Türkiye’de ve Dünyada Eğitimin ve Okulların Geleceği Türkiye’de ve Dünyada eğitim geleceğini düşündüğümüzde önce ülkemizi karşılaştırmamız sonra da eğitim futuristlerinin görüşlerini incelememiz gerekir. Ama öncesinde şunu düşünelim; eğitimin geleceği denildiğinde aklınıza ne geliyor? Eğer teknoloji ile ilgili şeyler (bilgisayar, sanal gerçeklik vs…) geliyorsa siz de herkes gibi düşünüyorsunuz. Teknoloji kullanımı eğitimde amaç değil, araç olmalıdır. Konumuza geçmeden önce eğitimin amacı nedir? Çoğu eğitim düşünürünün onayladığı üzere eğitimde 3. döneme geçmiş bulunuyoruz. Eğitim 3.0 makalemizi okumanızı önemle tavsiye ediyoruz. Bunun dışında sınıf ortamlarının karşılaştırmasını incelemeniz başlangıç için iyi olur. Sınıf ortamlarından sonra eğitim sistemlerini incelemek için Avrupa ülkelerine (AB üyesi olanlar) göz gezdirelim. Artık eğitimin geleceği ile ilgili bir fikir oluşmuş olmalı aklımızda. Bunun yanında okulların geleceği ile ilgili bir tartışma oluşturalım. Okulunuz geleceğe hazır mı? Bir öğretmen olarak bu soruya cevap vermeniz gerekirse ne dersiniz? Belki kamu personelleri “Hayır”, derken özel kurum personelleri “Evet” ya da “Belki” diyecektir. Bu cevabı verirken aslında şunu düşünmeliyiz. Okulunuz toplumu etkilemeyi başaracak güçte mi ve topluma öncülük ediyor mu? Buna vereceğiniz cevap ile sorumuza vereceğiniz cevap aynıdır. Okullar, toplumların öncüleri kurumlardır. Bu öncülük toplumu etkileme ve toplumdan etkilenme döngüsü ile ilerler. Geleceğe yetiştirdiğiniz bireylerin düşünce yapısının becerilerinin yine sizin karşınıza çıkacağını düşündüğümüzde önemli bir görevimiz bulunmakta. Okul denilen, eğitim öğretim faaliyetlerinin düzenli ve kontrol altında yürütüldüğü, kişilerin gelecekte gerekli olan bilgi, beceri ve donanıma sahip olabileceği mekanları düşündüğümüzde ilk aklımıza gelen soru şu olmalıdır; gelecekte gerekli olan beceriler hangileri? Her ne kadar bunu bize zaman gösterecek olsa da şu an 21. Yüzyıl becerileri denilen beceriler bizim için bir ipucu. Eğer böyle bir beceri topluluğu belirlenmiş ise o zaman 21. Yüzyıl pedagojisi de ortaya çıkmış demektir. O zaman 21. Yüzyıl öğretmenini ve özelliklerini de tanımlamak gerekir. Bu kadar bilinmeyenin olduğu bir ortamda okulumuzu geleceğe nasıl hazırlayabiliriz ki? 4. Endüstri devrimi ile başlayan ve sık sık karşımıza çıkmayan nesnelerin interneti durumu artık okullarımızda işleniyor olmalı. Artık okullarda kağıt, kalem dönemi bitmiş, yerine internet aracılığı ile bilgiye erişme, beceri geliştirme, problem çözme, proje üretme, sorunlara çözüm yolları geliştirme dönemi başlamıştır. Artık bilginin direkt olarak aktarıldığı sınıf/okul ortamlarının yerini öğrencinin hayatı deneyimleyebileceği ortamlar almalıdır. Okulların geleceği ile ilgili net bir yorum yapabilmek için ise eğitimin geleceğini konuşmak gerekir. Bu noktada eğitim nereye gidiyor, nasıl evriliyor ve hangi amaçları kendine ekliyor bunu incelemek gerek. Okullarda ise eğitimsel ihtiyaçlara cevap verebilecek, çağa ayak uydurabilecek bir ortam hazırlanması gerekir. Bu gereklilik okul donanımı, personel donanımı ve yönetim donanımı şeklinde olmalıdır. Öğrenmen.com olarak yüklendiğimiz amaç doğrultusunda da eğitimi yeniden tasarlayan öğretmenler, geleceği yönlendirecek ve öğrencileri geleceğe hazırlayacak öğretmenlerdir. Bu noktada öğretmenlerin de kendini sürekli geliştirmesi ve çağcıl donanımlara sahip olması gerekmektedir. Öğretmenlerin mesleki gelişim süreçlerini verimli yönetmesi, eğitim yöneticilerinin kaynakları doğru kullanması ve gerekli araçların temin edilmesi ile