferent nöronlar denilmektedir. • Perferik sinir sistemi fonksiyon yönünden – Somatik sinir sistemi – Otonom sinir sistemi olmak üzere ikiye ayrılır. • Somatik sistem dış ortamdaki değişikliklere, • Otonom sinir sistemi ise iç ortamdaki değişikliklere yanıt verir. SİNİR SİSTEMİNİN HÜCRELERİ • Sinir sisteminin ana işini yürüten hücreler, nöron (sinir hücresi) adı verilen özel hücrelerdir. • Nöronlar kendi aralarında bağlantılar kurarak, elektrik devrelerine benzer yollarla iletişim sağlayıp, beyin işlevlerinin ortaya çıkmasını sağlayan ana elemanlardır. • Bu hücreler; bir gövde, ağaç gibi yan dallar (dendritler) ve bazen dallanabilen tek bir uzantı (akson) dan oluşurlar. • Görevleri ve bulundukları yerlere göre, nöronların şekil ve kimyasal içerikleri farklıdır. • Bazı nöronların aksonlarında miyelin kılıf vardır. • Sinir hücreleri birbirleri ile ilişki halindedirler. • Bu sıkı ilişki, sinirsel işlevin temelini oluşturan bilgi akışını sağlar. • Hücreler arası bilgi geçiş noktalarına SİNAPS (kavşak) adı verilir. • Sinapslar aracılığıyla gerçekleşen iletiye de sinaptik ileti denir. • Sinapslar, değişik tip ve özelliklerde olmalarına karşın, hemen hepsi bilginin iletimi işlevinden sorumludur. Bir sinaps; presnaptik membran, sinaptik boşluk ve postsnaptik membrandan oluşmuştur. Transmiter vezikülleri SİNİR HÜCRESİNDE İLETİNİN ÖZELLİKLERİ • Genel olarak bir sinir hücresi, gövde ve dendritler aracılığıyla veriler alır. • Bu veriler, hücre içindeki genel duruma ve gelen tüm verilerin toplam etkisine göre, akson dediğimiz, tek, uzun ve ince uzantı aracılığıyla, diğer bir hücreye aktarılır. • Daha sonra, aksonla gönderilen bu bilgi, o aksonun dalları aracılığıyla bir veya binlerce sinir hücresine (veya kas ve salgı bezi hücreleri gibi diğer hücrelere) ulaştırılır ve bu hücreler, yine aynı mekanizma ile bu uyarının gerektirdiği işi yaparlar. • Presinaptik membran uyarının geldiği nöronun akson sonlanma bölgeleridir. • Sonlanma bölgelerinde akson ucu genişler. • Akson ucunda kimyasal aracıların (nörotransmiter) bulunduğu çok sayıda kesecik (vezikül) bulunur. • Hücre uyarıldığında akson başlangıç noktasında oluşan aksiyon potansiyeli akson ucuna ulaşınca, hücre dışında bulunan kalsiyum aksonun bu uç bölgesinden hücre içine girer, kesecikler membranla birleşir, içlerindeki nörotransmiterler sinaptik boşluğa salınır. • Sinaptik boşluğa salgınanan nörotransmiter alıcı sinir hücresinin membranında (postsinaptik membran) bulunan reseptörleriyle birleşerek alıcı sinir hücresini etkiler. NÖROTRANSMİTERLER • Nörotransmiter adı verilen kimyasal aracılar sinir hücresinde sentezlenip(akson ucunda ya da hücre gövdesinde), akson ucundaki veziküllerde depolanırlar. • Her bir nörotranmiterin birden fazla çeşit reseptörü vardır. • Nörotransmiterlerin etkilerini belirleyen faktör de doğal olarak reseptörün tipidir. • Nörotranmiterler kimyasal yapılarına göre sınıflandırılabilirler. • • • • • • • • • • • • • • • • • • • 1- Asetilkolin 2-Amin yapısında nörotransmiterler Dopamin (D) Adrenalin (A) Noradrenalin (NA) Serotonin Histamin 3-Amino asid yapısndaki nörotransmiterler İnhibitör olanlar GABA Glisin Eksitatör olanlar Glutamat Aspartat 4-Peptid yapısındaki nörotransmiterler Endorfin Gastrin P maddesi Nöropeptid Y…. DUYSAL RESEPTÖRLER • Sinir sistemi gerek iç ortamda gerekse dış ortamdaki değişiklikleri reseptör adı verilen özelleşmiş yapılar aracılığıyla algılar. • Bu reseptörler ya bir nöronun özelleşmiş bir kısmı (derideki reseptörler gibi) ya da bütün bir hücre olabilir (gözdeki fotoreseptörler gibi). Dolayısıyla duysal reseptörler hücre zarındaki (nörotransmiterlerin etkilediği) reseptörlerden farklıdır. • Sinir sistemi reseptörlerinin nöronlar (sinir hücreleri) ile bağlantıları vardır. • İnsan vücudunda sayıları 30’u aşkın duysal reseptör bulunmaktadır. • Bunların bir kısmı görme, işitme, koku, dokunma gibi bilinçli duyulara aracılık ederken bir kısmı kandaki glukoz oranı, CO2 miktarı, kan basıncı gibi bilinçsiz duyulara aracılık eder. • Duyusal reseptörler