B Biilliim mD Dü ün nyya am mıızza aU Uffu uk kK Ka azza an nd dıırra an n B Biirr M Ma ak ka alle e:: İİS SL LA AM MK KÜ ÜL LT TÜ ÜR RD DÜ ÜN NY YA AS SIIN NIIN NB BİİL LİİM ML LE ER R 1 1 1 T TA AR RİİH HİİN ND DE EK Kİİ Y YE ER Rİİ Tanıtan: Soner Akşehirli Ülkemizde Tanzimat Dönemi ile birlikte hız kazanan ve günümüzde de devam etmekte olan “Batı Kültürü”ne yönelme süreci sonunda, Batı’dan sadece bilimsel, teknik ve kültürel unsurları almadık, büyük bir yanlışlık yaparak batılıların dünya görüşünü ve tarih ve gelişme tezlerini de aynen aldık. Bu bağlamda ülkemizde yaygın ve hatta tartışmasız bir şekilde kabul edilen görüşler arasında İslam uygarlığının batı uygarlığı karşısındaki ezelî mağlubiyeti ve batının bugünkü seviyeye ulaşmasında Latin ve Yunan kültürünün temel yapıcı olduğu görüşü ilk sıralarda yer almaktadır. Ancak İslam bilim ve kültür tarihi üzerinde yapılan bilimsel ve objektif incelemeler bu görüşleri temelinden sarsmaktadır. İslam Bilim ve Kültür tarihi araştırmalarının dünyadaki en önemli isimlerinden olan Prof. Dr. Fuat SEZGİN, 12 Nisan 2004 günü İstanbul’da Konferansları Dünyasının Türkiye çerçevesinde Bilimler Bilimler verdiği Tarihindeki Akademisi “İslam Kültür Yeri” başlıklı konferansında bu konuyu ele almıştır. 1 Prof. Dr. Fuat SEZGİN, 12 Nisan 2004, TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) Forumu No:29, Ankara 2004 Prof.Dr.Fuat Sezgin sadece kendi alanında değil, genel anlamda Türkiye’nin yetiştirdiği büyük bilim adamlarından birisidir. Konferansın açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Celal Şengör’ün “olağanüstü” ve “konusunda bütün dünyada devrim yaratmış bir insan” olarak tanımladığı Fuat Sezgin 1925 Bitlis doğumludur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunu olan Sezgin, Arap Dili ve Edebiyatının dünya çapındaki hocalarından Hellmut Ritter’in yanında çalışmış ve 1954 yılında doçent olmuştur. 1960 yılından sonra Frankfurt’taki Johann Wolfang Goethe üniversitesine gitmiş ve orada, bu kez doğa bilimleri alanında ikinci bir doçentlik tezi hazırlamıştır. Bu gün 12. cildine ulaşan 1960’lı yıllarda yazmaya başladığı “Arap Dilinde Yazılmış Bilimler Tarihi” adlı eserinde Sezgin, İslam dünyasının tarihini yeninden yazmıştır. Fuat Sezgin Süleymaniye kütüphanesine Arap-İslam bilim dünyası hakkında, bilimin bütün dallarını içine alan 1200 cilt civarında kitap hediye ederek bu nâdir eserleri bilim dünyasının kullanımına açmıştır. Ayrıca Franfurt’taki enstitüye bağlı bir bilim ve teknoloji tarihi müzesi oluşturarak, bütün bilim dünyasının takdirini kazanmıştır. Prof.Dr.Fuat Sezgin, sözünü ettiğimiz konferansına başlarken bir yanlış anlayışı önlemek için şunları söylemiştir: “Tek amacım İslam topluluğuna bağlı insanlara, özellikle Türklere ister dindar, ister dinsiz olsunlar, İslam bilimlerinin gerçeğini tanıtmak, onları benlik duygularını hırpalayan yanlış yargılardan kurtarmak ve onlara ferdin yaratıcılığına olan inancı kazandırmaktır.”2 Altmış yıllık çalışmaları sırasında her gün biraz daha fazla İslam uygarlığını tanımanın ve tanıtmanın çağdaş medeniyete katılmak ve onu aşmak için en sağlam yol olduğuna inanan3 Fuat Sezgin’in konferansından seçtiğimiz bazı dikkat çekici bilgiler şunlardır: 1) Miladî VIII. yüzyılın sonuna doğru, Yunanlılardan alınan atomizm, göstermiştir. Bu İslam dünyasında gelişme, Avrupa’da büyük XX. gelişmeler yüzyılın ilk yarısındaki gelişmelere denktir. 2) Sîbaveyh’in VIII. yüzyılda kaleme aldığı sistematik gramer kitabının bir benzeri hiçbir kültür dünyasında bulunmamaktadır. 3) Bilimler tarihindeki ilk gözlem evleri IX. yüzyılın başında Halife el-Memun tarafından Bağdat’ta ve Şam’da kuruldu. Halife, astronom ve matematikçilerden ekvatorun uzunluğunu ölçmelerini istedi. Elde ettikleri değer, bugün bildiğimiz uzunluktur: Yaklaşık kırk bin kilometre. 2 3 A.g.e. s.23 A.g.e. s.22 (Halife el Memun’un emriyle IX. yüzyılın ilk yarsında 70 kadar bilginin hazırladığı harita.) 4) XV. yüzyılın ilk yarısında Giyatüddin el-Kâşî dördüncü dereceden denklemlerin 70 tipini tanıyordu. Modern matematikte bu sayı 65’tir. 5) X. yüzyılda Tahran’da kurulan rasathenede elde edilen dünyanın ekseninin ekliptik düzlemiyle yaptığı açının sürekli olarak azaldığı bilgisi, XIX. yüzyılda gök mekaniği tarafından doğrulanmıştır. 6) Avrupa’da yaklaşık XVII. yüzyıla kadar bilginler, bilimsel yazılarında yararlandıkları olarak açıklamıyorlardı, Batı kaynakları dünyasında asla tam kaynakların gösterilmesi alışkanlığı çok sonraları gelişti. Ayrıca bir çok Arapça kitap aynen tercüme edildi ama ya Avrupalı veya Yunanlı bir bilginin adı altında yüzyıllarca yayınlandı ve kullanıldı. Oysa, kaynakları sistemli bir şekilde vermek, geçen kuşakların emeklerini anmak prensibi Türk-İslam kültür dünyasının karakteristik niteliklerinden birisidir. Türkİslam dünyasında daha X. yüzyılda görülen, kaynakları açıklayan ve ele alınan problemi sistematik bir şekilde okuyucuya sunan kitap tipi Avrupa’da ilk olarak XVII.-XVIII. yüzyılda karşımıza çıkmaktadır. Pirî Reis’in Haritası: Kolomb’un Haritası: Bu bilgilerin ayrıntıları ve daha fazla bilgi konferans kitapçığında bulunabilir. Türk bilim ve düşünce hayatı bakımından büyük bir öneme sahip olan bu konferansını Prof.Dr.Fuat Sezgin şu sözlerle tamamlamaktadır: “Bütün geçmiş büyük uygarlıklarda olduğu gibi İslam uygarlığı da politik, jeopolitik ve ekonomik koşullarla 16. yüzyıldan itibaren bir yıpranma çağı içine girdi. Uygarlık bayrağını taşıyacak ardılı kendisi geliştirmişti: Şimdi o uygarlığın bugünkü ve yarınki kuşakları bu ardılın başarısı önünde aşağılık ve yabancılık duygusuna düşmeden ondan hızla öğrenmek, ona ulaşmak gereksinimi ile karşı karşıya bulunuyor.”4 Not: Sayın, Prof. Dr. Fuat SEZGİN’in yazısının tamamını okumak istiyorsanız aşağıdaki adresi TIKLAYINIZ: http://www.tuba.gov.tr/habergoster.php?haber=bdgorus_15 4 A.g.e. s.41