FİZİKÇİNİN ON ALTIN KURALI 1)Evrenin geneline hakim, formüllerin atası ve her şeyi izah eden büyük bir sır olduğuna inanır ve ömrünü bu sırrı kavramak için harcar. 2)Tüm olayların, denizin dibindeki adalar gibi, aslında bir dağın denize battıktan sonra kalan kısımları gibi bir birileriyle ilişkili olduğunu bilir ve bu ilişkileri merak edip araştırır. 3)Bilmediği konularda "bilmiyorum" deyip susar. Bildiklerini de sorulmadıkça söylemez. Az ve öz konuşur. 4)Güneşten tam istifade edebilmek için erken yatıp erken kalkar. Geceleri dinlenerek,düşünerek ve kitap okuyarak yarına hazırlanır. Gündüzleri ise bu hazırlıklarını hayata geçirir. Zamana köle değil,efendidir. 5)Sağlıklı beslenir,düzenli spor yapar. Sağlam kafanın sağlam vücutta olduğunu bilir.(sağlam kafaya ihtiyacı vardır) 6)Global sorunların bireysel hatalardan kaynaklandığını bilir. Bu nedenle öz eleştiri yapabilir, yaptığı hataları ise bir daha tekrarlamaz. 7)Doğal kaynakların kullanımı konusunda son derece bilinçlidir. Maksimum üretici,minimum tüketicidir. 8)Teknolojiyi bir amaç değil, insanlığın emrine verilmiş bir araç olarak görür. Bu aracı hayatı kolaylaştıracak kalıcı eserler vermek için kullanır. İnsana hizmet etmeyen teknoloji fizikçilerin değil, bilimden menfaat sağlayan çevrelerindir. 9)Olaylara karşı duygusal değil,duyarlıdır. Ölçü ve kıyasta dikkatlidir. Ancak gözüne asla güvenmez. Çünkü gözlemlerin yanıltıcı olabileceğini bilir. Göz yerine aklın ürünü olan matematiksel yöntemleri tercih eder. 10)Acı çekmekten zevk alır. Toplumdaki polemiklerden uzak,bataklıkları kurutmayı hedeflemiş bir insandır. Uzaya yolculuk,atomdan enerji üretmek gibi tüm zor işler onundur. Bir kişi herkesin güldüğü ve imkansız dediği bir işle uğraşıyorsa bilin ki o bir fizikçidir. YILDIZLAR GÖRÜNDÜKLERİ KADAR SAKİN DEĞİLLERDİR. Geceleyin gök yüzünü süsleyen ve bugüne kadar bir çok şaire ilham kaynağı olmuş yıldızlar, aslında bünyesinde nükleer tepkimelerin çok kısa bir süre için dahi durmadığı, kaynayan dev kazanlar gibidirler. Oluşumlarından sönme evrelerine kadar geçen süre içerisinde sürekli nükleer tepkimeler geçiren yıldızlar, tepkimeler neticesinde etraflarına; ısı, ışık ve başka elektromanyetik ışınım türleri yayarlar. Ve bu yayılan ışınlar, milyonlarca ışık yılı (ışığın bir yılda aldığı yol) mesafeyi geçerek, masumane bir tavırla bize göz kırparlar. Bize en yakın yıldız olan Güneş’e bile çıplak gözle bakamamamız gösterir ki; “YILDIZLAR İÇLERİNDEKİ FIRTINALARIN BÜYÜKLÜĞÜ İLE YILDIZ , BİZLERE YAKINLIK DERECELERİYLE DE FAYDALIDIRLAR”. YILDIZ OLMAK İÇİN Yıldızların oluşumu “gaz ve toz bulutları” gibi son derece basit maddelerin bulunduğu ortamlarda gerçekleşir. Böyle basit ortamlardan görkemli yıldızların meydana gelmesi çok uzun zaman alır. Yıldızların basitten karmaşığa doğru giden oluşum maratonunun çok uzun soluklu olması, bünyelerine katacakları maddelerin daha fazla olmasını sağlar. Oluşumları esnasında bünyelerine kattıkları madde miktarının çokluğu da “çökme esnasındaki” evreleri belirler. Birikimi fazla olan yıldızın çekim gücü daha fazla olur. Mesela; Güneşten yaklaşık üç misli madde miktarına sahip yıldızlar çok güçlü çekim gücüne sahip birer “kara delik” haline gelir. Basit ortamlarda filizlenip yetişen ve sonra birikimleriyle dev çınarlara dönen tohumlar gibidirler. Ya yeryüzündeki yıldızlar?... YILDIZLARIN OLUŞUMUNDA DENGE HAKİMDİR Gaz ve toz bulutlarının kütle çekimleri etrafında dönerek toplanmaya başlamalarının hemen ardından bu çekim gücüne zıt yönde termodinamik güç oluşur. Sürtünerek ısınan tanecikler, oluşturdukları hararetin etkisiyle dışarı doğru saçılmak ister. İşte yıldızların oluşumu esnasındaki bu iki temel etkinin dengesi, hidrojen atomunun ağır metallere kadar değişmesine sebebiyet verecek tepkimeler zincirinin omurgasını oluşturur. Hidrojen yıldızların yakacaklarıdır. Çekim artıp kütle büyüdükçe ısı da artar. Böylece yıldız hidrojeni harcayarak etrafına enerji saçar. Yıldızın mekanizmasında bulunan bu dengenin ortadan kalkması demek, yıldızın ömrünün sonuna yaklaştığı anlamına gelir. Çekim gücüne yenilen yıldız çökmeye başlar. YILDIZ İÇİN DENGE;”OLUŞUM,ETRAFINA ISI VE DEMEKKEN, DENGESİZLİK; “ÖLÜM VE ÇÖKÜŞ” DEMEKTİR. IŞIK YAYMAK” EVRENDE GÖRÜNENDEN DAHA FAZLA YILDIZ VARDIR Gündüzleri Güneşin ışınları diğer yıldızların ışınlarını bastırdığından yıldızları sadece, güneşin ışınlarının ufukta kaybolmasıyla görebiliriz. Dünya’nın küremsi oluşu ve Güneş’in etrafında dönme hareketi ve kendi etrafımızda da dönüşümüzü dikkate alırsak görüş alanımızın sınırlı olduğunu söyleyebiliriz. Bu da görüş alanımızın dışında da yıldızların olduğu anlamına gelir. Işın yaymayan yıldızları (kara delikler) ve tek bir yıldızmış gibi görünen takım yıldızları dikkate aldığımızda yıldız sayısı daha da artmaktadır. YILDIZ İSENİZ BİRİLERİNİN SİZİ GÖRMESİNİ BEKLEMEYİN! ONLAR SİZİ GÖRMESELERDE SİZ PARLAYABİLİRSİNİZ.