uyarılma şekillerine göre sınıflandırılabilir Duysal nöronların sınıflandırılması I. Mekanik olarak uyarılan reseptörler – Deride dokunma duyusu • • • • • • – Serbest sinir sonlanmaları Merkel diskleri Ruffini sonlanmaları Meissner cisimciği Krause cisimciği Kıl dibi resptörleri Derin doku duyusu • • • • • Serbest sinir uçları Ruffini sonlanmaları Pacini cisimciği Kas gerim reseptörleri Golgi tendon reseptörleri – İşitme • Kohleadaki işitme reseptörleri II. Termoreseptörler – – Soğuk reseptörleri Sıcak reseptörler III. ağrı reseptörleri Serbest sinir sonlanmaları IV. Elektromagnetic reseptörler (görme) Basiller Koniler V. Kimyasal reseptörler Tad Tad tomurcuklarındaki reseptörler Koku Burun mukozasındaki reseptörler Arteriyel oksijen Aorta ve karotid cisimdeki kemoreseptörler Osmolalite Hipotalamusdaki bazı nöronlar Kan karbondioksidiAorta ve karotid cisim ve medulladaki kemoreseptörler – denge • Vesitibüler reseptörler – Arter basıncı Kan glukoz, amino asid ve yağ asidi düzeyini • Aortada basınç reseptörleri Hipotalamustaki reseptörler Duysal reseptörlerin bazı özellikleri • Kortekse ulaşan duyular bilinçli duyuları oluştururlar (örn. İşitme), ulaşmayanlar ise bilinçli olarak algılanmaz ( örn: kan basıncı) • Her bir duysal reseptör duyarlı olduğu uyaran tipi ile uyarılır. – Örneğin gözdeki reseptörler ışık ile ya da burundaki reseptörler koku molekülleri ile uyarılır. • Duysal reseptörlerde MSS’e giden yollar hangi aşamada uyarılırsa uyarılsın (uyaranın kendisi olmasa bile) algılanan duyu o yolun taşıdığı önceden belirlenmiş duyudur. Buna işaretlenmiş yol ilkesi denir. • Reseptörlerde oluşan uyarı afferent sinirler tarafından aksiyon potansiyelleri şeklinde taşınır. • Uyaranın şiddeti arttıkça aksiyon potansiyellerinin sıklığı artar. Böylece uyaranın şiddeti algılanabilir. 1- SOMATİK DUYULAR • Somatik duyular dokunma, titreşim, basınç, pozisyon-hareket, sıcaklık ve ağrı duyularıdır. • Somatik sistemin reseptörleri, nöronun özelleşmiş uç bölgeleridir. afferent • Reseptörler farklı şekillerde bulunurlar • Deride, eklem kapsüllerinde, iğciklerinde, tendonlarda…. bulunurlar. kas Derideki farklı reseptör tipleri. Her birinin taşıdığı duyu farklıdır Derideki reseptör tipleri. Deride reseptörlerden kalkan uyarı afferent sinirler ile omiriliğe taşınır Uyaranın şiddeti arttıkça aksiyon potansiyeli sıklığı da artar • Somatik duyu nöronları (afferent nöronlar) medulla spinalise arka kökten girdikten sonra karşı tarafa geçer ve özel yollarla yukarıya çıkarlar • Talamusa uğradıktan sonra parietal lobdaki somatosensoryal kortekse ulaşır • Somatosensoryal kortekste bedenin temsili bir haritası vardır -Bedenin temsil edildiği alanlar gerçek vücut ölçülerinden farklıdır. Görüldüğü gibi eller, dudaklar, dil ve yüz korteksde çok yer işgal ederken bedenin geri kalan bölümleri daha az yer işgal eder. Bunun nedeni bu bölgelerden daha fazla sinir hücresinin kortekse ulaşmasıdır Böylece dudak, el gibi alanların duyusal hassasiyeti fazladır. DERMATOM • Bedenin değişik bölgelerinden gelen afferent sinirler medulla spinalise farklı seviyelerde girerler • Bu sinirlerin innerve ettiği sahasına dermatom denir. deri • Dermatomlar gövdede kuşak ,ekstremitelerde şerit şeklindedir. • Bir spinal sinirin uyardığı deri segmentine (dermatoma) bir üstteki ve bir alttaki segmentlerden de sinir atlaması olur. • Böylece bir tek periferik sinirin kesilmesi durumunda o sinire ait deri segmentinde duyu kaybı olmaz. Ancak duyu azalması meydana gelir. Komşu segmentleri besleyen birkaç spinal sinir kesilirse bu durumda gerçek duyu kaybı ortaya çıkar. Visseral duyu – İç organlardan gelen duyulara visseral duyular denir – Visseral duyuları ileten sinirler somatik sinirler gibi m.spinalise arka kökten girerler – Visseral duyular somatik duyulardan farklı olarak çok iyi lokalize edilemezler (yer tespiti zayıftır) Yansıyan ağrının deri bölgesi Yansıyan ağrı İç organlara ait ağrının somatik bölgelerde hissedilmesine yansıyan ağrı denir. Yansıyan ağrının nedeni; somatik bölgelerden gelen ağrı