ANMED ANADOLU AKDENİZİ Arkeoloji Haberleri 2011-9 News of Archaeology from ANATOLIA’S MEDITERRANEAN AREAS Suna - İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü Suna & İnan Kıraç Research Institute on Mediterranean Civilizations Olba (Mersin, Silifke) Kazısı 2010 Excavations at Olba (Silifke, Mersin) in 2010 Emel ERTEN Following archaeological surveys at Olba, near Silifke, Mersin, from 2001 through 2009 our team received permission from the Ministry of Culture and Tourism to continue work in 2010. Thus, our work at Olba, an important settlement in Rough Cilicia, resumed in its tenth year, strengthening the work of previous explorations through the last nine years. Mersin, Silifke, Olba örenyerinde 2001-2009 yılları arasında ekibimizce yapılan arkeolojik yüzey araştırmalarının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı izni ile kazıya başlanmıştır. Böylece, dokuz yıl boyunca çeşitli yönleriyle tanıma, inceleme olanağı bulduğumuz Dağlık Kilikia’nın önemli yerleşim merkezlerinden biri olan Olba’daki araştırmalarımızın onuncu yılında çalışmalarımız yeni bir aşamaya gelmiştir. The Roman Imperial period theater, built during significant city expansion, is in a seriously damaged condition but still can provide valuable information regarding its architecture. Therefore, excavations were started there. The theater of Olba is located next to the nymphaeum, the terminal point for the city’s advanced hydraulic system. Both are situated in the Roman Imperial period of the city center. Formerly the theater was described in comment and a simple plan, published by Keil and Wilhelm in 1931, the 2010 campaign attempted to gather more detailed information regarding the structure. Kentin önemli yapım etkinliklerine sahne olduğu Roma İmparatorluk Dönemi içinde inşa edilen tiyatro, bugün büyük ölçüde tahrip olmasına karşın, yapının mimarisi ile ilgili olarak sonuçlar elde etmeye elverişli durumu nedeniyle kazı çalışmalarının buradan başlatılmasın­ da etken olmuştur. Olba tiyatrosu, Roma İmparatorluk Dönemi’nde kent merkezinde, Olba’nın gelişkin hidrolik sisteminin sonlandığı nymphaeumun yanında yer almaktadır. Daha önce Keil-Wilhelm tarafından 1931 yılında yapılan yayında tanımlanan ve basit bir planı yer alan yapı ile ilgili daha ayrıntılı bilgilere ulaşmak amaçlanmaktadır. Before excavations began, it was understood from extant remains (lintel blocks,) belonging to the north face of the stage building, looking to the cavea, that there were three doorways. Geophysical surveys, conducted in 2009, confirmed the presence of the stage building as a “volume” buried, to a great extent, under earth. Excavations were started in the eastern part of the stage building which was entirely excavated. Built with large, local limestone blocks, no mortar and with rectagonal masonry, the building has a depth of 5.30 m. (Fig. 1). The lintel of the east door of the stage building comprises a single large block, with jambs also of stone. Excavations reached ground level and the height of the east doorway was found as 2.20 m. (Fig. 2). Kazı öncesinde, skene binasının caveaya bakan kuzey yüzünde biri ortada, diğeri yanlarda olmak üzere toplam üç kapının bulunduğu anlaşılmaktaydı. 2009 yılında yapılan jeofizik araştırmalar da büyük bir bölümü toprak altında bulunan skene binasının bir ‘hacim’ olarak varlığını doğrulamıştı. Tiyatro skene binasının doğu kesimininde başlatılan kazılarda, skenenin doğu tarafı tümüyle açığa çıkartıldı. Yapımında büyük boy yerel kireçtaşı blokları kullanılan, harçsız, rektagonal örgülü binanın derinliği 5.30 m. olarak belirlenmiştir (Res. 1). Skenenin doğu kapısının lentosu tek bir büyük taş bloktan oluşur. Sövesi taş örgülüdür. Kazılarda taban seviyesine kadar inilmesiyle doğu kapısının yüksekliğinin 2.20 m.’ye ulaştığı saptanmıştır (Res. 2). The most significant information obtained from the theater is that the north façade of the stage building, as it faced the cavea, had architectural sculpture (scenae frons). Since this is typical for Roman Imperial period theaters, it would be safe to assume Olba’s theater also had such decoration. In addition, fragments of two fallen Tiyatro ile ilgili elde edilen en önemli sonuç, skenenin caveaya bakan kuzey yüzünün mimari bir plastik düzenlemeye (scenae frons) sahip olduğunun anlaşılmasıdır. Roma İmparatorluk Dönemi tiyatroları için tipik sayılan 71 KAZI RAPORLARI EXCAVATION REPORTS Res. 2 Skene, doğu girişi Fig. 2 Stage building, east entrance Res. 1 Tiyatro, skene yan duvarı, doğu kesim Fig. 1 Theater, side wall of the stage building, east section bu uygulamanın bir örneğinin de Olba tiyatrosunda geçerli olması doğaldır. Kazılarda taban seviyesinde kırılarak devrilmiş iki ayrı sütuna ait parçaların bulunması, skenenin mimari düzenlemesinde sütunlara yer verildiğini göstermektedir. Sütunlar, tek bir blok taştan oluşan gövdeye sahiptir (Res. 3). Ayrıca, sütun başlık parçası, kymation bezemeli üst yapı bloğu gibi elemanlar da belirlenebilmektedir. Olba tiyatrosu skenesinin mimari düzenlemesinin tamamen anlaşılması ve rekonstrüksyonu önümüzdeki yıllarda tümünün açılmasıyla mümkün olabilecektir. columns were found, evidence the stage building must have had columns in its decorative architecture. The columns had a single-piece shaft (Fig. 3). Furthermore, capital fragments, blocks with kymation from the upper structure were also discerned. The architectural arrangement of the stage building can be fully revealed and reconstructed only when it is uncovered entirely. Among small finds from the theater excavations, roof tiles stand out. As numerous nails were found together with these singular roof tiles, it became clear that the stage building must have had a timber and tile roof. Similar roof tiles also have been uncovered at the Kilisetepe excavations, a site near Olba. Clay analyses of the roof tiles continue at Ankara University. Tiyatro kazılarında yoğunlukla ele geçen küçük buluntular içinde en dikkati çeken grup çatı kiremitleridir. Tek tipteki bu çatı kiremitleri ile birlikte ele geçen çok sayıda demir çivi, skene binasının ahşap iskelet üzerinde kiremit örtüsüne sahip olduğunu göstermektedir. Bu kiremitlerin benzerleri Olba’ya yakın bir merkez olan Kilisetepe kazılarında da ele geçmiştir. Kiremitlerin Ankara Üniversitesi’nde yapılmakta olan kil analizlerinin sonuçları beklenmektedir. Numerous coarse fragments, belonging to jars (or amphorae) and bronze coins, were uncovered in the stage building. The coins range from Roman Imperial period to Byzantine period. A group of 15 Byzantine coins were worthy of note. Skene kazısında çok sayıda büyük küp ya da amphoraya ait olduğu anlaşılan kaba kap parçaları ve bronz sikkeler ele geçmiştir. Tarihleri Roma İmparatorluk Dönemi’nden Bizans’a dek uzanan bu sikkeler arasında bir grup halin­de bulunan ve on beş Bizans sikkesi özellikle dikkat çekicidir. Glass finds from the theater excavations comprised mainly goblet and lamp fragments, as well as window glass displaying characteristics of late antiquity in general. Bronze pieces, such as metal parts that held lamp wicks and a chain, possibly a bronze polycandela were also uncovered. In addition bronze locks and hinge fragments were found. Tiyatro kazısı cam buluntuların çoğunluğu kadeh ve kandil parçaları ile pencere camlarından oluşmakta ve genellikle geç Antik Çağ karakteri göstermektedir. Kan­ dillerde fitil tutturmak amacıyla kullanıldığı bilinen madeni aksam, belki bronz polykandelaya ait zincir gibi bronz buluntular da ele geçmiştir. Tiyatroda bulunan malzeme içinde bronz kilit ve menteşe parçaları da bulunmaktadır. Small finds