okulunuzun geleceğe hazırlanması sağlanabilir. Bu ise bitmez tükenmez bir hazırlık demektir. Eğitimin Geleceği Eğitim ile ilgili geçmiş 5 yılı ve gelecek 5 yılı düşündüğümüzde ise karşımıza şöyle bir sonuç çıkıyor; profesyonel öğrenme toplulukları, öz denetimli öğrenmeler, eğitim ve medya birleşimi. Peki nedir bunlar? Profesyonel öğrenme toplulukları, kişilerin dijital ortamlarda belli bir amaç etrafında toplanmış topluluklara katılması veya belli bir amaç etrafında kendi topluluğunu oluşturmasıdır. Bu topluluk ile içerik üretmesi ve ya üretilen içeriği geliştirmesidir. Örneğin; öğrenmen.com bir profesyonel öğrenme topluluğudur. Pasif öğrenme gerçekleşen bu toplulukta tarafımızdan üretilen içerik topluluğu oluşturan takipçilerimiz tarafından alınmaktadır. Bilgiye erişim sağlanmaktadır. Fakat Facebook gruplarını düşündüğümüzde aktif öğrenme topluluklarıdır diyebiliriz. Öz denetimli öğrenmeler ise kişilerin kendi ilgi alanlarına göre ihtiyacı olan bilgiye ulaşması ve bilgiyi transfer etmesi işlemidir. Örneğin; bir robot tasarlamak isteyen bir kişi araştırmasına başladığında gerek Youtube gerekse diğer çevrimiçi ortamlarda birçok kaynağa ulaşabilir ve bilgi edinebilir. Bu bilgi ile robotunu tasarlayabilir. Sadece robot tasarlaması için gerekli olan bilgiye erişir. Çeşitli programlama dillerini öğrenen öğrenciler buna en uygun örnektir. Eğitim ve medyanın birleşimi ise içeriklerde medya unsurlarının daha yüksek oranda olmasıdır. Yani bir ders esnasında resim, müzik, video, sanal gerçeklik gibi medya unsurlarının daha çok olmasıdır. Bunun yanında medya olarak bahsedilen diğer bir unsur da sosyal medyadır. Sosyal medyanın eğitim aracı olarak kullanılmasıdır. Eğitim geleceği ile ilgili en büyük öngörü ise bireyselleştirilmiş takımlardır. Kişiler artık zamanla bireyselleşecek ve bireysel amaçları etrafında öğrenmeler gerçekleştirecektir. Fakat bir kurum veya kuruluş altında çalışmaya başladığında ise takım öğrenmesi gerçekleşecektir. Bunun nedeni gelecekte ortaya çıkacak sorunlar artık bireysel olarak baş edilebilir sorunlar olmaktan çıkacak ve bir kişinin gücünü aşacaktır. Bu durumda takımlar ile öğrenmeler ve mücadeleler başlayacaktır. Takımın gücü ise takımı oluşturan bireylerin gücünden daha büyüktür. Donanım olarak incelendiğinde eğitimin geleceğinde kesinlikle ağlar (internet) ve bilgisayarlar var. Öğretmenlerin profesyonel gelişim süreçlerini internet üzerinden devam ettirmesi, ailelere ve öğrencilere kariyer eğitimlerinin düzenlenmesi, öğrencilerin üretmeye ve yaratıcılığa teşvik edilmesi, mentör programları ile öğrenci gelişimlerinin sürdürülmesi ve mantıksal düşünme için kodlama eğitimi ön görülen çalışmalar arasında. Sonuç Olarak Sonuç olarak baktığımızda ise eğitimin daha çok yaratıcılığa vurgu yaptığını söylemek mümkün. Sınıflar adeta bir üretim ortamlarına dönüşecek. Bu durum onların el becerilerinin yanında proje bazlı ilerlemelerini sağlayacak. Fiziksel olarak sağlanan öğrenme ortamları ortadan kalkacak ve çevrimiçi ortamlar ile öğrenme sürdürülecek. Öğrenciler için öğretilen ilk bilgi “Hiçbir şey imkansız değildir” olacak. Tek bir disiplinde eğitim kalkacak disiplinler arası eğitim yerleşecek. STEM eğitimi ile buna başladık bile. Öğretmenliğin kalkması gibi bir düşünce ise neredeyse imkansıza yakın. Fiziksel olarak iklimlerin yüksek oranda değişmesi nedeniyle ileride sınıflar için en önemli konunun güvenlik olacağı düşünülmektedir. Öğrencilerin fiziksel olarak sınıf ortamına gelmesi yerine çevrimiçi sanal gerçeklik yardımı ile çocukların ve öğretmenin aynı ortamda buluşacağı düşünülüyor.