lifleriyle, iç organlardan gelen ağrı liflerinin -arka kökten girdikten sonra- somatik duyuyu taşıyan sinirlerle bağlantı yapmasıdır. diyafram kalp Yemek borusu Karaciğer ve safra kesesi mide İnce barsaklar Kalın barsak İdrar kesesi İç organlara ait ağrının hissedildiği somatik bölgeler Böbrek ve testis İnsan gözü 400- 700 nanometre dalga boyundaki elektromanyetik ışınımı görünebilir ışık olarak algılar. Daha kısa ve daha uzun elektromanyetik İnsandaki duyu organlarıyla algılanamaz dalgalar GÖZÜN YAPISI Gözün tabakaları: a-Fibröz tabaka (sklera ve kornea) b-Vasküler tabaka (koroid) c-Nöral tabaka (retina) Göz 3 tabakadan oluşmuştur En dıştaki fibroz tabakaya sklera adı verilir. Sklera gözün beyaz görünen kısmıdır ve gözün sağlamlığını ve şeklini oluşturur. Sklera gözün ön tarafında, kornea adı verilen saydam bir yapıya dönüşür. 2. tabaka vasküler (damarlı) tabakadır. Bu tabakada damarlar bulunur. Ayrıca bol miktarda pigment içerdiği için gelen ışığın geri yansımasını engeller. Korneanın arkasında bulunan iris, pigmentli bir kastır. İrisin pigment içeriği göz rengini belirler. İrisi oluşturan farklı kas grupları kasılarak göz bebeğinin genişleyip daralmasını sağlar. İris vasküler tabakaya tutunur. 3. tabaka reseptör hücrelerin bulunduğu retina tabakasıdır. • Lens irisin arkasında bulunan saydam ve esnek bir mercektir. • Vasküler tabakayla bağlantılı silier kas adı verilen kasa ligamentlerle (bağlarla) çepeçevre tutunmuştur. Bu ligamentlerin (silier kas aktivitesiyle) gevşeyip gerilmesi lensin eğimini değiştirir. • Lensin eğiminin artması kırma gücünü artırırken, eğimin azalması kırma gücünü azaltır •Göz işlevsel açıdan optik ve reseptör olmak üzere 2 kısımda incelenir. • Kornea ve lens gözün optik kısmını oluşturur • Retina tabakası ise reseptör kısmını oluşturur • Herhangi bir cisimden gelen ışınlar gözün kornea tabakası ve lens tarafından kırılır ve retina üzerinde odaklanır. • Retina üzerine düşen cismin görüntüsü terstir.fakat beyin bu görüntüyü düz olarak algılar. Uzak mesafedeki kaynaktan gelen ışık Odak noktası Yaklaşan cisim • Cisimler göze yaklaştıkça görüntünün yine retina üzerinde odaklanması için lensin eğimi artar. Böylece göze gelen ışık ışınları daha çok kırılır. Odak noktası sabit kalır. Buna yakına uyum adı verilir. Yaş ilerledikçe lensin esnekliği azaldığı için uyum yeteneği bozulur. KIRMA KUSURLARI ve MERCEKLERLE DÜZELTİLMESİ • Hipermetrop bir gözde (merceğin yeterince eğimini arttıramaması ya da göz küresinin kısa oluşu nedeniyle) yakındaki cisimlerin görüntüsü retina üzerine odaklanamaz • Görüntü retinanın arkasında bir noktada odaklanır. • Kişi yakını iyi göremez • Kırma gücünü arttıran ince kenarlı mercek kullanılarak kırma kusuru düzeltilir. • Miyop bir gözde (merceğin eğiminin fazla olması ya da göz küresinin uzun oluşu nedeniyle) uzaktaki cisimlerin görüntüsü retina üzerine odaklanamaz • Görüntü retinanın önünde bir noktada odaklanır. • Kişi uzağı iyi göremez • kırma gücünü azaltacak şekilde kalın kenarlı mercek kullanılarak kırma kusuru düzeltilir. Astigmat bir gözde ise korneanın herhangi iki düzleminin eğimi aynı olmadığı için bir noktadan gelen ışınlar iki farklı noktada odaklanır. Şekiller deforme algılanır. Sorunlu olan düzlemde eğimi eşitleyecek şekilde silindirik mercek kullanılır. Astigmat bir gözdeki odaklama kusuru Katarakt lensin saydamlığını yitirmesine denir. Basil Koni Retinada farklı hücre grupları tabakalar oluşturacak şekilde dizilmişlerdir. Bu hücreler içinde koni ve basil adı verilen en dış tabakadaki hücreler ışığı algılayan reseptör hücrelerdir. Basil hücreleri ışığı algılar ve gece görüşünden sorumludur. Koni hücreleri renkleri algılar ve gündüz görüşünden sorumludur Bu hücrelerin ışığı algılamaları için A vitaminine gereksinimleri vardır. A vitamini eksikliğinde önce gece körlüğü sonra da tam körlük görülür. Retinanın en iç tabakasındaki gangliyon hücrelerinin aksonları birleşerek görme sinirini (optik sinir) oluşturur. talamus Optik sinir gözü terkettikden sonra talamusa uğrar. Sonra da