and coins from the theater, show that it stayed in use through late antiquity and into the Byzantine period. An interesting area studied in Olba, as a result of the surveys, are the rock cult areas. Since such areas are not usually generous for archaeological data it was thought 72 KAZI RAPORLARI Res. / Fig. 3 Scenae frons EXCAVATION REPORTS Res. 4 Şeytanderesi Vadisi kaya kült yeri, genel Fig. 4 Şeytanderesi Vadisi rock cult area, general view Tiyatro kazısının küçük buluntuları ve sikkeleri yapının Roma İmparatorluk Dönemi’ndeki ilk yapımından sonra geç Antik Çağ ve Bizans Dönemi’ne değin varlığının ve kullanımının sürdüğünü ortaya koymaktadır. that small finds from excavations at these places could shed more archeological evidence into their uses; thus, cleaning and excavation work were carried out at two rock cult areas. Olba’da geçmiş yıllarda yaptığımız yüzey araştırmaları sırasında üzerinde çalışmaya değer bulduğumuz konulardan biri de kaya kült alanlarıdır. Sundukları arkeolojik veriler bakımından hiç de diğer mimari yapılar kadar cömert olmayan kaya kült alanlarında yapılacak kazıların vereceği küçük buluntuların, buraların kullanım süreçlerinin aydınlatılması bakımından değerli bilgiler vereceğini düşündüğümüzden, iki ayrı kaya kült alanında kazı ve temizlik çalışmaları yapılmıştır. First, is the Şeytanderesi Vadisi cult area (Fig. 4), located on the west slope of Şeytanderesi Vadisi. It extends, as in a natural fissure, toward the Mediterranean, and is situated to the south of the Olba acropolis, about 20 m. above the valley floor. This natural rock recess was carved and shaped into a cult area and archaeological finds (pottery, glass, bone) had been identified in previous excavations. The cult’s statue, carved into bedrock, stood here. Bunlardan ilki, ‘Şeytanderesi Vadisi kült yeridir (Res. 4). Burası, Olba akropolisinin güneyinde Akdeniz’e doğru derin bir yarık halinde uzanan Şeytanderesi Vadisi’nin batı yamacının Olba’ya yakın kesiminde; vadi tabanından yaklaşık 20 m. yüksekliktedir. Doğal kaya oyuğu işlenerek; bir kült yeri olarak biçimlendirilmiştir. Ayrıca, yüzeyde arkeolojik buluntuların da (seramik, cam, kemik) varlığı önceki yıllarda saptanmıştı. Burada kaya mekânı içinde anakaya biçimlendirilerek oluşturulan kült heykeli yer almaktadır. In Sounding I, in Şeytanderesi Vadisi cult area, a trench of 4x3 m., extending in the east-west direction was started and extended towards the entire floor of the rock recess. Sounding II was dug where the rock recess faces the valley floor. Both soundings provided us with numerous animal bones as well as small finds, such as terracotta vessel fragments, bone pins, and glass beads. More importantly, an obsidian tool and a flint tool from prehistoric times were uncovered. Our valuable colleague Asst. Prof. Dr. C. M. Erek points to the Göllüdağ region, Niğde, as the obsidian’s source. These finds indicate that the very early settlement history at Olba and its environs provided a favorable geological structure for prehistoric settlements and their interaction with other regions. ‘Şeytanderesi Vadisi kült yerinde, Sondaj I’de doğu-batı doğrultusunda uzanan ve 4x3 m. boyutlarındaki bir açma ile başlanmış ve kazılar tüm kaya oyuğu tabanına doğru genişletilmiştir. Kült yerindeki ikinci açma ‘Sondaj II’, kaya oyuğunun vadi tabanına bakan tarafında yer alır. 73 KAZI RAPORLARI EXCAVATION REPORTS Her iki sondajda da çok sayıda hayvan kemiğinin yanı sıra, PT kap parçaları, kemik iğneler, cam boncuk gibi küçük buluntular ele geçmiş olmasıdır. Asıl önemlisi, bu alanda Prehistorik Dönem’e ait bir obsidiyen; bir de çakmaktaşı alet ele geçmiştir. Prehistorik buluntular konusunda bilgisinden yararlandığımız değerli ekip üyemiz Yrd. Doç. Dr. C. M. Erek, obsidiyen malzemenin kaynağı olarak Niğde/Göllüdağ bölgesini göstermektedir. Bu bulgularla, Prehistorik Dönem yerleşimi için elverişli jeolojik yapıya sahip Olba ve çevresinin yerleşim tarihinin çok erken evrelerde başladığı ve yerleşimin farklı bölgelerle olan ilişkileri kanıtlanmış olmaktadır. Şeytanderesi Vadisi kült Yerinin geç Hellenistik – erken Roma Dönemi içinde kullanımda olduğunu gösteren bulgulardan biri de PT unguentarium örnekleridir. Biri bütün olarak ele geçen iğ biçimli unguentariumlara ait çok sayıda kaide, boyun, gövde, ağız parçası sap­ tanmıştır. Res. 5 Güney Vadisi kült yeri Fig. 5 South Valley cult area Şeytanderesi Vadisi Kült Yeri’nde, Sondaj II’nin güney kesiminde yapılan kazılarda ele geçen bronz bir Roma sikkesi, önemli bir buluntu niteliği taşımaktadır. Silifke Müzesi envanterine geçen bu eser, İmparator Gallienus dönemine ait bir Seleukeia sikkesidir. Böylece, Prehistorik buluntulardan sonra, Şeytanderesi Vadisi Kült Yeri’nin geç Hellenistik Dönem’den, geç Antik Dönem arasındaki uzun zaman dilimine ait arkeolojik veriler sağladığı görülmektedir. Kazısı yapılan bir diğer kaya kült yeri ise, akropolisin güney yamacında yer almaktadır (Res. 5). Güney Vadisi ile Doğu Vadisi’nin birleştiği Şeytanderesi Vadisi’ne hakim noktadaki kült yeri, Doğu Vadisi’nin sonunda yer alan nekropol alanının da bitişiğindedir. Önceki yıllarda yapılan araştırmalarımızda buradaki kaya yamacına oyulmuş nişler ve kaya çanakları ile yine anakayaya oyulmuş bir kapı (giriş) belirlenerek, buranın bir kült yeri olabileceği, vadiye egemen konumu da dikkate alınarak düşünülmekteydi. Kült yerindeki kazılar sonucunda, anakayaya oyulmuş güney yöndeki bir kapının, genişliği 5.20 m., derinliği 3.60 m. olan bir kaya mekânına açıldığı belirlenmiştir. Söz konusu mekânın zemininin anakayanın düzleştirilmesi ile bir taban oluşturulduğu, çok sayıda kaya çanağının yer aldığı ve drenajının kayaya oyulan oluklarla sağlandığı anlaşılmaktadır. Kült yerinin ana mekânı ise, 5.20 m. kuzey-güney doğrultusunda genişliğe, 3.30 m. doğu-batı doğrultusunda derinliğe sahiptir. Bu alan, kaya yamacında uzunlamasına dikdörtgen bir nişin önünde yer almaktadır. Nişe dik olarak aşağı kottan çıkışı sağlayan kayaya oyulmuş dört basamak belirlenmiştir (Res. 6). Res. 6 Güney Vadisi kült yeri, niş ve basamaklar Fig. 6 South Valley cult area, niche and steps The Şeytanderesi Vadisi Cult area is better understood from examples of terracotta unguentaria used throughout the late Hellenistic and early Roman Imperial periods. Numerous bases, necks, bodies and rim fragments for spindle-shaped unguentaria, one of which was intact, were uncovered. A bronze Roman coin from excavations in the south of Sounding II at Şeytanderesi Vadisi Cult area is also important, because it is a coin of Seleuceia, in the reign of Emperor Gallienus. In addition to prehistoric finds, Şeytanderesi Vadisi Cult area provided archaeological evidence for a significantly long time span, beginning in prehistoric times, through the late Hellenistic period and even into late Antiquity. The other rock cult area excavated is located on the south slope of the acropolis (Fig. 5.) This cult area adjoins the necropolis at the end of the Doğu Vadisi and dominates over Şeytanderesi Vadisi where the south and ‘Güney Yamacı Kült Yeri’, vadiye egemen konumu, nişleri, kaya çanakları; büyük nişi ve ona uzanan basamakları 74 KAZI RAPORLARI EXCAVATION REPORTS east valleys join. Based on niches cut in the rock façade, with rock basins and a doorway (niche) cut into bedrock was thought to be a cult area, considering its prominent position in the valley. Excavations showed a doorway, cut into the bedrock on the south, opened into a chamber of 5.20x3.60 m. This chamber’s floor was carved into bedrock and contained many rock basins that drained into rock channels. The chamber is 5.20 