oksipital lobda görme korteksi adı verilen bölgeye gider. Mavi koniler basiller Yeşil koniler Kırmızı koniler %80 Renkli görme • • %60 • Şekilde 3 tip koninin ve basillerin farklı dalga boylarına (yatay eksen) duyarlılık dereceleri (dikey eksen) gösterilmektedir. örn. Yaklaşık 580 nm dalga boyundaki bir ışık ışını kırmızı konileri % 80, yeşil konileri ise %60 oranında uyararak sarı algısına neden olmaktadır. Bir ışığın dalga boyu algınan rengi belirler İnsan gözünde farklı dalga boylarına maksimum duyarlılık gösteren 3 tip koni vardır (mavi, yeşil ve kırmızı dalga boyuna maksimum duyarlılık gösteren koniler) Mor rengi oluşturmak için kırmızı ve mavinin değişik oranlarda karıştırıması gibi bu konilerin değişik oranlarda uyarılmaları farklı renklerin algılanmasına neden olur. Renk Körlüğü • Konilerden birinin eksik olması halinde renk körlüğü ortaya çıkar • Kırmızıya duyarlı konilerin yokluğu kırmızı renk körlüğü, yeşil konilerin olmayışı yeşil renk körlüğü, aynı şekilde mavi konilerin • En sık yeşil ve kırmızı renk olmayışı mavi renk körlüğü görülür (%6) körlüğüne neden olur. • X kromozomunda taşındıkları • Kırmızı renk körü bir kişi için erkeklerde ortaya çıkar kırmızı rengi yeşilin farklı (kızlarda çok seyrek) tonlarıymış gibi algılar. • Mavi renk körlüğü oldukça seyrektir ve iki cinste de eşit • Renk körlüğü ishiara görülür tablolarındaki rakamlar (şekile bak) okutularak tespit edilir. KULAK • İnsan kulağı 20- 20000 Hz frekansındaki sesleri duyabilir. • Ses dalgalarının frekansı sesin tizliğini belirler • Ses dalgalarının yüksekliği ise sesin şiddetini belirler • Ses şiddeti desibel birimi ile ifade edilir. Yarım daire Kanalları ve vesitibulum Vesitibülokohlear sinir Kohlea Oval pencere Yuvarlak pencere Timpanik zar Orta kulak kemikcikleri Dış kulak yolu Dış kulak KULAK Östaki tübü Orta kulak İç kulak DIŞ KULAK İÇ KULAK Kohleaya basınç ORTA KULAK Timpanik zarın hareketi Orta kulak kemikçikleri M-çekiç I-örs S-üzengi Kulağın Yapısı • Kulak 3 bölüme ayrılır: 1- Dış kulak; kulak kepçesinden timpanik zara (kulak zarı) kadar olan kısımdır. Ses dalgalarının toplanıp kulak zarına iletimini sağlar 2- Orta kulak; dış ve iç kulak arasında bulunur. Aşağıda östaki borusu adı verilen bir kanalla arka burun boşluğuna (nazofarenks) açılır. Östaki borusu açık olduğunuda kulak zarının iç ve dış yüzeyindeki basınç eşitlenir. Orta kulakta, kulak zarından iç kulağa doğru sırasıyla çekiç, örs ve üzengi adı verilen 3 kemikçik bulunur. Bu kemikçiklerin görevi kulak zarına gelen ses dalgarının büyüklüğünü arttırarak iç kulağa iletmektir. Kemikçik hareketleri herhangi bir nedenle bozulduğunda ses iç kulağa yükseltilerek aktarılamadığı için ileti tipi sağırlık oluşur. 3- İç kulak; işitme ve denge reseptörlerinin bulunduğu bölümdür. Bu nedenle iç kulakta 2 tip duyu organı bulunur. Yarım daire kanalları denge ile ilgili reseptörleri içerir, kohlea (salyangoz) ise işitme ile ilgili reseptörleri içerir. Denge ve işitme reseptörleri mekanik reseptörlerdir. Yarım daire kanallarının ve salyangozun içi sıvı doludur. Bu sıvıların hareketi tüy hücreleri adı verilen mekanik reseptör hücreleri uyarır. Yarım daire kanallarındaki sıvı vücudun pozisyonuyla hareket ederken, salyangozdaki sıvı ses dalgalarıyla hareket eder. Kanallardan başlayan denge siniri (n. vestibularis), salyangozdan gelen işitme sinirine (n. cochlearis) katılarak n. vestibulocochlearis'i oluştururlar. üzengi İşitme siniri Oval pencere Yuvarlak pencere Baziller zar Kohleanın iç yapısı Kohleanın kıvrımları açılarak iç yapısına bakıldığında, ortada baziller membran ile içi sıvı dolu iki bölüme ayrıldığı görülür. Her iki (üst ve alt) bölümün orta kulakla sınır oluşturduğu yerde kulak zarı gibi zarla örtülü açıklıklar vardır. Bunlardan üstte olanına oval pencere denir ve orta kulaktaki üzengi kemiği bu zarla temas halindedir. Alttaki zara ise yuvarlak pencere adı verilir. Kohleanın enine kesit görüntüsü İşitme siniri Korti organı Kohleada baziler zarın üzerinde tüy hücrelerinin bulunduğu yapıya korti organı (işitme organı) denir. İŞİTME Ses dalgaları dış kulak yoluyla gelerek kulak zarında basınç dalgaları oluşturur 2- Zar titreşimleri kemikçik sistemi ile oval pencereden kohleaya iletilir. 3- Kohleanın içi sıvı dolu olduğu için oval pencereden yansıtılan basınç değişikliği kohlayı ikiye bölen bazilller zarda dalgalanmalar yaratır (bir sonraki şekil). 4- Baziller zardaki dalgalanma hareketi zarın üzerinde bulunan reseptör hücreleri (tüy hücreleri) uyarır. 5- Reseptör hücrelerdeki uyarı işitme siniri ile MSS ye iletilir. 1- Oval pencere Baziller zardaki dalgalanma hareketi Yuvarlak pencere üzengi Baziller zar SESİN FREKANS AYIRIMI Farklı frekansdaki ses dalgaları baziller membranın farklı noktasında dalgalanma oluşturur Örneğin pes sesler baziller membranı salyangozun tepesine yakın yerlerde dalgalanma hareketi oluştururken, tiz sesler tabana yakın bölgelerde dalgalanma oluşturur İşitme korteksi talamus İşitme siniri (kohlear sinir) iletisi talamusa uğradıktan sonra temporal lobta bulunan İşitme korteksine gider TAD VE KOKU (KİMYASAL DUYULAR) Koku sinyalleri Koku ve tad merkezi Koku reseptörleri burun tavanında epitel hücrelerin arasında bulunur Tad sinyalleri Tad tomurcukları Koku reseptörleri koku burun epiteli yemek Sinir lifleri Tad reseptörleri Tad reseptörleri dildeki tad tomurcuklarının içinde bulunur Tad reseptörlerinin dildeki dağılımları farklıdır Tatlıyı algılayan reseptörler Daha çok dil ucunda Acı hissi arka tarafta Ekşi ve tuzlu reseptörleri Dilin yan tarafında bulunur OTONOM SİNİR SİSTEMİ MSS İcra organı Somatik sinir sistemi İskelet kası Otonom sinir sistemi Pregangliyonik lif Postgangliyonik lif Otonom gangliyon Düz kas Bezler Kalp kası … • Otonom sinir sistemi sempatik ve parasempatik olmak üzere 2 bölümden oluşur. • İki sistemin anatomik ve fonksiyonel farkları vardır • SEMPATİK SİSTEM – MSS’i medulla spinalisin torakal (göğüs) ve lumbal (bel) bölgelerden terkeder (torakolumbal) – Gangliyonlar icra organından uzakta bulunur – Nörotransmiteri adrenalin ve noradrenalindir • PARASEMPATİK SİSTEM – MSS’i kranyal (kafa) ve sakral bölgeden terkeder (kranyosakral) – Gangliyonlar icra organına yakın bulunur – Nörotransmiteri asetilkolindir Parasempatik Sempatik • Göz bebeği daralır • Göz bebeği büyür • Tükrük salgısı artar • • Kalp hızı düşer Tükrük salgısı azalır Kalp hızı artar Bronşioller genişler • Bronşioller daralır • Midenin sindirim fonksiyonu artar • • • • • • • barsakların sindirim fonksiyonu artar İdrar kesesi kasılır • Midenin sindirim fonksiyonu azalır Adrenal bez uyarılır İnce barsakların sindirim fonksiyonu azalır İdrar kesesi gevşer Hipofiz bezi Hormon salgılar Saçlar dikleşir Göz bebekleri büyür Tükrük salgısı azalır Bronşioller genişler Deri damarları daralır Kalp atışı ve tansiyon yükselir Böbrek üstü bezinden adrenalin kana verilir Ter bezleri aktive olur İskelet kasına giden Damarlar genişler Kaç ya da savaş fenomeni Kasların gerimi artar Sempatik aktivasyon Parasempatik aktivasyon MEDULLA SPİNALİS • Medulla spinalis temel olarak, orta kısmında ince ve boylu boyunca bir kanal; kanalın etrafında, eninde kesildiğinde kelebek gibi görünen bir gri madde; ve bunun etrafında ise beyaz madde kütlesinden oluşan, tüp şeklinde bir yapıdır. • Kanalın etrafında bulunan gri madde, esas olarak sinir hücrelerinin gövde kısımlarını içerir. Buradaki sinir hücreleri, çevresel sinir sisteminden gelen ve merkezden dışarıya gönderilen verileri değerlendirilerek, nereye ve ne şekilde gönderileceklerini belirleyen karmaşık elektriksel devreler oluştururlar. • Gri cevherin etrafındaki alan beyaz cevher adını alır. Bu bölgede sinirlerin aksonları bulunur. • Beyaz cevherde beynin farklı bölgelerinden omiriliğe inen ve omirilikten beyne çıkan özel yollar (traktus) vardır. • Afferent nöronlar m.spinalise arka kökten girerler, efferent nöronlar ise m.spinalisi ön kökten terkederler. • Medulla spinalis’ten çıkan (ön ve arka köklerin birleşmesinden meydana gelen) 3l çift sinir bulunmaktadır. Bu sinirlere spinal sinirler adı verilir. • Bu