m. wide in the northsouth direction and 3.30 m. deep in the east-west direction. It is located before an oblong niche on the rock façade. Four rock-cut steps were identified that provided access to the niche from a lower level (Fig. 6). Res. 7 Aquaedukt, yazıt Fig. 7 Aqueduct, inscription With its location dominating the valley, its niches, rock basins, and the large niche with steps, the South Slope Cult area must have been a leading worship area of Olba. Only small finds recovered, however, can give us information regarding its period of use. Pottery fragments included pithos fragments, amphora or jar fragments with fine horizontal grooves handle fragments with finger stamps, and fragments of lamps, bowls and plates, all indicating use in the Roman Imperial and Late Antiquity periods. Similar chronology can be assigned for glass finds from the cult area. Very curiously, as at Şeytanderesi Vadisi Cult Area, a prehistoric stone tool was uncovered here as well. This parallelism between the two cult areas suggests that rock shelters and caves of Olba were suitable for prehistoric people to settle and became cult areas in much later periods thanks to their impressive locations. ile Olba’nın önde gelen tapım yerlerinden olmalıdır. Buranın kullanım tarihi konusunda ancak küçük buluntulara dayanarak bilgi edinmek olasıdır. Ele geçen seramik buluntular arasında pithos parçaları, ince yatay yivli amphora ya da küp parçaları, parmak damgalı kulp parçaları, kandil, kâse ve tabak parçaları bulunmakta ve genel olarak Roma İmparatorluk Dönemi ile geç Antik Dönemi içeren bir zaman dilimine işaret etmektedir. Aynı kronolojiyi kült yeri kazılarında bulunan cam buluntular için de önermek olasıdır. Bu noktada asıl ilginç olan, Şeytanderesi Vadisi kült yeri kazısında olduğu gibi burada da Prehistorik bir taş aletin de ele geçmesidir. İki kült yeri arasındaki bu benzerlik, Olba’da Prehistorik dönemlerde insan barınması için elverişli kaya oyuklarının ve mağaraların; çok sonraki tarihlerde etkileyici konumları ile tapım yerleri olarak kullanıldıklarını düşündürmektedir. Another find of importance is an inscription in ancient Greek, found in a heap of stones under the aqueduct (Fig. 7). Prof. Dr. M. H. Sayar translated it as an honorary inscription. A translation of its legible lines tells that a generous and philanthropic man (Akuton?) who donated generously to the city, is honored for his benevolence. The inscription does not relate the context of his benevolence, however. But since the inscription dates to the mid-2nd century A.D., a period of rapid construction and expansion in the area, it can reasonably be assumed his contribution was likely to have been in building activities. Another inscription, telling of Herakleides, whose contributions were used for construction of the aqueduct, is placed in the aqueduct wall. Such personal contributions were valuable in Olba during the Roman Imperial period. Çalışmalarımız sırasında saptanan diğer bir bulgu da aquaeduktun altındaki yıkıntı taş blokları arasında gö­rünen eski Yunanca yazıttır (Res. 7). Prof. Dr. M. H. Sayar’ın verdiği bilgiye göre, bu bir onur yazıtı niteliği taşımaktadır. Okunabilen satırlarından anlaşılabildiği kadarıyla, kente cömertçe bağışta bulunan, eli açık ve insan sevgisiyle dolu bir kişi (Akuton ?) hayırseverliği nedeniyle onurlandırılmaktadır. Bu şahsın yaptığı bağışın ne olduğuna yazıtta değinilmemektedir. Ancak, yazıtın tarihinin İ.S. 2. yy. ortaları olduğu düşünülürse, o sırada yoğunlaşan imar faaliyetine sağlanan bir katkı olması mümkün görünmektedir. Aquaedukt duvarları içindeki yazıtta da yine yapım için mirasından faydalanılan Herakleides adlı kişiden söz edildiği de anımsanırsa, Roma İmparatorluk Dönemi’nde bu tür kişisel katkıların Olba’daki geçerliliği anlaşılabilmektedir. 75