sinirler karışık sinirlerdir (İçerisinde motor, duysal ve otonom lifler bulunur) • Spinal sinirler vertebralara göre isimlendirilirler. – – – – – Servikal spinal sinirler: 8 adettir Torakal spinal sinirler: 12 adettir. Lumbal spinal sinirler : 5 adettir. Sakral spinal sinirler : 5 adettir. Koksigeal spinal sinirler: 1 adettir. REFLEKSLER • Herhangi bir etkiye karşı organizmanın verdiği hızlı yanıta refleks adı verilir • Refleksler organizmayı korumaya yönelik yanıtlardır • Bir refleks devresi (arkı) 5 elemandan oluşur 3- REFLEKS MERKEZİ 2- Afferent nöron 1- RESEPTÖR • • • • 4- Efferent nöron 5- İCRA ORGANI Afferent nöron ile efferent nöronun bağlantı yaptığı merkezi sinir sistemi bölümüne refleks merkezi denir. Refleks merkezi refleksin çeşidine göre medulla spinaliste ya da beyin sapında olabilir. Kas gerim refleksi gibi somatik reflekslerin merkezi omiriliktedir. Işık refleksi, öğürme refleksi… gibi reflekslerin merkezi beyin sapındadır. Afferent ile efferent nöron arasında bir ya da birden fazla bağlantı olabilir. Refleks arkları aslıda kısa devrelerdir.örn. Ayağınıza iğne battığında acıyı alan ağrı lifleri yukarıya somatosensoriyal kortekse giderken aynı zamanda ağrılı uyrandan uzaklaştıracak kasa giden motor nöronlarla da bağlantı kurar. Böylece ağrının hissedilmesiyle ayağın çekilmesi hemen hemen aynı zamana denk gelir. REFLEKS ARKI Gerim refleksi Afferent nöron • Patella tendonuna vurulduğunda ön uyluk kası gerilir. • Kasın gerimi gerim reseptörleri tarafından alınır afferent nöronla arka kökten omirilğe girer • Omiriliğin ön boynuzunda aynı kasa giden motor nöronu uyarır • Motor nöron uyarısı uyluk kasına iletilir Efferent nöron Patella tendonu Kas gerim reseptörü • Kas kasılır bacak havaya kaldırılır • Gerim refleksinde afferent ve efferent nöron arasında tek sinaptik bağlantı vardır bu nedenle tek sinapslı reflekstir Geri çekme refleksi Efferent nöron Efferent nöron Ağrı reseptörü Afferent nöron Uyarıcı ara nöron MSS • Merkezi sinir sistemi; kararların verildiği, etraftan gelen verilerin yorumlandığı, algılamanın ve diğer bütün zihni fonksiyonların yerine getirildiği bölgeleri içeren karmaşık bir işlevsel yapılar bütünüdür. • MSS medulla spinalis ve beyin olmak üzere 2 bölümden oluşur. • Medulla spinalis MSS’nin en ilkel bölümüdür. • Bu yapı, etraftan gelen bilgilerin merkezi sinir sistemine girdiği ve merkezden gelen emirlerin çevresel sisteme aktarıldığı yerdir. • Aynı zamanda, refleks dediğimiz, ani ve istemsiz hareketler de, bu organ tarafından kontrol edilir. • Beyin vücudun diğer kısımlarından medulla spinalis ve periferik sinir sisteminden gelen bilgiyi alır ve bu bilgiyi organizmayı kontrol etmek için kullanır. Merkezi sinir sistemi, yani beyin ve omurilik, üç katlı bir zar yapısı ile çevrelenmiş durumdadır. Bu zarlar dıştan içe doğru – Dura mater (sert zar) – Araknoid (örümceksi) zar – Pia mater (ince zar) • Bu üç kılıf, kesintisiz bir biçimde tüm MSSi sarar Lateral vent. • Ayrıca beynin içinde bir karıncık (ventrikül) sistemi vardır (2 tane lateral, birer 3. vent. 3. ve 4. ventrikül) • Bu boşluklar omurilikte de merkezi bir kanal şeklinde 4. vent. devam eder • Araknoid zarın iç kısmı, ince uzantılarla ve adeta bir örümcek ağı yapısında bağlantılarla doludur. • Araknoid zarın altı (subaraknoid boşluk) ve ventriküllerin içi beyin omirilik sıvısı (BOS) adı verilen bir sıvı ile doludur • Bu sıvı, sinir sistemi dokusunun beslenmesi ve atıklarının atılmasında hayati öneme sahiptir. • Her iki ortam birbiri ile temas halindedir ve BOS tüm boşlukları dolaşır. • Böylece beyin ve omirilik içten ve dıştan bir sıvı ortamla desteklenmiş olur ve beyin dokuunu dıştan gelen hasara karşı korur • BOS sürekli bir şekilde üretilir ve emilir • Ventriküllerdeki BOS akışının engellenmesi durumunda ventriküller genişler. Henüz kafa kemiklerinin kapanmadığı dönemde bebeklerde hidrosefalus denilen durum ortaya çıkar. Yetişkinde ise genişleyen ventrikül kafatası genişleyemediği için beyin dokusuna baskı yapar • Beynin korteks adını verdiğimiz en dış tabakasının girintili çıkıntılı bir yapısı vardır. Bu girintilere sulkus adı verilir. Girintiler arasında kalan kıvrımlı bölgeler ise girus adını alır • Medulla spinalisin aksine beynin en dış tabakası (yani korteks) gri maddeden oluşmuştur. Bu korteksin nöron gövdelerinden oluştuğu anlamına gelir. Beynin iç kısmında da gri madde grupları vardır. Daha önce belirtildiği gibi bu bölgelere çekirdek denir • Beyin iki yarım küre! • Her bir yarım küre vücudun karşı tarafını kontrol eder • Vücuttaki duyusal sinirler beyne gelmeden önce çapraz yaptıkları için vücudun sağ tarafı beynin sol tarafında temsil edilir. Örneğin sol bacağın ağrı duyusu, sağ hemisferin (yarıküre) somatik duyu alanından algılanır. Aynı şekilde sağ motor korteks vücudun sol tarafının motor hareketini kontrol eder • Bu nedenle beynin bir yarım küresinde kanama ve diğer nedenlere bağlı herhangi bir hasar vücudun diğer tarafında felç ve duyu kayıplarına neden olmaktadır. Her iki yarım küreyi birleştiren ve hemisferler arası bağlantı kuran at nalı şeklindeki yapıya korpus kallosum denir. Kallosum cismi kesilirse beyin yarım kürelerinin haberleşmesi kesilir Ön beyin Orta beyin Alt beyin • Beyin alt, orta ve ön beyin olarak 3 kısımda incelenebilir • Alt beyin medulla, pons ve serebellum (beyincik) dan oluşmuştur • Alt ve orta beyin birlikte beyin sapını oluşturur (yani medulla, pons ve orta beyin) Beyin sapının hemen üstünde bulunan talamus ve hipotalamus diensefalonu oluşturur ön beynin daha üst bölümleri de telensefalonu oluşturur. • Beyin yapılarına ve fonksiyonlarına başlamadan önce beynin nasıl inşa edildiğine bir göz atalım • Alt seviyede (omiriliğin üstü) medulla, pons ve orta beyinden oluşan beyin sapı vardır Beyin sapına arkada beyincik oturur Beyin sapının üstünde 2 adet talamus yerleşir Hipotalamus talamusun hemen altındadır. Talamus ve hipotalamus diensefalonu oluşturur. Bu bölgeden itibaren ön beyin başlamıştır. Talamus çekirdeklerinin arasından ve üstünden geçerek her iki yanına sarkan yapı hipokampustur. Bunların üstünde ventriküller yerleşmiştir. 3. ventrikülün bir kısmı talamusun arasında kalır 4. ventrikül ise beyin sapında yer alır. Bazal gangliyon çekirdekleri yerleşmeye başlar Bazal gang. Devam Her iki tarafta amigdala hipokampusun uç kısmına bitişik yerleşir Bunların üstünde aksonların oluşturduğu ak madde bulunur En dışta korteks vardır kıvrımlı yapısı göze çarpar • Beyin her iki tarafta 4’er loba yarılmıştır • Frontal, pariyetal, temporal ve oksipital loblar. • Frontal ve pariyetal lobu santral sulkus ayırır • Temporal lobu ise diğer loblardan lateral sulkus ayırır • Oksipital lob pariyetal lobun .arkasında bulunur FRONTAL LOB • Frontal lob hareketin planlanması ve yerine getirilmesi işlevinde temel rol oynar. • Prefrontal, premotor ve motor alanları içerir. • Prefrontal: üst düzeyde düşünme, karar verme ve planlama ile ilişkilidir. • Dürtüler ve eylemler üzerinde anlamlı inhibitör rolü vardır. • Hasarında dürtüsellik ve davranış değişiklikleri oluşur. • Premotor ve motor korteksler; beden hareketleriyle ilgili bilgileri işler ve iletir. Motor korteksde de somatosensoryal korteksdeki gibi vücudu temsil eden bir harita mevcuttur PARİYETAL LOB • Frontal lobdan santral sulcus ile ayrılır. • Primer duysal korteksi içerir. • Uzamsal oryantasyon ve bilgi işlemede rol oynar. TEMPORAL LOB • Frontal ve pariyetal lobun altında bulunur • İşitsel süreçler ve hafıza ile ilişkilidir OKSİPİTAL LOB Görsel bilgi bu lobta işlenir. • LİMBİK SİSTEM • Beyin kabuğunun altında (subcortical) kalan yapılardan bazıları, ara beynin etrafında onu bir halka gibi saran, işlevsel bir birliktelik oluşturmuşlardır. • Bu yapıya, özel olarak Limbik sistem (latince: limbus= halka, sınır) adı verilir. • Limbik sistem içinde yer alan hippokampus, amigdala, forniks, mamillar cisim, septum, cingulat korteks (limbik korteks) gibi yapılar, duygusal ve temel zihinsel fonksiyonları yürütürler. • Örneğin amigdala korku ve agresyon duygularıyla ilgili bir bölgedir • Öğrendiğimiz herhangi bir şeyi hafızaya almamızı ise hippokampus sağlar BAZAL GANGLİYONLAR • • • • • • Bazal gangliyonlar korteks altında bulunan çekirdekler grubudur (kaudat çekirdek, putamen, globus pallidus) Basal ganglionların tüm fonksiyonları tam olarak bilenmemektedir. Bilinen fonksiyonları isteğimizle başlatılan bir çok hareketin daha sonra otomatik olarak devam etmesinde basal ganglionların önemli rolü olduğu kabul edilmektedir. Ardışık hareketlerin doğru zamanlama ve sıralama ile yapılmasından sorumludur Basal ganglion hastalıklarında iskelet kaslarının düzensiz kasılması kol ve bacaklarda titremeler düzensiz haraketler görülmektedir. Basal ganglion hastalıklarında en sık görüleni Parkinson hastalığıdır Bazal gangliyonların farklı bir açıdan görünüşü DİENSEFALON Talamus hipotalamustan oluşmuştur. ve Talamus, tüm duysal girdilerin kortekse gitmeden önce uğrak yaptıkları ve ön işleme tutuldukları bölgedir Ön hipofiz Arka hipofiz Hipotalamus ise vücudun iç işleyişini düzenleyen çekirdekler topluluğudur HİPOTALAMUSUN FONKSİYONLARI • • • • • Otonom sinir sisteminin kontrolü Termoregülasyon (ısı kontrolü) Gıda alımının kontrolü Sıvı alımının kontrolü Sirkadiyan Ritmin (davranışlarda ve hormon seviyelerinde gece gündüz ritmi) düzenlenişi • Seksüel Davranışlar ve Üreme fonksiyonun düzenlenişi • Emosyonel (duygusal) davranışların kontrolü • Endokrin (hormonal) kontrol Serebellum (beyincik) Herhangi bir haraketin yapılması sırasında iskelet kaslarımızın birbiri ile uyumlu ve koordine bir şekilde çalışmaları dengemizin korunmasında görev almaktadır. • Beyincik hastalıklarında ellerde titreme, bir cisme uzanırken uzaklık ayarının yapılamaması, sarhoş konuşması şeklinde konuşma gibi durumlar gözlenir. Hareketin nerede duracağı kestirilemez BEYİN SAPI 3 bölümden oluşmuştur (medulla, pons ve orta beyin) Bu yapı, omuriliğe göre daha karmaşık hücre bağlantıları içerir. Anatomik olarak, omurilikle beyini birbirine bağlayan bir köprü gibidir. Beyin sapı, temel hayati fonksiyonların yürütülebilmesi için vazgeçilmez öneme sahiptir. Nefes alıp verme, kanın damarlarda dolaşması, kalbin atım düzeni, uyku ve uyanıklık, dikkat ve bunun gibi bir çok önemli etkinlik, beyin sapı dediğimiz bu bölgeden kontrol edilir. Ayrıca göz hareketleri, görsel ve işitsel reflekslerin kontrolü, öksürme hapşırma, kusma, emme ve yutma gibi fonksiyonların merkezi de burasıdır. Beyin sapında kortekse uyarıcı sinyaller gönderen orta hatta bulunan çekirdekler topluluğuna retiküler aktive edici sistem (RAS) denir. RAS sinyalleri korteksin uyanık kalmasını sağlar HAREKETİN KONTROLÜ Motor korteks talamus Bazal gangliyonlar serebellum Beyin sapı Medulla spinalis Kas kasılması Ve hareket Duysal reseptörler Hareketin duysal iletisi • Bir hareketin gerçekleşmesi için emir veren MSS bölümü motor kortekstir. Fakat hareketin doğru ve tam yapılabilmesi için bu yeterli değildir • Motor korteks, bazal gangliyonlar ve serebellum aralarında haberleşerek hareket bilgisini medulla spinalise gönderirler • Hareket yapıldığı sırada hareketle ilgili duysal bilgi afferentlerle merkeze taşınır (talamusa uğrar ve kortekse ulaşır). Bu bilgi yukardan gelen hareket komunun düzeltilmesi için gerekli duysal bilgidir. • • • • • • Beynin elektriksel aktivitesinin kaydedildiği grafiğe elektroensefalogram (EEG) denir. Beynin bilinç durumu ile ilgili olarak EEG dalgalarının görünümü değişir (frekans ve yükseklik değişir) Uyanıklık durumunda EEG’ de sık, düzensiz ve kısa dalgalar ağırlık kazanır Uyku döneminde ise uykunun aşamalarına göre dalga formu değişir – Uyku REM adını verdiğimiz hızlı göz hareketlerinin görüldüğü dönem ve REM dışı uyku olarak 2’ye ayrılır. – REM dışı uyku da uykunun derinliğine göre 1.,2.,3. ve 4. aşama şeklinde sınıflandırılır REM dışı uykuda, uyku derinleştikçe beyin dalgalarının frekansı düşer ve yüksekliği artar. REM uykusundaki beyin dalgaları ise uyanıklık durumundaki dalgalara benzer. Fakat REM döneminde kaslar tamamen gevşemiştir, sadece göz hareketleri vardır. Rüyanın görüldüğü dönem genellikle REM dönemidir